PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi


Bostandere
03-03-2006, 11:55 AM
KURULUŞ DEVRİ(1299-1453)

KURULUŞ DEVRİ HÜKÜMDARLARI:
I.Osman, Orhan Bey, I.Murat, I.Bayezid(Yıldırım), I.Mehmet(Çelebi), II.Murat, II.Mehmet(Fatih) in ilk iki yılı
KAYI BOYU:
Osmanlılar oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensuptular. Kayılar Malazgirt Zaferi'nin ardından
Anadolu'ya gelmişler, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından kendilerine yurtluk olarakverilen Ankara yakınlarındaki KARACADAĞ yöresine yerleşmişlerdir. Burada bir süre kalan KayılarErtuğrul Gazi yönetiminde Söğüt ve Domaniç yöresine yerleşmişlerdir.

OSMAN BEY DÖNEMİ (1281-1324)

ÖNEMLİ OLAYLAR:
1)- Karacahisarı Bizanstan almış, uc beyliğine atanmıştır.
2)- Bilecik, inegöl, Yarhisar ve Yenişehri alarak, İzmite yaklaştı.
3)- Bizans Tekfurlarını KOYUNHİSAR savaşında yendi.
Koyunhisar savaşının sebebi: Osmanlıların İzmit'e yaklaşmalarından
korkuya kapılan Bizans Tekfurlarını anlaşarak Osmanlılar üzerine yürümesi.
Sonuçları ve Önemi: Bu savaşı Osmanlılar kazandı.Böylece Bursa'nın kuzeyi
hariç üç tarafıOsmanlı topraklarıyla çevrildi.
4)- Mudanya fethedilmiş, Bursa kuşatılmıştır.


OSMAN BEY HAKKINDA: Ertuğrul Gazi'nin ölümünden sonra beyliğin başına geçmiş,
1320 den itibaren rahatsızlığı sebebiyle askeri harekatın başına oğlu Orhan Beyi geçirmişti. Şeyh
Edebalinin kızıyla evlenmiş, ahilerin desteğini kazanmıştır. Türbesi Bursa'da GÜMÜŞLÜ KÜMBET'dedir.

ORHAN BEY DÖNEMİ(1324-1362)

ÖNEMLİ OLAYLAR:
1)- Bursa'nın alındı(1326)
2)- Maltepe (Palekanon) Savaşı (1329) yapıldı.
3)- İznik ve Kocaeli fethedildi.
4)- Karesioğulları Beyliği Osmanlılara katıldı.
5)- Rumeli'ye geçildi



1)- Bursa'nın fethi: Osman Gazi döneminde başlayan kuşatma, tekfurun şehri teslimiyle son buldu.(1326)
2)- Maltepe (Palekanon) Savaşı (1329):
Sebep: Osmanlıların Kocaeli Yarımadasındaki fetihleri ve İznik'i kuşatmaları
Savaş: Bizans imparatoru III.Andreanikos ile Osmanlı hükümdarı Orhan Bey arasında yapıldı (1329)
Sonuçları ve Önemi: Savaş Osmanlıların zaferiyle sonuçlandı. O güne kadar dikkat çekmeyen
Osmanlılar ön plana çıktı.
3)- İznik ve Kocaeli'nin Fethi: Maltepe savaşından sonra İznik fethedildi, Kocaeli yarımadasının fethi
büyük ölçüde tamamlandı.
4)- Karesioğulları Beyliğinin Alınması: Karesi Bey'in ölümüyle, oğulları arasındaki taht kavgasından
yararlanan Orhan Bey bu beyliği Osmanlı sınırlarına kattı.
Önemi:
1)- Osmanlılar karesi topraklarına sahip olarak, Marmara kıyılarına ve Çanakkale boğazına
ulaştılar.
2)- Osmanlılar Karesi Donanmasına sahip oldular.
3)- Hacı İlbey, Evrenus Bey, Ece Halil gibi değerli Karesi komutanları Osmanlı hizmetine
girdiler.
4)- Osmanlılar Rumeli'ye geçmeyi düşünmeye başladılar.

5)- Rumeli'ye Geçiş:
Rumeli'ye Geçişi Kolaylaştıran Sebepler:
1)- Osmanlıların Karesi topraklarına ve Donanmasına sahip olması.
2)- Osmanlıların Hırıstiyanlara ait topraklara sahip olma ideali (Gaza).
3)- Türkmenlere Yurt bulma ihtiyacı.
4)- Bizans'ın Balkan milletlerine karşı Orhan Beyden yardım istemesi.
OLAY: Bizans İmparatoru Kantakuzen Edirne'yi kuşatan Sırp ve Bulgarlara karşı Orhan Bey'den
yardım istedi. Orhan Bey bunun üzerine oğlu Süleyman Paşa'yı yardıma gönderdi. Edirne'yi
kuşatan Sırp ve Bulgarları yenen Süleyman Paşa'nın yardımlarına karşılık Bizans Gelibolu
Yarımadası'ndaki ÇİMPE kalesini Osmanlılara verdi.(1353)

NOT: Çimpe kalesi Osmanlıların Balkanlardaki fetihleri için önemli bir üs olmuştur.

ORHAN BEY DÖNEMİNDE RUMELİ'DEKİ FETİHLER:
Orhan bey'in oğlu Süleyman Paşa Gelibolu'yu ele geçirerek Keşan, Malkara, Tekirdağ, Çorlu ve
Lüleburgaz'ı fethetmiştir.

ORHAN BEY DEVRİNDE DEVLET TEŞKİLATINDAKİ GELİŞMELER:
1)- Geçici divan teşkilatı kuruldu.
2)- YAYA ve MÜSELLEM adıyla ilk düzenli ordular oluşturuldu.
3)- İznik'de ilk Osmanlı Medresesi kuruldu.

OSMANLILARIN RUMELİ'DEKİ İSKAN SİYASETİNİN ÖZELLİKLERİ:
1)- Yeni fethedilen yerlere öncelikle göçebe Türkler yerleştirilir, böylece bunların yerleşik hayata
geçmeleri sağlanırdı.
2)- Fethedilen yerdeki yerli halktan ayaklanma çıkarma ihtimali olanlar başka yerlere iskan
edilirlerdi.
3)- Göçmenler iskan yerine yakın yerden alınırlardı. Böylece halkın yeni yere uyumu daha kolay
olurdu.
4)- İskan edilenlere ihtiyacı olan malzeme verilir ve bir süre vergi alınmazdı.


I. MURAT DÖNEMİ (1362-1389)

Orhan Bey'in ölümüyle yerine oğlu I.Murat (Hüdavendigar) geçti.

I. MURAT DÖNEMİNDE ANADOLUDA GELİŞMELER:
1)- Ankara Karamanoğullarından geri alındı.
2)- Oğlu Yıldırım Bayezıd'ı Germiyan Beyi'nin kızıyla evlendirerek onlardan Kütahya, Tavşanlı, Simav
ve dolayları çehiz olarak alındı.
3)- Hamitoğullarından Eğridir ve çevresi satın alındı.
4)- Karaman Beyi Alaaddin Ali Beyle kızını evlendirerek dostluk kurmaya çalıştı. Ancak
Karamanoğullarının düşmanca tavırlarını sürdürmeleri üzerine harekete geçerek, Karamanoğullarını
yendi. Alaaddin Ali Bey'i affederek barış yaptı.
I. MURAT DÖNEMİNDE BALKANLARDA GELİŞMELER:
1)- Edirne(1362) ve Filibe'nin Fethi,
2)- Sırpsındığı Savaşı (1364)
3)- Çirmen Savaşı (1371) Sırplarla yapılan bu savaşı Osmanlılar kazandı.)
4)- I. Kosova Savaşı (1389)
EDİRNE VE FİLİBE'NİN FETHİ: I. Murat'ın ilk hedefi Edirne olmuştur. Lala Şahin Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu 1362 yılında Edirne'yi fethetmiştir. Ardından Filibe alınmıştır.


NOT: Edirne'nin Fethinin Önemi: Sırp ve Bulgarların Bizansla bağlantısı kesildi.

SIRPSINDIĞI SAVAŞI (1364):
Sebep: Edirne ve Filibe'nin Osmanlıların eline geçmesi Sırp ve Bulgarları rahatsız etmiş, bunların
papaya başvurmaları üzerine Balkan Devletlerinden oluşan (Sırp, Bulgar, MAcar, Eflak-Boğdan ve
Bosnalılar) bir Haçlı ordusu kurulmuştur.
Savaş: Haçlı Ordusunu HACI İLBEY komutasındaki bir akıncı birliği ani bir baskın sonucu yok etmiştir.
Önemi: a)- Bu zaferle Balkan Devletleri üzerindeki Macarların etkisi kırılmış, Türklerin Balkanlardaki
ilerlemeleri hız kazanmıştır.
b)- Zaferden sonra Edirne başkent yapılmıştır.
I. KOSOVA SAVAŞI (1389):
Sebep: Osmanlıların Balkanlarda ilerleyişini durdurmak için Sırp Kralı LAZAR'ın öncülüğünde Haçlı
Ordusunun kurulması.
Sonuç: I. Murat komutasındaki Osmanlı Ordusunun zaferiyle sonuçlandı. I. Murat şehit oldu, yerin
oğlu Yıldırım Bayezıd geçti.

I. MURAT DÖNEMİNDE DEVLET TEŞKİLATINDAKİ GELİŞMELER:
1)- Divan teşkilatı sistemli ve sürekli hale getirildi.
2)- Kapıkulu Ocakları kuruldu.


YILDIRIM BAYEZIT DÖNEMİ (1389-1402)

ÖNEMLİ OLAYLAR:
1)- Niğbolu Savaşı(1396),
2)- Anadolu'da Türk Birliğinin Sağlanması,
3)- İstanbul Kuşatmaları,
4)- Ankara Savaşı (1402)

1)-NİĞBOLU SAVAŞI (1396):

Sebepleri: a)- Kuşatma altında bulunan Bizans'ın Avrupa'dan yardım istemesi,
b)- Macarlar'ın Osmanlıların Balkanlar'daki ilerleyişi karşısında papadan yardım istemesi.
Savaş : Avrupa Devletlerinin ordularından oluşan (Macar, Fransız, Alman, İngiliz,Polonya,
Venedik ve diğerleri)Haçlı ordusunun Niğbolu kalesini kuşatması üzerine, Yıldırım Bayezid
İstanbul kuşatmasını kaldırarak, Niğbolu önlerinde Haçlı ordusunu yendi.
Önemi : a)- Bu zaferden sonra bulgaristan tamamen Türk topraklarına katıldı.
b)- Bu zafer Anadolu Türk Birliğinin sağlanmasında da etkili oldu.
c)- Mısır'daki halife Yıldırım'a "Rum Diyarının Sultanı" ünvanını verdi.

2)- ANADOLU'DA TÜRK BİRLİĞİNİN SAĞLANMASI:
Hatırlanacağı gibi anadolu'da Türk birliğinin sağlama çabaları Orhan Bey zamanında başlatılmış, bu
dönemde Karesi beyliği Osmanlılara bağlanmış, Ankara Ahilerden alınarak Osmanlı topraklarına
katılmıştı.
I. Murat devrinde beyliklerle akrabalık yoluyla dostluk kurulmaya çalışılmış, Germiyanoğullarından
çehiz olarak bazı topraklar alınmış, Karaman Bey'i akrabalığa rağmen düşmanca davranışlarını
sürdürünce üzerine sefer düzenlenmiş, yine Hamitoğullarından para karşılığı bazı topraklar satın
alınmıştı.
YILDIRIM BAYEZID Anadolu birliğini sağlamak için iki sefer düzenledi. Bu seferler sonucunda:
a)- Batı Anadolu'daki beyliklerden Germiyan, Aydın,Saruhan, Menteşe ve Hamitoğullarına son verildi.
b)- Candaroğullarına son verildi.
c)- Kadı Burhanettin Beyliği (Eretna devleti) ile yapılan KIRKDİLİM savaşında Osmanlı kuvvetleri
yenildi. Şehzade Ertuğrul şehit oldu. Kadı Burhaneddin'in Akkoyunlu Devletiyle yaptığı savaşta
ölmesi üzerine bu beyliğin toprakları da Osmanlılara katıldı.
d)- 1401 yılında Karamanoğullarına son verildi.
e)- Dulkadir oğulları Beyliği Osmanlılara bağlandı.

3)- İSTANBUL KUŞATMALARI:
Yıldırım Bayezıd 1291-1400 yılları arasında İstanbul'u 4 kez kuşatmış, bu kuşatmalar sırasında
Bizans'a Karadenizden gelecek yardımı engellemek için boğazın Anadolu yakasına Anadolu
Hisarını(Güzelcehisar) yaptırdı.
Bu kuşatmaların başarısız olma sebepleri:
a)- Karamanoğullarının problem çıkarması
b)- Haçlı Saldırıları (Niğbolu)
c)- Timur tehlikesi

OSMANLI-BİZANS ANTLAŞMASI: Yıldırım Timur tehlikesinin belirmesi üzerine Bizans ile anlaşma
imzalayarak 4. kuşatmayı kaldırdı. Bu antlaşmaya göre:
a)- İstanbul'da Türk mahallesi kurulacak ve bir cami yapılacak.
b)- Türkler ticaret amacıyla serbestçe İstanbul'a girebilecek.
c)- İstanbul'da Türklerin davalarına bakmak için kadı bulunacak.
d)- Bizans Osmanlı Devletine vergi verecek.

4)- ANKARA SAVAŞI (1402):
15. yüzyıl başlarında Osmanlılar doğuda Memlük ve Timur Devletiyle komşu olmuşlardı. Timur Çağatay
Hanlığına son vererek büyük bir devlet kurmuş, Altınorda devletinin parçalanmasına yol açmış, İran,Irak
ve kuzey Hindistan'ı topraklarına katıp, 1400 yılından itibaren Osmanlı topraklarına saldırmaya
başlamıştı.
ANKARA SAVAŞININ SEBEPLERİ:
a)- Yıldırım tarafından toprakları alınan Anadolu Beylerinin Timur'a sığınarak, onu kışkırtmaları.
b)- Timur tarafından toprakları alınan Irak hükümdarı Celayiroğlu Ahmet ve Karakoyunlu hükümdarı
Kara Yülük Osman'ın Yıldırım'a sığınmaları
c)- Timur'un Çin'e yapacağı sefer öncesinde arkasında güçlü bir devlet bırakmak istemeyişi.
d)-Timur'un Osmanlı'dan kabul edilemez istekleri.

NOT: Timur Yıldırım Bayezıt'dan Anadolu Beylerinin topraklarını iade etmesini, Celayiroğlu Ahmet
ve Kara Yülük Osman'ın kendisine teslim edilmesini, Osmanlı Devletinin kendisine
bağlılığını bildirmesini istemişti.

SAVAŞ: İki ordu arasında savaş, Ankara'da Çubuk ovasında yapıldı. KARATATARLAR'ın ve Anadolu
beylikleri askerlerinin saf değiştirmesi Osmanlı ordusunun savaşı kaybetmesine ve Yıldırım
Bayezıt'ın esir düşmesine neden oldu.
SONUÇLARI:
a)- İlk ve son kez bir Osmanlı padişahı savaşta esir düştü.
b)- Osmanlı Devleti 11 yıl sürecek Fetret devrine girdi.
c)- Anadolu Türk birliği yeniden bozuldu, beylikler yeniden kuruldu. (Karesi ve Kadı Burhaneddin
beylikleri hariç)
d)- Balkanlar'da Osmanlı ilerleyişi bir süre durdu, hatta bazı topraklar kaybedildi.
e)- Bizans'ın alınması 50 yıl gecikti.

FETRET DEVRİ (1402-1413)

Timur'un asıl amacı kendisine rakip olabilecek büyük bir Osmanlı Devleti'nin oluşmasını
engellemekti. Bu nedenle savaşı kazandıktan sonra Anadolu Beylerinin topraklarını geri vererek, Anadolu
Türk birliğini parçaladı. Osmanlı ülkesini Yıldırım'ın oğullarına bıraktı.

Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Yıldırım Bayezid'in 4 oğlu arasında başlayan ve 11 yıl süren
taht kavgası dönemine Osmanlı Tarihinde FETRET DEVRİ denir.


I.MEHMET (ÇELEBİ MEHMET) DÖNEMİ (1413-1421)

Kardeşleri Süleyman, İsa ve Musa Çelebiyle giriştiği taht kavgasından başarıyla çıktı. Devleti
kardeşleriyle paylaşma fikrine katılmadı. Böylece Osmanlı Devletini parçalanma ve yıkılmakdan kurtardı. Bu nedenle Çelebi Mehmet devletin 2. KURUCUSU sayılır.


ÇELEBİ MEHMET DEVRİ ÖNEMLİ OLAYLARI:
1)- Eflak Osmanlılara yeniden bağlandı.
2)- Venediklilerle İLK DENİZ SAVAŞI yapıldı.(1416) (Ancak bu savaşı Venedikliler kazandı.)
3)- Anadolu Türk birliğini yeniden sağlamaya çalıştı. ( Aydın ve Saruhan beyliklerini ortadan
kaldırdı. Candar ve Menteşe beylikleri Osmanlılara bağlandı. Karamanoğullarıyla savaştı.)
4)- Şeyh Bedreddin ve Mustafa Çelebi isyanlarını bastırdı.

ŞEYH BEDREDDİN İSYANI(1418-1420)
Osmanlı devletinde kazaskerliğe kadar yükselmiş olan Şeyh Bedreddin mülkiyetin ortak olduğu
şeklinde fikirlerle ve İslam'a aykırı düşüncelerle etrafına çok sayıda mürid topladı. Fetret
döneminin oluşturduğu siyasi ve ekonomik bozukluklardan yararlanarak ayaklandı, sonunda yakalanarak
idam edildi.

NOT: Şeyh Bedreddin İsyanı devletin gücünü sarsan, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde meydana gelen
BABA İSHAK isyanına benzer.

MUSTAFA ÇELEBİ İSYANI (DÜZMECE MUSTAFA)
Timur Ankara savaşından sonra Yıldırım Bayezıt'ın oğlu şehzade Mustafa Çelebiyi rehin alarak
yanında Semerkant'a götürmüştü. Timur'un ölümüyle serbest kalarak Anadolu'ya gelen Mustafa'nın
gerçek Mustafa olup olmadığı bilinmediğinden "Düzmece Mustafa" da denilmiştir. Mustafa Çelebi,
kardeşi Mehmet Çelebi'ye karşı taht kavgasına girmiş, ancak yenilerek Bizans'a sığınmıştır.
Çelebi Mehmet Mustafa'nın gözaltında tutularak kontrol edilmesi için Bizans'la anlaşmıştır.


II.MURAT DÖNEMİ (1421-1451)

II. Murat önce Bizans tarafından serbest bırakılan amcası Çelebi Mustafa( Düzmece Mustafa) isyanını bastırmış, Mustafa'yı ortadan kaldırdı. Sonra Mustafa'yı serbest bırakarak destekleyen Bizans'ı kuşattı. Ancak bu defa da Bizans ve Karamanoğullarının kışkırması sonucu ayaklanan Kardeşi Şehzade Mustafa ile uğraşmak zorunda kaldı.


BALKANLAR'DAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR:

1)- EDİRNE-SEGEDİN ANTLAŞMASI(1444): Macar, Sırp, Bosna ve Eflak kuvvetlerinin oluşturduğu
Haçlı ittifakına karşı Osmanlı kuvvetleri başarısız olunca, bu antlaşma imzalanmıştır. Osmanlıların bu
antlaşmayı imzalamak zorunda kalışlarının bir nedeni de Karamanoğullarının problem çıkarmasıdır.
Edirne-Segedin Antlaşmasına göre:
a)- İki taraf 10 yıl savaşmayacak,
b)- Tuna Nehri iki taraf arasında sınır olacaktı.

NOT: Bu antlaşmadan sonra II.Murat yrini 12 yaşındaki oğlu II.Mehmet'e (Fatih) bıraktı.

2)- VARNA SAVAŞI (1444):
Sebep: II. Mehmet'in küçük yaşta tahta geçmelesini fırsat bilen Haçlıların Edirne-Segedin
Antlaşmasını bozmaları.
Sonuç: II. Murat tekrar tahta geçerek Haçlı ordusunu Varna'da yendi.

3)- II. KOSOVA SAVAŞI (1448):
Osmanlıları Avrupa topraklarından atmak için Macarlar'ın öncülüğünde hazırlanan Avrupa
Devletlerinin kuvvetlerinden oluşan Haçlı ordusu ağır bir yenilgiye uğradı.
Önemi:
a)- Balkanlardaki Osmanlı egemenliği kesinlik kazandı.
b)- Hırıstiyan Avrupa Türklere karşı bir daha Haçlı seferine girişemeyerek, savunmaya çekildi.
c)- İstanbul'un fethi kolaylaştı. (Fatih'in kuşatmasında Bizans, Avrupadan beklediği yardımı
bulamadı.)

Bostandere
03-03-2006, 11:56 AM
Padişahları:
Fatih(II.Mehmet), II.Bayezıt, Yavuz Sultan Selim,Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat

FATİH SULTAN MEHMET DÖNEMİ (1451-1481)

İSTANBUL'UN FETHİ (29 MAYIS 1453):
İSTANBUL'UN FETHİNİ GEREKTİREN SEBEPLER:
1)- Bizans'ın Osmanlı şehzadelerini koruyarak ve kışkırtarak,
taht kavgalarına neden olması,
2)- Bizans'ın Osmanlı'ya karşı düzenlenen Haçlı seferlerini teşvik etmesi,
3)- Osmanlı toprak bütünlüğünü bozan bir konumda olması
( Osmanlı topraklarıyla çevrili bir ada görünümündeydi. Osmanlı'nın
Anadolu'dan Rumeli'ye, Rumeli'den Anadolu'ya geçişi zordu)
4)- İstanbul'un boğaza hakim bir konumda olması ve bu yüzden
Karadeniz Akdeniz su yolunun anahtarı konumunda olması.

FATİH'İN FETHİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN ALDIĞI TEDBİRLER:
1)- Bizans'a denizden gelebilecek yardımı önlemek amacıyla Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli
hisarını yaptırdı.
2)- Bizans'a Balkanlardan gelebilecek muhtemel Haçlı yardımını önlemek için sınır boylarına akıncı
birlikleri gönderdi.
3)- Surlara karşılık, Şahi adı verilen büyük toplar döktürdü.
4)- Haliçteki zincire karşılık gemileri karadan yürüterek Haliç'e soktu.

İSTANBUL'UN FETHİNİ KOLAYLAŞTIRAN NEDENLER:
1)- Bizans ordu ve donanmasının zayıf oluşu,
2)- Kuşatma sırasında Avrupa'dan yardım alamaması.

NOT: Bizans kuşatma sırasında sadece Venedik ve Cenevizlilerden yardım alabilmiştir.

NOT: Cenevizliler kuşatma sırasında ticari kaygılarından dolayı hem Osmanlılara, hem de
Bizans'a yardım etmişlerdir.

İSTANBULUN FETHİNİN DÜNYA TARİHİ BAKIMINDAN SONUÇLARI:
1)- Venedik ve Ceneviz ticareti olumsuz yönde etkilenmiştir.
2)- Bin yıllık Bizans imparatorluğu tarihe karışmıştır.
3)- Ortaçağ kapanmış, Yeniçağ başlamıştır.
4)- İstanbul'dan kaçan Bizans'lı bilim adamları Avrupa'da Rönesans ve reform hareketlerinin
başlamasında etkili olmuşlardır.
5)- Feodalite(derebeylik) sistemi çözülmeye başlamıştır.
İSTANBUL'UN FETHİNİN TÜRK TARİHİ BAKIMINDAN SONUÇLARI:
1)- Osmanlı Devleti Yükselme dönemine girmiştir.
2)- Başkent Edirne'den İstanbul'a taşınmıştır.
3)- Osmanlı toprak bütünlüğü sağlanmıştır. Osmanlı'nın Anadolu-Rumeli geçişi kolaylaşmıştır.
4)- Osmanlı toprakları arasında sürekli sorun çıkaran bir fitne yuvası ortadan kaldırılmıştır.
5)- Karadeniz-Akdeniz deniz ticaret yolunun denetimi Osmanlılar'a geçmiştir.
6)- Osmanlı Devleti İslam dünyasında haklı bir şöhret ve itibara kavuşmuştur.

FATİH DÖNEMİ ÖNEMLİ OLAYLARI

1)-BALKANLARDA FETİHLER 2)- ANADOLU'DA FETİHLER 3)-DENİZLERDE FETİHLER VE SEFERLER

a)- Belgrat hariç bütün Sırbıstan a)- Cenevizlilerden Amasra alındı, a)- Bazı Ege adaları alındı.
fethedildi. b)- Candaroğullarından Sinop alındı. (İmroz,Taşoz,Semadirek,Midilli
b)- Arnavutluk fethedildi. c)- Karamanoğullarından Konya ve Eğriboz adaları alındı.Rodos
c)- Bosna-Hersek fethedildi Karaman alındı. adası kuşatıldı, fakat
d)- Eflak-Boğdan fethedildi. d)- Trabzon Rum İmparatorluğuna son alınamadı.)
e)- Mora Yarımadası fethedildi. verildi.(1461) b)- Kırım Hanlığı Osmanlılara
e)- Otlukbeli Savaşı yapıldı.(1473) bağlandı.
(Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun c)- Otranto (İtalya Seferi)
Hasan ile Fatih Sultan Mehmet yapıldı.
arasındaki bu savaşı Osmanlılar kazandı.)

FATİH DÖNEMİNDE YAPILAN FETİHLERİN YORUMU:
Fatih Sultan Mehmet fetihlerini rastgele değil, belirli amaçlar doğrultusunda yapmıştır. Bu amaçları
şöyle sıralayabiliriz:
1)- Karadeniz Ticaretine Egemen Olmak,
2)- Anadolu Türk Birliğini sağlamak,
3)- Anadolu'da Faaliyet Gösteren Devletleri Etkisiz Kılmak,
4)- Ege ve Akdeniz Ticaretine Egemen Olmak,
5)- Bizans'ın Yeniden Dirilmesini Önlemek,
6)- Katolik Roma'yı Ele Geçirmek.
1)-KARADENİZ TİCARETİNE SAHİP OLMAK İÇİN YAPILAN FETİHLER:
Bosna-Hersek, Eflak-Boğdan, Cenevizlilerden Amasra'nın alınması, Trabzon Rum İmparatorluğu'nun fethi
ve Kırım Hanlığının Osmanlılara bağlanması bu amaçla yapılan fetihlerdir.(Bu yerlerin hepsi Karadeniz
kıyısındadır. Böylece Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir.)
KIRIM HANLIĞININ OSMANLILARA BAĞLANMASI:
Hatırlanacağı gibi Altınorda Devletinin parçalanmasıyla kurulan Türk Hanlıklarından biri de
Kırım Hanlığıdır. Fatih döneminde Kırım Hanının ölümü üzerine oğulları arasında taht kavgaları
başlamış, Kırım Halkı Fatih'ten yardım istemiştir. Fatih Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı
Donanmasını Kırım'a göndererek bu hanlığı Osmanlılar'a bağlamıştır. Böylelikle:
1- Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir.
2- Kırım Ordusu Osmanlıların Avrupa'ya yaptığı seferlerde YARDIMCI KUVVET olarak büyük yararlar
sağlamıştır.
3- Osmanlı Devleti Kırım Hanlığı sayesinde Orta Asya Türkleriyle temas sağlamıştır.
2)- ANADOLU TÜRK BİRLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN NELER YAPMIŞTIR?
Candaroğullarından Sinop'u alarak bu beyliğe son vermiştir. Ayrıca Karamanoğullarından Konya ve
Karaman'ı alarak büyük ölçüde Anadolu Türk birliğini gerçekleştirmiştir.
3)- ANADOLU'DA FAALİYET GÖSTEREN DEVLETLERİ ETKİSİZ KILMAK İÇİN NELER YAPMIŞTIR?
IV. Haçlı Seferi sırasında 1204 yılında kurulan Trabzon Rum İmparatorluğunu ortadan kaldırdı. Doğu
Anadolu'da hakimiyet kurmak isteyen AKKOYUNLU devletini 1473'te Otlukbeli Savaşında yendi.
4)- EGE VE AKDENİZ TİCARETİNE EGEMEN OLMAK İÇİN NERELERİ ALDI?
Venedikliler'in elinde bulunan Ege adalarını (İmroz, Taşoz, Limni,Bozcaada,Semadirek,Midilli,Eğriboz)
aldı. Rodos adası kuşatıldı,ancak alınamadı.Akdeniz'deki Kefolonya,Zanta ve Ayamavra adalarını aldı.
Böylece Karadeniz'de faaliyet gösteren Cenevizlilerden sonra, Akdenizde faaliyet gösteren Venedik
ticaretine de büyük darbe vurdu.
OSMANLI-VENEDİK DENİZ SAVAŞLARI
Sebepleri: Osmanlıların; İstanbul'u fethetmeleri, Karadeniz ve Ege ticaretini denetimleri altına
almalarının Venedik ticaretine darbe vurması.
Sonuç : Venedik donanmasının Osmanlı donanmasından güçlü olmasından dolayı Venedikliler'e
karşi bir üstünlük sağlanamamıştır.
Fatih olası bir Haçlı ittifakını engellemek amacıyla 1479'da Venedikliler'e ticari
ayrıcalıklar vermiştir.

NOT: Osmanlı Devletinden ilk ELÇİ bulundurma hakkını ve ilk ticari ayrıcalıkları elde eden devlet Venedik'dir.

5)- FATİH'İN HIRISTIYANLIK MÜCADELESİ NASILDI?
Hırıstiyanlığın iki merkezi vardı. Biri KATOLİKLİĞİN merkezi ROMA(VATİKAN), diğeri de ORTODOKSLUĞUN
merkezi İstanbul(FENER) idi.
Fatih İstanbul'u alarak, buradaki Ortodoks cemaati dini inanç ve ibadetinde serbest bırakmış ve tüm
Ortodoks Hırıstiyanların koruyuculuğunu üslenmiş, böylece hırıstiyan dünyasındaki MEZHEP BİRLİĞİNİ
engellemiştir. (İstanbul'un Fethinden önce Katolik ve Ortodoks mezhepleri birleşmeye çalışıyorlardı.)
Fatih Katoliklerin merkezi Vatikan'ı da(Roma) ele geçirmek istiyordu. Bu yüzden GEDİK AHMET PAŞA
komutasındaki Osmanlı donanması İtalya'nın güneyine çıkarma yapmış ve buradaki OTRANTO kalesini ele
geçirmiştir. Ancak Fatih'in ölümü İtalya Seferinin yarıda kalmasına sebep olmuştur.
6)- BİZANS'IN YENİDEN DİRİLTİLMESİNİ ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPTI?
Bizans hanedan üyelerinin kaçtığı Trabzon Rum imparatorluğuna son verdi,yine Bizans hanedan üyelerinin
kaçtığı MORA Yarımadası'nı fethetti.

II. BAYEZIT DÖNEMİ (1482-1512)
ÖNEMLİ OLAYLAR:
1)- Cem Sultan Olayı
2)- Osmanlı-Venedik İlişkileri
3)- Osmanlı-İran İlişkileri ve Şah Kulu İsyanı
4)- Osmanlı-Memlük İlişkileri
5)- Anadolu'da Türk Birliğini Sağlama Çabaları.


1)- CEM SULTAN OLAYI: Fatih'in ölümüyle oğulları II. Bayezıt ve Cem Sultan arasında taht kavgası
başlamış, Cem Sultan Bayezıt'a yenilmiş ve Mısır'daki Memlük Devletine sığınmıştır. Bir süre sonra
yeniden Anadolu'ya gelen Cem Sultan tekrar taht mücadelesine girişmiş, ancak yine başarısız olarak,
bu defa da Rodos adasına kaçarak, buradaki SAİNT JEAN ŞÖVALYELERİNE sığınmıştı. Şövalyeler Cem'i
Papaya teslim etmişler, daha sonra Fransa'ya gönderilen Cem burada ölmüştür.
II. BAYEZIT DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ:
Cem Sultan'ın Hırıstiyan Avrupa'nın elinde olması, II. Bayezıt döneminde Avrupa'ya karşı
Osmanlıların önemli bir sefer geliştirmesini önlemiştir. Bu yüzden II. Bayezıt Dönemi sönük bir
devir olmuştur.
CEM OLAYININ OSMANLI DEVLETİNE ETKİLERİ:
1)- Cem'in hırıstiyanların eline geçmesi, batılı devletlerin Osmanlı Devleti'nin iç işlerine
karışmasına neden olmuştur.
2)- Osmanlılar'ın batıdaki fetihlerinin durmasına neden olmuştur.
3)- Cem Sultan'ın Memlükler'e sığındığı dönemde bu devlet tarafından padişah gibi karşılanıp,
himaye görmesi, Osmanlı-Memlük ilişkilerinin daha da bozulmasına sebep olmuştur.
2)- OSMANLI-VENEDİK İLİŞKİLERİ:
Bu dönemde de Venedikliler'le deniz savaşı yapılmış, Osmanlılar yenilmiştir.
3)- OSMANLI-İRAN İLİŞKİLERİ:
İran'da Akkoyunlu Devleti'nin yerine SAFEVİ DEVLETİ kurulmuştu. Safeviler:
a)- Doğu Anadolu'yu ele geçirmek istiyorlardı.
b)- Anadolu'ya gönderdikleri dervişlerle Şii mezhebini Anadolu'da yaymaya çalışıyorlardı.
Safevilerin bu faaliyetleri sonucu 1511 yılında Anadolu'da ŞAH KULU İSYANI çıktı. O sırada Trabzon
valisi olan Şehzade SELİM (Yavuz), babası II. Bayezıt'ın Safevi ve şii tehlikesine karşı yeterli önlem
almaması üzerine Yeniçerilerin desteğiyle babasını tahttan indirerek padişah oldu.
4)- II. BAYEZIT DÖNEMİNDE OSMANLI MEMLÜK İLİŞKİLERİ:
Osmanlı Memlük ilişkilerinin bozulma sebepleri:
a)- Fatih Döneminde Hicaz su yolları meselesi. (Fatih Memlük Sultanına Mekke yolunda gerekli
önlemlerin alınarak hacıların rahatça seyahat etmelerinin sağlanmasını rica etmişti. Ancak
Memlükler bu isteği iç işlerine karışma şeklinde yorumlamışlardı.)
b)- Memlükler'in Cem Sultan'ı himaye etmeleri,
c)- Osmanlı Devleti ile Memlük Devleti arasında yeralan Güneydoğu Anadolu'daki Dulkadiroğulları
Beyliği yüzünden iki devletin çekişmesi.
SONUÇ: Osmanlı Devleti ile Memlükler arasında 8 yıl süren savaş yaşandı. Bu savaş süresince iki
taraf birbirlerine karşı üstünlük sağlayamadılar.
5)- KARAMANOĞULLARI BEYLİĞİNE SON VERİLMESİ:
II. Bayezıt döneminde Cem olayına karıştığı için bu beylik kesin olarak ortadan kaldırıldı.

YAVUZ SULTAN SELiM DÖNEMİ(1512-1520)

Babası II. Bayezıt'ın doğudaki Safevi tehlikesine karşı önlem almaması üzerine, Yavuz Sultan Selim
yeniçerilerin desteğiyle babasını tahttan indirerek padişah oldu.

NOT: Bu olay Yeniçerilerin bir şehzadenin tahta geçmesinde doğrudan rol oynadıkları ilk gelişmedir.
YAVUZ DÖNEMİNİN ÖNEMLİ OLAYLARI:
1)- Şehzadeler Sorunu
2)- İran Seferi ve Çaldıran Savaşı(1514)
3)- Turnadağ savaşı(1515)
4)- Mısır Seferi(Memlük Seferi)
1)- ŞEHZADELER SORUNU:
Yavuz Sultan Selim babasının yerine tahta geçtikten sonra, ağabeyleri Ahmet ve Korkut'un tahtı ele geçirmelerini engellemek amacıyla Fatih Kanunnamesine dayanarak şehzadeleri etkisiz hale getirdi.


NOT: Böylece Yavuz, Cem olayına benzer bir olayın yaşanması ve Avrupanın işe karışmasını engellemiş oldu.

2)- İRAN SEFERİ VE ÇALDIRAN SAVAŞI(1514)
Sebep: Safevilerin Doğu Anadolu'yu ele geçirmek istemeleri ve Şiilik propagandası yapmaları.
Savaş: 1514 yılında Safevi Devleti hükümdarı ŞAH İSMAİL ile Osmanlı Hükümdarı YAVUZ arasında ÇALDIRAN
ovasında yapıldı. Savaşı Osmanlılar kazandı.
Önemi: Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şiilik tehlikesi ortadan kalktı.
3)- TURNADAĞ SAVAŞI(1515)
Bu savaşla Anadolu Beyliklerinin(Dulkadir ve Ramazanoğulları) siyasi varlığı kesin olarak sona erdi.
Böylece Anadolu Türk Birliği sağlandı.
4)- MISIR SEFERİ(MEMLÜK SEFERİ)
Sebepleri:
a)- Fatih döneminde başlayan Hicaz su yolları meselesi
b)- Memlüklerin Cem Sultan'ı himaye etmeleri
c)- Osmanlılar ile Memlükler arasında Dulkadiroğulları yüzünden çekişme.
d)- Memlüklerin Şah İsmail ile ittifak kurmaları.
e)- Yavuz'un Memlük topraklarını ele geçirerek BAHARAT yolunu denetim altına almak istemesi.
f)- Her iki devletinde Türk-İslam dünyasının lideri olma mücadelesi.
Savaşlar: Yavuz Sultan Selim 1516' da MERCİDABIK Savaşında Memlük ordusunu yenerek Suriye ve
Filistin topraklarına sahip oldu.1517'de RİDANİYE Savaşında Memlük ordusunu ikinci kez
yenerek, bu devleti ortadan kaldırdı.Mısır toprakları Osmanlılara katıldı.
MISIR SEFERİNİN SONUÇLARI:
1)- Memlük Devletinin ortadan kalkmasıyla bu devletin toprakları Osmanlılara katıldı.( Suriye,
Filistin, Hicaz,Mısır)
2)- Baharat yolunun denetimi Osmanlı Devletine geçti.
3)- Halifelik ve İslam'ın kutsal emanetleri Osmanlılara geçti. (Böylece Osmanlı Devleti İslam
Dünyasının Lideri oldu.)
4)- Venedikliler Kıbrıs Adası için Memlüklere verdikleri vergiyi Osmanlılara vermeye başladılar.

NOT: Osmanlı Devleti Baharat yolundan beklenen ticari kazancı elde edemedi. Çünkü Avrupalıların Ümit
Burnu'nu bulmalarıyla Coğrafi yollar değişmiştir.

NOT: Yavuz'un İran ve Mısır seferleri sonucunda burada bulunan kültürel eserler ile bilim adamları ve
sanatçılar İstanbul'a getirilmiş, böylece Osmanlı Kültüründe doğunun etkisi artmıştır.

YAVUZ SULTAN SELİM'İN DOĞU SİYASETİ:
Yavuz Sultan Selim'in amacı bütün Türkleri ve müslümanları tek bayrak altına toplayarak Türk-İslam
birliğini sağlamaktı.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ (1520-1566)
Yavuz Sultan Selim'in Şark Çıbanı hastalığından ölmesi üzerine oğlu I. Süleyman
herhangi bir tahtkavgasına girmeden padişah olmuştur. Çünkü Yavuz'un
hayattaki tek oğluydu.


DÖNEMİN OLAYLARI VE ÖZELLİKLERİ
A)- İÇ İSYANLAR:
1)- CANBERDİ GAZALİ İSYANI: Yavuz tarafından Suriye Valiliğine atanan eski Memlük komutanlarından
Canberdi Gazali, Yavuz'un ölümünü fırsat bilerek ayaklanmış ve ortadan kaldırılmıştır.
2)- AHMET PAŞA İSYANI: Kanuni tarafından Mısır'a vali olarak gönderilen Ahmet Paşa ayaklanmış ve
ortadan kaldırılmıştır.
NOT: Bu iki isyan Memlük Devletini yeniden kurmak amacıyla ortaya çıkmıştır.
3)- BABA ZÜNNUN İSYANI: Yozgat'da arazi meselesinden çıkmış gibi gösterilen bir Şii ayaklanmasıdır
. 4)- KALENDEROĞLU İSYANI: Konya'da Hacı Bektaş-ı Veli soyundan geldiğini ileri süren Kalenderoğlu
tarafından çıkarılmış bir şii ayaklanmasıdır.
B)- AVRUPA İLE İLİŞKİLER (MACAR,AVUSTURYA,ALMANYA)
1)- BELGRAT'IN ALINMASI(1521): Macarlar'dan Belgrat'ın alınmasıyla Orta Avrupa'nın kapıları
Osmanlılar'a açıldı.
2)- RODOS ADASININ FETHİ(1522): Rodos Sain Jean Şövalyelerinin elinde buluyordu. Şövalyeler
Akdeniz'deki Türk ticaret gemilerine büyük zararlar veriyorlardı. Bu adanın alınmasıyla bu tehdit
ortadan kalktı.
3)- MOHAÇ MEYDAN SAVAŞI(1526):
AÇIKLAMA: Bu sırada Avrupa'da Kutsal Roma Germen İmparatorluğu(Alman İmp.) ve başında da ŞARLKEN
bulunmaktaydı. Şarlken Avrupa birliğini sağlamak amacıyla İspanya'yı ele geçirmiş,
Fransa Kralı Fransuva'yı esir almıştı. Fransuva'nın annesinin isteği üzerine, Kanuni
Fransa'ya destek olmak için II. Macaristan seferine çıktı ve Macarları Mohaç ovasında
yendi.
Mohaç Meydan Savaşı: Macar ordusuyla yapılan savaşı Osmanlı Devleti kazandı. (1526)
Önemi: Bu zaferle Macaristan Osmanlı devletine bağlandı.

NOT: Kanuni Macaristan'ı Osmanlı topraklarına katmamış, himaye altına almıştır. Bunun nedeni Osmanlıların
Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti arasında bir tampon bölge oluşturmak istemesidir.

4)- I. VİYANA KUŞATMASI(1529):
Bu sırada Avusturya'nın başında Şarlken'in kardeşi FERDİNAND bulunmaktaydı. Ferdinand Osmanlı
himayesindeki Macaristan'a saldırınca Kanuni Sultan Süleyman harekete geçerek Viyana'yı kuşattı.
Ancak;
a)- Kış mevsiminin yaklaşması,
b)- Ağır topların getirilmeyişi,
c)- Erzağın yetersiz oluşu... gibi sebeplerle kuşatmayı kaldırarak İstanbul'a geri döndü.
5)- ALMANYA SEFERİ(1532)
Sebebi: Avusturya Kralı Ferdinand'ın Kanuni'nin İstanbul'a geri dönmesinden sonra tekrar
Macaristan'a saldırması.
Sefer: Kanuni Ferdinand ve Şarlkenle bir meydan savaşı yapmak umuduyla Almanya içlerine kadar
ilerledi. Ancak Şarlken ve Ferdinand karşısına çıkma cesareti gösteremeyince İstanbul'a
döndü.
İSTANBUL ANTLAŞMASI(1533):
Ferdinand'ın barış isteği üzerine İLK Osmanlı-Avusturya Antlaşması İstanbul'da imzalandı(1533).
Maddeleri:
1- Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk olacak.
2- Avusturya elinde tuttuğu Macar toprakları için Osmanlılar'a vergi verecek.
Önemi: Bu antlaşma Osmanlı Devleti'nin Orta Avrupa'daki üstünlüğünün bir kanıtıdır.

NOT: Bu üstünlük 1606 yılında yine Osmanlı Devleti ve Avusturya arasunda imzalanacak olan ZİTVATOROK
antlaşmasıyla sona erecektir.

6)- OSMANLI-FRANSIZ İLİŞKİLERİ VE KAPİTÜLASYONLAR (1535)
İlk Osmanlı-Fransız ilişkisi Fransa kralı I. Fransuva'nın Almanya İmparatoru (Kutsal Roma Germen)
Şarlken ile yaptığı savaşta esir düşmesiyle başlamıştı. Bunun üzerine Fransuva'nın annesi dönemin
en güçlü devleti Osmanlı Devletinden yardım istemişti(1525). Bunun üzerine Kanuni Macaristan
seferine çıkarak Mohaç'da Macarları yenmiş, sonrada Avusturya ve Almanya seferlerine çıkmıştı.
Kapitülasyonlar: Ticaret,hukuk, gümrük gibi alanlarda devletlerin birbirlerine tanıdıkları
imtiyazlardır.
Kanuni Sultan Süleyman 1535'de Fransızlar'la KAPİTÜLASYON antlaşması imzalamıştır.
KAPİTÜLASYONLARLA İLGİLİ ÖNEMLİ NOTLAR:
1)- İlk ticari ayrıcalıklar Fatih döneminde Venediklilere verilmiştir.
2)- Kanuni'nin Fransızlarla kapitülasyon antlaşması yapmasının nedeni, Şarlken'e karşı Fransa'yı
güçlü kılarak, Avrupa hırıstiyan birliğinin oluşmasını önlemekti.
3)- Bu antlaşma süresiz değildi. İki hükümdarın yaşadığı dönemde geçerli olacaktı. Ancak
Kanuni'nin ölümünden sonra Fransızlar'ın isteğiyle 5 kez yenilenmiş ve I. Mahmut döneminde
1740'da sürekli hale getirilmiştir.
4)- Devletin gücünü koruduğu dönemlerde önemli bir sorun yaratmayan kapitülasyonlar, devletin
gücünün azalmasına paralel olarak ve Avrupa'da sanayinin gelişmesiyle önemli bir sorun
olmuştur.
5)- Başlangıçta sadece Fransızlar'a verilen bu haklar genişletilerek, diğer Avrupa devletlerine
de verilmiştir.
6)- 1923 Lozan Antlaşmasıyla Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmıştır.
C)- DENİZLERDE GELİŞMELER:
1)- RODOS ADASININ FETHİ(1522): Rodos Sain Jean Şövalyelerinin elinde buluyordu. Şövalyeler
Akdeniz'deki Türk ticaret gemilerine büyük zararlar veriyorlardı. Bu adanın alınmasıyla bu tehdit
ortadan kalktı.
2)- BARBAROS HAYRETTİN PAŞA'NIN OSMANLI HİZMETİNE GİRMESİ :
Barbaros Akdeniz'de faaliyet gösteren bir Türk korsanı idi. Kuzey Afrika'da başarılar kazanmış
ve Osmanlılardan aldığı destek kuvvetlerle CEZAYİR'e sahip olmuştu. Osmanlı Donanması, kara ordusu
kadar güçlü değildi. Bu yüzden Kanuni Sultan Süleyman Barbaros'u Osmanlı Hizmetine girmeye çağırdı.
Barbaros'un bu teklifi kabul etmesiyle Osmanlı donanması güçlenirken, Cezayir de Osmanlı
topraklarına katılmış oldu.
3)- PREVEZE DENİZ SAVAŞI(1538):
Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasıyla, Andrea Dorya komutasındaki Haçlı
donanması arasında yapılan bu deniz savaşını Osmanlı Devleti kazandı.
Önemi: Preveze deniz zaferiyle Akdenizdeki Osmanlı Egemenliği kesinlik kazanmış, Akdeniz bir Türk
gölü haline gelmiştir.
4)- NİCE(NİS) KUŞATMASI: Bu arada Fransa ile Şarlken arasında savaşlar devam ediyordu. Barbaros
Fransa'ya yardım amacıyla Fransız donanmasıyla birleşerek Nis'i kuşattı ve kaleyi ele geçirdi.
5)- TRABLUSGARP'IN ALINMASI(1551): Sinan Paşa ve Turgut Reis 1551 yılında Malta Şövalyelerinin elindeki
Trablusgarp'ı aldı.
6)- CERBE DENİZ SAVAŞI (1559): Andrea Dorya komutasındaki Haçlı Donanması ile Turgut Reis ve Piyale
Paşa'nın komutalarındaki Osmanlı kuvvetleri arasındaki bu deniz savaşını Osmanlılar kazandı.
Önemi: Bu zaferle Akdenizdeki Osmanlı Egemenliği pekişti.
7)- HİNT DENİZ SEFERLERİ (1538-1553)
Sebepleri:
a)- Coğrafi keşifler sonucu baharat yolu önemini yitirmiş, Avrupalılar Ümit Burnu yoluyla ticaret
yapmaya başlamışlardı. Portekizliler Hint Okyanusu'nda egemenlik kurmuşlardı.
b)-Hindistandaki GÜCERAT İSLAM DEVLETİ'nin Portekizliler'e karşı Osmanlılardan yardım istemesi.
Seferler: Osmanlı Devleti 1538-1553 yılları arasında bu bölgeye seferler düzenledi.
Portekizlilerle savaştı. Ancak kesin bir üstünlük sağlayamadı. Yemen, Aden, Sudan ve
Habeşistan'ın bazı kısımları bu seferler sırasında Osmanlı topraklarına katıldı.
Hint Seferlerinin Başarısız Olma Sebepleri:
a)- Osmanlı Devlet adamlarının hint yoluna gereken önemi vermemeleri,
b)- Osmanlı gemilerinin Okyanus şartlarına dayanıklı olmaması,
c)- Gücerat Sultanlığının Osmanlı Devleti'ne gereken yardımı yapmaması.

NOT: Osmanlı Padişahlarının halife olarak ilk yardım ettikleri müslüman ülke Gücerat'dır.

D)- OSMANLI-İRAN (SAFEVİ) İLİŞKİLERİ(1534-1555)
Kanuni Sultan Süleyman Döneminde İran üzerine 1534-1555 yılları arasında üç sefer yapılmış, İran
Şahının barış istemesi üzerine savaşlar sona ermiştir. Sonuçta İki Devlet arasında AMASYA ANTLAŞMASI
imzalanmıştır(1555).
AMASYA ANTLAŞMASI(1555): Bu antlaşmayla Tebriz, Azerbeycan'ın büyük kısmı, Doğu Anadolu ve Irak
Osmanlılar'a bırakılmıştır.

NOT: Amasya Antlaşması ilk Osmanlı-İran Antlaşmasıdır.

KANUNİ'NİN SON SEFERİ VE ÖLÜMÜ: Kanuni Sultan Süleyman Zigetvar seferini düzenlemiş ve Zigetvar
kalesini kuşatma sırasında ölmüştür. (1566).

II.SELİM DÖNEMİNİN SİYASİ OLAYLARI
(1566-1574)
SOKULLU MEHMET PAŞA :
AÇIKLAMA: Kanuni'nin son iki yılında sadrazam olan Sokollu Mehmet Paşa, bu görevine II.Selim ve III.
Murat zamanlarında da devam ettiğinden, 1564-1579 yılları arasındaki döneme "Sokullu Mehmet Paşa Devri"
denir. Sokollu'nun 1579'da ölümüyle Osmanlı Devleti'nin Yükselme Devri sona ermiş sayılır.
1)- SAKIZ ADASININ FETHİ(1566): Batı Anadolu kıyısında bulunan bu ada Cenevizlilerin elinde bulunuyordu.
Kaptan-ı Derya Piyale Paşa komutasındaki donanma 1566 yılında Sakız Adasını fethetti.
Önemi: Batı anadolu kıyılarının güvenliği sağlandı ve Cenevizli korsanlara darbe indirilmiş oldu.
2)- KIBRIS'IN FETHİ(1571):
Sebebi: Venediklilerin elinde bulunan bu ada Mısır-Suriye-Anadolu deniz yolu üzerine bulunuyordu.
Osmanlıların Doğu Akdeniz'e tam hakim olabilmeleri ve Nısır-Suriye deniz yolunu güven altına
almaları için bu adayı fethetmeleri gerekiyordu.
Fetih: Piyale Paşa komutasındaki Osmanlı donanması ve vezir Lala Mustafa paşa komutasındaki Osmanlı
Ordusu 1570'de adaya çıktı. 1571'de Kıbrıs fethedildi.
Önemi: Kıbrıs'ın fethiyle; Suriye-Mısır-Anadolu deniz yolu güvenlik altına alındı. Osmanlıların doğu
Akdeniz deniz ticaret yolunun tam olarak kontrolünü sağladılar.
3)- İNEBAHTI DENİZ SAVAŞI(1571):
Sebep: Osmanlıların Kıbrıs'ı almaları üzerine Avrupa Devletlerinin bir haçlı donanması hazırlayarak
harekete geçmeleri.
Savaş: Don Juan komutasındaki haçlı donanması ile Kaptan-Derya Müezzinzade Ali Paşa komutasında
Osmanlı donanması arasında İnebahtı Körfezinde gerçekleşen deniz savaşında Osmanlılar ağır
bir yenilgiye uğradı. Sadece Uluç Ali Paşa(Kılıç Ali Paşa) komutasındaki gemiler İstanbul'a
geri dönebildi.
Önemi: Osmanlı Devleti bu ağır yenilgiye rağmen kısa zamanda yeni bir donanma oluşturarak, Akdeniz'e
açıldı. Yeniden Akdenizde üstünlüğü ele geçirdi.
4)- TUNUS'UN FETHİ(1574): Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa komutasındaki kuvvetler 1574'de İspanyolların
elindeki Tunus'u fethettiler.
5)-DON-VOLGA KANALI PROJESİ: Sokollu Mehmet Paşa Karadeniz'e dökülen Don nehri ile Hazar denizine
dökülen Volga nehirleri arasında bir kanal açarak iki denizi birleştirmeyi düşündü.
Böylelikle:
1)- Ruslar'ın Karadeniz'e girmeleri engellenecek,
2)- İran kuzeyden de kontrol edilecek,
3)- Orta asya Türklerine erişilebilecekti.
SONUÇ: Kanalın ancak üçte biri kazılabildi. Rusların saldırıları, Kırım hanının isteksiz kalması
gibi nedenlerle proje gerçekleştirilemedi.

Bostandere
03-03-2006, 11:57 AM
DURAKLAMANIN SEBEPLERİ

A- İÇ NEDENLER B- DIŞ NEDENLER

1)-Devlet idaresinin bozulması 1)-Devletin doğal sınırlarına ulaşması(Doğuda İran, Kuzeyde Rusya,Batıda Avusturya)
2)-Askeri teşkilatın bozulması 2)-Avrupada merkezi krallıkların kurulması(Topun kullanılması,Feodaliteninçözülmesi)
3)-İlmiyenin(eğitimin) bozulması 3)-Avrupada Rönesans ve Reform sonucu bilim ve tekniğin gelişmesi
4)-Maliyenin(Ekonomi) bozulması 4)-Avrupanın coğrafi keşiflerle zenginleşmesi(Altınve gümüş Avrupayı zenginleştirdi)
5)-Toplum yapısının bozulması 5)-Coğrafi keşifler sonucu Osmanlı ticaret gelirlerinin azalması,Avrupaki altının
çoğalmasıyla Akçenin değer kaybetmesi
A-İÇ NEDENLER
1)-DEVLET İDARESİNİN BOZULMASI(Merkez yönetiminin bozulmas)
a)- Kanuni'den sonra gelen Osmanlı padişahları devlet yönetiminden uzaklaşmışlardı, seferlere
katılmıyorlardı. Böylelikle sadrazamlar padişah adına devleti yönetmeye başladılar. Sokullu
Mehmet Paşanın yeteneği ve Köprülü Sülalesi'nin başarıları padişahları gölgede bırakmıştı.
b)- Kanunlara uyulmamış,saray kadınları,ocak ağaları ve ulema devlet işlerine karışınca devlet
yönetimi bozulmuştu.
c)- III. Mehmetten sonra şehzadelerin "SANCAĞA ÇIKMA" usulü kaldırılınca, Şehzadeler devlet
yönetiminde tecrübe kazanmaktan yoksun kaldılar. (Şehzadeler sarayda KAFES HAYATI yaşadılar.)
d)- Osmanlı Veraset sisteminin etkisi

OSMANLI VERASET SİSTEMİDEKİ DEĞİŞMELER:
* Osman ve Orhan Beyler zamanında ülke hükümdar ailesinin ortak malı idi.
* I.Murat'tan itibaren ülke sadece padişah ve oğullarının sayıldı.
* Fatih Sultan Mehmet en güçü olanın tahta geçme anlayışını getirdi. (Kardeş katliyle amaç
ülkenin birliğini sağlayarak bölünmesini önlemek ve en güçlü olanın başa geçmesini
sağlamaktı.)
* I. Ahmet(Duraklama Devri) döneminde yapılan değişiklikle Osmanlı Hanedanı içinde en yaşlı
ve akıllı olanın (EKBER ve ERŞED) padişah olması esası benimsendi.
2)-ASKERİ TEŞKİLATIN (SEYFİYENİN) BOZULMASI:
a)- Tımarların ( Dirlik topraklar) dağıtımındaki adaletsizlik Tımarlı ordusunun bozulmasına,
Tımarlı sipahilerin sayısının azalmasına, buna karşılık devletin daha fazla maaşlı
asker(kapıkulu) almasına sebep oldu.
AÇIKLAMA: Bu durum sadece ordunun bozulmasına değil, ekonomik, sosyal ve idari alanda bir çok
problemin doğmasına sebeb olmuştur.
b)- III. Murat'tan itibaren devşirme kanununa aykırı olarak yeniçeri ocağına asker alınmaya
başlanmış, maaşlı askerlerin artması devletin ulufe ve cülus bahsişlerini ödemede sıkıntı
çekmesine ve kapıkulu ocaklarının bozulmasına yol açmıştır.
AÇIKLAMA: Yeniçeri teşkilatında "OCAK DEVLET İÇİNDİR" ilkesi yerini "DEVLET OCAK İÇİNDİR"
ilkesine bırakmaya başlamıştır.
c)-Donanmanın başına denizcilikten anlamayan kişiler getirilmiş, donanma daha 16. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren ihmal edilmeye başlanmıştır.
3)-İLMİYE(EĞİTİM) SINIFINDAKİ BOZULMALAR:
a)- İlmiye sınıfının bozulması, bu sınıfın denetimindeki adalet, eğitim ve belediye işlerinin de
bozulmasına yol açmıştır. Kadılar rüşvetsiz iş yapmamaya başlamıştır.
b)- Medreselerde okutulan pozitif bilimlerin ihmal edilmesi bilim ve teknik alanında Avrupa'nın
gerisinde kalınmasına sebep olmuştur.
c)- Rüşvet verenlerin, çocuk yaştaki kimselerin (beşik uleması) müderris olarak(profesör) atanması
medreselerde verilen eğitimin kalitesinin düşmesine neden olmuştur.

AÇIKLAMA: 17.Yüzyıl bilgini KATİP ÇELEBİ medreselerdeki bu durumu eserlerinde acı bir dille
anlatmaktadır.
4)- MALİYENİN(EKONOMİNİN) BOZULMASI:
a)- Osmanlı Devleti'nin en önemli gelir ve giderleri orduyla ilgiliydi. (Savaş ganimetleri, bağlı
devletlerden alınan vergiler, ordu ve donanmanın maaş ve masrafları)Ordu ve donanmanın
bozulması savaşların kaybedilmesine, ganimet elde edilmemesine, ordunun masraflarının daha da
artmasına, bağlı devletlerin vergilerini vermemesine neden oldu.Kısaca gelirler azalırken,
giderler arttı.
b)- Ulufe ve Cülus bahşişinin artması
ULUFE:Yeniçeri ve diğer kapıkulu askerine 3 ayda bir verilen maaş
AÇIKLAMA: Kapıkulu askerinin artması hazineden ödenen ulufe miktarının da artmasına sebep
olmuştur.
CÜLUS: Tahta çıkmak demektir.Padişahlar tahta geçtiklerinde kaapıkulu aaskerlerine Cülus bahşişi
dağıtırlardı.
AÇIKLAMA: Duraklama ve gerileme dönemlerinde sık sık padişah değişikliği Cülus bahşişinin de sık
sık dağıtılmasına sebep olmuştur.
c)- Yeni ticaret yollarının bulunması(Ümit Burnu) ve kapitülasyonlar ticaret ve gümrük gelirlerinin
azalmasına sebep oldu.
d)- Avrupalıların Osmanlı piyasasına sürdükleri altın ve gümüş Osmanlı parasının değer kaybına neden
oldu.
5)- TOPLUM YAPISINDAKİ BOZULMALAR:
a)- Nüfusun artışı ile işşiz ve topraksız insanların ortaya çıkmıştır.
b)- Yönetim, ekonomi adaletteki bozulmalar Anadolu, Rumeli ve diğer eyaletlerde iç isyanların
çıkmasına neden olmuştur.
c)- Osmanlı toplumunun değişik din, mezhep ve uluslardan oluşması nedeniyle bu unsurlar merkezi
otoritenin bozulmasıyla dağılma eğilimi içine girmişlerdir.

DURAKLAMA DEVRİNDE OSMANLI DEVLETİNİN TOPRAK DURUMU NASILDI
* Duraklama devrinde toprak kaybı olmamakla birlikte, kayda değer bir toprak kazancı da
gerçekleşmemiştir.
* Yeni alınan yerler olmakla birlikte bu devirde yükselme devrindeki ilerleme hızı devam
ettirilememiştir.

DURAKLAMA DEVRİ
(1579-1699)
Sokullu Mehmet Paşa'nın 1579'da ölümünden, 1699 Karlofça antlaşmasına kadar geçen dönemdir. Bu dönemin
Padişahları sırasıyla:
III.Murat (1574-1595), III.Mehmet (1595-1603),
I.Ahmet (1603-1617), I.Mustafa (1617-1618),
II.Osman(Genç)(1618-1622), I.Mustafa (1622-1623),
IV.Murat (1623-1640), I.İbrahim (1640-1648),
IV.Mehmet (1648)-1687), II.Süleyman(1687-1691),
II.Ahmet (1691-1695) ve II.Mustafa (1695-1703)'dır.

Köprülüler Devri(1656-1683):
Padişah IV.Mehmet zamanında sırasıyla Köprülü Mehmet Paşa, Fazıl Ahmet Paşa, Fazıl Mustafa Paşa ve
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadrazam olmuştur.

DURAKLAMA DÖNEMİ İRAN, AVUSTURYA, LEHİSTAN VE VENEDİK İLİŞKİLERİ

OSMANLI-İRAN İLİŞKİLERİ
HATIRLATMA: İlk Osmanlı-İran anlaşması AMASYA ANTLAŞMASI 1555 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında
imzalanmıştı. Ancak bu anlaşma çok uzun sürmedi.

1)- 1577-1590 OSMANLI İRAN SAVAŞI (III. Murat Dönemi)
Sebebi: Şah II.İsmail'in Amasya Antlaşmasını bozarak,Anadolu halkını Osmanlılara karşı kışkırtması
Savaş : 1577'den 1589'a kadar süren savaş çeşitli aşamalarla gerçekleşti. MEŞALE SAVAŞI'nda
Osmanlılar kazandı. Ardından yapılan bir seferde Osmanlı ordusu Azerbeycan ve İran'a girdi.
Şah II.İsmail'in yerine geçen Şah Abbas barış istedi.
Sonucu: FERHAT PAŞA(1.İstanbul) ANTLAŞMASI imzalandı(1590)
Maddeleri: 1-Tebriz,Karabağ,Tiflis ve Nihavent Osmanlılarda kaldı.
2-Osmanlı Devleti sınırlarını doğuda Hazar Denizi'ne kadar genişletti.

NOT: Bu antlaşma Osmanlı Devletini doğuda en geniş sınırlarına ulaştıran antlaşmadır.

2)- 1603-1611 İRAN SAVAŞI(I.Ahmet Dönemi)
Sebebi: Osmanlı Devletinin Celali isyanları ile uğraşmasından ve Avusturya ile savaşmasından faydalanan
İran'ın saldırıya geçerek daha önce kaybettiği yerleri ele geçirmesi.
Sonucu: NASUH PAŞA (2.İstanbul)ANTLAŞMASI imzalandı.(1612)
Maddeleri: 1- Osmanlı Devleti Ferhat Paşa Antlaşması ile aldığı yerleri geri verecekti.
2- Buna karşı İran Osmanlıya her yıl 200 yük ipek vermeyi kabul etti.
3)- 1617-1618 İRAN SAVAŞI (I.Ahmet+I.Mustafa+II.Osman Dönemleri)
Sebebi: İran'ın vaat ettiği ipeği göndermemesi ve Osmanlı elçisini tutuklaması
Savaş : Osmanlı ordusu pusuya düştü.
Sonucu: SERAV ANTLAŞMASI imza edildi.(1618)
Maddeleri: 1- İranın vergisi 100 yük kumaşa indirildi.
2- Sınırlar Nasuh Paşa Antlaşmasına göre belirlendi.
4)- 1629-1639 İRAN SAVAŞLARI(IV.Murat Dönemi)
a)- Sebebi: Safeviler'in Bağdat'ı ele geçirmeleri.
Sonucu: Hüsrev Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Bağdat'ı kuşattı, fakat alamadı.
b)- REVAN SEFERİ (1635): IV. Murat'ın ilk seferidir.
Sebebi: İran'ın Osmanlı topraklarına saldırması ve IV.Muratın Anadolu'yu eşkiyalardan temizlemek
istemesi.
Sonucu: Revan alındı.
c)- BAĞDAT SEFERİ (1638):
Sebebi: İran'ın Revan'ı geri alması
Sefer : Sefer sırasında Anadolu'daki asiler ve eşkiyalar temizlendi. Bağdat alındı.
Sonucu: KASR-I ŞİRİN ANTLAŞMASI imzalandı.(1639)
Maddeleri:1- Bağdat ve Musul Osmanlılara kaldı.
2-Türk-İran sınırı bugünkü şekliyle çizildi

NOT: İran ile 150 yıllık savaşı sona erdiren bu Antlaşma bugünkü TÜRK-İRAN sınırını çizmiştir.

OSMANLI-VENEDİK İLİŞKİLERİ
17. yüzyılda Ege adalarının büyük bir kısmı Osmanlı hakimiyetindeydi. Fakat Girit hala Venediklilerin
elindeydi. Sultan İbrahim'in padişahlığı döneminde 1645 Yılında adayı kuşatan Osmanlılar ile Venedik
donanması arasında çetin savaşlar yaşandı. Venedikliler 1648,1651 ve 1656 yıllarında Çanakkale Boğazını
ablukaya aldılar.Venedik Donanması İnebahtı'dan sonra ilk kez Osmanlı Donanmasını Çanakkale'de ağır bir
yenilgiye uğrattı.(IV.Mehmet Dönemi). IV.Mehmet Döneminde sadrazam olan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa 1699'da
Girit adasını tümüyle almayı başardı.

OSMANLI-LEHİSTAN İLİŞKİLERİ
Lehistan(Polonya) Sokollu Mehmet Paşa zamanında Osmanlı himayesine alınmıştı. 1587'de Osmanlı
himayesinden çıkan Lehistan Erdel, Eflak ve Boğdan'ın iç işlerine karışınca II.Osman bu ülke üzerine
sefer düzenledi.
II.Osman(Genç Osman)'ın Leh Seferi: Yeniçerilerin itaatsizliği yüzünden başarılı olunamadı. Lehistan
ile HOTİN ANTLAŞMASI imzalandı(1621)
Maddeleri:
1- Hotin Kalesi Osmanlılarda kaldı,
2- Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım hanlığına vergi verecekti.
IV.Mehmet'in Leh seferi: Lehistan'ın Osmanlı'ya bağlı Kazaklara saldırması üzerine padişah
IV.Mehmet sefer düzenledi. Sonuçta BUCAŞ ANTLAŞMASI imzalandı(1672).
Maddeleri:
1- Podolya Osmanlılarda kaldı.
2- Ukrayna Kazaklara verildi.
3- Lehistan Kırım Hanlığına vergiye devam edecekti.

NOT: Bu antlaşma Osmanlı Devleti'nin Batı'da son toprak kazandığı antlaşmadır. Bu Antlaşmayla Osmanlı
Devleti Batı'daki EN GENİŞ sınırlarına ulaşmıştır.

OSMANLI-RUSYA İLİŞKİLERİ
Çehrin Seferi: IV. Mehmet Döneminde Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Rusların Dinyeper
Kazaklarının elindeki Ukrayna'ya saldırması üzere ÇEHRİN seferine çıkarak, Çehrin
kalesini ele geçirdi.(1678)
Ardından Rusların isteği ile 1681 yılında Ruslarla İLK BARIŞ ANTLAŞMASI imzalandı.

OSMANLI-AVUSTURYA İLİŞKİLERİ

HATIRLATMA: Kanuni Sultan Süleyman Macaristan ve Orta Avrupa hakimiyeti yüzünden Avusturya Kralı
Ferdinand üzerine seferler düzenlemiş, 1529'da Viyana'yı kuşatmış, 1532'de Almanya seferini
yapmış, 1533 yılında da Avusturya ile İSTANBUL ANTLAŞMASI'nı imzalamıştı. Bu antlaşmaya
göre;
Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına eşit olacak ve Avusturya elinde
tuttuğu Macar topraklarına karşılık Osmanlı Devletine vergi verecekti. Sonraki yıllarda
Kanuni 1566 yılında ölümüne dek çeşitli defalar Avusturya üzerine gitmişti.
AÇIKLAMA: Duraklama döneminde Osmanlı Devleti'nin en çok savaştığı ülke Avusturya'dır. Bu dönemde
Avusturya ile yapılan savaşlar ve sonuçları şunlardır:

DURAKLAMA DÖNEMİ OSMANLI-AVUSTURYA SAVAŞLARI
1)- 1593-1606 SAVAŞLARI (III.Murat, III.Mehmet ve I.Ahmet Dönemleri:
Nedeni: Avusturya'nın Osmanlı kuvvetlerine saldırması ve vergilerini ödemekten vazgeçmesi.
Savaşlar: III. Murat zamanında Osmanlı kuvvetleri SISKA'da yenildi.
Savaş III.Murat'tan sonra yerine geçen III. Mehmet döneminde de devam etti. III.Mehmet
bizzat ordunun başında sefere çıkarak EĞRİ KALESİ'ni aldı. Bu yüzden III. Mehmet'e "Eğri
Fatihi" ünvanı verildi. Haçova Meydan Savaşı'nda III. Mehmet Avusturya Ordusunu ağır bir
yenilgiye uğrattı.

NOT: Haçova meydan Savaşı Osmanlı tarihinde zaferle sonuçlanan SON büyük meydan savaşıdır.

1600 yılında Osmanlı Devleti KANİJE KALESİ'ni aldı. Kale komutanlığına bırakılan TİRYAKİ HASAN
PAŞA kaleyi kuşatan Ferdinand'ı az bir kuvvetle yenilgiye uğrattı.
III.Mehmetten sonra padişah olan I.Ahmet zamanında da savaş devam etti. Osmanlılar ESTERGON
kalesini aldı.Avusturya'nın isteği üzerine ZİTVATOROK ANTLAŞMASI imzalandı.(1606)
Zitvatorok Antlaşması(1606):
1- Savaş sırasında alınan Eğri, Kanije ve Estergon kaleleri Osmanlılarda kalacak.
2- Avusturya artık Osmanlı'ya yıllık vergi vermeyecek, bir defaya mahsus savaş tazminatı
verecek.
3- Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı padişahına eşit sayılacak.

NOT: Kanuni Döneminde Avusturya ile imzalanan İstanbul Antlaşmasında Avusturya kralı
Osmanlı sadrazamına denk sayılmıştı ve vergiye bağlanmıştı. Zitvatorok Antlaşması
Osmanlı Devletinin Orta Avrupa'daki üstünlüğünü kaybetmeye başladığını göstermektedir.

2)- 1658-1664 SAVAŞLARI(IV.Mehmet Dönemi)
Nedeni : Erdel, Eflak ve Boğdan Beyliklerinin Avusturya'nın kışkırtmasıyla Osmanlı Devleti'ne
karşı isyan etmeleri.
Sonuçlar: Köprülü Mehmet Paşa isyanları bastırdı.Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Uyvar kalesini fethetti.
Avusturya'nın isteği üzerine VASVAR ANTLAŞMASI imzalandı.(1664)
Vasvar Antlaşması(1664):
1- Uyvar kalesi Osmanlılarda kalacak
2- Erdel Osmanlı Devletine bağlı kalacak
3- Avusturya savaş tazminatı ödeyecek.
3)- II.VİYANA KUŞATMASI (IV.Mehmet Dönemi) 1683
Sebepleri: Avusturya'ya bağlı olan Macarların ayaklanarak Osmanlıdan yardım istemeleri, Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa'nın şöhret kazanma isteği.
Kuşatma ve Savaş: Avusturya'nın yardım istemesi üzerine papanın teşvikiyle bir haçlı ittifakı
kurulmaya çalışıldı. Lehistan Osmanlılara karşı Avusturya ile ittifak yaptı.Merzifonlu
şehri kuşattı, fakat alamadı.Kuşatmanın uzun sürmesi düşmana vakit kazandırdı.Kırım
Kuvvetleri Viyana'ya yardıma gelen Lehistan kuvvetlerini durdurmakta gereken gayreti
göstermediler. Osmanlı Ordusu Avusturya ve Lehistan kuvvetleri arasında kalarak ağır bir
yenilgiye uğradı. Dağılan kuvvetleriyle Belgrad'a çekilen Merzifonlu IV.Mehmet'in emriyle
idam edildi.
Sonuçları: Batıda Türklerin yenilebileceği ve Avrupa'dan atılabileceği düşüncesi doğdu.Avrupa
devletleri KUTSAL İTTİFAK adı verilen bir haçlı birliği oluşturdular. Böylece türklerin
SAKARYA SAVAŞI'na kadar sürecek bir geri çekilme süreci başlamış oldu.

KUTSAL İTTİFAK DEVLETLERİ: Bunlar Avusturya,Rusya,Lehistan,Venedik ve Malta'dır.
SAVAŞ: Kutsal ittifak Devletleri ile Osmanlı Devleti arasındaki savaşlar yaklaşık 16 yıl sürdü.
(1683-1699) (Bu arada IV.Mehmet yeniçerilerin isyanıyla tahttan indirildi. Yerine sırasıyla
II. Süleyman, II.Ahmet ve II.Mustafa padişah oldular.) Zor durumda kalan Osmanlı Devleti barış
istemek zorunda kaldı. Karlofça antlaşması imzalandı.(1699)
KARLOFÇA ANTLAŞMASI(1699):
Avusturya'ya ¦¦¦> Banat ve Temeşvar hariç bütün Macaristan ve Erdel Beyliği
Venedik'e ¦¦¦¦¦¦> Mora ve dalmaçya kıyıları
Lehistan'a ¦¦¦¦¦> Podolya ve Ukrayna verildi.
Rusya ile ateşkes imzalandı, peşinden 1700 yılında İSTANBUL ANTLAŞMASI imzalandı.Buna göre;
Azak Kalesi Rusya'ya verildi, Ruslar İstanbul'da elçi bulundurabileceklerdi.
KARLOFÇA'NIN ÖNEMİ:
a)- Karlofça Osmanlının toprak kaybettiği ilk antlaşmadır
b)- Bu antlaşma ile Osmanlı'nın Orta Avrupa'daki egemenliği sona ermiştir.
c)- Osmanlı Devleti "Gerileme dönemi"ne girmiştir.
d)- Ayrıca İstanbul antlaşmasında Rusların Azak kalesini almaları onların Karadeniz'e inmelerini
sağlamıştır.

DURAKLAMA DEVRİNDE İÇ İSYANLAR

17. yüzyılda uzayıp giden Avusturya ve İran ile savaşlar devleti uğraştırıyordu. Osmanlı Devleti'ni
uğraştıran bir başka konu da iç isyanlardı.
İSYANLAR

1)-İstanbul İsyanları 2)- Taşra İsyanları


a)-Celali İsyanları b)- Eyalet İsyanları

1)- İSTANBUL İSYANLARI: Bu isyanlar İstanbul'daki Kapıkulu Ocakları (özellikleri yeniçeri ve sipahiler)
tarafından çıkarılan isyanlardır. Bu ayaklanmalara zaman zaman halk ve ulema sınıfı da katılmıştır.
Sebepleri:
* Devşirme sisteminin bozulması
* Devlet yönetiminin bozulması (iktidara gelmek isteyen vezirler, saray entrikaları)
* Ulufe ve cüluslerin zamanında verilmemesi veya ayarı bozuk parayla verilmesi.

NOT: Askeri isyanların başlangıcı Fatih dönemine kadar gider.Duraklama Dönemindeki
isyanların en önemlileri III.Murat, II.Osman, IV.Murat ve IV.Mehmet zamanlarında çıkanlardır.

III.Murat Döneminde(1574-1595); ulufelerin ayarı bozuk para ile ödenmesi üzerine yeniçeriler
ayaklanarak, isteklerine kavuşmuşlardır.
Genç Osman Döneminde(1618-1622); yeniçeriler II.Osman'ın Yeniçeri Ocağını kaldırmak istediğini
anlayarak ayaklanmışlar ve Padişahı tahttan indirerek Yedikule zindanlarında boğarak öldürmüşlerdir.
(1622)

NOT: II.Osman bir isyan sonucu öldürülen ilk padişahtır. Bu olay Yeniçerilerin
devlet içindeki gücünü artırmıştır.

IV.Murat Döneminde(1623-1640); İki kez saraya yürüyen Yeniçeriler padişahın gözü önünde sadrazamı
öldürdüler.
IV.Mehmet Döneminde(1648-1687): Haremağaları ve saray kadınlarının devlet işlerine karışmasına kızan
sipahiler ayaklandı. Padişahtan 30 kadar devlet adamını istediler.İstekleri kabul edildi.Bu
kişilerin cesetleri Sultan Ahmet Meydanında Çınara asıldı. Bu yüzden bu olaya VAKA-İ VAKVAKİYYE
(Çınar Vakası) denir.(1656)
IV. Mehmet Yeniçeriler tarafından bir başka ayaklanma sonucu tahttan indirilmiştir.(1687)

2)- TAŞRA İSYANLARI: İstanbul dışında meydana gelen isyanlardır.
a)- CELALİ İSYANLARI: Anadolu'da meydana gelen isyan ve karışıklıklara "Celali İsyanları" denilmiştir.
Celali kelimesi Yavuz döneminde Yozgat ve çevresinde ayaklanan "Bozoklu Celal" adından gelir.
Başlıca Celali İsyanları: Karayazıcı, Canbolatoğlu, Kalenderoğlu, Katırcıoğlu, Abaza Mehmet Paşa,
Tavil Ahmet, Gürcü Nebi, Deli Hasan, isyanlarıdır.
Celali İsyanlarının Sebepleri:
* Devlet yönetiminin bozulması
* Ekonominin bozulması ve vergilerin artması
* Taşrada bulunan yöneticilerin, kadıların ve askerlerin halka olumsuz davranışları
* Özellikle beylerbeyi ve sancak beylerinin devşirme kökenli olması nedeniyle Türk halkıyla
gereken duygusal bağları kuramamaları.

Celali İsyanlarının Sonuçları: Bu isyanlar bazen taviz verilerek, bazen de şiddet kullanılarak
bastırılmışlardır. Ancak isyanlar sonucu Anadolu'da dirlik ve düzen bozulmuş, ekonomik hayat
felce uğramıştır.
b)- EYALET İSYANLARI: Yemen, Bağdat, Kırım, Eflak, Boğdan ve Erdel'de meydana gelen isyanlardır.
Sebepleri:
* Devlet otoritesinin zayıflamasıyla eyaletlerdeki yerel yöneticilerin devletten ayrılma
istekleri,
* Yöneticilerin olumsuz tutum ve davranışlarına halkın tepki göstermesi

NOT: Bu isyanları Fransız ihtilalinden sonra başlayan "Milliyetçilik" hareketleriyle karıştırmamak
gerekir. Çünkü bu dönemde MİLLİ DEVLET kurma fikri ortaya çıkmamıştır.

DURAKLAMA DEVRİ ISLAHAT HAREKETLERİ(17.yüzyıl)

Osmanlı Devlet Adamlarının Islahat Yapmak İstemelerinin Nedenleri:
Osmanlı Devletinin savaşlarda eskisi gibi etkili olamaması, devlet otoritesinin zayıflaması sonucu, sık
sık isyanların baş göstermesi, ekonomik durumun bozulması gibi nedenlerle Osmanlı devlet adamları
ıslahat yapma gereği duydular.

ISLAHAT YAPAN PADİŞAHLAR:
II.Osman(Genç Osman)(1618-1622): Ulema sınıfının yetkisini azaltarak, padişahın zamana göre yasaları
koyabilme gücünü artırmak istedi.Bunların siyasetle uğraşmalarını ve devleti zayıflatmalarını önlemek
istedi. Kapıkulu Ocağını kaldırarak yerine Anadolu ve Suriye'deki Türklerden oluşan "milli bir ordu"
kurmak ve yönetimi devşirmelerin etkisinden kurtarmak için başkenti tamamen Türk olan Anadoluda bir
şehre taşımayı düşündü. Ancak niyetlerini farkeden yeniçeriler tarafından tahttan indirilerek öldürüldü.
IV.Murat(1623-1640): 12 yaşındayken tahta geçti. İktidarının ilk yıllarında yönetim saray kadınlarının
ve Valide Kösem Sultan'ın elindeydi. 22 yaşına geldiğinde otoritesini sağlayabildi. Şu ıslahatları
yaptı:
* Yeniçerileri itaat altına aldı.
* İsyanlar ve isyancılarla şiddetle mücadele etti.
* İçki, tütün, meyhane ve gece sokağa çıkma yasağı uygulayarak asayişi sağladı.
* Harcamaları kısıtlayarak, maliyeyi düzeltmeye çalıştı.
* Devlet adamlarından neler yapılması gerektiğini bildiren raporlar vermelerini istedi.

NOT: Bu konuda KOÇİ BEY sunduğu raporunda devletin gerileme nedenlerini ve bunların çözüm yollarını
göstermiştir

ISLAHAT YAPAN SADRAZAMLAR:
Kuyucu Murat Paşa : I. Ahmet dönemi Sadrazamıdır. İsyanları şiddet ve baskı kullanarak bastırmıştır.
Tarhuncu Ahmet Paşa: IV.Mehmet Dönemi sadrazamıdır. Maliyeyi düzeltmeye çalıştı.(Öldürüldü)
Köprülüler Devri : IV.Mehmet Devrinde Köprülüler soyundan Köprülü Mehmet Paşa,Fazıl Ahmet Paşa,Fazıl
Mustafa Paşa ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadrazam olmuşlardır. Köprülü
soyundan sadrazam olan ilk kişi Köprülü Mehmet Paşa'dır. Köprülü Mehmet Paşa
kendisinden önceki sadrazamların sonlarını çok iyi bildiği için padişaha bazı
şartlar ileri aşağıdaki koşullarla sadrazam olmayı kabul etmiştir:
a) Saray devlet işlerine karışmayacak
b) Devlet memurluklarına istediği kişileri atayabilecek.
c) Kendisi hakkında bir şikayet olursa, savunması alınmadan görevden alınmayacak.

NOT: Köprülü Mehmet Paşa'nın amacı istediklerini yapabileceği bir ortam hazırlamaktır. Köprülü
Mehmet Paşa ŞARTLI sadrazam olan İLK kişidir.

NOT: Köprülüler ordu ve maliyeyi düzeltmeye çalışmışlardır.

DURAKLAMA DEVRİ(17.YÜZYIL) ISLAHATLARININ GENEL KARAKTERİ VE SONUÇLARI:

1)- Bu yüzyılda isyanlar şiddet ve baskı ile önlenmeye çalışıldı.
2)- Devlet yapısında KÖKLÜ değişimler yapılamadı. Yapılmak istenenler de çıkar çevreleri tarafından
engellendi.
3)- Geçici olarak iyi sonuçlar verse bile KALICI sonuçlar doğurmadı.
4)- Ayrıca Avrupa Devletleri Osmanlı Devleti'nin toparlanmasına izin vermediler.

Bostandere
03-03-2006, 11:58 AM
18. YÜZYIL PADİŞAHLARI
1)- II. Mustafa (1695-1703) (IV. Mehmet'in oğlu)
2)- III. Ahmet (1703-1730) (IV. Mehmet'in oğlu)
3)- I. Mahmut (1730-1754) (II. Mustafa'nın oğlu)
4)- III. Osman (1754-1757) (II. Mustafa'nın oğlu
5)- III. Mustafa (1757-1774) (III.Ahmet'in oğlu)
6)- I. Abdülhamit (1774-1789) (III.Ahmet'in oğlu)
7)- III. Selim (1789-1807) (III.Mustafa'nın oğlu)

18. YÜZYILIN ÖZELLİKLERİ:
1)- Osmanlı Devleti 18. yüzyıla ilk defa toprak kaybeden bir devlet olarak girdi(KARLOFÇA). Bu yüzden
bu yüzyılın başlarında kaybettiği toprakları geri alma çabasına girdi.
2)- Osmanlı Devleti 17. yüzyılda en çok AVUSTURYA ile savaşmıştı. 18. yüzyılda ise en çok RUSYA ile
savaşacak.
3)- Kanuni'den beri dostumuz olan Fransa 18. yüzyılın sonlarında(1798) Mısır'a saldırınca bu ülke ile
ilişkilerimiz bozulacak.
4)- Bu yüzyılda Osmanlı Devleti'nin toprak kaybı hızlanacak, Avrupa'nın bilim ve tekniği alınmaya
çalışılsa da yeterli olmayacak, sonuçta Osmanlı Devleti Avrupa'nın üstünlüğünü kabul etmek zorunda
kalacak.
III. AHMET DÖNEMİ (1703-1730)
KARLOFÇADA KAYBEDİLEN YERLERİ KURTARMA ÇABALARI:
1)- PRUT SAVAŞI (1711)
Gelişmeler:
Ruslar (Çar Deli Petro) denizlere inme politikasının sonucu olarak Baltık Denizi kıyıları için
İSVEÇ ile savaşmış, Ruslara yenilen İsveç kralı "DEMİRBAŞ ŞARL" Osmanlı Devletine sığınmıştı
Sebepler: a)- İsveçlileri takip eden Rus kuvvetlerinin Osmanlı topraklarına girerek tahrip etmeleri,
b)- Osmanlı Devletinin 1700 İstanbul Antlaşmasında Ruslara verdiği AZAK Kalesi'ni geri almak
istemesi.
c)- Rusya'nın Osmanlı Ortodokslarını ayaklanmaya teşvik etmesi.

Savaş:
1711 yılında Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Rus ordusunu yendi.
Sonuç:
Prut Antlaşması İmzalandı.(1711)
Maddeleri:
1- Ruslar Azak Kalesini geri verecek ve İstanbul'da elçi bulunduramayacaklardı.
2- İsveç Kralı ülkesine rahatça geri dönebilecekti.
3- Ruslar Kırım ve Lehistan işlerine karışmayacaklardı.

2)- OSMANLI-VENEDİK VE AVUSTURYA SAVAŞLARI (1715-1718)
Osmanlıların 1711'de Ruslardan Azak Kalesini geri almaları Karlofça'da kaybettiği diğer yerleri de
geri almaları umudunu güçlendirdi.
1715'de Osmanlı Devleti Mora'yı Venediklilerden geri almak için savaşı başlattı. Osmanlı
Devleti'nin Venediklilere karşı başarılar kazanması üzerine sıranın kendisine geldiğini gören
Avusturya'da savaşa girdi.(1716) Ancak Osmanlı Devleti aynı başarıyı Avusturya'ya karşı
gösteremedi.
SONUÇ: PASAROFÇA ANTLAŞMASI İmzalandı.(1718)
Maddeleri:
1- Mora Osmanlılar'da kalacak.
2- Osmanlı Devleti Belgrat'ı ve Eflak'ın bir bölümünü Avusturya'ya verdi.

NOT: Osmanlı Devleti Pasarofça Antlaşmasından sonra Avrupadaki olaylardan uzak kalarak bir barış
siyaseti izledi. 1718-1730 yılları arasındaki bu döneme LALE DEVRİ denir.

LALE DEVRİ
1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşmasından 1730 yılındaki "Patrona Halil
İsyanı"na kadar geçen döneme Lale Devri denir.
Bu dönemin padişahı III. Ahmet, Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır.

Lale Devrinin Özellikleri:
Bu dönemde Avrupa ile savaş yaşanmamış, barış içinde yaşamak fikri ortaya çıkmıştır. Osmanlı
Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi şehirlere elçiler göndermiştir. Bu
devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar şunlardır:
a)- Matbaa kuruldu. (Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da kuruldu.
Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügatı'dır.)
b)- Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü oluşturuldu.
c)- Yalova'da kağıt, İstanbul'da kumaş ve çini fabrikaları kuruldu.
d)- Yeni Kütüphaneler açıldı. Doğu ve batı eserleri tercüme edildi.
e)- Çiçek aşısı yaygınlık kazandı.
f)- Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
g)- Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelişti.

Lale Devrinin Sona Ermesi:
Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam
sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu. Patrona Halil isimli bir yeniçeri
bu durumdan memnun olmayanları yanına alarak isyan çıkardı. İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
ve yakınları öldürüldü. Padişah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
I. MAHMUT DÖNEMİ (1730-1754)

SAVAŞLAR:
1)- 1736-1739 OSMANLI- AVUSTURYA+RUSYA SAVAŞLARI:
Sebep: Rusya ve Avusturya'nın Osmanlı'ya karşı ittifak kurmaları ve Rusların Azak kalesini ele
geçirmeleri.
Savaş: 1736'da Rusya ile başlayan savaşa Avusturya'da katıldı. Osmanlı Devleti iki devlete karşı da
başarılar kazandı.
Sonuç: Her iki Devlet ile Osmanlı Devleti arasında BELGRAT ANTLAŞMALARI imzalandı. (1739)
Maddeleri:
1- Avusturya'dan Pasarofça antlaşmasıyla verilen yerler geri alındı.
2- Ruslar Azak Kalesini yıkmayı ve Azak Denizinde savaş ve ticaret gemisi bulundurmamayı kabul
etti.

NOT: Belgrat Antlaşması Osmanlı Devletinin Batıda imzaladığı son KAZANÇLI antlaşmadır.

NOT: Belgrat antlaşmaları sırasında Fransa Osmanlıların lehine arabuluculuk yapmıştı. Bunun
karşılığı olarak 1740 yılında I. Mahmut tarafından Fransa'ya verilen KAPİTÜLASYONLAR
"sürekli" hale getirildi.

2)- OSMANLI-İRAN SAVAŞLARI:
1639 yılında imzalanan KASR-I ŞİRİN antlaşmasından sonra durulan Osmanlı-İran ilişkileri İran'daki
iç karışıklıklardan yararlanmak isteyen Osmanlıların İran'a saldırmasıyla yeniden bozulmuş, zaman
zaman süren savaşlardan kalıcı bir sonuç elde edilememiştir.
1746 yılında Kasr-ı Şirin Antlaşmasındaki sınırlar kabul edilerek savaşlara son verilmiştir.
III. OSMAN DÖNEMİ (1754-1757)

III. Osman döneminde önemli bir siyasal gelişme olmamıştır.

III. MUSTAFA DÖNEMİ (1757-1774)

1768-1774 OSMANLI-RUS SAVAŞI
Sebep:
Rusların Lehistan içişlerine karışarak, kral seçimine müdahale etmeleri üzerine Lehistan halkı yeni
krala isyan ederek karşı çıkmış, bunun üzerine Ruslar isyancı Lehlileri yenerek, Osmanlı topraklarına
kadar kovaladılar. Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş açtı.(1768)


NOT: Lehistanın bağımsız kalması Osmanlı Devleti için çok önemliydi. Çünkü Lehistan Osmanlı Devleti ile
Rusya arasında "tampon devlet" durumundaydı.

Savaş: Rus Ordusu Kırım'ı işgal etti, Eflak ve Boğdan'ı ele geçirdi. Baltık Denizinden Akdeniz'e geçen Rus
donanması 1770 yılında ÇEŞME limanında Osmanlı Donanmasını yaktı.

Sonuç: Ruslarla "Küçük Kaynarca Antlaşması" imzalandı.(1774)
KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI(1774) (I.Abdülhamit Dönemi)
Maddeleri:
1)- Kırım'a bağımsızlık verilecek, Kırım sadece dini bakımdan halifeye(padişah) bağlı kalacak.
2)- Kılburun, Yenikale, Kerç ve Azak Kalesi Ruslara verilecek.
3)- Eflak-Boğdan, Ege adaları ve Gürcistan Osmanlılarda kalacak.
4)- İngiltere ve Fransa'ya verilen Kapitülasyonlar Rusya'ya da verilecek.
5)- Ruslar Osmanlı hakimiyetindeki Ortodoksların koruyucusu (hamisi) olacak.
6)- Ruslar İstanbul'da daimi bir elçi bulundurabileceklerdi.

Küçük Kaynarca'nın Önemi:
Küçük kaynarca'nın en önemli maddeleri Kırım'a bağımsızlık ve Rusların Ortodoksların hamisi sayılması
maddeleridir.
* Kırım'a bağımsızlık verilmesiyle, Ruslar Kırım'ı ele geçirme konusunda önemli bir adım
atmışlardır. Nitekim çok geçmeden, 1783 tarihinde Kırım'ı işgal ederek Rus topraklarına
katmışlardır. Böylelikle Fatih döneminden beri devam eden Karadeniz'deki Türk egemenliği sona
erecektir.
* Ruslar Osmanlı Ortodoklarının koruyucusu olmaları ile, Osmanlı Devletinin iç işlerine sık sık
karışacaklar, böylelikle Balkan milletleri üzerinde etkili olacaklardır.

1787-1792 OSMANLI-RUSYA+AVUSTURYA SAVAŞLARI:
Sebepler:
1- Osmanlı Devleti'nin Kırım'ın Ruslar tarafından işgalini unutamaması. (1783'de II. Katerina Kırım'ı
işgal ederek Rusya'ya kattığını ilan etmiş,binlerce Türk'ü kılıçtan geçirmişti.Osmanlı Devleti bu
olup bittiye ses çıkaramamıştı.)
2- Rusya ve Avusturya Osmanlı Devletinin Balkan topraklarını paylaşma konusunda anlaştılar. Anlaşmaya
göre eğer İstanbul alınırsa "Bizans İmparatorluğu" yeniden kurulacaktı.
Savaş:
Anlaşmayı haber alan Osmanlı Devleti zaten Kırım'ın acısını unutamadığından Rusya'ya savaş ilan
etti. Avusturya'da savaşa katılınca Osmanlı Devleti her ikisine karşı savaşmak zorunda kaldı.
Sonuç:
Avusturya Osmanlı Devletiyle ZİŞTOVİ ANTLAŞMASI'nı imzalayarak (1791) Rusya'yı yalnız bıraktı.
Çünkü: Avusturya, bu sırada çıkan Fransız İhtilalinden olumsuz şekilde etkilenmişti.

NOT: Ziştovi Antlaşmasıyla Avusturya savaştan önceki sınırlarına çekildi. Bundan sonra Avusturya ile
Osmanlı Devleti arasında ciddi bir savaş olmamış, hatta I. Dünya Savaşında Osmanlı Devletiyle
birlikte savaşmıştır.

NOT: Fransız İhtilalinin yaydığı "Milliyetçilik" akımından en çok etkilenen iki devlet Avusturya
ve Osmanlı Devleti'dir.

Ziştovi Antlaşmasından sonra tek başına kalan Rusya ile savaş 1792'ye kadar sürdü. Sonuçta YAŞ
ANTLAŞMASI imzalandı.(1792)
Yaş Antlaşmasıile Osmanlı Devleti Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu kabul etti.
Yaş Antlaşması Osmanlı Devletinin Dağılma Döneminin başlangıcı sayılır.

1798-1801 OSMANLI-FRANSA SAVAŞI (Mısır'ın İşgali)
SEBEPLER:
1789 yılında Fransız İhtilali meydana gelmişti. Fransa Arnavutluk'taki bazı kıyıları ele geçirince
Osmanlı Devleti ile komşu oldu. Fransızlar hem Osmanlı'nın Balkan Milletlerini bağımsız olmaya teşvik
ediyor, hem de sömürgecilik faaliyetine başlıyorlardı. 1798 yılında NAPOLYON BONAPART Mısır'ı işgal
etti. Amacı hem Osmanlı topraklarından pay almak, hem de İngiltere'nin Hindistan'la olan bağlantısını
kesmekti.
SONUÇ:
İngiltere ve Rusya Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldılar. Yeni kurulan "Nizam-ı Cedit" ordusu AKKA
KALESİ önünde Napolyon'u yendi.

NOT: Bu Napolyon'un ilk yenilgisiydi. Nizam-ı Cedit'in ise ilk ve son başarısıydı.

Fransa 1801'de imzalanan EL-ARİŞ Antlaşmasıyla Mısır'dan geri çekilmek zorunda kaldı.

18. YÜZYIL ISLAHAT HAREKETLERİ

AÇIKLAMA:
17. yüzyılda II. Osman(1618-1622), IV.Murat(1623-1640), Kuyucu Murat Paşa, Tarhuncu Ahmet Paşa ve
Köprülüler sülalesinden sadrazamların ıslahatlar yaptıklarını belirtmiştik. Daha çok iç isyanları
bastırmak, asayişi sağlamak, devlet otoritesini yeniden kurmak, maliyeyi düzeltmek, Tımar sistemini
düzeltmek ve Kapıkulu ocaklarını ıslah etmek şeklinde gelişen bu ıslahatlar genel olarak yüzeysel
kaldığından istenen sonuçlara tam olarak ulaşılamamıştı. Daha çok eski devirlerdeki uygulamaların
devamı şeklinde olan ve çok sert tedbirlerle kötülükleri önleme düşüncesine dayanan bu ıslahatlar
kalıcı sonuçlar getirmedi. Devletin eski gücüne ulaşmasını sağlayamadı.

18. YÜZYIL ISLAHATLARININ GENEL KARAKTERİ:
18. yüzyılda daha köklü değişikliklere ihtiyaç duyuldu. Avrupa'nın askeri ve teknik üstünlüğü
görüldü ve kabul edildi. Bu yönde gelişme sağlanmaya çalışıldı. Bu yüzyıldaki Islahatları şöyle
sıralayabiliriz:

1)-LALE DEVRİ ISLAHATLARI(1718-1730):
1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşmasından 1730 yılındaki "Patrona Halil
İsyanı"na kadar geçen döneme Lale Devri denir.
Bu dönemin padişahı III. Ahmet, Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır.

Lale Devrinin Özellikleri:
Bu dönemde Avrupa ile savaş yaşanmamış, barış içinde yaşamak fikri ortaya çıkmıştır. Osmanlı
Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi şehirlere elçiler göndermiştir. Bu
devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar şunlardır:
a)- Matbaa kuruldu. (Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da kuruldu.
Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügatı'dır.)
b)- Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü oluşturuldu.
c)- Yalova'da kağıt, İstanbul'da kumaş ve çini fabrikaları kuruldu.
d)- Yeni Kütüphaneler açıldı. Doğu ve batı eserleri tercüme edildi.
e)- Çiçek aşısı yaygınlık kazandı.
f)- Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
g)- Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelişti.

2)- I.MAHMUT DEVRİ ISLAHATLARI(1730-1754)
Patrona Halil İsyanı sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve yakınları öldürüldü. Padişah III.
Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
Önemli Siyasi Olayları:
a)- 1736-1739 Osmanlı-Rus+Avusturya Savaşları sonucunda BELGRAT Antlaşması imzalandı.
b)- 1740 Yılında Fransızlara verilen Kapitülasyonlar sürekli hale getirildi.
c)- 1746 yılında İran'la Kasr-ı Şirin Antlaşmasındaki sınırları kabul eden antlaşma imzalandı.
Islahatlar:
a)- Humbaracı Ahmet Paşa, Topçu ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yaptı.
b)- Üsküdar'da KARA MÜHENDİSHANESİ (Mühendishane-i Berri Hümayun) adlı bir subay okulu açıldı.

3)- III.MUSTAFA DEVRİ ISLAHATLARI (1757-1774):
III.Mustafa döneminde Lehistan meselesi yüzünden 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı yapıldı. Savaş Osmanlı
Devleti için felaketle sonuçlandı. III. Mustafa kederinden öldü.(1774)
Islahatlar:
a)- "Baron Dö Tot" Sürat topçuları adlı bir birlik kurdu, topçu ve istihkam sınıflarını
yetiştirdi.
b)- Hendeshane adlı okulda denizcilik ve topçuluk eğitimi verildi.(Mühendishane-i Bahri Hümayun)
c)- Maliyede düzenlemeler yapıldı.

4)- I.ABDÜLHAMİT DEVRİ ISLAHATLARI(1774-1789):
III. Mustafa'nın ölümüyle yerine I.Abdülhamit geçti.
Önemli Siyasi Olayları:
a)- Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı.(1774)
b)- 1783'de Ruslar Kırım'ı işgal etti.
c)- 1787-1792 Osmanlı-Rus+Avusturya savaşı başladı. 1789'da ölümüyle yerine III.Selim geçti.
Islahatlar:
a)- İstanbul'da bir istihkam okulu açıldı.
b)- Maliye'de ve askeri alanda ıslahatlara devam edildi.

4)- III.SELİM DEVRİ ISLAHATLARI(1774-1789):
Önemli Siyasi Olayları:
a)- Başa geçtiğinde Osmanlı Devletiyle Rusya+Avusturya savaşı devam ediyordu.(1787-1792)
b)- 1789'da Fransız ihtilali çıktı.
c)- Bunun üzerine Avustuya 1791'de savaştan çekilerek Ziştovi Antlaşmasını imzaladı.
d)- Tek başına kalan Rusya da 1792'de YAŞ antlaşmasını imzaladı.
e)- Napolyon 1798'de Mısır'ı işgal etti. Nizamı Cedit Fransız ordusunu AKKA'da yendi. Fransızlar
Mısır'dan çekildi.
f)- Fransız ihtilalinin etkileri Osmanlı Devletinde görülmeye başlandı. 1804'de Sırp İsyanı çıktı.
g)- 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı başladı.
h)- 1807'de Kabakçı Mustafa Olayı ile tahttan indirildi.
Islahatlar:
III. Selim Döneminde yapılan Islahatlara genel olarak Nizam-ı Cedit(Yeni Düzen) denilmiştir.
a)- Nizam-ı Cedit Ordusunu kurarak, yeniçeri ocağını geri plana düşürdü.(İsveçli subayların
eğittiği bu ordu, Akka'da Napolyon'u yenmeyi başardı.)
b)- Islahat hareketlerine ve Nizam-ı Cedit ordusuna gelir sağlamak amacıyla İRAD-I CEDİT adıyla
yeni bir hazine kurdu.
c)- Kara ve deniz mühendishaneleri genişletildi.
d)- Yeniçeri ve diğer Kapıkulu Ocakları düzene sokuldu.
e)- Tersaneler yenilendi, modern toplar döküldü.
f)- Avrupa'daki gelişmeleri öğrenmek için Paris, Londra,Viyana ve Berlin'de devamlı elçilikler açıldı.
g)- İlmiye sınıfında ve devlet dairelerinde düzenlemeler yapıldı.
h)- Bilim ve sanat eserleri batı dillerinden Türkçe'ye çevrildi.

Bostandere
03-03-2006, 11:59 AM
19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ

19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİNİ SARSAN OLAYLAR:
1)- Sırp İsyanı(1804)
2)- 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşması
3)- Yunan İsyanı
4)- 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması
5)- Mısır Valisi Kavalalı mehmet Ali Paşa'nın İsyanı
6)- Kırım Savaşı(1853-1856)
7)- 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)
II.MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)

SIRP İSYANI (1804)
Sebepleri:
1)- Fransız İhtilalinin Milliyetçilik, bağımsızlık ve hürriyet gibi fikirlerinin sırplar üzerinde
etkili olması
2)- Savaşların Sırbistan toprakları üzerinde geçmesi ve bu savaşlar sırasında Sırbistan'ın sık sık
el değiştirmesi
3)- Sırbistan'daki Yeniçerilerin olumsuz davranışları
4)- Rusyanın kışkırtması
İsyan:
Bu sebeplerden dolayı 1804'de KARA YORGİ liderliğinde Sırplar ayaklandı.


NOT: Osmanlı Devletinde "Milliyetçilik" akımı neticesinde ayaklanan ilk topluluk SIRPLAR'dır.

Sırplarla İlgili Antlaşmalar:
1)- 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı sonucunda Ruslarla imzalanan BÜKREŞ ANTLAŞMASI'nda Sırplara bazı
haklar verildi.
2)- 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda Ruslarla imzalanan EDİRNE ANTLAŞMASI'nda Sırplara
özerklik verildi.
3)- 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayestefanos ve BERLİN ANTLAŞMASI'nda Sırbistan
bağımsızlığına kavuştu.

1806-1812 OSMANLI-RUS SAVAŞI:
Sebepler:
1)- Rusların Sırp isyanını desteklemesi ve Balkan Milletlerini kışkırması.
2)- Rusya'nın Eflak-Boğdan'ı işgal etmesi.
Savaş:
* Rusların Eflak-Boğdan'ı işgal etmesi karşısında Fransa'nın etkisiyle Osmanlı Devleti Rusya'ya
savaş ilan etti. Osmanlı-Fransız yakınlaşması karşısında İngiltere Rusya'nın yanında yer aldı.
* İngilizler Ruslara destek için donanmalarını İstanbul'a gönderdiler. İstanbul'a sadece denizden
yapacakları bir saldırıyla başarılı olamayacaklarını anlayarak geri döndüler. Bu defa Mısır'a
saldıran İngilizleri Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa püskürtttü.
* Fransa 1807'de Rusya ile "Tilsit Antlaşmasını" imzalayarak, dostluk kurdu. Yalnız kalan Osmanlı
Devleti İngiltere'ya yaklaştı. İngiltere ile " Çanakkale (Kale-i Sultaniye)" antlaşmasını
imzaladı.
* Bu arada Ruslar Osmanlı topraklarında ilerliyordu.
* Avrupa'da siyasi ortam yeniden değişti. Fransa ile
Rusya'nın arası yeniden açıldı. Rusya'ya silahlarını çeviren Fransa bu defa Osmanlı Devleti'nin
yanında yer aldı. Fransa'ya güvenemeyen Osmanlı Devleti Rusya ile BÜKREŞ ANTLAŞMASINI imzalayarak
savaşı sona erdirdi.
Sonuç:
Ruslarla BÜKREŞ ANTLAŞMASI imzalandı.(1812)
1)- İki devlet arasında Tuna nehri sınır olacak.
2)- Ruslar Beserabya hariç işgal ettiği yerleri geri verecek.
3)- Sırplara bazı haklar verilecekti.
YUNAN İSYANI
SEBEPLERİ:
1)- Fransız ihtilalinin milliyetçilik, bağımsızlık gibi fikirlerinin etkisi
2)- Rusya'nın ve Avrupa Devletleri'nin kışkırtması
3)- 1804 de kurulan Etniki Eterya Cemiyeti'nin çalışmaları

İSYAN:
1821'de Mora'da başlayan isyan kısa sürede büyüdü. Osmanlı hükümeti Mısır Valisi Mehmet Ali
Paşa'dan yardım istedi. M.Ali Paşa yardım karşılığında II.Mahmut'tan Mora ve Girit valiliklerinin
kendisine verilmesini istedi. Osmanlı ve Mısır donanması isyanı bastırdı ve NAVARİN limanına
çekildi. Ancak Yunan isyanının bastırılması Batılıların işine gelmedi. İngitere, Fransa, Rusya ve
Avusturya Osmanlı devleti'ne ültimatom vererek Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler. Bu
istek reddedilince Osmanlı ve Mısır donanmasını NAVARİN de yaktılar. Rusya Osmanlı'ya savaş ilan etti.

NOT: Navarin olayı Osmanlı Donanmasının yaşadığı 4 felaketten biridir. Birincisi 1571 İnebahtı,
İkincisi 1770 Çeşme, Üçüncüsü 1827 Navarin, Dördüncüsü 1853 Sinoptur.

1828-1829 OSMANLI-RUS SAVAŞI
SEBEPLERİ:
1)- Ruslar'ın sıcak denizlere inmek istemesi
2)- Osmanlının Rusya'dan Navarin'de yakılan donanmanın zararını talep etmesi
3)- Osmanlı'nın Yunanlılar ve azınlıklarla ilgili Avrupa Devletlerinin ve Rusya'nın isteklerini
reddetmesi.
SAVAŞ:
Bu sebeplerden Rusyanın saldırısıyla savaş başladı. Ancak Osmanlı Devleti böyle bir savaşa hazır değildi.
ÇÜNKÜ:
1)- Donanması Navarin'de yakılmıştı.
2)- 1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırılmış, ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE ordusu yeni kurulmuştu.
3)- Yunan ayaklanmasından dolayı bütün Avrupa Osmanlının karşısındaydı.
SONUÇ:
Rusların ilerleyerek doğuda Erzurum'a, batıda Edirne'ye kadar gelmeleri üzerine Osmanlı devleti barış
istedi. Rusyayla EDİRNE ANTLAŞMASI imzalandı.(1829)
EDİRNE ANTLAŞMASI (1829)
Maddeleri:
1)- Eflak-Boğdan ve Sırbıstan'a özerklik verildi.
2)- Yunanistan bağımsız olacaktı.
3)- Rus ticaret gemileri boğazlardan geçebilecekti.
4)- Prut nehri sınır olacaktı.
5)- Osmanlı Devleti savaş tazminatı verecekti.

NOT: Osmanlı Devletinde bağımsızlığını elde eden ilk azınlık YUNANİSTAN'dır.

NOT: Osmanlının Yunan isyanı ve Rus savaşıyla uğraşmasını fırsat bilen Fransa 1830' da
CEZAYİR i işgal etti.

MISIR VALİSİ MEHMET ALİ PAŞA'NIN İSYANI (Denize düşen yılana sarılır.)
SEBEPLERİ:
1)- Yunan isyanının bastırılmasında II. Mahmut'a yardım eden Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya
vaad edilen yerlerin verilmemesi
2)- Mehmet Ali Paşa'nın Navarin olayından sonra padişahtan izin almadan ordu ve donanmasını geri
çekmesi.
3)- 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında yardım istenildiği halde Mehmet Ali Paşa'nın yardım göndermemesi
İSYAN:
II.Mahmut Mehmet Ali Paşa'yı görevden almak için hazırlanırken Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim
Paşa, üzerine gönderilen padişah kuvvetlerini yenerek Konya'ya ilerledi. Bu zor durum karşısında
padişah yabancı devletlerden yardım istedi. İngiltere ve Fransa bu isteğe kayıtsız kaldılar. II.
Mahmut son çare olarak (denize düşen yılana sarılır diyerek) Rusya'dan yardım istedi. Bir Rus
donanması İstanbul boğazını geçerek Büyükdere önlerine demirledi.Osmanlı Rus yakınlaşması İngiltere
ve Fransa'yı telaşlandırdı. Hemen devreye girerek Mehmet Ali Paşa ya baskı yaptılar. Bunun üzerine
Mehmet Ali Paşa ile II.Mahmut arasında KÜTAHYA ANTLAŞMASI imzalandı.(14 Mayıs 1833)
KÜTAHYA ANTLAŞMASI(14 Mayıs 1833)
1)- Mehmet Ali Paşa'ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği de verilecek.
2)- Oğlu İbrahim Paşa'ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana Muhassıllığı (O bölgenin vergilerini
toplama hakkı) verilecek.

NOT: Bu antlaşma Mısır sorununu geçici olarak çözmüş fakat iki tarafta bu anlaşmadan memnun
olmamıştır.

NOT: Kütahya antlaşmasına rağmen kendisini güvende hissetmeyen II.Mahmut Rusyayla HÜNKAR İSKELESİ
antlaşmasını imzalamıştır.(1833)

HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI (8 Temmuz 1833)
1)-Osmanlı bir saldırıya uğrarsa Ruslar asker ve donanma gönderecek, ancak masrafları Osmanlı
ödeyecek.
2)-Rusya bir saldırıya uğrarsa Osmanlı boğazları kapatacak. (İngiltere ve Fransa'ya karşı)
3)-Bu antlaşma 8 yıl sürecek.
ÖNEMİ:
1)-Rusya bu antlaşmayle boğazlar üzerinde büyük avantaj sağlayıp,Karadenizdeki güvenliğini artırmış
oldu.
2)-Bu antlaşmayla BOĞAZLAR MESELESİ ortaya çıkmıştır.
3)-Bu antlaşma Osmanlının boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını TEK BAŞINA kullandığı son
antlaşmadır.

NOT: Osmanlı Devleti Mısır ve Boğazlar meselesinde İngiltere'nin desteğini kazanmak için İngiltere
ile 1838 BALTA LİMANI Antlaşmasını imzalamıştır.Bu antlaşma ile İngiltereye çok geniş ekonomik
haklar verilmiş, Osmanlı ülkesinde tekel sistemi ve iç gümrük yönetimi kaldırılmış böylece Osmanlı
ekonomisinin çöküşü hızlanmıştır.

AÇIKLAMA: Kütahya antlaşması fazla uzun sürmedi. 1839'da Mehmet Ali Paşa bağımsızlığını ilan etti. Oğlu
İbrahim Paşa üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetlerini NİZİP'te yendi.İngiltere ve Fransa Hünkar
İskelesi antlaşmasına dayanarak Rusyanın boğazlara egemen olmasından çekindiklerinden hemen
devreye girerek MISIR konusunda Londra'da uluslararası bir konferans düzenlendi.

NOT: Nizip yenilgisi haberi İstanbul'a gelmeden II. Mahmut ölmüş, yerine Abdülmecid padişah
olmuştur.

II.MAHMUT DÖNEMİNDE ASKERİ ALANDA YAPILAN ISLAHATLAR:
1)-Alemdar Mustafa Paşa,Nizam-ı Cedit ordusunun yerine Sekban-ı Cedit Ordusunu kurdu.
2)-II.Mahmut Alemdar Mustafa Paşanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Ceditin yerine EŞKİNCİ OCAĞINI kurdu.
3)-1826'da Yeniçeri Ocağını kaldırarak(Vakayı Hayriye Olayı) yerine ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE
ordusu kuruldu.
4)-Yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu tümen, tabur, bölük gibi birliklere ayrıldı.
Eğitimi için Prusya'dan subaylar getirildi. Avrupaya subaylar gönderildi.
ABDÜLMECİT DÖNEMİ(1839-1861)

LONDRA KONFERANSI (1840) (Mısırla ilgili)
Katılan Devletler: İngiltere,Avusturya,Prusya,Rusya ve Osmanlı Devleti
Maddeleri:
1)-Mısır Valiliği,babadan oğula geçmek üzere Mehmet Ali Paşa'ya verilecek, fakat hukuki yönden
Osmanlı'ya bağlı kalacak.
2)-Mısırda vergiler padişah adına toplanacak, dörtte biri İstanbul'a gönderilecek.
3)-Suriye,Adana ve Girit Osmanlı'ya geri verilecek.


NOT: Bu anlaşmayla Mısır iç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı'ya bağlı imtiyazlı bir eyalet
haline geldi.

LONDRA KONFERANSI (1841) (Boğazlarla ilgili):
Hünkar antlaşmasının süresi bitince Londra'da bir konferans toplandı. Toplantıya İngiltere,
Rusya,Fransa, Avusturya, Prusya ve Osmanlı Devleti katıldılar. Londrada imzalanan boğazlar
sözleşmesine göre;
Boğazlar Osmanlı Devleti'nin olacak,ancak Osmanlı barış halindeyken boğazlar bütün savaş gemilerine
kapatılacaktı.

ÖNEMİ:
1)-Bu sözleşme ile boğazlar,devletlerarası bir statü kazandı.
2)-Osmanlının boğazlar üerindeki hükümranlık haklarına kısıtlama getirilmiştir.
3)-Rusya boğazlar üzerindeki üstünlüğünü kaybederken, Fransa ve İngiltere Akdenizdeki güvenliklerini
artırmışlardır.

TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839)
Padişah: Abdülmecid Sadrazam:Mustafa Reşid Paşa
Tanzimat Fermanının İlan Sebepleri:
1)-Avrupalı Devletlerin iç işlerimie karışmasına engel olmak.
2)-Mısır ve Boğazlar konusunda Avrupalı Devletlerin desteğini kazanmak.
3)-Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavuşturma isteği

Bu nedenlerden dolayı 3 Kasım 1839 da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayunu) ilan edildi.

NOT: Tanzimat Fermanının ilanıyla Osmanlı tarihinde yeni bir dönem açılmış(Tanzimat Devri) ve bu devir
1876'ya kadar devam etmiştir.

Tanzimat Fermanında yer alan konular:
1)-Azınlıkların, can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.
2)-Vergi sistemi yeniden düzenlenerek, herkesten gelirine göre vergi alınacak.
3)-Askerlik OCAK görevinden, VATAN görevi haline getirilecek. Azınlıklarda askere alınacak.
4)-Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek.

Tanzimat Fermanının Özellikleri:
1)-En önemli özelliği padişahın yetkilerini sınırlandırması ve kanunların her gücün üstünde
olduğunun ifade edilmesidir.
2)-Tanzimat Fermanı ANAYASACILIĞA ve DEMOKRASİYE(hukuk devletine, yani hukukun üstünlüğü esasına
dayanan devlet anlayışına)geçişin (BATILILAŞMANIN) ilk aşamasıdır.
3)-Bu fermanın hazırlanmasında halkın bir rolü ve baskısı yoktur. Padişah Abdülmecit, Mustafa Reşid
Paşanın telkiniyle Mısır meselesinde Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak için bu fermanı
ilan etmiştir.

KIRIM SAVAŞI (1853-1856)
SEBEPLERİ:
1)-Rusyanın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri. (Rusya Osmanlıyı HASTA ADAM olarak nitelendiriyor ve
ölmeden topraklarının paylaşılmasını istiyordu. İngiltere Osmanlının toprak bütünlüğünden yana
olduğunu belirterek bu isteği reddedince Rusya tek başına hareket etti.)
2)-Kutsal Yerler Meselesi:Rusya İstanbul'a bir elçi göndererek Ortodoks kilisesinin kutsal yerlerle
ilgili isteklerinin onaylanmasını istemiş,Osmanlı bu isteği reddetmişti.
3)-Rusya'nın 1848 İhtilallerinin Avrupa'da meydana getirdiği karışıklıklardan yararlanmak istemesi.
(Avusturya'ya karşı bağımsızlık savaşı veren Macarlar Avusturya ve Rusya birlikleri tarafından
yenilmişti. Rusya Osmanlıya sığınan bu Macarların iadesini istemişti.)
Bu sebeplerden dolayı savaş Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1853'de başladı. Osmanlı
donanması SİNOP'ta Ruslar tarafından yakıldı. 1854'te İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'nin
yanında yer aldı. Sivastopol kalesi kuşatılarak alındı. Yenilen Rusya ile PARİS ANTLAŞMASI
imzalandı.(1856)

NOT: Kırım Savaşında İngiltere, Fransa,Sardunya ve Piyomento Osmanlı Devletinin yanında savaşa
girdi. Avusturya ise Eflak-Boğdan'ı işgal ederek destek verdi.

NOT: Osmanlı Devleti ilk dış borcu Kırım savaşı sırasında İngiltere'den aldı.(1854)

NOT: Osmanlı Devleti Paris anlaşması sırasında Avrupalı devletlerin tam desteğini kazanmak için
azınlıklara geniş haklar tanıyan ISLAHAT FERMANINI ilan etti.

PARİS ANTLAŞMASI(1856):
Katılan devletler:Osmanlı,Rusya,İngiltere, Fransa, Piemento, Sardunya, Avusturya ve Prusya
MADDELERİ:
1)-Osmanlı Devleti bir Avrupa Devleti sayılacak ve toprakları Avrupa Devletlerinin koruyuculuğu
altında kalacak.
AÇIKLAMA :Bu madde Osmanlının egemenlik haklarına gölge düşürmesine rağmen, bir süre Rus
tehlikesini ortadan kaldırmıştır.
2)-Boğazlar konusunda 1841 boğazlar sözleşmesi geçerli olacak.
3) Rusya ve Osmanlı Devleti Karadenizde savaş gemisi ve tersane bulundurmayacak.

AÇIKLAMA:Kırım Savaşına katılan İngiltere'nin en büyük kazancı Rusya'nın Karadeniz'deki
tersane ve gemilerinin kaldırılmasıdır. Böylece Akdeniz'i tehdit edebilecek
Rusyanın etkinliğini kırmış,çıkarlarının devamını sağlamıştır.

AÇIKLAMA:Kırım Savaşından sonra Rusya sıcak denizlere inmek için başka bir yol arayarak
Balkanlarda PANSLAVİZM politikasına ağırlık vermiştir.

AÇIKLAMA:Osmanlı Devleti Savaşı kazanmasına rağmen anlaşmanın Karadenizle ilgili maddesi ve
Islahat yapma zorunluluğu anlaşmanın olumsuz yönleridir.

KIRIM SAVAŞININ ÖNEMİ:
1)-Avrupalılar ilk defa Kırım savaşında Osmanlı Devletine tam destek verdiler.
2)-Osmanlı Devleti İlk defa dış borç aldı.
3)-Osmanlı Donanması 4. kez Sinopta yakıldı. (İnebahtı,Çeşme,Navarin ve Sinop)
4)-Osmanlı Devleti Islahat Fermanını yayınladı.

ISLAHAT FERMANI(1856)
Dış Gelişme: Kırım Savaşı Padişah: Abdülmecid

Paris anlaşması görüşmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmişti.(1856)
Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlaşmasında da yer aldı.

AÇIKLAMA: Islahat Fermanı kaynağını ve ortaya çıkış nedenini yabancı devletlerden almaktadır. Bu
Fermanın esasları Fransa'nın ısrarı ile Avusturya,İngiltere ve Fransa tarafından
belirlenmiştir. Osmanlı Devleti Paris antlaşması şartlarını lehine çevirmek için bu fermanı
ilan etmiştir.
ISLAHAT FERMANINININ MADDELERİ:
1)-Din ve mezhep hürriyeti sağlanarak azınlıklara okul,kilise ve hastane açma hakkı verilecek.
2)-Azınlık ve yabancılara küçük düşürücü sözler söylenmeyecek
3)-Azınlıklar da bütün devlet memurluklarına girebilecek.
4)-Askerlik işleri yeniden düzenlenecek,azınlıklardan askerlik için bedel kabul edilecek.
5)-Vergi sistemi yeniden düzenlenecek. İltizam usulü kaldırılacak.
6)-Mahkemelerde herkes inancına göre yemin edecek, karma mahkemeler kurulacak.

AÇIKLAMA: Islahat Fermanı müslümanlar ile hırıstiyanlar arasında eşitlik sağlamayı amaçlayan bir
belgedir.
ABDÜLAZİZ DÖNEMİ(1861-1876)
Bu Dönemde olan önemli olaylar:
1)-Rusyanın Balkanlarda panslavizm idealini yaymaya başlamasıyla isyanlar başlamıştır.
(Sırp,Karadağ,Bosna-Hersek,Romen(Eflak-Boğdan) ve Bulgar isyanları ortaya çıkarak "Balkan
Bunalımı"na zemin hazırlandı.
2)-Girit'teki Rumlar ayaklanarak Yunanistan'a bağlanmak istediler. Avrupalıların duruma müdahalesiyle
Osmanlı Devleti HALEPA FERMANI'nı ilan etmiş ve Giritlilere vergi muafiyeti getirilmiştir.
3)-Mısır Hidivi(valisi) İsmail Paşa'nın gayretleri ve Fransa'nın desteğiyle 1869'da Süveyş Kanalı
açılmış, böylece coğrafi keşiflerle önemini yitiren Mısır ve Akdeniz yeniden canlanmıştır.

NOT: Bu durum Avrupalı devletlerin Mısıra sahip olma arzunu artırmıştır.

4)-Beylerbeyi ve Çırağan sarayları yapılmıştır.
5)-Avrupalı Devletler azınlıklarla ilgili ağır istek ve tehditlerden oluşan BERLİN MEMARANDUM'unu ilan
ettiler.
6)-Avrupada önemli gelişmeler görülmüş, İtalya(1870), ve Almanya(1871) siyasi birliklerini tamamlayarak
siyasi güç olarak ortaya çıktılar.
7)-Abdülaziz, GENÇ OSMANLILAR tarafından tahttan indirilmiş, yerine V.MURAT getirilmiştir.(Abdülaziz
tahttan indirildikten sonra Feriye Sarayın'da hapis hayatı yaşadı.Burada damarları kesik vaziyette
bulundu.)
V.MURAT DÖNEMİ
V. Murat Abdülaziz'in tahttan indirilmesi sonucu padişah oldu.(1876) Ancak sağlığının yerinde
olmadığı görüldü. Bu durum karşısında başta Mithat Paşa olmak üzere önde gelen devlet adamları
V. Murat'ın yerine Meşrutiyeti ilan etme sözü veren II.Abdülhamit'i tahta çıkardılar.


II.ABDÜLHAMİT DÖNEMİ (1876-1909)
I.MEŞRUTİYETİN İLANI1876)
Padişah: II.Abdülhamit
İlanda Etkili Olan Grup: Jön Türkler(Genç Osmanlılar)
Savundukları Düşünce: Osmanlıcılık
Meşrutiyet nedir: Krallık yada padişahlıkla yönetilen ülkelerde kralın yanında bir meclisin
(parlamento) bulunmasıdır.

Meşrutiyeti ilan etmeye söz veren Sultan II. Abdülhamit verdiği sözü yerine getirerek Mithat ve Sait
Paşaların hazırladığı KANUN-İ ESASİ'yi (anayasa) kabul ederek Meşrutiyeti ilan etmiştir.(23 Aralık 1876)

KANUN-İ ESASİYE GÖRE:
Osmanlı Meclisi AYAN ve MEBUSAN meclislerinden oluşacaktı. Ayan Meclisini Padişah Mebusan Meclisini
ise halk seçecekti.(18 bin Yahudi bir, 107 bin hırıstiyan bir, 133 bin müslüman bir milletvekili
seçecekti.) Seçilen milletvekilleri 20 Mart 1877'de toplanarak çalışmalarına başlamıştır. Bu arada
Rusların bazı tavizler istemesi üzerine Meclis Rusya'ya karşı savaş ilanına karar vermiştir. Bu
savaşta Osmanlı Devletinin büyük kayıplar vermesi üzerine Abdülhamit Kanun-i Esasinin 113.maddesine
dayanarak 14 Şubat 1878'de meclisi kapatmıştır.Böylece "Birinci Meşrutiyet" sona ermiştir.

NOT: I.Meşrutiyetle halk, ilk olarak dolaylı da olsa yönetime katılmıştır.

NOT: I.Meşrutiyetin ilanını hızlandıran en önemli dış gelişme,1876 da İstanbulda toplanan TERSANE
KONFERANS'ında Avrupalıların azınlıklarla ilgili isteklerine engel olunmak istenmesidir.

İSTANBUL (TERSANE) KONFERANSI (1876) :
Rusyanın Panslavist politikasıyla Osmanlı Devleti üzerinde baskı kurmaya başlaması İngiltere'nin
çıkarlarına aykırıydı. Bu yüzden İngiltere Balkan Milletlerinin sorunlarına çözüm bulmak amacıyla
İstanbul'da Milletlerarası bir konferansın toplanmasını sağladı.Konferansa Osmanlı Devletinin yanısıra
İngiltere, Rusya,Fransa,Avusturya ve İtalya katıldı. İstanbul Konferansı çalışmalarına başladığı
sırada Osmanlı Devleti I.Meşrutiyeti ilan ederek konferansı etkisiz hale getirmeye çalışdı.

NOT: Osmanlı Devleti bu hareketiyle, konferans kararları üzerinde olumlu bir etki yapmak amacındaydı.
Çünkü meşrutiyet rejimi içinde Osmanlı vatandaşı olan Yahudi ve Hırıstıyanlar da Meclisi Mebusana
temsilci göndererek yönetime katılabilecek ve haklarını arayabileceklerdi. Bu yüzden Osmanlının
Balkanlar'da ıslahat yapmasına artık gerek yoktu. Ancak Avrupa Devletleri bunu ciddiye almadılar
ve konferansta aşağıdaki kararları aldılar.

Tersane Konferansı Kararları:
1)-Sırbıstan ve Karadağ'ın toprakları genişletilecek,
2)-Bulgaristan ve Bosna-Hersek'e özerklik verilecek.
Osmanlı Devleti bu kararları kabul etmeyince konferans dağılmış ve daha sonra Londra'da tekrar bir
araya gelen Avrupa Devletleri benzer kararlar alarak Osmanlı'nın bu kararlara uymasını istemişlerdir.

1877-1878 OSMANLI-RUS SAVAŞI (93 HARBİ)
SEBEPLERİ:
1)-İstanbul(Tersane) ve Londra Konferansı kararlarının Osmanlı tarafından kabul edilmemesi
2)-Rusya'nın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme çabası

Rusya bu sebeplerden birincisini gerekçe göstererek Osmanlı Devletine savaş ilan etti.

SAVAŞ:
Ruslar doğuda Erzurum'a kadar ilerlediler. Rus ordusu AZİZİYE Tabyalarında GAZİ AHMET MUHTAR PAŞA
tarafından durduruldu.
Balkanlarda ise Ruslar Tuna'yı aşıp PLEVNE önlerine geldiler. Plevne'de GAZİ OSMAN PAŞA önemli
başarılar kazandı. Ancak daha sonra Plevne düştü. Ruslar Edirneyi alarak Çatalca önlerine kadar
geldiler.Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. İki taraf arasında AYESTEFANOS(Yeşilköy)
ANTLAŞMASI imzalandı.

AYESTEFANOS ANTLAŞMASI(3 MART 1878)
MADDELERİ:
1)-Sırbıstan,Karadağ ve Romanya tam bağımsız olacak ve sınırları genişletilecek.
2)- Büyük bir Bulgaristan krallığı kurulacak.
3)- Batum,Kars,Ardahan ve Doğu Beyazıt Ruslara verilecek.
4)- Girit ve ERMENİLERİN oturduğu yerlede ıslahat yapılacak.
5)- Bosna-Hersek'e özerklik verilecek.
6)- Teselya Yunanistan'a verilecek.
7)- Osmanlı Rusyaya 30 milyon altın savaş tazminatı ödeyecek.


NOT: Bu anlaşma Rusya'ya sıcak denizlere inme konusunda Balkan ve Doğu koridorunu açmıştır. Bu durum
Avrupa devletlerin tepkisine neden olmuş, Rusya yeni bir savaşı göze alamadığından BERLİN'de bir
kongre toplanmasını kabul etmiştir.

NOT: AYESTEFANOS ANTLAŞMASI yürürlüğe girmemiş,bunun yerine Berlin antlaşması imzalanmıştır.

NOT: Osmanlı Devleti'nin imzalayıpta uygulamaya konulmayan iki antlaşma AYESTEFANOS ve SEVR'dir.

BERLİN KONGRESİ VE BERLİN ANTLAŞMASI(1878):

Kongreye Katılan Devletler: Osmanlı,Rusya,İngiltere,Fransa, Avusturya, İtalya ve Almanya.


NOT: Bu sırada İngiltere, Osmanlı Devletine KIBRIS'ın kendisine bir ÜS olarak verilmesi durumunda
kongrede Osmanlı Devletini savunacağını söyledi. Osmanlı İngiltere'nin bu isteğini kabul etmek
zorunda kaldı.

BERLİN ANTLAŞMASININ MADDELERİ (1878):

1)- Ayestefanos Antlaşmasıyla kurulan BULGAR KRALLIĞI üçe ayrıldı:
a)-Asıl Bulgaristan: Osmanlı Devletine vergi veren bir prenslik haline getirildi.
b)-Makedonya: Islahat yapılmak şartıyla Osmanlıya bırakıldı.
c)-Doğu Rumeli: Osmanlıya bağlı kalacak,ancak hırıstiyan bir vali tarafından yönetilecek.
2)-Sırbıstan,Romanya,Karadağ bağımsız olacak.
3)-Bosna-Hersek Osmanlı toprağı sayılacak, yönetimi geçici olarak Avusturya'ya bırakılacak.
4)-Kars,Ardahan ve Batum Ruslara, Doğu Beyazıt Osmanlı'ya verilecek.
5)-Teselya Yunanistan'a verilecek.
6)-Ermenilerin oturduğu yerlerde ve Girit adasında ıslahatlar yapılacak.
7)-Osmanlı Rusya'ya 60 milyon altın savaş tazminatı verecek.

ÖNEMİ:
1)- Osmanlı'nın dağılma süreci hızlandı.
2)- Bu antlaşma ile İngiltere de Osmanlı topraklarının parçalanmasına katıldı.Bu yüzden Osmanlının
dış politikasında İngiltere'den boşalan yeri ALMANYA almaya başladı.
3)- ERMENİ MESELESİ ilk defa uluslararası bir antlaşmada yer almış, Ermeni Meselesi Ermenilerin değil
Osmanlı'yı parçalamak isteyen devletlerin meselesi olarak ortaya çıkmıştır. Berlin Antlaşması,
ERMENİ Meselesinin BAŞLANGICI olarak kabul edilmektedir.
4)- Osmanlının 19. yy.da en çok toprak kaybettiği antlaşmadır.
5)- Anlaşmadan en karlı çıkan, Bosna Hersek üzerinde haklar elde eden Avusturya ve Kıbrısı üs olarak
alan İngiltere'dir.

BERLİN ANTLAŞMASI SONRASI GELİŞMELER:

1)-KIBRIS'IN İNGİLİZLERE ÜS OLARAK VERİLMESİ: Berlin kongresi sırasında Osmanlının çıkarlarını savunması
karşılığı İngiltere'ye Kıbrısta üs kurma sözü verilmişti. Berlin Antlaşmasından sonra KIBRIS üs
olarak İngilizlere verildi.(1878)
NOT: İngiltere böylelikle Süveyş kanalını kontrol etme imkanına kavuşmuştur. Osmanlının I.Dünya
savaşına girmesiyle İngiltere, Kıbrısı toprakların kattığını açıkladı.
2)-DÜYUN-U UMUMİYE İDARESİNİN KURULMASI(1881):Osmanlı Devleti dış borç ve faizlerini ödeyemeyince
alacaklı devletler bu idareyi kurmuşlardır. Bu idare dış borçları doğrudan toplamak suretiyle
kurulan yabancı bir mali kontroldü. Bu da Osmanlı Devletinin ekonomik bağımsızlığına gölge
düşürmüştür.
3)-TUNUS'UN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGALİ(1881): Fransa'nın Tunus'u işgalini Osmanlı Devleti sadece
protesto edebilmiştir.(Fransa hatırlanacağı gibi 1830 yılında da Cezayiri işgal etmişti.)
4)-MISIR'IN İNGİLİZLER TARAFINDAN İŞGALİ(1882): İngilizler Süveyş Kanalının açılmasıyla önemi daha da
artan MISIR'ı 1882'de işgal ettiler.
5)-DOĞU RUMELİ'NİN BULGAR PRENSLİĞİ İLE BİRLEŞMESİ(1885): Doğu Rumeli Bulgarlarının Bulgar Prensliği ile
birleşmek için ayaklanmaları sonucu yapılan görüşmelerde Osmanlı Devleti bu bölgenin Bulgar
Prensliğine bağlanmasını kabul etti (1885)
6)-GİRİT SORUNU VE OSMANLI-YUNAN SAVAŞI: Yunanistan'ın Giritin iç işlerine karışması ve burada çıkan
ayaklanmayı desteklemesi sonucu OSMANLI-YUNAN savaşı çıktı.
Yapılan DÖMEKE MEYDAN SAVAŞINI kazanan Osmanlı kuvvetlerine Atina yolu açıldı. Ancak Avrupa
Devletlerinin müdahale etmesi üzerine İSTANBUL ANTLAŞMASI imzalandı.(1897)
Buna göre Girit'e özerklik verilmiş, ayrıca yönetimi Yunanlı bir Prense verilmiştir.

NOT: Bu antlaşma ile Giritin yönetimi elimizden çıkmış, II.Meşrutiyet sırasında Girit Yunanistan
tarafından işgal edilmiş,Balkan Savaşı sonucu imzalanan Atina Antlaşmasıyla da Girit'in
Yunanistan'a ait olduğu kabul edilmiştir.

7)-BOSNA HERSEK'İN AVUSTURYAYA BAĞLANMASI(1908): Berlin Antlaşmasında Bosna Hersek'in yönetimi geçici
olarak Avusturyaya bırakılmıştı. II. Meşrutiyetin ilanı sırasında Avusturya Bosna-Hersek'i
topraklarına kattığını açıkladı. Osmanlı bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
8)-BULGARİSTANIN BAĞIMSIZLIĞINI KAZANMASI(1908): II.Meşrutiyetin ilanı ile oluşan karışıklıklardan
yararlanan Bulgarlar bağımsızlıklarını ilan ettiler.Rusya'nın araya girmesiyle Osmanlı Devleti bu
durumu kabul etmek zorunda kaldı.
9)- II.MEŞRUTİYET'İN İLANI(1908):
Padişah: II.Abdülhamit
İlanında Etkili Olan Grup: İttihat ve Terakki
Savunulan Düşünce: Türkçülük
14 Şubat 1878'de Sultan Abdülhamit'in meclisi kapatmasıyla şahsi idare dönemi başlamış ve 1908
yılına kadar 30 yıl sürmüştür. Bu dönem içinde Sultan Abdülhamit'e karşı olanlar, meşrutiyeti
yeniden ilan etmek amacıyla bir takım cemiyetler kurmuşlardır. Bu cemiyetler içinde en önemlisi
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ'dir.
Selanik'te İttihat ve Terakki yanlısı subayların ayaklanması sonucu II.Abdülhamit meşrutiyeti tekrar
ilan etmiştir.(1908)
II. Meşrutiyetin ilanı sorunları çözmeye yetmedi. İçte ve dışta yeni sorunlar çıktı. Bu dönemde
kurulan siyasi partilerin mevcudiyeti partizan çekişmeleri yarattı.
10)- 31 MART OLAYI (13 NİSAN 1909): İstanbulda AVCI TABURLARININ başlattığı meşrutiyet karşıtı
ayaklanmadır.
31 Mart Olayının Sonuçları:
1)- Mahmut Şevket Paşa komutasındaki HAREKET ORDUSU İstanbul'a gelerek ayaklanmayı bastırmıştır.
(M.Kemal bu orduda Kolağasıdır.)
2)- II.Abdülhamit tahttan indirilmiştir.Yerine V.Mehmet Reşat padişahlığa getirilmiştir.
3)- Kanun-i Esasinin bazı maddeleri değiştirilmiştir.

NOT: II.Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle Osmanlı Devleti Yönetiminde İTTİHAT VE TERAKKİ DÖNEMİ
başlamış,bu dönem 1918'de imzalanan Mondros ateşkes Antlaşmasına kadar sürmüştür.Bu geçen 9
yıl içinde Osmanlı Devleti Trablusgarp, Balkan ve I.Dünya Savaşlarını yaşamış ve çok ağır
yenilgiler almıştır.

I. VE II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI:

1)- OSMANLICILIK: Tanzimat döneminin sonlarına doğru bazı Osmanlı Aydınları GENÇ OSMANLILAR adıyla bir
cemiyet kurdular. Bunların amacı Fransız ihtilali sonucu yayılan "Milliyetçilik" akımının Osmanlı
Devleti üzerinde etkisini kırmaktı. Bunun için dil,din ve ırk farkı gözetmeksizin herkesin eşit
haklara sahip olmasını savunuyorlardı. Bu milletlere yönetimde temsil hakkı verilirse Osmanlı
Devletinden ayrılmayacaklarını düşünüyorlardı.
2)-İSLAMCILIK(PANİSLAMİZM): Genç Osmanlıların(jön Türkler) Osmanlıcılık fikrine karşı II. Abdülhamit
bu düşünceyi savunmuştur. Padişahın bunda iki amacı vardı:
Dar anlamda: İmparatorluğu korumak ve devam ettirmek.
Geniş anlamda: Hilafet çatısı altında dünya İslam birliğini sağlamaktı.
Bu düşünceyi savunanlara göre din ile millet birdir. Hangi milletten olursa olsun
müslümanların halifenin etrafında birleşmesi gerekir.

NOT:İslamcılık düşüncesi de Osmanlıcılık gibi Milliyetçilik akımı karşısında etkili olamamıştır.
Bunun en açık kanıtı da I.Dünya savaşında Halifenin Cihad çağrısına müslüman Arapların
uymamasıdır.
3)-TÜRKÇÜLÜK: İslamcılık ve Osmanlıcılık düşüncelerinin geçerli olduğu dönemlerde pek yaygınlaşamadı.
Özellikle II.Meşrutiyet döneminde güç kazandı. Türkçülük düşüncesinin öncülerine göre devlet ancak
dili, soyu ve ülküsü bir olan topluma dayanılarak sürdürülebilirdi.
Türkçülük akımı ZİYA GÖKALP'in katkılarıyla ilmi bir içerik kazanmışdır.
4)-BATICILIK: İlk olarak askeri alanda başlayan batılılaşma hareketi, daha sonra devlet ve toplum
hayatında da etkisini gösterdi.

V.MEHMET REŞAT DÖNEMİ (1909-1918)

TRABLUSGARP SAVAŞI1911)
AÇIKLAMA: XX. yy. başında Kuzey Afrikada sadece Trablusgarp Osmanlı egemenliğinde kalmıştı.(Daha önce
Cezayir'i ve Tunus'u Fransızlar,Mısır'ı da İngilizler işgal etmişlerdi.)
SEBEP: İtalya'nın gelişen sanayisi için hammadde ve pazar arayışı, bunun içinde Osmanlının elindeki
Trablusgarp'a asker çıkarmaları.
SAVAŞ: Osmanlı Devleti Trablusgarp'a(Libya) karadan asker gönderemiyordu. Çünkü Mısır İngilizlerinolduğundan kara yolu bağlantısı kesikti. Osmanlı Donanması İtalyan donanmasından zayıf
olduğundan denizdenden de Trablusgarp'a müdahale edemedi. Bu yüzden aralarında M.Kemal ve EnverBey'in de bulunduğu gönüllü subaylar bölgeye giderek burada İtalyanlara karşı başarılı savaşlaryaptılar. (Tobruk,Derne,Bingazi)

SEBEP: İtalya'nın gelişen sanayisi için hammadde ve pazar arayışı, bunun içinde Osmanlının elindeki
Trablusgarp'a asker çıkarmaları.
SAVAŞ: Osmanlı Devleti Trablusgarp'a(Libya) karadan asker gönderemiyordu. Çünkü Mısır İngilizlerin
olduğundan kara yolu bağlantısı kesikti. Osmanlı Donanması İtalyan donanmasından zayıf
olduğundan denizdenden de Trablusgarp'a müdahale edemedi. Bu yüzden aralarında M.Kemal ve Enver
Bey'in de bulunduğu gönüllü subaylar bölgeye giderek burada İtalyanlara karşı başarılı savaşlar
yaptılar. (Tobruk,Derne,Bingazi)

Trablusgarp'ı ele geçirmekte zorlanan İtalyanlar Oniki Ada ve Rodos'u işgal ettiler. Bu
sırada Balkan Savaşı patlak verince Osmanlı Devleti barış imzalamak zorunda kaldı.

SONUÇ: İtalyanlarla UŞİ(Ouchy)ANTLAŞMASI imzalandı.(1912)
Maddeleri:
1)- Trablusgarp İtalya'ya verildi.
2)- Oniki Ada ve Rodos geçici olarak İtalya'ya bırakıldı.(Balkan Savaşı sırasında
Yunanlıların eline geçmesin diye)

NOT: İtalyanlar Balkan Savaşından sonra sözlerinde durmayarak adalardan çekilmediler. II. Dünya
Savaşından sonra adalar Yunanistan'a geçti.

UŞİ ANTLAŞMASININ ÖNEMİ:
Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti Kuzey Afrikadaki son toprağını da kaybetti.

BALKAN SAVAŞLARI:

Sebep: Rusyanın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme düşüncesi doğrultusunda Balkan
Devletlerini Osmanlıya karşı kışkırtması.

AÇIKLAMA: İngiltere, Osmanlı-Almanya yakınlaşmasından rahatsızlık duyuyordu. Çünkü Almanya hem
Avrupa'nın güçlü bir devleti hem de İngiltere'nin sömürgelerine göz diken bir tavırda idi.
İngiltere Almanya tehlikesine karşı daha zayıf durumda olan Rusya'yı kullanmaya karar verdi.
1908 yılında Estonya'nın başkenti REVAL'de yapılan görüşmelerden sonra İngiltere Rusya'yı
Balkan ve Osmanlı politikasında serbest bıraktı. Yani Rusya boğazları ele geçirebilecek,
İngiltere buna ses çıkarmayacaktı. Fırsatı değerlendiren Ruslar Balkan Devletlerini Osmanlı
Devletine karşı kışkırttılar.
I.BALKAN SAVAŞI:
SAVAŞ: * Rusların kışkırtmasıyla Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan aralarında anlaşarak
Osmanlı Devletine savaş açtılar.
* Osmanlı Ordusunun bir bölümü savaştan önce terhis edilmişti. Bu duruma bir de subaylar
arasındaki siyasi çekişmeler eklenince Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenildi.
* Makedonya,Batı Trakya,Edirne ve Kırklareli işgal edildi. Arnavutluk bağımsızlığını ilan
etti.

NOT: Balkanlarda Osmanlıdan ayrılarak bağımsız olan son devlet ARNAVUTLUK'dur.


SONUÇ: Balkanların yeni haritasını belirlemek amacıyla LONDRA KONFERANSI toplandı.(1912) Londra
Konferansında Osmanlı devleti Midye-Enez çizgisinin batısında kalan topraklarını kaybetti.
(Makedonya, Batı Trakya, Edirne, Kırklareli). Ayrıca Bozcada ve Gökçeada dışındaki bütün Ege
adaları Yunanistan'a geçti.

II. BALKAN SAVAŞI:
SEBEP: I.Balkan savaşında ençok toprağı Bulgaristan almıştı. Bu durumdan memnun olmayan Yunanistan,
Sırbıstan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan'a savaş açtılar. Bu durumdan faydalanan Osmanlı
Devleti'de savaşa girerek Edirne ve Kırklareli'yi Bulgarlardan geri aldı.

NOT: I.Balkan Savaşı Osmanlı Devletine karşı, II. Balkan Savaşı ise Bulgaristana karşı yapılmıştır.

SONUÇ: Osmanlı Devleti Bulgaristan ile İSTANBUL, Yunanistan ile ATİNA Anlaşmalarını imzaladı.(1913)

NOT: İstanbul ve Atina Antlaşmalarında Bulgaristan ve Yunanistanda yaşayan Türklere "Azınlık"
statüsü verildi.

NOT: Balkan Savaşlarından sonra Talat,Cemal ve Enver Paşaların devlet idaresindeki etkinliği
arttı.(Üç Paşa Devri)

I.DÜNYA SAVAŞI(1914-1918)

SEBEPLERİ:
1)-EKONOMİK SEBEPLER: Almanya ve İtalya'nın gelişen sanayileri için hammadde ve pazara ihtiyaç
duymaları, bu nedenle İngiltere ve Fransanın sömürgelerine göz dikmeleri
2)-SİYASİ SEBEPLER:
a)-Fransanın 1871'de kaybettiği Alsas-Loren Bölgesini Almanlardan geri almak istemesi.
b)-Avusturya-Macaristan imparatorluğu'nun Rusların Panslavist politikasından rahatsız olması.
c)-Devletler arası Gruplaşmalar:Savaştan önce yukardaki sebeplerden dolayı devletler birbirlerine
karşı ittifaklar kurdular:

İTTİFAKLAR

ÜÇLÜ İTİLAF DEVLETLERİ ÜÇLÜ İTTİFAK DEVLETLERİ
(ANLAŞMA DEVLETLERİ) (BAĞLAŞMA DEVLETLERİ)
1-İngiltere 1-Almanya
2-Fransa 2-Avusturya-Macaristan
3-Rusya 3-İtalya

AÇIKLAMA: İtalya savaş başladıktan sonra grup değiştirerek İtilaf Devletlerinin yanında savaşa
katılmıştır.

SAVAŞIN ÇIKIŞI:
Avusturya-Macaristan Veliahdı Saraybosna'da bir Sırplı tarafından öldürüldü.Bunun üzerine Avusturya
Sırbistan'a savaş ilan etti, Rusya Sırbistanın yanında yer aldı,Fransa Rusya'yı destekledi. Almanya
ve İngiltere'nin de katılmasıyla savaş genişledi.

OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞA GİRİŞİ:
İttihat ve Terakkinin ileri gelenleri Savaşı Almanya'nın kazanacağına inanıyorlardı. Onlara göre
Osmanlı Devleti Almanyanın yanında savaşa girerse Balkanlarda kaybettiği toprakların bir bölümünü
geri alabilirdi. Bu nedenle Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması imzalamışlardı.

ALMANYANIN OSMANLI DEVLETİNİ KENDİ YANINDA SAVAŞA ÇEKMEK İSTEMESİNİN NEDENLER:
1)- Osmanlı Devletinin katılmasıyla savaş genişleyecek, Rus kuvvetlerinin bir kısmı Osmanlı
cephelerine yollanacağından Almanya kendi cephelerinde rahatlayacaktı.
2)- Osmanlı padişahının "halife" sıfatıyla yapacağı bir "cihad" çağrısı İngilizleri müslüman
sömürgelerinde zor durumda bırakacaktı.

NOT: İngiliz ve Fransızlar Osmanlı Devletinin Almanya' nın yanında savaşa girmesini istemiyorlardı.
Çünkü cephelerin genişlemesini istemiyorlardı. Bu yüzden Osmanlı Devletine savaşa girmemesi
durumunda KAPİTÜLASYONLARI kaldırmayı önerdiler. Osmanlı Devleti ise tek taraflı olarak
kapitülasyonları kaldırdığını ilan etti.

OSMANLI DEVLETİ'NİN SAVAŞA GİRİŞİ:
İngilizlerden kaçan Goben ve Bresleu isimli iki Alman gemisi Osmanlı'ya sığındı. Osmanlı Devleti
bu gemileri satın aldığını bildirerek teslim etmedi. Yavuz ve Midilli adı verilen bu gemiler
Karadenize açılarak Rus limanlarını bombalayınca Osmanlı Devleti de savaşa girmiş oldu. (1914)

OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER:
1)-KAFKAS CEPHESİ: Enver Paşa Ruslarla SARIKAMIŞ MUHAREBESİNİ yaptı. Erzurum,Erzincan, Muş, Bitlis ve
Trabzon Rusların eline geçti. Ruslar bölgedeki Ermenileri silahlandırarak Türk Halkının üzerine
sevkettiler. Ancak Rusya 1917'de BOLŞEVİK ihtilali çıkınca bölgeden kuvvetlerini çekti. Rusya ile
BREST- LİTOWSK anlaşması imzalandı.(1918) Buna göre Ruslar 1878 Berlin Antlaşmasıyla aldıkları
Kars, Ardahan ve Batum'u Türkiye'ye bıraktılar.

2)-ÇANAKKALE CEPHESİ:
Sebepleri:
a)-Çanakkale'yi geçerek İstanbulu almak, böylece Osmanlı Devletini savaşdışı bırakmak.
b)-Müttefikleri Rusyaya ekonomik ve askeri yardımda bulunmak
Sonuçları:
a)- İtilaf Devletlerinin denizden ve karadan taarruzları püskürtüldü.
b)-Osmanlı Devletini savaş dışı bırakamadılar. Savaş uzadı.
c)-Müttefikleri Rusya'ya askeri ve ekonomik yardımı götüremediler. Bu durum Rusyada 1917
ihtilalinin çıkmasına ve Rusyanın savaştan çekilmesine yol açtı.
d)-Mustafa Kemal Anafartalar, Conk Bayırı ve Arıburnu'nda kazandığı başarılarla tanındı.
e)-Çanakkale savaşlarında iki tarafta çok sayıda insan kaybetti.
3)-KANAL CEPHESİ:
Sebepler:
Süveyş kanalını ve ardından Mısır'ı alarak İngiltere'nin sömürgeleriyle bağlantısını kesmek amacı
ile Almanyanın isteği doğrultusunda Osmanlı askerinin saldırısı ile bu cephe açılmıştır.
Sonuç: İngilizler isyancı Araplar sayesinde Türk ordusunu geri çekilmek zorunda bıraktı.
4)-IRAK CEPHESİ:
Sebepler:
İngilizler hem Irak petrollerine sahip olmak, hem de Rusya'ya karadan yardım ulaştırmak amacıyla
Basra Körfezi'ne çıktılar.
Sonuç:
Osmanlılar KUTÜ'L AMARE'de bazı başarılar elde ettilerse de daha sonra Musul'a çekilmek zorunda
kaldılar.

5)-YEMEN-HİCAZ CEPHESİ: İsyancı Arap ve İngilizlere karşı savaşıldı.
6)-MAKEDONYA-GALİÇYA CEPHESİ: Bu cephede müttefikimiz Avusturya ve Bulgaristanla birlikte Rus ve
Fransız kuvvetlerine karşı savaştık.
7)-SURİYE-FİLİSTİN CEPHESİ: Kanal harekatının bir devamı niteliğindedir. Bu cephede Yıldırım Orduları
Grup Kumandanlığını son olarak M.Kemal Paşa yapmıştır.

I.DÜNYA SAVAŞININ SONA ERMESİ:
Rusya'nın savaştan çekilmesiyle Avusturya-Macaristan, Almanya,Bulgaristan ve Osmanlı Devleti İtilaf
Devletlerine karşı üstün duruma geldiyse de bu durum fazla uzun sürmedi.
Almanya'nın İngiltereye silah ve hammadde taşıyan ABD gemilerine zarar vermesi üzerine ABD'de
Almanyaya karşı savaşa girdi.Bu durum savaşın kaderini değişti. Almanya batı cephelerinde çöktü.
Almanya'nın yardımları ile ayakta duran Osmanlı ve Bulgar kuvvetleri zor durumda kaldılar. Sonunda
İttifak devletleri aşağıdaki barış antlaşmalarını imzalamak zorunda kaldılar.

I.DÜNYA SAVAŞI SONUCU İMZALANAN BARIŞ ANTLAŞMALARI:
Almanya ile -------> VERSAY
Avusturya ile -------> SAİNT GERMEN(Sen Cermen)
Macaristan ile ------> TRİANON
Bulgaristan ile -------> NÖYYİ
Osmanlı ile -------> SEVR barış antlaşmaları ... imzalanmıştır.

Bostandere
03-03-2006, 12:00 PM
MERKEZ TEŞKİLATI

PADİŞAH
A)-PADİŞAHLARIN BAŞA GEÇMESİ(VERASET SİSTEMİ):
Osmanlı Devletinde kimin padişah olacağı konusunda kesin bir kural yoktu. Osmanlı ailesinin bütün
erkekleri taht üzerinde hak sahibi idiler. Onun için padişah ölünce oğullarının hangisinin tahta
geçeceği konusunda devlet yönetimindeki etkili grupların(ümera,ulema vb.) tercihleri önemli rol
oynuyordu.Eski Türk Devlet geleneğinden kaynaklanan bu sistem(Kut anlayışı)taht kavgalarına neden
oluyordu.
Veraset Sistemindeki Değişmeler:
* Fatih Sultan Mehmet bu sakıncayı ortadan kaldırmak için tahta geçme yöntemini belirleyen bir
kanunname düzenledi.
Bu kanunla Fatih'in amacı:
1 -Taht kavgasına son vererek,ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak,
2- En GÜÇLÜ olanın padişah olmasını sağlamaktı.
* I.AHMET zamanında yapılan değişiklikle EN YAŞLI ve AKILLI olanın (EKBER VE ERŞED) padişah olması
esası benimsendi.
AÇIKLAMA: Ekberiyet sistemi Şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu ortadan kaldırması bakımından
OLUMSUZ,taht kavgalarına son vermesi bakımından da OLUMLU sonuçlar doğurmuştur.
B)-PADİŞAHLARIN YETİŞMESİ:
16. yüzyılın sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince, Anadoludaki sancaklara
SANCAKBEYİ olarak gönderilirlerdi. Burada bir LALA'nın yanında devlet yönetiminde tecrübe
kazanmaları sağlanırdı.
NOT: Lala'yı Büyük Selçuklular'daki ATABEYLERE benzetebiliriz.
III. Mehmet'ten sonra şehzadelerin SANCAĞA ÇIKMA usulü kaldırıldı. (Şehzadeler sarayda KAFES
HAYATI yaşadılar.)
C)-PADİŞAHLARIN ÜNVANLARI:
Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında başta bulunan hükümdarlara BEY denilmiştir.Yine
hırıstiyanlara karşı savaştıklarından GAZİ de denilmiştir.(Örneğin:Osman bey,Osman Gâzi,Orhan
Bey,Orhan Gâzi gibi..) Hükümdarların aldığı diğer başlıca ünvanlar; Han, Hakan, Hünkâr, Sultan ve
genellikle Padişah'dır.
NOT: Yavuz Sultan Selimin 1517 Mısır seferi sonucu HALİFELİK Osmanlı padişahlarına geçmiştir.
Böylelikle Osmanlı hükümdarları padişah olarak Devletin Başı, halife olarakta müslümanların
başı olma özelliği taşımışlardır.

SARAY
Padişahın hem özel hayatının geçtiği, hem de devletin yönetildiği yerdi. Saray ENDERUN ve BİRUN
olmak üzere iki bölümden oluşuyordu.Bu iki bölüm BAB'ÜS-SAADE(Orta kapı) denilen kapıyla birbirine
bağlanmıştı.
1)- ENDERUN adişahın özel hayatının geçtiği sarayın iç bölümüdür. Burada padişahın hizmetine
bakan güvenilir kimselerin bulunduğu hizmet ve eğitim odaları ve harem bulunuyordu.Enderundaki
odalar şunlardır:
a)-HASODAadişahın günlük himetine bakarlardı.
b)-HAZİNE ODASIadişahın özel hazinesine bakarlardı.
c)-KİLER ODASI:Yemek ve sofra hizmetlerini yaparlardı.
d)-SEFERLİ ODASI:Berber,terzi,müzisyen gibi görevliler bulunurdu.
Devşirme usulüyle toplanan oğlanlar, Acemi oğlanlar ocağına götürülmeden önce, içlerinden
seçilenler Topkapı sarayına alınarak, sıkı bir disiplin altında yetiştirilirlerdi. Bunlara dini
bilgiler, Arapça, Farsça gibi dersler ve pratik el sanatları öğretilirdi.Bunlara İÇOĞLANI denilirdi.
Amaç saraya alınan bu içoğlanlarını gerçek bir dindar, devlet adamı, asker ve seçkin nitelikli bir
kişi olarak yetiştirmekti. Hasoda,kiler odası,hazine ya da seferli odalarında hem hizmet ederler,
hemde eğitim ve öğretimlerini sürdürürlerdi. Daha sonra ÇIKMA denilen bir atama usulüyle Birun da
görevlendirilir,bu odaların başındaki ağalar da sancak beyliği gibi önemli görevlere tayin
edilirlerdi.
HAREM: Sarayda kadınların yaşadığı bölüme denirdi.Saraya alınan kızlar tıpkı iç oğlanları gibi sıkı
bir eğitim görürlerdi. Eğer padişah tarafından sarayda tutulmazlarsa Çıkma ile saray dışında
görevlendirilen Kapıkullarıyla evlendirilirlerdi.
2)- BİRUN: Sarayın dış bölümüne denirdi. Bîrûnda geniş bir yönetici kadro yer alırdı. Bîrûndaki
görevliler ve teşkilatları şunlardı:
a)-Yeniçeriler
b)-Altı Bölük halkı (sipahiler,silahdar,sağ ve sol garipler,sağ ve sol ulûfeciler.)
c)-Topçular ve Cebeciler
d)-Mehterler
e)-MüteferrikalarEnderundan çıkma içoğlanlar, beyzade çocukları,devlet ileri gelenlerinin
çocukları.)
Birunda başka görevlilerde vardı. Başlıcaları:
Padişah Hocası:Şehzadelerin eğitimiyle meşgul olur.
Hekimbaşıhttp://www.mekantr.com/images/smilies/uhuu.giferrahbaşı da denilen doktor.
Çavuşlar ve Çavuşbaşı:Haberleşme ve elçilik görevini yapar.
Ayrıca Müneccimbaşı,Mimarbaşı,seyisler,okçular, rikabdarlar, Darbhane emini vb...
Üstün başarı gösterenler, saray dışındaki görevlere atanarak ödüllendirilirlerdi.
NOT: Osmanlılar'da ilk saray Bursa da yapılmıştı. Başkent Edirne olunca burada daha büyük bir saray
yapılmış,İstanbul'un fethiyle Fatih Beyazıt'taki mevcut sarayda oturmuş, buranın yeterli
gelmemesi üzerine aynı yerde başka bir saray yaptırılmıştı. Eski Saray denilen bu sarayın da
yeterli olmaması üzerine Topkapı Sarayı(yeni saray) yapılmıştır. Padişahlar 19. yüzyıla
kadar burada oturmuşlar, 19. yüzyılda Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız sarayları
yapılmıştır.
DİVAN-I HÜMAYUN
Bugünkü Bakanlar Kurulu gibi çalışan Divan-ı Hümayun önceleri DİVANHANE'de toplanırken, Kanuni
zamanında yapılan KUBBEALTI denilen yerde toplanmaya başlamıştır.
Divan teşkilatı ilk defa ORHAN BEY zamanında kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet padişahların divân
toplantılarına katılma geleneğine son vererek,toplantıları kafesli bir pencerenin arkasından takip
etmiştir.
DİĞER DİVANLAR:
Sefer Divânı:Vezir-i azam sefere çıkarken toplanan divan
Ulufe Divânı:Yeniçeri maaşları için toplanan divan
Galebe Divânı:Yabancı elçilerin kabulü sırasındatoplanır
Ayak Divânı:Olağanüstü durumlarda toplanan divan.
At divânı:Sefer sırasında at üzerinde yapılan toplantı.
DİVANIN-I HÜMAYUN ÜYELERİ:
PADİŞAH

VEZİR-İ AZAM(SADRAZAM)

1-Kubbealtı 2-Nişancı 3-Kazaskerler 4-Defterdarlar
Vezirleri (Kalemiye) (İlmiye) (Kalemiye)
(Seyfiye) | |
| | | |
Rumeli Anadolu Rumeli Anadolu
Kazaskeri Kazaskeri Defterdarı Defterdarı
(başdefterdar)
NOT: Bunlardan başka eğer vezir rütbesine sahiplerse YENİÇERİAĞASI ve KAPTAN-I DERYA da divan
üyesi olur ve görüşmelere katılırlardı.

Bunlar askeri,idari,adli,mali ve bürokrasinin en üst yetkilileriydi. Buradan da anlaşıldığı gibi
Divan-ı Hümayûn devlet teşkilatının esasını oluşturan Seyfiye, İlmiye ve Kalemiye kollarının temsil
edildiği bir kuruluştu.
DİVANIN YAPISI:
Osmanlılarda padişahın yetkilerini kullanmak yada emirlerini uygulamak için görevlendirilmiş üç temel
sınıf bulunuyordu. Bu sınıfların en üst yetkilileri divânda temsil edilirdi. Bu sınıflar şunlardı:
1-Seyfiye (Ehl-i Kılıç= Ehl-i Örf)
2-İlmiye (Ehl-i Şer)
3-Kalemiye (Ehl-i Kalem)
1)- SEYFİYE (Ehli Örf):
Osmanlı Devletinde yönetim ve askerlik görevini yerine getiren zümrelere denirdi. Ehli örf,ehli
seyf ve ümera gibi isimler verilen bu sınıfın divan-ı hümayundaki temsilcileri vezir-i azam ve
vezirlerdi. Divan dışında beylerbeyleri, sancak beyleri,kapıkulu askerleri,tımarlı sipahiler bu
grubun içindedir.
VEZİR-İ AZAM(Sadrazam):Bugünkü başbakan durumunda olan veziri azam, padişahın vekili olarak görev
yapar ve onun altın mührünü taşırdı. Divana başkanlık eder, padişah sefere katılmıyorsa ordunun
başına geçer,bu görevi sırasında SERDARI EKREM sıfatıyla padişahın bütün yetkilerini kullanırdı.
KUBBE ALTI VEZİRLERİ: Bugünkü devlet bakanları durumunda olan kubbe altı vezirlerinin sayıları 5-7
arasındaydı.
2)- İLMİYE (Ehli Şer)
Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet,eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruptu.Ulema
da denilen bu grubun üç önemli görevi vardı:
a)-Tedris Görevi:Eğitim-Öğretim görevidir.Bu görevi müderris,muâllim gibi kişiler yürütürdü.
b)-Kaza Görevi:Yargı görevidir. Bu görev kadılar tarafından yürütülürdü. Kadılar İslam hukukuna
göre davalara bakar ve karar verirlerdi.
c)-İfta Görevi: Fetva görevidir.Yapılanların şeriata uygun olup olmadığı konusunda fikir beyan
etme görevidir.
Fetva verme yetkisine sahip olanlara MÜFTİ denilirdi. Müftilerin en üst rütbelisi Şeyhülislam
ve kazaskerlerdi.
ŞEYHÜLİSLAM: Divana katılan fakat oy kullanmayan şeyhüislamın protokoldeki sırası veziri azamla
aynıydı.Hem ilmi kişiliği, hem de fetva verme yetkisi dolayısıyla şeyhülislama büyük saygı
gösterilirdi. Bayramlaşma sırasında padişah sadece şeyhülislamın karşısında ayağa kalkardı.
Önemli devlet işleri hatta padişahların görevden alınması için şeyhülislamın fetvası
gerekiyordu.Şeyhülislam idam cezasına çarptırılamaz, tutuklanamaz ve hapsedilemezdi. 17. yüzyıla
kadar görevden alınması bile söz konusu değildi. Tanzimattan sonra şeyhülislamların yönetimdeki
önemi azalmaya başladı.
KAZASKERLER (KADIASKERLER): Divanı Humayun üyesi olan kadıaskerler şer'i hükümler veren en yüksek
görevlilerdi. Fatihten itibaren Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olmak üzere sayıları ikiye
çıkarıldı. Rumelideki kadılar Rumeli, Anadoludaki kadılar Anadolu kadıaskerine bağlıydılar.
KADILAR: Başlıca görevleri şunlardı:
a)-Merkezden gelen emirleri halka iletmek, halkın şikayetlerini merkeze bildirmek.
b)-Her türlü davaya(miras,ticaret,ceza) bakarak karar vermek.(Yargıçlık)
c)-Nikah sözleşmesi, şirket kurulması, Vakıf kurulması gibi sözleşmeleri yapardı.(Noterlik)
d)-Avarız denilen olağanüstü durumlardaki vergileri toplar, merkeze gönderirdi.
PADİŞAH HOCALARI: Osmanlı şehzadelerine ulemadan bir kimse hoca olarak tayin edilirdi. Şehzadeler
hükümdar olduklarında onları PADİŞAH HOCASI olarak tayin ederlerdi.
SEYYİD VE ŞERİFLER: Hz.Peygamberin torunları Hz.Hasanın soyundan gelenlere Şerif, Hz. Hüseyinin
soyundan gelenlere ise Seyyid denirdi. Seyyid ve şerifler Osmanlı toplumunda büyük saygı
görürlerdi. Devlet de bunların işleriyle meşgul olmak için NAKİB'ÜL EŞRAFLIK denilen bir
kurum kurmuştu.
Yukarıdaki görevlilerden başka ilmiye zümresi içinde müderrisleri,müneccimleri,hekimleri, tarikat
şeyhlerini, imam ve müezzinleri sayabiliriz.
3)- KALEMİYE(Ehli Kalem):
Günümüzde bürokrasi diye adlandırılan bu sınıfın en üst rütbelileri NİŞANCI VE DEFTERDARLAR'dır.
NİŞANCI(TEVKİİ=TUĞRAİ): Divandan çıkarılan belgelerin üstüne padişahın nişan
olan TUĞRA 'yı çektiği için TUĞRACI'da denirdi. Nişancı kendisine bağlı REİSÜL KÜTTAB
başkanlığında çeşitli kalemler vasıtasıyla merkez bürokrasisinin her türlü işlemlerini yapardı.
Reisülküttab'a bağlı kalemler şunlardı:
a)-Beylikçi Kalemi b)-Tahvil Kalemi c)-Ruus Kalemi d)-Amedi Kalemi
Nişancının görevleri: Nişancı tuğra çekmenin yanısıra yukarıdaki kalemler vasıtasıyla şu
görevleri yapardı:
A)- Divanda yapılan görüşmelerin kayıtlarını tutarak MÜHİMME DEFTERİNE(Divan Defteri)
kaydetmek.
B)- Ferman,berat gibi belgeleri hazırlamak.
C)- Sadrazam ve padişah arasındaki ve dış ülkelerle olan yazışmaları hazırlamak.
D)- Tapu Tahrir Defterlerini tutmak.
DEFTERDAR:
Osmanlı Devletinde bütün mali işlerden ve hazineden sorumlu en üst görevlilerdi. Osmanlılarda İç
ve Dış Hazine olmak üzere iki tür hazine vardı. İç hazinede padişahın özel serveti ve değerli
eşyaları saklanırdı. Dış hazine ise devletin maliye teşkilatını oluştururdu. İlk dönemde
defterdar sayısı bir iken, sonraları mâli işlerin artmasından dolayı sayıları ikiye
yükselmiştir.Bunlar; Rumeli defterdarı ve Anadolu Defterdarı idi. Rumeli Defterdarı
Başdefterdar idi.
Defterdara bağlı kalemler şunlardı:
a)-Ruznamçe kalemi b)-Maliye emirleri kalemi c)-Tarihçi kalemi d)-Gelir ve gider kalemi
Defterdara bağlı üst düzey görevliler şunlardı:
a)-Başbakı kulu b)-Veznedarbaşı c)-Sergi nazırı d)-Sergi halifesi

MERKEZ TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1)- 18. yüzyılda değişmeler:
a)- Tahta Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesinin geçmesi, zamanla devlet işlerinin sadrazamlara
bırakılması sonucun doğurmuştur. Sadrazamların güçlenmesi ile Divan BAB-I ALİ'de(Sadrazam
kapısı=Yüksek Kapı)toplanmaya başlamıştır
b)- 18. yüzyılda devletlerarası ilişkiler ön plana çıkınca diplomasi önem kazanmaya başlamış,
böylece kalemiye sınıfının özellikle de REİSÜL KÜTTAB'ın etkinliğ artmıştır. Reisülküttab dış
ilişkileri düzenleyen bir nitelik kazanmıştır.
2)- II.Mahmut Döneminde değişmeler:
a)- 1826'dan itibaren BAB-I ALİ sadrazamın özel ikametgahı olmaktan çıkmış, devletin hükümet
binası haline gelmiştir.
b)- II.Mahmut zamanında Divân Batı ülkelerinde olduğu gibi yeniden düzenlenmiştir. Divân-ı
Hümayûn yerine nezaretlerden (nazırlıklar=bakanlıklar) oluşan yeni bir hükümet modeli
oluşturulmuştur. Bu hükümet modeline Meclis-i Vükela, Heyeti Vükela(bakanlar kurulu) veya
Meclis-i Has denir. Böylelikle Sadrazamın yetkileri nazırlar arasında dağıtılmıştır. Bu
nazırlıklar şunlardır

ESKİ YENİ
Divan-ı Hümayun -----> Heyeti Vükela(bakanlar kurulu
Sadrazam -----> Başvekil(Başbakan)
Sedaret Kethüdası -----> Dahiliye Nazırı(İçişleri)
Reisülküttab -----> Hariciye Nazırı(Dışişleri)
Defterdar -----> Maliye Nazırı
Kazasker -----> Adalet Bakanlığı (Nezareti Deavi=Davalar bakanlığı)
Ayrıca Evkaf ve Ticaret Nazırlığı kuruldu.
c)- II.Mahmut zamanında yeni meclis ve komisyonlar kuruldu.Bunlar;
1-Dar-ı Şura-i AskeriAskeri işleri düzenlemek)
2-Dar-ı Şura-i Bab-ı Ali(İdari ve bürokratik işler
3-Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye(Adalet işleri)
Bunların dışında II.Mahmut zamanında şu ıslahatlar gerçekleştirildi:
a)-1826 da Yeniçeri ocağı kaldırıldı,Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir
ordu kuruldu.
b)-Tımar ve zeamet kaldırıldı. Başta valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlandı.
c)-Müsadere usulü kaldırıldı.(Görevden alınan yüksek dereceli memurun malına devletin
elkoyma usulü)
d)-İlköğretim mecburi kılındı.
e)-İlk resmi gazete ( TAKVİM-İ VEKAYİ) çıktı.
f)-İlk defa nüfus sayımı yapıldı.
g)-Kıyafet değişikliği yapıldı.(Memurlara fes,ceket,pantolon giyme zorunluluğu)
h)- Harp okulu, Tıp okulu gibi okullar açıldı.
ı)- Mahalle ve köylere MUHTARLIK teşkilatı kuruldu.
3)-Tanzimat Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:
3 Kasım 1839 da ilan edilen Tanzimat fermanıyla devlet teşkilatında yeni düzenlemelere
gidilmiştir. 1876'ya kadar süren dönemde yeni meclis ve komisyonlar kurulmuştur.
Bunlar; a)-Meclis-i Ali Tanzimat, b)-Şura-i Devlet c)-Divan-ı Ahkam-ı Adliye'dir.
Ayrıca Tanzimat Döneminin bir başka yeniliği de SERASKERLİK makamının kurulmasıydı. Kara
kuvvetleri komutanlığı olan bu makam, Sadrazam ve şeyhülislama eşit tutuldu.
4)-Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:
1876'da Kanuni Esasi'nin ilan edilmesiyle Meşrûtiyet dönemi başlamıştır. Yapılan seçimlerle iki
meclis oluşturulmuştur:
a)- Meclisi Mebusan:Hırıstiyan,Yahudi ve müslüman halkın seçtiği milletvekillerinden oluşuyordu.
b)- Ayan Meclisi: Padişah tarafından tayin edilen 26 kişiden oluşuyordu.

OSMANLI TAŞRA TEŞKİLATI
TIMAR VE İLTİZAM SİSTEMİ: Osmanlı Devletinde taşra teşkilatının(merkez dışı) temelini tımar (dirlik)
sistemi oluşturuyordu.Devlet bazı bölgelerin vergi gelirlerini hizmet veya maaş karşılığı olarak
askerlere veya devlet görevlilerine ayırırdı. Bu gelir kaynağına DİRLİK denilirdi. Dirlikler 3'e
ayrılmıştı.
1-TIMAR: Tımar sistemine göre savaşta sivrilmiş,tımar beyi olma özelliği kazanmış sipahilere
verilen 3-20 bin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir.
2-ZEAMET: Savaşta üstün yetenek göstermiş olan tımar sahipleri ile devlet merkezindeki divân
çavuşlarına, müteferrika ve kâtipler ile eyalet ve sancaklardaki ileri gelen devlet
görevlilerine verilen yıllık vergi geliri 20-100 bin akçe arsındaki dirliklerdir.
3-HAS: Padişah ve ailesine, sadrazam, vezirler, beylerbeyi ve sancak beylerine verilen geliri 100
bin akçeden fazla dirliklerdir.
AÇIKLAMA: Tımar sahipleri ilk 3 bin, zeamet sahipleri ise ilk 20 bin akçesini kendi geçimleri için
ayırırlardı. Buna KILIÇ HAKKI denirdi. Tımar sahipleri geri kalan gelirin her 3 bin akçesi,
zeamet ve has sahipleri ise her 5 bin akçesi için tam teçhizatlı bir atlı asker yetiştirmek
ve gerektiğinde bunlarla birlikte savaşa katılmak zorundaydı. Bu askere CEBELÜ denirdi.
Dirlik sahipleri kendisine verilen toprakları köylüye 50-150 dönümlük topraklar halinde dağıtır.
Ve hasat zamanında köylünün yetiştirdiği ürünün vergisini(öşür yada harac) alırlardı.
Dirlik sisteminde toprağın;
1-Mülkiyeti DEVLETE,
2-Vergisi DİRLİK SAHİBİNE,
3-Kullanım hakkı KÖYLÜYE aittir.
TIMARLI SİPAHİ HANGİ DURUMLARDA TOPRAĞI KÖYLÜDEN GERİ ALABİLİRDİ ?
1-Toprağı sebepsiz yere terk edenlerden,
2-Sebepsiz yere 3 yıl üst üste ekmeyenlerden,
3-Sebepsiz yere vergisini vermeyenlerden.
TIMARLI SİPAHİNİN KÖYLÜYE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR ?
1)-Köylünün güvenliğini sağlamak,
2)-Köylünün tohum,gübre vb. ihtiyaçlarını temin etmek,
3)-Köylünün vergisini en kolay şekilde ödemesini sağlamak
DİRLİK (TIMAR) SİSTEMİNİN YARARLARI NELERDİR ?
1)- Devlet Merkezden toplanması son derece zor vergiler böylece toplamış oluyor,
2)- Devlet bazı görevlilerine maaş vermekten kurtuluyor
3)- Devlet asker yetiştirmekten kurtuluyor
4)- Devlet toprakları boş kalmadığından üretim artıyor.
5)- Tımarlı sipahiler bulundukları yerlerde güvenliği sağlıyor.
NOT: Tımar ve zeamet sistemi II.Mahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet
memurları maaşa bağlandı.
İLTİZAM SİSTEMİ: İltizâm devlete ait bir gelirin ihale yoluyla şahıslara verilmesidir. 16. yüzyıldan
sonra uygulamaya konulan bu sistemde devlete ait bir gelir genellikle 3 yıllık bir süre için açık
artırmaya çıkarılır,en yüksek bedeli verene devredilirdi. Bu ihaleyi kazanan kişiye MÜLTEZİM
denirdi.Mültezîmlere dirlik sahiplerine verilen haklar tanınmıştı.
NOT: Bu sistemin en önemli yararı devletin acil para ihtiyacını karşılamasıdır.

NOT: Zaman içinde tımar toprakların MUKATAA haline getirilip mültezime verilmesi yaygınlaşmışdır.

TIMARLARIN MUKATAA HALİNE GETİRİLİP MÜLTEZİME VERİLMESİ
NE GİBİ OLUMSUZ SONUÇLAR DOGURMUŞTUR ?
1)-Mültezîm baskısı altında kalan halkın vergisini ödeyememesine ve toprağını terk etmesine
2)-İltizamların genellikle o bölgedeki zengin ve güçlü kişilere (AYAN) verilmesiyle, taşradaki
ayanlar güç kazanmaya başlamışlar ve devlete baş kaldırmışlardır
3)-Tımar toprakların iltizama verilmesiyle, valiler eskiden tımarlı sipahiye yaptırdıkları
güvenlik ve askerlik hizmetini, SARICA SEKBAN denilen kapılarında besledikleri askerlere
yaptırmaya başladılar. Barış döneminde veya beylerinin tayini çıktığında işşiz kalan ve LEVENT
adını alan bu insanlar eşkiyâlık yaparak karınlarını doyurmaya başladılar.
NOT: İltizâm yöntemi Tanzimata(1839) kadar yürürlükte kalmış,bu tarihte kaldırılmıştır. Ancak
1855'ten itibaren iltizâma yeniden dönülmüştür.
İDARİ TEŞKİLATI:
Osmanlı ülkesi idari bakımdan EYALETLERE, eyaletler SANCAKLARA, Sancaklar KAZALARA, kazalar da
TIMARLI NAHİYELERİNE ayrılmıştı.
1)- EYALETLER (BEYLERBEYİLİK):
Eyaletlerin başında BEYLERBEYİ bulunuyordu. Eyalet içinde beylerbeyinin bulunduğu sancak PAŞA
SANCAĞI adıyla anılırdı. Beylerbeyi Divan-ı Hümayûnun küçük bir kopyesi olan "Eyalet divanı"nın
başıydı.
Eyalet Divanının üyeleri şunlardır:
1-Beylerbeyi: Eyaletin ve eyalet divanının başıydı. Hizmetinde KAPU HALKI denilen çok sayıda
görevli ve asker bulunurdu. Beylerbeyi tayini çıktığında kapuhalkını da beraberinde
götürürdü.
2-Beylerbeyi Kethüdası: Beylerbeyinin yardımcısıydı.
3-Eyalet Defterdarı: Eyaletin mâli işlerinden sorumluydu.
4-Eyalet Kadısı: Eyaletin yargı, belediye, noterlik vb. işlerinden sorumluydu.
5-Eyalet subaşısı: Bugünkü emniyet müdürü gibidir. Suçluların takibi ve yakalanmasında,
kadı tarafından verilen hükümlerin uygulanmasından ve merkezden gelen emirlerin
uygulanmasından sorumludur.
Osmanlı Devletinde eyaletler SALYANELİ ve SALYANESİZ olmak üzere ikiye ayrılıyordu.
Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler: Bu eyaletlerde tımar sistemi uygulanma, vergiler yıllık olarak
toplanırdı. Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus, Cezayir, Trablus salyaneli
eyaletlerdendi.
Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler: Tımar(dirlik) sisteminin uygulandığı eyaletlerdir. Bu
eyaletlerdeki topraklar has,zeamet ve tımar olarak ayrılmıştır.Merkeze yakın eyaletlerdir.
Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam, Trablusşam
salyanesiz eyaletlerdendir.
2)-SANCAKLAR: Kazaların birleşmesiyle meydana gelmişti. En üst dereceli yöneticisi SANCAK
BEYİ'dir.Sancaklarda asayiş sûbaşı ve Yasakçılar(asesler), kalenin korunması da kale
dizdarları tarafından yapılırdı.
3)-KAZALAR: Hem adlî hem de idarî birimdir. Kazaların başında yönetici olarak kadı bulunurdu.
İMTİYAZLI HÜKÜMETLER: Osmanlı devletinin hakimiyetini tanıyan Kırım Hanlığı, Mekke Emirliği,
Eflak, Boğdan ve Erdel Beylikleri,Sakız Cumhuriyeti imtiyazlı yönetimlerdi. Bunlar iç işlerinde
serbest olup, yöneticileri Osmanlı tarafından kendi soyluları arasından atanırdı. Bu
hükümetlerden Kırım Hanlığı ve Mekke Emirliği dışındakilerden yıllık belli bir vergi alınırdı.
TAŞRA TEŞKİLATINDAKİ DİĞER GÖREVLİLER:
Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)
Kapan Emirleri: Şehirlere gelen sebze-meyvenin toplandığı yerlere "kapan" denirdi. Kapan emiri
buraya gelen malın vergilendirilmesini sağlardı.(Hal müdürü)

Beytülmal Emini:Herhangi bir yerleşim yerinde kamuya ait çıkarları korumakla görevliydi.

Gümrük ve Bac Eminleri: Kasaba veşehirlerde sanat ve ticaretle ilgili vergileri toplarlardı.
TAŞRA TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1864'te yayınlanan "vilayet nizamnamesi" ile ülke idarî bakımdan yeniden teşkilatlandırıldı.Buna
göre taşra yönetimi vilayet, liva(sancak), kaza ve köy birimlerine ayrıldı. Livaların yönetimi
MUTASARRIF'lara verildi.
1871'de kaza ve köy arasına NAHİYELER eklendi, bunların başına nahiye müdürleri seçimle
getiriliyordu.
MAHALLİ TEŞKİLAT:
Mahalle veya köy cemaatinin önde gelen kişisi İMAM'dır. İmam cemaatin isteğiyle belirlenir ve
kadı'nın onayıyla göreve başlardı.
Mahalle ve köy halkının ortaklaşa karşıladığı giderler şunlardır:
1)- Cami,okul,çeşme gibi yapıların onarımı ve ihtiyaçlarının karşılanması,
2)- İmam, müezzin, muallim gibi görevlilerin ücretlerinin ödenmesi,
3)- Divan-ı Hümayûn tarafından olağanüstü durumlarda konulan AVARIZ adı verilen vergilerin
ortaklaşa ödenmesi.
OSMANLILARDA HUKUK
Osmanlı Devletinde hukuk iki temele dayanıyordu:
1)- Şer'î Hukuk, 2)- Örfî Hukuk
1)-ŞER'İ HUKUK(İslam Hukuku=Fıkıh): Şer'i hukukun kaynaklarını Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas
oluşturuyordu. Şer'i hukuk sadece müslümanlara uygulanırdı. Kamu hukuku dışında kalan davalarda
müslüman olmayanlar, kendi dinî kurumlarında yargılanırlardı.
2)-ÖRFİ HUKUK: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kuurallarla, şer'i hukukun esaslarına
aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu. Örfi hukukun esasları KANUNNAME
adıyla bir araya getirilmiştir.
NOT: Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnâmesidir.(KANUNNAME-İ ALİ OSMAN)

Osmanlı Devletinde Hukukun uygulanışı nasıldı?
Osmanlı Devletinde şer'i ve örfî bütün meseleler şer'î mahkemelerde çözümlenirdi. Eyalet, sancak ve
kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak KADI bulunurdu.Kadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst
mahkeme olarak Divan-ı Hümayûna başvurabilirlerdi.Daha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı
adına hüküm verenlere NAİB denirdi. Mahkemelerde görülen davalar ŞERİYYE SİCİLLERİ denilen defterlere
kaydedilirdi.
Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler:
a)-II. Mahmut Döneminde değişmeler:
1-Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere) son verildi.
2-Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi için Meclis-i
Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu.
3)- İlk olarak Adalet Bakanlığı(Nezareti Deavi) kuruldu.
b)-Tanzimat döneminde (1839-1876)değişmeler:
Hatırlanacağı gibi Tanzimat Fermanında (3kasım 1839) Herkes kanun önünde eşit olacak, bütün
herkesin can, mal ve namusları güven altında olduğu belirtilmişti. Yine Islahat fermanı(1856)
azınlıklara yeni haklar veriyordu.
Bu dönemde hukuk alanında önemli gelişmeler yaşandı:
1)- 1840'da Ceza Kanunu(kısmen Fransızcadan tercüme) 1850'de Ticaret Kanunu, 1863'de de Deniz
ve ticaret kanunu çıkarıldı. 1868'de Şurayı Devlet(DANIŞTAY) kuruldu.
2)- Bu kanunların yanısıra Tanzimatla birlikte KARMA mahkemeler kuruldu. Karma mahkemelerdeki
hakimlerin yarısı yabancı yarısı Osmanlı idi.
AÇIKLAMA: Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin egemenlik haklarıyla
uyuşmamaktadır.
3)- Tanzimat döneminde "İnsan hakları ve vicdan hürriyeti" bakımından önemli gelişmeler oldu.
Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı.
4)- 1870'de AHMET CEVDET PAŞA başkanlığında bir kurul on yıl kadar çalışarak MECELLE'yi
hazırladı. Mecelle medeni kanun niteliğindeydi.
c)-Meşrutiyet Döneminde Meydana gelen değişmeler:
1876'da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devletin'de anayasa hukukunun başlangıcıdır.
OSMANLI ORDUSU

OSMANLI KARA ORDUSU DENİZ ORDUSU
(DONANMA)

A-KAPIKULU OCAKLARI B)-EYALET ASKERLERİ C)-YARDIMCI KUVVETLER
1.Tımarlı Sipahiler (Bağlı Devlet ve Beyliklerin askerleri)
2.Akıncılar
KAPIKULU YAYALARI KAPIKULU ATLILARI 3.Azaplar
1.Acemi Oğlanlar (Altı Bölük Halkı) 4.Deliler
2.Yeniçeriler 1.Sipahi 5.Gönüllüler
3.Cebeciler 2.Silahdar 6.Beşliler
4.Topçular 3.Sağ ulufeciler 7.Yayalar
5.Top Arabacıları 4.Sol ulufeciler 8.Müsellemler
6.Humbaracılar 5.Sağ garipler

OSMANLI ASKERİ TEŞKİLATI
Kuruluş Döneminde Askeri Teşkilat:
Orhan Bey zamanında YAYA ve MÜSELLEMLER adlarıyla ilk düzenli birlikler oluşturuldu. I.Murat
zamanında ise Kapıkulu ocakları kuruldu.(1362)
A)-KAPIKULU OCAKLARI:
Padişah I.Murad zamanında oluşturuldu. O zaman İslam hukukuna göre savaş esirlerinin beşte biri
hükümdara ayrılırdı. Padişah da bunları özel hizmetlerinde kullanırdı. Bir bölümü de saray
hizmetlileri arasına alınırdı. I. Murad zamanında PENÇİK OĞLANI denilen bu savaş esirlerinin sayısı
arttı.Bunun üzerine bu esirlerden düzenli bir ordu kurularak yararlanılmak istendi.Bu sisteme "Pencik
Usulü" denildi.Böylelikle Kapıkulu ocakları oluşturuldu.
Devşirme Usulü:Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli bir kaynak bulmak amacıyla
DEVŞİRME USULÜ oluşturuldu. Buna göre özellikle Balkanlar'da yaşayan hırıstiyan
ailelerin çocukları ailelerinden alınarak İslam dinini,Türkçeyi ve Türk gelenek ve
göreneklerini öğrenmek üzere Türk ailelerinin yanına gönderilirdi. Tek çocuklu
ailelerin çocukları alınmazdı.Daha sonra bu çocuklar Acemi Oğlanlar ocağına
gönderilirlerdi.
KAPIKULU YAYALARI(PİYADELERİ)
1)- ACEMİ OĞLANLAR OCAĞI: Yeniçeri ve diğer Kapıkulu ocaklarına asker yetiştirmek için kurulmuştur.
Türk ailelerinin yanından gelen devşirme çocukları burada yapılan askeri eğitimden sonra
sınavdan geçirilir, başarılı olanlar Enderûn'a alınırdı. Diğerleri Kapıkulu ocaklarına
dağıtılırlardı.
2)- YENİÇERİ OCAĞI: Kapıkulu ocaklarının en önemlisidir. Savaş zamanında merkezde bulunur ve
padişahı korurlardı. Barışta ise Divân muhafızlığı yapmak, İstanbul'un güvenliğini sağlamak,
sınırlardaki kalelerde muhafızlık yapmak gibi görevleri vardı.
Yeniçerilere üç ayda bir "ULUFE" denilen maaş, padişah tahta çıktığında "CULÜS BAHŞİŞİ", ilk
sefere çıktığında da "SEFER BAHŞİŞİ" verilirdi. Yeniçerilerin komutanına "YENİÇERİ AĞASI"
denilirdi.
3)- CEBECİLER: Komutanlarına "CEBECİBAŞI" denilirdi. Yeniçerilerin silahlarını ve zırhlarını yapar,
onarır ve silah anbarlarında muhafaza ederlerdi.
4)- TOPÇU OCAĞI: Bu ocağın görevi top dökmek, ve topları kullanmaktı. Osmanlılar topu ilk defa
I.Kosova Savaşında kullandılar.
5)- TOP ARABACILARI OCAĞI: Top arabalarını yapan ve topları taşıyan ocaktı. Komuutanlarına
"ARABACIBAŞI" denirdi.
6)- HUMBARACILAR OCAĞI: Havan denilen toplarla, humbara denilen gülleleri hazırlayan ve kulanan
ocaktı.Komutanına "HUMBARACIBAŞI" denirdi.
7)- LAĞIMCILAR OCAĞI: Kale kuşatmalarında,hendek kazarak veya fitil döşeyerek surları yıkan teknik
bir sınıftı. Komutanına "LAĞIMCIBAŞI" denirdi.
8)- SAKALAR: Kapıkulu askerlerinin sularını taşırdı.Komutanına "SAKABAŞI" denirdi.

KAPIKULU SÜVARİLERİ(ATLILARI)
Altı Bölük halkı da denirdi.Derece ve maaş yönünden yeniçerilerden üstündüler.
Sipah ve silahtar; savaş sırasında padişah çadırını,
Sağ ve Sol ulufeciler; Saltanat sancaklarını
Sağ ve sol garipler; ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.
Ocağın adı Mevcudu Günlük Ulûfesi
Acemiler 7.745 1-2,5 akçe
Yeniçeriler 12.000 2-5 akçe
Cebeciler 500-800 8 akçe
Topçular 1000-1200 6-8 akçe
Top Arabacıları 400 4-6 akçe
Kapıkulu Süvarileri 8000 14-90 akçe

B)- EYALET ASKERLERİ:

1)- TIMARLI SİPAHİLER: Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz IKTA
sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi. Tımarlı Sipahiler kendilerine DİRLİK
verilen kişilerin beslemek zorunda oldukları tamamı Türklerden meydana gelen atlı
askerlerdi.Savaş sırasında ordunun sağ ve sol kanatlarında durarak,ordu merkezini yanlardan
gelecek saldırılara karşı korurlardı.Kanuni Sultan Süleyman'ın son zamanlarına kadar devletin en
önemli ve en büyük askeri gücüydü.
2)- AKINCILAR: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif süvari kuvvetleriydi. Başlıca
görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek, kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı.
3)- AZAPLAR: Kelime anlamı bekâr demektir. Masrafları kendi şehir ve kasaba halkı tarafından
karşılanan gönüllü kuvvetlerdi.
4)- DELİLER: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak adlandırılmışlardır.
5)- GÖNÜLLÜLER: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevliydiler.
6)- BEŞLİLER: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki kalelerin
korunmasında görevlendirilirdi.
7)- YAYA VE MÜSELLEMLER: Ordunun önünde giderek yolları ve köprüleri onarırlardı.

C)- YARDIMCI KUVVETLER:
Bir savaş zamanında bağlı hükümetlerin(Kırım,Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım
ederlerdi. Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi.

DENİZ ORDUSU(DONANMA):
Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliğini ele geçirince bu beyliğin donanmasına da
sahipolmuşlardır. Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da bir tersane yapılmıştır. Fatih zamanında
gelişmeye başlayan donanma, II.Beyazıt zamanında Kemal Reis'in, Kanunî zamanında da Barbaros
Hayrettin Paşa'nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz'de en üstün güç haline gelmiştir.
Donanma komutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa, deniz askerlerine ise LEVENT denirdi.
Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali
Reis meşhur Türk denizcileridir.

OSMANLI ORDUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE SEBEPLERİ:
Osmanlı ordusunda meydana gelen bozulmaların temelde iki nedeni vardı;
1-Avrupadaki gelişmeler, 2-Tımar sistemindeki bozulmalar
1)- Avrupa'da merkezi krallıkların güçlenmesiyle daimi nitelikte ve yeni silahlar kullanan Batı
ordularına karşı, çoğunluğu tımarlı sipahilerden oluşan Osmanlı ordusunun eskisi kadar başarılı
olamayışıydı. Çünkü Avruupa orduları daimi olduklarından onlar için "savaş zamanı" diye bir şey
söz konusu değildi. Oysa tımarlı sipahi hasat zamanı köyünde bulunmak, öşrünü toplamak
düşüncesindeydi.Ayrıca yeni savaşteknikleri ve silah kullanımı ancak kışlada özel eğitimle
verilebileceğinden tımarlı sipahinin savaşlarda etkiside kalmamıştı.Bu nedenle tımarlılar 17.
yüzyıldan sonra sadece yol ve istihkam işlerine bakan askerler haline geldiler.
2)- Tımar sisteminin bozulmasına bağlı olarak kapıkulu ocaklarının da bozulmasıdır.

TIMAR SİSTEMİNİN BOZULMASININ MEYDANA GETİRDİĞİ SONUÇLAR:
1- Devlet ulûfeli tüfekli kapıkulu askerinin sayısını artırmak zorunda kaldı.
2- Sayıları çoğalan kapıkullarına ulûfe yetiştirmek güçleşti.Hazinenin yükü arttı.
3- Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu birbirine karşı denge unsuru idiler. Tımarlı
sipahiler kalkınca, kapıkulları devlete hükmeder hale geldiler.
4- Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca "devşirme sistemi" de bozuldu. Devşirme olmayan kişiler de
kapıkulu askeri yapıldı.
5- Köylü kapıkulu askeri olmak isteyince toprağını bıraktı.Bu yüzden üretimde azaldı.
KAPIKULU OCAKLARINDAKİ BOZULMALAR:
Askerî alandaki başarısızlıkları önlemek için 17. yüzyıldan itibaren askeri teşkilatta yeni
düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Ancak bu düzenlemelere Yeniçeri ocakları karşı koydular. Yeniçerilerin
başlıca ayaklanmaları şunlardır:
1- Yeniçeriler 17. yüzyılın başında sadrazamın görevden alınması için padişah III. Mehmet'i ayak
divanına çağırmışlar, padişah istekleri kabul etmek zorunda kalmıştır.
2- Padişah II.Osman Lehistan seferi sırasında yeniçerilerin isteksiz davranışını görünce, sefer
dönüşü Anadolu,Mısır ve Suriyeden toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş, ancak
bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak II.Osmanı şehit etmişlerdir.
3- IV.Murat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini kabul etmek zorunda kalmış,fakat
sonra sert tedbirlerle onları sindirmiştir.
4- IV.Mehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler 1656'da devlet adamlarını öldürdüler.
(Vakayı Vakvakiye=Çınar vakası)
5- 1687'de IV.Mehmet'i tahttan indirerek yerine II.Süleyman'ı geçirdiler.
6- Nizam-ı Cediti kuran III. Selim'i tahttan indirdiler. (Kabakçı Mustafa Ayaklanması)

YENİÇERİLERİN AYAKLANMALARININ BAŞLICA SEBEPLERİ:
1-Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında düzenlemeler yapmak istemeleri,
2-Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtmaları
3-Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıklarından padişahları tahttan indirerek yerine yenisini
geçirmenin işlerine gelmesi
4-Pekçoğunun İstanbul'da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından sefere gitmek istememeleri
5-Maaşlarının düşük ayarlı para ile ödenmesi
6-Denge unsuru olan tımarlı sipahilerin ortadan kalkmasıyla devlet içinde en etkili güç haline
gelmeleri,
7-Tımar sisteminin çökmesiyle sayılarının ve güçlerinin artması

KAPIKULU OCAKLARINDA YAPILAN ISLAHATLAR:
1- I.Mahmut (1730-1754) zamanında Fransız asıllı olan Humbaracı Ahmet Paşa ordunun topçu ve
humbaracı ocaklarını Avrupa yöntemlerine göre ıslah etti. Ayrıca bu dönemde Hendeshane kuruldu.
2- III.Mustafa(1757-1774) zamanında topçu ocağı Baron dö Tot tarafından yeniden ıslah edildi. "Sürat
topçuları" adıyla yeni bir askeri birlik kuruldu.
3- III.Selim (1789-1807) Nizam-ı Cedit adıyla yeni bir ordu kurdu(1793).
4- a)-II.Mahmut döneminde(1808-1839) sadrazam Alemdar Mustafa Paşa SEKBAN-I CEDİT ocağını kurdu.
b)-Alemdar Mustafa Paşanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Cedit kapatıldı.II.Mahmut EŞKİNCİ adıyla
yeni bir ocak kurdu.
c)-II.Mahmut 1826'da yeniçerileri ortadan kaldırdı. Bu olaya Osmanlı tarihinde "Vakayı Hayriye"
denir. Yeniçeri ocağının yerine ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE adında yeni bir kuruldu.Bu
orduya daha sonra NİZAMİYE adı verildi. Komutanına da SERASKER(Kara kuvvetleri komutanı)
denildi.
5- Tanzimat Devrinde askerlik "vatan görevi" olarak kabul edildi(1843).Temel askerlik süresi 5 yıl
olarak belirlendi.
6- 1870'de "askeri zaptiye" teşkilatı (jandarma) kuruldu.

NOT: Yukarıda dönemler içinde bir çok askeri okul ve kurum açılmıştır. Bu okul ve kurumlar "Eğitim
Öğretim" ünitesi içinde ayrıca belirtileceğinden burada anlatılmamıştır.

OSMANLILARDA VAKIF TEŞKİLATI
Vakıf : Bir müslümanın malının bir bölümünü veya tamamını hayır amacıyla bağışlamasına denir.
Vâkıf : Vakfeden kişiye denir.
Mevkûf : Vakfedilen mala denir.
Mütevelli: Vakıf yöneticisine denir.
Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir.

VAKIFLARIN ÖNEMİ: Vakıflar yoluyla şehir, kasaba, köy gibi yerleşim merkezlerinde cami, medrese, yol,
çeşme vb. bir çok yapı vakıflar yoluyla yapılmış, böylelikle devlete imar konusunda yapılacak fazla
bir şey kalmamıştır.

OSMANLI TOPLUMU
OSMANLI TOPLUMUNUN ETNİK YAPISI:
Osmanlı Devleti kurulduğunda halkının tamamı Türktü. Sonraki dönemde toprak genişlemesi sonucu bir
çok ulus (Yunan,Bulgar,Sırp,Arnavut,Macar,Hırvat,Sloven,Rom en,Arap Macar...) Osmanlı yönetimine
girdi. Osmanlı Devleti çok uluslu bir imparatorluğa dönüştü.

NOT: Bu çok uluslu yapının çatırdayarak, Osmanlı Devletinin parçalanmasına neden olan en önemli dış
gelişme FRANSIZ İHTİLALİ'dir.

OSMANLI TOPLUMUNDA SOSYAL HAREKETLİLİK
A)-YATAY HAREKETLİLİK: Bir toplumun ülke coğrafyası üzerinde çeşitli sebeplerle yer değiştirmesi(göç)
olayına yatay hareketlilik denir.
a)-Kuruluş ve yükselme dönemlerinde yatay hareketlilik:
Bu dönemlerde yatay hareketlilik FETHEDİLEN yerlere doğru yerleşme şeklinde görülür. Osmanlı
Devleti bu dönemde Balkanlar'daki Türk nüfusunu artırmak için yatay hareketliliği teşvik edici
uygulamalar yapmıştır.
Bu TEŞVİK UYGULAMALARI şunlardır:
1- Bataklık yada ıssız yerlere vakıflar kurmak yoluyla buraların ekonomik hayatını
canlandırmış, insanların buraya yerleşmesini özendirmiştir.
2- Fethedilen yerlere yerleşeceklere bir takım vergi kolaylıkları sağlanmıştır.
b)-Osmanlı Devletinde Duraklama Devri sonrası Yatay Hareketlilik:
1- Bu dönemlerde kaybedilen yerlerdeki Türk ve müslüman halk içkesimlere göç etmek zorunda
kalmıştır.
2- Nüfus artışı, ekonomik güçlükler ve eşkiyalık hareketleri gibi nedenlerle kırsal kesimdeki
halk büyük kentlere göç etmiştir.
B)-DİKEY HAREKETLİLİK:
Bir sınıftan başka bir sınıfa geçmek veya bulunduğu sınıf içinde daha yüksek mevkilere gelmeye
"Dikey hareketlilik" denir. Ortaçağ Avrupa'sının sınıflı toplumlarında ve Hindistan'daki "Kast"
teşkilatının katı sınıfsal yapısında dikey hareketlilik yoktur. Çünkü buralardaki sınıflar kan
bağına dayanmaktadır. Örneğin; baron, dük, kont, Lord olabilmenin şartı bu kimselerin soyundan
gelmektir.
Osmanlı Devletinde "kan bağına" dayanan sınıfsal bir yapı olmadığından dikey hareketlilik yoğun bir
şekilde görülür. REAYA dediğimiz yönetilenlerden bir kişinin, yönetenlerden saydığımız
seyfiye,ilmiye yada kalemiyeye geçmesi mümkündür.(padişah olmak hariç) Bunun için başlıca iki şart
vardı: 1- Müslüman olmak, 2- Eğitim öğretim görmek.
Reaya içindeki müslüman olmayanların DEVŞİRME yoluyla müslümanlaştığını ve kapıkulu sistemi içinde
eğitimlerini tamamlayarak devletin önemli kadrolarında görev aldıklarını görüyoruz. Mesela 1453-1566
yılları arasında görev yapan 24 veziri azamın 20'si devşirmedir.

OSMANLI TOPLUMUNUN DİNİ YAPISI
Osmanlı Devletinde yönetime katılmayan, geçimini tarım ve sanayi alanında üretim yapmak ve
ticaretle uğraşmak yoluyla sağlayan ve devlete vergi veren halka REAYA deniliyordu. Reaya çeşitli
din,dil ve ırklara mensup topluluklardan oluşuyordu.
Osmanlı Devletinde Millet kavramı günümüzdeki anlamından farklıydı. Aynı din ve mezhepten gelen
topluluklar bir "millet" sayılıyordu. Buna göre Müslümanlardan başka 3 temel millet daha vardı:
Ortodokslar, Ermeniler ve Yahudiler
1- Müslümanlar: Türkler, Araplar, Acemler, Boşnaklar ve Arnavutlar müslüman milletini
oluşturuyorlardı.
2- Ortodokslar: Ortodoksların devletle ilişkileri FENER PATRİKHANESİ ve PATRİK tarafından
yürütülüyordu. Patrik "vezir" seviyesindeydi. Seçimle ve padişahın onayı ile başa geçiyordu.
3- Ermeniler: "Monofizm" denilen bir öğretiyi benimsemişlerdi. Ortodoks kilisesi tarafından
dinsizlikle suçlanıyorlardı. Ayrı bir patrikliği bulunmaktaydı.
4- Yahudiler: Osmanlı nüfusu içinde sayıları pek fazla olmayan Musevilere (% 1) bir millet olarak
örgütlenme imkanı tanınmıştı. Bunlar ticaret, bankacılık gibi işlerle uğraştıkları için kısa
zamanda zenginleştiler. Musevilerin devletle ilgili işlerinden İstanbul'daki
"hahambaşı" sorumluydu.
OSMANLILARDA MİLLET SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER:
1)- Rusya'nın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Osmanlı Ortodokslarının KORUYUCUSU olarak ortaya
çıkması ve Osmanlıların iç işlerine karışması
2)- Fransız ihtilalinin Osmanlı ülkesinda yaşayan Gayri müslim toplumlarda MİLLİYETÇİLİK duygusunu
uyandırması, batılı devletlerinde milliyetçilik hareketlerini desteklemesi
3)- Batılı Devletlerin sık sık Osmanlının iç işlerine müdahale etmesi sonucu Osmanlı Devletinin
Tanzimat ve Islahat Fermanıyla, Meşrutiyeti ilan etmesi
Tanzimat Fermanıyla (1839) gayri müslim tebaaya geniş haklar verilerek, yurttaşlar arasında her
türlü ayrım yasaklandı. Eyaletlerde kurulan meclislere gayri müslimlerde katıldı.
Avrupa Devletlerinin hırıstiyanlara verilen hakların genişletilmesi konusundaki baskıları sonucu,
Kırım Savaşından sonra "Islahat Fermanı" ilan edildi(1856).
Islahat Fermanıyla hırıstiyanlar askerlik hizmetine, okullara ve memurluklara alınacaktı. Harac
vergisi kalkacaktı.
TANZİMAT VE ISLAHAT FERMANININ MİLLET SİSTEMİNE ETKİSİ:
Tanzimat ve Islahat Fermanıyla Hırıstiyanlara verilen haklar, Müslüman halk üzerinde hoşnutsuzluk
uyandırdı, hırıstiyanlar arasında da Milliyetçilik duygusunun daha da yayılmasına neden oldu. Gayri
müslimlerin devlete sadakati kalmadı.
YERLEŞİM DURUMUNA GÖRE OSMANLI TOPLUMU
A)-ŞEHİRLERDE YAŞAYANLAR: Osmanlı Devletinde şehirlerde yaşayan halkı mesleklerine göre 4 grupta
inceleyebiliriz:
1-Askeriler(Umera) 2-Tacirler(Tüccar) 3-Esnaf ve zanaatkarlar 4-Diğer gruplar

1- ASKERîLER: Osmanlı şehirlerinde seyfiye, ilmiye ve kalemiyeden bir çok görevli bulunurdu.Bu
görevlilere "Askeriler" yada "Ümera" denirdi.Askerî(yönetenler) ve Reâya(yönetilenler)
arasındaki tek belirleyici fark askerîlerin vergi vermemesi, reâyanın ise vergi vermesiydi.
2)-TACîRLER(Tüccar): Tüccarlar niteliklerine göre üç gruba ayrılmışlardı:
a)- Sermayedar:Bunlar çoğunlukla bir malı ucuz ve bol bulunduğu dönemda alır ve fiat
yükseldiğinde satarak kar ederlerdi.
b)- Taciri Seffar: Bunlar bir malı ucuz olan bölgeden alarak,pahalı olan bölgeye
getirerek satarlardı.
c)- Örgütlenmiş Tüccar: Belli bir yerde mal gönderebileceği güvenilir temsilcileri
olan tüccarlar.
3)- ESNAF VE ZANAATKARLAR :
AHİLİK TEŞKİLATI: Anadolu'da 13. yüzyılda yayılmış olan esnaf, zanaatkâr ve işçileri toplayan
teşkilattır. Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal düzeninin sağlanmasında ve Osmanlı devletinin
kuruluşunda etkili olan ahîlik teşkilatı dinî, ahlakî, sosyal ve ekonomik bir nitelik
taşıyordu. Ahîlikte her mesleğin bir pîri ve pîr çevresinde toplanan meslek sahipleri vardı. Bu
meslek sahiplerinin güven, doğruluk, tövbe ve hidayet gibi kurallara uyma zorunluluğu vardı.
LONCA TEŞKİLATI: Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler. Her
esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu.
Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi... Dükkan açma hakkına GEDİK
denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak
gerekirdi.
Loncaların başlıca görevleri şunlardı:
1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek
2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,
3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek,
4- Üyelerine kredi vermek.
Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en
yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı.
Şeyh: Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı.
Kethüda: Loncayı dışarda temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi.
Nakib: Şeyhi temsil eder,esnafla şeyh arasında aracılık yapardı.
Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı.
Ehl-i Hibre: İki kişiydiler. Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat
belirleyen uzman. (Bilirkişi)
Bu 6 kişiden oluşan Lonca kurulunun dışında Lonca teşkilatıyla ilgili devlet görevlileri de
vardı;Bunlar:
Kadı: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve
yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı.
Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)
Esnafı a)- Üreticiler b)- Hizmet erbabı olarak ikiye ayırabiliriz.
a)-Üreticiler: Hammaddeyi işleyerek, işlenmiş madde haline getiren esnaflardır. Örneğin:
Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi...
b)-Hizmet Erbabı: Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Berberler, hammallar
gibi...
4)- DİĞER GRUPLAR: Osmanlı şehirlerinde Askerîler, tacîrler ve esnaflardan başka meslek ve toplum
grupları da vardı. Bunların başlıcaları; yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke
temsilcileri, köyden kente göç etmiş işşizler, seyyar satıcılardır
B)- KÖYLERDE YAŞAYANLAR:
Köylerde yaşayanları şöyle gruplayabiliriz:
1)- Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150 dönüm arasında
ÇİFTLİK denilen toprakları işlerlerdi. Ürün vergisi olarak "Öşür" veya "harac"
vergisini öder, toprak vergisi olarak da ÇİFT RESMİ'ni verirlerdi.Üç yıl toprağını ekmeyen
veya terkeden çiftçinin toprağı başkasına verilirdi. Bu takdirde bu kişiden ÇİFTBOZAN AKÇESİ
adıyla bir vergi alınırdı.
2)- Tımar Beyleri: Köylerde yaşayan beyler, çiftçinin denetimini yapar, güvenliği sağlarlardı.
3)- Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere " MUAF " denirdi.
Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim adamları
muaflar içinde yer alıyordu.
C)- GÖÇEBELER (KONARGÖÇERLER):
Türk oymaklarının başındakilere BEY, Arap aşiretlerinin başındakilere ŞEYH adı veriliyordu.
Bunların devletle ilgili işlerini KETHÜDA denilen yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğraşan
konargöçerler, devlete hayvan veya sürü başına AĞIL RESMî denilen bir vergi öderlerdi.
OSMANLI EKONOMİSİ
OSMANLI EKONOMİSİNİN TABİİ KAYNAKLARI:
1)- İNSAN : Osmanlı devletinde son yıllara gelinceye dek bugünkü anlamda bir nüfus sayımı
yapılmamıştı. İlk nüfus sayımı 1831'de II.MAHMUT döneminde yapıldı. Osmanlı Devleti'nin bundan
önceki dönemlerine ait nüfus bilgilerini ise Tahrîr defterlerinden öğreniyoruz.
TAHRîR DEFTERLERİ: Bir yer fethedildiğinde ya da belirli aralıklarla kaza ve sancakların vergi
yükümlüsü "erkek nüfusunu" ve bunların ödeyeceği vergi miktarını saptamak amacıyla "TAHRîR"
denilen bir sayım yapılırdı. Tahrir defterlerini "Nişancı" tutar, bir örneği de Eyalette
saklanırdı.
2)- TOPRAK : Osmanlı Devletinde ekonominin en önemli kaynağı topraktı.

OSMANLILARDA TOPRAK SİSTEM

A)- MİRî ARAZİ B)- MÜLK ARAZİ C)-VAKIF ARAZİ
1)- Havass-ı Hümayun toprakları
2)- Paşmaklık toprakları 1)- Öşür Topraklar
3)- Malikâne toprakları 2)- Haraci Topraklar
4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları
5)- Dirlik Toprakları
a)- Has
b)- Zeamet
c)- Tımar

A)- MİRî ARAZİ: Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. Mirî toprakların başlıcaları şunlardır:
1)- Havass-ı Hümayun Toprakları: Gelirleri doğrudan doğruya devlet hazinesine giren topraklar
olup, mukataa ve iltizam yoluyla yönetilirdi.
2)- Paşmaklık toprakları: Gelirleri padişah kızlarına ve ailelerin bırakılan topraklardı.
3)- Malikâne toprakları: Devlet adamlarına hizmetleri karşılığı mülk olarak verilen
topraklardı.
4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları: Fetih sırasında bazı kumandanlara, hizmetlerine karşılık
olmak üzere verilen topraklardır.
5)- Dirlik (Tımar)Toprakları: Vergi geliri, devlet adamlarına ve askerlere hizmet veya maaş
karşılığı verilen topraklardır. Dirlik sahibi, toplanan verginin maaş olarak ayrılan
"Kılıç hakkı" olarak ayrılan bölümünden geriye kalanla CEBELÜ denilen tam teçhiatlı asker
yetiştirirdi. Dirlik topraklar üçe ayrılırdı: a)- Has b)- Zeamet c)- Tımar
B)- MÜLK ARAZİ: Mülkiyeti kişilere ait topraklardır. İki bölümde incelenebilir:
1)- Öşriyye (öşür topraklar): Bu topraklar, fethedildiği zaman MÜSLÜMANLARA verilmiş veya
fethedildiğinde müslümanlara ait olan topraklardır. Bu gibi topraklar sahiplerinin malı
olup, dilediği gibi kullanırlar, satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras
olarak bırakabilirlerdi. Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak ÇİFT RESMİ, ürün
vergisi olarak da "ÖŞÜR" vergisini verirlerdi.
2)- Haraciye (Haracî topraklar): Bu topraklar bir yerin fethinden sonra GAYRî MÜSLİM halkın
elinde bırakılan,onlara mülk olarak verilen topraklardır. Sahipleri, dilediği gibi
kullanırlar,satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras olarak bırakabilirlerdi.
Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak HARAC-I MUVAZZAF ürün vergisi olarak da
HARAC-I MUKASSEM vergisini verirlerdi.
C)- VAKIF ARAZİ: Gelirleri kişiler ya da devlet tarafından hayır kurumlarına bırakılan
topraklardı.
TOPRAK SİSTEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1)- Tımar sisteminin bozulmasıyla, "Dirlik topraklar" MİRî MUKATAA'ya çevrilerek, yani gelirleri
hazineye devredilerek, peşin alınan bir bedel karşılığı üç yıllığına "İltizam"a verilmeye
başlandı.
NOT: Mültezîm denen iltizam sahipleri daha fazla vergi toplamak için halka baskı
yapmışlardır. Bu durum "Celali isyanlarına" veya vergisini ödeyemeyen köylünün toprağını
terk ederek büyük şehirlere göç etmesine neden olmuştur.
2)- Devletin artan masraflarının karşılanması için Mukataalar mültezîmlere üç yıllık dönemler için
değil, ömür boyu verilmeye başlandı. Bu sisteme MALİKANE USULÜ denilir. (1695'te)
3)- "Malikane usulüyle" sağlanan gelirlerde yetmeyince, bu defa Mukataaların yıllık kârları paylara
ayrılarak satılmaya başladı. Bu usule de ESHAM USULÜ denilmiştir. (1775)
4)- Tımar ve zeâmet sistemi II.Mahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet
memurları memurları maaşa bağlanmıştır.
5)- 1854'te "Arazi kanunnamesi" ile MÜLKİYET sistemine geçilerek, uzun süre bir toprağı kullananlar
o toprağın sahibi olmuşlardır. (Zilliyet)
6)- 1858'de çıkarılan bir başka "arazi kanunu" ile tarım ürünlerinden alınan çeşitli vergiler
kaldırılarak, tek vergi olarak "AŞAR" vergisi yürürlükte tutuldu.
AYAN VE EŞRAF: Şehirlerin, köylerin, aşiretlerin ileri gelenlerine "Ayân ve eşraf" denilirdi. Bu
kişiler bulundukları yerlerde en etkili ve zengin kişilerdi.

AYAN VE EŞRAFIN GÜÇLENMESİNİN SEBEPLERİ:
1- Tımar topraklarının mukataaya çevrilmesiyle, bu toprakları iltizama alanlar genellikle "Ayânlar"
oldu. Böylelikle Dirlik sahiplerinin haklarına sahip olan âyânlar bulundukları yerleri yönetmeye
başladılar.
2)-Merkez teşkilatını bozulmasıyla "beylerbeyi" veya "sancak beyi" olarak atananlar makamlarına
gitmeyerek o eyalet yada sancaktaki âyânı MÜTESELLİM (vekil) olarak görevlendirmiştir. Ayanlar
böylelikle devlet gücünün temsilcisi durumuna gelince daha da güçlenmişlerdir.
NOT: II. Mahmut döneminde âyânlarla padişah arasında SENED-İ İTTİFAK diye bir belge imzalayarak
anlaşma yoluna gitmiştir. (1808)
OSMANLI EKONOMİSİNDE TARIM
Osmanlı ekonomisinin en önemli sektörü tarımdır. 17. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı devleti
tarım ürünleri bakımından kendine yeten bir ülkeydi. Ancak, zaman zaman karşılaşılan kuraklık, sel,
isyanlar, göçler,ve tımar sisteminin bozulması üretim kayıplarına neden olmuştur. Özellikle hububat,
bağ-bahçe ziraâti ön plandayken, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa'da sanayinin gelişmesi doğrultusunda
tütün, pamuk gibi sanayi bitkilerinin üretimi önem kazanmıştır. Ayrıca Avrupa'nın tarım ürünü
ihtiyacı artınca Osmanlı Devletinde GEÇİMLİLİK düzeyde üretimden PAZAR EKONOMİSİ'nin ihtiyaçlarını
karşılayacak bir üretim düzeyine gelinmiştir.
OSMANLI EKONOMİSİNDE HAYVANCILIK
Hayvancılığın Osmanlı ekonomisine katkıları şunlardı:
1)-Tarım alanında : Toprakları ekmek için öküz, manda gibi hayvanlardan yararlanılıyordu.
2)-Gıda alanında : Etinden yağından,sütünden yararlanılıyordu.
3)-Sanayi alanında: Yünü ve derisi giyim, dokuma ve ayakkabı üretiminde hammadde olarak
kullanılıyordu.
4)-Ulaşım alanında: At,katır ,eşek gibi hayvanlar taşıma ve ulaştırmada kullanılıyordu.
5)-Maliye alanında: Hayvanlardan ve hayvansal ürünlerden alınan vergiler devletin başlıca
gelir kaynaklarını oluşturuyordu.
OSMANLI EKONOMİSİNDE MADENCİLİK
Osmanlı devleti'nde madenler iltizam olarak dağıtılırdı. Çıkartılan madenlerin çoğu ülke içinde
işlenemediğinden dışarıya ihraç edilirdi.
NOT: Osmanlılarda ilk madenin işletilmesi Osman Bey zamanındadır. Bilecik'in fethi ile buradaki
demir madeni işletilmiştir.
OSMANLI EKONOMİSİNDE SANAYİ
Osmanlı Devletinde sanayi kesimi esnaf birlikleri(Lonca) halinde teşkilatlanmıştı.Esnafın üretimi
elemeği-göznuruna dayanıyordu. Bu mevcut sanayi öncesi üretim başlangıçta ülke ihtiyaçlarını
karşılıyordu. Ankara'da sof, Bursa'da İpekçilik, Selanik'te çuhacılık, Bulgaristan'da aba
Kayseri,Manisa ve Tokat'ta dericilik(debbağlık) yaygındı. Ayrıca Osmanlı Devletinde savaş araç ve
gereçlerini üretmek için fabrika ve imalathaneler de kurulmuştu.
Bunlar:
Tersane (Gemi yapım yeri): ilk büyük Osmanlı tersanesi Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da
yapıldı. Daha sonraki dönemlerde İstanbul, Sİnop,İzmit, Süveyş, Basra gibi sahillerde başka
tersaneler de kuruldu.
Tophane: İstanbul'un fethinden önce Edirne ve Bursa'da, fetihten sonra da İstanbul'da top döküm
tesisleri kuruldu.
Baruthane: İlk baruthane Gelibolu'da kuruldu.

AVRUPADAKİ EKONOMİK GELİŞMELERİN OSMANLI SANAYİİNE ETKİLERİ:
1)- Coğrafi keşiflerle zenginleşen Avrupalılar; artan tüketim eğilimlerini, elde ettikleri altın ve
gümüşle Osmanlı pazarlarından karşılayınca esnaf hammadde bulmakta zorlandı.
2)- Sanayii inkılâbı sonucu bol ve ucuz, üstelik kapitülasyonlar nedeniyle düşük gümrüklü Avrupa
mallarıyla Osmanlı esnafı rekabet edemedi.
NOT: Esnafı zorlayan başka bir konuda şehirlere göç eden köylünün,maaşları alan yeniçerilerin ve
diğer grupların esnaflığı yeni bir geçim yolu olarak görmesiydi. Bu durum esnaf
teşkilatlarının disiplinli yapısını bozmuş, artan esnaf sayısı geçimlerini iyice
zorlaştırmıştır.

OSMANLI DEVLETİNİN SANAYİİYİ GELİŞTİRMEK İÇİN ALDIĞI TEDBİRLER:
1)- Sanayi hammaddelerinin ihracını yasaklamıştır.
2)- Gelişmiş teknolojiyle yeni imalathaneler açmıştır.
3)- Islah-ı Sanayii Komisyonu kurarak, esnaf birliklerini canlandırmaya ve onları şirketleşmeye
çalışmıştır.
Osmanlı Devleti Tanzimat fermanıyla ülkenin kalkınması için yabancı sermayeden yararlanacağını
açıklamıştı. Bu yolla Osmanlı ülkesinde haberleşme ve ulaşımı geliştiren adımlar atılmıştır.
Kırım savaşı sırasında ilk defa TELGRAF hattı döşenmiştir. Yine yeni bir teknoloji olan
"demiryolu" Osmanlı ülkesine girmiştir. Verilen imtiyazlarla İngilizler Batı Anadolu hattını,
Almanlarda Bağdat Demiryolunu inşa etmişlerdir.
OSMANLILARDA TİCARET
ANADOLU'DA TİCARET YOLLARI:
1- Sağ Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Konya, Adana üzerinden Halep'e uanıyordu.
2- Orta Kol:İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol,Diyarbakır'a buradanda Musul ve Bağdat'a
kadar uzanıyordu.
3)-Sol Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Erzurum ve Kars'a uzanıyordu.
RUMELİ'DE TİCARET YOLLARI:
1- Sağ Kol: İstanbul'dan Bulgaristan, Eflak-Boğdan ve Erdel'e uzanıyordu.
2- Orta Kol: İstanbul'dan Edirne,Belgrad üzerinden Avrupa içlerine uzanıyordu.
3)-Sol Kol: İstanbul'dan Edirne, Selanik üzerinden Mora'ya uzanıyordu.
TİCARETLE İLGİLİ DEYİMLER:
Menzil : Yol üzerindeki konaklama noktaları denirdi.
Menzil Teşkilatı: Haberleşme TATAR denilen ulaklar tarafından yapılıyordu. Devlet habercilerin çabuk
gitmelerini sağlayacak dinlenmiş atları ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için
konaklama yerine yakın köy ve kasabalardaki bazı aileleri bu iş için
görevlendirirdi. Bu teşkilata "menzil teşkilatı" denirdi.
Derbentçi : Ana yolların, boğaz ve geçitlerin güvenliğinden sorumluydu.
Mekkâri Tâifesi : Yolcu ve mal taşıma işlerini meslek edinen esnaflara verilen ad.
OSMANLI TİCARET GELİRLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:
1)- Ticaret yollarının değişmesi(Ümit Burnu)
2)- Kapitülasyonlar
3)- 1838 Balta Limanı Antlaşması
KAPİTÜLASYONLAR:
Kapitülasyon: Gümrük,Hukuk,ve ekonomik konularda verilen ayrıcalıklara denir. İlk ticari
imtiyazlar ORHAN BEY tarafından CENEVİZLİLER'e verildi.
İstanbul'un fethinden sonra Fatih "Ceneviz" ve "Venedikliler'e" ticarî imtiyazlar
tanıdı.
Kanuni Sultan Süleyman 1535' de Fransızlarla Osmanlıların "AHİDNAME", Fransızların
KAPİTÜLASYON dediği anlaşmayı yaptı.
NOT:Kanuni'nin amacı Şarlken'e karşı Fransa'yı yanına
çekerek, Avrupa hırıstiyan birliğini bölmekti.

NOT: Kapitülasyonlar I. Mahmut zamanında (1740) sürekli hale getirildi.

NOT: Kapitülasyonlar 24 Temmuz 1923'te LOZAN ANTLAŞMASI ile kaldırıldı.
BALTA LİMANI ANTLAŞMASI(1838): İngiltere ile II. Mahmut döneminde imzalanmıştır. Bu antlaşmayla
ihracattan alınan vergiler artırılırken (%12), İthalattan alınan vergiler azaltılıyordu (%5).
II. Mahmut'un bu antlaşmadan amacı Mehmet Ali Paşa'ya ve Rusya'ya karşı İngiltere'nin desteğini
kazanmaktı.
NOT: Balta Limanı Anlaşması'ndan sonra diğer devletlere de aynı haklar genişletilerek verilmiş ve
Osmanlı ülkesi Avrupa Devletlerinin bir "açık pazarı" haline gelmiştir.

DIŞ BORÇLAR
Osmanlı Devleti bütçe açıklarını kapamak için önce halka ek vergiler getirmiş,yeterli olmayınca
KAİME adı verilen hazine tahvillerini çıkarmıştı. Bu da yeterli olmayınca dış borca yönelmek zorunda
kalmıştı.
İlk Dış borç 1854 yılında KIRIM SAVAŞI sırasında İngiliz ve Fransız sarraflarından alındı. 20 yıl
gibi kısa bir sürede Osmanlı devleti Borç batağına saplandı.
1881'de yayınlanan ve adına MUHARREM KARARNAMESİ denilen bir kararnameyle iç ve dış borçlarının
ödenmesini DûYûN-I UMUMİYE (Genel Borçlar) denilen üyeleri alacaklı ülkeler tarafından seçilen bir
komisyona bıraktı. Osmanlı Devleti borçlarına karşılık tuz, tütün, ipek ve damga vergilerini karşılık
olarak gösterdi. Osmanlı Borçları meselesi LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI ile
çözümlendi.
OSMANLILARDA MALİYE
PARA:
MADENİ PARALAR(SİKKELER)
Osmanlılar 19. yüzyıla kadar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden yapılma paralar
kullanmışlardır. Bu madenlerden "DARPHANE"de kesilen yassı yuvarlak parçacıklara SİKKE
denilirdi. Bunların gümüşten olanına AKÇE, Altından olanına da SİKKE-i HASENE(Sultani) yada
"kırmızı" denilirdi.
İlk Osmanlı parası Osman Bey tarafından bastırıldı. Orhan Bey zamanında bastırılan gümüş
paraya "AKÇE" denildi. Fatih amanında basılan altın paraya da SULTANİ adı verildi.
Sikkelere bakır katılmasına AYAR denilirdi. Bu tip paralara KIRKIK AKÇE adı verilirdi.
Sonraki dönemlerde çeşitli isimlerde sikkeler piyasaya sürülmüştür.Bunlar GURUŞ,PARA, PUL,
METELİK, MECİDİYE dir.
KAĞIT PARA:
İlk kağıt para Sultan Abdülmecit döneminde basıldı. Hazine bonosu niteliğindeki bu paraya KAİME
denildi.
OSMANLI VERGİ SİSTEMİ

Osmanlı Devletinde vergiler 1-Şeri vergiler, 2- Örfi vergiler olmak üere ikiye ayrılıyordu:

1-ŞERİ VERGİLER: Bunların şeriatın emrettiği vergilerdi.
a)- Öşür: Müslümanlardan alınan toprak ürünü vergisidir. Elde edilen ürünün onda biri vergi
olarak alınırdı.
b)- Haraç: Müslüman olmayanlardan alınaaan vergiydi. ikiye ayrılıyordu:
1-Harac-ı Mukassem: Elde edilen üründen alınırdı.
2-Haracı Muvazzaf: Toprak vergisiydi.
c)- Cizye: Müslüman olmayan erkeklerden, askerlik görevi karşılığı alına vergidir.
d)- Ağnam: Hayvandan sayısına göre alınan vergi.
2- ÖRFİ VERGİLER: Padişahın iradesiyle konulan vergilerdi. Başlıcaları:
a)-Çift Resmi: Reayanın sipahiye ödediği toprak vergisi
b)-Çift bozan vergisi: Toprağını izinsiz olarak terkeden veya üç yıl üst üste ekmeyenlerden
alınan vergi.
c)-Avarız: Olağanüstü hallerde, divanın kararı ve padişahın emri ile toplanan vergilere
denirdi.

Bostandere
03-03-2006, 12:01 PM
MERKEZ TEŞKİLATI

PADİŞAH
A)-PADİŞAHLARIN BAŞA GEÇMESİ(VERASET SİSTEMİ):
Osmanlı Devletinde kimin padişah olacağı konusunda kesin bir kural yoktu. Osmanlı ailesinin bütün
erkekleri taht üzerinde hak sahibi idiler. Onun için padişah ölünce oğullarının hangisinin tahta
geçeceği konusunda devlet yönetimindeki etkili grupların(ümera,ulema vb.) tercihleri önemli rol
oynuyordu.Eski Türk Devlet geleneğinden kaynaklanan bu sistem(Kut anlayışı)taht kavgalarına neden
oluyordu.
Veraset Sistemindeki Değişmeler:
* Fatih Sultan Mehmet bu sakıncayı ortadan kaldırmak için tahta geçme yöntemini belirleyen bir
kanunname düzenledi.
Bu kanunla Fatih'in amacı:
1 -Taht kavgasına son vererek,ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak,
2- En GÜÇLÜ olanın padişah olmasını sağlamaktı.
* I.AHMET zamanında yapılan değişiklikle EN YAŞLI ve AKILLI olanın (EKBER VE ERŞED) padişah olması
esası benimsendi.
AÇIKLAMA: Ekberiyet sistemi Şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu ortadan kaldırması bakımından
OLUMSUZ,taht kavgalarına son vermesi bakımından da OLUMLU sonuçlar doğurmuştur.
B)-PADİŞAHLARIN YETİŞMESİ:
16. yüzyılın sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince, Anadoludaki sancaklara
SANCAKBEYİ olarak gönderilirlerdi. Burada bir LALA'nın yanında devlet yönetiminde tecrübe
kazanmaları sağlanırdı.
NOT: Lala'yı Büyük Selçuklular'daki ATABEYLERE benzetebiliriz.
III. Mehmet'ten sonra şehzadelerin SANCAĞA ÇIKMA usulü kaldırıldı. (Şehzadeler sarayda KAFES
HAYATI yaşadılar.)
C)-PADİŞAHLARIN ÜNVANLARI:
Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında başta bulunan hükümdarlara BEY denilmiştir.Yine
hırıstiyanlara karşı savaştıklarından GAZİ de denilmiştir.(Örneğin:Osman bey,Osman Gâzi,Orhan
Bey,Orhan Gâzi gibi..) Hükümdarların aldığı diğer başlıca ünvanlar; Han, Hakan, Hünkâr, Sultan ve
genellikle Padişah'dır.
NOT: Yavuz Sultan Selimin 1517 Mısır seferi sonucu HALİFELİK Osmanlı padişahlarına geçmiştir.
Böylelikle Osmanlı hükümdarları padişah olarak Devletin Başı, halife olarakta müslümanların
başı olma özelliği taşımışlardır.

SARAY
Padişahın hem özel hayatının geçtiği, hem de devletin yönetildiği yerdi. Saray ENDERUN ve BİRUN
olmak üzere iki bölümden oluşuyordu.Bu iki bölüm BAB'ÜS-SAADE(Orta kapı) denilen kapıyla birbirine
bağlanmıştı.
1)- ENDERUN adişahın özel hayatının geçtiği sarayın iç bölümüdür. Burada padişahın hizmetine
bakan güvenilir kimselerin bulunduğu hizmet ve eğitim odaları ve harem bulunuyordu.Enderundaki
odalar şunlardır:
a)-HASODAadişahın günlük himetine bakarlardı.
b)-HAZİNE ODASIadişahın özel hazinesine bakarlardı.
c)-KİLER ODASI:Yemek ve sofra hizmetlerini yaparlardı.
d)-SEFERLİ ODASI:Berber,terzi,müzisyen gibi görevliler bulunurdu.
Devşirme usulüyle toplanan oğlanlar, Acemi oğlanlar ocağına götürülmeden önce, içlerinden
seçilenler Topkapı sarayına alınarak, sıkı bir disiplin altında yetiştirilirlerdi. Bunlara dini
bilgiler, Arapça, Farsça gibi dersler ve pratik el sanatları öğretilirdi.Bunlara İÇOĞLANI denilirdi.
Amaç saraya alınan bu içoğlanlarını gerçek bir dindar, devlet adamı, asker ve seçkin nitelikli bir
kişi olarak yetiştirmekti. Hasoda,kiler odası,hazine ya da seferli odalarında hem hizmet ederler,
hemde eğitim ve öğretimlerini sürdürürlerdi. Daha sonra ÇIKMA denilen bir atama usulüyle Birun da
görevlendirilir,bu odaların başındaki ağalar da sancak beyliği gibi önemli görevlere tayin
edilirlerdi.
HAREM: Sarayda kadınların yaşadığı bölüme denirdi.Saraya alınan kızlar tıpkı iç oğlanları gibi sıkı
bir eğitim görürlerdi. Eğer padişah tarafından sarayda tutulmazlarsa Çıkma ile saray dışında
görevlendirilen Kapıkullarıyla evlendirilirlerdi.
2)- BİRUN: Sarayın dış bölümüne denirdi. Bîrûnda geniş bir yönetici kadro yer alırdı. Bîrûndaki
görevliler ve teşkilatları şunlardı:
a)-Yeniçeriler
b)-Altı Bölük halkı (sipahiler,silahdar,sağ ve sol garipler,sağ ve sol ulûfeciler.)
c)-Topçular ve Cebeciler
d)-Mehterler
e)-MüteferrikalarEnderundan çıkma içoğlanlar, beyzade çocukları,devlet ileri gelenlerinin
çocukları.)
Birunda başka görevlilerde vardı. Başlıcaları:
Padişah Hocası:Şehzadelerin eğitimiyle meşgul olur.
Hekimbaşıhttp://www.mekantr.com/images/smilies/uhuu.giferrahbaşı da denilen doktor.
Çavuşlar ve Çavuşbaşı:Haberleşme ve elçilik görevini yapar.
Ayrıca Müneccimbaşı,Mimarbaşı,seyisler,okçular, rikabdarlar, Darbhane emini vb...
Üstün başarı gösterenler, saray dışındaki görevlere atanarak ödüllendirilirlerdi.
NOT: Osmanlılar'da ilk saray Bursa da yapılmıştı. Başkent Edirne olunca burada daha büyük bir saray
yapılmış,İstanbul'un fethiyle Fatih Beyazıt'taki mevcut sarayda oturmuş, buranın yeterli
gelmemesi üzerine aynı yerde başka bir saray yaptırılmıştı. Eski Saray denilen bu sarayın da
yeterli olmaması üzerine Topkapı Sarayı(yeni saray) yapılmıştır. Padişahlar 19. yüzyıla
kadar burada oturmuşlar, 19. yüzyılda Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız sarayları
yapılmıştır.
DİVAN-I HÜMAYUN
Bugünkü Bakanlar Kurulu gibi çalışan Divan-ı Hümayun önceleri DİVANHANE'de toplanırken, Kanuni
zamanında yapılan KUBBEALTI denilen yerde toplanmaya başlamıştır.
Divan teşkilatı ilk defa ORHAN BEY zamanında kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet padişahların divân
toplantılarına katılma geleneğine son vererek,toplantıları kafesli bir pencerenin arkasından takip
etmiştir.
DİĞER DİVANLAR:
Sefer Divânı:Vezir-i azam sefere çıkarken toplanan divan
Ulufe Divânı:Yeniçeri maaşları için toplanan divan
Galebe Divânı:Yabancı elçilerin kabulü sırasındatoplanır
Ayak Divânı:Olağanüstü durumlarda toplanan divan.
At divânı:Sefer sırasında at üzerinde yapılan toplantı.
DİVANIN-I HÜMAYUN ÜYELERİ:
PADİŞAH

VEZİR-İ AZAM(SADRAZAM)

1-Kubbealtı 2-Nişancı 3-Kazaskerler 4-Defterdarlar
Vezirleri (Kalemiye) (İlmiye) (Kalemiye)
(Seyfiye) | |
| | | |
Rumeli Anadolu Rumeli Anadolu
Kazaskeri Kazaskeri Defterdarı Defterdarı
(başdefterdar)
NOT: Bunlardan başka eğer vezir rütbesine sahiplerse YENİÇERİAĞASI ve KAPTAN-I DERYA da divan
üyesi olur ve görüşmelere katılırlardı.

Bunlar askeri,idari,adli,mali ve bürokrasinin en üst yetkilileriydi. Buradan da anlaşıldığı gibi
Divan-ı Hümayûn devlet teşkilatının esasını oluşturan Seyfiye, İlmiye ve Kalemiye kollarının temsil
edildiği bir kuruluştu.
DİVANIN YAPISI:
Osmanlılarda padişahın yetkilerini kullanmak yada emirlerini uygulamak için görevlendirilmiş üç temel
sınıf bulunuyordu. Bu sınıfların en üst yetkilileri divânda temsil edilirdi. Bu sınıflar şunlardı:
1-Seyfiye (Ehl-i Kılıç= Ehl-i Örf)
2-İlmiye (Ehl-i Şer)
3-Kalemiye (Ehl-i Kalem)
1)- SEYFİYE (Ehli Örf):
Osmanlı Devletinde yönetim ve askerlik görevini yerine getiren zümrelere denirdi. Ehli örf,ehli
seyf ve ümera gibi isimler verilen bu sınıfın divan-ı hümayundaki temsilcileri vezir-i azam ve
vezirlerdi. Divan dışında beylerbeyleri, sancak beyleri,kapıkulu askerleri,tımarlı sipahiler bu
grubun içindedir.
VEZİR-İ AZAM(Sadrazam):Bugünkü başbakan durumunda olan veziri azam, padişahın vekili olarak görev
yapar ve onun altın mührünü taşırdı. Divana başkanlık eder, padişah sefere katılmıyorsa ordunun
başına geçer,bu görevi sırasında SERDARI EKREM sıfatıyla padişahın bütün yetkilerini kullanırdı.
KUBBE ALTI VEZİRLERİ: Bugünkü devlet bakanları durumunda olan kubbe altı vezirlerinin sayıları 5-7
arasındaydı.
2)- İLMİYE (Ehli Şer)
Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet,eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruptu.Ulema
da denilen bu grubun üç önemli görevi vardı:
a)-Tedris Görevi:Eğitim-Öğretim görevidir.Bu görevi müderris,muâllim gibi kişiler yürütürdü.
b)-Kaza Görevi:Yargı görevidir. Bu görev kadılar tarafından yürütülürdü. Kadılar İslam hukukuna
göre davalara bakar ve karar verirlerdi.
c)-İfta Görevi: Fetva görevidir.Yapılanların şeriata uygun olup olmadığı konusunda fikir beyan
etme görevidir.
Fetva verme yetkisine sahip olanlara MÜFTİ denilirdi. Müftilerin en üst rütbelisi Şeyhülislam
ve kazaskerlerdi.
ŞEYHÜLİSLAM: Divana katılan fakat oy kullanmayan şeyhüislamın protokoldeki sırası veziri azamla
aynıydı.Hem ilmi kişiliği, hem de fetva verme yetkisi dolayısıyla şeyhülislama büyük saygı
gösterilirdi. Bayramlaşma sırasında padişah sadece şeyhülislamın karşısında ayağa kalkardı.
Önemli devlet işleri hatta padişahların görevden alınması için şeyhülislamın fetvası
gerekiyordu.Şeyhülislam idam cezasına çarptırılamaz, tutuklanamaz ve hapsedilemezdi. 17. yüzyıla
kadar görevden alınması bile söz konusu değildi. Tanzimattan sonra şeyhülislamların yönetimdeki
önemi azalmaya başladı.
KAZASKERLER (KADIASKERLER): Divanı Humayun üyesi olan kadıaskerler şer'i hükümler veren en yüksek
görevlilerdi. Fatihten itibaren Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olmak üzere sayıları ikiye
çıkarıldı. Rumelideki kadılar Rumeli, Anadoludaki kadılar Anadolu kadıaskerine bağlıydılar.
KADILAR: Başlıca görevleri şunlardı:
a)-Merkezden gelen emirleri halka iletmek, halkın şikayetlerini merkeze bildirmek.
b)-Her türlü davaya(miras,ticaret,ceza) bakarak karar vermek.(Yargıçlık)
c)-Nikah sözleşmesi, şirket kurulması, Vakıf kurulması gibi sözleşmeleri yapardı.(Noterlik)
d)-Avarız denilen olağanüstü durumlardaki vergileri toplar, merkeze gönderirdi.
PADİŞAH HOCALARI: Osmanlı şehzadelerine ulemadan bir kimse hoca olarak tayin edilirdi. Şehzadeler
hükümdar olduklarında onları PADİŞAH HOCASI olarak tayin ederlerdi.
SEYYİD VE ŞERİFLER: Hz.Peygamberin torunları Hz.Hasanın soyundan gelenlere Şerif, Hz. Hüseyinin
soyundan gelenlere ise Seyyid denirdi. Seyyid ve şerifler Osmanlı toplumunda büyük saygı
görürlerdi. Devlet de bunların işleriyle meşgul olmak için NAKİB'ÜL EŞRAFLIK denilen bir
kurum kurmuştu.
Yukarıdaki görevlilerden başka ilmiye zümresi içinde müderrisleri,müneccimleri,hekimleri, tarikat
şeyhlerini, imam ve müezzinleri sayabiliriz.
3)- KALEMİYE(Ehli Kalem):
Günümüzde bürokrasi diye adlandırılan bu sınıfın en üst rütbelileri NİŞANCI VE DEFTERDARLAR'dır.
NİŞANCI(TEVKİİ=TUĞRAİ): Divandan çıkarılan belgelerin üstüne padişahın nişan
olan TUĞRA 'yı çektiği için TUĞRACI'da denirdi. Nişancı kendisine bağlı REİSÜL KÜTTAB
başkanlığında çeşitli kalemler vasıtasıyla merkez bürokrasisinin her türlü işlemlerini yapardı.
Reisülküttab'a bağlı kalemler şunlardı:
a)-Beylikçi Kalemi b)-Tahvil Kalemi c)-Ruus Kalemi d)-Amedi Kalemi
Nişancının görevleri: Nişancı tuğra çekmenin yanısıra yukarıdaki kalemler vasıtasıyla şu
görevleri yapardı:
A)- Divanda yapılan görüşmelerin kayıtlarını tutarak MÜHİMME DEFTERİNE(Divan Defteri)
kaydetmek.
B)- Ferman,berat gibi belgeleri hazırlamak.
C)- Sadrazam ve padişah arasındaki ve dış ülkelerle olan yazışmaları hazırlamak.
D)- Tapu Tahrir Defterlerini tutmak.
DEFTERDAR:
Osmanlı Devletinde bütün mali işlerden ve hazineden sorumlu en üst görevlilerdi. Osmanlılarda İç
ve Dış Hazine olmak üzere iki tür hazine vardı. İç hazinede padişahın özel serveti ve değerli
eşyaları saklanırdı. Dış hazine ise devletin maliye teşkilatını oluştururdu. İlk dönemde
defterdar sayısı bir iken, sonraları mâli işlerin artmasından dolayı sayıları ikiye
yükselmiştir.Bunlar; Rumeli defterdarı ve Anadolu Defterdarı idi. Rumeli Defterdarı
Başdefterdar idi.
Defterdara bağlı kalemler şunlardı:
a)-Ruznamçe kalemi b)-Maliye emirleri kalemi c)-Tarihçi kalemi d)-Gelir ve gider kalemi
Defterdara bağlı üst düzey görevliler şunlardı:
a)-Başbakı kulu b)-Veznedarbaşı c)-Sergi nazırı d)-Sergi halifesi

MERKEZ TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1)- 18. yüzyılda değişmeler:
a)- Tahta Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesinin geçmesi, zamanla devlet işlerinin sadrazamlara
bırakılması sonucun doğurmuştur. Sadrazamların güçlenmesi ile Divan BAB-I ALİ'de(Sadrazam
kapısı=Yüksek Kapı)toplanmaya başlamıştır
b)- 18. yüzyılda devletlerarası ilişkiler ön plana çıkınca diplomasi önem kazanmaya başlamış,
böylece kalemiye sınıfının özellikle de REİSÜL KÜTTAB'ın etkinliğ artmıştır. Reisülküttab dış
ilişkileri düzenleyen bir nitelik kazanmıştır.
2)- II.Mahmut Döneminde değişmeler:
a)- 1826'dan itibaren BAB-I ALİ sadrazamın özel ikametgahı olmaktan çıkmış, devletin hükümet
binası haline gelmiştir.
b)- II.Mahmut zamanında Divân Batı ülkelerinde olduğu gibi yeniden düzenlenmiştir. Divân-ı
Hümayûn yerine nezaretlerden (nazırlıklar=bakanlıklar) oluşan yeni bir hükümet modeli
oluşturulmuştur. Bu hükümet modeline Meclis-i Vükela, Heyeti Vükela(bakanlar kurulu) veya
Meclis-i Has denir. Böylelikle Sadrazamın yetkileri nazırlar arasında dağıtılmıştır. Bu
nazırlıklar şunlardır

ESKİ YENİ
Divan-ı Hümayun -----> Heyeti Vükela(bakanlar kurulu
Sadrazam -----> Başvekil(Başbakan)
Sedaret Kethüdası -----> Dahiliye Nazırı(İçişleri)
Reisülküttab -----> Hariciye Nazırı(Dışişleri)
Defterdar -----> Maliye Nazırı
Kazasker -----> Adalet Bakanlığı (Nezareti Deavi=Davalar bakanlığı)
Ayrıca Evkaf ve Ticaret Nazırlığı kuruldu.
c)- II.Mahmut zamanında yeni meclis ve komisyonlar kuruldu.Bunlar;
1-Dar-ı Şura-i AskeriAskeri işleri düzenlemek)
2-Dar-ı Şura-i Bab-ı Ali(İdari ve bürokratik işler
3-Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye(Adalet işleri)
Bunların dışında II.Mahmut zamanında şu ıslahatlar gerçekleştirildi:
a)-1826 da Yeniçeri ocağı kaldırıldı,Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir
ordu kuruldu.
b)-Tımar ve zeamet kaldırıldı. Başta valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlandı.
c)-Müsadere usulü kaldırıldı.(Görevden alınan yüksek dereceli memurun malına devletin
elkoyma usulü)
d)-İlköğretim mecburi kılındı.
e)-İlk resmi gazete ( TAKVİM-İ VEKAYİ) çıktı.
f)-İlk defa nüfus sayımı yapıldı.
g)-Kıyafet değişikliği yapıldı.(Memurlara fes,ceket,pantolon giyme zorunluluğu)
h)- Harp okulu, Tıp okulu gibi okullar açıldı.
ı)- Mahalle ve köylere MUHTARLIK teşkilatı kuruldu.
3)-Tanzimat Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:
3 Kasım 1839 da ilan edilen Tanzimat fermanıyla devlet teşkilatında yeni düzenlemelere
gidilmiştir. 1876'ya kadar süren dönemde yeni meclis ve komisyonlar kurulmuştur.
Bunlar; a)-Meclis-i Ali Tanzimat, b)-Şura-i Devlet c)-Divan-ı Ahkam-ı Adliye'dir.
Ayrıca Tanzimat Döneminin bir başka yeniliği de SERASKERLİK makamının kurulmasıydı. Kara
kuvvetleri komutanlığı olan bu makam, Sadrazam ve şeyhülislama eşit tutuldu.
4)-Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:
1876'da Kanuni Esasi'nin ilan edilmesiyle Meşrûtiyet dönemi başlamıştır. Yapılan seçimlerle iki
meclis oluşturulmuştur:
a)- Meclisi Mebusan:Hırıstiyan,Yahudi ve müslüman halkın seçtiği milletvekillerinden oluşuyordu.
b)- Ayan Meclisi: Padişah tarafından tayin edilen 26 kişiden oluşuyordu.

OSMANLI TAŞRA TEŞKİLATI
TIMAR VE İLTİZAM SİSTEMİ: Osmanlı Devletinde taşra teşkilatının(merkez dışı) temelini tımar (dirlik)
sistemi oluşturuyordu.Devlet bazı bölgelerin vergi gelirlerini hizmet veya maaş karşılığı olarak
askerlere veya devlet görevlilerine ayırırdı. Bu gelir kaynağına DİRLİK denilirdi. Dirlikler 3'e
ayrılmıştı.
1-TIMAR: Tımar sistemine göre savaşta sivrilmiş,tımar beyi olma özelliği kazanmış sipahilere
verilen 3-20 bin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir.
2-ZEAMET: Savaşta üstün yetenek göstermiş olan tımar sahipleri ile devlet merkezindeki divân
çavuşlarına, müteferrika ve kâtipler ile eyalet ve sancaklardaki ileri gelen devlet
görevlilerine verilen yıllık vergi geliri 20-100 bin akçe arsındaki dirliklerdir.
3-HAS: Padişah ve ailesine, sadrazam, vezirler, beylerbeyi ve sancak beylerine verilen geliri 100
bin akçeden fazla dirliklerdir.
AÇIKLAMA: Tımar sahipleri ilk 3 bin, zeamet sahipleri ise ilk 20 bin akçesini kendi geçimleri için
ayırırlardı. Buna KILIÇ HAKKI denirdi. Tımar sahipleri geri kalan gelirin her 3 bin akçesi,
zeamet ve has sahipleri ise her 5 bin akçesi için tam teçhizatlı bir atlı asker yetiştirmek
ve gerektiğinde bunlarla birlikte savaşa katılmak zorundaydı. Bu askere CEBELÜ denirdi.
Dirlik sahipleri kendisine verilen toprakları köylüye 50-150 dönümlük topraklar halinde dağıtır.
Ve hasat zamanında köylünün yetiştirdiği ürünün vergisini(öşür yada harac) alırlardı.
Dirlik sisteminde toprağın;
1-Mülkiyeti DEVLETE,
2-Vergisi DİRLİK SAHİBİNE,
3-Kullanım hakkı KÖYLÜYE aittir.
TIMARLI SİPAHİ HANGİ DURUMLARDA TOPRAĞI KÖYLÜDEN GERİ ALABİLİRDİ ?
1-Toprağı sebepsiz yere terk edenlerden,
2-Sebepsiz yere 3 yıl üst üste ekmeyenlerden,
3-Sebepsiz yere vergisini vermeyenlerden.
TIMARLI SİPAHİNİN KÖYLÜYE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR ?
1)-Köylünün güvenliğini sağlamak,
2)-Köylünün tohum,gübre vb. ihtiyaçlarını temin etmek,
3)-Köylünün vergisini en kolay şekilde ödemesini sağlamak
DİRLİK (TIMAR) SİSTEMİNİN YARARLARI NELERDİR ?
1)- Devlet Merkezden toplanması son derece zor vergiler böylece toplamış oluyor,
2)- Devlet bazı görevlilerine maaş vermekten kurtuluyor
3)- Devlet asker yetiştirmekten kurtuluyor
4)- Devlet toprakları boş kalmadığından üretim artıyor.
5)- Tımarlı sipahiler bulundukları yerlerde güvenliği sağlıyor.
NOT: Tımar ve zeamet sistemi II.Mahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet
memurları maaşa bağlandı.
İLTİZAM SİSTEMİ: İltizâm devlete ait bir gelirin ihale yoluyla şahıslara verilmesidir. 16. yüzyıldan
sonra uygulamaya konulan bu sistemde devlete ait bir gelir genellikle 3 yıllık bir süre için açık
artırmaya çıkarılır,en yüksek bedeli verene devredilirdi. Bu ihaleyi kazanan kişiye MÜLTEZİM
denirdi.Mültezîmlere dirlik sahiplerine verilen haklar tanınmıştı.
NOT: Bu sistemin en önemli yararı devletin acil para ihtiyacını karşılamasıdır.

NOT: Zaman içinde tımar toprakların MUKATAA haline getirilip mültezime verilmesi yaygınlaşmışdır.

TIMARLARIN MUKATAA HALİNE GETİRİLİP MÜLTEZİME VERİLMESİ
NE GİBİ OLUMSUZ SONUÇLAR DOGURMUŞTUR ?
1)-Mültezîm baskısı altında kalan halkın vergisini ödeyememesine ve toprağını terk etmesine
2)-İltizamların genellikle o bölgedeki zengin ve güçlü kişilere (AYAN) verilmesiyle, taşradaki
ayanlar güç kazanmaya başlamışlar ve devlete baş kaldırmışlardır
3)-Tımar toprakların iltizama verilmesiyle, valiler eskiden tımarlı sipahiye yaptırdıkları
güvenlik ve askerlik hizmetini, SARICA SEKBAN denilen kapılarında besledikleri askerlere
yaptırmaya başladılar. Barış döneminde veya beylerinin tayini çıktığında işşiz kalan ve LEVENT
adını alan bu insanlar eşkiyâlık yaparak karınlarını doyurmaya başladılar.
NOT: İltizâm yöntemi Tanzimata(1839) kadar yürürlükte kalmış,bu tarihte kaldırılmıştır. Ancak
1855'ten itibaren iltizâma yeniden dönülmüştür.
İDARİ TEŞKİLATI:
Osmanlı ülkesi idari bakımdan EYALETLERE, eyaletler SANCAKLARA, Sancaklar KAZALARA, kazalar da
TIMARLI NAHİYELERİNE ayrılmıştı.
1)- EYALETLER (BEYLERBEYİLİK):
Eyaletlerin başında BEYLERBEYİ bulunuyordu. Eyalet içinde beylerbeyinin bulunduğu sancak PAŞA
SANCAĞI adıyla anılırdı. Beylerbeyi Divan-ı Hümayûnun küçük bir kopyesi olan "Eyalet divanı"nın
başıydı.
Eyalet Divanının üyeleri şunlardır:
1-Beylerbeyi: Eyaletin ve eyalet divanının başıydı. Hizmetinde KAPU HALKI denilen çok sayıda
görevli ve asker bulunurdu. Beylerbeyi tayini çıktığında kapuhalkını da beraberinde
götürürdü.
2-Beylerbeyi Kethüdası: Beylerbeyinin yardımcısıydı.
3-Eyalet Defterdarı: Eyaletin mâli işlerinden sorumluydu.
4-Eyalet Kadısı: Eyaletin yargı, belediye, noterlik vb. işlerinden sorumluydu.
5-Eyalet subaşısı: Bugünkü emniyet müdürü gibidir. Suçluların takibi ve yakalanmasında,
kadı tarafından verilen hükümlerin uygulanmasından ve merkezden gelen emirlerin
uygulanmasından sorumludur.
Osmanlı Devletinde eyaletler SALYANELİ ve SALYANESİZ olmak üzere ikiye ayrılıyordu.
Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler: Bu eyaletlerde tımar sistemi uygulanma, vergiler yıllık olarak
toplanırdı. Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus, Cezayir, Trablus salyaneli
eyaletlerdendi.
Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler: Tımar(dirlik) sisteminin uygulandığı eyaletlerdir. Bu
eyaletlerdeki topraklar has,zeamet ve tımar olarak ayrılmıştır.Merkeze yakın eyaletlerdir.
Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam, Trablusşam
salyanesiz eyaletlerdendir.
2)-SANCAKLAR: Kazaların birleşmesiyle meydana gelmişti. En üst dereceli yöneticisi SANCAK
BEYİ'dir.Sancaklarda asayiş sûbaşı ve Yasakçılar(asesler), kalenin korunması da kale
dizdarları tarafından yapılırdı.
3)-KAZALAR: Hem adlî hem de idarî birimdir. Kazaların başında yönetici olarak kadı bulunurdu.
İMTİYAZLI HÜKÜMETLER: Osmanlı devletinin hakimiyetini tanıyan Kırım Hanlığı, Mekke Emirliği,
Eflak, Boğdan ve Erdel Beylikleri,Sakız Cumhuriyeti imtiyazlı yönetimlerdi. Bunlar iç işlerinde
serbest olup, yöneticileri Osmanlı tarafından kendi soyluları arasından atanırdı. Bu
hükümetlerden Kırım Hanlığı ve Mekke Emirliği dışındakilerden yıllık belli bir vergi alınırdı.
TAŞRA TEŞKİLATINDAKİ DİĞER GÖREVLİLER:
Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)
Kapan Emirleri: Şehirlere gelen sebze-meyvenin toplandığı yerlere "kapan" denirdi. Kapan emiri
buraya gelen malın vergilendirilmesini sağlardı.(Hal müdürü)

Beytülmal Emini:Herhangi bir yerleşim yerinde kamuya ait çıkarları korumakla görevliydi.

Gümrük ve Bac Eminleri: Kasaba veşehirlerde sanat ve ticaretle ilgili vergileri toplarlardı.
TAŞRA TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1864'te yayınlanan "vilayet nizamnamesi" ile ülke idarî bakımdan yeniden teşkilatlandırıldı.Buna
göre taşra yönetimi vilayet, liva(sancak), kaza ve köy birimlerine ayrıldı. Livaların yönetimi
MUTASARRIF'lara verildi.
1871'de kaza ve köy arasına NAHİYELER eklendi, bunların başına nahiye müdürleri seçimle
getiriliyordu.
MAHALLİ TEŞKİLAT:
Mahalle veya köy cemaatinin önde gelen kişisi İMAM'dır. İmam cemaatin isteğiyle belirlenir ve
kadı'nın onayıyla göreve başlardı.
Mahalle ve köy halkının ortaklaşa karşıladığı giderler şunlardır:
1)- Cami,okul,çeşme gibi yapıların onarımı ve ihtiyaçlarının karşılanması,
2)- İmam, müezzin, muallim gibi görevlilerin ücretlerinin ödenmesi,
3)- Divan-ı Hümayûn tarafından olağanüstü durumlarda konulan AVARIZ adı verilen vergilerin
ortaklaşa ödenmesi.
OSMANLILARDA HUKUK
Osmanlı Devletinde hukuk iki temele dayanıyordu:
1)- Şer'î Hukuk, 2)- Örfî Hukuk
1)-ŞER'İ HUKUK(İslam Hukuku=Fıkıh): Şer'i hukukun kaynaklarını Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas
oluşturuyordu. Şer'i hukuk sadece müslümanlara uygulanırdı. Kamu hukuku dışında kalan davalarda
müslüman olmayanlar, kendi dinî kurumlarında yargılanırlardı.
2)-ÖRFİ HUKUK: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kuurallarla, şer'i hukukun esaslarına
aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu. Örfi hukukun esasları KANUNNAME
adıyla bir araya getirilmiştir.
NOT: Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnâmesidir.(KANUNNAME-İ ALİ OSMAN)

Osmanlı Devletinde Hukukun uygulanışı nasıldı?
Osmanlı Devletinde şer'i ve örfî bütün meseleler şer'î mahkemelerde çözümlenirdi. Eyalet, sancak ve
kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak KADI bulunurdu.Kadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst
mahkeme olarak Divan-ı Hümayûna başvurabilirlerdi.Daha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı
adına hüküm verenlere NAİB denirdi. Mahkemelerde görülen davalar ŞERİYYE SİCİLLERİ denilen defterlere
kaydedilirdi.
Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler:
a)-II. Mahmut Döneminde değişmeler:
1-Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere) son verildi.
2-Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi için Meclis-i
Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu.
3)- İlk olarak Adalet Bakanlığı(Nezareti Deavi) kuruldu.
b)-Tanzimat döneminde (1839-1876)değişmeler:
Hatırlanacağı gibi Tanzimat Fermanında (3kasım 1839) Herkes kanun önünde eşit olacak, bütün
herkesin can, mal ve namusları güven altında olduğu belirtilmişti. Yine Islahat fermanı(1856)
azınlıklara yeni haklar veriyordu.
Bu dönemde hukuk alanında önemli gelişmeler yaşandı:
1)- 1840'da Ceza Kanunu(kısmen Fransızcadan tercüme) 1850'de Ticaret Kanunu, 1863'de de Deniz
ve ticaret kanunu çıkarıldı. 1868'de Şurayı Devlet(DANIŞTAY) kuruldu.
2)- Bu kanunların yanısıra Tanzimatla birlikte KARMA mahkemeler kuruldu. Karma mahkemelerdeki
hakimlerin yarısı yabancı yarısı Osmanlı idi.
AÇIKLAMA: Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin egemenlik haklarıyla
uyuşmamaktadır.
3)- Tanzimat döneminde "İnsan hakları ve vicdan hürriyeti" bakımından önemli gelişmeler oldu.
Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı.
4)- 1870'de AHMET CEVDET PAŞA başkanlığında bir kurul on yıl kadar çalışarak MECELLE'yi
hazırladı. Mecelle medeni kanun niteliğindeydi.
c)-Meşrutiyet Döneminde Meydana gelen değişmeler:
1876'da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devletin'de anayasa hukukunun başlangıcıdır.
OSMANLI ORDUSU

OSMANLI KARA ORDUSU DENİZ ORDUSU
(DONANMA)

A-KAPIKULU OCAKLARI B)-EYALET ASKERLERİ C)-YARDIMCI KUVVETLER
1.Tımarlı Sipahiler (Bağlı Devlet ve Beyliklerin askerleri)
2.Akıncılar
KAPIKULU YAYALARI KAPIKULU ATLILARI 3.Azaplar
1.Acemi Oğlanlar (Altı Bölük Halkı) 4.Deliler
2.Yeniçeriler 1.Sipahi 5.Gönüllüler
3.Cebeciler 2.Silahdar 6.Beşliler
4.Topçular 3.Sağ ulufeciler 7.Yayalar
5.Top Arabacıları 4.Sol ulufeciler 8.Müsellemler
6.Humbaracılar 5.Sağ garipler

OSMANLI ASKERİ TEŞKİLATI
Kuruluş Döneminde Askeri Teşkilat:
Orhan Bey zamanında YAYA ve MÜSELLEMLER adlarıyla ilk düzenli birlikler oluşturuldu. I.Murat
zamanında ise Kapıkulu ocakları kuruldu.(1362)
A)-KAPIKULU OCAKLARI:
Padişah I.Murad zamanında oluşturuldu. O zaman İslam hukukuna göre savaş esirlerinin beşte biri
hükümdara ayrılırdı. Padişah da bunları özel hizmetlerinde kullanırdı. Bir bölümü de saray
hizmetlileri arasına alınırdı. I. Murad zamanında PENÇİK OĞLANI denilen bu savaş esirlerinin sayısı
arttı.Bunun üzerine bu esirlerden düzenli bir ordu kurularak yararlanılmak istendi.Bu sisteme "Pencik
Usulü" denildi.Böylelikle Kapıkulu ocakları oluşturuldu.
Devşirme Usulü:Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli bir kaynak bulmak amacıyla
DEVŞİRME USULÜ oluşturuldu. Buna göre özellikle Balkanlar'da yaşayan hırıstiyan
ailelerin çocukları ailelerinden alınarak İslam dinini,Türkçeyi ve Türk gelenek ve
göreneklerini öğrenmek üzere Türk ailelerinin yanına gönderilirdi. Tek çocuklu
ailelerin çocukları alınmazdı.Daha sonra bu çocuklar Acemi Oğlanlar ocağına
gönderilirlerdi.
KAPIKULU YAYALARI(PİYADELERİ)
1)- ACEMİ OĞLANLAR OCAĞI: Yeniçeri ve diğer Kapıkulu ocaklarına asker yetiştirmek için kurulmuştur.
Türk ailelerinin yanından gelen devşirme çocukları burada yapılan askeri eğitimden sonra
sınavdan geçirilir, başarılı olanlar Enderûn'a alınırdı. Diğerleri Kapıkulu ocaklarına
dağıtılırlardı.
2)- YENİÇERİ OCAĞI: Kapıkulu ocaklarının en önemlisidir. Savaş zamanında merkezde bulunur ve
padişahı korurlardı. Barışta ise Divân muhafızlığı yapmak, İstanbul'un güvenliğini sağlamak,
sınırlardaki kalelerde muhafızlık yapmak gibi görevleri vardı.
Yeniçerilere üç ayda bir "ULUFE" denilen maaş, padişah tahta çıktığında "CULÜS BAHŞİŞİ", ilk
sefere çıktığında da "SEFER BAHŞİŞİ" verilirdi. Yeniçerilerin komutanına "YENİÇERİ AĞASI"
denilirdi.
3)- CEBECİLER: Komutanlarına "CEBECİBAŞI" denilirdi. Yeniçerilerin silahlarını ve zırhlarını yapar,
onarır ve silah anbarlarında muhafaza ederlerdi.
4)- TOPÇU OCAĞI: Bu ocağın görevi top dökmek, ve topları kullanmaktı. Osmanlılar topu ilk defa
I.Kosova Savaşında kullandılar.
5)- TOP ARABACILARI OCAĞI: Top arabalarını yapan ve topları taşıyan ocaktı. Komuutanlarına
"ARABACIBAŞI" denirdi.
6)- HUMBARACILAR OCAĞI: Havan denilen toplarla, humbara denilen gülleleri hazırlayan ve kulanan
ocaktı.Komutanına "HUMBARACIBAŞI" denirdi.
7)- LAĞIMCILAR OCAĞI: Kale kuşatmalarında,hendek kazarak veya fitil döşeyerek surları yıkan teknik
bir sınıftı. Komutanına "LAĞIMCIBAŞI" denirdi.
8)- SAKALAR: Kapıkulu askerlerinin sularını taşırdı.Komutanına "SAKABAŞI" denirdi.

KAPIKULU SÜVARİLERİ(ATLILARI)
Altı Bölük halkı da denirdi.Derece ve maaş yönünden yeniçerilerden üstündüler.
Sipah ve silahtar; savaş sırasında padişah çadırını,
Sağ ve Sol ulufeciler; Saltanat sancaklarını
Sağ ve sol garipler; ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.
Ocağın adı Mevcudu Günlük Ulûfesi
Acemiler 7.745 1-2,5 akçe
Yeniçeriler 12.000 2-5 akçe
Cebeciler 500-800 8 akçe
Topçular 1000-1200 6-8 akçe
Top Arabacıları 400 4-6 akçe
Kapıkulu Süvarileri 8000 14-90 akçe

B)- EYALET ASKERLERİ:

1)- TIMARLI SİPAHİLER: Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz IKTA
sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi. Tımarlı Sipahiler kendilerine DİRLİK
verilen kişilerin beslemek zorunda oldukları tamamı Türklerden meydana gelen atlı
askerlerdi.Savaş sırasında ordunun sağ ve sol kanatlarında durarak,ordu merkezini yanlardan
gelecek saldırılara karşı korurlardı.Kanuni Sultan Süleyman'ın son zamanlarına kadar devletin en
önemli ve en büyük askeri gücüydü.
2)- AKINCILAR: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif süvari kuvvetleriydi. Başlıca
görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek, kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı.
3)- AZAPLAR: Kelime anlamı bekâr demektir. Masrafları kendi şehir ve kasaba halkı tarafından
karşılanan gönüllü kuvvetlerdi.
4)- DELİLER: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak adlandırılmışlardır.
5)- GÖNÜLLÜLER: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevliydiler.
6)- BEŞLİLER: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki kalelerin
korunmasında görevlendirilirdi.
7)- YAYA VE MÜSELLEMLER: Ordunun önünde giderek yolları ve köprüleri onarırlardı.

C)- YARDIMCI KUVVETLER:
Bir savaş zamanında bağlı hükümetlerin(Kırım,Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım
ederlerdi. Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi.

DENİZ ORDUSU(DONANMA):
Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliğini ele geçirince bu beyliğin donanmasına da
sahipolmuşlardır. Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da bir tersane yapılmıştır. Fatih zamanında
gelişmeye başlayan donanma, II.Beyazıt zamanında Kemal Reis'in, Kanunî zamanında da Barbaros
Hayrettin Paşa'nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz'de en üstün güç haline gelmiştir.
Donanma komutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa, deniz askerlerine ise LEVENT denirdi.
Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali
Reis meşhur Türk denizcileridir.

OSMANLI ORDUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE SEBEPLERİ:
Osmanlı ordusunda meydana gelen bozulmaların temelde iki nedeni vardı;
1-Avrupadaki gelişmeler, 2-Tımar sistemindeki bozulmalar
1)- Avrupa'da merkezi krallıkların güçlenmesiyle daimi nitelikte ve yeni silahlar kullanan Batı
ordularına karşı, çoğunluğu tımarlı sipahilerden oluşan Osmanlı ordusunun eskisi kadar başarılı
olamayışıydı. Çünkü Avruupa orduları daimi olduklarından onlar için "savaş zamanı" diye bir şey
söz konusu değildi. Oysa tımarlı sipahi hasat zamanı köyünde bulunmak, öşrünü toplamak
düşüncesindeydi.Ayrıca yeni savaşteknikleri ve silah kullanımı ancak kışlada özel eğitimle
verilebileceğinden tımarlı sipahinin savaşlarda etkiside kalmamıştı.Bu nedenle tımarlılar 17.
yüzyıldan sonra sadece yol ve istihkam işlerine bakan askerler haline geldiler.
2)- Tımar sisteminin bozulmasına bağlı olarak kapıkulu ocaklarının da bozulmasıdır.

TIMAR SİSTEMİNİN BOZULMASININ MEYDANA GETİRDİĞİ SONUÇLAR:
1- Devlet ulûfeli tüfekli kapıkulu askerinin sayısını artırmak zorunda kaldı.
2- Sayıları çoğalan kapıkullarına ulûfe yetiştirmek güçleşti.Hazinenin yükü arttı.
3- Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu birbirine karşı denge unsuru idiler. Tımarlı
sipahiler kalkınca, kapıkulları devlete hükmeder hale geldiler.
4- Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca "devşirme sistemi" de bozuldu. Devşirme olmayan kişiler de
kapıkulu askeri yapıldı.
5- Köylü kapıkulu askeri olmak isteyince toprağını bıraktı.Bu yüzden üretimde azaldı.
KAPIKULU OCAKLARINDAKİ BOZULMALAR:
Askerî alandaki başarısızlıkları önlemek için 17. yüzyıldan itibaren askeri teşkilatta yeni
düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Ancak bu düzenlemelere Yeniçeri ocakları karşı koydular. Yeniçerilerin
başlıca ayaklanmaları şunlardır:
1- Yeniçeriler 17. yüzyılın başında sadrazamın görevden alınması için padişah III. Mehmet'i ayak
divanına çağırmışlar, padişah istekleri kabul etmek zorunda kalmıştır.
2- Padişah II.Osman Lehistan seferi sırasında yeniçerilerin isteksiz davranışını görünce, sefer
dönüşü Anadolu,Mısır ve Suriyeden toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş, ancak
bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak II.Osmanı şehit etmişlerdir.
3- IV.Murat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini kabul etmek zorunda kalmış,fakat
sonra sert tedbirlerle onları sindirmiştir.
4- IV.Mehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler 1656'da devlet adamlarını öldürdüler.
(Vakayı Vakvakiye=Çınar vakası)
5- 1687'de IV.Mehmet'i tahttan indirerek yerine II.Süleyman'ı geçirdiler.
6- Nizam-ı Cediti kuran III. Selim'i tahttan indirdiler. (Kabakçı Mustafa Ayaklanması)

YENİÇERİLERİN AYAKLANMALARININ BAŞLICA SEBEPLERİ:
1-Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında düzenlemeler yapmak istemeleri,
2-Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtmaları
3-Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıklarından padişahları tahttan indirerek yerine yenisini
geçirmenin işlerine gelmesi
4-Pekçoğunun İstanbul'da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından sefere gitmek istememeleri
5-Maaşlarının düşük ayarlı para ile ödenmesi
6-Denge unsuru olan tımarlı sipahilerin ortadan kalkmasıyla devlet içinde en etkili güç haline
gelmeleri,
7-Tımar sisteminin çökmesiyle sayılarının ve güçlerinin artması

KAPIKULU OCAKLARINDA YAPILAN ISLAHATLAR:
1- I.Mahmut (1730-1754) zamanında Fransız asıllı olan Humbaracı Ahmet Paşa ordunun topçu ve
humbaracı ocaklarını Avrupa yöntemlerine göre ıslah etti. Ayrıca bu dönemde Hendeshane kuruldu.
2- III.Mustafa(1757-1774) zamanında topçu ocağı Baron dö Tot tarafından yeniden ıslah edildi. "Sürat
topçuları" adıyla yeni bir askeri birlik kuruldu.
3- III.Selim (1789-1807) Nizam-ı Cedit adıyla yeni bir ordu kurdu(1793).
4- a)-II.Mahmut döneminde(1808-1839) sadrazam Alemdar Mustafa Paşa SEKBAN-I CEDİT ocağını kurdu.
b)-Alemdar Mustafa Paşanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Cedit kapatıldı.II.Mahmut EŞKİNCİ adıyla
yeni bir ocak kurdu.
c)-II.Mahmut 1826'da yeniçerileri ortadan kaldırdı. Bu olaya Osmanlı tarihinde "Vakayı Hayriye"
denir. Yeniçeri ocağının yerine ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE adında yeni bir kuruldu.Bu
orduya daha sonra NİZAMİYE adı verildi. Komutanına da SERASKER(Kara kuvvetleri komutanı)
denildi.
5- Tanzimat Devrinde askerlik "vatan görevi" olarak kabul edildi(1843).Temel askerlik süresi 5 yıl
olarak belirlendi.
6- 1870'de "askeri zaptiye" teşkilatı (jandarma) kuruldu.

NOT: Yukarıda dönemler içinde bir çok askeri okul ve kurum açılmıştır. Bu okul ve kurumlar "Eğitim
Öğretim" ünitesi içinde ayrıca belirtileceğinden burada anlatılmamıştır.

OSMANLILARDA VAKIF TEŞKİLATI
Vakıf : Bir müslümanın malının bir bölümünü veya tamamını hayır amacıyla bağışlamasına denir.
Vâkıf : Vakfeden kişiye denir.
Mevkûf : Vakfedilen mala denir.
Mütevelli: Vakıf yöneticisine denir.
Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir.

VAKIFLARIN ÖNEMİ: Vakıflar yoluyla şehir, kasaba, köy gibi yerleşim merkezlerinde cami, medrese, yol,
çeşme vb. bir çok yapı vakıflar yoluyla yapılmış, böylelikle devlete imar konusunda yapılacak fazla
bir şey kalmamıştır.

OSMANLI TOPLUMU
OSMANLI TOPLUMUNUN ETNİK YAPISI:
Osmanlı Devleti kurulduğunda halkının tamamı Türktü. Sonraki dönemde toprak genişlemesi sonucu bir
çok ulus (Yunan,Bulgar,Sırp,Arnavut,Macar,Hırvat,Sloven,Rom en,Arap Macar...) Osmanlı yönetimine
girdi. Osmanlı Devleti çok uluslu bir imparatorluğa dönüştü.

NOT: Bu çok uluslu yapının çatırdayarak, Osmanlı Devletinin parçalanmasına neden olan en önemli dış
gelişme FRANSIZ İHTİLALİ'dir.

OSMANLI TOPLUMUNDA SOSYAL HAREKETLİLİK
A)-YATAY HAREKETLİLİK: Bir toplumun ülke coğrafyası üzerinde çeşitli sebeplerle yer değiştirmesi(göç)
olayına yatay hareketlilik denir.
a)-Kuruluş ve yükselme dönemlerinde yatay hareketlilik:
Bu dönemlerde yatay hareketlilik FETHEDİLEN yerlere doğru yerleşme şeklinde görülür. Osmanlı
Devleti bu dönemde Balkanlar'daki Türk nüfusunu artırmak için yatay hareketliliği teşvik edici
uygulamalar yapmıştır.
Bu TEŞVİK UYGULAMALARI şunlardır:
1- Bataklık yada ıssız yerlere vakıflar kurmak yoluyla buraların ekonomik hayatını
canlandırmış, insanların buraya yerleşmesini özendirmiştir.
2- Fethedilen yerlere yerleşeceklere bir takım vergi kolaylıkları sağlanmıştır.
b)-Osmanlı Devletinde Duraklama Devri sonrası Yatay Hareketlilik:
1- Bu dönemlerde kaybedilen yerlerdeki Türk ve müslüman halk içkesimlere göç etmek zorunda
kalmıştır.
2- Nüfus artışı, ekonomik güçlükler ve eşkiyalık hareketleri gibi nedenlerle kırsal kesimdeki
halk büyük kentlere göç etmiştir.
B)-DİKEY HAREKETLİLİK:
Bir sınıftan başka bir sınıfa geçmek veya bulunduğu sınıf içinde daha yüksek mevkilere gelmeye
"Dikey hareketlilik" denir. Ortaçağ Avrupa'sının sınıflı toplumlarında ve Hindistan'daki "Kast"
teşkilatının katı sınıfsal yapısında dikey hareketlilik yoktur. Çünkü buralardaki sınıflar kan
bağına dayanmaktadır. Örneğin; baron, dük, kont, Lord olabilmenin şartı bu kimselerin soyundan
gelmektir.
Osmanlı Devletinde "kan bağına" dayanan sınıfsal bir yapı olmadığından dikey hareketlilik yoğun bir
şekilde görülür. REAYA dediğimiz yönetilenlerden bir kişinin, yönetenlerden saydığımız
seyfiye,ilmiye yada kalemiyeye geçmesi mümkündür.(padişah olmak hariç) Bunun için başlıca iki şart
vardı: 1- Müslüman olmak, 2- Eğitim öğretim görmek.
Reaya içindeki müslüman olmayanların DEVŞİRME yoluyla müslümanlaştığını ve kapıkulu sistemi içinde
eğitimlerini tamamlayarak devletin önemli kadrolarında görev aldıklarını görüyoruz. Mesela 1453-1566
yılları arasında görev yapan 24 veziri azamın 20'si devşirmedir.

OSMANLI TOPLUMUNUN DİNİ YAPISI
Osmanlı Devletinde yönetime katılmayan, geçimini tarım ve sanayi alanında üretim yapmak ve
ticaretle uğraşmak yoluyla sağlayan ve devlete vergi veren halka REAYA deniliyordu. Reaya çeşitli
din,dil ve ırklara mensup topluluklardan oluşuyordu.
Osmanlı Devletinde Millet kavramı günümüzdeki anlamından farklıydı. Aynı din ve mezhepten gelen
topluluklar bir "millet" sayılıyordu. Buna göre Müslümanlardan başka 3 temel millet daha vardı:
Ortodokslar, Ermeniler ve Yahudiler
1- Müslümanlar: Türkler, Araplar, Acemler, Boşnaklar ve Arnavutlar müslüman milletini
oluşturuyorlardı.
2- Ortodokslar: Ortodoksların devletle ilişkileri FENER PATRİKHANESİ ve PATRİK tarafından
yürütülüyordu. Patrik "vezir" seviyesindeydi. Seçimle ve padişahın onayı ile başa geçiyordu.
3- Ermeniler: "Monofizm" denilen bir öğretiyi benimsemişlerdi. Ortodoks kilisesi tarafından
dinsizlikle suçlanıyorlardı. Ayrı bir patrikliği bulunmaktaydı.
4- Yahudiler: Osmanlı nüfusu içinde sayıları pek fazla olmayan Musevilere (% 1) bir millet olarak
örgütlenme imkanı tanınmıştı. Bunlar ticaret, bankacılık gibi işlerle uğraştıkları için kısa
zamanda zenginleştiler. Musevilerin devletle ilgili işlerinden İstanbul'daki
"hahambaşı" sorumluydu.
OSMANLILARDA MİLLET SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER:
1)- Rusya'nın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Osmanlı Ortodokslarının KORUYUCUSU olarak ortaya
çıkması ve Osmanlıların iç işlerine karışması
2)- Fransız ihtilalinin Osmanlı ülkesinda yaşayan Gayri müslim toplumlarda MİLLİYETÇİLİK duygusunu
uyandırması, batılı devletlerinde milliyetçilik hareketlerini desteklemesi
3)- Batılı Devletlerin sık sık Osmanlının iç işlerine müdahale etmesi sonucu Osmanlı Devletinin
Tanzimat ve Islahat Fermanıyla, Meşrutiyeti ilan etmesi
Tanzimat Fermanıyla (1839) gayri müslim tebaaya geniş haklar verilerek, yurttaşlar arasında her
türlü ayrım yasaklandı. Eyaletlerde kurulan meclislere gayri müslimlerde katıldı.
Avrupa Devletlerinin hırıstiyanlara verilen hakların genişletilmesi konusundaki baskıları sonucu,
Kırım Savaşından sonra "Islahat Fermanı" ilan edildi(1856).
Islahat Fermanıyla hırıstiyanlar askerlik hizmetine, okullara ve memurluklara alınacaktı. Harac
vergisi kalkacaktı.
TANZİMAT VE ISLAHAT FERMANININ MİLLET SİSTEMİNE ETKİSİ:
Tanzimat ve Islahat Fermanıyla Hırıstiyanlara verilen haklar, Müslüman halk üzerinde hoşnutsuzluk
uyandırdı, hırıstiyanlar arasında da Milliyetçilik duygusunun daha da yayılmasına neden oldu. Gayri
müslimlerin devlete sadakati kalmadı.
YERLEŞİM DURUMUNA GÖRE OSMANLI TOPLUMU
A)-ŞEHİRLERDE YAŞAYANLAR: Osmanlı Devletinde şehirlerde yaşayan halkı mesleklerine göre 4 grupta
inceleyebiliriz:
1-Askeriler(Umera) 2-Tacirler(Tüccar) 3-Esnaf ve zanaatkarlar 4-Diğer gruplar

1- ASKERîLER: Osmanlı şehirlerinde seyfiye, ilmiye ve kalemiyeden bir çok görevli bulunurdu.Bu
görevlilere "Askeriler" yada "Ümera" denirdi.Askerî(yönetenler) ve Reâya(yönetilenler)
arasındaki tek belirleyici fark askerîlerin vergi vermemesi, reâyanın ise vergi vermesiydi.
2)-TACîRLER(Tüccar): Tüccarlar niteliklerine göre üç gruba ayrılmışlardı:
a)- Sermayedar:Bunlar çoğunlukla bir malı ucuz ve bol bulunduğu dönemda alır ve fiat
yükseldiğinde satarak kar ederlerdi.
b)- Taciri Seffar: Bunlar bir malı ucuz olan bölgeden alarak,pahalı olan bölgeye
getirerek satarlardı.
c)- Örgütlenmiş Tüccar: Belli bir yerde mal gönderebileceği güvenilir temsilcileri
olan tüccarlar.
3)- ESNAF VE ZANAATKARLAR :
AHİLİK TEŞKİLATI: Anadolu'da 13. yüzyılda yayılmış olan esnaf, zanaatkâr ve işçileri toplayan
teşkilattır. Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal düzeninin sağlanmasında ve Osmanlı devletinin
kuruluşunda etkili olan ahîlik teşkilatı dinî, ahlakî, sosyal ve ekonomik bir nitelik
taşıyordu. Ahîlikte her mesleğin bir pîri ve pîr çevresinde toplanan meslek sahipleri vardı. Bu
meslek sahiplerinin güven, doğruluk, tövbe ve hidayet gibi kurallara uyma zorunluluğu vardı.
LONCA TEŞKİLATI: Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler. Her
esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu.
Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi... Dükkan açma hakkına GEDİK
denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak
gerekirdi.
Loncaların başlıca görevleri şunlardı:
1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek
2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,
3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek,
4- Üyelerine kredi vermek.
Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en
yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı.
Şeyh: Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı.
Kethüda: Loncayı dışarda temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi.
Nakib: Şeyhi temsil eder,esnafla şeyh arasında aracılık yapardı.
Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı.
Ehl-i Hibre: İki kişiydiler. Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat
belirleyen uzman. (Bilirkişi)
Bu 6 kişiden oluşan Lonca kurulunun dışında Lonca teşkilatıyla ilgili devlet görevlileri de
vardı;Bunlar:
Kadı: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve
yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı.
Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)
Esnafı a)- Üreticiler b)- Hizmet erbabı olarak ikiye ayırabiliriz.
a)-Üreticiler: Hammaddeyi işleyerek, işlenmiş madde haline getiren esnaflardır. Örneğin:
Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi...
b)-Hizmet Erbabı: Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Berberler, hammallar
gibi...
4)- DİĞER GRUPLAR: Osmanlı şehirlerinde Askerîler, tacîrler ve esnaflardan başka meslek ve toplum
grupları da vardı. Bunların başlıcaları; yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke
temsilcileri, köyden kente göç etmiş işşizler, seyyar satıcılardır
B)- KÖYLERDE YAŞAYANLAR:
Köylerde yaşayanları şöyle gruplayabiliriz:
1)- Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150 dönüm arasında
ÇİFTLİK denilen toprakları işlerlerdi. Ürün vergisi olarak "Öşür" veya "harac"
vergisini öder, toprak vergisi olarak da ÇİFT RESMİ'ni verirlerdi.Üç yıl toprağını ekmeyen
veya terkeden çiftçinin toprağı başkasına verilirdi. Bu takdirde bu kişiden ÇİFTBOZAN AKÇESİ
adıyla bir vergi alınırdı.
2)- Tımar Beyleri: Köylerde yaşayan beyler, çiftçinin denetimini yapar, güvenliği sağlarlardı.
3)- Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere " MUAF " denirdi.
Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim adamları
muaflar içinde yer alıyordu.
C)- GÖÇEBELER (KONARGÖÇERLER):
Türk oymaklarının başındakilere BEY, Arap aşiretlerinin başındakilere ŞEYH adı veriliyordu.
Bunların devletle ilgili işlerini KETHÜDA denilen yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğraşan
konargöçerler, devlete hayvan veya sürü başına AĞIL RESMî denilen bir vergi öderlerdi.
OSMANLI EKONOMİSİ
OSMANLI EKONOMİSİNİN TABİİ KAYNAKLARI:
1)- İNSAN : Osmanlı devletinde son yıllara gelinceye dek bugünkü anlamda bir nüfus sayımı
yapılmamıştı. İlk nüfus sayımı 1831'de II.MAHMUT döneminde yapıldı. Osmanlı Devleti'nin bundan
önceki dönemlerine ait nüfus bilgilerini ise Tahrîr defterlerinden öğreniyoruz.
TAHRîR DEFTERLERİ: Bir yer fethedildiğinde ya da belirli aralıklarla kaza ve sancakların vergi
yükümlüsü "erkek nüfusunu" ve bunların ödeyeceği vergi miktarını saptamak amacıyla "TAHRîR"
denilen bir sayım yapılırdı. Tahrir defterlerini "Nişancı" tutar, bir örneği de Eyalette
saklanırdı.
2)- TOPRAK : Osmanlı Devletinde ekonominin en önemli kaynağı topraktı.

OSMANLILARDA TOPRAK SİSTEM

A)- MİRî ARAZİ B)- MÜLK ARAZİ C)-VAKIF ARAZİ
1)- Havass-ı Hümayun toprakları
2)- Paşmaklık toprakları 1)- Öşür Topraklar
3)- Malikâne toprakları 2)- Haraci Topraklar
4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları
5)- Dirlik Toprakları
a)- Has
b)- Zeamet
c)- Tımar

A)- MİRî ARAZİ: Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. Mirî toprakların başlıcaları şunlardır:
1)- Havass-ı Hümayun Toprakları: Gelirleri doğrudan doğruya devlet hazinesine giren topraklar
olup, mukataa ve iltizam yoluyla yönetilirdi.
2)- Paşmaklık toprakları: Gelirleri padişah kızlarına ve ailelerin bırakılan topraklardı.
3)- Malikâne toprakları: Devlet adamlarına hizmetleri karşılığı mülk olarak verilen
topraklardı.
4)- Yurtluk ve Ocaklık Toprakları: Fetih sırasında bazı kumandanlara, hizmetlerine karşılık
olmak üzere verilen topraklardır.
5)- Dirlik (Tımar)Toprakları: Vergi geliri, devlet adamlarına ve askerlere hizmet veya maaş
karşılığı verilen topraklardır. Dirlik sahibi, toplanan verginin maaş olarak ayrılan
"Kılıç hakkı" olarak ayrılan bölümünden geriye kalanla CEBELÜ denilen tam teçhiatlı asker
yetiştirirdi. Dirlik topraklar üçe ayrılırdı: a)- Has b)- Zeamet c)- Tımar
B)- MÜLK ARAZİ: Mülkiyeti kişilere ait topraklardır. İki bölümde incelenebilir:
1)- Öşriyye (öşür topraklar): Bu topraklar, fethedildiği zaman MÜSLÜMANLARA verilmiş veya
fethedildiğinde müslümanlara ait olan topraklardır. Bu gibi topraklar sahiplerinin malı
olup, dilediği gibi kullanırlar, satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras
olarak bırakabilirlerdi. Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak ÇİFT RESMİ, ürün
vergisi olarak da "ÖŞÜR" vergisini verirlerdi.
2)- Haraciye (Haracî topraklar): Bu topraklar bir yerin fethinden sonra GAYRî MÜSLİM halkın
elinde bırakılan,onlara mülk olarak verilen topraklardır. Sahipleri, dilediği gibi
kullanırlar,satabilirler, vakfedebilirler yada çocuklarına miras olarak bırakabilirlerdi.
Bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak HARAC-I MUVAZZAF ürün vergisi olarak da
HARAC-I MUKASSEM vergisini verirlerdi.
C)- VAKIF ARAZİ: Gelirleri kişiler ya da devlet tarafından hayır kurumlarına bırakılan
topraklardı.
TOPRAK SİSTEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1)- Tımar sisteminin bozulmasıyla, "Dirlik topraklar" MİRî MUKATAA'ya çevrilerek, yani gelirleri
hazineye devredilerek, peşin alınan bir bedel karşılığı üç yıllığına "İltizam"a verilmeye
başlandı.
NOT: Mültezîm denen iltizam sahipleri daha fazla vergi toplamak için halka baskı
yapmışlardır. Bu durum "Celali isyanlarına" veya vergisini ödeyemeyen köylünün toprağını
terk ederek büyük şehirlere göç etmesine neden olmuştur.
2)- Devletin artan masraflarının karşılanması için Mukataalar mültezîmlere üç yıllık dönemler için
değil, ömür boyu verilmeye başlandı. Bu sisteme MALİKANE USULÜ denilir. (1695'te)
3)- "Malikane usulüyle" sağlanan gelirlerde yetmeyince, bu defa Mukataaların yıllık kârları paylara
ayrılarak satılmaya başladı. Bu usule de ESHAM USULÜ denilmiştir. (1775)
4)- Tımar ve zeâmet sistemi II.Mahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet
memurları memurları maaşa bağlanmıştır.
5)- 1854'te "Arazi kanunnamesi" ile MÜLKİYET sistemine geçilerek, uzun süre bir toprağı kullananlar
o toprağın sahibi olmuşlardır. (Zilliyet)
6)- 1858'de çıkarılan bir başka "arazi kanunu" ile tarım ürünlerinden alınan çeşitli vergiler
kaldırılarak, tek vergi olarak "AŞAR" vergisi yürürlükte tutuldu.
AYAN VE EŞRAF: Şehirlerin, köylerin, aşiretlerin ileri gelenlerine "Ayân ve eşraf" denilirdi. Bu
kişiler bulundukları yerlerde en etkili ve zengin kişilerdi.

AYAN VE EŞRAFIN GÜÇLENMESİNİN SEBEPLERİ:
1- Tımar topraklarının mukataaya çevrilmesiyle, bu toprakları iltizama alanlar genellikle "Ayânlar"
oldu. Böylelikle Dirlik sahiplerinin haklarına sahip olan âyânlar bulundukları yerleri yönetmeye
başladılar.
2)-Merkez teşkilatını bozulmasıyla "beylerbeyi" veya "sancak beyi" olarak atananlar makamlarına
gitmeyerek o eyalet yada sancaktaki âyânı MÜTESELLİM (vekil) olarak görevlendirmiştir. Ayanlar
böylelikle devlet gücünün temsilcisi durumuna gelince daha da güçlenmişlerdir.
NOT: II. Mahmut döneminde âyânlarla padişah arasında SENED-İ İTTİFAK diye bir belge imzalayarak
anlaşma yoluna gitmiştir. (1808)
OSMANLI EKONOMİSİNDE TARIM
Osmanlı ekonomisinin en önemli sektörü tarımdır. 17. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı devleti
tarım ürünleri bakımından kendine yeten bir ülkeydi. Ancak, zaman zaman karşılaşılan kuraklık, sel,
isyanlar, göçler,ve tımar sisteminin bozulması üretim kayıplarına neden olmuştur. Özellikle hububat,
bağ-bahçe ziraâti ön plandayken, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa'da sanayinin gelişmesi doğrultusunda
tütün, pamuk gibi sanayi bitkilerinin üretimi önem kazanmıştır. Ayrıca Avrupa'nın tarım ürünü
ihtiyacı artınca Osmanlı Devletinde GEÇİMLİLİK düzeyde üretimden PAZAR EKONOMİSİ'nin ihtiyaçlarını
karşılayacak bir üretim düzeyine gelinmiştir.
OSMANLI EKONOMİSİNDE HAYVANCILIK
Hayvancılığın Osmanlı ekonomisine katkıları şunlardı:
1)-Tarım alanında : Toprakları ekmek için öküz, manda gibi hayvanlardan yararlanılıyordu.
2)-Gıda alanında : Etinden yağından,sütünden yararlanılıyordu.
3)-Sanayi alanında: Yünü ve derisi giyim, dokuma ve ayakkabı üretiminde hammadde olarak
kullanılıyordu.
4)-Ulaşım alanında: At,katır ,eşek gibi hayvanlar taşıma ve ulaştırmada kullanılıyordu.
5)-Maliye alanında: Hayvanlardan ve hayvansal ürünlerden alınan vergiler devletin başlıca
gelir kaynaklarını oluşturuyordu.
OSMANLI EKONOMİSİNDE MADENCİLİK
Osmanlı devleti'nde madenler iltizam olarak dağıtılırdı. Çıkartılan madenlerin çoğu ülke içinde
işlenemediğinden dışarıya ihraç edilirdi.
NOT: Osmanlılarda ilk madenin işletilmesi Osman Bey zamanındadır. Bilecik'in fethi ile buradaki
demir madeni işletilmiştir.
OSMANLI EKONOMİSİNDE SANAYİ
Osmanlı Devletinde sanayi kesimi esnaf birlikleri(Lonca) halinde teşkilatlanmıştı.Esnafın üretimi
elemeği-göznuruna dayanıyordu. Bu mevcut sanayi öncesi üretim başlangıçta ülke ihtiyaçlarını
karşılıyordu. Ankara'da sof, Bursa'da İpekçilik, Selanik'te çuhacılık, Bulgaristan'da aba
Kayseri,Manisa ve Tokat'ta dericilik(debbağlık) yaygındı. Ayrıca Osmanlı Devletinde savaş araç ve
gereçlerini üretmek için fabrika ve imalathaneler de kurulmuştu.
Bunlar:
Tersane (Gemi yapım yeri): ilk büyük Osmanlı tersanesi Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da
yapıldı. Daha sonraki dönemlerde İstanbul, Sİnop,İzmit, Süveyş, Basra gibi sahillerde başka
tersaneler de kuruldu.
Tophane: İstanbul'un fethinden önce Edirne ve Bursa'da, fetihten sonra da İstanbul'da top döküm
tesisleri kuruldu.
Baruthane: İlk baruthane Gelibolu'da kuruldu.

AVRUPADAKİ EKONOMİK GELİŞMELERİN OSMANLI SANAYİİNE ETKİLERİ:
1)- Coğrafi keşiflerle zenginleşen Avrupalılar; artan tüketim eğilimlerini, elde ettikleri altın ve
gümüşle Osmanlı pazarlarından karşılayınca esnaf hammadde bulmakta zorlandı.
2)- Sanayii inkılâbı sonucu bol ve ucuz, üstelik kapitülasyonlar nedeniyle düşük gümrüklü Avrupa
mallarıyla Osmanlı esnafı rekabet edemedi.
NOT: Esnafı zorlayan başka bir konuda şehirlere göç eden köylünün,maaşları alan yeniçerilerin ve
diğer grupların esnaflığı yeni bir geçim yolu olarak görmesiydi. Bu durum esnaf
teşkilatlarının disiplinli yapısını bozmuş, artan esnaf sayısı geçimlerini iyice
zorlaştırmıştır.

OSMANLI DEVLETİNİN SANAYİİYİ GELİŞTİRMEK İÇİN ALDIĞI TEDBİRLER:
1)- Sanayi hammaddelerinin ihracını yasaklamıştır.
2)- Gelişmiş teknolojiyle yeni imalathaneler açmıştır.
3)- Islah-ı Sanayii Komisyonu kurarak, esnaf birliklerini canlandırmaya ve onları şirketleşmeye
çalışmıştır.
Osmanlı Devleti Tanzimat fermanıyla ülkenin kalkınması için yabancı sermayeden yararlanacağını
açıklamıştı. Bu yolla Osmanlı ülkesinde haberleşme ve ulaşımı geliştiren adımlar atılmıştır.
Kırım savaşı sırasında ilk defa TELGRAF hattı döşenmiştir. Yine yeni bir teknoloji olan
"demiryolu" Osmanlı ülkesine girmiştir. Verilen imtiyazlarla İngilizler Batı Anadolu hattını,
Almanlarda Bağdat Demiryolunu inşa etmişlerdir.
OSMANLILARDA TİCARET
ANADOLU'DA TİCARET YOLLARI:
1- Sağ Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Konya, Adana üzerinden Halep'e uanıyordu.
2- Orta Kol:İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol,Diyarbakır'a buradanda Musul ve Bağdat'a
kadar uzanıyordu.
3)-Sol Kol: İstanbul'dan (Üsküdar) başlayan bu yol, Erzurum ve Kars'a uzanıyordu.
RUMELİ'DE TİCARET YOLLARI:
1- Sağ Kol: İstanbul'dan Bulgaristan, Eflak-Boğdan ve Erdel'e uzanıyordu.
2- Orta Kol: İstanbul'dan Edirne,Belgrad üzerinden Avrupa içlerine uzanıyordu.
3)-Sol Kol: İstanbul'dan Edirne, Selanik üzerinden Mora'ya uzanıyordu.
TİCARETLE İLGİLİ DEYİMLER:
Menzil : Yol üzerindeki konaklama noktaları denirdi.
Menzil Teşkilatı: Haberleşme TATAR denilen ulaklar tarafından yapılıyordu. Devlet habercilerin çabuk
gitmelerini sağlayacak dinlenmiş atları ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için
konaklama yerine yakın köy ve kasabalardaki bazı aileleri bu iş için
görevlendirirdi. Bu teşkilata "menzil teşkilatı" denirdi.
Derbentçi : Ana yolların, boğaz ve geçitlerin güvenliğinden sorumluydu.
Mekkâri Tâifesi : Yolcu ve mal taşıma işlerini meslek edinen esnaflara verilen ad.
OSMANLI TİCARET GELİRLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:
1)- Ticaret yollarının değişmesi(Ümit Burnu)
2)- Kapitülasyonlar
3)- 1838 Balta Limanı Antlaşması
KAPİTÜLASYONLAR:
Kapitülasyon: Gümrük,Hukuk,ve ekonomik konularda verilen ayrıcalıklara denir. İlk ticari
imtiyazlar ORHAN BEY tarafından CENEVİZLİLER'e verildi.
İstanbul'un fethinden sonra Fatih "Ceneviz" ve "Venedikliler'e" ticarî imtiyazlar
tanıdı.
Kanuni Sultan Süleyman 1535' de Fransızlarla Osmanlıların "AHİDNAME", Fransızların
KAPİTÜLASYON dediği anlaşmayı yaptı.
NOT:Kanuni'nin amacı Şarlken'e karşı Fransa'yı yanına
çekerek, Avrupa hırıstiyan birliğini bölmekti.

NOT: Kapitülasyonlar I. Mahmut zamanında (1740) sürekli hale getirildi.

NOT: Kapitülasyonlar 24 Temmuz 1923'te LOZAN ANTLAŞMASI ile kaldırıldı.
BALTA LİMANI ANTLAŞMASI(1838): İngiltere ile II. Mahmut döneminde imzalanmıştır. Bu antlaşmayla
ihracattan alınan vergiler artırılırken (%12), İthalattan alınan vergiler azaltılıyordu (%5).
II. Mahmut'un bu antlaşmadan amacı Mehmet Ali Paşa'ya ve Rusya'ya karşı İngiltere'nin desteğini
kazanmaktı.
NOT: Balta Limanı Anlaşması'ndan sonra diğer devletlere de aynı haklar genişletilerek verilmiş ve
Osmanlı ülkesi Avrupa Devletlerinin bir "açık pazarı" haline gelmiştir.

DIŞ BORÇLAR
Osmanlı Devleti bütçe açıklarını kapamak için önce halka ek vergiler getirmiş,yeterli olmayınca
KAİME adı verilen hazine tahvillerini çıkarmıştı. Bu da yeterli olmayınca dış borca yönelmek zorunda
kalmıştı.
İlk Dış borç 1854 yılında KIRIM SAVAŞI sırasında İngiliz ve Fransız sarraflarından alındı. 20 yıl
gibi kısa bir sürede Osmanlı devleti Borç batağına saplandı.
1881'de yayınlanan ve adına MUHARREM KARARNAMESİ denilen bir kararnameyle iç ve dış borçlarının
ödenmesini DûYûN-I UMUMİYE (Genel Borçlar) denilen üyeleri alacaklı ülkeler tarafından seçilen bir
komisyona bıraktı. Osmanlı Devleti borçlarına karşılık tuz, tütün, ipek ve damga vergilerini karşılık
olarak gösterdi. Osmanlı Borçları meselesi LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI ile
çözümlendi.
OSMANLILARDA MALİYE
PARA:
MADENİ PARALAR(SİKKELER)
Osmanlılar 19. yüzyıla kadar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden yapılma paralar
kullanmışlardır. Bu madenlerden "DARPHANE"de kesilen yassı yuvarlak parçacıklara SİKKE
denilirdi. Bunların gümüşten olanına AKÇE, Altından olanına da SİKKE-i HASENE(Sultani) yada
"kırmızı" denilirdi.
İlk Osmanlı parası Osman Bey tarafından bastırıldı. Orhan Bey zamanında bastırılan gümüş
paraya "AKÇE" denildi. Fatih amanında basılan altın paraya da SULTANİ adı verildi.
Sikkelere bakır katılmasına AYAR denilirdi. Bu tip paralara KIRKIK AKÇE adı verilirdi.
Sonraki dönemlerde çeşitli isimlerde sikkeler piyasaya sürülmüştür.Bunlar GURUŞ,PARA, PUL,
METELİK, MECİDİYE dir.
KAĞIT PARA:
İlk kağıt para Sultan Abdülmecit döneminde basıldı. Hazine bonosu niteliğindeki bu paraya KAİME
denildi.
OSMANLI VERGİ SİSTEMİ

Osmanlı Devletinde vergiler 1-Şeri vergiler, 2- Örfi vergiler olmak üere ikiye ayrılıyordu:

1-ŞERİ VERGİLER: Bunların şeriatın emrettiği vergilerdi.
a)- Öşür: Müslümanlardan alınan toprak ürünü vergisidir. Elde edilen ürünün onda biri vergi
olarak alınırdı.
b)- Haraç: Müslüman olmayanlardan alınaaan vergiydi. ikiye ayrılıyordu:
1-Harac-ı Mukassem: Elde edilen üründen alınırdı.
2-Haracı Muvazzaf: Toprak vergisiydi.
c)- Cizye: Müslüman olmayan erkeklerden, askerlik görevi karşılığı alına vergidir.
d)- Ağnam: Hayvandan sayısına göre alınan vergi.
2- ÖRFİ VERGİLER: Padişahın iradesiyle konulan vergilerdi. Başlıcaları:
a)-Çift Resmi: Reayanın sipahiye ödediği toprak vergisi
b)-Çift bozan vergisi: Toprağını izinsiz olarak terkeden veya üç yıl üst üste ekmeyenlerden
alınan vergi.
c)-Avarız: Olağanüstü hallerde, divanın kararı ve padişahın emri ile toplanan vergilere
denirdi.

Bostandere
03-03-2006, 12:02 PM
MERAK EDENE? BÜTÜN OSMANLI HÜKÜMDARLARININ EŞLERİ
I. Osman
1- Mal Hatun; Anadolu Selçuklu Veziri Ömer Abdülaziz Bey'in kızı ve Orhan Gazi'nin Annesi
2- Rabi'a Bala Hatun; Şeyh Edebalı'nın kızı ve Şehzade Alaaddin'in annesi

Orhan
1- Nilüfer Hatun; Yarhisar Tekfurunun kızı ve I. Murad ve Şehzade Kasım'ın Annesi. Eski adı Holofiro
2- Asporça Hatun; Bizans İmparatoru'nun kızı ve Şehzade İbrahim'in Fatma Hatun'un annesi.
3- Theodora Hatun; Şehzade Halil'in annesi ve İmparator kızı.
4- Eftandise Hatun; Mahmud Alp'in kızıdır.

I. Murad
1- Gülçiçek Hatun; Yıldırım Bayezid'in ve Yahşi Bey'in Annesi
2- Marya Thamara Hatun; Bulgar Kralı'nın kızı
3- Paşa Melek Hatun; Kızıl Murad Bey'in kızı
4- Fülane Hatun; Candaroğullarından bir beyin kızı
5- Fülane Hatun; Bulgar Beyinin kızı

I. Bayezid
1- Germiyanoğlu Devlet Şah Hatun; İsa, Mustafa ve Musa'nın annesi
2- Devlet Hatun; Yine Germiyenoğlu olduğu söylenen ve Sultan Mehmed Çelebi'nin annesi ve ilk Valide Sultan
3- Hafsa Hatun; Aydınoğlu İsa Bey'in kızı
4- Sultan Hatun; Dulkadiroğlu Süleyman Şah'ın kızı
5- Marya Olivera Despina Hatun; Sırbistan Kralı Lazar'ın kızı

I. Mehmed
1- Şeh-zade Kumru Hatun; Amasyalı bir Paşa'nın torunu
2- Emine Hatun; Dulkadiroğlu Mehmed Bey'in kızı ve II. Murad'ın annesi

II. Murad
1- Dulkadiroğlu Alime Hatun
2- Yeni Hatun; Amasyalı Mahmud Bey'in kızı
3- Hüma Hatun; Abdullah isimli bir şahsın kızı ve Fatih'in Annesi. Fatih'in annesinin devşirme olduğu nakledilmektedir. Ancak müslüman olduğu kesindir ve hele Ortodoks olan Mara Hatun ile Fatih'in üvey annelik dışında alakası yoktur.
4- Tacünnisa Hatice Halime Hatun; Candaroğlu İsfendiyar Bey'in kızıdır.
5- Mara Hatun; Çocuksuz ve ortodoks olarak ölen ve Fatih'in üvey annesi olan bu kadın Sırbistan Despotu Corc Bronkoviç'in kızı

II. Mehmed
1- Gülbahar Hatun; II. Bayezid ile Gevher Sultan'ın annesi
2- Gülşah Hatun; Karamanoğullarından İbrahim Bey'in kızıdır.
3- Sitti Mükrime Hatun; Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in kızıdır.
4- Çiçek Hatun; Türkmen Beyi kızıdır.
5- Helene Hatun; Mora Despotu Demetrus'un kızıdır.
6- Anna Hatun; Trabzon İmparatoru'nun kızıdır; evlilikleri kısa sürmüştür.
7- Alexias Hatun; Bizans Prenseslerindendir.

II. Bayezid
1- Nigar Hatun; Şehzade Korkut ile Fatma Sultan'ın annesi ve Abdullah Vehbi kızı
2- Şirin Hatun; Abdullah kızı ve Şehzade Abdullah'ın annesi
3- Gülruh Hatun; Abdülhayy kızı ve Alemşah ile Kamer Sultan'ın annesi
4- Bülbül Hatun; Abdullah kızı ve Şehzade Ahmed ile Hundi Sultan'ın annesi
5- Hüsnüşah Hatun; Karamanoğlu Nasuh Bey'in kızı
6- Gülbahar Hatun; Abdüssamed kızı ve muhtemelenYavuz'un annesi
7- Ferahşad Hatun; Kefe Sancak Beyi Mehmed'in annesi
8- Ayşe Hatun; Dulkadiroğlu Alaaüddevle Bozkurd Bey'in kızı ve bir görüşe göre Yavuz'un annesi

I. Selim
1- Ayşe Hatun; Mengli Giray I'in kızı ve Beyhan ile Şah Sultan'ın annesi
2- Ayşe Hafsa Hatun; Kanuni, Hatice, Fatma ve Hafsa Sultanların annesi

I. Süleyman
1- Hürrem Haseki Sultan; Kanuni'nin nikah aldığı ve aslen Ukran bir Ortodoks rahibin kızı yahut Fransız veya İtalyan olduğu hususunda iddialar bulunan cariyedir. Şehzade Mehmed ve II. Selim'in annesi
2- Mahidevran Kadın; Abdullah kızı ve Şehzade Mahmud'un annesi
3- Gülfem Hatun; Cariyelerden ve Şehzade Murad'ın annesi
4- Fülane Hatun; Abdullah kızı ve Şehzade Mahmud'un annesi

II. Selim
1- Nurbanu Sultan; III. Murad'ın annesi ve İtalyan asıllı bir cariyedir.

III. Murad
1- Safiye Valide Sultan (Venedikli Baffo); III. Mehmed ile Ayşe Sultan'ın annesi ve cariye. Osmanlı hareminde devlet işlerine en çok müdahale eden Kadın Efendi.
2- Şems-i Ruhsar Haseki; Rukkiyye Sultan'ın annesi. Medine'de vakfı var.
3- Şah-i Huban Haseki
4- Naz-perver Haseki

III. Mehmed
1- Handan Valide Sultan; I. Ahmed'in annesi
2- Fülane Valide Sultan; Abaza asıllı ve I. Mıstafa validesi
3- Fülane Haseki; Şehzade Mahmud annesi
4- Fülane Haseki; Şehzade Selim annesi

I. Ahmed
1- Hatice Mahfiruz Sultan; Genç Osman'ın annesi
2- Kösem Sultan (Mahpeyker Sultan); IV. Murad'ın annesi ve Osmanlı Hareminin en namdar kadını
3- Fatma Haseki; Cariyelerdendir.

II. Osman
1- Akile (Rukiyye) Hanım; Şeyhülislam Esad Efendi'nin kızıdır ve hür kadınlardan nikah ile evlenilen nadir kadınlardandır.
2- Ayşe Hanım; Pertev Paşa'nın torunu

IV. Murad
1- Ayşe Haseki Sultan

İbrahim
1- Hatice Turhan (Tarhan) Valide Sultan; Rus asıllı bir cariyedir ve uzun yıllar naibe-i saltanatlık yapmıştır. IV. Mehmed'in annesidir.
2- Saliha Dil-aşub Valide Sultan; II. Süleyman'in annesi ve cariye. III. Haseki olduğu sanılıyor.
3- Hatice Muazzez Sultan; II. Haseki'dir ve II. Ahmed'in annesidir.
4- Hüma Şah Haseki Sultan (Telli Haseki); Sultan İbrahim'in en çok sevdiği Haseki'si. Nikah ile kadınlığa alındı.
5- Ayşe Sultan; 4. Haseki
6- Mah-i Enver Sultan; 5. Haseki
7- Şivekar Sultan; 6. Veya 7. Haseki

IV. Mehmed
1- Meh-pare Emetüllah Rabi'a Gülnuş Valide Sultan; Gülnuş Sultan diye bilinir. Girit'li bir ailenin kızıdır. II. Mustafa ve III. Ahmed'in annesidir.
2- Afife Kadın
3- Gülnar Kadın
4- Kaniye Haseki
5- Siyavuş Haseki

II. Süleyman
1- Hatice Haseki; Baş Kadın'dır
2- Behzat Haseki
3- İvaz Haseki
4- Sülün Haseki
5- Şeh-süvar Haseki
6- Zeyneb Haseki

II. Ahmed
1- Rabi'a Haseki Sultan; Haseki Sultan diye anılırdı.

II. Mustafa
Kadın Efendileri

1- Ali-cenab; Baş Haseki
2- Şeh-Süvar Valide Sultan; 4 Haseki ve III. Osman'ın annesi
3- Saliha Sebkati Valide Sultan; Cariyelerinden ve I. Mahmud'un annesi
4- Hüma Şah Haseki
5- Afife Haseki
6- Hatice Haseki

İkballeri

7- Hafsa Sultan; Üçüncü Haseki olduğu söyleniyorsa da Kadın Efendi olması kuvvetlemuhtemeldir.
8- Hanife Hatun; İkinci veya Üçüncü İkbaldir.
9- Fatma Şahin Hatun

III. Ahmed
Kadın Efendileri

1- Emetullah Baş Kadın; Baş Haseki
2- Rukıyye İkinci Kadın
3- Emine Mihrişah İkinci Kadın; III. Mustafa'nın annesi
4- Hatice İkinci Kadın
5- Rabi'a Şermi Kadın
6- Zeyneb Kadın
7- Emine Musall Kadın
8- Hanife Kadın
9- Gülşen Kadın
10- Ümmü Gülsüm Kadın
11- Hurrem Kadın
12- Meyli Kadın
13- Fatma Hüma Şah Kadın
14- Nijad Kadın
15- Nazife Kadın

İkballeri

16- Şayeste Sultan
17- Ayşe Hanım; İkinci veya üçüncü İkbaldir.
18- Hatem Hatun

I. Mahmud
Kadın Efendileri

1- Hace Ali-cenab Baş Kadın
2- Hace Ayşe Kadın
3- Hace Verd-i Naz Dördüncü Kadın
4- Hatice Rami Altıncı Haseki
5- Hatem İkinci Kadın
6- Raziye Kadın

İkballeri

7- Meyyase Hanım; Bai İkbal
8- Fehmi Hanım; İkinci İkbaldir.
9- Habbabe Hanım
10- Sırrı Hanım

III. Osman
Kadın Efendileri

1- Leyla Baş Kadın
2- Zevki Üçüncü Kadın
3- Ferhunde Emine Dördüncü Kadın

III. Mustafa
Kadın Efendileri

1- Avn'ül-Hayat Baş Kadın Efendi
2- Mihr-i Şah Valide Sultan; Baş Kadın Efendi ve III. Selim'in annesi
3- Rif'at İkinci Kadın Efendi
4- Ayşe Adil-şah Üçüncü Kadın Efendi
5- Fehmi Üçüncü Kadın Efendi
6- Binnaz Üçüncü Kadın Efendi

I. Abdülhamid
Kadın Efendileri

1- Ayşe Sine-perver Valide Sultan; IV. Mustafa'nın annesi ve IV. Kadınefendi
2- Nakş-ı Dil Valide Sultan; II. Mahmud'un annesi ve önce İkinci İkbal sonra Kadın Efendi
3- Hatice Ruh-şah Baş Kadın Efendi
4- Hüma Şah Baş Kadın Efendi
5- Ayşe Baş Kadın Efendi
6- Binnaz İkinci Kadın Efendi
7- Dilpezir Kadın Efendi
8- Mehtabe Dördüncü Kadın Efendi
9- Misl-i Na-yab Kadın Efendi
10- Mu'teber Kadın Efendi
11- Nevres Üçüncü Kadın Efendi
12- Fatma Şeb-safa Dördüncü Kadın Efendi
13- Mihrban Üçüncü Kadın Efendi

İkballeri

14- Nükhet-seza Hanımefendi; Baş İkbal
15- Ayşe Hanımefendi; İkinci İkbaldir.

III. Selim
Kadın Efendileri
1- Nef-i Zar Baş Kadın Efendi
2- Hüsn-i Mah Baş Kadın Efendi
3- Zib-i Fer İkinci Kadın Efendi
4- Afitab Üçüncü Kadın Efendi
5- Re'fet Dördüncü Kadın Efendi
6- Nur-i Şems Kadın Efendi
7- Gonca-nigar Kadın Efendi
8- Dem-hoş Kadın Efendi
9- Tab-ı Safa Üçüncü Kadın Efendi
10- Ayn-ı Safa Kadın Efendi
11- Mahbube Kadın Efendi

İkballer

12- Meryem Hanımefendi
13- Mihriban Hanımefendi
14- Fatma Fer-i cihan Hanım Efendi

IV. Mustafa
Kadın Efendileri

1- Şevr-i Nur Baş Kadın Efendi
2- Dil-pezir İkinci Kadın Efendi
3- Seyyare Üçüncü Kadın Efendi
4- Peyk-i Dil Dördüncü Kadın Efendi

II. Mahmud
Kadın Efendileri

1- Bezm-i Alem Valide Sultan; I. Abdülmecid'in annesi
2- Pertev-niyal (Nihal) Valide Sultan; Sultan Abdülaziz'in annesi ve Beşinci Kadın Efendi
3- Haciye Pertev-Piyale Nev-fidan Baş Kadın Efendi
4- Ali-cenab Baş Kadın Efendi
5- Fatma Baş Kadın Efendi
6- Aşub-i Can İkinci Kadın Efendi
7- Haciye Hoş-yar İkinci Kadın Efendi
8- Nurtab Dördüncü Kadın Efendi
9- Misl-i Na-yab İkinci Kadın Efendi
10- Perviz-felek Dördüncü Kadın Efendi
11- Vuslat Üçüncü Kadın Efendi
12- Zer-nigar Üçüncü Kadın Efendi
13- Ebr-i Reftar İkinci Kadın Efendi

İkballeri

14- Hüsn-i Melek Hanımefendi; Baş İkbal
15- Zeyn-i Felek Hanımefendi; İkinci İkbaldir.
16- Tiryal Hanımefendi; Üçüncü İkbal
17- Lebriz-Felek Hanımefendi; Dördüncü İkbal

I. Abdülmecid
Kadın Efendileri

1- Servet-seza Baş Kadın Efendi
2- Şevk-efza Valide Sultan; Sultan V. Murad'ın annesi ve İkinci Kadın Efendi
3- Hoş-yar İkinci Kadın Efendi
4- Tir-i Müjgan Valide Sultan; Üçüncü Kadın Efendi ve II. Abdülhamid'in annesi
5- Verd-i Cenan Üçüncü Kadın Efendi
6- Gül-cemal Dördüncü Kadın Efendi
7- Rahime Perestu Valide Sultan; Dördüncü Kadın Efendi ve II. Abdülhamid'in manevi annesi
8- Gülistu (Gülistan) Dördüncü Kadın Efendi
9- Düzd-i Dil Üçüncü Kadın Efendi
10- Bezmi (Bezmara)Altıncı Kadın Efendi
11- Mahitab Beşinci Kadın Efendi

İkballeri

12- Nalan-ı Dil Hanımefendi; Üçüncü İkbal.
13- Ceylan-yar Hanımefendi; İkinci ikbaldir.
14- Ayşe Ser-firaz Hanımefendi; İkinci İkbal. Sarayın adını batıran bir kadındır.
15- Nergis (Nergizu) Hanımefendi; Dördüncü İkbal
16- Navek-misal Hanımefendi; Dördüncü ikbal
17- Nesrin Hanımefendi; İkinci İkbal
18- Şayeste Hanımefendi; Dördüncü İkbal
19- Nükhet-seza Hnımefendi; Baş İkbal

Gözdeler

20- Yıldız Hanımefendi; 2. Gözde
21- Saf-derun Hanımefendi; 4. Gözde
22- Hüsn-i Cenan Hanımefendi; 3. Gözde

Abdülaziz
Kadın Efendileri

1- Dürr-i Nev Baş Kadın Efendi
2- Hayran-ı Dil İkinci Kadın Efendi
3- Eda-Dil İkinci Kadın Efendi
4- Neş'erek (Nesrin) Üçüncü Kadın Efendi
5- Gevheri Dördüncü Kadın Efendi

V. Murad
Kadın Efendileri

1- Elru Mevhibe Baş Kadın Efendi
2- Reftar-ı Dil İkinci Kadın Efendi
3- Şayan Üçüncü Kadın Efendi
4- Meyl-i Servet Dördüncü Kadın Efendi

İkballeri

5- Resan Hanımefendi; Baş İkbal
6- Cevher-riz Hanımefendi; İkinci İkbal
7- Nev-Dürr Hanımefendi; Üçüncü İkbal
8- Remiş-Naz Hanımefendi
9- Filiz-ten Hanımefendi

Gözdeler

10- Visal-i Nur Hanım; Gözde

II. Abdulhamid
Kadın Efendileri

1- Nazik-eda Baş Kadın Efendi
2- Bedr-i Felek Baş Kadın Efendi
3- Safi-naz Nur-efzun İkinci Kadın Efendi
4- Bidar İkinci Kadın Efendi
5- Dilpesend Üçüncü Kadın Efendi
6- Mezide Mestan Üçüncü Kadın Efendi
7- Emsal-i Nur Üçüncü Kadın Efendi
8- Ayşe Dest-i Zer Müşfika (Kayıhan) Dördüncü Kadın Efendi

İkballeri

9- Saz-kar Hanımefendi; Baş İkbal
10- Peyveste Hanımefendi; İkinci İkbal
11- Fatma Pesende Hanımefendi; Üçüncü İkbal
12- Behice (Maan) Hanımefendi; Dördüncü İkbal
13- Saliha Naciye Hanımefendi; Dördüncü İkbal

Gözdeler

14- Dürdane Hanım; Baş Gözde
15- Calibos Hanım; 2. Gözde
16- Nazlıyar Hanım; 3. Gözde

V. Mehmed Reşat
1- Kam-res Baş Kadın Efendi
2- Dürr-i And İkinci Kadın Efendi
3- Mihr-engiz İkinci Kadın Efendi
4- Naz-perver Üçüncü Kadın Efendi
5- Dil-firib Dördüncü Kadın Efendi

VI. Mehmed
Kadın Efendileri

1- Emine Nazik-eda Baş Kadın Efendi
2- Şadiye Meveddet İkinci Kadın Efendi
3- İnşirah Kadın Efendi
4- Nevvare Üçüncü Kadın Efendi
5- Ni'met Nev-zad Hanım Efendi

CollαтєяαL™
03-10-2006, 01:44 AM
sağol kanka