Tekli Mesajlari izle
Eski 05-01-2010, 02:15 AM   #5
styla45
Forum Kalfası
 
styla45 'in Avatari
 
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5
Teşekkür Edilme: 16
Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3457
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi : styla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond reputestyla45 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Belirlenen

>> > Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey
>>bilmediğinden mi,
>> >konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu
>>onun halini:
>> >
>> >- Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor,
>>içmiyor, işi
>> >gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kâr
>>etmiyor, son
>> >bir çare diye geldik size. Halbuki “sen bir garip çobansın, o
>>padişahın
>> >kızı, davul bile dengi dengine” dedim ya, dinlemiyor efendim, ama
>>herhalde
>> >aşkın gözü kördür diye de
buna diyorlar, değil mi efendim...
>> >
>> >İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne
>>deriden bir zırh
>> >giydirilmişcesine
>>zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp
>> >dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı
>>süzüyordu.
>> >Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren
>>delikanlıya
>> >çevirip tebessüm etti.
>> >
>> >- Kolay evlat kolay, dedi, ç****izseniz çare sizsiniz. Ve tane
>>tane
>> >anlatmaya başladı.
>> >
>> >İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu dağ kulübesinde dertlerine
>>derman
>> >aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini
>>paylaştığı, her
>> >meselesini
danıştığı bir bilge idi. Yıllar önce padişah kendisini
>>tanıyıp
>> >sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam
>>edecekti ve
>> >kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu
>>kulübede yaşıyor,
>> >gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın
>>kızının aşkıyla
>> >eriyip muma dönen genç çoban ve
>>yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu
>> >garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu.
>> >
>> >Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her
>>şeyin
>> >bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve
>>tertemiz
>> >teslimiyetiyle:
>> >
>> >- Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde

>>tesbih ,
>> >kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla
>>evlenebilir miyim?
>> >
>> >- Evet , dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah
>>diyeceksin, kırk
>> >gün sonra padişahın kızı senindir.
>> >
>> >İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine
>>derman,
>> >yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tespih,
>>gönlünde
>> >aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın
>>yolunu tuttu.
>> >Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü,
>>dualar etti, gözlerini
>> >kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihini aldı
>>ve dudakları
>> >kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah...
>>
>
>> >Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi
>> >kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan
>>sarmıştı.
>> >Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz Allah diyen
>>gençten
>> >bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çe ş me başında
>>kadınlar, tarlada
>> >işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu:
>> >
>> >- Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah'a adamış, gece
>>gündüz
>> >durmadan Allah diyormuş, Allah Allah ...”
>> >
>> >Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, mağaraya
>>geldiğinde
>> >üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin gözleri kapalıydı,
>>dudaklarının da
>> >kıpırdamadığını
görünce, uyuyakaldı
>>herhalde diye düşündü. Tespih
>> >tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini
>>görünce de, bu
>> >nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam
>>,
>> >karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla
>>paylaştıklarını
>> >birbiri ardınca anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası
>>geçmişti, o
>> >durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir
>>haber, ne bir
>> >ümit kırıntısı... Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor,
>>tespihine
>> >bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye
>>çalışıyor,
>> >avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında
>>dostunun
>> >gözlerine
yayılan başkalık dikkatini çekmişti genç çobanın.
>> >
>> >Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı, gözlerini kapattı,
>>boynunu neye
>> >bağlayacağını bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları
>>kıpırdamıyordu
>> >artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey,
>>hiç tükendi,
>> >an bitti, sadece bir söz kaldı: Allah...
>> >
>> >Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı
>>bütün ülkeyi
>> >sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmu ştu.
>>Meselenin aslını
>> >merak eden padişaha, bu insanların bir yerde sürekli
>>kalmadıklarından,
>> >bulundukları mekâna bereket getirdiklerinden, ne yapıp-edip bu
>>dervişi
>> >ülkelerinde yaşamaya ikna etmeleri
gerektiğinden uzun uzun
>>bahsetti
>> >başveziri . Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah, nasıl
>>yapması
>> >gerektiğini bilemediği bütün zamanlarda yaptığı gibi, dağ
>>kulübesinin yolunu
>> >tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde. Derdini
>>anlattı, derman
>> >diledi. Sarayının yanına bir saray yaptırmaktan, o dervişi veziri
>>yapmaya,
>> >sancak-tuğ vermeye
>>kadar saydığı her şey, bilgenin:
>> >
>> >- Hünkârım , gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar
>>etmezler,
>> >demesiyle son buldu.
>> >
>> >Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz
>>çöktürür, birinin
>> >derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle
>>bahtiyar
ederdi.
>> >Güldü ihtiyar:
>> >
>> >- Neden kerimenizin nikâhını teklif etmiyorsunuz sultanım, dedi.
>>Şaşırma
>> >sırası padişaha gelmişti.
>> >
>> >- Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi, kabul
>>ederler mi?
>> >
>> >Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi genç aşığın mağarasının
>>üstünden...
>> >Padişah ve ihtiyar bilge en önde, arkalarında vezirler, onların
>>arkasında
>> >halktan meraklı bir kalabalık ve en arkada da olup bitenlere bir
>>mana
>> >vermeye çalışan aşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru yürümeye
>>başladılar.
>> >Bu arada bizim
>>aşık kendinden öylesine geçmiş, tespihiyle öylesine bir
>> >olmuştu ki, gelenler içeri girseler ve bir
tesbihten başka bir
>>şey
>> >bulamasalar şaşırmazlardı.
>> >
>> >Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri girdi, ellerini
>>birbirine
>> >bağladı, duyulması güç bir sesle;
>> >
>> >- Efendim , dedi, sizi ziyarete geldik.
>> >
>> >Yavaşça başını çevirdi aşık , sonra bütün vücuduyla döndü,
>>gözlerinde en
>> >ufak bir şaşkınlık em****i yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi.
>>Herkes heyecan
>> >içinde. Vezirler, halk, genç çoban, mağara, tespih, sessizlik,
>>duvar...
>> >Hatta güneş bile batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine
>>doğru
>> >uzatarak olan biteni görme telaşındaydı.
>> >
>> >Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu. Ne saray, ne

>>vezirlik,
>> >ne tuğ ne de sancak, hiç birinde gözü yoktu dervişin.
>> >
>> >- Efendim ,
>>diyebildi en son, sessizce, benim bir kızım var efendim, zat-ı
>> >âlinize layık değil belki, ama lütfeder nikâhınıza alırsanız bizi
>>bahtiyar
>> >edersiniz...
>> >
>> >Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu. İşte aşık
>>maşukuna
>> >kavu ş acak , murad hasıl olacaktı. Bizimkinin arkadaşı sevinçten
>>ağlıyordu.
>> >Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı verilsin diye
>>yaratılmıştı.
>> >Sessizlik ilk defa bağırmak, haykırmak istiyordu ve bütün gözler
>>genç
>> >adamdaydı.
>> >
>> >Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten

>>sonra,
>> >gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden
>>emin bir
>> >ifadeyle:
>> >
>> >- Hayır , dedi, kızınızı istemiyorum.
>> >
>> >Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu,
>>halk hayret
>> >içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge
>>tebessüm ediyordu.
>> >Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri
>>atılarak
>> >bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip:
>> >
>> >- Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin
>>sen, neyi
>> >reddettiğinin farkında mısın?
>> >
>> >Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak:
>> >
>> >- A
dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için Allah dedim,
>>Allah
>> >padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için Allah
>> >deseydim...
styla45 Ofline   Alinti Yaparak Cevapla