Tekli Mesajlari izle
Eski 12-01-2006, 12:08 AM   #2
Bostandere
Forum Aşığı
 
Kayit Tarihi: Dec 2005
Mesajlari: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Teşekkür Edilme: 1,308
Teşekkür Aldığı Konusu: 803
Üye No: 4863
Rep Power: 2954
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Belirlenen Eskiçag'da Bilim

ESKIÇAG'DA BILIM

A. Çin'de Bilim


Çin Uygarliginda bilimsel faaliyetin baslangici M.Ö. 2500'lere kadar götürülebilir. Zaman zaman sinirlari Hindiçini de içine alan, zaman zaman ise sadece Sari Irmak civarinda ufak bir devlet seklinde görülen Çin, ilk insan kalintilarinin (Sinantropus Pekinensis) bulundugu yerlerden biridir. Çin uygarligi, genellikle, kapali bir uygarlik olarak nitelendirilmistir. Ancak Türklerle ve Hintlilerle yakin iliski içinde olduklari bilinmektedir. Bu etkilesim sonucunda Türklerin kullandiklari On Iki Hayvanli Türk Takvimi'ni benimsemislerdir. Hint uygarligindan ise, özellikle matematik konusunda etkilendikleri bilinmektedir. On ikinci yüzyildan itibaren yapilan seyahatler sonucunda, matbaa ve barut gibi teknik buluslar, Avrupa'ya Çin'den götürülmüstür.

Çin'de kullanilan sayi sistemi on tabanlidir. Ayrica, islem yapmalarini kolaylastiran, abaküs ve çarpim cetveli gibi bazi basit aletler de kullanmislardir. Diger uygarliklardan farkli olarak Çin'de daha çok aritmetik ve cebir bilimleri gelisme göstermis ve hatta geometri problemleri bile bu iki disiplinden yararlanilarak çözülmeye çalisilmistir.

Çin astronomisi, diger uygarliklardan bazi temel farkliliklar gösterir; takvim hesaplamalarinda, diger uygarliklarin Günes veya Ay'i esas almalarina karsin, Çin uygarliginda yildizlar esas alinmistir ve diger sistemlerde yillik hesaplamalar kullanilirken, burada günlük hesaplamalar kullanilmistir. Ayrica Çinlilerin, temel koordinat düzlemi olarak ekliptik düzlemi yerine ekvator düzlemini benimsedikleri görülmektedir. Çin astronomisi, bu açiklamalardan da anlasilacagi gibi, bir yildiz astronomisidir ve gözle görülebilen yildizlarin yaninda, kuyruklu yildizlar ve kutup yildizi hakkinda ayrintili bilgiler içermektedir. Teknik açidan da devrine nispetle oldukça gelismis bir düzeyde bulunan Çin astronomisinde, Galilei'den önce Günes lekeleri konusunda bilgi verildigi görülmektedir (M.Ö. I. yüzyil). Ayrica astronomi metinlerinde, meteor ve meteoritler ile nova ve süpernovalar hakkinda kayitlara da rastlanmaktadir.

Çin tibbi, evren, doga ve insan arasinda siki bir iliskinin bulundugu anlayisina dayanir. Çinli düsünürler, evrenin sürekli bir olusum içinde olduguna inanirlar; onlara göre, bu sürekli devinim daima bir baslangica dönüsü içerir. Evrensel sistemin bir parçasi olan insan, ikilem gösteren yin ve yang ilkesinin (iyilik ve kötülük, hastalik ve saglik gibi) etkisi altindadir. Geleneksel Çin tibbinin tedavi sekillerinden olan masaj ve akupunktur yöntemleri günümüzde de kullanilmaktadir.

B. Hindistan'da Bilim

Hindistan'daki bilimsel etkinliklerin baslangicini M.Ö. 5000'lere kadar geriye götürmek mümkündür; ancak bilim gibi düzenli bir bilgi toplulugunun olusumu için yaklasik M.Ö. 2500'leri beklemek gerekmistir. Erken dönemlere iliskin bilgileri Vedik metinlerden ve nispeten daha geç tarihli olan Siddhantalardan edinmek olanaklidir.

Hindistan'da kullanilan sayi sistemi, on tabanli (yani desimal) olup, erken tarihlerden itibaren konumsal rakamlandirma yönteminin benimsendigi görülmektedir. Sifiri ilk defa Hintli matematikçiler kullanmistir. Sayi sistemindeki bu erken tarihli gelisme, aritmetigin gelisim hizini büyük ölçüde etkilemistir.

Daha sonra Pythagorasçilara mal edilecek olan Pythagoras Teoremi'nin çözümü ile ilgili erken çözüm örneklerine Hintlilerin geometrik metinlerinde rastlamak mümkündür.

Cebir alaninda birinci ve ikinci derece denklem çözümleriyle ilgilenmisler ve trigonometri alaninda ise, sinüs ve kosinüs fonksiyonlarini kullanmislardir.
Daha sonra Hintlilerin aritmetik, cebir ve trigonometri konusundaki bilgileri Sanskrit dilinden Arapça'ya yapilan çeviriler yoluyla Islâm Dünyasi'na aktarilacak ve buradaki bilimsel uyanista önemli bir rol oynayacaktir; on ikinci yüzyildan itibaren Arapça'dan Latince'ye yapilan çeviriler sonucunda ise, Hiristiyan Dünyasi bu bilgilerle tanisacaktir.

Hintlilerin evreni Yer merkezlidir ve astronomiden söz eden metinlerde Ay ve Günes'in hareketleri ve tutulmalari, Yer, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn'ün hareketleri, Yer ve Günes'in birbirlerine uzakliklari hakkinda ayrintili bilgiler verilmistir. M. S. besinci ve on ikinci yüzyillar arasinda konuyla ilgili yapmis olduklari çalismalarda ise, trigonometrik oranlari da dikkate almak suretiyle, Günes-Yer, Ay-Yer uzakliklarini, Günes, Ay ve diger gezegenlerin konumlarini ve dolanim periyotlarini hesaplamaya çalismislar ve bunlarla ilgili sayisal degerleri içeren eserler birakmislardir. Bunlardan Aryabhata adindaki bir astronom ilk defa Yer'in kendi etrafindaki hareketinden söz etmistir.

Hint tibbi, baslangicindan itibaren Hint felsefesi ve kozmolojisiyle iç içe gelismistir. Onlara göre, canli varliklar evrenin küçük bir modelidir ve dogadaki diger varliklar gibi, toprak, su, hava, ates ve eterden meydana gelmistir. M.Ö. üçüncü yüzyildan itibaren gelisen tipla ilgili sistemler konuya yeni bakis açilari getirmistir. Bunlardan Yoga Okulu, saglikli olabilmek için beden disiplinin yani sira, zihin disiplinini de sart kosarken, yine ayni dönemlerde ortaya atilan bir baska görüs, beden yapisinin temelde kimyasal esaslara dayandigini, dolayisiyla tedavinin de ayni esaslara dayanmasi gerektigi tezini savunmustur.

Hint uygarligindaki bilimsel ugraslar, bilimin gelisimi üzerinde oldukça etkili olmustur. Bu etki ilk dönemlerde tacirlerin, seyyahlarin ve askerlerin yardimlariyla gerçeklesirken, daha sonraki dönemlerde, dogrudan dogruya bilginler ve çevirmenler yoluyla gerçeklesmistir.

C. Orta Asya'da Bilim

Orta Asya bilim tarihi M.Ö. 8000'lere ve hattâ çok daha eskilere kadar götürülmektedir. Arkeologlar tarafindan bugün de sürdürülmekte olan kazilarda, tas devrinden kalma çanak ve çömleklere, çakmak tasindan ve tastan yapilmis topuz veya kargi biçimindeki silahlara, bugday ve arpa yetistirildigine iliskin izlere rastlanmistir.

Daha sonra, demir kullanilincaya kadar geçen süre içinde hayvanlar evcillestirilmis, bakir ve kursundan çesitli esyalar yapilmistir. Ilk defa alasim olarak bronzu kullanan Türklerdir

Demir devrinden sonra, iklim kosullarinin bozulmasi nedeniyle, Türklerin güneye dogru göç ettikleri görülmektedir. Orta Asya'da ati evcillestirmisler ve M.Ö. 2800 yili siralarinda arabayi icat etmislerdir.

Türkler, evrenin bir kubbe biçiminde oldugunu düsünüyorlardi. Bu kubbe, altin veya demirden bir kazik, yani Kutup Yildizi çevresinde, muntazam bir hizla dönüyordu. Burçlari tasidigi düsünülen ekliptik çarki ise buna dik olarak yerlestirilmisti. Gökteki bu düzen, Yeryüzü'ne de yansimisti. Kutup Yildizi'nin tam altinda, Yeryüzü'nün yöneticisi olan hakanin oturdugu kent bulunuyor ve Ordug adi verilen bu kentin plâni da göksel düzeni yansitiyordu. Merkezde kesisen iki ana yol vardir. Nasil gök, kutup yildizinin çevresinde dönüyorsa, toplumdaki isler de hükümdarin çevresinde döner.

Bilinen ilk Türk yazili aniti Göktürk devleti (552-745) döneminden kalma Orhun Yazitlari'dir. Göktürkler On Iki Hayvanli Türk Takvimi'ni kullanmislardir. Takvimde her yila bir hayvanin adi verilmistir. Bunlar siçan, öküz, kaplan, tavsan, ejder, yilan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuzdur. On iki yil süren her devreden sonra ayni adlari tasiyan ikinci bir devre baslar. Devreyi teskil eden hayvanlar devrederken ait olduklari yillarin özelliklerini de belirliyordu. Bir gün on iki esit kisma ayrilir ve her birine "çag" denirdi. Yani bir çag iki saate karsilik geliyordu. Bu çaglara da yine on iki hayvanin adi veriliyordu. Gün gece yarisi, yil da ilkbahar baslangici ile baslardi. Dört mevsim vardi. Yil, altmis günlük alti haftaya ayrilmisti. Bu on iki hayvanli takvim daha sonra, on üçüncü yüzyilda da kullanilmistir.

D. Misir'da Bilim

Nil nehri civarinda gelisen Misir uygarligi M.Ö. 2700 yillarindan itibaren matematik, astronomi ve tip konularindaki etkinliklerle parlamistir. Misirlilar matematiklerinde, kullandiklari on tabanli hiyeroglif rakamlariyla, sayilari sembollerle ifade etme safhasina ulasmislardir. Bu rakamlarla çesitli matematik islemlerini yapabilmisler ve cebir islemlerine çok benzeyen ve diger uygarliklarda da görülen "aha hesabi" adli bir hesaplama yöntemi gelistirmislerdir. Bu hesaplamada "yanlis yoluyla çözüm" teknigi kullanilmistir. Geometrilerinde ise alan ve hacim hesaplari yapiyorlardi. Mimari alaninda Misirlilardan kalan eserler arasinda en önemli yeri piramitler tutar; onlar birer mimari harikasidir. Misirlilar gökyüzü olaylarini dinî açidan yorumlamislardi. Gök cisimlerini tanri olarak kabul etmisler ve gök yüzündeki olaylarin da tanrilarin faaliyetleri olduguna inanmislardi; yani astronomileri dinî ögelerle iç içe idi. Takvimleri Günes takvimi idi ve yil uzunlugu 365 gün olarak kabul ediliyordu. Günümüzde kullanilan takvimin temelinde Misir takvimi yer alir. Günün 24 saate bölünme gelenegini de Misirlilara borçluyuz.

E. Mezopotamya'da Bilim

Dicle ve Firat deltasi, Asya, Afrika ve Avrupa arasinda köprü vazifesi gören bir kavsak bölge olarak büyük bir uygarligin gelismesine çok elverisli bir yerdi. Burada gelisen Mezopotamya uygarliginin baslangici M.Ö. 3000 yillarindan öncesine gider. Bu uygarligi Sümerliler, Akadlilar ve Babilliler ortaya koymustur. Bilimsel faaliyetler olarak daha çok zaman ölçme, alan hesaplama, sulama kanallarini organize etme, degis-tokus gibi günlük yasamin gereklerine uygulanan astronomi ve matematik bilgileri ile karsilasilir.

Modern astronominin temelinde Mezopotamya astronomisi bulunur. Onlar mitolojiye ve dinî inançlara dayanan astronomiden laik ve matematiksel astronomiye geçmeyi basarabilmislerdir. Evrenin, Yer, gök ve ikisi arasinda bulunan okyanustan olustuguna inaniyorlardi. Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenlerini ve on iki takim yildizini taniyorlardi. Söz konusu bes gezegenin tutulma düzlemi yakininda dolastigini saptamislardi. Ay yilina dayanan takvimleri daha sonraki dinî takvimlere ve Islâm Dünyasi'ndaki hicrî takvime temel olusturmustur. Günü 12 saate, saati 60 dakikaya, dakikayi da 60 saniyeye bölmüslerdi. Günes, Ay ve bes gezegene bagli olarak bir hafta 7 gün olarak kabul edilmis, ve bu 7 günlük hafta Romalilar vasitasiyla Avrupa'ya geçmis ve oradan da bütün dünyaya yayilmistir. Ay ve Günes tutulmasi tahminlerini yapabilecek düzeyde astronomi bilgisine sahiptiler.

Mezopotamyalilar cebirin kurucusudurlar. Gelismis bir rakam sistemine sahip olmalari cebir konusunu da ilerletmelerine yol açmistir. Birinci ve ikinci derece denklemlerini belirli gruplar halinde siniflamislar ve her grup için ayri çözüm formülleri vermislerdir. Geometrileri analitik idi. Yani, geometri problemlerinin çözümü genellikle cebir yoluyla ele alinmaktaydi. Thales Teoremi'ni dik üçgenler için bulmus, ve kullanmislardir. Pythagoras Teoremi'ni de biliyor ve kullaniyorlardi. Daireyi 360 dereceye bölen de Mezopotamyalilardir.

F. Anadolu'da Bilim

Cografi konumu çesitli bölgelerle bir köprü niteliginde olan Anadolu yarimadasindan ilk uygarliklarin tarihi M.Ö. 8000'lere kadar götürülmekte olup, bu uygarligin bugünkü Aksaray ili civarinda oldugu belirlenmektedir. Daha geç tarihli olanlar arasinda ise Hitit, Urartu, Firig ve Lidya uygarliklari sayilabilir.

Hititlerin Mezopotamya kökenli "sekel" ve "mina" adli agirlik birimlerini kullandiklari, en çok bakir ve tunçtan esyalar yaptiklari, çivi yazisi ve hiyeroglif yazi olmak üzere iki çesit yazilari olduklari bilinmektedir.

Van gölü civarinda gelisen Urartu uygarliginda ise çivi yazisi ve resim yazisi kullanilmis, yapmis olduklari kaplarin üzerine, onlarin hacimlerini yazmislardir.

En önemli merkezleri Gordion ve Midas olan Firigya uygarliginin Fenike alfabesinin Bati'ya yayilmasinda önemli rolü olmustur. Ayrica, Kybele adi verilen ana tanriça kültü de bu uygarliktan Yunanlilara geçmistir. Bakir-kalay alasimi olan tunçtan esyalar yapmislar, bazi müzik aletlerini icat etmisler (simbal, flüt gibi), kilim dokumuslardir. Kilim için kullandiklari "tapetes" adi bugün Fransizcada "tapis" biçimini almistir.

Bati Anadolu'daki Lidya uygarliginin en büyük basarisi ise parayi icat etmis olmasidir. Böylece o dönemin ekonomik hayatinda büyük gelisme saglanmis, modern ekonominin temelleri atilmistir.
__________________




Bostandere Ofline   Alinti Yaparak Cevapla