Tam Sürümü Görüntüle : Hüsrev Hatemi
jockeя
06-27-2008, 10:33 AM
Agit
Bir yas aniti olmadan yat
Ugultunun kol gezdigini,
Duydugum ve bildigim tepede;
Hâl nice? Güller de...
Görünüyorlar mi zaman zaman?
Mevsim hep kiş ve vakit gece
Oldugu sürece...
Uyu, kötü rüyalar yildirmasin seni,
Bir yas aniti olmadan yat...
Hüznün aniti ol sadece...
Sen bir su damlasi gibi ari,
Sen bir saç teli kadar ince.
Bir yas aniti olmadan yat.
jockeя
06-27-2008, 10:33 AM
Ağustos Melâli I. Cesâret kalbim, cesâret! Sustun bütün kış, ürktün kırılmaktan; Çok gerilerde kaldı derken kar, Sonra bahar Ve Temmuz geçti. Yasımız duruldu, coşkumuz geçti... Ne ümit var artık ne korku; Ağustos gecesinde ağulu Sesleri yalnız böceklerin... Cisim sarayı yıkılmadan, Yeni bir sevinçle yıka haydi Geçmiş günlerin kıştan kalan, Balçığını sanmam ki arınsın. Bir devletin inkırazı sanırsın, Ağustos güze terk eder mülkünü Ve Zaman’ın Mehter Bölüğü, İcra-yı âhenk edip sürekli, Örtüyor gidenlerin çığlığını... Cesâret ey kalbim, cesâret! II. Seni eleme emanet etmeliyim Çünkü elem, Sevinçten çok sağlam Ve kalıcı. Çocuk! Bu acımasız, Bu can alıcı Zaman, üstün gelir hepimize... Ben seni elemin ellerine, Emanet edip gidiyorum. Kıyılar, dağlar Ve ormanlar, Senin de ardında kalır Çocuk! Gün gelir, fakat onlar da Zaman’a yenilip giderler... Sonunda yenilenmez yenilgiler; Zaman, bir başina kalir... Ve bizim çoktan geçtigimiz, Öte âleme geçince Zaman, Orada hepimiz istisnâsiz, O’ndan daha kıdemli oluruz... Hiç üzülme seni elemin, Emin ellerine terk ederek, Gidiyorum.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Anabasis
Yürekler yenilmiş ve suskun, dönüşteler
Bu bezgin yolculukta başlar eğik
Orak mı tırpan mı elinde bir yaşlı adam,
Bir yaşlı adam, en önde gider.
Ufku kapatmış bir dağ, sarp ve yola dik.
Sen küçücük yüreğinle bu mâcerayı
Hep şaşıyorum ki nasıl yaşadın?
Ceylanlar vurulmuş, kurtlar nerde;
Bu acımasız zamanda onlar da vurulmuş.
İlerde yola bakan yüksek yerde,
Kendini yırtıcı gösteren bir mazlum kuş,
-Korkusundan olmalı bu gayreti-
Yol yeşildi, bozkırlaşıyor şimdi,
Taş ocakları ve delik deşik kayalar.
Sen elimi tutma geriye koş, bekleyenlerin var.
Sen bir kuşsun, kanatların
Seni buradan uçursun.
Eski dünyanın hayalini bana bırak,
O benim gözlerimde dursun.
Sen yüksel ve gerilerde
Gölünü bulduğun zaman in.
Bırak bu Dünya sana hain,
Davransın, bu bedeldir,
Bu bedelidir bir gül olmanın Ey!
Kurbanlardan daha kurban çocuk
Dönüşe geçme sen, dayan çocuk...
Seni de mi Ezel meclisinden
Yazıya yabana saldılar.
Öyleyse kaybolmana imkân mı var?
Kurbanlığı kabul etme İsyan-çocuk.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Ave Praha
Can akımı küçük bir kediden geçer,
Üç günlükken ölür kedi, daha nice...
Daha nice iletkenden,
Geçmeyi sürdürür akım; Bu gece
Bilmem nedendir sustu şarkım.
Batan günün kızıllığı yayılırken,
Şarkı başlamıştı ve sesler...
Sesler Vaslav bulvarından,
Bir erganun âhengiyle doğup,
Külâhlı kulelerine şehrin
Topkapı Sarayı’ndaki kardeşlerinin
Selâmlarini henüz sunmuştu ki;
Bilmem nedendir, sustu şarkim.
Bunca Bohemya kralinin,
Anilarini yaşatan Prag, sen
Degişen düzenlerle sarsilmadin...
Hatirlatma bana bizdeki
Sulugöz ve içten olmayan özlemi...
Bir Ortaçag katedralimiz sayilan
Bergama Ulucâmii’ne uğramadan
Sâdece antik kenti gezdikten sonra,
Cehennemî otobüslere dolarak,
Cehennem olan kıroları ve Tünel’de,
Galip Dede’ye baş çevirip bakmadan
Sent Antuan’a seğirten zontaları...
Bizim işimiz çok zor biz ki,
Nazım Hikmet’in ve Yahya Kemal’in
Âkif’in ve Hacı Bektaş’ın
Hâşim’in ve Pir Sultan’ın
Yüreklerini anlarız.
İslav kederinden ve Tanburi Cemil’den
Ayrı zevkler devşiren dervişleriz ki,
Yâremiz merhem kabul etmez
Kokteyllerden sormak ile,
Köftelere saplanan kürdan mızrak ile
Belli olmaz ahvalimiz...
Fakat sayılırız parmak ile,
Kırmak ile de tükeniriz...
Tükendik bile,
Hüvelbaki...
Hemşerilerinin vefâsı sana,
Mübarek olsun ey Prag
Biz bedbaht ettik Dersadet’i;
Sağol, beni karşıladın,
Şimdi de bulvar ve köprülerinde,
Heryere taşıdığım dertlerimle,
Beni başbaşa bırak.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Bedahşan İli ve Yüreğim
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır
Tükeniyor, yok oldu bile sevgi
Yazılsın tarihi ve sezilsin
Sonlanışı aşkın, artık o yok ki...
Öyleyse gülüm, neye yarar bilim;
Ezelden ölümün ettiği zulüm,
Granit kayalara kazılsın.
Umardık yüreğimizin yazıtları,
Yâni o kayalar, bir de kanımız,
Bir gün lâl olur Bedahşan’da.
Ah kuzu, bıçak hep senin boynuna
Kirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ...
Teneke kutu ve çöpler yanında,
Yüreğimiz lâl olmaz asla.
Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin,
Yazılsın tarihi ve sezilsin...
Bir zaman vardı, şimdi yok sevgi
Sen çık ve salın, şunu da bil ki,
Küskün gider gidenler yer altına
Nice gevher bedenler çürüdüler
Gevher canlar imiş, parlıyor hâlâ
Tek sahipli ve çok yüzlü bir tebessüm
Özlem ve buluşmalar hep onunla.
Ben kınanma hırkasını kendim giydim eğnime
Sağtöre kadehini taşa çaldım kime ne
Bu kimi ilgilendirir Beyefendi?
Çünkü nice beden, gevher misâli
Arzın sandukasına kondu.
Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır
Dilim ise lâl olacak yakındır
Ama yüreğimin kanı ve kayalar,
Lâl olmayacak Bedahşan’da...
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Beyazıt'ta, Kış, Pazar Sabahı
Ten tortusu topraktadır
Cân neden damıtıldı ki...
Üstelik uçurdun gitti.
Garip imbiksin ey ölüm!
Bahar seni buhar eyler
Hayat çökertir toprağa,
İmbikten üstün imbik mi?
İstanbul’u damıtan kim?
O da öte yana geçmiş...
Sarıgüzel yangını mı,
Oldu bunun başlangıcı?
Sen ey ölüm kırlangıcı,
Konar gibi yaparsın da;
Yüzümüze bir değersin,
Sonra beklenmedik anda,
Alıcı kuşa dönersin.
Sevda sahip çıkmaz bize,
Bizi ölümden saklamaz;
Üstelik ihbar da eder
Sazlar, susmasanız şimdi,
Bir rind gibi karşılamak
Güzel olacak zâlimi.
Oysa, buna da bırakmaz,
Felç, prostat ve siare...
Tekrir-i müzakere mi...
Görüşme yinelemesi
İstemeliyim Tanrıdan,
-Yeni Elest kurultayı-
Tanrıya demeliyim ki
"Seven, ölmeli mi seni?"
Kaygusuz’un Filibesi
Onu aşkla seven kimdi?
Bu sözü kim anlayacak,
Kimler kimin kurbani ki?
Garip imbiksin ey ölüm.
Ey ölüm garip imbiksin!
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Beykoz’da Gece Başlarken
Bir eski temmuz mu bu geçmiş yillardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sicak bir Temmuz
Hiçbir yerden hiçbir beste duyulmuyor
Ister istemez geçmişi düşünüyor insan;
Siz söyleyin Filozof Riza Bey,
Yenmek, bir kabristan mi almaktir?
Yoksa dönüşümlü müdür sevinç ve hüsran,
Yoksa hayatin özeti sadece,
Bir eski temmuz mudur geçmiş yillardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sicak bir Temmuz
Baharat kokulu kiş çarşilardan,
Farkli ve uzak bir Temmuz...
Gün akşam oldu karardi kayaliklar,
Işidi birkaç yildiz gökte
Yerdeyse birkaç diskotek ve restoran.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Çarşikapi Yaziti
Felek, esbab-i cefâsini bile toplamiyor;
Ciddiye almiyor ki bizi...
Devrilmiş anlatacak çinarlar,
"Yediyüzyil süren hikâyemizi"
Buz gibi bizler ve sizler,
Yürekleri kaplamiş buzlar,
Çocuklarimiz buzlar arasinda,
Ateşli kinler üretiyorlar.
Isinmaga yarasin da...
Diye mi düşünmekteler?
Iki anlamiyla da horlayarak,
Tarihimizin ve günümüzün,
Nöbetini tutuyoruz;
Haydar Paşa’nın gelini mi olur,
Antalya’da mutlu Felemenkliler mi,
Ne söylenirse yutuyoruz.
Yarınlar bizim demek için,
Günler de bizim olmalı;
Sade zaferleriyle değil
Yenilgileri ve yaslarıyla,
Dünler de bizim olmalı.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Deidesheim Düşünceleri
Gün bitiyor, gece de sona erecek,
Başladığı gibi,
Bütün yüzyıllarda
Ve her gün
Tekrarlanmada mı bu,
Akşamın inişiyle yürekleri ezen duygu?
Hallac ki bireysel günlerin pamuğunu atar,
Tanrının tek zamanında toplardı
Mutluydu, çünkü tek zamana
Koşutluğu sürdürenler,
Sürtünme kuvvetinden doğan elemi,
En aza indirenlerdir.
Mutluluk, Tanrısal tek Zamanla
Birlikte yahut ona koşut,
Olmaktadır bunu duydum...
Tekrar ediyorum: Bunu duydum,
Otuzyıl Savaşlarını görmüş,
Hemen her köşesi gibi yeryüzünün,
Acıdan pay almış Deidesheim’da...
Kuşlarla, yaban ördekleriyle,
Meşelerle, bütün yaratiklarla bir olup,
Hatta ölümden sonra da
Tanrisal Zamanda olmaktir mutluluk.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Düşsel Süvar
Suvar atini sen düşsel süvâri,
Serin sularinda göklerin...
Bir daha olmayacak ki seferin.
Bizi kiminle bilirdin ey can?
Bu kent,
Herşeyin kirlendigi bir şehirdir
Of çocuk elemler sana göredir
Hüzün senin için biçilmiş kaftan,
Sahi ben bizi kiminle bilirdin ey can?
Çocuk, seni gördügümü kim söyleyebilir
Nerde düşsel refret ve su içtigi nehir,
Nerde düşlerde dolu içiren pir?
Kim duvardaki sazi indirebilir...
Düşsel süvâriyi kim getirebilir?
Ah çocuk, elemler sana göredir...
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Ellili Yıllar İçin Acılı Alaturka Şarkı
Meded ey zaman, bir parça kestir
Kestir bir parça ucundan zülfünün;
Gönül şarkılarını söylerken Safiye Aylâ,
Firak ey felek firak!
Ve bir o kadar da hüzün.
Ilık gazozlu, aynalı taraklı
Çok tramvaylı geçen yazlar
spor (http://www.keyfialem.net/) ve Sergi Sarayı’na hayran şehir...
Cambazhaneli *******, gök havai fişekli
Budur ellili yillarin hayâlimdeki şekli.
Yenildik sana ey zaman, bu kesin fakat yine de,
Yine de demek isterim ki derdimi,
Yahya Efendi dergâhina en muvafik derdimi,
Arzetmege bir dem bulamadim
Buna izin vermedi felek.
Sana yaptirayim ey zaman-aman
Insan kemigi tarak,
Tara kâküllerini ve ellili yillari
Bir yana birak.
Derdimi arzetmege bir dem bulmamişken ben,
Ey dost, tanidilar seni ve derhal geri aldilar
Sari giymesek de olacagi buydu zâten.
Bekle orda üzerin sari yapraklarla örtülü
Âhüzari beni muhtemelen aglatabilir,
Lütfen uyarin Bülbülü.
Söyleyin Bülbüle nâliş filân etmesin
Bu bahar Feriköy’de kalsın
İstinye’ye hiç gitmesin
Esther Williams’lı ayna, plastik tarak
Çok Fahrettin Kerim’li ve Ulunay’lı bir yaz
Ey zaman, tara sen yine kâküllerini
Ve ellili yılları
Bir yana bırak.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Grili Çocuk II Gidiş’i
Bir kış günü, sabah dönüşürken öğleye,
Gittin, griler giyerek ötelere...
Boz idi bulutlar ve bozdular,
Güneşli görünümünü havanın.
Giden sendin, gelenlerden bana ne?
Eski gelmelerin çekildi gerilere,
Bundan böyle, bürünmüş grilere,
Kalacak gözümde gidiş ânın.
Ah çocuk, gri giymeyi de nerden buldun,
Gitmek mi sis rengi giydirdi sana?
Yamaçları sıyırıp göğe ağar gibi,
Akşam karanlığında savrulan kar gibi,
Bu ellerde geç kalmağa korkar gibi,
Gittin çocuk, sislere büründün de.
Ve süreklileşti benim için artık,
Bu kısa bölümü zamanın.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Gül olmak Külleşmeye hazırlıktır
Firak çakmaktaşından doğan kıvılcım,
Değdiğinde sevdanın kavına...
Fesleğen yerine gül bitebilir,
Gül yerine fesleğen de...
Sevda okunun keskin ucu,
Saplandığında yüreğe, yani avına
Ateş renkli bir gül kesilirdi;
Ateş en iyi kavuşturucudur...
Halbuki, sükûn idi O’nun yoldaşi
Itir, onu saran bir bulut...
Deryâ ise derinliginde berdevâm,
Of çocuk neden uzaklaştin sen?
Fakat, işte, şimdi hemen söyle neden?
Füsun ve hüsün, onun çagrişimlariydi
Gül olmak, külleşmeye hazirliktir
Külleşmek, acilarin dinişi.
jockeя
06-27-2008, 10:34 AM
Hazin Kurallar
Kurgusu değişince hayatın,
Şirin görünür ölüm; bu kuraldır.
Sanırım ki korkumuzdan,
Öyle bir duruma düşmüşüz...
Düşler bile düz, mâcerasız;
Duygular nehri mecrâsız,
Yürek vadisi nehirsiz,
Zehirsiz ve panzehirsiz,
Bir ömür.
Sözde özgür...
Coşkudan uzak ve yavan
Gök yerine bir basık tavan,
Güneş yerine bir kandil.
Bunun farkına varılınca
Arkada tek geçit, bin menzil
Önümüzde yolun sonu görünür;
Bu da kuraldır.
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
İstanbul’a Ağıt
Kaybettiğim eski İstanbul bir gün
Yaşlı, hasta bir beyefendinin,
Terekesinden çıkacak
- vefatından hayli sonra -
Ben o günü sanmam ki göreyim
Fakat o gün geldiğinde
Büyük bir sarı zarf içinde
Üstünde "muhibbim" filan beyefendiye
İthafıyla yaldızlı bir kent
Yarı küflenmiş fakat olağanüstü güzel
Zuhur edecek bir evden...
O zaman kentimiz çoktan,
Hani erkek çocukları ürperden
Hımar tıraşından geçerek
İmar görmüş tepeleriyle
New İstanbul olacağından
İş işten geçmiş olacak
Sadece gönül sahipleri umarım
Derinden ve insanın içine işleyen
Bir musıki duyacaklar kısa süre
Beton tepeler üzerinde...
"İşte onların mahvolmuş yurtları".
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Keder Denizi
Yürekler vardir ki Devran elinden,
Onlara gam sunuldugunda,
Iri güller gibi kan aglayip
Sessiz, dünyayi seyrederler...
Yürekler vardir ki onlar,
Kirginlik ve yalnizligi tadinca;
Sokak gösterilerinde yakilan,
Taşit lastikleri gibi,
Alevli ve gösterişli yanarlar...
Yürekler vardir, gam denizi derinlerinde
Mürekkep baliklaridir ki,
Onlara sitem eriştiginde,
Deniz içine aglarlar...
Laciverd ve dilsiz.
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Kitap ve Biz
Bütün olaylardan önceydi Kitap,
Hayli uzun zaman yumagi bir de
Bir ölüm gecesi... dogum ve nice
Ölümler, dogumlar, yine ölüm...
Yürek çöküntüsü ya da sevinç haberi,
Gördüm yüzünde işiyan yazlari,
Yüzünde kazilmiş kişlari gördüm.
Sözler serpilmişti sazliklara,
Sizan işik altinda sözler nemli,
Sözler serpilmişti sicak kumlara,
Güneş altinda da sözler gördüm
Duydum...
Kuşkularin yogun kedere, kederin yasa
Yasin yikima dönüştügünü
Kitap aslinda çok önceden bir muştuydu
Neden öyleyse çocuk, neden
Yüzünün taç yapragindan çekilmiş su?
Küçük bir çiçek için ne uzun...
Ne hazin bir öykü bu.
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Lâcivert Gece
Gülüşün kovamaz lâcivert geceyi
Bir hilâl belirir gecede, sâdece...
Kederle de kararmaz gözlerinin lâciverdi
Yildizlar belirir, kayan yildizlar
Yeryüzündeki bütün yalnizlar
Ürperir, derler ki “çocuk kederli”
Sert çocuk, sarp çocuk, lâcivert Çocuk,
Biraz neşelensen bu ne dert Çocuk?
Ürkme baykuşlardan, baykuşlar güzel
Keşki bu kadar azalmasalardi...
Hele kirpiler, yarasalar
Hepsinin başimin üstünde yeri var.
Ölü degil senin gecen, canlilarla dolu çocuk
Sisli çocuk, puslu çocuk, bugu çocuk.
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Maktul Yürek
Keskin agzindan ayrilik kilicinin,
Yüregimin yedigi darbe,
Bu acinin;
En uç örnegini bana tanitti:
Neden kisas uygulandi yüregime?
Ne suçtu ne de bir suça kanitti,
Eski Dünya’nın ölümünü seyretmesi...
Yılları yele vermiş olması da belki
İkinci bir ağır suç sayılarak,
Nâhak yere zaman yargıcı,
Yüreğim için bu hükmü verdi.
Görmeden sevdiği kentler: Bağdat,
Saraybosna ve Priştine’nin
Harabolduğunu duymuştu
Kendini savunmaması bundandır...
Ben yirminci yüzyılı, bu sebeple
Yüreğimsiz bitiriyorum.
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Muhayyer Sünbüle
Bu rüzgârla, şimdi çoktan unuttugum
Tarlalarda başaklar egiliyor;
Degirmen miydi depo mu, o yikik...
Terkedilmiş yapinin bacasinda,
Derin düşüncelerde iki leylek;
Birisi ayakta ve çökmüş digeri.
Bu rüzgâr, şimdi deniz kokusunu,
O kadîm sâhilde gezdirirken
Bir şeyi yapamayacak yalniz...
Ölmüş güzellerin saçlarini,
-Onlari ben unutmamiş olsam da-
Artik dagitmayacak bu imkânsiz.
Duyulan bir sünbülün şarkisi mi?
Sünbül, eski saçlarin anisi;
Sanirim bizim de ardimizda...
Ölüm, zaman ormaninin parsi.
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Selânik Şarkısı
Eski duyarlıkları özleme hiç,
Aramak boşuna, yok onlar...
Giriş kapısı yıllardır çivili,
Kırık camlı otelde olmalılar;
Çünkü onlar da Selânik’de
Metrûk bir otelde öldü.
Vardar kapısı mıydı ey kalbim,
Yoksa Egnatia caddesi miydi?
Günlerimiz zaman çeşmesinden,
Akarak tükendi bitti;
Beyaz kuleler ömrümüzde ender...
Ve güvercinlerdir ki sevinçler,
Muttasıl kaçarlar bizden.
Ah Namıka Hanım, bilmem kimdiniz.
Bana mümkünse söyleseniz...
Neden bu Hüzün Bedesteni?
Bir de nedendir ki sevinçler,
Hep terkederler beni.
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Sirtlanlar Serenadi
Dilrübâ sirtlanlar siritiyor bak,
Kamyonlar seni ezer Çocuk muhakkak...
Kerli ferliler yasalariyla,
Yarasalari serçelerden
Çok daha fazla koruyacak.
Sel gider kum kalir diyorsun Çocuk,
Kum kalir bu dogru fakat gül kalmaz;
Güller kalmaz, kuşlar kalmaz inan ki Çocuk
Sirtlari saglam yere dayali sirtlanlar
Pek dilrübâ siritirlar Çocuk...
Canavarlar ve cinayetler çogalir;
Ortada seni seven tek kul kalmaz...
O ürkek kumrudur ki senin ruhun,
Yakindir, yoklugundan yakinan bir kul kalmaz.
Kalmaz inan ki Çocuk...
Iskete iskeletleri agaç dibinde,
Dilrübâ sirtlanlar siritir Çocuk...
jockeя
06-27-2008, 10:35 AM
Toprak Aynasinda Âlem
Gönül çeşmesini tâ durulunca pâk...
Etmeye bir ömür yetmedi.
Güller ki neyden fazla inlerken,
Nemli gözlerle bir mâzi,
Ve tâlik yazili çeşme
Nerdeydi?
Zemin denirdi, arz denirdi, saglam
Ve siki basarken ona biz neden?
Serviler, kekik otlariyla bir âlem,
O eski âlem neden kaydi?
Ölüm beklemezdi serviler gerçi,
Bilmem hangi hayal kirikligi, yâhut
Hangi kederle müntehir onlar,
Kina giren kiliçlar misali,
Yeraltini süslemektedir şimdi.
Güller, yilanlar ve bütün
O eski âlem’in çocukları,
Semada ararken servileri.
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.