Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Deniz Ekrem


GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Acın Yalnızlığın Kutlu Olsun Nice Yıllara
Bu günü düşünüp düşlüyorsan eger,
''Düş kurmak için bundan daha güzel bir zaman olur mu? '' diye soruyorsan
Geçen günleri bir bir izleyip gözlerinin uçurum kıyısında
Sağa sola baktığın tüm yollar tanıksa düşlerine,
Düşlerine sığmıyorsa hiç bir şey...

Heybene sakladığın umutlarını çıkarmaya kıyamıyorsa minik ellerin,
Aklında o, fikrinde o, beyninin en ücra köşesinde hala o varsa,
Cennet bahçesi tenin o yokken cehennem yangınları yaşıyorsa,

Yatağına her uzandığında yastığında depremler oluyorsa kalbinin çarpıntılarıyla,
Yorgan yaptığın kalbini ellerinle gögsününün ortalık yerine sıkıştırıyorsan,
Yıldızlardan medet umup,
Sen kaydırıyorsan gökyüzünde, içinden hep o'na dair dilekler varsa,
Haylaz bir çocuk gibi, oyuncaklarım neredenin anlamını,
Oyuncaksız kalmışcasına arıyorsan...

İsminden öteye gitmiyorsa hayat denilenin kollarında,
Her şarkıda o'nun adı, her şiirde o'nun sözcükleri varsa,
Şarapnel parçaları gibi dağılıyorsa o yokken mutlu olmak özlemi içinde,
Ve yaralıyorsa seni en derin yerinden,
Kurulan binlerce hayalin ardına geçip yıkılmasın diyorsan hala,
Aldığın yüzbinlerce yaraya rağmen.

Sırtının oluğuna dolan saçlarında bile yakalamak istiyorsan dünü,
Dünde kalsaydı(n) (k) m,
Bu gün böyle olmasaydı'ları sözcük sözcük kazıyorsan tırnaklarınla,
Her günü artık sırf yaşamak olsun deyip yaşıyorsan,

Özenle hazırlamıyorsan bundan böyle kendini yeni günlere,
Taramıyorsan eskisi gibi saçlarını,
Giydigin her elbisede aynaya bakıp telaşlı heyecanın olmuyorsa,
Giydiklerinin hiç biri yakışmıyorsa artık sana,
Üzerine sinen kokusu kalmamışsa kazağında,
Ve boynunda atkısı bırakmışsa kendini yere yani yoksa,
Ellerin üşüyorsa eldivensizliği bahane edip,
Kalbin hala çarpıyorsa acıdan kıvranıp,
Midene kramplar giriyorsa belirsiz zamanlarda,

Evde, sokakta, kaldırımda, işte, oturduğun bir yerde,
Hep ona bakıyorsan ki o yoksa,
Gülüşü çarpıyorsa yüzüne, farkına varmadan gülümsüyorsan,
Isırıyorsan dudaklarını sonra kanatırcasına,

Kül tablasındaki küller gibi yanıyorsa yüregin,
Gözlerin arıyorsa bulamayacağını bile bile üstelik,
Her an bir haber alabilme telaşındaysan,
Yaşadığına dair,
Kırılganlığın düşüyorsa sonra ortalık yere,
Nedenler bıçak gibi kesiyorsa gözlerini,
Küfürler savurup, lanetler okuyorsan hayata,
kalkıp dolaştığınız yere götüyorsa ayakların seni,
Kendine söyleniyorsan ve kendin dinliyorsan söylediklerini,
Anlatamıyorsan hiç bir kimseye,

Bir gün göreyim deyip bin gün ölüyorsan,
Telefonlardaki bütün sesleri benzetiyorsan sesine,
Her çalışında ayak parmaklarından saçlarına koşuyorsa ince bir sızı,
Unutmuyorsan yıllar geçsede üstünden sesinin rengini,

Dumanlı bir çift göz sana bakıyorsa her adımda sırtından,
Karanlıkta kalmış çocuklar gibi tiril tiril korkuyorsan yalnızlıktan,
Evin daha bir uzak geliyorsa, her adımın bin geri getiriyorsa seni,
Odanın mahsun yüzüne bakıp,yüzlerce kez yüzünü arıyorsa yüzün,
Yüzünde kalmışsa hala parmaklarının sıcaklığı,
Bir kuş kadar ürkeksen yine,

Yatağının baş ucunda duruyorsa hala düşlerin bir fırtına gibi hazır,
Evrenin bütün gözyaşını döküyorsa gözlerin,
Yanakların yanmasını unutmamışsa kızarmış nar gibi,
Hatırladıkça ilk öpüşleri utangaçlığın düşüyorsa yine aklına,
Hayatını an'ların içine sığdırıp,sebepsizce mırıldanıyorsan en sevdiginiz şarkıyı,
Her satırına yeni bir satır daha ekliyorsan ve ardından şiire takılıyorsa dudakların,

Konuştuğun her insanda bir kelime yakalıyorsan ondan arta kalan,
Tanıdık tanımadık her kese sormak istiyor ya da anlatmak geçiyorsa içinden onu,
Durduğun durakta oda duruyor,
Bindigin her otobüste yan koltukta oturuyorsa,
İndigin durakta karşına çıkma olasılığı geçiyorsa aklından,

Yaşamak onunla güzel,cennet kapısı o varken açılır,onsuz cehennem diyorsan,

Her baktığın renk onun rengiyse,
Maviyse gökyüzü, gece mavi, gündüz mavi,
Nerede bir mavi görse gözlerin giydiriyorsa üzerine gülümseyip,

Her kitabın başlığında adı duruyorsa,
Kahramanıysa hala yüregindeki ülkenin

Hasretini nefes nefes iç çekip, içine çekiyorsan,
O olmadan ******* soğuk, gündüzler anlamsızsa,
Kimselere duymasın tanımasın diyorsan
Avaz avaz adını haykırmak geliyorsa içinden,
Ayrılığı ölüm gibi kucaklamak düşüyorsa,
Yoluna baş koyup o yokken,
Onun adımlarının olmadığı sokaklar ıssız,
Öfke öfke yumruklar, kıskançlık krizleri tutup sarsıyorsa bedenini,
Dudaklarının tüm kirazı hala onun için saklıyorsa kendini,
Onca bekleyiş, bunca sabır taşları örüyorsa teninde duvar duvar,
Resmi bile yoksa duvara çiziyorsan her gece kirpiklerini,

O olmadan çiçekler sulanmıyorsa bahçenizde,
Saksılarınızı kırıyorsa balkonunuzda esen ayrılık rüzğârı,
Bir gece bile onu düşünmeden yatağa girmiyor,
Ve iyi ******* demeden uyumuyorsan
Hatta bütün bir gece uyumayıp
Sabahları uyanmaya korkuyorsan yatağından,

Bütün papatyaları koparıp fal bakıyorsan,

İçtigin suda onu anıp,
Sofraya her daim bir tabak daha fazladan koyuyorsan,
Yedigin bir lokmada onada yediriyorsan en sevdigi yemegi,

En sevdigin mevsim onun mevsimiyse,
Varsın kış olsun kar yağsın diyorsan,

Doğduğu günü unutmayıp yine hediyeler alıyor ve saklıyorsan,
Biriktiriyorsan üst üste koyup
Her kes uyuduktan sonra özenle açıp izliyor ve tekrar sarıyorsan,

Ve engel olamıyorsan ağlamalarına gözlerinin,

Ve dahada önemlisi
Şimdi nerde? Ne yapıyor? Nasıldır?
Diye soruları mıhlıyorsan yüreginin beynine,
Sonra acıya sarılarak yalnızlığı alıp karşına,
''Keşke'' diye burkuluyorsa avuçlarında dudakların

Ve dudakların gecede hayalini öpüp
Yüregin bir mucize olmasını diliyor
''Gel'' (se) diyorsa....

Acın, yalnızlığın kutlu olsun;

Nice yıllara...

01.01.2007/İstanbul


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Acına Gülümsemek
Kendimi ipe çekmeyi düşündüm çoğu kez...
Ben uslanmaz serseri duruşlu yalnızlığın sensiz delisi,
Cigarasızlığında toy bir ozan!
Sen ise kim bilir hangi iklimin solgun çiçegi,
Karnında sebebinde ben olmadığım bir çocuk,
İsmini bile anmaya korktuğum bir kentte, bir başkasının kadınısın diye...

Artık ölüm yok aklımda,ipe gitmiyor ellerim alıştım sanırım acına,
Gülümsüyorum...
Ne acı...
Kelimeleri eskisinden daha bir yürekli çiziyorum kağıda,
Ve türkü söylüyorum,parmaklarımın arasında kalem,
Önümde bir yığın kağıt; her gece insan olan uykuya vardığında...

Ay yüregime doğunca,çarpınca gözlerime yıldızlar
kaçınca yakamozlar ayın inadına,sabaha karşı,
Sonra titrerse parmaklarımın arasında kalem; yazamasam birden bire...
Cigarasızlığım düşerse masama,
Ve korkarsa kelimelerim satır satır...

Bilki seni düşünüyorum,
Aklımda sen!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Aklımda İstanbul Diyarbakırda Ayak İzlerin
Yıllardır alışamadım alnımdaki ayaz günlerine,
Gülüşümde bir sohbahar,hüznümde kış,
Diyarbakır,sokaklarında ayak izlerinin güleç yüzünü izliyor!

Avuçlarımda senli hüzünlerin vazgeçilmezi!
Sınıyorum baştan sona her zerremi,
Senli zamanların en sensizi ah diyemem,gülemem!
Öfkeye karıştı,kızgınlığa dönüştü bazen,
Dağları oldu denizler,denizlerden geldi ama dağ olmadı!

Yıkıldı!

Çakıldı beynimin orta yerine,
Silinmedi hiç bir izin,
Benim aklımda İstanbul Diyarbakırda ayak izlerin!

Ben yokken mi adımladın,bıraktın adımlarını
Bir hayalet gibi nasılda geldin buralara?
Ben gibi mi dolaştın?
Ne suskun bir çığlık,ne de avaz bir sessizlik bıraktın
Ayak izlerinden başka!


Gördün mü sensizligi Diyarbakırda?
Nasıl büyür,nasıl akar caddelere?
Seni yitirmenin kahredici acısı nasıl yeşerir?
Siyaha neden sevdalandığımı?
Sensiz kaldığım anları nasıl katlayıp sakladığımı

Ve,

Neden resmini yüregimin duvarlarına yaptığımı şimdi anladın mı?


Gülüşüm vuruldu desem içi yanar,Diyarbakır ağlar!
Aklımda İstanbul! Yüregim beter kanar!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Adım İntihar Kalsın Sende Hadi Gülümse Ama Sen Bilme
Adım İntihar kalsın sende hadi gülümse ve sen bilme
Hiç bir şey deme ama!
Sadece dinle!
Vakitsiz bir anda içime düşen adım kalsın sende.
Aranan bir aşkı ihbar edecek yıldızlar ihtihardan önce,
Yoksul olan kalbimizin sesi geriye kalanla yetinsin
/senden
ibaret!

Darmadağan sabahların sahilinde,
Yıkılmış evler deprem sonrası içimde bir çığlık!
Kirpiksiz gözler uykuya varmaz-varılacak yerler olmalı?
Rehin bırakılmış şah damarımdan kanım aksınki,
Adım intihar kalsın sende!


Bizim degil bu sevda vapur düdüklerinin,
Martı kanatlarının dalgalar boyu eskiyen sesinin.
Gün boyu adımlamadığımız kaldırım efkârının,
Yalan aşkların,yalancı aşıkların...

Adım intihar kalsın sende hadi gülümse ve sen bilme!
Dalgın bir Denizler gibiyim
Sahile vurdumda ölü balıklara özendim geri dönmedim geriye!
Gövdemin baltalandığı Çınar içerden çürüyorken,
Diyarbakır bana yanıyor,yangınlar içinde!
Ne çok Mayıs'a vuruldum,
Doğmamışım daha Ekime çok var!
Delikanlı yaşımı kutlamak sana mı kaldı İstanbul! ?

Adım intihar kalsın sende hadi gülümse ve sen bilme!
Ferman eyleye dursun bu fırtına,
Yeşil bir yaprak düşsün dalından,yağmurlar sağnak
Öfkemin hangi gözünden baksam,aynı renk gökyüzü!
Akıp gidiyor günler
/an.....
Durmuyor çılgınlık bu!
Sabah çıırılçıplak elbisesiz yatak sohbetleri uzak kentlerde!
Uslanmamışım-usum(n) da...

Adım intihar kalsın sende hadi gülümse ve sen bilme!
Anyı gökyüzünün ayrı bulutları
Ayrılık yaşında!
Biri doğu der uzatır elini,hayal olur el degmemişligine!
Digeri batıya koşar,düş kıran fırtınaya tutulur!
Bilekleri kesik gelir ikiside
/İkiside ayrı dilde!
Adını unutur ilki...ikincisi kırgındır gökyüzüne!
Adım intihar kalır gökyüzünde!

Adım intihar kalsın sende hadi gülümse ve sen bilme!
Anlatılmaz olmuşum hayatım özetsiz,
Issız koyakların yankısından geri dönüşmüşüm!
Bir gülüşüne bin ateş yakmışım yüregime,
Tabip sürmüş merhemi bileklerim hala kesik!
Bilmez olmuşum kaçıncı damardan gelmiş ölüm!
Façası bozuk bir surat çarpıyor duvara
/İzi kalıyor duvarda
afişlenmiş
Bu ihtiharı alnıma bıçak gibi saplayanım
Aklıma düşmenin zamanı mıydı?
Neyin düşündün,hangi düşü bırakıp geldin?
Adım kalmıştı sende
/GÜLSENE!

Adım intihar kalsın sende hadi gülümse ama sen bilme!
Kurak bir yalnızlık sonrası ıslak gelmiştim,
Bir yetim şiir adamıştım adına
Mumlar yakmıştım
Yas bile tuttum geçen günler adına,
Beter kışlarda tövbeler üstüne yıkanmıştım!
Çocukluktan kimliksiz kalmışım,adımı sen koydun!
Adım ne bilmiyorsun!


Adım intihar kaldı sende,hadi gülümse
/Ve....
Sen sakın bilme!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Ama
Ama
Bir
Virgül
(,)

Ama
Bir
Ünlem
(!)

Ama
Bir
Soru işareti
(?)

Ama
Bir
Nokta
(.)

Ama
Bir
Koca boşluk
()

Ama
Bir
Cehennem suskunluk...
(......................................)


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Aramız
Aramıza boylu boyunca uzanan bir fırtınaydı ayrılık,
Yol degil...
Aramızda büyüyen selvi boylu bir sevdaydı aydınlık,
Son degil...
Bir gün
Yoluda,
Sonuda,
Birleşti;
Aramız-da(ğ)

10.10.2006/İstanbul


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Ayrılık Vaktidir Çünkü
Delir bitmeyen gökyüzü,
Kıyamet depremler yaratan yeryüzü yarıl, paramparça ol,
Kendini at uçurumundan aşağıya ve yok et bedenini güneş,
Kızıl şafaklar ardına gizle gözlerini yıldız,
Utancından bakma,alnının çizgisi belirmesin bulut,
Gün,sende kekeme adımlarını bitir olma bir daha,
Gelmeyen sabahı beklemek düşsün seninde payına, gece...

Nerede olursan ol, olmazlığın olsun mağrur dağ,
Nehir, seninde yatağın kurusun,
Okyanus girdapların boğulsun kendi suyunda,
Dalın kırılsın ağaç,
Rüzğâr, sesin kısılsın,
Bütün renklerin silinsin yaprak,
Çiçek, seninde kokun kalmasın düşlerde bile olsa,
Sende yitir içindekilerini Ömrüm
Ölüm, vurulasın kalbinden,
Sende ölesin, yok olasın;
Hayata,umuda,aşka hasret kalıp...

Bir tek Deniz kalsın bana,
Ayrılık vaktidir çünkü...

17.02.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:09 PM
Ayrılıyorduk (Artık Ölümlü Olduk)
Ayrılıyorduk!
Ölümsüz bir rüyadan uyanarak,
Yani ölüyorduk.
Kan kayıplarımızın kimliklerimiz gibi yenilenmeyecegini bilerek üstelik!
Bu umut denilen yalancı bir sokak satıcısı mıydı?
Bu sağnak günler olmamış bir yağmur muydu?
Bu yüzden mi ıslanmadı saçlarımız?


Ayrılıyorduk!
Gövdesinden baltalanmış Çınar gibi acıyan yanımızı tutup,
köklerimize daha bir sarılarak.
Kendini ipe çeken bir cellat gibidir artık gökyüzü,
Buludundan ayrılmışta sağnak olmuş,
Gülüşünü kaybetmeyen ülkeler görmüştü oysa,
Oysa gülüşü kurşunlanmış bir kalp ağrısı;
Ve de sokak sokak mayınlaşmıştı kalbinden yeryüzü!


Ayrılıyorduk!
İki kalbi bir yana savurup kalpsizliğin bıçaklı yolunda ağır ağır yürüyerek,
Kesiyordu parmaklarımızı,
Kesiyordu yollar, yollar kan kırmızı.
Ayakkabısızlığımıza gözdağı veren asfalt rengindeydi geçtimiz her yer,
Bu yitirilişte biz, evrenin bu en büyük haritasından kayboluyorduk...
Bütün kayboluşlara bakıp yüzünün coğrafyasına çiziyordum her şeyi,
Yanaklarının allığına, ıslaklığına dudaklarının,
Akan dere,
Önüne geçilmez çığ ve depremleri sende yaratıyordu ellerimdeki yeryüzü...
Bozkır gülüşüne asıyordum tenimin el degmemişliğini anımsa!
Hangi dünya sığar artık yalnızlığımıza?
Hangi *******de kaybettik yolumuzu?
Ve nerede unuttuk kayıp kentlerin çığlığını?
İnce bir sızının en orta yerinde kanayan bu gökgürlemesi zamanı kucaklamak mı kaldı şimdi?
Yarınsız kalmak mıydı karanfil yoklumuzun tan ağarması?
Konuş-ma! ...

Ayrılıyorduk
Kaldırımı olmayan kentlerin hüznü kadar çaresiz,
Çöl kadar ıssız,
Dalı kırık ağaçlar gibi kimsesiz,
Ezbere sevdik hayatı bilmeden,
Serde gönül ağrısı,
Elimizde tarifsiz boşluk,
Aklımızda sıcak bir el öpüşmesi,
Hangi gidişin kanadına yakışırki suskunluk?
Dağılan saçlarımızın gülüşü degildi biliyorsun bebegim;
Yüregimizi kanatırcasına koşmalarımızdı;
Ölümün rağmına...

Ayrıldık, yani öldük!
Kalbimizin tualine çizdigimiz terli bedenlerimizi unutarak,
Çıldırmak gibi bir şey avuçlarımın arasında büyüyen,
Bir kaç ölüm boyu,
Bir kaç karanfil kokusu,
Ve sonsuzluktu nefes alan...
Hayatın sevecen kollarında zemheri türkülerdir artık söylenen dudaklarımın ıssızlığında boy vermiş
Bazen şiirler olur yüregimdeki sofranın baş köşesinde,
Bazen bir damla 'Su''
Sonra sen...
Sen olursun apansız, düşlerimin en derin iklimlerinde
Bahar olur,
Yani kış unutulur sıvasında gözlerimin,
Bedenim terler
Düşer aklıma birden bire tenin
Ve kokun çarpar yüzüme ansızın;
Ben susarım! ...


10.08.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Barış
Açlığa inat yüregini doyurmaktır,
Barış barut kokusunu ıtıra gömmektir,
Bir karanfil sunmaktır en kanlı savaşlara.

Çocukların oyun taşlarıdır...
Bir kız çocuğun ip atlaması kadar masumdur barış gülümsemelerde.

Barış,
Deniz'in özgür olmasıdır
Savaş gemilerini gömüp Okyanusun en dipsiz dibine;
Bütün öldürüm silahlarının geri tepmesidir!

Barış,
Evlerin duvarıdır mermi izi olmayan,
Kaldırımlardır üzerinde hiç ayak izi kovalanmayan!
Babasız kalmamaktır çocuk haylazlığında,
Evin balkonundan el sallamaktır uzaktan bıyıklarına, Barış!

Barış,
Tespih taneleri gibi, acıların kanlısını temizlemektir,
Göklerin karanlık, eşkiya rengi olmayan gökyüzüdür,
Sesidir halkın ülke ülke,
Gelecege inanmaktır barış mavinin en güzel renginde.

Oyuncak atların üzerine,
Oyuncaksız kalıp, çıplak uzanmayan çocukların gamzeleridir barış.

Anadır barış avuçlarında evladım kokusu,
Kirli bir gömlegi saklamaktır barış.

Kaçak tütün kokusudur,
Her yudumda dağ dağ çekmektir içine.
Barış, tabakasıdır köylünün,
Çiftçinin toprağı,
Emekçinin teridir alnının orta yerinde duran.

Barış,
Kucaklayıp dostu ayağı kaldırmaktır
Ayak olmaktır, ayakkabısız kalsada!

Barış,
Ho Şi Ming olmaktır,
Kara çığlığımız beyaz dişleriyle Mandela
Rahibe Teresadır barış.
Spartaküs'ün kılıç keskini bakışlarıdır arenalarda,
Jerenimonun uzun saçlarındaki dalgadır.

Barış,
Rüzgarında salınmadık dallarıdır bir çınarın!
Köyleri yakılmamış bir köylüdür çatlamış dudaklarıyla;
Toprak damlı evlerinde şimal rüzgarına yüzünü tutan.


Barış,
Sabahları Nemruda çıkıp güneş olmaktır
Karacadağa sarılmaktır zılgıtlarla barış,
Dicleye akmaktır gürül gürül,
Mezopotamyada bereketli doğurgan toprak,
Akşamın alacasında yürümektir derin koyaklarda süzülüp.

Sırtına vurmaktır hayatın anlamını inadına...
Bir ayağın çukurda olsada
Diğer ayağınla ezmektir savaşı, Barış

Ve barış,

Yaşama uğruna ölecek kadar sevdalanmaktır;
Sevgilinin gözlerinde...


01.09.2006/ Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Beyaz Ve Kara
Gecenin içinde ben
Benim üstümde gökyüzü
Baktımda kafamı kaldırıp
iki yıldız kaydı gözümden
Biri kara,beyaz birisi
Al beyaz senin olsun
Kara bende kalsın
Kara gözlerin bıçak
Beyaz memelerin sıcak
Beyaz senin tenindir
Kara benim kaderim


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Bir Gün Mutlaka
Kendi ranzasına tutsaksa,
Ve demirler kadar soğuksa burada hayat;
Mutlak bir inançla,
Özgür yarınlara ödeyecegimiz günlerin diyetidir...


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Bir Yerine Vardımki Gecenin/....
Otobüs yolculuklarına vurdum belalı başımı,
Camların soğuk teniyle sevişti alnım,
Bir ter damlası düştü dudaklarımdan sonra,
Bir yerine vardımki gecenin/ Yalnızım...

Yollar hep senli biterdi deyip başlardım hayata
Her sabah geceden devralıp nöbeti
Esmer gülüşlerimize yaslanırdı Temmuz
Hücreler boyu direnirdim cigarsızlığa da
Sen olmadan beter olurdu dudaklarım
Bir ay dokunur tenime tenin yerine
Utanır dalgalarım
Ellerimize dolup taşar gölgesi mutluluğun
Aklıma düşer terledigimiz sanat müzigi zamanlar
Bir yerine vardımki gecenin birden bire/ Yokluğun...


Yokluğun kanatır kendini gövdemde
Bulutlarından yaralanırdı gökyüzü,
Vursun gözlerimden şafak diye çığlığım tüfekleşir
Ki ben güneşe küskünüm bilir yeryüzü.
Kirpiklerimden asılırım, yerinden oyulmuş yetim gözlerim yerine,
Yürür üstüme üstüme bir yalnız ayna
Allahsız vurur alnıma lanetini,küfrünü kafiyesiz okur
Erguvan gülüşlerde yitirilmiş bir şarkı düşer
Hangi nakaratını işler satır araları
Yok oluşlar hangi çığlığı örseler
Kendi kimligime döner döner sorarım
Bir yerine varırımki Gecenin/ Suskunluğun...


Deprem olur ağlayışların bende, sen bilmezsin,
Sana nasıl yandığımı saçının o bir tek teli bilir
Soramaz dudakların saçların nasıl konuşsun
Kırılgan bir kuğu boynu gibi durmuyor taranıyor her telinde hayat,
Ben okşarım parmaklarımda hasretin gül çiçek
Dile gelir kan kırmızı yediveren
Nefesi sıcak Ağustos neyler haykırsa duyar mı dağ?
Uyanır mı uykusunda kentler?
Yüzüme yüzüne yaslar kanarım
Bir yerine varırımki gecenin/ Olmazlığın...

Bir düş denizi geçiyor üzerimizden
Sustur beni ağzınla
Lal olsun dilim
Öleyim bu tarumar akşamlarda
Yalancı aşkların kıyısına demir atmış gözler kuşatmış her yanı
Kirpiklerin nerde?
Hangi renge sarılacağım görmeden kızıllığını dudaklarının
Kalbimin kanatlarını kıracak suskunluğun hadi uyan
Bir uçurum türkülerle beni çağırıyor düşüyorum
Bir yerine vardımki gecenin/ Üşüyorum...

05.07.2008/ Uzaklar...


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Bizimdir Bu Dağlar
Bizimdir bu dağlar,
Bu yıkımlardan kalan gözler bizim.

Ağlamaklı duran çorak toprak,
Uçurum kenarındaki kurumuş dal,
Ve dalın yalnızlığı bizimdir.

Bizimdir bu dağlar,
Bu duman,
Şu bulut,
Ötedeki yıldız,
Efkârı bizimdir yeryüzünün,

Dağlarımın dost gülücüğü
Birde şehvetli öpücüğü!

Yıkılan,
Yakılan,
Kesilen,
Bedeninin acısı,
Bizimdir çırılçıplak kalışı!

Şirine dair,
Ferhatın dövdüğü gövdesi bizimdir!

Bizimdir bu dağlar,
Baba gibi ağır ve mağrur,
Ana gibi buruk ve çaresiz
Yar gibi kadınlığı bizimdir

Bizimdir bu dağlar,
Toros,
Cudi,
Gabar,
Ağrı,
Karacağ,

Kaf Dağı bizimdir...!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Bir Zamanlar Biz (Sen Ve Ben)
Bizki öyle zamanlarda ayrılığı,
Kahrolan yangınlara atmıştık.
Bizki nankör kelimeleri,
Defterimizin hiç bir sayfasına yazmamıştık.
Unutmuştuk aslında;
Suskunlukla hiç tanışmamıştık,
Ve hiç kapatmamıştık gözlerimizi.
Yani üşümemiştik...

Sen saçının bir telini vermiştin hasretime,
Ben sırtına bırakmıştım gözlerimi.

Biz bir zamanlar yüregimizin ev sahibiydik,
Çok masumduk...
Anlamamıştık akılsız başımızla,
Kördük görmemiştik hiç,
Bilememiştik hayatın yalan dudaklarda kan olduğunu!
Yürümemiştik hiç böylesine dikenli bir yolu,
Vurulmamıştı ayaklarımıza prangalar,
Boğulmazdı hiç bir yakamoz gözyaşlarımızda,
Meltemler karışırdı,
Yarışırdı boranlar,
Yarılırdı gökyüzü...
Biz kendimizin kahramanıydık,
Üstümüzdeki bulutların üzerine binmiş dolu dizgin,
Umutları yelesinden yakalamıştık,
Avuçlarımızda alev alev sevda,
Aşkı inkar gelmemiştik...

Sen aşka uzatmıştın kollarını minik avuçlarını açarak,
Ben sevdaya açmıştım yüregimi kan revan parçalanarak...

Kahreden yalnızlığımızı buruşturup atmıştık bir kenara,
Bir zamanlar tekmemiz yüzünü bulmuştu en ayaz yüzlerin,
Süngüsünde takılmamıştı hiç bir kalbin parçası acımasızlığın,
Hayallerimizde kalmamıştı hiç bir zaman umut,
Aşılmamış hiç bir duvarımız olmamıştı,
Kendi içimizde karanlığın suretini çizmemiştik...
Kurşun işlemeyen alnımız,
Kapkara durmayan umutlarımız,
Bir yeryüzü birde evrene dönüşürdü baktığımız

Sen Evren olurdun içinde tüm maviyi barındıran,
Ben içinde Yeryüzü maviye çocuk adımlarla koşan

Korku degildi içimizde boy veren bir zamanlar
Hiç bir açlığın sefaleti olmamıştı kalbimiz
Çalmamıştı kapımızı hiç yumruk,
İçinde sevgimizi içip umutlarımızı ıslattığımız
kırılmamıştı hiç bir bardağımız;
Ve cam gibi degildi kırılgan düşlerimiz.
Çelik yürüyüşlerimizin altında ezilen beton,
Ellerimizin arasına sıkışan demir soğuklar
Uğramazdı sokağımızdaki kaldırımlara,
Ne ayrılık fırtınası,
Ne kasırgası yalnızlığın,
Kalırdı bir tek adımlarımız...

Sen Fırtına olurdun ayrılığa öfkeyle esip silerek
Ben Kasırga yalnızlığı vahşice öldürüp gömerek

Bizim bir zamanlar her sokakta adımlarımız vardı,
Her adımda bir hayalimiz,
Çocuklarımız olurdu güneşine daldığımız şafaklara bakarken,
Hiç bir çıkmaza girmezdi düşlerimiz bir zamanlar.
Korkularımızın daracık cepleri vardı bizim,
Sarılırdık olur olmaz yerinde hayatın, bir bahane bulup birbirimize,
Geceyi örerdik saçlarında senin,
Dicle akardı,sana özenip
Fıratın coşkusuna benzetirdin gülüşümü,
Mağrur Karacağ olurdu yüreğimiz,

Sen Dicle olup beklerdin beni tüm kadınlığınla sıcak sımsıcak
Ben Fırat gibi akardım delikanlılığımla serseri ve kaçak...

Bu yazdığım ''eskidendi o'' dedigim ikimiz,
Şimdi solgun bir resim degil mi gül suretimiz?


15.11.2006/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Bu Hayat
Her kelimesi mayınlanmış sevdaydı,
Bilmeden soluk aldığımız bu hayat!

Bir çiçegin mavi kokusu,
Bir karıncanın topal yürüyüşü,
Bir ayrılığın buruk gülüşü!

Bir çocuk tadında
Yanaklarından savrulan bir çığlıktı
Küçük diline kadar bağıran bu hayat!

Ve bir gün,

S u s t u!

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Bu Kenti Terkediyem
Sol yanımda kanattığım günleri vurup sırtıma,
Ellerimin ayasında sakladığım boşluği savurup gidiyem.

Bırakiyam adımlarimi yarim bir cigara gibi, sokak lambalarının sönmüş köşesine,
Sararmiş ışıklarının altında kalan gölgemin gülüşinide

Bir cigara...

Kalbimin direği,
Seni şimdi daha bir derine sapliyam,
Kanatiyam, kabuk bağlatmiyam yarani bilisen...
Sır gibi sakliyam gözlerini,
Dudaklarini koymuşam alnımın heybesine,
Avuçların nasılda sıcak bir görsen...

Bir çift göz...

Adımlarimin altında geçiyordi zaman,
Bıçaklamişti göçmen gülüşün kalbimi
O kanatilmiş hücre bedenim kalmişti geriye
Pasli bir uçurum parmaklarimin arasinda yeşerirken
Okyanus yorgıni gemilerim vurdi kıyiya
Şimdi küskün bir Deniz gibi girdabimi takmişam kolıma
Öpelesi yanlarimıda alıp gidiyem...

Bir dudak...


Dönıp bakmadan geriye, arlanmaz nehirlere koşiyam
Denizler boğıldi kendi girdabinda, duruldi dalgalari
Secdeye durduğim saçlarinin telini
Gözlerinin çukuruni son kez yakomozlarimla tavaf edip gidiyem...
Hani hiç gitmeseydim diyeyim birden bire
Bütün ayrılıklarin inadına hani gitme deseydin
Tahrip güci yüksek bir bombaydi sende bilisen bu ayrılık,
Sağnağa tutulmiş bir kurban gibi celladimla izliyem kör karanligi
Kimsesiz kalışlari olır darağaçlari infaz sonrasinda
Adina yolcılık diyisen sen,
Oysa sen yola çıkmasini hiç bilmisen.

Bir adım...

Evımın ekmegi,
Bütün kelimelerımın en güzel harfine yaslamişam seni,
Boşlıkta kaybolmaya yüz tutmiş hiçbir cümle düşmedi peşımize,
Düşürmedım sende bilisen...
Bir düş gibi ayaklanip yürirdi papatyalar, gülünce yanaklarin
Faili meçul kalp ağrilarının sonidi sen bakinca kalbime
Sen olaydin geriye kalan ömrımın her demınde
''Sen olaydin'' diyiyem,
Sen olaydın yeterki
Sen olaydın valla taş olaydin
Duyamadi kalbin sesımi, yerınden mi çıkmişti?
Gözlerin anlamadi kapatmişti kirpiklerin
Ve ben yüridim sen uykılarının serin düşlerıne sarilmişken

Bir düş...

Soframin tuzi,
Daha bir acitiyor artik pasli bir bekleyiş,
Zordır bilimisen umut etmek, soni belli masallari degiştirmek,
Severek kutsanmişti oysa bizim yeşerttığımız mevsımler,
Hani zülfünün teline bıraktığım bahar,
Senın yakan tenini kiskanan o yaz,
Serinliginde kaybolan rüzğârlar,
İçime çekiyem tepeden tırnağa yakan yangınini,
Ah dudaklarin ne yakardi dudaklarimi

Bir öpüş...

Odamin Işıği
Bu gece sen olmadan geçirdığım kaçınci gecedir bilmiyem
Bildığım düşlerımızın çatal ağizlarinda belırırdi hayat
Ve bütın mevsımlerın senli yüzleri olırdi
Hangi uzak diyar olırsa olsın getırırdi sesini kuşlar kanatlarina bırakıp
Netameli *******den geçerdi de hiçbir siyah ilişemezdi
Sobelendi el tutuşmamiz bir ayaklarima kimse karişmadi
Bırakıp gitmek kaldi geriye geçmişi,
Bırakıp gitmek kaldi geriye sensız bir geleceği
Olmadığında avunduğum sensızlığı
Avuçlarimızda biriktırdığımız, özledığımız bütün düşleri
Aliyam yanıma senli günleri sen ele bakma, meraklanma
Artık gitme vakti geldi hadi kal sağlicakla

Bir yolcu...

İşte gidiyem artık
Ne bir çift gözın kalacak sırtımdan bakan,
Ne cigaramızın dumani,
Ne bir adım olacak artık ayrıligın yolına çıkan,
Ne bir düş kurmanin yarini,
Ne bir dudak olacak sırılsıklam
Ne de bir öpüş, söndürip içimizdeki yangini...

Bir ayrılık...


Gidiyem Ömrüm
Seni o kentte mağrur bir dağ gibi bırakiyam, rüzğarlara saçlarıni tutmiş!
Kendimi atiyam yollara nereye yürüdığıni unutmiş
Ben seni sana bırakiyam, sen saçlarini omuzlarına...
Bu kenti terkediyem sen sakın duyma...

Bir Allahaısmarladık...


11.05.2008/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Bunun Adı Yaşamakmış
Kördü adam,
Yağmurdan boşalırcasına aşık!
(A ş k ı n g ö z ü k ö r m ü ş!)

Dilsizdi kadın,
Doğruyu söylecek cesareti olmadı!
(Y a l a n a s l ı n d a b i r y ı l a n m ı ş!)

Duymuyordu çocuk,
Okyanus'tu adı...
(D a h a D e n i z b i l e o l a m a m ı ş!)

Bunun adı yaşamaktı...
(M u t l u l u k d e d i ğ i m i z p a l a v r a y m ı ş!)


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Cellada İnat
İpe çekmek için
Koca gövdemi,

Cellada inat!

Kendi ellerimle Kurdum,

D a r a ğ a c ı n ı...!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Çelişki
Ben sevgilinin Irmak kıvrımı teninde deniz oldum geçtim!
Sonra yürek denen limanında durdum sığındım!
Ardından dalga dalga çarptım gözlerine,
göz yaşları oldum,
Ama düşmedim yere!
Yanakta sıcak bir damla,dudakta öpülesi ter oldum!
Bir renk oldum,
bin renk kuşandım!
Bin gördüm,
bir kör oldum!

Ben sevgiliyi Kirpiklerim gibi kucakladım!
Ilık bir rüzgâr gibi geçtim teninden,
Saçlarını okşadım gün geceye kavuşmadan!
Gece gördü,güneş çıldırdı!
Ağladı ha ağlayacak,
Sevdasız kalmanın acısını yaşadı yıldızlar!
Benim sevdam güneşsizde sıcak!

Aşksız kalan tüm baharlar size sesleniyorum!
Tüm kışlarda duysun!
Dalında unutulmuş tüm yapraklarda dinlesin!
Alfabedeki tüm harfler siz,sizde gelin sesime!
Geride yaşanılan tüm anılar,
Gelecegin gözleri ve tüm körlük dinleyin!
Dilsizlik,
Cümlesizlik,
Dizesizlik
Ve
Şiirsiz kalışlar duyuyor musunuz?
Soruyorum,
Sevgili şimdi nerde?


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:10 PM
Canom
Ölümün üzerinde yürürdü çocuklar,
Hiç yakışmazdı bir beden büyük gelirdi hep

Dönerdik bir kuşatmadan döner gibi paramparça!
Kabzamızda soğuk bir köpek havlaması!

Patikalar incelirdi gün boyu,
Güneş aynı olmazdı,
Ay kadınlığından utanırdı düşerdi deniz'e çırılçıplak!
Kurşuna vurulan gök-kuşağı avuçlamazdı,
Yağmur sonrası toprak kokusunu!

Yürürdük sırtımızda geceden kalma günışığı,
Kalleş cesetlerin üzerinden sıçramak düşerdi payımıza!
Bütün adımlarımızın kirlenmiş sakalları vardı!

Aşk yasaktı,
Sevmek,
sevişmek yasaktı!

Saçının tek bir telini sırtlamaktı mümkün olan,
Bu ne ağır vebal

Özgür dağların tutsak deniz'indeydi gövdemiz,dalga dalga!
Limansızlık var bu yerlerde,
Uçurumlar!

Bakmak yasak,
Görmek,
Korkmak yasak;
Gölgemiz yasaktı bize-sen yaklaşma Canom...

Yüzünün gül suretini vur dünyaya,
Savur saçlarını yıldızlar çıksın!

Kentler şimdi dağlar kadar yakın degil,
Voltada degil yüzüm,
Gidişi varsa elbet bu yolun-sonunda sen olmalısın!

Nasıl bakıyor Ülkem gözlerime dimdik göz kırpmadan!
Yürümeli Canom-sen bırakma ellerime desem;
İki elim var!

Hangi birini tutacak ellerin ! ?


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Çocuklara
Bayramın albenisini allayıp pullayıp koyduk kartlara,
Bozukluk verdik saçlarını okşayıp çocuklara, birde şeker...

Çocuklar dedimde:

Kimi yeni elbiselerini akşamdan koydu yastığının yanına,
Kimi kimsesizligini yorgan yapıp uzandı gecenin koynuna...

Biri sabahı iple çekti daldı birden bire serin uykulara harçlıklarını rüyasında gördü,
Birilerinin ipi bile yoktu sobasız bir evde rüya bile göremeyecek kadar kördü ve üşüyordu...

Bir çocuk eldiveniyle kartopu oynayıp öptü babasının elini aldı harçlığını,
Bir digeri çorabının deligine gülümsedi, harçlıksız koşup bir Çınar dikti özenle,
Sevgiyle okşadı babasının mezarını...

Biri yeni elbiselerini begenmedi ağladı durdu ayakkabılarını parçaladı yere vurdu,
Bir diger çocuk ayakkabısızlığını takıp koluna boyalı yüzüyle bütün bir evrene gülücük savurdu...

Ah ne olurdu ikisininde yüzünden güller açsaydı
Savaşı, ölümü, katliami, açlığı yok edip
Bütün bayramları çocuklar,
Barışa, Sevgiye, Aşka gamze gamze savursaydı...

Hadi çocuklar,
Deniz, Arkadaş,Kahraman, Okyanus, Devrim,Umut,Barış,Ezgi, Özgür,Sevgi;
Ber, Heval, Gernas, Okyanûs,Şoreş Hêvî, Aştî, Azad, Awaz, Evîn
Sarılın birbirinize bakmayın büyüklere unutun savaşı,
Ölümü, katliamı, sevgisizligi
Bu Evren sizin olsun,
Önünüzde kartopu oynayacağız günler çok
Öpüyorum gıdığınızdan bayramınız kutlu olsun...


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Dağların Kaçak Kızı
Sabah mahmurluğunda bir kan!
Dünyanın hüzünlü sesinin akıntısına kapılmıştı
Kahramanca son verilmiş bir hayat bırakıp,
Yıkıntılardan geriye...!

Yüzümüzün siperi onurlu dağlardı
Keskin bakışlı uçurumları silah silah!
Kederli gövdelerimizin kalkanı kayalıklar....

Sürgünde geçen yıllar
Turnalarının göçüp gittigi yerdi aslında.

Kayıpsız gölgeler olsada cehennem,
Cennetin bir ucuydu parmaklarımıza sardığımız tetik yerine,
Elmadan bir ısırık alamasakta!

Bir başına düşünmek seni derken,
Delicesine kendime;
Saçının bir teli bile düşmedi düşlerimde!

Duyumsadığım ses,
Nefesin olsa gerek Dağların Kaçak Kızı,
Yoksa alır mıydım hiç elime bu boşluğu bu vakit,
Yüregimde paramparça olur muydu kaçak bir sızı?

Ne acıdır bu kadar yalnızken,
Birde sen olmamak,
Yürüyüp gittim,
Uçurum kenarlarını eziyor adınlarım,
Adımlarımda sende çoğal desem
Düşmeli işte!
Öfkeli bir gökgürültüsü gibi...

Kayıp uçurumdan aşağıya bir taş olup
Yıldırımdan daha keskin hızla çakılmak....

Bir kuru dal yapıp savaşı,
Çıtlatıyor bütün çocuklar ateş yakarak,
Korkusuz binlerce minik el-ler-in-de eriyor şarapnel parçaları!
Öldürüm silahlarını dilimliyor gözlerinin keskin bıçaklarıyla,
Katledilmeyi siliyor,faili meçhulleri gömüyor gibi...

Bu gülen çocukların yanakları gerilmiyor boşuna,
Dağların Kaçak Kızı saçlarını savur,çocuklar gülüyor,

İnan bana,
Sözüm o ki:

Yine bir yerlerde bir savaş ölüyor!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Darağacında Bir Deniz
Deniz dalgalarını bırakıp geldi,
Kanlar içinde can çekişerek.
''Kanar'' dedi bir ses,
''Yarası derindir''


Birden
''Darağacı kurulmalı'' dedi o ses
Kirpik ucuna asılmalı
Sonra gömülmeli bir göz çukuruna
Mezarı oraya kazılmalı
Acısını dindirmek için
Kalbi sökülmeli yerinden...

Güneşli Bir Ağustos sabahı bulunmalı hemen,
Geceden kalma bir hüzün, bir intihar sebebi
Ayrılığın o soğuk yüzü belirmeli birden bire
Yılların ardına saklanmış tozlanmış bir aşk gelmeli,
Kundaklanmasın diye dalgaları, biri türkü söylemeli
Dinlemeli cümle alem,
Dinlemeli evren,
Duymayan olmamalı!

Telaşla toplanmalı ahali meydana,
Yedi düvele haber salınmalı,
Ulaklar dört nala sürmeli atlarını,
Dağdan,
Taştan,
Çamurdan
Fırtınadan geçmeli nalları
Masallar ülkesindeki tüm kahramanlar çıkıp masallarından gelmeli,
Hangi kurşun sıkılmışsa geri dönmeli namlusuna,
Tüm öpüşmeler
Kızıl sevişmler ertelenmeli
Eskiciler bırakmalı eskilerini,
Dilinciler mendillerini katlayıp koymalı cebine,
Bıçaklar kınına konulmalı,
Kim kavgadaysa durmalı
Şahit olmalı bütün tanrılar inmeli gökyüzünden,
Yer gök yüzünü kapatıp utanmalı bu gününden.

Uzak bir kent olmalı celladı
Minik avuçlarıyla dokunmalı yanağına o cellad
Karanfil kokan cigara uzatmalı biri
Yakmalı sonra derin bir nefes almalı Deniz,
Yanmadan aklındaki dünya,
Sorulmalı dalgaları yaralı Küskün Deniz'e son arzusu
Ve geçirmeli ipi kalbindeki boynunun bütün masumluğuna
Biri tekme atmalı son bulması için Deniz'in Yaşam Macerasına!

(Yaklaştı biri saçları bahar rüzğârında salınarak
Geçirdi ipi boynuna sehpada gözlerine bakarak)


(Yaktı karanfil kokan bir cigara Deniz'in gözlerine bakıp dudaklarına bıraktı,
Cigerlerine bir nefes çekip gülümsedi Deniz, celladını gözlerinin çukurundan tanıdı;
Derin bir nefes ve yarım kalmış bir cigarayla bitti Deniz'in macerası...)


18.12.2007/ Diyarbakır

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Deniz Kızı
Temmuza inat buz kesmiş oturuyorum Deniz Kızı
Kavgamın yarısını baş ucumda bıraktım,
Uzak yollarda kayboldu sırtımda taşıdığım güneş!
Sürgün oldu ayaklarım,dur diyemedim!
Özgür ülkemin deniz'i kime ıslanır?
Dalgaların kaç gece boyu büyür?

Deniz kızı küsüp gitme ne olur,
Uzak bir kent gibi durma ağlamaklı!
Uykusuz sabahların tel örgüsüne takma yanaklarını,
Gövdemi boydan boya yırtan
Ürkek öpüşlerine götürme!

Kanatlarına özenme Deniz Kızı martıların,
Tenha limana aldanıp uçamazsın,
Sen Denizin yüreginde büyüdün,
Deniz Kızı kanatlanıpta kaçamazsın!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Denizin Delisi
Gerçekte bir korkuydu kalbinin gözünden bakan,
Gerçek olanı bilmeden soluk alışlarında asıl korku,
Deliydin her deminde hayatın içinde,
Dalgalarına kapıldığın Denizin!

Ben Denizdim bir zamanlar,
Dalga dalga;
Sen girdabımda,
Deli!

Denizdi serin çığlıkların seyrinde seni ıslatan,
Sen deliydin o zamanlar,
Kolkola yürürken baharla birlikte...
Öpüyordum kırmızı dudaklarından,
Alarga yalnızlığımla....

Şimdiyse küskün bir Denizim artık,
Susuz çöller gibi,
Sen ne ''SU'' olacaksın bana artık;
Ne de bir deli!

Ve...

Ve...

Ve bu gün

Her şey bitti!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Dönersem Bir Gün Eger Ağustos Sabahı Olmalı Avuçların (Anne)
Dönersem bir gün eger betonarme yıkıntıların altından,
Sabahın uyanmamış mavi bir vakti olmalı,
Ve sen süpürmelisin evimizin önünü,
Demirler,
Betonlar,
İnsan çığlıkları olmamalı Anne!

Dönersem bir gün eger yıldızları bırakıp,
Bacağı kopmuş bir kadının saçlarındaki acı,
Boynu duvarda bükülmüş bir kızın resmindeki çaresizlik,
Evladım neredenin çığlığının kararmış korkusu,
Gözyaşlarının serçe tedirgini adımlarındaki kokusu olmamalı Anne.

Dönersem bir gün eger,
Bir sabah uyandığında,
Güneşin gözüyle bakacağın sokağımızda belirecek gülümsemelerim.
Dokunacaksın o an yanaklarımın pembe buğusuna,
Kaç kelime yılı uzağım senden diye düşünmeyeceksin,
Kaç ağlayış yılı kadar bırakıp gittiğimide;
Bir gecenin ansızlığında kızıl kıyamet.
Kaç depremler geldi geçti diye de
Kalbinin köşesini incitmeyeceksin.

Dönersem bir gün eger,
Sen dalları göge degen bir ağacın dalına gömlegimi asmalısın.
Dönersem bir gün eger,
Mezarımı cennet kokunla yüregine kazmalısın.

Dönersem bir gün eger,
Sen Anne, sen,
Sen artık, ağlamamalısın;
Ve hep Ağustos sabahlarını avuçlamalısın...

17.08.2007

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Dılémın
Dılémın


Sayki seni cümle cümle buraya taşıdım sırtımda,
Sen uykunun arasında rüya gördün dılémın!
Nefesim sende kalmış hep,ben soluksuz!
Göremedigin kentimin kaldırımlarına sis çökmüş bu sıralar!
Evler kuytularda kalmış,
Mayısa batmış tüm yaslar,
An gibi yasaklanışın aklımda,
Kalbin kurşun,
Uçmalı şimdi,konmalı kırılmış olsada kanadına bir kuşun...
Rehin düşmüşüm gözlerine,
Sana tutsak her zerrem
Sensiz bu beden soluk almaz
Bana delirmeyi yasaklayan deli gönlüm senden gayrısına olmaz dılémın


Yıkımlar sonrası durulan bir boşluğun ansızlığında,
İhtiyar yaşını giyinip gelen içimdeki insan sana bakıyor
Nerdesin Dılémın?
Ne çabuk geçti zaman,bunca yıl nasılda bitti bir türküde?
Nasılda yattım bunca yokluğunda seni voltamda adımlayıp?
Sen gülüşüme tutuklu
Ben sana mahkum Dılémın!


Vakitsiz gidilen gül desenli yollarına bakıyorum,
Gözlerim ufkun bilmem kaçıncı kilometresinde!
Bir gölge belirse ansızın,
Sen diyecegim avazım çıktığı kadar!
Künyeme yazılan isminin baş harfine koşacağım,
Çocukluğumu alıp koyacağım karşına,
Bak büyümedim diyecegim,büyütmesene Dılémın!


Ruhları çekilmiş sanki hiç bir beden kabul etmemiş,
Sanki hiç varolmuşluğu olmamış gibi,
Sankiler ne çok sanki şimdi
Belkiler ne acıtıyor insanım diyeni bu vakit
Ya keşkeler ah o keşkeler...
Keşke demiştin unuttun mu Dılémın?


Üstü başı yırtık şarkılar dinliyorum sen yokken,
Elbisesiz şiirleri giydirmek bana mı kaldı artık?
Ne terziyim nede terzi çırağı!
Söküğü dikilemeyen benim yüregim,
Hiç bir yama kapamazki kalbimin yırtılan sayfasını?
İplikte,ignede,terzide sensin Dılémın!


Gider ayak uğradım sokağınıza bakkal amca tanımaz beni görmedi hiç,
Bir asfaltı yabancı degil bana yollarının!
Seranat yaptığım güne koşuyorum sen penceredesin!
Ne söylemiştimki niye o kadar güldün?
Uzun bitmez yürüyüşlerde saçlarına takmıştım suskunluğumu tokan nerde?
Bu saçlarında dolaşan ellerim degil

Rüzğâr mı esiyor Dılémın?


Bu köhnemiş hayatın ellerinden sende tutmadın mı bir zamanlar?
Bakmadın mı gözlerine,rengine bürünmedi mi?
Hızına yetişti mi kimseler,yakaladılar mı seni paçandan?
Durağanlığında mı durdun yoksa,durgun olan neydi?
Kaç bahar geride kaldın ki yetişemedin bu Çınar'a?
Senden kaç asır fazla yaşadı dersin?
Ne kadar küçüksün?
Yaşamak kadar genç olan sen miydin yoksa?
Önceliklerinden kim payına düşeni aldı?
Soruyorum,
Şimdi hayat rotanda neler var Dılémın?


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Düşlerimizdeki Ülke
Yıkıntılardan arta kalan
Ve yıkılan düş ülkesi olsada yüregimiz
Her şeye rağmen
Yeni bir ülkedir aklımızdaki!

Çorak bir topraktan fışkıran su kadar tarifsiz,
Tarifini bulan çiftçilerin güleç yüzleri gibi aydınlık;

İhtiyar bir kadının cebinde eskisede,
Hep aynı kızıllıkta kalan mendile gebe,
Taş kaldırımdaki ayak izlerinin silinmeyen sevecen yüzü;
Hiç bir alanında çıplak boyunlara geçirilmiş ipleri olmayan!

Ve hiç bir sokak arasında aç kalmamış çocuklar,
Ve hiç bir çocuğun babası götürülmemiş evinden,

Bir gece vakti!
.......................!

Damları kuşatılmamış,
Kapıları dövülmemiş...

Hiç biri uykusundan uyandırılmamış dipçikle!
Yatakları didik didik edilmemiş,
Yastıkları sökülmemiş,
Günsüz bırakılmamış...

Yatırılmamış gece beton üstüne,sırılsıklam...
Beton,kan revan uzanmamış kendi gövdesine!

Bu resmi şaşkın gözlerle izlemeyenlerin olduğu,
Bir ülke olmalı yer yüzünde!

Kendi gözyaşlarını yalayan evcil köpeklerin kemikleri gibi
Kasap çengelinden koparılmış bedenlerin olmadığı,
Babam nerde sorusu sorulmamış bir ülkedir yüregimizde
Sabahları uyanır uyanmaz o mutlak günde,düşlerimiz!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:11 PM
Eğer
Gökyüzüysen eger
Yağarsın bir damla ''su'' ya hasret olana,
Parlayacaksın,
Göstereceksin yolcuya yolu yıldızsan eger,
Serin tutacaksın uykuları
Esiyorsan rüzğâr olup,
Ateş olmuşsan yakacaksın kendini, üşüyeni ısıtıp

Yolsan eger,
Dikenlerin kanatmayacak hiç bir adımı,
Ayak izleri duracak sevgilinin,
Kaldırımsan eger bir köşe başında
İzleyeceksin sevgilinin kaçamak öpüşlerini,

İnsansan eger
Getirip ortaya koyacaksın yüregini...

07.10.2006/İstanbul


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Eksik Ve Acı Yaşanmış Mayıs
Nerde ve ne zaman baksam gözlerine olmazlığınla,
Eksik ve acı yaşanmış bir Mayısa gelir an'ıma!
Bundandırki bu suskunluğumun vaz geçilmez tanımı usumda!
Dünya daraldıı şimdi içinde soluduğum odam kadar!
Öldüm mezarım kazıldı duvar halıma,
Topraklar atıldı üzerime,duvarda beton,halı altında!

Eksik ve acı yaşanmış Mayıs
Göz kapaklarından vurulduğu bir sızı
Gözleri oyuk kör bir kuyu bak,düş-te gör!
Çatık kaşlı bir düş!
Eskimişliginde duran bu yüz,Mayıs!
Yüregimin cebinde var - (sız) -(ı) -(m) !
Habersiz bırak - (ma) -(lı) !
Dönüşleri olmayan gidişlerden unutulur Mayıs - UNUTULMAZ!

Eksik ve acı yaşanmış Mayıs.
Nihavent sabahların uykusuzluğuna,
Günaydın desem konuşan ben miyim?
Susabildikçe!
Ben eksildikçe artan bu acı gün,
Kime ölsem yaşıyor inadına!
Kendimden mi korkmalı?
Korkuyu mu ısıtmalı?
Bizim doğurduğumuz bu hüzün sen misin Mayıs?

Eksik ve acı yaşanmış Mayıs,
Meryem nerdeki sen İsa degilsin!
Bölüştük seninle bu yiten ömrü sunduk bir parça,
İçtik haram sudan ''su'' yoktu aramızda!
Bir omaca gibi yalnız kaldık önümüzde Haziran kim?
Yolumuzu gözleyen kentlerden hangi yola çıkar bu mevsim?
Aşkı sende bilirsin iki kişiye gülümser,
Biriyle sevişir!
Üşüyorum bu ben degilim Mayıs!

Eksik ve acı yaşanmış Mayıs.
Kalmak için gittik derin bitmez yollardan geçerek!
Hasretin alnında yürüyen hangi saattir?
Akrep yelkovan ikilemi,beynim tik tak!
Beş para etmez cüzdanım içinde resmin olmasa!
Hala bir karanfilin sol yanında duruyor gamzesiz!
Terliyorum!
Bu karnafil ben degilim Mayıs!


Eksik ve acı yaşanmış Mayıs!
Suskunluğumun başlayıp soyunduğu yerde çığlık giyindim!
Bir beden büyük geldi daraltmadım!
''Kral çıplak'' kraliçesiz!
Uçurum boyu kadar sustum sonra!
Oturdum hüznümün üstüne,yalnızlığa uzandım!
Uyumadım gece dingini gözlerim,
Nehirler,
Deltalar,
dereler
Göller adına
Yatağım Nerde Mayıs?

Eksik ve acı yaşanmış Mayıs.
Ben en çok sana yalnızım,
Kime ölsem yaşıyor!
Kaç abdest suyu ısıttıki kazanlarda?
Ölmek gemici feneri,yanıp söner!
Gemiciler döner dalgaların gece renginden,
Ressamın tualinden fırlar bir yakamoz.
Kalır balıklar ''Deniz''de,
Suyum nerde kuruyorum Mayıs


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
En Çok Gözlerinin Çukurunu Özledim
Temmuzdu,
Ve tepeden tırnağa dünyaydın sen yaşanılası,
Su gibiydin düşünce her toprağa kuraklık unutulurdu,
Serin bir bahardın hangi çiçege uzansam sen kokardı,
Dokunurdum kokuna, yaprakların gül açardı,
Gül açardı güldügün;
Bir tek gözlerinin çukuru kaldı aklımda,
Her baktığımda kalbimden vurulup öldüğüm...

Temmuzdu,
Çıktın asık suratlı bir yalnızlık için yolculukların en acısına,
Çıktım yollara el sallamadan gidişim kaldı
Gözlerin bile gelmedi ardımsıra, sırtım üşüdü,
Hüzündür tüm adımları artık bu dünyanın,
Dönüpte baktım her adımda bir geriye de,
Gözlerimi bıraktığım sırtınla karşılaştım...

Temmuzdu
Ne bir ses vardı havada,
Ne bir rüzğâr serinliği.
Terleyen alnımın gözleriydi merakla bekleyen,
Yüregim pervasız,
Yüregim deli bir Deniz,
Ellerim coşkuyla güne koşan sevecen yanaklı bir çocuk,
Ayaklarım serseri yalnızlığımda adım adım,
Ceplerimde öpüşlerini sakladığım dudakların
Kaçak yolcuların en son vagonuydu gülüşlerim,
Ve ben binip giderken o trende,
O günden bu güne;
En çok gözlerinin çukurunu özledim...

09.04.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Eski Degildi Yaralar Ve Tanıdıktı Kabukları
Kalbimin dinamit olan yeri hazır patlamaya,
Alnımda mayın,
Yanaklarımda pusudur yalnızlık.
Dudaklarımla dövülmüş kanatılmış bir kaç sözcük,
Nereye baksam gözlerimi her kırptığımda,
Yokluğun çarpar yüzüme,
Geceye bırakır yerini güneş
yıldızlar, bulutlar, yakamozlar içinde.

Şimdi hangi kentin adını yazsam Deniz'den ırak,
İçi kanıyor yolların,
Sönüyor ışıkları tek tek,
Tellerinde intiharına koşuyor serçeler,
Tutunamıyor kaldırımlar,
Düşüyor hayalleri sokaklarında büyüyen çığlıkların,
gecede(n) yoksu(n) l üstelik!

Yaklaşan bir sel felaketi gibiydi adımlarımız
Kimseler geçemezdi önüne
Kolları kesik, dizlerinden vurulmuş bir duvar örübilirdi ancak
Sonra genç bir ''Eskici'' durabilirdi önünde masallardan kalma,
Yaz yağmuru gibi boşalan gözyaşları bile kâr etmez
Pembe buğusu yanağımız gözyaşını,
Yer, yağmuru hep tanıyacaktır
Başka bir dilde dilenen bir dilencinin ne istedigi ne kadar anlaşılabiliyorsa,
O denli durulacaktır yaralar ve acısı kalmayacaktır...

Çok zaman alınyazısı oturdu sayfaların gövdesine
Bu haydut *******in sırtında dolaştı ayak izlerini bırakmadan,
Çığlığımızı taşıyorduk gelecek yarınlara,dün bile olmayacaktı
Adı konulamayan bir mevsim yaratacaktı boynundan öperken seni dudaklarım
Ve dudaklarımız kanarcasına öpüşürken
Kanayan yerlerimiz kabuk bağlamayacaktı!


21.11.2007/İzmit


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Eskici
___Yalnız bir bulut çıplaklığıyla bakıyorum sonsuzluğun duvarına,zıplıyorum yerindem,birden oturuyorum tüm ağırlığımca.Yanıma Sonbahar yanışıyor tertemiz kalbi ve gözleriyle dokunuyor yanaklarıma ki yanaklarım daha solgun degildi! Biri fırlıyor omuzlarımın üzerinden bir mermi gibi çocuk haylazlığını kuşanıp, benim içimdeki biri peşisıra koşuyor avaz avaz, nefesi kesilecek diye ödüm kopuyor...Benim ölecegim tutuyor...

___Kitaplığımın ardındaki duvara sakladığım yüzünü çıkarıyorum karşıma, yüzün buğulu,yüzün hüzün, yüzün içimde binbir keder...Anlatmak...! Acıyan yanımı sana vermeden bakıyorum,gözleri(m) n mi alarga bakan sorgusuz? İşkenceyi alıp getirmişim kaybolan düşlerimin parmaklarına takıp,tırnaklarını çekiyorum tek tek. Parmaksız kalmak degildi korkum,eldivensiz olmaz bu kış kıyamette! Sende bilirsin ne beter olur bizim burada kışlar anlatmaya ne hacet; üşüyen yanıma güneş yatırılır sanırsın, güneş donar,güneş ayaza tutamaz gönlünü,güneş üşür...Güneş sıcak iklimlere kaçar bizim buralarda bilirsin! Bilemedim...!

___Düşümde geleceği(ni) görmüştüm! Darmadağan bir kalabalığın içinde belirmişti(n) aniden gelecegi(n) gözlerimde...Bir dilincinin avuçlarını ödünç alıp açmıştım yüregime benzetip,ezilip büzülmek ne zormuş megerse...Mezarlığımın karanfil kokan yanına oturup düşündüm sonra; aklımda binlerce bilemediğimce dua. Gökyüzünden salkım saçak hırsızlık yapacağım kimin aklında vardı? Ben böyle ölümün bilmem kaçıncı kilometresinde, solgun,buz yüzüme dokunan ağaç dallarının sesine takılacaktım öyle mi? Yok olmanın bakirliğine el sürmeden dolaşan oraklı amca yüzün neden görünmez bu ışıklı yolda? Ki amcam degil tanımıyorum...

___Elvedalara allayıp pullayıp gönderdim geride kalan gençliğimi, sen el salla çocukluğum gelmez artık,emeklemek bile unutuldu tarafımdan! Gidilen yerleri unutulan acıyı takmışım nasihat diye babamdan beynime. Savaş alanlarında tozlu cesetlerin üzerinden sıçrayan at nallarına kesilen kulaklarımdaki tarifsiz vızıltıları duymayan bir ben miyim? Gögsünde bir hançer yeni işlenmiş demirci körüğünde,özene bezene,işlemeli boncuk boncuk sapında,nice yigitlerden kalma kanlar...Ne büyüksün sen demirci usta...Kanım ne kırmızı...

___Özgür ülkelerin halkına dönmüştü bir zaman yüzüm; evde,yolda,tarlada,pazarda pazarlıksız. Alnında terleyen emegin sıcak ekmek kokusunda, saçlarımın kış ayazda savrulmasında,tuttuğum onca elin ayasında ve sevdanın en yaman, en keskin kıyısında...Yüzüm...

___Yüzümde yüzünün cennet serinliği!

___Yüzünün yüzünde cennetin kendi bahçesini sulayan Özgür gülüşün

___Gitgide yaklaşan ağırlığı sesi hayatının, gri boşlukları dolduran tınısı sesinin...O her şeyi dirilten dokunuşların alaca renginden sıyrılan maviyi tutuyorum; fırtına mıydı gelipte çarpan,deli bir kasırganın elimi degecek sanırsın saçlarının dokunamadığım teline? Ateşte yanan ruhumun kalkanıdır seni saran kollarıyla...Belin ne ince...

___Tarihe dönüyor gözlerim yine,başımda binbir bela,beter kışların soğuk havlaması,ötede Çınar ağacı gövdesine yaslanan bir eskici,torbasında yastık yastık düş izleri...Serçelerin konup kalktığı bir dal,kırık sevdalar gibi kanlı uçurum rengi. İnsalıktan kalma yak izleri,kar üstünde ekmek kırıntıları şaşkın duraklara yolları çıkan şaşkınların delik torbalarına takılan eller...Hasretinde yıldızları sarı saçlarının tokasıyla kırpan bir kız çocuğunun ayakkabız kalbi...Dağ yalnızlığını dağdan daha büyük büyütmeliyim eskiciyim deyip,dokunmalıyım saçlarına sarısının...Ve kalbini alıp koymalıyım okumak için eskiyen tozlu gözlerimdeki rafıma en güzel kitap deyip insana! Hangi insanın sayfasını çevirdiki yüregim!

___Sevmek için beynimi kalbimle parçalayıp kim bilir kaç bahara koşacağım kaç kışın üzerinden atlayıp! ?
Kaç dize yeniden hayatı tanıtacak her birinde ayrı bir özet sunarak! Yeniden başlamak için emeklemek aklına gelmez artık aklımın! Ne kadar ağır ve yavaş anlayacağım? Bir gölgedir artık aşk ama tanımadığın birisinden önce yürüyen! Hain bir sırıtmadan öteye gitmeyez karanfillerin kırmızı dudakları,çıldırmak gibi bir şey...Çıldırıyorum...Torbamda bir sensizlik!

___Çingene çalgıcıların çoban ateşindeki dansına atarım kendimi, bir Deniz'in göz kapaklarında beliren yakamozların iç çekişi vurulur,bir şilep ezer geçer dalgalarını ki dalgalar büyümeliydi oysa! Kentin ışıkları ay kadınlığına soyunur gözünden sakınıp bedenini. Kentler Deniz'e kavuşmadı; Gülüşün nerde?

___Güneşle kavgayı duruyorum tunçtan karğılarını getiren tanrılar neredesiniz? Hani Ateş,Hani sevgi,hani Barış, hani Sevda Tanrısı? Neredesiniz....?

___Torbamda bir suskunluk var çığlık çığlığa!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Gece Gelen Ses
Aşk diye haykıran bir sesle geldiler
Bir gece vakti,
Kapıyı açan ellerin(m) di...

10.10.2006/İstanbul


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Geceyi Vururlar Ben Üşürüm
Bir adım daha sokuldu kış ayaz,
Geceyi bile vurdular tek kelimede alnından!
Üşüyorum...


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Geciken Gülüşlerin Kaldı Ardın Sıra Baktığım
Sol yanımın solunda bir nefes
İncinir,kırılır,
Kopar,yiter,gider gibi!
Yalan olmuş unutulan
Baktığım her terminal bankında ağlayan bir göz!
Duman olmuş bir gökyüzü
Altında kırılgan bir hayat!
Susuyor trenler çığlığım raylara gömülü,
Duruyor dünya,dönmeyi bırakmış bir ayak dibine!
Bakıyorum ardı sıra geciken gülüşlere!
Gülüyor musun?

Hiç bir sevgili kavuşamaz gibi konuşuyor suskunluk,
Gelip susuyor biri,nerde çığlığın?
Tütünü,tabakası,sararmış bıyıklarıyla susuyor
Gecikmiş gibi susuyor bir yürek,
Elinde kocaman bir boşluk,konuşmuyor
Gidiyor geç kalmayı umursamayıp!

G e ç k a l a n a ğ l a y ı ş ı m d e g i l,
Gü l ü ş l e r i n d i r a r d ı s ı r a b a k t ı ğ ı m!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Gidiyorsun Bunun Adı Ayrılık
Yanılsamalı günleri ayıklıyorum
Oturmuş yüregimin kıyısına!
Biraz sen,biraz ben,birazda biz!
Parmak hesabı sayıyorum olmamışlığımızı!
Kaç parmağımız varki! ?

Sonra hasretin adını degişiyorum beynimin alfabesinden
Seninde ıslanamayacağın Denizin var artık!
İçinde ne yakamozun kaldı,nede bir dalga!
Vurgun yemiş bir sünger avcısı gibi
Vurgun olan yüreginde bir Deniz olmayacak!

Hangi ölüm büyütür bize dair olanı
Yaşamak için ölüm olmak
Ölüm için yaşamak mı?
Bizi bırakıp gitmek varsa serde
Sende yigitsin en az benim kadar unutma!

Mavi olmayan nereye yürürsün tek başına söyle
Nerede duracak kalbin?
Baş ucumuza bırakmadık bir uçurum kaldı mı?
Artık düşecek bir uçurumumuz bile yok,
Dİpsiz,karanlık kuyular kaldı geriye.
Düşmeye her zaman korktuğumuz.....!

Şimdi ikimizde tek başımıza düşecek uçurum arıyoruz
Sen boğulamayacağın Deniz'e,
Ben hasretimi vurup yüregime,
Uzak diyarların en uzak yalnızlığını taşıyarak!
Artık kendi korkularını tek başına yaşayacaksın karanlıklara sığınamadan;
Kendi kentinin kaldırımlarını bir sen adımlayacaksın benim gölgem bile olmadan!

Şimdi bana korkmak mı kalıyor dersin.......?

Korkuyorum...........!

Korku neyin adıysa! ?

Ölememek mi delicesine isterken korku?
Korku yoksa yalnızlık mı bir başına çırılçıplak! ?
Öpememek mi artık sevgiliyi dudaklarından?
Korku belkide sayamamaktır sevgilinin saçlarına kaç ak düştügünü! ?

Sevmekse seni yaşamın her tadında korku
Korkuyorum işte tepeden tırnağa
Kime ne?
Korku özlemekse seni anlatamadan deli deli,hasreti vurup yüregimin sırtına
En ağırını taşıyorum bu yükün.
Beklemekse yalnızlığın durağında sırılsıklam
Buluta özenir bedenim sağnak olmak isterde
Yağamam!
Üşürüm üşürüm üşürüm.....Üşürüm
Anlatamam!

Kocaman bir geriye dönüp bakışlar kaldı bizden arta kalan
Diş izlerimizin yerinde yalnızlık var artık.
Dudaklarımızda kanadıkça hatırlayacağımız günler.......
Doldurulamayacak ne çok nokta bırakıyoruz parmaklarımızın üşümüşlüğüne sarılıp
Sencede virgüle mi vurulsaydık! ?
Ünlemine takılmadan hayatın!
Ne yapsaydım(n) (k) ! ?

Aklımın eleginden geçirmedik bir sen mi kalmıştın?
Acının en son tadı mıydın sen?
Bir türlü unutamadığım
Sevginin son tanımı olmuşluğun aklımı alacak
Aşkın ilk başlangıcı tenin.......!

Adına ayrılık denildi bu şiirin
Oysa ölüm dedigin soluk alamamaktı
İkimizinde aklında olmayan ama hep ikimizin aklında kalan?
Yazılamayan olmak zor iş!
Yazamamak........!

Hangi mevsimdesin sen?
Hangi seni ıslatmayan yağmurun altında yürüyorsun?
Söyle bana bağıra çağıra söyle
Güneşim
Güneşin nerde?

Daha doğmadı mı yoksa en güzel yüzünü vurup Deniz'e?
Dalgasına aldanmadı mı?
Tutulmadı mı çoban ateşinin gölgesinde?
Bir göz bırakmadı ateşin tam ortasına?

Hangi soruya takılmadıkki seninle hangisini çözdük bir çırpıda?
Hepsini sırtüstü bıraktık işte hadi gülümse.
Beynimizi parçalarcasına bir şeylere yanmanın adını ayrılık koyduk;
Degişmeyen yazgının peşine bırakmanın burukluğunuda yüregimizin cebine!
Ötede unutulmuş olanların yanına oturduk,
Buruşmuş bir kağıdın en suskun sayfası olduk işte
Üzerinde hiç bir zaman hiç bir kimseye yazılamamış
Belkide yazılmışta gönderilmemiş.
Ve hatta hiç olmamışızlığımıza benzeyen bir sayfa!

İnsan yaralarımız kanıyor yine
Tuz basa basa kanatıyoruz acının en doyumsuzunu
Sevdaya dair ne varsa doymadan ayrılığı doyurduk tıkabasa

Gidiyoruz işte
Bir bilinmeze gidiyoruz aç kalbimiz bu gidişe,bu olmamışlığa ne kadar dayanacak?
Yüregimizin heybesinde duran biz ne kadar yetecek bu yalnızlığa! ?
Kim tutacak bu acının yasını?
Sen uzak diyarların hiç bilinmeyen bir cennetinde
Çiçeklenip dal budaklanırken
Ben bildigin cehennemde yine senin için yanıyorum!

Ah bir bilsen nasıl seni getiriyor bana
Bu vakitli vakitsiz,bu acımadan üzerime gelen,bu anlamsız bastıran keder
Bu gece,
Bu ay,
Bu yıldızlar,
Bu sensizligin kör olası sesi nasıl sunuyor seni.
Kimsezliğimmiş gibi alıyorum
Sen yerine takıyorum koluma ayrılığı!
Zehir zıkkım geçiyor üzerimden,
Bir dağın yontulması kadar acıyor bedenim!
Kendi dalımdan kopuşumun hüznü kalıyor geceye
Ayrılık diyor rüzgar
Bir dalım daha kopuyor
Kokun çarpıyor yüzüme ansızın
Kokun..............
Koklamayamadığımdın oysa!
Tanımsızlığım.....

Kalbimizi sırtından bıçaklayıp kaçan bu ayrılığa
Nasılda takılıp aldandık!

Gidiyorsun işte ben sokağımızın bilindik köşesinden sana bakıyorum
Hangi sokak olduğunu sorma
Ya dönemezsen,
Ya dönmezsen
Tanrım!
Ah bir dönsen!

Hangi penceresinden sana bakmadımki evimizin?
Hangi odasına seni çizmedim dersin?
Hangi duvarda kalmadıki kanayan yumruklarımın izi?

Sen gidiyorsun!
Ayrılığın o lanetli kelimesine bırakıp saçlarını!
Benide götür diyemem
''Her gidişin bir gelişin muştusu''diyen ben
Nasılda bakıyorum el sallamadan.
Bir kere giden olmadım,bin gelişine hasret
Ah o çocuksu koşmalarını vuruyorum ya terleyen avuçlarıma çaresiz
Bir yaprak hışırtısı,bir yapmur damlası, sanki ayak sesin
Yoksun.........!

Resmini seyreylemek
Resminden arta kalanı izlemek düşüyor payıma
Senin payın neydi payın nerde?
Ben nerdeyim?

Hangi fakirin mendiline düşer artık bozukluk sevgiler?
Hangi kuşun aklına açlık düşer kış ayaz olsada kanatsız?
Karabasanların kuşatmadığı hangi düş kalır gecenin ortalık yerinde?
Kim kan ter içinde uyanmazki çırılçıplak?
Saksılar hangi çiçegi kabullenir yatağına,hangi yaprağı ısıtır?
Suya hasret kalmaz mı dersin yağmurda sırılsıklam bir toprak! ?

Yıkılıyor sonunda umutlardan yaptığımız düş evimiz
Kapısı penceresi birbir kırılıyor.
Yolumuz artık bizim yolumuz olmaktan çıkmış
Ne bir gül-(üşün) biter etrafında ne de bir gün geçer
Dikenine katlandığımız gül aslında hiç bir zaman kanatamayan olmuş elimizi de
Bizim ne bundan ne de bir gül(n) den haberimiz var!

Yokluğumuza buz kesmiş oturuyoruz
Güneşsiz bırakılan gecenin orta yerinde
Isınmak için seni daha çok düşünüp
Daha çok yazmam gerek biliyorum
Biliyorum ama.........!
Kahrolası bir''ama''
Beter bir ayrılık bırakıyorsun işte
Sana dair ve hep bana ait olan bir ayrılık!

En argo dilimle küfürler atıyorum,kesiyorum gecenin sessiz sesini
Dudaklarını ağzıma alır gibi yakmalıyım bir cigara
Yakmalıyım şimdi neyi veya kimi olursa olsun
Gidiyorsun işte
Dünya yanmış
Dünya aslında yalanmış!
Bana ne!

Bu ayrılık neyin eksiltilmiş toplamı?
Hangi çarpım tablosunda çıkarki bu sonuç?
Benim bu denklemi aklım almıyor!
Kıyısında köşesinde unutulmuş bir şey var
Bu dünyada senin yerine kim tutacak

Gidiyorsun bunun adı ayrılık!
Bütün gülücükler,
Bütün güller,
Bütün günler kahrolsun
Kahrolsun işte slogan slogan ardına baktığım zaman
Bu isyan,
Bu kör olası içimde sana anlatamadan kalan
Bir cigara ateşi kadar
Bir kibrit çöpü gibi olsada ayrılık kahrolsun!

Gidiyorsun
Bir doğum lekesi gibi bırakıp aşkını yüregime
Sabah olacak yine
Yine aynı acının sevinci.
Yüzünü vuracağım yüzümün yaşama yansıyan yerine
Güneşin gölgesinden geçip gidecek serin bir türkü
Her şey ama her şey notasız kalacak belli

Gidiyorsun
Hüküm giymiş gibi seni yüregim sol cebince taşıyacağım
Kaç iklim geçecek havalandırmamım üzerinden bilmeyeceksin
Pencereden sızan yağmur damlasına sen diyecegim
Oysa
Oysa sen olmayacaksın
Cigara dumanına hapsolmuş akşam üzerlerinden
Demledigim çay kokusu deyip adına
Voltamın ucundaki en son adımım olarak kalacaksın!


Kaç adımki bu hayat
Kaç ayakkabıya gebeki sokaklar,caddeler
Kaç ayak izi kalacakki üzerinden geçmedigim?
Seni artık neyle avutacak bu hayat sordun mu giderken kendine?
Hayatın ve ayrılığın yakasına yapıştın mı hiç?
Yeni cennetleri bulmaya gitmeler degil bu
Cehennem öfkeler bırakmaya sebep
Bırakalım köpürsün kabarsın yansın bu yürek
Yürek alsın başını gitsin ama sen gitme!
Sana son sözüm bu!

Bize vurgun *******i ayıkladım buraya
Sıra sıra diziyorum
Günler ayların albenise kapılmış aylar yılların kolarında
Yıllara bakarsan ömrümüzü alıp götürüyor
Giden bir tek sen degilsin
Ah gidişiyle ömrümü erkene alan fırtınam
Bunu bilmelisin!

Gidiyorsun işte
Bunun adı AYRILIK.....!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Git-tin Bak Neler Oldu
Git-tin!
Bu kent yıkıldı,kuşlar kanatsız kaldı,
Ben Deniz gibi şaha kalktım yüreginin nehirlerinde,
İkimizde,yapayalnız kalmış bir sokaktayız şimdi
Esmer bir sevdaydı oysa avuçlarımızın arasında,
Ellerim üşüyor y-a-l-n-ı-z(lıktan) mı?

Git-tin!
Anam asmalara su vermez oldu,
Serçeler kanatsız,güller dikensiz kaldı,
Gökyüzü unuttu bulutları,
******* yıldızları koynuna almaz oldu!

Git-tin!
Se(n) ssizliğini dinliyorum inadına, olmasan da...
Dudaklarının kapandığı yerden öpüyorum,
Seni beklemek bile güzel olanı getirir sofraya,
Adım yüregimin kızıl kıyamet yerinde,
Sevişemedigimiz kadar terli bedenim sana hasret.
Ben sendeyim, beklemiyorum...

Git-tin!
Yeryüzü yıkıldı,
Depremler oldu yüregimde!
Yıkımlarım ve ben kaldım!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Gitme
Gitme....
Gitme o halde, geri gelmeyeceksen...
Kal...
Bütün defterlerin satırlarını dolduracak kadar çok kal....
Ne kadar kitap varsa,
Ve sayfalarında nefes nefese koşsakta kan ter içinde kal.....
Gitme....
Bütün romanların baş kahramanı olamasakta kal,
En kuytuda kalacağımız gibi.....
Gitme, kal
Ve öpme istersen beni;
Sadece kal..
Gitme.............


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:12 PM
Gözleri Kör Bir Deniz
Bir dalganın nasır tutmuş gözlerinden koparılmıştı?
Titreyen kaç elin ayasıyla dokunmuştu yakamozuna o adı cellad şehir?
Bir dilenci gibi kaldırımda mendil açar mıydı girdabında yırtılan gövdesi?
Ne çok puslu renk tanıdı hüznü, limansız yeşeren mevsiminde!
Bir şiire vurdu yokluğunu gözleri görmez,
Kısacık bir türküye astı yarasını dili konuşmaz,
Aldı başını, ağladı bazen güneş yüzlü yarınlara,
Yanardağa özendi yaktı kalbini külünü savurdu ıraklara!


Hayatın ağlayan yüzünü görmüştü sırılsıklam,
Serseri ayazları, kabına sığmayan rüzğârları
Bir yudumluk dokunuşları biliyordu binlerce yıl önceden
Çok canlar verdiğini öğrendi sevgilerin,
Zulasında saklanan onca hasret
Aşkların gün yüzünü bile görmüştü, gecenin rengine inat


Bir nehir düşlemişti, düşünden öte ülkelere bakarak,
Kaç kez bir el uzatımı mevsim yaratmıştı, dokundukça yeşeren
Her bir ülkede, binbir talan bırakılmıştı mevsimler yerine
Binbir yontulmuş yaralarının en kuytu yerlerine tuz basarak,
Her yara bir parça kan kokardı,
Her yer birden bire dili kesilmiş gibi susardı!


Susardı kaderine yaralar, kabuk bağlamazdı üstelik,
Gök gürlemesi susardı mahçup bir çocuk bakışlarıyla,
Sevecen adımlarının gölgesinde yürürdü çoğu zaman;
Bütün çocuklardan kalma yanağını vurup hayatın yanağına.
Ne yağmur küstü suratını çevirip,
Ne kar darılıp gitti kardan adamlığına
Bir Son-Bahar kaldı ilk bakışlarını bırakıp giden,
Birde yaz, ayrılığın alfabesini öğreten!

Okumayı sökmeden büyümüştü yosun kokularını içine çekip,
Büyümüştü kalbi, gövdesi dağdan büyük
Görmüştü bir su gibi içini serinleten
İçmeyi bekleyen kurumuş dudaklar gibi görmüştü.
Hani rüyasında çölde serap gibi kum tanelerini kana kana başından aşağıya döken,
Hani uyanınca sırılsıklam intihar etmişcesine
Adresi degişmeyen kurşun gibi görmüştü!

Gözleri kör, gözleri kör, gözleri kör

07.02.2008/Denizli


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:13 PM
Gün Gelir Çınar'da Devrilir (Babama, Ali Ustaya)
Göçüp gittin!
Gün gelir Çınar'da devrilir deyip!

Kaç yıl oldu yoksun?
Küçük odamızın o büyük minderinde oturmayalı kaç zaman oldu?
Bu gece öğrendim minderine bakınca odamızın bu kadar büyük olduğunu!

Gittin
Ansızın hesapta yoktu bu olmayış,
Sırtımın dağa yaslanan yanı nasıl boşluğa düştü öyle?
Hapsolan bir genç gibi kelepçeli baktım ardından;
Mahkeme sonrası ağlayışlara takılan sevgililerden arta kalan gözlerimle...

Nasıl gidersin böyle Allahın kışında?
Bizi nasıl böyle soğukta bırakırsın?
Diye ne çok kızmıştım sana Ali Usta.
Daha paketinde onca cigara varken nasıl gidersin?
Tütünü bırakmasaydın keşke!
Sarsaydın yine nasırlı ellerinin parmaklarıyla,
Ben yine aşırsaydım tabakandan
Sen sanki anlamamış,bilmemiş gibi davransaydın!

Gittin
yaşamak bu kadar deyip gittin!

Kimden sıkıldınki?
Hayatın kendisinden mi?

Görüyor musun?
Yağmur yine eski yağmur,
Yine ıslatıyor sokaklarımızı,
Toprak damlı evler kalmadı ama,
Hiç bir odaya bir damlası düşmüyor eskisi gibi
Kış yine eski kış degişmedi hiç!
Ne beter kar olurdu damımız,
Hatırlar mısın ne çok ağırdı kar kürekleri?
Çoraptan eldivenlerimi baba?
Başparmağım içinden çıkmıştı,
Ne çok gülmüştük anamın kaçak çayında yudumlarken akşamı,
Gaz lambamızın aynasından yansıyan gölgelerimizle,
Çorabımdaki haylaz parmağıma,
Ve odun sobamızın çürümüş kapağından yansıyan alevin ışığını izleyip tavanda;
Beter kışlar ne çok üşürdü gülüşmelerimizin ateşiyle...

Sen elma, portakal getirirdin akşamları kahve dönüşlerinden ağır adımlarla.
Kan portakalını severdim bilirdin,
Bir oğlun ben degildin oysa!
Ayak izlerin kalırdı akşamdan, birde radyomuzda arkası yarınlar.
Elmaların kabuğunu koparmadan soyardım,
Bir beze sarıp yastığımın dibine koyup uykuya dalardım.
Şimdi hangi elma gelse avuçlarıma kopuyor kabuğu kendiliğinden...
Yastığımın altında elmanın izi...
Sabah erkenden uyanıp adımlardım adımlarını,tüm çocukluğumla zıplayarak
Sokağımızda hala kar....
Ayak izlerin nerde baba?

Sen gittikten sonra bile,
Mevsimler hiç degişmedi buralarda.
Güneş Temmuzda aynı güneş
Yıldızlar yine aynı,bir kaybolup,bir çıkıyorlar ortaya..
Gülümseyerek izliyorum yatağıma sırt üstü uzanıp,
Kaydığında biri içimden yine bir şeyler tutuyorum
Sıkıca avuçlayıp yüregimle...
Sabahları erkenci horozlar ötüyor yine,
Fatma teyze kapısının önünü temizliyor her sabah söylenerek.
Bir telaş başlıyor kentin kaldırımlarında adım adım.
Terleyen alnını silip yine çalışıyor işçiler,
Çocuklar hala okullarında teneffüs aşkları yaşıyor
Caddelerden taşıyor insanlar,
Kimisi sen gibi ekmek peşinde koşarken kan ter içinde;
Kimisi bir oruspunun oynak kalçalarına takılıyor
Gördün mü?
Gittinde ne oldu?

Vay Ali Usta
Çocukluğumdaki ayaklı bankam...
Gençligimde harçlık istemeye utandığım,
Kır saçlı yorgun adam.
Yaşadığın hayattan degil meraktan soruyorum
Zamansız degil miydi sencede gidişin?
Her şey nasıl bitiyor,
Biten bir daha olmuyor'u artık daha iyi anlıyorum.
Bir boşluğun beni kucaklamasını bilmiyor kimse,
Gece horlamaların salondan balkona taşmıyor!
Mahalleli bile biliyor artık olmadığını,
Kimselerin sormadığından anlıyor aklım,
Ve birde olmayan elbiselerindeki olmayan kokunu göremedigimden.

Biliyor musun bazen alıyorum şu belalı başımı gecenin bir yarısı
Düşünüyorumda Baba
Şimdiye dek hiç bir sırrını paylaşmamışsın,
Cebinde kalmamış metelik,
Başın öne,gözlerin yere degmemiş lakin.
Hastalandın belkide gizli gizli,
Kimseler bilmedi, tabip demedin bir kere
İçinde kahır olmuş,
İçinde yara olmuş, sonra kalbin durmuş!
Ve sonra kalbim durmuş...

Evimiz sallandı iki dünya arası gidişinle,
Yaşamak bilmecesi çözülemiyor biliyorum.
Başımı hiç yaslamadığım omzunun olmamışlığıyla kanıyor yanakları;
Pencereden bakarken gümüş saçlı Anamın.
Ara ara söyleniyor kendi kendine Zeynon,
Zor geliyor onada, evinin diregi sökülüp alınmış gibi;
Damı başına yıkılmış gibi bazen başını tutuyor!
Arada ağlıyor, entarisiyle siliyor gözlerini...
Gözleri arıyor birşeyleri ben biliyorum,
İzin duruyor gözlerinde!

Kalmadı sanma senden bir iz Koca Çınar
Ayağı kırık bir karıncanın aksak yürüyüşü gibi adımlarımız,
Ormanın tüm ağaçlarına küsmüş kalbi buruk bir dal oldu kollarımız,
Ki elimiz,kolumuz sendin Ali Usta
Sanki kışın parkasız kaldım,
Mavi atkın,ya oda olmasa!
Atkını neden almadınki?
Üzerinde yorganın toprak mıdır?

Beynime yerleşen başı kör bir mermiydi aslında gidişin,
Bitmezki ölümler her vurulduğunda.
Saklayamıyoruz acıyan yüzümüzün yansımasını sana gelirken,
Kaşlarını çatma öyle Ali Usta gülümse şu serseri oğluna.


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:13 PM
Gül-üm-se
Bir gül dedim sana,
Sen güldün!
Bir gül dedim
Gülüşün gül bahçesi,
Yalnızlığımda açardı!
Bir gül dedim işte çığlık çığlığa
Az olan gülün ömrü bülbüle ömür kattı!
Bir gül işte......!
Sen
Bir gül
Sen
Bir gül-üm
Sen
Bir gül-üm-se


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:13 PM
Hani
Hani koskoca gökyüzü birden bire dolardı avuçlarına,
Umurunda olmazdı kim soluk almış bu nasıl dünya!
Hani yaşamak temizdi, sevgiydi, aşktı,
Ölü yapraklar nasıl canlanırdı, hani bir kurak mevsimde olsada

Dudakları kurumuş insana çölde bir vahaydı, hani yüregimiz?
Yağmurların inip yeryüzüne kendini izlediği, hani bizim mavi ülkemiz,
Hani gülerdin çocuklar gibi,çıplak ayakla koşardın,
Sokaklar ne bakardı sana, hani kışın bile terleyen ellerimiz.

Hani gölgemizde büyümüştü güneş, ısıtmıştı kendini,
Sevecen elleriyle dokunan, hani saçlarındaki bahar fırtınası,
Ölümsüzdü çarmıha gerildiginde, hani bedenimiz bu ömrün rengi;
Keşke böyle, bu gün bitmeseydi ikimizin macerası...


14.02.2007/.......

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:13 PM
Hayaller(im)
İmzamın altında adının ilk harfi olmasada
Yüregimin ön sözünde duruyorsun

Daha ilk kelimede seni kuruyorum
Mavinin her tonuyla
Daha ilk satırda anlıyorum
Suya degil Deniz'e düştüğünü

Dalga olup sana koşuyorum sonra seni kimselere sormadan
Çarpıyorum yüreginin limanına en sensiz olduğum saati kurup
Her sana çarptığımda senden bir parçanı alıyorum
Her sana koştuğumda tüm ıslaklığımı unutup
Yakamoz yakamoz sende kalıyorum
Sen gülüyorsun gülüyor ve..........

Gülüşün düşüyor işte aklıma
Gülüşün gülbaçesi
Düşmesin oysa düşmesin diyorum! ! !
Barikat barikat seni kuruyorum gözlerimin sahilinde
Sen anlıyorsun gözlerimi sen anlarsın beni
Kokuna özlemi eklerken

Kum taneleri ve ıslaklığımız.......!

Evreni sana boyuyorum bağıra çağıra her yer sen renkte
Kainatın rengi sen
Bakışı sen,gülüşü sen,hüznü sen
Dokunuşu,öpüşü sen
Dudaklarımında hiç bir zaman bilemedigim ıslak tadın...!
Sen...

Sen renginde dokunup senin renginde seviyor olmak kalıyor ardından
Seni kuruyorum işte 'Hayaller'im
Seni acının ve sevincin en ince yerinde
Olur olmazlığımla yüregimin en derininde
Beynimin içinde senden yana olanla
Senin olmuşluğun var senin gerçekleğin

Ne kadar acıtıyorsa hiç olmamış gibi duruşun
Yokmuşsun gibi suskunluğun kalsada şimdi avuçlarımda kocaman bir boşluk olup
Terleyen alnımın en uzun çizgisi gibi taşıyorum....

Seni Diyarbakır yapıyorum yazıyorum alnıma
Diyarbakır oluyorsun birden bire
Yüzün Diyarbakır gibi eski ve tarih
Acın Diyarbakır gibi büyük ve anlatılmaz olmasada
Sanada yanıyorum
Kentimin yüreginde yandığım gibi

Seni kuruyorum üşümüşlüğümle soluk soluğa koşarken ısınmak için
Bu ne ilkidir Deniz'e düşmelerinin,gözlerimi her kapattığımda
Ne de sonuncusu terli bedeninde çığlık çığlığa uyanışının...!

Gözlerimi kapatıyorum yeniden
Tenin Diyarbakır gibi sevgi dolu ve sıcak,
Nasılki dolaşıyorsam sokaklarında kentimin haylaz bir çocuk gibi
Ne güzeldir şimdi gözlerinin buğusunda kaybolup
Yuvarlak kıvrımlarında dolaşmak!

Gözlerimi her kapatığımda Diyarbakır oluyorsan
Sen benim gerçekligimsin....
Sen hayallerimsin!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:13 PM
Hayatın Özeti
Merhaba çocuk
Gözün aydın Ana
Hoş geldin Ölüm....!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:13 PM
Helin
Sevdası kurak sevdaların iniltisini dinliyorum
Bilmem sen neyliyorsun bu vakit! ?
Akşam oldu avuçlarımda dahada senin yokluğun var Helin

Hayallerimizde bile ölüler çoğalıyor
Canımız alınıyor,alacaklı olan biziz oysa
Kaç iklim bizi vurdular saydın mı?
Eskimeyen ne kaldı ya da kim?
Eskiciler bile eskilerde kaldı Helin!

Kaç yokuş tırmanabilirki bebeklegimiz?
Emeklemek bile bize fazla geldi Helin!

Yollar uzun,
Yollar bitmez,
yollar bize az geldi,
Dağlar vuruldu,
Denizler gömüldü,
Bu bir oyun degil;
''Önüm arkam sobe,kaçmayan ebe''
Ölen balıklardan geriye ne kalacak Denizlerde?
Sek sek oynayan çocuklar ölümü ne bilsin Helin! ?

Gözlerimi sırtına yasladığım günler ne çabuk geçiyor farkında degil hayat
Ne hızlı dönüyor bu dünya,
Dönmeyen sen kaldın Helin!

Hazin bir haziran yaklaşıyor,
Bizi kim affeder söylesene Helin?

Hangimiz sırtımızı döndük?
kalbimizin gözlerini hangimiz unuttuk
Hiç göremedigimiz yere hangimiz gidecegiz?
Hangimizden önce?
Bu toprak,
Bu hava,
Bu su,
Bu ateş,
Hangimizin söyle Helin! ?
Bu yalnızlık,
Bu korku,
Bu sırtımızda taşıdığımız günah kimin?
konuşsana Helin!

Yollara düşmüş bakışlarımızın ölüm fermanı,
Yani sen olmayacaksın bunun anlamı,
Yani bizden geriye bir adımlık yol,
Yollara çıkmak sana mı kaldı Helin?

Bağlamadan bağladık yüregimizi telaşlı ayrılıklara
Mızrapsız,
Telsiz,
Notasız birde.
Öykümüzün özetini çıkardık bitmeden
Ve daha okutmadan kimselere
Saçların gibi uzatmalıyım sesimin sende biten rengini,
Gülüşün bitecek ansızın.............
Akşamı vuracaklar senin gülüşünle!
Akşamı diyorum....!
Bizim akşamı,
Hiç olmamış bizim akşamlarımızı vuracaklar.........!
Bu yarayı bir ömür nasıl kanatırız konuşsana Helin! ?

Toprak damlı evimize benzetirdim gözlerini,
Gözlerin sıcak!
Toprak kokusu bedenin nerede şimdi Helin?

Bereket memelerini düşlerdim sen gidince,
Aklımda kalan en beyaz yanın )
Yağmur yağmur yağardı yıllar,
Islak bir zamanın ötesinde kalırdık,
Sen yaşlanırdın,
Ben çocuk aklımla gülerdim sana )
Kaç koca kış,
Kaç koca bulut büyügüm senden Helin?

Gözlerimin çukuruna gömerdim hasretini,
Agıtlar yakardım yüregimde külleri bile kalmazdı.
Neronda kim Helin?

Yaşlana yaşlana büyüdük,
Senin saçlarına bir kaç ak düştü,
Benim alnımın çizgisine sen!
Kanadı kırık bir kederle,
Talan olmuş bir kentin kaldırımlarına oturan sesim,
Kör olmuş bir kaç kaldırım küskünü dilenci!
Erkene alınmış bir hayat kucaklıyor benim köyümde seni
Suskunluğunu!
Bizim buralarda suskunluğun beterdir Helin!

Sümüklü çocuklar gidiyor okula,
Köpek havlamalarıyla karışık
Yırtık önlükleri,
yakaları kirli ama kırmızı kurdelalıyla!
Barut kokan kayalıklar bizim köyümüz,
Kan içinde kalmış bir çeşme,
Etrafında testileri dolmayan acemi,sevdalı genç kızlar,
Hepsi sana benzer hızmalı burunlarıyla,
Fistanlarındaki renkli güller senin rengin Helin!

Kışları seni anlatırdım karda kalmış serçelere,
Kışlar inkâr gelemez adını ısınır bilesin.
Ağlarsın sen her kış olduğunda bilirim,
Gözünde kartopu yaşlar,
Aklında kardan adamın soğuk bedeni!
Ağla...
Kolsuz kardam adam için ağla Helin!
Uslanmaz *******in hınzır ses(n) sizlige ağla!
Büyür hazan,
Büyür mevsimler,
Yalnızlık büyür,
Büyümez dedigimiz çocuklar bile!
''Okyanus'' büyür
Çocukluğumuz büyümedi be Helin!

Özlemin sancısı yine bir kuşluk vakti,
Neyi doğuruyor bu sabahlar?
Düşlerimize çok borcumuz var,
Neden hemen doğar bu güneş?
Kaç düş izi kaldı şimdi olmamışlığımızda?
Sana söylenecek kaç kelime biliyorki bu hayat! ?
Sensizlik ne çok cümleler kurduyor bana,
Seni bana anlatan yalnızlık mıdır Helin! ?

Bu küf tutmuş bekleyişlerden,
Yosun tutan gözlere kadar,
Her şey seni bekliyor.
Kirpiklerimiz kapanmaz oldu korkudan,
Uykusuzluk degil aklımızdaki,
Gülüşüyle sen Helin!

Beklenen oluyorsun beklemedigince,
Seni bekliyor tarlaların bereketli yağmurlarına hasret gözleri,
Çocuklar seni bekliyor sek sek oynarken güle oynaya,
Sevgisiz kalmanın inadına,
Sevgiyle seni bekliyor bu kollarını açmış dünya
Sen gelmeyecek misin Helin?

Günlerin flu gündüzüyle akşamı ettik yine gelmedin,
Ruj izi kalmış akşamlar bile bekletmiyor sabahı,
Seni kaybetmenin sancısı ne çok acıtıyor yüregimi,
Böğrümde bir inilti!
Sen gözlerinin bahçesinde gülümsüyorsun akışına hayatın,
Benim korkudan irileşen gözbebeklerimde sızan ''Okyanus'' telaşın!
Sağnak bir yalnızlık sonrası,
Hayata seni nasıl anlatabilirki bu parmaklar?
Parmalaklarım üşüyor!
Ellerin nerde Helin?

Gelmeyecek misin satır satır sana aşık olduğum sayfalara?
Unutuyor musun yoksa ''Okyanus'' bir derin muamma?
Geciken neydi ''Ömrüm'' neyin telaşı bu?
Anımsa nasılda vurulmuştun Karanfil kokan cigarama..........!

Dumanı sevda
Tütünü yüregim
İçmeyecek misin Helin?


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Her Şey Bitti
Nokta


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Her Şey Yapılabilir Bu Saatte Sana Dair
Her şey yapılabilir bu saatte sana dair...
Bir cigara yakılabilir senin için,su bulunamayan bir yangın gibi yanarak,
Bir içkinin dibinde gözler dağlanabilir, dağlanan yaraların kabuklarını kopararak

Bu vakit sana dair yolculuklara çıkılabilir, duraksızlığında hayatın yapayalnız.
Binilen trenlerin en son vagonunda biletsizligiyle kalmış kaçak yolcular gibi...

Senin için yıldızlar koparılabilir gökyüzünden bu saatte,geceye kelepçe takıp güne hasret bırakarak.
Takılan kelepçelerin keskin çeligiyle bilekleri kanatarak
Gün bekleyebilir bu gece,bu gece hiç gün olmamış gibi devam edebilir,
Devamsızlıktan kalan öğrenciler misali,evrende günler sınıfında kalabilir.

Bu gece sana dair bir şiir yazılabilir, kalemsiz kağıtsız ve parmaksız...
Yazan ben olurum ihtimal, en güzel kelimeleri işleyip yasaksız...

Sana dair her şeyi anlatabilir bu gece gözlerimin alargasında bensizlik,
Bitmeyen karalamaların en okunmasız kelimesinden bakabilir sensizlik.

Bu gece her şey yapılabilir senin için...
Aşık olunabilir,aşk kalınabilir,aşk öldürülüp diriltilebilir..
Yoksul bir şair olunabilir bu gece, kelimeleri unutkan,
Dizelerinde bir şeyleri unutmuşluğunun acısı,
Ve satırlarında tanımsızlığın sancısı

Her şey yapılabilir bu saatte sana dair
Sana benzeyen bir çiçek büyütülebilir mesela,
Sabah yapraklarını sokaklara bırakmış
Gül mü olur?
Karanfil mi?
Bilmiyorum sevgilim bu dünyada senin kokunda hiç bir çiçek kalmamış...

Ne yapsam olmazım olmuş bu vakitlerde uykusuzluk
Aklımın eleginde eleyemediğim, sessizlik bile konuşmadan sana bakmaktır.
Bir kuğu boynuydu kelimelerimdeki sen,
Bir dokunsam boynuna,susarım apansız kuytusunda bir uçurumun;
Sana dokunmak kendini külünden yaratmaktır

Her şey yapılabilir bu saatte sana dair,
Bu saatte cüzdanımda bir resmin bile yok..
Sen bana bir kere gül, sende gamzeler
Bende gamzelerine ölmelerim çok...


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Her Şeye Rağmen
Git gide yaklaşıyor gençlimiz,

Ki

Biz hiç yaşlanmamıştık...

Ve,

Devrilmiş bir dağ gibi,

Yana yatmamıştık!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
İ-s-t-a-n-b-u-l
Ey İstanbul!
Ey yüregimi Diyarbakırdan alıp,
Bakırköy Meydanına gömen,
Rimelli kirpikleriyle bana göz kırpan işveli kadın!


Sen İstanbul,
Hüznün kraliçesi,
Vücudu mayın tarlası güzel,
Esmer tenli dilber.
Hangi Ana bacakları arasından kan ter içinde,çığlık çığlığa doğurdu seni?
Saçlarını kim tarıyor her gün?
Kimin papatya falında çıkıyorsun artık?
İntiharı kim seninle yaşıyor,kör bir bıçak saplayıp kalbine! ?


Ben seni ezbere sevmesini bilirim İstanbul!
Meteliksiz,
Beş kuruşsuz!
Ben bilirim senden gayrı güzel yoktur.
Cilvene ne hükümdarlar dayandı,
Ne de bir fakir.
Kimin düşlerine girmedinki sen?
Yazdan kışa uçsuz bucaksız....
Kim kuşatıp sahip olmak istemediki bedenine?
Söyle be adı İstanbul,
Kimin koynuna girmedinki sen tarihler boyu?
Kimine Ana oldun doğurgan memelerinle emzirdin süt verdin?
Sevda oldun kimine gamzelerine türküler söylendi?
Bazen selvi dalında yeşilendin durdun
Bir kuş bile konmadı kollarına!


Sen adı İstanbul!
Bazen bir semaver çay olurdun Sarayburnunda,
Sana demlenirdi aşklar,aşıklar.
Bakışı bile degişirdi gözlerinin,
Haydarpaşada ayrılıklara gebe olurdu tren tren gülüşün bazen!
Bazende sloganlaşırdın Taksim Meydanında!
Kaşlarını çatardın,
Halk olurdun birden bire,gürül gürül akıpta meydanlara!
Kimisi ''Direniş''dedi adına,
Kimisi ''Haklıyız''


Ah İstanbul!
Sen hiç bir kimsenin görmedigi,
Ve her zaman özledigi,
İyi ile kötünün,
Güzel ile çirkinin,
Aydınlık ile karanlığın sevdası,
İşveli kadın!
Ben Diclenin sularında boğulurken sensizlige,
Sen boğazda bir bardak rakıya yudum yudum sarhoşluk oldun!
Hep timsah gözyaşların taşardı masadan masaya,
Hasretin ne yaman kelime deyip yumraklayarak duvarları,
Ne çok yanardım sana ben!
Ne çok severdim seni ben!
Zamanın öte yanında oturup izlerdim seni,
Avazım çıktığı kadar,
Hangi zamana sığdıki zamansızlığının adı İstanbul?


Ah İstanbulum!
Gürül gürül kim akmak istemediki mavi sularında,
Yüzme bilmesede?
Şimdi sen acının sınırlarında soluk alırken güle oynaya,
Ben sana uzak bir dalganın içindeyim.
Çarparım deli deli kıyılarına kumdan kalelerimi yıkarak!


Sana dair ne savaşlar verildi yüzyıllar boyu Ey İstanbul!
Sayılmadı şimdiye kadar kaç yenilgi yaşadığın?
Sana her yenilgi bir zaferdi aslında!
Aslına bakarsan hangi dilin sözcüklerini kuşanıp savaştığını bile bilen olmadı!
Çok yara aldın kaç kez vuruldun kim bilir?
Bir kurşun geldi alnını deldi,
Bir mermi gelip oturdu yüreginin en ortalık yerine,
Sırtından bıçakladılar acımadan!
Diyarbakır oldun birden bire!
Acı dedim içimden!
Ah acımasın bedenin!
Her kalkan ele sevgi işledin nakış nakış,
Yoksul yollara çıktın heybeni vurup sırtına.


Kan oldun aktın kanın bitmedi,
Kin oldun nefreti örseledin kaşların inmedi,
Domina taşı gibi peşpeşe nice imparatorluklar devirdin,
Yüzün bir kez gülmedi!
Her öncesizliginin üstüne,
Hem ebe hemde gebe oldun,
İnadına göbek bağını kestirmedin kimseye!
Çocuk oldun hep çocukça düşlerde yeşerdin,
Elinde hep bir umudun mavi balonu kaldı gökyüzüne hasret!
Delikanlı oldun sonra,
Köşe başlarında sevdasını bekleyen,
Ne acıdırki hiç bir zaman sevdası olmayan oldun!


Ahh İstanbul!
Senin için her aşk hep aynı renkte soluyor,
Ve hep aynı pencereden bakan bir kaç çift göz oluyor!
Çok uzun yollarda geçilen telefon direklerinde kalıyor seslerin,
Oysa sen ne çok susuyorsun inadıma!
Bilmedigim bestelerden,bilmedigim notalara çıkıyor adın bende!
Ben sende bilinen olmuş,
Ben sen olmuştum!
Sen şu kıyamet kadar genç bedeninde gömerken yitirilenleri,
Dinmeyen bir öfkenin sancısına kıvranırken,
Ben yoksul sokakların acemi uslanmazı olmuşum!
Seni kitabımda kurutulmuş bir yaprak gibi saklıyorum İstanbul!


Ey istanbul!
******* boyu özlemin alnında seni çizdim,
Seni ne kadar içsem ne kadar günah! ?
Ben her gece böyle günahkâr sen masum musun?
Ağlamak kadar ıslaksın şimdi yanaklarımda,ellerin nerde?
Yoksa sana gün-ah mı hep,benim bedenim! ?
Sen neden yasaksın böyle?
Böyle uzak birde?
Yıllar mı seni çalıyor elimden?
.....................?


Seni sevmek çıldırmaktır bilirim İstanbul!
Kim kirletebilecekki bu aşkı! ?
Delirmeden seni sevmesini öğrendi deli gönlüm,
Özlemeyi bana öğretip özletenim,
Kaçak tütün kokusu,burnumda kokun!
Bütün kokular sen kokuyor İstanbul!
Kokluyorum........!


Ey İstanbul
Bazen hüzün kokardın,geceye asılırdı gözlerim,
Bir dilenci gibi dilenirdim,
Elimi açar,
Mendilimi sererdim gövdene!
Bir serçe sesini verirdi,
Bir genç kız gizini!
Bir yaşlı bastonunu bırakırdı,
Bir genç umudunu!
Bir Ana gözyaşlarını savurdu çatlak avuçlarıyla,
Bir sen savurmadın saçlarını!
Bir ben böyle sensiz kalırdım İstanbul!


Ah İstanbul
Sen miydin karda kalan?
Yoksa ben miydim üşümüşlüğüyle donan?
Sensiz her dilde üşüyorum,
Bir ömür sürsede,
Ömrüm üşümese!


Ey İstanbul!
Ey aklımın içindeki en derin yerde oturan,
Ovalar,
Bayırlar,
Dağlar,
Denizler,
''Okyanuslar'' barındaran!
Acemi aşıklar heybetine sığınsın,
Senin yüzün degsin bir kalbin eksik atımlarına,
Bin kalbin,binbir kalbin vardı!
Ne çok atardı sahile vuran dalgaların;
Şimdi karşındaysam İstanbul,
Ve şimdi sana bakmışsam çukurlaşan gözlerimin en uzağında
Uzağım tüm yollara,
Yıllara inat yakın demişsem,
Güleç memelerinde görmek içindir belkide sabahı......


Ah İstanbul!
Günün telaşlı yorgunluğundaki benim,
Umudum,
Birde umutsuzluğumun başkaldırısı!
Görüyor musun her sevda bir bankta birilerine çekirdek alıyor?
Ve (u) mutlu yarınlar adına biri digerine düş kuruyor,
Daha sarılmadan ve daha öpüşemeden üstelik!
Ne çok yalan dolan koşuyor etrafında-sen gerçeksin!
Sen sevilmenin vaz geçilmez dilberi!
Ben sende sevmenin ölümsüz iksiri!
İç desem terleyen dudaklarından bir yudum,
İçmeden kanımı buruşturup atacak mısın?


Ah İstanbul!
Söyle kimin dudaklarından tükürük oldunki savruldun yerlere?
Dudaklarının arasına cigarasızlığımı bıraktım,
Sende yenilen benim,sen ne büyüksün!
Sanki hiç olmamışsın gibi durma öyle,
Bak akıp gidiyor zaman,
İlk sana geldigim günleri anımsa,
Önce suskunluğun(m) a vuruldum(n) ,
Oysa ben önceden yaralı,
Daha sen olmadan önceden sana vurgun!
Sonra sen..........Ahh sen........!



İstanbul!
Adımı bile anmaya korkan kadın!
Esmer serin uykularına dalmaya koştuğum,
Rüyasızlığımın başlangıcı!
Bulmuşken seni böyle damdan düşer gibi,
Düşmüşken bedenine,
Susamışlığım,
Kurumuşluğum,
Deniz olmuşluğum varken sende,
Senin bende kaybolmuşluğun neden?
Bu hayat yanılgıların,
Bu hayat yılgınlıkların toplamı degil,olmamalı işte!
Sen anlamsın anlamsızlığında bu yaşamın,
Hangi düşü yakacaksın bu vakitten sonra?
Niye bu kin,neden bu öfke?
Sen hiç ağlamaz mısın İstanbul! ?


Of İstanbul!
Hangi dünyanın demini tutmalı artık,
Susmalı mı bizimde payımıza düşen bu mu?
Bu mu olmalı gidecek olanın arkasından bakmak?
Sen niye bakmazsın İstanbul?
Kör degilsin baksana!
Topal degilsin koşsana!
Lal degilsin konuşsana!
Senin kalbini kim söküp aldı yerinden,
Aşık olsana!
Ne çok su-suyorum,ne çok 'su-suyorsun!
Bu ağarmış saçlarıyla bize bakan Haziran ''su'' degil!
Mayıs'tı kuraklaştıran yeryüzünü,
Sen bilmedin,dinlemedin beni!
Kaç sağnak yalvarış geçti üzerinden görmedin!
Hüzün kaldı Gelecek aylara Mayıstan vasiyet,
Dibine imzası çakıldı..
Çakıldı yüregimizin ortasına bir mızrak gibi yıldırım kadar ayrılık,
Ayrılık senin gözlerini alışındı benden!
Bak dağlar,gülleri ne çabuk unuttu!
Bende senin unutmamaşlığın! ...
Canım acıyor İstanbul!


Ey be İstanbul!
Bu kentin gökyüzünde,
Yani soluduğum yerde,
Yanisi Diyar-ı Bekirde günler ağır aksak geçiyor!
Kısık kesik konuşuyor sokakların dili,
Hiç bir ağaç,hiç bir dalıyla konuşmuyor,
Çay bahçelerinde aşklarını tazelemiyor liseli aşıklar!
Çocuklar oyun oynamaktan,
Dilenciler mendillerinden sıkılmış!
Kanatları çekilmiş gibi tüm kuşlar-çaresizlik!
Enkaz gibi duruyorum önünde evimizin!
Balkonu,
Penceresi yabancı,
Merdivenleri üzgün duruyor!
Anam yine sofrayı silkeliyor,
Çamaşır ipleri çürümüş!
Kimse ne yaptığını,neden yaptığını bilmiyor!
Susuyorum..............!
Bunu benim kadınım İstanbul görmüyor!


Ah İstanbul!
Ağlıyorum senin gözyaşının olamadığı kadar,
Bakıyorum giderken dönüp dönüp ardıma sen yoksun!
Ne gülüşün belli bana,ne sevişin!
Soludukça ölüm bu demekmiş,
Dirimlerin albenisi çekmiyor artık ne beni,
Nede diyemedigimi,
Yüzünde bir atlas,
Bir deniz,
Bir ''Okyanus''
Bakamadığım olmuşsun ne zor!
Neyi kazanacağımki seni yitirirken?
Nasıl ısınacaksın Haziran olsa? Temmuz sarılsa sana,ben üşürken,
Sen nasıl ısınacaksın?
Mayıs'ı arkada mı bıraktık sandın!
Ne Ekimler gördün sen,daha ondördünde bile degilsin!
Aralık Aralık taşmaz mıydım sana onsekizinde?
Yirmibiri unuttum mu sandın?
Hediyen daha saklı bekliyor kaç yirmibir var takvimlerde?
En güzel çağın degil miydi?
Ben seni nasıl unuturum İstanbul! ?


İstanbul!
Ömrümün sol yanı!
Yüregimin şah damarı,
Nefesim dedigim,öpüşürken ölmedigim sevdalım!
Sende neyim var sence?
Neyimi bıraktın kendinle ben giderken baktırdın öyle?
Bin bir telaşla benden çekip aldığın neydi....?
Sonu hazin biten bir öykü mü?
Yoksa içinde yanık ağıtlar besleyen bir türkü mü?
Bir nefes mi yoksa,cigerlerim neden zonkluyor?
Yanık kokusu mu var havada?
Seni mi yaktılar!
Benim yüregim kül-ünden ibaret İstanbul!


Ey İstanbul!
Ah sol yanımın içindeki ince sızım!
Bana küskün,
Bana kırgın,
Beni öpmeyen!
Hüzünlü cigaralar gibi içilmeyi bekleyen oldum işte!
Kibritim,tütünüm,dumanım yok....
Dudakların nerede?
Tarafından acınmak öldürür beni bilirsin!
Ben hüznün kendisi degilim,ben acının kendisi hiç!
Bir sevince geç kalmayı ben mi istedim?
Tadı bozuk zehirleri ben hiç içmedim,
Dudaklarımda ıslaklığın neden?
Bana niye küstün İstanbul! ?


İstanbul!
Saçı kara,gözü kara,
Şiirlerimi yüreginin gözlerine bıraktığım,
Her satırda bir anlam kattığım,
Ve daha dokunmadığım........!
Resimlerini işliyorum yüregimin çerçevesine!
Çivi çakıp asıyorum tek tek bedenimin duvarlarına!
Aklımda kalan her kışını saklıyorum kartopu yayıp!
Bundan böyle belki gelmeyecek karda bir adam
Kardan-adam!
Eriyor!


İstanbulum!
Kimi doğuruyor artık düşlerimizin anası,ölenlerin inadına?
Çığlığı dağdan büyük,isyanı denizden öte,
Bir veba gibi yaşıyor alnımın en orta yerinde bu illet,
Bu yalnızlık,
Bu korku,
Bu işkence,
Bu zulüm!
Hangi tarih kitabında yazdıda biz okumadık İstanbul! ?
Hangi satırını atladık barikat bilip,
Öksüz ve karda ayakkabısız bir çocuk degil miydik ikimizde?
Bir kaç hüzün büyüktüm senden!
Bir kaç acı!
Sende bilirsin,bilirim acının ilkbaharını
Ki bende gördün!
Son hiç olmadı-Olmayacak mı?
Şimdi sen böyle uzaktan uzağa,
Böyle akşamdan sabaha,
Ve böyle saatlerin çaresiz gözleriyle
Ömrü yetim kalmış,yarım aşkların ardından bakacak mısın İstanbul! ?


İstanbul!
Geride bıraktığım gençligimin zulası!
Erken bir aşkı yitirmişligin Anası!
Bir gün soracaksın elbet,sorusuz kalıp
Cevap aramaya başlayacakken....
Cevapsız kalacaksın sorusuzluktan aç kalarak!
Ellerinin ayazını aracaksın kim bilir! ?
Ahh elin minik elin!
Ah elim......
Tutmuyor-tutsana İstanbul!


Ey İstanbul!
Gülüşümü rehin bıraktığım acıyan yanım!
Soruyorum çığlık adımlarla koşup
Ne hasrettir bu diyarbakır yanıyor gel?
Ne uzak bir düş ki sana kurulu surlarım yıkıldı gel,
Al beni de,serin gündoğuşlarının kucağına at,
Diyarbakır oldum gel,
Külüm olsun toprağın,taştan kalbin olsun gel,
Nasıl istersen öyle yak!
Bak karacadağ ne güne duruyor savur küllerimi ama sen gel,
Göreyim en kör gözlerle seni,bir kere olsun gel,
Lal olsun dilim kurusun dudaklarım,bir öpeyim gel!
Bir duyayım seni gel,
Giydir yüregini bedenime kefenim olsada gel,
Ölmeliyim......
Gelmeyecek misin İstanbul?


Ey İstanbul!
Filikasız bir gemi gibi bakıyorum gözlerine,
Senin için gülümsedim,hiç gülmedim
Ellerimizin kesiştigi yerden kesiyorsun aklında ne var?
Diyarbakırda oluşum nedendir diye sorma!
Hasretin bu sokaklarda daha bir tarumar!
Senin için sevmedim,bakmadım hiç bir yana,
Senin için görmedim,duymadım avazım çıktığı kadar!
Senin için sevişmedim,acı Mayıs akşamlarında!
Senin için gözlerim,hala İ-s-t-a-n-b-u-l-a bakar!


S e n i n e ç o k s e v d i m İ s t a n b u l!

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Hüzün
Hüzün gülümseyişlerimde sevdadır dokunamadığım!
Bakamamaktır gözlerine sevgilinin,
Duymamaktır toprağın sesini,
Bilememektir belkide hüzün,bilinsede her şey!
Hüzün evimizin çatlak duvarından içeriye giren üşümektir!

Hüzün hiç bir zaman hiç kimseye anlatamadığımdır,
Yüregini ortaya koymaktır benim ülkemde hüzün
Bulut bulut dolaşıp kaybolmaktır birden bire gölgesiz!

Hüzün üşümektir temmuzunda güneşe inat!
Deniz olsanda ıslanamamaktır,
Özgür olsanda koşamamaktır,
Dalgasız kalmaktır limanı olmayan günlere!

Hüzün Özgür olmaktır bazen
Olamamaktır birde,
Olmamış gibi çaresizliktir
Nerde diye sormaktır hüzün!

Dilsiz olmaktır belkide hüzün
İzlemektir kör olsanda gideni ardından!
Hüzün Özgür gülümsemelerin en güzel rengine bakıp
Siyah beyaz kalmaktır!

Hüzün dudaklarındaki ter damlasına dokunamamaktır!
Yüregi yanmak,kül olmaktır hüzün,
Külünden yine yangınlara koşmaktır!
Uzun bir yolun sonundaki yolsuzlukla karşılaşmaktır belkide Hüzün
Kocaman bir boşluğa sarılmaktır!

Susmaktır Hüzün çığlık çığlığa!

S u s t u n!

S u s t u m!

S U S T U K!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Kime Ve Niçin Yazıldığı Belli Olmayan Bir Mektup-1
______Sana bunları, gözlerim zifiri karanlıkta,
Yüregim bilinmeyen dehlizlerde paramparça yazıyorum.....
Sensizliği elimle koyup bulmuş gibi kalemimin ucuna takılıyor gözlerim...
Bu bitmeyen gecede bunları uykusuz kaldığım zamanların en uykulu halini kuşanıp yazıyorum...

______Elim cebimde, kentimin sokaklarında adımlarken geceyi,
mavi ıslığımı yuvarlayıp gecenin orta yerine;
Aklımın eleginden düşmeyen seni düşleyip girdim evimi(zi) n kapısından içeriye...
Ağır aksak adımlarımın çoğaldığı salonun lambasını bile açmadım,
Gece uyanmamalı bu gece!
Odamın duvarlarındaki sessiz çevçevelerin çivileriyle gözgöze gelmek/Öldürüyor beni...!
Girdim usulca odama yalınayak,
Terlik giymesini öğrenemedim bilirsin.
Oda(n) m darmadağan, hiç bir şey yerli yerinde degil,
bir kitaplarım(ız) dan başka!
Önce durdum eskiyen masamın başucunda
Seyreyledim yaşı en az benimkiyle aynı,
Ahşaptan yapılmış koltuğun kırılmak üzere olan ayağını...!
''Ayaksız kalmak'' dedim içimden sonra minderini özenle bıraktım üzerine
Ve oturdum dinginliğimi çakıp alnıma...

______Oturdum yanıma alıp senin sessizliğini...
Masada bir sürü el var sanki!
Ellerin yanında elim,
Sağ elimde kalem,
Sol elimin parmakları arasında önceden sevgiyle sardığım
Ömrü tükenmek üzre olan bir cigara;
Hemen ileride gece karanlığını kuşanmış bir kültablası,
İçinde kaç zaman önce ömrünü tükettigim bir kaç cigara kalıntısı,
Hemen yanında boynu kırılmış bir kaç kibrit çöpü;
Tam karşımda güneş bilip astığım ve hiç bir zaman bende olmayan resmin duruyor...
Uyumuyor...
Uyuyor musun...?

______Yazıyorum sana sonsuzluğa açıp kollarımı...
Belki hiç bir zarfa koyulamayacak bu mektup,
Belkide hiç bir zaman bir zarf olmayacak!
Zarf olsada bir öpücük gibi sıcak ıslak bir pul yapışmayacak üzerine,
Ve üzerinde hiç bir adres olmayacak;
Olsada hiç bir zaman bir postacı bulunamayacak....!
Eline geçmeyecek belkide, okunmamak için yazılan bu mektup...!

______Neyse!

______Burada havalar soğumaya başladı,
Daha ilk günleri yaşıyor üşümüşlük;
Önümüzde ne kış bekliyor şimdi aç açık!
Üşüyen bir sokaklar degil dilencilerin gözlerinde.
Üşüyen ağaçlar,
Kaldırımlar,
Demli kaçak bir çay,
Bir simitçinin gevrek bağırışı,
Bezle yapılmış beslenme çantasına tandır koyup
Oğlunu ilkokula gönderen bir ananın el sallaması,
Bir babanın cüzdansız kalışı,
Fırından yeni çıkmış bir ekmeğin buğusu olmuyor acının başkentinde...
Üşüyen burada evreni alıp başucuna bırakan,
Burada üşüyen parkasızlığıyla bekleyen ayazlar...
Üşüyorum...
Üşüyor musun?
Cevap verme!
Sorusuz kalmamak adına sordum...
Sensizliği nasıl ilk ben bulduysam, cevapsızlığıda ilk ben görmeliyim...
Büyük yangınlar sonrası çıktığım kurumlaşan bedenimle,
Nasıl kalmışsam öyle kalmalı,
Ve bakmalıyım yazamadıklarındaki suskunluğuna!
Beni merak etme derim yinede, hiç merak etme...
Kimin fısıltısına verilecekki bu ses?
Hayatımızın sersefil masallarını bile yaşamadan,
Bir pencerenin gıcırdayan sesine hasret bekliyor
Kim ve niçin olduğu belli olmayan?
Bekliyor musun?

______Hüzünlü kaldırımları şimdi daha çok anlıyorum,
Taşlarının üzerinden umursamaz adımlarla geçip ezenlerin ayakları altında,
Yerinden oynadığında nasıl acıyor bedeni diyerek!
Gece başlayınca sokakların yalnızlığını sende anlıyor musun ben gibi?
Kaç kere sokak oldunki çıkmazında kaldın kaç adımın kovalanırken?
Solgun karanfiller mevsimindeyim,
Öpüşlerimizden geriye dişlerimizin izi duruyor mudur sencede rüzğârın sesine binmiş?
Acının sırtına binemeden ne çabuk indik hayatın omzundan,
Ne tuhaf oysa hayat ellerinin aleviyle hiçbir zaman yüregimize dokunmamış...
Şimdi daha iyi anlıyorum, anlayamadıklarımı...
Anlıyor musun..?

______Bu gece serin gün sabahlara anlattım dağınık kelimeleri kuşanıp içimdekilerini,
sen uykudayken her şeyden habersiz....

______Bitmeli artık bu mektup,
Çünkü odamda masa,
Masanın üstünde yakılmayı bekleyen kibrit ve ben kalmışız cigarasız...


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Kime Ve Niçin Yazıldığı Belli Olmayan Bir Mektup-2
______Yeni bir gece başlarken hayatımın dinginliginde,
Yeni bir mektuba başlıyor kalemim sana dair,
Kağıtsız zarfsız ve üstüne üstlük yine pulum yok....
Kime ve niçin yazıldığı ve hatta ne yazılacağı belli olmasada yazıyor kalem,
Söz geçmiyor işte neylersin!

______Günlerin seyrine dalmışım, *******den arta kalan zamanlarımla,
Yoksun biliyorum, zamansızlığın bile yok....
Bunları zamanı düşünmeden,
Saatlerin bir kere bile tik tak sesine yenilmeden yazıyorum...
Yanı başımda yine bildigin tüm kelimeler duruyor,
Hiç biri yitirmemiş anlamını,
Hangisini kullansam digerinin yüregi acıyor..
Ateş desem/ su küsüyor,
Su desem/ ateş sönüyor.
Yaşamak desem/ ölüm uzuyor satırlarda,
Ölüm desem/ yaşamak alıp başını gidiyor...
Sevgi desem/ aşk dudağını büküyor,
Aşk desem/ sevgi yalnızlığına yanıyor...
Sen desem sonra/ ellerim titriyor,
Ellerim desem/ ellerin........Bir türlü olmuyor...

______Her neyse....

______Kelimem,sözüm,şiirim ve yeminim
Kaç zaman oldu şiirsizligimde kalışın,uzaklara yetişmeyen kelimesizligin?
Ne çok mektupsuz bırakmışım seni!
Ne uzak durmuş avucumuzdaki terlemenin anlamı!
Sende biliyorsunki,
Uzak iklimler yaşıyoruz, ya da yaşıyorum diyeyim doğrusuda bu zaten....
En uzağı hangimiz dersen hangimizin gökyüzünde daha çok yıldız var derim....
Çok uzun zaman oldu sana yazmalı, kim olduğunu bilmedigim sana!
Kimsin sahi, kim oldun ya da?
Ne çok sorular geliyor aklıma yokluğunda!
Yaşamayı kim buldu?
Kim getirdi koyup heybesine?
Sessizliği kim gördü alıp yerden savurdu üzerimize?
Günü kim sakladı?
Geceyi dudaklarımıza kim sapladı hançer yerine?
Yokluğun nerde?

______Öpüşmelerimizi artık yıldızlara anlatacak sessizlikteki gece ne
dersin?
Biz dalı kırılan ağaçlara söyleyelim türkümüzü,
Gözgöze gelmeden şiir okuyalım daha yazılmamışından,
Yalancı degil çünkü gözler yazılanlar kadar....
Hiç sevmemişiz gibi yüregimizi olduk yerde bırakalım,
Tutkumuz olmamış sayalım öylece gidelim,
Adımlarımızın altında sevişmelerimiz olsun..
Fısıldayan dudaklarımızın kanatılmışlığınıda unutalım birde....
Birde adımızı.......
Sanki hiç koyulmamış gibi....

______Yazdığımız tüm masalların sayfalarını tek tek yırtıyor zaman,
Sorarım sana,
Kaç kahramanı vardı ki?
Kaç kapısını kapattı ömrümüzün eli çarpıp duvarlara?
Uykusuz sonbaharların mahçup yaprakları düşüyor ağaçlarından,
Dallarını sayıyor tek tek toprakta bir karınca,
Kaça kadar saymısını biliyor dersin?
Gözleri çapulcuların ayak seslerine takılmış,
Saymak onun işi degil ağustos böceklerinindi oysa!
Ağustos, ele avuca sığmaz ateşim demiştim,
Temmuz kadar sıcak,kavurgan bedenin ağustos...

______Deyip bitirmeli kelimeleri, bu satırları burada,

______Oysa Ağustos... ta doğmamıştım ölümün rağmına!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Kime Ve Niçin Yazıldığı Belli Olmayan Bir Mektup-3
____Gece...
Sağır,dilsiz ve utangaç;

____Kalmışım bir başıma,lakin unutmamışım seni
Güneş gibi koymuşum resmini karşıma...

____Gözlerin gülümsüyor, yüzün apaydınlık günlerin habercisi
Ellerin hala aklımda, terlemiş avuçlarımda sanki elin,temmuz sıcağı
Aylardır görmemişligim sanki hiç olmamış gibi, yanakların....
Boynundan akan hayatın kendisi, omuzların narin nehir yatağı,
Her bir telinde günlerimi ekledigim saçlarının rengi,
Belinin çukuruna dolan serin bahar rüzğârı,
Ve her kıvrımında hasretimi astığım düşlerimdeki mayın tarlası bedenin....
Karşımdasın işte ve ben yine kollarımı açmış sana yazıyorum...
Yazamadıklarım kalacak olsada......

____Şimdi odamda ölü ve karanlık bir ağlama sesi duyuyor gibiyim,
Nerden geldiği belli olmayan ve baktığım hiç bir yönde göremedigim bir ses,
Ki
Görebildigimi biliyor...
Oysa engindi sessizlik, bitmeyecekti sanki!
Öyle korkunç öyle sert adımlarla dolaşmıştı bir zamanlar,
Bir zamanlar....
Sende susmuştun,
Kara gömlegini giyip kapatmıştın kapılarını dudaklarının...

____Bütün bu olanlar ugursuz bir gecenin perdesini açmasından mıdır?
Hayat bu deyip kesip atmalı,
İyisimi hiç konuşmayıp uzatmamalı...

____Yılların öncesine gidiyorumda bazen,
Bir su kadar berrak, bir toprak gibi bereketli günler,
Tanıdığımız en güzel renklerin komşu kapılarını ne çok çalıp kaçmıştık
İçsel gözyaşlarını topladığımız avuçlarımızda
Nasırlı özlemlerimiz
Gözkapaklarımızda direnmeler,
Ayaklarımızın altında çığlığına gebe gülümseler vardı
Ve bunlar hep bizim tanımımızdı....

____Şimdi kaç zaman ağlamaklı olduğumu ben bile bilmiyorum!
Hangi zaman bırakmışım hüznü?
En çok zamansız gidişlerdi sanırım yüregimi burkan.
Gencecik ölmek bile koymuyor adama bu vakitlerde,
Belirsiz ayrılıklar
Atılan her adım birer kurşun bende cigerlerimi bulan.
Kaç adım attı(m) n(k) ?
Niye delik deşik bedenim diye sorma!
Sevmek sadece yaşamak mıydı? / Nefesim;
Ölürkende yaşamı yaşatmıyor mu insan olan?
Pervasız olsada yeşertmeler...

____Ve anılar,
Hiç biri yüregimin gözlerinde tozlanmayan
Düşlerimle karışık,
Senden sonrası olmayacak,
Ve hiç üşümeyecek anılar....

____Üşümek.......Dedimde,
Artık yaz sıvasını döküyor duvarlardan,
Sokuldu koynuma soğuklar.
Geçen *******in birinde, odamdan içeriye sızdı bir rüzğâr,
Soğuktu....
Serin esintisini bahara bırakıp gelmişti,
Ayaz diyordu ardından,
Birde kar....''Yağmasa keşke''

____Ne bir atkım var koynuma girip boynuma sarılacak,
Ne bir eldivenim,ellerimi sevgiyle tutacak,
Ve ne de bir kazağım var, renkleriyle baharı yaşatacak...

____Kısacası
Yine hasretin düşlerimde,
Düşlerimde sen,
Ve bedenim sensiz, bu kış ayazda yazı yaşayacak.


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Kime Ve Niçin Yazıldığı Belli Olmayan Bir Mektup-4
____Yine hantal gövdeli, soğuk *******den birini yaşıyorum
Oysa kentime ne kar yağdı,
Senden uzakta
Ne de esti insanın kemiklerini bile donduran bir rüzgar,
Bana yakın.
Üşüyen, odamın paslanmış gülücükleri,
Belkide üşüyen içimde yosun tutmuş bir adamın düşündükleri...
Yani titreyen belirli belirsiz zamanların köhne yürüyüşleridir
Benim Temmuz Güneşine vurulmama sebep...

____Bazen,
Gövdesi kırık bir saz kadar hüzünle başlıyoruz
Günün ilk sayfasına,
Ki
Ben bu yaşayışları günden erteleyip geceye saklıyorum,

____Sen neyliyorsun?

____Türküleri sırtlamak düşüyor payımıza o an,
Kentlerin dağa kavuştuğu yere yürüyoruz kimi zaman,
Kimi zaman çınarları ayaklayıp getiriyoruz
Görüyoruz bir dağ kadar onurunu koyakların,
Biniyoruz sırtına rüzgârların, uçurum boyu;
Ama hep susuyoruz
Lacivert gecenin gövdesine yumruklar atıp!

____Geçerken *******i düşlerimizin deviniminden,
Engin bir sessizligin darağacına asıldığı zamanı bekliyor gibi,
Ellerimizden tutup götürüyorlar
Sanki körmüşüz,
Sanki hiç görmemişiz yaşamayı
Ve bilmemişiz sanki...
Yangın olmamış, yanmamış sanki

____Yine tutuşuyoruz işte yanıyoruz kor kor
Sen alarga bir alev,
Ben içinde küllenmişligin başkaldırısı.
Alacakaranlığın yaşlı ellerine bırakıp gitmek degildi aslolan aşkı,
Gölgeleri kucaklama zamanıydı kalbimin pervasız koşması,

____Ne bilirsinki sen?

____Ne bildin?

____Saçlarını tarayıp rüzğâra koşmaktan
Yanaklarına hayatı asmaktan başka

____Cam kırıkları gibi saçılmıştı etrafa gülüşün,
Toplamaktı var olan gerçegi yalansız,
Bir kurşuna dönüşüverdi birden bire yanakların
Ki gamzesizdi!

____Sabahın ortasında,
Güneşin aynasında gördün sende,
Ödünç aldığım yüreğini...

____Al.

____Üşümek bana kalsın,

____Uzat ellerini...

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:14 PM
Kime Ve Niçin Yazıldığı Belli Olmayan Bir Mektup-5
_____Yazılası kelimelerimi aldımda geldim boş sayfalar ülkesine,
Yine yokluğun çarpacak, kıyamet kopacak satır aralarında.
Cennet gözlerin alıp başını gidecek yine,
Cehennem kalacak parmaklarımın arasında;
Yanacak, yanacak, yanacak...
El tutmaz,
Göz görmez,
Dil konuşmaz olacak,
Deli gönlüm sende gayrı uslanmayacak!


_____Unutmamışım hala çizmeyi gül suretini kalbimin sayfasına; öpmeyi unuttuğum kadar!
Kaç zamandır dudaklarım cigara içmekten başka bir işe yaramıyor
Birde kendi kendine konuşmaktan...
Hani diyorum bir resmin olsaydı,sararmış, köşesi az biraz yırtık bile olsa;
Kirpiklerimi gözlerime batırırcasına bastırıp,
Bu kadar zorlanmazdım yüzünü anımsamayı!
Ve gözlerimin altı daha bir çukurlaşmazdı belki böyle uzaklara bakmaktan...
Belki yazdıkların olmalıydı şimdi,
Mektupların, minik ellerinden çıkmış,
Beynimi parçalarcasına dalıp kendi girdabıma,
Payıma düşeni almazdım böyle cayır cayır yanmaktan!

_____Yok!
Hiç bir yerde, hiç bir izin yok!
Ne kaldırımların öksüz yüzünde bakışların,
Ne sokak aralarında yetim kalmışlığıyla duran sessizlikte adımların!
Acı bir tat kalmış kentin dudaklarında kimi öpse kanıyor
Ve şarkılar hep ayrılık notasıyla çalıyor,
Terminallerin gözü yaşlı banklarında oturan yaşlı bir el duruyor kimsesiz
Ve hiç kıpırdamadan kirpiklerini, susuyor-musun?

_____ Gülüşün binlerce cennet, ağlayışın cehhennem
Adını kazdığım duvarlarda kanayan kaç feryadımı astım?
Beynimde yaktığım ateş bir veda havası,
Düşlerim yanardağ öfkesi, düşlerim bir çığ-lık,
Haramiler talan eder, basar uykularımı düşkıran fırtınalar,
Durulur dalgalar,durmaz ellerimin sana olan sevdası

_____Karanlık yüzü müydü aşkın birden bire düşüverdi,
Baharın o gonca teninde gezinen neyin grisiydi
Ne bela dinledi deli gönlüm, ne usandı kalbinden,
Her gece döndü sana, her intiharda kendini sana verdi...

_____İşte bir gece daha adresini sorar oldum yıldızlardan,
Bilmedigim tüm kapıları tek tek dolaştım.
Gözlerinin çukurunu diledim yazılmamış kelimelerden,
Ben bu köhne dünyada senin yokluğuna alışamadım...


29.11.2007/İzmit


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Küskün Şiir
Bir şiir gördüm
Odamın eksiltilmiş yalnızlığında!
Kuytudaydı ve unutulmuşluğuna sarılıp,
Az üzgün, birazda kırgın duruyordu.
Egilip aldım yerden,
Baharı yazı büyütüp,
Yeşili maviyi kucakladığım günlerden kalmaydı;
Yani senli zamanlardan!

Daha pembeydi yanakları,
Alnının çizgisi yoktu üstelik,
Buruşmamıştı teni,
Ve dudakları hala ıslaktı.
Ömrümün çizgisini bıraktığım avuçlarında saklamıştı
Yanaklarıma dokunduğu ilk anı.

Sonra öpüşlerimi gördüm ilk dizesinde,
Ürkek dokunuşlarım teninde duruyordu,
Hangi satırındaydı gülümseyişlerim diye düşünürken;
Bakıp gözlerime,
''Yıllar ne çabuk geçmiş'' dedi
Sırtını dönüp yürüdü.
Ve şiir bitti.


29.09.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Le Dılé
Nasıl yitirdi bir anda bir adamı bir kadın?
Söyle Le Dılé nasıl yitirdin sen,sen olanı?
Senden gayrısına çıkmayanı nasıl bitirdin?

Diyarbakır sana bakar le Dılé
Sen görmez misin?
İstanbul nasıl yanar?

Dillerin ne susar konuşsana Dılé
Bu bizim türkümüz degildi ne diye dinlersin?
Kelimelerim ne kadar uzak duruyor şimdi!
Yenilgiler sonrası yokluğun!
Özlüyorum seni Dılé!

Dinmeyenim,ağrım,sancım,
Gögsümün sol yanı,
Göçer gider bir yanım İstanbul!
Kayar gelir gözlerim Diyarbakır,
Kayarsın gözlerimden hayata,
İçimden seni tutarım Le Dılé!
Bakışım olur alnın,
Sunar yıldızlar sesini yanaklarıma,
Sesin....
Atımları çoğalır yüregimin
Anlıyorumki,
Yüregim sen olmuşsun Le Dılé!

Le Dılé benim yüregimin atışı,
Dağlarımın Özgür kokusu
Toprağımın bereketli kalçası,
Koyaklarımın serin rüzgârı!
Kınından çıkarıp çektigin bıçak neyi keser?
Sınanmamış gözlerinin keskini aklımı alacak Dılé!
Aklım kesilecek kan revan,
Geçmiş deneni eleyecek zamanın gelecegi,
Hayat bir elek bizde un olduk Le dılé

Yanaklarıma gülümsemeni takıp çıkardım evden,
Kayardım sokaklardan caddelere,
İnerdim yanından geçip gittigim tüm acıları toplardım
Acı neydi Le Dılé?
Hüzünlü yağmurun suskunluğu muydu?
Avuçlarımızı gökyüzüne açıpta tutamadığımız
Tek bir damlası mı?
Acım neydi?
Ne kadar kapını çalsam evde olmayışın mı?
Hep kapalı oluşumu pencerenizin?
Kime sorsam cevapsız bakışları mı yoksa Le Dılé?
Acın neydi?
Sana gelişim mi?
Hiç gitmeyişim mi yoksa?
Seni seviyorum kelimesinden yaptığım yüzük müydü?
Karşına apansız çıkan,yüzüne çarpan
Dalgalarımın sesi mi yoksa Le Dılé?

Bir ihtiyar dilencinin mendilinden mi aldık aşkı Dılé?
Söyle buğulu bir tabağın içinde mi sundular?
Böyle kolay mıydı bu yürek atışları?
Neyin basit örneğiydiki tahtaya yazıldı?
Okuma(n) m yazma(n) m olmasaydı Le Dılé!

Gümüşten bir pırıltıydı gözbebeklerin Dılé
Artık neden parlamaz,gökteki ay nerde?
Kendi dilimizle üşüyoruz temmuz neden kaçar Aralığa?
Çocuklar ne diye taşlar gökteki kuşu?
Hani gülmekti çocuk?
Sevmekti hani gençlik?
Yaşlılar hayatın gerçegiydi hani?
Bu adam neyin kalıntısı tarihten gelme Le Dılé?

Bir gün apansız kapıyı vurdun Dılé!
Merdivenler ne baktı ardından adım adım
Mahalledeki tüm ayak izleri koştu peşinden!
Bulutlar yağmur
Yağmurlar yalnızlık oldu
Birden kesildi ayak seslerin!
Yağmur dindi,
Islanan sen miydin bir başına?
Yalnızlığım mı Le Dılé?

Sen bu kente vermedinki gönlünü
Denize savurmuştun saçlarının her telini bilirim!
Le Dılé,Ömrüm
Sen hançerle ben kanadıkça ne çok Özgürüm!

İçimin solgun çiçegi,

Mezarın(m) ı nereye kazdı(n) m?

Bizi nereye gömdün Dılé?

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Maviye Özlem
Hain lacivert bir ugultuydu gece
Gecede lacivert bir gülümseme (lacivert neyin rengiyse)
İnadına mavi diyorum ben
Avazım çıktığı kadar (sende demiştim anımsa!)
İnadına bir tek renk aklımda!
Ne ses(n) sizlik,
Ne dili tutulmuş,sus olmuş temmuz dudaklar
Ne ak düşmüş
Ve daha düşecek olan takvimi belirsiz saçlar
Ve ne de orman gibi yalnızlık var şimdi!
İnadına o renk inadına mavi

Birden yüzün düşüyor aklıma
Damdan düşer gibi paldır küldür
Burnun,
Gözlerin pırıl pırıl
Utangaçlığını gizleyemeyen yanakların
Kiraz ağacının bütün kirazı dudakların
Birden yüzün düşüyor aklıma

Tanrım!
Yüzün yok!

Ama hayır,
Hayır yüzün ne kadar çok
Ne kaldı senden geriye?
Neyin kalmadıki?
HİÇ...

Pervasız bir yürüyüşmü oruspu kaldırımlarda
Gögsünün çatalına taktığın bir esinti mi?
Yoksa bir şarkıya dem tutamayan dudakların mı,
Serçe tedirgini adımlarla uzatamadığın
Ne kaldı senden geriye?
Susma!

Yüzme bilmeyen bir köpek balığının hüznünü büyüten Denizim ben,
Balıklarım her gülümsemede aldanıp oltaya takıldı
Hangi liman koynuna alır beni artık?
Hangi dalga sevişir benimle
Hadi susma!
Ne bir gün girdap oldum,
Ne bir gece yakamoz boğdum!
Son kez nefes alıp her şeyin inadına
Kim daldıki yüregimden içeriye
Derin
Sessiz
Mahmur dudakları ıslak;
Kim utanmaz bir ay gibi girdi koynuma
Gecenin bir yarısı
Sırılsıklam
Kan ter içinde ve çıplak!

Kim? -se!

Sesin(m) e belkide bir ses
Belkisi yok,belkide
Sesin(m) de bir ses-ses(n) sizlik!
Kendini rüzgârın kanatlarına bırakan bir çığlık!
Duyuyor musun?
Toprağın yuvarlak kalçalarını adımlıyoruz işte
Alabildigince sonsuzluk var ayak altında!

Kaç adımda bir çarpı yüregimizin yüzüne ayrılık?
Kaç adımda bir gelip oturdu yanımıza
En leylim çocukluğumuz?
Kaç adımda bir geriye dönüp bakacağız
Ardımızdan el sallayana
Kaç adım kaldıki
Sayıyor musun?

Yamalı karne günlerimiz vardı
Her yamada bir utanmanın anlatılmaz anlatımı!
Her yama bir sevda mıydı dersin?
Örselenmiş birer acı mı?
Tenefüslerde utana sıkıla
Okulun duvarına oturup sakladığımız!
Her tenefüs birer ölümdü...!
Ne acı,ne çok yazık!

Şimdi teneffüssüz soluksuz günlerimizin başındayız
Şimdi elimiz cebimizde dudaklarımızın arasında bir ıslık
Voltalardayız
Ben kentimin damarı sokakalarında
Sen kim bilir hangi renkte
Temmuz kokan hangi mavi ülkede!

Bedenimizin kaç parçası kaç bin yerde
Kaç ömrü kaç kere yaşayamadığımızın diyetidir belkide
Maviye Özlem!

Yoksul sokaklar bilir
En çok onlar satar maviyi
ki
parayla alınmazlar en çok onlardan sorulur
Binlerce yıl öteden
Binlerce sevda yüklüdür heybelerinde
Nakış nakış işlenen türküler
İlmik ilmik dokunan şiirler
Ve hepsinin mavidir gözleri
Kahverengime inat!

Seninde gözlerin kahverengiydi
Mavi desekte
Sende demlenmez miydi güzele dair ne varsa?
Sen kahve tadında
Ben fincanda kalan telvenin altında!

Hadi gülümse
Çocuk yanların yeşersin
Bak mavi bırakıyorum avuçlarına
Bu yaşam denilen macera sende demlensin!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Merak
Bronz tenin yangın bir gülümsemeydi,
Karanfil yüklü bir gögsün vardı üstelik,
Ve yıkanınca gümüş bir parıltıydı saçların,
Şafakları kızıl ufuklar gibi asıldığım gözlerin...
Nerde?

10.10.2006/İstanbul



Alnın bir nehir yatağı gibi berrak,
Sebebiydi sağnaklara tutulmama yanakların,
Nerede bir güneş görsem sen zannederdim,
Yağmur durdu kurudum, nerede dudakların?

10.10.2006/İstanbul



Vurmuş gecenin ayazına gül suretin,
Gülüşlerin bir infilak gibi patlıyor yüzüne karanlık olan ne varsa,
Bir cigara molası gibi derinden bakıyordu alnın
Ilıman iklimler ve yağmur kokusu
Gülüşünden sonra kalan yakamoz kalıntılarıydı parlatan Denizi...
Görüyor musun?

01.01.2007/İstanbul



Gemiler koşar adım kalkıyor sığındığı limanlardan,
Alıp başını gidiyor binbir telaşla dalgalar,
Dost fırtınalara bakıyor kentlerin yorgun yüzü,
Dağlardan iniyor bir ses yaşadığın kente, sessiz sessiz...
Duyuyor musun?

04.01.2007/Diyarbakır



Sessizligin adımladığı gölgelerde büyüyordu umut,
Sokaklarınızda adımlarımdı koşan soluk soluğa,
Mavidir sende bilirsin gözlerimin ateşinde resmin,
Dudaklarımda, kentime çarpardı ismin ansızın
Bir gül kokusu düşerdi aklıma,
Bir karanfil sarılırdı boynuma,
Boynumda kolların hani?

19.01.2007/Diyarbakır



Bahar kalmamıştı, yaz dökülüyordu tek tek güne,
Oysa *******di yağan,
*******di oysa güne doğan
Ben geceye vurgun,
Ben gece olunca suskun,
Gecenin hoyrat gögsünde tenine,
Sabahın deliren seyrinde sana yanıyorum,
Üşüyor musun?

21.01.2007/Diyarbakır



Kıskanç bir diken gibi ellerimize batmıştı olmazlık,
Kanayan yaralara tuz basmak andımızmış sanki,
Kutsal bir ayinin orta yerinde yapayalnız kalmış ateşe özenen dudakların;
Külüne saldıran rüzgarların acımasız kollarına atılmış gibi duruyor gülüşün.
Söylüyorum işte çığlığımı kuşanıp
''Kirpiklerin sarmasın gözlerini, ü-ş-ü-y-o-r-u-m''
Bak ateş sönüyor, ellerim titriyor;
Yanıyor musun?

27.01.2007/Diyarbakır



Yangınlardı bizi biz yapan,
Ama biz kışa sevdalı,
Kışa belalı,
Anımsa ne çok üşümüştük o gün,
Kar yağıyordu sevdalı başımızın çatısına,
Sen gülerek koşuyordun kaldırımlardan,
Ben yakalamak istiyordum kar yağan saçlarından...
Titreyen duvarlar gibi bakıp,ismini çakarak alnıma;
Soruyorum kar-an-lık-tan korkan bir çocuk gibi cevapsızlığına
Saçlarında kar var mı hala?

03.02.2007/Diyarbakır



Koşardık gülümseyerek kardaki ayak izlerimizin üzerinde,
Koşardık yüregimizin ülkesindeki caddelerin gövdesinde,
Karşımızda ne bir duvar olurdu çarpmak için yüzümüze,
Arkamızda ne bir rüzğâr, ayrılığı kuşanmış gözlerle,
Ne de ortasına düşüp boğulacağımız bir girdap...
Ve bir gün ansızın geçip gittik,
Karşımıza çıktı bir duvar, çarptı yüzümüze,
Rüzğâr arkamızdan yetişti, ayrılığı bıraktı önümüze,
Düştük tam ortasına girdabın, boğulduk bir nefeste...
Ah! Yüregimin sesi,
Ömrüm(ü) (zü) ısıtan nefesin nerde?

09.02.2007/Diyarbakır



Mevsimini yitiyor artık ayaz bildigim katil,
Üşüyen Denizlerden geçip gidiyor Ağustos
Nefesin düşlerimin mavi öpücügü,
Kalbim yarım kalmış bir şiirin en hüzünlü sözcüğü,
Sessizligin bilindik türküsünde nota yaptım Nisanı...
Ve ben
Arta kalan aylarla,
Takvim yaprakları gibi astım günlerimizi,
Gönüllü yalnızlığa adımızı yazarak
Kalbimi söküp yerinden soruyorum
Günlerimizi saklıyor musun hala?

17.03.2007/Diyarbakır


Sesin aşkın tınısıydı,
Hangi yöne dönsem seni söylerdi şarkılar
Bir bahara benzetmek kalırdı seni, yağmurlar sonrası kokun;
Bir güneşe, ayazda çırılçıplak üşürken bedenim,
Serin bir rüzğâra birde, yaz sıcağı kavuruyorken yeryüzünü
Boyunca gülüşünü taşımak olmalıydı heybemde,
Ağırlığınca öpüşünü birde...
Sen bahardan daha güzel kokan,
Yağmurlardan daha ıslak,
Tüm rüzğârlardan daha serin,
Sen güneşten daha sıcak;
Bekliyor musun?

09.04.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Muamma
Bir ölüm boyu uzanmıştım yatağımın orta yerine,
Biri geldi ben rüyanım dedi...
Sakın ölme!
Ölmemeyi rüyamdan öğrendim,
Yaşamayı bir türlü çözemedim...

29.12.2006/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Nereye Baksam İstanbul Oluyor Gülüşün
Nereye baksam istanbul oluyor gülüşün!
Gamzelerinin asılmadığı bir yeryüzüdür sanki hayat!
Oysa hayat olmamışlığını kakıp başına,
Kendi ininde ateşine kıvrılmış yatıyor!
Isın,sende ısın....
O minicik yüregini ısıt,yak beni,
Hayatı yak,gözünde kör olan tüm resimleri!
Ki resimlerde kalmasın acılar!

Sürgün yemiş gibi gidiyorum senden,
Nereye baksam İstanbul olacak gülüşün!
Ağlayamadığımca İstanbul!
Yüregimin alnından kurşun yemesi ağlatır mı seni?

Bu sana son gelişim İstanbul dedigim,

İstanbul bildigim!

Bu sana son bakışım İstanbul!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Ağır yaralı özlemimide alıp gidiyorum,
Kanatacağım inadına,kabuk bağlatmayacağım,
Bir kere daha terlemiş avuçlarımda,bir sinema kaçamağı olmayacak;
Utanarak en arkada oturamadığımız zaman!
Bir sokak arasında bazen apaçık,
Bazende bir apartman dairesinin giriş katında gizli gizli öpüşmelerimiz (anımsa ne çok gülmüştük)
Hangi kitapçıydı o girdigimiz?
Üstad'ın son kitabını almıştık,
İmzamı kurşun kaleminle atmıştım,ayın kaçıydı?
Yağmur vardı İstanbulda bunu unutmadım.
İlk sayfasında yazdıklarım silinmiş midir?
Tükenmez kalemimiz yoktu o vakit/tükendi-n-m-k!
Yalımız vardı boğazda anımsa!
Düşte bile olsa yalımız vardı,her zaman kavga etttigimiz,
Sıvası dökülmüş,bahçesindeki ağaçlar yapraklarını sarartmış,
Karda atkın boynumdaydı,şimdi yine var bende olmasada!
Minik eldivenlerini senden çok ben kullandım,hava bile attım kışa
Siyah tişördüm daha bir karardı bana aldığın,
Çizgili ise çizgilerini kaybetti,
Ne yakışmıştı bana,geldi mi gülüşüm aklına?

Sultan Ahmette başımın ağrısına kurban olduğun zamanlara kurban olayım!

Müzede ayak izlerimiz duruyordur belki,
Yine aylardan yaz degili miydi?
Bakırköyde kartopuna sevdalanmıştım; alnımdan vurmamıştın oysa,
Ne koşardım sana ben...
O meydanda ne utanmadan....
Artık utanıyorum!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Bir daha gençligimin o toz kaldıran bakışlarının olmayacağını biliyor ihtiyarlığım!
Bir daha sabahları nerde kaldı diye düşünerek,voltalarda kalamayacak gençligim!
Ahhh o sabahın saat sekizbuçukları!
Sabah kahvaltılarımız ahhhh!
Helede omletin,hala kızgın mısın yemedim diye?
İçim sızlıyor!
Keşke yeseydim,ekmegimi bandırıp bir lokmada ölebilseydim!
Bu zamansızlığın aklımı alıyor şimdi yazarken!
Bu bir şaka diyorum,
Sonu kahkahalarla bitecek bir şaka....Kimse neden gülmüyor?
Yüzünü en son ne zaman gördüm,şaka mı bu sahiden?
Her şey gerçek gibi görünüyor,sen olmadığına göre...........!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Gazete küpürlerinden gelinlik bakardık,ben kıskanırdım!
Sahilde ilk resmimiz geliyor mu seninde aklına?
Birlikte çektirdigimiz ilk ve son resmimiz!
Her şaşkın aşıklar gibi bizimde bir resmimiz olmuştu!
''Sedir'de içtigimiz çay tadında demliydi adımlarımız,
Parasız dolaştığımız sokak aralarından kayardık yıldızlara,
Sen şimdi yıldızlardan daha mı uzaksın?
Yani ''Ömrüm'' başka baharlarda soluklanıp çiçeklenmek mi istiyor?
Yani ben sana toprak olamadım mı?
Şimdi bunlar yalan.....mı?
Sen yalan...mısın?
Ben yalan... mıyım?
Biz yalan.... mı olduk?
Yazılan,yaşanan,
Yazılamayan ve hep yaşanılamayan Yalan....mı?

Yenilmiş bir komutan gibi üzgünüm bu yalan degil!

Bir daha savaşamamak ne acı!

Alnım terliyor alnımda senin hasretin müebbetleşen türkü,
Gözlerine sürdügüm acımı senden çekip almak bile acı!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Hayır ağlamıyorum
Cigaramın dumanı kaçtı gözlerime!
Kokun diye içeme çekesim geliyor desem,duyamazsın biliyorum
Bulutların üzerinde bir evimiz olur muydu sence biz bitmeseydik?
Kapımızın önünde oynaşan çocuklara özenip yıllar sonra,
Bizde çocuk olsaydık der miydik yüregimiz yitmeseydi?
Hadi çıkalım yine Sarayburnuna çay içelim,
Çalalım felekten bir günü,
Geceyi zulamıza saklayalım diyecek miydik bu hazin öykü bitmeseydi?

Uzamış sakallarıma sürüyorum avuçlarımı,
Kaç gündür traşlıyım bilmiyorsun!
İşte gidiyorum nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!


Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Oysa gülüşünden daha çok şeyin var yüregimde.
Gece olunca seni beklemelerimi saymıyorum,
Gözlerime bir tek gülüşün kazınmadı!
Yenilmek için erkendi,haykırıyorum bunu yenilmek için erkendi
Felaketim olacak belkide bu gelişim!
Seni sevmek için geç kalmadım buna eminim ''Ömrüm''!
Kurşundan daha ağırdır ayrılık!
Kaç kurşun yaran varki!
Sen acıyı ekmek arası yapıp yemedin!
Nasıldır bilir misin giden olmak........!
Başı boş aramak gün boyu çaresiz nasıldır?
Hani kurşun yersin ya alnından,
Hani kanın akmazya işte onun gibi!
Diz kapaklarından vurulursun,oysa yüreginden vurgunsun!
Ölemezsin,ölmemelisin dersin içinden.....
Ve...
Ve ''belkiler''düşer aklına yürürsün yine.
Üstüne üstüne gelir insanlar,
Hiç biri sen degilsin!
Hiç biri gülemez sen gibi!
Elin cebinde gidersin,
Dudaklarına bir ıslık düşer,
Bilmesende..............
Gidiyorum nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Gri bir renk akıyor akşamlara,
Damla damla birikiyor,
İki yanımda binbir avuntu serin bir dokunuş,
Senin degil bu ten,bu bakış,bu öpüş senin degil!
Gecenin orta yerinde bir sessizligin bedeni bu!
Yol alabildigince boş,yollarda sadece çizgiler,cola kutuları!
Kimsesizlik kalıyor trafik lambalarına
Bir şey anlatır gibi yanıp sönüyor...
Dur der gibi....!
Gitme dermi sokaklar?
Kal der mi?
Sen esmedin,ben sustum
Rüzgâr durdu ağaçlar...Bi çare!
Her yerde bir sürgün hasretin var!
Ayrı yörüngelerde birden kokun(m) ...
El degmemiş bir yeri yok artık bu yaşamın
Gönül gider peşinden,gitmez olur-gitmez odur!
Ne degdide kanadı bu yıllara?
Dikeni yoktu oysa,
Gül yapmamıştım seni ömrün az olur diye
''Ömrüm'' bir gül-(üşün) dü....!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Kurutulmuş tütünler gibi kuruyor dudaklarım,
Şimal rüzğârları esmiyor artık dudaklarım yine çatlak!
Tenim bu kısacık zamanda nede çabuk buruştu,
Gençligimi alıp götüyor bu saçlarımdaki aklar!
Sen uykudasın 'Ömrüm''İstanbul nerden bileceksin!
Erişilmez kusursuz olmak neyse seni sevmekte o!
Bu dünyanın ihtiyar yaşını aldım,
Pazar pazar satılacak korkusu gelmiyor usuma
Yıldızları tutmak.....Ellerimi uzatınca sen/yıldızlardan daha uzaksın!
Mahşer diyorum ben avaz avaz
O gün gelmeli mutlak!
O günü beklemeli özlemini saklayıp yüregimin bilinmez yerinde!
Aşılmaz dağların arkasın olsanda,
Nefesim kadar yakınsın....Nah şuramdasın!
O güne kadarda kalacaksın!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Bir uzak kent gibi durma desemde,
Sen mavi bir bulut gibi üzerimde dolaşacaksın.
Görüp dokunamak.........
Bu yüzden başımı dik tutuyorum!
Onca Mayıs geldi geçti yaşımızın üstünden,
Hiç bir Mayıs böyle böyle bahar görmedi!
Bir tek adın degil bana kalan,sen sakın üzülme
Hangi türküyü seninle söylemeyecegimki?
Seni kaybetmenin o onurlu busesi yanaklarıma konuyor öpüşlerin gibi!
Ben öleydim sana.....
Sen uyu!

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Mektupların(m) .....Duruyor.....mu?
Gözlerin(m) i bırakıp yazdığın(m) mektupların(m) ...
Bir bir okuyorum toplamında kaç satır sırtlamışız dersin
Hangi dostumuzun aklına gelirdi,bu gidişim-sana gelişim!
Bu İstanbulun gülüşü böyle her yerde karşımıza çıkacağı kimin aklına gelirdi!
Tarihsiz kalmış,
Silinmiş,
Sararmış sayfaları her gece okumak kimin aklına gelirdiki! ?
Belalı başımıza geldi!
Alıp başımı gidiyorum İstanbul oluyor gülüşün!


Nereye baksam İstanbul olacak gülüşün!
Özlem ayrılıklarla başlıyor meger!
Sanki olmamış gibi düşünmek ne acı!
Buradan giden ben miyim?
Yoksa sen mi döndün?
Hangimiz hangimize el sallıyoruz ardından bakmak ne zor iş!
Terminaller keşke yabancı olsa bana,
Hiç tanışmasaydık otobüslerin camıyla
Yolları bilmeseydi,
Yüregim gözlerim yolda kalmasaydı keşke....
Keşke,keşke demeseydim!
Heybesini hazırlayan bir yolcu gibiyim şimdi
Bir kelimeydi aslın beni götüren buralardan,
Yine bir kelime olacaktı kal der gibi olmasada!
Yalvarış degil,gidişim daha bir hasret,
Gelişim bir muamma sende kalacak!
Gidiyorum nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün

Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!
Yüregi yanık kaç dostumuz var biliyor musun?
Ben saymadım hiç!
Bizde dosttuk unutma!
Aşktı bizi biz yapan dostluktan öte?
Ne çok yaramı gösterirdim sana!
Burkulurdu yüregin,gözlerin gökyüzü gibi bakardı,
Ben susardım!


Nereye baksam İstanbul oluyor gülüşün!

SUSUYORUM!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Ölümüm Günaydın
Günaydın ölüm,intiharım günaydın!
Yaklaşan se(n) ssizlik günaydın!
Olmamışlığın,
Suskunluğun günaydın!
Öpüşemedigimiz zamanlar,
Zamansızlıkta kalan sesim günaydın!
Gidişi(n) m,
Gitmeyişi(n) m günaydın!


Günaydın Güneşi çiğnemeden yutan Evren,
Sanada günaydın beynimin vızıltısı,
Son cigaramın ateşi,külleri günaydın,
Yeni yıllar,
Doğum günleri,
Takvimde asılı duran günler,
Aylar,yıllar zamanlar....
Hayatımızın dönüm noktaları,
Unutmadan unutuldu sanılanlar günaydın...
İz bırakmış unutulmamış tarihler....
Ocak
Şubat,
Mart,
Mayıs,
Ekim,
Aralık sizede günaydın......

Günaydın Ömrüm!

Ölüyorum!

Ölümüm Günaydın!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Öldürsünler Beni Ki Yalnızlığım Bitsin
Bakma yüzüme,
Gözlerimi görme, siyah bir bant çek,
Arkadan bağla ellerimi,
Ve yüregimin alnına tut mermiyi,
Tetiğe bir parmağın dokunsun,
Çünkü ölmeliyim ki yalnızlığım bitsin...

Yaşamaksa bunun adı tezgâhlarda yaftasız,
Kalmaksa böyle Denizden çıkmış gibi sırılsıklam,
Hiç bir yerinde bulamamaksa,
Ve bilememekse neyi aradığını,
Özlemekse hiç yaşamamış gibi kimliksizliği,
Sanki hiç olmamışcasına durmaksa;
Koca bir boşluğun ortasında çırılçıplak;
Öldürsünler beni ki yalnızlığım bitsin...

Güneşi toplamaksa her gece salkım saçak,
Asmaksa ağaç dallarına yıldızları,
Gökyüzünden tek tek aşırıp,
Yağmur duasına çıkmaksa,
Uçurum kıyısında diz çöküp bakarak bulutlara,
İnadına beklemekse bir ''SU'' damlasını,
Vahasız çöle dönüp;
Öldürsünler beni ki yalnızlığım bitsin...

Gelmeyecekse gökyüzü bakınca gözlerimle,
Unutacaksa gülmeyi,
Küsecekse yanaklarıma gamzeler,
Susacaksa dağ, dağ olduğunu unutup,
Hiç bir boşluğu doldurmayacaksa,
Senden sonra baktığım, dokunduğum,
Hep yarım, hem yamalak kalacaksa,
Ve sen olmayacaksan;
Öldürsünler beni ki yalnızlığım bitsin...

Çoğul yalnızlık sonrası sızıyorsa,
Ve sızılar durulmuyorsa durgun denizler gibi,
Yürüyorsa kaskatı bedenimden hücrelerime,
Geriliyorsam çarmıha,
Akmıyorsa kanım,
Ve canım acımıyorsa tüm acılara inat;
Öldürsünler beni ki yalnızlığım bitsin...

Bir ben duyuyorsam bu yalnızlık sonrası çığlığı,
Bütün bir bahar sararan yaprakları topluyorsam,
Sokakların çıkmazı bir benden gayrısına çıkıyorsa,
Kızıl bir akşam üstü ağır adımların satırsız yazılarıyla,
Pul pul dökülüyorsa etrafımda oltaya takılan balıklar,
Denize vurgun, Denizden ayrı kalacaksa
Gözlerimde derin bir Okyanus beliriyorsa,
Ve o Okyanus bir damlacık bile olamıyorsa,
Öldürsünler beni ki yalnızlığım bitsin...

ÇÜNKÜ SEN YALNIZ DEGİLSİN...

18.12.2006/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Ömrüm-1
Ömrüm dedigimin avuçlarında sağnak bir ayrılık!
Mem ile Zin kadar bahar kokuyor.
Rüyamda ne varsa hepsi uçurum uçurum,
Ülkem kadar gülüyorum yine;
Mor dağlardan daha mavi büyütüyorum seni Ömrüm!

Bu gülüş yabancı degil yüregime,
Ilık bir Mayısa batmış baharın sesi kulaklarımda
Duyuyor musun? Aç gözlerini Ömrüm.
Isırıyorum dudaklarımı kanımın rengine vurulmuş dişlerimle,
Kalbim demiştim bu suskunluğun nedendir Ömrüm?

Nedeni olmayan bir kırıntıydı bu hayat; isminin baş harfiyle bitti.
Umudu aşkı olmayandı, aşk oldun,
Rengini hala bulamayandı bu dünya, gülüşünü kuşandı.
Gün batımları senin saçlarına vurgun-ben çaresiz!
Ürkek geciken ******* kaldı şimdi öksüz,
Liseli gençler gibi bakıyorum ardından Ömrüm!

Eksik efkârlar dağıtıyorum daha öğrenemedim neylersin,
Koca İstanbul bile yalnız kaldı onada gülelim!
Rolünü ne iyi oynadı bu senli bildigim sokakların suskunluğu,
Elveda diyemeyen dudaklarım aldandı sokaklara, dudaklarım çatlıyor!
Meçhul bir şairin dizelerisin sen artık Ömrüm!

Çocuklar bakıyor toprak damlarımızdan güvercin yuvaları gibi!
Ellerinde bir ''Okyanus'' birde ''Deniz''
Lüleleri saçları gözlerine dökülmüş bir kız çocuğunun çığlığı Ana karnında!
İlknur gibi gelmeliydi bir sabah uyanınca mavi sabahlara,
Kelimeler tükendi,sözcükler bitti....Gelmeyecek misin Ömrüm?


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Ömrüm-2
Neyler deli gönül sen yoksan,
Kime söz dinletir, döker içini,
Anlatsam anlamaz bu Mayıs!
Anlayanım hep sen olmadın mı Ömrüm?

Uzak efkârlar topluyorum senden gelen ayrılığa dair,
İçinde güller, çocuklar, sevdalar yok,
Dolu bir dünya sızmak istiyor yüregime,
Bu dünyanın kendisi sen degil misin Ömrüm?

Rüyalardan uyanıp düşlere daldım,
Uykularım eksildi uykusuz kaldım,
Yatağımda kırık bir gözyaşının kederi,
Yorganım yandı yüregin nerde Ömrüm?

Gül dedim bu adının son hecesi,
Sen gül-dün gülüşün gül bahçesi,
Seni koparmak ölüm bana,
Parmaklarım kanasın diken ol Ömrüm!

Üzme kendini bu kadar solmasın yanakların,
Bakma aynalara bırak sırlı kalsın,
Sana Mecnun oldum çöle düştüm bak,
Sen çöle Vaha bana Leyla ol Ömrüm!

Lazım degil bana ne Dünya ne Evren,
İçinde senden bir gülümseme olmazsa,
Yanık ağıtlara salarım gönlümü,
Sen ağıdım,sen yasım olsana Ömrüm!



En mavi sabahı sana bırakıyorum gel,
Oturdum en yangın yeri yüregimde,
Resmini çizdim sonra karanlık odama,
Karanlık odama aydınlık ol Ömrüm!

Kendi içimde senli günleri çaldım,
Kâr etmedi bu günler yılları aldım,
Yaralı bağrımda sızın oturur,
Damarlarıma kan olup aksana Ömrüm!

Ruhumu sarıyor tenin,ısınıyor bedenim,
Yaşıyorum sen varsın yanımda nefesin,
Uzayan saçlarından bakıyorum hayata,
Saçının teli hala duruyor Ömrüm!

Elini ver elin yangın yeri,üşüyorum,
Yanan yüregimdi,elim sensiz neyleyim
Savuruyorum sende kalmalı gözlerim,
Gözüm olup bize baksana ömrüm!

Mendilin yoktu hiç olmadı elimde,
Gülüşünü koydum mendil bilip yüregimin cebine,
Durma karşımda bakma öyle terime
Mendilim olup terimi silsene Ömrüm!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Özgür Gülüşün Ve Gözlerin Gerek
Hoyrat sevinçlerimizi izliyorum gecenin bir vakti,
Faili meçhul olmazdan önce!

Yavan kalmış bir ölümün intihar sesi,
Kalbini açan bir duvarda mülteci gülücükler,
Menzilinde daha hiç hedef olmamış,
Ve papatya falı kadar ömür biçilen sevdamı izliyorum
Yıkık,dökük,
Yakılmış köylerimi düşünerek!

Netameli yürüdügüm gece düşlerimden sıyrıldık!
Geriye ne kaldığını bilmeden tanıdık bir sabah serilirdi soframıza,
Burası lokma lokma barut kokusu,
Parça parça şarapnel her tabakta!
İnatla cigerlerimize tıkabasa doldurduğumuz duman
Kendi yüzümün yansıması korkunun aynasında!
Ve benden önce korkan çocuklar!

Bana bir dağ gerek şimdi,korkunun inadına,
Bir orman,bir yalnızlık
Kelimelerimle büyütüp,
Düştükçe bitiremeyecegim bir uçurum gerek!
Vadiler,bir su kenarı gerek şimdi,
Bir çöl gerek
Özgürüm diye haykıracağım kum fırtınaları gerek şimdi!
Bir silah gerek bana,
Baktıkça patlayacağın,
Vurulduğum Özgür gülüşün
Ve
Gözlerin gerek!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:15 PM
Parayla Alınmazları Kimse Almadı
Ölümü çalıp getirdi ölümsüzlük,
Pazara
Ne çok yalan satılmıştı meger
Tezgahlarda,
Kırılgan bir serçe boyu kadarda olsa,
Doğru,
Sevgi,
Aşk,
Umut,
Kaldı boylu boyunca tezgahta!
Çok pahalı geldi,satılamadı
Parayla alınmıyordu oysa!

Hadi akşam pazarı
Ne alırsan bedava! ! !


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Sen Hiç Öldünmü İstanbul
Seyreylersin bensiz sevdaları İstanbul
Gözlerin kör olsun,
Öpüşürken dalgaların ne yanar yakamoz dudaklarında,
Erguvan sesin, ipil ipil dökülmez mi?
Bak kurt kapanından yeni çıktık, gözlerim kan çanağı,
Yüzündeki kızıl maskelerde soluyor
Yalnızlık mıdır sence beni böyle gece gece söyleten?
Biz seninle saklambaç bile oynamadık
Ne diye saklarsın kendini İstanbul! ?

Çivisi eksik kırık tabut gibi duruyor zaman,
Mezarların hüzünlü yüzüne bakıyor birde,
Topraktan alınan tenlerin çalınmış,eksiltilmiş sevinçleri asılıyor bir bir,
Bir ağaç gülse yanı başında,
Eğse dallarını selamlayıp,
Hangi yolcu beklerki bu yola koyulmayı?
Bilemezsin İstanbul!

Güneş voltalıyor gökyüzünün havalandırmasında
Elinde yarım kalmış bir yıldız,
Bulut korkuyor sanki, kirpiklerinde ürperen ayaz,
Sevilmeyen bir sağnak bu, hiç bir kucak açılmıyor ıslanmaktan yana,
Gitmekle karışık bir gelmenin sonu, ortasında bilinmezlik konuşuyor,
Ağlıyor bulut korkunun girdabına sarılmış,
Ağlıyor yıldız yarım kalmış, yarısı bulunmamış,
Gelmeler bakıyor uzak yolların bir ucundan,
Bir ucundan gitmeler bekliyor hala...
Hangisini büyütmeli İstanbul?

Diş izlerinin bıraktığı yaraları taşıyor düşlerimiz,
Kanadıkça acıyan dudakların mı İstanbul?
İnleyerek uykuya dalmalar her gece aynı senfoni
Ki yatak yorgan ne soğuk bilirsin.
Üzerini örter mi sandın yıldızlar gökten tek tek kaçıp?
Düşlerindir seni ısıtan, resmi bile kalmamış,
Göremedigin sevgilidir yanan kül olan
Nerede bir ceylan görse ressam, sevdası düşer aklına,
Ve nerede görse ozan, yüregi kırık, eksik bir şiir
Atar kendini sayfaların kayalıklarından aşağıya...
Senin uçurum var mı İstanbul?

Etinde açıyordu tüm baharların kokusu,
Yaşamak demişti birisi adına,
İsimsizlik olmazdı, mutlaka kaydı vardı birilerinin yüreginde,
Türküsünü söylerdi sırlarında gizlenmiş kederli bir boşluğun,
Dinlerdi başıboşluk, avarelik,
Bir köle gibi dinlerdi,
Dinlerdi yanyana geçen gölgeleri insanların, çarparken birbirlerine,
Gölgeler durmazdıki,
Güneşin(m) nerde İstanbul?

Ağlayan bir kız çocuğuna benzerdi kemanın sesi,
Kızarmış ekmekti sanki kokusu, fırından yeni çıkmış,
Sıcaklığıydı emegi, yoğuran ustanın,
Yaralanmayan kaç sevda bırakıverdi giderken yağmurun sesi,
Saçakların altında sevecen adımlarıyla koşarken genç aşıklar?
Sıcak ve alev gibi yakan gözyaşlarının durulduğu kaç yanak vardı?
Bu yanaklar, bu gözler, bu alın çizgisi
İhtiyarlamış kimliklerin solgun resimleriydi,bize bakan
Ön yüzünde öylece durup binlerce anlam yükleyerek doğum yerine ve doğum gününe...
Sen kaç kere doğdun İstanbul?

Sahi sen hiç öldün mü İstanbul? !

21.02.2007


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Sen Yürü Dönüp Bakma Yere
Yürüdüğün yollarda,
Gözlerine bir yürek çarparsa;
Egilip alma yerden,

Hükümsüzdür!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Seni Yaşamak İçin Ölmem Gerekiyordu
Yazmayı başarabilseydim kelimelerden önce tenine dokunup,
Ve çizebilseydim saçlarında taranan rüzgârın sesini,
Koşabilseydim yollardan hızlı sana gelmek için,
Yalnızlık kadar kalabalık olsabilseydim,
Sonra düşübilseydim yüreginin uçurumundan,
Paramparça olabilseydim eger;
Nasıl yaşardım?

Sabah olabilseydi gülüşün, gecenin koynundan çıkıp,
Sanki hep sevişmiş gibi dursaydı Güneş kıpkızıl,
Denizler dalgasında getirseydi bir yalnızlık sonrası kokunu,
Yakamozlar Ay'ı alabilseydi koynuna utanmaz, arlanmaz öpüşlerle,
Mevsimler alıp başını gitmeseydi bütün küskünlüklerini unutup,
Sen yaslansaydın kor ateşlerin sırtına, kalbime tutunup,
Ben üşümenin anlamından kaçıp yanarak anlam olabilseydim,
Nasıl yaşardım?

Seni sevmek mevsimlerin büyüttüğü en güzel bahar olmasaydı.
Yalnızlık dolan evimin küçük odasında;
Ve cam kırığı kalbimin bakışında kalmasaydı yüzün,
Düşlerimin kırlangıç masumluğunda dalmasaydım senli uykulara,
Sonra uyanmasaydım bütün özgür günlerimi sana adayıp sabahları,
Yürümeseydim gelecekteki günlerimize büyük bir özlemle
İnadına saklamasaydım seni varlığımın en ulaşılmaz bahçesinde,
Nasıl yaşardım?

Çöl olsan bile kuraklığında yaşamasaydım bütün vahalara yasaklanmış,
Nefesinin mavi rengine asmasaydım yüregimi çerçevesiz,
Yaprak yaprak yeşillenmeseydim gözünden sakınıp yaşlarını,
Saçlarında taradığın karanfil günlerine bırakmasaydım gözlerimi,
Şimdi cehennem yokluğunu cennet bilmeseydim olmasanda artık
Ve bu gece kelimelerimle dokunamasaydım sana en yaşanası halimle
Susma söyle
Ben nasıl yaşardım?

İşte son boldu sonsuzluk birden bire,
Olmayacaksın artık, alıştım yokluğuna
Sen anımsa arada gözlerimi, gözlerini nasıl öpüyordu,
Yine gülümse yine okşa saçlarından hayatı
Beni boş ver sevgilim,
Seni yaşamak için ölmem gerekiyordu! ...

05.08.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Senin Resmin Böyle Degildi Hayat
Kışladı tualindeki tüm resimleri,
ressamın
Seni böyle çizmemişti ressam Ey Hayat!

Bereketin,toprak demişti fırçasına,
Anaç dudakların ve doğurganlığınla,
Sevgili,yar oluşun vardı.

Seni böyle asmamıştı evrenin duvarına!
Böyle yalnız,
Ve
Böyle çerçevesiz!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Senin Gözlerinde Ayrılık Benim Yüregimde Aşk
Bakışın ayrılığın tadıydı gözlerinde,
Yüregimin aşk yansımasını silemedim sıvasında duvarların.
Bir volkan gibi yanıp lav olmadan giden sen,
Senin ardından bakan,
Evrenin hiç bir ağacınca yeşermeyen yapraklar gibi alnım...
Bana şimdi üşümenin tanımını yapsın biri,
Nasıl ve hangi dili kullanacaksa kullansın!
Kasırgaları büyüten yüregime biri sevinci göstersin susarak!
Sen sus.......

Gözlerin ayrılığa açmış kollarını çünkü,
Adımların yitirmiş yangınlarında yürümeyi,
Aşkla geçen yılların grisinde kal öpüşmeyi unutmuş dudaklarınla.
En güzel renginde yıldırım sevişmeleri,
Çıkarıp fırlat bir sokağın zavallı duruşuna,
Sokak köpeklerinin hırıltılarına karışsın,
Oradan geçen biri egilip alsın yerden;
Sokak sussun, dehşetle izlesin yapraklar düşerken,
Agaçlar soyunsun kışa, titresin ateşinde üşümenin.

Gözlerin alacakaranlık, yüregimde aşk
Kabuk bağlıyorken aşkın derin kurşun yarası,
Kovalanıyor gibi gençligini unutan yüzüm,
Saklıyor ilk günki gibi dokunuşunda ısınan yanaklarını...
Ay düşen teninde şimdi yıldızlar var mıdır?
Kentinden geçiyor mu bilmiyorum ilkbahar?
Sessizce bakıyor belkide son buluştuğumuz yerine gözlerimizin,
Temmuz sıcağında uykuya varan gökyüzü izliyor belkide,
Belki yürüyüp iniyordur o caddeden aşağıya,
Biz ağır adımlarla uzaklaşırken sırtımızda gözlerimizi bırakmıştık...
Biz ne çok bu kentin sokaklarını adımlamıştık...

Gözlerin hayal,yüregimde aşk
Sönmüş ateşlerin çaresiz şarkılarını söyleyip geçti bir tren
Raylardan yollara sapıp,
Kendi yokluğuna vagon vagon koşarak...
Kimseler görmedi benden başka gölgesini ateşin,
Duymadı hiç kimse korkuya sarılıp kendi içine sığanan sandalı,
Yakamozlar uyanmadı uykularından,
Ay buludun ardına gizlendi,
Gülümseyerek ayrıldı sonra yanımızdan aşk,
Dokunup her teline saçımızın;
Git-me diyemedi(m) n...

Gözlerinde gözlerim,yüregimde aşk,
Baktım yüregime kendimizi anlatan her harfine tek tek,
Çatlayan dudaklarından öptüm,
Terlettim yine bedenini sonra,
Sonra.....Gözlerin geldi aklıma...
Titreyen sözcüklerim kalmışsa, şimdi sahipsiz,
Gözlerini hiç unutamadığımdır;
Kapatmışsa kapılarını, bildigim bütün şiirler,
Yazamadığımdan degil,okuyamadığından,
Senin gözlerinde ayrılık, benim yüregimdeki aşk-tan(m) -dır!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Sevgili
Düşlerimin kan ter içindeki orta yerine
Serin bir sabah gibi gümüş renkte doğan güneşim

Uyanmasam,terlesem içsem sabahı bedeninde,
Bir çığlık olsa tenin,uykumda uykusuz bıraksan...
Uzaktasın şimdi,düşümden yakın
Yasak degilsin,duvarları bir aşsam....

Her kesin bir gözü vardır yaşamda sevgili
Her kesin bir gülümsemesi
Her kesin mavi degil ama,umut degil.
Dudaklarını kapatır gibi konuşur korku,bilirsin sevgili,
Biz korkmadık bilirsin,
Kapamadık ne dudaklarımızın kızıl kapısını
Ne de yüregimizin kıyamet yüzünü ellerimizle!
Utanmadık Sevgili....

Kökleri yeryüzünün en derin yerinde olacak bir ağaç Büyütmelisin yüreginin gözleriyle
Benden ırak diyarların menzilinde yaşarken sen!

Söyle kaç ağaç serçelerini kaybettiginde yas tutar Sevgili?
Ya da hangisi kendini ipe çeker,
Koca bir gürültüyle atar kendini evrenin boşluğuna?
Sonra susar,susar,susar

Sunmalıyız hayata soluğu onurlu,kendi yaşımızı vererek
Çınar mı olur?
Yoksa kayın mı?
Gövdesi acının tortusu,
Dalları uzanacak salıncaklarına çocuklarımızın!
Büyütmelisin çocuklarımızı emzirir gibi sulayıp,
Beklerken beni bahçesinde yüreginin...

Bir bulut yapmalısın gözlerinle gökyüzüne bakarak Sevgili.
Rüzgarda salınarak saçlarımızın savrulmasına dokunup,
Çıkmak için dağlarımıza...
Ne isterlerse çocuklar onu yağdırmalısın,
Okurken sana yazdığım mektupları,
Satırları öperek ellerinle...

Bir Deniz yapmalısın Sevgili
Dalgaları insanlığa çarpan.
Hiç balığın oltaya takılmadığı,
Zıpkınların ulaşmadığı menzili olan,
Ve şafağı ufkunda hiç batmayan; Özgür bir deniz
Damla damla birikmeli dökülmeli Okyanusa
Okyanusta bir gemi yapmalısın
saçının bir tek teliyle,
İçinde insanlığın en güzel yüzünü taşıyan
Yunusların peşine takıldığı....

Kölelikten kurtulmuş,efendilikten sıyrılmış
Mahmur dudaklarında sevgiyi nakış nakış işlenmiş
Suskunluktan çığlığa; Esaretten Özgürlüğe,
Savaştan barışa; Ölümden yaşama uzanan....
İnsana,insanlığa,İnsan olana,
Tüm İnsanlığınla
Bir dünya yapmalısın Sevgili
Kadınım...............


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Sevgili İçin
Sevgiliye bakmak içindi gözlerim,
Sırf bu yüzden kör oldum
Ve
Sırf bu yüzden
Denizde yakamozu
Bulutların ardında dolunayı unuttum.


29.12.2006/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Sevgili Yarim
Saydın mı şimdiye dek kaç acı geldi?
Aklında tuttun mu hiç kaç acı geçti?
Bilemezsin! ! ! ! ! Kaç soru sordum?
Cevapsız kalan ve kalacak olan işaretler bıraktık birbirimize,
Kasap çengeliginden daha sivri!

İnfazlar sonrası yok,öncesinde bile olmadı!
Cellat uyanmaz,son gelmez,
İp sabırsız!
Boynum bir ''çıt''lık!
Kaç tahta parçasının karnına kaç çivi saplandıda kuruldu!
Kime sorsam kaç maskesiz konuşacak dersin?
Maymun dil,maymun göz,maymun kulak!
Kim üç maymun olmayacak! ?

Kırılan dalların küskünlügü taşıyor hala toprak,
Kırılan kemik kolunda kalmıştır oysa kalp degil bu kanasın?
Alnımda belirgin uzun bir yolun asfaltı,
Yağmur altında kalmış tabelaların içli paslanmışlığına burkulur bulut!
Saçma sapan sözlerin en son harfine takılmıştır bir dudak!
Dilim sürçer söyleyemem.....
Yamalı günlerin ardından yeni bir güne merhaba diyemem!

Bıçak yarası almış zamanın yamalarını dikiyorum,
Nasıl kapanacakki bu hayat yırtılan yerinden! ?
Saydıkça unutuyor insan rakamları
Benimde insan olan yanım var,unutmamalıyım!
Unuttuklarımızdan aklımıza düşen payını almıştır
Dağılan saçlarım degil bunu anlamalı!
Serin uykuların,serinde yüregim yorgan!
Gögsüm bir yastık serinde!
Dinlen derim,sen uyur musun,uykusuzluğunun inadına?
Uykuda mısın yarim?

Ahhh bizi mevsimlerin kucağına bırakıp giden yarim!
Meyve bahçelerinin en güzel meyvesi,
Tadın nasıldı?
Sulu sırılsıklam mıydın bir portokal gibi?
Yeni bir bereket mi yoksa gögüslerinin üzerinde taşıdığın?
Hangi kuş cennetinden kanatlandında uçtun
Kondunda yüregimin damına öylece baktın?
Baktında geçtin en ücra damarlarımdan,
Kanıma girdin,aklımda kaldın,
Aklım ve beynimle sevdim seni
Bir çocuk kadar masum,günahsız,
Bir toprak kadar bereketli,
Bir ağaç gibi dallarına vurgun,
Bir gülümseme kadar hayat dolu
hayattan öte sevdim seni!
Sevgili Yarim!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Sofra
Tıka basa doldurulmuş hayat çuvalına dünya,
Tezgâhlarde brüt satılan,
Parekende alışların;
Peşinatsız ceplerdeki ellerine bakıp
Delik taksitleriyle sofraya kuruldu,
İnsanların darası alınmamış etleri...

29.12.2006/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:16 PM
Tekerleme
Ölüme sarılsakta mı yaşasak
Alabildigince severek
Yoksa
Yaşama ağlasakta mı ölsek
Çocuklar gibi gülerek....


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:17 PM
Şimdi (Sen Olmalıydın)
Serseri gözlerimin sınırında bu saatte şimdi...
Eşkiya ellerimin ayasındaki yangınımda şimdi...
Kalbimin sana ayrılan odasında şimdi...
Varlığımın bütün olmuşluğunda şimdi...
Sen olmalıydın;
Yokluğunu koca bir çerçeve yapıp, karşıma asmak yerine...


12.11.2007/İzmit


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:17 PM
Temmuzda Bile Üşürmüş İnsan
Yüregimizdeki serseri boranlardan geriye sadece bir yıl kaldı,
Gözlerimizin girdabında son kez boğulduğumuz yerden geriye koca bir boşluk!
Avuçlarımızdaki hayat çizgimizin üzerine oturan kendi gülüşlerimizin bittigi yere dokunuyor zaman,
Asırlık acı yükü sırtladığımızın geçmişinden savrulan bu gündü biliyor musun? ...

Senin türkülenen gözlerine asılmıştı gün anımsa,
Benim şiirsel heyecanlarımın başbelası yanakların,
Aşıkcana güneşi kucaklamaktı kaldırımlarda yürürken sana bakmak,
Ki son bakışlarımın serseri duruşunu bırakmıştım sırtına!
Temmuzda bile üşürmüş insan, kan ter içinde
Tek başını yürüyen hüznün koluna takılmak bir Ekim'e kalmaz
Yıllar ne çabuk geçiyor benim bunu akılsız aklım almaz!

Gün batanda anladım ki doğmamışlığıydı aslolan,
Bulut olurdu saçların, gölgesinde taranırdı umut
Güleç memelerinle savrulan kışların korluğuna koşardım bir nefeste ben,
Tüm sevecenligini yeşertirdi yeryüzü, gökyüzü zaten sendin
Ay'ın katmerleşen gülümsemesine dokunuyorsun belki şimdi,
Yıldızların gece sefalarından misafirlik çalıntılarının yanına mı oturdun?
Bütün bir evrenin kalbini atardık anımsar mısın?
Temmuzda bile üşürmüş insan sırılsıklam
Yoksa sen şimdi uykuda mısın?


06.07.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:17 PM
Tezat-1
Öyle bir doğmuştuki
Güneş,
Batmak için
Ay geldi!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:17 PM
Tezat-2
Ve
Öyle bir batmıştıki Ay,gecede
Geceye doğmak için
Güneş gerekti!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:17 PM
Uçurum Yalnızlığında Yitik Bir Ana Destanı
Anaydın sen,
Gümüş saçlarınla toprağın bereketini avuçlarken,
Verirken sol gögsünle hayatın anlamını bebegine!
Her kesin bildigi ama görmedigi bir coğrafyanın nasır tutan ellerini taşıyordu saçların.
Otobüs yolculuklarında inipte adımlamadığım bir sokağın hüzünlü gülümsemesini kucaklarken sen,
Uzak rüzgârların en uzak esintisini sakladım saçlarını okşamış deyip, baş köşesinde yüregimin...

Anaydın sen,
Ağrı'ın(m) da yüzü yüzün(m) e yabancı bir toprağın ezgisi.
Sen degildin o toprakta doğan,
Ölümün nedendi?
Nedindi seni bırakmak oralarda?
Bu renksiz üşümenin anlamı neydi?
Kendi küskünlügümü yaşarken senin benden habersiz olduğun zamanlarda,
Bozkırlar asıp bırakmıştı yıldızlara gecenin huysuzluğunu.
Ellerim,
Gözlerim,
Alnımın çizgisi,
Bilemedi yıldızlar sabaha kaçarmış.
Oysa hasta düştüğümde dualara duran avuçların,
Açlığımda oturduğumuz sofrada tokluğumun sebebinde diz kırman,
Okullu günlerimin sevecen çığlığında ekmegime sürdügün domates suyu tadı şevkâtin,
Üstüm başım çamurlu günlerimin şıpıdık adımlarında sevmenin resmi sol yanın,
Önlügümün temiz yakası bakışların,
Ki ben onu yüregime kurdelam ve yoluma yoldaş yapmıştım!

Anaydın,
Ademin kaburga kemiginden koşup gelerek.
Gece yarılarına kadar sabırla bekleyen,
Saran,
Isıtan,
Yangın mavisi ateşlerde sırtıma havlu koyan.
Yaşamak hüner degildi,
Gül kokan bir yalnızlıktı bana düşen şimdi senden sonra!
Sele vermekte varmış zamanı bir dağın yamacına oturup!
Tanımadan seni çığlığımı kuşanıp sıcaklığını özlemekte varmış yıllar sonra...

Anaydın,
Dünyanın kahrını çekerek sırtında.
Erkegine kadın olmak düşmüştü,
Karnında hayatın sevecenyüzü belirirken payına;
Aynaya bakacak zamanın olmamıştı su çekmekten kuyularda.
Sabana koştunmu bilmem,
Tandırda terledin,
Ekmegin yüzünde emegin durdu,
Kutsallığına sadık gıkın çıkmadı.
Nefesini bile yuttun bazen,
Kadınlığının başkaldırısı düşmüşken beyninin ortalık yerine...
Nice lacivert *******den geçtin,
Sabahın mavi renginde çocuklarına temiz bırakmak için güneşi.
Karşılık beklemeden süpürüverdin kapınızın önünü,
Kanatları kirlenmesin diye kuşların.
Düşlerinden gelen ağlamayla kapatmadın kapılarını hiç.
Yarına açmıştın kollarını,
Umuda,
Gelecege,
Katmer katmer.
Kalbinin yağmurlarını toplayıp yıkamıştın bebelerini,
Oğullarına dağ olmuştun,
Sırtını yasladılar kimseler ilişemedi yanlarına.
Kızına bulut,
Kol kanat gerdin.
Kar yağmasın saçlarına;
Gülümsemeni toka yaptın,
Salınmasın diye fırtınalarda toza vermesin telini...


Anaydın sen,
Dara girince belalı başım,
''Ana nerdesin kurtar beni'' diye geçirsem içimden kısık sesle bile, duyandın.
Yere düştügümde kanayan dizlerime kolanya sürüp nefesinle acımı paylaşandın.
Ağlasam ağlayandın yüreginin odasına kapatıp kendini.
Gözlerini görmedim, yaşlarımda büyüttüm sadece özlemini bilirsin.
Bilirsin ansızın içime dolan sızını.
Bilir misin sızımın etinde açılan yaraya tuz basan uçurum yalnızlığımı görmemişligimde seni?
Acıtır tuz basılan yara; ama çabuk iyileşir demez miydin unutmak?
Sakalımın uzadığı yanaklarımda neden mezar kazılıyor öyleyse gamzeler yerine?
Bak büyüdüm ben ama unutmadım...
Söyle be Ana güncesine mevsimsiz kar yağdıran bu öfke neden gözlerde?
Acıya örtünen bedenime suskunluk ağır geliyor.
Şimdi kalkıp gelsen diyorum Ana,
Avluda ağaçlara su versen, uzaktan izlesem seni,
Yine patikalara düşse yolumuz seninle.
Akşam çorbana ufaladığımız yıldızları tıka basa yesem kaşık kaşık,
Büyümeyen tıfıl bir ayakkabım kalsa boyum,
Dokunduğun yerde yeşermek için
Sen avluda ağaçlarımızı suladığın gibi sulasan çocukluğumu...
Olur mu dersin?
Yine gürül gürül akıp yaşamın ortasında büyütür müsün beni ellerimden tutarak?
Lastik ayakkabılarımın yırtık yerine gözlerinle dikişler atar mısın yine?
Eldivensiz kaldığım zamanları umursamadan elimi hohlayarak ısıtır mısın
beter kışlarımızın en beter zamanında?
Sabah erken uyanmalarının gizli adımlarını atar mısın tek oda bir salonda uyanmayalım diye?
Yine çamaşır, bulaşık yemek telaşın olur mu?
Konuş, olur mu dersin Ana?
Durma öyle in gökyüzünden melek olduğunu unutup
Uçurum yalnızlığını böyle susarak anlatma!


Uçurum yalnılığı(n) m devriliyor üstüme Ana nerdesin?
Gögsümün sol yanı çeviriyor içime yüzünü,
Çocuk degilim artık kalk gel yalnız başıma büyütme beni buralarda.
Seninde sızlamıyor mu ak günlerin kalbinde toprak olsada?
Bana yüreginin avuçlarında yer aç bir kuş mezarında kanat çırptığında
Bilirim,koklamasamda kokunu
Saçlarının rengini, gögsünde taşıdığın acını
Türkçe adının Kürçte anlamını bilirim oğlun olamasamda;
Anam kadar, Anaydın sen
Benim babasız kaldığım zamanlarda...


13.05.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:17 PM
Upuzun Bir Yoldan Geldik Ve Gün Doğuyordu Amed'in Gözlerinde
Upuzun bir yoldan geldik,
Elimizde koca boşluk, yüreğimizde suskunluk,
Meydan okuduk sonra,
Tarihten daha uzundu gözlerimizin ufku,
Türkülü ******* sırtladık,
A-
ğıt-
lar
Yakarken analar tandır ateşinde

Gürül gürül aktık yeryüzüne,gökten çalıp yağmurları,
Sığmadık hiç bir Denizin gövdesine,
Okyanuslar kâr etmedi, kâr etmedi gökyüzü,
Taş-
tık,
Ölümün sesine koştuk sonra, namludan çıkan mermi gibi..

Kara-
ca-
dağ
Kustu öfkesini, sevgisini unutup,
Dic-
le
deli,
Dic-
le
Önüne geçilmez bir ateş,
Dicle kadındı Fırat girerken koynuna...

Mun-
zur
uzaktan bakıyordu,
Gözleri kartal,
Alnında gün batımı,güneşin belalısı,
Saçının karasına bağlıyordu sevdayı
Me-
zo-
po-
tam-
ya,
Tüfengini doldurur gibiydi
Bo-
tan,
Gecenin ayak seslerini duyuyordu uykusunda bir karınca,
Ozan yelesine yapışmıştı karanlığın,
Gün doğuyordu.....

Sürgündeki kirlenmiş sakalların tetikteki günlerini aştık,
Sürgünümüz olurdu kirlenen sakallarımızda beliren,
Süngümüze çarpardı keskin acı bilenmiş, bileklerimizde yaşamak sancısı,
Gün doğuyordu...

Geceyi sırtımızdan atarak,
Suya taş atar gibi attık hep bir ağızdan zifiri renge gülümsememizi
Çığlık belirirdi gölgesinde bir rüzğârın ansızın,
Susan kayalar,
Patika,
İncelmiş yollar
Bir ceylan gibi sekerek yürümesi düşerdi aklımıza,
Kimsenin bilmediği sol yanımızın sahibi
Düş- (l) -erdi
Gece devrilmiş bir çınar gibi...

Uzun bir yürüyüşü vurduk sırtımıza, sırtımız kambur,
Avutmadık sesini mermilerin, ninnilere uzaktan baktık,
Nineler dönüş yolunun çatal ağzılarında ağır ağır mintanlarına dağları asarken,
Önümüzde yaprak olup yere düşüşüne
(İ-
NA-
DI-
NA)
Gülerek bakmayı,
Öğrendik bizden önce koşan kayalıklardan,
Bir duvar çıkmadı karşımıza bilir gökyüzü yaslanmadık,
Dokunmadık nazlı bir tene yaşamak delir sen, biz sanki olmadık,
Bize sessizligi anlatsın börtü böcek,
Bize sessizlikte postalların nalçalı sesini...
Bir Ceylanın ürkmüş gözlerini çizsin
Uğul-
tular-
dan
arta
kalan-
lar...
Dokunalım, toprağa...

Sular ne çok üşümüş,
Yanmış yangınlar,
Orman gibi susmuş ayak izlerimiz
''Öl-
müş-
sen(m) ''
Demiş bozkırlar tetik tetik,
Her ölüm kendi derdinde,
Kimseler sarılmasın avuntusuz kalmaktır payına düşen namlunun,
Yalnızlık payıdır sırtından vurulmanın,
İhanetin,
Hıyanetin,
İlletin...

Gök gürlemesi günleri geride bıraktık,
Tırnaklarımızla mezar kazdığımız toprakların acısını alnımıza,
Kuşatıldığımız yeryüzünün en eskiyen yüzünü koyduk ta cebimize,
Yollara çıktık
Kardaki ayak izlerinde baharı seyredip...
Eşeleyip kimi zaman toğrağın karnını dinledik,
Kimi zaman toprağın karnında yeşerdik,doyduk
Konuşandı bizimle bereketini savuran cömertçe,
Kucağını açan, ısıtan topraktı yürürken bedeninde,
Degişmeyindi her zaman,
Bırakırken koynuna birini sol yanından vurulmuş,
Dağlara emenat edip toprağı,
Yürüdük her an yanımızda gülümseyen ölümü kolumuza takarak,
Ve Gün doğuyordu ölümün rağmına...

Vardık sonunda uzak iklimlerden geçip giderek
Vardık,alnımıza yazğısını bırakan savaşın tam ortasına,
Yol yorgunu ayaklarımızın altına sermeden günü geceyi gördük,
Vardık kıyısına güzeller güzeli ülkemin,
Dudaklarımızla öperek besledik sokak aralarını,
Yavrusunu gagasıyla büyüten kuş gibi...
Gözyaşını gördük dönüşlerde yorgun bitkin,
Zılgıtları işledik kabzamıza,
Dolu dizgin yüregimizin atardamarlarını koyduk önümüze,
Yürüdük
Ve
Var-
dık,
Varılacak olan yerlere ölmek sırası bizde deyip...

Türkülerle beslenen acıyı bal eyleyen dağlarımızdan,
Sıra sıra indikte
Vardık ve bu güne geldik
Bir yağız attı gözleri
A-
M-
E-
D-
İ-
N
Yüregi bir ana kucağında,
Duruşu hoyrat,bakışı yar,
Sen hiç diz çökmedin Amed,
Ayakta öldün hep
Hemen yanıbaşında
M-
e-
m-
u-
Z-
i-
n'i gömdüler
Binlerce yıl saklı kaldı acın
Gözlerini kör etme, gözlerin korkusuzluğumuzun kılıcı,
Yüzün yağmur damlası kan aksın bırak,
Zalimin elinden aldın bu günü Amed,
Sen gibiydi
K-
a-
w-
a'nın gürzü,
Ateşi cehennem yangınlar, yanmaz her yürekte
Yumruğundu halkın asılsada gün doğmadan tek tek,
Yeniden doğmaktı sana düşen ölümlerle
Alnını şafağa tut ve haykır Amed,
Saçlarına gün doğarken
Upuzun bir yoldan boşuna gelmedik bu günlere...

21.03.2007/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Var
Eskiyen aşk degildi mezar taşlarının üzerinde,
Daha ölümsüzlük var
Tabutlarda taşınması gereken...

Gömülen sevda degildi avuç avuç toprak atılan,
Daha yaşanacak günler var
Gözlerimi bıraktığım sırtına bakarken...

29.12.2006/Diyarbakır


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yağmur Leyla Mecnun Çöl
Yağmur diyorsan kendine
Nehirlere degil çöllere yağmalısın,
Belki Mecnun içindir sırılsıklam oluşun,
Belkide sen Leyla bile degilsin

06.10.2006/İstanbul


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yağmur Yağıyordu-1
Yağmur yağıyordu,
Başımızda Nisandan kalma bir damla,
Elimizde Mayısın vazgeçilmez hüznü,
Ceplerimizin ayazı sızmış paçalarımızdan,
Ayaklarımızın altında kaldırımlar,
Ne çok adım kalmıştı yağmura inat,
Silinmemişti yürüyen,
Koşan,
Duran adımların izi!
Bir hüzün oturmuştu karşı caddeye,
Yağmur yağıyordu...

Birden bire çıka geldi,gidişlerimiz...
Sırt üstü uzanan bir sevdanın yontulmuş acısı yatmış,
Kanatılmıştı kan kırmızı...
Serçelerdi karda kalan ne çare,
Kanatları(mız) pır pır.
Bir yüzüme çarpardı,bir gökyüzüne,
Bir el uzatımı kadar yakındı, ne sıcak bir dokunuş!
Hayat sunardı etini,kadın olurdu birden bire,
Gece kadınlığıyla kalırdı çırılçıplak!
Yağmur yağıyordu...

İpe çekiyordu kendini bir serseri,
Kepenkleri kapanmış gibi bütün sevinçler,
Bütün sevinçlerin olmayan gülüşleri;
Her gün aynı sokakta,her gün başka bir havada!
Yağmur yağıyordu!

Bir ayaz duvarları dövüyordu yumruklarıyla,
Tırnak tırnak kalıyordu izi çığlığının,
Kent zincirlenmiş kükrüyor mu
Bir ses var kulaklarımda?
Karanfiller geçiyor üzerimden,
Islanmıyorum...

Her gece geçtigim sokakların çıkmazından bakıyorum,
Yağmur yağıyordu,ihanete bilinmiş dişleriyle...
Gögsüm demirci körügü,
Terkedilmiş ateşler gibi külüme sarılıyorum,
Yağmur yağıyordu
Ben sönmüyordum!

Karşı kaldırımda yalnızlığına yanıyordu bir uğultu,
Yanında ürkütülmüş yabancı el gibi duruyordu elsizlik!
Kim durdurabilirki yitip giden zamanı?
Alnında beliren çizgilerde kimler koşabilirki nefes almadan?
Yağmur yağıyordu!
İmansız,Allahsız yağıyordu...
Yanağı ağlamayı bilmeyen gök delirmiş gibi,
Lanet eder,küfredercesine tükürüyordu!
Kızıl bir çamurmuş gibi yapışarak duvarlara sıva yerine!

Yağmur yağıyordu,balçık kıyamet...

Ben çamur,

Sen çamur,

Ka h r o l a n b u k e n t ça m u r l a r i ç i n d e!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yağmur Yağıyordu-2
Yağmur yağıyordu toprak damlı evlerimizin bozkırına,
Gürül gürül yaşamaktır adı bunun,
Böyle umarsızda olsa,
Kirli yüzümüz çarpıyorken aynasına asfaltın,
Rüzgâr vursa,
Sel götürse
Yağsada durmaksızın,
Bir ceset bırakılsada,
Manşetten çıkmasada haberi...
Yaşamaktır yağmur tadında ıslak!

Yağmur yağıyordu...
Dili yasaklanmış bir dilsiz gibi,
Yaprakları küskün bir dal gibi ayrı kalmış ağacından,
Sade resimlerde çizilmiş degildi,saçları sevdanın,
Bu yüzden ıslak degildi zaman avuçlarımızda,
Paslı bir hançer oluyorsa akrep,
Yelkovandan sıyrılıp
Her atımda bir saplıyorsa kendini,
Pası kuruyorsa,
Kan degil tenimizin gözeneklerinden fışkıran!
Yağmurdu...

Yoksul bir çukur bakıyor,
Gözleri oyulmuş,
Ölse bu yağmurda,
Altında ıslanacak kimsesi yok!
Bir kendi derisini giyecek,birde...
Her neyse!
Uykularının arasına sıkışmış duruyor,
Kınında saklı kalmışlığı var,
Daha sınanmamışlığı,
İlk bakışta utangaçlığını vurmalı,
Uzaklarına hangi sözcüğümüz yetişirki?
Kıyamet bilip,bu ıraklığında susarak!

Yağmur yağıyordu...

Susuyorduk,

Gülerdin içimizden geldigince sen,
Karşı caddede kirpikleri ıslanan sen!

Yoksun!

Sol yanımda yağıyordu yağmur,
Sağ yanım beyhude adım adım,
Birilerine saati sormalı,
Akrep yelkovandan ne zaman ayrıldı?
Ve ne kadar uzak kaldı?
Kime baksam ıslak,
Kime sorsam dakikası bile yasak!
Yağmur yağıyordu!

Kızıl kıyamet kopuyordu dışarıda,
Üstü başı çıplakların aldırmadığı,
Ve dönüpte bakmadığı sokaklara!
Yoksul parke taşlarıydı kör gözle,
İçi yanan,
Acıyan,
Sol yanı olan,
Taş olan,taş,
Bir parke taşlarıydı,
Kaldırımlara yüzüstü uzanmış bakan!
Ölüm karanlığıyla kirpiklerini elleriyle kapatan,
Bir başkasının giydigi ayakkabılar gibi mecbur!
Kınsız bıçaklar gibi keskin,
Ve bir çocuk gülücüğüne dokunup eskiyen...
Ve bir çocuk gülüşü teninde...

Yağmur yağıyordu,balçık kıyamet...

Ben çamur,

Sen çamur,

Se r s e f i l k a l d ı r ı m ç a m u r l a r i ç i n d e!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yağmur Yağıyordu-3
Yağmur Yağıyordu
Radyoda bu vakit hüzzam bir şarkı,
Çırıl çıplaklığıyla yasını bile yalnız yaşayan
Hasreti hep o radyonun hüzzamında arayan,
İlk gençligin adımlarına dönüp dönüp bakan
Yaşının üstünde yaşlı bir kente,
Bütün bir mevsim ağlıyor gibi yağıyordu yağmur!
Tanımıyordu bu kenti üstelik
Ve üstelik hiç görmemişti bir kere bile
Ne gülmüştü,gülümseyişlerinde ünlem ünlem,
Ne ağlamıştı,yanaklarında soru işaretiyle!
Ne de sevişmişti,
Irmak teninde bütün büyük harflerle!
Yağmur yağıyordu!

Esmer tenli gecede gizlenen bir kadın kokusu,
Yaseminlerin utangaç öpüşleriydi aslında!
O kadın hiç olmamıştı doğrusu,
Beyaz mantosunun altında gizlediği gizi,
Korkunun sabrına dayanan adımlarının üzerindeki bedeni!
Yağmur yağıyordu...

Yürümemişti hiç bir zaman karşı kaldırımda,
Islanmamıştı hiç ama hiç,
Saçları dökülmemişti gözlerinin bebegine...
Bakmamıştı ışıklı tabelaların yanıp sönen rengine!
Bitmez sürgünlerinide alıp getirmemişti,
Parmağında olmayan bir yüzük vardı hala!
Kalmamıştı yüzündeki allık
Rimelleri süzülmüyordu gözlerinden,
Ağlamıyordu,ağlayamadığınca
Elinden tutmalı,
Dokunmalı yanağına,
Kuş olupta konmalı kollarına...
Yağmur yağıyordu..

Dokunuyordu(m) geceye!
Gençligimden kalma uzak bir bulut gibi!
Yeniden başlar hayat,
Yağmurun götürdüğü yerden,
Bir damladan daha hafif soluyordu
Ölüyordu cennet cehennem arası kapılara dayanıp...
Ölmeliydi yağmur yağıyordu çünkü!

Ölüm sınarken bedenleri çiçeklensede
Rüzgârdan daha serin bir yürek oturdu karşı kaldırıma,
Çöpçüler,
Bekçiler,
Köpekler,
Saat başı gelip geçer,
Saatin yarısını gelip döver,
Kimi vursan ölmez bu havada!
Bu yağmurda kim düşer yere
Ki
Biz düşürelim...
Yağmur yağıyordu!

Kendi hayallerini taşıyan bir gencin,
Uçurum ıslığı vuruyor duvarlara!
Ölüyormuş gibi bakıyor kirpiklerinin arasından biri,
Tehdit edilmiş bir gülücüğün
Bir sabah vakti,
Kendi bilegini kesip koşması,
Ve koşarken suyun sıçraması gibi sıçrıyor uykusunda Suskunlugu!

Yağmur yağıyordu!
Ve belirli belirsiz Özgür bir düş Denizi geçiyordu
Uykularımızın üzerinden!
Paramparça düşüyordu sonra Deniz sonrasızlığına
Kimselersizliğin yankısına tutuşmuş,üşüyordu üstelik,
Acıydı aklında hüküm giyen gencin,
Fikrende kahverengi bir göz-dü-ler her bakan!
Yüreginde doyulmamış sevgili gibi söz-dü-ler duran!
Nasıl unutulabilirki ceplerinde taşıdığı ıslak ellerinin üşümüşlüğü?
Koca bir şehrin bir tek bu caddesi varmış gibi,
Sanki hiç bir sokak araları yokmuş
Ve sanki hiç bir köşe başın öpülmemiş dudakları sevgilinin...
Yağmur yağıyordu!
Ne felaket izlerdi yıldızlar kan ter içinde...

Yağmur yağıyordu,balçık kıyamet...

Ben çamur,

Sen çamur,

Ç ı l d ı r a n y ı l d ı z l a r ç a m u r i ç i n d e!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yağmur Yağıyordu-4
Yağmur yağıyordu
Mahmur gün doğumu sabahları düşünüyorum,
Uzun kar yağışlarını,tipiyi
Kar küreklerini alıyorum ellerimden,
Bahara koşmak geliyor içimden!
Çoraplardan eldiven yaptığımız günleri özlerken deli deli!

Sanki birazdan duracak gibi kalbim,
Gözlerimin bağlanacak sanki,
Daha çizemeden resmini mutluluğun,
Tırnaklarımın uzunluğu ölçülecek
Bir lambanın yanıp yanmadığı bende öğrenilecek!
Yağmur yağıyordu!

Daha bir beynimde kanıyor,
Yasak sevmenin kanlı elektriğine bağlı yüregimin bir yarısı,
Bir yarısı yağmurun Özgür bir damlasına
Yok,olmayacak bunun ortası!

Yüzünde yüzümün yaralı yansıması,duvarların inadına!
Ekmek kokusu getir bana,
Bir ıtır,bir gül-üşünü
Bir toprak parçası,hangi coğrafyanın olursa olsun!
Ayak basınca topuklarımdan beynime giden
Islak bir çimen kokusu getir bana!
Sabretmenin,
Direnmenin kokusunu...

Bir kitap
İçindeki tüm savaşlarda kılıçlarını kuşandığı kahramanlarını!
Yolculuklarda,cama dayatılan alınlardaki izleri getir!
Ve buğusunu camların,
Üzerine ne yazılırsa yazılsın!

Unutmamayı getir bana,
Sevgilim yüzünün gül suretini
Karşı kaldırımda olamadığımca ben
Gül suretin nerde?
Yağmur yağıyordu!

Dağ-lanıyor gözlerimin ülkesi,
Kuşların konmadığı bir yeri mi var ağaçları dallarının?
Yaprakların ıslanmadığı bir kuytuluk mu yoksa?
Kanatlarının taşıdığı rüzgâr mı?
Yoksa büyük bir günah mı?
Yağmur yağıyordu..

Günahsız ve korkusuz,
Karnıma basıpta geçen bu çocuk,
Nede yakışmış çıplak ayaklı hayata.
Yüzünden öpecek bir parçası alsam göğseme soksam
Göğsümde soluklandırsam...
Bir paçasından tutsam,
Sürsem yüzüme,gıdığından öpsem
Öpemediğimce seni!
Yağmur yağıyordu!
Dudaklarımın arasında kanayan bir müebbetle

Yağmur yağıyordu,balçık kıyamet...

Ben çamur,

Sen çamur,

K a n a y a n d u d a k l a r ı m ı z ç a m u r i ç i n d e!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yağmur Yağıyordu-5
Gözlerimin arasında varsa aralık esintisi,
Çırpınıp duran demirlerin paslı gözleri,
Suratsızlığını büyüten duvarlar aşılacaksa bir gün;
Yağmurda olmalı kollarımda!
Tepeden tırnağa ıslanmalı,
Sevgiye,
Aşka,
Umuda,
Barışa,
Ateşler içinde yaşamaya...
Yağmur yağıyordu

Öfkesini kusuyordu bir boşluk avuçlarımın arasında,
Düşüyordu beynimin en ortalık yerine,
Saçlarını savuruşun.
Boynun,
Omuzlarının yuvarlak kıvrımı,
Donuşu parmaklarının.
Düşüyordu düşlerimde,
Bütün nehirlerin kıvrımı belin!

Düşüyordum,
Gözlerin bitmeyecek uçurum,
Bu şafak söküğü geceyi alıp kollarıma...
Bitmeyecek bir yüzü daha var sevgilim Ömrü(m) n.
Unutma...
Yağmur yağıyordu...

Karşı kaldırım susuyor ansızın!
Zincirlenen gün-ler-di-r,
Kelepçeli yasak bir sev-iş-me-di-r gece!

Ne zaman gece olsa,
Ve ne zaman düşünsem,
Hayata dair olanı utanmadan ve sevgiyle,
Sen gelirsin aklıma.
Dünyanın öbür ucundaki
Bir ateş böceğinin sesine takılırım,
Bir aslanın pençesinde görebilmek afrikayı derim içimden, çığlık çığlığa!
Öldürüm silahlar susmuş bir dünyayı çizerim;
Karşı kaldırımlara baktıkça,
Bir çiçegin çayla yeşermesini izledikçe ben.
Yağmur yağıyordu...
Betonların inadına,en güzel türkülerle...

Yağmur yağıyordu,balçık kıyamet...

Ben çamur,

Sen çamur,

S u s k u n b e t o n l a r ç a m u r i ç i n d e!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yasak Kartpostallar Ve Birde Resmin
Yasaklanmış kartpostallar ve birde resmin!
Yokluğun birden bire maltada dövüyor duvarları!
Hücreler,kaçak çay tadında elleri dalgın,
Zındanlar,gözleri dargın adımlarken avluyu!
Biri türkü savurur boşluğuna havalandırmanın,
Elleri mızrap tadında,elleri üşümüş aslında!

Ak güvercinler konuyor teline dikenlerin,
Bu mevsimde öyle diri ve genç
Bırakıyor kanatlarını,kulelerin inadına.
Susuyor kulenin beton gülüşü birden bire!
Susuyor nöbetçi uykusunda apansız!
Yasaklı gülüşmek,
Sevişmek parmak hesabı yasaklı!
Donup kalıyor kasaturası,
Tüfegi,matarası,
Teskeresi donup kalıyor!

Ben koşarken hayatı içerde bağıra çağıra,
O donuk adımlarından korkuyor!

Korkuyu şuraya bırakıp,
Göz kırparak günün hoşçakalına,
Düşüyorum yine mapustan kaldırımlara,uykuya daldığında gece
Mapus yaşında degil kaldırımların ayaz gülüşü,yürüyorum
Kaçınılmaz sonların başlangıcını sınıyor zaman,büyüyorum
Olmayan tenlere dokunuyorum
Yüzüne basarak yasakların!
Geçmişimdeki tüm yaşımı toplayıp avuçlarımla,
Savuruyorum koşarken kentimin haritasında!

Kederlerimi gözlerimle yoğurup,
Güneşe tutuyorum ay çıkınca geceye!
Yıldızların arasından bana bakıyordu kokun!
Omuzlarının kıvrımı,
Gögsünün çatalına inen serin bir rüzgâr,
İsmin çarpıyor yüregime,gözlerin gibi!
Parmakları daha bir tetikleniyor nöbetçinin,
Kule titriyor,dört bacağının altında yer çatırdıyor!

Yasak kartpostallar çiziyorum,resmini izleyip,
Hiç bir zarfın arasına sığmayan gülüşünle yasaklı kalıyorum!
Uçurduğum düşleri kıvırıp baş ucuma bırakan sen,
Bütün iklimlerin en serin zamanını alıp geliyorsun ranzama!
Yağmur vuruyor pencere
Başucumda........ sırılsıklam...!
Sürgüne atılmış bir damlasını alıyorum,yastığımın üzerinden.
Bir kaç damla ateş sürüyorum yüzüne,
Dudaklarına bir karanfil,
Ellerine tutuşturuyorum evreni......!
Güneşi bırakıyorum gözlerine,
Üşüyor Nöbetçi,Kulenin gövdesi donuyor!

Nöbeti devrederken kulede tüfekler,
Ayaz sırıtmalardan kalan
Postalların nalçalı yanaklarına itaat!
Kesip atıyoru,alnından vuruyorum itaat etmeyi
Ve alıp belalı başımı,
Düşüyorum yine ranzamdan kentimin sokaklarına,
Yüregimin heybesine bağıra çağıra koyduğum resmin
Ellerimde yasak kartpostallarla...!
Özgür resimler adına,
Umutlu özlemler adına,
Bitecek olan esaretler adına,
Yaşayacağımız günlere büyük bir inançla

Koşuyorum deniz'e özgür bir ülkeye,

Koşuyorum özgür bir deniz'i düşleye düşleye!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yaşamak Bu Degil
Terlemiş alnımın orta yerinde hüzün,
Seninde aklının almadığı zamanlar soluyor!
Üstünde martıların bilinmez çığlığını vuruyor vuslat,
Böyle geçip giderken neden gülmez bu hayat?

Yangınlar yana dursun kendi içinde,
Kundaklanan kaç yüregi kaç kişi bilir?
Sen duydun mu bir ''su'' döken,
Gördün mü hiç yağmuru getiren?


Bu kadar uzaktan görünmüyor yalnızlık,
Yaklaş daha bir yaklaş,
Dokunmalı hissetmelisin!
Sende geçeceksin bu yoldan,
Yoldan çıkmadan...
Sende göreceksin acının kaç bucak olduğunu!
Ayrılığın hangi renkte baktığını göreceksin kör olacaksın!


Uzak diyarların sevgi kırılganı düşlerim,
Yatağını arayan bir ırmak mısın denize hasret!
Göremedigim olmuşsun,dokunamadığım birde,
Yılgın,bitkin omuzlarımda yılların bütün iz düşümleri!
Kendimi ihbar ediyorum sana!
Buradayım en zula yerlerimi tek tek itiraf ediyorum!
Resmin cüzdanımda,
Aşkın Yüregimde,
Beynimde gözlerin,
Gözlerim nerde?


Sen şimdi bende hiç bir zaman,hiç bir kimseye anlatamadığım rüyamsın!
Gece yarıları kan ter içinde sıçrayak uyanmama sebep!
Eskicilerin bile almadığı,
Eskidende eski bir eşya gibi kalakaldık,
Çatı katlarında toz içinde soluk almaya başladık ne tuhaf!
Susuyorum yağmalanmış bir ülke gibi çaresizligin duvarına yaslanıp ağlayaraki!
Yaşamak bir sevinci böyle alıp gitmek degil!
Daracık ceplerimizde ellerimizin terlemesi sence nedendir?
Dudaklarımızda hep mavi ıslık yaşasada öpüşmelerimiz yerine!
Her şeyin inadına haykırıyorum,
Büyük harflerle ve hece hece...

YA-ŞA-MAK BU DE-ĞİL...!


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:18 PM
Yemin
Adını yazdım kokunu aklımdan çıkarmadan dağlara,
Yemindi bu, solarken bile yüzüm, bahar kalacaktı saçların
Bir ellerim okşayacaktı, tel tel çoğalacaktı mevsimler,
Sen gidicek olsan bile küllerimi avuçlayıp ben ardından bakacaktım...

Erkene alacaktı belki ömrümü bulutsuzluk gidişinle
Sesimi bir cigara kadar çaresiz basacaktım sağ elimin ayasına
Yemindi bu, hayat çizgimde bir sen koşacaktın, rüzgârlara alnımı tutarken
Bir Deniz olacaktı ve Okyanusla çoğalacaktı damla damla...

Külümden yaratıldığım güne koşacaktım, zamansız
Bir gelincik açacaktım kalbinde allığını vurup yanağıma,
Yemindi bu, bir ağıt kadar ağır taşımısı imkansız
Çıkarsız bir gülümsemeyle seni yaşatacaktım dudağımda.

Islanmamış,
Kurumuş,
Çatlamış olsada...

11.02.2008/ İzmit


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:19 PM
Yıllanmış Acı
Yüreğime yıllanmış acılar koydum,
Her biri başka bir şarap tadında!
Biri elini uzattı,
Niyet tutmak mı elimi,
Yoksa takılmak mıydı şaraba?

28.12.2006/Diyarbakır

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:19 PM
Yorgun Bir Kaçağım Artık Yeryüzüne Yasaklanmış
Elime alıp yalnızlığı yürürken
Takvimsiz günlerin yapraklarını izliyorum dökülürken yere ağacından...
Çaresizliktir aslında yaprakların sararmış yüzünün adı,
Sevinç degil artık çocuklar gibi karlarda yuvarlanmak...
Kim görebilecek bundan böyle muştusunu güzel günlerin bağıra çağıra,
Duyabilecek olan kim?

_Yoruldum çaresiz yaprakların sararmış yüzü olmaktan,
Yoruldum yapraklarını yitiren ağaçlar gibi yıkılmaktan,
Yoruldum temmuzunda bile alev alev donmaktan,
Yoruldum muştusunu güzel günlerin hayalime almaktan


Yorgunluğumu allayıp pullayıp koyuyorum yastığımın altına,
Salına salına iniyor yıldızlar gece merdiveninden,
Işığını vuruyor damımızın üstüne ay bulutun ardından çıkıp
Firari gölgeler beliriyor odamın köhnemişliginde..
Pasaklı bir göz dolaşıyor;
Hiç tereddüt etmeden hasretini çekiyorum içime, cigaram bitmiş olsada

_Yoruldum ömrüm gibi kibriti yakmaktan,
Yoruldum cigaramdan önce cayır cayır yanmaktan
Yoruldum içime çekmekten bu koca boşluğu!
Yoruldum gözlerimi bir gözden saklamaktan!


En mavi kuytulakları çiçekleyip oturdum,
Düşlerimin sıralamasına neyi koysam,
Bu yorgunlukta ben neye kime sarılsam?
Eski bir sevdayı unutmak için, yenisine koşmak
Bir sevdadan bir başka sevdaya yol almak zamanı mı?
Kaç durak olur yeni bir aşka varmak için?
Sevilirken ayrılmak mıdır adı bu kentin?
Hangimiz daha çok cigara bastık gecenin ayasına avuçlarımız bilip?
Bütün göçlerin en başında ağlayan adımlar hangimizin?
Kim söyledigi yalanın başrol oyuncu?
Yüregimizin odasını aydınlatan
Bu aşk mumunu hangimizin nefesi söndürdü bir üflemekle?
İnce parmaklarının dolaştığı coşkulu yüzümün şekli
Çizgilerini ne çoklaştırdı
Saçlarımın aklığına sebep yağan karlar degil kışa çok var!

_Yoruldum parkasız eldivensiz atkısız, kar'ı beklemekten,
Yoruldum sokaklarda dolaşıp ayağımın kaymasını izlemekten,
Yoruldum narin parmaklarının yüzümde dolaşmasını düşlemekten...


Yalnızlık ustura tadında keskin bileniyor sırtıma,
Sırtımda açılan yaraya tuz basıyor gözyaşları.
Bütün kentin yorgun gözleri doluyor aniden,
Hiç bir duvara yazılamayacak kadar büyüktü hüzün,
Hiç elin taşımayacağı kadar ağırdı bu vebal.
En korkunç lanetlerin içinden geçiyorum artık ağır adımlarımla,
Yaralarım hiç biri göstermeyecek kendini,
Bağlamayacak kabuklarını ve kaşınmayacak hiç bir zaman,
Bir damla gülümseme dökülmüş mektuplara uzanmayacak ellerim,
Ellerim ortalık yerde bir zarfa aranacak...

_Yoruldum kalemimin gözlerine bir yalnızlık gibi bakmaktan,
Yoruldum boş sayfaların çığlığını her gece odamda duymaktan,
Yoruldum zarfsız mektupları titrek adımlarla boşluğa yazmaktan...


Ne çare ki
Bırakıyorum artık kendimi Denizin girdabına,
Okyanusun en derin yerinde bir suskunluk,
Bir insan boyu kadar büyüyor dalgalar
Yüzmeyi bilmeyen,
Sevişmelerde terlemesini öğrenememiş acemi bedenim;
Cigerlerimde nikotin haylazlığı!
Bitmeyen bir yokluk saçlarımın her bir telinde,ıpıslak.

_Yoruldum acemiligimle yüzme öğrenmek için çırpınmaktan,
Yoruldum suskunluğun resmini yüregime çerçevesiz asmaktan,
Yoruldum cigarasızlığımda bile nikotine sevdalanmaktan...


Madem alnımın en uzun çizgisine kazılmışsa bu yalnızlık,
Gelsin otursun...
Yanağımdaki en ücra yerine yakıştırmışsa kendini,
Yakıştığı yerde çakılı kalsın,
Günün ilk ışıklarıyla doğsun doğamadığınca büyük bir sancıyla...
Kumdan bir düştü belki, tuğladan bir rüya örülmüştü başımıza,
Bu sancıyan yerinde Okyanus'a mı gebe doğacak güneş?
Yıldız olan kendini pervasızca sensizligin evrenine mi atacak?
Sonrası güne, geceye, güneşe ve yıldıza bakıp,
Ay dingin öfkeyle Deniz'de mi ihtihara kalkacak?

_Yoruldum Kumdan düşler yapmak için çocuk olmaktan,
Yoruldum alnımda en uzun çizgide yalnızlığı taşımaktan,
Yoruldum, Okyanus'a, Deniz'e ve intihara koşmaktan


Anlıyorumki yılların ardına gizlenen, beni böyle denize gömen aşkmış

Ve bilsin evren;

YORGUN BİR KAÇAĞIM ARTIK YERYÜZÜNE YASAKLANMIŞ


Deniz Ekrem

GooD aNd EvıL
03-19-2009, 10:19 PM
Yüzün Suyu Hürmetine
(Her yalnızlık bir şiir kadar ağırdır,
Her ayrılık bir şiirdir satır satır...)

Hangi resim şiire benzeyen bir yalnızlık yaşar?
Ve kim ayrılığın usturasında kesmez bileğini?
Ben en çok ustura keskini bakışını sevdim,
Çukurunda gülümsememi gömdüğün kahverengi gözlerini
Ki gözlerin bir varmış bir yokmuş gibi!
Kalbimde sobelenmiş kirpiklerini sevdim,
Başını öne eğip utangaçlığını vuramadığın alnındaki aydınlığı.

Saçlarını sevdim,
Hani o rüzğârın bile dokunduğu anı kıskandığım,
Bir teline bile dokunmaya kıyamadığım saçlarını.
İnkâr gelmedigim adının papatya falındaki beyaz gelinliği
Ki uykularımın arasındaki beyaz kar degildi!
Ben beyazını sevdim teninin,
Kızıl kıyametler koparıp yangınlarıma sebep olan...


Gülüşünü sevdim,
Sokak aralarından taşıp avuçlarıma dolan,
Gül kokan bahçelerin öykündüğü
Yanaklarının bütün pembesini giyinen
Dudaklarının kenarında açan kıpkızıl hayatı
Ki hayat sensizlikte anlamını yitirendi,
Ben pembeni sevdim yanağının
Kıpkızıl dudaklarını,
Çoraklığımda kurumuşluğumu ıslatan...


Ellerini sevdim,
Uzatınca çekincesiz yaklaşan temmuzunu
Hani küllerimi savuran
Hani sabah mahmurluğunda yüzüne ıslak bir günaydın bırakan ellerini,
Ki avuçlarındaki ömrümün çizgisiydi.
Ben ömrümü sevdim,
Üzerinde yalınayak koştuğum aşkı bana yaşatan...


Ben senli bir dünyayı sevdim,
Yüzüne bakınca unuttuğum.
Paslı acıları, façası bozuk belaları,
Issız kaldırımları, mide sancılarını
Evreni sevdim o akıl almaz karanlık boşluğu
Aydınlık yüzüne bakınca deli deli.
Yüzün suyu hürmetine dokundum o koca boşluğa
Ki dokunan senindi
Ben yüzünü, ben hürmetini sevdim,
Uçurumdan düşer gibi paramparça! ...

B e n s e n i s e v d i m,
S e n b e n i b a ğ ı ş l a! ...


21.02.2008/Diyarbakır


Deniz Ekrem