Tam Sürümü Görüntüle : Hünkâr Dağlı
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Ağır Ol Molla Desinler
Bak evladım! ''besmele''yle, ilk adımı attın şu an
Zihnin açık olsun daim, yardım etsin yüce ''Rahman''
Edeb ile erkan ile, devam eyle ömür boyu
Ağır ol molla desinler, demesinler (ne afacan!)
Öğretmene saygılı ol, onu benden ileri bil
''Bir harf öğretenin kırk yıl, kölesi''dir Ebu'l-Hasan
Her gün yeni bir şevk ile git okula; orda ise
Yalnız orada bulursun, bütün dertlerine derman
Öğrenmenin ne zamanı, ne de sonu yoktur evlat!
''Beşikten mezara kadar'' ilim öğrenmeli insan
Yılmamalı, bıkmamalı; yükün ağır olsa bile
Dirgene dayanmayana dar gelir koskoca harman
Her bilgiyi öğren amma; kullanma her bildiğini
Zararlı, faydasız ilim; ilgisiz bilgiden aman!
''İlim okumak ma'nisi, ibret almadadır ancak''
Nakış nakış, oya gibi işlenmeli beyin, vicdan
''Kalem kılıçtan keskindir'', kitaplar delinmeyen zırh
Bilim, ufuk çizgisidir; vardıkça kaçan küheylan
Okuldur bu küheylanın yetiştiği büyük hara
Öğretmenin elindedir kamçı, dizgin, eyer, palan
..........(üstüne söz söylemenin sonu yok bu mübareğin
..........asırlardır uğraşılır, konuşulur zaman zaman)
Bak evladım! ''besmele''yle ilk adımı attın şu an
Hayırlı olsun başlangıç, hayır olsun bütün zaman
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Arz-ı Hâl
Bir özür beyanı değilse de bu
Sen yine de affet!
Simsiyah gecenin orta yerinde
Parlak bir yıldız olup,
Sipsivri geliyorsan üstüme!
Ve açılıyorsa gözlerim,
Kapanmayasıya..
Dur orda, insaf et!
Bunca hıncına rağmen
Yine de affet!
”Biz bir taneyiz” zirvelerinde
Kayıp gitmişsem ellerinden;
Buz kalıbı gibi!
Sensizliğin ateşiyle yaklaşma
Mecbura şartlanmış,
Özür beyanı ile eritme de
Sevgi sıcağınla yok et
Gör güzelliğini,
Affet!
Hasretinden
Her gün ayakta karşılıyorsam
Güneşin doğuşunu
Ancak senli zamanların yadı
Ayak uydurabiliyorsa
Sabahların aydınlığına
Yüzüme çarptığım buz gibi sular
Hemen de kuruyorsa
Ve acıkmışlığım sadece sensen
Özür beyanı olmasın
Kahvaltı fidyem
Güçlü sensin, idrak et
Sen yine de aç koma
Affet!
İş, güç, talim..
En meşgul vakitlerimde
Geçmişten ve duygulardan
En uzak olduğum zamanlar
Bir cümle, bir kelime, bir mimikle
Geliyorsan yanıma kadar
Ve ben taş taşısam bile
Tebessüm edebiliyorsam
Al birazını sırtımdan,
Yükümü hafiflet
Gençsin;
Durdur zamanı özür olmadan
Sen yine affet!
Denemekle varılmıyor her yere
Yaklaşsam bile
Dışlayamamışsam seni benliğimden
Olanlara rağmen
Zulmüm geri tepti herhalde
Ve sen hala dipdiri
İçimdeysen..
Gayrı hüküm sana geçti muhakkak
Sür saltanatını, devam et
İster vur yerlere burnum üstüne,
İstersen öldürmeye kıyam et
Özür beyanıyla sevgi alınmaz
Bil ki sen sensin
Ya seversin, ya seversin!
Ya da yırt kalbini inkar et
Sevmesen bile
Affet!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Arzu Edersen
Gönül sarayının kapısındayım
Arala be afet, arzu edersen!
Ya temelli hapset yahut kalbini
Kirala be afet, arzu edersen!
Bulaşmaya görsün sevda adama
Odur en bahtiyar, ona acıma
Terk edip gitsen de ölmem ben ama
Yarala be afet, arzu edersen!
Mantığa muhalif olsa da bazan
Aslanı devirir zarif bir ceylan
Tut ki ben bir avım, ya da bir kurban
Parala be afet, arzu edersen!
Nedir bu temayül ve neden, hayret!
Daha başlangıçta yakıyor hasret
Önce gül, sonra naz ve sonra sabret
Sırala be afet, arzu edersen!
Işık ol gönlüme, zulmeti dağıt
Dinsin, yüreğimden boşalan ağıt
Sen bir karakalem, ben beyaz kâğıt
Karala be afet, arzu edersen!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Ayrılık Hasreti
Ayrılık hasreti vurdu bağrıma
Neden ayrı düştük, bilemiyorum!
Sen yoksun sevdiğim, gönlüm virane
Üzüntüm çoğalır, gülemiyorum! .
Gönlüm ateş sanki, kor gibi yanan
Hasret mızrak mızrak, vermiyor aman
Derdimle baş başa kaldığım zaman
Akar gözüm yaşı, silemiyorum..
Gittiğin gün dünya zındana döndü
Ümidin, hayalin ziyası söndü
İdrak paramparça, duygu bölündü
Bir türlü kendime gelemiyorum! .
Hıçkırır yüreğim firkât yasında
Gönlüm kürek çeker, gam deryasında
Muhabbet düşünde, aşk rüyasında
Arıyorum seni, bulamıyorum..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Başlasa Gündüz
Gece;
Her taraf ufuksuz,
Her taraf durgun
Gölgesiz karaltılarla dolu ortalık
Ölüm ağırlığınca çökmüş karanlık
Etrafta sükûn,
Sessiz kalabalık!
Odam;
Her şey darmadağın!
Konuşurlar kelimesiz, hecesiz
Dört duvardan özge dört canavardır
Üstüme gelmeye ahdleri vardır
An geçmez işkencesiz!
Mübarek, sanki mezardır
Ben;
Gözlerim faltaşı,
El ayak düşmüş
Tek bir seğrime yok, kaskatı bir yüz
Uykuyla kavgalı, huzurdan öksüz
Başına binlerce soru üşüşmüş!
Gayrı ufuklardan başlasa gündüz
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Ben mi?
Ne sevdaya gücüm var, ne aşkdan bigâneyim
Şeş cihet arasına sıkışmış, biçareyim
Gayretim yok vuslata, firkat imiş nasibim
Yerim yok bu ellerde.. bir garib avareyim!
Mamur konaklar ister; sevgili, barınmaya
Özenmedim cihana.. Issızım, viraneyim
Hoş vakit murad etse çeker yudumlar beni
Sevgilinin elinde dolu bir piyaleyim
Geçici heveslerin yorgunuyum, erenler!
Kısa saadetlerden baygınım, mestâneyim
Vız gelir cevr-i canan, üşenmem gafletinden
Dönerim biteviye; çarhında seyyareyim
Kavuşmak olmasa da sevgiliye ölmeden
Korkmam ben bu ateşten.. Ümitsiz pervaneyim
Bu sevda sıracası sarmış cümle bedenim
Timsalim derd-i aşka, hicrane nişaneyim
Aldırmam gülüp geçsin; ağyar, istihza ile!
Ben bu sevda uğruna abdalım, divaneyim
Ne Mecnunum sahrada, ne dağ başında Ferhad
Konuşur yâr u ağyar.. Dillerde efsaneyim!
Dehre ferman olsun ki boş değil bu alaka!
Benzeri yok aşkımın.. Ben; benim, yegâneyim
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Ben Sallamam
Ben salmam dilimi öyle başıboş!
Her döndüğünü söylemesin alabildiğince
Ya sana zarar verirse..
Ben sallamam dilimi öyle!
Sen rahat ol, olabildiğince
Hatta emin.
Kayıtsız kalma hakkını kullan,
Görmezden gel istersen
Ya da reddet; itekle gitsin!
Hatta çamur atmanın keyfini sür
Karalamanın küçüklüğünü,
İhanetin düşüklüğünü yaşa
Ben tutarım dilimi,
Çevirmem senden yana
Sen, gerçekten özgürsün..
Ben salmam elimi öyle hoyrat!
Her uzandığına değmesin
Ya sana çarparsa, ayarsız..
Ben sallamam elimi öyle!
Sen irkilme, sakin ol
Hatta emin.
Dik durma hakkını kullan,
İtiraz etmenin keyfini sür
Hatta biraz dayılan!
İstersen zırh kaplat üstünü, başını
Temasın zevkini unut,
Seni benden mahrum tut
Ben tutarım elimi,
Uzatmam senden yana
Sen gerçekten serbestsin..
Ben salmam yüreğimi öyle her yere!
Her vardığına girip kalmasın
Ya seni bunaltırsa, darda koyarsa..
Ben sallamam yüreğimi öyle!
Sen sıkma canını, serin ol
Hatta emin.
Aldırmama hakkını kullan,
Sere serpe kayıtsız ol istersen
Hatta tamamen duygusuz kal
Kendine mekanik bir sağlamlık edin!
Taş kalpli ol en azından,
Ya da usandır da nazından,
"Ben kazandım" diye sevin
Ben tutarım yüreğimi,
Bırakmam senden yana
Sen, zaten bendesin..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Bestekâr
Bir ilahi hikmet tecellisidir
Şu ihtiyar dünya döner, aheste!
Sanki bu nizamı ters çevirecek
Nafile bir gayret, telaş; herkeste!
Endişe içinde, suratlar asık
Kiminde dert mide, kiminde kasık
Kimisi kart yobaz, kimi de fâsık
Toparlanamadık aynı adreste
Sen bu kargaşada duru su gibi
Berrak bir ışıltı, görünür dibi
Hüner ve sevgiden alıp nasibi
Sanki bir bülbülsün; altın kafeste
Terbiye, tefekkür, hakiki sohbet
Tanrı vergisidir insana, elbet!
Ruhunda güzellik var demet demet
Elinde çiçekler, gül.. deste deste
En güzel musiki, manalı sesin
Beğendiği sensin, hemen herkesin
Keşke şu Dağlı'ya bir görünesin
Sonsuza dek sürsün bu mahur beste
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:42 PM
Bir Uğraşının Hikayesi
I.
Hayır, aşk mücadele değil!
Yeter artık boşu boşuna uğraşma
O, ilk göz göze geldiğimizde başladı telaşe
Seferberlik zamanı tedirginliğini
Yükleyip bakışlarına, en keskin
Ve en ihtiyat zabiti süngüsünde
Vurdun ya yüreğime
Büyüdü sevda çınarı o ışıklarla
Kökleri ulaştı en ücra hücrelere
Sökemezsin, yıkamazsın, kesemezsin
Görmezden gelme baltalarıyla savaşma
Yeter artık, uğraşma!
II.
Hayır, aşk mücadele değil!
O, ilk "bu kadar yeter" isyanında
Dut yaprakları arasında, ipekböceği gibi
Devam ediyordun
Işığa koşan pervane misali
Ve en anafor caziben
Döndürüp duruyordu etrafında
İlk vuslat vaktinde, hayretle
"Sen miydin o" diyordun
Teferruat benden başka her ne varsa
Acele etme, böyle sırnaşma
Yeter artık, uğraşma!
III.
Hayır, aşk mücadele değil!
O ilk ellerini tutuğumdaki cereyan
Marşına basılmış motor gibi ateşledi
Bir günebakan gibi döndüm yönümü
Gayrı sen güneşsin
Ve en alacalı zamanlar bile
Çeviremezsin yüzümü
Görünmese de kıyamete kadar baki güneş
Su yürüdü bir kerre en ücra dallara
Aşk batağı bu çıkamazsın, dolaşma
Yeter artık, uğraşma!
IV.
Hayır, aşk mücadele değil!
Boşuna mı eziyetti
Küçük parktaki kaçamak buluşmalar
Kırlangıç zikzağında giderdik
Aç kurt gözü keskinliğinde dolaşırdı bakışlar
İyice yanaşıp, yan yana oturduğumuzda
Kof muydu, sağlama yaslanma rahatlığı
Şubat ayazı mıydı beni tir tir titreten
Yüreğimin silkelemesidir mutlaka
Ve en saadetli heyecanlarla
Her yerinle ritim tutardın bu sallantıya
Darmadağın etseler de küçük parkı
Yükselse yerinde bir beton yığını
Kelebek kanadında titreyişler
Kaskatı durmaya çalışma
Yeter artık, uğraşma!
V.
Hayır, aşk mücadele değil!
Evet, çok riski vardı birlikteliğimizin
Tetikteydi ekmek dağıtan kapılar
Bir gören olsa, bir duyan olsa
Barınamazdık gökkubbenin altında
Sığınıp tanrının merhametine
Ve bir avuç kum atıp üstüne nöbetçilerin
Geçer giderdik mayınların arasından
Fıldır fıldır bakan gözlerden kurtulup,
Geçince "baraj" sınırını
Tavşanlar gibi çalılar arasına sokulurduk
Üniformalıların düdüklerinden
Tıpır tıpır etse de yüreğimiz
Koca koca sopaların gölgelerine rağmen
Denerdik her fırsatta, derleme-toplamayı
Çoban ateşi yakardım açığa, yağmur yağarken
Üstüne yapışmış elbisenin kıvrımlarında
Alevlerin ritmiyle dolaşırdı gözlerim
Mecusi tapınağı gibiydi dağ, bayır
Hiç sönmedi ateş
İsine, dumanına bulaşma
Yeter artık, uğraşma!
VI.
Hayır, aşk mücadele değil!
Onlarca mübareze peydah oldu bu meydanda
Nice serbülend pehlivanlar çıktı da,
Hiç kaale almadım ben
Yüreğim çeviriyordu bileğimi
En zülfikar sevdaya hasım mı olur
Deve yürüyüşüydü belki de yolculuğumuz
Ve en paha biçilmez hazine bu kervanın yükü
Nice harami saldırsa da sağdan, soldan
Ne darboğazlar, ne uzun çöller
Yol boyu tükenmez azığı, bitmez suyu
Varıp ulaşacak menzil-i maksuda
Devireceğim bütün silahşorları upuzun
Gördüğün serapların ardına aşma
Yeter artık, uğraşma!
VII.
Hayır, aşk mücadele değil!
O, ilk güneşimin tutulmasında
Zifiri zulmetlerde kaldım da, umarsız
Işık edindim kendime, dişlerimin gıcırtısından
Bir bakmalık yakındaydı, biliyordum
Yine de görmüyordum, göstermiyordun
Ömrünü tüketemez geyikler bu şehirde
Etle besleniyorlardı, kızıyordum
Sağmal inek çobanı mıydın sen
Döke-saça süt taşıyordun öte yakaya
Tepedeki taşa yaslanmış, taş gibi duruyordum
Çönelerin fitne-fücurundan
Toprağı sıkıyordum, otları eziyordum
Baştan mı belliydi bu ağılın dağılacağı
Boş yere taşları üst üste diziyordun
Az geri dur, bu kadar yanaşma
Yeter artık, uğraşma!
VIII.
Hayır, aşk mücadele değil!
Göçmen kuşların ardına takılıp,
Çekip gitmiştim güneye doğru
Belki de tutup götürdüler elsiz-ayaksız
Heyula gibi aramıza girdi sıradağlar
Bol kıvrımlı uzaklıkların ardında kaldı umut
Nefti bir kalabalığın arasında,
Durmadan kuzey türküleri çığırıyordum
Ve her gece yıldızları alıp karşıma,
Senden haber soruyordum
En hasret duygular yükleyip ışıklarına
Ve en titrek selamlar salıyordum
Sen, göç etmeyen serçeler gibi
Kar eşeliyordun
Döneceğimden o kadar emin değildin de
Niye baharı bekliyordun
Kuzey tutkunu bir serseriydim ben
Kar vardır orda hala, etraf bembeyazdır
Temizdir, bulanmamış düşlerim kadar
Ya da güneşin pırıltılarına uyup damlalar
Özlem ninnileri çalan sazdır
Halbuki hoyrat kaçamaklar sinsice
Tuz-buz edip kardan adamları
Kuzeyi baştan başa çamurla boyuyordun
Ve bilmeden ne yaptığını, inadına
Yer değiştiriyordun
Bilmediklerinle kucaklaşma
Yeter artık, uğraşma!
IX.
Hayır, aşk mücadele değil!
Bir daha tutulduydu güneş, hem de ay
Asfaltların katılığı eklendi, karanlığın karasına
Ebleh yüzlerde mesafelerin sakalları
Kara bir çadırdı; beyaz güvercinleri hapseden
Üstüme üstüme geldi koskoca şehir
Kaçıp büyük büyük binaların arkasına,
Küçücük bir kulübeye sığıştırdım heveslerimi
Daracık bir çile hane sayıp dünyayı,
Topladım çırpınan kanatlarımı
Olmayanı görmek zaten muhal ya
Lakin gözleri kapalıyken de görüyor insan
Yedi tepeli şehrin en yüksek tepesinden
Hep bu tarafa bakıyordun
Ne kadar tecrübe etsen
Burdan kopamıyordun
Hiç telaşe etmedin mi kale kapılarında
Aslına rücu etmek elzemdi, biliyordun
Benliğine sataşma
Yeter artık, uğraşma!
X.
Hayır, aşk mücadele değil!
O, ilk geri döndüğün zaman
Kaçıncı bahardı, o en güzel bahar
Bütün dalını, yaprağını yeniden açıyordun
Sıkıştırılmış muştular uçuştu etrafa
İhya etmeye yettiydi, kaporası bile
Süt kuzularının salınması,
Nehrin denize varması gibi doymanın tadındaydık
Ahmak ıslatan yağıyordu saadet
Ne kadar aydınlıktı İskele Sokağı'nın başı
Daracık odalarda haz ikram ediyordun
Ampulsüz aydınlıkları yaşıyorduk ******* boyu
En zevkli çıtırtılarla,
Huzur ısınıyorduk
Ve en zahmetli günlerin maişetini güdüyorduk
Yedi tepeli şehirde mi alıştıydın lükse
Cepkenimin boş cebindeki söküğü
Ve "bazlama" pişirirken terlediğin huzuru
Mekanik bir konfor acılığına bıraktın
Rahmet ve zahmet tedirginliği,
Kararsızlığın sürüncemesine takılıp gitti
Daha rahat meylinin kasisleri
Ahengi eskitti
Sertçe yağan kar kapatırken İskele Sokağı
Sen hala, "yaz bitmedi" diyordun
Mevsimlerin seyrine karışma
Yeter artık, uğraşma!
XI.
Hayır, aşk mücadele değil!
Ne de çok tutulur bu güneş,
Niye kararır ikide bir okyanusların yüzü
Silindiği yetmedi üstüne yazılan yazının
Bütün buzları eritti, yok etti ihanet
Tek damla bile su kalmadı zannettim o sıra
Diz boyu kan olmalıydı etraf,
Boğuluyordum
Bir katre yaş çıkmasa da gözlerimden
Cayır cayır bir yangınla
Ağlıyor, ağlıyordum
Kafamdaydı en dargın nedametler
Ve en kanlı parçalanmışlıkta yüreğim
"Ey Tanrım, değseydi bari"
Ve "Ey kahpe dünya!" diyordum
Hayat uçup gitmişti bedenimden
Kendi sınırlarımda uzatılmış bir cenazeyim
Zannediyordum
Bu kadar yanaştın da bu kanıya,
Tam mührü basarken kaçırdın altından
Artık istersen ömrün boyunca dene
Yeniden doldurdu sevda, denizleri damla damla
Bu yelkenli varacak o limana
Bir bardak suda fırtına koparmanın alemi ne
Gayrı durulma zamanı
Lök gibi bir asudeliğe mecbur
Ve hayat harmanının hasadına memuruz
Şimdi iş vakti, sıvışma
Yeter artık, uğraşma!
XII.
Hayır, aşk mücadele değil!
Hep istediğiniz gibi sürmez bu devran
En umulmadık vakitte gelir yağmur kuşları
Dağılır serseri kurşunlar sağa-sola,
Çürür çok katlı pastalar
İnip-çıkmaktan bitkin düşersin nihayet
Dolanma bu ormanın kralı emniyetinde
Sabır taşır karıncalar ufak ufak
"Fındık kırma"ya da muhtaç değil miyiz
Hep mi kaldırım taşlarını sayacağım
Bir de bakarsın, bir deli boran olur
Yırtılır en sağlam yamacın bağrı
Yanıp tutuşmaya başlarsın farkında olmadan
Tükenir biri kapanınca diğeri açılan kapılar
Banknotların üstüne oturur, ağlarsın
Sırf gitmiş olmak için ayrılacağım
Yakarım gemileri, boğazı geçdikten sonra
Boşluğun kütlesi çöreklenir kalır da önüne
"Neden" diye sorarsın
Sorumsuzluk neymiş anlarsın
Dolap beygiri gibi dolaşma
Yeter artık, uğraşma!
XIII.
Hayır, aşk mücadele değil!
Birlikte boyamalıyız geleceği, olduğu kadar
-Katılmak ve denk gelmektir aşk-
En uyumlu renklerde görünecek manzara
Ve en yakışık çiftte, bir var
Hiç görülmedi nağmenin bunca ahengi
Bize çalacak enstrümanlar, keyifle
-Suların biteviye denize koşmasıdır aşk-
Ne kadar zevk varsa, hepsini alacağız
Capcanlı gönül sükuneti dolduracak çevreyi
Başımın üstünde taşıyacağım gaileni,
Yüreğimdeki kadar
-Razı olmak ve katlanmaktır aşk-
Acıkmış bebelerin memeye höykürdüğünce
Koşup, yapışacağız teslimiyete
-Önceden tespit edilmiş yazgıdır aşk-
Alternatifi yok, böyle istemiş Tanrı!
Göstereceğiz aleme; sevda neymiş
-Bir olmak, birde durmaktır aşk-
Sen bana yegânesin nazlı yar
Gayrı dur, boş yere koşma
Yeter artık, uğraşma!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Biz Hep Burdayız
Ey gönül! beyhude gezip dolaşma
Cadde pislik dolu, sokak rezalet
Asrın işretine değme, bulaşma
Evvel hoş ise de, sonu nedamet
Gir ulu mabede, eriş huzura
Şehir yansa bile orası serin
Hepimiz muhtacız bir parça nura
Şu mübarek safta bana yer verin
Otur şadırvanın nurlu taşına
Temizle üstünden gaflet kirini
Eli-yüzü yıka, mesh et başına
Sıyır at nefsini; kır zincirini!
Dinle ezan sesi hiç eksik değil
Felaha çağırır günde beş defa
Kıyam et nefsine, rükuya eğil
Mutmain olup gör; ne haz, ne sefa..
Selam ile gönül, bitir işini
Bil ki ''bir duvarın tuğlaları''yız
Eğ, niyaz et.. sonra dikip başını
Yürü metanetle.. biz hep burdayız
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Bize Hep Gurbet
Zamanın birinde, durup dururken
Bir sefere çıktık; hazırlık yoktu
Ne geçmiş maziydi, ne ati erken
Senin zamanların soluk soluktu
Kim kimi kandırdı bu zor sefere
Bende az kabahat yok değil hani!
Nedir bu sahrada bu dağ, bu dere
Senin tavırların hepten yabani
Bir soru üstünde sen duruyordun
Benim sorduklarım zaten cevaptı
Herhalde hep vaha uyduruyordun
Ya da uçtuğumuz düştü, seraptı..
Böyle zalim midir bu insafsız yol
Ya hiç arkası yok, ufuktan uzak
Ya da dik yamaçlar, uçurumlar bol
Ve.. her ümidinin arkası tuzak
Eminim ki asla bitmeyecek bu
Bize hiç sıla yok, bize hep gurbet
Yan yanayken özlem berbat doğrusu
Her ikimizi de yakacak hasret!..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Bu Gidişin Sabahı
Sabahın o tatlı serinliğini
Hiç mi yaşamadın buluğdan beri
Uykuda geçirdin bu kadar fecri
Bilmedin uykunun derinliğini
Kuşluk vakitleri yıkandı yüzün
Ufkun alacası kandırdı seni
Camına tırmandı devedikeni
Çiçek açmasını bekledin güzün
Öğle sıcağında yola çıkılmaz
Şu kafatasımız buzdolabı mı?
Tecrübe ettiğin sur kalıbı mı?
Kaç kez tekrar ettin yine yıkılmaz
İkindi gölgesi olsa da ömür
Gün batar üstüne, durduramazsın
Hiç mi attığını tam vuramazsın
Gözünü diktiğin geceye yürür
Yarasalar ile dolu ortalık
Akşamın hüznünü atayım derken
Kanı görmedin mi senden emerken
-Bu gidişin sabahı yok, olamaz-
İliklerimize doldu karanlık
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Bu Şehir
Yabancıyım burda, böyle tanıyor
Hiç kol-kanat germez bu şehir bana
Bak gözlerim cayır cayır yanıyor
Bir damla su vermez bu şehir bana
Hep üstüme, hep üstüme yürüdü
Kan gelir, içimi duman bürüdü
Yere çala çala sırtım çürüdü
Hasır bile sermez bu şehir bana
Hedef oldu sinem nice pençeye
Satmadım sevdamı üç-beş akçeye
Yıllardır bakarım bağa, bahçeye
Tek dal çiçek dermez bu şehir bana
Üflese yıkılır, değse göçerim
Kalkarım, tırmanıp suru geçerim
Aslında ben ne istese seçerim
Hiç bir şey önermez bu şehir bana
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Çağrı
Hüzünle sarardı ümid goncası
Daha açamadan solsun mu dersin
Başucunda şifa, çaresiz hasta
Edeb ve mantıkla ölsün mü dersin
Akıl pazarına çekme gönlümü
Menfaat kaygısı kesmez önümü
Bir tebessüm için seçen ölümü
Gül yüzüne kurban olsun mu dersin
Lezzet aramadım günlük heveste
İçtenliğim mahcub durur, kafeste
Sen varsın aldığım her dem nefeste
Firakın sinemi delsin mi dersin
İstemem kuru bir gönül oyunu
Sen sensin be gülüm! Bilirim bunu
İstemem düşmanca biterse sonu
Keşke belasını bulsun mu dersin
Mecburunum kötü yorma herşeyi
Gönül sırça saray, kırma şişeyi
Muhabbet bezminde görsek neşeyi
Az da bizden taraf gelsin mi dersin
Esrar perdesini arala gayrı
Kendini bir dinle çevrenden ayrı
Dostluktur insanın insana hayrı
Gayrı yüzlerimiz gülsün mü dersin
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Çekerim Üstünden
Çekerim üstünden bakışlarımı
Mutlu ol prenses, bensiz de olsa
Aşka inanmadın.. Evet inanma!
Belki de doğru bu; kızma, utanma!
Ne çıkar bir gonca açmadan solsa
Kaldır gözlerini endişen yersiz
Çekerim üstünden bakışlarımı
Zaten pırıltı yok, gözlerim fersiz
Başım hafif eğik; belki üzgünüm
Benim yarınım yok, olmadı dünüm
Vebal mi? zahirde benimdir mutlak
Lakin isteyerek düşer mi yaprak
Çekerim üstünden bakışlarımı
Sevgim yüreğimde müebbet hapis
Çağın insanına hükmeder nefis
Genç, güzel, güçlüsün.. Gayen olacak
Hayatı, her şeyi gırgıra almak
Devam et yılmadan, engeller biter
Çekerim üstünden bakışlarımı
Sen iste, sen iste, sen iste yeter!
Gerek yok bilmeye ne oldu, neden
Belki de istedin bu aşkı, "rağmen"
Her şeyi, her şeyi iste.. Hakkın var
Yüreğim yansa da sonsuza kadar
Çekerim üstünden bakışlarımı!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Dağ Yerinde Durdukça
Sevda hengâmesinde berbad eyler yar beni
Vazgeçmeye yeltensem, yuhalar ağyar beni!
Yazar arzuhâlimi, bıçak sırtı bakışlar
Kınından sıyrılmışa eyleme duvar beni
Perçinledi aczimi soru işaretleri
Zar-ı figân-ı kaygı sarıp sarmalar beni
Gururum eşiğinde eski bir pöstekidir
Duvara tırmandırır senden bir nazar beni
Zafiyet teşhisinde uykusuzluk illeti
*******i korkular ayakta tutar beni
Toplayıp yıldızları gözlerinin içine
Çerağ-ı ümid-i aşk.. Korkarım yutar beni
Bu hesabın hâkimi mutlak sensen, meğerki
Adl-i Nuşirevanca, bu işten kurtar beni
Kumandam kilitlenmiş bu sevda hedefine
Saptıramaz rotamdan, bozamaz ayar beni
Elhak bir dağa çarptı; infilak kaçınılmaz!
Dağ yerinde durdukca.. İhtimal anar beni
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Daha Herşey Bitmedi!
Pembe bir gurubun letafeti
Hoş dokunuşlarla sıvazlar önce
Rehavete sarınır bütün beden
Uzanır dimağın sükûnetle
Haz duyarak gevşer el ve ayaklar
Süzülür gözlerin, meyletmez bakışa
Toplanır günebakanlar, kapanır dışa
Kendiliğinden gelir yasaklar
Daha bu saadet hazmedilmeden
Batmış olur güneş, değişir renkler
Suyu kesilir zevk çeşmesinin
Işıkla beraber yavaş, usulca
Geri çekilir saadet ve haz
Hafifçe sallanırsın biraz
Bronz bir grilik buz keser önünde
Ürperirsin, üşümeye ramak kalır
Gözlerin tutunacak bir yer aramaktadır
Hangisi nedir? Kestiremezsin
Sağa-sola seğirtirsin kısa kısa
Hep tereddüt, hep çekince
Bitiyor dürtüsü aklından geçince
Zınk diye çakılır kalırsın
Birdenbire çöker üstüne gece
İliklerine sokulmaktadır karanlık
Bigâne olmaya kalksan bir anlık
Acı dürter zehir gibi
Bütün bedene yayılır da işkence
Hiç kımıldamadan put gibi durursun
Çaresizlikten kudurursun
Her taraftan siyah yağar, doldurur
Ve her şey bu siyahta kaybolur
Tam bitti artık zamanındayken
Serin bir yel gelip çarpar yüzüne
İncecik bir pırıltı titreşir önce
Yeniden uyanır yüreğin
Ağarma başlar doğudan azar azar
Gayrı ihtiyari de olsa, o yana dönünce
Şafak atar ufukta,
Şafak atar yürekte..
Ve en kılcal damarına kadar
Uzanır hayat yine, yeniden
Güneş serper ışıklarını cömertçe
Alır, dirilirsin
Tad olur, doyum olur, hırs olur
Suyun ışıltısını, kuşun kanat sesini
Tekerin gıcırtısını, menekşenin rengini
Her şeyi, herşeyi kucaklar, gerilirsin
Dinamik bir patlamaya can atarcasına
Azmine biraz da şevk katarcasına
Canlılık büyür alabildiğine
Gerekenlere verilirsin
Ve bilinmez bu ne kadar sürer
Bir de bakarsın uzun uzun olmuş gölgeler
Boşalmış bir çuvalcasına
Yerlere serilirsin..
Daha her şey bitmemiştir hâlbuki
Daha her şey bitmedi! ..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Davetiye
Gel ey canan, cevr eyleme; bir beni yar eyle gel
Yâd ellerle ülfet olmaz, terk-i ağyar eyle gel
Reva mıdır mah yüzünü, saklamak sevgiliden
Âşık-ı sadıktan utan, hicab et, ar eyle gel
Şimdiye dek geldiklerin bana fayda etmedi
Önde gelmiş olsan bile yine tekrar eyle gel
Kınanmazmış mecnunluğu aşığın vuslat içün
Gel çekinme, gel utanma.. Sevgin izhar eyle gel
Yok, bilmesin ahvalini hiç kimse, kendin bile
Guruba dal, subha karış; cismi esrar eyle gel
Senin derdin ile asla gözüm uyku görmüyor
Ne var terk et gafletini, dil-i bidar eyle gel
Cevrin ile bi-nihaye, gece gündüz boşalan
Gözyaşıma bedel olsun; zülfünü tar eyle gel
Kavuşmadan öldüğümde inlemek neye yarar
Pişmanlığı hatırda tut, peşinen zar eyle gel
Hayaline yüz tutuben hasbıhal olsa bile..
İsterim ki nazlı canan, arz-ı didar eyle gel
Âdetidir güzellerin, tebessüm dağıtalar
Goncalar açsın yüzünde, gamze nisar eyle gel
Ayrı düşme bu sevdadan, dolan dur çevresini
Pervane ol; gönlü nara at, giriftar eyle gel
Sana hemcins olduğundan utansın tüm Leylalar
Mürvetinden cümlesini.. Var, haberdar eyle gel
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:43 PM
Değişen Birşey Yok
Değişen bir şey yok bu şehirde
Yine Karapürçek'ten doğmada sabah güneşi
Bekçiler karakola yöneldiğinde
Başlar dolmuş ve otobüs seferleri
Yalnız uyandığım vakitler, kuş sesleri nerede
Hala değişen bir şey yok bu şehirde
Değişen bir şey yok bu şehirde
Sokaktaki hoparlör ve klakson gürültülerini
Acı fren sesleri durdurabiliyor ancak
Üstünüze yapışsa da elbiseniz
Gecekonduda da giyen var aynı ayakkabıyı
Yine kabzımalların insafında beslenmemiz
Artık gözlerde arıyoruz yeşili
Çok farklı değil meclis ve mahalle kahvemiz
En az üç öğün yutuyoruz acıyı
Hiç mi açılmayacak bu perde
Hala değişen bir şey yok bu şehirde
Değişen bir şey yok bu şehirde
Kalenin karşısındaki tepeden
Taşlar yuvarlanır bazı zamanlar
Kulenin karşısındaki binada
Çığlıklar bölüyor şuh kahkahaları
Üç-beş kişi okuryazar daracık odalarda
Terminal ve istasyon
Doymadı asırlardır hüzüne ve sevince
Ben yine türkü çığırıyorum aklıma estikce
Sen orda öylece dur, göğsünü ger de
Hala değişen bir şey yok bu şehirde
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Dehlize Dalmak
Yakın aramızda olan uzaklık
Gönül köprüsünü kur da geçelim
Büyüklere saygılı ol ufaklık
Hafifce boynunu bur da geçelim
En güzel öten kuş bülbüldür derler
Yine de kanarya bakar, beslerler
Bizim yolumuzda çok engebeler
Var ya, farkındayız.. dur da geçelim
Layığını bulmak her zaman zordur
El altındakiler bir parça hordur
Altının var ise sarrafa bozdur
Menfaati yere vur da geçelim
İçten pazarlıklı ahbabın varsa
Ondan bil ayağın düzde kayarsa
Bu yarışta hedef, sona kadarsa
Şimdi erken, öbür turda geçelim
Zalim meziyeti hafife almak
Kolay mı hayatta ayakta kalmak
Kaderde var ise dehlize dalmak
Bırak karanlığı nur da geçelim
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Denemek
Düzde gezmek sana pek yaramadı
Var yarın başına, atla aşağı
Canım ne olacak, macera olsun!
Boynuna bir kemend.. Devir şu dağı
Dibi görünmeyen suya girilmez
Kim demiş, gidip gör; dibinde ne var?
Belki hazineler orda saklıdır
Gerçi biliyorsun ordan dönülmez
Fakat ne gam ola.. Denemek de kar!
Bırak artık dalı.. Hazan mevsimi
Savrulan yapraklar olursa gazel
Sen, neden yerlerde sürünmeyesin
Üstünde dolaşsın meçhul ayaklar
İnle; çıtır çıtır.. O ses de güzel!
Kim bilir neler var, gir şu ormana
Arkanda kalanlar.. Ne yapan yapsın!
Bir kaç gün, bir kaç ay, belki bir kaç yıl
Gezer, dolanırsın.. Ve eğlenirsin
Kanadın kırılır, yaralanırsın
Bunca zevki görüp, tatdıktan sonra
Dert değil, isterse tilkiler kapsın!..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Döner İkinci de Evet Merakı (Akrostiş)
Didem'e
Dur gülüm, hayatın sonunu bekle
İkinci kez için gelmeyeceksin ki
Davran yaşamaya arzu, istekle
En küçük ümitle, en büyük şevkle
Mutluluğa açıl, solmayacaksın ki
Dert yağsa sürekli denizler taşmaz
İnci tükenir mi okyanuslarda
Dermansız dert olmaz, ölüm bulaşmaz
Ecel hata yapmaz, vaktini şaşmaz
Merhamet aranmaz bu hususlarda
Durma orda öyle, atıl ileri
İşte hazır sana, bir yığın çiçek
Dönmek mümkün değil, gidilmez geri
Ellerinle bitir güzel eseri
Mümkün olan her şey yeterli gerçek
Davet bekliyorsan yaşamak için
İlk nefeste sana verilen neydi
Denk getirmek için çabala, didin
Elbet aşacaksın hadi, aferin
Mecburiyetlerin sona ereydi!
Dost acı söylermiş, ne dedim bilmem
İyi ya da kötü, bitti sözlerim
Deniz taşsa bile, kuma eğilmem
En uzağı, yani ufku gözlerim
Mesud bir Didem'i bekler, özlerim
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Dün Gece
Dün gece ne geceydi
Açıldı çiçek çiçek
Kısmet olur mu başka
Yine böyle geçecek
Bir akşamın ardına
Erdik dünya tadına
Ne diyelim adına
İşte aşk, işte gerçek
Bak nasibe, kısmete
Güzellik ve cazibe
Toptan edildi hibe
Serildi yorgan, döşek
Vuslat kapıyı çaldı
Hasret içeri aldı
Mekan iyice daraldı
Sarıldık, olduk bir tek
Karanlığın rengini
Muhabbetin dengini
Kavuşmanın zevkini
Böyle yaşar bu yürek
Apaydınlık netice
Mutluluğa derece
Ne geceydi, dün gece
Erişilen en yüksek
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Böyledir Bu Gönül
Bu kadar vefasız olduğun halde
Girip, hala ne var benim gönlüme
Lakin sen de gitsen hepten ıssızdır
Kim göçer, kim konar benim gönlüme
Hüzüne sözcüyüm bunca senedir
Bu tahammül müdür, şikâyet midir?
Doyum denilen şey, aşk denen ecir
Gelir, azar azar benim gönlüme
Tattığım hazların hepsi de yarım
Ya sükût, ya firkat bütün efkârım
Sevda çarşısında sergi açarım
Kurulur bir pazar, benim gönlüme
Dert alıp zevk satan var mı dünyada
Pazarlık mı olur hep bedavada
Mecburiyetlerin patlar havada
Bir fırtına kopar benim gönlüme
Hiç mi yanlış çıkmaz bence tespitler
Hala tekrar eder bizim ahitler
Kanadı kırılmış topal ümitler
Gelir, yuva yapar benim gönlüme
Elim erişmiyor gayrı her yere
Ne yara kurudu, ne bitti çare
Önü kesilmeyen yüzlerce dere
Biteviye koşar benim gönlüme
Ay yüzün gördüğüm vakitten beri
Ne tam akıllıyım, ne de serseri
Sevda denizinin vuslat feneri
Bir söner, bir yanar benim gönlüme
Koyuna uzaktan hoş gelir kaval
Bu sonuçsuz sevda, bitmeyen masal
Ummana gömülen küçük bir sandal
Nihayet bir mezar benim gönlüme
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Böylece!
Uzak diyarlarda gece yarısı
Ben hala ayakta, hala uyanık
Gurbet ızdırabı, mide ağrısı
Ve çaresizlikten yüreğim yanık
******* ufuksuz, şafak ağarmaz
Gün doğsa da beni heyecan sarmaz
Özlem nar-ı zerdüşt; sönmez, kararmaz
Eve vardığıma olmazsa tanık
Ümidi katleder bedbin kaygılar
Bitkin bedenimi hasret sargılar
Özlem bu nizamı kınar, yargılar
Sebebi ne, bu davada kim sanık?
Beklerim.. Beklemek sıra dağ gibi
Gözlerim ufukta bir çerağ gibi
Özlem kandillerde yanan yağ gibi
Fitil şişmiş, vuslat yolu tıkanık
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Feza 1
Feza.. Bu uçsuz bucaksız, masmavi boşluk
Fağfur bir kâsedir, hayat içinde
Fakat ne Yemen'de, ne Hind'de, Çin'de
Faydasız bulunmaz sendeki hoşluk
Fark arama boşa neden, niçinde
Eleğim sağmalardan seçilerek durmuşuz
Ebabiller keşke, azık edinse bizi
Efsunkâr sirayetler dolanır içimizi
Ehram sağlamlığında, yanyana oturmuşuz
Endazeye vurulsa, tartarız birbirimizi
Zaruret say meylimi, bil ki sana mecburum
Zehabımdır, iyiliğinin ışıltısına tutunmak
Zemheri gibi gelir senden uzakta yanmak
Zillet ayaz kalır, kati zeval bulurum
Zeytin ve incir dururken gidip zakkuma dayanmak
Ah Feza! Ne harika olduğun bilmez misin
Abad eyle, viranemize bir el at
Acunda cevelan etsin sevda, haz donat
Afitabını göstermez, bana eğilmez misin
Ah Feza! Sendendir bana her ne var imdat
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Feza 2
Farz et, binlerce yıl öncelerdeyiz
Ertelenmiş, eski *******deyiz
Ziyan edilecek nicelerdeyiz
Adeti birlikte bozalım Feza!
Fizan'a sürülmüş arzu, hevesler
Ekranı karartır bu sanal sisler
Zabdedilmiş olan fikirler, hisler
Azad olsun, ipi çözelim Feza!
Fitne becermişse, hep beğenilmiş
En olmadıklara Tahir eğilmiş
Zühre olmak madem ayıp değilmiş
Alnımız açıkca gezelim Feza!
Faydaya göz ardı, güzelde kalıp
Endişeyi aklın üstüne salıp
Zor ama, Keremi ateşten alıp
Aslı için güvey düzelim Feza!
Fil gibi mi ölsün Mecnunlar yine
Emirin gözünde Leyla yerine
Zehiri gömelim çölün dibine
Açığa bir mezar kazalım Feza!
Ferhad'ın derdi ne dağda, dorukta
Elem tükendi mi künge vurdukta
Zevk mi aldık sessiz, sakin durduk ta
Artık dağıtalım, azalım Feza!
Feryada gerek yok, hep olsa hazan
Elbette verecek bize de aman
Zerdaliler çiçek açtığı zaman
Aşka çarpılalım, sızalım Feza!
Fevkalade yakın sevda hataya
Ecel sahip ancak bu ihataya
Zarf ne gerek aşk denilen postaya
Aya ve güneşe yazalım Feza!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Feza 3
Tanrım neden hep olmaza bağladın
Gönül denen şu yabani atımı
Az olsun tek, kısa olsun, yeter ki
Feza'da diri kıl şu hayatımı
Tek başına haz vermedin adama
Böyle hem var hem yok, nice muamma
Tabi itiraz yok yazgıya amma
Feza ebrusuyla süsle hattımı
Ya tek nefes koma garib sinede
Ya yalnız bırakma bu sefinede
Kimse bile beğenmese, yine de
Feza ile donat tüm sanatımı
Gözüm yıldızlardan kırağı sağsın
Gecenin matemi üstüme ağsın
İsterse hep sevda boranı yağsın
Feza'ya açık tut gönül çatımı
Tanrım sana malum olanca halim
Vuslatsız son bulmaz gayrı melalim
Boş kalsa da ona uzanan elim
Feza'dan çevirme sen suratımı
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Gece Muhasebeleri 1
Kör gecede bir mum erir şamdanda
Acep mum mu, yoksa ben mi yanarım
Mum yandıkça ben uykuma kanarım
Kilitlenir bakışlarım bir anda
Esir benden daha hürdür zindanda
İki durur, bir maziyi anarım
Boşa geçen günlerime yanarım
Öz nefsimle uğraştığım zamanda
Mazi ve hal, ben istikbal bir yanda
Köynür özüm, için için kanarım
Kör gecede bir mum erir şamdanda
Acep mum mu, yoksa ben mi yanarım
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Gece Muhasebeleri 2
Ne günlere kaldım ben, benim ile
Bir bilebilseydim nasıl, niceyim
Bazen gündüz gibi, bazen geceyim
Karanlıklar basar kuşluk zamanı
Gönlümün bülbülü gelemez dile
Karanlıklar basar kuşluk zamanı
İslenir ruhumun ölgün ışığı
Bense; bir bilinmez sevda aşığı
Yüreğimi saran yumak çözülmez
Karışır, seçilmez çöpü, samanı
Yüreğimi saran yumak çözülmez
Ortasında kor kor bir ateş yanar
Hisden delik deşik, inceden kanar
Aşkdan mı bizarım, sevenim mi yok
Çıkmaza girmişim; geri dönülmez
Aşkdan mı bizarım, sevenim mi yok
Vefasız mı çıktı, karagözlü yar
Yoksa abdal olup ben diyar diyar
Kendimi bulmaya yollara çıksam
Sükutu kriz bana, tebessümü şok!
Kendimi bulmaya yollara çıksam
Ya bulur dönerim, ya kaybolurum
Ya nizam tutarım, ya kahrolurum
Açılsın ruhumu sıkan cendere
İçimdeki boşluk, bu benim tasam
Boşluğun ağını bir paralasam
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Gece Muhasebeleri 3
Terk edeli *******in geveze sessizliğini
Ne vakittir unuttuk, uykunun çaresizliğini
Böyle mi dönermiş normal devrinde ihtiyar alem
Bu devrandan tabi ki yazacak şey bulamaz kalem
Nerde karşı duvara dikilmiş kan çanağı gözler
Nerde gece yarılarında gaibden gelen sözler
Ne fikir üretir dimağ, ne kurar toz pembe hayal
Akşam alacası ile baş köşeye çöker melal
Yatsının ardından gömerim seni varıp uykuya
Hayat daha kolaydır, dokunmadan sabuna suya
Ne endişe, görecek miyim aceb, yarın olupta
Çok kere beheri buldun bu soruyla, oturupta
Bırak *******i ümitsizlerin karanlığına
Gayrı meyletsin Hünkar tebasına, hakanlığına
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:44 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 1
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Ayaz bir yalnızlığı ıslıklıyor gözlerim
Ellerimde asfaltların kaskatı bükülmüşlüğü
Kararmış kiremitler titriyor alnımda
Ve kayısı ağacında sarı yaprak yalnızlığı
Sakarya'daki gürültü içindeyim
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Uzun huzmeli farlar acıtıyor gözlerimi
Dilimde hırçın sağanak hüzünleri
Kedi yavrusu büzülmüşlüğünün kapı önleri
Dikine yükselmiş eğri binalar arasında
Kapatın perdelerinizi kapatın
Ve şubat titremeleriyle yeşermiş küçük park
Yenimahalle'nin bittiği yerdeyim
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Çenesini kıracağım cırcır böceklerinin
Bu kadar mı karaydı gözleri de
Hep geç kalıyor yüreğimdeki kurt uluması
Ve karanfiller kızaracak depremlerin üstünde
Çubuk Barajı'na doğru yoldayım
Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Terazinin bir kefesine bohçalanmış
Temmuz güneşi daha mı ağır bodrumlarda
Serçeler uyukluyor ay ışığı sağarken
Ya deniz olsaydı yorganın altında
İhtiraslarım hep bekleyecek mi kederi
Ve hala mı büyümedi mezarlığın servileri
Ezan okunuyor, Kocatepe'deyim
Kendimi epeydir geceye vuruyorum
Tiryaki fotoğrafımın sigara dumanıyla
Sararmış kalemin tutulan yerleri cıvık
Bir taş plak iğnesi cızırdıyor kuliste
Ve menekşeler tırmandı ampullere
Mamak Köprü'deyim
Epeydir kendimi geceye vuruyorum
Yığılıp kalmış bir ceylan bedeni ağarıyor önümde
Ellerim ne kadar uzun, ne işi var oralarda
Bu kadar kapı yapmanın alemi neydi
Hepsi kapalı olduktan sonra
Yıldızlar saçlarına düşmüş kırağılardır
Ve tekkedeki postunda bir şeyh oturmuşluğu
Evdeyim, evimdeyim..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:45 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 2
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Sahtekar çığlıklarımın suskunluğu
Lacivert bir oturuştur kulaklarına
Hepten karşı durur duvarlar
Boşuna mıdır sükunetin dörtnalı
İhtirasların kavurucu soğuklarına
Ve.. huzurun kapı zili çalmaktadır
Sihirli bir anahtar tutuşturuyorum
Parmaklarına..
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Gözlerimden kaydırılan yıldızlar
Bir kucak dolusu çiçektir, ellerine
Çoktan ayağımın altındadır
Yumuşak dokunuşlarını
İple çektiğimiz siğim siğim yağmurlar
Ve.. Kapanmıştır şimdilik, kaygının kapısı
Pervazına tırmanan sarmaşık
Bir gün mutlaka dolanır mı
Ayaklarına..
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Mestane kurt ulumalarında lezzet
Savruk harmanlardan artakalan emektir
Bir çobanın çeşme başı yalnızlığı
İkindi üstlerinde uykuyla olan muharebendir
Hiddet, şiddet, nefret, kasvet, şehvet..
Külleri arasında sigara izmaritlerinin
Ve.. Dudaklarımdaki yarım tebessüm
Kelepçe olup yapışacak, görürsün!
Tırnaklarına..
Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Pişmanlıkların ateşi ısıtırken odayı
Halihazıra rıza, kirlerimizi soymaktadır
Şaşkın ördek dalgaları, bu ummanda
Sebeb-i vasl-ı zevk olan
Cılız kulaçları kırmaktadır
Bu ne zahmetli beton yapışkanlığı
Martıların çöl kumu eşelediği hiç görülmüş mü
Ve.. Gecikmiş nedamet, kamçılayıp arzularını
Devrilmiş dağlarca ter yürütecektir
Şakaklarına...
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:45 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 3
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Bazen, çayıra çıkması gibi, küçük derenin
Sırtlayıp getirir onca çalı-çırpıyı
Saçar sağa-sola, darmadağınık
Kolay olsa gerek saçıp, savurmak
Ardına kadar dayayarak kapıyı
Yürüyorum önüm-arkam karanlık
Yürüyorum, dağın ardında ışık!
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Sığmayıp yatağına, taşması gibi, küçük derenin
Sürükleyip getirir bir yığın kum
Örter yeşil çimenlerin yüzünü
Yırtar sağı-solu, bozar düzünü
Kolay olsa gerek kesip, biçmek
Sertçe çarparak kapıyı
Yürüyorum, dört bir yanım uçurum
Dağın öte yüzüne varırsam otururum..
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Kaybolasıya kabuğuna çekilmesi gibi, küçük derenin
Erir gider taşların ve köklerin arasında
Benzi solar kıyısındaki sazların
Belki de gözü patlar kurbağaların
Kolay olsa gerek esirgemesi
Muhanetlerin resmigeçidi sırasında
Sımsıkı kapatarak kapıyı
Yürüyorum, önümde hala "belki yarın" sürüncemesi
Yürüyorum, dağın arkasında yıldız kümesi!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:45 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 4
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Bir kervansaray uzaklığında sabah
Köpük köpük ter taşır bu yana, hayat
Silkelenir avlunun orta yerinde
Salıp ısyan atlarımı başıboş
Salah arıyorum salah
Ve.. Geri dönüşlerin her seferinde
Yine geciktim, Eyvah!
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Bir kervansaray telaşındadır uyku
Durmadan koşuşturur sağa-sola, hayat
Yine yollar çizer başka diyara
Fırsat bulup da kendine gelemez korku
Kırar meşguliyet zincirini gönül
Ve yığıyorum pişmanlıklarımı bir kenara
Ödül bu ödül!
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Bir kervansaray sıkıntısında oda
Hanay ucunda, daracık yerlere sığınır hayat
Sıkıştıkca acır yanı-yöresi
Hayret ederim yorgun atların tepişmesine
Gözlerin uykuyla kavgası hala mı moda
Ve.. Daha dolmadı mı bu delinin teskeresi
Dolanır durur ortada!
Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Bir kervansaray köhneliğinde yarın
Bozkır ortasında kırık-döküktür hayat
Sallanır sevdaya tempo tutarak
Kırar yularını tedirgin atlar
Çocuklarla kadınları dışarı çıkarın
Ufacık şeylere zırlayan bebeği avutarak
Kapıları kapatın
Ve.. Sevda masalına eklediğim kanatlar
Çırpınmasın, koparın!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:45 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 5
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Aydınlıktan kaçıyorken bir yandan
Ağartmaya çalışıyorum zulmeti
Ya çelişki hüküm sürer mülkümde
Ya beyaz boyalı bir zından
Bunca eziyyeti tercih edemem
Söndürüp ışıkları, çekip hançeri kınından
Uykuya meydan okuyabiliyorum ancak
Yoksa ayakta uyuyabilmek mi erdem?
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Atlayıp akşam yemeğini
Telâş ediyorum kahvaltı için
Acele etmenin unutkanlığındayım
Trafik ışıkları yanar-söner gönlümde
En çok sarıyla muhatabım, niçin?
Üstüme uymayan elbisenin somurtkanlığındayım
Uçarı heveslerde gezer bilincim
Yeşili görüp de birazcık sürat yapsam
Kursağımda kalır sevincim..
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Tutup bağlamalı nedametleri
Oh olsun! rahatlığında geçmeli günler
Olsaydı, bulsaydı, kalsaydı..
Keşkeleri, karyola altına tıkıştırmaktayım
Karar veremediğim ihanetleri
Ancak gündüzlere yakıştırmaktayım
Sinsinle bezenmekte düğünler
Pişmanlıkların tiryakisi değilim
İstemem gece yarısı serüvenleri
Tercihim, tütünler ve bütünler.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:45 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 6
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Sıyrılıp usulca siyah örtünün kenarından
Açığa çıkıyorum, alabildiğince açığa
En uzak yıldıza dikiyorum gözlerimi
Ya bitkindir bencileyin, ya da sırf efkârından
Titriyor ışıkları
Yan yanayken bile ne kadar uzak
Ve ne kadar fakir
Zamane âşıkları
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Karanlığa karşı bir şemsiye yapıp üstüme
Yaslanıyorum kocaman bir çınara
Canımı acıtıyor gövdesindeki yaralar
Kırılmış dalını, budağını ekliyor yüküme
Yoruluyorum
Ve ne kadar söz versem de kendime
Sana darılıyorum
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Bıçak gibi ayaza karşı dönüp yönümü
İnadına bir mezar taşına dayıyorum sırtımı
İşte varlık, işte gerçek, işte kuvvet
Bu taş bildim bileli bu dağ başındadır
Ne çok erken pişmanlığı
Ne de geç kalmanın telâşındadır
Sükûnet burada oturur
Ve ne kadar kargaşa varsa götürün
Huzur istiyorum,
Bir parça huzur!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:46 PM
Gibi!..
Hıçkırıklar ile ağlarım bazen
Gözyaşı sel olur yanaklarımda
Vücudum kaskatı olur aniden
Boşluklar fısıldar kulaklarımda
Buruk bir tebessüm dudaklarımda
-deliler gibi-
Böcekler gezinir dört bir yanımda
Bulanır hislerim; tutar, kusarım
Nedamet arama şu figanımda
Yarin saçlarına gönlü asarım
Kilitlenir ağzım.. Gayrı susarım
-ölüler gibi-
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:46 PM
Gidermiş
Aldanma dünyaya, yalandır yalan!
Hayaller, rüyalar güle gidermiş
Büyütür, beslersin bir tek kızını
O da en sonunda ele gidermiş
Sakın ha! Kapılma feza çağına
Arkanı çevirme ümit dağına
Bakarsın beslersin bahçe, bağına
Bir gün ırmak taşar, sele gidermiş
Verilmiş hakkında ölüm fermanı
Gezersin ovayı, bir de ormanı
Çalışır, kurarsın geçim harmanı
Hoyrat rüzgâr eser, yele gidermiş!
Hayatdan ümidi kesersin bazı
Her kışın da vardır baharı, yazı
Tutulmaz yabanın ördeği, kazı
Terk eder kümesi, göle gidermiş
Nice kanunlar var birden çürümüş
Derler ki; kırk günde çocuk yürümüş!
Zengin olmak hırsı gözün bürümüş
Çoğu emeklerin pula gidermiş
Hünkâr'ım kendine iyi dost kazan
Böyle kurulmuştur bu büyük düzen
Uzun ömür üzre yazılar yazan
Akıbet sonunda ölü gidermiş..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:46 PM
Gitmek!
İnce ince yağar kar
Rüzgâr savurur
Çarpar yüzüme
Duydukça içimde;
Kemiklerime kadar üşürüm
Ve ben;
Önünü görmeyen yolcu
Hem gider,
Hem düşünürüm!
Bin belaya karşı koyup dururken
Yine de hayatın manası vardı
Ama bir tek bela, bir cevr-i canan
Hüzünle sarılı bir uyuşukluk
Manayı, ümidi sildi gönlümden
Aşk girdaplarına
Batıp çıktıkça
İliklerime kadar üşürüm
Ve ben;
Sevgi sıcağından ümidsiz yolcu
Hem gider,
Hem düşünürüm!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:49 PM
Sen Oradasın
Gece yarısını atladı zaman
Zifiri karanlık, sen oradasın..
Gözlerim kapalı, açık da olsa
Odam ve gerçekler kayboldu şu an
Ve sen oradasın.. büyük heyecan!
Yalancı fecre dek sürer bu cidâl
Uyku tepemdedir, sen oradasın..
Seni kıskanır da hırpalar beni
Bu karşı koyuşa dayanmaz mecâl
Ve sen oradasın.. burada melâl!
Gün ışırken sıçrar yorgun bedenim
Ruhum sana açtır, sen oradasın..
Yüzümü yıkarım buz gibi suyla
Sanki ben Mecnun'a aşk öğretenim
Ve sen oradasın.. hâlim ne benim!
Kuşluk vaktindeyiz biz bu sevdanın
Zevâle varırım, sen oradasın..
Sensiz zaman ve yer ömrümde yok ki!
Tek meşguliyeti sensin ferdânın
Ve sen oradasın.. hayâl şeydânın!
Uzun gölgelerde artar çırpınış
Gün batar üstüme, sen oradasın..
Sular biteviye koşar denize
Gönlümde hep sana, hep sana akış
Ve sen oradasın.. çinili nakış!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:49 PM
Eşit Ağırlık
Şiirle beraber gelme gönlüme
Şiire tutkunum, sana da zayıf
Şiirle sarıldık güzel ölüme
Şiirdir coşkuma, korkuma kılıf
Beni hakem tutup kör *******de
Şiirle yarışma, tarafsızlık zor!
İsimler kaybolsa bilmecelerde
Seni bulamazsan şiirime sor
Çamur şiir diye hor görme yine
Toprağı benimse suyu senindir
İkindi vaktinde, senin yerine
Zifaf eylediğim telli gelindir
Kar yağdığı zaman topla şi'rini
Buz tutmuş gönlünü şiirle ısıt
Sil ellerimden şehvet kirini
Çıksın ömrümüzden mecbur ve kasıt
Şiirle sen varsın, ben varsam eğer
Ne senden geçerim, ne de şiirden
Kıstasım bu, budur ölçü, bu değer..
İçersem de korkmam başka zehirden
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Düştü!
Sessizliğin ortasında, kaskatı
Duruyordum, saçlarıma kar düştü
Yarım elma yeter derken, ansızın
Avucuma pırıl pırıl nar düştü
Akıl almaz neden beni etkiler
Sislerin ardında kalan eskiler
Gönlüm sevda üzre muhabbet diler
Konuştukca, can bahşeden yar düştü
Lakin devran oynar durur oyunu
Dört bir yandan kurtlar sardı koyunu
Kestiler dost, değirmenin suyunu
Bu sene payıma hep zarar düştü
Yeter artık, çek kendine kıyak sen
Yorulduğun yerde yükü bırak sen
Gerisini boşver, keyfine bak sen!
Yine bu garibe ah ü zar düştü
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
"Ben Hep Seni Düşünürüm"
Sen uyurken rahat, gevşek
Ben hep seni düşünürüm
Sarar seni yorgan, döşek
"Ben hep seni düşünürüm"
Duru sular gibi yüzün
Karanlıkla gelir hüzün
Gece boyu ve gündüzün
"Ben hep seni düşünürüm"
Aş başında, iş başında
Yaz biterken kış başında
Unutulmak telaşında
"Ben hep seni düşünürüm"
İftar etsem orucumu
Ovalarım avucumu
Dama atıp pabucumu
"Ben hep seni düşünürüm"
Yağmur yağıp ıslanırken
Bir ağaca yaslanırken
Türkülerle seslenirken
"Ben hep seni düşünürüm"
Sıra beklerken durakta
Parklardaki oturakta
Daldan düşen her yaprakta
"Ben hep seni düşünürüm"
Düzde gezsem, yokuş çıksam
Bir şey yapsam veya yıksam
Üşüyüp de ateş yaksam
"Ben hep seni düşünürüm"
Işık görsem pencerede
Hicran sarsa perde perde
Kayalar'ın o derede
"Ben hep seni düşünürüm"
Çay, kahve, kola içerken
Bayiden bilet seçerken
Site'den gelip geçerken
"Ben hep seni düşünürüm"
Girer çıkarım Ruşen'e
Girer gibi bir gülşene
Ne zaman uğrasam Şen'e
"Ben hep seni düşünürüm"
Güçsüzlerin Bahçesi'nde
Yersizliğin pençesinde
Emel'in şakrak sesinde
"Ben hep seni düşünürüm"
Çiçeklerden gülü görsem
Sonu olmaz yolu görsem
Benim gibi deli görsem
"Ben hep seni düşünürüm"
Yaklaşır bana mezarım
Taşına şiir yazarım
Senden yanadır nazarım
"Ben hep seni düşünürüm"
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Ağır Ol Molla Desinler
Bak evladım! ''besmele''yle, ilk adımı attın şu an
Zihnin açık olsun daim, yardım etsin yüce ''Rahman''
Edeb ile erkan ile, devam eyle ömür boyu
Ağır ol molla desinler, demesinler (ne afacan!)
Öğretmene saygılı ol, onu benden ileri bil
''Bir harf öğretenin kırk yıl, kölesi''dir Ebu'l-Hasan
Her gün yeni bir şevk ile git okula; orda ise
Yalnız orada bulursun, bütün dertlerine derman
Öğrenmenin ne zamanı, ne de sonu yoktur evlat!
''Beşikten mezara kadar'' ilim öğrenmeli insan
Yılmamalı, bıkmamalı; yükün ağır olsa bile
Dirgene dayanmayana dar gelir koskoca harman
Her bilgiyi öğren amma; kullanma her bildiğini
Zararlı, faydasız ilim; ilgisiz bilgiden aman!
''İlim okumak ma'nisi, ibret almadadır ancak''
Nakış nakış, oya gibi işlenmeli beyin, vicdan
''Kalem kılıçtan keskindir'', kitaplar delinmeyen zırh
Bilim, ufuk çizgisidir; vardıkça kaçan küheylan
Okuldur bu küheylanın yetiştiği büyük hara
Öğretmenin elindedir kamçı, dizgin, eyer, palan
..........(üstüne söz söylemenin sonu yok bu mübareğin
..........asırlardır uğraşılır, konuşulur zaman zaman)
Bak evladım! ''besmele''yle ilk adımı attın şu an
Hayırlı olsun başlangıç, hayır olsun bütün zaman
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Arz-ı Hâl
Bir özür beyanı değilse de bu
Sen yine de affet!
Simsiyah gecenin orta yerinde
Parlak bir yıldız olup,
Sipsivri geliyorsan üstüme!
Ve açılıyorsa gözlerim,
Kapanmayasıya..
Dur orda, insaf et!
Bunca hıncına rağmen
Yine de affet!
”Biz bir taneyiz” zirvelerinde
Kayıp gitmişsem ellerinden;
Buz kalıbı gibi!
Sensizliğin ateşiyle yaklaşma
Mecbura şartlanmış,
Özür beyanı ile eritme de
Sevgi sıcağınla yok et
Gör güzelliğini,
Affet!
Hasretinden
Her gün ayakta karşılıyorsam
Güneşin doğuşunu
Ancak senli zamanların yadı
Ayak uydurabiliyorsa
Sabahların aydınlığına
Yüzüme çarptığım buz gibi sular
Hemen de kuruyorsa
Ve acıkmışlığım sadece sensen
Özür beyanı olmasın
Kahvaltı fidyem
Güçlü sensin, idrak et
Sen yine de aç koma
Affet!
İş, güç, talim..
En meşgul vakitlerimde
Geçmişten ve duygulardan
En uzak olduğum zamanlar
Bir cümle, bir kelime, bir mimikle
Geliyorsan yanıma kadar
Ve ben taş taşısam bile
Tebessüm edebiliyorsam
Al birazını sırtımdan,
Yükümü hafiflet
Gençsin;
Durdur zamanı özür olmadan
Sen yine affet!
Denemekle varılmıyor her yere
Yaklaşsam bile
Dışlayamamışsam seni benliğimden
Olanlara rağmen
Zulmüm geri tepti herhalde
Ve sen hala dipdiri
İçimdeysen..
Gayrı hüküm sana geçti muhakkak
Sür saltanatını, devam et
İster vur yerlere burnum üstüne,
İstersen öldürmeye kıyam et
Özür beyanıyla sevgi alınmaz
Bil ki sen sensin
Ya seversin, ya seversin!
Ya da yırt kalbini inkar et
Sevmesen bile
Affet!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Arzu Edersen
Gönül sarayının kapısındayım
Arala be afet, arzu edersen!
Ya temelli hapset yahut kalbini
Kirala be afet, arzu edersen!
Bulaşmaya görsün sevda adama
Odur en bahtiyar, ona acıma
Terk edip gitsen de ölmem ben ama
Yarala be afet, arzu edersen!
Mantığa muhalif olsa da bazan
Aslanı devirir zarif bir ceylan
Tut ki ben bir avım, ya da bir kurban
Parala be afet, arzu edersen!
Nedir bu temayül ve neden, hayret!
Daha başlangıçta yakıyor hasret
Önce gül, sonra naz ve sonra sabret
Sırala be afet, arzu edersen!
Işık ol gönlüme, zulmeti dağıt
Dinsin, yüreğimden boşalan ağıt
Sen bir karakalem, ben beyaz kâğıt
Karala be afet, arzu edersen!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Ayrılık Hasreti
Ayrılık hasreti vurdu bağrıma
Neden ayrı düştük, bilemiyorum!
Sen yoksun sevdiğim, gönlüm virane
Üzüntüm çoğalır, gülemiyorum! .
Gönlüm ateş sanki, kor gibi yanan
Hasret mızrak mızrak, vermiyor aman
Derdimle baş başa kaldığım zaman
Akar gözüm yaşı, silemiyorum..
Gittiğin gün dünya zındana döndü
Ümidin, hayalin ziyası söndü
İdrak paramparça, duygu bölündü
Bir türlü kendime gelemiyorum! .
Hıçkırır yüreğim firkât yasında
Gönlüm kürek çeker, gam deryasında
Muhabbet düşünde, aşk rüyasında
Arıyorum seni, bulamıyorum..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Başlasa Gündüz
Gece;
Her taraf ufuksuz,
Her taraf durgun
Gölgesiz karaltılarla dolu ortalık
Ölüm ağırlığınca çökmüş karanlık
Etrafta sükûn,
Sessiz kalabalık!
Odam;
Her şey darmadağın!
Konuşurlar kelimesiz, hecesiz
Dört duvardan özge dört canavardır
Üstüme gelmeye ahdleri vardır
An geçmez işkencesiz!
Mübarek, sanki mezardır
Ben;
Gözlerim faltaşı,
El ayak düşmüş
Tek bir seğrime yok, kaskatı bir yüz
Uykuyla kavgalı, huzurdan öksüz
Başına binlerce soru üşüşmüş!
Gayrı ufuklardan başlasa gündüz
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Bayramlar Bayram Olacak
A. Karakoç'a
Evet, sen haklısın! Bu bayram değil
Bayramlar acaib, bayramlar sefil
Lakin toplansa da bin Ebu Cehil
Gönül kal’asını iman alacak
Yine bu bayramlar "bayram" olacak
Kunduradan mahrum o güzel kızlar
Yamalı yiğitler dava omuzlar
Analarda güm güm atar nabızlar
Hanelerden keder, dert kaybolacak
Yine bu bayramlar "bayram" olacak
On bir aya sultan olur Ramazan
Gönülleri basar sevinç, heyecan
Bu canlar bu yola oldukça kurban
Son Türkeli yine İslam kalacak
Yine bu bayramlar "bayram" olacak
Döner sürgündeki babayiğitler
Ayıklanır baştan pireler, bitler
Bayramı Noel’e çeviren itler
Aczinden "irtica" zili çalacak
Yine bu bayramlar "bayram" olacak
Kıymeti bilinir kutsal mahpusun
Denilir: «içilen kanları kusun»
Adından ürkenler arın, namusun
Medeni zinadan tüm kurtulacak
Yine bu bayramlar "bayram" olacak
Yoksulun azığı zenginden hayır
Din emretmiş; zekat, sadaka, fıtır
Eğer verilmezse zorla alınır
Yine fakirlerin yüzü gülecek
Yine bu bayramlar "bayram" olacak
Daha çizeceğiz özlü resimler
Yine göreceğiz güzel mevsimler
Olmayanı bayram yazan takvimler
Ya yakılacaktır, ya yırtılacak
Ya da bu bayramlar "bayram" olacak.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Ben mi?
Ne sevdaya gücüm var, ne aşkdan bigâneyim
Şeş cihet arasına sıkışmış, biçareyim
Gayretim yok vuslata, firkat imiş nasibim
Yerim yok bu ellerde.. bir garib avareyim!
Mamur konaklar ister; sevgili, barınmaya
Özenmedim cihana.. Issızım, viraneyim
Hoş vakit murad etse çeker yudumlar beni
Sevgilinin elinde dolu bir piyaleyim
Geçici heveslerin yorgunuyum, erenler!
Kısa saadetlerden baygınım, mestâneyim
Vız gelir cevr-i canan, üşenmem gafletinden
Dönerim biteviye; çarhında seyyareyim
Kavuşmak olmasa da sevgiliye ölmeden
Korkmam ben bu ateşten.. Ümitsiz pervaneyim
Bu sevda sıracası sarmış cümle bedenim
Timsalim derd-i aşka, hicrane nişaneyim
Aldırmam gülüp geçsin; ağyar, istihza ile!
Ben bu sevda uğruna abdalım, divaneyim
Ne Mecnunum sahrada, ne dağ başında Ferhad
Konuşur yâr u ağyar.. Dillerde efsaneyim!
Dehre ferman olsun ki boş değil bu alaka!
Benzeri yok aşkımın.. Ben; benim, yegâneyim
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Ben Sallamam
Ben salmam dilimi öyle başıboş!
Her döndüğünü söylemesin alabildiğince
Ya sana zarar verirse..
Ben sallamam dilimi öyle!
Sen rahat ol, olabildiğince
Hatta emin.
Kayıtsız kalma hakkını kullan,
Görmezden gel istersen
Ya da reddet; itekle gitsin!
Hatta çamur atmanın keyfini sür
Karalamanın küçüklüğünü,
İhanetin düşüklüğünü yaşa
Ben tutarım dilimi,
Çevirmem senden yana
Sen, gerçekten özgürsün..
Ben salmam elimi öyle hoyrat!
Her uzandığına değmesin
Ya sana çarparsa, ayarsız..
Ben sallamam elimi öyle!
Sen irkilme, sakin ol
Hatta emin.
Dik durma hakkını kullan,
İtiraz etmenin keyfini sür
Hatta biraz dayılan!
İstersen zırh kaplat üstünü, başını
Temasın zevkini unut,
Seni benden mahrum tut
Ben tutarım elimi,
Uzatmam senden yana
Sen gerçekten serbestsin..
Ben salmam yüreğimi öyle her yere!
Her vardığına girip kalmasın
Ya seni bunaltırsa, darda koyarsa..
Ben sallamam yüreğimi öyle!
Sen sıkma canını, serin ol
Hatta emin.
Aldırmama hakkını kullan,
Sere serpe kayıtsız ol istersen
Hatta tamamen duygusuz kal
Kendine mekanik bir sağlamlık edin!
Taş kalpli ol en azından,
Ya da usandır da nazından,
"Ben kazandım" diye sevin
Ben tutarım yüreğimi,
Bırakmam senden yana
Sen, zaten bendesin..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:50 PM
Bestekâr
Bir ilahi hikmet tecellisidir
Şu ihtiyar dünya döner, aheste!
Sanki bu nizamı ters çevirecek
Nafile bir gayret, telaş; herkeste!
Endişe içinde, suratlar asık
Kiminde dert mide, kiminde kasık
Kimisi kart yobaz, kimi de fâsık
Toparlanamadık aynı adreste
Sen bu kargaşada duru su gibi
Berrak bir ışıltı, görünür dibi
Hüner ve sevgiden alıp nasibi
Sanki bir bülbülsün; altın kafeste
Terbiye, tefekkür, hakiki sohbet
Tanrı vergisidir insana, elbet!
Ruhunda güzellik var demet demet
Elinde çiçekler, gül.. deste deste
En güzel musiki, manalı sesin
Beğendiği sensin, hemen herkesin
Keşke şu Dağlı'ya bir görünesin
Sonsuza dek sürsün bu mahur beste
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Bir Uğraşının Hikayesi
I.
Hayır, aşk mücadele değil!
Yeter artık boşu boşuna uğraşma
O, ilk göz göze geldiğimizde başladı telaşe
Seferberlik zamanı tedirginliğini
Yükleyip bakışlarına, en keskin
Ve en ihtiyat zabiti süngüsünde
Vurdun ya yüreğime
Büyüdü sevda çınarı o ışıklarla
Kökleri ulaştı en ücra hücrelere
Sökemezsin, yıkamazsın, kesemezsin
Görmezden gelme baltalarıyla savaşma
Yeter artık, uğraşma!
II.
Hayır, aşk mücadele değil!
O, ilk "bu kadar yeter" isyanında
Dut yaprakları arasında, ipekböceği gibi
Devam ediyordun
Işığa koşan pervane misali
Ve en anafor caziben
Döndürüp duruyordu etrafında
İlk vuslat vaktinde, hayretle
"Sen miydin o" diyordun
Teferruat benden başka her ne varsa
Acele etme, böyle sırnaşma
Yeter artık, uğraşma!
III.
Hayır, aşk mücadele değil!
O ilk ellerini tutuğumdaki cereyan
Marşına basılmış motor gibi ateşledi
Bir günebakan gibi döndüm yönümü
Gayrı sen güneşsin
Ve en alacalı zamanlar bile
Çeviremezsin yüzümü
Görünmese de kıyamete kadar baki güneş
Su yürüdü bir kerre en ücra dallara
Aşk batağı bu çıkamazsın, dolaşma
Yeter artık, uğraşma!
IV.
Hayır, aşk mücadele değil!
Boşuna mı eziyetti
Küçük parktaki kaçamak buluşmalar
Kırlangıç zikzağında giderdik
Aç kurt gözü keskinliğinde dolaşırdı bakışlar
İyice yanaşıp, yan yana oturduğumuzda
Kof muydu, sağlama yaslanma rahatlığı
Şubat ayazı mıydı beni tir tir titreten
Yüreğimin silkelemesidir mutlaka
Ve en saadetli heyecanlarla
Her yerinle ritim tutardın bu sallantıya
Darmadağın etseler de küçük parkı
Yükselse yerinde bir beton yığını
Kelebek kanadında titreyişler
Kaskatı durmaya çalışma
Yeter artık, uğraşma!
V.
Hayır, aşk mücadele değil!
Evet, çok riski vardı birlikteliğimizin
Tetikteydi ekmek dağıtan kapılar
Bir gören olsa, bir duyan olsa
Barınamazdık gökkubbenin altında
Sığınıp tanrının merhametine
Ve bir avuç kum atıp üstüne nöbetçilerin
Geçer giderdik mayınların arasından
Fıldır fıldır bakan gözlerden kurtulup,
Geçince "baraj" sınırını
Tavşanlar gibi çalılar arasına sokulurduk
Üniformalıların düdüklerinden
Tıpır tıpır etse de yüreğimiz
Koca koca sopaların gölgelerine rağmen
Denerdik her fırsatta, derleme-toplamayı
Çoban ateşi yakardım açığa, yağmur yağarken
Üstüne yapışmış elbisenin kıvrımlarında
Alevlerin ritmiyle dolaşırdı gözlerim
Mecusi tapınağı gibiydi dağ, bayır
Hiç sönmedi ateş
İsine, dumanına bulaşma
Yeter artık, uğraşma!
VI.
Hayır, aşk mücadele değil!
Onlarca mübareze peydah oldu bu meydanda
Nice serbülend pehlivanlar çıktı da,
Hiç kaale almadım ben
Yüreğim çeviriyordu bileğimi
En zülfikar sevdaya hasım mı olur
Deve yürüyüşüydü belki de yolculuğumuz
Ve en paha biçilmez hazine bu kervanın yükü
Nice harami saldırsa da sağdan, soldan
Ne darboğazlar, ne uzun çöller
Yol boyu tükenmez azığı, bitmez suyu
Varıp ulaşacak menzil-i maksuda
Devireceğim bütün silahşorları upuzun
Gördüğün serapların ardına aşma
Yeter artık, uğraşma!
VII.
Hayır, aşk mücadele değil!
O, ilk güneşimin tutulmasında
Zifiri zulmetlerde kaldım da, umarsız
Işık edindim kendime, dişlerimin gıcırtısından
Bir bakmalık yakındaydı, biliyordum
Yine de görmüyordum, göstermiyordun
Ömrünü tüketemez geyikler bu şehirde
Etle besleniyorlardı, kızıyordum
Sağmal inek çobanı mıydın sen
Döke-saça süt taşıyordun öte yakaya
Tepedeki taşa yaslanmış, taş gibi duruyordum
Çönelerin fitne-fücurundan
Toprağı sıkıyordum, otları eziyordum
Baştan mı belliydi bu ağılın dağılacağı
Boş yere taşları üst üste diziyordun
Az geri dur, bu kadar yanaşma
Yeter artık, uğraşma!
VIII.
Hayır, aşk mücadele değil!
Göçmen kuşların ardına takılıp,
Çekip gitmiştim güneye doğru
Belki de tutup götürdüler elsiz-ayaksız
Heyula gibi aramıza girdi sıradağlar
Bol kıvrımlı uzaklıkların ardında kaldı umut
Nefti bir kalabalığın arasında,
Durmadan kuzey türküleri çığırıyordum
Ve her gece yıldızları alıp karşıma,
Senden haber soruyordum
En hasret duygular yükleyip ışıklarına
Ve en titrek selamlar salıyordum
Sen, göç etmeyen serçeler gibi
Kar eşeliyordun
Döneceğimden o kadar emin değildin de
Niye baharı bekliyordun
Kuzey tutkunu bir serseriydim ben
Kar vardır orda hala, etraf bembeyazdır
Temizdir, bulanmamış düşlerim kadar
Ya da güneşin pırıltılarına uyup damlalar
Özlem ninnileri çalan sazdır
Halbuki hoyrat kaçamaklar sinsice
Tuz-buz edip kardan adamları
Kuzeyi baştan başa çamurla boyuyordun
Ve bilmeden ne yaptığını, inadına
Yer değiştiriyordun
Bilmediklerinle kucaklaşma
Yeter artık, uğraşma!
IX.
Hayır, aşk mücadele değil!
Bir daha tutulduydu güneş, hem de ay
Asfaltların katılığı eklendi, karanlığın karasına
Ebleh yüzlerde mesafelerin sakalları
Kara bir çadırdı; beyaz güvercinleri hapseden
Üstüme üstüme geldi koskoca şehir
Kaçıp büyük büyük binaların arkasına,
Küçücük bir kulübeye sığıştırdım heveslerimi
Daracık bir çile hane sayıp dünyayı,
Topladım çırpınan kanatlarımı
Olmayanı görmek zaten muhal ya
Lakin gözleri kapalıyken de görüyor insan
Yedi tepeli şehrin en yüksek tepesinden
Hep bu tarafa bakıyordun
Ne kadar tecrübe etsen
Burdan kopamıyordun
Hiç telaşe etmedin mi kale kapılarında
Aslına rücu etmek elzemdi, biliyordun
Benliğine sataşma
Yeter artık, uğraşma!
X.
Hayır, aşk mücadele değil!
O, ilk geri döndüğün zaman
Kaçıncı bahardı, o en güzel bahar
Bütün dalını, yaprağını yeniden açıyordun
Sıkıştırılmış muştular uçuştu etrafa
İhya etmeye yettiydi, kaporası bile
Süt kuzularının salınması,
Nehrin denize varması gibi doymanın tadındaydık
Ahmak ıslatan yağıyordu saadet
Ne kadar aydınlıktı İskele Sokağı'nın başı
Daracık odalarda haz ikram ediyordun
Ampulsüz aydınlıkları yaşıyorduk ******* boyu
En zevkli çıtırtılarla,
Huzur ısınıyorduk
Ve en zahmetli günlerin maişetini güdüyorduk
Yedi tepeli şehirde mi alıştıydın lükse
Cepkenimin boş cebindeki söküğü
Ve "bazlama" pişirirken terlediğin huzuru
Mekanik bir konfor acılığına bıraktın
Rahmet ve zahmet tedirginliği,
Kararsızlığın sürüncemesine takılıp gitti
Daha rahat meylinin kasisleri
Ahengi eskitti
Sertçe yağan kar kapatırken İskele Sokağı
Sen hala, "yaz bitmedi" diyordun
Mevsimlerin seyrine karışma
Yeter artık, uğraşma!
XI.
Hayır, aşk mücadele değil!
Ne de çok tutulur bu güneş,
Niye kararır ikide bir okyanusların yüzü
Silindiği yetmedi üstüne yazılan yazının
Bütün buzları eritti, yok etti ihanet
Tek damla bile su kalmadı zannettim o sıra
Diz boyu kan olmalıydı etraf,
Boğuluyordum
Bir katre yaş çıkmasa da gözlerimden
Cayır cayır bir yangınla
Ağlıyor, ağlıyordum
Kafamdaydı en dargın nedametler
Ve en kanlı parçalanmışlıkta yüreğim
"Ey Tanrım, değseydi bari"
Ve "Ey kahpe dünya!" diyordum
Hayat uçup gitmişti bedenimden
Kendi sınırlarımda uzatılmış bir cenazeyim
Zannediyordum
Bu kadar yanaştın da bu kanıya,
Tam mührü basarken kaçırdın altından
Artık istersen ömrün boyunca dene
Yeniden doldurdu sevda, denizleri damla damla
Bu yelkenli varacak o limana
Bir bardak suda fırtına koparmanın alemi ne
Gayrı durulma zamanı
Lök gibi bir asudeliğe mecbur
Ve hayat harmanının hasadına memuruz
Şimdi iş vakti, sıvışma
Yeter artık, uğraşma!
XII.
Hayır, aşk mücadele değil!
Hep istediğiniz gibi sürmez bu devran
En umulmadık vakitte gelir yağmur kuşları
Dağılır serseri kurşunlar sağa-sola,
Çürür çok katlı pastalar
İnip-çıkmaktan bitkin düşersin nihayet
Dolanma bu ormanın kralı emniyetinde
Sabır taşır karıncalar ufak ufak
"Fındık kırma"ya da muhtaç değil miyiz
Hep mi kaldırım taşlarını sayacağım
Bir de bakarsın, bir deli boran olur
Yırtılır en sağlam yamacın bağrı
Yanıp tutuşmaya başlarsın farkında olmadan
Tükenir biri kapanınca diğeri açılan kapılar
Banknotların üstüne oturur, ağlarsın
Sırf gitmiş olmak için ayrılacağım
Yakarım gemileri, boğazı geçdikten sonra
Boşluğun kütlesi çöreklenir kalır da önüne
"Neden" diye sorarsın
Sorumsuzluk neymiş anlarsın
Dolap beygiri gibi dolaşma
Yeter artık, uğraşma!
XIII.
Hayır, aşk mücadele değil!
Birlikte boyamalıyız geleceği, olduğu kadar
-Katılmak ve denk gelmektir aşk-
En uyumlu renklerde görünecek manzara
Ve en yakışık çiftte, bir var
Hiç görülmedi nağmenin bunca ahengi
Bize çalacak enstrümanlar, keyifle
-Suların biteviye denize koşmasıdır aşk-
Ne kadar zevk varsa, hepsini alacağız
Capcanlı gönül sükuneti dolduracak çevreyi
Başımın üstünde taşıyacağım gaileni,
Yüreğimdeki kadar
-Razı olmak ve katlanmaktır aşk-
Acıkmış bebelerin memeye höykürdüğünce
Koşup, yapışacağız teslimiyete
-Önceden tespit edilmiş yazgıdır aşk-
Alternatifi yok, böyle istemiş Tanrı!
Göstereceğiz aleme; sevda neymiş
-Bir olmak, birde durmaktır aşk-
Sen bana yegânesin nazlı yar
Gayrı dur, boş yere koşma
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Biz Hep Burdayız
Ey gönül! beyhude gezip dolaşma
Cadde pislik dolu, sokak rezalet
Asrın işretine değme, bulaşma
Evvel hoş ise de, sonu nedamet
Gir ulu mabede, eriş huzura
Şehir yansa bile orası serin
Hepimiz muhtacız bir parça nura
Şu mübarek safta bana yer verin
Otur şadırvanın nurlu taşına
Temizle üstünden gaflet kirini
Eli-yüzü yıka, mesh et başına
Sıyır at nefsini; kır zincirini!
Dinle ezan sesi hiç eksik değil
Felaha çağırır günde beş defa
Kıyam et nefsine, rükuya eğil
Mutmain olup gör; ne haz, ne sefa..
Selam ile gönül, bitir işini
Bil ki ''bir duvarın tuğlaları''yız
Eğ, niyaz et.. sonra dikip başını
Yürü metanetle.. biz hep burdayız
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Bize Hep Gurbet
Zamanın birinde, durup dururken
Bir sefere çıktık; hazırlık yoktu
Ne geçmiş maziydi, ne ati erken
Senin zamanların soluk soluktu
Kim kimi kandırdı bu zor sefere
Bende az kabahat yok değil hani!
Nedir bu sahrada bu dağ, bu dere
Senin tavırların hepten yabani
Bir soru üstünde sen duruyordun
Benim sorduklarım zaten cevaptı
Herhalde hep vaha uyduruyordun
Ya da uçtuğumuz düştü, seraptı..
Böyle zalim midir bu insafsız yol
Ya hiç arkası yok, ufuktan uzak
Ya da dik yamaçlar, uçurumlar bol
Ve.. her ümidinin arkası tuzak
Eminim ki asla bitmeyecek bu
Bize hiç sıla yok, bize hep gurbet
Yan yanayken özlem berbat doğrusu
Her ikimizi de yakacak hasret!..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Böylece!
Uzak diyarlarda gece yarısı
Ben hala ayakta, hala uyanık
Gurbet ızdırabı, mide ağrısı
Ve çaresizlikten yüreğim yanık
******* ufuksuz, şafak ağarmaz
Gün doğsa da beni heyecan sarmaz
Özlem nar-ı zerdüşt; sönmez, kararmaz
Eve vardığıma olmazsa tanık
Ümidi katleder bedbin kaygılar
Bitkin bedenimi hasret sargılar
Özlem bu nizamı kınar, yargılar
Sebebi ne, bu davada kim sanık?
Beklerim.. Beklemek sıra dağ gibi
Gözlerim ufukta bir çerağ gibi
Özlem kandillerde yanan yağ gibi
Fitil şişmiş, vuslat yolu tıkanık
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Böyledir Bu Gönül
Bu kadar vefasız olduğun halde
Girip, hala ne var benim gönlüme
Lakin sen de gitsen hepten ıssızdır
Kim göçer, kim konar benim gönlüme
Hüzüne sözcüyüm bunca senedir
Bu tahammül müdür, şikâyet midir?
Doyum denilen şey, aşk denen ecir
Gelir, azar azar benim gönlüme
Tattığım hazların hepsi de yarım
Ya sükût, ya firkat bütün efkârım
Sevda çarşısında sergi açarım
Kurulur bir pazar, benim gönlüme
Dert alıp zevk satan var mı dünyada
Pazarlık mı olur hep bedavada
Mecburiyetlerin patlar havada
Bir fırtına kopar benim gönlüme
Hiç mi yanlış çıkmaz bence tespitler
Hala tekrar eder bizim ahitler
Kanadı kırılmış topal ümitler
Gelir, yuva yapar benim gönlüme
Elim erişmiyor gayrı her yere
Ne yara kurudu, ne bitti çare
Önü kesilmeyen yüzlerce dere
Biteviye koşar benim gönlüme
Ay yüzün gördüğüm vakitten beri
Ne tam akıllıyım, ne de serseri
Sevda denizinin vuslat feneri
Bir söner, bir yanar benim gönlüme
Koyuna uzaktan hoş gelir kaval
Bu sonuçsuz sevda, bitmeyen masal
Ummana gömülen küçük bir sandal
Nihayet bir mezar benim gönlüme
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Bu Gidişin Sabahı
Sabahın o tatlı serinliğini
Hiç mi yaşamadın buluğdan beri
Uykuda geçirdin bu kadar fecri
Bilmedin uykunun derinliğini
Kuşluk vakitleri yıkandı yüzün
Ufkun alacası kandırdı seni
Camına tırmandı devedikeni
Çiçek açmasını bekledin güzün
Öğle sıcağında yola çıkılmaz
Şu kafatasımız buzdolabı mı?
Tecrübe ettiğin sur kalıbı mı?
Kaç kez tekrar ettin yine yıkılmaz
İkindi gölgesi olsa da ömür
Gün batar üstüne, durduramazsın
Hiç mi attığını tam vuramazsın
Gözünü diktiğin geceye yürür
Yarasalar ile dolu ortalık
Akşamın hüznünü atayım derken
Kanı görmedin mi senden emerken
-Bu gidişin sabahı yok, olamaz-
İliklerimize doldu karanlık
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Bu Şehir
Yabancıyım burda, böyle tanıyor
Hiç kol-kanat germez bu şehir bana
Bak gözlerim cayır cayır yanıyor
Bir damla su vermez bu şehir bana
Hep üstüme, hep üstüme yürüdü
Kan gelir, içimi duman bürüdü
Yere çala çala sırtım çürüdü
Hasır bile sermez bu şehir bana
Hedef oldu sinem nice pençeye
Satmadım sevdamı üç-beş akçeye
Yıllardır bakarım bağa, bahçeye
Tek dal çiçek dermez bu şehir bana
Üflese yıkılır, değse göçerim
Kalkarım, tırmanıp suru geçerim
Aslında ben ne istese seçerim
Hiç bir şey önermez bu şehir bana
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Bu Şehir 2
Bu şehir bize küçük gelecek!..
İhanet kesti yağmurları;
Yıkanmıyor caddeler
Sokaklar satıcı pisliği dolu
Boşuna çıkma bulvara
Kaldırım çiğneyemez yüksek topuklar
Gözlerin çakılıp neon lambalara
Ne bakacak, ne görecek
Bu şehir bize küçük gelecek!..
Bu şehir bize dar gelecek!..
Hıyanet kuruttu ağaçları;
Yaprak döktü bütün parklar
Vitrinleri kütük dolu çarşının
Ve bir çift siyah göz,
Kararacak küller arasında
Adımlarımız sığmayıp çarşafa
Ne gidecek, ne dönecek
Bu şehir bize dar gelecek!..
Bu şehir bize az gelecek!..
Nedamet uyuttu asrın bebeklerini
Zifiri karanlık kundaklarımız
Mezarlıkta sıra taşlar;
Önünü keser rüzgarların
Bilmem nasıl salınacak sitede
Gecekondu endamın
Avuçla boş böğrünü cüzdan yerine
Ne yetecek, ne bitecek
Bu şehir bize az gelecek!..
Bu şehir bize sıkıcı gelecek!..
Atalet doyurmuş insanları
Bir adım gayret yok huzura doğru
Gündoğumundaki köpek uykusu;
İştahını açar çakalların
Boşuna yutkunma miden bozulur
Yağmurda ıslanmayı sevemedin ömür boyu
Seyreyle cam kenarından
Ne bakacak, ne dönecek
Bu şehir bize sıkıcı gelecek!..
Bu şehir bize gülünç gelecek!..
Sefalet parlıyor kadın gözleri
Mart kedisi gibi ortalıkta,
Farelerle dans eder
Delik-deşik asfaltlar ne hacet arabaya
Nasırına mı bastılar gözlerin doldu
Yüz yıkamak için midir küvetler
Asansörde kaldın ya sen
Ne çıkacak, ne inecek
Bu şehir bize gülünç gelecek!..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Bu Şehir 3
Şu Ankara şehri, şu koca başkent
Hiç beş para etmez sen yoksan eğer
Sen ordayken bana öyle gelir ki
Değiştirsek onu cennete değer
Sensin bu şehirin en güzel gülü
Seninle mest eder şehir gönülü
Şu fâni dünyanın nefis ödülü
Bana bahşedilen yegâne eser
Sen aydınlatırsın sokaklarını
Sen yeşerttin parkın yapraklarını
Saçının telini, tırnaklarını
Bütünüyle sensin bence muteber
Meftunum bu şehre sen varsın diye
Bozmam adresimi ararsın diye
Sen tam bana göre bir yarsın diye
Sırf senin adındır bildiğim ezber
Şehir ve sen canım, bütün günümsün
İstikbâlim sensin, sen hem dünümsün
Sağım, solum, yanım, arkam, önümsün
Şehirden bana ne! Bana sen yeter.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Çağrı
Hüzünle sarardı ümid goncası
Daha açamadan solsun mu dersin
Başucunda şifa, çaresiz hasta
Edeb ve mantıkla ölsün mü dersin
Akıl pazarına çekme gönlümü
Menfaat kaygısı kesmez önümü
Bir tebessüm için seçen ölümü
Gül yüzüne kurban olsun mu dersin
Lezzet aramadım günlük heveste
İçtenliğim mahcub durur, kafeste
Sen varsın aldığım her dem nefeste
Firakın sinemi delsin mi dersin
İstemem kuru bir gönül oyunu
Sen sensin be gülüm! Bilirim bunu
İstemem düşmanca biterse sonu
Keşke belasını bulsun mu dersin
Mecburunum kötü yorma herşeyi
Gönül sırça saray, kırma şişeyi
Muhabbet bezminde görsek neşeyi
Az da bizden taraf gelsin mi dersin
Esrar perdesini arala gayrı
Kendini bir dinle çevrenden ayrı
Dostluktur insanın insana hayrı
Gayrı yüzlerimiz gülsün mü dersin
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Çekerim Üstünden
Çekerim üstünden bakışlarımı
Mutlu ol prenses, bensiz de olsa
Aşka inanmadın.. Evet inanma!
Belki de doğru bu; kızma, utanma!
Ne çıkar bir gonca açmadan solsa
Kaldır gözlerini endişen yersiz
Çekerim üstünden bakışlarımı
Zaten pırıltı yok, gözlerim fersiz
Başım hafif eğik; belki üzgünüm
Benim yarınım yok, olmadı dünüm
Vebal mi? zahirde benimdir mutlak
Lakin isteyerek düşer mi yaprak
Çekerim üstünden bakışlarımı
Sevgim yüreğimde müebbet hapis
Çağın insanına hükmeder nefis
Genç, güzel, güçlüsün.. Gayen olacak
Hayatı, her şeyi gırgıra almak
Devam et yılmadan, engeller biter
Çekerim üstünden bakışlarımı
Sen iste, sen iste, sen iste yeter!
Gerek yok bilmeye ne oldu, neden
Belki de istedin bu aşkı, "rağmen"
Her şeyi, her şeyi iste.. Hakkın var
Yüreğim yansa da sonsuza kadar
Çekerim üstünden bakışlarımı!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Çığlık
Kırdı, -narin bildiğim- sarılan kollar beni
Yönüm gurbete dönsem, bırakmaz yollar beni
Bıktım bu dikenlerden; uzandığım her yerde
Görmeye tahammülsüz bağdaki güller beni
Ne haldeyim bilmezler, tanıyan kullar beni!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:51 PM
Dağ Yerinde Durdukça
Sevda hengâmesinde berbad eyler yar beni
Vazgeçmeye yeltensem, yuhalar ağyar beni!
Yazar arzuhâlimi, bıçak sırtı bakışlar
Kınından sıyrılmışa eyleme duvar beni
Perçinledi aczimi soru işaretleri
Zar-ı figân-ı kaygı sarıp sarmalar beni
Gururum eşiğinde eski bir pöstekidir
Duvara tırmandırır senden bir nazar beni
Zafiyet teşhisinde uykusuzluk illeti
*******i korkular ayakta tutar beni
Toplayıp yıldızları gözlerinin içine
Çerağ-ı ümid-i aşk.. Korkarım yutar beni
Bu hesabın hâkimi mutlak sensen, meğerki
Adl-i Nuşirevanca, bu işten kurtar beni
Kumandam kilitlenmiş bu sevda hedefine
Saptıramaz rotamdan, bozamaz ayar beni
Elhak bir dağa çarptı; infilak kaçınılmaz!
Dağ yerinde durdukca.. İhtimal anar beni
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Daha Herşey Bitmedi!
Pembe bir gurubun letafeti
Hoş dokunuşlarla sıvazlar önce
Rehavete sarınır bütün beden
Uzanır dimağın sükûnetle
Haz duyarak gevşer el ve ayaklar
Süzülür gözlerin, meyletmez bakışa
Toplanır günebakanlar, kapanır dışa
Kendiliğinden gelir yasaklar
Daha bu saadet hazmedilmeden
Batmış olur güneş, değişir renkler
Suyu kesilir zevk çeşmesinin
Işıkla beraber yavaş, usulca
Geri çekilir saadet ve haz
Hafifçe sallanırsın biraz
Bronz bir grilik buz keser önünde
Ürperirsin, üşümeye ramak kalır
Gözlerin tutunacak bir yer aramaktadır
Hangisi nedir? Kestiremezsin
Sağa-sola seğirtirsin kısa kısa
Hep tereddüt, hep çekince
Bitiyor dürtüsü aklından geçince
Zınk diye çakılır kalırsın
Birdenbire çöker üstüne gece
İliklerine sokulmaktadır karanlık
Bigâne olmaya kalksan bir anlık
Acı dürter zehir gibi
Bütün bedene yayılır da işkence
Hiç kımıldamadan put gibi durursun
Çaresizlikten kudurursun
Her taraftan siyah yağar, doldurur
Ve her şey bu siyahta kaybolur
Tam bitti artık zamanındayken
Serin bir yel gelip çarpar yüzüne
İncecik bir pırıltı titreşir önce
Yeniden uyanır yüreğin
Ağarma başlar doğudan azar azar
Gayrı ihtiyari de olsa, o yana dönünce
Şafak atar ufukta,
Şafak atar yürekte..
Ve en kılcal damarına kadar
Uzanır hayat yine, yeniden
Güneş serper ışıklarını cömertçe
Alır, dirilirsin
Tad olur, doyum olur, hırs olur
Suyun ışıltısını, kuşun kanat sesini
Tekerin gıcırtısını, menekşenin rengini
Her şeyi, herşeyi kucaklar, gerilirsin
Dinamik bir patlamaya can atarcasına
Azmine biraz da şevk katarcasına
Canlılık büyür alabildiğine
Gerekenlere verilirsin
Ve bilinmez bu ne kadar sürer
Bir de bakarsın uzun uzun olmuş gölgeler
Boşalmış bir çuvalcasına
Yerlere serilirsin..
Daha her şey bitmemiştir hâlbuki
Daha her şey bitmedi! ..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Davetiye
Gel ey canan, cevr eyleme; bir beni yar eyle gel
Yâd ellerle ülfet olmaz, terk-i ağyar eyle gel
Reva mıdır mah yüzünü, saklamak sevgiliden
Âşık-ı sadıktan utan, hicab et, ar eyle gel
Şimdiye dek geldiklerin bana fayda etmedi
Önde gelmiş olsan bile yine tekrar eyle gel
Kınanmazmış mecnunluğu aşığın vuslat içün
Gel çekinme, gel utanma.. Sevgin izhar eyle gel
Yok, bilmesin ahvalini hiç kimse, kendin bile
Guruba dal, subha karış; cismi esrar eyle gel
Senin derdin ile asla gözüm uyku görmüyor
Ne var terk et gafletini, dil-i bidar eyle gel
Cevrin ile bi-nihaye, gece gündüz boşalan
Gözyaşıma bedel olsun; zülfünü tar eyle gel
Kavuşmadan öldüğümde inlemek neye yarar
Pişmanlığı hatırda tut, peşinen zar eyle gel
Hayaline yüz tutuben hasbıhal olsa bile..
İsterim ki nazlı canan, arz-ı didar eyle gel
Âdetidir güzellerin, tebessüm dağıtalar
Goncalar açsın yüzünde, gamze nisar eyle gel
Ayrı düşme bu sevdadan, dolan dur çevresini
Pervane ol; gönlü nara at, giriftar eyle gel
Sana hemcins olduğundan utansın tüm Leylalar
Mürvetinden cümlesini.. Var, haberdar eyle gel
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Değişen Birşey Yok
Değişen bir şey yok bu şehirde
Yine Karapürçek'ten doğmada sabah güneşi
Bekçiler karakola yöneldiğinde
Başlar dolmuş ve otobüs seferleri
Yalnız uyandığım vakitler, kuş sesleri nerede
Hala değişen bir şey yok bu şehirde
Değişen bir şey yok bu şehirde
Sokaktaki hoparlör ve klakson gürültülerini
Acı fren sesleri durdurabiliyor ancak
Üstünüze yapışsa da elbiseniz
Gecekonduda da giyen var aynı ayakkabıyı
Yine kabzımalların insafında beslenmemiz
Artık gözlerde arıyoruz yeşili
Çok farklı değil meclis ve mahalle kahvemiz
En az üç öğün yutuyoruz acıyı
Hiç mi açılmayacak bu perde
Hala değişen bir şey yok bu şehirde
Değişen bir şey yok bu şehirde
Kalenin karşısındaki tepeden
Taşlar yuvarlanır bazı zamanlar
Kulenin karşısındaki binada
Çığlıklar bölüyor şuh kahkahaları
Üç-beş kişi okuryazar daracık odalarda
Terminal ve istasyon
Doymadı asırlardır hüzüne ve sevince
Ben yine türkü çığırıyorum aklıma estikce
Sen orda öylece dur, göğsünü ger de
Hala değişen bir şey yok bu şehirde
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Dehlize Dalmak
Yakın aramızda olan uzaklık
Gönül köprüsünü kur da geçelim
Büyüklere saygılı ol ufaklık
Hafifce boynunu bur da geçelim
En güzel öten kuş bülbüldür derler
Yine de kanarya bakar, beslerler
Bizim yolumuzda çok engebeler
Var ya, farkındayız.. dur da geçelim
Layığını bulmak her zaman zordur
El altındakiler bir parça hordur
Altının var ise sarrafa bozdur
Menfaati yere vur da geçelim
İçten pazarlıklı ahbabın varsa
Ondan bil ayağın düzde kayarsa
Bu yarışta hedef, sona kadarsa
Şimdi erken, öbür turda geçelim
Zalim meziyeti hafife almak
Kolay mı hayatta ayakta kalmak
Kaderde var ise dehlize dalmak
Bırak karanlığı nur da geçelim
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Denemek
Düzde gezmek sana pek yaramadı
Var yarın başına, atla aşağı
Canım ne olacak, macera olsun!
Boynuna bir kemend.. Devir şu dağı
Dibi görünmeyen suya girilmez
Kim demiş, gidip gör; dibinde ne var?
Belki hazineler orda saklıdır
Gerçi biliyorsun ordan dönülmez
Fakat ne gam ola.. Denemek de kar!
Bırak artık dalı.. Hazan mevsimi
Savrulan yapraklar olursa gazel
Sen, neden yerlerde sürünmeyesin
Üstünde dolaşsın meçhul ayaklar
İnle; çıtır çıtır.. O ses de güzel!
Kim bilir neler var, gir şu ormana
Arkanda kalanlar.. Ne yapan yapsın!
Bir kaç gün, bir kaç ay, belki bir kaç yıl
Gezer, dolanırsın.. Ve eğlenirsin
Kanadın kırılır, yaralanırsın
Bunca zevki görüp, tatdıktan sonra
Dert değil, isterse tilkiler kapsın!..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Döner İkinci de Evet Merakı (Akrostiş)
Didem'e
Dur gülüm, hayatın sonunu bekle
İkinci kez için gelmeyeceksin ki
Davran yaşamaya arzu, istekle
En küçük ümitle, en büyük şevkle
Mutluluğa açıl, solmayacaksın ki
Dert yağsa sürekli denizler taşmaz
İnci tükenir mi okyanuslarda
Dermansız dert olmaz, ölüm bulaşmaz
Ecel hata yapmaz, vaktini şaşmaz
Merhamet aranmaz bu hususlarda
Durma orda öyle, atıl ileri
İşte hazır sana, bir yığın çiçek
Dönmek mümkün değil, gidilmez geri
Ellerinle bitir güzel eseri
Mümkün olan her şey yeterli gerçek
Davet bekliyorsan yaşamak için
İlk nefeste sana verilen neydi
Denk getirmek için çabala, didin
Elbet aşacaksın hadi, aferin
Mecburiyetlerin sona ereydi!
Dost acı söylermiş, ne dedim bilmem
İyi ya da kötü, bitti sözlerim
Deniz taşsa bile, kuma eğilmem
En uzağı, yani ufku gözlerim
Mesud bir Didem'i bekler, özlerim
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Dördüncü Akşam
Yeni bir İstanbul çizdim çehrene
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü
Bir daha tutuştu taş kaldırımlar
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü
Gökdelenler göğe hüzün germede
Kesik kesik nefes alıp vermede
Bir ayağı can evime girmede
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü
Yağmur yağıyordu, hava ayazdı
"Gitmek" ruha derin bir çukur kazdı
Sevda ensemizde uyuyayazdı
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü
Boğaz taştı sanki, yırtar kıyıyı
Taksim'in arkası tartar kıyıyı
Otur bir kahvede, kurtar kıyıyı
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü
Yolumuz hep yokuş, hayat inişti
İstanbul eskiden daha genişti
Gözümde değeri pula dönüştü
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:52 PM
Dün Gece
Dün gece ne geceydi
Açıldı çiçek çiçek
Kısmet olur mu başka
Yine böyle geçecek
Bir akşamın ardına
Erdik dünya tadına
Ne diyelim adına
İşte aşk, işte gerçek
Bak nasibe, kısmete
Güzellik ve cazibe
Toptan edildi hibe
Serildi yorgan, döşek
Vuslat kapıyı çaldı
Hasret içeri aldı
Mekan iyice daraldı
Sarıldık, olduk bir tek
Karanlığın rengini
Muhabbetin dengini
Kavuşmanın zevkini
Böyle yaşar bu yürek
Apaydınlık netice
Mutluluğa derece
Ne geceydi, dün gece
Erişilen en yüksek
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:53 PM
Feza 1
Feza.. Bu uçsuz bucaksız, masmavi boşluk
Fağfur bir kâsedir, hayat içinde
Fakat ne Yemen'de, ne Hind'de, Çin'de
Faydasız bulunmaz sendeki hoşluk
Fark arama boşa neden, niçinde
Eleğim sağmalardan seçilerek durmuşuz
Ebabiller keşke, azık edinse bizi
Efsunkâr sirayetler dolanır içimizi
Ehram sağlamlığında, yanyana oturmuşuz
Endazeye vurulsa, tartarız birbirimizi
Zaruret say meylimi, bil ki sana mecburum
Zehabımdır, iyiliğinin ışıltısına tutunmak
Zemheri gibi gelir senden uzakta yanmak
Zillet ayaz kalır, kati zeval bulurum
Zeytin ve incir dururken gidip zakkuma dayanmak
Ah Feza! Ne harika olduğun bilmez misin
Abad eyle, viranemize bir el at
Acunda cevelan etsin sevda, haz donat
Afitabını göstermez, bana eğilmez misin
Ah Feza! Sendendir bana her ne var imdat
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:54 PM
Feza 2
Farz et, binlerce yıl öncelerdeyiz
Ertelenmiş, eski *******deyiz
Ziyan edilecek nicelerdeyiz
Adeti birlikte bozalım Feza!
Fizan'a sürülmüş arzu, hevesler
Ekranı karartır bu sanal sisler
Zabdedilmiş olan fikirler, hisler
Azad olsun, ipi çözelim Feza!
Fitne becermişse, hep beğenilmiş
En olmadıklara Tahir eğilmiş
Zühre olmak madem ayıp değilmiş
Alnımız açıkca gezelim Feza!
Faydaya göz ardı, güzelde kalıp
Endişeyi aklın üstüne salıp
Zor ama, Keremi ateşten alıp
Aslı için güvey düzelim Feza!
Fil gibi mi ölsün Mecnunlar yine
Emirin gözünde Leyla yerine
Zehiri gömelim çölün dibine
Açığa bir mezar kazalım Feza!
Ferhad'ın derdi ne dağda, dorukta
Elem tükendi mi künge vurdukta
Zevk mi aldık sessiz, sakin durduk ta
Artık dağıtalım, azalım Feza!
Feryada gerek yok, hep olsa hazan
Elbette verecek bize de aman
Zerdaliler çiçek açtığı zaman
Aşka çarpılalım, sızalım Feza!
Fevkalade yakın sevda hataya
Ecel sahip ancak bu ihataya
Zarf ne gerek aşk denilen postaya
Aya ve güneşe yazalım Feza!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:54 PM
Feza 3
Tanrım neden hep olmaza bağladın
Gönül denen şu yabani atımı
Az olsun tek, kısa olsun, yeter ki
Feza'da diri kıl şu hayatımı
Tek başına haz vermedin adama
Böyle hem var hem yok, nice muamma
Tabi itiraz yok yazgıya amma
Feza ebrusuyla süsle hattımı
Ya tek nefes koma garib sinede
Ya yalnız bırakma bu sefinede
Kimse bile beğenmese, yine de
Feza ile donat tüm sanatımı
Gözüm yıldızlardan kırağı sağsın
Gecenin matemi üstüme ağsın
İsterse hep sevda boranı yağsın
Feza'ya açık tut gönül çatımı
Tanrım sana malum olanca halim
Vuslatsız son bulmaz gayrı melalim
Boş kalsa da ona uzanan elim
Feza'dan çevirme sen suratımı
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:54 PM
Gece Muhasebeleri 1
Kör gecede bir mum erir şamdanda
Acep mum mu, yoksa ben mi yanarım
Mum yandıkça ben uykuma kanarım
Kilitlenir bakışlarım bir anda
Esir benden daha hürdür zindanda
İki durur, bir maziyi anarım
Boşa geçen günlerime yanarım
Öz nefsimle uğraştığım zamanda
Mazi ve hal, ben istikbal bir yanda
Köynür özüm, için için kanarım
Kör gecede bir mum erir şamdanda
Acep mum mu, yoksa ben mi yanarım
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:54 PM
Gece Muhasebeleri 2
Ne günlere kaldım ben, benim ile
Bir bilebilseydim nasıl, niceyim
Bazen gündüz gibi, bazen geceyim
Karanlıklar basar kuşluk zamanı
Gönlümün bülbülü gelemez dile
Karanlıklar basar kuşluk zamanı
İslenir ruhumun ölgün ışığı
Bense; bir bilinmez sevda aşığı
Yüreğimi saran yumak çözülmez
Karışır, seçilmez çöpü, samanı
Yüreğimi saran yumak çözülmez
Ortasında kor kor bir ateş yanar
Hisden delik deşik, inceden kanar
Aşkdan mı bizarım, sevenim mi yok
Çıkmaza girmişim; geri dönülmez
Aşkdan mı bizarım, sevenim mi yok
Vefasız mı çıktı, karagözlü yar
Yoksa abdal olup ben diyar diyar
Kendimi bulmaya yollara çıksam
Sükutu kriz bana, tebessümü şok!
Kendimi bulmaya yollara çıksam
Ya bulur dönerim, ya kaybolurum
Ya nizam tutarım, ya kahrolurum
Açılsın ruhumu sıkan cendere
İçimdeki boşluk, bu benim tasam
Boşluğun ağını bir paralasam
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:54 PM
Gece Muhasebeleri 3
Terk edeli *******in geveze sessizliğini
Ne vakittir unuttuk, uykunun çaresizliğini
Böyle mi dönermiş normal devrinde ihtiyar alem
Bu devrandan tabi ki yazacak şey bulamaz kalem
Nerde karşı duvara dikilmiş kan çanağı gözler
Nerde gece yarılarında gaibden gelen sözler
Ne fikir üretir dimağ, ne kurar toz pembe hayal
Akşam alacası ile baş köşeye çöker melal
Yatsının ardından gömerim seni varıp uykuya
Hayat daha kolaydır, dokunmadan sabuna suya
Ne endişe, görecek miyim aceb, yarın olupta
Çok kere beheri buldun bu soruyla, oturupta
Bırak *******i ümitsizlerin karanlığına
Gayrı meyletsin Hünkar tebasına, hakanlığına
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:54 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 1
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Ayaz bir yalnızlığı ıslıklıyor gözlerim
Ellerimde asfaltların kaskatı bükülmüşlüğü
Kararmış kiremitler titriyor alnımda
Ve kayısı ağacında sarı yaprak yalnızlığı
Sakarya'daki gürültü içindeyim
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Uzun huzmeli farlar acıtıyor gözlerimi
Dilimde hırçın sağanak hüzünleri
Kedi yavrusu büzülmüşlüğünün kapı önleri
Dikine yükselmiş eğri binalar arasında
Kapatın perdelerinizi kapatın
Ve şubat titremeleriyle yeşermiş küçük park
Yenimahalle'nin bittiği yerdeyim
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Çenesini kıracağım cırcır böceklerinin
Bu kadar mı karaydı gözleri de
Hep geç kalıyor yüreğimdeki kurt uluması
Ve karanfiller kızaracak depremlerin üstünde
Çubuk Barajı'na doğru yoldayım
Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Terazinin bir kefesine bohçalanmış
Temmuz güneşi daha mı ağır bodrumlarda
Serçeler uyukluyor ay ışığı sağarken
Ya deniz olsaydı yorganın altında
İhtiraslarım hep bekleyecek mi kederi
Ve hala mı büyümedi mezarlığın servileri
Ezan okunuyor, Kocatepe'deyim
Kendimi epeydir geceye vuruyorum
Tiryaki fotoğrafımın sigara dumanıyla
Sararmış kalemin tutulan yerleri cıvık
Bir taş plak iğnesi cızırdıyor kuliste
Ve menekşeler tırmandı ampullere
Mamak Köprü'deyim
Epeydir kendimi geceye vuruyorum
Yığılıp kalmış bir ceylan bedeni ağarıyor önümde
Ellerim ne kadar uzun, ne işi var oralarda
Bu kadar kapı yapmanın alemi neydi
Hepsi kapalı olduktan sonra
Yıldızlar saçlarına düşmüş kırağılardır
Ve tekkedeki postunda bir şeyh oturmuşluğu
Evdeyim, evimdeyim..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 2
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Sahtekar çığlıklarımın suskunluğu
Lacivert bir oturuştur kulaklarına
Hepten karşı durur duvarlar
Boşuna mıdır sükunetin dörtnalı
İhtirasların kavurucu soğuklarına
Ve.. huzurun kapı zili çalmaktadır
Sihirli bir anahtar tutuşturuyorum
Parmaklarına..
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Gözlerimden kaydırılan yıldızlar
Bir kucak dolusu çiçektir, ellerine
Çoktan ayağımın altındadır
Yumuşak dokunuşlarını
İple çektiğimiz siğim siğim yağmurlar
Ve.. Kapanmıştır şimdilik, kaygının kapısı
Pervazına tırmanan sarmaşık
Bir gün mutlaka dolanır mı
Ayaklarına..
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Mestane kurt ulumalarında lezzet
Savruk harmanlardan artakalan emektir
Bir çobanın çeşme başı yalnızlığı
İkindi üstlerinde uykuyla olan muharebendir
Hiddet, şiddet, nefret, kasvet, şehvet..
Külleri arasında sigara izmaritlerinin
Ve.. Dudaklarımdaki yarım tebessüm
Kelepçe olup yapışacak, görürsün!
Tırnaklarına..
Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Pişmanlıkların ateşi ısıtırken odayı
Halihazıra rıza, kirlerimizi soymaktadır
Şaşkın ördek dalgaları, bu ummanda
Sebeb-i vasl-ı zevk olan
Cılız kulaçları kırmaktadır
Bu ne zahmetli beton yapışkanlığı
Martıların çöl kumu eşelediği hiç görülmüş mü
Ve.. Gecikmiş nedamet, kamçılayıp arzularını
Devrilmiş dağlarca ter yürütecektir
Şakaklarına...
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 3
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Bazen, çayıra çıkması gibi, küçük derenin
Sırtlayıp getirir onca çalı-çırpıyı
Saçar sağa-sola, darmadağınık
Kolay olsa gerek saçıp, savurmak
Ardına kadar dayayarak kapıyı
Yürüyorum önüm-arkam karanlık
Yürüyorum, dağın ardında ışık!
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Sığmayıp yatağına, taşması gibi, küçük derenin
Sürükleyip getirir bir yığın kum
Örter yeşil çimenlerin yüzünü
Yırtar sağı-solu, bozar düzünü
Kolay olsa gerek kesip, biçmek
Sertçe çarparak kapıyı
Yürüyorum, dört bir yanım uçurum
Dağın öte yüzüne varırsam otururum..
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Kaybolasıya kabuğuna çekilmesi gibi, küçük derenin
Erir gider taşların ve köklerin arasında
Benzi solar kıyısındaki sazların
Belki de gözü patlar kurbağaların
Kolay olsa gerek esirgemesi
Muhanetlerin resmigeçidi sırasında
Sımsıkı kapatarak kapıyı
Yürüyorum, önümde hala "belki yarın" sürüncemesi
Yürüyorum, dağın arkasında yıldız kümesi!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 4
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Bir kervansaray uzaklığında sabah
Köpük köpük ter taşır bu yana, hayat
Silkelenir avlunun orta yerinde
Salıp ısyan atlarımı başıboş
Salah arıyorum salah
Ve.. Geri dönüşlerin her seferinde
Yine geciktim, Eyvah!
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Bir kervansaray telaşındadır uyku
Durmadan koşuşturur sağa-sola, hayat
Yine yollar çizer başka diyara
Fırsat bulup da kendine gelemez korku
Kırar meşguliyet zincirini gönül
Ve yığıyorum pişmanlıklarımı bir kenara
Ödül bu ödül!
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Bir kervansaray sıkıntısında oda
Hanay ucunda, daracık yerlere sığınır hayat
Sıkıştıkca acır yanı-yöresi
Hayret ederim yorgun atların tepişmesine
Gözlerin uykuyla kavgası hala mı moda
Ve.. Daha dolmadı mı bu delinin teskeresi
Dolanır durur ortada!
Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Bir kervansaray köhneliğinde yarın
Bozkır ortasında kırık-döküktür hayat
Sallanır sevdaya tempo tutarak
Kırar yularını tedirgin atlar
Çocuklarla kadınları dışarı çıkarın
Ufacık şeylere zırlayan bebeği avutarak
Kapıları kapatın
Ve.. Sevda masalına eklediğim kanatlar
Çırpınmasın, koparın!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 5
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Aydınlıktan kaçıyorken bir yandan
Ağartmaya çalışıyorum zulmeti
Ya çelişki hüküm sürer mülkümde
Ya beyaz boyalı bir zından
Bunca eziyyeti tercih edemem
Söndürüp ışıkları, çekip hançeri kınından
Uykuya meydan okuyabiliyorum ancak
Yoksa ayakta uyuyabilmek mi erdem?
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Atlayıp akşam yemeğini
Telâş ediyorum kahvaltı için
Acele etmenin unutkanlığındayım
Trafik ışıkları yanar-söner gönlümde
En çok sarıyla muhatabım, niçin?
Üstüme uymayan elbisenin somurtkanlığındayım
Uçarı heveslerde gezer bilincim
Yeşili görüp de birazcık sürat yapsam
Kursağımda kalır sevincim..
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Tutup bağlamalı nedametleri
Oh olsun! rahatlığında geçmeli günler
Olsaydı, bulsaydı, kalsaydı..
Keşkeleri, karyola altına tıkıştırmaktayım
Karar veremediğim ihanetleri
Ancak gündüzlere yakıştırmaktayım
Sinsinle bezenmekte düğünler
Pişmanlıkların tiryakisi değilim
İstemem gece yarısı serüvenleri
Tercihim, tütünler ve bütünler.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Geceye Vuruyorum Kendimi 6
Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Sıyrılıp usulca siyah örtünün kenarından
Açığa çıkıyorum, alabildiğince açığa
En uzak yıldıza dikiyorum gözlerimi
Ya bitkindir bencileyin, ya da sırf efkârından
Titriyor ışıkları
Yan yanayken bile ne kadar uzak
Ve ne kadar fakir
Zamane âşıkları
Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Karanlığa karşı bir şemsiye yapıp üstüme
Yaslanıyorum kocaman bir çınara
Canımı acıtıyor gövdesindeki yaralar
Kırılmış dalını, budağını ekliyor yüküme
Yoruluyorum
Ve ne kadar söz versem de kendime
Sana darılıyorum
Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Bıçak gibi ayaza karşı dönüp yönümü
İnadına bir mezar taşına dayıyorum sırtımı
İşte varlık, işte gerçek, işte kuvvet
Bu taş bildim bileli bu dağ başındadır
Ne çok erken pişmanlığı
Ne de geç kalmanın telâşındadır
Sükûnet burada oturur
Ve ne kadar kargaşa varsa götürün
Huzur istiyorum,
Bir parça huzur!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Gibi!..
Hıçkırıklar ile ağlarım bazen
Gözyaşı sel olur yanaklarımda
Vücudum kaskatı olur aniden
Boşluklar fısıldar kulaklarımda
Buruk bir tebessüm dudaklarımda
-deliler gibi-
Böcekler gezinir dört bir yanımda
Bulanır hislerim; tutar, kusarım
Nedamet arama şu figanımda
Yarin saçlarına gönlü asarım
Kilitlenir ağzım.. Gayrı susarım
-ölüler gibi-
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Gidermiş
Aldanma dünyaya, yalandır yalan!
Hayaller, rüyalar güle gidermiş
Büyütür, beslersin bir tek kızını
O da en sonunda ele gidermiş
Sakın ha! Kapılma feza çağına
Arkanı çevirme ümit dağına
Bakarsın beslersin bahçe, bağına
Bir gün ırmak taşar, sele gidermiş
Verilmiş hakkında ölüm fermanı
Gezersin ovayı, bir de ormanı
Çalışır, kurarsın geçim harmanı
Hoyrat rüzgâr eser, yele gidermiş!
Hayatdan ümidi kesersin bazı
Her kışın da vardır baharı, yazı
Tutulmaz yabanın ördeği, kazı
Terk eder kümesi, göle gidermiş
Nice kanunlar var birden çürümüş
Derler ki; kırk günde çocuk yürümüş!
Zengin olmak hırsı gözün bürümüş
Çoğu emeklerin pula gidermiş
Hünkâr'ım kendine iyi dost kazan
Böyle kurulmuştur bu büyük düzen
Uzun ömür üzre yazılar yazan
Akıbet sonunda ölü gidermiş..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Gitmek!
İnce ince yağar kar
Rüzgâr savurur
Çarpar yüzüme
Duydukça içimde;
Kemiklerime kadar üşürüm
Ve ben;
Önünü görmeyen yolcu
Hem gider,
Hem düşünürüm!
Bin belaya karşı koyup dururken
Yine de hayatın manası vardı
Ama bir tek bela, bir cevr-i canan
Hüzünle sarılı bir uyuşukluk
Manayı, ümidi sildi gönlümden
Aşk girdaplarına
Batıp çıktıkça
İliklerime kadar üşürüm
Ve ben;
Sevgi sıcağından ümidsiz yolcu
Hem gider,
Hem düşünürüm!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Gönülden Şekvâ 1
Dinle şu gönlümün coşkunluğunu
Sel misali; baştanbaşa akıyor
Ar hayâdan bendler, sabırdan duvar
Fayda vermez, cümlesini yıkıyor
Söz dinlemez durdurmaya meyletsen
Öğüt almaz, öğüt verip eyletsen
Beş kuruşu teklif edip söyletsen
Beş binine bir de çelme takıyor!.
Sıçrar köpük köpük; hırçın çağlayan
Ümidsiz pervane; odlâre yanan
Ya seherde bülbül; ah ile figan
Ya coşkun kanarya; durma şakıyor
Taşkınlığı koyup huzura varmaz
Bir dem varsa bile, bir zerre durmaz
Yaraları sarmaz, yıkık onarmaz
Her neye dokunsa; tamam, yakıyor!
Ben bu gönlün rakibiyim ezeli
Sanki daldan düşmüş selvi gazeli
Lakin saklasan da bunca güzeli
Faydası yok, bir köşeden bakıyor..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Gönülden Şekvâ 2
Dinle şu gönlümün suskunluğunu
Bir ölüden farksız, fakat yaşıyor
Başındaki derdi saymakla bitmez
Yarısı kırkbini kırk kez aşıyor!
Gören öğüt verir; akıllı, deli
Azar ile, payla yüklenir kimi
Karşılık vermeye yoktur mecâli
Yüklenmiş bedeni, mecbur taşıyor..
Üzerine yürür şu cümle âlem
Altı yönden gelir sıkıntı, elem
Dirisi mesele, cesed problem
Hâlâ arzda mıyım diye şaşıyor?!.
Muhabbet havzını dalıp boylamaz
İşret meclisinde gönül eğlemez
Hâlinden şikayet kelam söylemez
Lâkin gözyaşları selce coşuyor..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Gözler
Dağa dağa kanat çırpar, hazır tetik kara gözler
Ancak yakışır bu kadar! Senin gibi yara gözler
En yükseğin tepesinden süzüp geçer yeryüzünü
Tutmaz sevda hesabını, bakmaz itibara gözler
His ve şehvet arestası karışık bu bedestende
Yegâne sermaye midir? bedelli tüccara gözler
Tamamen sahiplenmek mesajıdır ışıkları
Bulunduğu meclislerde yürür iktidara gözler
Bahşettiği muştularda ürkek ceylan sıçraması
Suz-i Dilâra faslına geçişli, Evcâra gözler
Kaç imsak geçti üstünden; doymuş sahur lezzetinde
Sanki hâlâ oruçludur; meyletmez iftara gözler
Siğim siğim yağmur yağsa, susuzdur derya içinde
Açık seçik mevcutları yeltenir inkâra gözler
Nice bend eylese canım.. aslı bi-bahâ bendedir
Ne sahipli, ne azadlı.. Beladır Hünkâr'a gözler.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Gözlerin
Gördüm gözlerini titredi gönlüm
Üstüne çiğ düşmüş yaprak gibiyim
Yüreğim hevesle çırpındı o an
Bakışların arı, gözlerin kovan
Kıpırdandı ruhum.. Başlar ilk günüm
Gözlerin gönderir ümid ziyası
Yeni aydınlanan şafak gibiyim
İlk mi görüyorum gün ışığını?
Bakışın başlatır sevda çağını
Yelken açın; gönlüm sevgi deryası
Gözlerin kömür mü kor kor yanıyor
Ateşinle pişmiş toprak gibiyim
Gayrı senden başka yağmur istemem
Gözlerin çağlayan, bakışın zemzem
Yürek bu pınardan içip, kanıyor
Gözlerin güzellik cevheri midir
Madeni alınmış ocak gibiyim
Tutkular doldurmuş beden mülkümü
Bakışın gasp eder bütün yükümü
Gözlerin sevdanın askeri midir?
Gözlerinden yürür hayatın özü
Tomurcuğa durmuş budak gibiyim
Büyür içimizde bu sevda gayrı
Gözlerin tüm arzu, bakışın ayrı
Bir harika türkü; bilinmez sözü!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:55 PM
Hasım
Vurup devirdiler dikili taşı
Kaya bana hasım, hayat muhalif
Bedenimde duygu, mantık savaşı
Hülya bana hasım, hayat muhalif
Üstüme örtmüşler haneden fanus
Toplum yargısına tutuklu, mahpus
Ya uyku hiç yoktur, ya tümden kâbus
Rüya bana hasım, hayat muhalif
Bir hat çekmişler ki, ince ve gergin
Çizgiyi zorlama; yaşa, aferin!
Ayıplanıyorum sevdiğim için
Hayâ bana hasım, hayat muhalif
Hiç ilgisi yok mu aşkın gerçekle
Beden sağ olmuyor sade yürekle
Yalnız yol yürünmez beni de bekle
Yaya bana hasım, hayat muhalif
Gönlümde kargaşa, cidal, anarşi
Her şeyi tersine, her şeyi karşı
İnsanlar sırf tüccar, yeryüzü çarşı
Dünya bana hasım, hayat muhalif."
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Haydi Başla!
Sen orada, bir yerlerde
Bana yakın, bana uzak
Yaşıyorsun hayatını
Adım adım, kucak kucak
Aklımın düz durmadığı
Gönlün boyun burmadığı
Ayağımın varmadığı
Duygularım salkım saçak
Bilinmezin berisinde
Ne gördün ki gerisinde
Şehrin batı yarısında
Yağmur yağar, mevsim kurak
Ay doğduğu *******de
Şiirlerde, hecelerde
Bilinmeyen nicelerde
Kuruyorsun bana tuzak
Hâlâ anlamadın beni
Ne eskiyim, ne de yeni
Görmesek de biz dikeni
Gülleri koparmak yasak
Azar azar versen bile
Sana rahmet, bana çile
Ne oyun var, ne de hile
Her şey açık, hepsi berrak
Tamam, artık bu son fasıl
Nasıl istiyorsun, nasıl
Madem sizde böyle usul
Hadi başla, buyur ortak!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Hayret!
Aşksız, meşksiz ve sevgisiz
Yaşıyorum
Yüklenmişim bedenimi
Taşıyorum
Lakin hayret!
Bütün olan, bitene
Aşksız, meşksiz ve sevgisiz
Nasıl olur?
Ve ben nasıl yaşıyorum?
Aşksız, meşksiz ve sevgisiz...
Şaşıyorum!.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Hayvanlar Aleminden
a.
Sabahın ilk ışıklarıyla
Sürüden ayrılmış garip bir ceylan
Ürkek bakışlarla çayıra çıkar
Güzel mi güzel!
Mağrur endamlarla dolanır
Kara gözlerinde gök pırıltılar
Saklasa da bellidir;
Hoyrat ellerce hırpalanmış
Ürkek sıçrayışlarında tereddüt,
Tebessümü bile yaralı..
Yine de alımlı mı alımlı!
Ve zavallı süzülüşünde gurur
Belli ki bilmiyor etrafta neler var?
Önceden hiç görünmeyen çakallar
Fırsattır diye pervasızca;
Ne güzellik, ne merhamet
Mide telaşı, kolay lokma iştahıyla
Ağızlarından salyalar saçarak
Etrafını sararlar..
b.
Yay gibi gergin bedeni,
İpek gibi yumuşak ve pırıl pırıl teni
Yeri incitmeden sert basan adımlarla
Şöyle keyiflice dolanan bir puma;
İskender’in kılıcı kadar keskin,
Herkül’ün yumruğunca kuvvetlidir
Görünmeyen pençeleri!
Gök pırıltılarla yanar kara gözleri
Gençliğinin verdiği hırsla
Kendinden emin ve meydan okuyarak
Ava çıkar; ne bulsa avlayacak!
Gözüne kestirdiği bir antilop peşinde
İştahla iner çayıra
Şöyle bir dolanır..
Tut ki boş vermiş tedbirlere!
Derken bir bizon sürüsünün
Ortasında kalakalır..
Kızgınlıktan gözü dönmüş yüzlerce öküz;
Çevirip boynuzlarını hışımla,
Dört bir yandan saldırır
O güçlü ve keskin pençeler,
Kaç boynuza dayanır!
Hangi biriyle uğraşacak
Hırçın ve mağrur puma
Bir boynuz, bir boynuz daha..
Derler ki:
"Ava giden avlanır"
c.
Gölün durgun sularında,
Çin yelpazesi gibi nazlı
Ve uyuşuk hareketlerle
Dolanıp duran balık;
Umurunda değil dünya!
Ne kavga, ne kalabalık..
Yosunlar üstünde, kayalıklarda gezer
Etraftaki inciye, mercana bigâne
Ses ritmine ve ışık oyunlarına hayran
Ve koyu bir türkü tutkunu!
Duyar ya inleyişlerini sabah, akşam
Kamışlara doğru yüzer
(halbuki sığ sularda bela,
karışık yerlerde zulüm,
sıklıkta sıkıntı.. kol gezer!)
Böyle gel-gitlerle geçerken günleri
Alışılmış, kendiliğinden
Günün birinde bir değişiklik,
Gölün durgun sularında farklı bir şey görür
Gök pırıltılı, zarif bir nesne;
Alabildiğince alımıyla gel gel eder
Ve farkında olmadan balık
Ona doğru gider..
Görür ki, ekseri göl cemaati
Ona ulaşmak ve sahiplenmek hevesinde
Ne eksiklik var kendisinde!
Madem ki bu bir yarıştır,
En önde varmak gerek!
Ve balığın güvendiği talimli yüzgeçleri
Onu ilk önce eriştirecek..
Düşer kimsenin bilmediği yollara
Özel yüzgeç hareketleri
Ve denenmemiş akıntıları kullanır
Varıp, yapışır hevesle
Yutar zokayı;
Temelli yakalanır
..
Bundan sonrası karma karışık
Öyle ya! "sudan çıkmış balık"
d.
Üç-beş bodur bitkisiyle
Az yeşilli sarı düzlüklerin
Boz kıvrımları ve küçücük yokuşu
Himalayalar gibi durur!
Kan-ter içinde geçer hayat mücadelesi
Diker başını yukarı aval aval!
Ve bilmeden ne yaptığını devekuşu
Sağa sola koşuşturur
...
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Hediye
Bir merdiven sonu
Bir kapı önü
Bir ayrılığın başlangıcında
Yavaş,
Sessiz
Ve usulca çevirerek!
Biraz ürkek,
Biraz şaşkın,
Biraz mahcub..
Ama bilerek, isteyerek
Uzatıp pençeyi sine-i cana
Kalbini çıkarıp gönül kökünden
Bir hayali resim,
Bir meçhul isim,
Sarıp üzerine bir de tebessüm;
"Senin olsun" diye
Uzatıverdi!.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Hoşgeldin!
Esrarlı bir camın ardında olan
Yepyeni bir dünya aklımı çeldi
Bundan daha gerçek olamaz yalan
Adı var kendi yok bir güzel geldi
Hoş geldin!
Yedi renge boyadın ufuktaki karayı
Güneş ülkesinden olmalı yükün
Tavan arasından sızıp, incecik
Sonra büyüyerek sardın burayı
Belli oldu mülkümdeki köhnelik
Açığa çıktı gönlümün tozlanmışlığı
İn-cin top oynar ya salonlarında
Sükûnet ağırlayan gönlüm sarayı
Seni konuk edecek artık
Umulmadık misafirdin
Hoş geldin!
Hayal mi, gerçek mi anlaması zor
Orda biliyorum, hemen yakında
Belki yutar beni, bu bir anafor
Ve bir haz bırakır sonra ardında
Hoş geldin!
Kucağında bir yığın çiçek
Üstüne sinmiş elhak, mis gibi kokuyorsun
Meylediyorum o yana doğru
Cezbediyor beni bu esrarlı buğu
Başımdan bir sevda mı geçecek
Bu zafiyeti gözlerimden mi okuyorsun
Onardı usarelerin gönül kırıklarımı
Nasıl yetişiyorsa o maharetli eller
Gönül tezgâhına aşk dokuyorsun
Hayret, nasıl becerdin
Hoş geldin!
Dağın arkasından ay doğar gibi
Gizeme sarınmış güzel manzara
Ey bu resmin bilinmeyen sahibi
Beni yanına al, koyma kenara
Hoş geldin!
Elinde nadide bir fırça
Boyamaktasın usul usul ve renk renk
Kararmış duvarlarını gönlümün
Sözcükler uçuşuyor pırıltılarla
Kalkıyor ufku kapatan yeisden kepenk
Çok yakında can atarım
Yüreğimi ayaklarına sermeye
Ve başlar hüzünle, yeniden bir cenk
Belki de beklediğim ihtiyat sendin
Ne iyi ettin de geldin
Sevgiden muştu getirdin
Yaşantıma renk verdin
Ab-ı hayat içirdin
Hoş geldin canım,
Hoş geldin!
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Hüccet-üs Sevda
Cihan üzre gönlüm bedende hapis
Haricde zindana yazık değil mi?!
Yürekten habersiz geçerse ömür
Damarlarda kana yazık değil mi?!.
Ağarmadı henüz sevdalı şafak
Rüzgarın önünde sürünür yaprak
Kendi bildiğince gezerse ayak
Nasırlı tabana yazık değil mi?!
Neden doğmaz güneş, niçin karanlık
Yine mi Nisan yok, hep mi Aralık
Yaşamak eziyyet gelirse artık,
Bedendeki cana yazık değil mi?
Istırap çevirir, kovar uykuyu
Ümid yokluğundan takmam korkuyu
Bahçevan dibinden keserse suyu
Kurur, bu fidana yazık değil mi?..
Mutluluk dediğin sahnede oyun
Bu oyuncuları biraz koruyun
Kurt inine doğru kaçarsa koyun
Biçare çobana yazık değil mi?
Pervasız tutkular cezbeder seni
Vurur mengeneye, sıkar bedeni
Bir katre gözyaşın boğarsa beni,
Şu çeşm-i ummana yazık değil mi?.
Ruhu gülümserken felaketine
Bedeni hazırdır sefaletine
Gonca gül aldırmaz muhabbetine
Bülbülde figâna yazık değil mi?!
Esrüklenir gönlüm, Mecnun'dan hisse
Leyla'mız sürükler firkâte, ye'se
Sevgimiz eğlence, aşk oyun ise
Bunca heyecana yazık değil mi?..
Nedir karagözlüm, endişen nedir?
Ezanlar şahidim, seherler bilir
Vuslatın ilaçken, hasretin zehir
Yazdığın fermana yazık değil mi?!.
Sükut-u sevdaya değil mi erken
Hiç mi titremedin; 'aşığım' derken
Her zaman, her yerde, her şeyde varken
Sensiz geçen ana yazık değil mi?..
Erken açtı gonca, ayaz vurur mu
Gönlüme kök salmış fidan kurur mu
Beni öldürürsen işin olur mu
Seni seven bana yazık değil mi?
Sensiz mutluluk mu, bu mümkün değil
Sürekli muzdarip, perişan, sefil
Sonunda olurum sevdalı katil
Beni seven sana yazık değil mi?!..
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Hüzün Savaşı
Hüzün, çevirdi etrafımızı; derin bir hazla
Delinmez ağ ördü çevremize, yavaşdan yavaş!
Temeli; mazi derinliğince, üstü; istikbal
Kadar yüksekçe bir seddir gayrı, gel de bunu aş!
Çekeriz, zaten aşinayızdır bunca senedir
Dostça uzatırız elimizi, dokunuruz; taş!
Henüz sönmemiş umudumuzun uzaktan, şuhça
Göz kırpan yıldızlarıdır yalnız, bize arkadaş
Budur bizi hüzne asi eden; hâlâ bir umut!
Bu; nöbetine tutulduğumuz afyon ve haşhaş
İç içe gönlümüze öğerler, ince bir zevkle
Hüzün; çalan yanık bir bestedir, tevekkül; nakkaş!
Bazen daraltır sınırlarını; sıkar da sıkar
Teskin etmek için yalvar, ağla, uğraş ha uğraş!
Savaş hüzünle değildir dostum, onu yeneriz
Özümüz kılınç çalar ya bize, bu gerçek savaş!
Kendi kendimizle didişiriz.. İşte bu var ya!
Delinmez ağ ördü çevremize, yavaştan yavaş.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
İçimdeki Boşluk
Bencileyin şöyle garib var mı ki
Anlatamam ne menemdir hallerim
Yerim yurdum bir kör kuyu dibi ki
Hep çıkmaza gider gelir yollarım
Yumaklanmış yüreğimde acılar
Ucu kayıp bulamam ki çözeyim
Çaresizlik hükmediyor tabi ki
Gözyaşıyla her gece gözgözeyim
Hissiyatım isyan eder aklıma
İçimde bir bitmek bilmez savaş var
Bir kararda eğleyemem kendimi
Yürek sever dilim söver karalar
Bir çıkmaza düşmüş gönül döneler
Beden mülküm yangınlarda kavrulur
Şu boşluk ki bir doldurmuş içimi
İçimdeki her şey dışa savrulur
Bir çıkmaza düşmüş gönül döneler
Çelişkiler benliğime kök salmış
Şu boşluk ki bir doldurmuş içimi
Şişmiş şişmiş patlamaya an kalmış.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
İnternet Üzerine
Ulen bu ne iştir, hiç anlamadık!
Hayal mi, gerçek mi tam belli değil
Sanki bir aynanın içine düştük
Çerçevesi nerde? Cam belli değil
Hadi "inter"i geç, "net"lik nerede?
Sanki bir okyanus "cıbır"* derede
Üflesen yıkılır, kalmaz geride
Ev, bark, adres kayıp; dam belli değil
Akıl alacak iş değil doğrusu
Seçilmiyor bunun yaşı, kurusu
Öter "sanal samimiyet" borusu
Neş'e belli değil, gam belli değil
Sanki bir stüdyo, filim çevrilen
Ya da bir sahra bu; serap görülen
Kısa günde kırkı geçer devrilen
Kavak belli değil, çam belli değil
Bilmeden, görmeden ederler davet
Kendileri asla etmez icabet
Kırk takla attırır üç-buçuk velet
Olgun belli değil, ham belli değil.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
İstersen Sen Unut
Taa başından beri olan, biteni
İstersen sen unut, ben unutamam
Canı söküp alan ve eriteni
İstersen sen unut, ben unutamam
Gözgöze gelince çakan şimşeği
İlk konuşmadaki deli fişeği
Yorgan yıldızları, çimen döşeği
İstersen sen unut, ben unutamam
Küçük parkta gelen titreyişleri
Büyük parkta zevkle meşk edişleri
İstasyon parkında bekleyişleri
İstersen sen unut, ben unutamam
Bütün gece sohbet.. doğan güneşi
Gönlümü doldurdu onun bir eşi
Yağmurun altında yanan ateşi
İstersen sen unut, ben unutamam
Çılgınca hazları az görüyorduk
Artarak sürecek, söz veriyorduk
Yağmur yağıyordu, biz yürüyorduk
İstersen sen unut, ben unutamam
En yalnız vaktini bölüşmedik mi
Birlikte ağlayıp, gülüşmedik mi
Olmadık yerlerde sevişmedik mi
İstersen sen unut, ben unutamam
Bazen özleyerek koşar gelirdin
Artık ya ben öldüm, ya sen delirdin
Vera'da yerlere kağıt sererdin
İstersen sen unut, ben unutamam
......'larda ortam gayet uygundu
Sokullu'da iştahımız soyundu
Bilmem Konya da mı, yani oyundu!
İstersen sen unut, ben unutamam
Kapına dikilip boyun burmayı
Kâbusunu bile hayra yormayı
Senden yıldızlara haber sormayı
İstersen sen unut, ben unutamam
İskele Sokağı'n sükûnetini
Aklımı saptıran balıketini
İhanetle gelen cinayetini
İstersen sen unut, ben unutamam
Hiç razı olmadın aza, biraza
Başka kim katlanır bu kadar naza
Şarkı söylerdik ya avaz avaza
İstersen sen unut, ben unutamam
İstediğin zaman, istenen kadar
Razı ola ola, hep ettim zarar
Daha dağarcıkta neler neler var
İstersen sen unut, ben unutamam
İster unut canım, ister inkâr et
Tanrı bir karşılık verecek elbet
Bu da bir dünyalık sevda nihayet
İstersen sen unut, ben unutamam.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
İşte Böyle!
Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel
En az bir ayağım yerde kalmalı
Ve değdiği yerde toprak olmalı
İstersen sen biraz bize doğru gel
Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel
Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel
Etek neredeyse yere sürtmeli
Tepeden tırnağa tümden örtmeli
Başörtüsü sana olmasın engel
Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel
Biz öyle her şeyi yemeyiz güzel
Kursağımdan helal lokma geçmeli
Suyu dahi besmeleyle içmeli
Benim kimliğime getirme halel
Biz öyle her şeyi yemeyiz güzel
Biz maymun iştahlı değiliz güzel
Gönül bir düştü mü sebat etmeli
Bir sevda bize bir ömür yetmeli
Açsa da bin fettan zülfünü tel tel
Biz maymun iştahlı değiliz güzel
Biz onca duyarsız değiliz güzel
Arayıp sormamak bizde ayıptır
Bigane zamanlar büyük kayıptır
Sizde durgun akar en kabarık sel
Biz onca duyarsız değiliz güzel
Biz o kadar bencil değiliz güzel
Hiç 'hep bana' diye başlamam işe
El vurmadım, el dalında yemişe
Sizde muteberler bizde mübtezel
Biz o kadar bencil değiliz güzel
Biz onca karmaşık değiliz güzel
Fazla teferruat yorar bizleri
Yalın bir sadelik sarar bizleri
Kargaşa yağdırsa üstüme ecel
Biz onca karmaşık değiliz güzel.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Kazak Kız
Janet Mayrenova'ya
Camların ardında bir Kazak kızı
Sevgi yumağını sarmalar, beler
Hafiften göz kırpar tozlu aynaya
Olmayan aklımı o yana çeler
Meftun bir bakışa, içten bir söze
Meyleder tebessüm eden her yüze
Savurur tınazı varmadan güze
Ekini öğütür, ununu eler
Aklı önde tutar; oldukça zeki
Tedbirdir attığı adımın teki
Rahat bırakır mı yolunda peki
Etrafa dizdiği katı ilkeler
Uzundur eteği, kurudur tuzu
Nedense bir yana düşmüş omuzu
Sürünün içinde kaybolmuş kuzu
Bir otlar, bir hoplar.. Bir durup meler
Doyasıya tatmaz zevki, hüzünü
Mekanik bir takvim sarmış özünü
Gerçek hayatının yavan yüzünü
Kendisinden saklar sanal perdeler.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:56 PM
Kıyaslama
Şu seher zamanı, şu doğan güneş
Şu ocak, şu duman, şu yanan ateş
Şu; yeni günlere göz açan kardeş
Hepsi de Allah’ı zikretmiyor mu?
Şu kuş, şu ağa, şu dal, şu yaprak
Şu kurak arazi, şu batak çorak
Şu dalgalı deniz, şu sakin toprak
Hepsi de Allah’a şükretmiyor mu?
Şu beyhude yaşam, şu mey yüklü cam
Şu fahişe dolu süslü-püslü dam
Şu; ömrü bunlarla geçiren adam
Sonu ne olacak.. fikr’etmiyor mu?
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:57 PM
Koçaklama
Benden selam olsun koç "Köroğlu"na
Şimdi sıradağlar ele yurt olur
Çoğaldı vatanda bolu beyleri
Beyler çoğaldıkça bana dert olur
Kahpe delik demir kan kusar, durmaz
Tebası kan içer, beyimiz görmez
Görse bin rezalet birini sormaz
"Açıkta kalmasın, üstün'ört" olur
Korkusundan beye boyun eğenler
Çamlıbel halkına sövüp-sayanlar
"Bana dert mi, nemelazım" diyenler
Bu sözüyle insan olur, fert olur
Çamlıbel kavgalı, Bolu karışık
Alınlar kırışık, yüzler buruşuk
Bey dersen bunlara zaten alışık
O yutar ya ağam, bize hırt olur
Yol kesip, han basar; itler bac alır
Avratlar soyunup beyden tac alır
Silkinip de millet bir gün öc alır
Milletin vurduğu yumruk sert olur
Kır atını geçti uyuz binekler
Aynı yolda birleşmiyor inekler
Zor gördümü korkup, kaçan dönekler
Aynalı meydana çıkar, mert olur
Benzetirler bizi körpe kuzuya
Süre süre indirdiler yazıya
Fazla ilişmeyin suskun tazıya
Çıkar dağbaşına bir bozkurt olur
Büyük kavga günü gelip çatınca
Sağı-solu birbirine katınca
Sonunda bey Bolu'yu da satınca
At binip kuşanmak bize şart olur.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:57 PM
Korku!
Git başımdan güzel, karşımda durma
Beni kör nefsime uyduracaksın
Şeytan-ı lâine çelme taktırıp,
Ayağım imandan kaydıracaksın
Zülfün kılınç çeker, gamzen öldürür
Yüzün parlaklığı ayı söndürür
Rayihan şöylece başım döndürür
Meysiz serhoş edip, baydıracaksın
Hissi tahrik eden bir gonca gülsün
Cahil dikenini nereden bilsin
"Şeytana uyanlar beriye gelsin"
Hitabını bana duyduracaksın
Kulağım duyalı tatlı sesini
Gönül silip attı kaygı pasını
Üfleme üstüme hoş nefesini
Uyuşuk kanımı aydıracaksın
Zülüf, gerdan, baldır meydanda durur
Bir de öyle gülme, edeblice dur!
"Ya cennetten bahçe, ya nardan çukur"
Mezarıma ateş koyduracaksın.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:57 PM
Köyüme Hasret 1
Güzelliğin gözlerimden gitmiyor
Köyümdeki günlerime hasretim
Gelen haber avunmama yetmiyor
Köyümdeki günlerime hasretim
Hani çayır, hani çimen, hani bağ
Başı duman, eteği su yüce dağ
Neşe veren, kuvvet veren tereyağ
Köyümdeki günlerime hasretim
Oturduğum yaşlı çamın gölgesi
Çobanları, cahilleri, bilgesi
Çok sevdiğim "Bostandere" bölgesi
Köyümdeki günlerime hasretim
Tamam, ettik gurbetçilik yaşını
Bunca yedim ekmeğini, aşını
Özler oldum toprağını, taşını
Köyümdeki günlerime hasretim.
GooD aNd EvıL
03-25-2009, 06:57 PM
Köyüme Hasret 2
Bana ben söyleyim benim derdimi
Gözü yaşlı koyup geldim ardımı
Genç yaşımda terk eyledim yurdumu
Ayrı düştüm bizim elden, köyümden
Dert beni götürdü gurbete saldı
Neşeyi, sevinci elimden aldı
Sılaya hasretim sermaye kaldı
Ayrı düştüm bizim elden, köyümden
Kimse aldırmıyor gözüm yaşına
Hasret kaldım toprağına, taşına
"Ada Çayırı"na, "Çeşme Başı"na
Ayrı düştüm bizim elden, köyümden
Arzuhal beyana yetişmez posta
Bu gidişle erişemem o dosta
Ayrılık derdiyle olmuşum hasta
Ayrı düştüm bizim elde, köyümden.
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.