PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Meteoroloji starları


wallcannes
03-11-2006, 01:05 PM
Meteoroloji starları

Fırtınalı Hayatlar adıyla gösterimde olan The Weather Man, orijinal adından da anlaşılacağı üzere bir hava durumu sunucusunun öyküsünü anlatıyor. Özel yaşamında sorunlar yaşayan, bu anlamda kendi havası pek de iyi olmayan meteoroloji uzmanı rolünde ünlü aktör Nicolas Cage'i izliyoruz. Babasını ise Michael Caine canlandırıyor. Fırtınalı Hayatlar biraz ağır tempolu bir film, ama hayatın gerçeklerini tüm çıplaklığıyla, süslemelere başvurmadan perdeye aktarıyor. Bu anlamda oldukça gerçekçi olduğu ve izleyenleri sadece bu özelliği ile bile etkilediği söylenebilir.

http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/1210671.jpgHavalar nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun, derler ya.

İşte her zaman öyle olmuyor.

Hatta insan hayatında kış mevsimi, arada güneş açsa da, bazen o kadar uzun sürüyor ki, fırtına, kar, kıyamet, derken baharı, yazı unutup, kaderinize razı olabiliyorsunuz.


The Weather Man, Türkçe adıyla Fırtınalı Hayatlar, bu her iki başlıktan da anlaşılacağı gibi, kendi havası pek yerinde olmayan bir hava durumu sunucusunun fırtınalı yaşam öyküsünü anlatıyor.


Nicolas Cage, Chicago'da yerli bir kanalda çalışa hava durumu sunucusu David Spritz rolünde.

Chicago demişken bir parantez açıp, film mekanı olarak neden bu şehrin seçildiğine değinmek gerek. Rüzgarın eksik olmadığı Chicago'nun bir dakikası diğerini tutmayan, değişken bir havası var (bir gün hava sıcaklığı -1 dereceyken ertesi gün +26 dereceye çıkabiliyormuş, durumun vehametini anlayın artık!). Bu da hava durumu sunucularını çok önemli insanlar haline getiriyor. Kent halkı onlara fazlasıyla bağımlı, günde üç dört kez hava raporunu izlemek zorunda kalıyorlar (karlı kış günlerinde bizler için de en önemli televizyon programı hava durumu değil miydi!) . Eğer yanılırlarsa günün berbat olmasına yol açabiliyorlar.

ÜNLÜ OLMANIN BEDELİ
Uzun lafın kısası bu şehirde hava durumunu sunmak hayli zor, riskli, ama bir o kadar da popüler bir iş. Herkes sizi tanıyor, ekranda gördükleri kişiyi gerçek hayatta farklı bulduklarında, ya da sadece ünlü olduğunuz için tepkiler de farklı oluyor.

İşte David de bu nedenle sık sık halkın tepkisiyle karşılaşıyor ve ünlü olmanın bedelini tuhaf bir şekilde ödüyor. Bazı hayranları! onu her gördüğü yerde hedef tahtası yapıyorlar. Üzerine, ellerinde, yiyecek, içecek ne varsa fırlatmaktan alamıyorlar kendilerini. Bu, nefretle karışık bir sevgi göstergesi sanki. Tuhaf da olsa bir tür iletişim şekli.

David, arada tepkiler alsa da aslında işinde başarılı, ekrana ve dile hakim, güleryüzlü. Şöhreti kadınları kolayca yatağa atması için de bir araç oluşturuyor. Ama o, yaptığı işin çok da özel olmadığının, günün büyük bir kısmını televizyon kanalında, elinde kahve bomboş geçirdiğinin farkında.

Chicago'da hava durumuna önem verilmesinden kaynaklanan ve kolay elde edilmiş olduğunu düşündüğü bu şöhret, Nobel ödüllü bir yazar olan babasının (Michael Caine) yanında kendini değersiz hissetmesine neden oluyor.


DEVE TOYNAĞI

David'in özel hayatı da çok parlak değil. Eşinden ayrı, çocuklarının sorunları var. Fazlasıyla şişman olan küçük kızı hayatından hiç memnun değil. Vücüduna yapışan kıyafetleriyle herkes dalga geçiyor ('deve toynağı' lakabı ne anlama geliyormuş, onu da bu film sayesinde öğrenmiş oluyoruz), o da hayata olan nefretini sigara içerek, "canlı hayvanları okla vurmak istiyorum" şeklinde isteklerde bulunarak dışa vuruyor. Bu da doğal olarak David'i daha da çaresiz kılıyor.

David'in oğlu ise bir başka alemde. Daha doğrusu oğlunun öğretmeni bir başka alemde. Sapık ruhlu adam, çocuğu sinema biletleri ve babasının bir türlü almadığı fotoğraf makinesi ile kandırarak, işi cinsel tacize kadar götürüyor.
David'in karısının (Hope Davis) ona her konuda destek olan bir erkek arkadaşı var. David adamı her ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da, onun varlığı, ailenin yeniden biraraya gelmesi için ciddi bir engel oluşturuyor. Hâlâ aşık olduğu eski eşi ile her birleşme çabası ayrılıklarını kaçınılmaz kılan bir faciaya dönüşüyor.

CAGE YİNE DÖKTÜRÜYOR

Kısacası, David'in yaşamının, son aldığı iş teklifi hariç, tutulur bir yanı yok.

Fırtınalı Hayatlar, Gore Verbinski'nin, Karayip Korsanları serisi arasına sıkıştırdığı bir film.

Filmin en büyük kozu tabii ki, tüm yükü üzerinde taşıyan, rolün gerektirdiği tüm dönüşümlerin altından ustaca kalkan ve neredeyse her sahnede karşımızda olan ünlü aktör Nicolas Cage.

Cage, bu rolü senaryonun grift ve samimi yapısı nedeniyle kabul etmiş.

http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/1210674.jpg
Sahiden de David Spitz karakteri için hiç bir abartıya, süslemeye başvurulmadığını görüyoruz. Kendisi gerçek hayattan kopup gelen biri olarak, eğrisi, doğrusu ve tüm çıplaklığıyla karşımızda duruyor.

Nicolas Cage, silah ticaretini anlatan bir önceki filmi Savaş Tanrısı'nda olduğu gibi yine hikayenin bir bölümünü bir dış sesle anlatmaya çalışıyor. Kendi adıma bunu izleyeni filmden soğutan, araya mesafa koyan bir durum olarak algılıyorum ve de çok hoşlanmıyorum.

Filmin, zaman zaman yere düşmüş bir balığın çırpınışlarını andıran müziği, karakterlerin ruh halleri, nevrozları ve içinde bulundukları durumlarla paralellik gösteriyor. Tekdüze ritmin, özellikle baba oğulun test sonuçlarını bekledikleri sahnelerde etkisi büyük. Dış sesin yarattığı tatsız hava araya giren bu müzikler sayesinde biraz daha rahat solunuyor.
Evet, karşımızda oldukça karanlık, sıkıcı, iç karartıcı bir yaşam var. Ama bu, ana karakterimizin, daha doğrusu, temsil ettiği, hızlı şehir yaşamına boyun eğmiş, çaresiz insanın gerçeği. Ne bir eksiği ne de bir fazlası.

Fırtınalı Hayatlar hüznü, kahkahayı aynı yerde barındıran çok katmanlı ve olabildiğince gerçek hayata yakın bir film. İzleyiciyi mutlu etmek için fazladan numara yapmaya, sansanyon yaratmaya kalkışmadığından kimi zaman tekdüze olabiliyor. Ve bu yaklaşımıyla bile gerçek yaşamı taklit etmiş, dürüst bir şekilde perdeye yansıtmış oluyor.


Fırtınalı Hayatlar, aynı Nicolas Cage'in dediği gibi: "Komedi değil, dram değil, trajedi değil. Hepsini aynı anda barındıran ve de gerçeklerle örtüşen çok farklı bir film."

SÜRPRİZ KONUKLAR

Fırtınalı Hayatlar'ın dikkat çeken özelliklerinden birisi, ünlü oyuncuların yanı sıra gerçek yaşamdaki bazı kişilerin de konuk sanatçı olarak kamera karşısına geçmiş olması.

Filmde sözü edilen hayali Hello America programının otantikliğinin sağlanabilmesi için Amerikan televizyonlarının ünlü sabah programı sunucularından Bryant Gumbel ile Kaliforniyalı ünlü mutfak uzmanı Wolfgang Puck, filmde konuk olarak yer alıyor.

Ayrıca Chicago televizyonunun ve Chicago Tribune gazetesinin meteoroloji uzmanı Tom Skilling'in de filmde küçük bir rolü var.


11 marT

bluekeys™
03-11-2006, 03:16 PM
konu için teşekkürler