Tam Sürümü Görüntüle : Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:35 PM
24 Saat
Sen gündüzsün ben gece seni arar dururum
Gölgene bakıp bakıp seni her gece karanlıklarda unuturum
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:36 PM
Ablamın Ellerinde Bir Çift Papatyadır O
Karantinaya alınmış ne varsa
Ne varsa bu dünya da
Yeryüzünün fersah kalbinde
Sicim sicim dokunmuşsa
Hani ilmek ilmek yaşamak
Ne varsa dokunuşlarda
Yani dokunmayışlarda
Karantina da aslında
Ne varsa duvarların arasında
Olsun söylesin kulağıma yaşam
Elleri köpük köpük buğulansın
Köyümün taş yollarında
Köyümün serin
Köyümün buz
Köyümün kış sularında yıkansın
Veremini atmak için üstünden..
Nicelerinin göbeğine oturmuşken insanlar
Etrafları tellerle örgülü
Dokunuşlar ölmüşken artık
Ablamın ellerinde ben
Ablamın ellerinde kışa hazırlık
Ben bir küf kokulu tezek
İlmek ilmek ilikleyerek
Köpüklerle gelip yayılan
Hani ‘satıl’ında bir tutam kenger
Sarı saçlarının uğultusu
İşte rüzgar beni sevmekte
Okşamakta tenimi gözlerinde..
Olsa da bomboş sayfalar önünde
Hani bilmediğin zamanların döngüsü
Eskiden düşünürdün ölüyü
Laçka kalmasın diye her şey
Bayatlamasın bir bulvar fırınında
Yeniler anlıktır kokusunda..
Şimdi böyle sürüp giderken yaşam
Böyle bildiğin
Belki hiç bilmediğin
Giderken akıbetinden sualsiz
İnce hastalığın kulağından ısırmak
Hani bir kedi köpek misali
Dişini göstermek yani
Gözlerinde büyürken ablamın
Sırtında bir çuval çalı çırpı
Ve köyümün tek su kaynağı
Boşken mercan maviliği gözlerimin
Taş evimin duvarları
Öbek öbek kertirilmiş
Bölük bölük ayrılmış
Yok olmuş, yokluğa karışmış…
Karantinaya ayrılmışsa da yüreğim
Nice dipçiklerle kanamıştır
Nicelerini devirmiştir savaş meydanlarında
Tandırın kör ateşinde ısıtılmışsa da
Öyle tel örgülere gelmez,gelemez
Gürül gürül akar hazneleri
Kelepçeler tutmaz bileklerini
Sarı saçlarında özgürlüktür
Mavi gözlerinde eşkıya
Öyle karantinaya gelmez, gelemez
Tutsa da yollarını nice soysuzlar
Nice bentlerle bağlansa da
Nice bentlerle yüreğimin suları
Öyle karantinaya gelmez,gelemez
Ablamın ellerinde bir çift papatyadır o…
15/01/2008
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:36 PM
Adımın Sende ki Yankısı
'sesimin sesindeki yankısının bir anlamı olmalı'
böyle diyordu şair
adımın adındaki bir anlamı
beyaz çocukla karakızın anlamı...
kimin bulutlara nasıl baktığı önemli değil
suya düşen yaprak benim ki
boğulan benim bir derya da
kaybolan ben..
anlamsız kalmalı mı herşey
yoksa bir yerde anlam mı bulmalı
sesimin,adımın,gönlümün yokmu anlamı.
köprüden düşen benim adımdı
boğulan,kaybolan,kimsesiz kalan...
yurduna uzak ve aynı zamanda yurdunda bir misafir
tenim yankılanmıyor mu teninde
gözümün eri kaybolmadı mı artık
nice hüzünlere gark oldu sevdalarım..
dediğim gibi yankılansın herşey
herşey dediğime dönsün zamanca
adımın gözlerindeki yankılaması bile güzel
ruhumun adında anlam bulması...
uğruna heba edilen yaşamın bile
yaşama umudu olmalı bir zaman
sevme,sevilmek,yankısını bulmalı bir suda
qasya köyündeki bir dere de için için heasplar yapılmalı
eyub'a sabrı sorulmalı
adının yankısı,yansıması tarihe..
adımın sende ki yankısı bu olmalı işte...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:36 PM
Adına Dair Birşeyler
Adının kaybettiğim anlamlarından birine rastlardım köşe
başında
Sokaklar etnik bir kavganın ayakları altında ezilirken
Haber verirdi kuşlar bir Yılmaz'ın doğumunu
Ve seni hatırlardım bir şehirden başka bir şehre göz ucuyla bakarken
Adının bilmediğim anlamlarını çağırırdım yardıma
Usulca,davetsiz misafirlerin kavşağına
Yürürdüm,durmadan yürürdüm geleceğe doğru
Hazin sonbaharların gelişine kulak tıkayarak
Tandırdan yeni çıkmış ekmek tadında bulmak isterdim ismini
Yarı Anadolu yarı Avrupa,Mezopotamya koksun isterim.
Adının kaybettiğim anlamlarını sorardım kendime
Usulca,fısıldayarak beynime
Kavga ederdim,durmadan kavga ederdim kendimle
Kavganın dar sokaklarında rastlardım ismine
Ve sorardım geleceğe benimle paylaşsın diye
Ve sorardım geleceğe benimle paylaşır mısın diye...
Uzadıkça uzardı yollar
İçimde büyürdü bir çocuk
Sonra arkandan bakardım yitik bir ömrün bakışlarıyla
Ve saat dörde çeyrek kala murat taşardı yerinden
Adını bilmediğim şeyhler doğururdu kasya köyü
Derinden,hissettirmeden
Laik bir Cumhuriyetin kalbine doğru...
Sonra göçlerle tamamlanırdı eski öyküler
Ve vücuda yayılırdı bütün hastalık
İçten içe hissettiridi kendini
Gözlerdeki ikamet yerini alınca.
Ve sona ererdi herşey...
Adının kaybettiğim anlamlarından birine rastlardım köşe başında
Ve bilmediğim anlamlarını çağırırdım yardıma
Usulca,kavgasız,gürültüsüz,patırtısız
Karanfil kokulu fakir sokaklara...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:36 PM
Adalet
Alnımıza yazılmış milliyet olmuşuz hem Türk hemde Kürt
İnsanlar ne bedbaht, insanlık ne güzel bir sükut
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:36 PM
Adsız
Bunları belli olmaz işleri
Hepsi de kavattır yoktur başka güçleri
Anlamazlar insanın kıymetini
Hayvanlıktır resmiyetin yürüyüşleri.
Önce bir şey yaptıklarını zannederler
Kavgaya tutuşurlar,yüzlerine gülerler
sırtını çevirip dönersen yüzünü
Arkandan beklemeden hançerlerler
Kim demiş sağlam sistem olduğunu
Ziyadesiyle çürümemiş bulunduğunu
İçini açıp bakarsan eğer
En derinden görürsün vurulduğunu
Naçar halim garip yerde gurbetteyim
Ağzım açılmaz,kalbimle başka yerdeyim
Gözüm gördüğünü sanıyorsan eğer
Kalbimin baktığı yerdeyim
Değmesin kimse garip çağabey'in gönlüne
Bulutlar kaplamış,su dolmuş ömrüne
Bir gece vakti düşerse bir damla yaş
Onundur suyun aktığı o bir çift kaş
Kalkmak vaktidir artık yerinden
Ömrünü almasınlar derinden
Kavimlere sor izlerinden
Güle güle hayatım güle güle yüreğimden...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:36 PM
Ağırlık
Akıp gitsin dünya, kalksın üstümüzdeki bu yük
Herkes görsün kendini, görsün ki cihan ne küçük
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:37 PM
Ağla Köyüm
Qasya köyü ağlasın,
can versin,
can almaya devam etsin.
kovsun içinden güzellikleri,
güzelliklere kıysın,
tarumar etsin.
Muş ovasına hediye sunsun dağlarını,
derelerine geçit versin,
ağlasın, ağlasın
qasya köyü ardımdan ağlasın...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:37 PM
Ağlama
düşlerim ay ışında
sallanmakta yüreğim
bilmem kaçınçı akşam
bilmem kaçıncı rüzgar esmekte
yüreğim yangın yeri gibi
ateş almış,kor misali
ağlamakta,ağlamakta...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:37 PM
Akıl
Aklım bir zifir kuyu, çıkar çıkar bitmiyor
Elbet bir gün bitecek işte ona yetmiyor
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:37 PM
Akmaz Bütün Gözyaşları Şerden
akmaz bütün gözyaşları şerden
geldiğinde zamanı
ortaya çıkar
ve senin için
son sayfalarını bıraktım
kalbimin
arkasına bakmadan giderken
doldur içinden sarılarak
gözyaşlarını..
bilirim akmaz
bütün gözyaşları şerden
gölgesine tutunurken sevincin
uzun uzadıya bakmak aşka
dinmişse de yağmurlar
gitmez artık hiçbir aşk
elleri kelepçeli
olsa da sürgünde
bilirim
akmaz bütün gözyaşları
şerden...
ünal çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:37 PM
Akşamdı
Geceydi,gecenin ayazında
Titrekti, titriyordu kalbin
Vurdumduymaz, soluksuz
Sesine yansımakta
Gölgenin uğultusu
Aslında sende biliyorsun
Sende demekti maksadın
Sensin sebebi diyeceğin
Oluverdi ama demedin
Tuttu seni bir el
Çekip aldı boğazından hürmüz’ün
Belki dedin, demek istedin
Akşamdı yok diyordun
Yokluğa karışıyordu yokluğun
Akşamdı, ıssızdı, ıssızdın
Yeni geliyordun eve
Kapının kilidiyle zamanın
En olmadık yerinde
Belki zamanı en muhteşem
Hani bir daha kırılmadan testi
Tokadı yapıştırmak gibi
Akşamdı sen yoktun
Akşamdı sen yok diyordun
Akşamdı ben gecenin ayazında
Seni titriyordum
Sana titriyordum
Akşamdı ben soluksuz
Ben ıssız kalıyordum
Geçmişi özlüyordum
Geleceği öldürdüğüme yanıyordum
Televizyonda yeni yeniler başlıyordu
Akşamdı ben seni gömüyordum
Boğazım doluyordu kalbimde
Birileri bağırıyordu sevinçten
Ben ağlıyordum
Akşamdı
Hüznün göz bebeğine düşmüştü ateş
Kulaklar yerin dibindeydi
Çocuklar vuruluyordu hain pusularda
Akşamdı
Ben ıssızdım
Ben soluksuz
Ben hovarda
Akşamdı…
11/01/2008
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:37 PM
Aksine Bakardım Buzlu Camlarda
Buzlu camlarda ki aksini görürdüm rüyalarımda
Yavaş yavaş yürüyerek gelirdin ekranlara
Soğuk kış *******imi ısıtarak
Azap verirdin beni cehenneme göndererek
ve senin cennetinde yaşardım
Yanlışlıkla başkalarına mesaj yollayarak..
Aksini görürdüm buzlu camlarda
Haber verirdi cinler,periler
Haber verirdi dağlar,
rüyamda sayıkladığım köyüm,
tabutun içindeki adam.
Dönmek adına bir söz çıkardı ağzından
Dönmek adına bir söz çıkardı ağzımdan
ve başkalarına iki kelam ederdin
beni unutarak yemek sofrasında..
Aksine bakardım durmadan
İçime bir nefes gibi çekerdim
Selam dururdum önünde saygı duruşuna
Sana bir mektup yollardım kuşlarla
Gene aksine bakardım sisli bulvarda
Atilla İlhan'la iddaa'ya tutuşurduk
büyük şairlik için
ama sen bırakmazdın dar sokaklarda
Sonra aksine bakardım yine buzdaki çerçevenle
ve geceye dalardım kış günlerinde
üşüyerek,beş battaniye bir yorganla
ve geceye dalardım üşüyerek,
gözlerindeki donmuşluğum için.
İçim birazcık cız ederdi sana dair
Güven gelirdi bana sonra
ama sen terketmiştin beni
ve kaybolurdu güvenim güneşin doğuşuyla
Gene de aksine bakardım *******i
buzdan ekranlara..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:37 PM
Akşamlarda Güzeldir
akşamdır herşey
rüyalarım,kendim
sevgilim
içim titrer yıldızların aydınlığıyla
vücuda girer karanlık..
akşamdır her şey yılmaz odabaşında
isimler akşam,sevgiler
candaki ruh...
akşamdır içimin buğulu kuğusu
ama akşamlarda güzeldir
akşamlar kederli,
sel sularının götürdüğü bebek gibi
ağlamaklı,dertli...
akşamdır herşey
akşamdır
yılmaz odabaşı
akşamdır...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Altı
Yazmaya vakitsiz bir gece kaldı
Ansızın oldu, birdenbire oluştu
Kimse anlayamadı,çözemedi hiç kimse
Önce tanrı girişti işe
Ve altı dedi
Altı gün gecenin ardından gelen
Zemheri dağılacak altı gün dedi
Konuştu öylece heybetli
Konuştu yarattığı mahlukattın elçisiyle
Altı dedi
Altı gün ayazın içinden çıkan
Doğan,doğrulan
Ve adını altın üzerine yazdıran
Bir cennetten kovuluşundan beri
Bir cehennemin kapısında beklerken
Kulağımıza inceden çalındı bir ses
Altı dedi
Altı gün geceden gelen
Saraylardan zindanlara inen
Altı dedi
Altı koca gün hayattan..
18/12/2006
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Anadolu
Ve anadolu'yu hatırlarmısın
İsyanların başkenti,
gençliğin,yaşlılığın,
adına sahte pasaportlar çizilmiş,
çizdirilmiş,ölmüşlerin,
öldürülmüşlerin,
Faili belli kasalarda faili meçhul
cinayetleri saklamışların,
cümle alemi kendine düşman bilenlerin,
Ülkücülerin,solcuların,
Türklerin,Kürtlerin...
Kendilerinden başka kimseyi
istemeyenlerin başkenti.
Ve anadolu'yu bilirmisin
Savaşanların,savaşmışların,
elinde kumandayla oyun oynayanların,
kısacasını düşünmeyenlerin,
liderlerin,teröristlerin başkenti...
Ve anadolu'yu bilirmisin
Aşkımın,benliğimin,cennetimin,
cehennemimin,
ruhumun dar sokaklarının başkenti.
Ve anadolu'yu bilirmisin...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Anne
gün akşam oldu
sırlarım yine kayıp
can damarıma basmışlar fütursuzca
bir köylü beni kızdırmakta
ve elektrik yok su yok bu akşamda..
annesiz kaldım yine
cansız,bedensiz
kayıp hazineler ülkesindeyim
üşüyorum bir yaz günü
ve zehir içiyorum,kan kusuyorum..
bak anne ben yokum,yok oldum
çaldı beni zaman
senin ellerinden koparıp aldı
sana hazin bir vakit bıraktı
anne bak ben yokum
ben yok oldum..
sesimin yankısını getirsin sana rüzgar
sesinin sesimdeki tenini
ellerinin yumuşacık özlemini
sana beni getirsin anne.
lisanımın kaybolan haliyle geleyim sana
yüzümün akıyla,saçımın siyahıyla..
içimin ölmüş halini görme ne olur
görme de beni öyle sar
bana öyle dermanını uzat
ellerinin hoş kokusuyla...
anne dönüyorum işte
sana geliyorum tenimin pis kokusuyla
içimin kararmış şeytanıyla
sana geliyorum anne
sar,kucakla ellerinin canıyla
yüreğine yerleştir hasretin acısıyla...
anne bak akşam oldu
sana getirecekler beni
ağlama ne olursun yüreğimin yüreği
işte sana getiriyorlar beni
al,kucakla,bırakma kimseye
ne olur anne bırakma hiç kimseye
korkuyorum işte görüyormusun...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Anne Ben Seni İstiyorum
Ağlamanı duyuyorum anne
Gözyaşının dipsiz derinlere akışını
Bir hengame kopuyor bedeninde
Biliyorum bir özleyiş
Niçinleri hep içinde barındıran
İçini içinden yiyip kemiren
Bir dert, bir sızı...
Bir kış günü kederin
Bir sevgilinin, bir sevdanın
Doğumuna tanık oldum
Ve sanık oldum doğumunda..
Kucağındaki habersiz kederin,
kucağındaki sevgilinin
Anne ben seni istiyorum işte...
Yağışı gibi gel kar'ın,
yeryüzüne dağılışı,sarışı
Gel ki rüyalarım sarsın bedenimi
Bir telefon zilinde,
azrail'in sazının telinde,
yürek çarpıyor habersizce,
habersizce kanamakta işte..
Anne ben seni istiyorum
Bir kış gününde yaşamın,
Bir soğuk odasında dünyanın..
Kalbim yerinden çıktı çıkacak
Ayrılık var,ağlayış,serzeniş
Erimekte bütün karlar..
Lanetli bir yüzüm artık kitaplarda
Lanetlenmiş,kör edilmiş ve kimsesiz
Bir garajındayım yaşamın,
bir durağında,
molanın artık son anında...
Bir lanetli ve yüzü kara.
Biliyorum senin için farketmez
Farketmez sendeki sürgünlüğüm
Bende ki sürgünlüğün farketmez
Biliyorum
Bir yaşamın kapısından çıkarken
bulutlar ağlamakta,
tanrılar bir şavaş zamanında
bir kederli yüreğin....
Seni istiyorum anne
Seni istiyorum işte derdimin
Kederimin son anında
Kalbimin en son zamanında...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Annemin Sözleri
gerdanındayken güvercinin
beyaz yelesinde, gagasında
sancısı duyulurken gecenin
nice günahları ezerken gündüz
tarihin kara kaplı defterinde
kara yazmalı kızlar,kadınlar
elleri hiç açılmamış,açılamamış
kilitli bir kapının sürgüsü
kilitlenmiş bir kapının örgüsü
dokunmuşken nice halılarda,
nice kilimlerde renkleri
hani gözbebeğinin desenleri
annemin sözlerinin resimleri
mola’nın, mele’nin, şeyh’in
dağın, yamacın, şehrin
kimbilir gerdanındayken güvercinin
hepsi aynı değil midir acaba
bir kurşun değil miydi
en güzel şarkıyı söyleyen
belki bir bıçak hayattan keskin
işte annemin sözleri güvercin gagasında
gerdanında,beyaz yelesinin altında
bana getirmekte,bana gelmekte
bir dağından yamacında
bir vadinin kalbinde
annemin sözleri güvercinin elinde…
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Annlatamıyorum..
dişlerim elime döküldü
gecenin kör ağzında
sekteyi zamanda durdu kalbim
ayaklar altında şan,şerefim
ve galibiyetimin yıl dönümü gene
bir paylaşmamanın arifesindeyim
bir paylaşımın cenazzesinde
yok oldu aşklarım
yanlış anlaşılmanın
kendini anlatamamanın neticesinde..
Ünal Çağabey'
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Aptallar Sürüsü
Ben bahanecilerin şahıyım,yedi düvel peşimde
Yedisi de aptaldır hayatın her işinde..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Atilla İlhan'a Ağıt
uyu da büyü yollar uzamasın,
ömrüm buğulanmasın
canlar uyusun,fatih uyusun,karagümrük...
Atilla İlhan uyusun ağıdında acı ninninin
kalpler çürümesin,******* ölmesin
uyu da büyü yollar uzamasın
kayam ahmet uzaklarda ölmesin...
urfa'ya gece çöker yollar uzayıp gider
adana'da hava hep demli bir çay kıvamındadır
izmir'in üzerinde bulutlar hep yolculuklardadır
uyu da büyü yollarım uzamasın
bir molada gözlerim buğulanmasın
atilla ilhan'a yollar çıkmasın..
muş'ta gece karanlıktır ayz çöker yıldızlara
fikirler üşür karlı olur beyinler
varto'da yollar uykudadır
bulanık'ta gece basmış şairler yoldadır
uyu da büyü yollar ağlamasın
zaman akıp gitsin su misali
yastıklar rahata kaçmasın
yollar uzamasın...
nicedir ahlim ahvalim kıyıdadır denizin
fikrim çıkmış seyir defterinden bir kaptanın
konya üzerinden turgutlu'ya yolumu kısaltmaktayım
uyu da büyü yollar uzamasın
atilla ilhan acı acı ağlamasın
yollarım sana çıkmasın..
uyu da yollar uyusun
batman arabası,muş otobüsü uyanmasın
atilla ilhan acı acı ağlamasın...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Avaza
Ortalık yine,yine sütün mavisi
kapının eşiğinde duruyor bulutlar
ne kadar bağırış gelse de yıldızlardan kavisli
pervazlar,kapılar,pencereler avaza
Kadehimdeyken gökyüzü güzel endamıyla
Annemin sütü vardır bir kuğu gibi
Boğazımda düğümlenir nice enkazıyla
Tık tık ben geldim her şey avaza
Tabak dediğime aldırmayın içinde bulut var
Gençliğinde düşürmüş nice umut var
Çocukluğumun evinde yağmur suyu var
Hey kapılar anneme söyleyin her şey avaza
Tiyatro gibi görünse de bilin ki öyledir hayat
Sıkıntısı varsa yağmurun ilaçtır değil bayat
Fezaya çıkan astronot gibi bisikletli bir saat
Topuma,salıncağıma, ipime selam söyleyin
Ne geçiyorsa boğazımdan sanmayın ruhsuz
Nurun kudreti gibi her şey avaza...
Ünal Çağabey
04/03/2008
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:38 PM
Ayrılık
Ayrılık yaman ayrılık
Solgun akşam güneşiyle güldüğün vakit
İçimde kıpırdanır ağlar bir kuş o demde
Ben seni dolunaya sorduğum vakit
Gece içinde bulutlar kavga eder o demde
Garipleri,yetimleri,öksüzleri
yataklarında yalnız bıraktığın vakit
Gönlümden bir damla yaş düşer seher yelinde.
Ayrılık yaman ayrılık
Gönül parçalanıp dağ gibi ufaldığı vakit
Unutulmuş yüzler beraklaşmak ister o demde...
Kendinle kavga edip kendini vurduğun vakit...
Kendi ruhunda kendini kaybettiğin vakit...
Ulaşılmaz olarak kendini bildiğin vakit...
Ayrılık yaman ayrılık
Seher vakti gelende
Seheri kendine siper seçende
İçimde kıpırdanır ağlar bir kuş o demde...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Babamın Çocukluğu
ve babamın çocukluğuna geri döndüm
annemin sesini duyarcasına
nefes alışına tanık oldum
nefesimin yettiği yerde durdum
bir mum yaktım geceye
yağmurun sinsi takipçiliğine
bir mum yaktım sonra
ve babamın gençliğine geri döndüm.
bir ayrılığın sesi geldi uzaktan
hüznün,vedanın, ağlayışın
ucuna uçurtma bağlanmış hayatların
sürüklenişlerin ve gidişlerin
oturacağı yeri bilmeyen bir çocuk
öylece atıverdi kendini toprağa
sözün çıktığı meclis artık ayaklar altında
ve nice kişiler günlük yollarda
günler geçmez,geçemez artık
hesabını nasıl tutacaksın hayatın
nasıl gem vuracaksın
sonra nereye,kime dayanacaksın
akbabalar hep yüksekte uçar
dağ en güzel ovadan gözükür
ve şehir,ruha ince bir şekilde işlenmiş
herkesin kendine ait şehri
en güzel dağdan gözükür
en güzel gülücüğünü dağa gönderir.
bilirim ayrılık hep onulmaz bir yaradır
kanatır da kanatır durmadan
soluk aldırmaz,nefessiz bırakır
gidiş ne hazindir
ayrılan ne bedbaht
ne zaman olacak acaba
ne vakit duracak zaman
yoksa devam mı gene aynı yola
biliyorum ama birşey söyleyemiyorum
biliyorum,biliyorum
sessizce babamın çocukluğuna geri dönüyorum
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Babamın Evi
köyündeyim babamın
gör dediği yerde
soğuk asumanın vurduğu
çelimsiz ayacıkların
çarıkların yırtıldığı
hani vadilerin buz tuttuğu
teslim olduğu düşmana
yolların kapandığı,kapatıldığı
babamın,ömrümün
yeşil gözlerimin ovasında
salınırken gerdan boynunda
maralların öldüğü
altında sular akan şehrin
yamaçları kurşuni bir ayaz
ayaklarımın,ayacıklarımın değdiği
gözlerinin bir çift
babamın gözlerinin
evindeyim babamın
köyündeyim toprak yollarının
nasırlı ellerinin şefkatiyle
gör dediği yerdeyim
babamın evindeyim…
17/01/2008
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Babamın Eli
ah keşke yüzünün kıvılcımında yansam bir akşam vakti..
yansam ki tutşsam babamın teninde
ve beni uçursa
vaktimin sarhoşluğunda
göbek bağımı koparsa...
yok yüzünün teninde canım akardı
kavimler hep ayakta
yorgun kalmış bedenler
ve savaşlar savaşlar
şairler ise artık yasta
yok yüzünün teninde canım akardı...
kimse bilmez oysa ki
kimse anlamaz derdimi
ah dedi şair yüreğin filizinden
adem ayakta
yan yatmış bütün alem
herkes yasta...
teninin alacakaranlığında oyalansam
bir köşecikte kıvrılsam öylece
bir gece vakti
tokadını yediğim celladın
duymasam sızısını
ve uyansam düşün perdesinden
selam dursam asker endamıyla karşında
selam dursam yüzünün çatlaklarına...
ah keşke yansamda kül olsam
bir akşam vakti
yüzünün kıvılcımlarıyla
yansamda sana versem incecik,
senin eline ruhumu...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Bahane
Nice dar boğazları geçtim gölgeleri yakalamak için
Elim değmezken gölgeme bahane bulmak için..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Belki Babam Gelir
‘‘ Belki babam gelir’’ diyor şair
gelirse ne güzel olacak aslında
ne de güzel bir yaşam sunacak bana
düğüne babamla gider
babamla halaya girerim
babamla silah sıkarım havaya…
ah babam gelse ne güzel olacak
not tutsam gözlerinin içine
ve sonra ölsem
beni arkasından gönderseler ona
işte ben geldim desem
sana kendimi getirdim
ruhumun gençliğini sana getirdim desem.
Keşke babam gelse
Görse sevgilimi
Görse de öyle ölsem…
11/10/2006
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Ben Ayna da Seyretmeyi Severim
aynada kendime baktığıma aldırmayın
ben ancak kendimle sevişirim
yüzüm tenimi görünce
ancak kendime söz geçiririm
traş olmasam da olur
fark etmez, asık suratlı
saçlar dağınık, peşmurde
nasıl olursa olsun
sözün çıkması önemli değil
bakmayın bana
ben ancak kendimi
ancak kendimi seyrederim
köşeli aynalarda
ancak köşeden görünürüm..
bakmayın kendime baktığıma
aynada pervasızca
hani yırtık bir pijama
saç baş dağınık
yeni deprem olmuş misali
sanki sel sularının altında kalmış..
öyle de olsa mazur görünmez
mazurluk deliliğin göstergesi
sokaklar çarpıkta olsa
nasıl yürüdüğüme bakarım
nasıl seviştiğime
arzu edenden dinlemeyi severim
ben aynada seyretmeyi severim..
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Ben Aynada Seyretmeyi Severim
aynada kendime baktığıma aldırmayın
ben ancak kendimle sevişirim
yüzüm tenimi görünce
ancak kendime söz geçiririm
traş olmasam da olur
fark etmez, asık suratlı
saçlar dağınık, peşmurde
nasıl olursa olsun
sözün çıkması önemli değil
bakmayın bana
ben ancak kendimi
ancak kendimi seyrederim
köşeli aynalarda
ancak köşeden görünürüm..
bakmayın kendime baktığıma
aynada pervasızca
hani yırtık bir pijama
saç baş dağınık
yeni deprem olmuş misali
sanki sel sularının altında kalmış..
öyle de olsa mazur görünmez
mazurluk deliliğin göstergesi
sokaklar çarpıkta olsa
nasıl yürüdüğüme bakarım
nasıl seviştiğime
arzu edenden dinlemeyi severim
ben aynada seyretmeyi severim..
Ünal ÇAĞABEY
23/01/2008
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Ben Bir Şairim Aslında
Ben bir şairim gece de parıldayan
Fitilsiz bir ateş,
herşeyi örten
ve şekil veren..
Ben bir şairim aslında
hiçbirşey bilmeyen...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Ben Çaldım Seni
ben çaldım gecenin ağzından istikbali
kadınım altın hülyalarda gezinirken
kocasının sıcak yatağında
evet ben çaldım nice geçitleri..
ve ben çaldım
kavimler yollara düşmüşken
demir dağından suyu aşırıp
şark ile garbı
cehennemin kapısında
evet ben çaldım
nicedir olmayan barışı
gözlerinde kaybolurken gençliğimin
sanki film çekiyorduk ya
kocanı işte öldürdüğüm gün
en kolay zahmetti
yokluğunla varlığını birleştirmek
oysa ki ben çalmıştım
o gün gecenin ağzından seni..
yollarına düşmüşken memleketimin
davetli değilim hani
sadece koltuğumu görmek için
ben çalmıştım seni...
ünal çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:39 PM
Ben Maviş Bir Çocuğum
ben maviş bir çocuğum
denizin dalgasının gözleri
haritalarını çizerken krallar
kendilerinin olmayan toprağı
paylaşırken savaşın sancağının altında
bombalar evlenirken kanla
ve gözyaşları sularken rahmini toprağın
ben maviş bir çocuğum
üstelik ellerim kirli..
ben maviş bir çocuğum
savaş arabalarının ellerindeki kırbaç
hani bulutların kapışması gibi asumanda
suyu ateşle söndürmeye geldim
yalanı bilmeyenlerin öyküsüdür
patlarken ellerinde nice bombalar
kabil yine kardeşidir habil'in
ben maviş bir çocuğum
yüreği avuçlarında saklı güvercinin
umut gitmişken en güzel diyardan
susmuşsa barışın ayak sesleri
avuçlarında kan,gül
avuçlarında ikiyüzlülüğün belgesi
ben maviş bir çocuğum
ve gözlerim kartalların kanatları altında..
ben maviş bir çocuğum aslında...
ünal çağabey'
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:40 PM
Beyazsa Herşey
beyazsa her yer
annemin ak saçları
babamın sakalı gibi
asumanın bulutundan
beyazsa hani yaşam
gözlerinin bebeğinden
süphanın dumanından
beyazsa bana
ben sana hani
muhtaç sayarsın belki
özrün önemi yoktur
kim bilebilir göğü
kızıldenizin altındakini
canlı canlı yani
topraktaki kız çocuğu
beyazsa yani
habil'in bakışları
kabil'in yüreği
ölse de herkes,
herşey bitse de
vurmamalı kimse
birbirini öldürmemeli
beyaz değilse yani
Çağabey niye yaşamakta ki
beyazsa herşey
o zaman
o zaman azrail
niye bütün rollerde
niye karşısında seyircinin
beyazsa yani
beyazsa hani
toksam niye açtır kardeşim...
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:40 PM
Beni Vurun
vurun beni gecenin
yalnızlığında
esaretimin simgesidir
özgürlüğüm
bir kör kurşunun
avucunda
vurun beni
çıplaklığımın doğuşunda
üryan,katıksız
elleri kirlenmemiş
yorganımın altında
beni vurun
sabıkalı bir romanın
kahramanında...
ünal çağabey'
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:40 PM
Beynimdeki Kalabalık
Kafamızı karıştırarak ettiler kalabalık
Aldılar herşeyimizi elden yok ettiler bir anlık.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:40 PM
Bildiğin Kadar Konuş
Divanı harpte yargılanırsan eğer
Sana yüz verir mi muma verdiğin değer
Herkesin sureti ondayken meğer
Sözünü bildiğin yerde konuş
Unutma değer verilen gözü
Sineğin sesi değildir onun özü
Sönmüş ateşin altındaki son közü
Baktığı gibi görenlerle konuş
Sesi uzaktan hoş gelse de demokrasinin
Kimine göre film kimine esirliğinin
Dar ağacında sallanan nice kavminin
Gördüğü gibi görenlerle konuş
Bilmedikleri hakkında konuşmak kolaydır insana
Dilin kemiği yoktur sözümün özü sana
Nice alimin kavuğundaki lisana
Biliyorsan bildiğin kadar konuş
Benim sözüm özdür, özü söylerim
Yalanımı doğruya çalıp hüsran eylerim
Ezberin yolunu uğraşmaya yeğlerim
Sakın düşme yalanımın peşine
Biliyorsan bildiğin kadar konuş…
07/06/2008
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:41 PM
Bilmeden Oldu Kusura Bakma
ne kadar istediysem de
ne kadar yaşamayı
hani bir güvercinin
gözlerinde ki asumanda
zorlukların çetrefilleştiği
beyaz kanatlara dökülen
dökülen kanın istendiği
abimin yırtılan gömleğinden
iğnelerin geçtiği
kavgaları ne kadar
ne kadar istemediysemde
isteyip istememek
değil önemli
var olanın üstünde oturmaktasın
sahibisin yani
kaçışların ya sürgüne doğru
yada sürgün memlekete doğru..
hiç istemedim aslında
hiçbir şeyi istemedim
zorla dünyayı verdiler
zorla yaşamı sevdirdiler
çocuktum,insandım
büyüdüm,büyük oldum
kürt,türk,çerkez,arap oldum
zorla yaptılar zorla
yengemi verdiler
abimin başucunda
ablamı verdiler
kardeşimin toprağında...
istediysemde aslında
istemediysemde farketmez
ellerin bomboş ademden
havva kaburga kemiklerinde sıkışmış
nuh tufana yenik düşmüş
aslında musadır suda boğulan
olsa da olmasa da
zorla oldu herşey zorla..
Ünal Çağabey
'
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:41 PM
Bİr Aşkın Gölgesi..
vazgeçtim bütün vazgeçişlerden,
elem ve kederden,
ellerim boş görünse de yüreğim vardır,
kavim göçlerinden bu yana,
olmuşsa da yerle yeksan,
nice kalıntılar varsa da üstünde,
hani yetmiş iki milletin,
eşit derece de bir zerafetin,
varsa da üstünde,
bak yıldızlar *******i parıldar
ve bedevi küheylan gece yol alır,
sanma ki çöl misalidir heryer,
yüreğim cennetin en güzel bahçesi,
belki bir fırtına koparsa eğer,
tarumar bir gölgeye benzer,
ki sen olmadıkça benim söylemem,
ne mem için zin'e,
ne de zin için mem'e gider...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:41 PM
Bir Aydınlık Var Üstümde
bir baharın gözlerinin içinde
hemen ardından gevşemenin
bir serinliğin esintisinde
gurbet ellerde, özlemin beşiğinde
sallanmak umutsuzca, hüzünkar...
aydınlık geliyor üstüme
yarı bir zifirinin endamıyla
sırat köprüsü misali ince
ipince bir gemi gibi
suyun üzerinde rotasız giden
bir aydınlık var üstümde..
ben bir yoldayım zamanın
üstünde sihirli gözler
gecenin şeri vesveseciyi özler
ben bir aşığım
aklım bir yerleri gözler
ruhum başkalarda demir döver
oysa ben bir kimseyim
ve bir aydınlık var üstümde
karanlığı gözler...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:41 PM
Bir Ay Öldü Bugün
bir ay öldü bugün
ellerinde yapma çiçekler
hani bahçıvanlıktan değil
tüccardan gelme eserler
bir ay öldü akşamın ezanıyla
tarlada çoluk çocuk yaşamda
elleri nasırlı bir anda
yükselmekte sesler göğe
yükselmekte gene belimin sancısı
bir ay öldü maalesef
uzakta ki piamam'a göz kırparak
pivazsız pilavın tadında
sanki bir hamileliğin başlangıcı
evet bir ay öldü bugün
yeni yetme bir çocuk için
yakın etmek adına herşeyi
bir ay öldü yine
bugün bir ay öldü...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Hengamedir Hayat
Viran oldu bahçem,gülüm
Viran oldu ömrümün ömrü.
Çal zurnacı vursun davullar, çalsın sazlar
Hengamededir yüreğim
Kurumaya yüz tutmuş fideleri
Cansız bir bebeğim süphan'da.
Artık durdu yüreğimin akıntısı
Yok eski kahramanlıklar
ve çalındı alınmış emanet sözler.
Birbirine hayınlık ekildi kurak topraklarda
ve ardından sulanmaya başlandı,
sulanmaya başlandı yüreğin susmuş akıntısıyla...
Ve ekildiğinde gürlerdi gök,
tozu dumana katardı rüzgar ana...
ve şimdi gene son sözümdeyim,
yarimden ayrı, anamın türküsünü dinlemekteyim.
Oysa viran oldu bahçem, ayrıldı sözüm ortadan
ve hiç olmadığı kadar dağlıyım artık.
Sözümün elçisini seçiyorum, derdimin dermanını
ve gönderiyorum alel acele köyümün yağmurlarına
ve gönderiyorum anamın,sevgilimin yüreğine...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir İhtimal
Yok dedi cihan parçası yok
senden gayrısına varamam
tutamam başka elleri saramam
adımın çizilmiş üzeri mapuslarda
ne yapayım,gayrısına ne diyeyim.
Mapusluk fakirliktir
Fukaranın işine gelir
niçin dersen ekmek elden gelir
Aç değildir insan en azından..
ve varmazsın benden başkasına bilirim
bilirim de birşey diyemem
diyemem birşey gözümün nuru
çizilmiş adımın üzeri
sıkıştırmışlar bir köşede
hayın cellatlar misali
kırpmışlar koyun yünü gibi
ve dağıtmışlar etrafa
azık olsun diye
urfa'nın dağında ceylan peşine düşmüşler
harran ovasında keklik avlamışlar...
bilirim varmazsın
görmez gözün benden gayrısını
duymaz kulakların
kirpiklerin hep ıslaktır
başkent gibi rüzgar estirir
ve dağdadır bir kulağın
ovanın derin vadisinde bir diğeri...
hep yalnızsın bilirim
gurbetteki çınar gibi
okyanusun ortasında bir ada misali
bilirim
çatlaklar oluşur bazen
gömülür ada
bazende yüzeye çıkar hazineler.
işte böyledir kavmim
ta ademden beridir hep ayaktayım
vicdanım nam salmış ortaya
ses etmez kimse
el vermezler bana...
şimdi duydun mu sesimi
selamını söyledim dağlarıma
yalancı maviliği olmasın muş ovasının
candan bir muhabetle...
böyledir hayatım
böyledir aşım,suyum
yalan söylediysen namerdim.
al işte sana bir öğretmen sözü
bir gurbet,bir evliya sözü
candan,muhabetle
çatlamaz hiçbir zaman
sabittir,duvar gibidir
yamuk yapmaz,ihanet etmez...
gördün mü şimdi
ta derinden geliyor sızısı
yakıyor dağı,eteği
püskürüyor lavlar
nerde olsan fayda vermez
ister mapusta
ister medeniyetin ortasında
istersende nemrutun kulesinde...
şimdi anladın mı yalnız adam
senden gayrısına varamam
yok vallahi de varamam billahi de
hep seni beklerim
sendedir her zaman bir elim
ister dağa ister ovaya uzat
seni hep severim
bilirim
bilirim çünkü
sende beni seversin...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Otel Odası
bir otel odası mahzun,kederli
şehrin en görkemli yeri
en uğrak,can alıcı
bir otel odası..
sakinliğine diyecek birşey yok
sadece halinden muzdarip
bir kadeh votka
bir telefon düğmesi gibi
ve çerezler ayakta
alkış tutuyor bütün camlar,çerçeveler..
yalnızca bir numara
adının üstünde yazılı olduğu
adını bile öğrenemediğin
bir zaman çizelgesi
yani bir otel odası
numara onaltı
tek kişilik,tek yatak
sesizlik, derinlik
herşey bu işte...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Ölümdür Ayrılık
merhaba ömrümün çiçeği
yorgun yatağımdan sana sesleniyorum
sana sesleniyorum cancağzım..
görüyormusun beni ne haldeyim
görüyormusun
kimse anlamaz fukaranın üşümesini
herşey dışardan göründüğü gibi değildir.
bilirmisin nasıl acıtır içimi ayrılık türküsü
tıpkı bir güne el sallamak gibi
ve gece de bir tabuta sırt vermek gibi...
şimdi duydun mu ayrılık türküsünü
bildin mi şimdi kavmimin derin üzüntüsünü...
yıllardan beri hep kimsesiz,korkarak
kim kabul eder yaşamı...
içimde hep bir uğultudur vicdanımın sesi
aynı memleket türküsü
aynı rüyamda ki sevgilimin başörtüsü...
kim kabul edecek bilmem
ama çok kişi seyredecek bilirim sesimi.
meleklere yol gösterecek bir şair getireceğim size
yeni sıratlar çizecek önünüze
yeni hayatlar,acılar,dertler ve sevinçler...
sonra bir gece vakti öldüğünüzü göreceksiniz
ve kendinizi sırtınızda taşıyacaksınız
gözlerinizden yaşlar akacak
ama tutacaksınız erkeklik niyetine
kendi üstünüze toprak atacaksınız
ve bir avuç cebinize koyacaksınız
ve orda kendinizi bir defa daha öldüreceksiniz
kendinize bir defa daha kıyacksınız...
göreceksiniz o zaman yüreğinizdeki derin yarayı
fark edeceksiniz ayrılık acısını,
hasretliğin sancısını
o zaman Nazım'ın çığlığını
sesinin duvardan dönüşünü
göreceksiniz hayatın acımasızlığını...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Söz Verdim Oğluma
bir söz verdim oğluma
yüreğimin anlamlı manasına
hani ayaklarının o incecik çırpınışı
hani dünyaya geldiği için ağlayışı
sureti bir heyecanın timsali
yürek o zaman yerlerde işte
bir söz ve ağızdan çıkan iki kelime
sabahın kör kurşunlarıyla
hedefine ulaşmış zaferliğin çığlığı
ellerinde sevginin günlüğü
gözlerim ağlamaklı
sesinde yaşamın zorluğu
ellerim susmaklı
bir söz verdim oğluma
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Teselli
hangi cümleler sarılacak bana
beni hangi kelimeler teselli edecek
niçin bu ikiyüzlülük
bu dağınıklık neden..
bulanık bir hava çöktü üzerime
bulanık şehrinin toprak kokulu sokaklarında
yüzüm çatlamış,ağzım yamuk ve saçlarım dağınık
biri tutmuş boğazımdan hıçkırta hıçkırta sürüklüyor
ve ben söyleyince bir durakta mola veriyor
bir cahit çıkıyor karşıma
kelimelerime yakın bir yerde duran
yakışıklı,zayıf bir simayla
ve elektriklerim kesiliyor telaştan
karanlıkta kalıyorum öylece
mumlardan habersiz mumlarla karşılaşıyorum
kimsenin bilmediği bir yere varıyorum sonra
ve kelimelerime bir ad iliştiriyorum
kavimlerime bir yemek veriyorum öğle molasında...
bilmem ki hangi mola da sarılacaklar bana
hangi cahite haber vercekler
hangi dünyayla hangi evreni birleştirecekler
ve beni hangi yol ağzına gönderecekler
bilmem ki bu dağınıklık neden..
kimlerde teselli bulacağım bir akşamında hayatın
ve kimde teselli olacağım bulanığında sularının
sokakların aralığında kim el verecek acaba
bu kanı kim durduracak
hangi kelimeler,hangi sözcükler
bu dağınıklığa kim son vercek
kim teselli edecek..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Yabancı
Adamın birini gördüm rüyamda
soluktu elleri,
yüzü buruş buruş
gözleriyle gülümsedi önce
sonra diline bir sevgi iliştirdi...
rastladım adamın birine rüyamda
portakal soyuyordu,
ellerinde kabuklar
öylece eğilmişti,
öylece hamarat
kimsenin bilmediği bir yere gidiyordu
kimsenin olmadığı bir yere...
bir sigara yandı dudaklarında
hayattan habersiz bir gülümseme kondu
penceresinde bir ışık belirdi
yüreğinde nice bulutlar toplandı
nice rotalar nice yollar çizildi
haritalarda yeni ülkeler kuruldu
yeni ülkerler fethedildi atlaslarda..
bir adam gördüm rüyamda
televizyon seyrediyordu
bir kulağı boşlukta
gözleri demli bir çay kıvamında
hep dalgalı hep yağmurlu
kıvırcık saçları vardı,rüzgarlı...
adamın birini gördüm rüyamda
soluktu elleri
yüzünde hafiften bir gülümseme
aynı zamanda acı keder
ne yapacağını şaşırmış
aslında ne olduğunu bilmeyen
herşeyden habersiz
dünyayı unutmuş,dünyadan uzak
nereliliğini beyaz sayfalarda kaybetmiş
kendine beyazları siper etmiş
garip,hüzünlü bir adam
bir deli bir meczup
kim olduğunu bilmediğim
bir adam gördüm rüyamda.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Zambak Hikayesi
bir zambak hikayesiydi
yeni uyanmıştı uykusundan
hani kör ve sağır
ziliyle yaşamın
kollarında olduğunu
ancak sonradan anladı..
bir zambak hikayesiydi
bizimki bir gece görüşü
şehirler arası yollarda
uzun uzadıya bir yatma sefası
beyaz kağıtların üstündeki kir
çarık çuruk yolların
olmadık zamanların acelesi
bilmem ki neydi
bilmem ki ne oldu
bir zambak hikayesiydi sanırım
ölüm fermanı saraydan çıkan
iki dudağın hükmü
bir zambaktı galiba
hem kan kırmızısı aslında…
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Yanlış Anlam
Sende utan ey tarih
Bir çocuğun ölümü var önünde
Bir ayrılığın perdesi,
Bir güvercinin kırık kanatları
Bak hayat gidiyor dar bir sokakta
katır sırtında...
Utan sende ey tarih
Beni ayırdın yarimden
Ayırdın dostumdan,arkadaşımdan
Ve bugün békes'ler yurdundayım
Bir ırmak başında
yalnız,kimsesiz ve bir başıma...
Filancaydı beni yanlış anlayan
Aslında yanlış anlamadı dostum
Anlamak istediği gibiydi aslında
Ve izin verdin sende
Utan ve yıkıl yanımdan
İhanet ettin dostuna.
Katır sırtında getirdin hayatı
Ve şimdi arabayla götürüyorsun yanımdan...
Utan ey tarih sende utan
Facianın sonuna doğru yolcuyuz
Utan ey tarih sende utan
Kimsesizlere karşı biz korucuyuz...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Bir Zambak Hikayesiydi
bir zambak hikayesiydi
yeni uyanmıştı uykusundan
hani kör ve sağır
ziliyle yaşamın
kollarında olduğunu
ancak sonradan anladı..
bir zambak hikayesiydi
bizimki bir gece görüşü
şehirler arası yollarda
uzun uzadıya bir yatma sefası
beyaz kağıtların üstündeki kir
çarık çuruk yolların
olmadık zamanların acelesi
bilmem ki neydi
bilmem ki ne oldu
bir zambak hikayesiydi sanırım
ölüm fermanı saraydan çıkan
iki dudağın hükmü
bir zambaktı galiba
hem kan kırmızısı aslında…
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Biraz Düş
uzak bir düş
belki de bir hayal
yurdum gibi geçkin bir ömür
tahtında sallanır firavun
nice zerdüştler dağlarda
esmer bir kız gibi ince,
narin bir edayla gülüş
'hani benim' der gibi
her yer yerle yeksan
ve onca usta iş başında
tarih yeniden sahneye gelmekte
tekerrür sonsuz bir gerçek
ama gene de uzak bir düş
belkide bir hayal
burnumuzun ucundan görünen zaman
hep gerçek hep acımasız
ama genede biraz düş
belkide hayal
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:42 PM
Birinci Perde
Ruhum engereğin dişlerinin arasında
Bir türlü çekip alamıyorum
Ruhum gözbebeğinin olmaz kıyısında
Çekip de bir türlü kurtulamıyorum
İçimde var içimde anlaşılmaz bir sancı
Ellerim, ellerimi alamıyorum
Bir yolun sonunda sanki bir hancı
Olur olmaz yerde kendimi salamıyorum
Sahipsizim,sahipsizliğin kervanından bir yolcu
Yoldan çıkıp önüme bakamıyorum
Her zaman üstümde bir çift göz, sanki bir kolcu
Korkumdan arkamı dönüp yolumu soramıyorum
Kapım kırık, kırık sanırım eşiği
Bir anahtar bulup açamıyorum
Bir didişmenin ortasında annemin beşiği
Kırılacak aman, varıp da alamıyorum
Ölecek çocukluğum, öldü sanırım bu gece
Elimi atıp da zamanı durduramıyorum
Babamın bekçiliğinin başladığı gece
Dilimden başka bir dil konuşamıyorum
Ruhum sancılı, ruhum kanlı bir toprak ortasında
Kardeşlerim ölümün en uç noktasında
Hayat geldi geçti başlangıcın sonunda
Bir kılıç kuşanıp da durduramıyorum…
28/09/2007
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Bizim Suçumuz Neydi?
Paramparça olmuş bir tarihten arta kalandı geride ki izler
Yarı soğuk yarı sıcak biraz da politik manevralarla
Politik manevra dediğimize aldırmayın sakın
anlamayız biz politikadan
Sadece gerçekçi darbelerle haklarımızı savunurduk
üniversite sıralarında
Ve senden daha güzeline rastlamamıştım
istanbul sokaklarında
Ve senden başka suçumuz yoktu bizim galiba...
Ashapları yatırırdım uykuya keyf süresinin mağaralarında
Musa gibi nil'i yararak
İsa gibi ölmüşlere can katarak
çarmıha gerilerek
Hayattan biraz bezgin
Baş önde sallantıyla
Azıcık kahraman azıcık terörist
Aslında kim olduğunu unutmuş
Nerden geldiğini bilmeyen
Adı Yılmaz Erdoğan'ın fen bilgisi defterinde saklı
Ve onun ağzından bir Kürt bir Türk olmaktı
suçumuz galiba.
Neydi bizim suçumuz?
Adına derin dedikleri bir devletle tanışmamıza
rast gelirdi
hayatı,hayatları sorgulamak
Milli katillere gazete küpürlerinden bakmak
Derin bir kuytuda kuş gribine yakalanmak
yaralanmak,ezilmek,canlı canlı toprağa gömülmek
Adını derin koydumuz devletin derin yetkilileriyle
yurt dışına kaçmış,kaçırılmış,ilticacı,mülteci
can havliyle boğazını sıkmış,sıktırmış
baba katilleriyle buluşmak...
Bizim suçumuz neydi?
Bir kardeşi korucu birini asker birini terörist yapmak.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Cenk Meydanı
Güneyin sam’ı kuzeyin poyrazı cenk edip dursun
Kanı seven padişah cenk meydanında kudursun..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Çalıntı Eser
dakikalarım çalındı
yüreğim bomboş
hangi kıyıya vursa dalgalar
bedenim titrer o akşam..
hep mor kuşağındaydı
zaman hep alnının ortasında
ansızın bir kavgada,
bir çapulcunun kör bıçağında
ince ve keskin...
çalındı rüyalarım
artık nefessiz
hani can çekiş
ve bitti artık
aşkın gölgesi yitik
yan odada bir netame,
kavga ve hengame
isimsiz noktalar
soru işaretleri aklımda
delik deşik herşey...
rüyamda çalındı
bir kış günü yüreğim
herkesin bildiği ama
kimsenin gidemediği
bir tipiye yakalandı ansızın
ve ben şimdi öylece
ve ben ortalıkta bir duruş
barışın kanatları koptu
artık güvenli bir tabut...
rüyalarım çalındı,
dakikalarım,saniyelerim
bir kış günü...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Çarşaflı Kadın
mavi çarşafta bir kadındı gördüğüm
gördüğümde suretimden utandım
altından dışarı fışkırmıştı
dışarı inceden lule saçları
sapsarı,ince bir sazlık gibi
güz mevsimindeydik sanki..
bir yol üstü kasabasında
ince taneli,beyaz bir kumaş altında
parlıyor örgülü güzel saçları
herkes onu seyrediyor,ondandı açlıkları
maviydi,bir yol üstü şehrinde
ince,uzun selviler gibi dilimde
hep netameli kaldı gözümde,
hep ağlamaklı
maviydi bir yol üstü şehrinde..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Çay Tadında
Çayın demli halini özlerdim nedense
Önce şöyle bir göz ucuyla süzerdim aydınlığını
İnce beline bakardım sonra çaktırmadan
Siyah inci gibi olmasını isterdim bardağın
Sarhoşluğuma götürürdü beni
Hatıra defterimde bir anı kalırdı
Dağlar yerinden oynardı
Demirci çırağı tokmağını kaldırıp indirirdi durmadan
Tornavidanın hastalığı nüksederdi birden
Ama çay gene aynı çaydı değişmeden
Göz ucuyla kızgınlığıma bakardı
Utancından kıpkırmızı olurdu
Beni sevindirmeye yeterdi bu hali
Gene de çayın demli halini özlerdim nedense
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Çıt Kırıldım Kadınları
çıt kırıldım kadınları vardı
lambaları sönerse hemen
hazırdı mumları
öyle ahım şahım değil
tipine baksan eh işte
hani var diyebilecek
bahar şenliklerinde olsa da
kimse bakmazdı
kimse onları anlamazdı..
çıt kırıldım kadınları vardı
ellerinde bukle bukle çiçekler
gecenin mumları söndüğünde
küserlerdi güneşe
hani kendini yaz dendiğinde
dudak bükerdi inceden
konuşurdu, konuşturmazdı
gülerdi,güldürmezdi
hani size ne desem
açsa ağzını,
açsa ki o an
niye açtı derdi
niye açtı yeniden..
çıt kırıldım kadınlarıydı onlar
bir sokak arasında şehrin
önce gülerdi inceden
büyülü hülyalarda gezinirken
ters tutmuş sanki fotoğrafı
ona bile dudak bükerdi..
çıt kırıldım kadınları vardı
elleri ellerimi görünce
hemen de küserdi..
21/01/2008
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Çocuk Kalbi
Dünyanın en büyük çocuk kalbi bendedir
En zarif, en muhteşem
Kaldırıp da uzun parmaklarımı
Belirli belirsiz nice aralıklarla
Çıkarırım üst kata nefessiz
Eğilirse de bina eğilsin
Göz yaşlarım ıslatıyor çünkü
Islatıyor camdan çerçevelerimi
Bendedir biliniz
Bendedir dünyanın en büyük çocuk kalbi
Olsa da gündüz avrupa’nın en parlak
Gecenin en karanlık şehri
Ben İstanbul’da doğdum işte
Öz yurdumdur netameli kalbim
Okuldaki hıçkırıklarım gelirse size
Neşenin,sevincin gözyaşları
Seyahatlerim hep elemli o zaman
Yatağa titreyerek girsem de
Köz’üm kora dönüşmüştür
Ve her savaş
Her savaş birer cinayet olsa da
Şefkatli ellerin kokusunda
Ne derse desinler
Elalem bu
Bağlayamazsın ya ağzını
İntihar komandosu gibi üstüne gelirler..
Bendedir en büyük çocuk kalbi
Bende en güzel kadının sesi
Ansızın ölmek istesem de
En büyüğü bendedir gene
Bendedir en büyük çocuk kalbi..
31/12/2007
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Çocukluğumun Sesi
çocukluğumun titrek sesi
içimin yangını
türküler gibi çığır
çığırda çağlasın yürekler
filiz tutsun,gem salsın bulutlar
dört nala,arşın arşın
toprak kokar bedenim
bir tarihten kalma eseriyim köyümün
vicdansız vicdanlarda hapislik
hani demlenir ya gececiler
işte ben bir hazinim.
ürkek ürkek yaklaşmasını bilirim ancak
ancak dört nala kaçmasını
hasretlik bir kulağın kıyısında
ve taburlar inceden dizilmiş
herkes ayrı manevrada...
duyuldu uzaktan
hoş bir sada ile beliriverdi
cananın ruhuna bir ışık
ancak dertten,
ancak kederden kopmanın
yüreğinde taşımanın ömür boyu
işte duyuldu uzaktan
beni benden götüren..
hani gelirdin ya kışları
bir kar tanesiyle zamanın
bir sarışın köy öğretmeninin elinde
ve kenarında uzaktaki bir taşın
hani gelirdin ya uzaktan
gür bir sesle
dağlara kıyarak,vurarak taşlara
bana gelirdin ya
bir gecenin içinden
derin bir mevziden...
ben burdayım işte
zamanın kıyısında duran
hoş bir edayla
bir asker misali
çocukluğumun üstüne kapaklanarak
gelirdin ya
uzaktaki bir sesi yankısıyla.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Ders
Can kafese düşünce öter bir kuş misali
Ehemiyet bunda kafese düşmeden önceki hali
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Domates Tadı
Domates kanını bilirmisin sen
Sert olur yaşamı
Dağdaki eşkıya gibidir
Bata çıka yolunu alır kar'da
Nice sevdalara gebedir
Sayıklar devamlı rüyasında
Buluşur seninle bir sabah vakti
Tenhalığında hatırlarsın hayatın..
Bilirmisin sen domates tadını
Aynı Aşil gibi Hector gibi'dir
Kavga da yenilmez,
yenilgi de ezilmezdir,
canı kırıktır cam bir tabakta,
hayatı ölümdür dünya da
Ne vakit yaşamaksa
o vakit ölmektir aşkı.
Hatırladın mı şimdi
Hani bir ayak üstü tadına baktığın
Uzaktan gelen anten cızırtısından habersiz
Ve kaçmak adına bir damla kan...
Bildin mi şimdi
Vakit çok geç artık
Fasıllar bitti bitecek
Benimle beraber
domates tadında
bir damla kan kalacak.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Dertsiz
yok derdim yok
biçareyim aslında,
asılı duran bir hayattan kalma
asılmış bir hayat galiba.
bir ucu kefendedir
kıyılmış bir akşam üstü,
yol kenarında mahzun, kederli
bedeni ruhtan ayıran...
bir akşam üstü
yok derdim aslında yok
sadece sevinçliyim,
sadece ağlamaklı,
neşeden,şevkten...
yok derdim aslında yok
öyle zannediyorlar kanımca.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:43 PM
Durakta Bir Adam
Durağın sessiz sakini
kimsesiz,gariban bir adam
öylece bekliyor orada
başını yaslamış hafiften
uzak diyarları konuşuyor kendiyle
bir dilenci geçiyor önünden
bir öğretmen,bir bankacı
daha niceleri öylece...
yüzünde hüzünlü bir hava
yaşlanmış bir deri
çökmüş bir beden
ruhu savaşlar arasında
yeni ufuk çizgileri alnının tam ortasında..
durakta bekliyor adamın biri
ağlamaklı bir sesle konuşuyor telefonda
bağırarak,çağırarak
cinayetler işleniyor yüreğinde kanımca
ve işlendi cinayetler
işlenmeye hazır yeni türküler
adamın biri bekliyor durakta.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Dünya Denen At
Gidiverdi akşam olmadan
Ortalık karardı
Dünya denen at
Ah işte o
İşte o altından kaydı..
Üç yıldızlı albay olsa da gökyüzü
Karşısında selam durmak kimin haddine
Ağır bir devlet kokusunun endamıyla
Gözlerini örtsen de biçare
Göreceksin nice aşkları beş paralık
Hani siyasetin hatasından oluşan
İki yüzlü küheylan misali
Olsa da asuman general
Gidiverdi zamanı dolmadan
Hala akşam olmadan
Altından kaydı
Kaydı dünya denen at…
Gidiverdi işte
Gitmeseydi iyi olurdu
Oyun oynardık zamana
Taşlarımız çalınsa da masa da
Hep ömrün köprüsünden geçer
Ufak bir kasaba da eskitirdik dakikaları
Belki kar’ın altında bir yerde
Ortalık kararınca yani
Gitmeden önce uğramak lazım
Sesin sese değmesi hani..
Gidiverdin akşam olmadan
Karardı ortalık
El eteğini çekince şehir
Altından kaydı işte
Altından dünya denen küheylan…
18/02/2008
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Düşmek
Düşmek bir gecenin ardında
kavimsiz,boylu boyunca
bağırışların kesik kesik
dumanlı geldiği havanın
öğle vaktinde
düşmek ah bir günün içinden...
sevmenin sebepsizliğini
yok yok aslında
yok hiçbir şey
bir nedensizlikte
düşmek ne hazin bir bahar...
Elini atıp tuttuğunda yaşamın
kollarında bir gölgenin
belki rüyadır yaşadığın
bir günün üzerinden
iki çatlak sesin çıkması
duyulması iki ağızdan solumalar
ve bir soluğunda düşmenin
ah karışmanın gecenin karanlığına
ve ardı sıra gitmenin...
düşmek kimsesizce yere
uzaktan serpilmek yaşama
ve defnetmek zamana
ah düşmek boylu boyunca,çaresiz...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Eller Kavuşsun
Bırak ellerini ellerim sarsın
Sevgimi bir korun orta yerine atsın
Ellerim ellerine o gün bağlansın
Yolumun yolcusu hani nerdesin
İklimler dört bucak, iklimler çepçevre
Sardı beni gün ışığı gibi işte
Vücudumun ah dediği yerde
Bırak gözlerim sana baksın
Olmadık sözlerin yalancısıyım ben
Her şeyin bestecisi ahıyım ben
Dilinin ucunun sancısıyım ben
Bırak bütün diller seni ansın
Hani nerdesin nerelerdesin
Kiminin arkasında kiminin önündesin
Yolunun ilk ve son perdesindesin
Bırak bütün yollar sana varsın
Ellerim sancılı,ellerim kederin hüznündedir
Korun düştüğü yerde bir serindedir
Gölgenin gölgesinin evindedir
Bırak gölgeler birbirini ansın
Eller kavuşsun birbirini sarsın…
Ünal çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Ellerinin Gölgesi
Ellerimde kaldı ellerinin gölgesi
Ellerin ki bir sisin ince perdesi
Varlığın öteden beridir sesi
Ellerin ki ellerimin gölgesi.
Üşüdüm biraz, biraz üşümekteyim
Sonsuzluğun en mahrem yerindeyim
Har ateşin en üstündeyim
Ellerin ki yakar beni gölgesi.
Zifirdir zifirin en dip noktası
Hazin bir gecenin en açık sayfası
Üstüne dökülen iki harfin hası
Ellerin ki üşütür beni gölgesi…
Gölgeler hep karanlıktır hep onursuz
İsminin anılışındaki bir sonsuz
Ebed ile ezel olmaz onsuz
Ellerin ah ellerinin gölgesi
Ellerimde kaldı ellerinin sesi…
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Endam
Böyle olmaz gidiş hüzün katar içime
Bir doğuya bir batıya salınırsın gölge yapar yüzüme.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Esaret
esirdi düşlerim
bir ırmağın kenarında dururken
fidanların boy verdiği
hani dereden su içerken
ve dağın yamacı..
kimse bilmiyordu oysa
sadece senin kalbini
nerde attığı önemli değildi
ben bir çocuktum gecede
dedem savaşta
ninem babama sancıda
ve nehir gürül gürül
bulutlar ağlamaklı..
bir ses var başucumda
bir kapı gıcırtısında
akşamın kanlı ocağında
ve babam canhıraş ağlamakta
ninemin yaslı kucağında
herşey tutsak, herkes esir
esaret bir cürüm, günah sebebi...
bir gece vaktiydi babam
benden haber verdi dünyaya
ağlayarak, elleri kilitli
ismi hafızamda hala
ve murat savaşın gölgesinde
kıyıya nice gemiler salmış...
düşlerimden çıktım o vakit
düşümün penceresinden
dışardan bir ses geldi,
dışardan bir rüzgar içeriye
çıktım o vakit
çıktım azgın sularından murat'ın..
ve babam özgür,
dedem babama bir şehit
ben babamın musalla taşında,
onun toprağında yabancı,
düşlerindeki yolcu...
esirdi düşlerim
dalgalar vururken kıyıya,
ninem ağıtlarına demlenirken,
babam açlığından ağlarken
esirdi düşlerim
fikirlerin sessiz savaşlarında...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
falın Tadı
bir hırçın dalgaydı beni sürükleyen,
yalancı bir bahar...
bir büyüye kapıldım yazın hararetli zamanında.
beni kandıran bir facıydı,
bir gece bekçisi kimbilir.
yüzündeki çizgilerden derinlere ses veriyordu
çizgilerle derinleri konuşuyordu.
Bir falcıydı aslında,
beni benden alan,
bir falcıydı o akşam...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Film Gibi
film gibiydi olanlar
ben derdimin aynasını oynuyordum
dertler ise habersizdi herşeyden
güvercinler hep yaralı
hep hüzünlüydü günlerimiz...
film gibiydi olanlar
cazip bir teklifin ardından gelen
olmayacak bir işe bulaşmak,
aslında hain ilan etmenin zamanı
ve günlerimiz hep kederli...
film gibiydi olanlar...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Fısıltılar
Fsıltılarda arar kendini gözler
bir hüznün abidesiymiş sanki
yuvarlak bir masanın kenar uçları
ne zaman oalcağını anlayamadığın
fakat ne olacağını bildiğin
bir kavmin ayak sesleri...
Duvarlar çatlak duyuluyor kalplerin sesleri
dile geliyor bütün kelimeler
sözcükler yeni anlamlar kazanıyor
içinde kimsenin olmadığı
kimsenin bilmediği bir zaman kalacak geriye
bir fısıltı bir konuşma anı
tarih olacak derinliklerde
göz kararıyla demi belirlenecek
bütün malzemeler göz kararıyla tespit edilecek.
ancak bulur kendini insan
insanda ancak,bir varoluş sürecinde
el pençe selam durarak
saygı duruşuna kulak kabartarak
el pençe durulur zaten her zaman
ve bir fısıltı gelir aniden
derinden bir ses çıkar gece yarısı
bir yalnızlık türküsü söyler
bir damar tıkanıklığı olur aniden.
fısıltılar gelir fısıltılar
göz kararıyla,nizam,intizam
bir gece vakti
ölümün kefenini yırttığı
kendine yeni kefenler aradığı
bir gece vakti gelir
fısıltılar fısıltılar...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Gecenin Vazifesi
canice bir cinayet
çivit rengindeydi akşam
hüzün kokarken haberler
hüzünlü eller
ağlarken nice bulutlar
kanatlarını kırmışlar meleklerin
bir cinayet akşamı
mor, sarı, mavi
dünya rengarenk
bir kedinin beyaz dişleri
son kemirişleri hayatı
akmakta bomboş
nice musluklar zamana
akmakta yarısında gecenin
şimdi karanlık
şimdi soyuta kertirilmiş
sınırın öte yanından
ötesinden hayatın
çoğalsa da sesler
artsa da nice nice sayıları
vücut halsiz
dirençsiz bir duvar
çatı düştü düşecek
çatı bir amatörün ellerinde
ve gece
gece canice bir cinayetin
verilmiş bir vazifenin emrinde...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Gel Baba
Gel baba giri içime
Sormana gerek yok hiç
Alma bir yerden bilet
Kapılar sana açıktır her zaman
Kapıcılar seni tanır ezelden beri...
Gel baba gir içime
Fiyat sorma bir yere
Sürüme ayacıklarını
Çekingen çekingen yürüme
Yeter ki gel baba
Yeter ki gir içime..
Öyle öksüz gibi bakma
Bu yürek senin yüreğin
Filizlenmişsin,
Dal budak salmışsın
Tarihten beri hep ayaktasın
Yorma kendini,yürüme
Gel baba gel
Gir içime...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Geleceğimin Düşü
Ben bir yazar değilim kabusum olsun
Şöyle böyle kağıtlarda toplarım ancak
Kare desenli üzerine rengarenk
Karalamalar yaparım öylesine
Kimse beni izlemesin,görmesin
Oskar’ım da yok, ödüllerimde
Öpüşmelerim hiç olmadı zaten
Ancak yetmişinden sonrasına düşüm var
Oda hani toprak altında
Hayat denen bir filmin ilk perdesi
Geçer belki gözümün önünden
Hasta da değilimdir yani
Sadece korkak, beceriksiz bir halde
Zambakların ülkesinde
Yani kim bilir
Ben bir yazar değilim
Kabusum yok
Olsunda demiyorum zaten
Sıhhatim yerinde
Hani belki yetmişinden sonra
Kabusu olur düşümde…
Ünal Çağabey
25/02/2008
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:44 PM
Gitme
Gidersen yağmur yağar üstüme
Çöküverir bu asuman
Gündelik yaşamım ölür
Toprakta ki köküm...
Bir kuş havalanır pencereden
Bir gülücük uzatır
Gidersen bir kuş gider
Bir damla gözyaşı döker.
Kentler hep canlıdır akislerde
Aynalarda ki benim yüzümdür
Ve gölgeleri benim gölgem
Gidersen üstüme devrilir şehir
Karışır gölgesi gölgeme
Gidersen ezilir,ölürüm gölgenle...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:45 PM
Gitme Çocuğum
Ölme sakın çocuğum
Bırakma beni yalnız
Akşamlarımı öksüz
Ağaçlarımı dalsız
Ölme sakın çocuğum
Ben bir ölüydüm sen geldiğinde
Fikirlerim hep darağacında asılı
Milliyetim hep ayrı..
Bilmem ki ne yapsam
Dost bildiklerim yok artık
Ve ben unuttum herşeyi
Öylece uğramadı bana ölüm
Hep sevdiklerimi yakaladı yarı yolda
Çaresizim,dilsizim
Yüreğim kanıyor,ellerim acıyor
Dilim üşüyor
Ayaklarımdan kan çekildi artık.
Gitme sakın çocuğum
Yaşadığını bilmek bile yeterli
Zamana bir yolculuk
Ve zamansızlığı anlamak için..
Gitme sakın çocuğum gitme
Beni yalnız bırakma..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:45 PM
Gitti Herşey
Her güne bir yarın ekle birde yarım
Zamana bir gül ekle birde ahu zarım
Çiçekler benimdir artık ve ben ağlarım
Geçip gitti zaman ve bitti her şey
Hicranlı demler hep ölüme götürür
Yolumu hep bir zulüme götürür
Beni artık ateşe götürür
Geçip gitti zaman ve bitti her şey
Yok dedi benimdir ben gitmeyeceğim
Gitmeyi gitmemeye ekleyip içeceğim
Masadan kalkıp silkineceğim
Geçip gitti zaman ve bitti her şey
Beni benden alıp gitti her şey.
08/12/2006
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:45 PM
Git Gönül
Ne kadar da garip bir haldeyim
Cihanın vakur bahçesindeyim.
Daraldım,artık biçareyim
Dey vur kırbacı gitsin gönül.
Can tatlıdır,zaman kötü
Güzel geçirmek ister her günü
Güzellerin olmaz bir günü
Dey vur kırbacı gitsin gönül
Kimse bilmez ne haldeyim,naçarım
Yalnızlık elinde kalmışım,kaçarım
Gözümün gördüğü yere herşeyi saçarım
Dey vur kırbacı gitsin gönül
Yazgım kötü,ruhum yastadır
Günümde gecemde her daim hastadır
Elime girmiş herşey kötü nefstendir
Dey vur kırbacı gitsin gönül
Çakıl taşları gibi kalkıp gitmek vaktidir
Ruhumu cihanı şümula erdirmek vaktidir
Kavimlere can verip uçmak vaktidir.
Dey vur kırbacı gitsin gönül.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:45 PM
Göbek Bağı
kelimelerin kıyısındayım
gölgelerin
esaretinde yaşarken aslında
komutanıyım ordunun
sınır boylarında örgüsüz
saçlarım dağınık,perşmurde
perne perişan bir halde..
üstünde top sektirirken çizginin
zamanı en dar yerinden
en ücra en keşmekeş
beyaz sayfalar karalanırken
en akıllı insanlardır aslında
en delikanlı en mahçup
deliler, deliliği sevenler
hiçbir şey hatırlamayanlar
hatırlamak istemeyenler
onlar savaşın galipleri..
kimse bilmese de kıyısındayım
koy’unun en karanlık köşesinde
sularının öldüğü yerde
apaçık göz önündeyim
alenen, herkesin gördüğü
sınır çizgimin yıkıldığı
doğal afetlerle bentlerimin
duvarlarımın darmadağın
ben bir savaştayım
yüklemi olmayan cümlelerle
mutluluğun kordonunu arayan
duvağının hazırlığında
kıyısındayım kelimelerin
gölgelerin kıyısındayım…
ünal çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:45 PM
Göç
Göç...
Garip aşkların efendisi
Unutulmaz diyarların sesi
Ayrıcalıklar ülkesi...
Salınır gerdan gibi insan boynunda
Sürçü lisan etmez bulunurken koynunda
İsyanlara gebedir göç her zaman
Lisanlara hasrettir zaman zaman
Sesini duyurur arka kapıdan
Bağırıp durur hiç durmadan
Göç...
Garip aşıkların bestecisi
Unutulmaz diyarların güzel sesi
Ayrıcalıklar ülkesi...
Sen hasretliğimin son penceresi
Ben gurbetlerin bitmeyen sesi
Hiç düşündünmü ölümün perdesini
Uğruna verilen kellelerin duydunmu sesini
Ben senin ne ilk nede son neferin
Her zaman var olacak bir yerde senin seferin.
Göç...
Garip aşıkların bestecisi
Unutulmaz diyarların güzel sesi
Ayrıcalıklar ülkesi...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:45 PM
Göçebe
Ben göçebeyim tarihin başlangıcından beri,
fakir bir katırcı çocuğu,
sırtında küfesiyle bir hammal,
*******in başladığı yerde bir mimoza çiçeği...
Göçebeyim ben garip bir yayla da..
Göçebe bir tarihin çocuğuyum
Göçmüş tarihin,
gözü doymamış,
hiç sofradan kalkmamış...
Yazılıdır alnımda fişlenmiş ecdadım
Sayfalarını eskittim tarihin bak.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:46 PM
Gökkubbe
Eyvah çöktü yine
çöktü üzerimdeki gökkubbe
sütunsuz hani
içinde nice niceleri barındıran
bu yağız küheylan..
Penceremden gördüm seyrini
akışını ince bir nehrin
kıyısında dem vururken
baş'lar yerinde durmaz
herkes ayrı alemde
ve perdeler nicedir solgun..
dağınık darmadağınık heryer
sokaklar serseri kurşun
nicedir yabancı eller var
kapının kolunda bir parmak izi
yılmaz 'er' doğanların peşinde
heryer karanlık,darmadağın..
eyvah çöktü gökkubbe
iniverdi herşey aşağı
heryerde bir dağınıklık
uçkur çözülmüş artık
pencereler kırık
ve yağız küheylan
epeydir dağınık...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:46 PM
Hakaniyet
Zoruma gidiyor olanlar
zoruma bütün bunlar,
acımasız bir hileyle
kavruk bir gece de,
herşey bir örtü de
nice olanlar
zoruma gidiyor bunlar
zoruma...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:46 PM
Hayalet Şehir
Göçüp gitmek vardı bir zamanlar diyar'ı kebir'den
Kimbilir gidişim belki senden belki de kendimden
Canım yanmaya başlıyordu yavaş yavaş uzaklaşırken
Ve özlemeye başlıyordum gözlerine bakmayı unuturken
Görüşmek üzere diyordum kayıp şehirlere
Ağlamayın,üzülmeyin döneceğim diyordum hayaletlere
Yolumu arşınlarken karşıma sen çıktın
Gözlerine vuruldum beni gözlerine çaktın
Sonra birden kayboldun beni ortalarda bıraktın
Gidişin öyle hazin dönüşün olmaz sandım.
Aramaya başladım seni vakitsiz hergün
Her gidişin bir dönüşü olur elbet birgün.
Sonra kaybettiğim sevdamı sokaklarda aramaya başladım
Asıl değil sokakta sende kaybolmaya başladım
Sonra kendime biraz gelmiş gibi oluverdim
Bu sefer gene yoktun birden ölüverdim
Tekrar atıldım sokaklara başladım seni aramaya
Meğer aradığımı başlamışım taramaya
Gözlerin o gözlerin meğer olmuş birer nehir
Aramaktan ben ruh sokaklar oldu hayalet şehir.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:46 PM
Hani
hani gelecektin bir akşamüstü
örtüsü kaybolurken güneşin,
yorganın altında oynaşan gecenin
üstüne gelecektin bir vakit..
hani demiştin ardından
hani bir ütopya ile
aşıkların nisan ayları
hayalleri kavuşur işte
bir ağacın gölgesinde...
hani gelecektin
hani ki sarmaş dolaş
artık ayrılığın bittiği
bir durağında molanın
hani duracaktın sözünde..
hani gelecektin sen.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:47 PM
Hazan Baharı
içimin güleryüzü
dokunası aydınlığım
kaç tane bahar yaşadın
kaç ilk gördün hayatında
firakındasın gençliğin.
cemreler ne zaman düşer bilirmisin
ne zaman kirlendi ruhum acaba
niçin bu kimsesizlik
hasretlik niçin bu kadar zor
farkındamısın gençliğimin gözü..
duvara adını çapraz yazardı şair
çapraz harflerle konuşurdu
zap suyuna çapraz dalardı
hani saldığın kelimeler
ahırları neden boş bıraktın
neden bu kimsesizlik...
içimin esmer tenli karakızı
cemrelerimin düştüğü ana denk geldin
yeni cemreler getirdin, yeni,korlar,alevler
ateşleri içindeyim cehennemin
baharlara can verdim
çiçekler açtım,filizler verdim
şaire asistan olsum bir gece vakti.
içimin güleryüzü
dokunası aydınlığım
sislerin içnden bakıyorum sana
kimbilir kaç bahar geçecek ömürden
ve ne zaman tutuşacak yürekler
firakındayım ömrün
sonbaharın hazanında bir gece de,
kimsesizliğin olduğu bir gece de
vuracaklar beni
zap suyunu tersine çevirecekler
ve boğacaklar nice baharlarımı,
nice anılarımı, sevgilerimi...
adamın biri bana kıyacak
zap suyuna koyup gönderecek
murat'a hediye sunacak
kan basrıracak bahar güllerine
beni sensiz koyacak.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:47 PM
Hazan Bahçesi
uzunca bir yol var önümde
damarına basılmış,
köşeye sıkışmış bir köpek gibiyim.
içinden hep kendini yiyen
yaşadığı yerde yaşamasını öğrenemeyen
aslında ne olduğunu bilmeyen..
bir hüzün bahçesindeyim
güller içinde ve dikenler üstünde
kapısı hep kırık
geç kalmış bir öğrenci
hayata ısmarlama tenefüslerle alışmaya çalışan
ısmarlama tenefüslerle yol alan
uzunca bir yolun mimarı
toprak kokulu bir köyün seyir defteri
gitmek için can atan fukara..
uzunca bir yol var önümde
yolu uzun bir hayat
yine de hazan bahçesindeyim canım..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:47 PM
Herşey Bugünün
Ey üstü zifir karanlıkla kapanmış cellat
Açta gözlerini haline bak
Sen mendebur bir rüyanın son hücresi
Çürümüş meyvenin en son tanesi
Düşünü gördüğün dünyaya dur ve bak
Ah dediğin yerde olmaz her şey pak
Sakın ellerini gizleme zira onlar şahittir
Gözlerin en görmez yerde birer ahittir
Utanma sıkılma sakın sen istedin bunu
Ar damarını sen yok ettin zebunu
Eğer şimdi dolaşıyorsan yüzü yerde
Git de arkana bak arkadaşın namerde
Toprağın gölgesini hisset şimdi ruhunda
Ebedi ölüm var artık senin yurdunda
Ey zifirin en zifiri sen karanlığın kalbisin
Nafile artık her şey bitti son günün sahibisin
Kutlu olsun artık erişti sana doğum günün
Birleşti ebed ile ezel, bugün her şey bugünün..
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:48 PM
İçimdeyken Hasretin Bırak Bana Herşeyi
nerden estiyse samyeli
buldu beni kuzeyimden
en dar yerimden boğazımın
kadim uygarlıkları barındırırken
sularında yüzme bilmeyen hayvanlar
zincirliyken kapımın kilidi
hani hiç gezmediğim Sarıyer sahili
işte hüznün doğduğu an
konstantinapolis’in, istanbul’un, sembol’un
yani zamanın en güzel kadınının
ellerindeyim zifirinin kör bucağında..
çevirdiyse kendini poyraza sam
ve oğlu zal savaşa tutuşmuşken
savaşa torunu rüstem’in bilekleriyle
boğazımın ne tenha köşesi kurumakta
ve midem boş bir çuval gibi
istanbul’a, sembol’a, konstantinapolis’e
ince bir rüzgar eşliğinde
uğultusunu sunmakta…
ey görmeyen gözlerimin aşık olduğu şehir
kadınım,bedenimin zifiri derinliği
eğer saklıyorsan içindekini bana
ellerimde atilla’nın kılıcından da keskin
ellerimde sırat köprüsünden de ince
ellerimde bakışın göremediği
var bir ölüm çizgisi rüzgar dinince
rüstem söylerken şarkısını
fatih dört nala şah mat derken
ey İstanbul
ey sembol
ey konstantinin polisi
sus ve kulak ver bana
bırak bana ellerini,
kadınımın sevincini
bırak bana sam’ımı
bırak poyrazımı, kuzeyimi.
bırak, bak ben ölüyorum..
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:48 PM
İğne İle İp
iğneydi etrafında dönen
gecenin lambası gibi sığ
bir delikanlı edasıyla
fakir bir fukara..
iğneydi etrafında dönen
cehalet devrini yeni kapatmışken
ucu dokunaklı şiirlerin yankısı
duyulurken uzaktan ayrılığın acısı
etrafında dönen oydu işte
fikri bazda birliktelik
ve aşkın yüce laneti..
işte oydu etrafında dönen
gevşekliğinden eser yoktu bu gece
sevgilisiyle konuşuyordu sessizce
işte dönüyordu habersizce
etrafında bir ipin
dönüyordu ipince...
ah işte oydu etrafında dönen gece...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:49 PM
İğnenin Gecesi
Seyirli bir gece de oynadı yerinden
Kıyısından bir yemeninin,ucundan
Sarılmışken ipliğine,sarılıyken sevgilisine
Bir sandıktan çıkıverdi yeni gelinin.
İnce oyasında gül renginde kalmıştı
Hani üstüne düşen gözyaşlarıyla ıslanmıştı
Bir halay başında damata takı takmıştı
Gelinin al duvağında parlayan iğne.
Herhal kıyılar ve köşeler hep ona kalmıştı
Her zaman her yerde o ağlamıştı
Elini tuttuğu sevgilisine sırtını yaslamıştı
Gelinin al duvağında parlayan iğne.
Bir sandıktan çıkıverirsin yada bir al duvaktan
Yok bilirim yakışır sana öpmek her yanaktan
Kapısındaki gelinin gerdek gecesinde olmaktan
Mutlu olursun gecenin sahibi iğne.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:49 PM
İsimsiz Kahraman
ruhumun derinliklerine nam salmış akıbetsiz
bir kahraman getireceğim sana. cennet
ırmaklarının kenarında dolaşacağım seninle,
asumanda bir melek olacağım ve pers
diyarında bir daryus. geçitsiz geçitlerimde
bir dinamit patlayacak, yüreğim yerinden
oynayacak bir akşam vakti ve ben kardeşlik
türküsü çığıracağım,ben bir sevda türküsü
tutturacağım.
inmelisin merdivenden ruhumun dipsiz kuyularına.
seni oraya sakladım. bilirmisin kimsenin bulmaması,
benden başka kimsenin görmemesi için. inmelisin
merdivenden aşağı, kimseye tutunmadan,öylece
inmelisin karanlıktaki mercan gözlerinle ve seni
sakladığım yeri bulmalısın. oraya girmelisin,orayı
görmelisinki sana yaktığım türkülerin büyüklüğünü
anlayabilesin diye.
ruhumunderinliklerine nam salmış akıbetsiz bir
kahraman getireceğim sana. yolu olmayan,
susuz bir köy çocuğu... muş ovasının yalancı maviliğini
kara trenlerle yarıştıracağım,gözlerinin mercan
maviliğine bir gülücük olacağım. anılarına bir damla
gözyaşı hediye edeceğim, sana akıbetsiz bir
kahraman getireceğim. ismi olmayan milliyetinden
farklı bir milliyetçi, belki de rüyalardaki bir buğulu cam,
bir kış gününün üşümesi...
sana ömrümün yarısını,bıraktığın anıların hepsini getireceğim
sana akıbetsiz bir kahraman getireceğim...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:49 PM
İstanbul
İstanbul gibi adım yalnız
Karaborsada satılmış biletlerim
Çarpık kentleşmiş yüreğim
İçinde korlar,alevler
Kız kulesi gibi
dünyadan bihaber,
darmadağın,
tükenmiş
Adına şiirler yazılmış
Cinayetler işlenmiş adına...
Ömrüm ayaklar altında
Kavuşmaz,
Böyle gider bilirim
Sığmaz içim içime
Dalgalıdır rüyalarım
İstanbul sokakları gibi
İstanbul İstanbul olalı İstanbul gibi.
Feryat eder beyoğlunda
Bir akşam vakti
Sabahında meyhaneler sokağında
Boğaziçinde,büyükadanda
Beraberce cengaverler savaşır yüreğimde
Ve kül oldu kalbim
bir balat yangınında...
Küt sesiyle irkildi kalbimin
Cihangir,Maltepe,Kadıköy
Yedek parçalarla götürülmüş hayat
Kavimlerden beri hep dağınık hep perişan
Sokakları sanki ruhumun dar aralıkları..
Sultanahmette,Süleymaniye de
ölümün en güzel rüzgarı.
Sevdim seni ömrümün başkenti
Ruhum bedenimden ayrıldı
bir kadıköy yangınında
Ve şimdi ulaşmak vaktidir sana...
Oy isyanların başkenti
Esirdir ruhum sokakların arasında.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:49 PM
İsyan
Kaybettim anahtarımı gönlümün
Bilmemki ne yapsam
Bulmak adına bir çaba bir hareket
Yüreğimin ovasında kilitli kaldım
Bilmemki nereye gitsem
Başımı hangi taşa vursam
Bilmemki...
Yangında yerle yeksan oldu şahmurat suyu
Bir sokak arasında birkaç çapulcuyla
Ve hiç sormazlar nice açmış gülleri
Hiç sormazlar bir ananın yüreğini
Yerle bir evimin,gönlümün,sessizliğimin bahçesi
Bir sokak arasında
Bir sapanlaydı galiba...
Umulmaz kafeslerden kuş çıkarırdık
Bir keklik avında,
göl kıyısında
ve bilirmisin bedirhan
murat suyu taştı taşacak
peh sultan süleyman
zafer gelir sana at üstünde
ve alır başını fedaisiyle bir sabbah...
Kaybettim anahtarımı aklımın
Bir sokak ortasında hayatın
İnce tüllerle yapılmış oyası
Şakayla karışık birazda gerçekti galiba
Kaybettim anahtarını aklımın
Bir isyan arasında
Bir başkent sokağında.
Ve şimdi heryer karanlık
Her yer sessiz,sensiz
Kayboldu ruhumun duvarları
Kilitli kaldım yüreğimin ovasında.
Cansız,bedensiz
kaybettim yüreğimi
kaybettim bedenimi
Bir isyan sırasında
İki başkent arasında
Bir sapanlaydı galiba...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:49 PM
İzinsiz
Sevgilinin dudağına açılır kapı
Açılır ki bir geceden zifirinin
Aşktan,şehvetten bir iniltinin
Sev beni bu akşam sev ki yıldızlar kaysın
Sakın bükme boynunu,mahzun bakma öylece
Bir gece ve bir gündüz, ölüm ve yaşam
Ben kimim,benim adım ne
Yıldızlar sever beni sende öylece sev
Beni sev ne olur bir gece vakti
Karanlıkta,gözün hiçbir şey görmediği
Hiçbir şeye dokunmadığı anda
Ben kimim ve neredeyim uzaklarda
Sadece bir yalancı,bir bedevi çöllerde
Gemiler bensiz kalkar hep
Kervanlar benden izin almazlar…
09/12/2006
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:49 PM
Kaf Dağına Yolculuk
Orada bir masal var kaf dağının arkasında
Zirasında fazlaca bir çekingenlik
Başı ağrıyan bir anne gibidir
ve taziyelerini sunan bir akbaba misali..
Var orada birşeyler biliyorum
Bir adam yürüyor tepeye doğru
Silahlı ve yıllardan beri eli kanlı
Durmadan yürüyor ve durmadan
sürüklüyor herkesi peşinden..
Bir ses geliyor sonra kuytudan
ve düşüyor adam yer öylece
Düşüyor tarihten beri hep baba
hep abi hep kardeş olmuş ve
aynı zamanda istemese de hep eli kanlı adam.
Ve vuruldu kardeşliğe bir tokat
Ansızın,çepçevere sardı her yanı karanlık
Korku koşarak geldi
Yüreklere dal budak saldı
Girdi içeri cam ve çerçeveden
girdi hazin bir sonbahar vakti
Bir ses yükseldi yanan lambadan
Bir haykırış bir hengame
Usul usul akan nehirlerin savaşı
Dağdaki koyunun çoban sesi...
Bir ses yükseldi, sinirlendi alev,
kükredi aşk,
tozu dumana kattı tabiat
Akıllılar akıllarını yitirdi
ve bir ses yükseldi durmadan..
Orada bir masal var kaf dağının arkasında
Biraz çekingenlik biraz baş ağrısı
ve ikiyüzlülük,
sonra tanıdığını tanımayan bir ses
var orada birşeyler biliyorum
bir adam ölüyor bak
Kardeşlik,barış ölüyor,
aşk ölüyor
var birşeyler biliyorum
Ben kaf dağını görüyorum..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:49 PM
Kan
Ben İstanbul’um,ben zamanın en güzel kadını
İçimde boğuldu krallar,vardır herkesin kanı…
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Kapat Gözlerini Anne
Kapat gözlerini anne ben geliyorum
sana geliyorum,senin yüreğine
Konmaya hazır bir dal var orada
tam işte orada
sol omzunun altında
bir ev,bir dünya,
bir hayat...
Kapat gözlerini anne sana geliyorum
sana ki, bir yürek sızısıyla
kanat çırpışımın yıl dönümü
gidişimin,gözlerden kayboluşumun,
kendimi bile unutuşumun
bugün yıl dönümü anne
işte sana geliyorum
kapat gözlerini öylece
kalsın üstünde sadece
kalsın gecenin tül ürtüsü
beni bekle bu akşam
bekle ki gör kim gelecek
hangi şair hangi yazar
nereden çıkacak gör o zaman...
Kapat gözlerini anne sana geliyorum
telefonda sesimi sana gönderiyorum
bir yardıma bir felaket bölgesine
sırtımda nice nice yükler
ağır adımlar var yollarda
her yer yanmış,kül olmuş
üstünü örtmüş artık güneş
ve kimse yok ortada
bir ses çıkıyor duvardan
örtüyü yırtıyor bir adam
ve öylece duruyor
garip,hüzünlü ve yalın ayaklı.
Kapat gözlerini anne sana geliyorum işte...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Kendine Sor
Kim olduğumu biliyorsan eğer
Ürkütme sakın ceylanları
Dağları yontma benim için
Devirler tarihe karışsa da
Sorma beni güneşe
Biliyorsan kim olduğumu
Bozdağ’a sor çobanlarının
Süphan’da siyabend’e
Van da Tamara’ya sor.
Bilmiyorsan eğer
Neneme sor yattığı toprağında
Bahar aylarında yürüdüğümüz
Seninle hani
Yağmurlara sor
Yakalayabilirsen gölgeme
Annemin özlediği köyüne
Babamın gömdüğü kardeşine..
Peygamberler geçmişte kaldıysa da
Dert etme sakın
İçinde kalmasın kederin
Söylemişler zamana
Söylemişler beni
Soruyorsan eğer
Şehrimin dar sokaklarına
Ruhumun kavimlerine sor..
Kardeşim dertli olsa da
Ellerinde nasırım ben
Savaşımız ömür boyu beraber
Yollar ayırmışsa da
Bulutlara sor, güvercinlere
Güzergahına kuşların
Haince pusularda ölenlere
Çocuklara, babalara..
Kim olduğumu soruyorsan eğer
Sorma beni bana
Dostlara, düşmanlara
Dirilere, ölülere
Hayvanlara sor
Kim olduğumu soruyorsan eğer
Sorma beni bana
Kendine
Kendine sor…
Ünal Çağabey(24/01/2008)
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Kan Ve Gözyaşı
Ben İstanbul’um,ben zamanın en güzel kadını
Bende boğuldu krallar,aldım herkesin kanını…
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Kimim Ben
kimim ben
inanın çözmüş değilim
çözümde bile birşey görmüş değilim
ölümü hiç süzmüş değilim
bana şimdi sorma
bilmiyorum kimim ben.
ben kim olduğumu öğrenmiş değilim
güruhunda ruhumu süzmüş değilim
daha aklıma, bir köşesine koymuş değilim
bana şimdi sorma
bilmiyorum kimim ben
bir cehennemin benden haberdarlığını
bir köprünün beni geçenlere sorduğunu
nefesimin beni alıp götürdüğünü
onu biliyorum da
bana şimdi sorma
bilmiyorum kimim ben.
arş yarılıp boşandığında
beni gelip de sana sorduğunda
cevabını benden ilmik ilmik istediğinde
işte doğru söylüyorum sana
bana şimdi sorma
bilmiyorum kimim ben...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Kimlik
Üşüyor kimliğim,
Üşüyor kalbim
Alabora olmuş bir teknenin kaptanıyım
Karadeniz'e salınmış bir rüzgar gibi
Tayfasız,balığı olmayan
Dalgalar gibi hırçın,kudurmuş...
Üşüyor,kalbim üşüyor
Kimliğim benden kaçıyor...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Korkma
Korkma sönmez bu akşamlar ben sönmedikçe
Yanar böyle hep,yanarda uzar gider
Bir şarkı tüttürür derinden
Diyardan diyara nal toplar..
Korkma sönmez *******in,
Ay ışığın bitmez
Çığlıkların hep mutluluk akacak
Ağlamaklı bazen,belki ağlamsı
Vuramayacaklar seni arkandan
Kalmayacaksın öylece ortalıkta
Ve artık korkma
Olmasın istemediğin birşey
Ayakta kal,
kal ki Adem görsün torununu
Kal ki arkada kalmasın gözler..
Etme kimseye minnet,korkma
Seni sevmediler belki sende sevme o zaman
İnat et dur ayakta
Eskisinden güçlü ve diri,sağlam yürekli...
Korkma kimse eskitmeyecek yüreğini
Kırılmış,küskün,dargın olsa da
Yüreğine hançer dokunmuşsa da
Ve öylece dur ayakta
Sağlam yürekli,güzel,sevdiğim kadın
Etme kimseye minnet,korkma
Herşeyden önce
Kendin için dur ayakta...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Kurtlar Sofrası
Fasıllar alemindeyiz dünyanın
Geç ömrüm geçeceksen geç
Vururmusun bilmem
Vurursan vur
Kahverengi bir dünyadayız ömrün
Cansız bebeklerin ilmini
İntizarlar gibi geçkin
Vurur sokak çeteleri..
Telefon dizilerinin sakin aralığından
sıyrılmış hayat
Bir kulak kadar yakın
Bir kulak kadar uzak
Zenginlerin çağında
Yoksulların yanında
Bir melek adında...
Vurdu yine beni hazin sonbahar
Yine bir kışa tutuldum
Bezirganlar yolundayım
Aşkların önünden tökezledim
ve arkasından düştüm hayatın.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Meğer
Meğer hatıralarıma da yağarmış karlar
Beni benden alırmış meğer
Yarı bunak yarı ermiş bir vaziyette,
bir avrupalı bir doğulu hale
sürüklemek onun işiymiş meğer..
mum ışığında garipçe yazılan şiirler gibi
istinaden biraz mağrur
ve alıcı gözüyle bakmak
ve görmek ömrün damlarından sarkan buzları
karların yağdığına şahit olmak
meğer herşeyde birşey olmak...
Erenlerin kıymetli canları adına
Bir köpeğe,bir pisliğe
Bağışlandığını,affedildiğini söylemek,
sanmayın kendinizi küçültüğünüzü
zira büyüklüğünüzü gösterdiniz,
gövde gösterisi yaptınız zira..
meğer bu sizin işinizmiş...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Oku
oku dedi oku
yaratan rabbinin adıyla
o yarattı
o insanı
bir kan pıhtısından
oku gözlerinin maviliğiyle
o insanı
o insanı
bir alak'tan yarattı...
dünyanın bütün ağaçları
bütün ağaçları kalem
ve bütün denizleri su
olsa da hani
yetmez, yetemez
kalem ile yazmayı öğreten
kalemi kağıda çeviren
renklerin tadını hani
oku dedi oku
yaratan rabbinin adıyla
o seni
o hepinizi
bir alak'tan
bir su'dan yarattı..
oku dedi oku
yarattan rabbinin adıyla
oku...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Orada Bir Köy Var
Bir köye vardım ruhsuz,tatsız
Hep işin cin tarafını düşünen
Aslında cinliği bilmeyen
Kendinden başkasını anlamayan
Bencil,kör,virane
Bir köye rastladım.
Önce eşikte seyrettim onları
Bir sel suyunun içinde
Doğada kimsenin olmadığı
Kimsenin kimseyi görmediği
Bir köye rastladım
Bağırmasını bilen ama
Konuşmaktan aciz, kavgalı
Değişimi anlayamayan
Hep ceplerinin miktarının değişeceğini düşünen
Bir köye vardım
Elleri kirli yokluk çeken
Asıl açların toklar olduğu
Bir köye rast geldim.
21/11/2006
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:50 PM
Öldü Hayat
Öldü hayat
öldürdüm artık
İnceden bir sele teslim ettim
Eski,yıkık,dökük bir tarihe
Mezar duvarları olmayan
Cenazeleri hep taksitlere bölünmüş
Ve ayrık bir sayfadan,
yırtık bir sayfaya attım.
Öldü hayat bende
Öldürdüm onu
Can havliyle bir akşam vakti
Birkaç sayfa arasında
Önce ezdim
Çıkardım organlarını
Sonra seyreyledim
Kendi kurbanlığımı
Öldü hayat öldü
Bir akşam vakti
Bir telefon sesiyle
Önce defnettiler hafiften
Üstüne kürek kürek toprak
Ve gitti artık çam kokusu
Gitti artık reçine tadı.
Öldü hayat öldürdüm
Öldürdüm hayatı öldürüldüm
Bir akşam vakti
Farketmez bir sabah belki de
Atladı can sıkıntısından
bir kamyonun altına...
Ve öldü hayat
Kimbilir belki de öldürüldü...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Oy İstanbul
Oy İstanbul
Ömrümün kenti
Varoşların isyan altındadır
Camdan gözlü devler vardır içinde
Sevgileri ölümsüz
Ölünleri sevgisiz
Beyoğlu'ndan çıkar bir çift göz
Nişantaş'ı kardan adamdır.
Oy İstanbul
Ömrümün kenti
Sevgilim,
Ruhum ömrümden ayrılmış
Boğazdadır hayatın
Ver bana elini
Bizans'ın başkenti,
Fatih'in aşkı,
Şair'in yari
Varoşların ölüm altındadır..
Sevgilinin ruhuna can ver
Sırrını tut meleklerin
Çekirge gözlü çocuklara haber et
Yazarlardan,şairlarden,sanatçılardan
Boğazların ölüm altındadır
Güzel yalılar,eminönü,karaköy,galata...
Oy İstanbul
Ölüm altında ruhum
Hicranını dinliyorum kaosun
Bir elim havada bir elim karadadır
Ölüm altında ruhumun sokakları
Bir elim sende bir bendedir.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Ömrümün Hastalığı
Yüreğim tarumar,
ağzım kilitli
bedenim yangın yeri gibi
bedenim ölümsüz,dertli,kerderli...
yol haritam kayıp
hafızamın gizli bir köşesinde,
bir köşesinde demokrat,sosyalist
bir öğretmen...
kapılarım hep kırık,çökük
pencerelerim dağılmış un ufak olmuş
ve ruhum kirli
kaplamış üstünü tozlar...
baksana sıralarıma hepsi tarihten kalma
iskender'den,diyojen'den,aristo'dan...
masalarım sadece varlar ama
görünmüyorlar ruhuma,
çivilenmiş başka bir hayata
çivilemişler başka bir hayata...
bahçem artık kaybetti güzelliğini
eski halinden eser yok
daraldı,ufak bir odaya sıkıştı rüyalarım
çilingirlerle kapısını zorla açtım
zorla içeri girdim
ve zorla verdim özgürlüğümü
pişmanlığıma kendimi zorla attım
sıkıştırdım,ezdim
un ufak ettim
cansızbedensiz bıraktım,
kimsesiz adının olmadığı bir yere
adını bilmediğim bir yer bıraktım
tarumar oldu yüreğim
iskender'den beridir hep ağlıyor
düğüm düğüm olmuş
hıçkırıklar artık durmuyor
haritalar yırtılmış hep
kaybolmuş bir yerlerde
bedenim çökmüş,
ince hastalığa yenik düşmüş
kaybetmiş,nice gülleri solmuş,
bahçelerim tarumar olmuş,
ömrüm yok olmuş.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Önce Kelimelerim Öldü
önce kelimelerim öldü
kral odasında
sonbaharın en son günü
münzevi,yalnız
ve bilir misin
yoktur bir ölümden sonra
yoktur yeni bir ölüm
bak etrafına artık
her yerde bir ben görürsün..
kalmayacaktır dünya ölüme
kaçışlar nice de olsa
ah sevgilim neredesin
her saniyesinde bilir misin
sevmekteyim seni
ve ölmekte kelimelerim
ilk sevgilimdi
ilki kırmızı başlıklı kız
çapkınlığım yoktu öyle
değişen kadehlerdi elimdeki
oysa ki tutmuştum
gözlerindeki dest'inden
izdivacının sahibiydim artık
nice ressamlar çizdi bana
çizdiler ilk günkü resimlerini
taze,tomurcuk halini
daha yeni açmıştı filizlerini
daha yeni öğretmeninin ağzından
başkaları nasıl vuruyorsa neşter
başlığını takıp da arkasına bakmadan
sarı saçlarına vurdu zamanı
önce kelimlerim öldü
önce tutkularım
bir balıkçı köyünde
üslubum kaybolunca memleketimde
ahengim öldü
aşklarım,sevdalarım
sürgün edilince
ve ben ölmeden önce
kelimelerim öldü edepsizce.
ünal çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Palavra
Kim demiş benim deneme tahtası olduğumu
Yada deni deneme tahtası yerine koyduğumu
Belki ben cavidanı seviyordum
Yada süheyla'ya vurulmuştum
Ama
Nerden biliyorsun seni sevdiğimi
Palavra bunlar kapı komşum palavra...
Benim seni sevecek kadar gücüm yok
Sana sarıldığımda ancak eline
parçalanan kalbimi verebilirim.
Ve o kalp yerinde kaldığı sürece
sana bazı şeyleri söyleyebilirim.
Dedim ya güzel kız
Ben ancak cavidan'ı,
Ben ancak Süheyla'yı sevebilirim
Ama seni sevemem.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Pamuk İpliği
ben okursam yazarım,yazarsam okurum
hayatı ruhumda ilmek ilmek dokurum...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Riyakar
Özgürlük koktu,kokusunda gül yoktu
İkiyüzlülük çoktu, ikiyüzlülükte o toktu.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Rüya..
Her akşam uykuda gördüğüm rüya
Sanki bir mezar,ölüp de diriliyorum güya..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:51 PM
Sabır
hırçın hırçın bakma bana
ruhun içinde kaybolur bakışlar
dalgalı bir yaprak bırakır
ince bıyıklarında hüzün
gözlerde nemli bir hava
hırçın hırçın bakma öyle
tel de bir nağme gibi...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Sahife
Beyaz bir sayfa açıldı sana; açıldı önüne beyaz bir sayfa
Gitmek kolay dönmek imkansız dediler,kapandı artık o sayfa.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Sen Sadece Yasımı Tut
sen sadece yasımı tut
sen soykırımını memleketimin
laneti yükselirken üstümde
zerdüşt’ün, buda’nın
kutuplarda buz tutmuşken dilleri
hani tanrımız
değil artık onların
benim değil tanrıları
çılgın zamanlarda sıralanırdı
ve meşuga’nın kahramanı
etten,kemikten
özünden toprağın yani
gitmek istiyor artık
bir katliamın sessizliğine..
bilmem ki neden yaşadım
niye bu kadar
topkapı sarayında ip çekildi
boğazımın en tenha köşesine
çürük bir çardağın gövdesine
sarılmıştı cellatlar
yargıcın ellerinde bir dünya
uçurumdan aşağı bırakmakta
ve bir bomba düşerse bir gün
ben haklı değilim sakın
ağlama..
sen sadece yasımı tut
sadece hüznün göbeğine
sarıl yine de kuşun kanadına
fareler gibi bekleme eşikte
ışığın yüreğine gir fersah fersah
ve ne kadar gülebilirsen
gül kahramanca..
sen sadece yasımı tut
sakın ağlama
sen sadece yasımı tut…
Ünal Çağabey
04/12/2007
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Sessiz Çığlık
uzak bir yolcudan sabah sefası için yemek tarifesi,
umulanın olduğu umulmayan bir yerde ki misafirin ağıdı
pençesine düşmüş aslanın bir vahasında yol üstünün..
deresinde bir köyün ne olduğunu bilmediğin
neresinde olduğunu düşünmediğin
bir yazarlık sevdalısından
bir nobel budalasına
aşkın yitik gölgesi gibi.
ölümün sesinin geleceği bir gün olabilir mi yoksa
ölüm mü şerefli aziz dost eli..
bir meryemin sesi kulağımda inliyor
çarmıhın isayı gerişi gibi
ayağında çarıkla boran ve tipide
yolun düşürdüğü yerdesin biliyorum
gölgemin gölgesinden bir ses bir ağıt gelsin
bir tavan arasından.bodrum katından çığlıklarım duyulsun
hangi dilde olması önemli değil
kürtçe,türkçe,arapça,ingilizce...
hepsi de aynı hukukun kanunları değil mi
hepsine de bir el değmedi mi aynı yerden çıkan
sadece biri ayrılmanın anasıdı diğerleri çocuklar...
selam olsun benden resmi kağıtlarda kardeşlerim olan çocuklara
selam olsun çocukların farklı güzelliklerine
ben annemi sizden çok seviyorum..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Seyir Defteri
fikrimin seyir defterine yazdım seni
çapulcu hayatımın meyvesine özenerek
bir kış günü yola çıktım
dağa bir gül gönderdim
ateşkes ilan ettim yüreğime
ve bir türkü söyledim kardeşlik namına...
fikrimce zor geldi adıma
ağır oldu yükü
sırtını kaldıramadı bir daha
yeni rotalar çizdim açık denizlere
çöllere yeni gemiler saldım
adımın yazılı olduğu bir bulut gönderdim
adını bilmediğim bir vaha'ya.
çıkar gibi geldin fikrimin seyir defterinden
öylece,apansız,hissettirmeden
ikametini beğenmiyordun artık
yeni rotalar çiziyordun seyir defterine
adımın yazılı olduğu bir defter getirdim sana
geleceğe dair bir umut
beraberce,özgür olarak
ikamet yerimiz fikrimce...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Sormayın Nasıl Seviştiğimi
Nasıl seviştiğimi sormayın bana
Siyah bir kalem gibiyim
Ağzımdan dökülmese de kelimeler
Dişlerimin gıcırtısı yeter
Bana sormayın sakın
Ben bir yazıya benzerim
Bazen silinirse de gölgem
On bir yaşında bir çocuğa benzerim
Aşk ne kadar güzel olsa da
*******i doldurmaz belki düşleri
Bekçiler ruhumu zapturata tutsa da
Göğümü kapatamaz üstleri
Canıma kıyacağımı düşünsen de
Sorma bana nasıl seviştiğimi
Gölgen yatakta gölgeme küsse de
Söküp alır yerinden yüreğimi
Nasıl seviştiğimi sormayın şimdi
Ben ancak kağıdın kalemi gibi
Ölünün toprakla buluşması gibi
Sevişsem de bana sormayın
Nasıl seviştiğimi…
Ünal ÇAĞABEY
23/01/2008
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Sonsuzluk
Kalbim diyor ki bu ömür sonsuz,ilelebet sürecek
Ölümü öldüren Allah bir gün bunu da öldürecek..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Söğüt Dalı
Kim bilebilecek yalnızlığın nereden geldiğini
Belki uzak bir söğüt dalından
belki de cam ve çerçeveden her an
içeri girecekmiş gibi
Girip bir daha hiç gitmeyecekmiş gibi
Kim bilebilecek yalnızlığın nereden geldiğini
Açıklayan yokmu bana bu derin ve veciz sözü
Kimse yaşamadımı camsız ve çerçevesiz akşamları
Niye söylemiyorsunuz o güzel yalanları
Yoksa unuttunuzmu söyleyeceğiniz palavraları
Açıklayın bana,bulmaya çalışın derdimi
Kim bilebilecek yalnızlığın nereden geldiğini
Ben söğüt dalındaki bir yaprağım
Yalnız akşamların yalnız saatlerinde bir abdal'ım
Bilirim yaşananları ve anlarım yaşayanları
Kim söylemiş anlamam o palavraları
Ben söğüt dalındaki bir yaprağım
Kim bilebilecek yalnızlığa ne kadar muhtacım
Etmeyin bana dostlar, bir derviş'im yollardayım
Beni yalnız bırakmayın bu akşamlarda
Atmayın beni aç kurtların ortasına
Etmeyin bana dostlar söğüt dalı var arkamda
Ben susamışım söğüte,söğüt susamış bana
Yalnızlık susamış bana susamış ikimize
İkimiz susamışız, susamışız herkese
Beyaz bir güvercin geçmekte söğüt dalından
Gördünüz mü dostlar kanat çırpınışını
Bir el uzatıp alacak kadar
Önümüzden geçiyor bir güvercin,birde söğüt dalı
İkisi aynı anda aynı yerde gibi
İkisi farklı yerde farklı zamanda yabancı gibi.
Kim bilebilecek yalnızlığın nereden geldiğini
Belki uzak bir söğüt dalından, belki de
cam ve çerçeveden her an içeri girecekmiş gibi
Kim söyleyecek beyaz bir güvercinle gelmeyeceğini
Ama kim söyleyecek aynılıkları farklı göstermeyeceğini
Kim bilebilecek yalnızlığın nereden geldiğini
Kim söyleyecek söğüt dalını,camı,çerçeveyi,güvercini..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:52 PM
Şah Mat
bir şah mat oyunuydu yaşananlar
kıyısında gecenin
bir şah, bir mat
vezir yolunu alırken darbeye
nasıl korunacağını düşünüyordu padişah
komutan savaşa girişmişken
piyon nerede öleceğini hesaplıyordu..
bir şah mat oyunuydu
zamanın altında kaldı gene
eğilirken bulutlar
ağırlığı deliyordu toprağı
ağırlığı taşı
bir şah
bir mat
oyundu aslında
vezirle padişahın sureti
komutan ile askerin korkusu
oyundu aslında
belki de gerçeğin resmi..
kurulmadıysa bir günde roma
sabırlı ol sakın
zamanından önce şaşırma
bir şah mat oyunu yapılanlar
bir mola esnasında
uzun yolculuklarda
aynadan bir resim zannımca
bir şah mat oyunu aslında.
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:53 PM
Şairlik
yoksul kelimelerle dans ediyor şairler
üstü yırtılmış yamalarla dolu
hayatın her yerinden olan kelimeler
şairler ses veriyordu yoksul notalara
yoksulluğu yaşanır kılıyordu
yoksulluğa can veriyordu
yoksul yaşıyordu
yoksul kelimelerle dans ediyordu şairler...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:53 PM
Şehirler Üzerine
şehrim
ah o ömrümün şehri
yüreğimde çarpan
yalın ayaklarımı içinde yıkadığım
çocukluğum,gençliğim
ömrümün meyveli yılları
sevgilinin en içten sarılışı gibi...
şehirlerim
ah şehirlerim
toprak kokulu yollar
yeşilin göğü görmediği
aslında bir türlü tanışamadıkları
insanların bir türlü anlamadıkları
ömrümün yarısı
babamın çocukluğu
annemin genç kızlığı
içinde binmeyi bilmediğim bisiklet olan
can verdiğimiz,
uğruna nefes alışımızı değiştirdiğimiz
şehirler, ah o şehirler...
uzaktan hep kargalara teslim olmuştur
fakir ama yürekli
ömrümün tarihi
şehrim ah o şehrim...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:53 PM
Şehvet
şehvet ah şehvet, dişi ile eril'in lüksü
nefs denen o köpeğin boyun ölçüsü...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:53 PM
Tamara
Başım ağrıyor uzak diyarların çölünde
Sevdiğimi unuttum ben van gölünde
Kokusu içime siniyor o hoş toprağın
Belki de bu kokudur Tamara'nın
Göğe bakıp diyorum: bu güzel kız nerde
Belki şuan karşımda belki de bilmediğim bir yerde
Sonra doğruluyorum göz atıp gitmek için
Bir bakıyorum içime sinmiş içi
Basıyorum toprağa yürüyorum çok kaba
Karşıma çıkan keşiş, meğer oymuş baba
Ey keşiş oğlu keşiş ben seni arıyorum
Kızına sevdalandım ne olur ver yalvarıyorum
Keşiş yok yok dedi,git sen bu İl'den
Vermem sana kızımı ölsende bu dertten
Akşam olunca çıkar kayalığa Tamara
Gözyaşları yansıyor ay'a ve yıldızlara
Şıvan kalk gidelim biz sevdanın yoluna
Ucunda olan ölüm gelir bizle kolkola
Gece yarısında atladık biz van gölüne
Fırtına koptu birden bize diyordu gitme
Kayalığa çıkan keşişten başkası değilmiş
Bağlamış,bırakmamış Tamara'da gelmemiş
Dört bir yana koşmuş durmamış keşiş
Şıvan sağa sola yüzmekten meğer ölüme gitmiş
Şıvan durduğu zaman zamanda durdu bir an
Su yükseldiği zaman şıvan'da kayboldu o an
Bunu öğrendiği zaman Tamara
Bir feryat kopardı göğe ve yıldızlara
Tamara hiç durmadı kayalıktan atladı
Şıvan'ın arkasından ölüme kulaç attı
Arkasından geçti binyıl,durmadan geçti
Sevdiğine kavuşmak için kıyameti bekledi
Gel ne olursun kıyamet, bitsin bu hasretlik
Tamara kavuşsun Şıvan'a olsunlarda cennetlik.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:53 PM
Truva
Ben bir destanım
Ben odiseyus'um,ben homeros'um
ben truva'yım.
Kaç destan gördün ömründe
Kaç tane ilk yaşadın
Ben bir sevdayım,hector gibi
Ben bir tanrıyım,aşil gibi
Ben zamanı olmayan bir yolcuyum
Beni duyuyormusun zeus,hera
Beni işitiyormusun ares
Ölüm var benim toprağımda
ama ben ölümsüzüm..
Ben hector'um,ben aşil'im
ben truva'yım.
İşitiyormusun sesimi
Aldım artık son nefesimi
Ben dicle gibi tarihten akarım
Fırat gibi çölleri yararım
İşitiyormusun beni aşil,hector
Duyuyormusun agamenon
ben Truva'yım.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:53 PM
Umutsuz
Korkunun ecele yoktur faydası
Cümle alemin budur yası
Kimse koyacak bir yer bulamaz tası
Korkarım gecenin gölgesi ağlasın.
Güvercinler pır pır eder dururlar
Bilirim kimse vurmaz,hep uçururlar
Ağızlarından yemine nişan alıp vururlar
Korkarım bir gece güvercinler ağlasın.
Yollar uzun zaman kısadır krallıkta
Herkes bilir bunu,hayat bir bağlılıkta
İsyancının sonu hep bir anlıkta
Korkarım bir gece umutsuzlar ağlasın.
Devran hep döner,her zaman döndürülür
Birileri hep bir yerlerde öldürülür
Herkesin bir yerde ruhu gömülüdür
Korkarım bir gece sesler kesilsin
Gecenin gözlerine bakan hayal eğilsin
Korkarım bir gece tüm umutlar bitsin.
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:54 PM
Tükenince Anılar
Tükenince anılar
sevdalar uçardı kalbimiz ve
vururdu alnımın şarkına
koyardı beni mezara..
Yalnızlara uçardık beraber
Yollarda dört teker üzerinde
süzülüşümüzü hatırlardım,
ve önüme düşmeye başlardı
yaşadıkalırımız...
Beni uçururdu tek başıma
kimsesizler yurduna..
Daha sonra anılarımızın tükendiği
aklıma gelirdi,
ve ben seslenmeye başlardım
bizans'tan galya'ya...
Sonra silinmeye yüz tutmuş anıları
hatırlamaya koyardım bir mola'da,
ve yaşamaya hazırlanırdım
yemin ederdim sonuna kadar
anıları tüketmeye...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:54 PM
Uzak Dur
uzak dur uzak
bilmeyenden kendini
çökerse üstüne gecesi
varmazsın farkına
boşlukta kalır günün
boşluğa düşer, uçuruma…
uzak dur sakın
uzak kızgın damdaki adamdan
kusarsa üstüne zamanın
kirlenir geleceğin
geçmişin sisler altında kalır
buğulanır gözlerin…
eylül de aşk olsa da başka
sen uzak dur işte
anlamadan, farkına varmadan
şah mat oyununda
enayi bir nefer hani
salak bir piyon
ağaların sofrasında…
harcadık bunca zamanı
harcadık ölmek için
ne sevgili ne yar
ne de itibar
bilir misin aynıdır
aynıdır bütün ölülerin
bütün ölülerin derileri
şövalye de olsan anarşist
sayfalarında bulutların
uzak dur uzak sakın
düşünme eylül’ü
sevgili ölmüştür artık
aşk bir mezedir
bir meze içki mezelerinde..
uzak dur uzak
bilmeyenden, çok bilenden
bildiğini bilmeyenden
bilmeyip de bilenden
uzak dur sakın
sakın ses etme…
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:54 PM
Uzat Ellerini
'uzat ellerini
ellerini uzat
süzgeçten bir ilmik
bir gece vakti
sanma ayrılığı
kavuşmak bahane
kimbilir
unutma ellerini uzat
uzat ellerini..
seni sevmesemde hani
belki de durmak kapında
eşiğinde kadim bir zamanın
geleneğinde öyküsü
seni sevmesemde hani
aynı toprağın türküsü
farklı tellerde çalsak da
en zıt kutupların gölgesinde
bilmem ki sen
sen sadece uzat ellerini
gövdem yerinde kalsın
gövden yerinde kalsın..
minnet etmem ben kimseye
hor görme sakın
avuçların daha büyük olsa da
belki uzunca bir endamın
aşağıya büyükçe bakmak
soyszuların işidir..
sazın ayrı telleri bile yapmaz
sesleri farklı olsa da
aynı nağmede ağlarlar
aynısında güler..
uzat ellerini süzgeçten
paramparça bir diyardan
aynı kokudan,aynı havadan
kavuşmak olmasa da
bırak gitsin gemi
tütsün bacası nice ezgilerle
soysuzluk olmasın bize göre
sen bırak yeter ki
uzat ellerini...
Ünal Çağabey'
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:54 PM
Uzunca Bir Yol
Şah merdiveninden çıkıyorum bir akşam vakti
Esmer bir kız niyetine
Arap çölünde bir kürt
ve türkçe dersine giriyorum sabahın seherinde
bir gülücük uzatıyorum,bir el
içimin paslanmış demirlerini dövüyorum
sonra bir köye rast geliyorum
fikrimden uzak,
fikrimce soğuk,dünyalı olamamış
dünyayı köyden ibaret sayan
bir topluluğa rastlıyorum.
fikrimin soğuk deposundan çıkarıyorum
yeni bir hayata hazırlıyorum
yeni yaşamlar sunuyorum
fikrimce zor bir yoldayım
çölün ortasında bir kürt,
yani adına münhasır dağ türkü
ve bir arapa türkçe öğretiyorum
yavaş yavaş merdivenden çıkıyorum...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:54 PM
Vazgeçtim
vazgeçtim gönlüm
vazgeçişlerden
kapılar yeniden açılsa da
vazgeçtim
titremekten,
sevmekten
vazgeçtim
ellerimin kirinden...
sorma bana birşey
siyahsa incilerin en güzeli
benim memleketim kefen altında
gidiş gelişler netameli
düşler hep hayra yorunmuş
dilde bir kederin başlangıcı
bilmem ki
bilmem ki...
vazgeçtim gönlüm
yollarımın ışığı artık sönük
iki kişiliktir hayat
sinema localarında
değildir yaşam
bir rolun arifesinde değildir sevgi
uzadıysa günün hayra yorma
yorulur sonra ellerin.
vazgeçtim gönlüm
vazgeçtim vazgeçişlerden
gece boyunca yürümekten
düşmekten düşümden
vazgeçtim..
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:54 PM
Yağmur Dinse Artık
Dinerse yağmur birgün
Dinerse gözlerimin boşluğuna
İçerden bir ses gelir belki
İçerden, kapının gıcırtısıyla…
Aşk uzun bir yaz olsa da
Mevsimlerdir değişen,değiştiren
Kıyafetlerin rengi önemli değil
Moda uymak zaten lüzumsuz çaba
Sınırda devam ediyorsa da hayat
Yağmur, kar, boran, tipi
Mevsim dört bucak
Dinerse de bir gün
Dinsin gözlerimin içinde…
Tek olsam da ben alemde
Dinse de artık bulutun gözyaşları
Gece suskun davransa da
Susmaklı, asude
Gündüz parlaklığını yitirse de
Geçip gitse de gözlerimin önünden
Ve ben düşsemde
Düşsemde hayatın çatısından
Ölmem biliniz çıksada gözlerim yerlerinde
Ancak yağmur dinse de
Gözlerimin boşluğuna
Aksa huzurun gölgesi
Barış tutsa ellerimden
Kapının sesi önemli değil
Nuh’un gemisi gelmekte
Musa yol göstermekte
Ve yağmur artık denecek
Dinmek için izin istemekte…
Ünal Çağabey
13/01/2008
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:55 PM
Yalan
Önce ederler sürçü lisan söylerler yalan
sonra kıvırıp dururlar biz etmedik derler talan
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:56 PM
Yalnız bir adam
Yalnız Bir Adam
Adamın birini vuracak şiir
yalnız bıakacak bir köşede
dertli,kederli ve düşünceli
tumturaklı hayallere dalacak
kapılacak nice yelpazelere...
Adamın birini vuracak
hemde yalın ayaklı, çorapsız
çocuklarla yalnız koyacak
penceresiz,perdesiz ve kimsesiz
vuracak adamın birini
ağzı lekeli,suratsız,peşmurde
beş para etmez yani..
dağınık bırakacak heryeri
heryeri tarumar edecek
saatlerce oturacak yalnız başına
soğuk,ayaz bir odada
saatlerce oturacak adamın biri..
elbiseleri küflenecek nemden
pantolonları,gömlekleri,kravatları
eskiyecek ruhu bir akşam vakti
yerdeki gazetelerle oyalanacak
habersizce vakit geçirecek zamandan
yine adamın biri yalnız kalacak
yalnız dolaşacak adamın...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:56 PM
Yalnızlık
Yalnızım gafiller yalnız,
Çarık çürük yolların garip öğreticisi
pişmanlıkların bekçisi,
yolculukların boynu bükük öğretmeni...
Adına çiçeklerin yakıldığı memleketlerin sahibi,
kurşunların deştiği hayatların sahibi...
Yalnızlıklar ortasındasın yine,
hani kazdığın kuyu ey çağabey
Yoksa kendin mi düştün içine.
Kim itti seni söylesene ömrümün divanesi
Vardır bir bahanen yine
Vardır bir nedenin mutlaka.
Hani yalnız değildin,
Söylesene ömrümün nar çiçeği
Baksana kış geldi ömrüne
ve sen hala bir daha diyorsun..
Bir daha, bir daha, bir daha...
Ne zaman son bulacak bu bir dahalar
Ne zaman hayattan keşkeler çıkacak
Yoksa kedilerin dokuz canı sende de mi var
Söylesene bana peygamber çiçeğim..
Söyle bana ki kurtarayım İbrahim'i nemrut'tan..
İşte yalan söylüyorsun gene
Vermiyor nemrut yalnızlığımın türküsünü,
yollarımın yolcusunu...
Göllerimdeki balıklar bile ölüyor
Ve kurudu artık yüreğimin akarsuları,
katılaştı, duvara döndü sancağım...
Nerdesin ömrümün nar çiçeği,
Nerdesin sesimin tiz yankısı
Dağlarım dinamitlendi gör işte
Sardı içimi kor alevleri
yüreğim yangın yeri
uzakta ki seslere hasret bir kulak bıraktın.
Artık sesim bile üşüyor biliyormusun
üşüyorum belki görmüyorsun
ama üşüyorum ve sen bilmiyorsun
yine yalnızım ama sen gidiyorsun...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:58 PM
Yalnızlık Gözyaşları
Adımın çatlamış limanından sızıverdin
bir gece vaktiydi,
yağmurluydu hav,karanlıktı,
göz gözü görmüyordu
ve ben seni bekliyordum bir ağaç altında
hava yağmurluydu
bulutlar ağlıyordu
ve sen yoktun.
biran durdum,durakladım ne olduğunu anlayamadan
içimde derin bir sızı vardı
sızısı katlanmış bir keder
ve yüzüme yansıyordu ay
çatlamış bulutların arasından gözlerini göstererek..
öylece orada durdum,
gökyüzüne baktım yavaşça,yağan yağmura
hüzünlü ay'a,ağlayan bulutlara...
sokaklar boştu,kimsesizdi
sahibini bekleyen çocuklar gibi telaşlıydı
kimbilir belki ağlayan onlardı
annesini kaybeden sokaklar vardı.
her yer karanlıktı,kimse yoktu,çıt çıkmıyordu
sadece bulutlar ağlıyordu..
öylece orada seni bekledim
yağmurun altında,ıslak gece de.
bekledim seni ama gelmedin
bulutlar ağlıyordu ben ıslanmıştım
hemde ruhum ıslanmıştı bu gece vakti...
oysa sen gelmedin
ve ben seni bekldim
orada,ağacın altında
yalnız,kimsesiz,fukaralığımla...
İsmetpaşa caddesi bana ağlıyordu
sokaklar annelerine
ve karşımda hükümet konağı,
hiçbir şey yapamıyordu
devlet aciz,güçsüz kalmıştı,
takatı kalmamıştı dizlerinde
ama sen yoktun gene de.
başımı önünme koyarak yürüdüm
cansız,bedensiz,kimsesiz yürüdüm
ağlamalarını duyuyordum sokakların,
ay'ın hüzünlü şarkısın...
ismetpaşa bana ağlıyordu
viran eylemişti kendini,
kendini harap etmişti,bitap düşmüştü
sensiz, senden habersiz
kurutmuştu göz pınarlarını
oysa şimdi ben gidiyordum
arkama bakmadan,soluk almadan,canhıraş...
ve öylece gidiyordum...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:59 PM
Yasak Meyve
Kovdular beni cennetten
Issız,kuru bir yere saldılar
Üzerime akbabalar,çiyanlar gönderdiler
Yaktılar yüreğimi,
viran eylediler
Beni cennetten kovdular.
Bal nehirlerinde yüzerdim
Nice güzel sularda yıkanırdım
Nice güzel bahçelerim vardı
ama kovdular beni cennetten
astılar yüreğimi bir gece vakti
darağacını bile göstermediler...
Kim yememiş ki yasak meyveyi
Ruhunda kim söndürmemiş alevin kılıcını
El vermeyen var mı şeytana
günahını kim satmış ki
kim yememiş yasak meyveyi
cennetten kim kovulmamış ki...
işte geldim huzurlarınızdayım
ateşten oldum ve toprağa dönüyorum
kurallara baş kaldırıyorum
ve yasak meyveye el atıyorum
niçin böyle düşünüyorsunuz
niçin dağlarınız hep karlı
kundağınızdaki çocuklar bile günahkar
daha da mı görmüyorsunuz
cennetten kovulmalarına siz sebep oldunuz
yasak meyveyi ben yerim kimse yemesin
salın beni ıssız,kuru çöllere
bedenimi yakın ruhlar aleminde
ve eyleyin hanemi viran
kovun beni cennetten
cağırmayın bir daha
ben size gelmem çünkü bir daha...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:59 PM
Yavaş Yürü
Nur indi gözüme kalmadı bir karanlık
Eshap beni sordu bir anlık
Savaşa gidişim zordur ey hanlık
Ben ben değilim yavaş yürü
Kimse gelmesin arkamdan kimse koşmasın
Beni unutun artık kimse hatırlamasın
Uçsuz bucaksız çöllerle ansın
Ben ben değilim artık yavaş yürü
Yürümek etmez çare sade ayrılık
Öldürdü zaten zaman herkeste bir dargınlık
Aman diledi kumandan,kral anlık
Ben ben değilim yavaş yürü
Akşamlar ziyan,zarardadır dakikalarım
İlmine mahzar olduğum öylece bakarım
Bir amele gibi hesap sorarım
Ben ben değilim yavaş yürü
Allah aldı benden fikrimi,hür irademi
Beni yok kıldı,bıraktı viranemi
İçimde bir şeytan söyler hanemi
Ben ben değilim yavaş yürü
Yavaş yürü *******i karanlıktır gönüller
Kimse bakmaz kördür bütün gözler
Sevdiğinin yolunu dört gözle bekler
Yavaş yürü herkes ayrı alemdedir
Ben bende değilim herkes gayrı alemdedir.
08/12/2006
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:59 PM
Yıl Dönümü
Unutulmuşlara
Aslında unuttuğunu sandığın ama unutamadığın
Beyaz çirkin çocuklara, esmer karakızlara
Yok dedirten yaşamın sarmaş kollarına…
Oysa ne de çok sevmiştim seni
Öyle diyor adamın biri
Sesleniyor bana uykumun arasından
Bir ah çekiyor derinden
Bir ah ki yolları delirten
Uzun camlı seyahatlerde başucunda hep bekleyen
Bir ah ki kalbimden gelen…
Sana olan sevgimin yıl dönümü bugün
Seni sevişimin
Yıl dönümü bugün biliyor musun.
29/11/2006
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 05:59 PM
Vurdular Beni
Çocukluğumun düşleri gibi yapyalnız
geçiyor hayat durmadan
Fakir mahallelerden zengin semtlere
Ölümü taşıyor kamyonlar
Bir sokak arasında durup dinlenerek
Sanki kavimlerden beri hep yol almakta
Ve düşüyor düşlerim bir uçurumdan..
Neler getirdiler başımıza
Saldılar korkuyu içimize,
Soktular ölümü aşkımıza
Kadim zamanlardan beri hep yalnız,
hep dağınık,
ve tabutlar hep sönmüş yaşamların kalbi...
Gökkuşağımdan renklerimi çaldılar
Çocukluğumu aldılar,
Bir kamyona bindirip yaktılar..
Sanki Daryus sanki İskender'in zorbalıkları
Ve çaldılar hayatımı
Açlığımı,kimsesizliğimi,susamışlığımı
Çaldılar çocukluğumu
ve saçtılar dünyaya
Kimsesiz bıraktılar beni..
Cihan harbinden beri hep öldürülmüşüm
Bir yandan çarıklı patronlar,potinli beyler
Vurdular beni kalbimin ortasından
Aşkımın içine daldılar korkularıyla
Ve mahvettiler ömrümü...
Kestiler filiz tutmuş fidanlarımı
Vurdular beni bir inşaat kapısında
Uçurdu beni rüzgar çatıdan
Kapısından girdim hayatın..
Çocukluğumu vurdular sokak arasında
çocukluğuma vurdular bir evin damında
Ve öldürdüler beni
Gömdüler yaşamın mezarlığına.
Vurdular beni klavuzsuz
Yakıp gittiler kibriti
Saldılar korkuyu yüreğime
Bir kamyon kasasında
Bir inşaat katında
Bİr evin damında
Vurdular beni
Attılar aşağı
Gökkuşağımı aldılar
Vurdular
Vurdular beni...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 06:00 PM
Yolun Sonu
hiç bilmediğim bir yerdeyim,
arşım yarılmış,darmadağın
memleketinde hep yabancı fakat
gurbette 'öteki'
canhıraş yolumu bulmaya çalışıyorum
yolum bitmiyor nedense..
galiba kimse beni istemiyor
beni sevmiyor hiçkimse
ellerim ağlamaklı
yüzüm hep yerde..
neye el attıysam kurudu
kurumakta işte
hep habersiz bırakıldım
hep yalnız
gelenler ise umutsuzlukla
yüzyüze
ve sanırım hep umutsuzca..
yolun sonu sanırım ve yine
ve yine aynı son
biliyorum olmayacak
gördüm bu sonu önce
ellerim yüzümde
yüzüm yerde
ellerim ağlamaklı
ellerim yaşlı...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 06:00 PM
Yokluk
yok derse yokluğun
yok derse hani
tutarsa pişmanlığın
yoksulluğun
yok derse birgün
ben yokum
yokluğum,yoksulum
yok derse yani
ellerin ağlarsa peşimden
yoksulum,
yokum
Ünal Çağabey'
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 06:00 PM
Yüksekten Uçmak
nerden bileceksin
nereden ki bir yaşamın
kapılarından sarmaş dolaş
çıktığın bir fidanın..
hani açıldığı vakit kapı
bir kış günü,bir soğuk hava da
hani sobanın yanışı
işte o anda bir annenin ağlayışı
bir babanın çöküşü
açılır ya kapı aniden
açılır ki derinden,
ruhun en ince yerinden
yani tül perdesinden
bir kış günü
kızına mektup yazan babanın
ruhuna üflenir özü.
üflemek yani candan
bilirmisin ki kaç metreden olduğunu
yani kaç metre de üfürüldüğünü
ve yani ruhunun kesiliş anını,
kaç metrenin uygun görüldüğünü...
yolculuklar hep böyle başlar
metrelerle yerler silinir
tozu alınır bütün hava zerreciklerinin
ve ruh arınır
arınır ki bir kış günü
kar yağar her yere
yağar kar bir annenin yüreğine
buğulanır,demlenir bir çay kıvamında...
ruhunun bilirmisin kaç metre kesildiğini
bir iğne kalınlığında
bir ipin geçeceği noktada
işte o anda
o anda ki zamanın en kuytusunda
kaç metre olduğunu
bilirmisin
kaç metreden uçtuğunu...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 06:00 PM
Yüküm Ağır..
yolum uzun,
yüküm ağır
beden dayandığı kadar
kulak artık sağır.
gözler birşey fısıldamakta
zira dil tadını unutmuş
kokular birbirine karışmakta
ömür fasılda durmuş.
nicedir ahvalim bir mevzudadır
boyanmış saçlar
örtüler hala camdadır.
çıkarmaya gücü yok kimsenin
eller takatsiz
yürek yastadır.
üstünde yaşamışım epey
üstünde dertli toprağımın
elleri nasırlı insanımın
artık herkes bir kuytuda
mevzu derin
bahis konularından
fışkırmış dışarı
adil oyun kalmamış
herkes serin yerde.
yüküm ağır
sırtımda nice yaralar
bedenim dışarda
yürek kendini paralar.
halim ahvalim böyledir
benden başkası
herkesi yaralar...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 06:00 PM
Yüzümün Kiri
Kendi yüzüme bakamaz ettin
Yakamdaki izime
Yolculuk esnasında fikrimce
Esamesinin kör okunduğu
Tabletlerin kilden
Kalem artık yazamaz oldu
Ne vardı sanki
Bakışların böyle olmasaydı
Bakamaz ettin beni
Bakamaz gecenin gözünde bile
Kendi yüzüme bakamaz ettin…
Ünal Çağabey
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 06:00 PM
Zaman
Zamansız bir yolcu gibidir zaman
nerden çıkacağı belli olmaz
haykırışları,hengameleri,yalnızlıkları...
Kim salmış bunları dersin
kim bırakmış yularını
ağaçtan kim düşürmüş elmayı
zaman polisçiliğ oynamayı
ücra bir köyde kabirsiz öğretmen olmayı...
Zamanı olmayan bir yolcudur zaman
her zaman,köşe bucak yoluna devam eder
durmaz,tökezlemez kimsenin karşısında
minnet etmez kimseye
kimseye şaklabanlık yapmaz
ve yapamayacağı işi almaz üstüne...
Zamansızdır zamanın geçitlerinde patlayan dinamitler
yürek sızısı,aşk acısı, yalnızlık türküsü...
içinde hep birşeyler olmasını beklersin
ama hep elin boş kalır havada
kimsesiz,biçare,ağlamaklı...
Zamane yolcularına nice türküler söylendi,
nice şarkılar bestelendi onlar için
ama hepsini hiçe saydılar,
hepsine bir köşe başında kıydılar,
darmadağın,tarumar ettiler
zamana karşı nice türküler söylediler.
Çayın demli kıvamında zamanı seyrettiler
doya doya içtiler,
sevindiler,sevdiler,güldüler,gülüştüler
çaya beraberce renk verdiler
ve zamanı beraberce içtiler...
Ünal Çağabey
GooD aNd EvıL
03-18-2009, 06:01 PM
Zaptedildi Heryer
Tutuldu kaleler
Mihverler teslim artık
Sokaklarda ölüm kokusu
Ve asumanda bir gölgedir azrail
Yollar sarp ve çetindir
Akabedir bir evde sıkışan hayat
Yaşanılası dağlar vardır
Yaşanılası,yolu tutulmuş sokakları boş şehirler...
Ve biliyorum Yılmaz Erdoğan lanetlendi artık
Hemde mavi gözlü perisi sayesinde
Tutuldu kalelerim
Mihverlerim teslim artık
Cepheler artık yek nefesli
Hava kalmadı soluyacak
Ölüm bana çok uzak
Sadece,
Artık tek nefesli..
Tutuldu kalelerim
Mihverlerim teslim
Sokaklarım boş
Ruhum darmadağın
Ve yüreğim paramparça...
Ünal Çağabey
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.