PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Ahmet Turan Altunsu


KaRamBoL™
03-08-2008, 01:11 PM
Öğüt
(marifet; boynunu sündürüp zürafa olmaya çalışmakta değil, boynunu indirip “adam” olmaya alışmaktadır! .. Hasan/Tahir Kırkyiğit)



düşündüm de...
“ben” deyip de bencileyin benliğine eza varsa
gerçeklere kör bir sanal, idrak önünde duvarsa
farkında bile olmazsın albız sırtını sıvarsa
“alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste…”
şimdi lânet okunurken, alnına düşer şîkeste…

...ve diyorum ki...
çok zaman geçmedi henüz... ne çapsız bir savaştı o
kara paltoya bürünüp pisliklere bulaştı o
alem biliyor ki artık iğrenç nefsine aş/tı o
“alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste…”
bedeni özgür görünür, bilmez ki ruhu kafeste...

daha dün gibi gözümün önünde durmaktasınız
gölgenize dokunanı bir bir vurdurmaktasınız
“yüce şair”(!) edasıyla şair durdurmaktasınız
“alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste…”
âhı hissedeceksiniz aldığınız her nefeste...


hamiş:
bir zamanlar ta fîzan’ dan duyulurdu lâkırdınız
iyi gün dostusunuz ya adeta bal akardınız
altunsu’ yu yalanlarla, iftiralarla kırdınız
“alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste…”
çare iftirada değil; bağlayacağınız nefs/te

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:11 PM
Beste

nağmelere gebeyim; hüzün derinde bugün
güftenin gölgesinde ney yakarır, saz inler
gönül Leylâ’ ya hasret; Kays kederinde bugün
döner, kendinden geçer vecd ile semazenler...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:11 PM
....Sizlik
ey sevgisizlik
çek önümden gölgeni

içimdeki sıcaklığın üşütüyor...
tutamıyorum artık
/yerlerde sürünüyor sözcüklerin
/esintileri dudaklarımı kurutuyor...
adın, hayalden de ötelerde
tebessümün, dudak bükmekten ibaret
kör bir vicdana tutsak idrakinin
şimdi otur, nefretince katlini seyret!

ey sevgisizlik
ne utanmaz şeysin sen
çek önümden gölgeni Allah’ ını seversen! ..

‘…sizlik’ silinsin
tufan dinsin
bilensin sevgi / sizlik
kötülük hüzünlensin
ilensin sevgisizlik...

gitme ey yâr...
çek önüme gölgeni!

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:11 PM
Ah Güzel Türkçe’ m
(Lütfen, yaşayan Türkçe’ mizi sonsuza dek yaşatalım!)

Seni şiir diye yazarım amma
Değmezsin güzelim, inan değmezsin!
Ruhuna dokunur nazarım amma
Değmezsin güzelim, inan değmezsin!

Usuldan usuldan dokurum seni,
Tepeden tırnağa okurum seni,
Bir demir kafese sokarım seni,
Sığmazsın güzelim, inan sığmazsın!

Farsça’ yı Türkçe’ ye egemen ettin,
Ruhuna beddua okudun ceddin,
Bunları yaparken neler hissettin?
Duymazsın güzelim, inan duymazsın!

Türkçe’ yi Türk gibi hissetmek için,
Kalbine vurmalı Türkçe’ yi perçin!
Tutsak etme, bırak; uçsun güvercin
Aymazsın güzelim, inan aymazsın!

Turan der ki: Yapma, dön, aslına dön!
Ulusun yadsınamaz faslına dön!
Fars, Arap ne demek, sen nesline dön!
Uymazsın güzelim, inan uymazsın…

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:12 PM
Arkadaşça
sana mütebessimdir yüreğim
gamzelerindeki hüzün şimdi tarumar
yürüyüp gider bir bakir vadide
bir telve karışır göl yeşiline yavaşça
rengindeki sîtem sevimli bir efkâr
resmederim seni –sevgili bir arkadaşça-
mutluluk, gül yüzündeki gamzedir
uğraşma, didinme, gölgeleme...
davettir dudaklarından süzülüp gelen
ver elini elime...
arkadaşım diyerek gönlümden yükselen
kulak ver akl-ı selîme...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:12 PM
Asil Karanfil
Ağyâre nispet, yâr ile vuslattır muradım
Bir asi/l kızıl karanfildir şimdi beklenen
Çarpar serçe yüreğim, yaklaştıkça her adım;
Ne gariptir: daha dün, ölüşümdü beklenen...
Oysa seni, attığım her adımda aradım
Ne engeller koydular önümde öbeklenen
Harına tutsak oldum, şimdi ‘kızıl / kor’ adım
Sensin telve olup da gözümde beneklenen...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:12 PM
Aynalar
/ey aşk
/ varlığındır beni umutlandıran
/ ve bütün uzuvlarımı kanatlandıran
/ yokluğun, umut lâhitlerinde hapsediyor beni
/ ruhsuz ve karanlık
/ kim bilir, belki de sana adıyor beni...


adımlarımda sırdır yılların meşakkati
ve yorgun yüreğimde rastlanır izlerine
boşa geçmiş yılların tarumar ettiği ben
yüklenir geçmişini yorgun omuzlarına

/ ne yâre kulaç oldum, ne kulaç oldu yârim
/ ne yâr bahtiyar oldu, ne de ben bahtiyarım

yüreğim kırık dökük, boğazım düğüm düğüm
darmadağın bir surat aynalarda gördüğüm
ne kıymeti var şimdi bilerek öldürdüğüm
ruhumun benim için? Bir ceset kadar varım

/ ne yâre ilâç oldum, ne ilâç oldu yârim
/ ne yâr bahtiyar oldu, ne de ben bahtiyarım

kırık aynalardaki suretime bir bakın
hangisinde, suretim suretinize yakın
yok birbirinden farkı, seyretmeyi bırakın
yâr gibi yâr bulmadan gelip geçmiş yıllarım

/ ne yâre muhtaç oldum, ne muhtaç oldu yârim
/ ne yâr bahtiyar oldu, ne de ben bahtiyarım

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:12 PM
Bana Gözlerinle Gel
bana gözlerinle gel
bir lâcivert bulutun içinden kanatlan, in
turuncularını getir bir günün batımından
ellerinle güneşi sun
bana gözlerinle gel
içinde gözlerim olan birkaç satır bulunsun...

uzat avuçlarını, yaklaştır yanağıma
yangına kansın yüzüm
sensizliğin o soğuk, donduran ayazına
nasıl dayansın yüzüm?
dokun da yansın yüzüm…

hasretine urban yaptım: dar gelir
mesafeler zor gelir
yüreğimi kurban yaptım
saf tutup ağyar gelir
ulaşır asırlar öncesine sessiz çığlığım
leylâ, aslı duyar gelir...

çığlığıma yükledim sana olan hasretimi
bir gurup vaktindeyim sevgili
güneşli bir yağmurun gölgesine sığınma
ellerinle güneşi sun
bana gözlerinle gel
güneş, gözlerinde olsun
avuçlarında yağmur
içinde gökkuşağı...
gökkuşağı kıskansın bu muhteşem manzarayı...
zemherîden al beni
yağmur yağsın içime
güneş içimde doğsun...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:13 PM
Bayram ve Sen
(benekler içinde bir benek var ki / demircinin örsü yetmez ezmeye...)





bayramlar; öpülüp ellerin bir bir
yüzlerle halleşen mutluluk cemi
görünen yalnızca hapsolmuş kibir
avuçlara konmuş üç beş akçe mi?

haylaz çocukluğum gelir önüme
doyumsuz bir ahenk kor ironime
gelip de takılsa şu viraneme
oturup göz kırpsa; zır delice mi? ..

bayramlar, bayramlar dünü aratır
bulursun; bulduğun günü aratır
umut sararırken seni aratır
sen ki kokun bile senden nice mi? ..

aşk ne bayram bilir, ne hüzne iman
bir tuhaf cennettir: iklim ılıman
Üçyüzatmışbeşgün tanımaz liman
demir atmak için gün bellice mi? ..

gül gayrı; kendini bayrama hasr/et
uzaktan dertleşir, yaşarız hasret
ne kaldı; şurası, yakındır nusret
vuslatı şakıyan dil hallice mi? ..

turan der ki artık karar zamanı
tahammül ar etmiş karar zamanı
aşk koymuş noktayı; kurar zamanı
son defa soruyor: temellice mi? ..

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:14 PM
Bir Saman Alevidir Geçmişimiz
bulutlar vardı ya hani...
kavak yellerimizin önünde sürüklenip giderdi
bir şarkı mırıldanırdık seyrinde pervasız...
saçlarında bir kelebek dans ederdi
telve gözlerinden bir çift benek
göl yeşiline göz edip gülümserdi
öylesine umarsız...


düşlerimiz bile sevişiyordu ya hani...
kelebek kanatlarında her çiçekten nasiplenen
renk renk umutlara barışık ve mütebessim...
ve her çiçekte bir tohumdu beklenen
bir sessiz dokunuşu özleyerek
her dokunuşta biraz daha yüreklenen
muhteşem bir resim...


aşka uyanmıştık bir seher vakti ya hani...
terlerimiz karışmıştı tenimiz(d) e alabildiğine leziz
kurumuş dudaklarımızdaki mutlu bir gölgeydi sevi
uykusundaydı kainat sanki, sessiz mi sessiz
işte o an değil miydi içimizden bir şeyler sürükleyerek
ümidimizi öksüz bırakan, geleceğimizi güneşsiz
titrek bir saman alevi...
titrek bir saman aleviymiş geçmişimiz...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:18 PM
Dem
gâhi elâ gözlerinde mola verdim bir güzelin
gâhi yanık telvesinde gülümserdim bir güzelin
kim ne derse desin ey can; tadı damağımda kalan
gönlünün semaverinde aldığım dem, bir güzelin...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:18 PM
Doğum
hayat çok garip
gâhi zaman içre bitmez bir çile
an an törpülenen candan muzdarîp
bir dirhem huzura gayret nâfile
gâhi inletirken ruhumu gerip
el verir adeta bir karanfile…

ıslandım susuz
yağmura muhtaçken nasıl ıslandım?
göğsümde bir konuk: titrek, uykusuz
bahtıma sunulan korugan sandım
duydum ki ince bir ses, lâkin ruhsuz
ecel okşuyormuş, su diye kandım...

sarhoşu oldum
gitmek ve gelmekti aklımda kalan
yaşlandım bir anda, piştim ve oldum
gördüm şerha şerha her yanım talan
irkildim hayretle, birden duruldum
yalan esrikliğim, hayatım yalan...

üzgünüm şimdi
yokum ben; varlığım sadece suret
sana nasihatım son deyişimdi
nerdesin ey canı yanmış basîret
titremem, gölgende gürleyişimdi
git! .. yok olan beni yeniden var et! ..

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:18 PM
Doğum Günü
bir yaşıma daha bastım...
-yüzüne çok havastım ya! ..-
kadere ilenmeyeceğim elbette
tepeyi aştım çoktan da
takıldım kaldım şu dupduru çaya
çekiyor beni albenisi
sanki atlayıverince
veda ediverecekmişim de içimdeki sancıya
sonsuzluğu tadıverecekmişim gibi...

“kazık mı çaktık bu dünyaya? ..”
gidişim de hak gelişim gibi...

vallahi “bir yaşıma daha bastım...”
nedir şu telâş dostlarımdaki? ..
kimi “sigara içme” der
kimi “kes şu alkolü”...
içtiğim iki birada mı bunların gözleri sahi?
deli eder bunlar adamı deli (!)

“kazık mı çaktık şu dünyaya? ..”
ölüm de hak yaşam gibi...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:42 PM
Doğum Günü
bir yaşıma daha bastım...
-yüzüne çok havastım ya! ..-
kadere ilenmeyeceğim elbette
tepeyi aştım çoktan da
takıldım kaldım şu dupduru çaya
çekiyor beni albenisi
sanki atlayıverince
veda ediverecekmişim de içimdeki sancıya
sonsuzluğu tadıverecekmişim gibi...

“kazık mı çaktık bu dünyaya? ..”
gidişim de hak gelişim gibi...

vallahi “bir yaşıma daha bastım...”
nedir şu telâş dostlarımdaki? ..
kimi “sigara içme” der
kimi “kes şu alkolü”...
içtiğim iki birada mı bunların gözleri sahi?
deli eder bunlar adamı deli (!)

“kazık mı çaktık şu dünyaya? ..”
ölüm de hak yaşam gibi...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:42 PM
Efkârımız
ah! .. harcadığımız zamanlar var ya hani...
dağ gibi yüklendi omuzlarımız bir geçmişi.
adeta boşalıverdi içimizden
damla damla biriken saydam umutlarımız...
önümüzde kalan her an, bir hazinedir artık.
sevişmeli / delişmeli
kalan umutlardır kârımız
yaşamak kadar uzak olan vuslat
an kadar ilişmeli
ki dağılsın, dağılsın, dağılsın efkârımız...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:43 PM
Ey Güzel
kördüğüm oluverdiğim kızıl bir gündü günlerden
meğer ne marifetlerin varmış ki senin ey güzel
bir telve nazarın akışı yetti yetmesine de
nakşettin dilime lezzetini bûsenin ey güzel...



hârında yanıp tutuşmak mıydı hevesi; nedir bu
dört yanı açık zindanda tutsak; nasıl sînedir bu
çaresiz “yâr… yâr” der durur ki kastı nesinedir bu
içip de sarhoş olduğum billûr kâsenin ey güzel...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:44 PM
Güz Sanrısı
y a l n ı z ı m ı n elleri tutsak şimdi
tutunamaz yalnızlığımın ellerinden
ilenir içimden hasretimin yangınlarına
yüreğimdeki ağır yük kıpırdamaz yerinden...

bir su gibi akıp gider gözlerimden hayaller
boşalır gerçeğin cenderesine ağır ağır
uzaktan bir karartı uzatır ellerini
ellerime ıslak bir mendil bırakır
onulmaz bir k a h ı r d a m l a r ellerinden...

ey aşk! ..
bıraktın ya bahtıma bir s i l i k y a n k ı
sağırdır kulaklarım dönüşüne
nasıl, bir gölgeye sinmişse ümitlerim
umarsızdır bahtımın serzenişine
yükselir inlemesi derinden derinden...

ey aşk! ..
bırak, kumsalına uzanayım
yalnızlık ölsün kederinden! ..

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:44 PM
Hayâle Sitem
seni ne etmeli bilmem ki güzel
burnun kaf dağına dokunur durur
nasıl da kurarsın böyle müptezel
düşler ki nefretin, kînin kudurur...

çifte kavrulmuş bir kahveden nazar
sanki zehir olup gönlüme sızar
törpüler ömrümü yer azar azar
albız, dergâhında dîvan kurdurur...

bir kahve molası verdiğim günler
yaslı *******e dönmüş de inler
ayrılır başaktan göm/gök ekinler
dökülür toprağa, yakınır durur...

Turan’ ım, demini bozan utansın
sen ki hem okuyan, hem okutansın
gönül matemini ver, okut; ansın
ansın da kim bilir... sakınır, durur...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:44 PM
Kabus
neydi o? ..

başımdan aşağı

bir kaynar su döküldü adeta...

kokuşmuş bir ceset oldum

üzerinde karıncaların cirit attığı...

akbabalar lîme lîme etmiş de

leşim

o ilâhî dengenin yeniden yarattığı

rüzgârla sürüklenip

yok olmak isteyen bir küldü adeta…



neydi o? ..

nasıl bir şeydi o? ..

ezildim, ufaldım

zerreler fazla geldi

hâlâ vardım; utandım

atomlara bölündüm

sonum son hızla geldi



neydi o? ..

nasıl bir şeydi o? ..

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:44 PM
Kaleme Sîtem
pek hevesli değil yazmalara kalemim
ben nerdeyim, kalemim nerde
kalemime düğümlediğim imgelemim nerde
vallahi ben bir alemim...

herkesin derdi benimle sona ermiş...
bir türlü çözemedim
benim derdim niçin kalemimi germiş? ..

ah kalemim vah kalemim...
“keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”
bencileyin yine şair
masat elde kasap döner! ! !

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:48 PM
Kim
kim kaybetmiş ki sevmekten
ve sevilmekten kim kaçmış
kim nefret kazansın diye
sevgisine bayrak açmış? ..

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:48 PM
Mektuplar / 1
Ben kaybolmuştum, sen yoktun...
Sonra, henüz ne olduğunu anlayamadan çıkıverdin karşıma! ? .
İşte ne olduysa o anda ve o andan sonra oldu...
Beni sen buldun! ..
Ve o andan sonra
Hayatımdaki bir çok değişikliğin altında senin imzan oldu...

Unuttuğum tebessümü hatırlattın önce...
Yine, yıllar önce unuttuğum dost ve arkadaş meclislerini hatırlattın...
Oturup iki lâf etmeyi zül sayarken,
sohbetin vazgeçilemeyecek bir ihtiyaç olduğunu hatırlattın...
Lâtife yapmayı hatırlattın...
Sevinç ve korku uzun zamandır benim için hiçbir anlam taşımıyordu;
sevinç ve korkuyu hatırlattın...
Telefondaki ‘’alo’’ sözcüğünün,
oralarda bir yerlerde birilerinin olduğunu ifade ettiğini hatırlattın...
Ot gibi yaşayıp giderken –yaşamaksa bu eğer-,
insan olduğumu, düşünme yeteneğimin olduğunu,
kandan ve çamurdan olduğumu hatırlattın...
Ama en önemlisi, hepsinden önemlisi;
o en önceki Ben’ i,
bir zamanlar sevgiyle-aşkla-özlemle donanmış bir yüreğe sahip olduğumu,
sevgisiz-aşksız-özlemsiz yapamayacağımı,
sevgiyle-aşkla-özlemle bağlanacak birilerini bulabileceğimi hatırlattın...
Kısacası, sen bana gerçek kimliğimi, Ben’ i hatırlattın...
Şimdi bırakıp gideceksin görevini tamamlamanın derin huzuru(!) içerisinde, öyle mi? ! .
Sana yaşadığım işkenceyi anlatmıştım oysa!
Hiçbir canlı -en akıllısından en delisine, en güzelinden en çirkinine kadar-, aşağılanamaz!
Çünkü vicdan denilen Tanrı gölgesi, buna müsaade etmez!
Vicdan, bunu bir kez yapmaya kalktı; bahçedeki en güzel çiçekler isyan ettiler bu karara!
Bahçıvan o çiçekleri eski haline getirinceye kadar neler çekmişti biliyorsun!
Ve her gün aynı korkuyla yaşayan ben;
elbette her dakika, her saat, her günümü bu korkuyla geçirmeye devam ediyorum...
Ve bu korkunun mantığını da sayende bulmadım mı?
Ve bunca çilenin içerisinde, kendim için yarattığım cenneti bana çok mu görüyorsun? ..
Olsun!
Bunu, üzerimdeki hakkına sayıyor ve sana hiç kızmıyorum...
Sadece içimin,
kalbimin ağrısına nasıl tahammül edebilirimin hesabını yapmak düşündürüyor beni!
Keşke hatırlattıklarının yanında bunu da öğretebilseydin bana!

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:48 PM
Mektuplar / 2
seni seviyorum…
bu hissiyâtımın derinliğini henüz ölçebilmiş değilim ve ölçmek gibi bir kaygım da yok gerçekte…
bakışlarıma yansıyan seni iyi tanıyorum.
sesinin kulaklarımdaki tınısının içimdeki titreşimlerinin, bende yarattığı etkiyi anlatabilecek sözcüklerden mürekkep bir cümle de kuramıyorum.
hani; “sözcük fukarası” olmamdan değil de heyecanımdan ötürü bütün bunları yaşadığım aşikar değil mi? ..
ve o kadar sebep var ki ayrık otlarına olan itirazlarımın arkasındaki bir zulaya sinmiş nefret tohumlarından “hüsran” çıkartmam için…
işte bu “hüsran” a itirazım var öncelikle…

sadece yüzeysel olanlar:
dinle lütfen! ..
seni bir dost olarak seviyorum…
hissedildiğimi biliyor ve adeta bir şablonun o belirlenmiş hudutları içerisindeki mutluluğumun, sadece ve sadece seninle paylaşılabileceğine iman ediyorum…
seni bir arkadaş olarak seviyorum ve elimden tuttuğun/tutabildiğin sürece o ele mahkûm olduğumu biliyorum…
seni bir sevgili gibi seviyorum çünkü arzularımın ve duygularımın bu denli örtüştüğüne ilk kez tanık oluyorum…

asıl itirazım, bu birlikteliğe karşı adeta bir sefer başlatmış olanlara…
neye, niçin karşı durmak zorunda olduklarını anlayamıyorum…
bana niçin mutsuzluğu yakıştırma çabası içinde olduklarını anlayamıyorum…
sana olan bağlılığımın gölgesini dahi görmekten aciz olmalarını anlayamıyorum…


“martılarla tanışmadım henüz...
çığlıklarındaki gîzemi bilmem ki hiç? ..
sahilleri hırçın hırçın döverken deniz,
kanat bile çırpmadan beklermiş öyle
adeta der gibi: göğün açgözlülerindeniz! ..”


bir martıya kurban olmak üzere mi yaratılmıştır balık?
vazgeçtim okyanustan…
bir küçük gölde dahi yaşam hakkı yok mu bir balığın? ..
balığın! ..
balığın kıymet-i harbiyesi yok mudur ki yaşama hakkı bu denli kısıtlanmıştır ve böylesine bir yüce kutsanmışlığa adeta çelikten bir duvar örülmeye kalkışılır? ..


“vallahi çok cahildir bendeniz...
bildiğiniz bir “balık” görüntüsüyle
tıpkı bir martıya bakar gibi baktım...
siz, “önüm arkam sobe! ..” derken
ben gönlümü tuzlu sulara bıraktım...”

balık, verilenin hakkını verir; Hâlik, hak edileni verir!
seni seviyorum birtane’ m…

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:48 PM
Nasihat
(eski bir atasözümüz vardır hani: ‘eceli gelen it cami duvarına işermiş...’ / bir de rahmetli ayşe ninemin bir sözü vardı ki unutamam asla: kov (dedikodu) yapanların dili davul gibi şişermiş! ..)



duydum ki bir masal anlatırlarmış
ilgisiz kulaklar çınlatırlarmış
işkembeden bol bol -masalmış bu ya-
atarak safları dinletirlermiş…

meğer bu masalcı hatun kişiymiş
hatunun yanında nursuz bir savruk
ona buna kına yakmak işiymiş
bir işveliymiş ki kıvrık mı kıvrık...

gel zaman git zaman komşu tükenmiş
elinde kınası kalmış öylece
şöyle bir savruğa bakmış, yekinmiş
yakıp da hızını almış böylece...

ey dost! .. sen şeytandan uzak ol aman!
gün gelir senin de çalar kapını
olur ki kapına geldiği zaman
hanya’ nın konya’ nın göster çapını! ..

şairin ahını almaksa murat
buyrunuz, ökçeniz yükselsin biraz(!)
eşime dostuma höyküren surat:
sakın tekrarlama, damında dur az! ..

turan, atasının sözünü bilir,
ve ıstırabının közünü bilir,
örtünün altında uslu durmayan
şeytanın; fikrini, özünü bilir! ..
iyisi mi uslu otur da belki
varsa; kirlenmemiş yüzünü bilir...
kim bilir? ..
___kim bilir? ..
______kim bilebilir? ! .

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:49 PM
Özlem Sancıları
sessizliğine dokundum
lal oldu parmaklarım
kömür karası bir iz kaldı gözlerimde
avuçlarımda sarardı karanfil
bir seni sayıklarım
yanarım karanfilin sararmış hallerine
anlatamaz parmaklarım
ulaşamaz ellerine
gölgesinde uyuklarım
bir de beni...
yürümez ilenmiş ayaklarım...


sen, kavrulmuş telvesinde tatlandığım
avuçlarımdan kana kana içtiğim iksir
sen, bir ünlemesinde kanatlandığım
içimde hapsettiğim o en büyük sır
indikçe derinlerine telve gözlerinin
her kerresinde bir kez daha umutlandığım
sen ankam, humam, turnam, sen turacım...
bir yandan tutunurum vuslat kanatlarımdan
bir yandan bunlanırım; korkutur acım
kaf dağı masallarını beklerim safkan atlarımdan...


sessizliğine dokundum ey
karanfil kokulu nefesinedir özlemim
camdan süzülüp gelen hüznünedir
kuşkularım karabasan, bulanıktır düşlerim
yoksa bu ölümcül susku kıyamet mi nedir? ..


yürümez ilenmiş ayaklarım...
kömene ateş düşer, vurgun bozar demimi
bir yanımda kar/boran, bir yanımda kor/ateş
iste, sana adayayım bakiye her demimi
kim bilir... insafa gelir, kendini yakar ateş
diner kar/boran...
...ve telve gözlerine şavkır dolunay aklarım
belki de göğsünde ilk kez mütebessim uyuklarım...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:49 PM
Sen Olmayınca
sen olmayınca ben yokum
aklım bir karış yerde göz ucumla kesişir
korkularım tutsak eder idrakimi, bunlanırım
hüznüme bir karabasan ilişir
-öleceğimi sanırım-


sen olmayınca bir hiç olur yaşamak
adına gizlediğim karanfilde yiterim
asaletine meftun yüreğime ihtiram durur
adam gibi giderim
-ölüm dahi kudurur-


sen olmayınca biter her şey
bir elma misali bölünüverir hayat
suç yok bıçakta zerre
hoyratça dokunandadır kabahat
-ölüm bile bîçâre-


sen olmayınca ben yokum
ne bağda bir salkım üzüm, ne yaşamda bir tek hüzün
….ne de saçında bir tek telim
birlikte nihâyetidir ömrümüzün
-ölümün elinde emanet elim-

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:49 PM
Seviyorum İşte
ele avuca sığmıyorum bugünlerde

yüzümü nereye çevirsem bir gül öpüyor beni
bir karanfil kokuyor...
her adımda hayırlı işler diliyorum kendime
her adımım başka biri yapıyor beni

kanatlanıyorum çoğu kez, havalardayım...
delleniyorum gül bûselerinden
delleniyorum karanfil kokularından
tumturaklı bir küfür yolluyorum geçmişime
ileniyorum en beterinden
-burcum da nasipleniyor-

boğulur gibi oluyor, dönüyorum işime
biz bu işe çok alıştık
ben nerdeyim, aklım nerde
sahi… nerde kalmıştık? ..
(şair burada edepleniyor)
tutuyorum nefsimin yularından...

yok... yok... ele avuca sığmıyorum bugünlerde...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:49 PM
Tahir
siz miydiniz sahi bir zamanlar o pencereden seslenen
bir seher vakti bütün kahırlarınızı silkeleyip
tahir’ in ünlemesinde eriyip, kaçmaya heveslenen

tahir’ in tebessümünden kan sızdığını görmez misiniz

kör topal ayaklarıma dolaşan yıllarımı siz eskittiniz
gözlerimin güz kurusu halleriyle helalleşmediniz henüz
soruyorum şimdi bu hangi yüz
bilmez miydiniz ki biz Tanrı’ dan sözlüyüz

söyleyiniz beneklerinden kurşun yediğim ey
siz ki bir ömrü gözlerinizle yıl yıl tükettiniz
neyin ıstırabına dayanamayıp viraneyi terk ettiniz
değil miydi ki aşkın har yakışı dahi nimet
acıları rahmet, hüzünleri ganimet

beneklerine her konuşlandığımda gülümsediğim ey
kurşunundan bile haz alarak kanadığım
et, tırnağı kaderine terk etmiş ne gam
siz, şimdi gölgesine dahi uzanamadığım
düşlerimde dahi saklayamadığım
küllerinizsiniz avuçlarımda bir tutam

tahir! .. yani ben! .. yani adam gibi bir adam

yanaklarımdan kan sızdığını görmez misiniz...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:49 PM
Tahir ve Sevda
(Hasan Tahir karındaşım kulak versin avazıma...
deyiversin Kandil’ de mi Allahuekber’ de midir?
ozanlığın hatırlayıp düzen versin de sazıma
geçmeden vakit bu vakit sevda söyleşme demidir
...................................)



/ bir selâmı çok gördün ha
/ al selâmın senin olsun
/ sevdamın sende kaybolan
/ hakkı son bûsenin olsun

/ telvelerini sakınmam
/ nerdesin diye bakınmam
/ gelmediğinden yakınmam
/ harda yanan tenin olsun
..........

tahir...
bir sevdanın değil
memleket sevdasından
bin bir çeşit sevdanın
‘telve gözlü yâr sevdası’ na kadar
dallarında filizlendiği bir ‘koca çınar’! ..

/ keleşlerin, mayınların
/ bölücü hayınların
şu malûm oyunların baş edemediği yürek! ..

sevdalılar kana kana içsinler diye
bir bozkır toprağından adeta süzüle süzüle
yüklenerek onca lezzeti
hayata ‘merhaba’ diyen bir altun pınar! ..

tahir…
yani siz / yani biz
yani ülkemin cefakâr / vefakâr / fedakâr kahramanı
muktedirlerin dahi yıkmaya gücünün yetmediği
hâlis bir orta direk! ..

/ kimi zaman dağlaradır seferi
/ kimi zaman bir meczup, bir serserî
/ anamızdan doğduğumuzdan beri
/ dur durağı tanımaz ki şu tahir? ..

fermanı kendindendir tahir’ in
dermanadır yürüyüşü
karaçalı vicdanların hükmüne şahin
ülküsüyle yoğun yaşar bir cevahir
pür mânâdır yürüyüşü
karanfil kokulu
özgür zamanadır yürüyüşü
‘yâr’ ile vuslatadır
kehkeşanadır yürüyüşü...

ah tahir
karındaş sancısıdır özlemden de ileri
bir tuhaf zehir
gurur tat verirken bir yandan
zehrin kahreden acısı
saymamalarıdır muktedirlerin fedâileri
bin kahır çöreklenir içimde işte o zaman

söylenir dururuz be tahir...
oysa bilirler ki biz
severiz amma ‘adam gibi severiz! ’
olmazsa olmazımızdır kahır
‘kahrımız gazabımızdır’
gün gelir gönül verir
gün gelir can veririz
ölsek de kuyruğumuz dik ölür
bir ölür bin göğeririz!

/ ah sevda...
/ adama gerek sevda
/ adam olmayanların
/ nesine gerek sevda?

....................

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:49 PM
Tohum
izlem

Soğanlı yaylasının
kır çiçekleriyle donanmış
yamaçlarından izlerim Hart ovasını
Konursu, Aydıntepe bir gölge suskusundadır şimdi
Bayburt puslu bir örtüye bürünmüş
ikindi uykusundadır şimdi
yanı başımda
kır çiçeklerine konmuş
kelebekler -rengârenk-
kır çiçeklerinde ve kelebeklerde asude bir ahenk
sert bir rüzgâr
çıktı çıkar
kuşkusundadır şimdi...


ve gözlem

mesele
konmuşken papatyaya bir kelebeğin
koklayıp öpmesi değildir
çiçekten çiçeğe uçarken
saklambaç yahut
köşe kapmaca oynamak değildir
yaşamdan kopması değildir
her yorulduğunda kelebeğin
bir hatmi çiçeğinde konaklarken
ev sahibini sınamak değildir
buyruksuz yaşayıp
özgürlüğün tadını çıkarmak hiç değildir...

oysa mesele
aramaktır en beğendiğini
polenlerden hoyratça bir ziyafete konmaktır
yazgıdan buyruk alıp
yaşam adına dolaşırken çiçekten çiçeğe
muştular gibi
yeni bir doğum sunmaktır
hulâsa asıl mesele
o anı yakalayıp yaşama dokunmaktır...

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:50 PM
Tohum ve Yaşam
onur duyduğum delice bir sevdanın
özlem dolu gözbebeklerinde ışıldayan
yakamozlardı gözlediğim
geldiler...
alabildiğine kıvandım / dünyalar benim sandım...

keskin dilli ozan, kurt soylu kaan heybetiyle
yanı başımda duran
yiğitlerdi özlediğim
geldiler
sevinçlerle donandım...


gündüz ve gecenin
yoklukta nicenin
bilinmez bilmecenin
kaybolurken içinde / bir kadir gecesinde
avuçlarımda bulduğum
karanfil kokulu şefkatlerdi içinde kaybolduğum...
hey gidi kıvamına kurban olduğum


hal vardır halden içre
bal vardır baldan içre
solumda soldan içre
yanar gönül har ile
kurbandır kuldan içre
hoş geldiniz... hoş geldiniz dostlarım
suretiyiz Tanrı’ nın; akıl akıldan içre...


tohum kardeşlendi bugün
toprağa sımsıkı tutundu kök
sevdasıyla tanıştı özgürlüğün
vuslata tebessüm etti mavi gök
geldiler
yemyeşil ümitlerle
yaşamı muştulayıp...


şimdi başak tutacaklar
saf tutun ey
köslere has vurulsun
şenlensin bezgin yürekler
tutuşsun ocaklar
gayrı toy düğün kurulsun! ..

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:50 PM
Vasiyet
ölüp gidersem eğer
ağlamayın ardımdan
bir tek karanfil yeter
gelsin bir avuç toprak
mahzun Kafkas yurdumdan

ölüp gidersem eğer
ezgilerimden seçin
çığırın birer birer
tutun ellerinizden
inadına birleşin! ..

ölüp gidersem eğer
toplansın baksılarım
birlikte ünlesinler
altun su kıyısında
kansın berrak sularım

ölüp gidersem eğer
bir dileğim daha var
gitsin de yâre haber
örsün kara buduna
asaletten bir duvar

ölüp gidersem eğer
ardından kurultayın
pırlanta iki değer
taşıyacak ülkümü
ülkeme muştulayın

ölüp gidersem eğer
sevmedim gösterişi
bulunmayacak bir yer
ve isimsiz bir lâhit
bir tek yazı: er kişi! ..

KaRamBoL™
03-08-2008, 01:50 PM
Vuslat
ne efsunkâr ki bakışın; yâd eller sıla gelir
kaybeder kendini gönül, sazsız; fasıl/a gelir...

göl yeşili gözler birden ıslanır sicim gibi
ardından çil çil umutlar sarkar, asıla gelir...

hangi mecnun böyle zulme dayanır da aşk ile
eğninde türkuaz libas, yürür; usûle gelir...

dudaklarından dökülür dûalar şerha şerha
bir çift kömür göz, vecd ile aşka vesile gelir...

gurbetten, sızılar yüklü eser de efil efil
vuslatın serin rüzgârı yâre pusula gelir...

o kadar uzaktasın ki kalmasın ister gönül
bırakır da suretini; döner, asıl/a gelir...