ÇaKıR-
03-23-2008, 12:48 AM
Sevdiğin birisinin ölüm haberini alındıktan sonraki şok atlatılınca ilk aşama olarak inkâr edilir. ‘’hayır, ölemez’’ lafı mutlaka dökülür ağızdan. Ağlarsın hem de içini çeke çeke… İçinde yangınlar çıkar, hiç bitmeyecekmiş gibi bir sıkıntı yüreğine oturur. Gelenler gidenler, herkesten duyulan aynı sözler ‘’ Allahın emri, bir gün hepimiz gideceğiz...
Ölüm Gibi Bir Şey…
Sevdiğin birisinin ölüm haberini alındıktan sonraki şok atlatılınca ilk aşama olarak inkâr edilir. ‘’hayır, ölemez’’ lafı mutlaka dökülür ağızdan. Ağlarsın hem de içini çeke çeke… İçinde yangınlar çıkar, hiç bitmeyecekmiş gibi bir sıkıntı yüreğine oturur. Gelenler gidenler, herkesten duyulan aynı sözler ‘’ Allahın emri, bir gün hepimiz gideceğiz’’.
Ölen kişiyi bir daha göremeyecek olmanın acısı katlanarak büyür içinde insanın. O kişiyle yeniden gülünemeyecek, ağlanamayacak, kavga edilemeyecek olması, devam edecek olan yaşamdaki boşluğu ilk andan gözler önüne serer.
Herkesin hayatında yaşayacağı mutlak bir acıdır ölüm. Bazen en yakından vuracak ölümün acı yüzü, bazen de sadece ‘’üzüldüm’’ lafının dudaklardan duyulacağı ölüm haberleri alacağız. Ama mutlaka yaşayacağız bu acıyı.
Ölen birinin arkasından ‘’neden öldü’’ diye sormak anlamsızdır. Ama insan somut bir nedene tutunmak ister her zaman. Somut bir neden bulunca rahatlayacağını ve acısının hafifleyeceğini zanneder.
Ama alışılır ölüme de. Artık o insan tatlı anılarla yâd edilir. Kötü özellikleri akla gelince uzaklaştırmaya çalışılır. İlk anda ki bir daha gülemeyeceğini sanan kalanlar, bir gün bir şeye kahkahalarla güldüklerini fark ettiklerinde anlarlar ki yaşam devam edebiliyormuş ölüm olsa da… Ama elbette ki bir burukluk çöker her fark edilişte.
Bazı insanlar ölmeden giderler bilir misiniz? Hiçbir açıklama yapmaya gerek bile duymadan, sizi öylece bırakıp giderler. Hem de süreç içinde alıştırmadan, öle pat diye gidiverirler. Bunun ölümden bir farkı yoktur aslında. İlk şok atlatılınca ‘‘’hayır, gitmesin’’ lafı dökülür ağızlardan. Ağlanır içler yana yana. Öyle bir sıkıntı gelir oturur ki yüreğe hiç geçmeyecekmiş gibi. Dostlar yine yanı başımızda yerini alırlar. ’’Üzülme vardır bir sebebi’’ diyerek teselli etmeye çalışırlar.
Tek farkı öleni bir daha göremeyecek olmanın yanında, gidenle belki her gün, belki bir gün bir yerde karşılaşılacak olmasıdır. Hep selamlaşan ağızlar suskun, hep bakışan gözler nereye bakacağını bilemez halde…
Çok sevdiğim biri öldü birkaç gün önce. Bana hep gideceğim diyen biri öldü geçenlerde. Öyle bir gitti ki acısı ölüm acısına eşti bende. Gitmesini beklerken böyle bir gidiş hayal etmemiştim dedirterek gitti işte. Ölümünde bir gün gerçekleşeceğini bilen bizler başımıza gelen ölümlerde nasıl olur diyerek isyan ederiz ya, ondan farkı yoktu gidişinin bende. Ölümü hep üç gün yatak dördüncü günü toprak olarak yaşamak isteyen ben, alışma zamanı olsun kalanlara diye hayal eden ben, öyle bir acı duydum ki bu gidişte.
Neden gitti sorusu günlerdin beynimde. Aynen ölüm gibi somut bir neden arıyorum kendimce. Yaşıyor olmasını göz önünde bulundurarak sordum bende neden gittin? Diye. Somut bir neden bile koymadı önüme. ‘’Gözden çıkarılana, gönderilme sebebi olarak somut bir örnek vermek bile anlamsız geliyormuş. Gözden çıkardığının gözleri ve sözleri etkilemez oluyormuş seni.’’ Benim sözlerimdi, sende bilirdin. Gözünden bu derece düşmeme sebep olan hatamı bıraksaydın bari bende.
Öldü benim için çok sevdiğim birisi geçenlerde. Çektiğim acıyı ölüm acısı yaşayanlar çok iyi anlarlar herhalde. Bir daha gülemem zannederken, bu gün kahkahalar attım bende. Ölüm acısının kronolojisini bilen biri olarak, bildiğimi uyguladım işlem basamaklarına göre. Burukluk hat safhadaydı içimde ama kimseye anlatmadım derdimi de. Güldüm sadece bu gün olan bitene, içim gidenin arkasından yas tutarken dudaklarım güldü işte. Alıştım bende… Gittin… Öyle bir gittin ki, ölüm gibi bir şey oldu…
Ölüm Gibi Bir Şey…
Sevdiğin birisinin ölüm haberini alındıktan sonraki şok atlatılınca ilk aşama olarak inkâr edilir. ‘’hayır, ölemez’’ lafı mutlaka dökülür ağızdan. Ağlarsın hem de içini çeke çeke… İçinde yangınlar çıkar, hiç bitmeyecekmiş gibi bir sıkıntı yüreğine oturur. Gelenler gidenler, herkesten duyulan aynı sözler ‘’ Allahın emri, bir gün hepimiz gideceğiz’’.
Ölen kişiyi bir daha göremeyecek olmanın acısı katlanarak büyür içinde insanın. O kişiyle yeniden gülünemeyecek, ağlanamayacak, kavga edilemeyecek olması, devam edecek olan yaşamdaki boşluğu ilk andan gözler önüne serer.
Herkesin hayatında yaşayacağı mutlak bir acıdır ölüm. Bazen en yakından vuracak ölümün acı yüzü, bazen de sadece ‘’üzüldüm’’ lafının dudaklardan duyulacağı ölüm haberleri alacağız. Ama mutlaka yaşayacağız bu acıyı.
Ölen birinin arkasından ‘’neden öldü’’ diye sormak anlamsızdır. Ama insan somut bir nedene tutunmak ister her zaman. Somut bir neden bulunca rahatlayacağını ve acısının hafifleyeceğini zanneder.
Ama alışılır ölüme de. Artık o insan tatlı anılarla yâd edilir. Kötü özellikleri akla gelince uzaklaştırmaya çalışılır. İlk anda ki bir daha gülemeyeceğini sanan kalanlar, bir gün bir şeye kahkahalarla güldüklerini fark ettiklerinde anlarlar ki yaşam devam edebiliyormuş ölüm olsa da… Ama elbette ki bir burukluk çöker her fark edilişte.
Bazı insanlar ölmeden giderler bilir misiniz? Hiçbir açıklama yapmaya gerek bile duymadan, sizi öylece bırakıp giderler. Hem de süreç içinde alıştırmadan, öle pat diye gidiverirler. Bunun ölümden bir farkı yoktur aslında. İlk şok atlatılınca ‘‘’hayır, gitmesin’’ lafı dökülür ağızlardan. Ağlanır içler yana yana. Öyle bir sıkıntı gelir oturur ki yüreğe hiç geçmeyecekmiş gibi. Dostlar yine yanı başımızda yerini alırlar. ’’Üzülme vardır bir sebebi’’ diyerek teselli etmeye çalışırlar.
Tek farkı öleni bir daha göremeyecek olmanın yanında, gidenle belki her gün, belki bir gün bir yerde karşılaşılacak olmasıdır. Hep selamlaşan ağızlar suskun, hep bakışan gözler nereye bakacağını bilemez halde…
Çok sevdiğim biri öldü birkaç gün önce. Bana hep gideceğim diyen biri öldü geçenlerde. Öyle bir gitti ki acısı ölüm acısına eşti bende. Gitmesini beklerken böyle bir gidiş hayal etmemiştim dedirterek gitti işte. Ölümünde bir gün gerçekleşeceğini bilen bizler başımıza gelen ölümlerde nasıl olur diyerek isyan ederiz ya, ondan farkı yoktu gidişinin bende. Ölümü hep üç gün yatak dördüncü günü toprak olarak yaşamak isteyen ben, alışma zamanı olsun kalanlara diye hayal eden ben, öyle bir acı duydum ki bu gidişte.
Neden gitti sorusu günlerdin beynimde. Aynen ölüm gibi somut bir neden arıyorum kendimce. Yaşıyor olmasını göz önünde bulundurarak sordum bende neden gittin? Diye. Somut bir neden bile koymadı önüme. ‘’Gözden çıkarılana, gönderilme sebebi olarak somut bir örnek vermek bile anlamsız geliyormuş. Gözden çıkardığının gözleri ve sözleri etkilemez oluyormuş seni.’’ Benim sözlerimdi, sende bilirdin. Gözünden bu derece düşmeme sebep olan hatamı bıraksaydın bari bende.
Öldü benim için çok sevdiğim birisi geçenlerde. Çektiğim acıyı ölüm acısı yaşayanlar çok iyi anlarlar herhalde. Bir daha gülemem zannederken, bu gün kahkahalar attım bende. Ölüm acısının kronolojisini bilen biri olarak, bildiğimi uyguladım işlem basamaklarına göre. Burukluk hat safhadaydı içimde ama kimseye anlatmadım derdimi de. Güldüm sadece bu gün olan bitene, içim gidenin arkasından yas tutarken dudaklarım güldü işte. Alıştım bende… Gittin… Öyle bir gittin ki, ölüm gibi bir şey oldu…