TυяKѕ™
02-06-2008, 04:35 PM
Baykal’dan ‘örtünme’ değerlendirmeleri
CHP lideri Baykal, örtünmenin İslamiyet’in icabı değil, medeniyetin icabı olduğunu savundu; ilginç örneklerle türbana karşı çıkarken, savunanlara da ilginç deyimlerle tepki gösterdi.
http://www.ntvmsnbc.com/news/279968.jpg
NTV-MSNBC VE AJANSLAR
Güncelleme: 13:23 TSİ 06 Şubat 2008 Çarşamba
ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada türban konusunu değerlendirdi. Tecavüz edilene “tadını çıkar” mı dendiği, dananın mezbahada kasabın bıçağını yalayıp kurtulamayacağı gibi ifadeler kullanan Baykal, tesettürün İslamiyet’in icabı olmadığını savundu. Baykal, “Çıplak dolaşın demiyoruz ki” dedi ve herkesin istediğine inanabileceğini, ama anayasa kuralı haline getirilmesine itiraz ettiklerini anlattı.Baykal’ın CHP TBMM grup toplantısındaki konuşmasında, türban düzenlemesini getiren AK Parti ve MHP ile destek verenlere tepkisini ilginç ifadelerle ortaya koydu.
Baykal’ın konuşmasından dikkat çeken benzetmeler şöyle:
İSLAMİYET’İN HANGİ ANLAMDA İCABI?
“Türban konusunun altında ne yatıyor? İslamiyet’in hangi anlamda icabıdır, hangi önemde bir icabıdır, hangi biçimde bir örtünme İslamiyet’in icabıdır? Türban, örtünme, dinimizin bu konudaki anlayışı, bu konuların netleştirilmesi gerekiyor. Örtünme, elbette bizim dinimizde vardır ama bilinmelidir ki örtünme bizim dinimizle ortaya çıkmış bir uygulama değildir. Örtünme, İslamiyet’in bir icadı değildir.
MEDENİ YAŞAMIN İCABI
Örtünme, toplumsal yaşamın, insanların birbirlerine saygı göstererek medeni bir toplum içinde yaşayabilmelerinin bir gereği olarak İslamiyet’ten önce de kabul görmüş bir uygulama. Örtünme evrensel bir medeniyet kuralı, toplumsal yaşamın icabıdır. Bu konuda bir tereddüt yok. İslamiyet’ten önce örtünme vardır. İlk dönemler hariç, insanlar, çırılçıplak ortada dolaşır vaziyette hiçbir zaman olmamışlardır. Medeniyetle birlikte örtünmüşlerdir.
ÇIPLAK DOLAŞIN DEMİYORUZ Kİ
Bütün dinlerde örtünme vardır. Sanmayın ki örtünme sadece İslamiyet’te var. Hıristiyanlıkta da, Musevilikte de örtünme var. Bütün dünyada örtünme var. Kimsede ‘örtünmeyin, çıplak dolaşın’ diye bir çağrı içinde değil. Elbette örtünülecek. Elbette medeni yaşamın icabı neyse, öyle olacak.”
ÖRTÜNME ARKADANDI, İSLAMİYETLE ÖNE DOĞRU YAPILDI
İslamiyet’le birlikte Kuran-ı Kerim, daha önce var olan örtünme biçimlerine yönelik bazı anlayışları ortaya attı. O zamana kadar örtünme arkaya doğru yapılırken, İslamiyet, örtünün öne doğru kullanılması gereğini söylemiş. Kuran-ı Kerim, 2 ayrı süresinde, çeşitli ayetlerde, bunu ifade etmiş. Buradaki örtünmenin kabul edilmiş olması, var olan örtünmenin kabul edilmiş ve düzenlenmiş olması...
CARİYELER ÇIPLAK DOLAŞIYORMUŞ
Mesela daha önce Cahiliye döneminde cariyeler çıplak dolaşıyormuş. Onlardan, mümin kadınların ayrılması için Kuranı Kerim, telkinler, tavsiyeler yapmış. Bütün bunlar doğru. Bunlarda mesele yok... Bunlar, yeni keşfedilen olaylar değil. Yüzlerce yıldır bu lafı, biz biliyoruz, Anadolu biliyor, Türkiye biliyor. Konunun, kriz haline gelmesini gerektiren bir durum yok. Herkes birbirine saygı gösteriyor, herkes cemiyet şartlarının uygun gördüğü biçimde örtünüyor. Bunu da herkes doğal karşılıyor. Kimse, kimsenin dinini, inancını, İslamiyetini sorgulama gereğini duymuyor. Öyleymiş... Şimdi birden bire, bu örtünmeyle ilgili bir önemli, yeni radikalleşme, bir yeni maksimum yorum dayatması ortaya konmaya başlandı. Bu, dışardan Türkiye’ye ithaldir. Örtünme fikri değil, bu örtünme biçiminin Türkiye’ye dayatılması, bir ithal dayatmadır. Anadolu’da böyle bir olay yoktur. Anadolu, İslamiyeti en güzel yaşayan toplum.
EBU HANİFİ’YE GÖRE SAÇIN DÖRTTE BİRİ GÖRÜLEBİLİR
Namazda örtünme konusunda değişik görüşler var. Ebu Hanifi namazda kadınların saçının dörtte birinin görülebileceğini, Ebu Yusuf ise yarısına kadar görülebileceğini savunuyor. Bir kişinin, İslami yorumlardan en radikalini seçip, ‘Saçımın tek bir telinin dahi göstermeyi uygun görmüyorum’ demesine saygı duyarız. Ancak bunu Anayasa yorumu haline getirmek kabul edilemez. Dinin kendi içinde tartıştığı, 1,5 milyar Müslüman’ın farklı uygulamalar içindeki bir pratiği, siz Anayasa kuralı haline getirirseniz, çok tehlikeli, yanlış bir şey yapmış olursunuz. Tesettür İslamiyet’in kurucu unsuru mu? Hristiyanlık ve Musevilik’te de tesettür var. İslamiyet’in kurucu unsuru Kelime-i Şehadet’tir. İmanın ve ibadetin şartları arasında tesettür yoktur.
ALLAH’A ORTAK OLMAK, BÜYÜ BÜYÜK GÜNAHTIR
Allah’a ortak olma, büyü yapma, adam öldürme, faiz ve yetim hakkı yeme, savaştan kaçma, namuslu kadınlara iftirada bulunma, yalan şahitlik, sözünde durmama, emanete ihanet; İslamiyet’teki büyük günahlar arasındadır. Nerede bu noktada duyarlılık, nerede? Tesettür tavsiye mi yoksa emir mi tartışılıyor. Emir olarak anlayanlara da saygı duyarız. O emri, ‘saçın tek telini göstermek dahi bize göstermek yasaklanmıştır’ diye yorumlayanları saygıyla karşılıyorum. Hiç ona aldırmayan milyonlarca insan var, onlar da öbürleri kadar Müslüman olmaya devam ediyorlar.
CİĞERİ KEDİYE EMANET EDERİM DE...
Üniversitelerde bir kısım öğrencilerin türban takmasıyla, ‘çalışkan-çalışkan olmayanlar’ şeklinde değil, inanca göre ayrışmış bir sınıf görülecek. Sorun mu
çözüyorsun, sorun mu üretiyorsun?’ Bütün bunları bilerek, planlayıp uygulayanlar var, bunları fark etmeden, bunların peşine takılanlar, alet olanlar, kullanılanlar, iyiniyeti suiistimal edilenler var. Bir kısmı ne yaptığını bilerek, bunu götürüyor. Onlar zaten gününde çıkıp söylemişler. Şimdi sıkışınca diyorlar ki ‘Laikliğin güvencesi biziz, laikliği bize emanet edin’ Ciğeri kediye emanet ederim, laikliği sana emanet etmem. Bu kişiler, bir süre önce ‘Millet istemiyorsa, laiklik mi olurmuş, elbette kalkacak’ diyenler değil mi? ‘O zaman öyle söyledi ama değişti...’ Peki, şimdi böyle söylüyor, değişmeyeceğinin garantisi mi var?”
DANA BIÇAĞI YALAYARAK KURTULABİLİR Mİ?
Ne solcu ne sağcı ama yağcı bir kısım var. Kimin gücü varsa, onun peşine takılıp, ona yalakalık, yağcılık yapanlar... Mezbahaya götürülen dananın, kasabın bıçağını yalayarak kendisini kurtarması mümkün değil. Bir de hasılatçılar var. Bunlar, ‘Ondan daha hızlı koşarak, çözdüreceğiz, istismara fırsat vermeyeceğiz’ derler.
TECAVÜZ EDİLENE ‘TADINI ÇIKAR’ MI DİYORSUN?
Çizgiyi nerede çekeceksiniz, bunun ölçüsü var mı? ‘Üniversitede tamam, ama lisedeki kıza taktırmayacağım’ bunun anlamı, tutarlılığı var mı? Sen yeni sorunlara davetiye çıkarıyorsun? ‘Onlar sorun değil, yapıverelim’ dediğin zaman yolun açık. O zaman beraber el ele verir, yürürsün. Yani diyorsun ki tecavüz edilen insanın maruz kaldığı tehlikede, ne istiyorsan al, canımı da al. Aldığın zaman işbirliği yapıyorsun. Ne oluyor? Ya da tadını çıkar denilir ya. Bunu mu tavsiye ediyorsunuz Türkiye’ye? İşte laiklik burada devreye giriyor. Laiklik tehdit edildiği noktada ‘dur’ diyeceksin, başından itibaren diyeceksin. Orada ‘dur’ deme şansını kaybettiğinde, bil ki ondan sonraki noktalarda durduramazsın.”
CHP lideri Baykal, örtünmenin İslamiyet’in icabı değil, medeniyetin icabı olduğunu savundu; ilginç örneklerle türbana karşı çıkarken, savunanlara da ilginç deyimlerle tepki gösterdi.
http://www.ntvmsnbc.com/news/279968.jpg
NTV-MSNBC VE AJANSLAR
Güncelleme: 13:23 TSİ 06 Şubat 2008 Çarşamba
ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada türban konusunu değerlendirdi. Tecavüz edilene “tadını çıkar” mı dendiği, dananın mezbahada kasabın bıçağını yalayıp kurtulamayacağı gibi ifadeler kullanan Baykal, tesettürün İslamiyet’in icabı olmadığını savundu. Baykal, “Çıplak dolaşın demiyoruz ki” dedi ve herkesin istediğine inanabileceğini, ama anayasa kuralı haline getirilmesine itiraz ettiklerini anlattı.Baykal’ın CHP TBMM grup toplantısındaki konuşmasında, türban düzenlemesini getiren AK Parti ve MHP ile destek verenlere tepkisini ilginç ifadelerle ortaya koydu.
Baykal’ın konuşmasından dikkat çeken benzetmeler şöyle:
İSLAMİYET’İN HANGİ ANLAMDA İCABI?
“Türban konusunun altında ne yatıyor? İslamiyet’in hangi anlamda icabıdır, hangi önemde bir icabıdır, hangi biçimde bir örtünme İslamiyet’in icabıdır? Türban, örtünme, dinimizin bu konudaki anlayışı, bu konuların netleştirilmesi gerekiyor. Örtünme, elbette bizim dinimizde vardır ama bilinmelidir ki örtünme bizim dinimizle ortaya çıkmış bir uygulama değildir. Örtünme, İslamiyet’in bir icadı değildir.
MEDENİ YAŞAMIN İCABI
Örtünme, toplumsal yaşamın, insanların birbirlerine saygı göstererek medeni bir toplum içinde yaşayabilmelerinin bir gereği olarak İslamiyet’ten önce de kabul görmüş bir uygulama. Örtünme evrensel bir medeniyet kuralı, toplumsal yaşamın icabıdır. Bu konuda bir tereddüt yok. İslamiyet’ten önce örtünme vardır. İlk dönemler hariç, insanlar, çırılçıplak ortada dolaşır vaziyette hiçbir zaman olmamışlardır. Medeniyetle birlikte örtünmüşlerdir.
ÇIPLAK DOLAŞIN DEMİYORUZ Kİ
Bütün dinlerde örtünme vardır. Sanmayın ki örtünme sadece İslamiyet’te var. Hıristiyanlıkta da, Musevilikte de örtünme var. Bütün dünyada örtünme var. Kimsede ‘örtünmeyin, çıplak dolaşın’ diye bir çağrı içinde değil. Elbette örtünülecek. Elbette medeni yaşamın icabı neyse, öyle olacak.”
ÖRTÜNME ARKADANDI, İSLAMİYETLE ÖNE DOĞRU YAPILDI
İslamiyet’le birlikte Kuran-ı Kerim, daha önce var olan örtünme biçimlerine yönelik bazı anlayışları ortaya attı. O zamana kadar örtünme arkaya doğru yapılırken, İslamiyet, örtünün öne doğru kullanılması gereğini söylemiş. Kuran-ı Kerim, 2 ayrı süresinde, çeşitli ayetlerde, bunu ifade etmiş. Buradaki örtünmenin kabul edilmiş olması, var olan örtünmenin kabul edilmiş ve düzenlenmiş olması...
CARİYELER ÇIPLAK DOLAŞIYORMUŞ
Mesela daha önce Cahiliye döneminde cariyeler çıplak dolaşıyormuş. Onlardan, mümin kadınların ayrılması için Kuranı Kerim, telkinler, tavsiyeler yapmış. Bütün bunlar doğru. Bunlarda mesele yok... Bunlar, yeni keşfedilen olaylar değil. Yüzlerce yıldır bu lafı, biz biliyoruz, Anadolu biliyor, Türkiye biliyor. Konunun, kriz haline gelmesini gerektiren bir durum yok. Herkes birbirine saygı gösteriyor, herkes cemiyet şartlarının uygun gördüğü biçimde örtünüyor. Bunu da herkes doğal karşılıyor. Kimse, kimsenin dinini, inancını, İslamiyetini sorgulama gereğini duymuyor. Öyleymiş... Şimdi birden bire, bu örtünmeyle ilgili bir önemli, yeni radikalleşme, bir yeni maksimum yorum dayatması ortaya konmaya başlandı. Bu, dışardan Türkiye’ye ithaldir. Örtünme fikri değil, bu örtünme biçiminin Türkiye’ye dayatılması, bir ithal dayatmadır. Anadolu’da böyle bir olay yoktur. Anadolu, İslamiyeti en güzel yaşayan toplum.
EBU HANİFİ’YE GÖRE SAÇIN DÖRTTE BİRİ GÖRÜLEBİLİR
Namazda örtünme konusunda değişik görüşler var. Ebu Hanifi namazda kadınların saçının dörtte birinin görülebileceğini, Ebu Yusuf ise yarısına kadar görülebileceğini savunuyor. Bir kişinin, İslami yorumlardan en radikalini seçip, ‘Saçımın tek bir telinin dahi göstermeyi uygun görmüyorum’ demesine saygı duyarız. Ancak bunu Anayasa yorumu haline getirmek kabul edilemez. Dinin kendi içinde tartıştığı, 1,5 milyar Müslüman’ın farklı uygulamalar içindeki bir pratiği, siz Anayasa kuralı haline getirirseniz, çok tehlikeli, yanlış bir şey yapmış olursunuz. Tesettür İslamiyet’in kurucu unsuru mu? Hristiyanlık ve Musevilik’te de tesettür var. İslamiyet’in kurucu unsuru Kelime-i Şehadet’tir. İmanın ve ibadetin şartları arasında tesettür yoktur.
ALLAH’A ORTAK OLMAK, BÜYÜ BÜYÜK GÜNAHTIR
Allah’a ortak olma, büyü yapma, adam öldürme, faiz ve yetim hakkı yeme, savaştan kaçma, namuslu kadınlara iftirada bulunma, yalan şahitlik, sözünde durmama, emanete ihanet; İslamiyet’teki büyük günahlar arasındadır. Nerede bu noktada duyarlılık, nerede? Tesettür tavsiye mi yoksa emir mi tartışılıyor. Emir olarak anlayanlara da saygı duyarız. O emri, ‘saçın tek telini göstermek dahi bize göstermek yasaklanmıştır’ diye yorumlayanları saygıyla karşılıyorum. Hiç ona aldırmayan milyonlarca insan var, onlar da öbürleri kadar Müslüman olmaya devam ediyorlar.
CİĞERİ KEDİYE EMANET EDERİM DE...
Üniversitelerde bir kısım öğrencilerin türban takmasıyla, ‘çalışkan-çalışkan olmayanlar’ şeklinde değil, inanca göre ayrışmış bir sınıf görülecek. Sorun mu
çözüyorsun, sorun mu üretiyorsun?’ Bütün bunları bilerek, planlayıp uygulayanlar var, bunları fark etmeden, bunların peşine takılanlar, alet olanlar, kullanılanlar, iyiniyeti suiistimal edilenler var. Bir kısmı ne yaptığını bilerek, bunu götürüyor. Onlar zaten gününde çıkıp söylemişler. Şimdi sıkışınca diyorlar ki ‘Laikliğin güvencesi biziz, laikliği bize emanet edin’ Ciğeri kediye emanet ederim, laikliği sana emanet etmem. Bu kişiler, bir süre önce ‘Millet istemiyorsa, laiklik mi olurmuş, elbette kalkacak’ diyenler değil mi? ‘O zaman öyle söyledi ama değişti...’ Peki, şimdi böyle söylüyor, değişmeyeceğinin garantisi mi var?”
DANA BIÇAĞI YALAYARAK KURTULABİLİR Mİ?
Ne solcu ne sağcı ama yağcı bir kısım var. Kimin gücü varsa, onun peşine takılıp, ona yalakalık, yağcılık yapanlar... Mezbahaya götürülen dananın, kasabın bıçağını yalayarak kendisini kurtarması mümkün değil. Bir de hasılatçılar var. Bunlar, ‘Ondan daha hızlı koşarak, çözdüreceğiz, istismara fırsat vermeyeceğiz’ derler.
TECAVÜZ EDİLENE ‘TADINI ÇIKAR’ MI DİYORSUN?
Çizgiyi nerede çekeceksiniz, bunun ölçüsü var mı? ‘Üniversitede tamam, ama lisedeki kıza taktırmayacağım’ bunun anlamı, tutarlılığı var mı? Sen yeni sorunlara davetiye çıkarıyorsun? ‘Onlar sorun değil, yapıverelim’ dediğin zaman yolun açık. O zaman beraber el ele verir, yürürsün. Yani diyorsun ki tecavüz edilen insanın maruz kaldığı tehlikede, ne istiyorsan al, canımı da al. Aldığın zaman işbirliği yapıyorsun. Ne oluyor? Ya da tadını çıkar denilir ya. Bunu mu tavsiye ediyorsunuz Türkiye’ye? İşte laiklik burada devreye giriyor. Laiklik tehdit edildiği noktada ‘dur’ diyeceksin, başından itibaren diyeceksin. Orada ‘dur’ deme şansını kaybettiğinde, bil ki ondan sonraki noktalarda durduramazsın.”