Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Melih Coşkun


Sayfa : 1 2 [3]

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:26 PM
Omuzlarınıza Güvenmedim

Omuzlarınıza güvenmedim ayakta durmaya çalışırken
Dostluğunuz sanmıştım
Beni böyle asırlık çınarlar gibi dimdik tutan
Aşkınız sanmıştım böyle şair kılan

Karanlıksa
Benimdir o karanlık
Bana düşer elbet aydınlatmak

Şiirse
Benimdir o şiir
Hiçbiriniz yoktunuz
Sonbahar yağmurları damlarken
Açık kalan yarama

Ben yalnız başıma öğrendim
O dar yollarda yürümeyi
Hasret
Bir atımlık mermiydi
Şiirimin şarjöründe
Aşk,
Yüreğimde patlamaya hazır bir bomba
Kimseler bilmez bunu benden başka

Omuzlarınıza güvenmedim ayakta dururken
Dostluğunuz değildir beni dimdik tutan
Ama ne olursa olsun
Özleminizdir beni böyle şair kılan...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:26 PM
Onlar Kendileri Çizdiler Resimlerini

Onlar kendileri çizdiler resimlerini
Kendi sahillerine
Coşup aniden durgunlaşan denizler gibiydiler
Kirli sakallarının ardındaki çocuk gülüşleriyle.
Yendiler ve yenildiler kimi zaman
Ama vazgeçmediler dövüşmekten hiçbir zaman.

Onlar kendileri yazdılar şiirlerini
Kendi duvarlarına
Ve en çok onlar ağladılar ayrılıklarına.
Hayat koskoca bir karalama tahtasıydı
İlk önce onların karalandı adları
Onlar üvey çocuklarıydılar bu ülkenin
Hem sevip hem hor görülen...

Aşksa uzak bir limandı
Hep gidilmesi hayal edilen
Ve zaman o limana ulaşılmayacak kadar dardı
Onlar kendileri yarattılar destanlarını
Vazgeçmediler hayattan hiçbir zaman...

18.12.2004
ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:26 PM
Onurumuz Bir Namlu Ucunda

Onurumuz bir namlu ucunda
Alınıp satılmakta, pazarlanmakta
Bir adam hor görülmenin hıncını
Kendinden çıkarmakta
Tüm su başlarını tutmuş itler
Yeşil banknotun üzerindeki
Amerikalının yüzünde
Alaycı bir gülümseme
Bir tefeci ipoteklemiş yüreğimizi
Sarmışlar etrafımızı,
Sıkıştırıyorlar her bir yandan
O kirli yüzlü adamlar
Elleri havada bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar.
Kandıramıyor artık beni
O iğrenç gülümsemeleri

Bir niyet mektubu bugün hayatımız
Hayatımız bir şirket cirosu
Hayatımız Amerikan doları,
Ve bir polis copu

Ve soğuk bir on dörtlünün namlusuna
Dayalı olan yüreklerimizdir...

16 Ekim 2002
23: 31

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:26 PM
Öldürmeyin İçimde Şarkılar Söyleyen Çocuğu

Öldürmeyin içimde şarkılar söyleyen
Aydınlık yüzlü çocuğu
Bir gülümseme bekliyor sizden sadece
Ömrünüzü değil

Belki karanlık bir boğazın sularına
Böyle alaycı bakan sizlersiniz
Sesi kulağınıza gelecek kadar yakınsınız
Yanı başınızda dizleri üzerinde sürünen
O kokuşmuş hayata

Dünyanın en güzel denizine
En sefil gözlerle bakarken
Bu ıssız yarımadanın sahipsiz insanları
Bunca ışık da avutmaz artık
Bıçak sırtında yatılan bir geceyi
Boğazı yırtan
Ancak duyulmayan o sesi
Duyan olmaz bir daha...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:27 PM
Ölmek Dert Değil de Yazık Olmaz mı Umuda

Gözlerinde bu akşam
Yumruk yumruk
Yumruklaşan bir hasret
Sol kolun gökyüzüne özlemi
Ve yerçekimine meydan okuyan direnişi

Alnından akan tuzlu sıcak ter değil
Alnından akan kıpkızıl bir kan
En delikanlı günlerimizin
Şakaklarında onlarca kurşun yarası
Tanklar geçiyor sanki yüreğinin üzerinden

En güzel günlerinin önünde dev barikatlar
Ve ölümünü düşünmediğin kadar cesursun
Yoldaşların türkü söylediği sokaklardan geçiyorsun
İçinde aynı yolu yürümenin gururu

Böyle yitmemeliydi elbet bu hikaye
Bu tuzlu ter, bu kusursuz emek
Kuşkusuz daha güzel bir yarın adına
En güzel günlere ulaşmak adına bu fedakarlık
Dalgalı denizler durulur diye bir gün
Diner diye çatıları uçuran fırtınalar,
Sonsuz anlamlı gözleri ve elleriyle
Davar gütmek yerine çayırlarda,
Kalem tutsun
Ve büyüsün
Ve Yürüsün diye
Şu küçücük yürekler

Beynimde yumruklaşan bu hasret
Şakaklarından kızıl kanlar yerine
Sıcak, tuzlu ve namusla aksın diyedir ter.

(Ölmek dert değil de
Yazık olmaz mı umuda...)

18 Aralık 2002
01: 39

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:27 PM
Ölüm Dediğin...

Hani zayıf yüzlü genç bir adam vardı
Gözleri alev alev bakardı
Yüreğinin dokunduğu yerde
Nice ormanlar yakardı...

Nedendir böyle kederli duruşun
Tuzu mu değdi asi denizin
Kemençenin tellerine
Ölümden korkan
Onun kadar kalleş olsun be uşağım...

Kederli bir yol havasıdır ki sürer gider ömrümce
Söylenir sisli yaylalarca
Çeşme başlarınca
Genç kızların ürkek bakışlarınca

Ey Karadeniz’im
Özgürlüğe akan suyum
Al savur
Abıhayatla yıkanmış bedenimi dalgalarına
Ölüm dediğin iki türkülük yol da olsa
Korkmadan söylemek
Kime yakışır bizden başka...

2006

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:27 PM
Ölüm mü Var Yeryüzünde...

Gökyüzü karanfiller yağdırırken aymazlığınıza
Benim de bir avuç kum atıldı yüreğimin gözlerine...
Kızsam kendime
Neye yarar
Dişlerimle dudaklarımı kanatmaktan başka
Kaçsam neye yarar
Cahil cüretinize yenik düşer bilincim

Kalır mı yanınıza sanıyorsunuz yaptıklarınız
Boşuna mı çekildi yoksa bunca acı
Titremez miydi elleri celladın
Yağlı ilmeği geçirirken boğazıma

İşlemediğim suçların
Cezası olsun
Onurum...
İstemem
Servetini yoksul yüreklerinizin.
Tek silahım sazım olsun
Tek silahım kalemim

Sesini yüreğine kat
Saf sularında yıkansın günahlarım
Seninle arınır ancak
Ruhumun kirleri...

Ölüm mü var yeryüzünde
Ey can,
Yüreğinin diliyle konuşabilene...

2006

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:27 PM
Ölüm; Adın Yaşamaktır Artık Senin

Bir idam mahkumunun
Son gecesinde
Annesine gizlice okuduğu türkü kadar sevebilmek hayatı
Hem de o en çok kirletilmiş çağında aşkın
Hani o en çok sevipte sevilmeyen çağında

Hep şafak vaktine gelirdi ayrılıklar
Üç kişi eksik kalkardık yataklarımızdan
Bağları çözülmüş bir çitf postal kalırdı geceden
Ve zincir sesleri hala kulağımda çınlayan
Kansız bir ölüm kalırdı

Hep bir adım önde yürüyenin kaderiydi çünkü
Hep bir adım önde ölmek
Başı dik ve türkü söyler gibi

Çirkin yüzlerin gölgesi vururken sabahın ilk ışıklarına
Ne zincir sesi,
Ne yankısı kalır o cesur türkünün
Kansız bir ölümdür artık geceden bize kalan
Bir ananın sessiz ağıtıdır
Ve yitirmiştir anlamını ölüm
Ne yazgıdır bu
Ne de kalleş bir kurşun
Ölüm;
Adın yaşamaktır artık senin...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:27 PM
Ölümsüzlüğüm Senin Elinden Olacak

Kanırtıp imgelerimi
Beynimin yasak bahçesinden
Takacağım göğsüne
Bir kızıl gül yerine

Sadece bir dize dökülecek kalemimden
Gerisi dur durak bilmeyen yürek akıntısı
Terim damlarken
Sarı saman kağıtlı kitapların
En ateşli sayfalarına
Yalnızca benim haykırışımı duyacaksın

Düşündükçe sensizliğimi
Gökyüzünü yırtacağım tırnaklarımla
Buharlaşınca alın terim
Kendi ellerimle
En güzel gökkuşağını yapacağım sana

En güzel imgesi ömrümün,
Bil ki
Ölümsüzlüğüm senin elinden olacak...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:27 PM
Ömrüm Seni Sevmekle...

“Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır.”

.......Oysa biz nicedir unuttuk öyle sevmeleri. Nicedir saçma sapan yaşanıyor elli beş ekran televizyon ekranlarında adına aşk dedikleri.
.......Çok sevdiğim bir ağabeyim bu şarkıları sevmeye başladığın gün büyümüş olacaksın demişti bana. Ne kadar doğruymuş gerçekten. Fikrim yeni ufuklara, yeni umutlara kucak açtıktan sonra sevmeye başladım o şarkıları ve o şarkılarla vazgeçtim çocuk olmaktan.
.......İlk kez yüreğime düştüğünde aşk denilen yangının közü şu sözler takılmıştı dilime ******* boyunca;

Öyle dudak büküp hor gözle bakma
Bırak küçük dağlar yerinde dursun
Çoktan unuturdum ben seni çoktan
Ah bu şarkıların gözü kör olsun.

.......Bir şair neden sever acılarını sorusunun cevabını o zamanlar anladım işte ben. Acılardan güzellikler yaratmanın ne olduğunu, sevmenin yeri geldiğinde sevileni de aşabileceğini.
.......Biraz daha büyüdüm o şarkılarda. Annemin sevdiği şarkılara hüzünlendiğimde anladım bunu. Kadehin en derin yerinde ararken sevdalılar birbirlerini. İstanbul’un kalabalık sokaklarında dolaşırken bir başıma. İlk defa aşk acısı çektiğimde, ülkemin acı gerçeklerinin içinde boğulduğumda, kangren olmuş yalnızlıklara düştüğümde, ezildiğimde, isyan ettiğimde. Sevip de sevilmediğimde anladım işte büyüdüğümü.
.......Ve “Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktığında
.......Denizler ortasında yelkensiz bıraktığında” ağladım en çok çaresizliğime.
.......Ey hayat;
.......Şimdi dinlediğim her şarkı bana seni hatırlatıyor. Nicedir unuttum ağız dolusu gülmeyi. Bir avutan da yok şimdi sahipsiz kalan kalbimi. Ne olur sen tut bari üşüyen ellerimi...

“Yalnız senin aşkınla ruhum solacaktır.”

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:27 PM
Örgütlendi Kelimeler

Örgütlendi kelimeler
Cümleler kıta kıta, bölük bölük
Fısıldaşıyorlar aralarında
Anlatıyorlar birbirlerine yaşanmayan ne varsa
Ne kalmışsa söylenmeyen
Şifreliyorlar hayatı
Şifreliyorlar aşkı, kavgayı

Örgütlendi kelimeler
Yeniden kuruyorlar hayatı
Her gece yarısı saat on ikiyi geçtikten sonra
Başlıyorlar dünyayı değiştirmeye...

Solmuş çiçekler kaldırıyorlar boyunlarını
Değişiyor sevginin tanımı
Ağaç daha yeşil oluyor
Deniz daha da mavi

Bir ses çalınıyor kulaklarına suskun çocuklarının:
İsyan...

Yürüyorlar işte
Söylenmemiş ne kadar kelime varsa geçiyor caddelerden

Emek...
Hürriyet...
Eşitlik....
Aşk...
Zulüm...
Ölüm...
Vefa...
İsyan...

Örgütlendi işte kelimeler
Cümleler kıta kıta, bölük bölük
Yürüyecekler hep birlikte
Saat on ikiyi geçtikten sonra
Değiştirecekler dünyayı...

12 Ocak 2003
16: 24

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:28 PM
Öyle Adaletsiz ki Şu Hayat Dedikleri

Öyle adaletsiz ki
Şu hayat dedikleri oyun
Dönüp duruyor başımız acıların ekseninde

İnsanlar unutturdular bana
Kendilerine güvenebilmeyi
O gün bu gündür
Aşka sığınıyorum.
Yağmurdan kaçan bir kedi yavrusu gibi.

Zor yolların yolcusuyduk
Kirlenmemiş yüzlerimizle
Kovulduk girdiğimiz bütün kapılardan.
Fazla geldi dürüstlüğümüz
Yaşamak için yalancıların dünyasında
Yüreğimiz büyük geldi
Yüreksizliğinin ardına sığınanlara

Öyle adaletsiz ki şu hayat denilen
Hainleri kahraman yapar
Gerçek kahramanlarını hain.
Sevmek terk etmeyi gerektirir
Nefretse ilk sayfa haberi gazetelerde.

Gür çıktıkça sesim
Kalın duvarlar örerler etrafıma
En büyük hatadır bahsetmek
Haktan
Alın terinden
Hürriyetten.

Meze yapılır alın teri sarhoş masalarında
Haysiyet kapı dışarı çıkmaya utanır ay başlarında
Ve dünya dönmektedir hala
Acıların ekseninde…

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:28 PM
Öyle Bir Özlemdi ki Bu

Öyle bir özlemdi ki bu
Ne suya benzerdi
Ne de ormana.
Yalnız bir an için
Koskoca bir ömrü harcayabilirdi belki insan
Vazgeçebilirdi bütün anılarından

Öyle bir hasretti ki bu
Tükenmek bilmezdi zaman
Uzundu alabildiğine aramızdaki yollar
Kelimelere sığmazdı anlatmaya kalksam
Adının geçtiği bütün muhabbetlerde
Okuduğum bütün mektuplarda
Yani seni hatırlatan her şeyde
Göğsüm kafesinden çıkmak isteyen
Hürriyet sevdalısı bir kuş gibi çırpınırdı.
Kendi ellerimde yarattığım bir aşktı bu
Her sabah gerçek olması ümidiyle uyandığım rüyalar gibiydi
Hiç bitmesini istemediğim filmler gibi
Her sabah hüzünle kalkardım yatağımdan
Delice kıskanırdım mutlu insanları
Kenarından tutmak isterdim onların dünyalarını
Sonra yeni yüzler görürdüm
Vapurlarda, otobüslerde
Kalabalık kaldırımlarında şehrin
Aklıma getirirdim yeniden sevebileceğimi
Başka gözler içinde şiirler yazabileceğimi
Ve içimin tekrar sebepsiz yere büyük bir sevinçle dolabileceğini

Evet öyle bir özlemdi ki bu
Bütün anlarını harcayabilirdi insan
Bir tek an için
Vazgeçebilirdi bütün anılarından…

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:29 PM
Öyle Güzel İnsanlar Tanıdım ki...

Karamsarlığın karanlık duvarları
Karabasan gibi çökerken üzerine gecemin
Sonsuzluktan sızan bir ışık gibi
Aydınlattın içimi.
Alnında yıldızlı beresiyle gülümsedi duvarımda Che
Diğer yanımda bir bıçak kadar keskin mavi bakışlarıyla
Mustafa Kemal...

Öyle güzel insanlar tanıdım ki ben
Güzel oldukları için yok olan
Ölümün soğuk çehresini
Sımsıcak bakışlarıyla ısıtan
Ve ellerinin dokunduğu darağaçlarına bile
Kızıl çiçekler açtıran

Öyle yiğit çocuklar tanıdım ki ben
Sonbahar yerinden vurulmuş,
Sonsuz perdeli bir gitarda
Ölüme ve hayata adanmış
Yedi buruk nota gibiydi düşleri
Ve yedi rengin en güzeliydi gülüşleri...

Ah güzel abim
Eski camları bardak yapıp
Yüreğime batırıyorlar şimdi her bir parçasını
Şehrin bütün pisliğini akıtıyorlar
Ömrünüzün aynası o berraklığa

Saçlarını okşadığın çocuklar
Göz kırpar gibi
Devirdiler çeyrek asrı,
Altından koskoca bir tarihin aktığı
O köprüleri attılar hiç acımadan
Kötücül bakışlı adamlar.
Öyle ki, hayat
Kendimden başka kavga edebileceğim
Bir tek kişi bırakmadı bana

Öyle güzel insanlar tanıdım ki ben
“Artık yoklar...”

2005

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:29 PM
Öyle Güzel ki Ateş

Öyle güzel ki ateş
Yakıp kül etmedikçe bir yerleri,
Öyle temiz ve berrak ki kan
Dolaştıkça sadece damarlarında,
Öyle masum ki karanlık
Sadece aşkı çağırıyorsa gece kapına,
Öyle temiz ki insanoğlunun yüzü
Unutmadıktan sonra insan olduğunu,
Ve öyle mutlu ki şu dünya
Sömürülmedikten sonra alın teri

O kadar güzel ki yaşamak dostum
Bu kadar çileli olsa da
Ve bu kadar zor,
Öyle güzel ki aşk
Hiç sevilmemiş olsan da...

Ve öyle gerekli ki umut
Yıkımlar arasında ayakta tutabiliyorsa her an seni...

2004

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:29 PM
Öyle Sorulmalı ki Soru Cevap Önemini Yitirmeli

Öyle sorulmalı ki soru
Cevap önemini yitirmeli

Öyle dövüşmelisin ki kavganda
Yenilsen bile
Unutulmalı kazananı kavganın
Sen akılda kalmalısın...

Ve bu cümleler geldikçe aklına
Daha bir sert bakmalısın yüzüne kederin
Yırtıp çaresizliğin kağıttan duvarlarını
Yarına tırmanmalı
Yarına
Daha da yarına...

Öyle sorulmalı ki soru
Cevap kaybolmalı sorunun içinde.
Sevgisizlik kaybolmalı sevginin içinde...

7 Şubat 2003
01: 18

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:30 PM
Özetlenmiş Bir Gençlik

I.
Uçurum diplerinde bekle beni
Kanının Kızılırmağ’ı kızıllaştırdığı yerde
Geleceğim akşam çökmeden
Gözyaşının yağmura karıştığı yerde bekle beni...

II.
Erkenden toprak olursa bu tükenmez umudun
Toprak utanmaz mı topraklığından
Gencecik bedeninden
Seni düşüren namlu utanır çeliğinden
O çelik ki emekle terle yoğrulan
O toprak ki kanını döktüğün
Ekmeğini yediğin, dövüştüğün

Vurulup düştüğün gün
Anlarsın umutta tükenir bir gün...

III.
İsyan dolu türküler okurcasına
Geçiyorum caddelerinden şehrin
Altımda son model bir yalnızlık
Sen ki yeni çağın cesur ve aşık genci
Ütopya’ nı çoktan kuşatmışlar senin

IV.
3 milimetre bir cam ardından bakıyorum dünyaya
Hiçbir eskisi gibi görünmüyor artık bana
Kaldırımlarda karamsarlık
Küpeli kulakları ve jöleli saçlarıyla
Aşkları ağlatılar züppe burjuva çocukları caddelerde
Dikilir durursun fakültenin önünde
Şu sözler takılır kalır aklına
“aç olduğun kadar sosyalistsin
ve zengin olduğun kadar kapitalist”
Dönek bir kurşundur inanç
Kendi silahından çıkan kurşunla vurulursun

Kafanda giderek belirginleşen bir yanıt
Yine o kendi bacağından asılan koyun hikayesi
Ve hürriyet
Hani günümüzde sadece paran olduğu kadar sahip olduğun
Ve adalet
Güçlü olduğun kadar sana işleyen
Kurtuluş:
Eskiden bir halk derdik
İnsanlık derdik
Şimdi patronların şişman ve terli avuçları arasında yitirdiğimiz

Gözümün önünde miyop bir dünya
Bulanık her taraf
Ben mi böyle görüyorum
Yoksa
Her şey bozuldu mu bu kadar
Değiştik diyoruz
Değişen sadece biziz oysa
Zaman yine aynı zaman
Kurt, kuş yine o aynı kurt kuş
Düşman yine aynı düşman
Kanlı kanatlarıyla yine dolaşmakta
Yurdumun semalarında

V.
Aciz olduğun kadar müttefik olursun bugün kanlı bir katile
Kredi notu kadar hürdür yurdun
Ve çaresizliğin parandaki sıfırlar kadardır bugün
Can satarsın bugün,
Namus satarsın,

Bir şirket bütçesinde küçük bir gider kalemidir günlerin
Günlerin bir niyet mektubu
Amerikan doları
Günlerin dişlerini sıkarak geçen
Günlerin isyandan uzak ve aşksız

VI.
Sana sesleniyorum
İki ihtilali arasından yurdumun
Mart’tan sesleniyorum
Eylül’den sesleniyorum işitiyor musun?
Dilimde otuz yıllık şarkılarla
Yüreğimde bir heyecanla haykırıyorum kavgamı

VII.
Uzadıkça uzuyor bu bitmez tükenmez aldanmışlık
Sessizlik;
Kanserli hücrelerin vücudu sarışı gibi
Yürüdükçe yürüyor vücudumda
Gülüşüm ne olur sende terk etme beni

VIII.
Şimdi bu hadım edilmiş beyinlerimizle
Kim savunur artık emeğini ellerinin
Sopalı, kanlı elleriyle
Dipolitize etmişler gençliğimizi
Bizi duygusuzlaştırmışlar
İnandırmışlar susmanın erdem olduğuna

IX.
Etrafında binlerce meraklı göz
Her biri sanki beyninin içine bakmakta
Hayat denen bu hayvanat bahçesinin korkulukları ardında
Daha ne kadar sürecek bu seyir
Daha ne kadar sürecek bu yalnızlık
Bir anlayan çıksa, çıkartıp yüreğimi yerinden
Bölerdim ikiye hiç düşünmeden


X.
Otomobillerin camları ardında çok daha farklı bir dünya
Gölgeden çok daha farklı güneş ışığı
Aşk farklı yalnızlıktan
Açlık farklı tokluktan
Farklı değil fakat kazanmak yada kaybetmek bu kavgada

Bu sonlu dünyada kavgayı kazanmak değildi önemli olan
Önemli olan hak bildiğim yolda savaştım diyebilmekti elbette...


XI.

Elli bir ekran televizyonlarda
Elleri kirli, suratları maskeli adamlar masa başlarında oturur
Konu malum:
Birimizin birin üçünü aldığı
Ve birimizin üçün birini aldığı düzenin geleceği
Ve doların tüm yeşillerden baskın yeşili
Değişir ilanları gazetelerin:
(Tepkisiz bir toplumdan ikinci el satılık vatan)

Büyür kalbimizde delik
Büyüdükçe bir İncirlik olur
Amerikan toprağı olur yurdumda
Uçak benzini dolar akciğerlerimize
Nefesimiz kesilir
Gözümüz takılıp kalır
Tepemizde uçuşan şu yırtıcı kuş sürüsüne

XII.

Kahvelerde masaların yeşil çuhalarında
Dirseklerini parçalayan
Sigara dumanlarının sisi altında kaybolmuş bir gençlik
Yarınsız aşklar
Sahte yüzler
Sahte gülümseler
Sahteleşmiş bir dünya
Yalan her şey
Konuşulan ne varsa
Denize atılan taş yalan
Bakışların koskoca bir yalan

Hep diyordun ya kendi kendine
“Hayatta hiçbir şey ve hiç kimse için
böylesine köpekleşmeye değmez”
Çünkü böyle yaşadıkça
Unutursun insan olduğunu bir gün.
Ömür dediğimiz hikaye
Onuru elden bırakmayacak kadar kısa
Ve sen bir köpek olamayacak kadar insansın...

Sevdan vasıfsız bir emek misali *** edilmiştir
İnadına sevmişsindir dünyayı
Seveni ve sevmeyeniyle
Hayat sevecek kadar güzel
Sevdan hayat kadar...
Vazgeçmek sevdadan
Şüphesiz en büyüğüdür ihanetin
Bir müebbet mahkumu ne kadar vazgeçebilirse
Özgürlük sevdasından
Sende o kadar vazgeçebilirsin sevmekten
Bugün sevdan bir paçavra gibi atılsa da bir kuytuya

Alın teri; üzerine dolma kalemle yazılmış bir şirket çeki
Üzerine kara çalarlar emeğinin
Herkes yabancı olur
Herkesin bakışları boş
Sana düşen bir kapı önü yalnızlığıdır sadece

Sana söz veriyorum
Şakaklardan akan kan
Söz veriyorum alın terim
İçimizde kalan insanlığın son kırıntısıyla
Yüreğimizin hiç el değmemiş ak yanıyla
Söz veriyorum
Uykusuz gece yarılarım
Yürüyerek eskittiğim cadde
Okulu ve ışığı dağlar ardında bırakılmış köylü çocuğu
Sana söz veriyorum
Söz veriyorum
Emeği,
Mayasında vefa ve isyan ile yoğrulmuş insanoğlunun
Ellerinde yücelteceğiz
Ey yarın sana söz veriyorum...

(Ben bir gençlik demiştim, bir vatan oldu şiirim. Okul yolunda beş yüz metreyi yürürken aklımdan geçenleri yazmak istemiştim sadece. Yol uzadı sınır boylarına vardı nerdeyse. Bu hikaye kanatılmış gençliğimizin kısa bir özetidir. M.C)
25 Aralık 2002
00: 08

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:30 PM
Özetlenmiş Bir Şiir (Dört Mevsim)

Bir bahar günüydü
Yasa dışı yaşanıyordu bütün aşklar
Saklı kalmış bir isyan taşıyordum beynimin kıyısında
Hüznün adı konmamıştı daha
Örgütlenmemişti hiçbir kelime
Gitmemişti otobüs
Ve aşkı anlatmıyordu hiçbir şarkı

Bir bahar günüydü
Ve benim bir nehrim vardı akmaya hazır
Çünkü yaşıyorduk
İçimizde geçmiş günlerin hüznünü
Ve yaşanmamış günlerin umudunu taşıyarak
Yedi tepesinde yedi ayrı hüzün yaşanıyordu
Kıpkızıl bir hasret içinde İstanbul toprağı
Ve ben hiçbir zaman kurşunlanmadım Beyazıt Meydanında
Hiçbir on dörtlü alnıma dayanmadı benim

Gözüm takılıp kaldı
Bir delikanlının gür sesiyle haykırdığı o meydanda
Paylaşılmıştı dünyada iyiye, güzele dair ne varsa
Bize kalan yitmiş devrimlerin acısıydı sadece
Ama ne olursa olsun
Mutluluğu kendin getirecektin
Hem de tırnaklarınla kazımaya gerek kalmadan güneşi
Düşmeden dağların ardına

Derken büyüdük yavaş yavaş
Büyüdük ve türkü söylemeyi öğrendik
Resimlerde kalan gülümseyişlerle
Bitti içimdeki o çocukluk düşü
Acı çekmeyi öğrendik
Ve acı çektiğini bizden başkalarının da

Balık olsam dedim
Balık olup unutsam bu dünyanın gamını tasasını
Doyasıya yaşayarak masmavi denizlerde
Sonsuz hürriyeti
Saat on ikiyi geçti ve değiştirmeye başladım dünyayı
Ve derin bir uykuya daldım sonra
Sarartmaya başladılar rüyamın ortasında yaprakları
Yasakladılar çiçeklere açmayı
Sevdayı yasak ettiler bize
Eylül koyduk inadına
O gün doğan bütün çocukların adını
Kursunlar diye bir gün
Tanksız, postalsız, silahsız bir dünyayı...

Karanlıktı gece
Ve gelmemişti
Düşüşünde depremler saklayan
Acı yüzlü çocuklar
Dünya gidenler ve gelenlerden ibaret
Bir otogardı oysa
Ve buğulu bir otobüs camında
Gizlice ağlayan bir çocuktu hasret

Kusursuz değildi hiçbir hayat
Bir ömür boyu mutluluk yoktu ki hiçbir serüvende
Lafın kısası
Ancak resimlerde gülebilirdi insan yıllar boyu
Bulabildiğin kadarıyla en güzelini yaşamaktı esas olan
Bilmek hüznün kıymetini
Kederden geberdiğin günlerini düşünüp

Bir duvar aradım
Çocukların üzerine bahar resimleri yaptıkları
Öpmek istedim sonra o çocukların
Gülmeyi öğrenmemiş gözlerinden

Bir pazar sabahının
Şifrelenmiş dizelerinde saklıydı sevmek
Okyanusun en derin yerine atılmış
Ve içinde dünyanın en güzel şiirinin yazıldığı
Bir şişe gibi

Sevgisiz bir asır tüketmektense
Sevdayla bir çeyreği yeter dedik bize hayatın
Anlatamadık
Ve ağlayamadık
Çünkü ayıptı ağlamak bir çocuk gibi
İçimize akıttığımız gözyaşlarında kaç ceylan boğuldu
Kaç deniz tuzsuz kaldı sayamadık.
Utandık çocuk kalamayan yüreğimizden
Ağlayamayan gözlerimizden utandık...

Sustum
Gözlerimde yüzyılların yangını
Ve sessizlikti haykırışım
Bağırdım gözlerimle ‘kahrolsun’ diye
Duymadı sadece küçük sesleri işiten sesiniz
Avazım çıktığı kadar sustum

Umudu kesmek olmazdı yarından
Hala paylaşacak bir gökyüzü varken tepemizde
En mutlu olanlar,
Anlayabilenlerdi
En büyük ortak noktamızı:
Hayatı

Vazgeçtim bir akşam sevdalanmaktan
Çünkü kanatılmış bir Eylül akşamıydı
Artık bende sevdalanmak hürriyeti
Para yerine şiir taşımaya başladım ceplerimde
Belki bir gün daha güzel olur diye bu dünya...

Hayal kırıklıkları biriktirdim
Kara kaplı defterimde
Kızmadım kimseye
Kırılmadım
Şair oldum sadece
‘Çünkü birazda acılardı adam eden adamı
Ve kansız bir düşünce inkilabıydı şair eden adamı’

Uzakta
Hasretlerin bitip başladığı yerdeydi
Bir pencereydi sanırım
Geç saatlere kadar ışıkları yanan
Bil ki senin için yazılmadı bu şiir
Bu şiir yazıldığı için geldin sen dünyaya
Bu şiir yazılsın diye
Bütün hayal kırıklıklarım
Kavgamın sebebi
Bu asi yürek...

Her akşam devrim yapmaya çalışırken beynimde
Zalim bir ordunun ihtilaliyle uyandım her sabah
Gecenin on ikiyi vurduğu yerde örgütlendi tüm kelimeler
Kusursuz bir gökyüzü hayal ettim
Sonra sonsuz bir deniz

Sonra dedim ki kendi kendime:
“*******i atmış mumluk bir ampul altında
Dünyayı yenilemek isteyenler çoğaldığında,
Sabahları postal gıcırtısı yerine
Çocuk sesleri ve kuş cıvıltılarıyla uyandığımızda,
Hatırladığımızda insan oluşumuzu,
Gerçek olacak tüm imkansız hayallerimiz...”

Hasret sıla karıştı beynimde
Ucuz bir yolculuk romanı yazdım
Ve bırakıp gittim sevdiğim şehri...
Çevirip sırtımı Akdeniz’in ılık rüzgarlarına...

Yarın çocuğuma bırakacak bir şeyim olsun istedim
Yalansız
Tertemiz bir şey
Bir şiirim olmalıydı mesela
Görsün diye beynime sığmayıp taşan bir nehri
Ne demek istediğimizi anlasın diye günün birinde...

Cilt cilt yazabilecekken hayatı
İki kelimede kilitlenip kalmıştı dudaklarımız
Alın terinin ekmeği hak ettiği kadar
Toprağın yağmuru hak ettiği kadar
Hak ediyorduk bizde sevmeyi ve sevilmeyi
Nerede ve ne zaman olursa olsun söylenmeliydi
Bize düşen sorulmasıydı en güzel sorunun
Cevaplar değildi verilmesi gereken
Çünkü “işiydi şairin bahar günü aşık olmak çiçeğe”...

Bir çocuğun ağlayan gözlerine bakabilmek için utanmadan
Biraz daha sevmek sadece
Anlamak hayatı ve daha sıkı sarılmak geleceğe
Hayat
Son model bir arabayla gezerken
Hor görmek değildi dünyayı
Hayat, bir türküydü belki de
Biz söylemeyi bilememiştik...

Duvarlara yazıyorum bu şiiri
Kanayan yaramdan akan kanla
Akarsular üzerine resimler yapıyorum
Aşık olup fazla mesai yapıyorum yine bu gece...

Bir ses çalınıyor kulağıma
Çok derinlerden
Güneşi arıyor birileri
Yerin kat kat altında
Tırnaklarıyla kazıyarak toprağı
Bir çocuk
Derisinde toprak koyuluğu
Seksen beş model Mersedes’in altında,
Belki hiç hayal etmedi
Bedava ekmek düşünü
Küçük yağlı elleri
Belki tutmadı bir oyuncağı
Belki hiçbir zaman tutamayacak

Korkma çocuk
Buradayım daha
Yeraltından çıkarılıncaya kadar güneş
Arınıncaya kadar
Küçük ellerinden motor yağı
Bütün analar gülünceye kadar buradayım
Bırakmam seni...
Bırakmayacaklar seni
Düşüşünde depremler saklayan o acı yüzlü çocuklar
Başka bir kentin çocuklarıdır onlar
Başka zamanlarda yaşayan
Başka zamanlarda dövüşen
Olmadık zamanlarda türküler söyleyen
Ateşler yakarlar sabaha karşı
Doğacak günü beklerler
Korkmadan
Etrafı saran dişi kanlı kurt sürülerinden
Bir şafak vakti aşık olurlar güneşe
Ve bir akşam güneş batınca ölürler...

Yine şafak vakti çöküyor
Gecenin en karanlık yerine yavaş yavaş
Bir bebek ağlamaya başlıyor
Serin bir sonbahar sabahında
Belki postal sesleriyle uyanmayacak hiçbir sabah
Belki çok sonra öğrenecek
Dünyada kendinden başka ağlayanlarında olduğunu
Hayal edecek gelecek kurtuluşu
Fakirin ekmeği
Aşığın sevdalısını
Körün ağaçların yeşilini hayal etmesi gibi
Hayal edecek gelecek güzel günleri

Bir kıvılcımla başlıyordu bütün yangınlar
En uzun yolculuklar küçücük bir adımla
En güzel sevgiler küçücük bir bakışla
Küçücük bir damlaydık biz
Farkında değildik birbirimizin
Fark etseydik yalnız olmadığımızı
Görebilseydik birbirimizi
Bir yağmur olabilirdik belki de...

Aldırma yine de
Yalnız olsan da
Kederin yoldaş olsa da bugün sana
Farz etki mavisin sen
Bir okyanusun en uçsuz bucaksız yerindesin
Bir gökyüzüsün kirletilmemiş
Sen dünyanın bütün mavilerindesin
Yine söylüyorum;
SENİN İÇİN YAZILMADI BU ŞİİR
BU ŞİİR YAZILDIĞI İÇİN GELDİN SEN BU DÜNYAYA

Hepimizindir bu şiir
Hürriyet uğruna esir düşenini
Mutlu, tok bir yaşam için aç kalanın
Bu şiir ölenindir
BİR HALK YAŞASIN DİYE İLELEBET...



Dedim ki sana
Bir yürek resmi çiz ellerinle
Kirletilmemiş bembeyaz kağıtlara
Farkında olmasan da
Aynı yolun yolcusuyuz hepimiz
Ağlayanıyla, güleniyle
Oturanı ve ayakta gideniyle
Önemli olan
Tüketmek değil
Herkesin geçtiği bu aşınmış yolları
Asıl önemli olan
Bir yürek resmi kazıyabilmektir tırnaklarınla
Senden sonra yürüyeceklerin görebileceği...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:30 PM
Özgürlük

Özgürlük;
Masmavi bir ışıltıdır çocuğun gözlerindeki
Gülebilmek en zor anında bile
Ağlayabilmek halkının gözleriyle.

Özgürlük;
Yaşadım diyebilmektir
Ölümün bütün kalleşliğine inat
Haykırabilmek boğazındaki yağlı ilmeğe inat.

Özgürlük;
Yenilsen bile yürekli bir kavgada
Kazanandan daha çok
Akıllarda kalabilmektir…

Özgürlük;
Nefes almak değil yalnızca
Yaşıyorum diyebilmek
Ve haykırabilmektir son nefesinde bile…

23.01.2005
Şırnak

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:31 PM
Özlem

Böyle miydi bir zamanlar
Şu griye kesmiş meydan,
Yeşili çalınmış meyve bahçesi
Ve yeni doğmuş bir bebeğin
Masmavi gözleri değil miydi bu Dünya
Gerçeküstü düşlerinizin
O ılıman iklimli sahnesi

Daha güzel şeyler de vardı
Kalküta’da gecenin rahmini parçalayarak doğan güneşin
Marmara’da kıpkızıl batışını izlemek
Sonra parmak hesabı sayabilmek gökteki bütün yıldızları

Hani erdemleriniz vardı,
Yeryüzünün öbür ucunda suya düşen
Bir gül yaprağının çıkarttığı sesi duyabilen
Fidan gibi gencecik nesilleriniz vardı
Ayışığını avuçlarında taşıyan
Ardı sıra yürüyeceklere

Hani inandıklarınız vardı
Uğruna kendi hürriyetlerinizi
Hiç düşünmeden feda ettiğiniz

Anneleriniz vardı
Altı milyar çocuğu
Kendi çocuğu gibi bağrına basan.
Vakur ve onurlu insanlarınız vardı
Hürriyet altın tepside sunulurken önüne
Daracık bir odada ölümsüzlüğü seçen...

Bir zamanlar öyle güzeldi ki
Şu insanlık dedikleri
Şimdi ne zaman “bir çift güvercin havalansa'
Ağlamaklı oluyor gözlerim...

2005

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:32 PM
Özlüyorum Seni Ey Yaşamak

Özlüyorum seni ey yaşamak
Özlüyorum seni
Dur durak bilmeksizin
Özgürce koşmak düzlüklerinde
Sonra yorulmak
Ve daha ölmediğini anımsamak
Kaptırmadan kendini hayatın sıradanlığına
Günbatımını yeniden keşfeder gibi boyamak
Bütün renkleri yeniden.

Hergün başka türlü severek
Dünden yeni
Yarından eski
Ve bugün kadar yaşanası
Ama bugün kadar acımasız
Hergün başka renklerle sevişmek
Anımsamak için her anında nefes almanın tadını

Yaşamak;
Düşlemek her anında yeniden aşık olabileceğini,
Nefesine vururken kokusu
Aç yatılan akşamlarının
Umut edebimek
Bir gün hakkını alacağını
Sevgiden ve ekmekten yana...

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:32 PM
Perdenin Kanayışı

Sordu kadın:
-Sen ne zaman büyüyeceksin?
-Ölünce
Dedi adam...
Kanadı perde
Onun içindi kıpkırmızı gözükmesi belki.
Ve söndü bütün ışıklar
Yorgun yüzünde insanlığın

Gerçekler yalan oldu
Yalanlar gerçek
Ayaklar baş oldu
Başlar ayak.
Ancak bu durumdan hiç utanan olmadı.

Sevenler hain oldu
Hainlerse kahraman
Yüzünü acılardan yana çeviren zaman
Nedense yaralarımızın bir anda en büyük ilacı oldu.

Ve perdenin dışında
Altı yaşında bir kız çocuğu
Unutup kağıt mendil sattığını
Kendini eğlenceli bir oyunun içinde buldu.
Bir dilenci toplayıp günün hasılatını
Akşam vakti
Gizli gizli evinin yolunu tuttu.

Yineledi kadın sorusunu
-Ne zaman büyüyeceksin sen?
Yanıtladı adam
-Ölünce.
Kapandı perde
Söndü bütün ışıkları şehrin

Hatırladı mendil satan çocuk
Yaptığının bir oyun olmadığını
Dilenci utandı yine
Yaptığı işten.

-Peki şair ne oldu?
-Büyüdü.......................................

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:33 PM
Rengarenk Yaşıyoruz

Rengarenk yaşıyoruz
Mavi tulumlu adamlar
(belki denize dalıp uzun uzun, hiç iç geçirmemişlerdi)
Üç kuruşa yıkıyorlar kirlenmiş ölülerimizi

İnfazlar sarıyor moraran boynumu bir kolye gibi
Yeşil arabalar taşıyor kanı çekilmiş bedenimi
Belki burası son bahçesidir çocukluğumun
Hayatın kahverengi gözlerine son bakışım
Ve ayrılığın ince beline son kez sarılışım...

Kına değil ellerine sürülen
Yağmuru içmiş toprağımda kan kızıllığıdır
Oysa bembeyazdı senin ellerin
Düşlerim gibi
Taptaze gülüşlerim gibi bembeyazdı
El sürülmemiş bir pamuk tarlasıydı sanki
Elimi sürsem kırılacağından korkardım.

Rengarenk yaşıyoruz
Gri bulutlar biriktiriyor ağır gövdesinde göz yaşlarımızı
Aşk renginde bir yağmur sonra
Akıyor bütün renkler
Sen kalıyorsun sadece
Islanıyorsun...

2005
Düzenleme

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:33 PM
Renkler Çalarım Hayatın Özünden

Renkler çalarım hayatın özünden
Maviyi gökyüzünden
Yeşili ağaçtan,
İmgeler çalarım
Eşi benzeri olmayan
Nehir gözlerinden.

Adının geçtiği bütün sayfalardan
Eksilir beş harf
Güneş saçlarında arar
En güzelini yedi renginin
Yıldızlar çalıp gecenin en karanlık yerinden
Taç yaparım ipekten saçlarına.

Tenin cennetin en beyaz yeridir
Düştüğüm yerin cehennemim olur
Yanarım
Su olup buharlaşırım ateşten dudaklarında...

Çalarım hürriyeti göçmen kuşların kanadından
Hediye ederim
Kendi göğsünün kafesinde
Tutsak kalan çocuğa
İşte o gün sevdiğim
Yıkılmış olur bütün beton duvarları esaretin
El ele yürürüz
Güneşin doğduğu yere
Dilimizde en çok sevdiğimiz türkülerle...

O gün
En güzel imgelerimi çalarım
Şiir gözlerinden
Ve yeniden yazarım adını
Aşkın...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:33 PM
Resimlerde

Resimlerde
Karlar hiç erimiyor
Solmuyor çiçeklerin kırmızısı hiçbir mevsim

Hep taze kalıyor gülüşlerimiz
Ve terk edip gitmiyor bizi sevdiklerimiz
Yıllar alıp götürse de canlılığını
Gözlerimiz hep aynı heyecanla parlıyor

Zoruma gidiyor
Denize doğru koşar adım uzanan bir ırmağın
Çağlayan sesini yitirmesi bayram kartlarında
Bir martının gökyüzüne astığı
İki kanattan ibaretmiş gibi duran zamanın durağanlığı

Portakal dolu bütün ağaçlar
Leylak moru baharı müjdeleyen dallarda
Ve sen hep aynı gülümseyişinle
Her dem taze bir esintisin
İnadına akıp giden hayatın umutsuzluğu içinde...

Yalan söylemiyor aslında
Hiç tükenmeyecekmiş gibi duran kadeh
O resimlerin tek karesi bile kandırmıyor bizi
Bizim onu kandırdığımız kadar sahte gülüşlerimizle...

2006

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Resmini Yapıyorum Hayatın Ellerinizle Tutamayacağınız Kağıtlara

Mutluluğu ve acıyı
Bütün hücrelerimde yaşayacak kadar şairdir yüreğim

Gece yarıları
Hasta bir kız çocuğunun yaşama direncini düşünüp
Ağlayacak kadar insan...

Taşlayarak derin denizleri
Sığlaştıracak kadar aşık...

Yarın ölecekmişim gibi yaşlı
Dün doğmuşum gibi genç...

Kelimeleri örgütleyecek kadar tehlikeli
Ve hürriyeti düşünecek kadar...

Asiyim insanın hor görüldüğü kadar,
Enkaz altında kalmış her insanda
Yeni doğmuş bir çocuk,
Siz öldükçe ben sizin yerinize doğuyorum her şafak

Nehrime bentler çekilemeyecek kadar özgürüm
Cebimdeki yeşil yüzlü kağıtların az olduğu kadar tutsak

Her yaz akşamında beynimde orduları
Yeni Ekimlere hazırlayacak kadar devrimcidir sevdam

Sözün kısası
Biraz daha hızlı büyüyorum sizden
Gün batarken pencerenizde
Bende yeni doğmuş bir güneş
Kışın titrerken elleriniz
Bende terli bir temmuz akşamı

Simgeleşiyor bende acılarınız
Hayatın resmini yapıyorum
Elinizle tutamayacağınız kağıtlara
Ve her gece gözlerimi kapattığımda
Kelimeler bir kuş gibi uçuyor
Bilincimin ufuklarında

Resmini yapıyorum hayatın
Ellerinizle tutamayacağınız kağıtlara...

20 Ocak 2003
01: 56


Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Riyakar!

Sen, yalancı aydınlığını
Hileli aynalarda büyüten
Mağruriyet,
Beyaz boyalı bir binanın
Hiç kimseler görmediği için
Gri ve kirli bırakılmış
Boşluğu gibi yüreğin

Sen ey
Kendi bilincinin çukurunda kaybolmuş yaratık
Sadece senin etrafında döndüğünü sanma
Şu kocaman dünyanın
Ve hırs bürümüş göz bebeklerine
Yansıyandan ibaret olduğunu
İğrenç ellerinle çamurlara buladığın hayatın.

Alın başınıza çalın o zoraki merhametlerinizi
Sonbahar yağmurlarından bile daha fazla üşütüyor artık beni
O sahte göz yaşlarınız...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Robot Resim

Bir gün
Yüzünde sebepsiz gülümseyişiyle
Şarkılar mırıldanarak yürüyen
Erken büyümüş bir çocuk görürsen karşında
Bil ki o benim…

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Rüyamdan Düştüm

Rüyamdan düştüm
Paramparça oldu düşüm
Bir daha uyumak istemiyorum
Bir yanım dünyada kalsın istiyorum
Bir yanım daima uyanık

Rüyamdan düştüm
Onun için bütün düş kırıklarım
Bir yanım hala o deli çocuk
Hayat dediğin iki güzel sözden ibaret

Tüm zaferler
Yenilgiler
Tüm sevinçler
Üzüntüler
Hepsi yalan
Sevgidir gerçek
Sevgidir sadece bize kalan...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Rüzgardı O Esen

Rüzgardı o esen
Ben çekingen bir yaprak
O bir deli rüzgardı
Ben sararmıştım,
Bir sonbahardı

Koskoca bir rüzgardı o
Ben sadece sararmış bir yaprak
Kuru bir ağacın dalında.
Öyle deli esti ki
Koptum dalımdan
Savruldum uzak diyarlara
Bir daha dönmemecesine yurduma.

Şimdi soğuk bir aralık akşamında
Karlar altında çürümektedir
Sararmış, kurumuş bedenim
O ise başka diyarlarda
Başka yaprakları savurmakta dallarından...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Sabah Gün Doğarken

Sabah gün doğarken
Attığında kendini sokaklara
Bakabilecek misin kaldırım taşlarına
Yüzün kızarmadan
Bakabilecek misin ağlayan bir çocuğun
Gözlerinin içine utanmadan
Hayat,
Son model bir arabayla gezerken
Hor görmek değildi dünyayı
Hayat, pazar yerlerinde
Asfalt taşına yapışmış
Sebzeleri toplamak da değildi
Bir şiirdi belki
Özgürce okuyamadığımız
Hayat, belki bir türküydü sadece
Biz söylemeyi bilememiştik...

13 Ekim 2002
21: 02

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Saçlarını Rüzgara Bırakma

Saçlarını rüzgara bırakma
Bütün poyrazlarda kalbim ağrıyor artık
Başlamak derken bitmek oluyor bende herşey
Gülmek derken ağlamak oluyor gözlerim
Yaşamak derken zamansız bir ölüm oluyor ömrüm

Gözlerini kaçırma gözlerimden
Bütün ayazlara düşman oluyorum artık...

13 Nisan 2003

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:34 PM
Sadece Görmek İstediğindir

Sadece görmek istediğindir
O son adımını bekleyen derin uçurum
Bir hayallik mesafede
Yeşil bahçeler eskiyor
Gürül gürül akıyor yanı başında
Yıllar boyu gelmemiş olsa da sesi kulağına
Akıyor asi nehirler
Akıntılarına meydan okuyan asi balıklarıyla

Yani üzerimize çılgınca akarken şu hayat
Sulara kapılmak
Yada direnmek asi bir balık gibi
Yosunları yüzüne çarpan
O serin sulara...
Hepsi senin elinde
Balık olup unutmak her şeyi
Yada insan olup yaşamak
İnsanlığını kanatanlara inat

İnsansın sen
Budur farklı kılan seni diğerlerinden
Varolduğunun farkında olan
Ve umut edebilen tek canlısısın yeryüzünün

Bir tek sensin kendine sorabilen
Neden bu kadar üzgün olduğunu
Ve neden bu kadar kırgın
Yaşamak savaşmak demektir yine de
Çünkü bazen isyan gerektirir
İnsan olduğunu hatırlayabilmek
Ve yaşayabilmek
Kimsenin sepetine doldurmadan
O kendi ellerinde topladığın yaşamın meyvelerini

Bazen isyan demektir ayakta kalmak
Uçurumlara inat
Düşünmek yeşil bahçeleri
Çekmek ciğerlerine
Dalından kopartmadan koklayabilmek bir çiçeği
Ve sevebilmek
En büyük hayal kırıklığında olsa
Bu dünyayı hesapsızca...

23 Mayıs 2003
01:30

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:35 PM
Sadece Sevebilmek Seni

Öyle bir meret ki
Şu zaman denilen
Mutlu günlerim kadar hızlı
Ve kederli günlerim kadar yavaş.

Günler taştan duvar
Gece demir bir parmaklık
Tırnaklarımla kazırım takvim yapraklarını
Kana bulanır ellerim
Ağustos sıcağının yakıcılığında
Ellerine değer sonra ansızın
Kirpiklerinden süzülen yaşları silerim geceleyin
Sen farkına bile varmazsın bunun

Müebbet muhabbete mahkum bir şairim ben
Zamanın karanlık zindanında
Bir gün yanında olacağımı düşünmek bile
Çıldırtır inancımı gelecek nice güzel günlere...

Günler demir bir kapı
Kol demirleri iner her gece bütün kapılarıma
Bağıra bağıra yazarım
Konuşurken sustuğum tüm cümleleri.

Bir kağıt,
Bir kalem
Ve düşünebilmek seni.
Şairsem yeter bana
Sadece sevebilmek seni...


Yeşiltepe / ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:35 PM
Saf Yüreğim

Saf yüreğim
Kaldıramıyorsun artık şu yalancı dünyanın yükünü
Ağır geliyor sana
Bu kemirici kurtlar arasında
Bir elma kadar saf ve temiz olmak,
Şuranda bir sızı içten kemirmekteyse seni
Dostun sıcacık gülücüğü yerine
Hançerini göstermişse sana
Kederden gebermekteysen
Ve yine de inadına gülebiliyorsan
İnsanlara dostça,
Bu yaşadığımız dünya senin değil demektir
Tertemiz yüreğin daha ne kadar kaldırır bu yükü
Ve sen bu yürekle iflah olmazsın kardeşim...

28 Haziran 2002
00: 02

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:35 PM
Sahip Çık Ne Olursun Yaralı Ruhuma

Sahip çıkmak istiyorum
O yaralı ruhuna
Gel bul beni
Sürgün yüreğimin uzaklığında.
Bizim için yazılmış bu kader baksana
Eksik kalmış neyimiz varsa
Birleşip tamamlanır diye birbirimizde

Uçurumun kıyısında yürüyene
Yaşadığı her an armağanıdır hayatın
Eğilip tutmak istiyorum ellerinden
Koparcasına ağrısa da bileklerim,
Hediye etmek istiyorum sana
Eksik kalmış hayatını.
Bu kader bizim için yazılmış inan bana
Sahip çık ne olursun şu yaralı ruhuma…

02.01.2005
Şırnak

GooD aNd EvıL
08-14-2008, 03:35 PM
Sahipsizliğimin Ellerinden Tut

Görüş günlerinde
Adı hiç okunmayan
Bir mahkum çaresizliğinde geçiyor günlerim
Hani saçları bir kez okşanmadan
Kaybolan çocukluklar gibi.

Ne olursun sahipsizliğimin ellerinden tut
Akşamları babasının iş dönüşlerini bekleyen
Beş yaşında bir çocuğun kederiyle sar beni kollarına...

2005

Melih Coşkun