jockeя
02-25-2006, 02:27 PM
Tanrı dünyayı yaratmış ve Adam Cennet Bahçesine yerleştirmiştir. Ondan Gan Eden’e iyi bakmasını ve onu işlemesini istemiştir ( Bereşit 2:15-16 ). Yani dünyayı daha iyiye götürecek işler yapmasını. Aynı zamanda da iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yememesini istemiştir. Eğer yerse cezası da açıktır. ÖLÜM! Daha sonra Adam’a bir eş olması için Havva’yı yarattı. Bilinen olay gerçekleşti. Yılan Havva’yı kandırdı, önce Havva sonra da Adam yasak olan iyilik ve kötülüğü bilme ağacının meyvesinden yediler. Suçlarını kabul etmeyip sorumluluğu birbirlerinin üzerine atınca da Tanrı tarafından Cennet Bahçesinden kovuldular. Böylece ölümsüzlüğün kaynağı olan Hayat Ağacından da mahrum kaldılar. ( Bereşit 3: 1-24 )
Adam ve Havva
Kayin ve Evel
Noah
Avraam ve Bağımsızlık
Yitshak'ın Kurban Edilişi- Acımasız olan Nedir?
Yitshak- Mükemmel Eşi Bulmak
Yaakov ve Esav- Yaşamın Amacı
Çok Fazla Çocuk
Yaakov ve İsrail'in Geleceği
Paro'nun Rüyaları
Yaakov- Sevgiyle Disiplin
Acaba Tanrı insanın fazla bilgili olmasını istemediği için mi Bilgi ağacından yemelerini yasaklamıştı? Eğer öyle olsa idi insandan dünyayı geliştirmesini istemezdi. Tanrı’nın yasakladığı ağacın tam ismi ‘İyiliği ve Kötülüğü Bilme Ağacı idi’. Adam ile Havva bu ağacın meyvesini yiyene kadar insanlık için yalnızca ‘doğru ve yanlış’ vardı ve Tanrı bunun belirleyicisi idi. İyilik ve kötülük gibi kişiden kişiye değişen kavramlar ise insanın dışında idi. Ancak meyve yendikten sonra (Tanrı’nın emrine karşı gelindikten sonra) bu kavramlar insanın içine yerleşti ve her insan bunu kendi istediği gibi algılamaya başladı.
Tora’nın metni dikkatli bir şekilde okunduğunda Tanrı’nın Adam ve Havva’yı Cennet Bahçesinden kovuşunun nedeninin meyveyi yemeleri olmadığını göreceksiniz. Tanrı ne olduğunu sorguladığında ne Adam ne de Havva suçlarını kabul etmemişlerdir. İkisi de sorumluğu kendilerin de başkasında olduğunu söylemişlerdi. Hele Adam ‘ Bana eş diye verdiğin kadın bana verdi ben de yedim’ ( Beresit 3:12 ) diyerek adeta suçun kendisi hariç herkese hatta Tanrı’ya bile ait olduğunu söylemiştir. Belki de suçlarını kabul edip Tanrı’dan pişmanlık dileselerdi –Teşuva yapsalardı- hala Cennet bahçesinde olabilirlerdi(k).
Tanrı bizden dünyayı daha ileriye götürmemiz için her imkanı ve bilgiyi ‘uygun’ şekilde kullanmamızı ister. O bizim hata da yapacağımız bilir. Ancak bu durumda uygun olan sorumluluğu kabul edip pişmanlık duymamız ve hatalı yoldan dönmemizdir.
KAYIN VE EVEL
Sorumluluk ve Pişmanlık</B>
Gan Eden’deki yasak ağaçtan yeme fiyaskosundan sonra işler daha da kötüye gitmeye başlar. Adam ve Havva’nın iki çocukları vardır - Kayın ve Evel. Hasat zamanı gelince, Kayın ve Evel, şükranlarını sunmak için Tanrı’ya armağanlar getirirler.
Evel, sürüsünün ilk ve en besili koyununu sunar fakat Kayın, bu armağanların abartıldığını düşünerek , iyi olmayan ürünlerinden getirir. Tanrı , bu davranıştan memnun değildir, ve bunu Kayın’a da söyler. Kayın sinirlenir ve sinirini kardeşi Evel’den çıkarır. ( Çünkü Tanrı, çok güçlü ve erişilmez bir yerdedir. ) . Kayın kardeşiyle , Tanrı’nın kimi daha çok sevdiği hakkında bir kavgaya tutuşur ve sonunda Kayın, Evel’i öldürür.
Tanrı, en masum sesiyle Kayın’e sorar: “Kardeşin Evel’e ne oldu?”
“Bilmiyorum “ der Kayın “Ben, kardeşimin bekçisi miyim?” ( Bereşit 4: 1-9 )
Kayın’ın , trafikte size ters ters konuşan bir kadından ne farkı var?
Buradaki şiddetin kurbanla hiçbir ilgisi yoktur. Kayın, morali bozulduğu ve sinirlendiği için cinayet işler. Kendi yaşamındaki başarısızlıkları düşünmüş, düzeltmeye çalışmış, fakat bunun da başına çok iş çıkartacağını görmüştür. Evel’i suçlamak çok daha kolaydır.
Kendi hatalarımız yüzünden başkalarını suçlamak , değişim ve büyümenin zorluğundan kaçmanın çok ucuz bir yoludur. Günümüz toplumunda, bazen hiç kimsenin kendi sorumluluklarını üzerlerine almadığını görüyoruz. Bunun küçük ve gülünç ( ama gerçek !) bir örneği, bir kadının Mc Donalds’tan aldığı kahveyi ,araba sürerken bacaklarının arasına koyması, kahve dökülüp yandıktan sonra da Mc Donald’sı suçlamasıdır!!
Aile arasındaki şiddetin nedeni de çoğu zaman ,sorumlulukları kabul etmemektir. Adam, yorucu ve zor bir günün ardından sinirli bir şekilde eve gelir. Sinirini çıkartacak birini aramaktadır. Etrafta zarar verecek kim vardır? Karısı ve çocukları! Kendi zor gününün suçluları neden karısı ve çocukları mıdır? Tabii ki değildir. Fakat eve geldikten birkaç dakika sonra, ortalık kızışmaya başlar ve adam tüm sinirini aile bireylerinden çıkartır.
NOAH
Değişim ve Direnç
</B>
Bereşit. , 6
Noah, tüm insanlara garip görünür. Ankara’da ( Ya da her neredeyse !) gemi inşa eden birisi.. fakat bu olayın sadece bir bölümü. Tanrı, insanların , Noah’a , geniş düzlüklerin ortasında neden gemi inşa ettiğini sormalarını ister. Böylece , Noah onları, Tanrı’nın dünyayı yok etme planları hakkında uyarma fırsatı bulabilirdi. Tanrı, insanların bu uyarıyı ciddiye almalarını ve davranışlarını düzeltmelerini umar. Tanrı, dünyayı yok etmek istemez. O, insanların değişmesini ister.
18 yaşındayken , babamla feci şekilde kavga etmiş, kapıyı çarpıp evden çıkmıştım. Tekrar sakinleşip eve dönebilmeme için 3 ayın geçmesi gerekti. Bir sabah erkenden, babamların odasını tıkladım ve babam kapıyı açtı. “ seni çok özledim “ dedi bana . “Eve geldiğin için çok mutluyum “.
Tanrı, bizim mükemmel olmamızı beklemez ve bize zarar vermekten de kesinlikle mutluluk duymaz . Hatalarımızın sorumluluğunu almamızı ve değişmememizi ister. Bu açıdan,I tanrı babama çok benzemektedir belki de tam tersi.
Çocuklarınız bir hata yaptığında , onları cezalandırmak için aceleci davranmayın . Hatalarını fark etmeleri ve değiştirmeleri için onlara yardımcı olma yollarını arayın; aynen Tanrı’nın yaptığı gibi.
Eğer çocuklarınıza ceza vermek zorunda kalırsanız, bunun sizi ne kadar üzdüğünü onlara göstermek çok önemlidir. Onlara karşı güçlü konumunda bulunmanın size mutluluk verdiğini düşünmelerini istemezsininiz. En çok sevdiğiniz insanları üzmek , en istemeyerek ve sadece onların yararına olacağına inandığınız zaman yaptığınız bir iştir.
Avraam Ve Bağımsızlık
Tanrı Avraam’a şöyle der: “Kendi topraklarını terket, akrabalarını , babanın evini geride bırak ve sana göstereceğim topraklara git . Ve senin neslini çoğaltacağım. Seni kutsayacak, adını yüceleştirecek, ve sen bir dua olacaksın…Dünyadaki her aile kendilerini seninle kutsayacaklar ….”
Nerede yaşadığımız ve çevremizdeki insanların davranışları , düşüncelerimiz ve davranışlarımızı büyük ölçüde etkiler. Çevremizdeki insanlar dinin bir şaka olduğunu düşünür, uyuşturuculara ilgi gösterirlerse, bizim de bu fikirlerden etkilenme şansımız çok yüksektir.
Tanrı’nın Avraam’a söylediği ilk şey, bağımsız olması gerektiğidir. Bağımsız olması için de evinden uzaklaşması gerekmektedir. ( Size tanıdık geliyor mu? )
Dr. Stanley Milgrom, Yale Üniversitesi’nde sonradan çok popüler olan bir deney yapmıştır. Milgrom, laboratuarına iki kişi getirir. Diyelim isimleri Harry ve Jack. ( Jack , Milgrom’un yardımcısıydı ama Harry bunu bilmiyordu ). Milgrom, onlara cezalandırmanın öğrenme sürecindeki zararları hakkında bir deneye katılacaklarını söylemişti.
Dr. Milgrom: “ Harry, Jack’ı şurdaki küçük odaya alacağım , ve koluna bir elektrod bağlıyacağım. Kendisine vereceğim listedeki kelimeleri ezberlemesi için 15 dakikası olacak. Sonra sen , bu kelimeleri ezberleyebilmiş mi diye onu kontrol edeceksin. Her yanlış yaptığında ona bir şok uygulayacaksın ve bu şokların şiddeti de gittikçe artacak. “
Jack: “ Benim kalp sorunun var. Bu şoklar bana zarar vermez değil mi?
Milgrom: “ Bu tamamen bilimsel bir deney. Sen hiç merak etme. “
Deney başlar ve Jack bir yanlış yapar.
Milgrom: “Tamam Harry . Jack’a bir şok uygula. “
Jack: “ Ahh!”
Harry: “Bu onu gerçekten acıttı. Bunu siz de biliyorsunuz . Belki de bunu yapmamalıyız. ..?”
Milgrom: “ Harry, bu deneyi tamamlayabilmek için devam etmeliyiz. Lütfen devam et.
Deney devam eder. Jack, ( Milgrom’un gizli yardımcısı ) , çığlıklar atmaya ve duvarları yumruklamaya başlar . Uyarılar, Harry’nin Jack’a ölümcül şoklar verdiğini işaret ederler ve sonunda Jack tamamen sessiz kalır. Harry ‘nin duruma bozulduğu açıktır ama yine de devam eder ve Jack’ın öldüğünü sandığı ana kadar durmaz.
Milgrom’un deneyi, insanları gaz odalarına koymak için, insanın özellikle acımasız, gaddar veya vahşi olması gerekmediğini gösteriyor. Tamamen normal olabilirsiniz. – sadece size söylenenleri yapmanın doğru olup olmadığına karar verecek kadar bağımsız bir durumda değilsinizdir.
‘ Benliğin bağımsızlığı’ ise Avraam soyundan gelenlerin ( Yahudilerin ) kendilerini tanımlarken değindiği özelliklerinden biridir.
Yitshak’ın Kurban Edilişi
Acımasız olan nedir?
Bereşit, 22
Tanrı, Avraam’dan oğlunu bir dağda kendisine kurban olarak getirmesini ister. Avraam , Tanrı’nın kendisine söylediği yere ( Sonradan Kral Şlomo’nun Bet-Amikdaş’ı inşa edeceği yer olan Yeruşalayim’deki Moriah dağı ) ulaşmak için 3 gün boyunca yol alır. Avraam, Yitshak’ı iple bağlar ve bir kayanın üstüne oturtur. Tam onu kurban edecekken, Tanrı’nın bir meleği gelir ve onu durdurtur. ( Bereşit 22: 1- 12)
Bu , Tora’daki en önemli ve en sorunlu hikayelerden biridir. Tanrı, niçin Avraam’dan oğlunu kurban etmesini istemiştir ki? Ve Avraam, neden bunu kabul etmiştir ?
Bize ait olan her şey aslında bir armağandır. Bu sadece sahip olduklarımız için geçerli değildir. Sevdiğimiz insanlar, hatta kendi yaşamımız bile bize ait değildir. Bunlar sadece, kısa dönemli mutluluklar için bize ödünç verilmiş şeylerdir. Eğer her şeyin size bağlı olduğunu düşünürseniz, hayatınız gerçekleşmeyen beklentilerin verdiği acıyla dolar. Eğer bir beklentiniz olmadan yaşar, ve size gelenleri birere armağan olarak düşünürseniz , mutlu olmak çok daha kolaylaşır. Dindar Yahudiler, kitaplarının kime ait olduğunu belli etmek için kapak içlerine Teilim’den şu cümleyi yazarlar: “ Dünya, tüm içindekilerle Tanrı’ya aittir. Bu kitap da geçici olarak benim malımdır.”
Acaba herhangi bir şey , çocuğunuzdan daha değerli olabilir mi? Şu senaryoyu hayal edin: Holocaust’ta Almanlar’ın yaptığı işlerin en acımasız olanlarından biri, Yahudiler’i kendi yok oluşlarında , rol almaya zorlamaları olmuştur. Her gettoda , Almanlar ‘’juden rat’ denilen, Yahudiler’in oluşturduğu bir kurul kurarlardı ve kurula şöyle derlerdi: “ Yarın , Auschwitz’e saat 9’da bir tren kalkacak. Trene 1000 tane çocuk bindirin , aksi halde kendi çocuklarınız o trende olacaktır. “
Böyle bir seçim durumuyla karşı karşıya kalsaydınız ne yapardınız ?
YİTSHAK
Mükemmel eşi bulmak.
Bereşit 24
Avraam, kahyası Eliyezer’i oğlu Yitshak’a bir eş bulması için gönderir. Eliyezer, doğru insanı bulabilmek için Tanrı’dan yardım ister. Çölde yol alır ve bir kuyuya gelir. Ve Tanrı’ın da uygun kız için bir işaret ister. Kız hem Eliyezer’e su verecekti ,bununla yetinmeyip kervandaki tüm develer için de suyu kuyudan kendisi çekecekti.
( Uzun bir yolculuktan gelen develerin ne kadar susamış olacağını düşünsenize ) ( Bereşit 24: 10 –14 )
Prens, Uyuyan güzele aşık olduğu zaman , onun amaçları veya karakteri hakkında hiçbir şey bilmez. – çünkü uyuyordur. Kızın da tek bildiği , prensin çok etkileyici olduğudur. Ve sonra,, hikayenin dediğine göre hayatları boyunca mutlu bir şekilde yaşarlar.
Bu masallarla yetişmiş insanlar olarak bunlara inanma eğilimindeyizdir. Fakat Eliyezer, evliliğin daha derin bir düşünce üzerine kurulduğunu biliyordu. O, amaçları olan ve iyi karakterli bir kadın arıyordu. Bunlar eşinizi seçerken, sizin de dikkat etmeniz gerekenlerdir:
Şefkatli : Şefkatli olmak , iyi olmaktan çok farklıdır. İyi olmak, naziklikle, etrafa zarar vermemekle eş anlamlıdır. İyi insanlar, annelerine küfür etmek veya etrafa tükürmek gibi kaba davranışlar sergilemezler. Buna karşılık şefkatli olmak , iyiliğin çok ötesindedir. Şefkatli bir kişi ,sizin de iyiliğinizi ve mutluluğunuzu düşünür- sadece kendisininkini değil. Şefkatli olmayan birisiyle başarılı bir evlilik yapamazsınız.
Bağlılık: Bağlılık olmadan evlilik olamaz. İki kişinin yaşamlarını birleştirmesi zorlayıcı bir olaydır. Evliliğe olan bağlılığımızı, elimize olan bağlılığımız gibi düşünmeliyiz. Mutlak değildir- el kangren olursa , kesilmesi gerekebilir-fakat sadece ‘artık bütün zevki gitti ‘ diye veya başkasının ellerini daha çok beğendiniz diye onlardan vazgeçemezsiniz.
Amaçlar: Hayattaki amaçları , sizinkilerle örtüşen birini bulmalısınız. Ev almak ya da iş hayatında yükselmek hayat için amaç değildir. Hayatın amacı, mezar taşınıza yazılmasını istediğiniz türdendir.
Sizinle ortak amaçlara sahip olmayan biriyle yapacağınız bir evlilik, sürmez. – çünkü nereye gittiğinizi bilmeden yaşamınızda yol alamazsınız. Ve hayatınızın amacı da evlenmek olamaz. Evlilik , kişiliğimiz için yeni ufuklar açar aynı zamanda amaçlarımızın üstüne daha etkili biçimde eğilmemizi sağlayacak şekilde bizi kısıtlar da .Fakat , amaçsız ve bunalmış bekar insanlar evlenince, sadece amaçsız ve bunalmış evli insanlar olurlar.
Gerçek yaşamda, ‘uyuyan güzel ve yakışıklı prens’ sonsuza kadar mutlu yaşamazlar. Evlilikleri yaklaşık 3 sene kadar sürer.
YAAKOV & ESAV
Yaşamın amacı(Bereşit 25:29)
“ Doğum hakkını(behorluğunu) bana sat” der Yaakov.
“ Zaten ölmek üzereyim” der Esav, “behorluk umurumda değil. Onu al ve bana yemeği ver.” (Bereşit 25:31-34)
Esav’a göre iyiler de kötüler de günün birinde ölecekti ve bu yüzden hayat, yemek, seks ve şiddetin heyecanı gibi zevklerle doldurulmalıydı. Neden maneviyat gibi saçmalıklarla ya da hayatın anlamı gibi felsefi sorularla uğraşılsın ki?
‘Ye, iç, eğlen. Ne de olsa yarın öleceksin.’
Esav Dom adı verilen ulusun atasıydı; geleneğe göre bu ulus Roma İmparatorluğu ile özdeşleştirilir. (Edom, kırmızı anlamına gelir, Yaakov’un yemeğinin rengi gibi.) Romalılara göre muhteşem bir akşam fikri, gladyatörlerin dövüşünü izlemek ve sarhoş olmaktan ibaretti. Bizim boks gibi kanlı sporlardan zevk almamızın kökleri Roma’ya dayanır. Roma kültürünün etkisi bizim dini bir kenara bırakıp hayatın amacının arzularımızı memnun etmek olduğuna inanmamıza teşvik eder.
“ Evrende, her bireyi bir anne baba şefkatiyle gözeten ve bütün endişelerini mutlu sonla bitiren bir güç olduğu doğru değildir. Karanlık, hissetmeyen ve sevmeyen güçler insanın kaderini belirler, ceza ve ödül sistemi. Oysa bu, dine göre dünyayı yönetir ama gerçek değildir.” ( Freud, ‘ Psikanaliz üzerine yeni giriş dersleri’ )
Eğer durum böyleyse, insan hayatının amacı nedir?
“ İnsan hayatının amacı nedir? Hiç kimse hayvanların yaşamının amacını sormuyor...
acıyı ve rahatsızlığı yok etmek için çabalamak ve birikmiş, şiddetli hale gelen arzuları yerine getirmenin hazzını yaşamak ki bu kendi doğasından dolayı sadece geçici bir tecrübe olabilir.” (Freud, ‘Uygarlık ve Hoşnutsuzluk’ )
Bu çökmüş dünyanın mitidir. Sonunda zaten öleceğim. Sen yemeği getir!
YAAKOV
Çok fazla çocuk? (Bereşit 29-30)
Lea hemen hamile kalır ve arka arkaya Reuven’i, Şimon’u, Levi’yi, ve Yeuda’yı dünyaya getirir.En sonunda Yaakov’un 4 eşinden 12 oğlu olur.
Çocuk bir Rembrandt’tan daha da özeldir. İlgilenmek çok zor olacağı için değerli bir esere sahip olma şansından vazgeçer miydiniz? Ya da bir sandık dolusu altın olduğunu onları alabileceğinizi ve teker teker sayabileceğinizi hayal edin. Bu fırsat yerine biraz kestirir miydiniz yoksa televizyon mu izlerdiniz?
Hayatlarımız işte o sandık dolusu altınlar gibidir. Hayatlarımızda bir şeyleri özel kılmamız için kısa bir şansımız vardır sonra fırsatlar uçar gider.
Rahat ile zevk arasındaki farkı karıştırıyoruz.
Rahatlık ağrının olmamasıdır, ılık bir kumsalda uykuya dalmak gibi.
Zevk ise - evlilik, erdem, çocuklar ya da ihtiyacı olana yardım etmek gibi-ancak çabayla ve rahatsızlığa katlanılarak elde edilir.
Altın birilerinin alması için ordadır, ama bir çok insan onun yerine uyumayı yada televizyon izlemeyi seçer.
YAAKOV
& Israil’in geleceği (Bereşit 32:25-33)
Bir gece, bir adam Yaakov’un karşısına çıkar. Bütün akşam ikisi güreşirler, ama hiçbiri diğerini yenemez. Şafak sökerken, güreşçinin bir melek olduğu ortaya çıkar.
“ Beni bırak,” der adam ya da melek “ çünkü şafak söküyor.”
“ Beni kutsamazsan gitmene izin vermem” der Yaakov.
Melek Yaakov’a beraha verir ve şöyle der: “ Bundan sonra senin adın Yaakov değil ‘Israel’dir.”
Güneş doğduğunda Yaakov topallamaktadır, çünkü melek ile karşılaşması sırasında siyatik siniri yırtılmıştır. ( Bereşit 32:25-33)
Bu ne demektir?
Yaakov ve Esav yaşamın birbirine zıt yönlerini temsil eder. Esav’ın vahşi, hedonist dünyasında, Yaakov’un nazik maneviyatına yer yoktur. Buradaki melek Esav’ın meleğidir. Onların bütün gece boyu süren mücadelesi, tarihin karanlık gecesinde Yaakov ve Esav’ın dünyaya kendi damgalarını vurmak için nasıl mücadele edeceklerini simgeler. Bu sonsuza dek sirecek bir mücadeledir ve Yaakov aklını kullanarak kazanacaktır. ( Yaakov kurnaz anlamındadır. Sürüleni, yaralananı ama hiçbir zaman yok olmayanı ima eder. )
Sonunda kurtuluşun şafağı sökecek ve Yaakov’un dünya görüşü kazanacaktır. (Israel mücadele eden ve sonunda kazanan kişi anlamındadır. ) Bu, dünyanın en sonunda Esav’ın şiddetinden ve hedonizminden vazgeçeceğinin; Israel’in değerlerine döneceğinin habercisidir.
PARONUN RÜYALARI
Kontrol kimde?(Bereşit 41)
Mısır kralı Paro bir rüya görür.
Nil nehrinden yedi şişman ineğin çıktığını görür. Sonra yedi zayıf inek çıkar ve şişman olanları yer, hiçbir iz bırakmazlar.
Paro başka bir rüya daha görür. Yedi sağlıklı başak görür, daha sonra da yedi zayıf ve cılız başak onları takip eder. Zayıf olanlar sağlıklı olanları bitirir ve yine geriye hiçbir şey kalmaz.
Paro rüyalarının anlamını bir türlü çözememektedir. Bilgeleri çağırır ve rüyalarını yorumlamalarını ister.
Derken şarapçısı Yosef’i hatırlar. Paroya kendi rüyasını doğru şekilde yorumlayan genç İbrani’den bahseder. Yosef hemen hapisten çıkarılır ve Paro’nun karşısına getirilir.
“ Rüyalarınızı yorumlayacak olan Tanrı’dır,”der Yosef. “Tanrı rüyalarınız aracılığıyla size bir mesaj yolluyor. Yedi şişman inek bolluk içinde geçecek yedi senedir. Yedi zayıf inek yedi sene kıtlığı gösterir. Kıtlık o kadar şiddetli olacaktır ki önceki bolluktan hiçbir iz bırakmayacaktır. Buğday başaklarıyla ilgili rüya da aynı anlamdadır. Rüyaların arka arkaya tekrarlanması bu olayın çok yakında gerçekleşeceğini gösterir. Şimdi bolluk seneleri boyunca Mısır’ın ürünlerini depolayacak akıllı birini bulun, böylece kıtlık süresince yiyecek olmuş olur.
Paro oldukça etkilenmiştir. Hemen Yosef’in ismini Zaphenath-paneah olarak değiştirir ve onu Mısır’ın başbakanı yapar.
Bolluk yılları süresince Yosef bütün ürünleri toplar ve depolar. Daha sonra kıtlık geldiğinde dünyanın heryerinden insanlar Mısırdan yiyecek almaya gelir. (Bereşit 40:1-41:55)
Bu bize hayatın akışının nasıl değişebileceğini, olaylar kontrol altına alınmışken nasıl kontrol çıkabileceğini anlatır. Aslında satır aralarında verilmek istenen mesaj KONTROLUN KİMİN ELİNDE OLDUĞUDUR?
Hızla genişleyen evrende, dünya kendi ekseni ve güneş etrafında dönerken, hızlanan bir trenin koridorunda koşturan bir adamın başının çevresinde dönen bir sinek hayal edin. Sinek hangi hızla ve hangi yönde hareket etmektedir? Yosef’in kardeşleri onu Mısır’a köle olarak satmışlardı çünkü ondan nefret ediyorlardı. Yosef Mısır’da başbakan olur, ürünleri depolar böylece Yaakov’un ailesi kıtlıktan korunmak için Mısır’a yerleşir. Daha sonra burda köle olacak ve çıkış için şartlar hazırlanmış olacaktır.
Olaylar hangi yöne doğru ilerlerler ve onları kontrol eden kimdir? Bizim seçme özgürlüğümüz vardır ama seçimlerimiz, ancak çok az farkına varabildiğimiz daha büyük bir resmin bir parçası haline gelirler. Bu Yosef ve kardeşleri için de böyle idi, bugün bizler ve bütün dünya içinde böyledir?
YAAKOV
Sevgiyle disiplin (Bereşit 49)
Ölmeden önce, Yaakov 12 çocuğuna beraha verir. Çocuklarının güçlü ve zayıf yönleri 12 kabilenin karakterini belirler. Birlikte bu kabileler Israel ulusunu oluşturur. Oğullarına dua ederken Yaakov gelecekteki Israel’in kabileleri arasındaki ilişkiyi belirler.
Şimon ve Levi için şunları söyler: Kızgınlığınız lanetlidir çünkü kötüdür. Adalet için tutkunuz takdire değer olsa da hevesiniz yargınıza üstün gelmektedir. ( Bereşit 49:7)
Dikkat edin; Yaakov Şimon ve Levi’yi lanetlememiştir, onların kızgınlığını lanetlemiştir. Çocuklarının yanlışlarını düzelterek büyümelerine yardımcı olmak bir babanın sorumluluğudur. Ancak onları azarlarken onları sevdiğinizi vurgulamaya dikkat etmelisiniz. Sevmediğiniz sadece onların davranışlarıdır ve bu davranışları düzelteyim derken çocuğumuz kırmaktan kaçınmamız gerekir.Yaakov bize bunu öğretmektedir.
Adam ve Havva
Kayin ve Evel
Noah
Avraam ve Bağımsızlık
Yitshak'ın Kurban Edilişi- Acımasız olan Nedir?
Yitshak- Mükemmel Eşi Bulmak
Yaakov ve Esav- Yaşamın Amacı
Çok Fazla Çocuk
Yaakov ve İsrail'in Geleceği
Paro'nun Rüyaları
Yaakov- Sevgiyle Disiplin
Acaba Tanrı insanın fazla bilgili olmasını istemediği için mi Bilgi ağacından yemelerini yasaklamıştı? Eğer öyle olsa idi insandan dünyayı geliştirmesini istemezdi. Tanrı’nın yasakladığı ağacın tam ismi ‘İyiliği ve Kötülüğü Bilme Ağacı idi’. Adam ile Havva bu ağacın meyvesini yiyene kadar insanlık için yalnızca ‘doğru ve yanlış’ vardı ve Tanrı bunun belirleyicisi idi. İyilik ve kötülük gibi kişiden kişiye değişen kavramlar ise insanın dışında idi. Ancak meyve yendikten sonra (Tanrı’nın emrine karşı gelindikten sonra) bu kavramlar insanın içine yerleşti ve her insan bunu kendi istediği gibi algılamaya başladı.
Tora’nın metni dikkatli bir şekilde okunduğunda Tanrı’nın Adam ve Havva’yı Cennet Bahçesinden kovuşunun nedeninin meyveyi yemeleri olmadığını göreceksiniz. Tanrı ne olduğunu sorguladığında ne Adam ne de Havva suçlarını kabul etmemişlerdir. İkisi de sorumluğu kendilerin de başkasında olduğunu söylemişlerdi. Hele Adam ‘ Bana eş diye verdiğin kadın bana verdi ben de yedim’ ( Beresit 3:12 ) diyerek adeta suçun kendisi hariç herkese hatta Tanrı’ya bile ait olduğunu söylemiştir. Belki de suçlarını kabul edip Tanrı’dan pişmanlık dileselerdi –Teşuva yapsalardı- hala Cennet bahçesinde olabilirlerdi(k).
Tanrı bizden dünyayı daha ileriye götürmemiz için her imkanı ve bilgiyi ‘uygun’ şekilde kullanmamızı ister. O bizim hata da yapacağımız bilir. Ancak bu durumda uygun olan sorumluluğu kabul edip pişmanlık duymamız ve hatalı yoldan dönmemizdir.
KAYIN VE EVEL
Sorumluluk ve Pişmanlık</B>
Gan Eden’deki yasak ağaçtan yeme fiyaskosundan sonra işler daha da kötüye gitmeye başlar. Adam ve Havva’nın iki çocukları vardır - Kayın ve Evel. Hasat zamanı gelince, Kayın ve Evel, şükranlarını sunmak için Tanrı’ya armağanlar getirirler.
Evel, sürüsünün ilk ve en besili koyununu sunar fakat Kayın, bu armağanların abartıldığını düşünerek , iyi olmayan ürünlerinden getirir. Tanrı , bu davranıştan memnun değildir, ve bunu Kayın’a da söyler. Kayın sinirlenir ve sinirini kardeşi Evel’den çıkarır. ( Çünkü Tanrı, çok güçlü ve erişilmez bir yerdedir. ) . Kayın kardeşiyle , Tanrı’nın kimi daha çok sevdiği hakkında bir kavgaya tutuşur ve sonunda Kayın, Evel’i öldürür.
Tanrı, en masum sesiyle Kayın’e sorar: “Kardeşin Evel’e ne oldu?”
“Bilmiyorum “ der Kayın “Ben, kardeşimin bekçisi miyim?” ( Bereşit 4: 1-9 )
Kayın’ın , trafikte size ters ters konuşan bir kadından ne farkı var?
Buradaki şiddetin kurbanla hiçbir ilgisi yoktur. Kayın, morali bozulduğu ve sinirlendiği için cinayet işler. Kendi yaşamındaki başarısızlıkları düşünmüş, düzeltmeye çalışmış, fakat bunun da başına çok iş çıkartacağını görmüştür. Evel’i suçlamak çok daha kolaydır.
Kendi hatalarımız yüzünden başkalarını suçlamak , değişim ve büyümenin zorluğundan kaçmanın çok ucuz bir yoludur. Günümüz toplumunda, bazen hiç kimsenin kendi sorumluluklarını üzerlerine almadığını görüyoruz. Bunun küçük ve gülünç ( ama gerçek !) bir örneği, bir kadının Mc Donalds’tan aldığı kahveyi ,araba sürerken bacaklarının arasına koyması, kahve dökülüp yandıktan sonra da Mc Donald’sı suçlamasıdır!!
Aile arasındaki şiddetin nedeni de çoğu zaman ,sorumlulukları kabul etmemektir. Adam, yorucu ve zor bir günün ardından sinirli bir şekilde eve gelir. Sinirini çıkartacak birini aramaktadır. Etrafta zarar verecek kim vardır? Karısı ve çocukları! Kendi zor gününün suçluları neden karısı ve çocukları mıdır? Tabii ki değildir. Fakat eve geldikten birkaç dakika sonra, ortalık kızışmaya başlar ve adam tüm sinirini aile bireylerinden çıkartır.
NOAH
Değişim ve Direnç
</B>
Bereşit. , 6
Noah, tüm insanlara garip görünür. Ankara’da ( Ya da her neredeyse !) gemi inşa eden birisi.. fakat bu olayın sadece bir bölümü. Tanrı, insanların , Noah’a , geniş düzlüklerin ortasında neden gemi inşa ettiğini sormalarını ister. Böylece , Noah onları, Tanrı’nın dünyayı yok etme planları hakkında uyarma fırsatı bulabilirdi. Tanrı, insanların bu uyarıyı ciddiye almalarını ve davranışlarını düzeltmelerini umar. Tanrı, dünyayı yok etmek istemez. O, insanların değişmesini ister.
18 yaşındayken , babamla feci şekilde kavga etmiş, kapıyı çarpıp evden çıkmıştım. Tekrar sakinleşip eve dönebilmeme için 3 ayın geçmesi gerekti. Bir sabah erkenden, babamların odasını tıkladım ve babam kapıyı açtı. “ seni çok özledim “ dedi bana . “Eve geldiğin için çok mutluyum “.
Tanrı, bizim mükemmel olmamızı beklemez ve bize zarar vermekten de kesinlikle mutluluk duymaz . Hatalarımızın sorumluluğunu almamızı ve değişmememizi ister. Bu açıdan,I tanrı babama çok benzemektedir belki de tam tersi.
Çocuklarınız bir hata yaptığında , onları cezalandırmak için aceleci davranmayın . Hatalarını fark etmeleri ve değiştirmeleri için onlara yardımcı olma yollarını arayın; aynen Tanrı’nın yaptığı gibi.
Eğer çocuklarınıza ceza vermek zorunda kalırsanız, bunun sizi ne kadar üzdüğünü onlara göstermek çok önemlidir. Onlara karşı güçlü konumunda bulunmanın size mutluluk verdiğini düşünmelerini istemezsininiz. En çok sevdiğiniz insanları üzmek , en istemeyerek ve sadece onların yararına olacağına inandığınız zaman yaptığınız bir iştir.
Avraam Ve Bağımsızlık
Tanrı Avraam’a şöyle der: “Kendi topraklarını terket, akrabalarını , babanın evini geride bırak ve sana göstereceğim topraklara git . Ve senin neslini çoğaltacağım. Seni kutsayacak, adını yüceleştirecek, ve sen bir dua olacaksın…Dünyadaki her aile kendilerini seninle kutsayacaklar ….”
Nerede yaşadığımız ve çevremizdeki insanların davranışları , düşüncelerimiz ve davranışlarımızı büyük ölçüde etkiler. Çevremizdeki insanlar dinin bir şaka olduğunu düşünür, uyuşturuculara ilgi gösterirlerse, bizim de bu fikirlerden etkilenme şansımız çok yüksektir.
Tanrı’nın Avraam’a söylediği ilk şey, bağımsız olması gerektiğidir. Bağımsız olması için de evinden uzaklaşması gerekmektedir. ( Size tanıdık geliyor mu? )
Dr. Stanley Milgrom, Yale Üniversitesi’nde sonradan çok popüler olan bir deney yapmıştır. Milgrom, laboratuarına iki kişi getirir. Diyelim isimleri Harry ve Jack. ( Jack , Milgrom’un yardımcısıydı ama Harry bunu bilmiyordu ). Milgrom, onlara cezalandırmanın öğrenme sürecindeki zararları hakkında bir deneye katılacaklarını söylemişti.
Dr. Milgrom: “ Harry, Jack’ı şurdaki küçük odaya alacağım , ve koluna bir elektrod bağlıyacağım. Kendisine vereceğim listedeki kelimeleri ezberlemesi için 15 dakikası olacak. Sonra sen , bu kelimeleri ezberleyebilmiş mi diye onu kontrol edeceksin. Her yanlış yaptığında ona bir şok uygulayacaksın ve bu şokların şiddeti de gittikçe artacak. “
Jack: “ Benim kalp sorunun var. Bu şoklar bana zarar vermez değil mi?
Milgrom: “ Bu tamamen bilimsel bir deney. Sen hiç merak etme. “
Deney başlar ve Jack bir yanlış yapar.
Milgrom: “Tamam Harry . Jack’a bir şok uygula. “
Jack: “ Ahh!”
Harry: “Bu onu gerçekten acıttı. Bunu siz de biliyorsunuz . Belki de bunu yapmamalıyız. ..?”
Milgrom: “ Harry, bu deneyi tamamlayabilmek için devam etmeliyiz. Lütfen devam et.
Deney devam eder. Jack, ( Milgrom’un gizli yardımcısı ) , çığlıklar atmaya ve duvarları yumruklamaya başlar . Uyarılar, Harry’nin Jack’a ölümcül şoklar verdiğini işaret ederler ve sonunda Jack tamamen sessiz kalır. Harry ‘nin duruma bozulduğu açıktır ama yine de devam eder ve Jack’ın öldüğünü sandığı ana kadar durmaz.
Milgrom’un deneyi, insanları gaz odalarına koymak için, insanın özellikle acımasız, gaddar veya vahşi olması gerekmediğini gösteriyor. Tamamen normal olabilirsiniz. – sadece size söylenenleri yapmanın doğru olup olmadığına karar verecek kadar bağımsız bir durumda değilsinizdir.
‘ Benliğin bağımsızlığı’ ise Avraam soyundan gelenlerin ( Yahudilerin ) kendilerini tanımlarken değindiği özelliklerinden biridir.
Yitshak’ın Kurban Edilişi
Acımasız olan nedir?
Bereşit, 22
Tanrı, Avraam’dan oğlunu bir dağda kendisine kurban olarak getirmesini ister. Avraam , Tanrı’nın kendisine söylediği yere ( Sonradan Kral Şlomo’nun Bet-Amikdaş’ı inşa edeceği yer olan Yeruşalayim’deki Moriah dağı ) ulaşmak için 3 gün boyunca yol alır. Avraam, Yitshak’ı iple bağlar ve bir kayanın üstüne oturtur. Tam onu kurban edecekken, Tanrı’nın bir meleği gelir ve onu durdurtur. ( Bereşit 22: 1- 12)
Bu , Tora’daki en önemli ve en sorunlu hikayelerden biridir. Tanrı, niçin Avraam’dan oğlunu kurban etmesini istemiştir ki? Ve Avraam, neden bunu kabul etmiştir ?
Bize ait olan her şey aslında bir armağandır. Bu sadece sahip olduklarımız için geçerli değildir. Sevdiğimiz insanlar, hatta kendi yaşamımız bile bize ait değildir. Bunlar sadece, kısa dönemli mutluluklar için bize ödünç verilmiş şeylerdir. Eğer her şeyin size bağlı olduğunu düşünürseniz, hayatınız gerçekleşmeyen beklentilerin verdiği acıyla dolar. Eğer bir beklentiniz olmadan yaşar, ve size gelenleri birere armağan olarak düşünürseniz , mutlu olmak çok daha kolaylaşır. Dindar Yahudiler, kitaplarının kime ait olduğunu belli etmek için kapak içlerine Teilim’den şu cümleyi yazarlar: “ Dünya, tüm içindekilerle Tanrı’ya aittir. Bu kitap da geçici olarak benim malımdır.”
Acaba herhangi bir şey , çocuğunuzdan daha değerli olabilir mi? Şu senaryoyu hayal edin: Holocaust’ta Almanlar’ın yaptığı işlerin en acımasız olanlarından biri, Yahudiler’i kendi yok oluşlarında , rol almaya zorlamaları olmuştur. Her gettoda , Almanlar ‘’juden rat’ denilen, Yahudiler’in oluşturduğu bir kurul kurarlardı ve kurula şöyle derlerdi: “ Yarın , Auschwitz’e saat 9’da bir tren kalkacak. Trene 1000 tane çocuk bindirin , aksi halde kendi çocuklarınız o trende olacaktır. “
Böyle bir seçim durumuyla karşı karşıya kalsaydınız ne yapardınız ?
YİTSHAK
Mükemmel eşi bulmak.
Bereşit 24
Avraam, kahyası Eliyezer’i oğlu Yitshak’a bir eş bulması için gönderir. Eliyezer, doğru insanı bulabilmek için Tanrı’dan yardım ister. Çölde yol alır ve bir kuyuya gelir. Ve Tanrı’ın da uygun kız için bir işaret ister. Kız hem Eliyezer’e su verecekti ,bununla yetinmeyip kervandaki tüm develer için de suyu kuyudan kendisi çekecekti.
( Uzun bir yolculuktan gelen develerin ne kadar susamış olacağını düşünsenize ) ( Bereşit 24: 10 –14 )
Prens, Uyuyan güzele aşık olduğu zaman , onun amaçları veya karakteri hakkında hiçbir şey bilmez. – çünkü uyuyordur. Kızın da tek bildiği , prensin çok etkileyici olduğudur. Ve sonra,, hikayenin dediğine göre hayatları boyunca mutlu bir şekilde yaşarlar.
Bu masallarla yetişmiş insanlar olarak bunlara inanma eğilimindeyizdir. Fakat Eliyezer, evliliğin daha derin bir düşünce üzerine kurulduğunu biliyordu. O, amaçları olan ve iyi karakterli bir kadın arıyordu. Bunlar eşinizi seçerken, sizin de dikkat etmeniz gerekenlerdir:
Şefkatli : Şefkatli olmak , iyi olmaktan çok farklıdır. İyi olmak, naziklikle, etrafa zarar vermemekle eş anlamlıdır. İyi insanlar, annelerine küfür etmek veya etrafa tükürmek gibi kaba davranışlar sergilemezler. Buna karşılık şefkatli olmak , iyiliğin çok ötesindedir. Şefkatli bir kişi ,sizin de iyiliğinizi ve mutluluğunuzu düşünür- sadece kendisininkini değil. Şefkatli olmayan birisiyle başarılı bir evlilik yapamazsınız.
Bağlılık: Bağlılık olmadan evlilik olamaz. İki kişinin yaşamlarını birleştirmesi zorlayıcı bir olaydır. Evliliğe olan bağlılığımızı, elimize olan bağlılığımız gibi düşünmeliyiz. Mutlak değildir- el kangren olursa , kesilmesi gerekebilir-fakat sadece ‘artık bütün zevki gitti ‘ diye veya başkasının ellerini daha çok beğendiniz diye onlardan vazgeçemezsiniz.
Amaçlar: Hayattaki amaçları , sizinkilerle örtüşen birini bulmalısınız. Ev almak ya da iş hayatında yükselmek hayat için amaç değildir. Hayatın amacı, mezar taşınıza yazılmasını istediğiniz türdendir.
Sizinle ortak amaçlara sahip olmayan biriyle yapacağınız bir evlilik, sürmez. – çünkü nereye gittiğinizi bilmeden yaşamınızda yol alamazsınız. Ve hayatınızın amacı da evlenmek olamaz. Evlilik , kişiliğimiz için yeni ufuklar açar aynı zamanda amaçlarımızın üstüne daha etkili biçimde eğilmemizi sağlayacak şekilde bizi kısıtlar da .Fakat , amaçsız ve bunalmış bekar insanlar evlenince, sadece amaçsız ve bunalmış evli insanlar olurlar.
Gerçek yaşamda, ‘uyuyan güzel ve yakışıklı prens’ sonsuza kadar mutlu yaşamazlar. Evlilikleri yaklaşık 3 sene kadar sürer.
YAAKOV & ESAV
Yaşamın amacı(Bereşit 25:29)
“ Doğum hakkını(behorluğunu) bana sat” der Yaakov.
“ Zaten ölmek üzereyim” der Esav, “behorluk umurumda değil. Onu al ve bana yemeği ver.” (Bereşit 25:31-34)
Esav’a göre iyiler de kötüler de günün birinde ölecekti ve bu yüzden hayat, yemek, seks ve şiddetin heyecanı gibi zevklerle doldurulmalıydı. Neden maneviyat gibi saçmalıklarla ya da hayatın anlamı gibi felsefi sorularla uğraşılsın ki?
‘Ye, iç, eğlen. Ne de olsa yarın öleceksin.’
Esav Dom adı verilen ulusun atasıydı; geleneğe göre bu ulus Roma İmparatorluğu ile özdeşleştirilir. (Edom, kırmızı anlamına gelir, Yaakov’un yemeğinin rengi gibi.) Romalılara göre muhteşem bir akşam fikri, gladyatörlerin dövüşünü izlemek ve sarhoş olmaktan ibaretti. Bizim boks gibi kanlı sporlardan zevk almamızın kökleri Roma’ya dayanır. Roma kültürünün etkisi bizim dini bir kenara bırakıp hayatın amacının arzularımızı memnun etmek olduğuna inanmamıza teşvik eder.
“ Evrende, her bireyi bir anne baba şefkatiyle gözeten ve bütün endişelerini mutlu sonla bitiren bir güç olduğu doğru değildir. Karanlık, hissetmeyen ve sevmeyen güçler insanın kaderini belirler, ceza ve ödül sistemi. Oysa bu, dine göre dünyayı yönetir ama gerçek değildir.” ( Freud, ‘ Psikanaliz üzerine yeni giriş dersleri’ )
Eğer durum böyleyse, insan hayatının amacı nedir?
“ İnsan hayatının amacı nedir? Hiç kimse hayvanların yaşamının amacını sormuyor...
acıyı ve rahatsızlığı yok etmek için çabalamak ve birikmiş, şiddetli hale gelen arzuları yerine getirmenin hazzını yaşamak ki bu kendi doğasından dolayı sadece geçici bir tecrübe olabilir.” (Freud, ‘Uygarlık ve Hoşnutsuzluk’ )
Bu çökmüş dünyanın mitidir. Sonunda zaten öleceğim. Sen yemeği getir!
YAAKOV
Çok fazla çocuk? (Bereşit 29-30)
Lea hemen hamile kalır ve arka arkaya Reuven’i, Şimon’u, Levi’yi, ve Yeuda’yı dünyaya getirir.En sonunda Yaakov’un 4 eşinden 12 oğlu olur.
Çocuk bir Rembrandt’tan daha da özeldir. İlgilenmek çok zor olacağı için değerli bir esere sahip olma şansından vazgeçer miydiniz? Ya da bir sandık dolusu altın olduğunu onları alabileceğinizi ve teker teker sayabileceğinizi hayal edin. Bu fırsat yerine biraz kestirir miydiniz yoksa televizyon mu izlerdiniz?
Hayatlarımız işte o sandık dolusu altınlar gibidir. Hayatlarımızda bir şeyleri özel kılmamız için kısa bir şansımız vardır sonra fırsatlar uçar gider.
Rahat ile zevk arasındaki farkı karıştırıyoruz.
Rahatlık ağrının olmamasıdır, ılık bir kumsalda uykuya dalmak gibi.
Zevk ise - evlilik, erdem, çocuklar ya da ihtiyacı olana yardım etmek gibi-ancak çabayla ve rahatsızlığa katlanılarak elde edilir.
Altın birilerinin alması için ordadır, ama bir çok insan onun yerine uyumayı yada televizyon izlemeyi seçer.
YAAKOV
& Israil’in geleceği (Bereşit 32:25-33)
Bir gece, bir adam Yaakov’un karşısına çıkar. Bütün akşam ikisi güreşirler, ama hiçbiri diğerini yenemez. Şafak sökerken, güreşçinin bir melek olduğu ortaya çıkar.
“ Beni bırak,” der adam ya da melek “ çünkü şafak söküyor.”
“ Beni kutsamazsan gitmene izin vermem” der Yaakov.
Melek Yaakov’a beraha verir ve şöyle der: “ Bundan sonra senin adın Yaakov değil ‘Israel’dir.”
Güneş doğduğunda Yaakov topallamaktadır, çünkü melek ile karşılaşması sırasında siyatik siniri yırtılmıştır. ( Bereşit 32:25-33)
Bu ne demektir?
Yaakov ve Esav yaşamın birbirine zıt yönlerini temsil eder. Esav’ın vahşi, hedonist dünyasında, Yaakov’un nazik maneviyatına yer yoktur. Buradaki melek Esav’ın meleğidir. Onların bütün gece boyu süren mücadelesi, tarihin karanlık gecesinde Yaakov ve Esav’ın dünyaya kendi damgalarını vurmak için nasıl mücadele edeceklerini simgeler. Bu sonsuza dek sirecek bir mücadeledir ve Yaakov aklını kullanarak kazanacaktır. ( Yaakov kurnaz anlamındadır. Sürüleni, yaralananı ama hiçbir zaman yok olmayanı ima eder. )
Sonunda kurtuluşun şafağı sökecek ve Yaakov’un dünya görüşü kazanacaktır. (Israel mücadele eden ve sonunda kazanan kişi anlamındadır. ) Bu, dünyanın en sonunda Esav’ın şiddetinden ve hedonizminden vazgeçeceğinin; Israel’in değerlerine döneceğinin habercisidir.
PARONUN RÜYALARI
Kontrol kimde?(Bereşit 41)
Mısır kralı Paro bir rüya görür.
Nil nehrinden yedi şişman ineğin çıktığını görür. Sonra yedi zayıf inek çıkar ve şişman olanları yer, hiçbir iz bırakmazlar.
Paro başka bir rüya daha görür. Yedi sağlıklı başak görür, daha sonra da yedi zayıf ve cılız başak onları takip eder. Zayıf olanlar sağlıklı olanları bitirir ve yine geriye hiçbir şey kalmaz.
Paro rüyalarının anlamını bir türlü çözememektedir. Bilgeleri çağırır ve rüyalarını yorumlamalarını ister.
Derken şarapçısı Yosef’i hatırlar. Paroya kendi rüyasını doğru şekilde yorumlayan genç İbrani’den bahseder. Yosef hemen hapisten çıkarılır ve Paro’nun karşısına getirilir.
“ Rüyalarınızı yorumlayacak olan Tanrı’dır,”der Yosef. “Tanrı rüyalarınız aracılığıyla size bir mesaj yolluyor. Yedi şişman inek bolluk içinde geçecek yedi senedir. Yedi zayıf inek yedi sene kıtlığı gösterir. Kıtlık o kadar şiddetli olacaktır ki önceki bolluktan hiçbir iz bırakmayacaktır. Buğday başaklarıyla ilgili rüya da aynı anlamdadır. Rüyaların arka arkaya tekrarlanması bu olayın çok yakında gerçekleşeceğini gösterir. Şimdi bolluk seneleri boyunca Mısır’ın ürünlerini depolayacak akıllı birini bulun, böylece kıtlık süresince yiyecek olmuş olur.
Paro oldukça etkilenmiştir. Hemen Yosef’in ismini Zaphenath-paneah olarak değiştirir ve onu Mısır’ın başbakanı yapar.
Bolluk yılları süresince Yosef bütün ürünleri toplar ve depolar. Daha sonra kıtlık geldiğinde dünyanın heryerinden insanlar Mısırdan yiyecek almaya gelir. (Bereşit 40:1-41:55)
Bu bize hayatın akışının nasıl değişebileceğini, olaylar kontrol altına alınmışken nasıl kontrol çıkabileceğini anlatır. Aslında satır aralarında verilmek istenen mesaj KONTROLUN KİMİN ELİNDE OLDUĞUDUR?
Hızla genişleyen evrende, dünya kendi ekseni ve güneş etrafında dönerken, hızlanan bir trenin koridorunda koşturan bir adamın başının çevresinde dönen bir sinek hayal edin. Sinek hangi hızla ve hangi yönde hareket etmektedir? Yosef’in kardeşleri onu Mısır’a köle olarak satmışlardı çünkü ondan nefret ediyorlardı. Yosef Mısır’da başbakan olur, ürünleri depolar böylece Yaakov’un ailesi kıtlıktan korunmak için Mısır’a yerleşir. Daha sonra burda köle olacak ve çıkış için şartlar hazırlanmış olacaktır.
Olaylar hangi yöne doğru ilerlerler ve onları kontrol eden kimdir? Bizim seçme özgürlüğümüz vardır ama seçimlerimiz, ancak çok az farkına varabildiğimiz daha büyük bir resmin bir parçası haline gelirler. Bu Yosef ve kardeşleri için de böyle idi, bugün bizler ve bütün dünya içinde böyledir?
YAAKOV
Sevgiyle disiplin (Bereşit 49)
Ölmeden önce, Yaakov 12 çocuğuna beraha verir. Çocuklarının güçlü ve zayıf yönleri 12 kabilenin karakterini belirler. Birlikte bu kabileler Israel ulusunu oluşturur. Oğullarına dua ederken Yaakov gelecekteki Israel’in kabileleri arasındaki ilişkiyi belirler.
Şimon ve Levi için şunları söyler: Kızgınlığınız lanetlidir çünkü kötüdür. Adalet için tutkunuz takdire değer olsa da hevesiniz yargınıza üstün gelmektedir. ( Bereşit 49:7)
Dikkat edin; Yaakov Şimon ve Levi’yi lanetlememiştir, onların kızgınlığını lanetlemiştir. Çocuklarının yanlışlarını düzelterek büyümelerine yardımcı olmak bir babanın sorumluluğudur. Ancak onları azarlarken onları sevdiğinizi vurgulamaya dikkat etmelisiniz. Sevmediğiniz sadece onların davranışlarıdır ve bu davranışları düzelteyim derken çocuğumuz kırmaktan kaçınmamız gerekir.Yaakov bize bunu öğretmektedir.