Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Yusuf Ziya Leblebici


Sayfa : 1 [2]

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:12 PM
Küçüğüm...

gözlerinde açan bir çiçek gördüm
papatya mıydı çözemedim
bir yığın yaprağı vardı
sayısını bilemedim.
yüzünde kızaran bir elma gördüm
iki parça mıydı yanaklarına ayrılan
ısırılmak için fırsat kollanan.
ellerini tuttum,
bir civciv kadar minnacık
yutulacak kadar lokmacık...
kundağın tertemiz bembeyaz
bir valiz misali
gelecek yıllara taşınmaya hazır
bilinmeyen ufuklara nazır...

sende göremediğim tek şey
yarınındı küçüğüm.
umutlar...
karamsarlıklar...
ışıklar...
karanlıklar...
hiç birini göremedim küçüğüm,
henüz vakit çok erken.
şimdi sütlenme zamanı
sütlenip büyüme zamanı...

yıllar sonra gözlerindeki papatyaların
her bir yaprağı,
her bir umuda koştuğunda
sen de santim santim uzayacaksın.
sen de umutlarını
yudum yudum tadacaksın.
belki de ben olacaksın,
küçüğüm diye bir bebeğe şiir yazan.
doğmamış umutların anahtarını
şiirlerinle bebeklerde arayacaksın...

küçüğüm;
gözlerine dudaklarımı sürdüğüm,
yüzlerinde meyveler toplayıp
ellerinden su içip,
adına umut dediğim küçüğüm...
hoş gelmişsin...
güzellikler getirmişsin ruhuma,
şevk getirmişsin satırlarıma.
küçüğüm, haydi gel kollarıma...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:12 PM
Küçük oğlum...

Yılların var yaşanacak
Dağların var aşılacak
Yolların da yaşanacak
Yarının var küçük oğlum

Helal lokma alın terin
Üç beş lokma ekmek senin
Doğruluktur senin yerin
Sapma sakın küçük oğlum

Kırılırsa elim kolum
Dağılsa da sağım solum
Beynimdeki aşım suyum
Aç gözünü küçük oğlum

Dirilmek yok can verince
Üzülmek yok ben gidince
Babanın kıymetin bilince
Hazinedir küçük oğlum

Dertler gelir acı gelir
Bu dünyada çoğu zehir
Sevabını Allah bilir
Hak bizimdir küçük oğlum

Elin sağlam dilin doğru
Belin sağlam dinin doğru
Savunduğun yola doğru
Adımın var küçük oğlum

Bülbül güle biz Mevlaya
Aşık olduk hak yoluna
Sahip çıkın bu dergaha
Cemler sizin küçük oğlum

Pir Sultan'dan Mevlana'ya
Deniz'inden Mustafa'ya
İpekçi'den Uğurlara
Yolun Ali küçük oğlum

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:12 PM
Lanet olsun...

Kar tipiye dönmüş, rüzgar ayaza
Kara sevda bana, bense karaya.
Binalar uykuya yatmış
İstanbul suskun.
Lanet olsun,
Sen bugün de yoksun...

Yaşamın kıyısında olta atmışım sana
el, balığa takarken kancayı
ben, hasrete takmışım sevdayı.
Üstüne üstlük,
balık da, hasret de bedava ya!

Sen ateşler içindeyken
titrer bedenim.
Üşürüm sana baktıkça
sen esrarla yandıkca
ben sana büzüşürüm.
Şiirlerim kurşun yediğinde
sakat kalır kelimelerim.
Kalemim hasreti yazdıkça
çığlık atar harflerim.
Lanet osun,
sevdam hücrelerde
ama, sen yanımda yoksun!

Saçlarım senin yokluğunu taşıyamadı
gün gün ağardı
gün gün karalardan ayrıldı.
Bana yüklediğin hasret
belimi değil,
yüreğimi kamburlaştırdı.
Bana verdiğin ayrılık
ateş mezralarında kor aldı
ayaklarım yalınca yol aldı.

Yaşamın kıyısında olta atmışım
Deniz bir şarkı fısıldar kulağıma.
Martılar telli çalgıda
sirenler kalın bir basta.
Acı bir güfte vurur şafaklarıma
rüzgar dolar damarlarıma.
Sen yoksun bu güftede
bu denizde sen yoksun
Lanet Olsun!

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:12 PM
Makas makas kesiyorum...

Şu sılanın yollarını
Metre metre ölçüyorum
Ayrılığın koylarını
Makas makas kesiyorum

Dağlara ver selamını
Alırım ben rüzgarını
Bana gelen bulutlardan
Sorarım ben hatırını

Yaylalardan sesin gelir
Rüzgarlardan esin gelir
Türkü olur kulağıma
Bıçaktan da keskin gelir

Kavuşmanın hasretini
Çile çile bekliyorum
Şu günlerin çitlerini
Makas makas kesiyorum

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:12 PM
Mapusta doğan bebek

Kelebek olsun adın
Mapusta doğan bebek
Rengarenk olsun kanadın
Gök kuşağı gibi her renk.

Benim sığmadığım
tellerden çık dışarıya
Benim yerime de uç doyasıya
Lakin,
buraları sakın unutma.

Mapusta doğan bebek
bizler mahkum
sense bir kelebek.
Unutma,
Benim özlemim sana emanet...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Mendilimiz kırmızı...

Mendilimiz kırmızı
Halaya gelin canlar
O güzel kimin kızı
Elversin bana dostlar

Gözlerinde rastık var
Yüzlerinde allık var
Entarisi çiçekli
Onun bende gözü var

Yarime göz koymayın
Onu bana bırakın
Halaya gelin dostlar
Çorum'a el sallayın

Mendilimiz kırmızı
İçime düştü sızı
Halayın bu yıldızı
Acaba kimin kızı

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Menekşe Gözlüm

Gitme uzaklara gönül bahçemden
Seni koparırlar menekşe gözlüm
Düşer yaprakların gider bedenden
Seni soldururlar menekşe gözlüm

Kıskanırlar senin güzelliğini
Karartırlar senin al yüzlerini
Bir gün terkeyleyip gidersen beni
Seni bırakmazlar menekşe gözlüm

Mevsimlerden bahar, gökte yağmursun
Yüreğimde sevdam, benim şuhumsıun
Deşseler de beni çıkmaz ruhumsun
Seni alamazlar menekşe gözlüm

Sıkı tut ellerimden bırakma beni
Şu yedi cihanda aratma beni
Sakın ha daraltma bana sevgini
Seni seviyorum menekşe gözlüm

Su değmezse sana yaşayamazsın
Bu gönülden başka barınamazsın
Yusuf Ziya açmış sana kalbini
Benden gayrısına ısınamazsın

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Merhaba

Yapraktan kayıp giden yağmur damlasında
Uykudan yeni uyanmış bir çocuk çığlığında
MERHABA
Merhaba memleket,
merhaba candaşım
Güneşte kavrulan başağın,
toprağın adına
MERHABA

Uyanmış insanlar karanlığın hışmına
Vurmuş tepesine cehaletin
Eli kalem tutan aydınların
Yüreği dostluk kokan canların
Uyanmışlığına merhaba.
Kağnı sesinin kemanlaştığı
Soğanın ballaştığı
Acının harmanlandığı
Memleket MERHABA...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Mevlam...

Çekirdeğe orman sığdıran Mevlam
Nedir bu çektiğim yarin elinden
Gözüme yaşları dolduran Mevlam
Yetmez mi çektiğim el’in dilinden

Bu sevda gönlümde nasıl bilinmez
Ne kadar doldursam göze görünmez
Bana bu yağmuru yağdıran Mevlam
Üst üste gelen dert neden tükenmez

Sislerin dağları sarması gibi
Depremin toprağı vurması gibi
Şimdi kullarını sınayan Mevlam
Yandı içimdeki kazanın dibi

Türküler rüzgârda savrulur gider
Dağlarda kardelen misali biter
Çiçeklere canı konduran Mevlam
Gurbette hasreti çektiğim yeter

Ateşin tersine suyu yaratan
Canı candan alan, çıkartan Mevlam
Avareye dönen garip kulundan
Al arzu halini sunduran Mevlam

Hani gözümde fer dizimde derman
Bende kara sevda, dertlerim umman
Yaprağı çiçekte solduran Mevlam
Yusuf Ziya der ki sendedir ferman

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Meyhane

Bir meyhane, oturduğun masada bir şişe
Dalgın ve demli bir kafa, düşüncense meze
Kadehdeki rakına su katmak da neyine
Akıttığın şu yaşlar var ya, yeter hepsine

Dertlice inleyen kemanın, dağlayan sesi
Hasretlik kokan sevda şarkısının güftesi
Okunan nakaratlar sanki O'nun nefesi
Beynindeki düşünce, bu masanın mezesi

Kadeh kaldırırsın karşındaki sandalyeye
Kimse yoktur ki, sen hayal kurarsın boş yere
Olsun be! Kendini bulduğun yer, bu meyhane
Gelenler hep gidicidir arama boş yere

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Mezarım sensin

Senin adını göz yaşıma verdim
Gözümden dökülen yaşlarım sensin
Aldığım nefesi yoluna serdim
Uğrunda ölürsem mezarım sensin

Puslu hayalini soksam bağrıma
Alıp da başımı vursam dağlara
Yakan hasretinle çıksam sırtlara
Doruğa diktiğim sancağım sensin

Yüreğimde değil her yerimdesin
Attığım adımda dizlerimdesin
Boşluklara bakan gözlerimdesin
Her sese irkilen kulağım sensin

Açılsın kapılar yare varayım
Yıkılsın şu dağlar düze çıkayım
Bir gül bahçesinde seni koklayım
Diken ben olayım yaprağım sensin

Tek tabanca oldum girdim savaşa
Bana gelen kurşun değdi mızraba
Alıp da sazımı düştüm yollara
Ağıtları yakan gırtlağım sensin

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Murtaza...

Ne günler gördün sen daha
Boşa sallama Murtaza
Tüfeğinde fişeğin yok
Atma boşuna Murtaza

Ne derdin var ne de çilen
Sensin parayla sevilen
İneğe katır desen de
Sensin doğruyu söyleyen

Dinin para iman para
Para mı ektin ağzına
Zenginliği gösterince
İnandırırsın yalana

Yoksulluğu bilmiyorsun
Emeği hiç görmüyorsun
Alınterini dökmeden
Bilmiş gibi atıyorsun

Atma boşuna Murtaza
Tavuk deme sakın kaza
Tüfeğini bırak artık
Çıkar elinden bir kaza

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:13 PM
Mustafa...

Bugün de yine efkar bastı
Dağıtalım mı be Mustafa
Biraz meze, bir şişe rakı
İki tek atalım mı be Mustafa

İçersek sen yine ağlarsın
Bir tek şişe üç şişe olur
İçtikçe hep efkarlanırsın
Deme be dostum haydi doldur

Bırak şimdi elin derdini
Elin derdi dert mi, bana ne
Haydi be Mustafa dinle beni
Dinleyen bulunmaz dertliye

Erkekler ağlamazmış derler
Ağlayacağım be Mustafa
Düşenlere dost olmaz derler
Bir sen varsın ya be Mustafa

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:14 PM
Müstehcenim Bu Akşam

Aykırıyım bu akşam,
sana susadım.
Seninle sevişmek istiyorum
bu içki masasında.
Elimi sürdüğüm her şey
sensin sultanım.
Gerdeğe giriyorum bu gece
bu alkol sınırında.
Bir yudum rakı,
bir yudum da sen
Hasretini meze yaptım geceme.
elimde sıktığım kadeh ellerin
kenarları dudakların..
Düğmelerini açıyorum
şişenin kapağında.
Tutma ellerimi, sınır yok akşamımda.
Sen oturmuşken masama
sen oynaşırken karşımda
kadeh niyetine
seni alırım koynuma.

Müstehcenim bu akşam
Varsın olsun!
Dağıt beni bu gece
dağıtalım şişeyi, masayı
dertler şurada dursun.
Haydi güzelim
uzat bana dudaklarını...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:14 PM
N'olur...

İnsan gibi insan olduktan sonra
Kırkına merdiven dayasan n'olur
Umudu önüne koyduktan sonra
Yolunda tuzaklar bulursan n'olur

Kula kulluk etmek günahtır günah
Padişahtan büyük Allah var Allah
Kendini bilirsen yolların mübah
Zalimlere karşı koyarsan n'olur

Yoksula bir omuz verdikten sonra
Zevk ile sefalar dolar ruhuna
Dostları dost gibi sevdikten sonra
Karşına düşmanı doldursan n'olur

Ekmeği bölüşmek bize keyf verir
İnsanları sevmek bize denk gelir
Haklının hakkını verdikten sonra
Haksızın şeytanı olursan n'olur

Yusuf Ziya der ki, yaşından korkma
Yıllar geçer ama sen bak yarına
Allah durur iken tapma kuluna
Kullara kulluğu bozarsan n'olur

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:14 PM
Nasıl güleyim

Şu yalan dünyanın kışlarındayız
Cemreler düşmeden nasıl güleyim
İmkansız bir düşün yollarındayız
Gerçeği görmeden nasıl güleyim

Seni sevmek demek, vurulmak demek
Mavzerlere kurban sunulmak demek
Kurşunun göğsüme değdiği anda
Bir tek senin adını anmak demek

Dağlara aşk veren beyaz kardelen
Sana bir türküdür bana da kefen
Bilinmeyen yola sensiz giderken
Ağlayanlar varken nasıl güleyim

Bırak da dağınık kalsın saçlarım
Bırak da topal kalsın ayaklarım
Sen ayrı ben ayrı yolda giderken
Yürüyorum diye nasıl güleyim

Seni sevmek demek, kaybolmak demek
Dipsiz kuyulara atılmak demek
Yusuf ve Züleyha aşkı misali
Kara topraklara konulmak demek

Ya sen geleceksin ya ben geleyim
Ya da yokluğunu kefen giyeyim
Ömrümüz kısaldı zaman yok artık
Ölüyorum diye nasıl güleyim

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:14 PM
Ne bıraktın? ..

Bağırsak var içimizde
Sekiz düğüm atılacak
Ne bıraktın belimizde
İpten başka bağlayacak

Bir şey yok ki midemizde
Vergi diye alınacak
Kuruş yok ki cebimizde
Kuşlara yem atılacak

Zam babanın hedefinde
Kaz mıyız biz yolunacak
Tutup da yolsalar bile
Bir kaç kilo et çıkacak

Ölmemişsek bu düzende
Mavi boncuk takılacak
Ayaktaysak biz sizinle
Bunları tarih yazacak

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:14 PM
Ne fayda...

Her ayak sesinde avcıdan korksan
Diyardan diyara uçsan ne fayda
Dikenleri aşıp yaprağa konsan
Gül olmayınca sen açsan ne fayda

Gökyüzünde mavi bir bulut olsan
Suları toprağa sağamıyorsan
Rahmet olup bolca yağamıyorsan
Yağmur olsan, ırmak olsan ne fayda

Toprağı unutma, toprak rahimdir
Geldiğimiz dünya, gidecek yerdir
Yaşarken bir nefes, hak'ta gerçektir
Pembe hülyalara dalsan ne fayda

Kul hakkıyla durma kendini sakın
Önündeki günün dününden yakın
Kopart kötülüğü iyilik takın
Kendini maziye sarsan ne fayda

Ağaçtan saz olsan, dut'tan bağlama
Teller inlese de sakın ağlama
Döktüğün yaşlar yeter dağlanma
Gözünden göllere aksan ne fayda

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:16 PM
Ne gerek...

Yarınlar varken önümüzde
Dünlere bakmaya ne gerek
Umutlar doluyken gözlerde
Arkaya dönmeye ne gerek

Sadece kalbin çarpmasını
İnsanca yaşamak mı sandın
Kalbin süreceği yaprağı
Soldurup dökmeye ne gerek

Bedenimizin en kutsalı
Bizleri geçen bu akılı
Yüreğindeki bu sevdayı
Düşmanın görmeye ne gerek

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:16 PM
Ne getirdin bana baba...

Horasan'dan bu tarafa
Ne getirdin bana baba
Pir Sultan'dan halkımıza
Ne getirdin bana baba

Kilitlenmiş kapılara
Paslı paslı parmaklığa
Görüş günü ziyarete
Ne getirdin bana baba

Yarenlerin selamından
Dostlarımın kelamından
Erenlerin sofrasından
Ne getirdin bana baba

Sevdalımın gözlerinden
Kanla dolan yüreğinden
Avuç avuç ellerinden
Ne getirdin bana baba

Dost elinden yar elinden
Telli telli saz dilinden
Muhammed'in hak dininden
Ne getirdin bana baba

Ceme durup niyazından
Alın teri toprağından
Ekininden bulgurundan
Ne getirdin bana baba

Dönüp bakınca yıllara
Geçtiğim bu basamağa
Dönemeyiz ki bir daha
Ne getirdin bana baba

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:16 PM
Ne günahım var Allahım

Kollarımı sana açtım
Sevdiğimi biliyorsun
Ne günahım var Allahım
Bir mutluluk vermiyorsun

Acılar mı benim karım
Dertlerimle eziyorsun
Kapanıyor hep yollarım
Beni benden ediyorsun

Ağlatın hep güldürmedin
Bu yazıyı hiç silmedin
Ne günahım var Allahım
Kaderim midir bu benim

Yusuf Ziyam elim kırık
Sırtımdaki belim çıkık
Ne günahım var Allahım
Neden dünyam hep karışık

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:16 PM
Ne oldu bize? ..

Davacıyız dedik
davalıların arasına girdik.
Ne oldu bize böyle
biz böyle değildik.
Davacıydık dünlerden
bugün de aynı terane.
Hep isyan ettik
ama, sesleri biz dinledik
vuramadık sazın bam teline
biz söyledik biz dinledik.

El ele verdik isyan ettik
umudu yakalayacağız diye
halay çekip eğlendik.
Bugün de halay var içimizde
biz de eğlendik
eğlenenlerden davacıyız dedik.

Ne oldu bize böyle
biz böyle değildik
Bu davanın çıkar bölümüne mi geçtik
yoksa;
kendimize mi yenildik! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:16 PM
Ne silersin

Oturmuşsun ana bağdaşında
bir mezar taşı kadar sessiz
üç yaşta balam kadar çaresiz.
Ne silersin yaşını Haziran'ın harında
zmherinin yel yemiş soluğunda..

Korlu ellerin, suyun içinde nabız attığında
denizi dalgalandırmışcasına
bir gelir bir gidersin
yağmura karışmışcasına
sellerini ne silersin utanırcasına.
Gökkuşağında mavicesine
yüreğin gözünle doğar günaşımında.
Renklerle cümbüşcesine bir halayla
kah isyan, kah davul zurna
sanki güneşin zaptına gidercesine...

Gülersin, gözlerin parlar
bir şarkıdır heyyamola.
Dalgalar vururcasına gözlerinden dışarıya
yağmur çiseler sevgi limanında.
Ne silersin
arada gelen bir kaç dalga
seni boğmaz ya...

Kah dalgaların ıslattığı
kah kuraklığın çatlattığı
o gözlerin var ya, ah o gözlerin.
Bakışlarıyla beni yargıladığı
o gözlerin var ya, zihnimdeki tizlerin..
Ne silersin kah ağlayığ, kah güldüğün
O gözler senin eserin...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:17 PM
Ne söylesem hiç bilmezem...

Hoşt mu desem puşt mu desem
Senin adını bilmezem
Sem'mi desem kem mi desem
Ne söylesem hiç bilmezem

Yeşil yeşil kağıtlarla
Zorba oldun bu dünyaya
Benziyorsun aç kurtlara
Ne söylesem hiç bilmezem

Çoluk çocuk tınlamazsın
Ülke bayrak tanımazsın
Acımasız ayı mısın
Ne söylesem hiç bilmezem

Onur şeref cebinde mi
Yoksa senin gerinde mi
İçindeki geyikte mi
Ne söylesem hiç bilmezem

Ağa mısın paşa mısın
Gaddarlara sultan mısın
Sürüngen bir yılan mısın
Ne söylesem hiç bilmezem

Deh mi desem get mi desem
Senin adını bilmezem
Sam mı desem ham mı desem
Ne söylesem hiç bilmezem

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:17 PM
Ne var? ..

Şu yalan dünyada satan satana
insanı satmanın tarifi mi var
Yürekler buz tutmuş kaçan kaçana
acımasızlığın sevgisi mi var

Doğru söz kıtlıkta kıran kırana
yalana yatmanın vergisi mi var
yiğitlik kayboldu korkan korkana
vurupta kaçmanın mertliği mi var

Gözde yaş mı kaldı akan akana
ağlayan yüzlerin gülmesi mi var
düzenin çarkına uçan uçana
yokolmuş kalplerin sevmesi mi var

Yemeksiz sofraya bakan bakana
olmayan aşların pişmesi mi var
namussuz kurşunu çakan çakana
kaybolan canların dönmesi mi var

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:20 PM
Ne yazam ki gardaş

Kaç hazan bitirdim bahar gelmiyor
Döküldü yapraklar, yürek delindi
Parmağım kırıldı kalem gitmiyor
Ne yazam ki gardaş, gücüm tükendi

Saçlarımı bir bir aklar sarsa da
Kara boya vursam akı kapanmaz
Ömrümde sayılı günler kalsa da
Ne yazam ki gardaş, ecelim korkmaz

Bir tutam gözyaşı sele karıştı
Damlaya damlaya göller taşırdı
Yılların sırtında maziler aştı
Ne yazam ki gardaş, deniz şaşırdı

Beni kurşun değil, acılar vurdu
Dostum bildiğim şu sancılar vurdu
Yıllardır çektiğim kahırlar vurdu
Ne yazam ki gardaş, kalemim durdu

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:20 PM
Ne zaman uyudun gözüm...

Bu toprakta nefes alıp
İnsan gibi yaşıyorsan
Parmaklığı mektep yapıp
Islahevi görüyorsan
Vallah billah yalan sözüm
Ne zaman uyudun gözüm
Ezilenken şah mı oldun
Padişaha baş mı oldun
Viraneden saraylara
Elmastan bir taş mı oldun

Düşünceni söylediysen
Zındanlara girmediysen
Bir terslik var bu gidişte
Darağcına gitmediysen
Vallah billah yalan sözüm
Ne zaman uyudun gözüm
Gözüstünde kaş mı oldun
Gözlerinde yaş mı oldun
Ayrı yoldan gider iken
Yollarına daş mı oldun

Uyan gözüm bu uykudan
Gördüklerin billah yalan
Sen insansın insan kalan
İnsansın diye suçlanan

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:20 PM
Nenni...

Şu dağlar sılayı serdi
Gözlerime yıllar indi
Anan seni çok özledi
Nenni de bebeğim nenni

Beşikte sallasam seni
Emzirsem ilk günki gibi
Ağlayan o gür sesini
Duyarsam ah dayanamam
Ağlatmam ben yetimimi
Nenni de bebeğim nenni

Kollarıma gel bağrıma
Garip yavrum, yetim yavrum
Yaşın otuz beş olsa da
Ayağımda uyuturum

Mapuslardan kurtul da gel
Gurbetini yıkıp da gel
Nennilere koşup da gel
Nenni de bebeğim nenni

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:21 PM
Nerden bilirdim...

Ölesiye yeminler etmiştin, hani sevmiştin beni
İnkar edip terkedip gideceğini nerden bilirdim
Öylesine sevmiştim ki, canıma can yapmıştım seni
Ben artık sevmiyorum diyeceğini nerden bilirdim

Baharımı yazımı, kalbimi verdim inandım sana
Bir gün beni bırakıp gideceğini nerden bilirdim
Her şeyim sensin, yaşadıklarım sensin diyordun bana
Beni mevsimlerden sileceğini nerden bilirdim

Hani hatıralar, yaşananlar unutulmaz diyordun
Yaşamamış gibi unutacağını nerden bilirdim
Beni hiç kimseye değişmezdin, delice seviyordun
Taş gibi kaldırıp da atacağını nerden bilirdim

Hani baktığın o gözdüm, kana kana içtiğin suydum
İçtiğin bardağı kırıp atacağını nerden bilirdim
Gönlündeki aşk çeşmesi, kokladığın kırmızı güldüm
Yapraklarımı bir bir kopartacağını nerden bilirdim

Benimle olmak hani cennetti, beni sevmek sevaptı
Bu acı günahı işleyeceğini nerden bilirdim
Benimle yaşamak, beni sevmek erişilmez hayattı
Beni terkedip de gideceğini nerden bilirdim

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Oğlum adın Ozan olsun...

Oğlum adın Ozan olsun
Yarınların ışık dolsun
Her adımın başarıdan
Başarıya doğru koşsun

Engellerin bir bir çıksa
Yolların barikat dolsa
Ödün verme inancından
İşkence yatağın olsa

Elin kolun kırılsa da
Aklın fikrin sağlam olsun
Her taraf düşman dolsa da
Oğlum adın Ozan olsun

Denizlere yelken açıp
Güneşinde gitmelisin
Uykulardan erken kalkıp
Merhabalar demelisin

Selamın essin dağlarda
Vadilere ismin konsun
Dağlarına kar yağsa da
Oğlum adın Ozan olsun

Yaralara yaprak sarıp
Kanlara dur demelisin
Doğrularına sarılıp
Doğru yolda gitmelisin

Adın gibi çağlayasın
Sazlar gibi haykırasın
Çevrene dost doldurasın
Oğlum Ozan olsun adın

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Oh ne ala...

Mahallenin en terbiyeli
anaların oğullarına aday gelini
sen ne oynaksın kız zilli
oynatırsın bizim gibi kerizi! ..
Üç beş gün kalabalıkta dolaşır
parklarda oynaşır
aşık edince kendine
hemen sıvışır...
Ulan Mualla, oh ne ala
kaçıncı kişiyim ben ektiğin
köşe başlarında beklettiğin.

Sen misin kumsallarda elimden tutup
mahallede yüzüme bakmayan
sen misin sensiz uyuyamıyorum deyip
gece pencereyi bile açmayan.

Ulan Mualla,
hani adımı yazıyordun buğulu camlara
kaç ismim var anlamadım hala
hep suçu atıyordun ya ablana...
Sen değil miydin
bana verdiğin mektuba başkasının adını yazan
sözde ablanın mektuplarıyla karıştıran!
Sen değil miydin kadınların yanında
hanım hanımcık olan,
benim yanımda evlenmeden olmaz diye
koklatmayan!
Oh ne ala,
Bakkalın, manavın oğluna sipariş listesi
zarflamı verilir be Mualla!
öbür mahalledeki sarı zekiye ne demeli
ablanın ki parklarda seninle mi dertleşmeli!

Ulan Mualla, zillisin valla
mart ayında yaşar gibi
dökersin bizi ardına.
Senin ne ala olduğunu biliriz biz
Biliriz yine de peşinden geliriz biz!

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
On yıl sonrasına yavruma mektup

Sana nasıl anlatsam yavrum
Anlayamayacaksın biliyorum.
Onun için de bu mektubumu
On yıl sonrasına gönderiyorum…

Gözlerimizi kaç kez mühürledik
Görmek istemediklerimiz kaybolsun diye.
Umutlarımızı hep önümüze koyduk
Hep bir kaç adım ilerledik
Her adımda çelme takıldı yavrum.

Erkekler ağlamaz diyorum ya sana
Ama sen, yine de inanma
Gözü olan her canlı
Bazen engel olamaz gözyaşlarına…

Sana anlattığımız güzellikler, hep masallarda yaşanıyor
Sevgi dolu hikayeler, kitaplardan hiç çıkmıyor.
Sana şimdi bunları nasıl anlatayım yavrum
Büyüyünce sen göreceksin
Ben anahtarı önüne koyuyorum
Uyduğu kapıları sen açacaksın.

Neden ağladığımı artık sorma
İnsanlık dışı hayvanlaşmalar
Sevabı günahla karıştırmalar
Ardını döndüğünde sırtından vurulmalar
Bittiğinde,
Söz….ağlamayacağım...

Seni, beni eğitecek, tedavi edecek
Ve halkını düşünecek.
Bizleri ezmeden,
düşündüklerimize suç demeden
emeğe emek diyen
“işte bu benim halkım” diyecek
bir düzen geldiğinde,
söz…ağlamayacağım…

Senin gibi binlerce yavrunun tokluğunda
Seni okula gönderirken cebine harçlık koyduğumda
İstediğin oyuncakları önüne doldurduğumda,
Söz….ağlamayacağım…

Bak yavrum;
Yanaklarını tuttuğumda elime gelen sıcaklığı
Sen de yaşayacaksın günün birinde
Sana anlattığımız masalları
Sen de ballandıracaksın dilinde.

Okuyacaksın, kelimeler ekmeğin suyun olacak
Yarınlarına yol, yollarına yolcun dolacak
Seni besleyen bu harfler, damarında kanken
Başka harfler düşman olup karşına çıkacak
Okuyacaksın yavrum, kinli gözlere baktığında
Mum gibi eritecek, yeni filizler sunacaksın baharlara

Kediden daha nankör
Köpekten daha kuduz insanlar göreceksin.
İnsandan daha uysal, daha sadık hayvanlar bileceksin.
Zaman her şeyi gösterecek yavrum.
Göreceksin gözkapakların kapalı olsa da
Hissedeceksin kulakların duymasa da.
Her şeyden önemlisi, yaşayacaksın
İhanetleri, sevgileri
Yaşayacaksın esareti, özgürlük hasretini
Seveceksin, sevmek sevilmek kadar güzel olmasa da.

Belki de ölümü seveceksin, uğruna can koyduğun davada
Hak vereceksin sana bunları yazan babana!
Ama on yıl sonra; ben hala yaşıyorsam
Yarınlara umutla gidelim kolkola…
Çünki, o zaman beni daha iyi anlayacak
Ve haklısın babam diye kucaklayarak
Haydi gidelim diyeceksin şu yarınlara! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Osman Emmi...

Bu beylerin sarayına
Gözcü müsün Osman Emmi
Yaşanan bu saltanata
Bekçi misin Osman Emmi

Yetimlerin nafakası
Kesilir sütten anası
Çalanların dünyasını
Görmez misin Osman Emmi

Parayla yüründüğünü
Parayla ölündüğünü
Parayla gömüldüğünü
Bilmez misin Osman Emmi

Padişahlar saltanatta
Garibanlar yoksullukta
Nefes alırken dünyada
Uyan artık Osman Emmi

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Otoban

Kendimi vurduğum bu bayırlarda
Vücudumu kaplamış yaralardan
damarlarım hesap sorar.
Hesap sorar önümdeki basamaklarda.
Bu günün dönüşü yoktur düne
hataları düzeltmeye.
Umutlarsa,
kimbilir?
Her şey yarınlara gebe..

Neler gelir yelkovanlarla,
umut saniyenin sırtındadır
bense, ardında tazı.
Yelkovan bazen kılıç gibi
keser umutları
beklediğim yarınları.

Akrebin kendi etrafında
turladığı güzergahta
neler oldu neler o yolda
ah bir dile gelseler.
Ne umutlar söndü
ne insanlar yürüdü kolkola..

Bu zaman otobanında üç aktör
Yelkovan, saniye ve akrep
çete kurmuş diktatör.
Rakamların her biri bir evren
Herbiri bir mazidir kalan dünden.

Bazen birinden birine
aniden düşersin.
Bazen se, umut olur
saniyenin sırtında gezersin...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Otobüs...

Hayat denen bu otobüsün
arka beşlisinde geldik bu güne.
Kaptan nereye dediyse
o yöne gittik delice.
Durmadan muavin değişti, hizmet eden
Bir o yana, bir bu yana
nereye bile demeden
girdik patika yollara.
Kimi zaman mola verdik,
hasta yatağında,
kimi zaman keyf çattık kahkahalarla.
Demir olan işin peşinde
mıknatıs olmak istedik her zaman.
Zor şeyleri görünce
oraya buraya kaçtık durmadan.
Ekmek aslanın ağzında deyip
konuştuk hiç susmadan.
Aslanı yıkmayı akıl edemeyip
dem vurduk hep laflardan.
Zayıfı ezmekten haz aldık
güçlüyüz dedik utanmadan.
Garibin elindeki nafakayı kaptık
kaptık ekmeği çocuğun ağzından.
Ezdik karıncaları, küçük müçük demeden
Aldattık insanları, haklı maklı demeden.

Dünya bizim dedik, sanki sahibi yok gibi
Kaptanı hiç düşünmedik nasılsa gidiyorduk.
Muavinler kimi zaman dost
kimi zaman düşman gibi kanımıza giriyordu
sevgili, dost biliyorduk.
Canını alıyordu, dalından kopartıp
bize sunduğu çiçeklerin...

İşte böyle...
Hayat bir otobüs
bizse arka beşlide yolcu.
Kimi zaman mola, kimi zaman yol.
Akraba, dost, düşman
yar, o, şu, bu...
Aynı otobüste ağlayıp gülen bizler
yarın değiştireceğiz vasıtaları.
Artık otobüs falan da olmayacak
Bir kaç tahtadan ibaret bir vasıta
tekerleklere ise, dost düşman dolacak.
Gideceksin,
nereye gittiğini bile bilmeden.
Ben neydim,
ne oldum diyemeden...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Hava

Göçünce öbür tarafa
Servetim kalsın dünyada
İhtiyaç olmaz tapuya
Giderim ben bir sırgaha

Değmezmiş ki bu dünyada
Ne binalar ne de para
Götüremem ki mezara
Eldekiler hepsi hava

Bir kaç metre kumaşımla
Bineceğim tahtalara
Gireceğim bu toprağa
Yaşananlar hepsi hava

Aramayan dostlarımsa
Cenazeme dolsalar da
Mezara girdikten sonra
Bana gelen çiçek hava

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Haydi babam yaylan biraz

Sallanarak geliyorsun
Bu ne çalım bu nasıl naz
Her şeyi sen biliyorsun
Haydi babam yaylan biraz

Semere bin boyna değil
Hak yoluna biraz eğil
Bilmiyorsan ordan çekil
Haydi babam yaylan biraz

Dalda kalan çürük kiraz
Dibe düşer biraz biraz
Tadı tuzu buruk kiraz
Haydi babam yaylan biraz

Göstermelik kıllarınla
Ne var senin sakalında
Kuş beyinli bu kafanla
Haydi babam yaylan biraz

Halk aptal da sen mi kurnaz
Bağırırsın avaz avaz
Kuyruğunu toplayıp bas
Haydi babam yaylan biraz

Yaylan biraz, yaylan biraz
Anlarsan sivrisinek saz
Çekil ordan çekil yobaz
Haydi babam yaylan biraz

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:35 PM
Hayır bayım...

Sen hor görsen de
yönetsen de,
cebimdeki parayı
sen alıp versen de
terimin karşılığıdır
kursağıma giren alınterim.
ben emekçiyim
ben babayım.
Üstümde resmiyet olsa da
içimde bu vatanın toprağı yatar
ben o toprağın evladıyım.
Zayıf görsen de bizi elbisemizde
mertlik yatar içimizde.
Biz, gün geldi
harman gibi savrulduk,
gün geldi,
el ele koşuştuk.
Biz bu vatana can
bu toprağa baş koyduk.

Kime,
neden vurayım
toprağıma göz mü konmuş
evladıma yumruk mu vurulmuş?
Sen istiyorsun diye
hangi babaya vurayım!
Hayır bayım;
Başındaki silindire
hapsedemezsin bizi.
Elimize silah versen de
suçsuz babaları
vurduramazsın bize..

Unutma;
beni kandıramazsın
ama, oğluma da göz koyamazsın.
Vasiyetim var babadan oğula
zalimin zulmüne boyun eğme
seni zorlasalar da
silindir şapkalara girme diye...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
Her gün bir kıyamet

Her şey değişiyor taşlar oynuyor
Düşenin yerine yeni konuyor
Kapalı gözünü aç ta bir seyret
Her gün bir kıyamet dünya batıyor

Denizler taşarken kara bitiyor
Ateş sıkışınca dağlar patlıyor
Nefes alıyorsak budur keramet
Her gün bir kıyamet dünya eriyor

Dost görünen kişi hain çıkarsa
Ardını dönünce hançer vurursa
Bu dostluk değildir, adı ihanet
Her gün bir kıyamet çıkarlar varsa

Can alan zalimler kol geziyorsa
Minicik bebeler aç ölüyorsa
Seyrediliyorsa böyle sefalet
Her gün bir kıyamet göz görmüyorsa

Kitabın kapağı neden açılmaz
Kara hurafeden neden şaşılmaz
Çökertir bizleri böyle cehalet
Her gün bir kıyamet bundan kaçılmaz

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
Heri de gel...

Süzülerek bakma bana
Al yanaklım bal dudaklım
Kaşlarını çatma bana
İnce oya, al yazmalım

Kar yağarken ince ince
Göz atarsın isteyince
Elim eline değince
Naz yaparsın cilve cilve

Heri de gel, gel bana gel
Gel güzelim insafa gel
Aç gönlünü gel yanıma
Heri de gel, gel bana gel

Ne kaçarsın ceylan gibi
Ben avcı değil mecnunum
Dulda yerlere girince
Seni yemeye mecburum

Kara kaşın bir yay gibi
Ne sekersin bir tay gibi
Beş şeker atıp içine
Gel içeyim bir çay gibi

Heri de gel, gel bana gel
Gel güzelim insafa gel
Yusuf Ziya çağırıyor
Heri de gel, gel bana gel

Aç gönlünü yanıma gel
Heri de gel, gel bana gel

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
Hü de...

Bu dünyanın neresinde
Filizlenip doğacaksın
Hü de dostum, bana hü de
Sen de suya kanacaksın

Tomurcuksun bu gününde
Yarın sen de coşacaksın
Hü de dostum, bana hü de
Tel tel olup açacaksın

Aşıkların defterinde
Anı olup kalacaksın
Hü de dostum, bana hü de
Sen de bir gün solacaksın

Maraz olan yüreğinde
Boynun bükük olacaksın
Hü de dostum, bana hü de
Sen de birgün yanacaksın

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
Hücrem...

Bu hücremde dört duvar var
rengi kara, taşı kara
dışarıda sevdiğim yar
gözü ela, kaşı kara

Üç adımda gelir duvar
ayakların makamına
karşımdadır parmaklıklar
yazı kara, kışı kara

uyuyamam ranzam çok dar
yatmak bela kalkmak bela
soğuk soğuk taş duvarlarlar
taşı bela kumu bela

Yusuf Ziya bu hücrede
umutları türkülerde
tutsaktır hep hücrelerde
yatmak bela kalkmak bela

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
Hümanistim...

Benim doğrum beynimdedir
Yıkılamaz benim sevgim
Aşkım dinim kalbimdedir
Hü de hü de hümanistim

İnsanları ben bilmişim
Gönlüme tesbih dizmişim
Dost dost diye inlemişim
Hü de hü de hümanistim

Gül dururken dikenleri
Göndermeyin üzerime
Bizi düşman görenleri
Güldürmeyin yüzümüze

İnsanları insan bilmek
Maske değil içten sevmek
Boynumuzun borcu olsun
Adım adım dosta gitmek

Kol kanadı size gerdim
Yüreğimi yola serdim
Gelin canlar, gelin dostlar
Hü de hü de hümanistim

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
Hüsocan...

Yıllar yılı yürüsen de
Yollar bitmezmiş Hüsocan
Zevk ile sefa sürsen de
Buna değmezmiş Hüsocan

Damarda kan tükenirmi
Gerçeğe hayal denirmi
Ecel gelince yüzüne
Geri dönmezmiş Hüsocan

Kasan parayla dolsa da
Cebine elmas konsa da
Herşey maddede değilmiş
Toprak bilmezmiş Hüsocan

Devirdiğin nice günler
Acı tatlı geçen dünler
Ağlasan da sızlasan da
Geri gelmezmiş Hüsocan

Dere olsan akıp giden
Toprakları alıp giden
Nere aksan boydan boya
Sular bitmezmiş Hüsocan

Yalan dünya senin olsa
Zümrüt dolsa sarayına
Devrilince şu toprağa
Sana kalmazmış Hüsocan

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
Irgatımın yelleri...

Rahmetin karşılanışı
bir bayramdır,
tarlamda başaklar coşar
rüzgarların ahengiyle.
Filizlerim güneşe göz kırparken
bir ıslık yayılır,
bir o yana bir bu yana
el ele tutuşmuşken kardeş kardeşe.

Düş yakamdan,
çek ırgatlarını benden.
Sürülmüş tarlama
motif motif işlenmiş sevdama
zorla abanma.
Sahipli duyguların rüyası,
türkü rüzgarlarının
sevdalısı var yüreğimde.
Çek ırgatlarını tarlamdan
çek abanmalarını sırtımdan
yel yel gelirken cananın nefesi
sana yer yok bu toprakta
senin yerin başka birinin yüreği.
benim yüreğim başaklarınım beklediği
tarlamı ilmek ilmek işleyen
benim ırgatınım yelleri...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
İbo...

Karlıdağda kardelensin
Tepelere yaslan İbo
Yüreğimde bir efesin
Yiğidimsin aslan İbo

Seni sırtından vursalar
Göğsünde çiçekler açar
Seni zındana atsalar
Düşüncen göklere çıkar

Kara kayada gezersin
kekikleri kokla İbo
bozkırlarda esen yelsin
yamaçları yokla İbo

Seni okudum gözünde
türkü dinledim dilinde
Gerçeği buldum özünde
Arkadaşımsın sen İbo

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
İçelim bugün

Bu sefer suçlama yalan dünyayı
Çocukca bakıp da gülelim bugün
Bırak şu dertleri, bırak tasayı
Haydi şerefine içelim bugün

Bu akşam kadehler ardı ardına gelsin
Karanlık ******* dost oluversin
Bizdeki şenliğe nazar değmesin
Haydi şerefine içelim bugün

Gideceği yere gitsin gidenler
Kalanlar bizdendir, bizimdir günler
Elbet ardımızdan ağlamaz dünler
Haydi şerefine içelim bugün

Siyaha beyaza kardeş diyelim
Bizi anlayanı bir dost bilelim
Karanlık günleri bugün geçelim
Haydi şerefine içelim bugün

Yusuf Ziya diyor, bu senin günün
Bu gün dertlerini ediver sürgün
Yüzlerin gülünce parlıyor gözün
Haydi şerefine içelim bugün

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
İhtiyarlamışım...

Farkında değilim ama, bayağı ihtiyarlamışım
Bu zaman girdabının içinde gençliğim elden gitti
Saçlarıma bir bir düşen aklar, kalmış tek yoldaşım
Geçen bu yıllar, insanı böyle soldururmuş demek ki

Kaç kere isyan ettim, kaç kere umutsuzca yenildim
Yenilmelere doyamadım, adam olamadım demek ki
Yüreğim hep asi oldu, başkaldırdım direnemedim
Kaç kere şiir, türkü oldum gezemedim dizeleri

Farketmemişim, elden ayaktan bile nasıl düşmüşüm
Sevdiklerimi okşayan bu ellerimin titrekliği
Her gece terler içinde korkarak uyandığım düşüm
İhtiyarlığımın belirtisi, habercisiymiş demek ki

Yaşadıklarım daha dün gibi gözümden bir bir geçer
İyot kokulu kırlarda topladığım menekşeleri
Koklayıp da sevdiklerime dağıtırdım birer birer
Diyorum ya, çiçekler bile kokmuyor eskisi gibi

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:36 PM
İki bilinmezdir senin gözlerin

İki bilinmezdir senin gözlerin
Biri sevda biri ızdırap verir
İki çözülmezdir senin hislerin
Sol güldürürken sağ azap verir

Bir ırmağın iki yakasındayız
Sen geçemiyorsun benim yanıma
Söyle nerde nasıl karşılaşacağız
Sen binemedikçe benim salıma

İki bilinmezdir senin bakışın
Bir gözün gel diyor diğeri gelme
Yar ben ne yapayım inan şaşırdım
O bakışlarınla gözümü delme

Gülüm biz seninle aynaya döndük
Gördüğümüz resim yüreğimizde
Sen bana baktıkça beraber öldük
Sen bunun adına ne diyorsan de

İki bilimezdir senin gözlerin
Biri görünürken biri karanlık
Yar tut şu elimi nerde ellerin
Gel benim yanıma yarın aydınlık

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:37 PM
İki nirengi;

İki nirengi;
İlk ve son nokta.
Karanlıktan gelip
bilinmeyene gittiğin yolda,
ister yol de buna
ister patika.
Bir gerçek yaşıyoruz ya
İki nirenginin ortasında.

Bu dünya;
Ölümüzle canlandırıp
dirimizle öldürdüğümüz
kurtların dünyası.
Önce canlanıp,
sonra can verenlerin fezası.
İlk noktada,
el bebek gül bebek.
Son durakta,
'Nasıl bilirdiniz'in cevabı.

Fidan dikip,
yeşerince kopardığımız çiçeklerin.
Silah yapıp
birbirimize bastığımız tetiklerin
kötülerin dünyası...

Dehey, ederine bir bir
biber ektiğimin dünyası.
Dehey, zamanını yük edip
kamburlaştığımızın dünyası...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:37 PM
İlahi eşek! ..

İlahi eşek,
Sen ne şeker şeysin böyle.
Sana hayvan diyoruz ama
çok şey öğretiyorsun insana.

Ben, eşeği sadece sen bilirdim.
Senin dört ayağın varsa
ben iki ayaklısını da öğrendim
sırtında semeri olmasa da! ..
Çoğu insanların içinde
senin değerini sende öğrendim!

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:37 PM
İlle de şarap!

Bir bağbozumu olsun diğer mevsimlere inat
Bugün bozulsun tekdüze hayat
Gelmesin gözüme ne kabus, ne de serap
Her yer kırmızı olsun, ya da beyaz
Yaz şairim, bana bir şeyler yaz
Ama masamda ille de şarap! ..

Şıra ve şarap, bir de şiir patlat
Dem dem üstüne,dil dil üstüne
Maşrapama dolan kırmızı kelimeler
Damla mıdır ki düşer ya peynire

Hey garson bana can getir,
Asmaların gizinden,koruğun nefesinden
kadehime dolsun
Üzüm şerbetinden damıt
Damlasın ha kadehime, ha yüreğime….

Söyle Baküs’e dizsin masayı
Bugün Eros’um ben, Elenam nerde
Getirin; Baldıran olsun içtiğim
Benim dudağım bende, Elena her yerde…

İlle de şarap olsun,
ha içtiğim, ha sevgilim
Küpra’nın tattığı damağıma sinsin
Küp küp Küpra gelsin
Gelsin ki boğazımdan insin içime
El ele gidelim içimdeki cennete! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:37 PM
İnsan mısın sen

Ne dersin ey dost, hala insan mısın sen
İnsanlığa hiç bırakırlar mı seni
Bu yalancı alemde yaşar mısın sen
Adam gibi adam sayarlar mı seni

Versen bile nefesinin vergisini
Açarsan ağzını kısarlar sesini
Konuşursan eğer keserler dilini
Konuşan meclise sokarlar mı seni

Vuramazsın bir baş soğanın gözüne
Artık sarmısak bile gelmez önüne
Gayrı zeytin de acı, uymaz bütçene
Adam niyetine koyarlar mı seni

Alnındaki terden de pare umarlar
Vaadlerini arka cebe koyarlar
Bir seçim zamanında adam sayarlar
Uyanıklar sonra selamlar mı seni

Yusuf Ziya bile geldi bu oyuna
Böyle oyunlar hep oynanır boyuna
Bassan kalayı hepsinin de soyuna
Rahatça evine salarlar mı seni

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:37 PM
İnsanca yaşadım...

Kimi zaman üç beş haneli köylerde
pınar başında ıslık çalan,
gazlambalı, ker***li evlerde
bulgura kaşık sallayan
bir çobandım ben
Anadolu'nun nefesinde...

Poyrazların ıslıklarına
kavalımla eşlik ederken,
koyunlar tempo tutardı oynaşarak.
Dağların adına, gırtlağımı yırtarcasına
uzun havalarda gezerken
ormanlar ağlardı
gözyaşlarına boğularak...

Bir kurttum ben;
Yufka ekmeğinin arasında
soğanı bal eylerken.
Bağlardaki ağaçlarda
kanatsız bir teyyareyken...

Bir ekin tanesiydim,
harmanlarda savrulan.
Çeltik destesiydim,
ırmaklarla sulanan.
Bozkırlara alabildiğine uzanan
ceylandım ben
gençliğimi koşturan...

Kuş oldum, çiçek oldum, dağ oldum
Ben bozkırların çocuğu
ben ırmakların torunu.
Ben insanca yürüdüm
bu uzun
ve de doğru yolu...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:38 PM
İnsanoğlu bir bilmece

İnsanoğlu bir bilmece
nereye istersen
oraya koyabileceğin hece.
İnersen eğer ki nirengisine
kimi, dağlarda tipi
kiminde yel eser delice...

Her senesi bir yaprak
ürer de gider dallarında.
Zaman geçtikçe
kurur da düşer topraklara.
İnsanoğlu bir bilmece ya
kimi şahin olur, süzülür dağlarda
kimi fare olur, sürünür lağımlarda...

Su yataklarından
kuş tüyü yorganlardan
toprağa giriverir
kurtuluş yoktur ondan.
Ölüyken doğamaz ama
erkekken kadın oluverir...

İnsanoğlu torpil müptelasıdır
her işini halledebilir.
Lakin;
Bir ecele torpili sökmez
çünkü, o para yemez.
Velhasıl insanoğlu,
bir bilmecedir bilinmez
daha doğrusu,
kendi kendini bile çözemez...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:38 PM
İstanbul suskun...

İstanbul suskun, artık konuşmuyor
Koskoca şehir derin bir uykuda
Binalar karanlık ışık yanmıyor
Bir ben, bir senin hayalin ayakta

Benim sevdam *******i depreşir
Dalgalanır hasretin doruğunda
Çıktığı tepelerde şiirleşir
Bağdaş kurar gecenin ortasına

Şehir suskun, binalar uykudayken
Sessizlik çığlık atar kulaklarımda
Issız caddelerin her köşesinden
Hep sen çıkarsın aniden karşıma

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:38 PM
İstanbul...

Nakış nakış işlediğim
Göznuruyla beslediğim
İnsanlara seslendiğim
Bir türküsün sen İstanbul

Sahillerde sularına
Bu şaheser boğazına
Denizinde balıklara
Aşığım sana İstanbul

Varoşlarda sokaklara
Beyoğlu'ndaki barlara
Nağme nağme tamburlara
Güfteyim ben ah İstanbul

Galata'nın tepesinde
Kanat taksam gökyüzüne
Kızkulesi çemberine
Uçup gitsem ah İstanbul

Balık ekmek, bir baş soğan
Bir de sütü al aslandan
Kadehlere şevk boğazdan
İçsem seni ah İstanbul

Marmara'da gördüm seni
Yüreğimde bildim seni
Nasıl sevmem güzelliği
Sevdalıyım ah İstanbul

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:38 PM
İşçi Ayşe...

Mekik dokur kilimlere
aşık atar erkeklere
rastık çeker kipriklere
kalbi sıcak işçi Ayşe

hayal kurmuş yarınlara
çeyiz düzer fabrikada
teri akar üç kuruşa
içi gülen işçi Ayşe

Tarlalarda çapalara
ahırlarda hayvanlara
kirlendikçe çamaşıra
ameledir işçi Ayşe

Bir gelindir at üstünde
ter döker hep çeyizine
iğneli oya, kanaviçe
bir duvaktır işçi Ayşe

yetiştirir çocukları
hem hoca, hem anaları
düşünürken yarınları
emek verir işçi Ayşe.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:38 PM
İzle beni...

İSahilleri bir bir adımlayarak
bu gece yarısı beni izle.
Dalgalara bak
benim berraklığımda
izle gölgeleşen gemileri.

Uzat ellerini
alabildiğince ıraklara
orada kendini göreceksin.
İşte bak
tam karşında
kendi kendini izleyen
birini hissedeceksin.

Bu gece yarısı izle beni
iyi bak gözlerime
daha neler göreceksin.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:38 PM
Kaç kere...

Kaç kere yemin ettim
kaç kere and içtim
Bu sokakların kaldırım taşlarıyla
fal bakmayacağım diye.
Kaç kere isyan ettim
köşebaşlarında şarap şişeleriyle
seranat yapmayacağım diye.
Kaç kere yakamozlara küstüm
ben boynu bükükken
durdurmuyorlar dansı.
Korkutamadım,
ben küstüm onlar şımardı.
Kaç kere *******e kinlendim
lanetledim.
Yıldızlara küfrettim
takmadılar bile.
Karanlıklara bıçak çektim
ateş ettim
vuramayacağımı bile bile.
Kaç kere pişman oldum
yanlışlığıma
yaşadığıma.
Kaç kereler bitmeyeceğine göre
kimbilir
kaç kere
pişman olacağım bile bile...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:38 PM
Kaçalım buradan baykuş geliyor

Yine başımızda bela geziyor
Hava da bulutlu ama yağmıyor
Ne olduysa her şey terse esiyor
Kaçalım buradan baykuş geliyor

Tabancamdan mermi geri tepince
Sarsılır kollarım tetik çekince
Tenha yere girme gece gelince
Kaçalım buradan baykuş geliyor

Elimi uzatsam boşa dönüyor
Bekleye bekleye umut sönüyor
Döküle döküle ömür bitiyor
Kaçalım buradan baykuş geliyor

Ne oldu ki bize nazar mı değdi
Yoksa aramıza nifak mı girdi
Bir bela biterken bir bela geldi
Kaçalım buradan baykuş geliyor

Anlamam dilinden acep ne diyor
Sağımdan solumdan neden geçiyor
Koskoca ummandan bizi seçiyor
Kaçalım buradan baykuş geliyor

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kadınım...

Yüreğimde lokmayı sevgiye bandığım
Verdiğin mutluluğun suyuna kandığım
Ortak nefessin sen ciğerime aldığım
Bu günümde benim yarımınsın kadınım

Gözlerim kapanırken seninle uyurum
Güneşin doğuşunu seninle bulurum
Seninle olgun, seninle çocuk olurum
Sen mevsimlerimden baharımsın kadınım

Soframa aş yatağıma baş koyan
Derdime derman marazıma deva olan
Gönlümün yarımısın, bensiz yarım kalan
Beni yüreğinde taşıyansın kadınım

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kahretsin

Özlüyorum,
tenini kokusunu
nefesini.
Dinliyorum
olmayan sesini.
Ayak izlerini arıyorum
geçtiğin yollarda
bulamıyorum...

Kahretsin!
Her taraf beton
tıpkı
tıpkı senin
kalbin gibi...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kal Firarda!

Gözler kan çanağına büründüğünde
Bu gece yine İhanet kustu sokaklar
Ay pusuya düştü bulutların arasında
Kaçtı yıldızlar, gizlendi korkaklar

Sarı binalar kızıllaştı
Gökyüzünün kızgınlığında
Öfke aktı yağmurun arasında
Karıştı caddelerdeki sele
Ve aktı kanallara
--deniz yolunda...

Bir hançer keskinliğinde
Bu gece öfkem var yine
Hangi şişeyi vursam göğsüme
Şarap doluyor gözlerime
Şarabın renginde akıyorsun yüreğime.

Gelme, ne olursun bu gün gelme
Girme aklıma, girme parmaklığıma
Öfkem gardiyanlaştı bir cunta emrinde

Ben emerken sokakların öfkesini
Sen, en iyisi bu gün kal firarda!

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kaldırımları arşınlıyorum

Sahil boyunda
kaldırımları arşınlıyorum.
Taşlar birer bulmaca
ayaklarım kalemcesine.
Heceleri yerli yerine yazıyorum
kimini bilerek, kimini atarcasına.
Kaldırımları arşınlıyorum
her gördüğüm banka kurularak...

Gemileri izliyorum
kayıkları
martıları,
Yakamoza göz kırpıp
Poseidon'u arıyorum.
Balıkçılara,
balıklara göz atarak...
Gün batıyor, ben batıyorum
O güzelim rengi gözlerime çekerek.
Ay doğuyor, ben doğuyorum.
O küçücük noktaya nispet
kendi dünyamı küçülterek...

Kaldırımları arşınlıyorum
yorulmayan adımlarıma inat.
Nerde bir parıltı,
gözüm orada kelepçeli.
Kendimi oraya akıtıyorum,
telepati kuruyorum yakamozla bizzat
o benden, ben ondan deli...

Dalgalar bile
o kokuşmuş kültürün inadına
kimi zaman Nazım'dan bir şiir,
kimi zaman Veysel'den bir türkü
veriyor kulağıma.
Götürüyor beni Anadolu'ya
şehir, şehir...

Kaldırımları arşınlıyorum.
Kumların bittiği yerde
ayaklarımı arıyorum.
Beni taşımaktan yorulmuş,
beynimle birlikte
içine taşlar dolmuş
ayaklarımla içiçe
son kaldırıma basıyorum...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kalemim asırlık yaşta

Benim yaşımın zıttına
Kalemim asırlık yaşta
Doğdum İsa'nın çağında
Yaşıyorum yarınlarda

Taşları kalemim yaptım
Taş duvarları kazıdım
Taşlarımla ateş yaktım
O ateşlerde yaşadım

Muhammed'ii savaşında
İslam'ın yayılışında
Pir Sultan'ın dergahında
Derviş oldum insanlara

Mussolinin kurşunu
Hitler'in vahşet kanunu
Vursa sağımı solumu
Yaşarım ben bu oyunu

Büyük Liderin savaşında
Kongre kurmuşum Sivas'ta
Çanakkale Savaşıda
Ben de savaştım sayfalarımda

Üç fidandım ben asılan
Otuzyedi candım yanan
Çorum'da, Maraş'ta kavrulan
Ben bir cesettim kurşunlanan

Taş çağlarında taşlarda
Almanya'da fırınlarda
Vatanımda savaşlarda
Yaşadım ben bu harmanda

Sevda oldum rüzgarlarda
Estim diyardan diyara
Benim yaşımın zıttına
Kalemim asırlık yaşta

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kalıp...

Herkese bir kalıp dikmişsin Tanrım.
Kimine taşıdığı gömlek dar
kimineyse bol geliyor.
Kalıbına sığan insan
bu dünyaya zor geliyor.

Her dile biz çizgi koymuşsun.
Kimi cambaz, kimiyse kumarbaz
düz çizgide yürüyeni
kimbilir hangi gülün
içine sokmuşsun.

Karakterler neden çift Tanrım?
İnsanlar ikiyüzlü riyakar
her kelimelerinde hilekar.
Yüzüne dost oluyorlar ama
ardından konuşacak kadar korkaklar.
Güzele çirkin, doğruya yanlış diyorlar
bir kaç kuruş çıkar için
anasını boyayıp, babasına satıyorlar.
Şeytanı dost, meleği düşman görüyorlar.
Kendilerini allayıp, pullayıp
millete kazık gibi çakıyorlar...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kan Davası...

Soğuk bir kış günü
postalları on santim içerde
kağnı gıcırtısıyla yaylanıyor...
Bıyıkları buz tutmuş
her nefesinde eriyip geri donuyor.
Gözlerinin altına kömür sürmüş
Bembeyaz karı siyahlara bölmüş...

Güneşi tutmayan tezeklerin sıcaklığı
çölde serap misali gözlerini ısıtıyor, vuruyor rüzgarı
Ateşin başında çocuğu, bir de hayat arkadaşı
onu bekliyor dört duvar yuvası...

Kan davalısı vardır Ali'nin.
Hep tetiktir, omzundadır ikinci çocuğu.
Kemerinde taşıdığı o kurşunların
yerinde durmasını isterdi,
bu en büyük arzusuydu...

Zordu Ali'nin köye varması.
Bir tarafta candarma, bir tarafta kanlısı.
Ne gün yüzü görmüştü, ne de doyasıya yaşamı..
Kendi neyse de, ya anası, çocuğuyla karısı? ..
Ne korku bitiyordu, ne de köyün karlı yolu.
Hele onu bekleyen küçük oğlu,
ocaktaki sıcacık bulguru...

Derken;
Bir ses....
bir uğultu....
Diz çökmüştü gıcırdayan karlara,
sırtında bir yanma vardı, donun zıttına.
Vurulmuştu Ali sırtından
Vurulmuştu düşmandan çok hayata...

Ne eli tüfeğine gidebildi,
ne de gözü arkaya.
Kanı aktıkça bembeyaz karlara
gözü dalıverdi karısı ve oğluna...
Bıyıkları tekrar donmaya başladığında
Ali'de harcanmıştı
bu kan davasında...

......Bir anadan dağları ağlatan acı bir feryat koptu;
'Dokuz ay dostluğa şartlandım, acılarla onunla doğdum
İpek saçlarını, parmaklarımla taradım çocuğumun
Ben onu siz vurasınız, yıkasınız diye mi doğurdum?

Ölümü dolu oldu da vurdu soframızdaki aşımıza
Üzüntüsü kıran oldu, girdi ambardaki darımıza
Neyleyim yetimim, kanını görünce bembeyaz karlarda
Alim, seni bunun için mi karnımda taşıdım sancıyla

Yetmedi mi anaların çığlıkları, duymuyor musunuz
Bunun sonu yok, kanlar akar da akar, bilmiyor musunuz
Oğlumu niye vurdunuz, Alimi niye öksüz koydunuz
Niye vurdunuz öksüz Ali'mi, oğlumu niye vurdunuz? '

Bir gelin ağlıyor, şafaklarında fırtınalar kopuyor:
'Ne umutlarımız vardı, biz o umutların gölgesiydik
Bu günler bize çok dardı, hani yarınlara gidecektik?
Gidemedik ki Alim, bak iğdeler çiçeğini de açmış
Bahar geldi diyorlar, sensiz gelen baharı göremedik.

Yiğidi arslanım, sen iyilikten başka kime ne yaptın
Kardeşlik dedin, doğruluk insanlık dedin, sen suçlu kaldın
Yiğidim, çocuğumun babası, bak ardında ne bıraktın?

Akan kanı durduracağım dedin, ırmak gibi sen aktın
Gittin sen de baban gibi, kurşunların nankörüne çattın
Tuz olmazsa aş olur mu, sen bizi tuzsuz bıraktın
Bırak aşımızı, oğlunu öksüz, beni dullara kattın'

Bir çocuk, her şeyden habersiz kelimeleri sıralıyor:
'Bu gün babam gelecek, babam doğruyu aramaya gitti.
Bulup bizlere getirecek, getirecek o gerçekleri
Babam gelecek, beni götürecek gezdirecek şehri.

Defter, kalem ve çanta alacak bana, ben okuyacağım
Büyüyüp bir öğretmen, öğreten olacağım.
Doktor yetiştireceğim, ilacı olacak insanların
Adam yetiştireceğim, sonu olacak kan davasının'...

Bir ananın, bir gelinin, bir öksüz çocuğun feryadları
Hele ırmak gibisine, durmadan akan o gözyaşları
Sular yiğidim sular, susarsın diye senin mezarını
Sular aslanım sular, toprağına dikilen zambakları.

Bir tek sen olmadın ki vurulan, acımasızca yıkılan
Ne ocaklar yıkıldı, acımasız o katil kurşunlardan
Ne öksüzler kaldı, kardeşliği arayan yollardan kalan
Bir sen değilsin Alim, bir sen değilsin bu yolda vurulan.

Oğlun arar, onun çocuğu da arar bulamadığını
Bulur ey yiğidim, senin gücünün yetmediği barışı
Kardeşliği bulacak Alim, kucaklayacak insanları
Bütün evrene ekecek, senin sevdiğin o zambakları.

YETER ARTIK BİTSİN BU KAN DAVALARI! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:39 PM
Kan Kardeşim

Ne günlerdi sapla samanı karıştırdığımızda
kendimizle dalga geçişimiz.
Kumsallarda, denizin zıttına karadan esişimiz...
Daha tüyü bitmemiş birer toyduk ikimizde
her güreştiğimizde toprak bizden daha güçlü çıkardı
zayıflık kol geziyordu bedenlerimizde
dumanla yeni tanışıyordu tertemiz ciğerlerimiz.
Biz seninle kan kardeşdik, kanlarımız tutmasa da.
Biz seninle candık, ayrı bedenlerde olsak da!

Girdiğimizde kolkola kim durabilirdi karşımızda
çelimsizdik ama, yüreklerimiz sığmazdı dağlara
Yağmur yiyen ırmağın,şişmesi misali
sıktığımız yumruklarda sanki damarlarımız patlamaz mıydı
Bana vurulan her tokat, sende şaklamaz mıydı...
Ne günlerdi;
Aynı kıza mı tutulmadık birbirimizi yiyerek
Aynı cigarayı içmedik mi bölüşerek
Aynı kaderi yaşamadık mı şanssızlığımıza küfrederek
Sonra sarılmadık mı kan kardeşim diyerek!

Biz seninle kan kardeştik;
Analarımız ayrı olsa da
kafa kağıdımız farklı dolsa da.
Yıllar neleri getirdi peşinden
biz gidemedik ama, o yakaladı ensemizden.
Şimdi uzaklarda olan sen,
ardından ağlayan ben...

Seni sorarken köpek suratlılar
tanımıyorum dedim inanmadılar.
tanımıyorum dedikçe yollarda yuvarladılar
yanarken ciğerim
ben seni tanımıyordum kan kardeşim
bir günlüğüne de tanımadığıma şükrettim!

Ne bir haberin, ne de selamın geldi
Yıllar sonra acın yel gibi esti.
Umudun yollarında koşarken
Kurşunlara yenilmişsin
bana haber vermeden
çekip de gitmişsin...

Kan kardeşim benim;
Köpeğe hoşt mu dedin, çalana puşt mu dedin
Yürürken umutlara üç kurşunla devrildin.
O kadar zalim varken bu dünyada
sen neden seçildin....

Yıllardır sakladığım bir resmin
bir de gazeteden kestiğim haberin var cüzdanımda
ikisi de kan kardeşim
ikisi de ciğerim.
Seni her karşıma aldığımda
titriyor bu ihtiyar ellerim
ne günlerdi diyor dillerim.
Ne günlerdi kan kardeşim benim....

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Kandil gibi yak beni

Ay vururken gecede gözlerinin içine
Gökyüzünde parlayan yıldızda ara beni
Benim sevdam düşünce karanlık *******e
Yakamozlara inat, kandil gibi yak beni

Çığırtkan sokaklarda duyarsan türküleri
İnan beni anlatır inleyen sazın teli
Şöylesine dalınca hatırla geçenleri
O ela gözlerinde kandil gibi yak beni

Gözünden yağmur yağsa altına tut elini
Düşecek her damlada görürsün gözlerimi
Yağmurumla okşarsam saçının her telini
Hissettiğinde elimi kandil gibi yak beni

Sana göz kırpan yıldız, seni izliyor seni
Bu gün ******* hırsız, seni istiyor seni
Düşündüğün zamanlar getirse mazileri
O hayaller içinde kandil gibi yak beni

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Kapat bu sayfayı...

Kapat bu defterin sayfasını
tutmasın ellerim
görmesin gözlerim...
Dur,
açma o dünyayı.
Dünlere giderim,
kararır önüm.
Umut yok o defterde
umut çıkmaz sokak,
umut karaya boyanmış
düşünmek yasak.
Adım atmak yasak yarınlara
gözlerim tutuklu kalmış
sokulmuş zındanlara...

Kapat bu sayfaları
mürekkep kağıda akmış.
Yazılarım falakaya yatmış
kalem işkencede kırılmış.

Dur,
açma bu kara defteri.
O dünyada yıldız yok,
ay kaybolmuş.
Gün yok
günler karaya boğulmuş.
Bu güne gebe dünler
yarına tuzak kurmuş.
Kapat!
Kapat dedim bu defteri
açarsan beni aç.
Umutlara at beni
kulaç kulaç.
Aç dedim, yatınları aç.
Yarınlara sür beni
adım adım.
Açmayacaksan eğer,
o elindeki defteri
vallah yakarım
billah yakarım.
Seni de onunla birlikte
başka bir deftere sokarım...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Kara dünya, yalan dünya

Niye terse dönüyorsun
Bizi bizden ediyorsun
Toprak bizi isteyince
Ardımızdan itiyorsun

Biz ağlarken gülüyorsun
Biz gülerken ağlıyorsun
İki yüzlü yalan dünya
Bizi neden satıyorsun

Kara dünya yalan dünya
Yaraları açan dünya
Madem böyle çekecektik
Niye geldik kucağına

İnsanları aç koyorsun
Habire doğuruyorsun
Biri ekmek bulamazken
Birine de yığıyorsun

Dağlar kadar çile verdin
Adına da kader dedin
Garip bıraktın bizleri
Biz çekerken sen izledin

Kara dünya yalan dünya
Bizi mutsuz koyan dünya
Yusuf Ziya'm derde düşmüş
Derdimi takmayan dünya

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Kara Kazım...

Sıladan bir haber geldi
Kara Kazım gidiyormuş
Gözlerimden yaşlar indi
Kara Kazım ölüyormuş

Ardı sıra dağlar ağlar
Türkülerle sazlar ağlar
Kara haber yayılınca
Dost dost diyen diller ağlar

Gidiyorsun Kara Kazım
Kırılıyor sende sazım
Tellerine nağme nağme
İniyorsun Kara Kazım

Bu gurbetten o sılaya
Acı dolmuş rüzgarlara
Ölüm haberin gelince
Kan oturmuş yapraklara

Hani nerde ben gelince
Çıkacaktık tepelere
Sarı çiğdem mor menekşe
Dikecektik yüreklere

Kara Kazım arkadaşım
Bu dünyada can yoldaşım
Gerçek ölüm yaşam yalan
Şimdi bunun farkındayım

Hani nerde ben gelince
Dönecektik mazilere
Kuruyan o derelerde
Yüzecektik hayallerle

Ben sılaya gelemedim
Sen dostunu göremedin
Kara haber selam değil
Ben selama gülemedim

Bu genç yaşta derdin neydi
Daha erken değil miydi
Neler vardı yaşanacak
Sanadamı nazar değdi

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Kara şiir

Kara kitaplara,
kara kalemimle yazdım seni.
Kararan günler
kararan *******
dünyayı kararttığında,
karalardan yazdım şiirimi.
Kalemim, harflerim kara
*******im, dünyam kara...

Kararmış fikirler ürer
kara düzene doğru.
Kara kalemim çizer de çizer.
Kararmış sahte zikirlere
gider sahteciliğin üstüne doğru.
Fikir kara
düzen kara
zikir kara...

Denize yağan yağmur kara
ağaçtaki nar kara.
Kan kara, can kara
düşünceler pazarda
kara tezgahta!

Ya sen, kara saçlım
kara gözlüm, kara kaşlım.
Saçının her telinden
gözlerinin nirengisinden
kaşlarının çemberinden
kararırcasına akarsın kalemimden
kararırcasına akarsın sayfama
kararan hasretinden...

Sen kara sevdaya
onlar kara dünyaya
kara şiir yazdırırlar bana
beyaz sayfama...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Kardelen...

Karda açan iki çiçek tanıdım
Biri karı delip geçen kardelen
biri de,
beyazların içinde sen...
İkiniz de elimin ulaşamadığı yerde;
o dağların tepesinde
sen ayrılıklar ülkesinde...

Yıl kaçtı bilmiyorum,
hatta saymıyorum.
Ben ölmeden,
sen gömülmeden önce
benim son mevsimimde
senin son gülümsemende
ne elindeki kardeleni
ne de seni unutamıyorum.
Seni izliyorum
her saat, her gece.
Gözkapaklarımın her kapanışında
seni arıyorum...

İstanbul'a kar yağıyor kardelenim
her taraf kar, her taraf beyaz.
Her lapada seni arıyor ellerim
Buralara inmiyorsun, sen yoksun.
Hangi el yarama merhem
hangi can damarıma kan olsun
Sen yoksun ya, sen bu dünyada yoksun.

Biliyorum, bu kurumuş kardeleni
Toprağına diktiğimde besleyeceksin.
Onun altında beni bekleyeceksin,
Kollarını açıp,
Haydi gel diyeceksin...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Keklik misin ey sevdalım...

Duman bürümüş dağları
Gözümdeki sisler gibi
Kim bağlamış bu bağları
Damarımı besler gibi

Süzülürsün sen kınalım
Keklik misin ey sevdalım
Mevsimlerden kış olsa da
Sensin benim tek baharım

Avcılar gelir peşinden
Medet umarlar etinden
Kanadında iz olsa da
Kaçamazsın ellerinden

Keklik misin ey sevdalım
Buralardan gel kaçalım
Avcı düşer ardımıza
Kalplerimize saklanalım

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:48 PM
Kelepçe

Bu kelepçe de neyin nesi, böyle demirden
Sizlerden kaçarım diye mi takıyorsunuz
Sizden kaçsam bile, elinizdeki kelepçeden
Hayattan nasıl kaçarım biliyor musunuz

Koluma taktığınız kelepçe neye yarar
Düşünceme takabilir misiniz demiri
Beyincik görünür mü, o halde nasıl sığar
Demek ki, tutuklayamazsınız düşüncemi

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Kemanlar sızlıyor...

Bu nasıl nakarat kahırlandırıyor
Gülerim der iken beni ağlatıyor
Bu ne biçim şarkı dağları yıkıyor
Kemanlar sızlıyor, şarkılar ağlıyor

Bu bam tellerinin kahırlı darbesi
Bu tiz seslerinin sağır eden sesi
Bu nasıl şarkı ağlatıyor güftesi
Dağıtıyor böyle yerleri gökleri

Korodaki sesler hüzünle titriyor
Yaşamışlığıma bir ağıt yakıyor
Şu inleyen nağmeler can çekişiyor
Kemanlar sızlıyor, şarkılar ağlıyor

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Kendini adam sananlar

Nerelere saklandılar
Doğruluktan dem vuranlar
Soyununca kayboldular
Kendini adam sananlar

Adamlık urbada olsa
Nur yağar bit pazarına
Yüreğinde insaf yoksa
Oyun döner kafasında

Giyinince elbiseyi
Birşey sanarlar kendini
Doğrudan neden kaçarlar
Geçirirler o maskeyi

Yarından umut çalanlar
Zil takıp da oynayanlar
Kendini adam sananlar
Yılandan daha yılanlar

Yusuf Ziya'm çıplak olam
Çıplak olam adam olam
Adamlık elbisedeyse
Çıplaklara kurban olam

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Mendilimiz kırmızı...

Mendilimiz kırmızı
Halaya gelin canlar
O güzel kimin kızı
Elversin bana dostlar

Gözlerinde rastık var
Yüzlerinde allık var
Entarisi çiçekli
Onun bende gözü var

Yarime göz koymayın
Onu bana bırakın
Halaya gelin dostlar
Çorum'a el sallayın

Mendilimiz kırmızı
İçime düştü sızı
Halayın bu yıldızı
Acaba kimin kızı

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Menekşe Gözlüm

Gitme uzaklara gönül bahçemden
Seni koparırlar menekşe gözlüm
Düşer yaprakların gider bedenden
Seni soldururlar menekşe gözlüm

Kıskanırlar senin güzelliğini
Karartırlar senin al yüzlerini
Bir gün terkeyleyip gidersen beni
Seni bırakmazlar menekşe gözlüm

Mevsimlerden bahar, gökte yağmursun
Yüreğimde sevdam, benim şuhumsıun
Deşseler de beni çıkmaz ruhumsun
Seni alamazlar menekşe gözlüm

Sıkı tut ellerimden bırakma beni
Şu yedi cihanda aratma beni
Sakın ha daraltma bana sevgini
Seni seviyorum menekşe gözlüm

Su değmezse sana yaşayamazsın
Bu gönülden başka barınamazsın
Yusuf Ziya açmış sana kalbini
Benden gayrısına ısınamazsın

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Merhaba

Yapraktan kayıp giden yağmur damlasında
Uykudan yeni uyanmış bir çocuk çığlığında
MERHABA
Merhaba memleket,
merhaba candaşım
Güneşte kavrulan başağın,
toprağın adına
MERHABA

Uyanmış insanlar karanlığın hışmına
Vurmuş tepesine cehaletin
Eli kalem tutan aydınların
Yüreği dostluk kokan canların
Uyanmışlığına merhaba.
Kağnı sesinin kemanlaştığı
Soğanın ballaştığı
Acının harmanlandığı
Memleket MERHABA...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Mevlam...

Çekirdeğe orman sığdıran Mevlam
Nedir bu çektiğim yarin elinden
Gözüme yaşları dolduran Mevlam
Yetmez mi çektiğim el’in dilinden

Bu sevda gönlümde nasıl bilinmez
Ne kadar doldursam göze görünmez
Bana bu yağmuru yağdıran Mevlam
Üst üste gelen dert neden tükenmez

Sislerin dağları sarması gibi
Depremin toprağı vurması gibi
Şimdi kullarını sınayan Mevlam
Yandı içimdeki kazanın dibi

Türküler rüzgârda savrulur gider
Dağlarda kardelen misali biter
Çiçeklere canı konduran Mevlam
Gurbette hasreti çektiğim yeter

Ateşin tersine suyu yaratan
Canı candan alan, çıkartan Mevlam
Avareye dönen garip kulundan
Al arzu halini sunduran Mevlam

Hani gözümde fer dizimde derman
Bende kara sevda, dertlerim umman
Yaprağı çiçekte solduran Mevlam
Yusuf Ziya der ki sendedir ferman

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Meyhane

Bir meyhane, oturduğun masada bir şişe
Dalgın ve demli bir kafa, düşüncense meze
Kadehdeki rakına su katmak da neyine
Akıttığın şu yaşlar var ya, yeter hepsine

Dertlice inleyen kemanın, dağlayan sesi
Hasretlik kokan sevda şarkısının güftesi
Okunan nakaratlar sanki O'nun nefesi
Beynindeki düşünce, bu masanın mezesi

Kadeh kaldırırsın karşındaki sandalyeye
Kimse yoktur ki, sen hayal kurarsın boş yere
Olsun be! Kendini bulduğun yer, bu meyhane
Gelenler hep gidicidir arama boş yere

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Mezarım sensin

Senin adını göz yaşıma verdim
Gözümden dökülen yaşlarım sensin
Aldığım nefesi yoluna serdim
Uğrunda ölürsem mezarım sensin

Puslu hayalini soksam bağrıma
Alıp da başımı vursam dağlara
Yakan hasretinle çıksam sırtlara
Doruğa diktiğim sancağım sensin

Yüreğimde değil her yerimdesin
Attığım adımda dizlerimdesin
Boşluklara bakan gözlerimdesin
Her sese irkilen kulağım sensin

Açılsın kapılar yare varayım
Yıkılsın şu dağlar düze çıkayım
Bir gül bahçesinde seni koklayım
Diken ben olayım yaprağım sensin

Tek tabanca oldum girdim savaşa
Bana gelen kurşun değdi mızraba
Alıp da sazımı düştüm yollara
Ağıtları yakan gırtlağım sensin

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Murtaza...

Ne günler gördün sen daha
Boşa sallama Murtaza
Tüfeğinde fişeğin yok
Atma boşuna Murtaza

Ne derdin var ne de çilen
Sensin parayla sevilen
İneğe katır desen de
Sensin doğruyu söyleyen

Dinin para iman para
Para mı ektin ağzına
Zenginliği gösterince
İnandırırsın yalana

Yoksulluğu bilmiyorsun
Emeği hiç görmüyorsun
Alınterini dökmeden
Bilmiş gibi atıyorsun

Atma boşuna Murtaza
Tavuk deme sakın kaza
Tüfeğini bırak artık
Çıkar elinden bir kaza

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Mustafa...

Bugün de yine efkar bastı
Dağıtalım mı be Mustafa
Biraz meze, bir şişe rakı
İki tek atalım mı be Mustafa

İçersek sen yine ağlarsın
Bir tek şişe üç şişe olur
İçtikçe hep efkarlanırsın
Deme be dostum haydi doldur

Bırak şimdi elin derdini
Elin derdi dert mi, bana ne
Haydi be Mustafa dinle beni
Dinleyen bulunmaz dertliye

Erkekler ağlamazmış derler
Ağlayacağım be Mustafa
Düşenlere dost olmaz derler
Bir sen varsın ya be Mustafa

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Müstehcenim Bu Akşam

Aykırıyım bu akşam,
sana susadım.
Seninle sevişmek istiyorum
bu içki masasında.
Elimi sürdüğüm her şey
sensin sultanım.
Gerdeğe giriyorum bu gece
bu alkol sınırında.
Bir yudum rakı,
bir yudum da sen
Hasretini meze yaptım geceme.
elimde sıktığım kadeh ellerin
kenarları dudakların..
Düğmelerini açıyorum
şişenin kapağında.
Tutma ellerimi, sınır yok akşamımda.
Sen oturmuşken masama
sen oynaşırken karşımda
kadeh niyetine
seni alırım koynuma.

Müstehcenim bu akşam
Varsın olsun!
Dağıt beni bu gece
dağıtalım şişeyi, masayı
dertler şurada dursun.
Haydi güzelim
uzat bana dudaklarını...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
N'olur...

İnsan gibi insan olduktan sonra
Kırkına merdiven dayasan n'olur
Umudu önüne koyduktan sonra
Yolunda tuzaklar bulursan n'olur

Kula kulluk etmek günahtır günah
Padişahtan büyük Allah var Allah
Kendini bilirsen yolların mübah
Zalimlere karşı koyarsan n'olur

Yoksula bir omuz verdikten sonra
Zevk ile sefalar dolar ruhuna
Dostları dost gibi sevdikten sonra
Karşına düşmanı doldursan n'olur

Ekmeği bölüşmek bize keyf verir
İnsanları sevmek bize denk gelir
Haklının hakkını verdikten sonra
Haksızın şeytanı olursan n'olur

Yusuf Ziya der ki, yaşından korkma
Yıllar geçer ama sen bak yarına
Allah durur iken tapma kuluna
Kullara kulluğu bozarsan n'olur

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Nasıl güleyim

Şu yalan dünyanın kışlarındayız
Cemreler düşmeden nasıl güleyim
İmkansız bir düşün yollarındayız
Gerçeği görmeden nasıl güleyim

Seni sevmek demek, vurulmak demek
Mavzerlere kurban sunulmak demek
Kurşunun göğsüme değdiği anda
Bir tek senin adını anmak demek

Dağlara aşk veren beyaz kardelen
Sana bir türküdür bana da kefen
Bilinmeyen yola sensiz giderken
Ağlayanlar varken nasıl güleyim

Bırak da dağınık kalsın saçlarım
Bırak da topal kalsın ayaklarım
Sen ayrı ben ayrı yolda giderken
Yürüyorum diye nasıl güleyim

Seni sevmek demek, kaybolmak demek
Dipsiz kuyulara atılmak demek
Yusuf ve Züleyha aşkı misali
Kara topraklara konulmak demek

Ya sen geleceksin ya ben geleyim
Ya da yokluğunu kefen giyeyim
Ömrümüz kısaldı zaman yok artık
Ölüyorum diye nasıl güleyim

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Sen şairsin gözüm...

Önemli olan düşünmek değil
düşünceyi eyleme dökmek.
Zalim duvarlara sinmek değil
o duvarları kökten yıkmaktır.
Her beyinde bir düşünce
her düşüncede bir beyin varken,
düz yolları göstermelisin
patikaların inadına...
Dizelerin ışık, kalemin rota olmalı
umut yolunda...
Yaşanmış güzelliklerin tadında
yaşanası sevinçler sunmalısın
harflerin raksettiği sayfalarında...

Sen şairsin gözüm;
Belin sağlam,
taşıdığın sorumluluk
yükten de ağır olmalı.
Üç-beş süslü kelimeye
mertçe ayakta durmalı!

Çok şey vermelisin seni okuyanlara
kaybolmaya yüz tutan kültür,
seninle dimdik durmalı ayakta.
Ses olmalısın
sessizliğin önünde
ders olmalısın
okundukça gözlerde
seninle isyan
seninle heyecan
seninle sevda
yaşanmalı gönüllerde...

Sen şairsin gözüm;
Şiirler, isminin önünde olsa da
aç kalsan da,
susuz kalsan da
ekmeğin kelimeler
suyun kalem olmalı.
Şiir yazacaksan eğer,
adamca yazmalı! ...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:51 PM
Sen varsın ya! ..

Kafam bozuk yine,
üzerime geldi kara bulutlar.
Şimdi içim çekiyor
senin kilon kadar alkolü amma,
senin kadar içmek ne çare ki hasretine.

Dünlerim meze, bu günüm kadehse
şerefine içiyorum güzelim
senin şerefine, nedense!

Çocukluğumda özenip de içtiğim
birinci cigarasının yerine,
ithalleriyle değiştirdiğim
şu sigara var ya;
Bu güne değin yaktığım
yetmiş üç bin cigaraya
yenilerini eklerken,
her çektiğim dumanı geri verişimde
içimden çıkardığım sen varsın ya...

Ne içtiğim binlerce cigara
ne de ilaç gördüğüm kadehler
hepsi sarhoş
hepsi budala.
Gerçek olansa, çektiğim çileler.
Benim olmasan da,
bir de sen varsın ya...

Yalnızlığın inadına, karşımdaki duvarla
Şerefine içiyorum boş masamda.
Kısılmış gözlerine dalıp,
sana kadeh kaldırıyorum.
Şerefine içiyorum, nedense
ama, hayalimde sen varsın ya..

Boş ver şimdi bunları güzelim,
anlat bana bir şeyler.
Neden duvar kağıdı gibi soluk yüzlerin,
saçların darmadağınık
anlamı nedir bu desenin.
Yoksa, gerçekten
duvar mı oldun be güzelim! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Sen yoksan neyleyim ki...

Sen yoksan neyleyim ki
Altından sarayları
Sen yoksan neyleyim ki
Huriyi sultanları

Çiçekten yastık olsa
Güzelden güzel sunsa
Sen yoksan neyleyim ki
Gökten yıldızlar yağsa

Rüzgarlar nerden esti
Ağaçlar mı yeşerdi
Sen yoksan neyleyim ki
Kuş yuvaya mı geldi

Çöl olmuş bu kalbimde
Yaprak sürmez gönlümde
Sen yoksan neyleyim ki
Yağmur yağsa tepemde

Sen yoksun geçmez günüm
Beni bırakmaz dünüm
Sen yoksan neyleyim ki
Hani gecem gündüzüm

Sen yoksan neyleyim ki
Baharı çiçekleri
Sen yoksan neyleyim ki
Güzelliği cenneti

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Sen yoksun ya!

Ha sokak, ha otel odaları
Sen yoksun ya ne farkeder
Ne yemek, ne de içtiğim rakı
Sen yoksun ya kar mı eder

Özlemek ve sevmek acıları
Bana göre mi bu keder
Ağlamak, anınca hatıramı
Sen yoksun ya ne farkeder

Mesken tutmuşum sokakları
Bu adam ne yapar ne eder
Boşver benim bu acılarımı
Sen yoksun ya ne farkeder

Ağlıyormuşum içince meyi
Herkes bir tek bana güler
Yığılırmışım duyunca sen
Sen yoksun ya ne farkeder

Atmışım gömleğimi çorabı
Acı giydim daha beter
Çıplak yürüyorum kaldırımı
Sen yoksun ya ne farkeder

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Sen yoktun...

Ne köşe başlarında
köpeklerin hırladığında,
Ne de gölge adamların
çöpleri karıştırdığında
sen yoktun...

Günün, saçlarının karasına
büründüğünde,
yıldızların birbirine
sürtündüğünde
sen yoktun yine
yoktun gecemde...

Kaşkolumla ayazdan
koruduğum kulaklarımda
Adımlarımı saydığım
bu ısıssız sokaklarda
Aklıma gelen
bin bir türlü şarkılarda
Sen yoktun yine
Yoktun
günümün bu hazanında...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Sen...

Boğazımdan geçen bir lokma ekmeğin
Tuzu sen
şekeri sen
biberi sen...
Titrek ellerimdeki
adına damar dediğin
hayat nehrinin
canı sen
kanı sen...
Bir rahmetse bulutlardan sağılan
Bir yağmursa toprağı çamurlaştıran
güllerin ilacı sen
suyu sen
gölü sen...
Dokunmasınlar yapraklarıma
razıyım dikenli düşmanıma
fidanım sen
toprağım sen...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Seni Beklerim

Tesadüf ya, yıllardan sonra seni tekrardan gördüm
Geçen gün, geçen zaman seni ne çok değiştirmiş
Elin elini tutmuş bir de erkek çocuk gördüm
Demek ki son aşkın şirin bir meyvesini vermiş

Otuz metre ileriden aheslice yürüdünüz
Bir an dayanamayıp, koşup gelmek istedim
Lakin, siz ne benim karım, ne de çocuğumdunuz
Ve herşeyden habersiz yürüdünüz sakin sakin

Çocuğun da sana benziyor, senin kadar güzel
Saçları siyah, yanağı al...Burnu sen değilsin
Görmedim ama, belki de babasına çekmiş
Bırak şimdi babasın! ..Sen, hala çok güzelsin

Hani bizim de böyle çocuğumuz olacaktı
Hani kaşları saçları sana, burnu da bana
Hani gözü sana, eli bana benzeyecekti
Hani, elinden tutup gezdirecektik parkları

Böyle olmadı bir tanem, böyle olmamalıydı
Yine geldiğim gibi, geri gitmek zorundayım
Sen ellerin olmuşsun, benim umudum kalmadı
Gitmeliyim bir tanem, burada kalmamalıyım

Sen unut beni, unut aramızda geçenleri
Beni nasıl da seviyordun, öyle sev onları
Kocanı sev, çocuğunu sev, koy kenara beni
Ben unutmalıyım, unutmalıyım buraları

Yalnız! ..Belki bir gün, ölüm haberimi duyarsan
Mezarıma beklerim, unutma seni beklerim
Gül gibi yanaklarını toprağıma koyarsan
Mezarda bile onu gözyaşlarımla beslerim

Bu adam neyin oluyordu diye sorarlarsa
Sevdalımdı de, ben aşağıda seni dinlerim
O'nu bu kadar da çok mu seviyordun derlerse
Sevdamla öldürecek kadar demeni beklerim

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Seni görmek

Seni görmek,
kör olan gözlerin
dünyaya ilk bakışı demek

Seni sevmek,
bir çocuk hırçınlığında
saldırmaktır sevgiye.

Sevda,
toprak anaya kadar
bağlanmaktır sevgiliye.
Düşünmektir seni
bir ekmek gibi.
Çölde aranmaktır
bir damla su misali.

Sen demek,
düşmana siper almışken çukurlarda
Barut kokularının içinde
bir karanfil bulmak demek.
Seni görmek demek,
O karanfilin her yaprağında
Gözlerini cennet bilmek! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Seni sen yaptım...

Ey İstanbul;
Şehir ettim ya seni.
İnkar etsen de,
sana çok şey öğrettim.
Yürürken koşmayı,
ağlarken gülmeyi.
İnsanların iki yüzünü gösterdim.
Taşları bir bir, üst üste dizdim,
Ev yaptım sana, seni şehir ettim...

Milyonlarca insan verdim ya
elbisesinin içinde olmasa da.
Köpekleri saldım sokaklarına
dört ayağı olmada da.
Kerhanana kadın, köşene dilenci
Köşklerine zengin, barakana yoksul
Toprağına ölü, viranene dilenci
sokaklardaki pezevengin
sermayesini vermedim mi? ..
Direnci kalmamış kurban,
kana susamış sülük istedin.
Kurbanını intiharla
sülüğünü vurgunlarla almadın mı
ne istersin daha?
Ne kadar güzellik, o kadar çirkeflik
Ne kadar sadelik, o kadar çılgınlık
Bunlar değil miydi istediklerin...

Çorum'u, Sivas'ı, Erzincan'ı
kültürleri yığdım sana.
Birer köy yaptım sokaklarını
Toprak attım kıyılarına
Olta attım sularına...

Ey İstanbul;
Boğaz'da rakımı yudumlarken
senin güzelliğinle övünen.
Pazarda hamallık ederken
soyuna, sopuna küfreden
ben değil miyim be İstanbul.
Seni sen yapan ben değil miyim!

Sürünmedim mi yılanı kıskandırıcasına
Yüzmedim mi balıkların inadına.
Seni övdüm, sana küfrettim
Yine de seni taşımadım mı sırtımda.
Ey İstanbul;
Ben sana bir uşak oldum
Sense bana
doymayan bir kanara...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Seni Sende Sevdim

Ben seni yarınlarımın dününde
şeker tutmayan balın özünde
savaşcıl arıların peteğinde sevdim.
Kadehdeki alkolün inadına
yanındaki saf suda,
Ben seni özümde
ben seni gönlümde sevdim..

Atların yelesinde
başakların filizinde
mısırın süpürgesinde
saçlarını sevdim.
Damarımdaki kanda
güllerin alında
dudağını sevdim.
Barışın mavisinde
denizin renginde
gözlerini sevdim.
Ben seni yüreğimde
ben seni bende sevdim...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:52 PM
Seni seviyorum diyebilmek

Sevmeyi biliyorsan eğer
Seni seviyorum diyebilmek ne güzel…
Hele seviliyorsan,
O duygu ki; Dünyaya değer!

Sazın tezeneye hasreti
Elin parmağa muhtaçlığı gibi.
Ekmeğin unsuz
Kanın susuz
Olamayacağı gibi
Sevgiye köle
Sevilmeye gebeyken
Seni seviyorum diyebilmek ne güzel!

Bulutları özgürce selamlamak
Sevdayı, bir kuşun kanadında yaşamak
Gökyüzünün maviliğinde
Seni seviyorum diyebilmek ne güzel!
Özgürlüğü anlatan o dillerde
Sevmek, sevilmek kadar güzel! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:53 PM
Seni seviyorum ey güzel insan

Ne değişir siyah veya beyazsan
Irkın ne olursa adam ol adam
Seni seviyorum ey güzel insan
Dinin dilin farklı diye ayırmam

Hepimiz toprağa gömülmez miyiz
Bir yar tarafından sevilmez miyiz
Seni seviyorum ey güzel insan
Adem'in evladı biz değil miyiz

Benden uzak olsan sen de bir cansın
Ya doğuran ana, ya da babasın
Seni seviyorum ey güzel insan
Misafir de olsan bu dünyalısın

Muhammed Mustafa, İsa ve Musa
Adem Babamızdan Meryem Ana'ya
Seni seviyorum ey güzel insan
Milattan öncesi, yeni çağlara

İster zenci, ister kızılderili
Kadını erkeği, ihtiyar genci
Seni seviyorum ey güzel insan
Sen de sevmelisin seni seveni

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:53 PM
Seni sevmek demek

Seni sevmek var ya;
Beni düşündüğünü bilebilmek
Sen aklıma geldiğinde
Ben de ondayım diyebilmek…

Seni sevmek, nedense senden de güzel
Hissedebilmek, damarımdaki nehir boyunda
Titremek, yüreğimin Filistin sınırında
Coşmak, martıların balık avında
Seni sevmek; küçük bir çocuğun
Şeker bayramında…

Seni sevmek var ya;
Çölde bir serap misali
Oruçta bir bardak su
Kaymak, Kızılırmak boyu…

Seni sevmek! ..
Seni sevmek var ya
İdam sehpasında özgürlük
Meydanlarda hak aramak
Yanında nefes alabilmek bir günlük
Sinemi sinene yapıştırabilmek
Seni sevmek demek! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:53 PM
Seni vururlar...

Düşmanlar buraya pusu kurdular
Tüfekler çekildi kurşun koydular
Kapıları çalıp seni sordular
Gelme buralara seni vururlar

Dağda kanat çırpan bir kuşmuş gibi
Bulutlara sığın bir yağmur gibi
Yağma buralara ağlatma bizi
Avcılar misali seni vururlar

Ardına takılan sevdan değildir
Seni takip eden gölgen değildir
Sıla hasretine böyle yanarken
Buralara dönersen seni vururlar

Damların üstünde tüfek parlıyor
Çukurlara giren hasım bekliyor
Buralarda ayak sesin duyulsa
Gece karanlıkta seni vururlar

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:53 PM
Senin en güzel resmin sigaramın dumanındaydı...

Senin en güzel resmin
sigaramın dumanındaydı.
Gülüyordu gözlerin,
o gözler tütünümün baharıydı...

Entertipte bütün kızgın kurşunlar
isminin harflerini,
klişeler seni basıyordu
sanki yüreğime...

Kalbime çizdiğim her mizampajda
her sütunu sana ayırıyordum.
Manşetler daha kalın puntolu
karakterler senin gibi aşk dolu...

Hep senin haberini yazıyordum
solmuş şeritli daktilomla.
Sigaramın dumanında
seni izlerken
çayımdan yudum yudum
seni içiyordum
gazetecilik yıllarımda...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:53 PM
Senin şeref kaç kuruş!

Dilin doğru söylemez
Bu ne biçim bir duruş
Sana lira işlemez
Senin şeref kaç kuruş

Düşünceni satarsın
Kaç kağıda sunarsın
Çıkarının uğruna
Sağa sola kayarsın

Paranın mı dili var
Kafanın mı kiri var
Bir sabun mu bulunmaz
Yıkayasın pisi var

Mürekkebin yağ mıdır
Bu ne biçim bir sunuş
Okuyanlar kaz mıdır
Senin şeref kaç kuruş

Şair misin be sende
Kim söyledi bu sözü
Kime nasıl yazarsın
Savunurken öküzü

Kağıdın beyaz rengi
Senin için kirlendi
Yağ yaktığın kişiler
Sana neler gönderdi

Çıkarların derdine
Bu ne biçim haykırış
Hiç utanma yok sende
Senin şeref kaç kuruş

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:55 PM
Sensizliğe lanet olsun...

Ardımdayken sensiz gecem
Gün ağarır yine yoksun
Bu yokluğun bir cehennem
Sensizliğe lanet olsun

Sıcakta kar yağar bana
Soğukta kor dalar bana
Sen olmazsan baharımda
Mevsimlere lanet olsun

Rüzgar vurunca yüzüme
Hasret dolar gözlerime
Tenin tenime değmezse
Ellerime lanet olsun

Kemanımın ortasında
Notaların arasında
Yoksan eğer bu şarkıda
Tellerine lanet olsun

Kollarımda neden yoksun
Kalbim seni nerde bulsun
Gelmiyorsan güller solsun
Dikenlere lanet olsun

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:55 PM
Sevdiğim

Pembe rüyaları gerçek bilip de
Neden yanlış yola girdik sevdiğim
Yaşanan sevdayı hepten silip de
Ayaklar altına serdik sevdiğim

Nerde hata yaptık biz bu yollarda
El ele verdik ya ıssız koylarda
Peşpeşe koşarken küçük çaylarda
Biz bizi cennette bildik sevdiğim

Ne sende ne bende yokken ayrılık
Sözümüzde yoktu ayrı gayrılık
Aramıza nerden girdi farklılık
Ayrı bedenlere geçtik sevdiğim

Yürürken yarına aynı adımla
Türküler yakardık çalan sazımla
Bu günler sürecek sandık inançla
Yanlış yollarda mı bittik sevdiğim

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:55 PM
Sevgi...

Bir duygu olmalı dünyayı saran
Gül gibi, sevginin kokusunu yayan
Yağmur olup, göl oluşturmalı
insanlar sevgi içmeli
bir ceylan misali.
Çocuk gibi doğurulmalı sevgi
meme gibi emzirilmeli
dedelerin bastonu
bebelerin ninnisi
tüm evrenin güneşi olmalı.
Su kadar kutsal
nefes kadar yaşamsal
ölçümsüz olmalı.
Kağıt gibi
odun gibi yanmamalı...

Bir nefesse sevgi
derince çekmeli,
kaçırmamalı.
Sevgi yoksa eğer
hiç nefes almamalı.
Ya da;
Son nefesi verdiğimizde
bizimle birlikte
toprağa sokulmamalı...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Sevinç, sessizlikti...

Sevinç, bir çocuğun
gözlerindeydi parlayarak.
sonsuz atmosferde kanat çırparak
uçuyordu kelebek gibi rengarenk...
Yırtılacak diye tutamadığın
bir kanattı sessizliğin adı
sevinçti sessizlik.
Yakalayamadığın çocuğun gözleriydi
yıldızlara dokunamayacağın kadar
gerçek olan...

Tutamazsın, zarar veremezsin.
yırt, yırtabilirsen çocuğun gözlerini
yakala, yakalayabilirsen sessizliği...

Sevinç,
sessizlik
sevinç,
çocuğun gözleri
tut tutabilirsen ellerinle.
Gözlerinle tutamazsan
ulaşamazsın çocuğun gözlerine...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Sevmek gerekir

Bu dağların yelleriyle uçmak gerekir
Yamacından tepesinden koşmak gerekir
Doğusuyla batısıyla toprak bizimken
Bu kültüre sahip çıkmak gerekir

Aleviyim sünniyim, ben bir insanım
İhtiyarım gencim, ben yaşayanım
Şu yalan dünyada bir misafirken
Yürekteki sevgiyi içmek gerekir

Pir Sultan'da benim, Mevlana da ben
Sazımın telinden ağlayan da ben
Sağımdan solumdan dünya dönerken
Erenlerin yolunu sevmek gerekir

Ya Allah, Muhammed, Hazreti Ali
Yolumuz hak yolu, yollar bizimdir
Elimiz belimiz bize sadıkken
Dilimizden çıkanı bilmek gerekir

Gönül, aç gözünü körolma sakın
Bülbülün gülüne darılma sakın
Yusuf Ziya'm, kalpler çöle dönerken
Maşrapayla suyu dökmek gerekir

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Silah pazarı

Deniz açıklarında demir atan
yığım yapan kara lekeler.
Ülkeler köprü, silahlar yolcu
Son durak, vücudun bir koyu...

Çek, Sitem, Baretta.
Nankör çocukların kahpe anaları.
Kaleşnikof, Smit Wesson, Geco
kaburgalar arasına göz koyan
mafya babaları...

Füze, atom, el bombası
dünün Hiroşima'sı
yarının batık dünyası.
Kapitalist ülkelerin
pazarı sahiplenme savaşı..

İnsanların bir birini vurma sevdası
Silah üreticilerinin
para kavgası
değil de ne davası! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Simitçi Baba...

Sırtında taşımış bunca seneyi
Gözleri morarmış belli fukara
Nasırlı elleri tutmuş seleyi
Ekmek parası ya simitçi baba

Alnında çizgiler geçmişi taşır
Kapkara saçları dönmüş beyaza
Aklarla siyahlar sanki yarışır
Ulu bir çınarsın simitçi baba

Ne dağları aştın bu elli yılda
Kaç çocuk okuttun bu zorlu yolda
Alnının terinde susam kokarken
Harama tamah yok simitçi baba

Mahallenin delikanlı babası
Yoksul barakanın zengin lambası
Şerefli yaşamın onur kavgası
Karanın içinde aksın simitçi baba

Geceden çıkınca ayaz sabaha
Sesin yayılıyor ıssız sokağa
Şu soğuk havada sıcak simidi
Üç kuruşa satan simitçi baba

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Siz-biz...

Birimiz halkla gezerken
Birimiz çarkla gezeriz
Suları aynı denizden
Ayrı gemide geçeriz

Ben dost derken arkadaşa
Lakap takarsın arsızca
Kelimelerin ardında
Saklanıp durma boşuna

Ben meydanlara inerken
Beni peşimden izlersin
Yumruğumu indirirken
Sanki benden dayak yersin

Birimiz halka giderken
Birimiz yalpa gideriz
Hava civa nutuk derken
Ayrı dünyayı izleriz

Sen paraya vurulurken
Biz katile vuruluruz
Hangimiz doğruyuz dersen
Biz doğrunun yolcusuyuz

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Siz düşman olun bana

Siz düşman olun bana, bense sizlere dost
Siz kırbaç vurun bana, bense sizlere gül
Beni duvara çakın, asın kollarımdan
Sizlere seslenirim sevda şarkılarından

Bir tutmuş bir dağ olun hisleri donduran
Bense güneş olurum duyguyu ısıtan
Katil bir kurşun olun sırtımdan vuran
Bense derman olurum yaraları saran

Kuzuları korkutan sürüyle kurt olun
Utanmaz çayan olun, kasıp da kavuran
Ben bir mızrak olurum hedefleri vuran
Ben bir çakmak olurum gönülleri yakan

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Sizi yazıyorum

Önümde kağıdım, elimde kalemimle
Gecenizi paylaşıyorum sizinle
Sizlerden bir zümre, şehirden bir cadde
Sizleri yazıyorum dizelerimde.

Kiminizin ellerinden tutup koşuyor
Kiminizin dudaklarından öpüyor
Bazense kuytu yerlerde sürünüyor
Gökyüzünde rüzgar gibi esiyorum.

Duygulu şiirler yazıyorum size
Kimi zaman düzene isyan ediyor
Kimi zamansa sevdaya susuyorum
Sizleri akıtıyorum kalemimle

Hayatınızı paylaşıyorum sizinle
Kah tutsağım parmaklıklar içinde
Kah özgür bir kuşum gökyüzünde
Sizi yaşıyorum, siz bilmeseniz de.

Siz beni hiç göremezsiniz
Okursunuz ama seçemezsiniz
Kendimi gizlerim bu şiirlerime
Gizlerim hecelerin nirengisine.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Sokak çocuğu...

Gözümde tüttü sıcacık bir çorba
çorbanın başında sıcacık bir ana
omuzlarım gevşemiş ısıyı görünce
İçime şenlik olmuş bir tas tarhana.
Yumuşacık yatakta kardeşlerimle oynayan
bir de babam olmalı bu küçücük yuvamda
soğuktan korktuğum kadar
korkmalıyım babamdan
Her kabahatimde yediğim dayak da olsa...

Kar yağıyor şu gölgeliklerin ötesinde
Sanki pencereden izliyorum
yumuşacık minderimde
Kayan çocukları izlerken kardan adam
Anam bağırmalı ardımdam,
'al yavrum şunları da ye'...

Eldiven niyetine giydiğim şu çoraplar
Dondursa da ellerimi soğuktan
engel mi olacak bu hayallerime
hesap mı soracak
olmayan anamdan babamdan...

Şu elimdeki izmarit kalem olmalıydı diyorum
çantam olmasa da razıyım
göğsümde taşırdım defterimi
çöpten ekmek toplar gibi
cebime doldururdum harflerimi
soğuktan korktuğum kadar korkardım
sokak çocuğu olacağıma
yeter ki okullu olsaydım...

Şu köşeye gitmeliyim
şu anıma soyunup da,
sevgisi taşan biri çıkarsa
ardından toplamalıyım
toplayıp saklamalıyım yüreğimde
her bir tutam sevgi
götürdükçe beni hayallere
her hayalde girmeliyim
çocuksu düşlere...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:56 PM
Son Sual...

Darağacında sorsalar,
son isteğin nedir diye!
Geçmişte kalan kat kat elbiselerimin,
rengarenk gravatlarımın zıttına
bembeyaz bir kefende,
kaşlarım çatık
cevap arıyorum son suale...

Mektup desem;
Yıllar, dünlerimi yazdı kalemcesine
Zaten, yarınları da isteyemem
Vermeyeceklerini bile bile.
Seni de isteyemem dünlerimin kadını.
*******in sadeliği,
gökyüzünün maviliği kadar
mutluluk verdin bana.
Yüreğini uzattın
tel tel dökülerek avuçlarında.
Her şeyi paylaştık seninle
bütün dertleri küçülttük
bölüştüğümüz sevgimizi
büyüttük de büyüttük.
Seni isteyemem kadınım
Çünkü; İçimde götürüyorum senin sevgini.

Karanlık dünyayı aydınlatmak için
beyaz boya isteyemem ya!
Ne insanların caddelerde hak arayışını
Ne bebelerin yetmeyen nafakalarını.
Fabrikada sömürülen işçilerin
Tarlalarda sürünen çiftçilerin
Evde, işte ezilen karşı cinslerin
hesabını soramam ya...

Son bir kez geçmişimi istesem
dünyanın daireselliğinde başımın dönüşünü
Yılların basamağında düşe kalka yürüyüşümü
Günahımı, sevabımı bilsem.
Bana sorulmadan dünyaya getirilişimi
Bana sorulmadan geri gönderilişimi.

Sonu benden farksız olan balığın
meze olduğu bir masada
rakıyı da isteyemem.
Ne balıktan bir lokma,
ne de rakıdan bir yudum
Vermeyeceklerine göre,
bir sigara istemeliyim.
Bunca yılı derinden derine
acısıyla, tatlısıyla içime çekmeliyim.

Darağacındaki son suale;
'Bir sigara' demeliyim...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 07:57 PM
Sor beni...

Bir gün bir ses duyarsan buradan uzaklardan
Rüzgar getirse dinlediğimiz şarkıları
Acı acı cama vuran yağmur damlasından
Sor beni, ne yapmışım sen gittiğinden beri

Bulutlardan yağan yağmurlar gözyaşım mıdır
Çakan o şimşekler sana haykırışım mıdır
Neler yapmışım ben, sen olmayınca yanımda
Sor beni, sensizlik benim yıkılışım mıdır

Yağmur yağarken şöylesine bak pencerenden
Benim hayatım mıdır camdan kayıp da giden
İsmimi yaz parmaklarınla buğulu cama
Silinip giden ben miyim senin ellerinden

Sor beni gözlerine, sor beni ne görüyor
Bu adam tek başına nerede, ne yapıyor
Kulaklarına inen o bildiğim şarkılar
Seni, benim için nerelere götürüyor

Olur da bir gün dönersen gittiğin o güne
Yolara bak, ayak izin hala duruyor mu
Senin için yazdığım kederli şiirlere
Sor beni, hala senin yolunu bekliyor mu

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:02 PM
Sormalıyım...

Anlatılan gerçeklerden
Ben yolumu bulmalıyım
Yalan yanlış bilgilerden
Doğruları sormalıyım

Pir Sultanlar haklı mıdır
Aşık Veysel aşık mıdır
Popçular da halkçı mıdır
Halkçıları sormalıyım

Anlatanı dinledik biz
Yazılanı okuduk biz
Oynayanı seyrattik biz
Figüranı sormalıyım

Emeğimiz emek midir
Bu köpekler köpek midir
Sağılanlar inek midir
Sağanları sormalıyım

Her gördüğün insan mıdır
Kazandığı hakkı mıdır
İçimizde yara mıdır
Yaralıyı sormalıyım

Versem bile nefesimi
Kesemem ki ben sesimi
Soyarlarken memleketi
Hesabını sormalıyım

Yusuf Ziya kurşun yese
Vurulup da düşse yere
Namlu olur düşünceye
Gerçekleri sormalıyım

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:02 PM
Söyle babam...

Neyin vardır söyle babam
hem ağlarsın hem gülersin
ne umdun ki bu dünyadan
sen ağlarsın sen söylersin

Mevlana'dan Pir Sultan'dan
feyz alır dem geçersin
yüreğindeki sırattan
bir yürürsün bir düşersin

Kızılırmak boylarından
hem ekersin hem biçersin
Şekip'inden Veysel'inden
sen alırsın sen verirsin

Yusuf Ziyam sazın balam
sen öpersin sen seversin
türkülerin buram buram
dağlarında sen esersin.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:02 PM
Söyle usta

Şeker döksen de içtiğin rakına
Kum doldursan tabaktaki aşına
Beton da atsan üç dönüm tarlana
Söyle usta, ne işin var dünyada

Ekini eken, bedava veren de
İnsanı seven biz, sonra yeren de
Kuşu besleyen biz, sonra kesende
Söyle usta, ne beklersin dünyada

Güleriz ya biz bebekler doğarken
Ağlarız ya biz insanlar ölürken
Senet mi yaptık bu hana gelirken
Söyle usta aktin mi var dünyada

Şu sıra dağları bir bir geçsen de
Kalbur olup toprağı elesen de
Gün olur toprağa gidersin sende
Söyle usta can kalır mı dünyada

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:02 PM
Su Uyur da Düşman Uyumaz

Körü körüne gittiğin bu yolda
Işık bulamazsan ay da ışıtmaz
Yüreğini açıp sunmazsan dosta
Bil ki su uyur da düşman uyumaz

Cihana dolsa da düşmanlar bir bir
Senin silahın hak ve yarenindir
Sen de saf tutarsa o dostlar bir bir
O zaman düşmanın geri çekilir

Fidan süren yeşil yaprak kurumaz
Kesilmiş ağaca çare bulunmaz
Haramdan gelecek lokma yutulmaz
Bil ki su uyur da düşman uyumaz

Cehalettir ilim irfandan kaçan
Öğrenmektir senin önünü açan
Okumaksa senin ruhunu saran
Harflerdir yarına ışıklar saçan

Saadet parayla asla satılmaz
Tarla faresine kanat takılmaz
Yerinde sayarsan ayak taşımaz
Bil ki su uyur da düşman uyumaz

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:02 PM
Sus konuşma!

Sus konuşma, açma ağzını.
Ben görmek istiyorum güzellikleri.
Anlatma ağacı, meyveleri
ördekli dereleri...
Toprakta yetişen çiçeği
Tarladaki üreyen ekini
Ben görmek istiyorum esmer çiftçiyi..

İnsanlar gülüyor deme bana.
Vapurda şakalaşan
trende konuşan
parklarda oynayan çocukları
süzmek istiyorum
yıkarak bu duvarları...

Sus, açma ağzını.
Anlatma bana duyduklarını.
Yarından korkmayan
gözlerinde çiçek açan
insanları istiyorum.
Onlarda mutluluk
onlarda güzellik görmeyi bekliyorum.

Sus, konuşma.
Senin tatlı dilini değil,
Gözlerindeki gerçeği ver bana.
Gözlerimde yaşat dünyayı
Ben görmek istiyorum
yürekten gülen insanları...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:03 PM
Susma ne olursun...

Susma ne olursun, bana bir şeyler söyle
Gözlerindeki çocuk ürkekliğini terket
Baharları iste benden diğer mevsimlere inat
saf rüzgarları estireyim yüreğine
duru suları serpeyim ateşine...

Gözlerime bak, suçlu değilsin
Utanma, tek sevdalı sen değilsin.
Çekme üzerine perdeleri
Güneş üstüne gelsin.
Leyla veya Aslı olabilirsin ama,
dilin olmazsa sevdayı alamazsın...
Bir menekşe,
bir karanfil misali
avuçlarına doldurup sevgini sun bana
kana kana içir kutsal su gibi.

Susma ne olursun, kaçırma gözlerini
saçma da olsa bir şeyler söyle.
Ben senin sesinin titrekliğinden anlarım şifreni,
söylemek istediklerini
ama, söyleyemediklerini..
Konuş bana, bir şeyler söyle
hiç değilse;
'seni seviyorum' de.
İşte bu kelime senin titrekliğinde,
senin gözlerinde
ama dönmüyor şu dillerinde! ..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:03 PM
Sür beni...

Öyle aç ki bayrağını
güneşte gölgem,
yağmurda şemsiyem olsun.
Öyle tut ki ellerimden
savaşta kalkan,
barışta sevdam olsun.
Öyle bir sev ki beni
zincirimde çiçek
kelepçemde kelebek olsun.
Öyle bir sür ki beni
sevdam bulut,
yağmurum umut olsun.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:03 PM
Şarap, aşk ve mimoza

Bir mum ışığında
tutsaydım ellerini
seçebildiğim kadar da gözlerini...
Bir keman sesiyle
dansetseydi parmaklarınmız
bir sağa bir sola
çarpmadan masadaki mimozaya...

Şarap, aşk ve mimoza;
Gözlerinde daldığım kırlarda
Bir tahta masa
bir sen, bir de ben.
Dalmışken bu sevdaya
Uyandırma beni bu alemden.

Titrek gözlerimi uazattığımda sana
İyi tut gözlerinle sakın bırakma
Planga vur
at beni zındanına.
Yeter ki seni hücrene gireyim
Sana bağla beni bu masada...

Ya da;
İzin ver okşayayım yapraklarını
Sen diye,
karşımda duran bu mimozayı
çiğ verip canlandırayım
göz verip ayaklandırayım.
Şarap, aşk ve o mimozaya
Bugün
bir hatıra katayım.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:03 PM
Şarapçı Baba...

Altımdaki halılar yazın karton,
kışın çim olur ama,
boğazımdan süzülen şu şarabım
hiç mevsim tanımaz.
bir rengini bilirim
kan gibi kırmızı
su gibi beyaz.
İnsanlardan alamadığım tatta
sevgi içerim yudum yudum.
Ne işim var mutluluk olmayan sarayda
anlık sevinçler yetiyor bana bu köprü altında.

Ben Şarapçı Baba,
kimine dilenci,
kimine kalmamış direnci.
Çocuklar sever beni,
analarından korksalar da.
******* ayyaşım amma,
gündüzlerde bebelere oyundaşım.
Taş atarlar bana,
babalarının tekme attıkları gibi.
sevilenim ben oyundaşta
itilenim ben tekme attıkça...

Bir şarabım, bir de köprü altım var
duvarsız sarayım.
İhanetim yok ki kendime kazık atayım.
Param yok ki duyguları satın alayım!
Ben Şarapçı Baba,
kimine göre babaların yüz karası,
kimine de şişelerin en babası!
Babalar sevmez beni
hükümet baba
devlet baba
mafya baba,
bense bunların arasında sahte baba!
Bir de amca var,
dedemizin nerden torunuysa!

Bazen ben de aldatılırım
dost bildiğim şişelerce.
Bir bakarsın lebelep sevgi dolu
bir bakarsın dibine inmiş, sevgi bitmiş
bana ihanet etmiş...

Ben de sahip çıkarım denizime sizler kadar
Lakin, siz dışarıda giyinikken ben çıplağım,
Siz burada çıplakken ben giyiniğim.
Yıldızlar benim de yıldızım, benim de ayım,
Lakin, siz sevgilinizle mehtaba giderken
ben şişemle sevişirim.
Siz, cam bardakları şerefinize vururken
ben şişeleri göğsüme çarparım...
Ben Şarapçı Baba;
Siz yaşarken küçük bahçede
ben dolaşırım koca evrende
çok şey yaşayamasamda pencerelerde
gerçekleri görürüm gözlerimle! ..

Amcalarım, babalarım takmasalar da beni
takacak şeyler bulurum sevgisizlik, insanlık gibi.
İtilen canlara tekme atmak
çalanlara madalya takmak gibi.
Köprülerin altında yatmak
zındanda yatmaktan,
yargısız insaftan daha da iyi.
Yozlaşmış,
yozlaştırılmış insanların şerrinden daha da iyi.
Verilseydi insana insan değeri
ne işim vardı bu şaraplarda
yoksa olur muydum ben Şarapçı Baba! ...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:03 PM
Şiirlerim...

Bu günler de geçer üzülme anam
Ben kolumdaki bu kelepçeleri
Gül yaptım yüreğimde buram buram
Gül yaptım da kokladım demirleri

Tutuklasalar da şu bedenimi
Nereye sokarlar şiirlerimi
Vurup kırsalar da kalemlerimi
Hapse mi atarlar hecelerimi

Dağlarıma kelepçe mi vurulur
Güneşim zındanlara mı sokulur
Hangi aşkım harman gibi savrulur
Şiirler ölmez, kalplere konulur

Kelepçe sıksa da bileklerimi
Parmaklarım tutar ya kalemimi
Sen nasıl doğurduysan bebeğini
Ben de doğururum şiirlerimi

Benim aşkım insanlara, halkıma
Boynumun borcu doğrudan haklara
Vursalar beni sırtımdan hunharca
Kanım heceleşip akar kağıda

Şiirler su olur şu köklerime
Şiirler yağmur olurlar üstüme
Şiirler güneş olur yüreğime
Şiirler ruhum olur bedenime

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:06 PM
Şoför...

Sılaya çevirdim direksiyonu
Bastım gaza basabildiğim kadar
Omu, ben mi taşıyorum kamyonu
Dayan yürek gidebildiğin kadar

Hasret yığdım kamyonun kasasına
Her kilometrede savrulur gider
Yaklaştıkça bir bir akar yollara
Sılaya doğru yük yarıya iner

Bir kaç saat kaldı memleketime
Aman ha teker, patlayayım deme
Ana ocağım tüterken gözüme
Beni bir de seninle eyleştirme

Karamsar olmak neyine be şoför
Ecel yerine sılana rahat git
Mezara mı, yatağa mı be şoför
Hasretinin firenine bas da git

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:06 PM
Şovalye...

Sen eşek üstünde bir şovalye,
bense bir karıncayım
bir devenin hörgücünde.
İster mızrak at, ister kılıç salla
vuramazsın, göremezsin beni
bense, bir bir çizerim senin portreni...

İster Don Kişot'u çağır yardıma
ister Nasrettin Hoca'yı!
Ben, ne değirmeni düşman sayar
ne de gölde maya çalarım.
Ne eşeğe bile yukardan bakar
ne de ağaçta balık tutarım...

Köşe olsan da köşe başlarında
aş pişirsen de birilerinin yağcılığında
evinde, caddede, aynalarda
bir halk olurum, çıkarım karşına...

Eğer ki, insanlığa soyunursan
kendini satmayıp yeşil dolarlara
seninle hasta, seninle savaşta
ben olurum, biz oluruz
hemen yanında, yanıbaşında...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:06 PM
Tamam canım öyle olsun...

Beni sevda yollarından
Terkedip de döneceksen
Mazimizi unutup da
Bir yabancı bileceksen

Tamam canım öyle olsun
Geçmişimiz şurda dursun
Sakın ola dönme geri
Bu yollarda sen bir toysun

Diktiğin gül solacaksa
Her şey yarım kalacaksa
DHadi çek git durma daha
Bağlarımız kopacaksa

Tamam canım öyle olsun
Kalplerimiz nokta koysun
Bir daha da gelme geri
Olacaksa böyle olsun

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:06 PM
Tandırın kızı

Elinde oklava açar yufkayı
Gözleri sürmeli tandırın kızı
Sıcaktan kavrulup açar yazmayı
Yüzleri gamzeli tandırın kızı

Kırmızı basmadan giymiş eteği
Özenip pişirir yağlı bükmeyi
Tezekten samandan besler ateşi
Köyümün güzeli tandırın kızı

Başında sevdanın yelleri eser
Gönlünde aşkının gülleri biter
Yolları beklerken hasretlik çeker
Toprağın çiçeği tandırın kızı

Kınalı avuçta döner oklava
Peynirli hamurdan pişer bazlama
Kızgın ateş vurur yanaklarına
Hamurun bezesi tandırın kızı

Hamur tablasına aşkını çizer
Unlar arasında kendinden geçer
Tandır havasında erişte biçer
Gözleri sürmeli tandırın kızı

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:06 PM
Tatlı Belam

Gözlerimin ta içine
Bakıyorsun tatlı belam
Ateş düşürdün kalbime
Yakıyorsun tatlı belam

Dalında bir tomurcuksun
Isıtmamı bekliyorsun
Güneşimi hissedince
Açıyorsun tatlı belam

Alıp beni buralardan
Götürürsün semalardan
Kanadına sarılınca
Uçuyorsun tatlı belam

Sana nazır bu sevgiyi
İste benden yüreğimi
Kilitlenmiş bir şeyleri
Açıyorsun tatlı belam

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:06 PM
Ters geliyor anne...

Artık anneler gününde
çiçek vermeyeceğim sana.
Tıpkı rahmetli babama
yıllardır veremediğim gibi.
Mazlum çiçekleri dalından koparıp
canlarını çıkartmak ters geliyor bana...

Bir menekşeyi,
bir karanfili düşün,
cıvıl cıvıl renkleri.
Nasıl kıyılır bıçak vurmak
yemyeşil bedeninden çalmak
bana ters geliyor anne...

Sana, canice koparttığım
bu çiçekleri versem,
bir kaç gün sonra
yaprakları dökülüp solacaklar.
Ama, bir buse koysam yanağına
gözlerinde açsa o çiçekler
sulasan onları kana kana.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:07 PM
Tezatın vardır

Ezelden bu yana yaşanmışlığın
Her nefes alışın bitişi vardır
Sıladan gurbete giden yolların
Gurbetten sılaya dönüşü vardır

Diriyken ezdiğin küçük kurtları
Ölünce, kendinden doğurmak vardır
Üstünde gezdiğin bu toprakları
Yatınca yorgan gibi sarmak vardır

Ey aklını kullanan insanoğlu
Sen ki kullandığın aklı göremez
Elinle tutamazsın sağı-solu
Gözün büktüğünü elin bükemez

Yürüyünce düz gördüğün dünyanın
Halbuki yuvarlak oluşu vardır
Kolayca inebildiğin rampanın
Geri döndüğünde yokuşu vardır

Doğarken, ölürken ağlayışların
Zevk ile yaşarken gülüşü vardır
Çıkar uğruna söylenen yalanın
Çok şey kaybetse de doğrusu vardır

Ey sadakat arayan insanoğlu
Sen ki, ihanetten vazgeçemezsin
Neden her söylediğin şeyler doğru
Yalanların ardına gizlenirsin

Halbuki ne kadar doğruyum desen
Ufakta olsa bir yalanın vardır
Gözlerini açıp da bir izlesen
Tezatlarla dolu bir dünyan vardır.

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:07 PM
Topal Osman...

Sen de döndün muşmulaya
Sakalların sanki orman
Dönüp de bir bak aynaya
Gör halini Topal Osman

Ağzındaki cigaranın
Canında can o dumanın
Rengi solmuş bıyıkların
Gör kendini Topal Osman

Şarabın var kan kırmızı
Leblebinse bal tatlısı
Türkün ağız şapırtısı
Akıyorsun Topal Osman

Posbıyığın gerilirken
Bakışların sivrilirken
İçip içp devrilirken
Dik kendini Topal Osman

Ağaçların gölgesinde
Şişelerin diplerinde
Sarhoş olup *******de
Ne gezersin Topal Osman

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:07 PM
Topuğuma bakmaktansa

Dönüp topuğuma bakmaktansa
ayakkabımın ucunda bakarım yarınıma.
Sırtım dersten başka bir şey vermez
Geriye değil, ileri gitmeli umutla.

Ne saçların, ne de gözlerin
doğduğun renkte değil.
Boyun uzamış, ana kucağındakinin aksine.
Arkanda kalan, sadece tatlı hayallerin.
Boş ver geçmişi güzelim
Sen yarına bak ümitle...

Geçmişe dönerek değil
düşünerek bakmalalı.
Öyle anılar vardır ki, yırtık pırtık
Yama vuramazsın onlara
ama yarınları yırtmamalı...

Ayakkabımın ucunda bakarım yarına.
Geçtiğim derelere tekrar dönmektense
köprü ararım, kurt olmayan kıyılarda.
Sandal ararım, sırtıma binmelerin zıttına
Ağlamam artık geçtiğim zamana.
Amaç ağlamaksa;
soğan da ağlatır insanı.
Ayakkabılarımı
arkadan bağlayamayacağıma göre
gülerek bakarım ben önüme...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:07 PM
Töre

Fukara hanene erkeklik derken
Bir kurşuna yenik düştün be emmi
Törenin uğruna yiğitlik derken
Yoldan dönemeden gittin be emmi

Mapusta onları mezarda seni
Ziyaret edenler bilmezler mi ki
Kahpe kan davası nere gider ki
Sende bilemeden gittin be emmi

Kaç adım yürüdün koca dünyada
Garip yetimlerin kaldı ardında
Eyvallah demeden girdin mezara
Sen de diyemeden gittin be emmi

Ocağında pişen aş mıydı tören
Yollarına düşen taş mıydı tören
Sımsıcak evinde yüzler gülerken
Sen de gülemeden gittin be emmi

Yusuf Ziya der ki, düşsek yollara
Gözümüzden yaşı salsak ırmağa
Alıp başımızı varsak dağlara
Bizi düşünmeden gittin be emmi

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:07 PM
Tövbe estağfurullah...

Taş düşse başımıza
Yandık ki yandık Allah
Terse dönüyor dünya
Tövbe estağfurullah

Köpeğe hoşt mu dedik
Karıya boş mu dedik
Dürzüye puşt mu dedik
Tövbe estağfurullah

Giderken aya doğru
Uyan ey insanoğlu
Üç sente verme postu
Tövbe estağfurullah

Doluya boş mu dedik
Amcana kışt mı dedik
Düşmana dost mu dedik
Tövbe estağfurullah

Silindir şapkalara
Yapılır mı karılık
Kölemiyiz satılık
Tövbe estağfurullah

Sam'da kim amcan olsun
Arkasına dönüp de
Dedesini bir bulsun
Tövbe estağfurullah

Beyaza loş mu dedik
Balığa kuş mu dedik
Senin Samoş amcana
Eteği boş mu dedik

Allah Allah, ya Allah
Küfür işlemez vallah
Yallah arslanım yallah
Tövbe estağfurullah

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:07 PM
Turnam turnam

Ay buluta daldığında
Yıldızlarım kaçtığında
*******im çekilmiyor
Gündüzlerim kararınca

Turnam turnam söyle bana
Sevda bana hasret bana
Madem ayrı düşecektik
Niye girdik bu sevdaya

Kime nasıl güveneyim
Senden gayrı dost bileyim
Ellerini bana ver de
Kanatlarında gideyim

Bulutlarda uçur beni
Yare doğru götür beni
Sevdaları doldurup da
Aşk meyinden içir beni

Ben ne ettim bilmiyorum
Sevdiğimden geçmiyorum
Turnam turnam söyle bana
Neden böyle çekiyorum

Yusuf Ziya'm hasta düştüm
Bu hasretten dara düştüm
Turnam turnam söyle bana
Ateşten bir nara düştüm

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:07 PM
Türkü olur...

Mermi seslerinden sağır olmuş kulaklarıma
Rüzgarın getirdiği bir türküydü bu.
Bir kısrak kımızının sarhoşluğunda
Sevdalı güllerin bülbülüydü bu.

Bağrımda bağdaş kuran bağlama
Şafaklarımda girerse halaya
Bu tellerin çağrısı
Kulaklarımda dizilir kolkola.
Gurbet elde sevdalıları yakan
Bir türküdür bu, destanlardan akan
Döşümde ağlayan, böğrümde sızlanan
Bir yavuklunun dilidir
kulaklarımda çınlayan...

Hasret,
Sıla ve sevda
girmişse kolkola
dağda bir eşkiya
yüreklerde derin yara.
Hele de, yollar yatmışsa uykuya
Kağnı sesi bile
türkü olur kulaklarıma...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Türkülerde yaşadım...

Seni; iğde kokularıyla
çektim içime
Anadolu bağlarında.
Köylerim kültürümsü havası
buğdayların sarısı
kağnıların gıcırtısıyla
oturdun yüreğime...

Seni; tandırların kokusuyla
katmer tadıyla,
anamın şefkatiyle soludum.
Derelerden içtim seni
yudum yudum...

Bağdaki koruklarda
okşadım seni,
dalındaki her taneni.
Kavallarda dinledim seni
Anadolu'nun nefesinde
türkülerde yaşadım seni...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Udun ağlasın...

Uduyla dertleşen baba
Vur mızrabı teller ağlasın
Söyle şu tahta dünyana
Söyle de udun ağlasın

Kendimi unutturacak
Dertlerimi boşaltacak
Gözmü kaldı ağlayacak
Gözlerde udun ağlasın

Kırma beni Udi Baba
Sabaha zaman çok daha
Düşmüşüm ya bu efkara
Efkarda udun ağlasın

Udunda benim gözlerim
Şarkında benim dertlerim
Elinde benim isteğim
Söyle de udun ağlasın

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Ulan Mustafa...

Sen gitmeden önce ne yapıyorsam
şimdi de onu yapıyorum.
Hani, sabahları kalkınca
suratımız dönerdi muşmulaya.
Bu günün farkı yok dünden
yine her sabah pantolona bir tekme
gömleğe santrfor kafası çakıyorum.
Yine adımlarım aynı, hiç uzamamış
dinlediğimiz sanatçılar hiç kocamamış...

Ulan Mustafa,
meğer beni hep kandırmışsın
hani yarınlar değişkendi, farklı olacaktı?
Hiç bir şey değişmedi gittiğinden beri.
Hovardalık yaptığımız yerler
kafaları çektiğimiz köşeler.
Her yer aynı,
sadece üzerine geçirilmiş maskeler.
Dertler bile aynı...
Hani sen gitmeden bir gün öncesi
sevgilin birini bulmuştu da dert yanıyordun
o kaltak,
hala o zıpırın gölgesi.
Hani sokaklardaki
kör lambalara küfrediyordun
sadece camlarını değiştirmişler
kafesine gözlük geçirmişler.
Hani at kestanelerini toplayıp da
çaktırmadan, kızların bacaklarına atardık.
Faytonların arkasına asılıp
telleriyle ellerimizi yırtardık.
At kestaneleri aynı ağaçta çıkıyor
kızların bacakları yine var.
Faytonlara biraz süs eklenmiş
adına nostalji deniyor.
Lakin,
bir sen
bir de ben silinmiş...

Ulan Mustafa,
hani, ikimizin adı da gıcıktı
ağızları mühür değil ya
çoğuna göre kafalarımız kaçıktı.
Ama bilmedikleri çok şey vardı
Sendeki yürekle bendeki yürek
birer dağ kadardı.
İşte böyle Mustafa,
veya lakabınla kuru tahta.
Sen aklıma geldiğinde
unutamadığım o kadar çok şey var ki.
Hele yüreğine kızgın yağları döken
yumuşacık kalbini usturayla çizen
o nankör var ya,
hani senin çocukluk aşkın.
O zengin fırlamanın etrafında
bir fırıldak gibi dönüp
ayaklarının altında seni ezen
işte o kız,
yüreğime senden bir hatıra.
Seni nasıl da silmişti bir kaç kuruş için
aklınca, saadeti parada sanıyordu
ama mutluluğun yürekte olduğunu bilmiyordu.
Şimdi ne oldu,
zengin fırlama terkedip gitti onu.
Etme bulma dünyası ya
adı gibi, o da kaltak oldu...

Ulan Mustafa, ulan kuru tahta
sana tahta diye diye
tahtalarla gönderdik seni.
Uğruna canımı veririm diyordum
tekerlek olup da gönderdim seni.
Bana diyordun ama,
esas sahtekar senmişsin.
Yıllarca kandırdın beni,
hani ayrılmayacaktık.
Hani dertlere,
çilelere kılıç çekip
yılmadan savaşacaktık.
Beni bırakıp da gittin
hem de dönmemek üzere.
Ulan beni attın da gittin
bu yaban ellere...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Ulan sigara! ..

Ulan sigara, ulan hıyarağa
Bu güne kadar ne verdin ki bana
Yıllardır sana bağlandığım kadar
Bağlanmadım yaşadığım dünyaya

Senden çektiğim ne, dumandan başka
Ben nasıl düşmüşüm böyle bir aşka
Dünya bir tarafa, sen bir tarafa
Yaktın beni, yaktın ulan sigara

Karıma dokunmadım senin kadar
Çektiğim duman ciğerime zarar
Sevinçte, dertte gözün bana bakar
Ulan sigara, zevkin beni yakar

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Ulucan

Öyle bir yerdeyim sorma sevdiğim
Duvarlar ardında bil ki zordayım
İşliyor içime donar yüreğim
Ulucan içinde yanan kordayım

Üç beş metrekare volta alanı
Ezberledim inan her bir yanını
Koğuştan bahçeye yürürken her gün
Her adımda saydım senin adını

Hasretin göğsümde sızlayan ağrı
Yüreğim bu yükü çekmiyor gayrı
İşlediğin mendil şahittir buna
Şu yorgun gözlerin dinmiyor yaşı

Duvarın dışından bir rüzgar esti
Dillere düşen şu sesleri kesti
Ulucan’ın teli engel olamaz
Bana uçan kuşla selam mı geldi

Yarın görüş günü gelecek misin
Seni çok özledim diyecek misin
Gözlerin gözüme baktığı zaman
Özgürlüğü tutup verecek misin

Ankara’da güneş var mı sevdiğim
Bir resmini çekip ver de bileyim
En güzel yerine kendini koy da
Hem özgürlüğü hem seni öpeyim

Gidip gelip sana attığım volta
Geri dönüp bana gelir nasılsa
Sen orada ben de burda mapusta
Her yerde sen varsın bu Ulucan’da

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Umudum...

Mor menekşenin tonunda gezen hayallerim
güneşi gördükçe canlanır, ayaklanır
yaprağının kaydıracındadır damlacıklarım
umudumun gemleri hep yarınımdadır

Bir kelimeyim yeni dillenen bebelerde
içtikleri sütün kaymağıyla günlerim
dünlerim ezilir altındaki bezlerde
bir umudum kalır yavruların gözlerinde

Şefkat beslerim ana gibi kendime
kucaklarım düşüncelerimi sımsıkı
umuda giden yolu beslerim göğsümde
sevgiye katık eylerim adımlarımı

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Umudumuz sizde oğlum...

Uğurlarda yıldız vardı
Yazılarda doğan aydı
Kaleminde mermi diye
Kahpelerce bombalandı

Aydınlara düşman boldur
Sen beynine ışık doldur
İlim irfan sende olsun
Karanlığa beyaz koydur

Yandı Maraş, yandı Çorum
Gençlerimiz kandı oğlum
İşkenceler can alırken
Patronlar da çaldı oğlum

Savaşa sürerler seni
Alanda ezerler seni
Hayatta zayıf kalırsan
Kurşuna dizerler seni

Kalemin bir silah olsun
Namlusuna barış dolsun
Cana kıymak çare değil
Umudumuz sizde oğlum

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Umut beklemeli...

İnsan yüzünün diğer yarısı
Hazanda delice esiyorsa,
Dökülmüş kuru bir yaprak gibi
Dünki mazilerin arasında
Yel misali uçuyorsa
Öbür yüzün de destek çıkmalı
Gelecek günleri karartmadan
Umutla açmalı yarınları

Umudu dost tutmalı kırmadan
Önündeki günleri yırtmadan
Bir yüzün her iki yarısı da
Yarına bakmalı usanmadan

Zamana çivi çakmışcasına
Boşa beklemenin faydası yok
Ayakların taşıyorsa seni
Yerinde durmanın anlamı yok

Yükü kaldırmak zor geliyorsa
Bu diyardan çıkıp gitmemeli
Uykudan şafakta uyanıyorsan
Gözün, günden umut beklemeli

İyi tutmalısın hayatını
Geçmişinden dersini alarak
Yeni sevdalara koşmalısın
Toprağı,zamanı dost tutarak

Kimvurduya giden dünlerinin
Yeşil yaprakları kuruduğunda
Geleceğini yeşertmelisin
Umutla bakmalısın yarına..

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Umutların önümde yürür

Umudum gözyaşımı kucakladığında
Dünler arkamdan ağlıyorsa
Gözümden bir damla yaş düşer denize
Alt kirpiklerimi yalarcasına.
Deniz, hissetmese bile
damlamın derdini
hissetmese bile
düştüğü yeri..

Yüklerim umutlarımı
bir kısrağın sırtına.
Diyar diyar koştururum
ordan oraya.
Yılların köşebaşlarında
düşmanlar birer birer çıksa da
üzerlerinden atlarım
kısrağımla dörtnala....

Sırtıma yüklerim umutlarımı
bir hamal gibi.
Ben durdukça durur
ben yürüdükçe yürür.
Kaybetmek istemiyorsam eğer ki,
Ben gölgesi olurum
umutlarım önümde yürür...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Umuttu onun adı...

Kilitlenmiş gözleri buz gibiydi elleri
Omuza alınınca kar gibiydi kefeni

Umuttu onun adı yarına az kalmıştı
Davasının uğruna canı çıkarılmıştı

Sağa sola sordular anasını buldular
Sahip çıkan olunca tabutunu koydular

Umuttu onun adı yay misali kaşları
Yerinden bir kalkınca tay gibiydi adımı

Anasının feryadı yıktı dağları taşı
Evladın acısıyla aktı gözünün yaşı

Umuttu onun adı güneşine az vardı
Zapdetmek zor olsa da içinde umut vardı

Söğütlerin yanında yatırdılar toprağa
Umudun yollarında dostları çıktı yola

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Unutamazsın...

Beni unutmak kolay değil, yıllar bir bir geçse de
Hatıralarım bırakmaz ki, sen hiç istemesen de
Vebalim peşini bırakmaz diyarlara gitsen de
Sen bir beni unutamazsın, başkasını sevsen de

Sevdamı kazıyamazsın, istesen de o kalbinden
Maziler peşini bırakmaz, koşarlar hep gölgenden
Unutmak o kadar kolay mı, silemezsin içinden
Silemezsin atamazsın sen bu aşkı yüreğinden

Senin peşin sıra gelirim, ben kabusun olurum
Kaçma kurtulamazsın benden, gece düşün olurum
Nereye baksan ben çıkarım, senin aynan olurum
Yüzünü yıkamak için su, baktığın göz olurum

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:08 PM
Unutma ha! ..

İnsanların satıldığı
Kahrolası şu dünyada
Mevlana'yı, Pir Sultan'ı
Unutma ha, öğren yavrum

Dürüstlüğün, iyiliğin
Kaybolduğu bu ortamda
Bilmediğin cahaletin
Düşmanındır, unutma ha

Dürütlüğü gül yapıp da
Yağmur gibi gökyüzünden
Gülerek dök başımıza
Unutma ha güzel yavrum

Güneş gibi gökyüzüne
Aydınlığı getirecek
Senin gibi ezgilere
Gebeyiz biz unutma ha

Halkımızın yüreğinde
Kalemlerin dillerinde
Sazımın şu tellerinde
Tezene ol, unutma ha

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:09 PM
Unutmadım unutamam...

Zor günümde kucak açan
Bir sevdalım bir de anam
Bizi vuran kahpe düşman
Unutmadım unutamam

Bizi bizden alanları
Üç kuruşa satanları
Emekleri çalanları
Unutmadım unutamam

Ozanları yakanları
İnsanlıktan çıkanları
Dini alet yapanları
Unutmadım unutamam

Yoksulluğuna çaresiz
Ondan bundan daha temiz
İnsan gördüm elbisesiz
Unutmadım unutamam

Yusuf Ziya görür gözün
Kurda kuşa değer sözün
Allahsıza yetmez gücün
Unutmadım unutamam

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:09 PM
Usta...

Umuda yolculuk
nereye kadar be usta
Git git bu yollar bitmiyor ki
Gökyüzünü kulaçlamak,
Denizi adımlamak gibi
Kör bir yarasa misali
Gözleri bağlı gidiyoruz yarınlara.
Sen bunları aşmışsın be usta...
Dününe mazi,
yarınına kimbilir diyorsun
Umudun bittiği yerde,
Başka umutlara yürüyorsun...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:09 PM
Uyan adamım

Tut ki; Soluduğun nefesi çaldılar
Alın, sizin olsun mu diyeceksin.
Sübyan yaşta, gelin oldun diye
Kocamış bir katıra, nal niyetine çakacaklar
Töredir diye boyun mu eğeceksin...

Tut ki; Eline bir silah tutturacaklar
Namustur, kandır diyecekler.
Kendini düşmanlığa köle mi edeceksin.
Uyan adamım uyan kör uykulardan
Cehalettir seni senden çalan.

De ki; Bize bu katı kuralları koyan
kimlerdir yarınları karartan.
Kimlerdir saman altında öküz arayan.
Yaşasalardı, araçların inadına
eşekle mi gezeceklerdi.
Yıkanmak için hamamın zıttına
mil dolu dereye mi gireceklerdi.
Torunu yaşındaki nalına
karım mı diyeceklerdi.
Yaş kemale dayandığında
gencecik çiçekleri
nasıl gizleyeceklerdi...

Uyan adamım uyan
çocuk doğurmak varken
düşman doğurmak neyine.
Dost katmak varken yüreğine
kısır kalmak niye.
Uyan adamım uyan,
boşa geçiyor zaman...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:09 PM
Uyan ülkem insanı

Bir özgürlük türküsü / Sızdı camdan dışarı
Uyan diyordu rüzgar / Uyan ülkem insanı
Baharları görmeden / Görme kara kışları
Uyan diyordu dağlar / Uyan ülkem insanı

Zincirler vurulurken / bizim kollarımıza
İşkence taşır paslı / kapkara halkaları
Köpekler takılmışken / sokakta ardımıza
Omuz omuza dayan / Dayan ülkem insanı

Bir özgürlük türküsü / Akar Kızılırmakta
Seninle gülüp ağlar / Şu Çeltik tarlaları
Diren der dizeleri / Umut var her şafakta
Emeklerin senindir / Uyan ülkem insanı

Bizi bize kırdıran / oyundur planları
Dinlerken masalları/ Uyan ülkem insanı
Kitlenen umutları / Zincirlenen yarını
Açıp da kırmak için / Uyan ülkem insanı

Senin silahın yürek / Mermilerin dürüstlük
As omzuna mavzeri / Çıkart artık kafanı
Diren namussuza / parçala bölük pörçük
Haykırmak zamanıdır / Uyan ülkem insanı

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:09 PM
Uyu bebeğim uyu

Zalimlerin belalı mermileri sıkılır
Haklı insanlar ölür ağıtları yakılır
Aradığımız haklar biz doğarken çalınır
Uyu bebeğim uyu, güzel günler yakındır

Terimizi dökeriz emekçi katındayız
Hakkımızı isteriz, hak arayan yoldayız
Ezenleri sevmeyiz, ezilen saftayız
Uyu bebeğim uyu, biz hak'kın yolundayız

Acıların içinde yaşamaya alıştık
Sazların eşliğinde türkülerde yaşadık
Umudumuzu gökteki yağmura bağladık
Uyu bebeğim uyu, rahmete şartlandık

Yusuf Ziyam, çiçekte tohumlara benzedik
Aydınlığın nuruyla beynimizi besledik
Yarınlarımız için hep sizleri bekledik
Uyu bebeğim uyu, umudu köreltmedik

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:09 PM
Üç-beş kadeh atınca...

Üç-beş kadeh atınca
bir de yalpalamaya başlarsam
Dede Efendi'de bile zeybek oynarım
anlamasam da,
nara atarım her mızraba...
Kaldırımda hangi taşı gözüme kestirsem
gittiğin her gün için kafana basarım
aslında hiç basamasamda
sokaklar dar gelir küçücük dünyama...

Biz iki diktatörüz seninle
sen, yüreğimi eştikçe
ben asi olurum avarece.
Döktüğün her yaprağı peşinden toplasam
bırak kesemin dolduğunu
yollara saçarım
yaprak dediğin o yılları.
Her zerresinde benim olduğum
damarlarında, dertlere meydan okuduğum
o yaprakları yol tutarım içki masama...

Üç-beş kadeh atınca
karıştırırsam anyayla konyayı
ekmeği şaraba batırıp da yerim
sen diye, gözümden döktüğümü içerim.

Siz bana ayyaş deseniz de
ben, ayyaşlığı sevdalara eş bilirim
adımlarıma emredemeyip yalpalasam da
bu kör umuda yürümeyi ben isterim...

GooD aNd EvıL
11-18-2008, 08:09 PM
Üç Nefeslik Ömrüm

Üç nefeslik ömrümün kaldığını bilsem
Bir nefesi senindir, adını söylerim
Kapkara ölümümün geldiğini görsem
Gözlerimi kapatır, seni bende düşlerim

Bir nefesim ezgimdir, bir kez görebilsem
Resmi çare değil ki, sesini özlerim
Bembeyaz kefenimi karaya belesem
Üstünde çıban misali sırtarır derdim

Kalan bir nefesimse ne olur bilemem
Yaşadığım dünyayı ozanca çekerim
Acı tatlı ne gelir, geçmişi silemem
Gelirseniz yanıma, 'yeniden doğdum' derim