Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Meral Vurgun


GooD aNd EvıL
04-19-2009, 07:59 PM
A Çocuk
a çocuk
yağmur yağdı diye çölde
çimler yeşerip
çiğdemler, menekşeler açmaz
bir yanı çocuklar gibi gülümserken
bir yanına cehennem düşen bir yürekte
yeni sevdalar başaklanmaz

öyle gülme
yel eksen fırtına biçersin
öyle bakma yüzüme
hangi düşün kıyısına varsan
uçuruma düşersin

sen hiç anandan emdiğin sütte boğuldun mu
hadi bir kadeh de sana içeyim bu gece
ama ötesi yok işte, bilmez misin a çocuk
yani öyle ki
şimdi bu gök devrilse bile üstüme
ezilecek canım yok altında

içini boydan boya kurt kemirmiş
bir ağaç gibi duruyorsam karşında
böyle yolsuz yordamsız ve yorgun
gül toplar gibi toplayıp saklayamadığım
sevinçlerin dilimdeki kekre tadındandır
içimdeki dünyanın iç çekişi

yani şimdi sevmek de, sevilmek de nafile a çocuk...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 07:59 PM
Acılara Yaslanmak
beri gel ey canıma candaş olanım
gel otur şöyle yanıma
omuz ver, yasla sırtını acılarıma
ha desek tufanlar koparır yürek
sözümüz var söylenmemiş
kelimeler biriktirdik
suskular okyanustur şimdi

göbek bağımızı taşla kesip
kınnap ile bağlamışlar
aynı damardan akar kanımız
yargısı tanığımızdır, tarih bilir
yaramızda saplı duran bu kurşunlar
aynı ellerin kirindendir
aşikârdır cümle aleme
kavga ile yoğrulduk
direnen ellerde eğirildik
sevda ile örüldük ilmik ilmik
minnetimiz dostadır
bizde saklı kalsın yaşadıklarımız...

sofra kurdum sana
bölüş benimle son zeytin tanesini
bir de çay demledim üstüne
yudum yudum sevgi çek yüreğine
sonra yak sigaranı
ateşinde tutuşsun dilimiz
öpüşsün duman duman
hasret yarası çığlıklarımız
olancası bir avuç sevda
boğum boğum bir nefeslik sesimiz

bilirsin
unutmayız sözün acısını
kaç hançer vuruldu sırtımıza
kaç talan, kaç işgal yıkıntıları
kaç yerden bölündü uykularımız
kanatmadık hain ellere
yine de biz sardık dostun yürek yarasını

derler ki
aşk ortak türküsüdür insanlığın
her dilde aynıdır ırası
oysa
patlamaya hazır mavzerdir anadilde
ille özgürlüğün türküsü
ille özgürlüğün türküsü...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 07:59 PM
Adı Türkü
bir gece vaktidir gelişin
ve yorgundur anlar
ürkek düşer bakışlarım yüzüne
sana bir kahve pişirmek isterim
birbirine dolanır ellerim
telaşıma bakıp gülersin
kızarır yüzüm
korkarım bakmaya
oysa sütlü kahvemdir gözlerin
yudum yudum içesim gelir

bir yürek atımı haykırıştır gece
sigara dumanına karışır suskularımız
içimden türküler geçer
ağıtlar, bozlaklar
acı bir sis düşer dağlarına yüreğin
hazan olur
hüzün olur
açsam derim göz pınarlarımı
seller boşalsa ellerine

adın türküdür senin
dağ olur da ayrılık
yıkılır üstüme üstüme
parmak uçlarıma dokunursun usulca
alevlenir içimin külleri
tutuşup yanar bozkır misali

zifir kararır gökyüzü
okuyabilir misin öykünü gözlerimden?
dilim lal
dilim sus-pus
son dakikayı da vurduğunda saatler
vakit gitme vaktidir
hadi yasağım benim
bırak üşüsün ellerim
yol senin
karış turnalara
ben seni yine beklerim...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 07:59 PM
Aforoz
-esip geçti mi başından o deli rüzgar
o her sızıya kan damlatan hançeri aşkın
tırpan misali biçip geçti mi sol göğsün ateşini-

gitme
dayanamam
sarhoşum bu gece
öpsem gülüşün yanar şuramda
dudakların daha çok yıllanmış sanki
kırgın elimdeki kadehin kan rengi

işte çarpıp bütün kapıları seninle
çıktık kutsal sayfalardan
aforozuz şimdi
aşk bir yanımızda, hasret bir yanımızda

kitaplar yazmamış yazgısını
unutulmuş sayfalarda dili tutuşur aşkın
yaprak yaprak kilit vurulmuş
açamadım yürek kapılarını

senden önce ******* işgaldi
iki adım cehennem şurası
aşıp gidecektim bir solukta sıratı
arasatta durup baktığım kapılarda
unuttuğun yüzüm kalmayacaktı
belki de bu kadar çoğalmasaydın bende
ve bu kadar erken gitmeseydin eğer

bakışın sevgili
ay yangını şimdi
aynalara yüzün düşer
silüetim buhardır
küf tutmuş bütün duvarlar
usul usul kan damlar

gelemem
bekleme beni
an be an hicran sensizlik
yürekli sanırdım ben de beni
hınca hınç sevda
dipsiz uçurumdu sevmeler
işte düştü yürek
bak üşüyorum
her mevsim kış şimdi

şiir diyorsun sevgili
söyleme, yazma
peki kim susturabilir çığlığını *******in
sen mi, yoksa ben mi?
geç bir kalem...!
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Ağlardım
ayışığını pencereme koy gitmeden
ve beni büsbütün yalnız bırak yıldızlarla
yapayalnız bırak -kan içinde-
rengi kadehime düşsün sabahların
gün ışırken savur göğe
bir avuç buğday gibi savur
tül kanatlılara karışıp uçuşsun rüyalarım

her şeyin sustuğu saatlerde
bırak beni yapayalnız
dönüp yüzünü giderken
bir şiir sıkıştır avucuma
düşün ki artık hiç ağlamıyorum
ve kızmıyorum da hoyratlığına
say ki hiç bir şey paylaşmadık
acıya ve sevince dair
anılar bile kalmamış olsun ayak izlerinde
yani ne varsa seni anımsatacak
karanfil gibi yol, götür

topla topunu tüfeğini
bir işgal ordusu gibi
çık git bu talan, bu viran şehirden
sonsuza değin uyusun içimdeki Tanrı

doğmamış yıldızlar gibi
yepyeni türküler yak geçtiğin kentlere
ve büyüklük sende kalsın
hiç bir şeyi eksik bırakma sakın
sana dair ne var yoksa
süpür git son kırıntılarını da

bilirsin
öğrendim küllerden harç yapmayı
devirip eskilerini bir bir
yeni dağlar da kurarım elbet
ve doruklarına bulutlar
göklerine kuşlar da çizerim...

-kim bilir
belki de ağlardım şimdi
bana bu kadar yasaklamasaydın
eğer kendini-
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Akdeniz
fütursuz güzelliğiyle göz kamaştıran
baştan çıkaran cilvesiyle
onbir yıldır mavisini tutamadığım
önümde sere serpe yatan Akdeniz!

şimdi soyunup koynuna gireceğim
Alp dağlarına inat
çıldırasıya dalgalarınla sevişeceğim
isterik ve pervasız...

kum olayım...
tane tane savur beni öte kıyıya
al götür bizim yakaya...




Temmuz 2000 İspanya Costa Brava
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Aklın Terazisini Kır da Gel
aklın terazisini kır da gel
ok ile hedef öpüşsün bu gece
ateşi tutsun ellerim teninde
tomur tomur ter dök avuçlarıma
damarlarımda kan tutuşsun
çimlenip yeşersin kıraçlarım

öyle bir gel ki bana
yağmur ile toprak olalım seninle
çiy çiy su ver
çöl bağrımda çiğdemler açsın
göğsüm üstü toz pembe güllensin

çılgın taylar gibi dolu dizgin gel
aşmadık sınır bırakma ücralarımda
parçalamadık yasa
çiğnenmedik yasak kalmasın us’umda

bir git, beş gel
kanadım ipek telden
beş git, on gel
bana uçmayı öğret tez elden
aklın terazisi bozulsun bu gece
düşdükçe tohum tomurcuk taneler
kekik kokuları düşsün
hüznü unut
en derinlerine bak gözlerimin
düş yaylamız mavi bulut bu gece...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Alev Çiçeği
iki alev çiçeği
iki yangın mavisi iki gözün
yakamoz alacalı bir gecede
ay asmış üstümüze gövdesini
çırılçıplak bir hüzünle gülümser

yıldızlar kayar gözlerimden
us’umdan bir anı düşer
düşer yitirilmiş şafaklara
ve kaybolup gidersin
bomboş kalır ufkumda
kararır sayfaları tarihin
sen yine yoksundur
ne gecemde, ne de günümde
ve isyanım dize getirir Nemrut’u bile

yan yana uzansak seninle
iki can, iki ten, iki yediveren
tene düşen çiy tomurcukları
avuçlarında terleyen toprak
öptüğüm bu deniz
ve yosun kokulu rıhtımlar
uykusuz bir martı gibi
düştüğüm gecede yokluğun
ve saramadığım kollarında bu ölüm
kıraç tepeler gibi çiçeklerini
kendi elleriyle koparmak kimin harcıdır
kim duyar böyle yanarken bizi

ey Munzur yürekli çılgın tay
bir deli poyrazım
esip geldim kuzey ellerinden
bana seni sevmek düşmüş
susmadan son çığlıkları da bu aşkın
aç dudaklarını
usul usul öp yüreğimden...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Andır Yaşamak
aydın yüzüm
toy düşüm
ben miydim
dağlarında esen düşyeli
yoksa sen miydin tufanlarla gelen
görmedim nicedir
gökyüzü gökçe duman
asi başım deli

beni tellerinden sor yüreğinin
dağlarından geçtim
buse bıraktım alnın akına
dedim ki,
“sevilmek güzelse eğer
erdemdir sevmek
yanıbaşımda kök salmış
aşk büyümüş
zormuş uzaktan sevmeler
diyemedim ben ona
sevdiğimi sen söyle”

ah bir bilsen
nasıl beter etti bu eller beni
diyemem kimselere
neremde saklasam
sığdıramam ki dizelere seni

bilirim
asidir o dağların sevdaları
doruklarda bulut
denizlerde dalga misali
ay yüzünde yüreğim kaldı
uzanıp tutmak ister deli gönül
baktığım hüzün aynaları
suçlar mı bilmem beni

andır...
döküldümse gözbebeklerine
andır işte yaşamak
tutuştur bir ucundan yak ateşi
belki kanayacak ığıl ığıl yeni baştan
gözlerimden süzülecek gökyüzü
ellerin ıslanacak
bir kaç damladır yılların dili
susacaksın belki de uzun uzun
aşkla ödenir çünkü yaşanmamışların bedeli...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Ant Olsun
gitme!
yarım kalıyor türküler
uyku tutmuyor gözlerim
baykuş seslerine boğuluyor bu dağlar
ellerin sınırlar aşırı uzak
ölüm düşüyor us’uma
******* kar ayaz
mevsim karakış
sinemde bir yangın
camların arkası sessiz bir çığlık
kan revan içinde sensizlik
son ışıkları da söndü şehrin

gitme!
kahretsin!
hangi duvara baksam yokluğun asılı
kaç kez savaş alanı
talan edildim
kaç kez sürgün

gitme!
canımdan düşen canlara kan olamadım
sen kal
can ver kardelen olayım
tuz biber ol yaram üstüne
varsın ölüm kalleş olsun
sensiz düşürme beni toprağa

gitme!
sağanak döküyor gökler
ağlamak
ha senin için
ha senin yerine
ülkem ol
yurtsuz koyma beni
ant olsun! ...
ölümüne sevdim ben seni...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Aşk Can Suyumuz
Sevgili dostum, ustam Adnan Durmaz’a ithaf olunur



biz ki
direncimizin zehrinden emdik
damarlarımızda sülükler beslendi
çepeçvre ihanetler içinde
sırt sırta ak alın siperdik
gidenin yerine baş koyup
tarihini mühürlerken kavganın
tutmadık hesabını acının
bundandır hep sırada kalışımız

acının ırmaklarında aşklarımız yıkandı
seller aklamadı bataklık solucanlarının çamurunu
kara sevda yaylası sol yanımız
dağlar aşıktı yürek yaramıza
göçüp giderken onlar birer birer
dövüşenlerin türküsü kaldı bize
duvarlarımızda yüzlerini bıraktılar
bundandır celledın dişlerindeki kan izleri

acılar ana sütüyle büyüttü bizi
doğrudur acılarımızı sevdiğimiz
hüzünler yüklenip geldik çok eski çağlardan
onyedisinde boynumuzda yağlı urgan
yaprak dökümlerinde tattık şarabın kekresini
aramasınlar boşuna
satmaz bizi dizelerimiz
aşk can suyumuzdur
içtikçe içtik sönmedi yangınlarımız
bundandır kurşun saçar kalemimiz...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Aşk kokardın
gülüşüne dizeler dizerdim
göğsünde şahan taylar şahlanırdı
karanfil kokardı ellerin
ay dağlanırdı gözlerinde
yağmurlara inat
sen aşk kokardın
ipek dökerdi kirpiklerinin kozası
ne çabuk aktın
ırmak mıydı yüreğinin yeşil ovası

dediler ki
yol boyları menekşeler açmaz artık
açsa da gün düşmez yüzüne
bakma doğuşuna güneşin
artık ay yüzün ışıtmaz o dağları
şimdi kuğuları sevişmez şafakların
öyle çabuk gittin ki
dönsen de artık açılmaz kolların

gelişini düşlerdim
başkaldırırdı içimdeki çocuk
bakışını düşlerdim
susmalar yakardı içimin ovalarını
çok uzaklarda açan iğde çiçeğiydi gözlerin
ruhu yolunmuş iğdiş aşklar gibi düştün
batıra batıra kanıma tırnaklarını
kopar canımdan şimdi seni
al gözlerini yüreğimden
hadi git gidebilirsen...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Aşk nerede?
Akşama doğruydu vakit. Güneş karşı binaların arkasına devriliyordu yavaş yavaş. İçimde bir yağmur baskısıyla gün batımına bakıyordum camdan. Sanki sezinlemiş gibi hüznümü, sanki benimle beni dinlemiş gibi ve beni daha fazla bekletmek istemezmişcesine, pencereme bir çift güvercin kondu. Çevrip ufacık başlarını, bir camdan içeri bana, bir de bakarak birbirlerine nazlı nazlı başladılar konuşmaya. Bir parça ekmek ufalayıp bıraktım camın önüne. Öylece durup bir an seyrettim. Dünyanın bütün renkleri tüylerinde toplanmış, bir bahar gibi ışıl ışıldı kanatları Sonra göz kapaklarım kendiliğinden kapanan bir perde gibi indirdi kirpiklerimi daldı gitti düşlerim İstanbul’a. Şimdi, bu mevsim, yani Nisan’da, baharda yani. Nasıl coşkulu, nasıl cıvıl cıvldır Eminönü’nde onlar. Başınızın üstüne konacak sanırsınız onlar. Öylesine dostturlar ki size, göğsünüzde çırpınıyor sanırsınız. Onlara katılsam da uçsam dersiniz. Hiç yorulmadan bütün denizlerin üstünde. Sonsuza kadar uçsam...
Ben düşlerimi toplayıp yola döktüğüm o anlarda yeniden başladılar onlar homurdanmaya. Sanki bir şeyler diyor, teşekkür ediyor gibi bir edayla. Bir de yosma gibi kırıtmaları, onbeşinde bir arap kızı gibi gerdan kırmaları yok mu? Güvercin olası geliyor insanın. Öpüşe koklaşa devam ediyor bu sevinçli gösteri. Sanki aşk sadece onlara özgü. Sanki dünyaları pırıl pırıl, evleri aşktan yapılmış. Sanki hiç bir yerde bir damla kanama yok gibi. Ne savaş, ne kıyım ne katliam. Sanki gökyüzü ebediyen mavi. Ve bir tek onlar için o uçsuz bucaksız, o çılgın,
o bir kucak bulutun mavi ipek döşeği. Hesapsız bir yaşamak. Yaşamak ve sevmek. Sadece onlar için şu koskoca dünya.
Evet: Gökyüzü ebediyen mavi. Ve deniz ebediyen saten gibi dümdüz bir turkuaz. Birden dağ olmak istiyorsunuz. Başınız en yücelerde, yıldız yağmuru altında ıslanıyor, ayaklarınız denizin dibinde balıklarla dansediyor. Ve insanlar içinize aşk gibi doluyor. Bir ağacın dalları gibi topluyorsunuz onları. Kollarınız beşik oluyor, yüreğiniz döşsek. Orman gibi çoğalıyor, büyüyorsunuz. Akıp tarih oluyorsunuz sonra. Her yanınız kanatılmış. Yaralarınızdan şıp şıp damlayan kanın sesini duyar gibisiniz. Ve insan olmanın zorluğu bin tonluk balyoz gibi iniyor beyninize. Birden anlıyorsunuz ki, vahşet sadece sizin kanınızda. Yani İnsanda. Ve siz aşktan çok uzaksınız...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Aşka Dair
önce kavak yelleriydi başımız üstü
kaçamak bakışlar estikçe
tek tek düşen yapraklarla savrulan
okul defteri sayfalarına çizilen kalp içinde
yan yana iki harf
düşsel bir peri masalıydı aşk

avuçlarımda değildi ya ellerin
asi gelinciğin isyanıydı gülüşüm
kendimden kaçıp yine kandime sığınmalar
senden uzak, seni bulamadığım anlar
fırtınaydı, seldi, yangındı aşk

bir yudum sevda, bir ömür kavga
bir ucu elimde, kayıptı öbür ucu
bir yazılama sonrası sırılsıklam ıslak dönüşlerde
bağlamanın tellerine düşen ağıtlardı aşk

beton zeminler üzerinde
dört adımda saatlere sığmayan voltalar
taş yastıklara yanyana baş koymalar
mektup yasaklı günlerde
'bu gün posta günü canım sıkılır'
türküsünün hep bir ağızdan söylenişiydi aşk

boyundurukta boynu ala öküzün
toprakta özlem yağmura
başak başak güneşe bakan bir çift göz
karasabanı koynuna alma arzusu
tohumun toprağı yarmasıydı aşk

beni yüreğinde ara can bakışlım
sensiz öldüğüm *******e sor
dizelere düşürdüğüm hecelere
kayıp yıllar arasından koparıp aldığım
alıp vurgunca sakladığım
sığındığım gözlerinde ayışığıdır şimdi aşk...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Aşka Yolculuk
pembe dudak
mavi gülüş
yumuşak bir öpüş
aşk bir geçiş
uçuş mavi
kaçış yeşil
buluş gül kırmızı
sevişmek en mavi
sev ve sevil
yaşanası bir ömür
meneviş gözlerde gidiş geliş
ölüş ve diriliş
işte yaşamak...

Meral Vurgun
23 Eylül 2005



Reise in die Liebe

rosarote Lippen
dein blaues Lächeln
ein zärtlicher Kuss
die Liebe ist ein Schwankende
der Flug ist blau
die Flucht ist grün
das Finden ist rot wie Rosa
sich lieben ist das Blau
lieben und geliebt werden
für eine Lebenswerte Lebensdauer
in Veilchenfarben Augen hin und her wandern
zu Sterben und wieder Leben zu kommen
genau das ist das Leben...

23.September 2005

Übersetzt (çeviri) Meral Vurgun, Ralph Raske
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:00 PM
Aşkolsun
sen ey
çakmak taşında yanan ateş
elimi yaktı eline düştüğü avuçlar
aşkolsun be sana
aşkolsun aşk adına
elimi uzatsam
tutacaktım aşkı

gitmekse, gittin
sitemse, ettin
bir avuç köz kaldı senden geriye
göm yüzünü şimdi kendi küllerine

gelsen ne olur artık
kalsan kim ölür
söndü gökteki yıldızlar...
ama söylesene
nasıl sönecek içimdeki yangınlar? ...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ateş
ay vurgun
mavi kanar geceye
dudaklarının neminden öptüm
izi kalmış şarabın
çiy düşürdün
tenim gül yaprağı ıslak

içiyorum
bu gece
bütün suskuları dillendirdim
yüreğim karadeniz gibi hırçın
başımda aşkın doru tayları
çılgın...

vursam yaralasam seni
göz-gez-arpacık
bas tetiğe
ateş yüreğim ateş...!

ateş
suya düşse yıldızlar yanar
çığlık çığlığa gökyüzü
gece mavisi bir hüzün saplı şuramda
kahve karası gözlerin nehirce serin
aklım us’um sen akar

bütün kuralları çiğne
huysuzum bu gece
patavatsız, pervasızım
ilan’ı aşk ediyorum delice
seviyorum seni ay karayağızım
seviyorum işte
aç göğsünü yüreklice...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ateşi Tuttum
önce ateşi tuttum avuçlarımda
güney rüzgalarıyla esip
yalım yalım venüse uzanıyordu
yanan tenimde ellerin akkordu

sonra ışıl ışıl gözlerin parladı bakışımda
sesin çınladı bozkırların senfonisiyle
söğüt ağacının şarkısı yankılandı derinden
ağıtlar dinledim uykularımda

önce ateşini düşürdün
akkorlar dağıldı yürek uçurumlarıma
üşüdüm...
sonra yankısı sustu sesinin
kırların sefonisi gömüldü geceye
sonra sen gözlerimden süzülüp
duru su gibi akıp geçtin içimden...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ateşten Geliyorum
o mavi kristal mi kırıldı sol yanımda söyle bana
yoksa bütün gelincikleri yolundu mu dağların
telleri kopmuş bir yüreğin kanaması sesi bu
duyduğun ne bir çığlıktır derinleri inleten
ne de bir çağrıdır sana gel diyen
kim bilebilir ki
sen ya da bir başkası
ben ateşten geliyorum
vardır belki bir açıklaması

nicedir kapıma dayanmış ölüm
sarınmışım hasretine
öyle bir şey işte
sorma bana
tarifi yok
aşkın gözleri uçuk mavi
unutmuşum sözcükleri
şimdi dilimde ham bir elma tadı
dişlerimde gülüşün kalmış
açma dudaklarını

trenler kıvrılıp bir vahşi yılan gibi
akıp gidiyor
ellerin kalıyor ellerimde
büsbütün yanıyor bozkırlar
bir avuç kül
yağmur oluyorsun
dökülüyorsun kirpklerime
ağlamadım belki de
geceydi sadece
ben onun koynunda
sen benim koynumda...

söz olsun aşka
ölürsem eğer
sakla bir mücevher gibi gözlerinde
bir karanfil koy başucuma
şu lanet dünyanın arıt bütün kirini mezar taşımda...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ay Ağladı
geceyi kuşan da gel
patlamaya hazır mavzer olsun yüreğin
çığ gibi birikti sana diyecek sözler
suskular tutamaz dilimi

gel çingene gülüşlüm
tutulduğum gözlerinde
yıldızlar mekan tutsun
us’um çıkmış rayından
dağ boyudur yoklugun

geceyi kuşan da gel
günlerim zifir kara
akşam erken çöküyor
sevda sığmıyor bu dağlara

kah sustuk
kah coştuk seninle
kah ağladık
kah güldük
******* bilir bizi
ay ağladı
yıldızlar söndü
sığmadık
sığdıramadık evrenin aşkı ücralarına...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
ay gözlü can
dost de önce
yürek senin olsun
ay yüzlü, ay sözlü can
yar de, can senin olsun
el ver, kopar kolumu
al senin olsun

geldik uzak diyarlardan
yüreklerimiz oralarda vuruldu
cihan gülü canlar doruklarda

ay yürek meskenin olsun
ister gül ek, ister yak
lavlar püskürsün, kor olsun
öz ver ay can
söz senin olsun

ay can gel de
hasret hasret gözlerim yola koyulsun...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ay Doğuyor
bulutların arasından geçiyoruz
okşayarak kanadını kuşların
karanfil kokuyor yıldızlar
güneş kadar yakınız biribirimize
şarap dediğin nedir ki
aşk bir salkım üzüm senin gözlerinde

gözlerin ay
ay diyorum yabancı
bak üstümüze doğuyor
bir bedir, bir hilal
ve biz gül çiziyoruz geceye

dön bak gerilerine *******in
zorbalar gelip geçmiş dünyamızdan
krallar devrilmiş
kimi kan içerek
kimi kan kusarak
ben seni aramışım bin yıl
yurttan yurda göçerek
sonsuzluğa solumuşum aşkı
ürkmüş uzaklığın sınırları
ve umut yeşil
ve umut mavi
ve umut kızıl
umut beklemiş toprak gibi baharı
oysa senin saçların başak gibi sarı

buğday sarısı
kanı sıcak topraklardan gelmişim
üç yandan kucaklar denizi memleketim
aşkı önce kilimlere dokur kızları ülkemin
çiçekleri elma dalı gibi saçlarına oyalar
bu yüzden ya Kerem’dir
ya Ferhat’dır yavuklular
erguvan kokularınca büyür çocuklar
yayla güneşi gibidir anaların bağrı
hep yanık, hep yaralı

kanı sıcak topraklardan gelmişim
alev alevdir yüreğim
sen önsözüm ile sonsözüm arasında dur
ömrüm gibi seni seveceğim
al bu leylak kokularını koynuna doldur...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ay Dolun
ay deli gönül
ay dolu dolu
aydolun bu gece
dolunaydın
ay göğsüme dolaydın
boynuma dolanaydın
ay sana yanaydım
tutuşaydım sevgili

beni yüreğinin cehenneminde sakla
aya değsin bir tel ak saçın
değişmem verseler dünyayı
gülüşlerimi aydınlat
aydınlat ki
düşlerim ışısın
çoğalsın bendeki sen
büyüsün...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ay Hüzün
gelirken albahar çiğdem yüzüm
giderken bir kara hüzün
Alp dağları yıkılır üstüme
neresine tutunsam çöker gökyüzü
uykusuz bir gecenin ardında kalır gözüm
gün yüzünü hep sensiz açar
ve bütün sabahlar sensiz ışır

günaydın
ayaydın
düşaydın
ay vurulup öleydim
yanıp yakılaydım
sarhoş olaydım
ay gülüm günaydın

giderim ay yüzün hüzün
beni bu dağlardan sorma
ay nehir akma çağlama
cehennem başım üstüne
beni sen dağlama

gelirken her mevsim bahar
koynumda karanfiller allanır
gidişler yaprak dökümü
dağlarım boranlanır
ay gelsen dedim
gelsen de ben vurulup ölsem

ay yüküm ağır
sen orda, ben burada
taşımaz omuzlarım
ayrılık sol yanımda kırık dallar gibi asılı...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Ayşenur Zarakolu’na
Belge Yayınları sahibi sevgili arkadaşım

Ayşenur Zarakolu’nun anısına


“ölüm adın kalleş olsun”


doruklara vururken
çarparcasına yüreklerimizi
sen miydin ölüm
yosma bir kobra gibi kırıta kırıta gelen

ihanet, pusu-pusat / hain
sorgusuz-yargısız kayıp
zindan duvarlarına çivili gülüşler
alnımız akı mavi yıldız düşü
kuğu boynundan asılı şarkılarımız
ip uçları kardelen
sen miydin ölüm sinsice gelen

koptu kopacak fırtınaydık
bütün düşlermiz yarım
nereden essek tufan olurduk
ve nar çiçeği umut
bir zamansız bozgun
ölüm sen miydin
taş yastıklara üçer beşer baş koyduğumuz
o karanfilleri beşer onar yolan

ölüm sen miydin
sürek avcısı
ceylan sekişlerini kıran
ah sen miydin ölüm
anamın bağrına kara taşlar vuran

ah sürgünlüğüm benim
hasretine tutunduğum sığınağım
bir bir dökülen, yanan, yakılan yıldızlarım
ay yüzlü, gün bakışlı cehennem yürekli
çeyrek bardak çayı yudum yudum bölüştüğüm
beş üleşip ki nefes çektiğim sigara dumanı gibi
ciğerlerime çekip sakladığım
sen miydin ölüm yüreğimin dağlarını koparan

kara şifreli Eylül direşkenliğim
kanayan düşler aydınlığım
koparıp beynimden satır satır
alınteriyle sunulan kitapları yaktılar
zulüm ar gelirken
sen miydin ölüm bize yar gelen

ve kadınlar...
ille de o kadınlar
“olmak ya da olmamak”
çelişkisinin çelikleştirdiği
güneşe gün doğuran kadınlar
düşünce savaşının “sıra nefer”leri
sürgün düşmeye gör
o çıyan ölüm
koparır yerinden yüreği

bilinmez yaşadıklarımız
dağlar içimizde yücelir
kül yortusu
kan tortusu
kıvılcım ateştir telleri yüreğimizin
ve matem yasak!

başımıza kadar sevda
halaya durun dostlar
her meydanda
tırnak izleri kazılı onların
ağıttır adları
destanlarımızda
yalnız onların türküleri yazılı

heeyy be ölüm
yaşamak hakkı başımız tacı
umut sarısı buğday başakları
saçların senin
sana selam olsun
rahat uyu yürekli kadın...



Mayıs 2003
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Babama
Meinem Vater


ich hätte meinen Vater gerne als jungen Mann erlebt
er erzählt nicht viel von sich
aber einige Prinzipien wiederholt er ständig
alles muss seine Ordnung haben
vor anderen sollte man nie schlecht dastehen
er hatte immer einen Fünfzigmarkschein
im Geldbeutel
nicht um ihn auszugeben, sondern
um ihn dabei zu haben
mein Vater wuchs in Pommern auf
es müssen ziemlich raue Sitten gewesen sein
auf den Höfen
dann die Flucht vor den Russen
lange bevor er meine Mutter traf
entdeckte er seine Liebe zu den Traktoren
er arbeitete sich zum Kfz-Meister hoch
ich erlebte ihn als einen Mann, der
strikt nach seinen Prinzipien lebt
wenn ich ihm heute begegne
bewundere ich seine Geradlinigkeit bis ins Alter
sein Jähzorn verrauchte, und ich höre
ein gutes Stück Weisheit, wenn
er wieder von seinen Prinzipien anfängt
...
es darf nur nicht zu viel werden

Ralph Raske


BABAMA

babamı genç bir adamken yaşamak isterdim
fazla anlatmazdı kendini
ama bazı prensiplerini tekrarlardı sürekli
onun nizamında olmalıydı her şey
insan başkalarının önünde asla kötü durmamalıydı
kesesinde her zaman elli Mark’kı olurdu
harcamak için değildi, aksine
yanında bulunması içindi
Pomeranya’da büyümüş babam
mutlaka pütür pütür geleneklerle olmalı
avlularda
Ruslar’dan kaçış sonra
annemle karşılaşmadan uzun zaman önce
keşfetmiş sevgisini traktörlere
çalışmış yükselmek uğruna, teknikerlik ustalığına
onu yaşadım katı prensipli bir adam olarak
bu gün karşılaşsaydım eğer onunla
yaşlanıncaya kadar hayran kalırdım doğruluğuna
anlık öfkesi tüterdi ve duyardım
iyi bir parça aydınlık,
prensipleriyle o yeniden başlasaydı eğer
...
daha fazlası da olamazdı


Çeviren Meral Vurgun
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Bahardın
gün serilir dağlarına
ay tutuşturur bozkırlarını
söğüt dalı gibi kurursun
yağmurlara asılaydı yüzün
topraga dökerdin gülüşünü
anaç olurdun, sevecen...

alnına düşüyor sümbül teller
ne çok menekşe kokuyor ellerin
hangi bağın salkımında sakladın gözlerini
içsem şarap olur
içmesem okyanus gibi derin

çöller aşardın
fırtınalar gibi
yayan yapıldak geçerdin
uçurumdun kaçıncı binlerden kalma
kaç barikat yardın
kan revan yaralı
kaç çarkıfelek zincir kırdın
yalınayak yürüdüğün yollar yabancı şimdi sana
tutmamıştır tarihçesini acıların

yolcuydun bunca zaman
hanlardan gelir geçerdin
heybende türküler
yeşildin, aldın, bahardın
başı karlı dağdın
ceylanlar dolanırdı yamaçlarında
alaca şahan sürüleri havalanırdı yüreğinden
eteklerinde bir yavru maral gezinirdi
tutuşturup yaktın
kurudu karameşe dalları
açmaz oldu gökce çiçekler
bekleme boşuna
artık güne dönmez yüzünü nergizler...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:01 PM
Balirisi Bakışların
balirisi bakışlarına batıra batıra ekmeğimi
bulut içiyorum bu sabah
doyururken, pervasız, delişmen düşlerimi
ayak sesleri gülümseyen insanlar geçiyor sokaktan
elimi uzatıyorum dokunmak için hülyalarına
bir şeyler bulmak için
sana dair, sana benzeyen

özledim çıldırasıya
yatırıp ufkuma aykırı sevişmeleri
fütursuz yaşanacakları kucaklayıp
turna kanadında dağlarına serilmeye
yanıbaşında bir yavru güvercin gibi ölmeye geldim

bütün fırtınalardan
kargaşalardan sıyırıp kopardığım
bütün talanlardan kurtadığım
kadim bir aşk ile donattığım bu yürek
bir sebil deniz şimdi
bulanık çayları aşk ile durultmaya geldim

sen ki
gelip mesken kurdun baş köşeme
Kerem’in küllerinden kurulmuş
sırça bir saray şimdi kalbim
yüz yıl beklemek olsa da
seni sevmenin öteki adı
bağrımızı örseleyen çığlıklara inat
elele vermenin zamanıdır artık
sende beni bulmaya geldim

hoyratlığını, küfürbaz berbatlığını kanıksadığım
hasretinin dehlizlerinde fesleğen kokuları
şahdamarımda titreyen sesin ülkemin sesidir
hiç bir gömüte sığdıramadığım sevda ile
bütün tezatlarımı çürütüp de geldim

diyeceklerim var sana
dilimin dönmediği kadar
yanılsamasız bir ayna gibi bak yüzüme
ve dinle...
seni seviyorum ateşin cehennemi sevdiği kadar...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Bana Gel
yıldızlara köPage Rankingü kurup
uzandım göklerden sana
dizeler topladım avuç avuç
birer birer dizdim namluya
işte yürek tetik
'göz-gez-arpacık'
hedef sol göğsünün tam ortası

bir köPage Rankingü kur yıldızlara
imgeler sıra sıra dizilsin bulutlara
şahittir *******
şimdi zaman sevme zamanı

tutun bir mavi bulutun yelesine
omuzunda sevdam
gözlerinde yılların yorgunluğu
yüreğinde yaşanmamışların özlemiyle bana GEL!


seviyorum işte seni...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Bana Senden Söz Et
diz dize değil belki
ama oturabiliriz yine de göz göze
gel seninle bir kavli karar edelim
bana aşktan söz etme bu gece

saçımın her telinden bin İblis asılır
her yalanda bir deniz kızı ölür içimde
kurur okyanuslarım, tükenir sularım
dibe vurur anılarımı taşıyan gemiler
ve baykuşlar tüner dallarıma

bana aşktan söz etme bu gece
Eylül'lerden söz et örneğin
sararan yapraklardan
ya da okul yolundan değil
kayıp düşlerimizden söz et
çalınan gençliğimizden mesela
çözemediğimiz şifrelerden
hayaletleri hala aramızda dolaşan
asılıp, kesilip, yüzülen, başsız gövdelerden
onurdan yana bize kalanlardan söz et

bana aşktan söz etme
oyunlardan söz et bu gece
hilesinden, kuralından oyunların
nasıl pata biter
ya da kime düşer kupa
ondan söz et

senin olsun söz
öz büyümelerden söz et bana
dev aynasından
yüzsüz yüzlerin o aynalara
nasıl aksettiğinden değil
kaç yüzü yansır insanın gerçek aynalara
takke düşünce kel nasıl görünür
ondan söz et

bana kanayan yaralardan söz et bu gece
çağlayan nehirlerden
Fırat'tan, Dicle'den
durgunca akıp giden Rennehri'nden
dağlardan söz et bana
'Ağrı dağı efsanesi'nden
Ilgaz'ın rüzgarından, boranından
Alp dağlarının hüznünden söz et

bana ilk yazlardan söz et bu gece
erguvan dallarından örneğin
çağla bahar şafaklardan
o masmavi Nisan akşamlarından
ayışığı içip sarhoş olduğumuz
yar perçemine karası düşen
kızıl Mayıs *******inden
yüreğinin közünden
asıl özünden
yani senden
sensizliğimin sen yanından
bana yalnız senden söz et bu gece
ya da çöller gibi susalım ikimiz de...



Kasım 2003
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Bana Seni Bağışla
nehir gözlüm
yarım kalmış sevda yanım
can yorgun, canan yorgun
hasretlerim göz içinde
açar mı al güller güz içinde

dört mevsim günüm-güneşim
bu dağlar kar-boran
en sıcak yerine bas beni bağrının
dost hasreti buseni bırak alnıma
sır gibi sakla, derinlerine al yüreğinin

ala dağlar kardelen, doruklar sevdalı
polenler ipek yağsın
omuzuma yasla başını
gölge düşürme kirpiklerine
kıyasıya bir çatışmada ele geçen iki gerilla
'ser verir, sır vermez'
direnmeye antlı iki yoldaş olalım seninle

ay şavkısı alnın deniz kıyısı
yedi renk gökkuşağı, gül çehre yüzün
gözlerinde yıldızlar yansın
vaktimiz yok
yarım yaşanmışlara eyvahlar etmeye
'giden gün ömürdendir'
yarınlara aç kollarını

bu dağların baharı geç gelir
ah 'irin selleri'ne tutuldum kaç kez
beni destansı aşkların ülkesine götür
hüznümü gülüşlerine sar
yürek yarası kanamalara göm
bana seni bağışla
Ferhad'ın deldiği dağları aşır
Kerem'in küllerine düşür

güneşin alnına yazacağım adını
ha desem fırtınalar kopacak içimde
ufkumda yıllar alevlenip yanacak
umudum bahar bahçe...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Başka Yüzler
bir başkayım şimdilerde
güz yüzümde başkalarının renkleri
başka *******e uyuduğum
başka sabahlara uyandığım
ay gözümde başka bakışlar
başka yerlerin uzak kentlerinde
başkalarıyla öldüğüm
başka ruhlarla dirildiğim canlar
nerdesiniz?

geçit törenlerinde başka yüzler
başka seslerde başka çığlıklar
başka haykırışların sessizliği
başka dillerde söyleniyor şarkılarım
başka yangın küllerininin savurduğu gözlerim
nerdesiniz?

başka şehirlerin başka meydanlarında
başka kalabalıklar, başka ayak izleri
aynalarda bana bakan başka bir ben
omuzlarıma düşen başka saçlar
başım başka omuzlara yaslı
el başka kol başka
benim ellerim, benim kollarım ya siz
nerdesiniz?

başka yanıyor şimdi ateşler
küllerini başkaları savuruyor Kerem’in
Ferhad’ın sabrı başka dağlarda çözülüyor
başkalaştı şimdi sevdalar
ve adına şiirler yazdığım sen
bir başkasın şimdi içimdeki kale
başka senin de gülüşün
söyle peki ya sen
ya sen sen nerdesin?
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Bekle Istanbul
nice güne umut
nice cana sevda
hıncahınç kızıl direnç
nice geceye şafak düşüren ülkem
yaşama tutkusu asılı saçlarında

görecek günün, sorulacak hesabın
çıldırasıya coşkusudur bu
koynunda büyüttüğün aşkların dili tutuşur
kekresi ham meyve tadı
gül damlası dudak
rüyası dal budak
yağmurun memesi bulut
kurak, çatlak toprak misali
damla damla içesim gelir

yarsız-yarensız kalsa da yürek
uğruna tutsak düştüm
sürgün edildim
kök salar içimde
filizlenip yeşeren düşler
tutunacak kulpu olamasa da zamanın
karınca yuvasında kaybolmak isterim
çakmak çakmak gözleri ateş böceği çocukların
kıvılcımlar düştükçe
söküp yüreği yerinden
sürüp isyanı namluya
bırakıp bu kenti ardımda
serçe gagasında yaş olup gidesim gelir

arsız-arlanmazın adına aşk dediği
bir gecelik pembe donuyla çöpe attığı
alkol artığı kirli kalıntılarına
kusarcasına tükürüp iğrencimi
daha sıkı sarılıp sevdaya
vurulup bir şafak vakti düşesim gelir

nar gülüşlü, kaya bakışlım
hıncımın kızıltısında sevda yangın mavi
sana acılardan süzdüm, ağulardan arttım
olancası bir yudum aşk
bir firari vurgun-talan yürek yarası
verilmiş sözüm, yeminim, andım var
umudum var gürgen yeşili
omuzlarımda yorulmuş düş yüzüm
yedi tepe ayak izlerim
bekle beni İstanbul
düşüp meydanlarına ölesim gelirl...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Beklenen Gün
bekle sevda yürekli dağ çınarım
varsın damgasını kara vursun zaman
sabrında taşlar eriten tarih şahlanadursun
ilk cemresi düşecek baharın
sevdayı dölleyecek ilk ışıklarıyla güneş
kan pıhtısına dönecek salkım salkım kızıllık
bir kardelen baş kaldırıp buzlar altından
selamlayacak özgürlüğünü halayın, zeybeğin, horonun

hele bir terlesin umudun alnı
yırtılsın sabrın çeperleri
emek meyveye durduğunda göreceksin
tanrılar terketmiş olacak yeryüzünü
boğulup atılırken çakal sesleri dipsiz kuyulara
bir başka gülümseyecek gökyüzü
bütün türküleri anadillere çevrilecek alınterinin
şarkısını kuşlar söyleyecek o görkemli şafağın
bütün çocukları dinleyecek dünyanın

o gün söylenmiş olacak son sözümüz
yırtıp kabuklarını yüreklerde sevgi
çiçeğe duracak kızılcık dalları
kimseler beklemezken seni benden başka
bir anda bitivereceksin yanıbaşımda
omuzuma düşecek başın
son kez haykıracağım
hoş geldin ey sevda yürekli yar!
hoş geldin ey gökyüzümün mavisi...
ve gömüp yüzümü sol yanına
uzun uzun susacağım

sonra aşıp geldiğimiz zamanların dalından
sararıp ince bir yaprak düşecek
ipeksi rengini alıp benden göğe serpecek
çimlenip yeşerecek üzerimi örten bir avuç toprak
göcebe kuşlar havalanacak orta yerinden yüreğimin
geriye sadece ağrısı kalacak sevmelerimin
ve ben belki de ilk kez o gün
o kadar mutlu olacağım...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Bekliyorum
mavi gülüşüne kur sehpayı
ve as üstüne yüreğimi
gül dalında al ipek bir kurdela gibi sallansın
umduğum, umarım ol
ufukları güneş gibi yırtan sözcüklerle gel dünyama

uzak dediğin nedir ki
iki adım bir uçtan bir uca iki kutup
koyunkoyuna yatıp da
yanyana gelemeyenleri bilirsin
bırak dudaklarını
kırmızı şarap gibi bırak ağzıma

yüreğime aldım ışınlarını
güneşten bir susku dolu içim
ah! diyorum ah!
şu yaşamak ne mendebur bir iş
bak! Yüzüm Kuzey’de bir yıldız bu gün
iğreti bir yaprak gibi korkuyorum
toprakta bir çığlık
bu kentin sokakları zifir karanlık
bana bir avuç güneş yolla sevgili
bekliyorum...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Ben Her Mayıs Ölürüm
ey özlediğim, beklediğim
geleceksen eğer yaşamak vaktinde gel
yaralı bir serçe gibi okşa yüreğimin tellerini
çünkü anılar da ölüyor insan yüzleri gibi

oysa Mayıs *******inde başka parlar yıldızlar
küllenmeyen acılar taşınır tarih sayfalarından
Mayıs *******i anadan doğma çıplaktır ay
ve ben en çok Mayıs’ta ölürüm

bir Mayıs, çoğalır taşarım meydanlara
çoğaldıkça vururlar beni
ceset ceset düşerim alanlara

isyan olurum altı Mayıs’ta
yavuklu gibi sarılıp mavzere
düşerim Şarkışla yoluna
ve asılırım düşlerimden o sabah

onsekiz Mayıs’ta başım Munzur kadar asidir
tırnaklarım sökülür, lime lime edilir bedenim
ser veririm, yüreğim altın çağdır
ve Mayıs büsbütün akşamı sabahı kanlı
ölümün erkenciliğidir yani

yani aşkın ateşe dönüşümü
kalkıp kalkıp devrilmesi bir dağın
yani bam telinde sazın
en güzel nakaratı sevda türkülerinin
duydukça ürperten ağıt sesleri
üretip de bölüşemediğimiz ekmek gibi
her ölümden yeni bir yaşam doğurmak yani

Mayıs işte
yani tek ve tekin olmayan oniki ayın baharı
dağ taş uyanırken, börtü böcek sevişirken
sürü sürü kuşlar gökyüzüne serpilirken
bahar bahar bütün aylarda ölürüm ben

yani özlediğim
umduğum ve beklediğim
vazgeçilmez utkum
üreten ellerin nasırlı özgürlüğü
yürek tutkum yani
bağımsızlık sancağında iki namlu
bir al yıldız
doğacak günün müjdecisi yani
kurşun eritiyor avuçlarımın nasırı
gel
dağlardan, ovalardan
fabrikalardan, okullardan
dört bir yandan gel...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Benliğimin Türküsü
Das Lied meiner Identifikation

(für Meral Vurgun)


Fremde, du fragst mich nach meinem Lied
das Lied, dass mit dem Schrei ins Leben begann
komponiert im Bauch meiner Mutter
befruchtet von dem Samen meines Vaters
Fremde, du fragst nach dem Lied meiner Identifikation
ich bin ein Kind des Wirtschaftwunders
ich bin ein Kind der ersten Zentralheizungen und Supermärkte
ich spielte, als der Beton noch nicht alles gefressen hatte
ich küsste meine erste Liebe auf den Weinbergen
über der verschneiten Stadt
ich begegnete dem König Alkohol mit Pickeln im Gesicht
ich hatte kein Ziel
ich war im Taumel der Exzesse
mein Leben verging im Rausch
ich saß in einem Intercity und wache heute auf, wo du nach
meinem Lied fragst
Fremde, ich wäre gerne der Krieger, der das Blut
seiner Jagdbeute trinkt
aber in meiner Zeit und in meinem Land herrschen die
Krawatten über unsere Geschicke
und unsere Wege werden von Stoßstangen bevölkert
ich bin ein Krieger, der die Schlacht verlor
ohne jemals gekämpft zu haben
Fremde, ich hörte das Lied deiner Identifikation
und ich bin beeindruckt
viele Tage haben die Menschenvölker noch zu überwinden
ich verneige mich dem Schicksal mit Demut
die Schatten trete ich zurück ins Schattenreich
gebrochenen Herzens
mein Rückgrat bricht zuletzt
ich bin ein Krieger in einer Welt, die anders ist, als ich sie träume
wären da nicht die Zeichen, die mich hoffen lassen
ich würde mein Lied aufgeben


Ralph Raske
Almanya
www.leselupe.de


Benliğimin Türküsü

(Meral Vurgun İçin)


yabancı, bana türkümü soruyorsun
hayata çığlıkla başladığım türkü
anamın karnında beslendi
babamın tohumlarıyla döllendi
yabancı, benliğimin türküsünü soruyorsun
ekonomik mucizenin çocuğuyum ben
çocuğuyum ilk kaloriferlerin ve süpermarketlerin
oynardım her şeyi betonlar yutmadan önce
karla kaplı şehir üstünde
ilk aşkımı bağlarda öpmüştüm
kral alkolle yüzümde ergenlik sivilceleriyle karşılaştım
hedefim yoktu
taşkınlıkların başdönmelerindeydim
yaşamım sarhoşlukla geçip gidyordu
bir İnercity’de oturmuşum ve uyanıyorum bu gün,
bana türkümü sorduğun yerde
yabancı, bir savaşçı olmak isterdim
avının kanını içen
ama benim zamanımda ve benim yurdumda
hükmediyor kravatlar ustalığımız üstüne
ve yollarımız tamponlar tarafından sislendirilmiş
bir savaşçıyım, muharebeyi
bir kere bile çerpışmadan kaybetmiş
yabancı, özdeşliğinin türküsünü dinledim
ve etkilendim
halkların daha çok günü var kazanacak
alçak gönüllülükle eğiliyorum yazgıya
gölgelerini gölgeler diyarına yolluyorum
kırılmış kalplerin
ve son kez kırılıyor omurgam
bir savaşçıyım düşlediğimden başka olan bir ülkede
olmayaydı beni umduran im’ler
vazgeçebilirdim türkümden de...


Çeviren Meral Vurgun
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:02 PM
Beş
FÜNF


Ich bin fünf.
Vier und eins. Drei und zwei. Ganze fünf!
Ich mag Bonbons und Christian,
denn er teilt sie mit mir.
Er sagt, er mag meine langen Zöpfe
und ich darf seine Blutsbrüderin sein,
bis wir Tod sind oder sterben.
Großes Indianerehrenwort!

Die Welt
eine blaue Glasmurmel
in schwitzenden Händen
In Seifenkisten fliehen
den Wind
an den gelösten Haaren
ziehen
Kirschbaumträume
von den Zungen spucken
in die Wirklichkeit pflanzen
Mit Händen aus Sturm
Drachen jagen
Den Winter
in deinen Augen sehen
Nase reibend

Wir wechselten
Kleider
und Schuhe
als sie zu klein wurden
Erwachsen werden
war nie mehr

Nur einmal mit den Augen zwinkern,
dann bist du bei mir:
Mein rechter, rechter Platz ist frei
ich wünsch’ mir so gern Chris herbei!

Ich mag Schilfhalme
im Wind
blinzle ich
weben Erinnerungen
deinen Schatten ein
Blumen
verändern ihren Geruch
auf Gräbern
Warum ist das so?
Du hättest es gewusst
Damals
schenkte ich dir
meine Zöpfe

Ein Wimpernschlag,
dann wirst du bei mir sein.
Ene mene, eins, zwei, drei,
wünsch’ mir so gern Chris herbei!
Ich bin immer noch fünf.
Vier und eins. Drei und zwei. Ganze fünf!

Am Felsen liege ich
atme Wolkenbilder
Galoppierende Mustangs
auf blauer Ebene

Häuptling weiße Feder
am Horizont
Er lächelt in mein Herz

wie du

Alexandra Schulz


BEŞ


yaşım beş
dört, bir. üç, iki. tamamı beş!
şeker ve Cristan’ı severim,
o ki, benimle onları paylaşır
uzun örgülerimi sevdiğimi söyler
Kızılderili şeref sözüyle
geberip ölene kadar
kan kardeşi olmamı ister

dünya
terleyen ellerde
mavi bir cam bilye
eriyip sabun kasalarlarına dökülen
rüzgarı
dağınık saçlara çeken
kiraz ağacı rüyası
dil ucundan gerçeğe tükürülen bitkiler
ellerle fırtınalardan ejderhalar yakalamak
burnu sıyıran kışı senin gözlerinde görmek

küçüldüğünde
elbilermizi
ve ayakkabılarımızı değişirdik
bir daha büyünmüyor

bir göz kırpışımla
sen bende ol
sağ yanımda yerin boş
imanıma özledim, iple çekiyorum

rüzgarda renklerin parıltılarını severim
gölgende göz kırpar
anılarda düğümlenirim
mezarlıklarda
çiçeekler
kokularını deşiştirir
neden?
sen bileydin
o zamanlar örgülerimi vermiştim sana

bir göz açıp kapayana kadar
yanımda ol
duma duma dum
ben bir yalan uydurdum
bir, iki, üç
budur dileğim
iple çekiyorum Chris
yaşım hala beş
dört, bir, üç, iki. tamamı beş

kayalara uzanıyor
mavi düzlükte
dörtnala yaban atları gibi koşan
bulutların resmini nefesliyorum

ufukta
kabile reisi ak tüy
yüreğimde gülümsüyor
sen gibi...



Çeviri Meral Vurgun


Not: Bu şiir sevgili dost şair Alexsandra Schulz'a ait olup yeni çeviri çalışmalarımdan biridir. Hatalar içerebilir...
Çeviri eleştirileye açıktır.
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:03 PM
Bir Bahçe Çiz
bir vaha masalıydın sen
çöllerimi yeşile boyayan
ve beni sana öldüren
yine sende cana getiren
öykümüzün adı hasretti
beni sana, seni bana yetiren

kim bilir
yaşamak güneşi kucaklamaksa eğer
belki de ölüm
bulutlara kanat vurup düşmesidir kuşların
ya da ses düşümü damardaki kanın
silindiğinde gökyüzünden adımız
çocuklar oynar belki de bizi, kim bilir

bir bahçe çiz göz ucuna
sonra bir rüzgar bulutları aralayan
bir yavru ceylan düşün çöl ortasında
bakışını doruklara çevir sonra
beni hayalle seni beklerken

umudu ihanete vuranlara inat
tükür yüzüne kirli zamanların
bir şiir kopar yüreğinden
bir kızıl gül gibi aç sonra bana
içli bir türkü dolansın diline
sesini sesime kat sevgilim
baktığın aynalardan sök al aks’imi
bakışın gözlerimde yansın

bilirsin...
neler konuştuk, neler sustuk seninle
öpüştükçe düşlerimiz ücralarında aklın
nasıl tutuştuk yandık, nasıl kor tuttuk
çözebilmek, saklamak olası değil bu sırrı
öyle onulmaz bir aşkın koynuna düştük ki
bir çoğaldık, bin azaldık seninle...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:03 PM
Bir Ben Kalırdım
zifiri karaydı *******
kurşun kalem ışığında sana şiirler yazardım
yokluğun asılı kalırdı dizelere
yüreğimden emdirir
ak süt gibi hasretle beslerdim
benziyorlar mı diye sana
nur topu oğulcuklar doğurmuş
ana gibi, bakardım mıslaralara

tutunduğum gökyüzü çatırdar
adını kara sevdam koyduğum
çığlık çığlığa ses vurmak istediğim dağların
dört mevsim, oniki ay kar boran tutardı
üşürdüm...

denizleraşırı sürgündüm ben
ışıksız şehirler misali ıssız kalırdım
anadilde söylenen bir sevda türküsü gibi
geberesiye özlerdim sesini
ve bana sen bile yasaktın

yokluğunda
her gece
bir söğüt dalı kururdu içimde
paramparça dökülürdü yıldızlar
ürperirdim gölgemden bile
yangından can kaçırır gibi saklardım seni
yine de akar giderdin düşlerimden

yani koca çınar’ım
seni getirip bana verselerdi
kana susamış vampir dişli zaman
bedelini yürekten alırdı
ve geriye yine savaş yıkıntısı bir ben kalırdım
bir ben kalırdım...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:03 PM
Bir Daha Öp
ay bırakmışım kar altında
beni orada ara ellerinde yıldız
bu şehir buz gibi yanmış
yakışmıyor ömrüme soğuk mevsimler
şimdi gel /bahar gibi

sen beni öpüyorsun ya
ısınıyor elleri güvercinlerin
sen beni öpüyorsun ya
öpüşüyor bütün canlılar
matriste kıpırdıyor cenin
sen beni öpüyorsun ya
salkım salkım üzüm oluyor gözlerin
bense sarhoşum dut gibi

içimde boydan boya İstanbul
deniz üstü martı sürüsü
elem, keder, yokluk
kaynıyor meydanlar
dost ellerde çiçek açıyor umut
tarihin cilvesine bak
ne menem bir bilmece bu
yanyana direnç ve teslimiyet
yaşamaksa illet mi illet

sen okyanussun uzakların oğlu
gözlerin kah turkuaz, kah Akdeniz mavisi
köpük köpük dök dalgalansın düşlerin
hadi, bir daha öp beni
meyveli bir dal gibi birikmişim sana
sedef rengi dudaklarından
yağmur olup boşalsın sevincin ışınları

gökkuşağıyım bu gün
nereye baksam çiy düşüyor
yüzüme kelimeler diziyorum
her bir hecesinde bin can saklı
anılar çiziyorum tarihsiz
mezar taşları gibi susuyor gülüşler
yıllar ne kadar uzak güneşe

üşüyorum işte
beni bir daha öp
dudaklarında değilse
dunyanın kutupları nerde
ben neredeyim
neredeyim şimdi? ...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:03 PM
Bir Hüzün Gülüş
sen ey
ovalarında deli taylar koşturduğum
en çılgın yanlarımı ölümsüzleştiren
beni kurak ormanlarımın dallarından koparıp
filiz filiz yeşerten aşk

kıraç topraktım
kül yüzümde güller açtın
asi gelincik kokuyorum
bir nefeste çek al içine
ay yüzünde aksimi gördüm
gülüşlerin ay kanaması

ha desem yıldızlar düşüyor avuçlarıma
en çok kara bulutunu sevdim kaşlarının
bir de alnının envayi çiçek yaylasını
ha desem fırtına kopuyor *******ime
yağmurlar çok uzak mevsimlere göçtü
kan ağlıyor gökyüzü kirpik uçlarımda

telli turnalara karışıp gelsem
gelip konsam düşlerine
tek buselik bir öpüş
bir hüzün gülüş
hani diyorum
sen gibi sevsem dağlarını
bozkırlarını
unutsa bizi ölüm...

gölge düşmesin diye iç kanamalarıma
bilmesin diye kimseler
yıllar var ki
türküler söyledim bu dağlara
sorma ellerimde gül açan umutları
onlar bahşindir senin
yedi renk gökkuşağı tac ettim başıma...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:03 PM
Bir Ülke Düşle
gün yükselir salkım saçak
süzülür kel tepelerden
bozulur terazisi
azar deli gönlüm yarası
bu yürek yürek değil
bu yürek vahşi bir ormandır
hoyrat çıldırışlar gizli
uçurum uçurum delişmen düşler
bir yana savurduğumuz yoksun gül
deli taylar gibi dağ bayır uçmuştuk

gitmesin gözlerinden o yangın
bu cehennem benim
ben seni
karasını yırttığım *******den çekip aldım
çığlık çığlığa doğurdum ey aşk
zehir emzirip büyüttüm...

gel gidelim
yakışmaz bize durmak
bekleşir bulutlar
ha yağdı bir sağanak
ha yağacak
su başlarında salınan nazlı söğütler
vurgun yemişiz
her yanımız Eylül
çürümüş taban
kan revan ey kahpe devran
kan revan
duvar, sorgu, hesap
emek talan

elhamdülillah etmedik
sustuk işte...
ellerimizle öğütüp ham buğday gibi
zamanın değirmeninde hayatı
nakşettik kilim kilim
yayla çiçeğidir şimdi bakışlarındaki ovalar

sen ey üveyik bakışlım
yüreğinde bir orman saklı
aslan yelesi
savura savura kara perçemlerini
gece mavisi bir düş
dur durak bilmez ay taşırdın
çılgın bir rüzgar gibi esip geçtin
tuz yarası, susuz...
yavru şahan gibi bakar
menekşe kokardın

davullar vurdurup
halaya duramadık diye arlanma sakın
a sevda yürekli yarim
ormanları yaktılar
kaldık yayan yapıldak
yılan çıyan ortasında
yirmibirinci asır
atom çağı
sürek avı

sen yine de türküsünü söyle toprağın
geride bıraktık toylukları
ustayız biraz daha
artık Mayıs’ta dar’a
Temmuz’da ateşe düşmez güvercinler
gün o gün
dehşet bir umuttur çığlıkları
bak gözlerine çocukların
deniz büyür
dalga durulur
ayrışır dem be dem ayrık otları
bir ülke düşle
dört mevsim bahar şarkısı
ne yetimin hakkı
ne emeğin gaspı
gelecek mutlak
gelecek elbet
Tanrısız başlı o hürriyet...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Bir Yanım Hazan
vurgun zamanlarıdır
ayışığı gözlerin uzak bir deniz
nicedir fırtınalar kopar belalı başımda
gamzesi yıldız seli yüzün
yağmur dökümü kirpiklerin
hüznümle gökyüzüm
ay bir yanımdadır
gün bir yanımda

alnın akından öpsem
gözpınarından şarap içsem
gece sarhoş, ben sarhoş
uyusam, koynunda şafaklasam
gül bir yanımdadır
diken bir yanımda

çağırma, gelemem...
Ağustos’ta çığ-boran, kar
buz altında umutlar ölgün
baharım-yazım yok
duman bir yanımdadır
sis bir yanımda

yapraklara dallara sor
dağlar aşırı yollara
nehirler aka aka
okyanuslarca hırçındır yüreğim
çatladı taşları, kurudu toprağı
kilim kilim dokudum
ben çektim ayrılığı
ne diye sararır erkenden
bu dağların çiçeği yaprağı
hazan bir yanımdadır
kış bir yanımda

sakla!
ele güne karşı
yüreğinde kalsın adım
haykır gizlice, içten içe
ne ayıp, ne de yasak
ben sana dairlerde yaşadım
hasret bir yanımdadır
sevda bir yanımda...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Bir yudum şarap ver
kuşlar çiziyorum ufkuna düşlerin
mavi kanatlı kuşlar
tutup asıyorum boynumu tellerine
bir dağ selvisi sulara eğiyor başını
ırmak boyları kuğular
geziniyor salına salına
ve bir hasretin ince sızısı
saplanıp kalıyor bağrıma
kim vurdu diyorlar
ah adım faili meçhul

bu ne yangın
bu ne cehennem
neler demiş eskiler
ne diyorlar şimdi
ölüm kaç para eder
kaç kere yıkılsan
kaç kere yansan
duyan olur mu senden başka

sol
sosyal
sosyalizm
faşizm ay dost faşizm
paldır küldür yıkıldı ellerimize demokratizm

istemem
kalsın bilmediğim ne varsa
sen bana bir yudum şarap ver
say ki Hayyam’ın yoldaşıyım
ve gözlerde üzüm
gözlerde zeytin
gözlerde çağla
ağla anam ağla
gelemeyeceğim daha yıllarca

sorma hallerimi
akşamın alacası düşmüş gözlerime
içimde şiirin kan damlası
bir yar istemişim suna boylu
salınıp gelişi nilüfer edası
perçeminde sümbüller
bir yanı çağla bahar
bir yanı gamlı bir hazan
hangi mevsimin yağmurusun
a yar
böyle serin
ve okyanuslardan dahi derin

yaşamak
ellerimizde su damlası
gül tutsam avuçlarım yanar
yağmur doluyum bulutsuz
güneşi doldurayım koynuna
camların arkasında şarkılar da suskun
mavi karanlıkta baykuş sesleri
ellerim üşüyor sevgili

gece güne nasıl döner
gün dönse başım nasıl döner
başımdaki bu ağrı
bilmem hangi kıştan kalma bu çağrı
uçurumlara vuran bu çığlık
içimde yanan bu cehennem
ve düştü düşesek ömrümüzün bir yanı
kimin harcı ay dost
kime kalmış yaşamak

bir selam alsam uzaklardan
bir selam salsam uzaklara
ve yar gelse alımlı çalımlı
memleket türküleri gibi
kederli ve umutlu
gelse salına salına
başım dönse
zilzurna sarhoş

ölmek neyime
kalıcıyım
kalacağım ey koca satanas
yollama azrailini
daha yaşamadıklarım var
ölmeyeceğim
dahi vursan da beni...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Birlikte Ölelim
söküp yerinden yüreği
yavru serçe misali
vurdum avuçlarına
yudum yudum iç beni
çağıl çağıl Anadolu pınarı
berrak suyum ben

omuzuma yasla başını
kaya gibi sert ve emin
buluttan ak ve serin
Kerem gibi yana yana
tut namusunu ellerimin
Aslı'yım ben

türkü türkü tele dök
nağme mağme dile
dize dize yaz
elif elif oku
öz ile söyle sözü
vurgun yüreğin közü
Karacaoğlan'ın aşk sazı
Zeyneb'im ben

nehirlerce ak çağla
rüzgarlarca es
yık bendini
parçala setleri
yangın yeri bağrımı dağla
gözlerinde umudum
yarım kalmasın sana yaktığım türküler
ya bir seher vakti
ya bir akşam üstü düş yola
Ferhat gibi dağları del gel
Şirin'im ben

ala dağlarda kavga
çeliğini erittik
kor yüreklere sığmıyor sevda
narin bilekde kelepçe
ayaklar prangada
meydanlarda cop izi
hücre duvarlarının sesi
direnişin kızıyım ben

bir olsun özün ile sözün
neme lazım
tacı tahtı
neyleyim köşkü sarayı
ekmeğim aşım
mavi düşüm
seninle öleyim
gel sevda yüreklim
aklım us‘um ol
zır bir deliyim ben...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Bizim Öykümüz
göğüs kafesimizde bir yırtık yürek
koynumuzda bin yılllık sevda
miladını yazıp geldik acının
susmak ölümdür, durmaksa yıkım bize
şimdi vurup çığlığı sayfalara
çıkma zamanıdır kutsal kitaplardan

umut nakışladık çeliğe su verir gibi
sevdanın potasında eridik
aşkın küresinde piştik
ne Kerem’i sattık, ne ihanet ettik Farhad’a
yalım yangın çöllerden geçtik
Yunus gibi susadık da hak uğruna
içmedik namert tasından

ey gökyüzü
bin yıllardır özlediğim yar gözü gibisin bu gün
yalnızlığın ovaları çorak
paramparça bir hayatın yarım kalmışları
bölük pörçüktü öykümüz bizim
az zaman değil
bin yıllardır üreten ellerde yanan ateş
sarı buğday taneleri
step yüzlerde bereketli topraklar gibi çiğ
turna sürüleri geçerdi göklerimizden
gözlerimiz yangın yeri, susuz, ayaz...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Bu Deniz Ölü
ırmaklar geçiyor içimin yamaçlarından
geçiyor, ak çağlanlar gibi akarak
yıkıp yakarak yarattığım küçük tepeleri
bilmediğim bir yerde bir adam
yüzüme bakıyor derin derin dalarak
baktıkça yaprak oluyorum –filizken soluyorum-
sonrası uçurum...
durma diyorum bu kıyıda
bu deniz ölü, al git düşierini

kulaklarım çınlıyor
bir zemheri uğultusu
bir ses duyuyorum tanımadığım
belki de kendi sesimdir –bilmiyorum-
ya da aşkın uçuruma düştüğü an parçalanan sesi
vuruyor belleğime balyoz gibi
siliniyor her şey
bir sen kalıyorsun
bir de ay –tam başımın üstünde-
ıslık çalıyor bir baykuş
ürperiyorum...
gece yırtılıyor orta yerinden ansızın
sonrası kan...

öfkem kınında
unuttuğum bir şeyler geliyor aklıma
bir saplantı gibi
soyuna sopuna kalayı bastığım
pörsük satılmışlığıyla
insan kılığında bir yığın mahlukat
korkak bir sıçan gibi
deliğinden sadece hırsızlığa çıkan
bir küfür, bir küfür daha savuruyorum
anaları babaları şimdi ne kadar da rahat
ve dünya dönüyor –dönecek-

ve ben bereketli memeleri terli bir ana gibiyim
bir bebeğim olsa, -doğurmuş olsam-
boşaltıp olanca sütümü ağzına
durduracağım göğsümü yakan bu sızıyı
kurutacağım yerküreye akan kanı
tapınakları tutuşturracağım
çok yakacağım canını tanrıların
ey aşk!

adını gökyüzüne yazacağım...
görüyorum buğusunda camların
gün ağarıyor dışarda
şimdi sen geliyorsun –tek ve tekin-
ayak seslerin ışın ışın ve kendinden emin
ellerinde umudun mavi onuru
bakışın güneş gibi sıcak
işte diyorum “yaşamaktır aşk”
ey gökyüzü
bu yaz bu dağlar yeni bir yaşam doğuracak...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Bu Mevzi Bizim
Yaşar Doğan’a

dünyada dostlar var Yaşar
bilmediğimiz bütün ülkelerde
bütün coğrafyalarda
aynı damarda kan, aynı tende can
aynı sete bir çığlık gibi

ansızın ışıklar sönebilir
gök yarılırcasına yağmur da yağar
sonra mutlak ki
ama mutlak
güneş aynı yerden her gün yine doğar
her tomurcuk yeniden bir sevdaya dönüşür
ansızın susar bütün sesler
ve anarşist bir aşk doğar ellerimize
haykırsan sus derler
sus!
hak etmediğin kadar sus!
yani çığlığını boğmak isterler

ve sen adını isyan koyarsın yaşamanın
sonra inkarı da var bu işin
yüreğin ateşe düşer
cehennemi de yakarsın
“ille dostun bir tek gülü yaralar beni” demiş ozan
inkar dedim Yaşar
öyle az iş değil bu
ihanet gibi koyar insana

bilirim
ücalarını dosta sunduğun o yürekte
benim de var bir yerim
diyorum ki
bir elimi zirvesine koysam Munzur’un
bir elimi o küçücük tek adasına Karadeniz’in
tutup kaldırsam 15’leri sulardan
tam orta yerinden tutuşsa yüreği ülkemin
aşka sarınsa bastığımız topraklar
ve karanfile dönse her yan

gel yıldız toplayıp savuralım dostluğa seninle
bütün kararan yüreklere ay şavkısın bu gece
paslı kılıçları kırılsın düşman ellerin
evreni gezelim diyorum Yaşar
sonra inelim yeryüzüne
yürek yürek dolaşalım
türkü söylemenin, ana avrat küfretmenin
şarapnel parçaları gibi barışı saplamanın tadında
halka halka sökülüp atılsın bütün kin ve düşmanlıklar
tanklarla, toplarla üstüne gelenlerin
kağıttan kalelerini yerle bir etmenin aydınlığında
uyansın bu yeryüzü
bu gaflet Tanrılar’ı boğulsun döktükleri kanda

bu kuşatılmış ateş hattı
bu mevzi bizim
sana şiirden bir tabur asker yolluyorum
söz kuşanmış silahını
kalemi dik Yaşar
bin renge boyanmış atlılar geliyor üstümüze
bir biz biliriz kendi yurdunda esir olmanın utancını
durma zamanı değil
kuşan bütün silahlarını dostluğun
unutma!
“kağıttan kaplan”dır şimdi düşman dediğin
aşk dostun, sevgi yoldaşın olsun
omuzla yüreği
kıpkırmızı bir gelincik tarlası gibi
tomurcuklarını başımıza serp

söyle bana Yaşar
dünyanın kan ile kinden değil
aşktan kurulduğunu söyle
Kerem gibi yananların küllerinde açan güller
Ferhad’ın deldiği dağlar
bu coşkun akış
bu yürek atışı
bütün varlıkların aşktan doğduğnu söyle

bana “mutlu aşk yoktur” deme sakın
biz mut-suz ve umutsuz doğmadık
anamız gül koklamadı biz ağlarken
yayan yapıldak yürüdük köz üstünde yürek gibi
geçtiğimiz dağlarda kurtlar uludu
biz turna sürülerine katıldık
en mavisi bizimdir göklerin

mahrumiyetimize mahrem dediler Yaşar
kınandık adaletsiz
tepemizde üstün ırklar alçaklığı
horlandık, yerildik
kovulduk her kapıdan
ama yılmadık hiç bir zaman

kenarına tutunmuşuz hayatın
yaprak gibi düşebiliriz Yaşar
yaşamak
uçurumlarda sarmaşık gibi
dayatırken bütün güzelliğini
bu kanamak niye?

ırmaklar yatağını bulup
bitip tükenmez bir sabırla akıyor denize
kuşlar tadına varıyor uçmanın
papatyalar gebe kalıyor
altın rengi gözlerini doğurmak için bahara
baş döndürücü bir devinim bu
hep yeniye, hep yeniden yana
peki bu karanlık, bu zindan niye?

yerküre susadıkça bulutlar döküyor cömertçe
alıp alıp veriyor toprak ana
candan, canandan
kimi zaman da kan damardan
alıyor veriyor, veriyor alıyor
öyleyse bu hırs, bu kıyım, bu yıkım niye?

yaşanmalı, yaşamalı Yaşar
insanı insanda bulmanın hazzıyla
yani hep tebessümle
yüzün alabildiğince
gözlerin ta iç bebeğinden
yani yüreğin içinden yaşamalı
ant olsun ki, zil zurna sarhoş olmalı

varsın daralsın çember
çeperlerimizi saran duvarları yıkarak
zinciri-prangayı sevmek parçalamalı
vura vura dünyanın göğsüne
ölümüne, ölümsüzlüğe yaşamalı
öyle ki
yüreği mavzer gibi tetikte tutmalı...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Bu Şehir
ölü bu şehir
vurulup ölsem bir köşede
şahitlik etmez baykuşlar
'faili meçhule' sayarlar beni

başı boş sevdaların
yitip gittiği bu şehirde
ne senden eser var
ne de benden...

ne bir kara sevda öyküsü
yürek parçalayan
ne de isyan
ölümüne sessizlik
ölümüne sensizlik
gelde sev bu şehri...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:04 PM
Bu Şehri Vururlar
bu şehri vururlar, öldürürler her gece
törensiz gömerler nehrin sularına
baykuşlar döner yasına
martılar ağlar başucunda
onlar duyar acısını
bir de ben yalnızlığın kıskacında

bu şehrin meydanlarda her gece
ay düşünce nehre
bir kaç Uzakdoğu'lu
ya da Afrika'lı kadın
et pazarındadır /yaşama uğruna...
damardan zehirlenen bir kaç genç
çoktan boğulmuş olur yalnızlıklarında

sevda yanan türküler yazılmaz bu şehirde
ayışığı bile unuturken altın saçlı Lorelei'ı
yıldızlar bir bir dökülürken nehre
dayayıp umut merdivenlerini güneşe
nakış nakış sevda işler gökyüzüne bir kadın

oynaşmayı bilmez bu şehirde sokak kedileri
ne horoz sesi, ne köpek uluması duyulur
tan atışında geceden kirlenen aşkları
süpürürken çöpçüler, ilk sevinendir serçeler
sonra gemiler düşer suyun akışına
güverteye bir selam bırakır yüreğinden
salar uzaklara o sürgün kadın...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:05 PM
Bu Şiir Sana
gülüşüme yüzün düşmüş
aynalarda suretin saklı
gidersen, kırılır sırça kristal
kopar kolları sarmaşıkların
ay sürgün, yıldızlar pul olur
gök boşalır, kuşlar ölür
bu deli gönül viran olur
vatansız kalırım gidersen

bu şiir sana şair
gidersen, mabetler yakılır
tapınaklar kilit vurur kapılarına
sığmaz olurum kitaplara
bu ilk kaçışım canhıraş
alıcı kuşlar düştü izime
bu ilk yağmur deli sağanak
gökler yarılır, bulutlar yırtılır
yaklaşan selin ayak sesleri gökgürlemeleri
yıldırımlar düşer gidersen

bu şiir sana
damlalar imge döküyor
halka halka nakışlanmış su yüzünde nehir
gidersen, bentler yıkılır
bu şehrin damarlarından kan çekilir
kurtlar sofrasına düşer serçeler
bahara erişemem gidersen

bu şiir sana
şebnem süzüyor kirpiklerim
bu ilk deniz, ilk fırtına
buralardan geçmemiş yolun
im’lerini süremem
dikenler tutmaz ayak izlerimi
ilk çiçek çöl gülü yüzüm
sakla, sende kalsın
kimseler bilmesin gizlerimi
rüsva olurum gidersen

bu şiir sana
ufuklar karaya dönmüş
ilk gün sökümünü beklerim
çok uzaklarda bir şair mısra diziyor bozkırdan
kanayan geceme şavkı vurur gülüşlerinin
durup dururken bu asi yüzüme
şimdi bu hüzün niye düşmüş?
Öksüz kalır ağlarım gidersen

bu şiir sana şair
öpüşündeki çiğdemler ben'im
bu ilk gülüşüm /otuziki diş
ben sevdim çok
ya sen sevilmedin mi
bu kovgu, bu sürgün
seni benden, aşkı yüreğimden
söküp alabilir mi gidersen? ...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:05 PM
Bulanık Düşler
bulanık düşler gibi
akıp geçtin içimin uçurumlarından
öfkenin kıyısında büyüttüğüm bir elma fidanı
umudun ırmaklarında uyuttuğum arzular
eli kanlı kahpelikler içinde bulduğum sen
ne desem, nasıl anlatsam bilemem

insana göre midir hep gitmeler
anlatabilir mi yıllar yaşadıklarımızı
bilir mi hasrtetin şaha kalkan öfkesini
özyurdunda yurtsuz kalmaları
sürgünü, mahpusu, ölümü gömenlerin öyküsünü
savaşmak neyse de ölüm tacirlerine karşı
ölümün en kahpesini bilir mi yıllar? ...

iki parmak arası elinde yanan sigaranın
dumanı ben olsam diyorum
ooff... bir sigara içimlik bakamadığım yüzün
ve yüzünde bir ince çizgi hüzün
şimdi olsa diyorum bir kadeh şarabım
ve içsem acıyı... zehiri içsem

al götür beni en ıssız yerine steplerin
bir akça kavak gibi çak köklerimi toprağa
sonra bütün renklerin en yeşilini dallarıma taşı
rüzgarın alaca tayı ol, okşa yapraklarımı
gör o zaman nasıl direnirim kara kışına zemherinin...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:05 PM
Bulutlar Ağlamayın
benim babam öldü gökyüzü
bulutlar ağlamayın
ıslanmasın düştüğü yerdeki çiğdem
benim babam öldü kuşlar ağlamayın
öyle dedi annem

ağlama menekşe çiçeği
kan değmesin yapraklarına
benim babam öldü
bir kalem de sen kır tarih önünde
utanmasın güneş yarına

benim babam öldü erik ağacı
yüzyıllardır aşıkmış özgürlüğe
ben dört yaşındayım
uzanamaz ellerim dallarındaki eriğe

babama vermiştin hani geçen gün
bensiz yiyememiş
börtü böcek, tüm canlılar
önce yavrusunu beslermiş
benim babam öldü erik ağacı
sen ağlama

benim babam öldü ayışığı
gömemediler türküsünü
sarsın, kucaklasın diye çocukları
bana bıraktı onu

benim babam öldü ak papatya
adımı umut koymuş yarına
gülümse
sen gülümse çocuklara...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Bütün Işıkları Yak
ölüm yakarken aksini kendi aynasında
sen kabına sığmayan bir yürek taşıdın avuçlarında
tekin değildi... fırtına borandı Aralık
delikanlı bir ay doğardı geçtiğin şehirlere
silip süpürürdü yapışıp kirlenmiş ne varsa

sana göre değildi terkedişler
gittiğin gün doğurmuştun aşkı
ilkel çağlardan kalma vahşi düşler
yalayıp geçerdi alnın şakını
rüzgar okşardı ellerini
göğüs kafesinde bir çılgın tay
dörtnala koşardın derin soluklarla
içine çekerdin gökyüzünü
deniz olurdun hırçın mı hırçın

eski bir efsane gibi aşıp çağları gelmiştin
şimdi beklenen günün damla damla
suretini döküyor toprağa yağmur
hangi Tanrı’nın günahı bu kan
bu çığlık hangi arlanmaz İblis’in suçu
geçmişini savurmuş ihtiyar dünya
eflatun sayfalarda puslu tarih
sunmuş soframıza artıklarını
analar acı büyütüyor rahminde
kan içinde, nar içinde yanıyor cenin

türküler yakıyor susuz, ölü bir embriyon
kurmadığı hayallerinde söylesin
dinlesin diye yarının çocukları
son yağmurları bekliyor toprak
sunmak için bereketini sofralara
son ışıklarını biriktiriyor güneş
ve “büyük insanlık” son taşlarını örüyor sabrın

bütün ışıkları yak! ...
patladı patlayacak pimi çekilmiş umut
patladı patlayacak artık kabına sığmayan yürek...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Bütün Karadeniz Kayıklarına Binmiş...
bütün Karadeniz
geliyor üstüme
bir köpük gibi
gel gidelim diyor adeta
şiir yazmaya başlamadın daha

kalemi kağıdı unutmuşum

parmağımı gezdirdim mavisinde
kükredi
köpük köpük
bir horon tepindi kıyıda
bir yel esti depreşerek
sahil boyu

gel dedi bir ses
kekemeliğim tuttu beni
gözlerini ovarken ellerim
güneş kamaştı
yeryüzünün aynasında

biliyorum
sen hep üşürsün
uzakların bu hırçın kıyısında
bu duru yeşilde

hayır
sırtımı dönmeyeceğım bir daha
çünkü artık yeni bir ismim var
ve gırtlağı sıkılmış bu köPage Rankingülerde
yep yeni bir ses...

Yaşar Doğan
29.07.2005
Samsun

Not: Şair tatildedir şiiri bana oradan emanet edildi...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Büyüme Çocuk
ağla çocuğum ağla
şeker için
yeni bir çift pabuç için
bir oyuncak için
geleceğe dair umut ettiğin
her şey için şimdiden ağla
büyüyünce ağlayamazsın çünkü...




Bleib klein

weine mein Kind
für ein Bonbon
ein Paar neue Schuhe
für ein Spielzeug
weine wegen all dem schon heute
und weine für all das
was du dir in der Zukunft erhoffst
denn wenn du erwachsen bist
wirst du nicht mehr weinen können



Yazan ve çeviren Meral Vurgun

Çeviri düzeltme Alexandra Schulz
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Cevahir Yaralı
kurşun değdi sol yanıma
cevahir yaralı
yaslamadım başımı
yaslayamadım gürgen yeşili dağlara
sevdasını sol göğsümde
kızıl bir karanfil gibi taşırım

açamadım kır çiçeklerince
yaylalarında ülkemin
nehir olup çağlayamadım
deniz olup coşamadım
vurgun yedim sol yanımdan
cevahir yaralı...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Çağla Zamanı
kar yağıyordu durmadan
bütün mevsimler kış
bütün aylar Eylül’dü
o masal dağının her yamacından
nehirler akıyordu vadilere
seni arıyordum düş uçurumlarında
birbirine benzeyen insanların granit yüzlerinde
küflenmiş limon gibi çürümüştü gözleri
iğreti gülüşler iliştirilmiş dudaklarıyla
ingizisyonlardan gelmiş gibiydiler
aşka benzer bir isyan yoktu bakışlarında

insanı eksilten de, artıran da aşktır
sevdi mi insan
ateşin cehennemi sevdiği gibi sevmeli diyorduk
onu da değiştirdi
değişim yasasının bilmem kaçıncı
ama en yalancı maddesi
söyle şimdi neresindeyiz zamanın

ıtır ürperirdi tenimizde
reyhan kokuları titrerdik bir zaman
ne nanemolla olmuş şimdi yürek
selam vereni borçlu sayıyor artık
içi kurtlu elma gibiyiz
bütün manavlar armut dolu
oysa şimdi zaman çağla zamanı

şimdi sorgula tenini tenimde
bin yıllık fosil gibiyim
alev edip saçlarımı
salmışım omuzlarıma
boynumda zinciriyle küllenmiş tutkuların
geceyi tutuşturup gelmişim
sabahlarımı sorma
suda balık gibi iyot kokuyor dudaklarım
uzat ellerini ellerime
yüzüne bakmaya kıyamadığım
bakıp bakıp doyamadığım
gülümse bana iklimsiz bulutlardan
her tan atışında sana kendimi doğuracağım...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Çavreş
çavreş!
karlı dağlar kış boran
illeti ihanetin
ölüm pusuda
derindir bilirim yaran
vurup sayfaları çıkarken
kutsal kitaplardan
ant içtik
asi gelincik kızıllığında

çavreş!
çatışmada kıyasıya bilinenle bilinmeyen
bilim ve bilgisizlik
akışı önde gider tarihin
kuru dalda yaprak
bastığımız toprak
damarlarımızdan verdik suyunu
tohum toprağı yarar
yaprak yeşerir
gün geceye döner
sonu kıpkızıl şafak gecenin

çavreş!
omuzuma yasla başını
biliriz biz bu dağların kurdunu kuşunu
matem yasak!
unutup ekmeğini aşını
bir anamız döker ardımızdan göz yaşını
seçme kitaplardan
seçme sözler arasından çekip aldım
bir kucak karanfil taktım saçlarına
kan kırmızı rengi

çavreş!
varoşlar tekin değil
kanımız gül tadında
dağlara doğru yolumuz
bilinir!
nerden gelir
nereye gider soyumuz
isyanın çocukarıdır adımız
direnişin kızı
direnişin oğluyuz
el açmadık namerde
boyun eğmedik
onur taşıdık omuzlarımızda
yüzyıllardan ayak izlerini yiğitligin

çavreş!
sol göğsümüzde sevdamız
alnımızda yara izleri
bizden öncekilerin
yarınlara selam ettik
bu dağlar bizim
bu halay
bu zeybek
bu horon bizim
emek bizim
söz bizim
baştan başa bu memleket bizim

çavreş!
bu namus bizim...



çavreş, Kürtçe karagözlü
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Çıkagelsem
o sahilleri bilirsin
hani fabrika paydos düdüğünü çalınca
yürürdük boydan boya
martı çığlıkları tren seslerine karışırdı
pür neşe türkü söylerdik

o iskelede
martılara simit dağıtan o genç kızı
hiç görmedin sen
tanımazsın
kimse tanımazdı
yüreğinde koca bir dünya
kavgaya sevdalı
aşka utkulu
bir çocuk saklardı içinde hep
hiç büyümedi biliyor musun?

yedi tepe
yedi umut
kitap-kalem
bir de sen
bir gece yarısı
ılık bir rüzgarla esip gelen
ve beni benden alıp
sende dirilten

yedi tepe
yedi umut
yedi sevda
yedi can
kimler kaldı onlardan?

şimdi çıkıp gelebilsem
çıkagelsem şimdi
omuzlarımda karasevda heybem
dilimin ucunda kekre sözler
gözlerini yollarıma serip
var mı bekleyenim
yüreğinin dağlarında ateş yakıp
var mı gözleyenim? ...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Çöl Gibi
avuntusuz yaslandığın yıllardan
hüzünlü bakışlar kalmış gözlerinde
gülüşlerin Ilgaz mavisi
tenha bir gecede ölmek ne fenadır bilirsin
havada yağmur kokusu, kar sesi
saçlarına bahar akşamları sinmiş
ellerini tutsam erguvan olursun

İstanbul’u rüyalarıma sakladım
şimdi gözlerinin buğusu memleketim
bana bir türkü söyle
sesini mıhla yüreğime
hangi dağa yönelsem
kurt uluması, çakal sürüsü izimde
başımı göğsüne gösem düşmem bilirim...

yağmurla çoğalıyor aşk
kayısı tazeliğinde
sarışın bir bakış yüzünde
ışık gibi sızıyor *******ime
uyku tadında seriliyorum
uzanıyor mavi karanlık
boylu boyunca ve dipsiz bir uçurum
ay başımın üstünde
yıldız döşüyorum tenine

bu gece çöl gibi yalnızım
kulaklarımda bir çoban kavalı
yarım bir ezgi yaşamak
eksik dudaklarımla dokunduğum
sabah uyanışı gamzelerinde bir lale tebessüm
baktıkça içlenişim, öptükçe doluşum
sen ve geliş gidişin
belki de yaşamak
ölü nergizlerden kalma bir sarı tebessüm

gelişin ki
mavzere çevirir yüreğimi
korkarım çıkacak diye namludan
ha desem turna sesleri çoğalır
bilmediğim türküler söylersin
gül açışlı gülümsemeler diye sakladığım
okunmamış kitaplar gibi
baş üstünde tuttuğum nağmeler
gözlerin Akdeniz mavisi
yağmur yağmur ağladığım
belleğimin derinlerinde gizlenen acılar yumağı
bütün yaşamışlığım bir kaç basamak

aynı kadehten yudumladığımız şarap gibi
öpesim gelir dudak ucundan
bırak zaman alıp gitsin kervanını
kırlangıç göçleri geçsin başımızın üstünden
Kuzey yıldızı gibi sabahlayalım
kibrit çakılmış barut gibiyim bu gece
suyu sevmek gibi
toprağı kucaklamak gibi bir şey bu
dilimde ham meyve kekresi
şiirin her imgesi buruk
gecikmiş bir bahar gibiyse yaşamak
varsın ay da doğmasın
Nemrut gibi asiyim bu gece...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Çöl Gülü
bir avuç sarı buğday tanesiydi
yüreğimde sevgin
başak başak serptiğim
kirpiklerimin yağmurundan suladığım
hasat zamanı harmanlayamadığım
ve seni bulduğum *******

nicedir riya düştü
vuruldu aşk
durgunum bu gece
kalem ucunda kelimeler susmuş
kan revan yaralı şimdi imgeler

çöl gülü şimdi yüzüm
step yangını, susuz...
tenimde köz izleri
gece karası yar perçemi
bir tutam hüzün asılı duvarımda
yüz yerden delindi
yama tutmaz artık bu yürek

alnım şakında bir bıçak saplı
ağrısı hasretin sancısı
iki kaşım arasında bir kurşun yarası
yürekteki sevdaların gizinde
kor ateş olup yandığım
al yıldızım söndü şimdi...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Deniz Ol
mevsimler iklimsiz
aylardan Nisandı
gamsız-kedersiz
bir yağmur bulutu sanki
şimdi yüzüne astığın hüzün
gül yaprağı gibi ıslak
boşaldı boşalacak gözlerin

kederini öptüm dudaklarının
dudaklarında şarkıların
bir elim uzaktı sana
bir elim o sahillerde
-denize uzandığımız kıyıda-
başı bulutlarda
bir elim zirvesini okşardı düşlerin

gülüşlerin meneviş kokar senin
elimi sürsem bahar olurum
ülkem ırmakları gibisin bu gün
köpük köpük akıyor
yine büründüğün hüzün

dokunma toprağına
varsın yalnız kalsın o gelincik

dokunma bu gün
yasaklarını çiğnedim
düş ile ten arası bir kasırga
belki de bir volkan ağzı
o deniz suskun şimdi
ellerim kıyıda bir sandal
gidip gidip geldim
adresi yok cehennemin

gel sen deniz ol bu gün
al beni içine
dalga dalga savur

üşüdüm...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Denizi Düşün
efruz bakışlım
bahar yağmurum
gece karanlık, ölüm sessizdir
yıkılası bu senin perişan halların
geçmiş zamanların kuytu bahçeleri gibisin
yaprak dökümü yemişsiz dalların

mavi gök altında durgun yatan deniz gibisin
henüz en güzel türküsünü söylememiş sesin

ölümsüz aşkların aksettiği aynalarda kalmış yüzün
özgürlüğüne doymamış ülkeler gibisin
kaburganda son işgalin son ağrısı
susuz denizleri düşün şimdi
batık bir mavna gibi düşmüş derinlerine bu hüzün

uçup giden turna sürüleri gibi süzülüp üstümden
son gemiler de demir alıp gitti bu köhne limandan
unutulmuş bir ada gibi mahzur kaldım şimdi
düş gibi yorgun, rüzgar gibi asi, gün gibi apaydın
ve yedi renk salkımı ey yediveren
dökül de apansız bütün mevsimlerinden
kurtar çığlıklarını bu huzursuz martıların

bulutlar geçiyor başımın üstünden
ufuklarda cenup bir kızıllık
delirten, baştan çıkartan, kızgın!
cehennem karası *******e yazma adımı
ver aşkın ellerine, kırsın kalemini
kıldan keskin, kılıçtan ince boynum
vakitli vakitsiz kurup sehpayı
varsın ölüm versin fermanımı

ya da gel asrın adsız gerillası
en ileri, en ışıklı çağlara
çağlayan yanlarınla
gökçe bir gelin gibi süsle başımı
yıldızlı bir akşam düşür saçlarıma
bu keşmekeş dünyaya inat
kök sal toprağıma
yekser olalım aynı urganda
asılıp ölelim seninle

elimi uzatıp alnını tutsam
öpsem iki kaşın arasından
coşsam, çağlasam nehirler gibi
ya da kurusam çöl gibi
yansam ey yar... yansam sana...

gece ile gün gibiyiz seninle
sen geliyorsun, gidiyorum ben
yaklaş biraz daha sabahlarıma
ruhuna işlesin ilk günahlarım
ruhumun ruhuna ışımasında...,
mavi gök altında durgun yatan deniz gibisin
henüz en güzel türküsünü söylememiş sesin...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:06 PM
Dil Çürüdü
gittin, yarım kaldı her yanım
ve gözlerim yarı cehennem
yarım sesle çağırıyorum seni
duyuyor musun yolcum? ...

ne zaman seni ansam
(ki, nicedir belleğim puslu)
ay dökülüyor denize
yanıyor içimde yıldızlar
görüyor musun yolcum? ...

bacalarını sis tuttu bu kentin
buz çiçekleri gibi kurudu yeşil
ve savruldu göğe bütün sözcükler
denizi kurumuş balıklar gibi
susadı dil, çürüdü...
üşüyor musun yolcum? ...

pencereme uzaklardan sızan ışık
usulca düştü, toprak eridi yeryüzünde
ellerimi unuttum dokunamadığım alev teninde
şimdi kökler saçlarını dağıtıyor
parmaklarım da yok artık
yanıyor musun yolcum? ...

öylece duruyor
dudaklarımda bıraktığın gülüş
kıyamam silmeye
asıp yüzüme büsbütün
sesini saklarım *******in
şimdi meltemler de soğuk
biliyor musun yolcum? ...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Dilim Dilim
ırmaklar akıyor içinin uçurumlarından
deniz bir adım ötesi /heyecan...
dalgalarla gel kıyılarıma can
bölüş beni yalnızlığın arasından
esmer başaklar gibi bölüş sana
göz kamaştıran renkler arasında

etini dişledik aşkın
bundandır dudaklarımızın kanaması
zaman katil biz kayıp
adım adım gezdik tarihi
böyle yazılmış seceresi
sustuğun yerde yükselir sesin

sen başkasın
dudakların çağırır olmadık anlarda beni
seni içime doğursam ölüm düşer ellerime
karabasan gibi çökerken *******
yedi iklim dört kıta’da sen ve ben
üfleseler yanacak gibi
bir avuç toprak misali sularımız

her sabah diline düşürdüğün ilk şarkı
yüzüne vuran ilk ışık olsam
didik didik edilmiş bir orman gibi
gelip serilsen uykularına
darmadağın düşlerine düşsem
usulca dokunsam rüyalarına
iğdiş zamanlardan kalma
arsız arlanmaz bir aşk ile uyansak yeni güne

labirentlerinden geçiyoruz hayatın
sen dilini sürüyorsun, donuyor camlar
ben dişlerimi sıkıyorum ellerimde kan
suretin düşüyor pencereme
yitiriyorsun gölgeni kan revan

bizden önce de buradaydı bu gökyüzü
ay yüzün buradaydı belki bizden önce de
ve toprağı öpen sabah güneşi
silip giderken yıldızları alnımdan
sen beni geceye bırakıp gidiyordun
gözlerinden şarabi bir hüzün kalıyordu
dilimde bir susku kurdu
parampaçaydım belki o zamanlar da

dilim ki
koparabilirdim dilim dilim
hangi türküye tutunsam yarım kalıyor
hangi söze sığınsam lal oluyordu
ve sen çekip çekip gidiyordun
ben yavru bir serçe gibi kalıyordum
kışın kapalı pencerende...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Dişiliğe Biat
bu şiiri ithaf ediyorum dünyanın bütün kadınlarına
yaşlısına, gencine
büyük analarına, teyze ve kuzenlerine
bekarına, evlisine
analarına bacılarına, sevilenine, sevgilisine
kadınsız yaşamak istemediğimden söz ediyorum
onlar ruhumun bahçesine dahiller
çiçekler gibi, ayrık otları ve çalı çırpı gibi
ruhum bir yabani bahçe
belki başlıngıcındayım kavramanın
kadın ve erkeğin kopmaz bağlılığının
yıldızlar ve gezegenler arası
çekime benzer bu
her şeyi yıkarız, ki bilmeden doğanısını maddenin
kayboldu kendi içimize yüklenen aritmetiği
düşünmenin
nihayet anlam değerini bulmuşçasına yok
adam hissediyorum kendimi
kesin duyumsamayan adamdım oysa yıllarca
satır satır
devamını okudum hayatımın romanının
mutluluk ve mutsuzluk beslemiş beni sıradan
biricik ve tek karışımı sihir ve gerçekliğin
her şeye minnetimin tandını
bir kadının göğsünde çıkarmak isterim
hayatımda birden yeni pencereler açıldı
bazen benim mutluluğumun eksik kalan parçasısın
hep yanımdaki dişisin
hem de aşkımız kopukluklarla inlese de

dizlerine kadar suda duran ve nehir çamurlarını süzen
bir altın arayıcısı olarak kalacağım ben
oysa artık asla bulmak zaruretim olmadığını da bilirim
sevdiklerime yüreğimin altınlarını bahşediyorum
altınımı buldum diyeceğim anama
bu dünyanın kadınları hayatımda sanki ömür törpüsü ve küfür
Tanrım, ben bu küfürü seviyorum!

öncelike bir kadından doğdum
kız istermiş oysa
anamın ağlamasından bilmiş
ve tesseli olsun diye demiş ki ebe
“bu bir oğlan ama her şeyi tamam”
dörbuçuk kilo gelmişim
bu gün seksenbeş kilo
ve yetişkin bir adamım

dişilik önünde eğilmek için
yazdım bu şiiri
ona aşkımı ilan etmek
bir çok yüzde sevginin varlığını kabullenmek için



Ralp Raske

Çeviren (übersetzt) Meral Vurgun


Huldigung an die Weiblichkeit



Ich widme dieses Gedicht allen Frauen dieser Erde
den alten, den jungen
den Großmüttern, Tanten, Cousinen
Jungfrauen und Ehefrauen
Müttern, Geliebten und Freundinnen
Ich spreche davon, dass ich ohne Frauen nicht leben will
sie gehören in den Garten meiner Seele
wie Blumen, Unkraut und Gestrüpp
meine Seele ist ein wilder Garten
Ich stehe wahrscheinlich am Anfang, um zu begreifen
was Mann und Frau unwiederbringlich verbindet
ähnlich der Anziehung zwischen den
Planeten und Gestirnen
Wir berechnen alles, doch nichts wissen wir über die Natur der Sache
verloren in der uns selbst aufgebürdeten Arithmetik
des Denkens
Endlich, als hätte das Nichts seine Bedeutung preisgegeben
fühle ich mich als Mann
jahrelang war ich Mann, ohne es wirklich zu fühlen
ich las den Roman meines Lebens weiter
Kapitel für Kapitel
Glück und Unglück befruchteten mich gleichermaßen
eine einzigartige Mischung aus Magie und Wirklichkeit
meine Dankbarkeit für dies alles möchte ich an der
Brust einer Frau auskosten
In meinem Leben öffneten sich ständig neue Fenster
mal bist Du das fehlende Puzzleteil zu meinem Glück
immer bist Du das Weib an meiner Seite
selbst wenn unsere Liebe Schiffbruch erleidet

Ich bleibe ein Goldsucher
der knietief im Wasser steht und den Flussschlamm durchsiebt
eigentlich weiß ich, dass ich gar nichts finden muss
Meiner Geliebten schenke ich das Gold meines Herzens
meiner Mutter sage ich, dass ich mein Gold gefunden habe
die Frauen dieser Welt sind in meinem Leben Segen und Fluch zugleich
Mein Gott, ich liebe diesen Fluch!

Einst wurde ich von einer Frau geboren
sie wünschte sich eigentlich ein Mädchen
die Hebamme wusste darum und sagte zum Trost
weil meine Mutter nach der Geburt weinte:
„Es ist ein Junge, aber an dem ist alles dran! “
ich wog neun Pfund
Heute wiege ich hundertsiebzig Pfund und
bin ein ausgewachsener Mann

Dieses Gedicht schrieb ich, um mich vor der Weiblichkeit
zu verneigen
ihr meine Liebe zu gestehen
zu akzeptieren, dass es viele Gesichter der Liebe gibt


Ralp Raske
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Dokunma
dokunma yüreğime
durgunum bu gece
gül koklasam genzim yanar
ayışığı geceden de kara
ağlasam yağmur yağacak

tuvalimde kararmış bütün renkler
çizemedim resmini hayalime
ne özgürlüğün, ne de senin
tükendi sözcükler
kalemim küstü bu gece
ne tarifini yapabildim bu sevdanın
ne de adını yazabildim yüreklice

tırnakla kazınmış yazgımıza sürgün
kır çiçekleri kokar saçları anamın
gözlerim çiy damlası
hüzün dalgası bir keşmekeş

vurgunum bu gece
eli kanlı, yüzü kara
pençesi leş kokulu
vurdular...
kanıyor İstanbul’um uzaklarda

aslanlar tutsak
can kafeste direşken
yirmidokuz harfe kan damlıyor
hani şiirlerim
umutlar kelepir
yok pahasına onur satılıyor

sorma
yangınım bu gece
canhıraş ren nehri
kendi içimde üşüyorum
gel diyorum sana gel!
gel de çözülsün bu bilmece...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Duruşun
tam da sıyrılıp çıkacakken
adressiz suskulardan
uçurum olup düşüyorum
çığlıklarım vuruyor derilerine evrenin
darmadağın saçılıyor umutlarım

ben seni gülüşünden tanırım
ayağının tozundan
uzaklardan rüzgarla gelen kokundan
canımın şahdamarında şahlanışından
sesinin her telinden
seni yüreğinin nasırından tanırım
seni gözlerinin keskin bakışından
duruşundan

duruşun ki
kara kaşın diviti
mürekkep hokkası
güncesini yazar sevdanın

duruşun ki
Gabriel Peri meydanında abidemdir
Diyarbakır kalesinde türkü'm
öteki adıdır direnmenin
baş kaldırısı Spartaküs'ün

kanarken karaca yavrusu yüreğimin telleri
çığrıma çığlıklar düşürdün
durulurdum
serin sular içeydim pınarlarından
ben seni köpük köpük çağlayışarından tanırım...



Not: Gabriel Peri, 1902'de doğan,
1941 Aralık ayında kurşuna dizilerek öldürülen Fransız sosyalist
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Düet
voltigeur

kırık sesli *******in çağlığıyla haykırıyorum sana
gecenin gözü ve kulağı mavi bir yürek taşması
dilindeki melodinin ruhundayım uzaklarımda
yüreğinde yorgun rüzgâr telaşı

Meyvan

gece suskularının yanık bağrı
yaralı turnadır
uçmayı bilmez yürek
yel esse dal kıpırdamaz
gel derim böyle bir anda
ama gelmezsin...

voltigeur

günden döndüm ışın ışın
saçlarının dalgasında, lülesinde
kapını çaldım ufukların dibinde
gitmiştin sen
yoktun
sadece parfümün kalmıştı
gül gibi kokan kelebeklerin gecesefası yanağında

Meyvan

yıldızlar senin saçlarında konaklardı
dile gelirdi şafak vakti alnında şebnemler
sarsak gün dönümlerinde
ikindiğin, akşama karşı
duyduğun kokular solan karanfillerdi
ve ben seni bir mavi bulut gibi düşlerdim
sen yoktun...

voltigeur

ekinokslara renk vermeye
sızlayan ellerimi kabuslardan
koparmaya gittim
sığmadılar geceye
sığmadı onlar hiç bir yere
senin olmadığın o yerlerde
gittim çok uzaklara gittim


Meyvan

ah bilmezdin sen
bilmezdin Munzur’un oğlu
ellerin senin Spartaküs direnciydi
dağ gibi yücelirdi başın
kayaydın Diyarbakır kalesinde
pamukta, tütünde
dişleri arasında çarklıların
birdin beştin
on,yüz, bin
milyondun sen

voltigeur

sefaletleri yüzdüm tenimde
yüzdüm bütün denizlerinde
kirlenince hava ve nehirlerimiz
başımıza asit gibi yağınca göklerden
tabu sağanakları - kimlik arayışları
sensiz sokaklarda
devrildim kendi kanımın üstüne....


Meyvan

hep izini sürdüm
geçit vermez dağ yamaçlarnda
alyazmamı yırttılar
adına töre dediler de
kazıdılar ellerimden adını
görmedin sen
göremedin...
bütün sokakları bir adımda geçtim
kayıptı o kentler
sen yoktun
şafak bakışlım sen yoktun...

voltigeur

umutları ürküttüm
tenine yaklaşınca
hülyalar küstürdüm
hamağında sallanınca
eylül tozları
çökünce sisli yollara...


Meyvan

Eylül karası kasırgalardan geçtik
aşkı kazıdık bulanık sulara
ay düşürüp yıldız çaldık
iki can bir tende yandık seninle
aynaların sessizliğinde
düşsüz kaldım sonra
dilini unuttuğum asırlardan bilmediğim
bilmem kaçıncı bin yıldan kalmıştı aşk
kaçıncı acının tortusuydu göğsümü yakan
stepleri tutuşturdu kanım


voltigeur

eğilip ağzına
dilindeki şarkıları öptüm
suların depreşen köpüğünde
üşüyen düşlerini örttüm
yüzümü sürdüm yüzüne
her iklimin apayrı bir köşesinde
ne kadar döndüysem yönlere
apayrı bir yara vardı hep /sen yoktun...


Meyvan

yine aynamda yüzün
imge süzüyor kirpiklerin
dilimde şarkılar sana dair
bana dair
bize ve bizimkilere dair
bizimkiler ki
al kızıl şuaydılar
halaylarla gelip ağıtlarla gittiler
asi bir gelincik tomurlansın şimdi yüreğinde
bak yakamozlanmış ellerin ellerimde
deniz eyle umudu
varlığınla varlığım
Asya’dan Afrika’ya çocukların gözlerinde başaklansın...


voltigeur

halay tuttum kaybolan ellerine
ovamıza ateş yaktım
içine tenimi attım
aşka baktım
gözbebeklerine baktım
sen yoktun
medeniyetin yuları ve tımarı vardı
bütün kıtaları ve insanlardan renkleri sildim
aynı dilin trajedisinde
aynı kan/aynı kanser dehşetinde
ateşler içinde üşüdüm
üşüyorum bak hala yoksun
soluğun tüterken ayazlı sabahların körfezinde düşlerinin falezinde
unuttum ellerimi...

Meyvan

bilmedin sen
duvar diplerinde aradım ayak izlerini
eylem meydanlarında
geçit törenlerinde, yoldaş omuzlarında
kayıp mezar taşlarında
göçebe kuşlara sordum
kanat çırptılar
düş düşürdüğüm dizeleri küstürdüm
ne nergizler bıraktım kaya diplerinde
ne sümbül perçemli yağız delikanlı bakışlar
hep yağmur yağardı yaylalara
boz bulanıktı nehirler
mevsimler dönerdi kaç bahar
çift gezerdi kurdu kuşu kainatın
börtü-böcek insanoğlu
genç-ihtiyar çift gezerdi
bir ben kısır-kıraç
ve sen yoktun...

voltigeur

kalburu gibi
dünyayı sırtında tutan Atlas’ın
karnını deşmeye gittim
omuzlarına şişler saplamaya gittim
her şey yeni olsun diye...
yol
yakılmamış bir meşale
altında kapkaranlık iken
bu gece yarısı hevesi içinde
tutsana meşaleni
ateşlerimsimizin küresine
hayatın avucunda tutuşan
mavi yelesinde
güzel günlere
aşkımızın Anka küllerinde
yeniden doğuşa....


Meyvan

unuttum
düşürdüm sanma seni canımdan
özüne tozlanmışım bilirsin
yaprak açmazdım sen yokken
gelişini yazdım günün ak kanatlarına
dağıldı yüreğimdeki buzul dağları
şimdi bulut olup yağıyorsun ya
anaç olur topraklarımız
bahar gelir bizim dağlara
akasya kokuları saçlarından saçılır
ankalar kanat açar sana
işte ellerim ellerinde
bak her yan al yeşil bahar şimdi...




Meral Vurgun Yaşar Doğan

Meyvan: Zazaca misafir
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Düş Yarım Kaldı
bilemezsin
içimde bir İstanbul nasıl kanar
o halaya durduğum meydanlar ağlar
vatansız kimliğime vatanım yasak
gelemem...

oysa içmek vardı seninle zamanı
kara bulutlar kaşlarını kıskanır
ha boşaldı, ha boşalacak sağanak
seninle
çağlamak nehirlerce
akıp gitmek *******ce
okyanuslara karışmak, kaybolmak
dağların dumanı olmak
çoğalmak türkülerce

hesapsız-kitapsız
doğrudan ve dobra sevmek
sınırsız paylaşmak ömrü
şarabı yudumlamak aynı kadehten
aynı sigarayı nefeslemek
kah çocuk olmak kollarında
kah ana olup şefkate sarmak seni

dudaklarında nefessiz
bir yastıkta karşılamak güneşi
ilk kahveyi gözlerinde içmek
bölüşmek zeytin tanesini
namusunu tutmak ellerinin
dökülmek gözlerine pervasız,
ilham almak bakışından
ve yazmak seni
okumak sayfalarca
yarım kalan ne varsa çekip almak
sınırsızca yaşamak.....

uyandım
düş yarım kaldı....
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Düşlerde Kalan
aynalarda gördüğüm al kadife yüzün
hayatın özsuyudur
her gün hayatın yaralarına
melhem gibi sürdüğüm
her gün düşlerimde büyüttüğüm
o şaşmaz o kirlenmez ruhundur
bir çiçek gibi kopartıp kendimi
göz bebeklerine dolmak
bütün soluk renkleri boşaltmak isterim

gülüşlerimin yarısı alnına nakışlı
yarısı dudaklarımda mühürlü
bütün boşluklar kristal mavi
-bir başka boyuttan gelmiş gibi-
ve şuramda ölümüne bir sevda saplı

çivileyip gözlerimi geceye
sorup durdum
-şu parlayan yıldızlardan hangisisin
içinde yudum yudum dilimi gezdirdiğim
şarap kadehinde misin yoksa
üstümü mavi ile örten bu gök
bakışınsa niye görmüyorum-

bir istiridyenin kabukları arasında
bir inci tanesi gibi
kendimi sunduğum bu hayat
bana yabancı şimdi
boğulmuşum kösnül sularında

bir ben vardı, benden önce
–düşlerimde kalan-
aramızda bir aşk vardı
çok eski çağlardan bu yana
sürüp giden ve sürüp gidecek olan
onu da alıp gittiğinden beri
yok saymışım yaşamaya dair
ne var ne yoksa

sen yokken
erguvan kokularına bile kar yağıyordu
tanrısal yüzler, tanrısal adlar
sahte ve sahtekar melekler
caniler, katiller
“insan hakları”ına soyunmuşlardı
insan soyarak, insan yakarak
karanlık mahzenlerinde

hala kitaplar yağıyordu gökten
ve peşi sıra da kötekler
sonra uranyum
ölüm tüccarları barış elçisi kesiliyordu
Musa’yı Nil’e daldırıp daldırıp aklıyordu
kendi elleriyle Firevun
ve Roma’da tarih oluyordu
son tanrının miladi elçiliği

tabusuz başıma yemin olsun ki sevgilim
dişlerinin arasından kan sızarak
onlar yine “barış” diyecekler
ve biliyorlar ki onlar da
biz bize hiç küsmedik

ve devri alem
çırılçıplak insanlığı evrenin
deri ile kemik arası isyan sıcaklığı
fırtına öncesi durgunluğu gibi denizin
ve sel gibi akarak söylenecek şarkılar
ve kalabalıklar, kalabalıklar
susmayın artık
söylenecek çok sözümüz var

ve aşk
yani sen ay can
ve can ötesi
aşkla sen ve ben
durma öyle mahzun
bu yol çok uzun
yaşayıp yaşatacağımız
daha paylaşmaya başlamadığımız
kendiyle tanışmamış bir ömrümüz var...

del gel sisleri, gör ellerimi
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Düşün
gün akşama değerken usulca
yarasından kan damlayan
denizine küsmüş
ak martılar geçir düşlerinden
yaralı turna sürülerini
çılgın kırlangıç göçlerini
bu uçsuz bucaksız everene yaz
kirpiklerinin ucundan
çiy damlalarıyla adını özgürlüğün
tabu gölgelerinin yuttuğu karanlıkta
düşün denizin kızını

bu köhne dünyada
yiğitlik ve itlik
dostluk ve puştluk
korku, cesaret ve esaret
kavga ile ihanet
ateş ile su koyunkoyuna iken
can içinde can ile
düşün denizin kızını

oba türküleri
metropol yozluğu
aşk ile yıkım
kir ile pak
nasıl iç içe yaşıyor bak

çam kokularıyla
mavi yosun saçları
acının en inadıyla
küsmeye bile hakkı olmayan
direncin tüm hoyratlığıyla
düşün denizin kızını

öfkenin kınında sevda ile umut
delindikçe daha derine inen
indikçe daha da delinen yarasıyla
gül ile dikeni sarmaşıklayan teniyle
düşün denizin kızını

bulutların ve hatta mavi göğün
kuşlarının kanadının bile kirlendiği
çocuk ellerinin dahi kanlandığı
bu katil dünyanın ortasında
kendi özsuyunun
özünün hüznüyle an
gözünün aşı ve yaşıyla
düşün denizin kızını

masallara toynak vuran gizemli deli taylar gibi
hangi çağ, hangi çığır, kaç fetih, kaç süngü yarası
kaç kanlı savaştan çıktığı bilinmeyen bir kale
hangi tapınakta, hangi Tanrıça’nın gözlerinde
yağmalanmış, linç edilmiş, gömülmüş
kaç aşkın kaç masum izi kalmışsa öyle düşle
fırtınası dinmeyen deniziyle
düşün denizin kızını

düşün ki
bağrından kanlı pençeli kartallar havalansın
ve başımıza örülen örümcek ağları dağılsın...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Eksik Kalmış Bir Masal
bezgin düşler bırakıyorum sana giderken
hiç gelmedim say
küflü anılar gibi kaldır
tozlu raflarda sakla yaşanmamış *******imizi
suskularıma inat
yeni bir aşk yarat
ay Tanrı’sı ol benden sonra
Tanrıçalar güneş doğursun sana

Ilgaz’dım başı dumanlı, hırçın
nergizler açardım her bahar
saçlarım sümbül
Rize yeşili bir tutam umut olancası
karanfil katardım sabah çayına
sigaram gül tadı

mahmur sabahlara uyanmadık seninle
vakur ve mağrur oturmadın karşımda
bu muydu aşkın adı?
eksik bir şeyler mi kalmış bu masalda
yoksa biz mi unuttuk yıllar yoruldukça? ...

istersen anma hiç, unut gitsin
iki eli kanda bırak anıları
balta girmemiş orman olsun
kurda kuşa yem et sevmelerimi
o delicesine sevda
unutulmuş bir efsane kalsın
ben toplayıp kırıntılarını yüreğimin
gidiyorum şimdi...
gayrı yeni bir rüyan olsun
her sabah anlat güvercinlere

-alnı al pürçek
yana taramış kakülü
on parmağı kınalı bir gelin
kahve sunar gümüş tepside
nazlı nazlı salınan bir deli gülüş
bir hayal kaldı gidenden geride-

ben yine sürgünüm
hiç bir tapınak almaz içeri
bir kaç damla düşer
göl olur yalnız kalışlarım
heybem rüzgar dolu
güneşli baharlardan kalma
ellerim yıldız
yeni şafaklara gebe

şimdi gidiyorum
yine savaşçı olacağım
gül pembe değil ayrılıklar
sana susmalarımı bıraktım
haykıracak sevmelerimi
unutamıyacaksın biliyorum...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Elden Ele
akşam alaca kara
serin ve selin
dağ yamaçlarına düşerken doğmuşum
bundandır hüzne tutkum
belki gün dorukları aşarken ölürüm
bu yüzden en çok maviyedir utkum

pıhtı pıhtı kan’mışım karnında anamın
bin yıllardan beri düşmanımdır savaşlar
kopuk kol, kopuk bacak, ellerimde kafa tasım
bin yıllar önce de gelip geçtim o meydanlardan

dost yarası kanarken içimin derinlerinde
ben bayraklar boyardım tuvalime
al kızıl salınırdı gönderinde ufkumun
sonra bırakıp bırakıp gitti biri diğerine
birinden ötekine, ötekinden bana
elden ele akıp gitmede bu sevda

beni yarınlara götür güneş
sonra ay
ay öyle gülsün ki yar yüzünde
dere kenarında bir söğüt dalı gibi uyansın
ve o şafak vakti o dere kenarından
kanatları gümüşi turnalar kavislenip havalansın...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:07 PM
Ellerin
sol yanımda durmalı bedenin közü
en yakınında seni sakladığım yerin iremi
öyle dokunmalısın ki ellerime
ateşi tutmalıyım parmak uçlarında
gül gibi
ve gözlerimden akmalısın yüreğime
Zemheri ayında çiçek açmalı saçların saçlarımda

her bakışta
senin mavi gökyüzünde dolaşmalıyım
bir hamlede
içinin deryalarında çalkalanmalıyım
damarlarında bulmalıyım yitirdiğim beni

ben diyorum ki sana
al senin olsun sol göğsümdeki cevahir
sen ellerini ver bana
ellerin ki
kalem ucunda şiir çiçeği
usul bir dokunuş
bir titreşim, bir varoluş
yani ben buralara geldiğimden beri
yüzümde beliren en içli gülüş

sen içimde yücelen bir dağ gibisin
yasla başını göğsüme
yaşamadan ölmek yok kitabımızda
yani ellerin sen
sevgilim, sen ellerin
deli ediyor beni
kah çözdüğüm, kah çözüldüğüm o dilin...

hadi gülümse gülüm
ne ben sana el
ne sen bana yabancı
yani bütün renkleri insalığın
çiçekte arı
dalda yaprak
öyle cömert ki bizi yaratan ana toprak

bu köhne dünya
bu kahrolası devran
hangi güne ışır ufukta güneş
kuşlar ne yana uçar bilir misin? ...

alıp başımı giderdim ya ben
deli başımda bu ağrı
yürekte bu yangın
gözlerine karşı böyle baygın
ve olmasa her yangında bir deli aşk…
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
Ellerin Munzur Koksun
ölüydüm senden önce
baykuş gagasında kan
çığlık çığlıktı *******

geldin
sarılıp öptüm dudak ucundan
arıydın kovanda
oğul oğul bal

geldin bir hırçın zamanda
içimde bir deli çocuk haykırdı
vurdu ayaklarını yere
başa çıkamadım
teslim oldum aşka

iç bir işgal bu
devrildi bütün dağları yüreğin
çığ gibi düştü aşk vadilere
ay doğdu can yarim
ay doğdu
yıldız topla bu gece dök gözlerime
maviye boya düşlerimi
ayaydın gülümse
ellerim yanıyor bak
hayra alamet değil bu gel git’ler
belli ki kış erken gelecek bu yıl buralara

ah etmem bilirsin
bir gün kim bilir
belki öyle bir gün
yarıp kozayı
uçup giderse ipek böcekleri bulutlara
perde perde gölge düşerse yüzüme
ellerin Munzur koksun
gözlerin Karadeniz baksın
ne küs bana
ne de ıra benden
kesme dost selamını
varsın ölüm erken gelsin...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
hangi dağdan esersin ey deli rüzgar
fırtına ol da gel
es savur beni
es ve del geç bedenimi
iç içe geçen gölgeler gibi
sar ruhunu ruhuma

es deli rüzgar
es süpür bu kirli yapışkanlığını dünyanın
es süpür tatlı dilinin kelamıyla
söylenmemiş sözler söyle
söyle ne söyleyeceksen
nasıl söyleyeceksen
es de yak bakalım
ne kadar ateş olur cürmüm sana

ey deli rüzgar
bir ferman çıkar hükmüne yasakların
gökten mi yağar bu tabu sağanakları
al yüreğimi avuçlarına
bak içine
ne bir zerre duman izi
ne İblis’in kalesi

es deli rüzgar
es geç
savur beni düşler ülkesine
bir parça Ilgaz’ın boranı
bir parça Munzur’un isyanı
ille de hırçın dalgaları Karadeniz’in
seni görüyorum
bak aynamda gökyüzü

bak
gözlerine bak çocukların
toplamış çölleri dağlara yaslamış
kirpiği kaşı sevda pınarı
es deli rüzgar
gece yarıları devrilirken sabaha
gel yokla sol yanımı
bilirsin bekler seni o dağların maralı

şimdi hoşum ve sen varsın
sen varsın içinde derimin
gözlerimin
yani sen
arama seni sende
sen ben’im
bana dairsin sen
tam şuramda sakladığım küheylan
es deli deli

sana kim benden başka deli derse desin
bilmez
bilemez seni benim kadar
es deli deli
kırmadan yelkenleri
kırmadan fora et
zulana al
alda beni gidelim
uçalım evrenin derinlerine
bak senin için yaktım bu elleri...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
Eskiyen
güneş batıdan doğacakmış gibi geliyor insana
gelip uzaklardan, düğümlenmişsen uzaklara
bütün sokakları eskimiş gibi şehirlerin
yasak bölgelerin dikenli telleri gibi çevreleniyor yürek
boğuluyor belki deö susuz kılınmış sis denizlerinde

kuru bir çeşme düşün köhne bir meydanda
kuşların bile su içemediği
ne kadar eskimişlik varsa
toplanmış gibi yıkık bir dam altında
eskitmişiz canı cananı
ve dahi sol yanımızda atanı da

öyle eskimişiz ki
aşksız kalmışız mezarlıklar gibi
dağlara da basmaz olmuş ayaklarımız
artık duymaz olmuş kulaklarımız
ne Nurhak’ların türküsünü
ne de Munzurlar’ın çığlığını
doğrusu
sıkarak beynimize son kurşunu
kendimize kıymışız aslında

kıyılmışız kıyım kıyım
ölüyüz şimdi hepimiz
belki anam diyorum /analar
ağıt mı yakardı sallayarak boş beşiğimizi
belki kadın diyorum /kadınlar
yola mı bakardı
koynunda saklayarak al mendili
onlar değil midir
koptu mu yüreklerinden dağ parçaları
düşerken zirvelere
indiren en güçlü yumruğu

biz değilsek düşenler
nedir ki insan olmak
insanın yarası kanamadıkça insanda

baldıran acılarını verin bana
açsam yaramı
tükenmiş olur tütünü dostların
tabakam yavuklu yadigarı...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
Eşkiya
çürümüş sularda mı ıslanmıştık
eğri mi yağıyordu kentlere yağmur
kavuşmuyordu kirpiklerimiz
******* boyu baktığımız camlarda
buğulanırdı sabahlara kadar gözlerimiz

isyandım oysa ben
eşkiya diyordu birileri
korkup gözlerimin ışığından
ne yol kesmiştim
ne de incitmiştim karıncayı
sözcükleri tutuşturuyordum ha bire
yakarak içimin ormanlarını
ateş içiyor, bozkır oluyordum
kurt ulumalarına karışıyordu baykuş sesleri

ülkem ağlıyordu
yitirilmiş evlatların kayıp mezar taşlarında
eşkiya diyorlardı
kaşla göz arasında kaybederek
kirlenmiş yüzlerine arsız bir inkar
ve katil sevinçler asarak
günler hep Cumartesiydi
vaktimiz de olmadı
ne mateme, ne de güncesini tutmaya

ülkem ağlıyordu
bayram yerlerinde bir uğultulu ağıt
sahipsiz çığlıklar kanarken
eşkiya diyorlardı onlar
kına yakarak bir yerlerine
at izi bir yanda, it izi bir yanda
yağmalayarak düşlerimizi
gömülüyorlardı yosmaların etine
bilmiyordu hiçbiri...
ölüm yargılayacaktı celladını
yanlış haritalarda
doğru dağlara bozlak düşecekti
ve başlayacaktı tarihin sorgusu
çekip kısa çöp ile uzun çöpü ortaya
kırılacaktı ölüm fermanı yazan eller
kırılacaktı kalem
“yarin yanağından gayrı”
her heşyi bölüşene dek alem...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
Ey Koca Çocuk
beni bırakıp gitme çocuk
gitme!
sarı bir yaprak gibi düşerim ardından
servi söğüt dalı olsan da tutamazsın

beni bir yana itme çocuk
itme!
bağlanır gözlerim
gökte yıldız olsan da bir daha bakamazsın

başka eller tutma çocuk
tutma!
buz bağlar yüreğim
kor cehennem olsan da bir daha yakamazsın...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
Faşizm Üzerine
düşün!
zulüm, Tanrılar’ın emriyle
gökten inmedi zembille
onu apış arasında paranın
kasık sancılarıyla yarattılar
ve emeğin alın terini
donatıp ellerin nasırlı namusuyla
atom çağında insanlığın
yanıbaşımıza cehennem kurup
tekbir sesleriyle
koyun gibi boğazlayıp
diri diri insan yaktılar...

ve yine onlar
leş kargaları gibi
üşürerek yoksul etine
burunlarını kendi dışkısına batırdılar

caddeler, sokaklar
ve bodrumlar diz boyu kandı
ne kurtarıcı melekler
ne de İblis’in talim ettiği kör kullar
atomun parçalandığı çağda
ışıktan korkan yarasalar
ölü ruhlardan medet umdular

düşün bir!
İsa bir yana savruldu
Muhammed öte yana
maddenin deviniminden ürküp
gözlerimizi irisine kadar oyanlar
etimizi kemiklerimizden soyup
kara yüzleri ve ellerinin kanıyla
kendilerini kutsadılar

dünyanın orta yerinde bir çocuk
korumak için ırzını çocukluğun
ve geleceğini dünya çocuklarının
ellerini basıp yüzümüze
tırnaklarını batıra batıra kalbimize
dikerek gözlerini insanlığın gözlerine
haykırdı vargücüyle

-ey insanlar!
kan içilir mi kılcal damarlarından çocukların
bu timsah gözyaşları besler mi
toprağın verdiği canı
kaldırın başınızı gömdüğünüz kumdan
gökyüzüne batırın bütün ayıplarınızı
doğacak gün ne kadar da yakın
ve siz ne kadar uzaksınız her şeye
ne kadar da kolayınıza geliyor
alınteriyle doldurulmamış
kirli ve yalan dolu bir kadehten kan içmek-

görüyorum ışıklarını tarihin
kapatın gözlerinizi....
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
Felluce
ben bir insanım
etten, kemikten ve kandan ibaret
iki gözüm iki ölüm çukuru
içinde gözlerinizin, iki korku çiçeği
buzlu camdan bir de yüreğim
paramparça bir bir vatan yani
ve her parçam ayrı bir ölümdür benim
kan ve zehir, bombalar ve kin
bütün yaşamışlığım bundan ibaret

ey İblis
sen gelmeden önce bu çölde
ekmeğini kumdan çıkaran insanlar
kum gibi yaşardı darmadağın
öyle kuru, öyle sıcak
ve kumdan melekler çalmazdı kapılarını
gözyaşları kuma damlayan
kuma işeyen çocuklar büyürdü kum gibi

ölüm mangalarıyla geldin kum üstüne
ölüm kusan kinle yağlayıp pençelerini
bir damla petrol uğruna
şarap gibi yudumladığın kan
pıhtı pıhtı geçerken boğazından
Tanrı’ların sığınak olduğu bu ölüm çölünde
kanı kurumuş iskeletler tutuştu elele
ölüler dansetti kızgın kumlar üstünde

can yakan çöl *******inde
kana üşüşen hayaletler arasında
sütten kesilmemiş çocuk ölüleri
yeşili soldurulmuş çiçekler gibi
savruldu kordan kumlara

ve Tanrı’lar geldi birbiri ardına
kör melekler ellerini batıra batıra kana
satarak kendi yurdunu kılavuzluk etti onlara
ve korkunun peygamberleri yeniden dağıldı çöle
kandan gözyaşı anıtı dikip gerdiler çarmıha

yurdu yok artık ölülerin
canları etimizde
kanları kursağımızda onların
insanın kaderini çizen insan
yüzkarası insanlığın
kanda kum
kumda kan
Felluce
ve bu tarih Tanrı’nın...



Haziran 2005
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:08 PM
Gece Susunca Gel
gecenin sustuğu yerde başla söze
ay bir yana düşsün, sen bir yana
öyle aç ki mavilerini
yürek yansın
söz sussun
dönsün köze

bilmez misin
kara bulut kaş üstü perçemler kar düşer
ecel gelir dayanır kapına
serden geçsen olmaz
yardan geçsen olmaz

varıp postu yadellere serdik
acı ağu sofralar kurduk
zehiri katık ettik aşımıza
şarabı gözlerimizden içtik
kuşluk vakitleri sarhoş düştü yollara
kahve karası bakışlarımız
kılavuz edindik de kargayı
koku almadı burnumuz

binlerce yoldan geldik
taban eskittik çağlarca
her zaman ve hep
kızıl karanfil kaldı sol yanımız
taze tomurcuk
bir uslanmaz haylaz çocuk
kulağını çeksen arsızlaşır
vurur ayağını yere, inatlaşır

yüreğin yamaçları çiğdem nergiz
deli şahan tay olur
ele avuca sığmaz
gem'e gelmez
bağlasan durmaz olur

sapı samanı yok zamanın
iki ucu kirli değnek
neresinden tutsan bulaşır
yapışır ellerine
kırk tas su
kırk kalıp sabun yetmez olur

gökte ay vurulur
yıldızlar ığıl ığıl ağlaşır
bütün kuşları yaslı bu şehrin
kırlangıçlar terketmiş saçakları
güvercinler firari
serçeler unutmuş sevişmeyi
martılar bir hoş
sorsan kimseler bilmez
gözler mi kanamış
kırmızı şarap mı sarhoş

hani hüzünler vardır bilirsin
bir yüzü acı bir gülüş
öte yüzü volkan ağzı
hani gülüşler vardır
mut üstü sağanak dökülür
tam kavradım derken uçuverir elinden

hani aşklar vardır
sende senden öte
ulu dağları devirir
akar suları çevirir
can koyarsın da sen
o kıvrılır yalpa yalpa
yitik bir lahit olur, kalır içinde
kurşun gibi taşırsın da göğsünde
paslı hançer acısı duyarsın yine de sırtında

tutamadığın elleri düşünürsün
Temmuz'da susuz kalır bir yanın
öpemediğin dudakları düşünürsün
ürkek, çocuksu, garip
durdurulmaz çığ olur yüreğin
tanrısız bir baş olup çıkıverirsin
bütün kutsal kitaplar yazsa da aşkını
afarozsundur artık
sığmazsın dine imana
zincire vursan durmaz isyanın

acıyı bilirsin
açılmaz yarene-yoldaşa
inceden bir iç kanamadır
gelmez olur beklediğin
gelse de görmez olur
kifayetini yitir kelimeler
kalemin bile tanımaz parmaklarını
işte tam da o anda
gecenin sustuğu yerde başla söze...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gecenin Dili
gecenin ayışık dilidir her sözün
yaralı bir aslanın nasıl kanarsa yüreği
öyle kanadın kırk yıl
dağlarına küsmüş çığlığın senin
ırmaklarında bulanık sular çağlar
gözlerinde yağmur gölleri
alnına gökkuşağı dolanır

kurak ovalar gibisin
bir yanın cehennem
bir yanında buzul dağlar
zirvelerin duman duman şimdi

benim bağrım demir değil, taş değil
kara kış olsa da mevsimlerin
kardelen düşler gördüm
baharıydın doruklarımın
güllerini kokladım yüzünün
duymadın
gelip yaslandım kara bağrın çınarına
uyanmadın

yağmalanmış kentler gibisin
kanat süzmemiş göklerinde kuşlar
bulvarların terkedilmiş
harabesin
yavru ceylanlar suya inmez olmuş
beni saklamaz uykuların
pınarların çağlamaz
geceyi içip sarhoş olmaz asi başım

“hadi çık yola, gel” diyemem
çiy düşmemiş çöl gibisin
ama beklersin ayak seslerini
zafer şarkılarıyla gelecek olanların
hadi yak ışıklarını kentlerinin
aydınlanmadık sokak kalmasın
biliyorum bu senin de beklentin...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Geç Kaldım
gece yine sinmedi içime
baykuş gözleriyle ürkek
bilmediğim bir gardayım
bir şiir gibi yanıyor başım
başımın üstünde kıpır kıpır
gök pınarlarımız da titrek

bütün trenleri kaçırmışım

bütün istasyonlar silinmiş tablodan
pür kayıp, hak ile yeksan
bomboş peronlar
dokunsam ellerim yanacak
yılan gibi kıvrıla kıvrıla bu raylar
olanca zehrini kanıma kusacak

bütün trenleri kaçırmışım

şurada deli Ayşe dururdu bu vakitler
yağmurlar düşerdi kirpiklerine
çiy dökerdi damla damla sarı teni
ıslak sarı, kirli kakülü alnına yapışırdı
kara bir gölge gibi acı bir hüzün asılırdı yüzüne
ok gibi deler geçerdi mavi gözleri yüreğimi
gizleyerek içinde haykıramadığı aşkını
gelir yaslardı şu duvara sırtını Hüseyin
tuhaf bir merakla süzerdi gelip geçen trenleri
gözlerini unutmuştu orada, kendi yok şimdi

bütün trenleri kaçırmışım

şu lambanın altında buluşacaktık bu gece
gecikti, gelmedi can yoldaşım
her şey şaşırsa da kendini
halbuki saniyesi şaşırmazdı ilkesini
izine düştüler besbelli
üç dal papatya getirmiştim, sararıp soldu elimde
görür görmez gün yüzünü, yakasına takacaktım oysa


belki de bu yüzden rotar attı bütün trenler...

ikinci mevki yolcusuyum
elimde bütün yönleri silinmiş haritalar
kara raylar üzerinde akan çocukluğum
ve çocuklğumun sürüklenen saçları
bekleme şafak vakti öpüşlerimi
hangi sınıra dayansam geçiş yasak
sana da geç kalmışım yani

bütün trenleri kaçırmışım
bekleme...
artık bekleme sen de beni...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Geleceğim
belki yağmurla geleceğim sana
doğduğun gün kar yağacak belki de
pencerene kuşlar konacak
kanatları ıslak gaglarında bahar
bir ürperti saracak içini belki
odana girdiğim anda ısınacaksın
bulut gibi buğulanacak gözlerin
ve şarap damlası gibi yakacak dilini aşk

deprem beklediğin *******den geleceğim sana
Aralık ortasında çalınmış uykulardan rüyalar getireceğim
dudaklarımda mühürlenmiş buzları
öpüşlerin çözecek, erken gelen bahar gibi
ellerinde cemre, saçların çiçeklenmiş olacak
geceyi uykuya yatırıp başımı yastığına gömeceğim

bir kış günü, akşam üstü geleceğim sana
üşüyen ellerimle, kirpiklerimde çiy taneleri
saçlarımda kar getireceğim
yersiz kuşkuları boşaltıp kadehlere
sırılsıklam sarhoş olacağız
dünü unutacağız belki de hepten
yarını da sormayacaklar bizden
kim bilir? ...

anadilimde aşkla geleceğim sana
sevmelerimi bilirsin, dilinin ucundan öpeceğim
Ekim sararmış, sırtımda dağ ateşleri biriktiriyor
umutlu türküler söylüyorum bütün dillerde
geleceğim... geleceğim sana...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gelirsem Eğer
gelirsem eğer bir gün
yüz yıllık sarılmak isterim sana
nereme sığdırsam seni, bilemem
hasretim çağlardan eskidir
ne Leyla, ne de Aslı bilir
güneşin şafaklara ağması
asırlık aşkların toprağıdır bağrım

gelirsem eğer bir gün
yüz yıllık sarılmak isterim sana
yüz yıllardan bu yana taşırım
güz rengi öpüşlerin saklı
çağlardır yanar dudaklarım

gelirsem eğer bir gün
yüz yıllık sar beni
yüz yıl sakla yüreğinde
ömrü az olur karanfillerin...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gidersen
sen okyanus ol sevgili
ben boğulayım derinlerinde
varsın eksik olsun selamın
zehir tütsün varsın sigaram
kadehimde son yudum da bitsin
sen de bilirsin
ben seni çoğalttıkça tükendim

gidersen, fırtına koparmış yüreğimde
kopsun...
gidersen, bir daha yıkılırmış sol yanımdaki dağ
yıkılsın...
gidersen savrulurmuş darmadağın benliğim
savrulsun dağılsın...

çağlar aşmışım
dağlar dümdüz şimdi
başım dumanlı, hafif meşrep bu gece
kar yağdı buralara
penceremde öpüşen güvercinler de gitti
kim bilir şimdi
serçelerin şarkıları hangi bahara kaldı

sen duymadan gelirdim başucuna
imge düşer, çiçek açardı ak kağıt
varsın boş kalsın gayrı şu sol yanım
yokluğun bir başka vurgun olsun şuramda

yıldız uçursam varmaz dağlarına
“ben seni sevdim seveli burun havalı”
taş olsa dayanmaz nazlarına

sen dağ isen, ben güneşim
salkım saçak mavi ışık serilirim omuzlarına
sen ırmak isen ben suyum
dicle, fırat misali asi akarım vadilerine
sen gün isen, ben geceyim
seni koynumda saklar, göğsümde taşırım
sen yağmur isen ben toprağım
sana tenimi açar, canıma sararım...

gidersen cehennem olurmuş yokluğun
olsun, ne çıkar
hangi ateş sonsuza dek yanmış ki? ...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gidişin Kırlangıç Göçü
şimdi savur
pencerene bıraktığım gül yapraklarını
kapattığın perdeden sızan ışık benim
şavkımdan dudakların uçuklasın
öpüşler dökülsün avuçlarına
gidişin turna sürüsü, kırlangıç göçü

varsın bulutlar insin kaşlarına
yağmur olur dökülürüm ben
aldırma hüznüme
gülen yüzüm sensin
düşlerim kan deryası
yaşamayı bilmem başka türlü
gidişin güvercin firarı, baykuş yası

sen bozkırlarımın haylaz çocuğu
deli huylu doru tayların yaya süvarisi
gülüşün keskin kılıç ucu, imge seli
gidişin yaprak dökümü, çiçek solumu

içimin yıkıntılarını sorma
birer birer solarken yüreğimde
gül olup koklamadığım tomurcuklar
eğri yağardı bu kentte yağmurlar

bir yorgun yolcuydum
heybemde bir avuç sevda
hanlarından gelip geçtim
gidişin Rennehri, gözlerim deniz
dalga dalga kıyılara vurdum...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gitmek Bu Değil
Vedat Koparan dostuma...


yarım kalmış bir şiir gibiyim bu gece
yaradan kabuk koparır gibi
koparıp bir parça canı canımdan
gidiyormuş canımın candaşı dostum
maviler karartan acıları yakacağım bu gece

gidişler vardır delinir
kalbur olur yürek
hançer yarası, kan saçar
gidişler vardır dönüşlere gebe
dost yüreğinde güller açar

gel gitme diyemem sana
yokluk bir yanımız
yoksunuz öte yandan
gitme diyemem can sırdaşım
ama bu gidiş, gitmek değil

açık bırakıyorum penceremi
bir şafak vakti, ya da bir gece yarısı belki
açılır ay’ın yüzünde bir mavi ışık
gün yüzümde güller açmaya gelirsin

gelirsin değil mi dostun mavi yüreklisi? ...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Göğsümdeki Deniz
bir nehir geçiyor gözkapaklarımın altından
ellerimle çizdiğim bir dünya
tomur tomur terlediğim
deniz sol göğsümün altı
dalga dalga fırtına
binbir renk canlı beslediğim
koca bir okyanus

bir nehir geçiyor düşlerimin aynasından
her bakışta aksi vuruyor yüzünün
alnında dört mevsim
iklim iklim yağmur bulutu kaşların
ey kara bağrında yeşerdiğim toprak
bütün sevgilerin bereketi sensin

bir nehir geçiyor içimden
orta yerimden ikiye bölüp beni
bütün çağlayanlarımı kurutuyor
gel de durdur bu tufanı
bütün gemilerim alabora

bir nehir geçiyor eksenimden
yön-yörünge, çepeçevrem sen
varlığın ki
atomlara parçalanan benliğimin temel taşları
sen olmasan
doğanın diyalektiğinde madde durur
evren söner

bir nehir geçiyor gökyüzümden
yuduğum sevda alnımın teri
ört üstünü
üşümesin...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gök Rengi Bir Öpüş
gayrı gül
yeşersin gülüşün gülleri

davullar vurup
toy düğünler kurmadık
kınadan değil avuçlarımızdaki allık
çürüyen tarihin kan izleri

gayrı gül
salınsın suya insin
bir akşam üstü bir yaralı maral
dağlar bizim, ceylan bizim
avcılar pusularda ne yatar

gayrı gül
rengini maviye boya gülüşün
geçit vermez dağlar
sarp yollar aşar gelirim
bir şafak vakti düşerim düşlerine
serilip kıyılarına denizlerinin
uykularına yaslanırım

gayrı gül
güneş bozkırlarına saçılsın
damlası hüzün dalgası
kara bulutlar dağılsın
gök rengi bir öpüşle bekle beni
bir yudum kırmızı bade olur
dudak ucuna dökülürüm
bir gün
ama mutlaka bir gün çıkagelirim...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gökte Yıldız Üç Pare
gün boyu
uyku gibi çöküyorsun gözlerime
alnında ayışığı
bakışın serin ve selin

akıp gidiyor bak işte zaman
gül sersen bile gün batımlarına
kara kara gelir bir deli hüzün
faydasızdır dur ihtarın

sayadur gökteki yıldızları
üç pare piyade
üçü aşık benden ziyade

bir gülüş
bir öpüş mü özlediğim
oysa
akşamı sensiz ettiğim gibi
sabahı da sensiz edeceğim...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Guguk Kuşları Gibi
sesimden bil beni
hüznün çığlığıdır boğazımda yanan
okyanuslarca derin
kilitler nefes tellerimi
dibe vurur düş kara ölüm
boğulur kalırım gelmezsen

sözümden bil beni
anadilim aşkın dili
deli başımda kavak yeli
öyle amansız bir ağrı şakaklarımda
düşer ölürüm gelmezsen

yüzümden bil beni
kader değil alnım çizgileri
kılcal damarları yırtık yüreğin
Eylül *******inde postal sesleri
delindi bulvarların kalbi

özümden bil beni
yazgımı günah yazmış tanrılar
tapınaklarda şeytanla sevişen rahipler
ana bakirenin çarşafında bir kaç damla
alınterinden ıslak, emekten sebil kan

sevdamdan bil beni
sevmek seni ölesiye
sarmak canımın gizlisine
seni imgelemek
dizmek mısra mısra
hecelemek, ezberlemek seni
örmek, oyalamak sana dairleri
ve nakışlamak adını alın yazıma
seni özlemek
guguk kuşları gibi yanarak
çıldırasıya beklemek yolunu
hasretimden bil
sabrımdan bil beni...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Gül Mevsimi
söndür ışıklarını
mavi solusun gece
her katresi bir avuç köz
alevden bir karanfil olsun öpüşlerin
mühürle dudaklarıma
çözülsün ay tenim

ellerin gül mevsimi senin
güllere gülmeyi öğreten
tavus kuşu gibi bakar gözlerin
gözlerin ki
ölü kızıltılardan yıldız döker

iklimsiz vurmuş hazan gibiyiz
dokunsam kurur, solar saçların
oysa nice çöllerden geçtik de susuz
soldurmadık o mavi umudu

öp beni yağmur damlası gibi
boynun çiçekli bir kiraz dalı
buselerin krizantem çiçeği
alnın akında zerrelerim yeşersin
vücut sarayım alevinden erisin

bak gece buz tutmuş
kılıcım huzursuz kınında
deniz ettiğim damlalar gibisin yüzümde
bir buselik candır ömrüm
beni göm toprak gibi yanan düşlerine...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:09 PM
Güle Baksam
oyuncağı kırılmış çocuk gibiyim
güle baksam solgun, göğe baksam bulut
ne zaman adını düşlesem
titrer içimde bir serçe umut
ne zaman alnını düşlesem
ürperir dudaklarım

dudaklaımın ucunda bir küfür
şiir diyorsun sen binip gittiğin trenlere
ben izmarit gibi tükürüyorum yalnızlığımı
çizebilseydim eğer sulara resmini
menekşe çiçeği gibi koklardım sesini

gülü hazan Eylül’dü kokladığım gün
oysa ben yaralıyım seksen kere seksen sekiz yerden
başımda kurşun yağmuru anılar, her o gün
nereye baksam karlı bir dağ yanar içimde

sen şafak vakitleri çık yola
bacalar tütmeden
güneş saçlarına döksün krepüsküllerini
ben bir bozlak tutturayım akşam üstü
gözlerine Akdeniz dalgaları düşerken
seni bu garda bin yıl daha bekleyeyim

seni beklerken ben
sanki yürek değil taşıdığım şuramda
gelin böceği, uçtu ha uçacak
ve belki de en kötüsü
yavru bir serçe gibi kanat açıp
gözleri yola yatırmak ve beklemek

beklemek
yani yasak bir kitap gibi
koynumda sakladığım
şaraba tütüne dayandığım
ama yokluğuna dayanamadığım
yeşeren umudum
sararan yaprağım
üşüyorum
ört üstüme düşlerini...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Gülüşün
bir avuç duru su gülüşün
gülüşün bir pınar başında
yüzüme serpe serpe serinlediğim seher yeli
kanatlarını okşar yüreğimin
maviye değer başım

zaman kavramının dışında
yelkovanın akrebi yirmidört kez çiğneyip geçtiği
doğanın bütün kanunlarını ihlal edip
kavrulup savrulan bir kumsalda
susuz yeşeren narin bir çiçektir gülüşün
ve biz ondan öncesini unutmuş olarak
aşka dairlerin ütopyasını çizdik yürek haritamıza
sen orada, ben burada

alıp avuçlarımın arasına iki yanağını
süzüp ışıltısını kirpiklerimden gözlerinin
nariçi dudaklarında
otuziki diş öptüm gülüşünü
nakışlayıp adını yüreğimin kabzasına
sesinin her telini sarıp belleğime
yorgan misali örtündüm bu gece

duruşun halkım
gülüşün mabedimdir
ötesi uçurum olsun varsın
düşüp ölmek sende güzelleşir

sende ben
aşkın evrensel gizemini sevdim
kırlangıçların göç göç gidip gelişini
güvercinlerin bahar coşkusunu
yasakları
ve yasakların yasak tutkusunu
sende ben
unutmamayı
bir de unutulmamanın onurunu sevdim

ülkem bakışlım
hadi tut ellerimden sıkıca
bir türkünün bilinmeyen ırasını fısılda
olanca sıcaklığını bırak içime
iki dudak arası bir öpüş yansın
sende ben
türkü türkü ülkemi sevdim...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Gülüşünü Sulara Dök
gülüşünü sulara dök
akıp gelsin doludizgin
yaralı bir denizim ben

ırmakların
değişen yataklarına ser uykularını
içinin acılarını çağlayanlara bırak
köpük köpük ört üstünü
bir sel gelir, götürür dünyanın yalanını

gülüşünü sulara dök
sabır taşları bıraktım koyaklarda
nergizler açmazsa kuytularda
adına ölüm denir elbette
sen bir gelincikle yürü
ben gelirim ardından karafillerle

gülüşünü sulara dök
ve beni orada bekle
mezhepsizdir yoksulluk
susku imansız, dinsiz, ve Allah’lı
işkence vatansız/ırkçı
zulüm küresel
düşünce tutsak/esir
direniş evrensel ve destansı

gülüşünü sulara dök
dök ki, gelip içsin çocuklar
beni suretinde arama
şarapnel parçalarıdır yutkunduğum sözcükler
yüzünü görsem kanatlanır gözlerim
uçabilsem düşüp ölmezdim
yüklendiğim çiçeklerle

gülüşünü sulara dök
adalet dedikleri
kralların koynunda çürüyen bir yosmadır
mezar aralarımızda dolaşan kara gölgeleri
yakmak için tutuşan meşale
acının steplerini harlandırır

gülüşünü sulara dök
gelip suretini öpeceğim....
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Günahlarımın Künyesi
yola gelmedi bu sevda
kaç kez ay billur yüzünde iz düşerken akşamlara
kaç geceden güne pul pul dökülürken yıldızlar
bilirdim
kovulmaktan yeğdi kaçışlar
usul usul koyuldum yollara
soğuk demirler üzerinde kıvrıla kıvrıla aktı sular

ışık hüzmesi gülüşlerini içtim ******* boyu
yastığımın altında sürgün kimliğim
pusu pusat yollardan
masal dağlarından geçtim
ölü kuşlara karışıp bulutlara uçtum
kaybolmalarım el yordamı

içimde yıkık bir kent saklı
sokaklarında son işgalden kalan kan izleri
bilmek istersen eğer
yenigilerim günahlarımın künyesinde yazılı

bastırılmaz bir iç isyanın elebeşıdır aşk
uslanmaz bir yüreğin
vurulduğu yerde düşüp ölmesidir
oyalı bir ipek mendil gibi
koynumda sakladım güncesini

bil ki
anılarında kimse ölmemiştir
kimsenin mezar taşında yazmaz seceresi
kaçış diyordum sevgili
belki de
kendinden öte gidecek yeri olmayanların
ürpermesidir iliklerine kadar
kendi korkularından korkarak
kendine sığınmasıdır birazda

oysa
bütün çıkmaz sokakları
aynı meydanda buluşuyor kayıp kentlerin
son noktayı orada koyuyor düşünen madde
ve perdesini orada kapatıyor sahne...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Güne Bakan
Ufuk’uma

güne bakan
zeytin gözlerin ışıltısıyla
gün öptü onu yanağından
uyandım...

her yanı gül kokusu
tutup iki kolundan
çektim bağrımın üstüne
taze karanfil gibi kokladım
öptüm mercan dişinde gülüşlerini

ay kahvemi getiren güzel adamım
gözlerinde gök damlaların çiyliği
ellerinde baharın tazeliği
teninde bütün çiçeklerin kokusu var
içerim içerim de doyamam

ki, ben sana bilsen nasıl vurgunum
uyur(dun) sun yüzünde gözlerimle
uyanır(dın) sın gözlerimde gülüşünle
bakmaya bile kıyamam ki...

adamım
sen varsın ya
çok canım var dayanacak
ve bin can verseler de
bini de yine sana adanacak...

seni kıpır kıpır ilk duyumsadığım
gün gibi mutluyum bu gün...

25.06.2005
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Güz Çiçeğim
ay süzüldü, gün dolandı
çözüldü belik belik
döküldü karası zülüf tellerinin
karbeyaz cadde sokak bütün şehirler
ince bir kurt kıvrıla kemire
için için deldi kökünden ucuna
devrildi bir arşın boyu servinin
damar damar yırtıldı yapraklar mevsimsiz
gökte bulut kurudu, toprak çatladı
savruldu, kavruldu susuzluktan yeşil
kara meşe dalları kaldırdılar başını göğe
saçları yolunmuş kel tepeleri gördüler
yeşil, yeşil olalı böyle dalsız
can, can olalı böyle yarsız
yoldaşsız kalmamıştı o tepelerde

o tepeler ki
yamaçlarından artları sıra
aç kurt sürüleri kan izileri süre süre
şahin bakışlı, çelik yürekli
dillerinde bağımsızlık türküleri
nefer-nefer bizimkiler gelip geçtiler
gün oldu türküleri vuruldu
mızrapsız sızladı telleri ozanın
gün oldu kalemini kırdılar
tırnaklarından döktü şiiri şair
o tepelerin ardında gelinler
yol gözledi yemen çölleri gibi
babasız çocuklar büyüdü aç arık
şivan düştü, ak memede süt kurudu
analar tabut salladı beşik beşik
o tepeler uğruna gelinlik kızlar
altın bilezik gibi kelepçe taşıdı kollarında
topuklarında pranga sürüdü delikanlılar

denizsiz martı, martısız deniz olmaz
mavisiz saçaklarda güvercinler sevişmez
yağmursuz yuvalarda cıvıldaşmaz serçeler
geri dönmez kırlangıç kuşları ovalara
yıldızlar sulara aysız düşmez
ağla bulut, esirgeme, dök bereketini
başaksız bahar, tarlasız buğday yeşermez

aşk yüreğimizden de çok
bu kara sevdalı seri şimdi
duman olup dağlara vurmak gerek
tütmez ocaklarda tandırlar yansın
sofralarda aş-ekmek buğulasın
davullar vurulup halaylar kurulsun
ağaçlar dikmek, çoğalmak gerek
tepelerden eteklere ırmaklar çizmek
vadilere akmak, denizlere dolmak
pul pul balık olmak gerek
ayışığına mavi yakamozlar sürmek
gecenin karardığı saatlere ışık sermek
ustura gibi yanmak gerek
yıldız toplayıp koyun koyuna yatmak
al güneş bahar şafaklara uyanmak gerek

hani ellerinin nasırı
duymuyorum sesini okşayışlarının
kare kare çöl kıraç tende akkor
dipsiz uçurumlara akıyor kanım
sen o dağlarda bir salkım söğüt dalı
ben deli bir rüzgâr uzaklarda
yaktığımız ateşlere döke döke
neşterleyip bileklerimizden
kopara kopara kılcal damarlarımızı
mevsimler gelip geçti üzerimizden
artık yoksun bırakma beni senden
saçlarımla süpürmeliyim sevgileri
yar, yaren, yavuklu
yoldaş gibi dayanmalısın omuzuma
erguvan kokmalı terin

kara imge'm
güz çiçeğim
soysuz sevdalara inat
öyle gelmelisin ki bana
sol yanın dağ olmalı
dilerse dönmesin
varsın dursun bu devri kâinat...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Hayal
kaşı gözü kara
yüreği yara yarim
mahzun bakışlarında yittiğim
geç bulduğum,
tez ulaşamadığım
belli belirsiz her saatinde günün
düşüyorsun ya us‘uma
kah makine başında bir fabrikada
kah göz altında sorguda
ya da meydanlarında
duraklarında kavga şehri
sevda şehri Istanbul'lun

sigara duman dalgalarına çiziyorum ya resmini
orada öylece kalıyorsun: en güzel tabolusu dünyanın...
yıllanmış şarap gibi öpüyorum dudaklarını
bulut oluyorsun, yağmur oluyorsun
ateş oluyor, yakarcasına içime akıyorsun

sonra
bir siren sesiyle yok oluyorsun ya birden
iste o anları sorma sakın
tarifi yok
ağrıma gidiyor çok...

işte bir tanem
an olur düşersem aklına ben de
olmadık anlarda
ren kıyılarında
ren suları gibi durgun
(fırtına öncesidir bilesin)
ve söyleme sakın
sadece dinle
ve sigara dumanı dalgalarina çiz resmimi
varsın silsin vapur sesleri beni gözlerinden
silemezler ya beni yüreğinden,
silemezler ya seni yüreğimden...


Eylül 2000
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Hazan Zamanı
hazan zamanı şimdi
yaprak dökümü yokluğun
her anım başka bir hüzün
türkümüzü yağmurlardan dinle
kaç baharı,kaç yazı yoksun geçirdik

yıllara sığmayan maceramız
göç vakti göçmen kuşların
şimdi uzaklara düşen bakışlarım
izini taşır senli zamanların

ne zaman gözlerim düşse
kana bulanır bu nehir
gül çehre hasretim gelir sana
ya bırak akayım okyanuslara
ya göm beni yüreğindeki mezara

yeşilden ala sevdalı
asi bir gelincik şimdi yüreğim
savrulur gider fırtına misali
bir kızıl karanfilim ben
direncin sembolü sabrımda sevda

gelişin dündü, gidişin bu gün
ne zaman düşse adın dilime
vurgun olur, isyan çağlarım
saat o saat sevdiğim, gün o gün
dünden bu güne sen ve ben...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Hep Dirilmek İçin
delik deşik şimdi sözcükler
kılıçla kesmiş ortaçağdan
yüreğimin izlerini
biçip geçmişler sanki mavi güzellikleri
oysa çim yeşiliydi sana yazdigim her dize

susuyorum artık
sen de susmalısın
ki, dinleyebilesin şarkılarımı

tek cümlelik bir zamandır yaşamışlığım
ya da yaşamamışlığımın her hecesi
elbet vardır ömrümün bir yerlerinden kalma
en değerli hazinem gibi
sakladığım küçük bir anım
belki de yaşanmış bir tek gecesi hayatımın

hoyrat bir rüzgar gibi
içime dolduramadığım
ya da yağmur gibi köpürtüp
içimden taşıramadığım
sen hep uzaktın...

oysa
katıp önüne bir küheylan gibi
o en büyük silahını
gelseydin eğer
kıyasıya bir çatışmada
düşer ölürdük seninle
hep dirilmek için
yeniden, yeniden ölürdük...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:10 PM
Her Mevsim Hüzün
ham bir meyve misali koparıp dişlerken etimi aşk
kökü sökülmüş bir çiğdem gibi soldu yüzümde güneş
gittin... çığlığı kaldı yüreğinin kulağımda
şimdi bütün sesler pusularda çakal uluması

genzimizde yanık kokularıyla
kekremsi bir yudum sevda taşımıştık Eylül’den
sen erişilmezliğinle mağrur ve galip
ben yitirdiklerimle masum ve mağlup
dört mevsim oniki aya sığdıramamıştık hüznü
hep yeni baştan yazmıştık öyküsünü her gülüşün

şimdi sana seni haykırıyorum şair
bu günah benimse eğer
yemin olsun Tanrı'sız başıma
kollarım yeşil sarmaşık
bir kara ağaç gövdesi gibi saracağım tenini...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:11 PM
Hoş Geldin Mavim
hoş geldin mavim
cehenneminde gelincikler açmış
açıktır kapım
kokunu aldım
bin yıllardır susuzum
büyüyen çığlar gibisin
ömrüme ömür
bedenime can
damarıma kandır öpüşlerin
sevmelerime yasla başını
çöller yağmura muhtaçmış
bin yıllardır beklediğim çiy damlası gibi düş yüreğime
kirlenmiş varlık’ların var’larını süpür
tarihin yüzünü aşk ile yıka
istemem senden gayrı hazine
bir ateş yak dağlarında yüreğinin
Demirci Kawa yeniden doğsun
dehle Dehak’ları, sür yurdundan
gürül gürül gökyüzü sevda yağsın

hoş geldin mavim
yazmamın al oyası
kalemimden adın düşüyor
sayfalar gökkuşağının yedi rengi
adı konmamış şiirler adadım sana
ömrümün iklimleri maviye çalar
güneşin dağlarıma şavkımış
karlar eritmiş
bahar getirmişsin
yitirilmişlerimiz
yarım kalmışlarımız adına
ne var ne yoksa senden öte
senden yana
sevdaya dairleri heybende getirmişsin
namus borcum
yazgımdır iki kaşının arasından öpmek
hükmü verilmiş
eğ başını dudaklarıma
karayağız bakışın Anadolu’m
gülüşün biçilmemiş başak
sevdanın dili anadilim
türküler seni söylesin
teller seni inlesin
dört bir yandan sarayım yüreğini
hasreti kalmasın umudun

hoş geldin mavim
bana beni getirdin
bütün yaralarını kanat gözlerime
kanat ki
alnın yaylasında çiğdemler açsın
iklimsiz mavi
karlı boranlı başım şimdi
içimde bir haylaz çocuk çıldırıyor
büyümelerdeyim
duman içir doruklarından
sarhoş et beni
Neyzen ile Nesimi’ye eyle selamı
gülüşüne yaslandığım
delirip delirip uslanmadığım
us’umu sustur
yüreğim döksün kelamı

hoş geldin mavim
yüzün memleketim ekinleri
tapınaklarına sığınmak isterim
yurtsuz koma beni
sana ömrümü sundum
baş koydum gelişine
çingene gülüşlerimle koynunda
ölümüne yaşamanın adı ol
böyle sevdalar görmemiş bu eller
bu dağlar soğuk bu mevsim
sığmıyor iklimlere
birikmiş üşümelerim
bedenime çal kibriti
tutuşsun bozkırların külümsü renkleri
yak bütün *******i
yak ki
kıvılcımlar yalımlansın
büyüsün, büyüsün, büyüsün...

hoş geldin mavim
asi bir kız doğurmuş yeditepeli şehir
büyümemiş kökleri saksıda
yaylalarına götür
turna sürüleriyle havalansın
gezdir bütün iklimlerini hayatın
iki damla yaş dök
dört mevsim yaz-bahar
nasıl yeşerir çiçeklenirim gör

hoş geldin mavim
selam et yarınlara
alınacak öcümüz var zamandan
okyanus gibisin bencileyin
öyle derin, öyle dolu
dudakların volkan
parçala kraterleri
lav lav savrul
savruldukça çoğal
çoğaldıkça dağıl
dağıldıkça çözül
çözüldükçe birik
biriktikçe büyü bana...

hoş geldin mavim
karşılığım sensin
sana yaşamaya geldim
öpsem tutuşursun
tepeden tırnağa alev alır yanarsın
kirpiklerin hasret bulutu
dök bana içinde bin yıllardır biriken yağmuru
her damlada deniz olsun gözlerim
günahkar dünyanın kiri yıkansın
çağın yüzü sevda ile aklansın

hoş geldin mavim
nefesin soluğuma rüzgarları
gülüşün dağ nergizleri getirdi
doruklarım çırılçıplak bahar şimdi
hoş geldin mavim
düşürdüğün çığlar kadar seviyorum seni...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:11 PM
Hüznünde Gül Açsın
Aysun Özmen'e ithafımdır...



avuçlarında dolu dizgin bir gençlik
yüreğinde çocukluğunu taşırsın
an olur kararır bütün ufuklar
umutlar atomlara bölünür
dibe vurur tortusu hırçın dalgaların
silik silüetler sislenir gözlerinde

gülen yüzünde hüznün tebessümü gizlenir
misyonun bin yıllar önceden çizilmiş
birileri yazmıştır kaderini
ölümüne sevda yangınları küllenmiştir içinde
geceye düşerken bir yanın
bir yanın allar içinde edalanır
kendinden kaçıp
kendine sığınmalar boşunadır
tenini kurutur, çatlatır içinde yanan ateş
sığmazsın kendi içine bile

ay gömülürken en kara yerine gecenin
hiç beklemezken sen
yavru bir serçe konar pencerene
gagasında bir yudum sevgi
bir dost selamı damıtır yüreğine

aç alarala perdelerini sonuna kadar
yüreğimi getirdim sana
tarihin bütün sevdaları içinde saklı
hadi kaldır kadehini, bak gözlerime
aşka iç son yudumu
sonra çarp duvarlarına yüreğinin
paramparça kırılsın, dağılsın...
saplansın göğsüne sevda yürekli bir adamın

gün yüzlü kadın
sana yldızlardan libaslar biçeceğim
kadehime dök incilerini
bir solukta içeceğim...
Meral Vurgun

GooD aNd EvıL
04-19-2009, 08:11 PM
Hüzün İmgesi
düştü mü bastığın topraklara
güz yağmurları
göletlerde biriken sular bulanıp
aktı mı yüreğinin yamaçlarından
coşup yürüdü mü ırmaklara
kaldı mı yürüdüğün yollarda
göçebe kuşların ayak izleri
solarken bakışlarında gözlerimin feri
estimi gül çehre yüzünde hazan yelleri
dökülüp avuçlarına yıldızlar
yaktı mı ellerini

gülüşün asılı kalmş aynalarımda
bakışın ay yangını, harman yeri
alnın çizgi çizgi güz çiçeği
gözlerin hüzün imgesi
sılam sen olsan ne fayda
istesem de gelemem ki

adını sıla koysam ne fayda
ha desem dilim kekrelenir
ben sizin elleri türkülerinden bilirim
en yanık türküler dağlarında yazılır ülkemin
senin türkün hasretimin türküsü
adı sıla, tadı gurbet
bir yaralı ezgi ıralanır
yürek yaralı

dinle ayak seslerini aşkın
şafaklar yarınlara gebe
güneş salkım salkım süzülür
al bir ışık saçılır gül üstüne
özgürlüğün koynuna doğar ülkem
uyanır dağlar uykusundan
bahar yürür...
pencerende akşam sefaları ışmar eder güne
usul usul özlem iner gözlerine
posta kuşları havalanır yüreğinden
bir ince yel vurur yüzüne

ay karam
bilirsin!
nasıl vurgunum
nasıl hasretim sana
bir hoşum yine
yine bu kara gün
amansız bir geceye gebe
gitme dayanamam
dayanamam gitme bu gece...
Meral Vurgun