Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Perihan Dirican


GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:25 PM
Adı: Yalnızlık
Ruhumuzu sarmış karabasanlar.
Düşünceler mahkum,
Umutlar suskun,
Ömür tek perdelik bir oyun.
Adı: Yalnızlık

İstemedik gül,menekşe, çiğdem
Ellere batmıyor bir çakır diken.
Kan akmıyor, gözyaşı donmuş,
Kurumuş hava,
Kurumuş su,
Kurumuş nefes…

Nerede “can ciğer kuzu sarması” haller
Lügatlerde kaldı manidar kelimeler.
Yok bir nazar,
Yok bir dokunuş,
Yok bir söz yaraya merhem olsun.
Bu yaşam kavgasında insanın
Kendine yok ki faydası başkasına olsun

Mutluluk, bulamadığımız giz
Sessizlik, çığlıkları örten sis
Ne siz…
Ne biz…
Ömür tek kişilik bir oyun
Adı: Yalnızlık!

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:25 PM
Alkışlarla Uğurlandık
Yol, uzandı önümüze çatal çatal.
Ağır ağır yürüdük,
Ağır ağır döküldük musallâlara,
Omuzlara alındık.

Zaman sanki Şevvâldi
Ağızlar Duaya lâl,
Taşıyan eller cevvâl,
Alkışlarla uğurlandık.

Mana mı yoksa biz miyiz aptal?
Tabutumuz ortalıkta oryantâl

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:25 PM
Anlayana,
Haber verir ol Hak tan kainatta her zerre
Kimi görür onu da dalar huşu ya zikre
Kiminin kafasına düşse de kaya gibi
Patlar beyinleri de yine uzanır şerre

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:25 PM
Aslanın Ülkesinde
Ormanların birinde
Bir tavşan yavrusuyla
Bin bir zorluk içinde
Yaşıyormuş güç bela

O yıl; kış uzun sürmüş
Vermiş yaşam kavgası
Yetmez gibi belirmiş,
Kapıda leş kargası.

Demiş ki; ”Çok hastayım
Beni de al yuvana
Birazcık ısınayım
Giderim daha sonra”

Isınmak işi değil,
İnanma bu kargaya
Yavrunu yiyecek bil!
Düşersen bu tongaya

Niyet belli hal belli
Ne yapsın tavşan kardeş
Hemen çare bulmalı
İçerde olmadan leş

Tavşanı bekler iken
Usanmış leş kargası,
Uykuya dalmış hemen
Kapıdaymış arkası

Tavşan bunu sezince
Yavrusunu sırtlanmış
Uzaklaşmış gizlice
Aslan krala dert yanmış.

Şikayet bilmeyen kral
Dinler mi hiç şikayet?
“Sen git bugün yarın gel
Sabret tavşancık sabret”

Sarayın yollarında
Bitkinmiş, perişanmış
Yavrusu kollarında
Üşümüş hastalanmış

Yorgun,bitik,biçare
Terk eylemiş ormanı
Yavru yitmiş ne çare
Göğü sarsmış figânı...

Kaçtığından habersiz
Tavşanın kapısında
Uyuyorken edepsiz
Donup kalmış orada

Kaç yuva daha böyle
Dağılacak aslanlar
Donmuş karganın bile
Lokmanızda ahı var

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Aşk (akrostiş)
Pervasız daldım aşka, pervane oldum ona
Elimi uzattım da, kolumu alamadım.
Rehin kaldı yüreğim, göz ucunda selâma
İflah olmaz gönlümü sükuna salamadım

Herc ü merc oldu dünyam, ecel kılığında aşk
Ağırlaştı nefesim, ha durdu ha duracak
Nafile uğraşlarım, ben bende kalamadım

Değil mi ki o,Kays' ta mecnun oldu yoluna
İbreti ondan alıp mutluluk kollamadım
Riayet ettim aşka, düştüm sönmez od'una
İnce ince dağlandım merhemi bulamadım.

Cananı can edince süfli kaldı yaşamak
Ağyarlar güldü bana, gülmedi yüzüme aşk
Nihayete ermeden vuslata dalamadım

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Aşk Hasta
Aşkın gözü kör, kulağı sağır derler de,
Her şey gelişti medeniyetle.
Doktor cadde üstünde,
Gözlükçü bir sokak ilerde,
Yoksa; aşka indi mi inme..?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Aşk İçimde Sen
Gecenin koynuna açtım masamı
Masamda ay yoktu, kadeh küstü
Kadehte mey, meyde gül,
Gülümsememde sen

Efkâr mı döküyor şişeler?
Yoksa efkârdan mı paramparça?
İçtiğim zakkum çiçeklerinin özü
İçtiğim sen

Semasına takıldım bir yıldızın
Yıldız ihanetin
Kara bulutlar düşürdü üzerime
Kara günahlar
Öldürdüğüm sen

İsyanım naralarıma kilitli,
Naralarım gecenin ayazında kesik,
Kesik nefeslerimde aşkın ipi
İpi tutan eller sen

Ellerine dokundum; soğuk
Soğuk bakışların arkasında göz
Göz kırpar narin gönlüme alaylı
Alaylı sessizliğinde katil bıçakların ışıltıları
Işıltılar sen

Düştüğü yerde yarama tuz basıyor bekleyiş
Bekleyiş içinde iğne ile kuyu kazma çabaları
Çabam: Bir yudum sevgi
Çabam; sen

Harami bakışlarıma basılan dağ.
Dağlarıma açılan meteor çukurları
Çukurlarda kaybolan gurur
Gururda kaybolan ben
Bende çoğalan sen

Teslimiyetimle titredi içimdeki dünya,
Ne dünü
Ne yarını,
Bir tek aşk
Aşk içimde kısır döngü…
Aşk içimde sen [ iceri

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Aydınlığa
“Aydınlatın çocukları aydınlatın” dediniz
Karşımıza kara tahta diktiniz

“Yaa büyüklerim,
Biz aydınlık nedir bilmezken,
Nasıl aydınlatırız.”dedik
Dinlemediniz

Eh! Yeni nesil bize emanet,
Kalmasın üstümüze vebali derken...
Baktık,
Neslin papuçları açılmış üç beş santim arası.
Önlüğünde yamalar iki binler modası! ...
Ev gelir aklımıza
Kahrolası
Elektrik,su faturası,
Kasap,manav borcu,
Ev kirası

“Okut öğretmenim,yaz,öğret,aydınlat” der bebeler
İçimiz erir
Uzanırız aydınlığa...
A...B...C...
“Yoo..Bu olmadı
İsviçre programını deneyelim.” dersiniz.
Kitapsız dersler veririz

Yaa ..Büyüklerim
Siz bunca yıl bir aydın yol bulamadınız,
Biz nasıl aydınlığa gideriz

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Azerbaycan'a Ağıt
Türk’e zincir vurulmaz diye geldim beldene,
Gördüm ki kurtların olmuş koyun sürüsü.
Artık zincirler kopmuş Moskof dönmüş inine,
Hala neden tütüyor esaretin tütsüsü?

Gökyüzün sana küsmüş; ilahi sese hasret,
Şehrinde, bayırında hepsinde ayrı fetret.
Haramlarla yok olmuş yüreklerdeki kudret.
Silkin artık bozulsun miskinliğin büyüsü.

Ruhunu yitirmişsin şurda dursun cism-i can
Yetmiş yıl seni hepten yok etmiş Azerbaycan.
Biraz tadayım dedim turan, iman sofrandan
Tencere boş, tabak boş, tasta yok görüntüsü.

Gök mavine sis çökmüş güneşini bekliyor
Yeşil gazele dönmüş; su su diye inliyor.
Yıldız Ay’a dönmüş de gelin gibi ağlıyor
Hani o bayrağındı başının yüce süsü.

Dilin yabancı dilden gönlün onu anlar mı?
Din, imanı bilmeyen hakkı Hak’ta arar mı?
Özü özünden ırak, söyle; insan yaşar mı?
Ne zaman kalkacak bu basiretin örtüsü?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Babama
Saltanatım senin sunduğundan ibaret...
Sen ne kadar cömertsen, ben o kadar bahtiyar...
Bu taht,
Bu unvan...
Gül oldun ömrüme güzellikler katan
Olacakken koca bir çınar.
Soldun geçmeden bahar
Mihrim ömrün müydü?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Bahar Çiçeği
Açma buralarda bahar çiçeğim
Dalından bir yaprak düşüreceksen.
Sensiz baharlarda yaprak dökümü
Yaşasam ne çıkar; sen güleceksen.

Güne bakan gibi güneşle döndün.
Umduğun nedir ki bir bilebilsem.
Gönlümde güneşi bastıran alev
Yanar durur bunu bir görebilsen.

Salın oralarda sen nazlı nazlı.
Yoluna divane mecnun olurum.
Azrail’in değse saçın teline
Göğsüm kalkan olur karşı dururum.

Sen bahar çiçeği, ben hazan dalı
Sen taze mevsimsin,bense ihtiyar
Sana sevgi derdim gül dermedimse
Anla artık halim, be hey bahtiyar...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Balkondan Seyir
Balkondan seyre daldım
Bizim cadde “Ali Şir”
Tabelası kırılmış “Nevai” yerde bekleşir
Cadde nehir
İnsanlar sefil
Geliyorlar…
Gidiyorlar…
Ne geldikleri yer,
Ne gidecekleri yer belli değil.

Yürüyor koca şapkası altında,
Gözü dünyanın saltanatında.
Belli tacir
Görünüşü kibir
Kafasında binlerce fikir
Kime tekdir… Neye cebir…

Yürüyor,
Yıkılmış üstüne koca şehir.
Filesi,cüzdanı tutmuyor cebir
Elinde tesbih
Ya sabır…ya kabir…

Yürüyor
Ya tekerlek üstünde
Ya kırık kolu cebinde
Ya değneğin ucunda
Ya seslerin burcunda
Kafası imanla isyanın harcında
Ya Kadir ver ecir

Yürüyor
Sırıtarak,
Kırıtarak,
İnce eleyip sık dokuyarak
Yolunacak kazları
Yapıyor endamı teşhir
Kim zengin,kim fakir.

Yürüyorlar
Kiminin elinde aynası,
Kiminin dilinde kaynanası,
Kimi diskoya bara,
Kimi çöpte aş arar.. fukara
Kimi caz,
Kimi kaz,
Kimi yobaz,
Ve sair..
Ve sair...
Ve sair…

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Başımız Dik Hala
Biz; hala Atatürk ilke ve inkılaplarının üstüne bir taş koymayan,
'Fatih torunuyum' deyip de ona bir fatiha okumayan,
Oğuz Boylu, Kurt Soylunun, kurt çocuklarıyız,
“Kurt puslu havaları sever” misali kendimize hep puslu havalar yarattık,
Önce zamanımızı heba ettik; kahve köşelerinde,
Televole saatlerinde,
Hanım günlerinde,
Artık iyice yozlaşmış olan derneklerde,
Sendikalarda...
Kültürümüz yitti; kavalyeli, damlı salonların kuytusunda
Sahnede,
Perdede,
Kürsüde,
Caddede,
Sokakta
Az kaldı köyümden de gidecek... Kimse el atmazsa...
Namusumuzu heba ettik; gazetelerin magazin sayfalarında...
Reklam vitrinlerinde
Çocuğumuzu kaybettik; çağdaşlığın! getirdiği özgürlükte
Siyaseti yozlaştırdık; bir metre bez peşinde...
Doğayı peşkeş çektik iki sütü bozuğa...
Okullarımızı heba ettik oturmamış müfredatla
Köle tacirliği yapmadık ama; gururumuz satıldı pazarlarda...
Ne olur beni, çocuğumu işe al pazarlıklarında...
Rehin tutulduk; hastane odalarında, ilaç kuyruklarında
Teraziler bozuldu; ticaret, adalet dükkanlarında
İman kırıntılarıyla dolaşıyoruz sokaklarda
Ve...
Ve...
Ve....
Nasıl sa...? Başımız dik hala

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:26 PM
Bayrammış Meğer
Aylardır açılmayan kapımın tokmağı
Silkeledikçe beni
Şaşkın telaşlarım yumrukluyordu yalnızlığımın çeperini
Kapı mı?
Benim mi?
Kim?
Nasıl? soruları
Üstümden sildi hüznün ağırlığını

Koştum, yüreğim önde, vücudum bastonumun peşinde
Ve onun gibi titrek umutlarla
Açtım kapıyı Güneşe ….
Kamaştı gözlerim, titredi ellerim
Ve bir şey oturdu üstüne nefesimin
Sevincim vurdu tavana …

Bir çift el uzandı “ anneanne” diyerek
Bir çift göz baktı gülümseyerek
Özlemim bir busenin ucunda yanıp yok olurken
Zembilinden indiremediğim umutlar yüreğime aktı
Durgun suya düşen su misali yayıldı benliğime
Sardı sarmaladı ….
Derin bir sarhoşluğun içine attı
Ama ne meyhaneci vardı… Ne mey şişeleri
Yalnızca bir saki dolaşıyordu etrafımda
Dokunsam incinecek
Baksam içini göreceğim
Duyuyordum yüreğindeki çırpınışları
Dinliyordum o efsunkar nefes alışları
Şarap akıyordu kirpiklerinin ucundan
Parmakları rüzgara yelken açmış gibi
Taşıyordu beni alemden aleme

Allahım ne olurdu “ Bayram” deseydin her güne
Kalsaydım bu sarhoşluğun içinde
Dibe vursaydım…
Yalnızlığın yerine

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Ben buyum
Susuza su,
Aça ekmek,
Düşene dal,
Kalkana destek olurum.

Aşığa canan,
Dosta kurban,
Barışa hayran,
Savaşa düşman olurum.

Ben buyum
Doğrularım düzene uymasa da
Dünyanın içindeyim.
O beni dışlasa da.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Ben Suçluyum
Ben suçluyum Hakim Bey
Vurun ellerime kelepçeleri
Kurun darağaçlarını
Atın beni zindanlara

Günlerimi öldürdüm
Hiçbir iz bırakmadan
Anamın merhametini,
Dostumun güvenini,
Sevgilimin sevgisini çaldım.
Yüzlerine bakmadan
Vazgeçtim evimden, ocağımdan,
Hatta ilimden, bucağımdan
Vazgeçmedim çıkarımdan

Suçsa suç işte sana
İlla suçlu demeniz için
Elimin bulaşması mı lazım kana

Vurun ellerime kelepçeleri
Kurun darağaçlarını
Hiçbir zindan misal değil yalnızlığıma

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Bilen Kim
Bilinmezini bilmek bize düşmez! Bilenin,
Vardır elbet amacı yaratmakla alemi.
Görünen, görünmeyen, bize verilen için,
Zikir,şükür,duayla geçmelidir her demi.

Oysa; vücut bulmadan şeytana uydu beşer,
O an ihanet etti mukaddes alemine.
Hiddetinden sarsıldı ruhların doğduğu yer.
İsrafil o zamanda üfledi mi bize ne?

Dağıldık parça parça minik arzın üstüne.
Kimi balçık,kimi kum, kimi granit tozu
Alıp götürür bizi kader denen sefine
Hayat denen nehirde yutarız; suyu,tuzu

Sudan içmek hoş,lâkin tuza etmezsek diyet
Mesken olur cehennem dünya ve ahirette
Meleğe diz çöktüren “akıl” denen meziyet
Koşar ise müzevvir serapların peşinde

Kaç seraptan su içtik,yürekler hala susuz.
Oyun oynaşta ömür,gönül yine huzursuz.
Şu üç günlük dünyayı sanıyoruz ki sonsuz.
Fanilik dünyanındır,beka öteye mahsus.

Bu dengeyi kuran kim? Nimetleri sunan kim?
Adalet burcunda hakem,çaresize kim hekim?
O’ dur ancak ezel, ebed tüm hayata hakim.
Bunu herkes bilirde şükretmeyi bilen kim?

İşte nüans burada bu incecik çizgide
Biliyor, inanmıyor oluyoruz riyakar
Bu imtihanlık sayfa kapanınca dizgide
Saracak dört bir yandan dönülmez pişmanlıklar

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Binnaz Gelin Olacak
Bir günün arifesindeyim
O gün;
Davullar vuracak
Zurnalar çalacak
Delikanlılar sağdıç peşinde
Yastığı kim kapacak
Kızlarda kına
Bahşişi kim alacak
Herkes pür neşe...
Tatlı bir telaş içinde
Binnaz gelin olacak

Bir günün arifesindeyim
Ayaklarım dolaşıyor
Damarlarım donuk
Gözlerim gülüyor
Yüreğim buruk
Bir bilsem,
Nasıl günlere açılıyor ufuk?

Ah...Binnaz’ım!
Ah....Benim tatlı nazım!
Yemeyip yedirdiğim,
Giymeyip giydirdiğim
El kapısı çetindir...
Sabretmeyi bil kızım.

Bir günün arifesindeyim
Gelin olacak Binnaz’ım

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Bir Devin Çöküşü
BİR DEVİN ÇÖKÜŞÜ

İnsanlar
Olaylar
Kavgalar
Silahlar
Sardı dört yanı demir parmaklıklar
Ucuna takıldı duvaklar
Gelin orada asılı kaldı
Damat kim bilir nerde uyuklar? ..

Nasıl uyuştu? ...
Nerde buluştu? ...
Bebek doğdu; ağlamaya mecalsiz
Cılız kılıfının içinde
Memeler süt vermekten aciz
Ananın ciğerinde köz
Babanın efkarı duman
Yok tavırlarda yol yordam
Suçlu suçsuzla olmuş harman
Ne cellat, ne mahkum
Ne saf ne şeytan
Sürüldükçe sürünen
Ezildikçe küçülen
Dün servet içinde yüzen çocuğun
Kırk yama sarkıyor urbasından...


Mazlumlar...
Mezalimler...
Sansürler...
Demokratlar...
Madurlar..
Oğul...Kız...
Mühürler vesikalı
Sitem edemiyor ağız.

Yorgun vücutlar..
Yorgun umutlar..
Ne başını dik tutan var
Ne de tutana destek
Emekler yanlış yerde
Yanlış zamanlamalar
Mumda bal yok
Sözde öz
Bir partal ki; ne göğe ne yere sığar.
Kuyular
Kundaklamalar
Biri ölü beklerken
Biri zemin hazırlar
Selasız cenazede
Abdestsiz kılınır namazlar
Dürülen defterlerde satırlar
Bir devin çöküşünü yazar

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Bir Gün Aşkla Tanışacağım
Bir gün aşkla tanışacağım
Varacağım dergâhının kapısına
Gücümün yettiğince çalacağım.

Dalacağım içeri
Bir fırtına, bir kasırga gibi her şeyi savuracağım.
Geç kalışının hesabını
Ondan bir bir soracağım.

Kırk kurnadan kırk tas su alıp döküneceğim
Arınacağım bütün umutsuzluklarımdan
Alacağım elime testereyi, keseri;
Kalbimi yontup hizaya sokacağım.

Dilinden muhabbet
Elinden aşk şerbetleri içeceğim,
Alışılmamış duyguların hazzında
Geç kalınmış vuslatların tadına varacağım

Mutluluk şarkıları söyleyeceğim avazım çıktığı kadar
Sallayacağım yeri yerinden
Melekleri, esir edip kendime
Taşıttıracağım ruhumu göğe

Tutunamamış yüreklere
Oradan acıyarak bakacağım
Cimri kollarını kıracağım hayatın
Üstüne taht kurup oturacağım

Susturacağım kem ağızları
Her yere nazar boncukları takacağım.
Çatlayacak hasedinden tüm dünya
Aşkın koynunda uyuyacağım.

Ben,
O meskûn! Diyardan
Bir başka ben olup çıkacağım.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Bir Sen Varsın
Güneş selam vermiş pencerene… umrunda değil...
Umrunda değil gülün bülbülün öpüşmesi,
Lalenin sümbülün yeşermesi.
Çiçeklerini ayaz kesmiş bir kez
Kar yağıyor her daim gönül bahçene.
Üşüyorsun; güneş ısıttıkça tenini,
İzdiham boğuyor bedenini
İlgiler yavan geliyor, sevgiler sahte,
Gülüşler ağlatıyor gözlerini.

Dertler sarmaşık olmuş, sarıyor dört bir yanını
Çıkartamıyorsun yedi kat bohçasından umutlarını.
Serçe kanadıyla salıp hayallerini
Teslim oluyorsun mukadderata.
O kadar çekingen...
O kadar korkak...
Hayat hangi dersi veriyor acaba seni hırpalayarak?
Hangi dağın eteğinde bıraktın gülümsemeyi?
Hangi bulutta gözyaşların?
Mutluluk maskesinin ardında çıkıyorsun güne
Gün sarmaşıklar yetiştirmekte…
Yıllar ağartmakta saçlarını…
Hüzün türküleri çınlatıyor kulaklarını,

Bir tek ben,
Bir tek ben dokunamam sana, kıyamam
Senin bu haline dayanamam….
Bak yüreğinin buzlarında çırpınıyorum yeşermek için
Bir nilüfer gibi saf temiz
Ne olur gör beni
Bir tek ben anlarım seni
Bir tek ben bilirim çektiklerini
Çünkü sen bensin…
Ben sen….
Bir sen varsın… bir sen… bir sen…

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Bir Yiğit Millet Taşıyor
Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
Ergenekondan almış hızını,
Yüreğinde vatan var,
Kim takar kurşun yarasını.
Katmış arkasına;
Malazgirt’ten,
Mohaç’tan,
Plevne’ den yiğitler
Nefesinde duyarsın
Kürşad’ın narasını

Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
El uzanmaz dizginine
Ufukları zırh yapmış
Düşmanın mermisine
Diyor; Ben Türk’ üm
Senin aslın ne?
Kalmasa bedende ferim
Nefesim yeter nesline”

Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
Emdiği ak sütün hükmüyle
Nam salarken üç kıtaya
Karşılamıştın onu; ellerinde güllerle
Ey! .. Toprağımın zulmü,
Ey! .. Kahpenin dölü...
Şimdi, nefretin niye?
Kustun vahşetini bir küçücük karaya
O kara ki kökü bağlı arş-ı âlâya
Titrese de Seddülbahir
Titrese de Çanakkale
Yeşiline al düşürüp,
Karışacak erenlere
Gecenin koyusunda kalmışken cenderede
Mehmet’ten kan istiyor,
Gül istercesine...

Kan değil can vermeye
Bir yiğit koşuyor Çanakkale’ ye
Değil İngiliz, Fransız gibi çapulcu,
Cihanın ordusuyla baş eder tırnak ucu...
Mermiler kanatlanır Seyid'in ellerinde
Mayınlar Nusret’in nargilesinin marpucu
Ateşler su tadında
Kanlar bayrak olmakta
Gülleler gül açıyor Ruh-i çemende
Evliyalar, enbiyalar saf olmuş,
Bu mübarek cihadı seyretmekte...

Bir Mehmet,
Bir Nazmi
Bir Kemal,
Bir yiğit koşuyor Çanakkale' ye elinde istikbâl
Yürek koyuyor namlusuna mermi yerine,
İmanıyla vuruyor, çelik kalelere
Aşkını siper edip göğsünü gere gere
Tarih yazıyor Çanakkale’de
Namus taşıyor al çerçeve içinde
Sunuyor; imanın mefkûresinde
Ak alınlı nesillere öyle bir millet taşıyor ki;
Sırtı değmemiş yere

Kim bilirdi adını ey! Çanakkale,
Mehmet’im kanat olmasaydı üstüne

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Biraz da Biz Konuşalım
---Demokrasi ne bilir misin?
---Ben bilirim,bilmez üstüm
Susturulduk ben de küstüm.
----Egemenlik milletindir.
---Monarşi bitmedi henüz
Yönetim,idare dümdüz...
----Hür fikirler sonucu
Kimi sağcı,kimi solcu
---Sağın belli,solun belli
Önün arkan terelelli
---Ama şimdi çağ atladık;
----Sanma ki biz çağ atladık
Bak, sokaklarda patladık
---Son yüz yılı anlat bana
----Kalpak gitti,kafa aynı
Çağlar gitti,cefa aynı

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Bu Şehir mi Kirlendi
Dün soluk almak için uğradım.o malum şehre…
Ne tanıdık bir iz buldum
Ne de bir çehre
Aradım bir an da olsa mazimdeki seni.
Her şey ince bir halat düğümünde sallandırdı beni
Şehir; süslü bir mezarlığı andırıyordu
Taşları uzanmış göğe zaferini kutluyordu.

Eskiden böyle miydi?
Bu koca şehir üstüne üstüne gelir miydi insanın?
Arnavut kaldırımlı sokakları bu kadar köhne miydi?
Erguvanlar sarkmıyor muydu bahçelerinden?
Çocuklar misket oynamıyor, topaç çevirmiyorlar mıydı?
Bu kadar uzak mıydı gönüller neş’eden?
Kahkahalar yükselmiyor muydu cumbalı evlerinden?
Ayrılığında bile bir vefa yok muydu?

Şimdi, neden kurumuş pınarları?
Biz mi yeşertiyorduk çınarları?
Pembe bulutları biz mi taşıyorduk üstüne?
Yıldızları biz mi serpiyorduk geceye
Bu somurtkan insanların gülüşü biz miydik?
Şehrin kalbi yüreğimiz miydi?
Ondan mı umursamıyordu dünyayı
Kanaatkâr, mesrur…uzanıyordu günlere

Neden değişti?
Yoksa;
Her şey senin varlığından mı ibaretti?
Gidişinle son mu buldu hayat?
Gün gözlerinde mi eridi?
Yoksa;
Başka eller değdikçe tenine bu şehir mi kirlendi?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:27 PM
Buseler Hasretin Yanağında Eriyordu
Gün yüzünü dönerken geceye
Dalgalar; mesnetsiz savruluşlarla vuruyordu iskeleye.
Parçalanmış duyguları,
Kırık hayalleri
Ve hasretin koyu rengini
Çılgın arzularlarına peşkeş çekip
Topluyordu ak! Köpüklerinde.

Hava; hüzün döküyordu.
Deniz; güneşi söndürmüş içinde, neşe’yi yutuyordu.
Rüzgârın elinde vurgun fermanı
Martı çığlıklarıyla duyuruyordu.

Dudaklarda vuslat yeminlerinin kıpırtısı.
Gözlerde denize inat yaş
Zaman; bir vapur düdüğünün arkasından,
Ayrılıkla nikâh kıyarken
Buseler; hasretin yanağında eriyordu.

Meçhuldü gidenin de kalanın da yarınları
“Gidip dönmemek, gelip görmemek var “diyordu sessiz diller
Hatıralar, hasrete su serpmekten uzak
Zamanın kollarında unutuluyordu.

Kirli giysilerinin içinde bir gemi ki; dalgaların oynaşı
Savuruyordu eteklerini yüküne inat.
Ne parçaladığı yürekler umurundaydı,
Ne de onca gözyaşı
Uzaklaşıyordu iskeleden şahlana şahlana
İskele; birkaç oyalı mendil, birkaç ucu yanık mektupla
Terk edildi yalnızlığa.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Cezasını Verirdim
Bir solukluk ömürde,
Bin azapla derildim.
Hayatın çıkrığında,
İnce ince eğrildim.

Her kapı bir duvardı
Her duvar bir dağ gibi...
Aşılmaz yasaların
Çarmıhına gerildim.

Gelen bir çivi çaktı,
Giden bir tel kopardı.
Yok oluş acısıyla
Yavaş yavaş eğrildim.

Dilim lal, elim bağlı
Yürek ezelden dağlı
Her zaman; ağa haklı
Düzeninde ezildim

Çiğnenmezdim ben asla
Çocuğum aç olmasa
Bu kokuşmuş dünyanın
Cezasını verirdim

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Çoban İle Köylü
Köylü araştırıp incelemeden
Demedi hiç “Dilim yandı önceden”
Bakmadı eli mi, kolu mu uzun?
Kime emanettir koyunum, kuzum?
Sürüsünü verdi Cingöz Çoban’a
Sonra tevekkülle! yattı ardına

Çoban; Öğrenmeden kaval çalmayı
Öğrendi koyundan yünün yolmayı
Tez sürede aklı erdi hinliğe,
“Satsam her birini beşibirliğe
Kurtulur dağların garipliğinden,
Tadarım zenginin! necipliğinden! ..

Bir gün kuzu sattı, diğer gün oğlak,
Cebi para gördü. “Oh! ... Pek de sıcak”
Bu arada kurda verdi sus payı...
Kuyruk, işkembe, baş, dört de ayağı
Koyunları güttü! türkü çağrarak
Rahat rahat yattı, döşek yumuşak

İlkbahar, yaz, geçti, güz gelip çattı,
Köylünün kafada şimşekler çaktı
Sürüyü saymaya dama girince
Koç, kuzu nerede? Şaştı hal nice?
Çobanda yalanın bini bir para
Kanıp gitti hemen benim fukara

Akıllandı sanma, bizim köylümüz,
Herkesi kendince bilir: Tertemiz!
Cebinde ne varsa yine sürüye
Verdi de çobana sundu hediye!
Oysa yaşananlar farklı değildi.
Çoban afiyetle sürüyü yedi.

“‘Benim köylüm sormaz, anlamaz, bilmez”
Çobanda zihniyet yerleşmiş bir kez
Köylüyse çıkardı onu çok haklı
Kullanmadı asla düşünme hakkı
Övündü hep “Benim dağ, benim sürü
Lakin,
Çobanı seçmeyi bilmedi köylü...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Daha Ötesi Var mı?
Bugün bahar kondu avuçlarıma;
Açtı kara bağrını toprak;
Bir tohum uç verdi göğü yırtarak.
Saldı bütün evrene tomurcuklarını
Sığmadı kabına...
Daha ötesi var mı?

Bugün bir kartal kondu avuçlarıma;
Ne yüksekten uçuyordu,
Ne haşin bakıyordu...
Bir serçe kadar heyecanlı, munis
Çırpındı, küçüldü avuçlarımda
Daha ötesi var mı?

Bugün bir su damlası düştü avuçlarıma
Can kattı çürüyen yüreğime
Çatlak dudaklarımdan gönül kaleme
Açtı yollarını çıkmazlarımın.
Umut var eden yarınlarımın,
Mutluluğun,
Neşenin,
Heyecanın...
Daha ötesi var mı?

Bugün dağlar döküldü avuçlarıma;
Yok oldu mesafeler.
Duyabildim sesini sevdiğimin
“ Seni seviyorum “ diyişini..

Sizde duydunuz mu?
“ SENİ SEVİYORUM “dedi sevdiğim
Daha ötesi var mı?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Demiyor
Daha ay başında yükselir figan
Hani bağladığın maaş demiyor.
Kemikler toplansa etmez bir kürdan,
Kemiksiz dil bile su,aş demiyor

Rakıyı götürür, sanırsın ayran.
İçer içer de kendine ayyaş demiyor.
Karısı artırır dişten tırnaktan,
Paramı pul etti oynaş demiyor.

Seven sevgiliye halin sormadan,
Gel olalım sarmaş dolaş demiyor.
Tilkiler elinde olmuşuz tavşan,
Gitti kulak, yeter tıraş demiyor.

Kendinden çekinir olmuş da insan
Hiç kimse kimseye sırdaş demiyor
Kırgız,Özbek,Çuvaş...Hepsi aynı kan
Birbirlerine hiç soydaş demiyor.

Kirli çamaşırla doludur her yan
Toplayamaz bunu faraş demiyor.
Devlete,vekile (lokmayı yutan)
Bir el uzanıp da yavaş demiyor.

Dil aynı, din aynı bölünmüş vatan
Gardaş gardaşına “gardaş” demiyor.
Dört bir yandan öte sarmış da düşman,
Benimdir; İstanbul, Maraş demiyor.

Eller Mars’a çıktı o hala yayan
Alimi ilmine marş marş demiyor
Değerleri yitti,kalmadı izan
Yok mu kurtaracak bir baş demiyor

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Derininden Çıktı Hüzün
Hazan mevsimine takıldı kaldı ömrüm
Ağaçlar gibi çıplak kaldı düşlerim.
Derininden çıktı hüzün.
Yüreğimde,
Tam ortasında raks etmekte

Bahara özlemin hüznüdür bu
Yaşamak istediğim
Ama, hiç yaşayamadığım
Geç kalınmış saatler hazanın ortasında
Bir mum gibi erimekte

Şimdi kuru gazel gibi ömrüm
Toprakla harmanı beklemekte
Umutlar solgun resimler arkasında
Solup gitmekte
Derininden çıktı hüzün
Yüreğimde,
Tam ortasında raks etmekte

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Diskoda
Vurgunu yemiş gençlik ha bre debelenmekte
Gerçek, atından inmiş hayalde sürünmekte

Güya dem vuruyor göbeğine eğlencenin,
Öyle bir eğlence ki; selâsı cenazenin

Barmenin eşliğinde kusuyorlar zehiri
Viran kulübelerin zavallı varisleri

Bedenler yalpalıyor, ruhlar ise kirlenmiş
Güzelliğin, mertliğin zırhları zedelenmiş.

Patlatmış beyinleri baterinin sopası
Çelik olsa işlemez doğruluğun yasası

Uyuşturucu,kumar, fuhuş, içki... hepsi sek
Hayat orada başlar, biter; düm-te-ka-düm-tek

İyiliğe atılmış hançer olmuş bu gençlik
Bir millet çöküşünde bu ne bir son ne de ilk!

Hep yanlış vagonlarda istasyonlar aranmış
Bu yanlış yolculukta ufukları kapanmış

Yok mu bir aklı selim? Göstersin doğru yolu
Bir parçacık ışık sal ey! Şefkat İstasyonu…

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Düşer
Deşme; deşilmesin gönül çıbanı,
Dillere dökülür söz olur düşer.
Düşme; sonra dersin dost, gardaş hani
Tekmeler sırtına gürz olur düşer.

Verme; alamazsan saptan samanı,
Derme; değil ise hasat zamanı,
Yakma; pire için koca yorganı,
Cebinin içine köz olur düşer.

Sorma; duyacaksan dilde yalanı,
Bakma; göreceksen onca talanı,
Gitme; olacaksan artta kalanı,
Nalları üstüne toz olur düşer.

Alma; satamazsan ilim irfanı,
Yazma; sileceksen sende olanı,
Sokma; vatanına acem,yabanı,
O yaban ırzına ırz olur düşer.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Düştü
Dün, güneşe bulut düştü
Göğe figan,
Toprağa bayram düştü

Sol yanımdan can,
Sağ yanımdan yar düştü.
Görünmeyen ellere bir ak güvercin düştü.

Düştü ah! Hayat düştü…
Bahtıma eyvah düştü…
Beni acıya koydu, kendi sefaya düştü.

Renkler onunla gitti, sesler onunla yitti…
Zaman, mekân benden koptu;
Cennete cennet düştü

Alındı bütün varım
Bana yitikler düştü
Gamımın tellerinden feleğe cümbüş düştü

Rangor
01-02-2009, 05:28 PM
sağol güzelmiş ;)

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Düşünceler
Umutsuz uyanışın, umarsız uçuşları
Uzlet uçurumuna ucun ucun ilerler
Ufalanır uzuvlar, utanır uryanından
Urbasından uçlanınca ulvi düşünceler...

Uğrayınca uslara uğrular, ucubeler,
Uğuldar ufuklarda uçuşan kelimeler
Ustalar uşağını uyarırsa uygunca
Uslanır; urganın ucunda düşünceler...

Usullü,usturuplu ve de uslu uçmalı
Umursuz ukalalık unutturur hedefi.
Usulca, usanmadan uğraşmalı ummanla
Utkuya ululaştırır uhrevi düşünceler.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:28 PM
Düzeltene Helal Olsun
Nerede göz, nerde kulak,
İkisine girmiş budak,
Maddeler manadan uzak
Düzeltene helal olsun

Laflarımız kucak kucak
Mana seçsen zordur bulmak
İyi söze değmez dudak
Söyletene helal olsun

İş yaparız savsak savsak
Etler mundar, murdar yamak
Bir hamakta kırk beş aylak
Ayıltana helal olsun

Ustasından kopuk çırak
Hurafeye sardı merak
Öz örtüldü Batıl hortlak
Düzeltene helal olsun

Toprak çorak, iklim kurak
Ektik buğday biçtik burçak
Açlıktan boş kaldı kundak
Diriltene helal olsun

Etrafımız doldu pasak
Köşe bucak gizli tuzak
Zalim merdi etti korkak
Alp ölene helal olsun

Şekte zuhur etti ahlak,
Ar soyundu, doğru çıplak
Hesap soran; hali muğlak
Bildirene helal olsun

Adres şaşmış; çıkmaz sokak
Keçi çıkmış, peşte oğlak,
Cevap ister en son durak,
Verenlere helal olsun.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:29 PM
Efendim
Gül yağıyla yıkanmış çıkarıldık sabaha,
Ham iplikler şeklinde yatırıldık tezgâha,
Olduk ya ipek atlas ya da kıldan bir çuha
Kader der de geçeriz şükrederiz efendim.

İlk çığlık son hıçkırık arasında panikler,
Dinmeyen acılarla bitmeyen komiklikler,
Maskeli palyaçoyla doluşmuş bütün sirkler
Şerri hayra katıp ta zikrederiz efendim.

Petnide ot yok ama yüklüdür yine kısrak
Sağa sola eğile uzamaz oldu kavak
At, avrat, silah orda er bekler kullanacak
Elbet bir gün bizlerde fikrederiz efendim

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:29 PM
Eylül'üm Hep Böyle Boynu Bükük Mü Kalacak
Hazandan birkaç kırıntı kaldı ellerimde
Kışı çıkarır mıyım bilmem
Ağırlığı çökerse üstüme
Çürütür mü kalan son yapraklarımı?
Ben kara toprağın fidanıyım
Beyazına alışır mı gözlerim?
Ayazlar keser mi ellerimi?
Tutamaz mıyım?
Kaldıramaz mıyım ayağa Nisan' ımı?
Tekrar kapımı çalmaz mı bahar?
Eğilmez mi akasyalar sevdamın üstüne?
Kış uykusundan kaldırmaz mı aşkımı
Beyaz güvercinler?
Yoksa,
Geçti mi? …
Heyhat!
Bitti mi?
Beni hazana taşıyan tomurcuklar
Eylül'üm hep böyle boynu bükük mü kalacak?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:29 PM
*******
Kapanınca gündüze ışıl ışıl bir perde
Buluruz kendimizi masallar ülkesinde.

Gündüzün yorgunluğu bir tarafa atılır
Bütün dertler kederler yıldızlara satılır.

Uyku salıncağında ruhumuz sakinleşir
Son uykuda bu kadar tatlı mı? Acep nedir?

Gecenin denizinde gün dingin, zaman durgun
Çıplak ruhla dalarsak asla yemeyiz vurgun.

Düşlere taç olur ay,buket olur yıldızlar
Gündüz düşler silinir... Güneşin içi sızlar.

Utansın *******e “kara” diyen utansın
Toprağa da “ kara” der yatağıdır elmasın

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:29 PM
******* Düşüm Süsler
Biraz su, biraz hava,
Birkaç kutu hediye,
Ayçöreği de alıp
Uzansak ay dedeye

Öğrensek ondan bir bir
Dünyanın sırlarını,
Okusak kitabından
Tarih satırlarını.

Yanından ayrılırken
Gönlümüz hüzün dolu.
Sarsa bizi neşeyle
Halley le Samanyolu.

Merih’i, Jüpiter’i
Toplasak sağı solu.
Venüs’ü çember edip
Yapsak bir uzay turu.

Gökkuşağı ipimiz,
Yıldızlar misketimiz,
Körebe, saklambaçta
Güneş olsa ebemiz...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:29 PM
Gel Öp Şimdi
Seni öpmek istiyorum
Demiştin ya; bir zamanlar
Gel öp şimdi

O zamanlar diyemezdim;
Uzatamazdım kollarımı sana,
Hasretinle titrerdim.

Demir giysilerle sarılmıştı tenim,
Demir yumruklarla ezilmişti beynim,
Değil seni öpmek;
Bakamazdım göğe güneşimiz aynı diye...
Ben yıllarca demir perdelerle örtüldüm

Senden başka kimse duymadı vah-ımı.
Çalmışlardı
Duygularımı,
Emeklerimi...
Açılmazdı ellerim duaya
Unutturmuşlardı Allah’ımı

Ağlıyordu Asya’n
Azer,Özbek,Kazak,Hakasya’n
Ben senin tarihindim,dilindim
Sen kızıl elma takmıştın adımı
Ben kızıl bıçaklarla dilindim

Şimdi silkindim
Kırdım duygularımın kelepçelerini
Gel öp şimdi
İhtişamınla
Öfkenle
Kininle
Özleminle öp beni.
Açık sana yatağım
Kollarım açık
Göğsüm pek
Sevişelim sonsuza dek
Sana Alparslanlar,Fatihler doğurayım

Kızıl Elma açılsın bayrak bayrak
Trakya,Musul,Kerkük ağlıyor bak
Öpmeye gidelim.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:29 PM
Giderken
Ateş böceğiydi dünya,
Aldandın hep ışığına.
Biliyordun gidecektin
Ne topladın azığına

Yarenlerin, cümbüş, sazın
Sarayların, muhafızın,
Mezarında toprak komaz
Tapındığın oğlun, kızın.

Sana bir tek imandı dost,
Sen sermedin ona bir post,
Son nefeste açtın kucak,
Gelmediyse arama kast.

Götürdüğün beş metre bez,
Bez üstünde ip istemez.
Beyhudeydi dünya çaban,
Çürüyen ten öte geçmez.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Gidiyorum
Ne yeri ne zamanı
Bir kara sevda
Gönlüme karalar çaldı.
Üşüdüm, tutuşurken yüreğim
Düştüm,
Savruldum,
Tutunamadım sana, titredi ellerim,

Umut yoksunu bakışların değdikçe göz bebeklerime
Bir akrep halkası gibi çizildi aşkın önüme
Kırıldı cesaretim,
Parçalandı,
Ufaldı hayallerim,
Tökezledim
Doğrulamadım yaşamın çizgisinde,
Bari zehrini sun da içeyim.

Yalvardım Allah’a, günler ******* boyu
Yarap, sen kurtar beni, bu ateşten,
Sen kurtar daha günü gelmemiş cehennemden,
Her halde bir suçum vardı ki kabul ettiremedim.
Gönlümde sakinliği yer ettiremedim
Coştu kahrolası,
Coştu içi kuruyası,
Baş edemedim...

Bir ufak nazardı istediğim
Bir ufak söz
Bir ufak gülüş
Buz dağısın, ne güneş ne gün yüzü görmüş
Nerden buldun beni, nerden çıktın karşıma,
Almışım herhalde bir yerlerden beddua,

Bana yar olmayacaksın biliyorum
Biliyorum buzların söndürmeyecek içimi,
Ben yangın olmuşum, yangın ben,
Gidiyorum.
bir kıvılcım düşürdüm ellerine.
mahşerde birlikte yanalım diye

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Gidiyorum,
Gidiyorum,
Açık kaldı iki kirpik arası...
Gözüm; bir tarafta sıratları aşıyor..
Diğer yanda Saniyeler koca ömrü taşıyor
Yaşadıklarım...
Yaşayamadıklarım....
Yaşayacaklarım...
Kabına sığmayan nefes;
Son çığlıklarını atıyor geçici mekanında
Ve bir nurlu el
İndiriyor ömür perdesini gözlerimin üstüne,
Zaman yok oluyor saatin ibresinde...
Kainatın ufkundan aşarken ruhum
Üç damla yaş üstünde eğleniyordu torunum..

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Gitme
“Giderim giderimde yolum yan gelir
Ah ettikçe de yüreğimden kan gelir”

Sanma ki bu türkü burada biter
Daha acılı ağıtlar yakarsın gurbet ellerde.
Tören gitmemiş,dilin yetmemiş …o yerde
Anlatamadığın derdinle kavrulur için.
Sorular birikir dilinde
Neden.....?
Niçin.......?

Gözünde tüter; mor dağların körpe kuzuları,
İncirleşmiş karların arasından boy veren kiraz dalları,
Sevdaları koklarsın buram buram
Dostlukları,
Köyünü, damını, ağılını...
Özlersin...
Sözler düğümlenir boğazında
Söversin fazla açılmış umutlarına
Göz kapakların perde olurken yaşlarına
Anılar tazelenir türkü sıcaklığında

Hani, ava çıkardık seninle
Kuş değil,tavşan değildi meramımız
Kurşun atıp derde, kedere,
Hayaller serperdik göğe,yere.
Topraktan damımız olsun ak sıvalı,
Bir lokma ekmeğimiz
Kadınımız olsun al fistanlı,
Oğulumuz,kızanımız
İşte bunlardı bütün avımız.

Giderdik Zeki’nin kahvesine
Bir pişti atardık çerezine.
Bir sigara tüttürürdük çeşme başında
Dünyası küçük, gönlü büyük kızla.
Al ver ederdik bir toka bir ayna

Yunaklara sinerdik gizli gizli
Seyrederdik ak tenli al benizli kızları.
Yiyince sırtımıza tokaçları
Gülistanda şakıyan bülbüllere benzerdik.

Kör Ali güm güm vurunca davula
İsmail “Misket”i çalardı zurnada
Çekerdik halayları,
Kurardık sofraları,
Yorardık sağdıçları,sazları,
Çalardık tavukları kazları,
Yakardık kınaları,
Alırdık gelinleri...
Köyün bir başka olur düğünleri”

Yeter ki tene değmesin bir çöp,
Tek bir vücut olur o kadar nüfus.
Ağıtlar yakılır, dualar yükselir.
İyi günde,kötü günde
Köy hep bizimledir

Şehirde kim tutar senin elinden
İzdihamda yalnızlıkla boğuşursun.
Git ileri,gel geri
İtile, kakıla
Bir bakarsın,kendine de garip olmuşsun…

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Göç Yollarında
(Kosova'ya)
GÖÇ YOLLARINDA

Haçlar kazma olmuş,
Putlar kürek.
Yağmura dur diyorlar.
Denize bit...
Ektiler toprağa binlerce şehit.
Sürdüler yollara;
Genç, yaşlı, çoluk,çocuk...
Analar gördüm,
Göç yollarında...

Sürüldüler topraklarından analar.
Ne üstlerinde hırka,
Ne azıklarında su...
Kanlı kundak, kanlı duvak, ellerinde mendil...
Düğümlenmiş öfkeler boğazlara bir bir...
Neresi varacakları menzil...?
Naçar analar gördüm,
Göç yollarında...

Kavurur sıcak...
Kavurur soğuk...
Gölgeler hayallerle titreşir.
Nefesler boğuk,
Bakışlar donuk,
Ölüm soğuk,
Donmuş yürekler memleket feryadıyla
Çatlak dudaklardan kevser tadıyla
Bir türkü dökülür,
Göç yollarında...

“Mermi süngü değil canımı yakan
Bu gidiş canımdan eyledi beni
Vatandan, bayraktan, eşten, oğuldan
Sürülüş canımdan eyledi beni

Yüreğimde hasret kavrulur nidem
Bırakın yangına küllere gidem

Aç, susuz, uykusuz bellidir halim
İmanımdan başka yok hiç tesellim
Avcılardan kaçan avlar misalim
Bu kaçış canımdan eyledi beni

Yüreğimde hasret kavrulur nidem
Bırakın yangına küllere gidem

Yaşattı yıllardır beni zelilce
Yok böyle eziyet böyle işkence
Yavrum kundağında bakar melülce
Bu bakış canımdan eyledi beni

Yüreğimde hasret kavrulur nidem
Bırakın yangına küllere gidem

Selvi ormanında karanfil ıslak
Huzursuz selviler,huzursuz toprak
Özgürlük olmadan şehitlik yasak
Bu yatış canımdan eyledi beni

Yüreğimde hasret kavrulur nidem
Bırakın yangına küllere gidem”

Kalmamış ne serde ne tende takat
Arkadan kurşun yağıyor
Önde dağlar tokat
Kalmazdı bu kıyımdan tek bir can
Fakat...
Analar gördüm
Göç yollarında
Yüreğinde vatan
Elinde kur’an
Can verir...
Sürülür...
Sürünür de mahşere dek
Vermez imanından bir tek
Hicretten beri,
Göç yollarında

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Gurbet
Günler dönerken düne
Eksiliyor hergün vücudumdan bin hücre
Yığılıyor önümde tarumar
Her saniyesi okkalı bir şamar
Değdikçe kanıyor her bir yerim
Taşıyamıyor beni evler... sokaklar...
Üstüme yıkılan kalabalıklar
Taşıyamadığım özlemler gibi

Zemheri soğukları işliyor yüreğime
Ne iş, ne güç istiyor canım
Kasveti çöküyor içime tozlu odaların
Üşüyorum
Ne merhametle saran anam...
Ne muhabbetle okşayan yar...
Henüz aklı ermeyen çocuklarım beni unutmaktalar.
Ah! ... anam...
Bu gurbetin;
Ne dini, ne imanı var...

Dün mektup aldım karımdan
Özlemden gayrı her şeyden yoksun
Yazmış:
“ “Gurbet boynumu büktü” diyorsun,
Gel diyorum gelmiyorsun
İstemiyorum sırmalı entari,
Cilalı iskarpin...
Onlar yüreğimi ısıtamaz ki....”

Yürekler büyük...
Yürekler kocaman sevdalar sığdırıyor içine
Ama şu cılız vücuduyla ben
Sığamadım köyüme...
Ekmek, aş cebe dar gelince
Gurbet göründü iyice...
Yaktı içimi..
Yaktı ince... ince...

Gurbet...
Gurbet: Emek nankörü
Gurbet: Acının dölü
Gurbet: Hasretle ortak
Katlediyor ömürü...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Gül ile Bülbül
Rüzgâr, yağmur, sel değdi.
Gülşende gül eğildi.
Bir devrik saltanatı andırıyordu duruşu,
Ne cezbinden eser vardı,
Ne efsunkâr kokuşu.
Sormadı.,
Sorgulamadı,
Büzüldü, kaldı yerinde,
Çabalamadı.
Yalnız dikenleriyle yırtıyordu etrafı...

Bir gün bir bülbül
Geldi bu mahzun gülün yanına.
Gül almasa da dalına,
O yine;
Merakla kondu.
Halini hatırını sordu,
Söyletemedi.
Bin bir muziplikler,
Bin bir şaklabanlıklar yaptı,
Güldüremedi.
Güneş demir attı güftesine,
Ay düştü bestesine,
Tüm sesler dinledi de şarkılarını
Bir güle dinletemedi.
Bilinmeyen yerlerden,
Bilinmeyen mucizeler getirdi,
Eğletemedi.
Ne yapsa ne etse bu küskünlüğü
Bir türlü silemedi.
Yoruldu...
Usandı...
Sonunda o da oradan ayrıldı.

Gül işte o zaman hatasını anladı.
Büsbütün kasıldı,
Büsbütün soldu.
Bir mevsimlik ömründe
Görüp göreceği buydu...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Hasretim Sana Şehir
“ Kostantiniyye mutlak fethedilecektir.
Onu fetheden komutan ne güzel komutan,
Onu fetheden asker ne güzel askerdir ”
*
Söz nurlu, söz muştulu, pusulası cennetin.
Kim olmazdı neferi sorgusuz kıyametin?
Uğrunda atılacak her adım kutsal idi,
Şehitlik mecburiyet, gazilik ikbal idi.
Bu yüzden nice canlar toplandı sur önünde
Şühedâ duadaydı, olmak için düğünde
Yürüdü akın akın Eyyüp...Bayezit... Fatih,
Hedeflerinde cennet, gönüllerinde fetih
Ne taş ne çamur büktü o güçlü bilekleri,
Ne telaşlı şeytanlar ürküttü yürekleri.
“ Ya Bizans beni alır ya ben onu.”diyerek;
Çağlara yön verdiler cenk gömleği giyerek.
Zafere yürüdüler, evliyalar önderdi.
Hazreti Musa gelip Fatih’e elin verdi,
Deniz boşa bekledi, dağlarda yüzdü gemi.
Gülbank göğü titretti, tekbirler gülle gibi
Ulubatlıya ölüm; sanki düğün bayramdı...
Bayrak şehre sunulan cennetten bir selamdı.
Bizans hiç görmemişti, böyle cengaverleri
Birlikte kutladılar bu mübarek zaferi
Haçlıların aksine, gelenler pek de mertti
Halk çiğnedi serpuşu; sarığa güller serpti
Boğazın sularıyla yıkandı, paklandı ruh,
İmanın süzgecinden geçip duruldu güruh.
Yedi tepe ufkundan güneş bir başka doğdu,
Hilâl yerinden çıkıp kalpleri nura boğdu.
Gelin parmağı gibi minareler, açıp yol,
Semaya seslendiler “ İşte budur İslambol”
*
İslambol: cennetin dünyaya vuran şavkı,
Gören secdeye varır, minnetle anar Hakk’ı.
Yıldızlar huşu ile eğilir şehre doğru
Nüvesine almaya göğe yükselen nuru
Yıldız yerde, ay kalpte, cezbeden bir zarâfet...
Arzdan arşa uzanan ilahi bir keramet.
Alem gördü mü acep; böyle bir ihtişamı?
Ne Roma’sı, Bizans’ı, ne Bağdat’ı ne Şam’ı.
İstanbul, üç kıtanın boğazında gerdanlık,
Tüm şehirlere nispet övmüş, yaratmış Hâlık
Çırpınır Karadeniz, çağıldaşır Marmara,
Birleşir sükun ile İstanbul’un koynunda.
Mehtap suyla öpüşür, su, kürekte nidalar
Sultanın yazmasında oya gibi adalar
Haliç; şehrin göğsüne sokulmuş, şefkat arar,
Kıskanır güneş onu kızıllığıyla sarar.
Boğaz, kuğu boynunu uzatır Marmara’ya.
Rum’un,Sırp’ın, Moskof’un özlemleri buraya.
Haklılar; nasıl böyle bir cevher terk edilir?
Doymayan ömürlerin gözünde kalan şehir.
Her taşından bir tarih sökün eder, dirilir.
Sokakta külhanbeyi, sarayda sultan, vezir
Topkapı, Dolmabahçe, Yıldız, Çırağan, Hıdiv
Kaç hüznü, kaç sevinci, sakladılar kim bilir?
Kanat çırpar martıyla; ölümsüz aşklar orda,
Kızkulesi’nde masum, Küçüksu’da hovarda
Sadâbâd mutlu, mesut, nihaventten çalar saz,
Faytonlarda göz kırpıp yürek hoplatır dilbaz
Kapalı Çarşı, Mısır, kubbelerle münhasır
Bir ucu tarih kokar, diğeriyse muâsır..
İstanbul, adaletin, hoşgörünün yatağı,
Kırk bir çeşit milletin sığındığı otağı,
Öyle bir belde ki o, canlara devâ gibi,
Ordan dem almayanın, günleri hevâ gibi
Yedi tepe, yedi renk, yansıyan hoş sedadır,
İstanbul yüreklerde koskoca bir sevdadır.
*
Öyle bir sevda ki o; taşındığı yürek dar
Umut hüzne sarılmış, şehir gibi tarumar
Öyle bir şehir ki o; devlet içinde devlet
Dinlenmek için şimdi; uykuya etti avdet
Evlerin avlusunda kokmaz oldu leylaklar
Feraceden sıyrıldı, çıplak kaldı sokaklar.
Yerebatan’ın suyu üstünden çekilince,
Yılan saçlı Medusa geziniyor haince,
Al yüzlü Ayasofya; durur mahzun, mükedder,
Böyle ruhsuz bir duruş olmamalı mukadder
Çeşmeler ona keza; suskun bülbüller gibi,
Bıraksan ağlayacak “ Nerde saltanat devri”,
Sadâbâd kayıkları oldu birer heyulâ,
Denizin suyu hırçın, balığı küskün suya.
Bir yanda Koca Sinan, bir yanda gecekondu,
İhtişam ve sefalet ikileminin yurdu.
Zekat, zevk aleminin kafeslerinde mahkum,
Eğleşir “ Laila ” da, söylenişi bile Rum.
Kanlıca’da yoğurt ye, Eminönü’nde balık,
Yok başka dinlendiren, boğuyor kalabalık.
Piyerloti’den bakan karşılaşmaz özüyle,
Şehir sanki sarılmış amerikan beziyle.
Sağda; cami, külliye, solda; türbe, yatır var
Üstte yabancı müzik, altta; disko, kafe, bar,
Binalar yükseliyor yeri göğü yırtarak,
İçlerinde yalnızlık, feryat, figan ve nifak.
Üç başlı ejderhanın başı kopalı beri,
Akrebin kıskacında şehrin güvercinleri.
İstanbul! .. At, göğsünden küflü, süfli hayatı,
Kurtarmaz Yedikule, Hazerfen’in kanadı
Atiyi aydınlatan mazinle övün, fakat;
Ey! İstanbul, yok sende dününe hiç sadakat
Uyan; kaybolmakta gün, Ay batıyor, Güneş yok.....
Silkin rehavetinden, sana göz koyanlar çok.
Davul zurna çalınsın, köse vursun mehteran.
Medeniyetlere koş, özünden hiç kopmadan.
Vurgunum, sevdalıyım, hasretim sana şehir,
Gülün çardakta solgun,lâleni kim devşirir?
Coşkun akar nehirler, durgun su içilir mi?
Rahmet yüklü İstanbul, senden vazgeçilir mi?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Hatıralar
Yaşanmış saatlerin ağırlığı üstümde
Saniyeler ömrümün süresini siliyor.
Bıraktım yakasını, aşka, meşke küstüm de
Hatıralar canımın mihengini biliyor

Sarsıyor ta... kökünden; ruhum ne gök, ne yerde
Yaralı kuşlar gibi yol alıyor seferde
Önümde bilinmezlik, arkam puslu seherde
Hatıralar acıyla ahengini biliyor.

Raks ediyor beynimde, her biri bir azrail
sunuyor bin vecd ile her katresinde zehir
Öldürüp ondurmuyor,öyle gaddar ki kafir
O da dem alacağı zenginini biliyor

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:30 PM
Hokkabaz
Bir kravat, bir melon,parlaksa makosenler,
Kendini aydın sanıp kaş kaldırıp laf ezer...

Dilinde pelesenktir Eros,Zeus... ne us-sa
Oğuz,Uygur,Manas’ı bilmiyor bari sussa

Romüs Romülüs kurdu masasındaki puttur
Asena’ya Bozkurt a köpek der der de ulur

İngilizce..Almanca... konuşur hep tarzanca
İsa’yı sorsan bilmez, haç asılı boyunca...

Kendi dini, kültürü: “ilkel, gerici, yobaz”
Mihrabını şaşırmış dış mihraklı hokkabaz

Sözüm yalnız ona değil ipinden tutanlara
Bir “Entel”lik! ..uğruna zokayı yutanlara

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Hüsran
Hüsran hüsran yine hüsran
Gün doğmuyor hiç geceme
Keder hüzün, ağıt, figan
Yüreğimde durmuş ceme

Ben mi yalan el mi yalan
Tutunduğum dal mı yalan
Bilemedim hayat yaman
Boşa çektim kürek dem e

Pişmanlıklar göğü sardı,
Bırakmayan hicap, ardı
Arkamdan hep vuran yardı
Yiye yiye oldum seme

Kurudu yaş, donuk didem,
Sustu dilim, etmez sitem
İtibarsız namı nidem
Neme lazım bu can neme

Yol ver Çalap yol ver gidem
Sanma, daha hor cehennem
Bana burdan gitmek elzem
Kaçtı zaman gelmez geme

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
İki Bin'e Giderken Hali Vaziyet
Daha çocuk doğarken
Ağladı, dedi: medet.
Sütü kesik memeden,
Süt yerine emdi dert.
Açlık kasıp kavurdu
Uzak kaldı saadet
Ne saygı,sevgi kaldı
Ne de şefkat,merhamet
Her evde yaşanıyor
Buna benzer bir vahşet
İsyanlardan fışkırdı;
Terö, zulüm,eziyet

Kendi küpü peşinde
Bilmiyor ki hükümet.
Bir lokmacık yetimin
Vebali ona töhmet
Daha yetmiyor gibi
Bağırır şirret şirret
“Ben yolumu tutayım,
Sen biraz daha sabret”
Arap saçına döndü
Geçim denilen illet
Haramlar şaha kalktı
Ortalık doldu namert

Dertler bir bir çökünce
Başlara devlet devlet
Durma, koş sağa sola
“Derdimi n’olur hallet”
Bu zamanda bu işler
Olursa hemen hayret
Bürokratik engeller
Sana bir artı hiddet
Yasalar oynaklaştı
Terazi tartar zimmet
Başka kime gidilir?
Nerde kaldı adalet?

Küfürler baskın çıktı
Gidiyor elden vahdet.
Ezanlara sus dendi
Kesildi dine bilet
Türk,Kürt; dinli,dinsiz
Ve aşiret aşiret
Bölündük; parça parça
Düşman diline lezzet.
Baktı içten çöküyor
Hal; güveçte pişmiş et
Komşumuz palikarya
Oldu füzeyle roket.

Bir arık yüz,et ve but
Olursa kime kısmet
Servetle dolsun diye
Kapıyı açtı şehvet
Namusa koy bir nokta
Çıkarına olur bent
Gördü para geliyor
Fistanı giydi Bülent

Ey! Büyük Allah’ım
Revamıdır bu diyet
Ecel vakti gelmeden
Tadılmaz ölüm elbet
Uyan! .. Fatih torunu!
Uyan! .. ey şanlı millet!
Bir damla kanın kalsa
Tarihinden al kuvvet
Kurtuluşa çağrıdır
Bir parçacık hidayet
Sana ölüm haramdır
İçmez isen şahadet
Bu karanlığa güneş
Doğacak bir gün elbet
Eğme kaldır başını
2000’e bir el et

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Kadınlar Kahvesi
Kahve önünde durdum “Aydın Kadın Kahvesi”
Merak ettim de daldım.Acaba neyin nesi?
Modern koltuk, masalar, her tarafta lüks sesi
Gece gözlüğü taksan görmezsin mum gölgesi
Dersin satışa çıkmış, sakatatlar ortada
Örtememiş karayı yüzlerdeki cila da
Masada küllük,okey; dillerde dedi kodu
Bu Aydınlar Kahvesi! aydınlatacak yurdu

Bedenler donup kaldı, kirpikler setler ördü,
Yürekler isyan etti...Acep gözler ne gördü?
Örtüm, boyunlarında sanki bir yağlı sicim
Sonra alaylı sesler “Ne istiyorsun cicim? ”
Ne isteyebilirdim hoyrat insan ininde
Hayallerim çiğnendi Mozart’ın eşliğinde
Ruhum fırtınalarda duygular med-cezirde
Ne işim vardı benim günün yittiği yerde

Aydınlık; ilimlerin yayacağı ışıktır
Ne bez ile kapanır ne çıplaktan feyz alır
Aydınlık için beyne sahip olmak gerekir
Giysi teni kapatır beyini fosil fikir

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Kar Yanıyor
Kar düşüyor bacalardan içeri,
Döne Kız ellerini ovuyor
Yarı sönmüş bir ocağın başında,
Son model arabaların,
köşklerin sıcaklığında,

Kar giriyor kırık camdan içeri
Döne, oturmuş pöstekisine
Külleri savuruyor
Kuştüyü yastıklarda
Pahalı oyuncaklarla

Kar geliyor anasının getirdiği tezeklerin üstünde
“Ne güzel anam var” diyor usulca,
Giydiriyor anasını,
Allı pulluca

Kar yağıyor iki belik üstüne
Ayağında tor lastik,
Üstünde yamalı hırka
Saçılıyor konfetiler
Fındık, fıstık,lokumla

Karlar tül tül, apak,
Umutları gibi
Sığmıyor... küçücük yüreğine
Ellerinde mor halkalar
Kirpiklerinde kristaller,
Mor salkımlı üzümler kristal tabaklarda

Kar yanıyor
Hayallerinin sıcağında

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Kır Çiçeği
Hazan ortasında bir kır çiçeği
Şaşırmış yolunu, bahar mı arar?
Bilmiyor mu acep açtığı bu yer
Görmediği baharın düşünü kurar.

Uyanırken alem uykuda mıydın?
Şaşırtan ne idi seni bu kadar?
Sarıdaki hüzün, hüzünde veda,
Vedada hasret mi, hasrette bahar?

Hazan mevsiminde gün çabuk biter.
Ayrıl buralardan geçmeden vakit.
Renkler tomurcuklar kısaca hayat
Bekler seni orda mevsimine git

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Kırk Satır mı İstersin Kırk Katır mı
Yalnızlığım oynaşıyor gönül yatağımda,
Bir ince çağıltıyla akıyor göz pınarımdan,
Yıkanıyor hatıraların tozu,
Kahpe bir silah gibi yüreğimin ortasından
Vuruyor.

Nedir bu içime sığdıramadığım
Doluya koyamadığım,
Boşa alamadığım,
Korktuğum,
İncindiğim,
Sevdiğimi diyemediğim,
Tutunamadığım ellerde kaldı yüreğim

İşte, bir kuş çırpınıyor penceremde
Yalnızlığıma bir küçük resim.
Usulca sıralıyorum bir kaç güzel söz,
Yavaşça açıyorum pencereyi
Ürkütmeyim istiyorum yüreğini..
Hı..! Benim ki de iş mi?
Korktu yalnızlığımdan,
Yalnızlığına gitti.

Türkülerle coşsun diyorum sazım,
Oynak havalar söyleyim, efkarım dağılsın.
Notalar,
Güfteler,
Sazın üstünde oynaşan teller,
Bulamadım bir tane içimi aysın
Hepsi de hasrete ediyor ver yansın
Oyy.. Ozanlar... Oyy...!
Eliniz kurusun,
Diliniz yansın...

Teselliler arıyorum
Gün dar
Gece uzun
Bir de ortasında uyanmak var kabusun...
“Kırk satır mı istersin kırk katır mı? ”
Yalnızlık mı? ... yaşam mı? ...
Korkuyorum...

Geçmiş, gelecek...
Çırpınıyor göğsümde
Çırpındıkça vuruyorum dibe.
Bilmiyorum,
Ben miyim nasipsiz
Yoksa hayat mı beyhude...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Korkuyorum
Beklenen nedir ki
Bir yudum sevgi
Ya da bir avuç toprak mı?
Örter mi ikisinden biri yüreğimdeki çırpınışları?
Susar mı deli gönlüm susturup figanları?
Hangisi alıp götürür beni yüce dağın kardelenlerine?
Hangisi dönüştürür beni güle düşmüş şebneme…?

Sevgi her zaman bana karşı cimri davrandı
Koparamadım bir türlü payıma düşeni
Topraksa her an hazır,
Açmış kucağını bekliyor beni

Lakin korkuyorum
Ya orada da, kuru bir ayazın üşüttüğü dal olursam…
Buzları çözülmezse hayallerimin
Dualarım ermezse yerine
Anlatamazsam halimi
Bu kadar yangını varken yüreğimin
Hala ateşe atarlarsa beni

Korkuyorum,
Korkum;
Yok olmaktan değil
Varlığım zaten yokluklarla cebelleşiyor…
Hayat bir boşluğun içinde beni bilinmezlere çekiyor…
Nedir ki beni oraya götüren kuvvet
Yokluğun kefesi dolu
Varlığım bütünüyle mücerret

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Kumar
Dönüyor,
Dönüyor,
Numaralar dönüyor...
Bir rulet ibresinin ucunda nefesim
Tıkır
Tıkır
Numaralar Dönüyor...
Tıkır
Tıkır
Hasan’ımın beşiği
Hasan
Hasta
Numaralar dönüyor...
Doktor...
İlaç...
Paralar...
Numaralar...
Tıkır
Tıkır
Beşik
Numaralar
Paralar,
Dönüyor,
Hasan’ıma ölüm yakışmıyor! ..

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Küheylan
KÜHEYLAN

Renklerin cazibesi,
Gecenin gizi,
Hainin eli,
Çenginin dili,
Albeniler...gel beriler...
Kırk tebessüm; kırk hançerle, kırk yerinden vurdu sırtından
Gündüzün cümbüşünde sürünmekte küheylan

Neden geldi? Niye var?
Aklının ermediği sorgular...
Kağıtlar, kalemler,
Bir birini tutmayan kelimeler, deyimler
Yazarlar... Çizerler...
Ne yazarlar...? Ne çizerler...?
Daha anlamadan cim-den dal-dan
Laf kalabalığında boğuldu lafazan

Gülün rayihası,
Bülbülün yası,
Çeldi aklını,
Kaldı tası
Dudağında mey damlası,
Hele bir de oynak olunca yosması...
Giydi urbasını kızılca kıyametin
Kalmadı gözlerde zerresi haysiyetin
Öyle bir aldandı ki seraptan öte
Çatladı dudakları el ayak öpe öpe
İmalar, serzenişler,
Bakışlar, kaçışlar, yalvarışlar durmadan
Boğuldu güllerin dikeninde kan revan

Yordu yollar, yordu yıllar
Bir küheylandı, oldu davar
Sürüler içinde sessiz,bizar
Koştu...
Koştu yılmadan
Dörtnal, tırıs, rahvan
Ve
Üç tahtalık sal üstünde kaldı küheylan

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Kürtaj
Sular yanıyor,
Dağlar depreşiyor da
Saçak saçak buzlar sarkıyor vicdanlardan.
Anam,
Babam,
Ve işte o adam
Bekliyor.
Elinde neşteri,
Zorla mı geldim ki?
Zorla gönderiyorsunuz gerisin geri.
Ben daha doğmamış bebek,
Daha dokunmamış has ipek,
Ahım...
Ahım ki! ..
Mahşerde bitecek...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:31 PM
Maniler
Sana geldi koşu ile
Tut orucun huşu ile
Seni ben hep böyle sevdim
başındaki poşu ile

İki kaşık bitti sahur
Kalmadı mı evde bulgur?
Mahmur mahmur gezme canan
Git güzelce sofrayı kur

Sahur iftar arasında
Tatlı, ekşi, tuzlu ya da
Acı olsun hiç fark etmez
Lakin cebim parasında

Yedim içtim tıka basa
Baklavalar samsa samsa
Ne yapardım acep bilmem
Şu teravih de olmasa

Bir çırpıda geçti zaman
Demedik hiç aman aman
Şimdi oruç tutmayanlar
Bizden fazla eder bayram

Bayramlarda tat mı kaldı! ...
Yoksa bir tek ad mı kaldı
Tatil yeri doldu taştı
Dedemde murat mı kaldı

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Mehmedim
Yirmi dediğinde o yağız oğlan,
Bir celp geldi.Dedi; bekliyor vatan
Bin bir sevinç, gurur, bin bir heyecan
Göğsünde kabardı, taştı da geçti.

Haber aldığında o gül goncesi
Neşenin, heycanın burkuldu sesi
Bir seher vaktinde veda busesi
Dudaklar yüreği yaktı da geçti.

Davullar çalarken Estergon Marşı
Ananın,babanın dimdikti başı,
Eller öpülürken tek bir gözyaşı,
Yanaklar üstünden kaydı da geçti.

Mehmet’im olmuştu tığ gibi asker
Anasıydı sancak,yariydi mavzer
Gözünde tütse yar, tütse o seher
Güneşi sehere örttü de geçti

Mehmet’e emanet boy boy serhatler
Gece gündüz demez nöbette bekler
Bir hain kurşun ki...Yine bir seher
Kalbinden içeri deldi de geçti

Azrail kıymadı canın almaya
Götürdü Mehmet’i arş-ı alaya
Melekler nurunda durup semaya,
Şehit Listesi’ne yazdı da geçti,

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Münevver Abla
Bir Münevver Abla var bitişikte oturur
Sohbette yarenlikte asla üstüne yoktur.

Biraz alçakça boyu sanırsın gül fidanı
Dışı gibi içi de güllerin gülistanı.

Şuh meşrep görünüyor; açıkta göğüs göbek
Kapalıdır arsıza olsa da öbek öbek

Belli çok gönülleri yakmış bu afet-i can
Hatta iki deftere olmuş imzayı atan

İlkinde bulamamış aradığı sevgiyi
Kucağında bebekle dönmüş gerisin geri

Ah! Be Münevver Abla olur mu yine hata
İmza hiç atılır mı? Bu adamla hayata

Er dediğin er olur namus ondan sorulur
Bu nasıl bir adamsa; kapı gösterir durur.

Gece gündüz demeden kavganın bini para
Uçuşuyor eşyalar balkondan sokaklara

Hayat şevki kırılmış, olmuş halinden bedbin,
Derdini dinlemekten komşular hayli bezgin.

Hiçbir ışık gelmiyor anası ocağından
Nasıl kurtulacak bu vahşetin kucağından

İnşallah bir gün onu görmeyiz sokaklarda
Ya da adı olmayan o taşsız yataklarda

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Ne Olur Çağır Beni
Sana bunları neden yazıyorum bilmiyorum
Aslında sen biliyorsun; yüreğimin hangi fırtınaya yelken açtığını,
Bir durgun su özlemiyle kaç liman yokladığımı.
Sen biliyorsun;
Arayışlar içindeyken seni zamanın bir yerinde yakaladığımı
Yine zamanın bir yerinde elimden su gibi akıp gittiğini,
Ve giderken bende bıraktığın o melüm firkatı biliyorsun

Seninle bir saniye,
Bir dakika,
Bir saat,
Belki bir asırdı birlikteliğimiz.
Ama bunun ne zaman farkındaydı….
Ne biz…
Ne güneş doğuyordu üstümüze
Ne gün batıyordu …
Biz nefessiz içiyorduk birbirimizi
Sessiz…
Sakin…
Derinden….

Yaşadık seninle zamanın bir yerini
Yaşadık, doyamadan, bıkmadan
Lakin … zaman….
O aptal tik tak larını yaparken
Nasıl oldu…
Ne oldu bilmiyorum
Hangi yelkovan, hangi akrep dişlerini geçirdi aşkımıza
Ve seni benden koparıp attı sonsuzluğa

Tek başına,
Elimde kalan eşyaların,
Şiirlerin,
Hatıraların üstünde
Gözümün yaşıyla tek başıma kaldım
Sensiz,
Sessiz,
Çaresiz,

Özlüyorum seni…
Fark etmez yer, gök..
Fark etmez zaman..
Senle kanat çırpmak istiyorum o sonsuzlukta
Ne olur çağır beni…

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Neden
Güneş bize küstü mü baba,
Ay neden gülümsemiyor?
Bu nasıl gece, bitmiyor;
Neden kül renkli bulutlarla kaplı her yan?
Arkadaşlarım, okulum...
Göremiyorum.
Neden yollar bıçak sırtı gibi?
Yürüyemiyorum.
Hiç kırmızı yağmur olur mu baba?

Kutlama mı var bir yerlerde?
Havai fişekler tepemizde
Nerede mutluluk şarkıları,
Çocuk sesleri? ..
Neden, yalnızca feryat yükseliyor dillerden?
Kuşlar, böceklerde kaçtı bahçelerden

İnsanlar neden silahla oynuyorlar,
Vurulanlar neden hiç doğrulmuyorlar,
Neden onların tankları kocaman benim ki küçük?
Baba, bende kocaman tank istiyorum.
Oyun bahçemizi de doldurdular;
Demir, ağır toplarla
Oynayamıyorum! ..

Neden sularımız tuzlu,ekmeğimiz acı,
Ablam neden şarkı söylüyor…acı acı?
Annem ağlamakta
Abim dönmedi.
O kadar uzaklarda mı çikolatacı?

Biliyorum baba,
Bir şeyler oluyor insanlara
Kimi doğum kimi ecel sancısı içinde.
Hiç ortasını yaşamak yok hayatın;
Ama bir gerçek var ki ortada
O da
Ben…
Ben ne olacağım? ...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Nene Lazım
Nene lazım para senin,
Haram lokma yutar iken.
Tilki kürkü seni boğar,
Civciv öksüz yatar iken.

Nene lazım ilim senin
“İlim kendin bilmek” ise,
Dön inine orda ilmet
Atam maymun demek ise

Nene lazım namus senin
Uçkur bağın kopuk ise;
Boş kafayla dolu ağız
Edep ahlak nutuk ise;

Nene lazım iman senin
Sen paraya kul olmuşsun.
Yalan, dolan, inkar sende
Üç paralık pul olmuşsun.

Nene lazım vatan senin
Sen batının has kuluyken
Pişman olmak neye yarar
Haç sırtında sokuluyken

Nene lazım bayrak senin
O poponu örter iken
Bir gün pişman olacaksın
Hilal göğe döner iken

Nene lazım millet senin
Tekme tokat döver iken
Boğulursun vebalinde
Tarihine söver iken

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Nerdesin?
Daha dün, şaşkın şaşkın
Nereye geldim diye bakınırken,
Gözlerinle buluşmuştu gözlerim
Bir ışık salmıştın içime
Demiştin ki: “buraya konuk olarak geldin.
Tekrar döneceksin.
Ben; sana yardım etmekle görevlendirildim
Annemden öğrendiklerimi sana öğreteceğim”

Buruşuk tenimin üstünde dolaştıkça ellerin
Cennette gibiydim
İremin ferahlığıydı çarpan yüzüme
Altından geçen ırmakların şırıltısıydı sesin,
Hiç tadılmamış meyvelerin tadındaydı sütün
Cennet annelerin ayağı altında diyorlardı
Sen cennettin

Bir gülün goncası kadar narin,
Bir kaya gibi sert,
Karıncayı incitmeyecek kadar merhametli,
Bir aslan kadar cesur
Yunus gibi aşık
Mecnun kadar maşuk
Alimdin, muallimdin
Sevgiydin muhabbettin
Sabırdın, selamettin
Umuttun, dosttun
Yardın, yarendin
Sen anneydin.

Ve bir gün ansızın çekip gittin
Beni ayakta tutan senin öğrettiklerin
Ancak;
Bir çocuk gülümsüyor bana
Bir küçücük göz bakıyor sağa, sola
Buruşuk elleriyle öyle tutmuş ki ellerimi, bırakmıyor.
Çok heyecanlıyım anne
Korkuyorum
Acaba ışık salabilecek miyim onun yüreğine?
Nerdesin? .

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Nerdesin?
Girmediğim sokak,
Çalmadığım kapı kalmadı koca şehirde
Her önüme gelene seni sordum dilim kuruyana kadar
Dağ, taş yoruldu; ayak izimin yükünden
Çoktan aştım ben çoktan aklın çizgisinden.
Nerdesin?

Düşüncem firari
Kelimem mesnetsiz
Savruk bakışlarım yırtıyor her bir yeri
“Mahallenin delisi” diyorlar artık bana,
Bohçasından çıkmamış küfürlerle taşlıyorlar bedenimi
Nerdesin?

Ne rüzgâr ferahlatıyor gönlümü?
Ne azgın dalgasına takıldığım sular.
Çıksam mı? Diyorum; göğün yedinci katına
İnsem mi? Yedi kat yerin dibine
Bilmiyorum,
Mecnun’un çölünde durakladı ömrüm
Nerdesin?

Bu kaçıncı kış sensiz geçen,
Zemheriymiş,
Kar yolları kapatmış,
Herkes sıcak sobasının başında
Koyun koyuna yatmaktaymış…
Ben; sensizliğin halkasında eriyorum.
Kavruk soğukların ayazında terliyorum.
Duygularım yalın ayak,
Darmadağın sürdürüyor arayışlarını
Kar yakıyor ayaklarımı.
Nerdesin?

Bilsem ki yaşıyorsun…
Bilsem ki soluğun karışmış rüzgârlara,
Fark etmez başka gülizardan gül toplamışsın,
Fark etmez gündüzü sen almışsın, ******* bana kalmış
İnan sevdiğim üzülmem,
İnan kar yakmaz, çöl üşütmez,
Bahar ellerimde kavrulmaz o zaman
İstersen ben görmeyeyim eller söylesin yaşadığını
Koparıp veririm yüreğimi parça parça
Her yıldıza, her ağaca, her kuşa,
Müjdem olur.
Nerdesin?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Nineden Mektup Var
Benim doğduğum yerde yaşardık hep asude
Yürekler büyük büyük,küçük küçük evlerde

Kulaklara ezanlar okunurdu doğarken
Bizde secde ederdik anam namaz kılarken

Top gümbür gümbürderken iftarları açardık
Bayram namazlarına babam ile koşardık

İlk ders besmele çektik ak yaşmaklar içinde
Yaşmak zeka örtmedi koştuk ilim peşinde

Gün bildik,gece bildik dinin hazzına erdik
Kur’an’ın efsununda filiz filiz yeşerdik.

Büyüğe saygı vardı,küçüklere de sevgi
Mutluluk pınarından içerdik köylü kentli

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Nineye Cevap
Köyünde güzellikler çoktan yaşamış hasat
Minik evler oldu kat,yürekler doldu fesat

İçkilerle kutlandık, ezan sayıldı batıl
Ana parti, pokerde; çocuk, doğuştan atıl

Geçti besmele nine,İngilizce masada
Kur’an’ın rafta kaldı,tesettürün yasada

O kandil günlerinde kandiller hep yanarda
Bizim kandiller söndü diskolarda barlarda.

Şehrin gürültüsünden topun boğuldu sesi
Ne çıkar patlasa da,oruç etmeden nefsi

Bayramlarda tatil var sevinci yaşanılır
Ya bir deniz kıyısı ya ormana kaçılır

Kim kimi tanıyor ki sevgi saygı göstersin
Çıkıp gelsen köyüne ”Bu köy benim mi? ”dersin

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
O, Geçmişime Geleceğime Yayılan Işık
Ben kapı arkalarında gizli kapalı büyütülmüş,
Ya da töreleri tarafından öldürülmüş,
Mekke’nin karanlık günlerinde yükselen feryattım.
Babam tarafından çizilmişti mukadderatım.
“Toprakla örtülecek şeytan”
Anamın yüreğinde figandım.

Korkuyordum.
Beni kurtaracak Hübel miydi?
Lat mıydı? Manat mıydı?

İbrahim’in Allah’ı
Oydu beni koruyacak:
Onda bulacaktım felâhı
O ki; bir gün elçisini gönderip
Zulmü kovacaktı

Ve işte o gün, bu gün,
Bu gün; bir başka titriyor ruhum,
Bir başka diriliyor vücudum.
Kurtuluyorum kara *******in bağrından..
Nasipleniyorum o ilahi nurdan...
Bu gün; benim yeniden doğduğum gün
Bu gün; alemle bir kutladığım düğün
Bu gün; o kutsal adaletin yeri silkeleyişi
Bu gün; masum ruhların göklere yükselişi.

Bu gün; güneş rükuda..
Ay secdede
Alem bir parlak ışıkla dirilmekte
Bu gün; kalplerin duruluşu
Bu gün; insanlığın yeniden varoluşu
Denizlerin birbiriyle buluşması
Doğanın bereketle kavuşması
Bu gün; insanlığın beraeti
Köleliğin bitti esareti
Ruhlar bu ışıkla temizlenmekte
Mecusilerin ateşleri sönmekte
Kisra Sarayı’nın kırıldı ayakları.
Telaşla titredi, yahudinin, hiristiyanın bacakları
Devrildi Kabede 360 put.
Aptal aptal bakıyor sanem, uzza,, lat, nusup
Müjdeler yağıyor göklerden birbir
“ Bu gelen son peygamber, bir başka peygamber gelmeyecektir”

Bir ak kuş sıvazladı Amine’nin sırtını
Beyaz bir kaseden içti ilahi şarabını
İşte o an nübüvvet nişanıyla girdi bir nur içeri
Öyle bir nur ki o, nurdan içeri.
Bütün mahluk, mahlukat, melekler selama durdu
Alem ezelden beri bu günü bekliyordu.

Doğmuştu; yaratılanların en güzeli,
Akılda, zekada en mükemmeli
Ondaydı ahlaklı ruhun en yükseği,
Hakikatın yakını, batılın uzağı.
Ahmed di, Mahmud du, Muhammed di
Allah’ın insanlığa bahşettiği hikmetti.
Gökte Allah övüyordu, yerde biz,
O ki; kurtuluş ümidimiz.

Yetimdi,
Öksüzdü,
Halime’nin sütüydü,
Hatice’nin, yarı, yardımcısıydı,
Kelamın özü, güllerin hasıydı.
Müjdeydi, mucizeydi, bilinendi, bilmeceydi
O benim güvencemdi.

Hıra’nın beklemesi son buldu
Sözler toplandı bir kelimede
“ İkrâ” dedi Cebrail
Okudu.
Okudu o mükerrem
Okudu;
Hetice,
Zeyd,
Ali,
Okudu sevenleri
Okudu,” Cennet yolum” diyenleri

Artık nebiydi, Allah’ın elçisiydi,
Barışın güvercini,
Dinlerin kelepçesiydi.
Sevginin, Arapçası, Türkçesi, Halepçesiydi.
Benim peygamberimdi.

Mekke’de çoban,
Bedir’de, Uhud’da, Hendek’de kahraman,
Medine’de kalpleri ziyalandıran bir cevherdi.

Çobandı,
Komutandı,
Öğrenen
Öğretmendı,
Sonsuzluğa açılan bahçede elimizden tutan
Anaydı,
Babaydı,
Sevdaydı,

Korkmuyorum artık;
O varken ruhuma düşmez karanlık.
O, geçmişime geleceğime yayılan ışık.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Ortasında
ORTASINDA

Bu gece suskunluk hakim
Yürekler,
Bülbül ağlamasında
Cem yapmıyor düşünceler
Beynin ortasında

Baş yok, ayak yalpa
Umutlar,
Gülün açmasında
Kar değiyor tenlere
Baharın ortasında

Sitem çok, çözüm yok
Kalemler,
Kavram karmaşasında
Zifiri karanlıklar
Kağıdın ortasında

Eğri, doğru
can,
Yaşama telaşında
Musallalar kuruluyor
Hayatın ortasında

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:32 PM
Ömer Dayı
Görmedi köy olalı böyle çetin bir zaman.
Gök yerlerde ağlıyor, yer göklerde toz duman.
Sanki sur’a üflenmiş ortalık darmadağın.
Korkudan sesi kesik nefesin vaveylânın.
Sığınmışlar evlere insanlar titrek,ürkek
Yürek güm güm atıyor tavan çöktü çökecek.

Evlerden çıt çıkmıyor,dışarısı karanlık
Yalnız bir evde telâş, kapı baca aralık.
O ev yıllardan beri hasret idi çocuğa,
O gece kavuşuldu beklenilen oğula.
Evde bayram havası, dışarıda göz yaşı.
Gök biliyordu sanki yaşanacak savaşı.

Adına Ömer dendi soyuna çeksin diye.
Adak kurbanlarını dağıttılar köylüye
Büyüttüler bebeği gül bebek, narin bebek
Lakin yedisindeyken etmiştiler terk-ü terk

Sarmak için küçücük yürekteki yarayı
El attılar çocuğa el,komşu,amca,dayı
Olmak istediler hep onun kırık kanadı
Ama o masum gönül için için kanadı.

Seneler böyle geçti; bastı on sekizine
Yük olmayım diyordu amca ve teyzesine
Güç belâ buldu bir iş,iplik fabrikasında
Kazandı üç beş kuruş birikti kasasında

Makinenin başında tanıdı Akça kızı
Tattı cilveyi nazı, çaldırdı davul sazı
Mini mini bir dama soktular başlarını
Bal diyerek yediler soğandan aşlarını
Üç tomurcuk gül açtı morlu,allı,pembeli
Açılmış açılacak güllerin en güzeli
O küçücük yuvaya mutluluk, sevgi saçtı,
Kapıdan pencereden kahkaha doldu taştı.

Göz mü, nazar mı yoksa onun kaderi miydi?
Der iken bir kara yel bilinmez nerden esti
Büyük kızı Fadime daha on yedisinde
Düştü naçar bir derde..Gül yollandı cennete
Ortanca kızı Ayşe,boylanıp serpilince
Çok uzak diyarlardan gönül verdi bir gence
Gitti beyaz tüllerle, kor ekti yüreklere

Bu yorgun iki cana yar olmadı Ahmet’te
Okuyacağım diye oda gitti gurbete.
Gitti gitmesine de daldı zevk-i sefaya,
Okuyup ne olacak,ne gerekti cefaya.
Bir kaç kurdu, çakalı kendine yaren tuttu,
Büyük şehir sonunda onu da yedi yuttu.
Mektupların arkası bir bir kesiliyordu
Yazdığı son mektupta “ beni unut” diyordu.

Akça Ana ak saçın yoldu döktü önüne,
Ömer Dayı taş bastı o yanık yüreğine,
Zehroldu önlerinde ekmekleri aşları.
Yangını söndürmedi dökülen göz yaşları
Çok geçmeden Akça’nın göz yaşı hepten dindi.
O musallâ taşında bütün dertler silindi!
Cismi toprağa erdi, ruhu Ömer’le kaldı.
Ömer’in suskunluğu kaç figanı sakladı
Yine eller uzandı teselli için saf saf
Ortanca kızdan geldi kısacık bir telgraf
Ömer Dayı küskündü,Ömer Dayı suskunda
Gözleri sonsuzlukta…Aradığı sükundu

Günler ve aylar geçti, buzdandı saatleri
Birden bir sıcaklıkla titredi ilikleri
Baş ucunda bir güneş oğluydu umuduydu
“Affet sen babacığım,affet beni” diyordu
“Ateşin yaktığını, demirin sertliğini
Anladım; geç anladım dostların mertliğini…!
Şehrin neonlarının gizli karanlığını
Geç anladım ışığın sizlerle yandığını”

Gözler, eller, gönüller birbiriyle buluştu
O sönmüş yüreklerde kıvılcımlar tutuştu
Ömer Dayı yeniden doğuşu kutluyordu
Akça Ana uzaktan ona göz kırpıyordu.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:33 PM
Partilere Dair (1)
Balı eski bal değil,petekler yapaylaştı
Ana arı ölünce oğulun işi şaştı.
Sokmadığı kalmadı ne ayaktı, ne baştı

Var git oğul var git; gir çıktığın kovana
Balını istemeyiz hasret koyma yavana

Oklar ki bu milleti altı yerden kuşattı
Ok yayından çıkınca masumlara da battı.
Laiklik diye diye dini imanı sattı

Var git okçu var git; kır okunu sadakta
Önce kendin laik ol,sonra ara sokakta

Ne idüğü belirsiz bir kır attı bozlaştı.
Çiftesi pek uzundu yiyen feleğin şaştı
Ne sap,ne çöp bıraktı terkinde doldu taştı

Var git krat var git; dön geldiğin yerine
Yediğin yeter gayri,yat gerine gerine

Dokuz meşale bize umut oldu mut oldu
Tez söndü karanlıklar mesken oldu yurt oldu
Ne oldu ki Bozkurtlar düze indi kurt oldu
Var git bozkurt senden Asena’da utandı
Hilaller şöyle dursun,güneş bile karardı.

Din kisvesi altında çıktı o şer meydana
Dinin şerle işi ne? …Maksadı başka yana
Teraziler dayanmaz bunca yalan dolana

Var git hoca bir başın on takkeyi ne yapa?
Refahından vazgeçtik muhtacız Fatiha’ya

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:33 PM
Partilere Dair (2)
Vaatlerine kanıp cilalanmış yaftanın
Eteğinden sarıldık melek sanıp şeytanın

Meğer üstü kalaymış, altı paslı teneke
İnsafların üstünde yok imiş hiç hareke

Vicdanlar cebe inmiş,insaflar yağlı sicim
Köşk ona,koltuk ona,bana bir yırtık cecim

Tüy tüy indi üstüme oldu kurşun çuvalı
Onu eliyle besler bir kısım andavallı

Bilmezler mi ki bunlar şahin değil akbaba
Mazlumların üstünde yapıyor ramba rumba

Etsin ama yeter ki konuşsun dilim dinim
Aç olmaya razıyım gitmesin hürriyetim.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:33 PM
Partilere dair (3)
Vatanımın bağrında iktidarın hançeri,
Boy vermez oldu filiz ne ileri ne geri.
Ekerim biçerim havasında muhalefet,
Filizler yeşertecek serveri olsa bari.

Ev köye ters,köy şehre çizmedik doğru yolu
Göz bağlı, ayak bağlı bilmedik sağı solu
Kendimizi kaybettik siyaset çıkmazında
Hak yolunu şaşırdı pusulamızın kolu.

Tava kara,sap kara, tutan eller kapkara
Yenilmez aşlar verip yutturmakta Ankara
Ne yapsın nere gitsin öyle şaşkın ki millet,
Dağıldık parça parça, ufuklarımız kara

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:33 PM
Pazar, Gül ve Hasretim
Bu gün pazar
Bir gül tutuşturmuştum eline hatırlar mısın?
Yine bir Pazar,
Bir güle bakmıştım, bir sana,
Bir güle, bir sana.
Sen güzelliğini yansıtırken cihana
Gül, boyun bükmüştü hasedinden
Doğrulamamıştı bir daha.
Vermiştik gülü,
Daha aşkı tanımayan, küçücük bir kıza

Bu gün Pazar
Odamda; o günlerden kalma kurumuş bir gül var
Nakış nakış hasretin sinmiş üstüne,
Ciğerime,
Dilime,
Bir ince hastalığın pençesinde kaldım.
Kan tüküremiyorum, gül üzülür diye...

Bu gün Pazar,
Demet demet güller uçuşuyor caddelerde
Sevgililer muhabbette,
Bense burada,
Bu köhne evde
Küfredeceğim; geçmişime, geleceğime..
Edemiyorum...
Gülün olduğu yerde

Bu gün Pazar
Islık çalıyor kapı,
Titriyor kolu.
Ocağımdaki demlikte bir serenat mahmurluğu...
İçtiğim çay,
Örtündüğüm yorgan,
Üzerimde aşk yorgunluğu
Günü ayaz kesmiş
Kar değiyor kanıma
Birde,
Hasretin soğukluğu

Bu gün pazar
Dışarıda kar
İçimde efkar
Uzaklara taşıyor beni kaldırımlar
Gidiyorum
Küfredeceğim,
Ağlayacağım,
Kan tüküreceğim yerlere...
Elimde kurumuş bir gül var.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:33 PM
Rüya
Dün seni gördüm rüyamda;
Huzmeler yağıyordu başın üstüne.
Gök yükseldikçe yükseliyor,
Sen büyüyordun alabildiğine.
Kolların oluşuverdi birden;
Birken iki,
İkiyken yedi.
Biri aklımı çeldi,
Yaktı tenimi biri.
Gönlümde geziniyordu bir diğeri.
Her dokunuşunda
Kesiyordu hayatla ölüm arasındaki ipleri.
Biri hayata bağlarken beni,
Diğeri siliyordu gerçekleri.
Biriyle de tutuyordun sevgiyi.
Ne vefasızlığı vardı,
Ne aldatılmışlığı,
Ne de aşkı örten bir yığın sebep
Ancak;
Birini saklamıştın arkana,
O uyandırdı beni düşlerimi yırtarak.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:33 PM
Sana Gül Uzatan Bir Gençlik Var
Çanakkale’nin bağrına sokulurken hançer
Dilinde tek bir seda; 'Allahüekber'
Dedi:
“ Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber”
Bin öldü, bin dirildi de
Gömdürmedi tarihe bir tek asker

Feryatlar söz oldu dilinde,
Yetimler köz,
Bülbülleri susturdu, kendi tuttu matemi
Akıttıp içine yaşları gizli gizli
Dedi: “ Hani bu yurdun sahipleri”

Dolaştı adım adım,
Nasır tuttu kalemi,
Sildi gönüllerdeki umutsuzluk pasını.
Nasrullah Camii'nden arşa değerken sesi,
Öpmek için Mehmet’i
Gökten ecdatlar indi..

Dalgalandı bayrağım, dualarıyla
Boğamadı imanı tek dişli canavar.
Hürriyet ışığında yükselirken vatan
Düştü kubbemize ilahi bir nur gibi istikbâl

Ey! Akif bilki; ne sana ne ırkına yok izmihlâl
Kazılacaksın yüreklere,gönüller zikrettikçe 'İstiklâl'
Ne olur durma küskün.
Sevgin yüreklere dar..
Bak, hilâlin altında
Sana gül uzatan bir gençlik var

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:33 PM
Seni Beklerken
Seni beklerken gülüm sanki beş duyum,
Bütün bildiklerinden soyunup kaldı.
Heyecan fırtınasında kalan her uzvum,
Vuslat direklerinden tutunup kaldı.

Zaman hamalı saat her gün everken
Bugün sırtındakiler taşınmaz yüktü.
Kollarım seni hemen sarmak isterken,
Geciktiren gemiye, yollara küstü.

01/06/1998

Perdeyi açıp açıp savurdum kaç kez,
Eşyalar yükün çekti benle beraber.
O boş yoldan geçseydi bir ses, bir nefes
Sen sanırdım canıma yüklenirdi fer

Yıllar,aylar,haftalar ve şimdide gün
Sayamadım dakika bir asır gibi
Bilirim vuslatınla verirsin sükun
O, meylerden dökülen bir fasıl gibi

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:34 PM
Sıla Yollarında
“Sıla sıla” diye düştüm yollara
Ayağım gidiyor,gönül“Dur”diyor.
Yıkılmış evleri, viran bağları,
Sıla hançer hançer yürek deliyor.

Kader atmış idi beni gurbete.
Bilirsiniz, hasret; bedel ölüme.
Ben ölmüştüm zaten bu ölüm niye?
Feryat edeceğim sesim yetmiyor.

Gurbette çekmedik ahlar mı kaldı.
Ellerden yemedik şamar mı kaldı.
Sıladan geriye ağyar mı kaldı?
Ha gurbet ha sıla hiç fark etmiyor.

Kimlerden sorayım nerede obam?
Nerde ak perçemli gül yüzlü anam?
Gardaşlarım bacım nerede babam?
Yarimi sormaya dilim ermiyor.

Vardım da önüme dikildi taşlar,
Dilleri lâl olmuş, suskun naaşlar,
Can suyudur diye döktümde yaşlar
Bir dal uzanıp ta saram demiyor.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:34 PM
Sokak Çocuğu
Bana “sokak çocuğusun”
Diyorlarmış ne yapayım?
Yoksa huzur,mutluluğun,
Evin varmış ne yapayım.

Ben koklarım baly-tiner
Ancak böyle gerçek yiter.
Onun evi misk-i amber,
Gül kokarmış ne yapayım.

Aşım zengin çöplüğünde
Çok şey vardır mönüsünde.
Mırnavsa pay üleşinde
Hak ararmış ne yapayım.

Vakıf dernek safsatası,
Boş laflarla dolar tası,
Köpeklerinin tasması,
Bin Dolarmış ne yapayım.

Yastığım taş yorganım yok,
Yaram kanar; saranım yok,
Yine de hiç isyanım yok,
Kaderimmiş ne yapayım.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:34 PM
Sorular
Üflenen bir nurum ben,
Galû-belâ’ nın bağrından çıka geldim.
Bir nutfenin düştüğü döl yatağı
Abdestsizken kirlendim

Daha gün doğmamıştı güne
Gecenin sessizliğine istemeden itildim...
Çığlığım yalarken duvarları
Soruyordum: “ Geldiğim yere nasıl dönerim”

Emekledim, süründüm,
Sordum dilim döndüğünce: “ Galû-belâ nerede”
Süslü oyuncaklarla, pandomimlerle oyaladılar beni
Dediler: “Kes sesini”

Hani benim de hoşuma gitmiyor değildi
Bulaşmıştı bir kez dünyanın tadı dudaklarıma
Sorularım değişti.

Nerde zevk?
Nerde heyecan?
Nerde para?
Karıştırdım iyiyi kötüyü yol ayrımlarında

Loş odaları seçtim,
Kıvrak rakkaselerin zevk pınarlarından içtim,
Yoldum güvercin kanatlarını,
Denizlere bıraktım balıkların kılçıklarını,
Bulutları yardım,
Yağmurları topladım,
Özünü sömürdüm toprağın.
Kazandım...
Kazandım...
Kazandıkça merhametin boğazını kopardım.

Şimdi yine emekliyorum
Galû-belâ görünüyor karşıda
Yine sorular birikiyor dilime.
Korkuyorum sormaya
“ Geleyim mi? ”

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:34 PM
Sözüm sana evdeş
Göz görür, nefs ister gem vurmak boşa
Niyetim kıskançlık değildir haşa,
Bil ki kader değil her gelen başa
Sözüm sana evdeş, boşarsan boşa
İster sev, ister kız, istersen öldür...

Komşumuz Şaziye, fingirdek haspa...
İki tille bacak üstünde sopa..
Gezer... Amerika, Asya, Avrupa
Benim eksik olmaz karnımda sıpa
Ona dur, buna sus geçti bu ömür

Hesabını bilip elin herifi
Şazişin yoluna bağladı cipi
Senin yosmalarda uhcurun ipi
Onlara baharsın, bizeyse tipi
Bilesin; haramla ömrün dürülür

Güzelmiş, çirkinmiş koymazsın sansür
Her gece birinde'Yarabbi şükür'
Benimse şalımdan gözüm görünür
“ Vay! baktın mahreme” basarsın mühür,
Vücut leke leke çürür de çürür...

Eller sürer devran.. Bana çile az
Kaçmak isterim de ar beni komaz
Çocuklar peşimde, bir yere sığmaz
Ölüm paklar beni.Ne zaman namaz?
Allah’ım ya öldür, ya biraz güldür

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Şair Olmak İstiyorum
İlerlemek adına, hasret kaldık barışa
Çıkarlar birbiriyle girdi yarış yarışa
Muhtacız merhamete, sevgiye,anlayışa
Bırakın,
Sevginin şiirinde mutluluğu tadayım.

Ovada gül, dağda ot boyun eğmiş talana
Damda kuzu,dalda kuş yenik düşmüş insana
Göğü deldik yetmedi hala devam ziyana
Bırakın,
Doğanın şiirine uçurtmamı salayım.

Dört bir yandan kuşattı avaz avaz popla caz
Nerede türküm şarkım,neden unutuldu saz?
Batıya uymak için kültüre de ektik saz,
Bırakın,
Annemin şiirinde özüme sarılayım

Hurafelere koştuk,dedik:Biz atladık çağ
Örümcek kafalarla ilimlere ördük ağ
Hak yolundan ayrıldık dinim ile koptu bağ
Bırakın,
Dinimin şiirinde doyası ağlayayım.

Karışmış dilimize hem Arapça hem Farsça
Cadde,meydan,sokaklar sanki frenkten parça
Dil sadeleşsin diye yapıldı uydurukça
Bırakın,
Dilimin şiirinde Türkçe’mle tanışayım

Neşenin, heyecanın,aşkın coşkusu şiir
Köroğlu’nun nidası,Yunus’un “Hu” su şiir
Savaşta düşmanımın yürek korkusu şiir
Bırakın,
Şiirin denizine şiirlerle dalayım

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Şapur Şupur Beni Öp,
A ile B İle başladı işler
Sardı etrafı bir sürü fişler...
Fokur fokur, Kıpır kıpır
Kaynayan bir sınıf olduk bizler
Bir türlü bir araya gelmedi cümlem
Yazımı beğenmiyor hiç öğretmen...
Yoksa ben aptal mıyım?
“Hadi paşam” diyorum aldırmıyor
Cümleler benden hep kaçıyor...
Başkaları ne yapıyor?
Çalışıyor...
Yoksa ben tembel miyim ha?
Yanına çağırdı öğretmenim.
Ulan tamam işte battık dedim,
Umarım yine benden yazmamı istemez.
Her gün aynı şey... anlatmakla bitmez
Gel dedi sinirle, gözleriyle yiye yiye
Eli mi tutup götürmez mi müdüre
O söyledi, müdür dinledi..
Bana göründü yerin dibi..
Ne yapıyorsun? Dedi müdür
Aklın başında mı?
Bizim kulak memesine kadar kızardı.
Yanına bir güzel şamar yakıştı
Yanağımda kırmızı güller açtı...
Aman müdürüm sakın yapma
Kodeste bulursun kendini sonra
Şapur şupur beni öp,
Çıtır çıtır notlar ver
Dayak acı ben tatlı
Sen öğrenci olmadın mı?
Hiç böyle olmamıştı uzun zamandır
Teneffüste sınıfa gelen babamdı..
- Ne yapıyon lan sen
- Hiçbir şey baba
-Niye çağırdılar beni okula? Tuuu gözüme görünme bir daha
Babadan dayak, müdürden dayak
Kelime çok, cümle çok, hece çok, harf çok
Sustuk sustuk, kustuk kustuk
Önümdeki fişler uçuştu
Uçuştu da aklımı da uçurttu
Hayal mi, gerçek mi, rüya mı, masal mı?
Okudum vallahi tutar mı,tutmaz mı?
Beş yıl bitti, şimdi orta okul
Lise, üniversite, bitince okul
Girecek cebime paralar pul pul
Şapur şupur beni öp,
Çıtır çıtır notlar ver
Dayak acı ben tatlı
Sen öğrenci olmadın mı?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Şiir
Şiirin ölçüsü değişti
Şairin düşüncesi
Mihenkler oynadı yerinden
Değerler saptı değerinden
Aşk zay oldu, maddenin kıskacında
Kağıdın rengi değişti
Kalemin dili

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Tarihçime İthaf
Tanışayım dedim tarihim ile,
Tarihim oradan sövüşür durur.
Yalanla yanlışla yıkanmış beynim.
Geçmiş gelecekle dövüşür durur.

Ey benim gözü kör kulağı sağır,
Tarihçim ne ile avunur durur,
Yazdığı kitabın ilmin altında
Rus’un,Çin’in hini görünür durur.

Atam Uygur kurdu ilk matbaayı,
Gutenberg’se pis pis övünür durur.
Avrupa gülerken kanatlarında,
Hazerfen Efendi dövünür durur.

Colomb’a mal olan şu yeni kıt a!
Boş değildi bunlar bilinir durur.
Sen kendi malına sahip çıkmazsan;
Ellerin adamı sevinir durur.

Daha nice keşfim,nice buluşum,
Yobaz kafalarla bürünür durur.
“Ellerin yükselttik payitahtını”
Tahtım viran oldu sürünür durur

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Toprak
Çiçek çiçek saçaklı evi oldu yağmurun,
Kah ovalı, kah dağlı dostu oldu ırmağın,
Biri aldı bin verdi canı oldu doğanın,
Bini de geri alan kara toprak değil mi?

Toprağı dost diyerek saran Aşık Veysel’in,
Nice kahramanların nice derviş,erenin
Üstünde destan yazıp canlarını verenin,
Örtündüğü al yorgan kara toprak değil mi?

Ne kazma yıktı onu ne de haşin zamanlar
Topraktan olduk diye bedeli oldu canlar
Aldı kızlar oğullar, aldı canlar cananlar
Hala gözü doymayan kara toprak değil mi?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Tükettik
“Mustafa Kemaller tükenmez” der şair
Tükettik nasıl tükenmezler?
Bedende ruhu tükettik
Ruhta inancı,
Sevdaları,
Ülküleri,
Mustafa Kemal’i

Mustafa Kemal’i tükettik
Mustafa Kemal’i
Dilimizde kaldı ne varsa ona dair.
Ezberledik sözlerini,
Devrimlerini,
İlkelerini....
Dudaklardan içeri geçmedi sözcük
Ağzımız da sakız oldu “Atatürk”
Tadına eren hani!

“Ne mutlu Türk’üm” dedi,
Türklüğümüzden utandık.
Hep “ İleri” dedi,
Biz daha yön bulmadık.
Taklitçilik,
Batıya özen,
Yitirdik ne varsa kendimizden
Eser yok demokrasiden
Cumhuriyetten
Krallar seçiyoruz bizi yöneten
Nerede ilim,nerede irfan, nerede fen! ..
Hepsine birer birer giydiriyoruz kefen
Yobazlaşan karanlıklarda kaldı ruhumuz
Aydınlığa perde çekti kızımız oğulumuz
Çanakkale’den,Kocatepe’den yükseliyor veballer.
“Ver oğul...!
Akıttığım kanın bedelini ver...”

Nerede yedi düvele baş kaldıracak kişi
Var mıdır doğuracak bir münevver dişi
Hengameden hengameye koşuyoruz durmadan
Kurtaracak bir güneş doğmuyor hiç Samsun’dan

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Ülkemin Mümtazları
Çal sazını tıngır mıngır,
Üç nota bil üç de satır,
Göbek çevir, gerdan kıvır,
Sahnelerin sultanısın
Sür sefanı, gör cefamı.

Belden aşşa ise fıkra
Sahne, perde, oda fora
Olsak ta hep alabora
Starların starısın
Dök içini, sök içimi.

Yalan dolan sana mahsus
Sen konuş dur, millet sus pus
Dolar marklar sende mahpus
Politika ustasısın
Çal cebine, dal cebime.

Kaleminle kara kara,
Yazsan, çizsen gözü kara.
Türkü ellere maskara
Eder isen edebisin
Gir tarihe,vah atiye.

İlimden irfandan çömez
Kafalardan ışık gelmez.
Hep sizlerden yedik tökez.
Bu milletin günahısın.
Hay ilmine, vay halime.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Yalnızlığım Büyüdü
İflah olmaz bir yalnızlıktı benimkisi,
Yağmur sonrası gül kokusu gibi sardın gönlümü,
Kokladıkça yalnızlığım büyüdü.

Karanlıklarımda salındın kandiller gibi.
Pervane oldum,
Seyyare oldum da etrafında
Cezbinden pey vermedin bir nebze bana.
Gururum kılıfından soyunup diz çöktü.

Okyanusta bir incisin erişemediğim,
Kurşuni göklerin güneşi.
Kara ettin günlerimi sevdan gibi.
Yüksekten dökülen suya döndüm.
Dağıldım...Savruldum...
Aşkın seline saldın ömrümü.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:35 PM
Yanı Başında
Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Bir prenses yaşarmış
Sırça saray içinde

Ah o kaşlar o gözler
Dili; balınan, şeker
Bu güzellik önünde
Eğilirmiş tüm beşer

Ama O, hep üzgünmüş
Al yanağı süzgünmüş
Düşüncesi hayatla
Ters düştükçe,döğünmüş

Kralsa deli,divane
Olmuş ama ne çare
Şifa can de, bulurmuş
Kızının bu haline

Kız dermiş “Atacığım”
Sanki bir boşluktayım
Kafamda bin bir soru
Çözülmez telaştayım”

Kral sonunda; bu işi
Çözer demiş,bir kişi
Hemen ferman çıkarmış
Çağırmış bilge kişi

Kız sormuş“Bilgeciğim
Bir kısır döngüdeyim
Bu çağda bu düzende
Ben nasıl güleceğim?

Sevgi Anka sırtında
Dostluk Kaf’ın ardında
İman hiç görünmüyor
Barış devin ağzında”

Bilge söylemiş kıza
“Sorunun cevabına
Kavuşursun kolayca
Erişirsen imana

Kaldır o göz perdeni
Tanı güzel dinini
Göreceksin her derdin
Odur ancak hekimi”

Kız alim, ulemayı
Nice bilgin dehayı
Toplamış etrafına
Sormuş arz-ı semayı

Kur’an dan dersin almış
Huzura aşka dalmış
Kralsa sevincinden
Ülkeye muştu salmış

Kız demiş babasına
“Geç tanıştım islamla
Aradığım huzura
Erdim onun nuruyla

Hasretse eğer dünya
Sevgi barış dostluğa
Kaf Dağı’nda arama
O,hep yanı başında

Öğrenince doğruyu
Kral çizmiş yolunu
Halkıyla bütünleşip
Açmış sağı solunu

Açılınca perdeler
Aydınlığı görmüşler
İnsanlar birer birer
Sevgiye yürümüşler

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Yedi Kat Mahfuz İçinde
YEDİ KAT MAHFUZ İÇİNDE

Kızıl bir alev düştü bağrımıza
Bükük kaldı boynu üç günlük yetimin
Mahzun oldu şehidim onu öyle görünce
Ruhlar dirildi
Melekler katında yüce

Siper oldular serhata,
Siper oldular canlara
Dar ettiler yolları
Benzettiler sırata

Kan düşürdüler toprağa
Canlar dirilsin diye
Kan saçtılar göğe
Ufuklar belirsin diye
Ay yıldızla bezediler her yeri
Yetimler umutla gülsün diye

“Bu can sizin,
Bu ufuk sizin,
Bu umut sizin,
Ve
Bunlar benim.
Ben bayrağım”
Diyerek sundular; yedi kat mahfuz içinde

Şimdi ben;
Sağdıramazken onu gönlüme incitirim diye,
Şimdi ben, ant içmişsem;
'Taşıyacağım onu ezelden ebede'
Sana hiç ezdirir miyim? Be kahpe...! ! !
Ezdirir miyim.? ....

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Yeter Gayri
İçimize girmiş bir kurt,
İman gitmiş, ilâhlar put.
Cahil kişner, alimse dut,
Şeytan bizi güder gayrı…

Türksün sana haram uyku
Silkin artık seher gayrı.

Sen yazmalı,sen top sakal
Bakar isen aptal aptal
Nalı yitmiş üç beş postal
Namusunu çiğner gayrı…

Tükürürler sana, tu…tu…
Rehaveti gönder gayrı.

Yasa uymaz dine örfe,
Haram doldu kantar küfe,
Namusa da koy tarife,
Bu iş böyle sürer gayrı…

Hokkabazlar kapı tuttu
Şu ipleri kopar gayrı.

Kurulmuş bir dar ağacı,
Asılan biz gardaş, bacı,
Bu mülk sana kalmaz hancı
Bir dil der ki yeter gayrı…

Düşman cenkte kuytu kuytu
Kalk yiğidim sefer gayrı.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Yıldızlarla Temaşa
Aydan sandal yapalım,
İkizlerden kürek
Dolaşalım yıldızları.

Soralım Küçükayı’ya,Büyükayı’ya
Nedir?
Toplu yaşamanın sırları

Yapalım gezegenler gibi
O nur etrafında
Semaları.

İsteyelim Yay Burcu’ndan oklarını
Yok edelim dünyadan
Savaşları.

Güneşten bir avuç ışık alıp
Serpelim genç yüreklere
Aydınlıkları.

Umutlarımız kaybolmasın
Sabah yıldızları gibi
Sarsın ufukları.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Yoksun
Kol geziyor hicranın damarlarımda.
Sukutun lal etti dudaklarımı.
Açılmıyor *******im gibi
Özledim sabahlarımı.

Ne anılar kaldı bende,
Ne bu günde bir dem.
Saçıldı dört bir yana günlerim param parça
Söndü arzularım toprağa düşerken tenin
Kaldım acıların en koyusunda

Nafile feryatların ortasında çaresiz
Saldırdım kaderin tokatlarına
Öptüm; sararmış gül benzi yanağından
Yetmedi gücüm gamzeleri açmaya

Yırtıyor boğazımı aldığım her nefes
Acıtıyor göğsümü yumru yumru sancılar…
Kaldım perişan, deli, divane…
İksirini yitirmiş canım ile ortada….

Yoksun,
Bunu kabullenebilir miyim? Bilmem…
Dokunabilir miyim hatıralarına?
Düşer mi bir nebze dilimden adın?
Merhem olur mu gözyaşlarım acıma

Bilmiyorum bir tanem…
Bilmiyorum nur tanem…
Yaşayabilir miyim?

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Yoruldum
Kırk beş yıllık bir yoldu han aradım durmadan
Boş odalar yok oldu intizardan yoruldum.
Kral çoktu, kul boldu adil değildi nizam
Kılavuzum tok oldu istismardan yoruldum.

Ne kanattı ne koldu beni sardı durmadan
Yar demiştim mar oldu aldanıştan yoruldum.
Gün açıldı gün soldu bana uymadı devran
Günüm dünden zor oldu karakıştan yoruldum.

Erlik mertlik kayboldu doğruluğa vefa boş
Hicap ettim zay oldu hakirlikten yoruldum.
Haydan gelen hay oldu bezirgana hava hoş
Pul göreli ay oldu fakirlikten yoruldum.

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Yürürüm
Aman demem tipilerde boralarda,
Buz tutmam ayazlarda,
Arınır ırmağında suyunda,
Gönlüm dolu,
Nefsim çıplak,
Lütfuna ermek için.
Yürürüm.

Saçılırım volkanlarla,
Depremlerde aşkınla dürülürüm.
Kaybolsam karanlık dehlizlerde
Tek ışık senin yolun,
Yürürüm.

Lâl olsa dilim konuşamasam,
Yüreğim haykırır senin aşkını.
Seni söyler,
Seni sesler,
Seni düşünürüm.
Nuruna ermek için
Yürürüm.

İnmeler inse her bir yerime
Yıldırımı yol ederim,
Şimşeği binek
Günden ebede zamanları geçerek,
Yolunda ölmek için
Yürürüm..

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Zaman Ellerime Ağlıyor
Zaman ellerime ağlıyor
Eriyor hiçliğin anlamsızlığında
Tiktaklar yol alıyor
Boşluğun ortasında

Bekliyor Güneşin doğumunu
Hangi ufuk kızarmakta?
Sağ, sol, ön, arka
Belirsizlikte dem vurmakta

Teselliler geçmişle oyalanmakta
Tebessümler hep onun üstüne
Nal sesleri bir yumuşak ahenkle
Geleceğe umut taşımakta

Kapatmış yolları
İn mi... cin mi... belli değil! ...
Korkular saldırıyor zamana…
Zaman kaçmakta

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Zennube
Odalar loş
Odalar nahoş
Birkaç kafa görünüyor köşelerde
Odalar gibi bihoş

Sazende; şarkı tutturmuş dilinde
Zennube oynar sazın ritminde
Kıvrılır dingin bir ahenk içinde
Kimsesizliğinde
Tazeliği
Bir içimliği
Mezelerde

Oynar Zennube
Gölgelerin keşmekeşliğinde
Ürkek,
Korkak,
Ah! Zennube
Ah!
Bal dökülende,
Yalanır parmak parmak...

GooD aNd EvıL
01-02-2009, 05:36 PM
Ziya Gökalp'e Mektup
“ Kızıl elma yok mu? Şüphesiz vardır
Fakat onun semti başka diyardır
Zemini mefkure, seması hayal
Bir gün gerçek,fakat şimdilik masal”

Geçti yarım asır ve de bir çeyrek
Hala değişmedi bu acı gerçek.
Kızıl elma yine masalda peri
Hayalden öteye geçmez ileri
Düşünceler yobaz, ülküler bitmiş.
Bahçeler tarumar, bahçevan yitmiş
Ağaç aşılanmış; dal budanmadan
Özü yok ederek hep şundan bundan
Ne hedef ne ülkü ne umut kalmış
İremin yerini dünyalık almış.
Kevser saçmaz olmuş, huriler küskün
Dün neydik ne olduk neyiz ki bugün
Önceleri Çinli, Hintli olmuşuz
Şimdi Amerika’nın has kuluyuz.

Cumhuriyet kurduk hoş bir şey ama..
Avrupa kral olmuş eli lokmamda
Hukukum Fransız,felsefem Yunan
Sonra da onlara diyoruz düşman
Onlar ki üstümde çalışır titiz
İblisin meyiyle ediyor vaftiz

'Türkçe yazanlarsa lügat paralar
Avrupa taklidi şeyler karalar
Hakiki ruhumuz safi dilimiz
Bağırır onlara bize geliniz”

Gelen yok giden yok söndü bu ocak
Acep bulunur mu bir gün yakacak?
Uydurukça lügat bön kafalarla
Hakiki ruh, saf dil olmuş maskara
Gerçek inzivada taklit revaçta
Ruhumuz hevada beden kıskaçta
Nefes almaz olmuş kültürüm,harsım
Başka dilden çalıp söylüyor sazım
Caddem sokağım bilmediğim tabir
Ben öz vatanımda oldum muhacir

“Unutmuş önceki elifbasını
İlim ve fendeki itilasını”

Geç elifbasını itilasını
Okuduk fenlere son selasını
Yirminci yüzyılın hayat çarkında
Anamız paradır; imanımız da...

İşte hocam sana anlattım halim
O çağdan bu çağa yok hiç değişim.
Kalbimin kör noktasında umutlar
Sıkışıp kaldılar bir ışık arar
İrfan ırmakları aksa Turan’a
Dönecek mi bir gün bilmem ummana
Madem ki hayaller olur hakikat
Ne zaman zincirler verir beraat
Bıktım beklemekten ne zaman vuslat
“Milli birliğe,dirliğe doğru”