Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : İskender Pala - Nalıncı Dedenin Dükkanı


KoJiRo
03-25-2008, 09:16 PM
İstanbul'da Unkapanı'nda Azablar Camii yakınında bir Nalıncı Memi Dede Türbesi vardır.
Bu zat Bergamalı olup Sultan III. Murad zamanında İstanbul'da türbesinin olduğu yerde bir küçük dükkanda nalın yapar, kendisi de yaz ve kış nalın giyerek dolaştığı için Nalıncı Dede diye bilinirmiş. Rivayete göre meczuplardan olan bu Dede vefat ettiği gün Sultan Murad'ın rüyasına girip ona, "Murat, cenazemi Ebü'l-Feth'te (Fatih Camii'nde İ.P.) kılmağa hazır olup yine beni hânemizde defn idüp üzerime bir kubbe ve bir tekke ve bir çeşme inşa et kim dünyada elli bir sene su içmedüm." dediği için Sultan Murad ertesi sabah Fatih Camii'nde cenazesini kaldırmış, tabutunu üç kez taşımış ve vasiyeti üzere dükkanının bitişiğine bir türbe, yanına bir tekye ve bir de sebil çeşme yaptırmıştır. Nalıncı Dede Tekkesi diye bilinen bu tekkede onun ahfadından olan kimseler halifelik edip tekke bitişiğinde de nalın dükkanını işletirler, türbeyi de halkın ziyaretine açık tutarlarmış.



IV. Murad zamanındaki meşhur İstanbul yangını bu türbenin yakınındaki Sülün Muslu konağından çıkmış ve bütün Haliç sırtlarını Fatih'e kadar ateş denizine çevirmiştir. Evliya Çelebi'nin anlattığına göre (Seyahatnâme, TS Kütüphanesi, Bağdat Köşkü, nr.304, c.I, v. 110 b-111a) bu yangın esnasında Nalıncı Memi Dede'nin torunu Nalıncı Hüseyin Çelebi "Benim Dedem dükkanıdır, ben bunda yanarım, içinden çıkmam!" diye inat etmiş ve o Nemrud ateşi içinde nalın işlemeye devam ile arada sırada kapıdan dışarı nalın yongalarını atar, başını dışarı uzattıkça da sakalı ve elbisesi yanar ama o yine içeri girip ahşap dükkanında oturur nalın işlermiş. Sanki hiç yangından haberi yokmuş gibi soranlara da "Dedemin postunun döşendiği dükkandır" diye tebessüm eder ve kılını bile kıpırdatmazmış. Saatlerce süren bu yangın her tarafı kavurmuş ama hikmet-i Huda, Nalıncı Dede'nin ahşap dükkanına bir tek zarar gelmemiş, bir tek kirişi, bir tek tahtası tutuşmamış. Yangın sönüp de ortalık durulunca İstanbullular akın akın bu dükkanı görmeye gelmişler ve yangın yerinin külleri arasında Hüseyin Çelebi çalışıp dururmuş. Yangından sonra İstanbul'da dükkan fiyatları artınca Hüseyin Çelebi'nin dükkanı da diğerlerine nazaran birkaç kat değer kazanmış, dükkan mütevellisi de burayı Küpeli adında bir Yahudi sarrafa yüksek fiyata kiralamış (1) ama Hüseyin Çelebi bu alışverişe gönül koymuştur. Küpeli Efendi dükkana gelip anahtarı çevirip kepengi kaldırmaya çalıştığı sırada kepenk ağır gelmiş ve adamın üzerine boşanıp başını parçalamış ve böylece dükkan yeniden Hüseyin Çelebi'ye verilmiş.



(1) O zamanlarda toprak devletin olup mülk yaptıranlar yalnızca mülke sahip olur, bilhassa çarşılar ve dükkanlar da vakıf malı halinde devletin kontrolünde mütevellilerce alınır-satılır, kiralanıp kullanılırdı.



İskender Pala