Tam Sürümü Görüntüle : Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:02 AM
“Demedi” deme
Çivisi çıkmış bu binanın
ne yapsan, ne etsen toparlanmaz.
Dört bir yandan kasnaklasalar da
istinatlarla çevirseler de
çelik halatlarla gerseler de
ayakta kalmaz...
Akıllı ol
kendini bil
dışında kal bir şekilde
faydası olmaz çabalamanın
göçük altında kalırsın
”demedi” deme!
Çivisi çıkmış bu binanın
salağa yat en iyisi
idare et
girme fazla altına
herkes biliyor
ayakta kalmaz.
Akıllı ol
kendini bil
”demedi” deme...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
“Hayat” Dedikleri Safsata
Nasıl hayatımdaki
“Küfür Kültür Mirası”nın kaynağı “Bando Sezai” ise;
kevgire dönmüş, küpelerle donatılmış
şu iki kulağımın mirasının kaynağı da “benim yeğen”dir.
ortaya çıkmış üründe, kuvvetle
bu iki şahsın imzası hakimdir.
kutlarım onları o zaman!
aynada karşıma çıkan o görüntü
o ‘iki taraflı cazibe’
bana “bir mitolojik kahraman”ı yaşatıyorsa
ve
zaman zaman
tartışmada ya da şakalaşmalarda
raconlu konuşmalarımda
kulağıma gelen o ses
beni bile şaşırtıyor ve tüylerimi ürpertiyorsa;
’yeterli heyecanı alıyorum’ demektir kendimden.
gerisi zaten “hayat” dedikleri safsata!
biraz oyunlar, biraz yalakalık, biraz satıcılık...
biz de oynuyoruz yeri gelince
ama abartmadan...
Bando Sezai ve Yeğen;
yoksa dalga mı geçiyorsunuz hayatla
benim üzerimden? !
ya da
üçümüz, üçümüzün üzerinden mi? ..
boşverin ne olursa olsun yahu!
bir yandan “benlik”te yükselirken çaktırmadan,
dalgamızı da geçelim, değil mi?
gerisi zaten “hayat” dedikleri safsata!
biraz oyunlar, biraz yalakalık, biraz satıcılık...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
“İlerisi” ne ki? !
“İleride” demiş bir şair dost
”inşallah kendini üstat sananlar gibi olmazsın sen de”;
‘iyi’ demiş şair dostum
temenninin iyisi makbuldür, yardımcıdır
dost elidir.
ancak
hiç öncesi, sonrası olmadı ki bu yolculuğun.
Çocuksu bir coşkuyla
bilinmeyenin karşısındaki o arzuyla
yaratan’a duyulan ‘elde olmayan’ çekimle
bir anda kıvılcımlanmadı mı bu hareket içimizde?
ilk kıvılcımdaki coşku ne ise
yıllar sonra –ki yalandır yıllar-
yine aynı kıvılcım yok mu şu gönülde?
kıvılcımların yapısı hiç değişti mi?
geçmişte ‘neydik’ ki
ileride ne olalım Şair Dostum?
haddini bilen için ne farkı var değil mi
”ilk an” ile o “son teslim anı”nın?
yine o tek Yaratan’a kurban
ve onun sayısız kuluna hayran...
yine o ilk anki gibi çocuk, deli
yine o kadar arzulu
ve bir nokta kadar ‘küçücük’ olduktan sonra
”ilerisi” nedir ki Şair Dostum?
“öncesi” neydi ki bizim için?
öyle değil mi? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
“Şair” Şaire Hediye
Şair
güzel yazan şairi gördümü
başka bir zevklenir
yüzünde binbir gül açar bilinmeyen renklerde...
eşini, benzerini görmekten daha öte bir şeydir.
bir dostun
bir sevgilinin elini tutmaktan daha öte...
şair
güzel yazan şairi gördümü
kıskanmaz
“kendine hediye” bilir
paketini yavaş yavaş açar
elleriyle yoklar
eğilir koklar
kağıdının hışırtılarını dinler
rengini merak eder
sonra içindekini görmek ister
hele bir de sesi de hoşuna giderse
dinlemeden edemez bundan böyle! ..
farklı bir ödüldür şaire
güzel yazan şairi bulması
yoldaştan öte
sevgiliden öte
anneden öte
kendinden öte...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
“Şiir” Gibi Yaptık
Daha önce de çok oldu böylesi muhabbetler.
Şiir’le kızdık, şiir’le alındık
şiir’le sövdük, patakladık
şiir’le seviştik, şiir’le dost elimizi uzattık
sitemimizi ettik;
ama hep “şiir” gibi yaptık bunu.
”şiir” gibi narin, bir kadın gibi salına salına...
”şiir” gibi taştan yumrukla bazen,
eşikıyalar gibi saldırarak!
ama hep “şiir” gibi yaptık;
bu yüzden alınmaz gökyüzü
alınmaz bu topraklar,
bilmediğimiz alemlerin sakinleri...
‘yaratılış’ bizim hareketlerimizden endişe etmez;
”şiir” gibi düzgün, ahenkli yaparsak tabii...
onun için
endişesi olmasın dost sofralarının
hatır çaylarının...
bugün “şiir” gibi kızarız;
yarın “şiir” gibi gönlünü alırız biz dostumuzun.
“şiir”le topraklarız biz benliğimizi.
endişesi olmasın alemin...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
“Üstat” görmedim ki ben?
Hiçbir “üstat” görmedim ki;
karşıma geçip, oturmasına fırsat verdiğimde ve
bir bardak çayımı ikram ettiğimde;
bir noktadan sonra
-belki kendi de fark etmeden-
”lider”miş gibi benim de üzerime
kendi şemsiyesini açmasın! ?
işte burada vermez mi en büyük sınavını kendi de?
burada tökezlemez mi bütün “üstatlar”? !
göre göre bal gibi de
kurt kapanına ayaklarını böyle vermezler mi
kendilerini “üstat” sananlar?
”üstat olan” bilmez mi sanki en baştan;
”üstat” olma yolundaki diğer bireylerin
yollarını temizlemektir işi;
onlara sıfırdan hazır yollar önermek değil? ..
önlerinde kesin hatlar çizmek ve
kendi imparatorluk şartlarını tanıtmak hiç değil? !
hiçbir “üstat” görmedim ki vallahi;
karşısına aldığında beni
temiz ve sessiz olmamdan yararlanıp
beni aradan çıkartıp
kendi muhasebelerinin cehenneminde
aynaya bakmaya başlamasın! ..
nasıl da gülerim için-için!
yükselen kahkahalar içimden
ta Evren’e yayılır
ve o adresi verilemeyecek yerde
cümbüşümüz başlar tüm alçak gönüllü bilgelerle!
alay edemeyiz
belki biraz acırız ve
onların da zamanlarının dolmasını bekleriz
sabrederiz.
hiçbir “üstat” görmedim ki ben;
kendi derdini bırakıp dümdüz
bir diğerine meydan versin ve
rahat bıraksın? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
1 Saniyesine Razıyım
Çok sıcaktı,
şefkat doluydu,
sarıp sarmalayıcıydı
ellerin...
etraf kalabalıktı
zaten daha fazlası olamazdı
o 3 saniye dışında...
düşünce hızıyla sızdın bana,
endişe yoktu içimde...
zaten huzurdan neden korkun ki insan?
sadece buydu bana verdiğin.
eminim sen de aldın bir şeyler
o 3 saniyede...
karıştın sonra yine kendi kalabalığının arasına.
çoktu misafirlerin.
hepsine ayrı ilgi,
hepsine ayrı gülücükler...
belki beklentiler,
eski dostluklar, kardeşlikler,
yeni işler...
ama bende bıraktığın o 3 saniyelik sıcak miras
kim bilir nerelere alıp götürecek beni? ..
neler getirecek başıma ummadığım başka bir anda! ..
biliyorum
belki yine kalabalığının arasında,
çaktırmadan bir el sıcaklığı...
bir mesaj...
olsun
ben bu kadar sahici sıcaklığın
1 saniyesine de razıyım...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
1792'ye Kurban
Aaah şu 1792 ahh!
bu ne bir yıl, ne sıradan bir rakam;
beni harcayası bir kadının
bir doğal afetin
bir 'başa bela'nın bendeki kaydı! ..
1792'de de karşılaşmış olsaydım,
2006 veya 2050'de de; hiç fark etmez
yine benim için 'harcayıcı, batırıcı,
yoldan çıkarıcı' olurdun!
aah şu 1792 ahh!
sen nasıl bir insansın! ?
bu kadar mı dokunmadan
ulaşmadan, samimi olmadan
elini tutmadan yanılır ateşinden?
bu kadar mı, arkandan takılıp kalan gözler
yattığında bile seni görür perdelerinde? !
ve hiç unutamaz o 'yakıcı' imajını? !
1792 kere hiçe saysan beni
1792 kere umarsızca baksan gözlerime
1792 kere harcasan beni
veya 1792 kere arkandan baksam sen salınırken
yine de iflah olmayacağım!
yine senin için 'bir bozuk para' olacağım
ve önemsenmememin
o yok edici, ezici ağırlığında
zevkten zevke koşacağım! ..
Aaah şu 1792 ahh!
senden bir simge
bir iz...
hayatımda unutulmaz bir damga bu numara...
Bu köle
1792 kere, yolunda, yerlere atılmış bozuk para! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
3 Bıçak - 4 Bıçak! ?
Tek Bıçak’la başladık
Çift Bıçak’a geçtik
or’dan döndük
tatmin olmadık
3 Bıçaklıyla traşa devam ettik
bir süre memnun olduk
tv’lerde seyrettik; motive olduk
haşır huşur
hiç acısız, kesilmesiz, kansız traş olduk.
sonra yine bir yenilik:
4 Bıçaklı’yı metetmeye başladık birbirimize! ?
Yeterin be Efendiler!
durun artık
yalanı bırakın biraz!
ne yani
5 Bıçaklı olunca, daha da mı iyi olacak? !
daha da mı rahatlayacağız zavallı bizler?
4. Bıçak sakal traşıyla meşgulken
5.’si gidip
faturaları, kirayı, kart borçlarını mı yatıracak
veya
o akşam söz verip de atlattığım öteki kızla
“O” mu çıkacak?
onu “o” mu becerecek? !
Peki Efendiler!
bu kadar bıçak’lıyorsunuz da bizi
ruhumuzdaki aydınlanma için
altıncı, yedinci, sekizinci bıçağı mı bekleyeceğiz? !
ve birbirimize şöyle mi sorar olacağız:
”Kardeş ben 7. Bıçak aşamasındayım, ya sen? ”
”Ben herzaman traşımı 3 Bıçaklıyla oldum.”
.........
Allah’ım delireceğim!
Dün bir hipermarkette yanıma bir kız geldi
bana
şu 3 Bıçaklı’nın “titreşimlisi”ni tanıttı! ! !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
3 Kişi Gel
bana bu Cumartesi tek değil
3 kişi gel! ..
biri,
isteklerini bir türlü gerçekleştirememiş,
o hayalindeki en ulaşılmaz şey;
elektronik trene bir türlü kavuşamamış küçük çocuk...
diğeri,
arzularını hep gizlemiş,
derinlerine gömmüş,
hatta artık olmadıklarına dahi inanmış o deli kadın! ..
ve tabii ki ortalarında yine
bütün o sadeliğinle, kapsayıcılığınla,
en gerçek halinle 'sen'! ..
bana bu Cumartesi tek değil
3 kişi gel! ..
Beyoğlu'nda büyük bir masa ayırttım
.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
666 İle 999
Ne olmuş yani kardeşim? !
666 şeytanın sayısıysa
karşına çıktığında
10 adım geri adım atmanı sağlıyorsa;
al sana o zaman 999! ..
sadece bir ucundan tuttum
ters çevirdim!
vallahi kolum da yorulmadı be! ..
sanırım bu 999'un da beline sarılacaksın! ?
ellerinden, yanaklarından, hatta ağzının kenarlarından
bütün o iğrenç salyalarınla birlikte
fırsat bulursa tabii, kutsallık akacak öyle mi? !
buldun ya 999'u;
maddi vampirliklerinden de sözde arınacaksın!
hah! ! !
Lan kutsallık senin neyine? !
sen önce bir insanlığına bak hele!
yatıp-kalkmayı
iyi niyette yoğunlaşmayı
insanlara pozitif bakmayı
kuyularını her fırsatta kazmamayı
herkesi sınıflamamayı
iyi düşünmeyi hele bir öğren de;
sonra düş şu sayıların peşine!
hoş gerçi o olgunluğa eriştiğinde zaten
666 da, 999 da senin için bir olacak ya! ..
Birini alacaksın
ters koyuvereceksin
aha oldu işte
al sana 666'dan mis gibi bir 999 diyeceksin!
yani demek istediğim;
bu kadar rahat olacaksın
takmayacaksın ona-buna!
gevşeyeceksin...
kutsallık, şeytanlık zaten senin içinde,
başvurduğunda kapıları açılıyor sadece
ve kullanıyorsun.
ya içinden alevler fışkırıyor dışarı
ya da yoğun bir ışık demeti aydınlatıyor dışarıyı
senin içinden...
onun için bırak sayıları,
seçimlerine, niyetine
ruhunun en dingin renklerine yoğunlaş.
yap bunu bak
nasıl rahatlayacaksın! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
75. Çıtçıt
Bugün sanırım 75'inci çıtçıtımı aldım!
artık eve değil
kendime aldım.
çünkü ben 15 gündür tırnaklarımı kesemedim! ? ..
birer çapa gibi büyüttüm onları bu süre içinde.
klavyemi tırnaklarımla tıklar oldum!
kalemimi tırnaklarımla tutar oldum!
temizlikçi aldı götürdü birini,
bakıcı bir diğerini,
belki düzensizlikten kaybettik ötekileri...
75 tane daha alsam
bu kafayla yine gider hepsi...
'çıtçıt' sadece lafın gelişi...
bugün çıtçıt
yarın pırlanta, yüzük
hatta kimlik, sıfat
daha da kötüsü 'benlik'...
sonu yok ihmalin, alır götürür elindekileri.
ya düzenini kuracaksın
ya da dağalacaksın.
herşey geçip giderken gözlerinin önünden
kendi parana, iradene bile sahip olamayacaksın
ve en sonunda yerinde sayarken belki 15 yıl sonra
kös kös düşünceye dalıp
ne de bahtsızım diyeceksin
suçu kadere fatura edeceksin!
işte bu yüzden bugün
75. çıtçtımı kendime aldım
orta yerde bırakmadım
çantama koydum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:03 AM
Aaa! Ben de Bırakmalıyım!
E be yuh be kardeşim!
gerçi ablacım demem lazım da;
ağızda çalkalanışı hoş değil! ahah! ..
yani yuh ki ne yuh!
önce bir hevesimi alayım hele
sonra konuya da gireriz...
Her türlü güzellik, estetik şekillenmeler,
sakin, sessiz kendi halinde erotizm,
vahşi, geçimli-geçimsiz itişmeler, kakışmalar içeren
bazen olayın en hiddetli sahnelerinin detaylarına kadar inen,
hani yani fiziksel eğlencenin
dünyanın merkezindeki şu erotizmi
bütün açıklığıyla sevenlerine sunan
bir eposta grubumuz var.
bu grubu göğsümü gere gere yönetiyoruz icabında.
kimselere laf söyletmiyoruz,
içeri fazla temiz-pak resim atanları azarlıyoruz!
kafamıza not ediyoruz;
git kardeşim sen evindekilere sevgi göster,
bizim bur'da işimiz başka diyoruz!
bizim bu gruptan bir bayan arkadaş var.
kendi onayıyla ona da el altından atar dururum
birbirinden sağlık-sıhhat içeren resimleri.
kadındır deyip geçmem
yazık değil mi; o da insan.
o da baksın diye elimi oynatmaktan üşenmem fazladan.
ama az önce bir eposta aldım kendisinden
acil...
neymiş? !
aman artık ona atmayacakmışım öyle afilli, ortaya karışık,
itişmeli-kakışmalı epostalar;
çünkü efendim annesiyle madara olmuş! ?
bu bakarken birbirinden alımlı resimlere
arkadan yanaşmış da, o resimleri görmüş!
çözüm?
artık atmayacakmışım! ? ..
önce kendisine defalarca 'e yuh be! ' diye yazdım!
harbiden de e yuh be birader!
yıl 2007'nin eşiği
evinde tek yaşıyorsun,
hem 'bana da at' deme cüretini gösteriyorsun.
güya bir anlamda özgür kadın takılıyorsun.
ama sonra arkandan annen yaklaşıyor diye
internetin en verimli meyve ağaçlarından birini
ta kökünden kesiyorsun! ?
e yuh be kardeşim! ben sana ne diyeyim? !
ha o zaman ben de en iyisi
grubun yöneticiliğini bırakayım
kimseye gitmesin bundan böyle
ortaya karışık, itişmeli-kakışmalı resimler! ?
niye mi?
neden olacak
geçen gün PC başındayken
eşim arkadan 1.5 metreye yaklaştı
hatta bir iki resmi de gördü!
ya da şöyle diyeyim;
yahu ben şimdi millete böyle ortaya karışık,
itişmeli-kakışmalı resimleri atıp duruyorum da,
ya yarın öbürgün benim de babannem veya dedem
yattıkları yerden kalkıp, alınırlarsa! ?
A-aaaa! Hiç olur mu canım öyle şey! ?
tabii ki ben de bırakmalıyım!
ahah! ! !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Abiyeleşmiş Arkadaş
Bir haller mi gelmiş buna ne? !
üzerindekiler fazla abiyeleşmiş,
tek renk takımlara bürünmüş
içinde de şu yakası çeneye dayanan
afilli gömleklerden...
yürüyüş bile 3 gün önceki yürüyüşle alakasız
giydiği köseleler ile kumaş pantolon
ve onun da üzerindeki lacivert ceketin işbirliğiyle peydahlanmış
tasarlanmış, kasıntı ve tutuk halde artık.
bakışlar desen anında bir disipline sokulmuş.
etrafa samimice gülen
2 adımda bir laflar atan o renkli kişiliğin önüne
kesinlikle perdeler, filitreler konmuş; farkındayım.
belki bu kadar ani olmasaydı bu duruş farkı
suni görünmezdi gözlere ve benim de dikkatimi çekmezdi,
ama, yapamamış işte
aniden girmiş olaya...
ve şimdi kuvvetli teşhis:
bu arkadaş ya yakın bir zamanda
kendisine faydalı olabilecek bir kıç yalamış
ve balığın oltaya tam olarak yakalanmasını bekliyor.
oradan da belki bir terfi söz konusu...
ya da
birden şık olmak gibi ilham perisi fısıldamış kulağına
onun sesine kulak vermiş
kendine verdiği değer artmış.
bir haller gelmiş bu arkadaşa ama
bakalım ne çıkacak altından? !
hayırlısı...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Acaba Onlar da mı?
Günlük koşularımda site içinde
koşumun orta yerinde, ter içinde
birkaç kere denk geldi:
birileri bana “adres” sordu.
İşte o dakika bana bir şey oldu!
adımlarımı hiç yavaşlatmadım
önünden geçip giderken adamın
sadece başım ona doğru döndü
-çok acil işim varmış gibi-
”bilmiyorum vallahi, bir başkasına soru…”
lafın tamamı bitmeden geçip, gitmiştim!
Endişem;
zaten hergün 22 dakikayla sınırladığım
o değerli koşu anımı, sağlık paketimi
irade göstergemi kesintiye uğratmamdı.
O kadar kan ter içinde, tam randımanlı
ve adrenalinin üst düzeyindeyken
ve en önemlisi
kendimle sevişiyorken, boğuşuyorken
Geçkin Sheron Stone veya
Zenci Naomi de orada olsaydı
aynı aceleyle geçer giderdim.
Peki acaba
büyük işlerle uğraşan
piyasaları ellerinde oynatan patronlar da
benzer endişelerden mi
bazılarını önemsemezler
görmezden gelirler
dinlemezler
ve randevularından kaçarlar?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Acaba?
Ne güzel diyorsun sen öyle 'diyeceğini'
ne güzel seviyorsun kelimeleri, dizeleri!
güzel de yürüyor musun acaba
kırıta kırıta?
ince-yüksek topuklularını gıcırdatarak
kaldırımları meşke boğuyor musun
bağırtıyor musun acaba?
ve bazen
yumuşak yumuşak deyiyor musun insanın yanaklarına? ..
Ne güzel okuyorsun sen öyle
ne güzel iletişiyorsun!
güzel de öper misin bu dudakları acaba?
ateşinle kavurur musun bu bedeni
ve ruhu bağlar mısın bedene coşkuyla?
sevdirir misin bu hayatı insana daha fazla?
ne güzel diyorsun sen öyle 'diyeceğini'
yaklaşsam şöyle iyice
güzel de kokar mısın acaba?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Acemi Yolcu
Alkış arar çoğu 'acemi yolcu'
ilerlemelerinin 'onay ihtiyacı'nın gölgesinde...
halbuki
ne ilginçtir ki
onayların, alkış beklentilerinin sustuğu
o en sessiz, en berrak
en huzur verici noktada başlar aydınlık.
bütün defterlerin dürüldüğü
alıp-vermelerin bittiği
hesapların kapandığı o nokta...
aslında en basit
ama uygulanması en zor...
o zaman başlar benlikteki damlalar çağlamaya
ner'den geldiği bile belirsizmiş gibi
şaşırtır bakanları gürlemesiyle.
ve kendine, gücüne şaşacağına 'acemi yolcu'
nasıl da alkışa yorar ellerini
bir 'bilgece fedakarlık' yanılgısıyla! ?
belki de demek lazım ki
kendi çağlayanlarını
sel baskınlarını
durgun göllerini seyremedikçe
ne boştur herşey? ..
aslında en basit
ama uygulanması zor...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Acı Ziyafetlerinin Son Noktasında
Dikkat etmek lazım aslında başka bir açıdan.
Acıyı çekerken zevkle,
kıskaçlarla delik-deşik ederken göğüsleri,
nefessiz bırakırken kendini dakikalar boyu,
kadın ayakları altında ezilirken çeşitli uzuvların, yüzün, sırtın,
sırtında kırbaçlar şaklarken dayanılmaz ziyafet halinde,
dakikalar boyu bir naylon çorap boğazına sımsıkı sarılmış
bir yandan nefessiz bırakırken seni
bir yandan da yüzünü mosmor yaparken;
ziyafetin son noktasında
o eşsiz doygunluk ruhunu ateşler içinde tatmin ettiğinde,
o acı türlerini yiğip bitiriyor mu ruhun,
yoksa müptelası mı oluyor onların? ..
Her acıyı basamak edip ruhuna
bitire-bitire sonsuz bir saflığa mı çıkıyorsun
bütün eklentileri bir-bir kırarak,
yoksa daha bir acılar ziyafetine mi gömülüyorsun
saha çok ateşe, daha çok karanlığa doğru?
işte rutin ziyafetlerinin son noktasında
kendinle başbaşa kaldığında
tekrar acıkmadan önce ruhun
bunları belirlemen lazım.
yoksa bütün bu ziyafetlerin sonu gelmez.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Acı’dan İmzalı
Ne oldu, bilmiyorum? !
göğüslerimde fena bir acı…
ama şu an bana kalan
sadece bir kalıntı, bir iz, derin sızı…
belli ki bir zamanda, bir yerde
çok fazlası yapılmış… hatırlayamıyorum? ..
ya kargalara bırakılmışım heryerim bağlı
bir ağacın gövdesinde…
üzerime kurtlar, solucanlar, böcek ölüleri
yağ ile, bal ile yapıştırılıp
sıvanmış…
heryerimde sülükler…
ya da ellerim-ayaklarım kelepçeli
bir işkence odasına
cehennemi karanlıkta kapatılmışım.
İçeri giren kadın görünümlü zebaniler
uzun ateşten dilleriyle her yanımı yalaya yalaya
etrafımda gezinmişler.
gezinirlerken sipsivri tırnaklarıyla heryanımı çizmişler
ağızımla buluşmanın öncesinde herbiri
göğüslerime işaretler bırakmış
sipsivri, ateşten dişleriyle…
üzerlerinde siyah-kırmızı deriler…
ayaklarındaki pençeli ayakkabları
sırf benim için çıkartmışlar.
bu yüzden imzalı doğmuşum.
göğüslerimdeki bu acı…
aslında haz dolu! ? anlayamıyorum…
ne oldu, bilmiyorum? ..
acıyı tam olarak kim vermişti
karanlığı netleştiremiyorum
belki “kötü” bile değil? ..
tülleri aralayamıyorum.
bu yüzden bütün gizemiyle
acı bende zevk olmuş, kalmış! ..
hala
hala ayak parmaklarımdaki titreşimlerde
zevkin dönüşümünü yaşıyorum
topraklanmadan önce.
yüzyıllar öncesinden
vücuduma imzasını atan o Baş Zebani
belli ki öyle elde etmiş beni
kalbimi, benliğimin aydınlığını, karanlığını
bu oyunu bana zevk edindirmiş.
İmzanın sahibini gecenin karanlığında
hala arar arar dururum.
acısı hala bende
zevki bende
ama kendi yok
hiç kopye yok! ..
Bu sabah
göğüs uçlarımda yine zevk dolu bir acıyla uyandım
sanki elleri yine üzerimde gezinmişti akşamdan
farkındayım…
ama bir şey diyemedim, yapamadım
sadece kabul ettim.
Ben çoktan
yüzyıllar öncesinden imzalanmışım.
acıyı izlemekten başka çaremse
yok…
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Acıyı İstiyor Ruhun
Şşşş... Beni dinle...
erkek veya kadın ol, fark etmez.
Zaten ruhların formülü aynı;
o sandığın ayrım bedende, hormonlarda...
Beni dinle;
biraz acı herkese iyi gelir
sandığından da öte! ..
Kulağına küpe et şu lafımı,
elin-eteğin çekildiği bir gecede evinde
kapan bir odaya
ve dene...
biraz acı herkese iyi gelir.
İlle birisinin yardımına, desteğine,
nazına-niyazına da ihtiyacın yok bunun için!
Şşşş... beni dinle...
kendin sağla materyellerini
keşfet neler gerektiğini ruhundaki koru söndürmek için.
herkes için değişebilir...
merak etmeye başladın bile değil mi?
canın çekiyor aslında değil mi? !
çekiyor da;
kendine itiraf edemiyorsun değil mi? !
utanma utanma! ..
devam et!
önce merak; sonra deneme...
fısılda bak kulaklarına
nasıl da dinleyecek seni!
bırak biraz çeksin acı seni taşıyan temsilcin.
eski günahlarına yaz
hesaplaşma olsun kendinle
tarihle,
kırdıklarınla aranda...
uygulayıcı bulabiliyorsan ne ala!
şanslısın o zaman,
kaderinde varmış acı...
git üstüne derim.
ama ille de gerekmez başkası...
Şşşş... beni dinle...
o ne? ne aldın bakayım eline?
tamam işte oluyor
git ve bir kere dene
ruhun bunu istiyor.
Şşşş...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Acilen Denetim!
Caddelerde, yollarda, sokaklarda,
trafik ışıklarında, köşe başlarında, kaldırımlarda,
mahalle bakkallarında, marketlerde
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!
Temiz kalmış vatandaşın ümitleri bitmeden
doğruluğun soyu tükenmeden
çocuklar bahçede oynamayı kesmeden
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!
Okul önlerinde
alışveriş merkezlerinde
çaybahçelerinde, karanlık köşelerde
sinemalarda, konser alanlarında
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!
Sokaklarda yürüyenler
arkalarını kollamaktan bıkmadan,
temiz kalmış vatandaş da diğerleri gibi
bıçağa, silaha sarılmadan
şehirler maganda denetimine tam girmeden
zaten pek mümkün olmayan
hikaye Avrupa Birliği hayalleri
tamamen anı olmadan
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Açmam!
Ne israr ediyorsun lan? !
Bir o numaradan, bir bu numaradan arıyorsun
çakmadığımı mı zannediyorsun? !
hem ben kafam bozuksa
Kral’ından telefon gelse açmam!
sana mı açacağım? !
ne israr ediyorsun lan? !
yol geçen hanı mı benim telefon? !
sebil mi benim gönlüm? !
kara giyen adamlar kaçırıp
çekmiş olsalar da köşeye seni
açmam!
bir kere uyuz oldum sana
bireysel haklarım devrede artık
açmam!
ha! şans eseri boşluğuma geldi
diyelim açtım.
bu da senin şansızlığın olur, çünkü
mod değişti mi bende, kim olsa tanımam!
üzerim, süründürürüm
laflarımı taşıyamazsın
varlığını, koordinatlarını
bütün aldığın -naylon eğitimleri- şaşırırsın!
işte
hem senin, hem kendi sinirimi bozmamak için
afiyette yaşamaya devam etmemiz için
o numaradan da arasan
bu numaradan da arasan
açmam!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Adam Gibi
“Adam gibisi” gelsin benim masama
“adam gibisi”! ..
gerek yok sahte kibarlığa
ağız kenarlarını zorla
gülümsemeye zorlamaya...
Biraz cesaret olsun
biraz gönülde coşku...
olmaz öyle herzaman ölçülü
yerinde, yolunda davranmak...
“Adam gibisi” gelsin benim masama
ya otursun adam gibi içsin, sıçsın
havası neyse onu bulsun
veya içmesin, ama
adam gibi otursun!
Madem yüreğini koymaya niyet etti masama
kendini bilsin, beni bilsin
biraz yürekten okusun.
Bir şey ısmarlıyorsam
sahte kibarlıktan red etmesin
otursun yesin!
Masadan kalkarken, yarınından korkmasın!
Yüreğine beni yarın da alsın;
bugün’de bırakmasın.
O masaya telefonunu, epostasını koymaktan
ödlek karılar gibi korkup da
kırıta kırıta
sahte kibarlıkla ayrılmasın!
“Adam gibisi” gelsin benim masama
“adam gibisi”! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Adam mı, Araba mı? !
'Böylesi' hayatta çoktur.
Her dakika da çıkmaz karşısına insanın ama
çoktur işte! ..
Bu sabah oldu yine...
Karşımdan geliyordu
'araba' sandım önce,
ama bir de baktım ki sonra
sadece 'fazla hesaplı ve iyi giyinmiş' bir insanmış! ?
bakışı da bu asilliğe göre ifadelenmişti.
yolumda dümdüz devam etseydim
hatlarımız çakışacaktı kesin
çünkü biliyordum;
o aslında bir 'araba'ydı;
o kadar hesaplı ve iyi giyinmişti ki!
bana çarpmaması için sanırım
çok zor ve arasıra, zorunlu hallerde başvurduğu
bir direksiyonu var;
zahmet edip onu döndürmesi lazım!
eh bunu yapması için de tabii ki
para alması lazım;
yoksa niye zahmet etsin? !
sağ eli 'itinayla' cepte
dokunmakla, dokunmamak arasında bir ayarda...
belki diyorum;
dikiz aynası da vardır bu arabanın bir tarafında? !
ahah! o da ne? !
sanki metalden yapılmış o takım elbise
-hani şu benim 'sistemin önlükleri' dediklerimden-
yok yok
zor bunun geçerken bana çarpmaması
benim bir şeyler yapmam lazım
yoksa çarpacak;
kendi façası da bozulacak
bir de sigortası da kuvvetlidir bunun;
hasarını ben öderim büyük ihtimal!
neyse
ben hemen rotamı az bir şey değiştireyim de, geçsin
ağır vasıta bu çünkü
genelde dümdüz giderler bunlar.
'Böylesi' hayatta çoktur.
ve bu sabah büyük bir masraftan kurtuldum!
ahah!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Adam olursam
Bir gün adam olursam
bundan hiç hayır beklemeyin!
Ya Dünya’da adam kalmamıştır
ya Kıyamet Dünya’ya inmiştir
ya da iş hayatı tepetaklak gelmiştir.
Sanatçıdan adam olur mu? !
Harcanacak kaynak kalmadığında
doğanın içine hepten edildiğinde
sektörler birbirleriyle tokuşup
ortaya karışık menemen olduklarında
belki bana ‘Adam’ derler
o zamansa
bütün suçu bana yüklemek içindir bu!
Ama hiç adam değildim
olmadım!
Suçu kendinizde bulun bu yüzden...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:04 AM
Adamlar Aşmışlar ha? !
Adamlar aşmışlar aabi! ..
Bu ne sıradan
bilimi-teknolojiyi mahalle ağzına indirgeyen
verilmiş bütün kültürel emekleri argoya boğan
fikirde yükselme kavramını alakasızca betimleyen
ve bizde çok kullanılan bir cümledir
batının her yeni buluşu karşısında! ?
Sanki o olayları yapanlar, becerenler senin gibi insan değiller mi? !
'Adamlar' diyeceğine
arkadaşların uyguladıkları felsefeyi ve bilgiyi merak etsene!
Öyle deniz seviyesinden bakarsan olaylara
adamlara, beylere, ağalara
zaten sana ancak hayrete düşmek
şaşmak, ağzı bir karış açık aval aval bakmak düşer! ..
Kanatlan biraz kardeşim
kımılda, silkelen, spor yap, sabahları duş al filan!
o adamlar da insan, bunu da günde 10 kere çalış!
çalış ve sen de aş o zaman!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
ADSL Kadınları
Aaah ah
ne de yazık, internette bunca kadın resmi varken
ve elinin altında da mis gibi ADSL varken
milyonlarca güzeller güzeli kadın resmini
kendi elleriyle kenara itip, bakmayanlara!
giyimlisinden, giyimsizine
edeplisinden alabildiğine edepsizine
hatta arlanmazına
en ayıp şeyleri yapanına
hiçbir zaman göremeyeceğiniz kadar güzeline,
ne yazık görmeyi red eden erkek gözüne! ..
ille senin mi olması lazım güzelin güzel olması için?
hazır gelmişken monitörüne el pençe divan,
atıver bir göz ey er kişi
pişman olmazsın,
yeter ki ayarlarını tümden kaçırma
son söz sende kalsın.
ve sana bir dost tavsiyesi
pek de izini belli etme hatuna;
yine de dikkatli olmak lazım.
Pikseller aşkına ağzın sulanacak diye 5 dakika için
evdeki canlısından da olma!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Affet Allah’ım ama…
Biliyorum
bütün bu teknoloji sevgimiz,
internetin sanal, birleştirici kudretine olan
düşkünlüğümüz,
kitap okumalarımız, televizyon seyretmelerimiz,
günboyu işler peşinde koşmalarımız,
kısacası bütün bu insani takıntılarımızla
bir anlamda kendimizi mutlu hissetmelerimiz
ölüm kapısından geçince son bulacak.
Nihai hedefe, mutluluğa ermenin
o en yüksek heyecanı ile tanışıp da,
gerideki takıntılar
danmutluluklardan vazgeçemeyecek tek bir kul var mı ki? !
ama ben o noktadaen yüksek teklikte bile olsam,
Yaratıcı’dan özel bir şey rica edeceğim:
Herşeyin olabilirliği elimin altında olsa bile
ne olur bana şu eski, köhne bilgisayar klavyemi
ve monitörümü
yine manzaralı, tek göz bir odada sağla Allah’ım!
affet ama
şu tuşların tıkırtılarının damlaya damlaya oluşturduğu
yazı ve şiir şölenibenim için gerçekten vazgeçilmez…
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Affetmek
Affetmenin ne derece yüksek
ve taşınması zor bir mertebe olduğunu,
bugün fevrilikle inanılmaz bir şekilde kırdığım
sonra defalarca özür epostaları attığım bir kardeşimin
beni kısa süredir tanıyor olmasına rağmen, gelip,
hiçbir şey olmamış gibi
yeni taşınacağımız işyeri için
elimi sıkıp, yanaklarımdan öperek
hayırlı olsun dileklerini sunmasından sonra
bilfiil öğrendim.
belli ki, karşısında hırsımla ezildiğim oranda
yüksek ve temiz bir mertebe...
artık onun bana hiçbir ilimi-irfanı ispatlamasına gerek yok!
o çıktı ve oturdu kendi mertebesine.
ne mutlu bana ki, o elleri sıktım.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Ağabeyliğin-Ablalığın Biletini Keserim
Biraz yüzeysel çizgiyi aşan
şah damarları ve kalpleri devreye sokan
gerçek yakınlık içeren iletişimlerde
aklım hemen şu
ağabeyliğin-ablalığın biletini kesme işine takılır.
çünkü bizim işimiz sonsuzlukladır
herzaman oraya doğrudur.
andımız onun üzerinedir ve
bu yola taş oldumu bir kere ağabeylikler, ablalıklar;
ayaklar kalın zincirlerle dünyaya çakılı kalır.
yıllarla ölçülen sevgi-bilgi birikimi,
eskimişliğe duyulan göstermelik saygı
sadece karşısındakini aldatır diğerinin
ve dualite bütün gücüyle işler,
farkındalık damarlarını bir-bir tıkar benliğin!
nerede kaldı sonsuzluk?
nerede kaldı zamanı-mekanı aşan bilgelik o zaman? !
bu yüzden her zaman
yeni bir iletişime girdiğimde
biraz yüzeysel çizgiyi aşan
şah damarları ve kalpleri devreye sokan
gerçeğin kokusu geliyorsa burnuma;
en baştan ağabeyliği-ablalığı atarım çöpe...
zamanı-mekanı aşan dostluğumla soyunurum onun karşısında
ve ondan da aynısını beklerim.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Ah O Keman Sesi
Aaah ah o 'keman sesi'!
aah! ..
nasıl da bana hala hiç yılmadan
ilk ve tek aşkımı hatırlatıyor! ..
onun gibi ince telden
içime işleye işleye
hem de hiç koparamayacağım şekilde! ..
bütün noktalarından benliğimin
ve bütün noktalarından hayatımın
nasıl da kendi ellerimle
kurban ettirmiş ki beni;
en kısa eserdeki o tiz sesiyle bile
içimde 'orkestralar' oluyor,
ağlatıyor, güldürüyor
ve nasıl da kendine hala
bu kadar yıl sonra hayret ettirip,
başım kollarımın arasında
bu sevgiyi düşündürüyor! ? ..
Aaah ah o 'keman sesi'!
ne oldu sana?
ya da zaten hep böyle miydin?
anlaşma mı yapmıştın Havva ile?
peki ben şimdi
sevgimin yıllanmış hesabını sana mı vereyim
sevgilime mi?
hiç konuşmasam
hesapları fırlatıp, atsam
ve sadece senden
küçük bir eser daha dinlesem? ..
aah ah! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Ah Seni Yüzyılın İnsanı!
Asansörden çıktığında karşılaştığı insana
iş yerinde tuvalete giderken rastladığı iş arkadaşına
bir toplantıda ilk defa gördüğü çalışan'a
kendisine sevgi dolu gözlerle bakan duraktaki adama
'merheba' dememesinde gördüm kıyameti...
ah seni Yüzyılın İnsanı ah!
ne umuyorsun ki sonunda? ..
en ince detaya kadar hakim olmuşken Şeytan
sevincini, üzüntünü, mutluluğunu
eşini, dostunu
ve bir ufacık 'merhaba'nı ele geçirmişken
ne umuyorsun ki sonunda?
ah seni Yüzyılın İnsanı ah! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Ah şu Filmler!
Filmler...
tür tür
mekan mekan
zaman zaman
insan insan
rengarenk filmler...
varlıklarını bile biliyor olmam,
daha rahat
tadında uyamama nasıl da güzel bir neden! ..
Her birinin içinde türlü olay,
bir sürü insan...
akıp giden
kendine ait o, zaman...
tıpkı şu an
yatağımda uykuma dalmadan önce
gözlerimin görmediği
kulaklarımın duymadığı
milyon tane alemde
milyon tane olay ve yaşayanın
binlerce halde olduklarını bilmem gibi,
filmlerin de her birinde,
kendi zaman dilimleri içinde
kim bilir neler oluyor? diye
keyifle merak edebilmek bile
ne büyük mucize! ..
aah şu filmler! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Ajda-Banu Çay Bardakları
Bugüne kadar çoğunlukla
Ajda Pekkan bardağıyla çay içerdim.
Yeni iş yerimize geldik.
o gün Banu Alkan bardağıyla ilk defa uzaktan tanıştım.
gerçekten de farklıydı süper stara göre! ..
İlk anda yadırgadım
onunla çay içemedim.
Ajda Bardağının o iri, ama oranlı tadı onda yoktur diye...
Evet... Bugün çayımı ilk defa Banu Alkan Bardağıyla içtim!
aynen; onda Ajda'nın o oranlı tadı yoktu.
ama olsun;
bu da kendine hastı...
Bardak, aşağı doğru daha bir kalınlaşıyordu
altı dolgundu fazlaca...
pek de benimseyemedim.
ama fazladan yaşanan 1-2 şeyin ne zararı olur ki? !
Ajda veya Banu;
ikisi de kendine has tadlardaki bardaklar...
ama inanın bana
önüme bir şans daha getirseler
Bülent Ersoy Bardağıyla çay içmeyi yeğlerdim gürül gürül! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Akışı sev ve İzin ver
Sıkma hiç kendini
pozdan poza
şekilden şekile girme!
kasılma
mimiklere boğulma;
yutturamazsın
Gerçek Hayat Yolcusuna! ..
etrafını çitlerle çevirmeye çalışma
bildiğin bilgilerin
öğrendiklerinin ve öğreneceklerinin...
hiçbiri senin değil çünkü,
boşuna uğraşma, zorlanma.
rahat bırak gitsin!
giren de girsin içeri.
bildiklerin
bildikleri gibi akıp gitsinler bünyenden
önünü kapama,
kendi damganı vurma
çünkü hiçbir şeysin aslında...
sadece çeperlerini temiz tut
tıpkı tıkanık olmayan
başı-sonu açık bir boru gibi,
sadece aracı ol akışa...
izin ver
içinden geçebildiğince geçsin bilgiler,
sevgiler
ve hayata dair herşey...
sürtündükçe zaten ısıtacaklar seni.
sadece akışı sev
çokluğu dert etme
ve izle...
tadına bak
ama önünü kesme
damganı vurma
ismini koyma bilgilere...
hiçbiri sana ait değil...
uğraşsan da, sen sonunda
foyan çıkar meydana
idare edemezsin!
bu yüzden sıkma hiç kendini
pozdan poza
şekilden şekile girme
bir şeyler biliyorsun diye!
sadece akışı sev
ve aracı ol...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Al birini vur ötekine
O akşam yine
çayı içtim
kahveyi içtim
kolayı içtim
arada su içtim
boğazımı cilaladım
yine çayı içtim
puroyu içtim
ağır dumanıyla
kendimi eğlediğimi zannettim
her bir boku içtim
ama
gece yine boktan...
Tv’de filmleri seyrettim
salakça, kokuşmuşça zapladım
saati yine ikiledim
gece yine boktan
bir de bu haliyle
beni yarına bağlayacak
yarın’sa kendini ne bok zannediyorsa
bir tek ışığı farklı salağın!
Yoksa
al birini vur ötekine!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Alaçatı
“Enişte”
deniz nasıl?
havuz nasıl?
güneş nasıl?
Surf Cennetindeki turistler nasıl?
o, İzmir Alaçatı'nın
yanık esen akşam rüzgarlarındaki terlemeler nasıl?
Kurufasülye-pilav
cacık
İzmir Köfte ve Yusuf Baba nasıl?
ya Alaçatı Pazarı'ndaki tezgahlar?
meydan kafesindeki çaylar nasıl?
“Enişte”
hepsi bir şekilde gidiyordur da tadında
keyifler nasıl?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Alayına Uyuz Olurum!
Bir çöpçü,
geceyarısı sokaklarda kamyonla dolanırken
çöp kutularını nefretle ve isteksizce boşaltıyorsa,
yüzü o çöplerden daha pisse,
iş saatleri içinde bir temizlikçi
ofisteki çalışanlar arasında dolaşırken
akşamüstü temizliğini
mutsuz ve şirret bir ifadeyle yapıyorsa,
kod yazarak sayfaları inşa eden bir programcı
yayına alınan sayfaları
arkalarından lanetler üfleyerek yolluyorsa,
bir sandoviçci
sırada bekleyen insanlara makine gibi hızlı
bir sürü sandoviç hazırlarken
farelerden kurtulmak ister gibi bakıyorsa yüzlere
ve o peynirleri istemeden sıra sıra diziyorsa,
'alsınlar da defolsunlar' yazıyorsa pis bakışlarında,
devlet dairelerindeki kendine özgü atmosferde
çalışan,
oraya gelmeye mecbur kalmış insanların yüzlerine
sanki kendisine mahkumlarmış gibi lanet-lanet bakıp,
hem insanı, hem kurumunu lekeliyorsa,
ve patronların bazıları
kapısını kapattığında
çalışanlarından
'aşağıdakiler, sünepeler, ameleler' diye bahsediyorsa,
ben bu insanların alayına uyuz olurum!
lafıma karşı çıkana
onlara arka çıkana
ellerinden tutana
yanlarında politikçe durana
alayına, taburuna, bölüğüne uyuz olurum!
ve bunu bağıra bağıra her fırsatta dile getirir
gücümün yettiğini de gıyabında mutlaka eğerim!
bununla da övünürüm
gurur duyarım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:05 AM
Alırlar, Satarlar
Alırlar, satarlar
paradan dağlar yaparlar
telef ederler kendilerini
çirkinleşirler
şişmanlarlar sporsuzca
gıdılanırlar, homurdanırlar
yataklarında rahat uyuyamazlar.
anılarını kirletip, çocuklarına anlatamazlar
gizlenirler sırlar perdesi arkasında
kendilerini bile yaşayamadan
dünyadan göçer giderler bomboş,
ama akıllarınca dopdolu yaşamışça! ?
Alırlar, satarlar
para kokusunu 'köpek' gibi sezerler de;
bir gülü bile
bir küçük aşkı bile
sevgiyi koklayamaz olurlar
ve ölüm döşeklerinde dost azlığından
sevgi azlığından
son anda Allah'a başvururlar panikle! ?
Alırlar, satarlar
çocuklarına iyi bir gelecek bırakmak için
parayı kuşanırlar eteklerine de;
mazeretleri budur bunların...
yalanı görür dünya
bu çocuklar
bu insanlar!
artık karınlar tok...
henüz geç değil çocuğum
lütfen
lütfen satma kendini
bırak raflarda bekle!
inan bana zaman geliyor
sadece biraz daha sabret, bekle...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:06 AM
Alkışlamayacağım Artık Seni
Alkışlamayacağım artık seni kendi köyümüzde
zaten içiçeyiz, biliyorsun? ..
alınma, alkışlamayacağım!
bu köy, bu ev bizim
bu düğün, bu tören alanı bizim.
biz biliyoruz birbirimizi
zaten kardeşiz, bir olmuşuz
fikirde, felsefede, anlayışta,
bir miktar yaşam biçiminde
türlere, tarzlara bürünmüşüz
güya birlik adına...
ötekileri sor biraz
dertlerini sor
onlara beğendir kendini
sevdir.
onları da al evine
tören alanını onlara da sun!
özel içkilerinden içir, çayından içir.
onlar da dahil olsunlar hele bir sofrana
tatlarına şahit olsunlar
sohbetine katılsınlar.
onlara da göbek at
şovlar sergile
muhabbetlerini dellendir biraz;
o zaman dikkatimi çekeceksin.
dönüp, sana bir kere daha bakacağım.
olmuş meyveye uzanır gibi
elimi sana da uzatacağım.
ama şunu bil ki
alkışlamayacağım artık seni kendi köyümüzde
buradaki işini çoktan bitirdin
artık sokağa çıkma zamanı!
herkesi
kim olduklarını ayırt etmeden sevme
sarma zamanı...
lütfen yine gözlerini yarı kapatıp
köyüne dönme
kepenkleri kapatma
bırak içeri gerçek ışık girsin!
artık yüzleşme zamanı!
kapı aralandı
eski rüzgarlar yok
fırtınalar var
kaçamazsın!
ve inan
alkışlamayacağım artık seni kendi köyümüzde.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:07 AM
Alkol Kadar Dar Etti
Beni 'dar' etti.
Kapsama alanım yetersiz zannetti.
lekeledi
zedeledi
yargıladı
tarifledi!
beni alkol kadar daralttı
kabında görmek istedi.
red ettim
şaşırdı
daralmam dedim
girmem o kaba!
salakça sarhoşluğunda onun
sallanmam karşında
geçmem kendimden...
kendimken daha iyiyim
daha deli, daha güçlü
daha gevşek,
ne aklına gelirse! ..
karşısında onun gibi vermem benliğimi
o kokuşmuş içki masasına!
beni alkol kadar daralttı
şart koştu
halbuki kendi dardı...
o kapta duran oydu! ?
dedim ki ona
senden çok daha genişim
heryerdeyim
o kaba girmem!
zorlama...
red ettim coşkusunu
kendini bilmezliğini
sarhoşluğunu
aşkını, seksini...
red ettim onu.
çünkü beni daralttı
kaba koydu
oradan seyretmek istedi.
lekeledi
tarifledi
şart koştu.
beni alkol kadar görebildi.
beni dar etti...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Allah'a Ağlarım!
Heryerimi kıskıvrak yakalasalar
bağlasalar,
işkence sehpasında
akıllarına geleni yapsalar
akıllarına, fikirlerine, saplantılarına uymadığı için
fikirlerim ve yaptıklarım;
sadece 'Allaaah! ' diye ağlarım
O'nu çağırırım.
çünkü
böylesine acı çektirenler insana,
böylesine kısıtlayıcı olanlar,
gizlemeye çalışanlar özgür ışıkları,
sadece bir bakış ile dünyayı
kendilerine bağlama çabasında olanlar,
otorite düşkünleri,
insan sevgisini
ve Allah sevgisini tümden tanımayanlardır.
ve ben onlara karşı ancak ve ancak
Allah'a sığınabilirim
Allah'a ağlarım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Allah'a yalvarmaktan başka
Öyle bir hale gelmiş ki ortalık
yıl 2005
insan
o zavallım Türk İnsanı
ve tabii yanında da aynen ben, biz, siz, onlar
hepimiz
yolsuzluklar, haksızlıklar, gaspçılar karşısında
ellerimiz kollarımız bağlanmış
iki arada bir derede
ne olduğumuzu bilemez
hiçbir şeye, hiçbir yere güvenemez olmuşsuz.
belki birgün çareyi
ya onlar gibi Allahsız, imansız olmakta bulacağız
ya da topluca gidip
o Allahsızlar'a teslim olup
saygıdan eksik etmeden ellerini öpeceğiz
malı mülkü onlara teslim edeceğiz!
öyle bir sahipsiz kalmışız ki her alanda biz
yıl 2005
doğru'dan yana
aydın'dan yana kalmayan umudumuzu bırakın
varlık garantimizi bile bilemez olmuşuz
paranoyaklaşmışız
yolda yürürken arkayı kollar olmuşuz.
dört bir yana bakıp, çare arayan başımız afallamış
dağılmışız biz.
ne çaremiz kalmış ki
yukarı kaldırıp kafayı
Allah'a yalvarmaktan başka?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Allah Biliyor
Ben biliyorum
Allah biliyor
ve belki
belki beni seven bir-iki kişi...
sen gerçekten dünyadaki
-sayılı iyi kadınlardan- birisin.
Bırak bazıları çekemesin
arkandan laf üretsin
tarihini ve geleceğini kilide almaya çalışsın.
İyi niyetini şeytanla kucaklaştırsın.
sen boşver kadınım
belki sen bile o kadar bilmiyorsun
ama
ben biliyorum
Allah biliyor
ve belki
beni seven bir-iki kişi...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Allah Kurtarsın!
Eski,satıcı bir kankim demişti ki;
'Olm sen newsletter gibi adamsın vallaa! '...
bir diğeri;
'Olm sakın bununla dalaşmayın;
adam bi huylanırsa bütün Türkiye'ye mail atar! '
bir başkası;
'Lan bizim tekno şarkıların bazıları dakikada 3000 vurur,
sen dakikada 20 eposta atıyorsun!
Vallaaa düşman başına! ..' demişti.
Yani bildiğiniz gibi değil halim benim!
Vallahi de sevincimde, üzüntümde fena dellenirim epostalarımla;
yağdırırım, acımam! ..
Bu yüzden işte
en azından,
hayatta en çok sevip, koruduğum karımın
daha güvenli ve rahat yaşaması için
onu eposta listemden bugün sildim!
listemdeki diğer bütün kardeşler, kankular ve arkadaşlar
hala hayatları boyu eposta diyetlerini ödemeye devamdalar! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Almanya'ya
Selam olsun Almaya'ya
Almanya'daki dostlara...
ne güzel geldi selamınız bana
ne güzel geldi moral veren gülümsemeniz.
okumasaydınız şiirlerimi
o teşekkürü yollamasaydınız o an;
şu an toprağın altında
kapkara gönüle bürünmüşken
umutsuz
nasıl da başımı kaldırırdım yukarı
göğe doğru?
nasıl hareket ettirebilirdim ellerimi
topraklarımın üzerine çökmüş
o kesif 'leş' kokan
'leş yiğiciler'den nasibini almışken bu kadar?
nasıl hayata tutunabilirdim ki
o teşekkürleriniz olmasa
Almanya'daki Dostlarım! ..
yokuşlar öylesine umarsızca dik
esen yeller dumanlı alabildiğine
en yakınlardan beklenen yardım elleri bile
bu kadar 'hesaplı'yken
nasıl yürürdüm bu yolları
yüzüme vuran alevlerle?
selam olsun Almanya'ya...
alın bir nefes te size
Türkiye'den...
Ömer Dalman
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Altın Hızma
Hay Allah ya bu da olur mu? !
ufak bir metal parçası adamı böyle eğip-büker
neye uğradığını şaşırtır mı? !
eee böyle güzel bir yüzdeki
böyle güzel burnun bir kenarına
böyle itinayla oturtulursa
eğip-büker de, şaşırtır da! ..
ve o burnun sahibini Afrodit de yapar
Yılanlı Tanrıça da...
İlk kim bulmuş?
üzerine takıp, burnu 10 kat seksi yapmayı nereden akıl etmiş?
o yok edici bakışları burundaki hızmayla nasıl buluşturmuş?
bunu da nasıl garanti etmiş ki
eninde sonunda bir metal parçası olan şu şey
akıllara bu kadar durgunluk vermiş? !
Hay Allah ya bu da olur mu? !
zaten kadın’ı bize, herşeyimizin değerinin
yerlebir olduğunu göstermek için
kendimizi hiçe saymamız için
o arslan kükremelerimizi ansızın
kedi gibi miyava çevirmemiz için verdin!
bunlar yetmezmiş gibi
şu metal parçasına niye meydan verdin? !
Ah Allah’ım ah!
kadın’ı yarattın zaten, bizi bitirdin.
defterimizi en baştan dürdün
bir de üzerine bir sürü aksesuvar koydun
bizi iyice deli ettin! hokkabaza çevirdin!
ben şimdi, bu Afrodit karşımda
burnundaki o altın hızmayla dururken
onu unutup da nasıl uykuya dalarım? !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Altın Saatli Görgüsüz Kol
Metalik gri, pırıl-pırıl
yeni model bir BMW’de idi...
Tem, o Pazartesi sabahı yine inanılmaz bir yoğunluktaydı.
Hızımız ancak 20-30...
şoförün camı açıktı.
Gayet net görebildiğim şeyse
dirsek hizasından, sanki bir anten gibi dışarı çıkmış
siyah bir takım elbiseli kol
ve onun bittiği yerde
beyaz kolalı bir gömlek kolunun bitiminde kendini gösteren
pırıl-pırıl, sapsarı parlayan bir kol saatiydi.
ve hafifçe yukarı doğru yönelmiş o lüks kol
saatin olduğu yerde duruşunu bozuyordu,
el bilekten tam kırık, yere bakarken
ihmalkar, rahat, umarsız
şımarık bir tavırla...
bir anlamda altın saat Tem’de görücüdeydi!
ama çaktırmadan
denk gelmiş gibi! ..
Eminim gerçekten bu kadar rahat olduğu için değil,
ben bu kadar rahat ve umarsızım demek içindi
bu artistik hareketler ve
kendi durumuna uygun sosyete salonlarını seçeceğine
bunu nedense Tem’de ispat etme derdine düşmüştü.
belki de halkın arasında gezerken
bir anda üstünlüğünü ilan etmenin
bileküstü yöntemini keşfetmişti? !
Tabii boş durmadı aklım.
geçerken onun yakınından arabamla hızla
o kolu oradan bir hamle ile almalar mı dersiniz,
ya da sağlam bir tutup-bükme ile
takır-takır kırmalar mı dersiniz!
hangisini isterseniz!
vallahi yalan değil!
çok dellenmiş olsaydım
geçerken o kola köpekbalığı gibi dalmayacağıma
inanın garanti veremezdim!
Tabii kızarım!
hatta k ı z a l ı m!
birşeyleri özlerinde yaşamak yerine bu insanlar
neden bu kadar gösterişe,
yalandan ifadelere sürüklenirler? !
kime neyi ispat etmenin peşindeler? !
acaba o boş bırakılmış
sürekli reddedilmiş zavallı ruhların içlerinde
neler oluyor, neler? ..
acaba otobanlarda, sokaklarda, caddelerde
bar önlerindeki o yalancı kaldırımlarda
arabaların camlarından dışarı sarkıtılmış
o yalancı rahatlıktaki, altın saatli kollardan
birine dalsa herbir harbi insan
gerçeğe seyahatin ilk kapısına
bir adım daha yaklaşır mıydık ülkece?
hiç sanmıyorum! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:08 AM
Ambalajına Para
şöyle
akşamları evine gidip de
gündüzleri, üzerinde taşıdığı
süper kamufle, gıcır gıcır
pak-temiz takımları üzerinden attığında
-her haliyle görünür- olduğunda
bütün manzaranın içine sıçmayan
hala o 'ambalajlı güzelliğini' koruyan
ve daha da önemlisi
ambalajından sıyrılmadan önce
şöyle bir genelini süzdüğümde
yüzü bana
'bu ayakkabları bir çıkarırsam
ortalık leş gibi kokar' gibi bakmayan Erkek
bence de güzeldir!
ötekilerini salla gitsin be kadın!
ambalajına mı para vereceksin? !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Ançuez ve Ağabeyim
Ağabeyimin çok eskiye dayanan
güzel
hatta bir o kadar da öğretici bir tepkisini hatırlarım
bir konuşmamızda...
konu Ançuez’di...
o henüz bekardı
dolabında bir tüp Ançuez bulunduruyormuş.
tam o günlerde ben de aradabir Ançuez yediğimi söyledim
ama tadını çok da sevmediğimi
ara sıra ekmeğe sürüp, tadına baktığımı ekledim
yemekle birlikte iştah da açıcıymış.
”Ben arada sırada Ançuez’i çirkin olduğu için yiyorum.” dedi sonra
evet! Ben de aynı fikirdeydim!
o an ortak bir noktada dans ettiğimizin bir örneğini daha yaşadık:
ille hep haklarında delirdiğimiz, öldüğümüz
bizim için en güzel olan şeyleri yapmamız
ille onları yememiz
onlarla yatmamız-kalkmamız
onları içmemiz
onları iş edinmemiz hatta gerekmiyor.
bazen de bir şeyleri
onları çok sevmediğimiz için deneyimlemeli ve
en azından tadına bakmalıyız
ama kendi arzumuzla...
önemli olan da bu...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Anlamların Sonsuzluğu
Bir sohbetimizde bir duayen
hangi konuyu yazarsan yaz
ne olduğu değil, nasıl yazdığın önemli,
çünkü mutlaka bir başkası aynı konuyu yazmıştır
demişti.
ama ben bu fikre hala katılmıyorum,
hatta bile-bile katılmama izin vermiyorum.
Eğer bu fikre katılırsam
ve herkes katılırsa;
koskoca dünya oyununun sonunu
elbirliğiyle getirmiş olmaz mıyız?
sonsuz senaryolarla bezendiğine inanılan şu hayatı
tek bir son perde ile noktalamış olmaz mıydık? ..
nerede kaldı şu bizim sonsuzluk inancı? ..
kim verdi bize bu kadar önemli bir yetkiyi hem? !
Eğer bu fikri topluca kabul etseydik;
şu ana kadar olduğundan da fazla
anlamları sınırlayıp, bir odaya hapsedip
yine ve yine sadece
şekiller üzerinde gezinir olmaz mıydık?
yine ve yine sadece
şekiller, görünüşler ile kendimizi de
kısır şekilde tanımış olmaz mıydık? ..
hem ne ilginçtir ki;
ele alışların, şekillenişlerin, türlerin sınırsızlığına inanan
bazı bilinçler
onlardan çok daha soyut ve geniş bir alana yayılmış ”anlamlar”ı
nasıl olur da kısır ve sonlu görürler! ?
yoksa dünya; bu birkaç beyefendinin dedikleriyle
dilediklerini gösterip, kabul ettirmeleri için inşa edilmiş
bir oyun alanı mı? ..
ne ihtimal kaldı ki başka? ! ..
ama herkes emin olsun ki;
buna izin vermeyeceğiz! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Anlarsınız anlarsınız!
Hadi hadi
siz anlarsınız ne demek istediğimi!
onun için hiç detay sormayın
beni yormayın;
bir sürü işimiz var bur'da!
Bazı dostlukların yıkılması için
öyle 6-7 şiddetinde depremlere gerek yoktur
şöyle bir 3'lük, 4'lük sallantı bile yeter.
çünkü binaları güzel bitmiştir göğe doğru
cepheleri güzeldir, pahalı durur ama,
temelleri balçık üzerinedir,
üstelik 'kazık' tedbiri de gözardı edilmiştir!
azıcık bir sallantı yeter bunları yerle bir etmeye!
hadi hadi!
siz anlarsınız ne demek istediğimi!
ufak bir pürüz veya bir süre gözden uzak kalma
yeter o ufak depremi yaratmaya!
anlarsınız, anlarsınız!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Anneler Günü’nün Öteki Yüzü
Trafik bu kadar mı çorba
bu kadar mı düzeysiz, acımasız
ölçüsüz, kuralsız olacaktı
magandasıyla, züppesiyle, zındıkıyla,
camışıyla?
çiçekçilerin önü araba kuyruklarıyla
bu kadar mı boğacaktı kavşakları
yavşaklar gibi? !
dev alışveriş merkezlerinin iç koridorları
bu kadar mı dolacaktı karınca sürüleri gibi
birbirinden güzel hediyeler alma yarışıyla?
bu kadar mı fazladan para basacaktı otoparklar?
ara sokak mafyasının cebi bu kadar mı dolacaktı?
o, tüketen eller bu kadar mı fazla daldırılacaktı
aşınmış ceplere
adına “anneler günü” denmiş bu Pazar gününde?
bu fazlalık, bu cümbüş, bu kargaşa
bu tüketimin tavana vurması
yorar zengin gönülleri...
annesini hergün seven
sık sık arayıp, gören kalpten bağlıları...
çok masrafsız –sevdim- ben bugün annemi inadına.
sabah 09.30’da aradım, sesimi duyurdum
o mutlu, ben mutlu...
zaten yarın da ararım...
ama bir şeye sevindim;
ben bu “tüketim kargaşası”na katkıda bulunmadım.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Ara Verme Kendine
Gelme dolduruşuna sektörlerin
aracıların, maddenin,
bağlayıcıların,
şu koskoca çuvallamış uygarlığın!
bırak kendini çocuklar gibi kandırmayı, avutmayı ve
bugün 4 bir yana haldır-huldur attığın o iyi niyetleri
bütün benliğinle kuşan
hem de her Allah'ın günü! ..
hep öyle dileklerin gibi,
herkes için dilediğin gibi ol;
ara verme kendine! .. ara erme aydınlığa!
neysen öyle gör hayatı...
madem Yeniyıl mizanseniyle kaptırdın gönlünü
sadece bu bir günlük iyi niyet zincirine;
bırak, sürsün bu aydınlık
bu umut
bütün rutinlerine karşın!
gelme dolduruşuna sektörlerin
aracıların, maddenin,
bağlayıcıların!
kandırma kendini çocuklar gibi!
binbir kutlamadan ve bu cümbüşten sonra
yarın yine gönlünü karanlıkların basmaması için;
sarıl iyi niyetlerine, dileklerine
hem kendin için, hem bütün insanlık için
ara verme kendine, ara verme aydınlığa!
neysen öyle devam et sonra...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Araba Cilası Ojeler
Tamam güzelim
sürmüşsün araba cilası gibi
kaliteli ozejeleri tırnaklarına da,
servis otobüsünde gördüm seni
parmaklarınla koltuğun kolunu bile tutmadan oturuyordun! ?
hiçbir yere tutunmama özelliği kazanmış ellerin!
hatta yumruk bile yapamıyordun ellerini! ?
ya düşseydin tutunmadan oturayım derken? ..
Tamam, manzara harika ama
dünyadan değil gibiydin? !
biz dünyalılar genelde
yemek için, oturup-kalkmak için
ısırmak için, yalamak için tutarız
tutunuruz, kavrarız ellerimizle!
yoksa neyse o yapmak istediğimiz
ellerimizin arasından kayar gider be güzelim!
sürmüşsün araba cilası gibi
kırmızı kırmızı kaliteli ojeleri tırnaklarına da,
aman sıkı tutun, kayıp gitmesin be güzelim!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Araştırmalar Aptal Etti!
Bugün; 'kafein kalp krizine neden oluyor'
yarın; 'kafein karaciğeri koruyor, vücudu dinç tutuyor'
öbürgün; 'Kahve tahmin ettiğinizden daha yararlı'...
Bugün; 'koşmak hem de hergün olunca kalbe çok iyi'
yarın; 'koşmak dizler için çok zararlı, en iyisi yürüyün! '...
Bugün; 'Ağrıyı ilaçla geçiştirmeyin',
yarın; 'ilaç almak için baş ağrınızın artmasını beklemeyin'...
Araştırmalar milleti aptal etti!
Birinin doğru dediğini, öteki yalanladı.
Akla kara aynı koltukta sabahladı,
sabaha yine milletin gözleri pörtledi.
kulaktan dolma rahatlıklarla
vücutlar daha da yağ bağladı.
sektörler kararlar aldı, milleti salakladı!
sağlık için servetler harcandı,
sigortalar bayram etti
halbuki çiğnediği dişler
gördüğü gözler milletin safdışı bırakıldı!
gündemler yaratıldı, haberler derlendi
nice doktorlar, sanki orta dansözleri gibi allandı-pullandı
ampullü elbiselerle sahneye salındı,
star muamelesi gördü!
ve şimdi doktorlar mı hala, dizi kahramanları mı yoksa
millet araştırır oldu.
tarifeleri o biçim arttı
iyice sosyetikleşti!
vaadettiği Türk Tıbbı bu muydu Ulu Önder'in?
şimdi bakıp bakıp gökyüzünden ülkeye
ağlamıyor mudur ışık gözyaşlarıyla?
Araştırmalar milleti aptal etti!
Birinin doğru dediğini, öteki yalanladı.
Belki de istedikleri zaten buydu...
yönleri şaşırdı millet
hedefleri karıştırdı
kendini bir sağlık bataklığında buldu.
zengin için fark eden bir şey yok;
3 kuruş fazla verse halleder herşeyi, ama
fakirin kıçında patladı balonlar!
Araştırmalar milleti aptal etti!
en üstte kararları verenlerin keyfi yerinde
ama ortalık fena salakladı!
bütün bu tiyatro çünkü
milletin sırtında oynandı! .
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Arızaya Bağlamasaydım
Arızaya bağlamasaydım;
ne bu kadar sık yazı, şiir yazabilirdim,
ne de her sabah düzenli koşup,
bir de üstüne kültür-fizik yapıp
canımı çıkartamazdım.
arızaya bağlamasaydım;
ne binlerce resim indirip internetten
kadın güzelliğine böylesine şahit olabilirdim,
ne de acıyı kendime hizmet ettirebilirdim
Sado-Mazo Kategorisi üzerinden...
arızaya bağlamasaydım;
anneme, kendim için günün birinde
”bin söyle, bin işit! ” dedirtemez
trafikte abimi bile tanımamazlık edemezdim!
eğer böyle olmasaydım;
bu yoldan çıkmış
terazisi hepten bozulmuş alemde
halen neşeyle yaşıyor olamazdım.
arızaya bağlamasaydım;
sadece onlardan biri olur, çıkardım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Arkadaş Olarak Göredursun
O 'arkadaş' olarak göredursun beni;
ben onun boy boy
o güzel bacaklarından ve ayaklarından
her türlü örtücü malzeme dahilinde
soket, naylon veya muz
fotoğraflarını çekip,
evimde açacağım
ve benden başka kimsenin giremeyeceği odamın
duvarlarını onlarla döşemek isterdim!
O 'arkadaş' olarak göredursun beni;
ben o odada zaman zaman
içeri kilitlenmiş vaziyette
dakika dakika oksijen miktarı azalırken
ve ışıklar kırmızıya doğru geçiş yaparken,
en son mor;
başımı ve gözlerimi fıldır fıldır
deliler gibi, manyaklar gibi
dört duvarın üzerinde gezdirip
ter içinde
içimden ne geliyorsa
kendi kendime yapardım!
O 'arkadaş' olarak göredursun beni;
odanın ışıkları mora çaldığında
ve dakikalar sonra alacağım nefes kalmadığında
yüzüm damarlanmış ve yarı morarmış,
tam kararmadan içerisi
yapabileceğimin en üstünü yapar ve
bitirirdim işimi
oraya yığılıp kalırken!
O 'arkadaş' olarak göredursun beni,
hiç ilgilenmesin özel olarak;
belki beni odaya büyük ve öldürücü zevkle kapayan da bu ya!
öyle görmeye devam etsin!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:09 AM
Arslan Pençeliler
Hergün binilen o dolmuşlarda
taksilerde, otobüslerde
veya bazen hiç beklediğimiz o arkadaşlarımızda
bizleri arabalarına alan
ne bilekler vardır;
sanki “insan bileği” değil
arslan pençesi! ?
kalın mı kalın...
sanki kilo hesabıyla yaratmış Yaratan.
Eller desen el değil, mengene!
ne inanılmazlardır
hiç dikkat ettiniz mi?
Onlar da o ellerle, bileklerle
bir kadına kibarca çiçek uzatabilirler mi?
boynundan yavaşça ‘boğmadan’ tutup
kendilerine çekip, öpebilirler mi?
Onlar da şu “cool” dedikleri gibi olabilirler mi?
Taksici, dolmuşçu, otobüsçü veya yakınım-uzağım
düşmanım-dostum fark etmez;
hep yanlarına oturduğumda
bu arslan pençelilerle karşılaştığımda
aklıma işte bu paradoksun soruları gelir.
Bu arslan pençeliler de diğer erkek örnekleri gibi
kibar ve çok duyarlı olabilirler mi?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Artık bir Diktatör Lazım!
O akşam iş dönüşünde
bu ülkenin gelmişini-geçmişini çoğumuzdan daha iyi bilen
izlemiş olan o amcanın dediği gibi
bu ülkeye artık bir diktatör lazım!
öyle bir dağılmış ki
öyle bir bölünmüş ki
öyle bir tuz-buz parçalanmış ki
bu iki yakanın biraraya gelebilmesi için
bu ülkeye artık bir diktatör lazım!
adamın 14 lafından biri buydu;
ne yapsın?
ülkesi gözlerinin önünde dağılıyor
parçalanıyor
insanları, işgücü, emekler heba oluyor! ?
adamın gözlerinin önünde adalet gidiyor,
westernlerdeki gibi beline silahı takan gavat
sokağa çıkıp, kendini adam sanıyor! ?
ne yapsın?
adamın gözlerinin önünde
gözlerinin içine baka baka milletin
altından topraklar kaydırılıyor
hortum rüzgarlarıyla zavallı halkımın
hazineleri harcanıyor.
bir de üstüne üstlük
hepsinin hesabı yine
yıllarca sırtına bin tane yük binmiş
ülkesi için kendini heba etmiş vatandaşa soruluyor
birbirinden güzel, şatafatlı, şık mı şık vergilerle! ..
o akşam iş dönüşünde
ülkenin, insanının, emeklerin
hakkın elden alıp götürüldüğüne dert yanan o amca üzdü beni.
çünkü bunca şey görmüş-geçirmiş o insana göre de
diğer birçokları gibi
tek bir çözüm kalmıştı;
bu ülkeye artık bir diktatör lazım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Artık Zamanla Dostuz
Çok sade,
modern,
bir o kadar da her detayıyla ince hesaplanmış
estetik düzeyi yüksek içmekanlar...
herbirinin bir duvarı geniş pencerelerle
cepheye bakan büyükçe odalar,
salona yakın konforda bir mutfak,
derya gibi, ruhları genişleten bir salon...
15. katta oldukça lüks bir ev...
insana verdiği huzur
özellikle –anlayan insana- verdiği huzur
dünya üzerindeki hiçbir ölçü birimiyle tartılamaz.
genel bir de müzik sistemi var
isteğe göre programlanan...
ben oradayken fonda hep
doğa seslerinden esinlenilmiş
ambient tınıları uçuşuyordu
ruhumun çeşitli yerlerine dokuna dokuna...
Her odanın
özellikle girişinden algılanabilen
hakim bir duvarında
büyükçe, sade tasarımlı ve kolay algılanan
birer saat...
fazla süse kaçılmamış;
sadece parlak metal ve cam yüzeyler
ve...
ve sadece “zaman”...
zaman, her odayı pençeleri arasına almış.
zaten bence de neden sadece
mutfakta ve salonda saat olsun ki? !
zaman hep akmıyor mu?
her seviştiğimizde
her uykuya daldığımızda
her duş alışımızda
yemek yaptığımızda
ardı ardına filmler seyrettiğimizde
antreye paltomuzu her astığımızda
ve ayakkablarımızı ayaklarımızdan çıkartıp
ayakkabı dolabına her koyduğumuzda
zaman bizi arkamızdan sinsice takip edip
bizden saniye saniye, dakika dakika
bazen saat saat, gün gün bir şeyler eksiltmiyor mu? ..
hoşuma gitti bu modern evin her mekanında karşıma çıkan
o büyük büyük, modern saatler.
güzel tasarımlarıyla ve asıldıkları duvarlarla olan ilişkileriyle
aslında bana zamanı umutluca, nazikçe söylüyorlar.
zamanın o hızla akışındaki coşkuyu,
hayatın koşuşturmasını,
gizemi,
kozmozdan bize verilmiş
bir anlamda bizi sınayan
sınırlayan o hediyeyi
dünyanın yaşlılığının, olgunluğunun hoşnutluğunu
yaşanmışlıkların tatlarını
ve hep daha olgun bir ruha yaklaşmanın
o gizemli gerisayımını ne kadar çok sevdiğimi
o, her mekanı saatlerle dolu
bana her tarafımdan zamanı hatırlatan
uyanık kalmamı sağlayan modern eve girdiğimde
bir kez daha açık gönülle hatırladım.
zamanın kendisi oldum
ben ona sarıldım, onu sevdim
o da beni takip etti.
beni en sonuna götürdü
herkesten uzakta
sessiz...
bana zamanın oyunlarını anlattı
zaman, sadece görevine sadık bir varlıktı.
sadece dost olmak istiyordu
kendisinin bile aslında çok önemli olmadığını anlatmak bir de...
zamanı artık seviyorum.
onunla da sorunum kalmadı.
artık dostuz.
darısı dünyanın başına...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Asfalt Kıyması
İşimden dönüyorum.
evime giden, 4 Levent'in o dümdüz
çam ağaçlarıyla çevrelenmiş caddesinde yürüyorum.
Çok da yorgun değilim.
İşimi çok seviyorum kimilerinin tersine
belki ondan bezgin değilim.
Lanet okumadan geçmiş bir başka gün...
ancak o sakin caddede
vızır-vızır dibimden geçen
hız sınırı tanımayan o imansızlar! ..
etrafta ne bir görevli, ne bir kamera...
hani kıymamı çıkartsa bir tanesi
yok hesap soracak kimse! ..
Şansa mı yaşıyoruz sokaklarda?
ya önlerine bir çocuk çıkıverse top peşinde? ..
Masum, üretken ve inançlı günümün sonunda
evimin kapısına varmadan
şu kısa yoldaki yürüyüşümde
bütün Trafik İmansızlarına binlerce kere lanet olsun!
Çarpışın birgün karşılıklı
sizin kıymanız çıksın asfalta da
belki o zaman anlarsınız!
Kilosu 5 para etmeyecek olan kıymalarınız! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Asil bayan
Plazalara giden o Servis Otobüsündeki
çekilmez, Asil bayan!
sana söylüyorum:
İki makyaj yaptın
kılığınla trendi yakaladın
saçını modern şekil yaptın diye
dilini, başını Batı’ya çevirdin diye
pek mi göğe yükseldin de
yolda giderken “Türk İşi” şarkılar çaldığında şoför
isyan ediyorsun ve
o sesini, kimliğine ters
o çirkin, yaratıksal sertliğe çevirip
”Aayyy! Müziği değiştirir misiniz lütfen.” diye
şoförü uyarıyorsun? !
Plazalara giden o Servis Otobüslerindeki
çekilmez, Asil bayan!
sen de bizimle aynı toprağa basmıyor musun? !
trendy ayakkablarının altları
aynı tozlarla kirlenmiyor mu yoksa?
Anan, baban
ya da olmadı deden, anneannen
o ağıtlarla, türkülerle haykırmadılar mı dağlara
hüzünlerini, sevinçlerini? ..
sen neredensin, kimlerdensin?
aynı havayı solumuyor musun?
kimi beğenmiyorsun
nerede yaşıyorsun?
ya da
nerede yaşamak istiyorsun?
o zaman
hala buralarda niye oyalanıyorsun
Plazalara giden o Servis Otobüsündeki
çekilmez, Asil bayan! ?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Asil, Pürüzsüz Aryalarla
Hep de gitmiyor böyle be kardeşim!
olmuyor! vazgeç...
yeme ne beni, ne kendini
olmuyor
biraz rahatla
kasma kendini
doğal ol!
Hep bu asil, hep bu nitelikli,
ölçüler içinde gayet düzenli, disiplinli,
arya usulü gölgesiz, pürüzsüz
çakılsız, taşsız yollarda giderek,
hatta granit kaplamalar üzerinde
adım sesleri de olmadan söylenen şarkılarla nereye kadar? ..
parlak, engelsiz yolunda arkana yaslanmış
asil ses tonlarıyla kulaklarını yıkayıp,
etrafı keyifle seyrederken;
yolkenarındaki çamurlardaki o ahşap
derme-çatma kulübedeki
dişlerinin dörtte üçü çürümüş yaşlı
hala sana bakıp, gülümsüyor
ve kibarca selamlıyor.
onu görmeyecek misin? !
o senin dinleyip, keyiflendiğin müzik
senin doymuş kulaklarına güzel,
o yaşlı onu duymuyor bile ruhunda!
ona nasıl anlatacaksın? !
olmuyor be kardeşim
olmuyor!
yeme ne beni, ne kendini
vazgeç arada
arkana yaslan
kasma kendini, doğal ol!
biraz çık asil-havalı yolundan
ve o yaşlıyla otur, bir çay iç,
lafla...
yalnızca sana güzel olan
asil, pürüzsüz
arya usulü şarkılarla nereye kadar? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Aşabilmekle Mümkün
En büyük sapkınlığını
kendinden geçmişçesine yaparken,
çok daha üstten
çok daha bilge tarafın
'bunu yapmasan da olur' diye
sana çağrıda bulunabiliyorsa...
veya çok arınmış,
herşeyin ötesine geçmiş bilge halindeyken
en şeytani tarafın
seni aynı anda
en büyük sapkınlıklarına davet edebiliyorsa
hiçbir halinden endişelenmene gerek yok.
Çünkü böylesi uç hallerin
birarada barınabilmesi
ancak hepsini aşabilmekle mümkündür.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Aşırı Güzelleşmişsin
Sana asılmak
amaçlıca iltifat etmek
gözüne girmek için gözlerinin içine bakmak ne haddime! ?
sadece doğruya doğru;
aşırı güzelleşmişsin! ..
Sana yaranmak
plaza asansörlerinde seni takibe almak
plaza ***leri gibi sonra
yüzümde yalancı gülücüklerle
iltifatlarda bulunmak,
görüşelim canım demek ne haddime! ?
benden böyle plaza yamukları bekleme!
sadece doğruya doğru;
kendini, değerini bil lütfen,
aşırı güzelleşmişsin! ..
Söylerim doğrularımı
yaparım motivasyonumu hak edene,
basar giderim; işim zaten başımdan aşkın güzelim.
sana yaranmak
belki bir şeyler çıkar diye yalandan yalandan
plaza ***leri gibi yüzüne gülmek ne haddime! ?
sadece doğruya doğru;
aşırı güzelleşmişsin! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Aşk-Sağlık
Suyuna gitmeyip
o'nun dilinden konuşmadıkça
bir ustalık
bir teknik ve bilgi eseri olmadığı gibi 'sağlık'
'aşk' da kendince davranır
hem de daha umarsız, bazen pejmude...
Gelinen kültürün, uygarlığın,
kişisel sanıların düzeyi ne olursa olsun
elden gidebildiği gibi 'sağlık'
'aşk' da feci şekilde dalga geçmez mi insanla? !
hele o'nun dilinden anlamayıp
her bakışmayı, her kültür paylaşımını
iki lakırtıyı 'aşk'a yoranlarla? ..
yerden yere savurup
sonra da 'gidiyorum' deyip kapatmaz mı kapıları? ..
birşeylere uymak lazım
kendini bırakıvermek
fazla tartmamak, elememek
kültür ve düzey terazilerine baş vurmamak...
suyu bırakmak, gediğini bulmasını beklemek...
yoksa pişman olur insan
ya erkenden sağlığı elden gider kendi yoluna
ya da yüzüstü bırakıverir
yıllardır peşinden koştuğu o 'aşk'...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Aşk denir mi ona?
Aşk büyükse ve benliği sarsıcıysa
Aşkın kadın Tarafı biraz ağırsa, güçlüyse
vahşiyse,
tırnakları koyu renk, uzun, kıvrık ve sert
vücudu tanrıçalar kıvamındaysa;
elbet o aşkın yan etkileri de sarsıcı olur.
Hele öyle bir savurur ki benliği
kendini, yerini-yurdunu
gelmişini-geçmişini hatta hiçe saydırır.
Aşkın Erkek Tarafına ise malesef
sadece teslim olmak düşmez mi ey Aşık? !
paramparça olup da
sıfırlanana dek bütün varolanların ayakları altında
sürünmek düşmez mi? !
Uğrunda yanıp, kül olmadıktan sonra
kendini o el kızına verip
kaybetmedikten sonra
ve
Aşkın kadın Tarafına topyekun
bütün askerlerinle, kalkanlarınla, mızraklarınla
teslim olmadıktan sonra
ona Aşk denir mi ey Aşık?
denir mi? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Aşkın'a taktım
Aşkın'ı gördüm
aşkın'ı duydum
bütün feryatlarıyla
acımasız...
kulak verdim
acın'ı gördüm
kendimde buldum
ben aşk'a değil, aşkın'a taktım!
acı'yı değil, acın'ı gördüm!
'kendimden' bildim.
aşk'ı nasıl gördüklerine değil
'aşk'ı nasıl gördüğün'e yandım
kavruldum
kül oldum ve
kendi aşkımı sana da aksettirdim
niyetimi bağladım
duama dahil ettim.
sen 'acımasız aşık'!
kendine de acımadın
gördüm...
ben aşk'a değil
aşkın'a taktım...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Aşkın, Şehvetin Altın Vuruşunda
Bir soylu eğer
hayatının asil akışı içinde birgün
bir kenar mahalle dilberinin cazibesine kapılıp,
onun incelmemiş beğeni ve saygı kalıplarının bataklığında
'bir hiçmiş gibi' değerlerini kaybederek
incelmiş kültürünü, asilliğini,
tarihini ayaklar altına sermişcesine
bütün benliğiyle o kadının düşük kalitesinin kölesi olup
aşkın, şehvetin en öldürücü altın vuruşunu yakalamamışsa;
bunca yıl aldığı eğitimin, öğretimin, bilginin,
felsefenin,
güdümlediği duygularının ne değeri kalır ki? !
ve bir şeylerde erimeden, küçülüp, dağılmadan,
sadece yükselen değerlerin sarhoşluğunda incelmek
ne derece sahici olabilir ki? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Attım Hüznü
Attım hüznü az önce üzerimden kardeşim
ama nasıl?
Önden kuvvetli bir porsiyon köfte
arkadan bol aksesuvarlı bir aşure!
aha bir baktım kanım başlamış kaynamaya
aha bir daha baktım
karımın 'kadın' olduğunu da anladım!
bu hüzün yok mu bu hüzün
fena musallat insana
ruhu korumasız, yalnız bulmayıversin kardeşim
gelir öyle bir yapışır ki
'erkek' olduğunu bile unutursun!
işte onun için
söyledim mis gibi köftemi
geçtim dalgamı
dedim sonra 'karı git bir de çay koy! '
şimdi bekliyorum ayaklarımı topladım
aha bir de baktım çay kokusunu salmış!
galiba erkek yüreğinde cidden
yemeğe sıkı bir yer ayrılmış? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:10 AM
Ayakkablarınızla
Hanfendi:
bakın hiç strese sokmayım sizi...
hiç öyle düşünüp, hesap yapıp
dert edinmenize de gerek yok.
deniz seviyesinden yukarı çıkıp
önünüzde hiç büyüklük de taslamadan
gayet alçak bir şekilde
‘tek bir şey’ soracağım size:
Acaba o güzel ve seksi ayakkablarınızla
bir gece geçirebilir miyim? !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Ayda Yılda Bir Kere
Bir kankim var zenci hastası;
beyaz kızlara bakmaz bile...
yine geçen gün insan bedeninden bahsediyorduk.
bu dünyadaki esas evimiz olan bedenden...
dedi ki;
'çoğu insan ayna karşısına geçip, şöyle bir vücuduna
yılda bir kere filan bakar.
eh böyle de olursa tabii
gitgide bedeni kontrolden çıkar
yağlanır, ballanır, yayılır
lömbürdekleşir.
ondan sonra da yok o rejim, yok bu diyet! ..
Eeee hacı
ayda yılda bir kere geçersen ayna karşısına
aldatırsın tabii kendini
ve sonunda da kendini aldatamayacağın ölçülerle karşılaşırsın!
İşte bizim en büyük gerçeklerimizden biri...'
.........
Ağzına, yüreğine sağlık be zenci düşkünü kardeşim!
diğerlerini ise bırak
diledikleri oturup dursunlar,
yağlansınlar, ballasınlar, kokuşsunlar!
sana ne...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Aydınlığın Kaderinde Yazılı Değil
Sakın ola ki
aydınlık taraftan olanlar
kinin, intikamın cezbediciliğinde
karanlıktanmış gibi diş göstermesinler!
Bu, onların aslında
hiç de olamadıkları bir şeydir.
onlar zafere böyle gidemezler.
kaderlerinde yazılı değildir! ..
Dalıp karanlık tarafa bir ejderha gibi vahşi
bütün hesaplarını halledeceklerini zannederler.
Halbuki
karanlıkla aydınlık arasındaki hesap
yüzyıllarla ölçülür.
Yatırımcıları, gizli yoldaşları çoktur, büyüklerdir!
yalnız başına bütün bu geçmişi göğüsleyip
kinin, intikamın tuzağında
karanlığa dalmak imkansız! ..
sadece bir ziyan aydınlığa! ..
zaten izin de vermezler uluorta…
tuzakların eşliğinde giriyorsa zaten karanlığa
düpedüz karanlığın oyununa gelmesidir Aydınlığın.
istediği de budur zaten!
tıpkı kendi gibi
çırpına çırpına
ağzında salyalarla kendine doğru gelen
bir başka karanlık! ..
yangına katılan yeni ateşlerle
o kin alevinin büyümesi…
Sakın ola ki
aydınlık taraftan olanlar
tam olarak içgüdülerinin iplerini vermesinler
karanlığın ellerine.
Aydınlık gibi savaşsınlar
aydınlık gibi baksınlar
akıllara kazınsınlar
ibret olsunlar bu ilkel Karanlık Krallığına.
ve sakın ola ki
aydınlık taraftan olanlar
karanlıktanmış gibi diş göstermesinler.
bu onların kaderinde yazılı değil…
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Aykırı Olmak
Sık sık olmasa da;
sırf başka bir yerden olduğunu,
buraya ait olmadığını,
aynı şeyleri yiğip içerek
aynı sıvılardan içerek
ve aynı duyguları kullanarak mutlu olamadığını,
yaşamını sürdüremediğini gizleyemediği anlarda
kendini ele vermekten kaçınamamak...
Aykırı olmak;
aynı, bilinci bağlayan o kör ebe eşarplarıyla
ortalıkta salaklar gibi
ve de mutlu gibi dolaşmaktan bıktığı,
diğer yiğip-içenler gibi şişgöbek,
uykucu
ve horultular arasında rahat edemediği o anlardan birinde
bütün bakışların üzerine kitlenmesinden dolayı
kendini suçlu hissetmek ve
daha da karadeliği içine saklanarak
kendi iç uzayında büyük bir infilaka meydan vermek...
bir yandan
ucuzlamış hayat şartlarının sürükleyiciliğinde
ucuzlamış tavır ve tepkilerin şiddetli yağmurlarında
ortama uymayan organik yelkenlerini
çelikten sert göstererek
akıntıya karşı küreklerine de abanırken
2 lokma-1 hırka peşinde tıpkı diğer körler-sağırlar gibi
yaşamaya çalışmak,
nihai sonucunu beklercesine umutla...
aykırı olmak...
kör ebe eşarplarının arasından birer yırtık bulmuş
diğer bütün gözü görenlere selam vermeye,
yandaş, yoldaş bulma endişesiyle
sağa-sola dikerken gözlerini
aslında kendi merkezindeki zenginliğe her dakika
kilometre-kilometre yaklaşmak...
kendinle şefkat alışverişinde olmak...
aykırı olmak...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Aynalı Gardropp Tekmeleme Anısı
Değerli bir hardcore cd’mi gördüm
yatağımızın üzerinde...
çocuk oynamıştı sabah
oraya koymuş.
Tam alırken esas yerine götürmek için
zaten yarı kırık kapağı fırlayıverdi yere doğru!
kapak bir yana,
cd bir yana,
kapak resmi bir yana,
hepsi yerlerde! ..
Enerjim de çoktu henüz
günün en başı
ve henüz koşmamışım.
Bütün zehirlerim, şeytanlarım hala bende...
olaya fena sinirlendim birden
sanki bana yolda-sokakta günlük sürüngenlerden
bir dürzü saygısızlık etmiş gibi...
aynalı gardropp kapağımıza
çok sıkı 5-6 tekme indirdim
gümbür-gümbür! ..
ve hemen ardından da fena bir bağırtı! ..
oda inledi
ve hatta belki de alt-üst komşuların odaları...
neyse ki kapım kapalıydı
çocuk içeride mama aleminde
ufak-tefek ama oranı iyi (!) Moldov Bakıcımızla...
(bu da benim şansım tabii, oran-moran!)
içerideki bağırtımı duymuş olsa bile Moldov
önemsememiştir;
alışkındır artık sinir anlarıma...
biraz rahatladığımı düşünürken tam
benim karı aradı yine bir acele cebimden!
tam da işe dönecektim PC’min başına...
açtım;
para transferi lazımmış.
yarım-yırtık
belirli-belirsiz, ama yine acele yüklü
söylemeye çalıştı yapmamı istediğini.
salak
tam ve net söyleseydi diyeceğini detaylı,
2-3 kere daha aramazdım tam anlamak için!
Son aramamda zaten ona da bağırdım
nasibini aldı benden
kutsandı maşallah! ..
Telefonda Konuşma Edep Dersi 3’ü
hızla naklediverdim!
gerçi 1 ve 2.’lerden de geçmemişti sınıfı henüz ama
olsun
bu hızlandırılmış kurs artık! ..
öğrenecek, kaçarı yok...
Tekrar yerime dönerken
biraz sakin, yumuşak;
yine de gardrobumuzdan özür dilemedim.
benim karıdan da...
yoğun enerjideyim ben kardeşler!
öyle sakin, sessiz, rutin ve sıradan değil...
hamurumu böyle yoğuranın vardır bir bildiği!
ne kimse bana dil uzatsın
ne de ben kimseye...
Canımızdan, huzurumuzdan değerli mi şu “eşya”?
hepsi sadece bizim için inan! ..
daha 10 tane aynalı gardropp kapağı feda bana!
yeter ki tadım yerinde olsun...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Aynası İş midir Kişinin? !
Eskilerden biri demişti ki
aynası iştir kişinin.
doğru tabii ki ama
hangi zamana göre?
hangi insanlara göre?
ve nereye göre? !
uzun yıllardır benim bildiğim
bizim buralarda
aynası laftır kişinin!
konuşabildiğince ağzı
satabildikçe kendini
eli hiç iş tutmasa da kişi
ne güzel de yücelmekte bizim buralarda!
eskiler güzel demiş ama
bizim buralarda
aynası laftır kişinin.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Aynı Değil
Artık yolda yürürken gördüğüm
o sararmış, kuru yapraklar,
kaldırım kenarlarındaki su birikintileri,
kulaklarımı hergün farklı yalayan rüzgar
aynı değil...
Gökte
binlerce kombinasyonla
desenler oluşturmuş bulutlar,
uzaktan odamın içine sıcacık doluşan
yalnızlığıma eşlik eden
mahalledeki çocuk sesleri,
parkta öpüşen 2 sevgili
aynı değil...
artık hepsi bana
okuduğum binlerce şair dostun gözlerinden bakıyor
sesleniyor.
sadece kendim kadar değil...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Aynı Mahallenin 2 Berberi
Aynı mahallenin 2 farklı kültürde berberi...
Biri çok sosyetik, diğeri halk işi;
vitrinlerinden ve sahiplerinden belli...
Halk işi olanına gittim:
tipimi sadece zengin gördü,
yüzümde de o saf sandığı gülücüğü...
ne koparırsam kardır dedi,
küçük ve geçici düşündü,
tam fiyat geçirdi.
doğrusu istediği mangır
berberin kıvamına da hiç uymuyordu.
biz de aptaldık ya; yaladık yuttuk zannetti!
Sosyetiğine de gittim:
tipimi görgülü, bilgili, eğitimli gördü.
aklından “geçirmeyi” sildi.
Fiyatını gayet makul verdi,
hatta belki biraz geri çekti!
ilgiyi, muhabbeti
ve o son vedadaki sıcak merhabayı eksik etmedi.
yalandan sırıtıp beni sepetlemedi.
derdi beni kazanmaktı.
İşte size kesinlikle ve kesinlikle
yontulmuş, görmüş-geçirmiş
düzeyini bulmuş, eğitilmiş bir esnafla,
görmemiş ve ufak düşünen
ufak kazançlar peşindeki esnaf arasındaki fark! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Baba 1’in Karzimasına ne oldu?
Yok anam yok!
bana haftasonları evden fazla uzak kalmak yaramıyor.
niye mi?
yahu insan Baba 1 filimini
aradan 4 gün geçmesine rağmen nasıl hala bitiremeyebilir? !
kuşa çevirdim,
diziye çevirdim,
parça parça ettim
yine de beceremedim!
kişilik sorunu ettim,
seyredemememde emeği geçenleri tehditler ettim
yine beceremedim!
gündüz biraz eğlence
biraz muhabbet
biraz akraba ziyareti
yeğenin konseri filan derken
bir geldim ki akşam yine,
karşımda Baba 1 yine kaldığı yerde...
bana bakıyor! ..
yılların Baba’sı karşımda diz çökmüş
daha fazla yapma bunu bana,
haysiyetimi, şerefimi, karizmamı
insanlar üzerindeki gücümü
daha fazla ayaklar altına serme diyor! ..
ve bundan sakın kimseye bahsetme! ..
haklı da be birader! ..
bir zamanların dev gibi Baba’sı!
boru değil ki bu! ..
adamı bir akşam dönüşü
evinin kapısının önünde kevgire çevirenler
aha bunlar değil miydi? !
hani şu eski model arabalardan
eski model makinelilerle inip
tata-tata-tata ortalığı şenlendiren
eski tip takım elbiseli adamlar...
hatırlasana! ..
Fazla gezmek,
eğlenceden eğlenceye koşmak...
bunlar benim işim değil...
yazıp-çizen
içe dönük keşiflerde
içe dönük tatlarda olan adamın işi değil...
tövbe-tövbe! ..
güzel ve çok karizma bir bayanla buluşmak
ve aileye makul zaman ayırmak dışında
diğerleri fazlalıktı derim.
dersimi alırım
ve bundan sonra zamanımın değerini bilirim.
Baba’nın da karizmasını aynen geri getiririm!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:11 AM
Bakamazlar Güneşe
O tiksinen
birbirini tökezletmek isteyen
malına gözünü dümdüz diken
düpedüz çekinmeden dalga geçen
utanmaz, arlanmaz, edepsiz, ölçüsüz bakışlar
nasıl da sarmış yurdumun sokaklarını,
kaldırımlarını, bakkallarını, metrolarını! ?
niyetleri kirlenmiş,
helalde çareleri tükenmiş,
2 lokma ekmek peşinde herşeye razı
elleri bıçaklı, makinalı
kapana kısılmış canavar olmuş benlikler
nasıl da korkmaz olmuşlar hiçbir şeyden! ?
nasıl da en nezih yerleri bile
adım adım kuşatmışlar? !
bölüne bölüne çoğalmışlar? !
o tiksinen
birbirini,
ne olduğunu ayırt etmeksizin dimdik,
düpedüz tecavüzle küçümsercesine
ve sanki, 'ne bakıyorsun birader? ! ' denmesini,
hemen sonra da üzerine saldırmayı beklercesine
kendini vahşete teslim etmiş bakışlar
nasıl da güzel yurdumun topraklarını kirletmiş
tepeden tırnağa! ?
artık her sokağa çıktığımda
abartısız
bir dakikayı bile
o bakışlardan kurtulamadan yaşayamazken ben,
görürken yurdumun topraklarının bile zehirden
rengini karalara çaldığını
nasıl
nasıl rahat uyurum? !
hakkımı kime, nasıl helal ederim! ?
o tiksinen
birbirini tökezletmek isteyen
tilkileşmiş bakışlar...
aslında hepsi kan ağlıyor da,
arkalarına sığınmış
alevler içinde
bütün benlikler.
artık çok geç ama;
bakamazlar bir daha güneşe...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Bakire Şiirler
Bazı şiirlerimi bakire haliyle bırakırım
bilirim
bir kaç kere dönüp baksam
makyajı eksik görünecek gözüme
alacağım elime kalemi
allığı, farı, rimeli, ruju
yürekleri hoplatan kadına çevireceğim kızı.
bu yüzden
bazı şiirlerimi bakire haliyle bırakırım
hep o sade
makyajsız gülümseyişi seyrederim yüzlerinde...
öteki 'allı pullu kadınlar'dan çok var etrafımızda!
bu benim kadınım...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Bakire Şiirlere Neşter
Bakire bırakmayı,
öylece salıvermeyi severim şiirlerimi genelde;
ama herzaman hatasız kul çıkmıyor kalem'den,
şair dostlar görünce -kızın- genelindeki arızaları
bildiriveriyorlar Allah razı olsun.
haklılar da...
daha seksi, daha alımlı,
daha salına salına dolaşmasını istiyorlar
ve 'babası'nın da daha saygıyla anılmasını...
alıyorum hemen elime neşteri, narkozu
hiç üzmeden kızlarımı
başlıyorum düzeltmelere!
aslında daha da heyecanlı
çünkü bu -sonradan müdahale-...
kusurları düzeltmek başka bir beceri istiyor;
bunda da uzmanlaşmaya gidiyorum.
zor tabii ilk anda bıçakla dalmak
ama olsun!
daha seksi, daha alımlı,
daha salına salına dolaşsın kızlarım
ve 'babası' da daha saygıyla anılsın.
artık bakire olmasalarda bıçak görmüş kızlarım
yaşamışlıkları artacak, fena mı? !
sonuçta zaten okuyan, okuyacak
üzerinden binlerce kere geçilecek;
bari eli yüzü düzgün olsun.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Bal gibi de döverim!
Bir gün, iş yerinde kahve molasında
biri diğerine dedi ki:
-Sen hiç 'şiirle adam döven adam' gördün mü?
İşte Ömer bunu yapıyor, ondan okuyorum onu!
oradaydım
duydum, sevindim
ve ekledim:
-Döverim! Bal gibi de döverim!
Hem de zevkle!
hatta ağzını, burnunu bile kırarım
büyük zevkle!
öyle çok hak eden var ki
döverim aslanlar gibi!
diğerinin şaşkın bakışları ilham verdi biraz daha
devam ettim:
-kadın, adam dinlemem dümdüz girerim
zaten bu aralar öyle çok kaşınıyor ki yumruklarım!
eşkiya değilim ki yollara ineyim elimde tüfekle
barbar değilim ki elimde baltayla dalayım kalabalığa
ormanda değiliz ki, zehirli okları saplayım yüreklerine!
klavyemi, parmaklarımı, buz gibi soğuk irademi
ilhamlarımı, kinimi, hiddetimi kuşanırım
sarılırım şiirlere
dalarım hepsine ağız-burun dümdüz
bal gibi de döverim! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Bana ne? !
Tarihten gelen
taşların, duvarların, tabletlerin
üstündeki kanıtlara inanmazmış.
Binlerce yıl öncesinden 2000’leri görüp
ta o zamandan bu zamanı uyaranların,
gönüllerini yıldızlardan toplayıp
düzene sokup,
bilgi olarak tarihe dökenlerin varlıklarını saymazmış.
Yaratan’ı bile kendi dimağınca tanımlarmış,
sınırlara koyarmış,
müziğin ritmine göre kıvırtırmış!
her şeyi kendi bilirmiş,
elle tutmalıymış
gözleriyle görmeliymiş;
bana ne? ! ..
karınca yuvasına sığabilecek bilgisiyle,
bir iğne ile bomlayabilecek
4 yana dağılabilecek sevgisiyle,
sadece yapılı-döşeli yola, kaldırıma,
otomatik çalışan çamaşır makinesine, fırına,
müzik setine
ve plazmasına endeksli şükürleriyle
üzerine bastığı bu topraklara
hatta toprakları da taşıyan Dünya Ana’ya bile
sözünün geçtiğini
hatta onu bile yönettiğini sanırmış;
bana ne! ? ..
gün gelip de
sorduklarında bu toprağa
kaldırımlara, taşlara,
ağaçlara, denizlere, kuşlara
”bu şahıs hakkında neler dersin bize? ” diye
hepsinin birlikte vereceği cevaba bakarım! ..
o güne kadar kendini allamış-pullamış,
adına destanlar yazdırmış,
çığırtkanlar tutmuş,
büyük saygı görmüş
tek bir lafıyla boyunları götürmüş
itibarları sıfırlamış,
ensesi kalınmış;
bana ne? ! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Bando Sezai
Öyle bir koydun, yerleştirdin ki “küfür”ü hayatımıza,
öyle bir teslim ettin ki o bayrağı ellerimize;
dalgalandıra-dalgalandıra
bu köhne, kokuşmuş şehrin sokaklarında
balkonlardan bakanlara sallaya-sallaya
dolaştırmanın ayrıcalığından,
zevkinden, hiddetinden vazgeçemedik!
”küfürlerin”in tadına doyamadık
ve inanır mısın;
öyle ayarında yerleştirdin ki temellerimize
sökemedik bir daha, hatta ihtiyaç duymadık! ?
“küfür”ün bu kadar da “sanat” olabileceğini
nereden bilebilirdik? ..
Vay ki ne vay Bando Sezai!
demek sen ektin bu tatlı zehri köklerimize?
ne diyeyim Abi sana?
”helal olsun! ”..
taşırız bayrağımızı coşkumuzla
sallarız sağa-sola!
yüzümüzde neşe
içimizde o tarifsiz coşku!
erzağımız “küfürlerin” olur en ummadığımız anlarda
hayata gülerek bakarız Bando Sezai!
Öyle bir koydun, yerleştirdin ki “küfür”ü hayatımıza;
sökemez olduk, hastası olduk be Abi!
Seni doğuran o iki yüce insan
Fahiran Teyze ve Arif Dede’ye helal olsun!
Seni seviyorum Bando Sezai! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Bankalar serpiştir
Al beni
kirala, sat, döşe, boz, yap
ekle, çıkart
şekle sok, eğrilt, bük
üzerime şehirler kur
köyleri yık
çiçekleri bile kes gerekirse
saksılara boğ
ama lütfen
araya “bankalar” serpiştir!
al beni
yaz, çiz, okut
şaplak at uyukladığımda
cezalandır 'doğru'yu üstelediğimde!
ama lütfen
araya “bankalar” serpiştir!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Barbarlar Kralı Savaşbeyi
'Barbarlar Kralı Savaşbeyi'
aydan aya meydan savaşlarına girer
ağır kılıcıyla ne boğazlar keser
kafalar havalarda uçuşur
üzeri kanlarla yıkanır.
ayırt etmeden keser-biçer.
'kitle' iledir meselesi
ve tabii kendi ile...
tek tek bakmaz yüzlere.
korku ile bakan
hırsla, nefretle bakan fark etmez
bütün gücüyle sadece kılıcını sallar.
yemini vardır...
ve köyünde, evinde bekleyenleri...
Zafer için çarpışır, kendi için değil
bu yüzden gözü karadır.
kafaları uçanlar da zafer uğruna ölürler.
'Barbarlar Kralı Savaşbeyi'
uçurduğu kafaları savaş meydanında bırakır.
korkulu, nefretli yüzler peşinden gelmez.
isimleri unutulur
zafer önemlidir.
Bu yüzdendir işte
şaire de, yazara da 'isim-adres' sorulmaz.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Basarım Zebani ile!
Bunca iyi şeyden bahsettik
soframıza onlarca kere davet ettik
muhabbetin en babasını ettik
yanımıza birbirinden güzel kadınlar aldık
onlara da akıl verdik, gönül verdik.
En çok gülen yüzümüzle seni uğurladık
sıkıntı anlarında yanında bulunduk dostum ama,
yarın öbürgün sahil yolunda
elinde 3’lü çatalı, gözlerinden çıkan cezbedici alevleri
ve oramı-buramı yaka yaka öpen
çatallı dilli bir zebani ile kolkola
sahilin keyfini çıkartırken rastlarsan bana
külahları değişmeyelim!
ya da ver, fark etmez o zaman
ben senin külahını da kolayca takarım!
ama demedi deme bak ha!
geniş tut kabullerini
lekeleme, etiketleme hemen herkesi
ne biliyorsun ki hem en yakınındakinin arka sokaklarını?
hiç girdin mi onun beynindeki o en karanlık odaya? ..
aman ha büyük konuşma
büyük beyanatlarda bulunma
ne kendini, ne başkasını pek de sınırlandırma.
hem sözü gelmişken;
vallahi samimiyim!
o zebaninin dili kor alevden olsa da
yanağımda gezinmesinden kalma o izler
o acı var ya;
hala hoşuma gidiyor yahu!
kalbim çarpmaya başlıyor hiç olmadığı gibi!
Bak demedi deme
büyük konuşma!
en boş anında basarım seni de
kolunda bir zebani ile; görürsün!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Baş Mimar'a başvur
Hani çok boşalır ya bazen insanın aklı,
hiçbir şey istemez ruhu,
hani yerinden kalkmak, gülmek,
muhabbet bile etmek gelmez ya içinden;
işte o zaman içinden Baş Mimar'ın adını geçir
geçirebildiğin kadar
defalarca...
dene bir kere, ne zararı var? !
Ne kadar yükseltirsen yükselt binanı
Baş Mimar senden iyi bilmez mi seni?
yüklerini, temellerini ve o yükselen yapını?
kaç kat daha çıkabileceğini? ..
istediğin kadar takviye et sonradan o temelleri
kendince,
kasnaklar daya binana dört bir yandan
balkonları içeri dahil et, salonun büyüsün
çatı katını izole et tamamen
ne fark eder?
ruhsatın Baş Mimar'dan olduğunu bilmezsen;
altınlarla beze bütün cepheni
tabelalarla reklamlarını yap binanın hatta
ne fark eder?
hani dilediğin kadar büyüttüğün halde binanı
birgün saplanır kalırsın ya o karanlık noktaya,
barınamazsın ya kendinin bile içinde;
işte o zaman içinden Baş Mimar'ın adını geçir.
çekinme, kimse duymayacak!
rahat ol.
ama dene bir kere, ne zararı var? !
dayanmadan kapına belediye memurları, zabıta
çökmeden binan
kesilmeden faturaların
Baş Mimar'a başvur
göreceksin, ne kolay işin aslında! ..
bırak şimdi karizmanı marizmayı;
dene bir kere, ne zararı var? !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Başka Kurbanlar
Elinde gücün olduğu halde
savaşıma katılmadın
el vermedin;
sen sadece duyguda takıldın
bir vampir gibi kan bekledin
hatta ruhumun, kendi elleriyle gelip
sana kendini vermesini...
elinde gücün olduğu halde
sen
savaşıma katılmadın.
biliyorsun değil mi bunun önemini?
bu dünyada başka bir dil lazım
öyle herşeyi sıfırlamak her yiğidin harcı değil
herşeyi sıfırlamak ve
o aşk yoluna katıksız çıkmak... zor
hak etmek lazım.
uygun olsaydın neden engelleyim? ! ..
ama zor...
çünkü sen
elinde gücün olduğu halde
savaşıma katılmadın
sadece kendimi sana vermemi
kanımı sana vermemi bekledin? ..
olmaz! mümkün değil! ..
hiç umutlanma.
çünkü ben kendimin efendisiyim
ve Yaratan'ın kölesi...
ben bu savaşın bir askeriyim
gerekliliklerim var;
olmaz...
başka kurbanlar ara.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Başka Ne Yapabilirim?
Dokunamam ki ona? !
bırak dokunmayı
yakınından bile geçemem
yüksek sesle iltifat bile edemem!
gözlerinin içine amaçlıca bakamam.
yapsam yapsam
arkadaşça bir tavırla
omuzuna dokunabilirim belki
o da çaktırmadan hani!
ne'rde o erkeksi dokunuş! ?
yapamam...
hani derler ya 'artık sahibi var'
ne demekse sahibi olmak
ait olmak? ..
bana uymaz ama
uyduranı çok! ..
mal mı bu sanki de sahibi oluyor?
hayallerine, beyninin karanlık köşelerine
gönlünün sessiz kalmış
sahipsiz alemlerine kim el uzatabilirmiş ki? !
ama anlayan kaç kişi kaldı, değil mi? ..
dokunamam ki ben ona!
bir yerlere çıkıp, sessiz bir köşede masaya kurulup
bir elim belinde
bir elim bacaklarında
gözlerim gözlerinde ve ara ara
dudaklarım dudaklarında
zaman geçiremem ki gecenin gizeminde? !
sadece bakar bakar dururum rastladığımda gözlerine.
arkadaş selamına bütün ilgimi
çekimimi yüklerim
bomba gibi dile getiririm!
anlar o belki ama
ses edemez ki! ?
yürür, geçer-gider yanımdan
adımlarına, bacaklarına, diğer bütün kıvrımlarına
hayranlıkla dalar, onunla adımlanır ruhum.
sonra belki satırlarla iltifatlarımı yollar
tatmin olurum oturduğum yerde
en azından bildirdim diye...
elimden gelen bu o afet için
başka ne yapabilirim? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Başka Türlü Kırmış Kafayı
Arkadaş ta başka türlü kırmış kafayı.
sürekli dışarı atıp kendini
kararmış benliğini yüzüstü evde bırakıp
bütün dert tohumlarını geçici olarak gömüp
özgürleşip, rahatlayacağını sanıyor!
döndüğünde evine
halının altındaki tohumları
yine kendi kara suyuyla
çözümsüzlüğüyle suluyor.
yakınıp duruyor sonra “aah ah” diye
sigara yakıyor bol bol.
kafasında bin tane dert...
sanki herkesin yok! ?
ama gafil ya
bilemiyor artık
geniş bakamıyor zavallım.
başka türlü kırmış kafayı
kapatıyor halıyı dert tohumlarının üstüne
atıyor kendini yine dışarı
geziyor da geziyor.
ama ortada dişe gelir bir muhabbet de yok! ?
tabanlarını iyi yağlamış herhalde
hakkını vermenin peşinde...
benliğini yenilediğini
toprakladığını sanıyor dertlerini.
bir de üstelik akıl vermez mi ara sıra
”ruh esenliği”, dinginlik üzerine? !
insanın fena gülesi geliyor!
elimden birşey gelmez
arkadaş başka türlü kırmış kafayı.
ne desem dinlemez, anlamaz.
halısının altı kapkara olmuş
boğazına dayanacak birgün uykuda
kalbi tutacak
böbrekler isyan edecek
ciğerler çamaşır ipinde zaten!
haberi yok...
ama yapacak birşey yok
bırakın yaşasın kendini.
herkes kendinin kurtarıcısı
kendinin yok edicisi...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:12 AM
Batılının Peşinde İkilemde
Ohooooooo!
Biz diyoruz yol alalım alabildiğine
arkamıza bakyalım, yavaşlatır bizi;
yürüdükçe
öbek öbek, tepe tepe engellere takılıyor ayaklarımız hala!
Şu peşinden koştuğumuz Batılı alabildiğine en önde
teknolojide, ruhsallıkta, parapsikolojide, sosyolojide!
Küfürü ezmiş geçmiş
onu bile ti'ye alır olmuş;
adam 'onun-bunun anasına' düz gidiyor
tişörtlerinde bile,
takan yok... Herkes olgun, doğal, tatminli...
Bizse hala
hem Batılı'nın peşinde,
hem 2 pis laf görsek bir yerde
2 pis laf yazsak, çizittirsek ya da;
damgalarız, sansürleriz, engelleriz,
kapatırız, satarız anasını!
bin tane gocunanı
kapıp silahı arkamızdan koşturanı
pis bakanı
yargılayanı! ..
Ohoooooo!
bir de hala enayi gibi
diyoruz ki yol alalım alabildiğine! ..
hem de şu pek özendiğimiz Batılı'nın 2 adım peşinde!
ama işimize geldiğince
elimizle tutabildiğimizce
ruhumuza sığdırabildiğimizce!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bayram-Seyran İkramlarla
Şu orta halli
yandan yemiş
hayata ucu ucuna tutunmaya çalışan halimizle
biz bile
bayram-seyran bilumum özel günlerde
saatbaşı yaptığımız akraba ziyaretlerinde
her evsahibinin onurunun ve misafirperverliğinin devamının
resmi ispatına destek olmak için
her ziyarette -sanki midemiz boşmuş gibi- davranıp
kibarlıktan
ikramlara hayır diyemeyip
kesintisizce mideye gönderdiğimize göre;
yılboyu davetten davete koşan bürokratların
ve iş adamlarının
tiplerinin kısa sürede kayıp
formlarından düşüp
birer su aygırı görüntüsüne bürünmelerine şaşmamak gerek
!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bayramın Kutlu Olsun
Efendim? !
Bayramım mı?
Kutlu mu olsun?
Ha! Pardon!
Bugünün tarihini tamamen unutmuşum da
ondan...
Peki
öyle istiyorsan; olsun varsın!
kutlu da olsun, mutlu da olsun!
ama pek fark etmez inan...
sadece bende hatrın var diye
paşa gönlün öyle görmek istiyor diye kabul ettim.
Ama bak
ben de senin bayramını, senin yaptığın gibi kutlamazsam
sana telefon etmezsem
hatrını sormazsam
e-posta atmazsam
sakın alınma!
Seni seviyorsam, seni sayıyorsam,
anılarımda, şimdimde, geleceğimde
mutluluklarımda, güldüğüm bir filmde seni buluyorsam,
zaten bunu
normal günlerde seni yoklamalarımdan
arayıp-sormalarımdan
ve ruhuna dokunan e-postalarımdan anlarsın.
gerisini salla gitsin! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bazen Öyle, Bazen Böyle
Bazen öyle, bazen böyle...
bazen evliya, bazen şeytan...
kara, beyaz bazen
buz gibi soğuk, ılık mı ılık yerine göre
veya keyfime göre;
hepsi güzel! ..
bazen bilet keserek, lekeyerek
bazen yardım ederek umulmadık şekilde
arkasından bakarak etekleri havalanırken
bacaklarını süzerek
akla görüntüleri kaydederek...
bazen inanılmaz terbiyeli
doğuştan bakir bir saflıkla...
bazen yaklaşılmaya korkulası bir niyet
bazen koynunda uyunası bir sakiniyetle
teslim olmaya bile kaçınılmadan...
ama ille ki
bazen öyle, bazen böyle...
hepsi biziz bunların, hepsi biz!
yadırgarsan; olmamışsın...
yadırgarsan yemek olmaz senden
iş çıkmaz
su olmaz, kova olmaz...
çünkü herkes mutlaka bir yerde
bir şekilde, bir nedenle
bazen öyle, bazen böyle...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bazı Filmler
Bazı filmlere kör-kütük dal
aptal aşıklar gibi
ya da sürüngen et meraklıları gibi
bir anda ağzından akan salyalarla...
hiçbir şey görmesin gözlerin...
sürüklesin götürsün seni
yorumuna bile fırsat vermeden.
bittiğindeyse kan ter içinde
boşalmaya eş bir kendini bırakmayla karşılaş.
Bazı filmleri ilk bakışta sevemezsin.
onlara sabırla yaklaş.
gönlünü aç,
sıcaklığını esirgeme
sevmeye çalış.
Bir yıldırım aşkı olmayabilir,
ama tek vuruşluk ateşin tersine
hissettirmeden, seni çok yerinden ısıtabilir.
bir de bakarsın ki sonunda
öyle bir işlemiştir ki içine
parçan olmuştur adım adım.
ter yoktur, titreme yoktur ama
dinginsindir, huzurlusundur.
Bazı filmlerse yakından-uzaktan dokunmaz hiçbir yerine.
o zaman
orada hiç oyalanma
geç-git, devam et yoluna.
daha seyredecek, yaşayacak o kadar çok film var ki hayatta...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bazı Kalçalar
Bazı kalçalar tapılasıdır,
dokunamazsın!
hatta dokunmayı bırak;
bu kalçanın sahibi
benim arkadaşım olsun,
sevgilim olsun, metresim,
seks oyun arkadaşım olsun gibi güdülerle
tanışmaya bile yeltenemezsin,
cesaretini toplayamazsın!
varsa elinde bir arka duruş fotoğrafı
şöyle geniş açı veren;
alır, arşivine koyarsın
ve ona sadece ara sıra bakıp bakıp,
içini geçirip, saygılarını sunar
hayranlığını gösterirsin! ..
bir anıttır çünkü bazı kalçalar,
ulaşılmazsın...
Bazı kalçalar vardır
haklarında konuşamazsın,
hayranlığını içine gömersin,
içten içe patlarsın,
patladığını bile belli edemezsin!
Bazı kalçalar tapılasıdır,
dikkatini, heyecanını, enerjini verirsin;
karşılığında hiçbir şey bekleyemezsin
ve efsane
umarsıca
bütün endamıyla
yürümeye devam eder,
sen sadece sessizce, saygıyla izlersin! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bekçi Köpeği
Bazen öyle kadınlar görürüm ki birbirinden güzel
birbirinden seksi, davetkar ve alımlı
ve onların da yanlarında öyle adamlar görürüm ki;
hemen o adamları yanlarından tez zamanda attırıp,
1-2 milyar daha yatırım yaptırıp
yanlarına birer polis kurdu
veya bekçi köpeği hediye edesim gelir!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bekle
daha var...
biraz daha var;
sıkılabilirsin ama sabret
bekle...
içinden iyi şeyleri geçirerek
daha çok 'ışığı' alnının ortasında
ve biraz da üzerinde hayal ederek...
Şeffaf kalmaya bak
geçirimli ol...
üzerine çekme dertleri 'kalıcı'...
bunu sakın yapma!
geçirimli ol ve
uğrayan dertler, kinler, nefretler, acılar
içinden geçsin, gitsin.
kalırsa içinde;
emersin, yapıştırırsın üzerine,
rahatsızlıklar çıkar
şaşarsın
'niye oldu bu şimdi? ' dersin,
doktorlara düşersin
ilaçlarla donatırlar seni;
bilemezsin
bilemezler...
idare et biraz daha.
daha var, ama -çok da- değil...
'sevgi'yi çek kendine
'sevgi'yi üret, 'sevgi'yi paylaş.
çiçeğinle toprağa onu ilet
koşularınla, sesinle
çocuğunla
ve en önemlisi yalnız kaldığında
iç sesinle 'sevgi'yi ilet.
bir tek böyle varacaksın oraya.
sakın sapma!
sağa-sola fazla bakma
devam et ve sabret.
biraz daha var
ama yılma
bekle...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Belki de
belki de
hergün “saat” gibi
saniyeler gibi
“deli” gibi
tıkır tıkır koşmasam
ağzım yüzüm karışık
ter içinde;
ona buna olmadık şekilde
olmadık yerlerde sarkar
bela olur, bela çekerdim.
evde bile yanıma
kimseyi 30 cm.’den fazla yaklaştırmazdım.
aile içi şiddetten; evde
adam tartaklamaktan; dışarıda
içeri girerdim! ..
belki de
hergün “saat” gibi
”deli” gibi koşup, zehrimi akıtmasam
kendi kendimi zehirlerdim
yanımda da kesin 2-3 kişiyi götürürdüm!
belki de
benim için -böylesi- en iyisi…
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Beni Hep Anlıyorsun
Sende hep bir gizem vardı.
hala da var...
ama, anlıyor gibiydin beni.
hala da öyle...
yine de gizem devamda...
anlıyorsun, ama hala da ses etmiyorsun? .
çok garip...
Güzel Yüzlüm, ince gönüllüm
neden ki bu hep böyle?
okşuyorsun aslında ruhumu ta oradan
olduğun uzaklardan,
duyuruyorsun isteyince sesini
telefonsuz, internetsiz
ama çok garip...
hissediyorsun beni
dokundurtmuyorsun ruhuna? ..
tamam! bu da güzel
anladığını bilmek
ta orada, bulunduğun yerden bana vardığını bilmek...
ama ne bileyim işte Güzel Yüzlüm
ince gönüllüm
belki ben mi biraz kabacayım da
bir türlü bununla yetinemiyorum?
sende hep bir gizem vardı benim bildiğim.
anlıyorsun beni
yine de hala ses etmiyorsun.
bağrıma mı bassam bu gizemi
def mi etsem gönlümden bilmiyorum ama
sen yine de beni hep anlıyorsun.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Beni yine sev!
Hayatın bu boktan
karmaşık yalanlarla dolu
yollarında ilerlemekten
üzerimdeki erkeklik kılıfı
yerini
kalitesiz bir ******luğa da bıraksa
en ahlaksız, en edepsiz
değersiz, haysiyetsiz insan da ilan edilsem
ya da tam tersi
bütün piyasa mankenlerinin peşinde koştuğu
parayı bulmuş bir jigolo da olsam
bir şeyden hep eminim:
kapına gelip
orada uslu, yalnız, masum bir kedi gibi kıvrılıp
”Lütfen beni yine sev!
Lütfen beni yine sev! ” diye miyavlayacağım...
En yüksek mevkiilere de çıkıp otursam
krallar ve kraliçelerin en büyük kankileri de olsam
veya evrende yaratılmış
tüm hayat formlarına bürünsem de
bir şeyden hep eminim:
bütün o safsatanın bendeki göz boyayıcılığını
üzerimden silkinip
”Lütfen beni yine sev!
Lütfen beni yine sev! ” diye
o sıcak dizlerine kapanacağım...
Bir marangozun henüz bitirdiği
o taş gibi sağlam
gürgen mobilyadaki
yeni çakılmış buz gibi soğuk çivi de olsam
oradan çıkar, ayaklanırım
kapına gelirim ve
”Lütfen beni yine sev!
Lütfen beni yine sev! ” diye ağlarım...
İşte bundan eminim...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bereket Bulaşan Olmadı!
Bereket sokaklar boştu...
ne vahşet şehir magandaları, ölçüsüz dağlılar,
ne gereksiz kibar, kibirli eşofmanlı
ama sporsuz mahalle sosyeteleri
yolları kirletmemişti.
yalnızca pürüzsüz havalarda bizim parkta
gündüz çiçekleri gibi açan
şu geçkin-çirkin kokonalar etrafımda dolaşmıyordu.
havada kar vardı bu sabah...
malum kar yağar, yağmur yağar
bize yarar!
ve yine öyle oldu...
zaten geceden uykusuzdum
kendimle birlikte fena şiddetli bir gece kapanışı...
içinde biraz gerçek acılar,
bedenimde huşu veren, derin izler...
ve sabahında yorgun, bitkin...
benim Küçük Şeytan'ın bir de erkenden gürültüsü oldu ya;
güne Canavar kalktım yine bu pazar! ..
Dayanamadım bir de karı dırdırı eklenince
belki eklenmedi de ben önceden tedbir psikozuna kapıldım.
çıktım gittim Levent Çarşı'ya.
Sakin, yalnız
önümde gazeteler
bir sürü lüzumsuz haber
ve Zeynel'in o eşsiz börekleri...
kısa bir mutluluktu.
karşı masamda seksi, sadist piercingle kaşında
ve bacaklarında siyah filesiyle punk bir kız...
neyse ki doğrulttuk manzarayı sabah-sabah!
bir bu vardı yanıma kar... gerisini siktir et günün!
bindim sonra arabama
kafamda bir miktar o kızın imaj kalıntısı...
vardım eve...
kafa belki biraz daha dingin
ama hiçbir güvencem yok.
bereket sokaklar boştu
bana bulaşan olmadı.
yoksa ilk şanslı kişi
bazı arkadaşların tertemiz sandığı façası güzel yüzüme
onlar gibi kanıp, hele bir ilişseydi
benliğime ortak iblisleri kucaklardı
kaderi fena değişirdi inan!
bilmesinler daha iyi...
sonuç? ..
hala evdeyim.
elim kandan uzakta
herşey hala normal, inanamıyorum! ?
ve elimde o nefret ettiğim yoğun dumanlı CHE purosu.
kaçacak başka nokta kalmamışken
sıkı bir hardcore parçası Mushroomhead'den.
ve önümde
internette akan 10'larla sıkı kadın resmi
en hardından! ..
belki günü daha iyiye götürürüm umuduyla
bakınıyorum.
bereket artık dışarıda da değilim.
olsa olsa tek zararım artık
kendime olur.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bırak Gitsin!
Bırak gitsin!
takma kafayı...
düşünme bile! ..
aklında ve gönlünde en ufak bir odacık bile ayırma böylelerine.
yakının veya uzağın fark etmez;
bırak gitsin! ..
kendi kaderi onun
ve bu bakir ışık;
senin kendi kaderin
kirletme...
Zaten 40 yılda bir görüşürsün.
ona rağmen paylaşılan en ufak gerçek bir his,
bir düşünce-fikir belirtisi
bir duygu birliği yoktur.
olamaz da zaten!
tek sorabildiği sana
gittiğin restoranın menü ve fiyatları,
kuaförünün tarifesi,
yediğin öğle yemeklerinin nerede yendiği,
arabanın ne zaman yenileneceği
ve belki bir miktar düşünce belirtisi adına
yeni teknolojiler, ürünler...
başka bir şey yok...
olamaz da zaten!
nedir ki ruhunun rengi, derinliği?
bulabilse böyleleri kendilerinde
en ufak bir fikir duygu belirtisi;
zaten amerikayı yeniden keşfetmiş yeniyetmeler gibi
güvercinler gibi üşüşmezler mi yerdeki tohumlarına bile? !
merak etme
bulsaydı o tohumlardan bir tane bile böyleleri
dünyanın 4 tarafına ilan etmeyi de ihmal etmezlerdi!
ama sen takma hiç kafana
Bırak gitsin!
düşünme bile! ..
bir daha ne zaman rastlarsın
bu hangi aya, hangi yıla denk gelir?
değmez be!
bırak gitsin...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:13 AM
Bırakıyorum
İşim-gücüm var benim
amaçlarım,
arlanmaz, önlenemez
ağza alınmaz arzularım...
savaş planlarım, barbarlığım
kesecek başlarım
bulaştıracak virüslerim var.
daha fazla oynayamayacağım bu yüzden
oynadığın oyunu bırakıyorum.
“kazanan” olmaksa dileğin
ok, kazandın
ama ben bırakıyorum.
işim-gücüm var benim
amaçlarım
ve birçok şey
senin göremediğin...
bu bir “zafer” değil benim için
bir ‘yola koyuluş’
kadere el veriş, tutunuş
zamanıma karşı bir yarış
kum saatim bitmeden...
sakın kızma
alınma ama
oynadığın oyunu
‘hem de çocukça, gereksiz görürcesine’
bırakıyorum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bırakmasınlar e mi? !
Hay ben
bana devamlı aynı isimde bir Türk TV Dizisinin linkini atan
insanoğlu bilincinin en karanlık köşelerinde
acı veren bir aydınlık parçacığı olayım ve
acılarının nereden,
neden geldiğini anlamadan
devamlı adressiz bunalıma girsinler e mi? !
bilinçlerinin önünde ağır taşlarla
arası kurşunlarla örülen
büyüyen o dev duvarı gördükçe
daha da küçülsünler
daralsınlar
ve en sonunda benliklerini büyük acılarla yırtsınlar
doğum gibi...
yırtsınlar ki bu küreye de artık biraz ışık gelsin e mi? !
devamlı tekrar edilmesin ufak yaşanmışlıklar
ve tatmin olma sanrısına kurban gitmesin çocuklar
gerçeği arar olsunlar.
yakalamadan ayaklarından ellerinden gerçeği
büyüklerini de bırakmasınlar rahat e mi? !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Biberseksüel
Yok yok!
ben rahat edemeyeceğim biraz daha takılmazsam
şu Überseksüel’in Kaşifi Ablaya! ..
Yıl 2006
aylardan Ekim...
Metroseksüel’in mimarı
kendini de çok seksi hissettiği
mum ışıkları arasındaki amber kokan gecenin ortasında
Überseksüel’i de keşfetti.
O sırada yanında olan Über Abi kimdi bilinmiyor
ama epey kendisine epey ilham katmış olmalı ki
yeni bir keşfi daha ateşledi! ..
Meğer ne çok seksüalite çeşiti varmış da
bizim haberimiz yokmuş! ?
temel seksüalite kavramları yetmez olmuş
canım trend insanına!
kendi çok komplike oldu
karıştı, düğümlendi, çözümsüzleşti ya;
ille dokunduğu şeyleri de düğümleyecek
karıştıracak! ..
Oturup-kalkmasına, yiğip-içmesine
işeyip-dışkılayışına göre
yalayıp-yutuşuna,
elleyip-kaldırmasına göre tanımlayacak kendini de
zavallı seksüaliteyi de! ..
Hatta ben de bu arada dayanamadım
altında kalmayım şu bizim Über Ablanın diye
seks yaparken acı biber yiğenler için de
ben bir tanım keşfettim!
Überseksüel’den sonra Biber Seksüel! ..
nasıl? .. güzel de duruyor değil mi? !
biraz yakabilir malum yerleri ama
idare edin artık! ..
hatta bitmedi!
Limonlu seksi sevenler için Limon Seksüel! ..
seks yaparken diğerinin yüzünü dumana boğanlara
Sigar Seksüel! ..
Ciğer yerken seksi sevenlere; Ciğer Seksüel! ..
yine bitmedi!
bu daha da yeni bir şey!
Geçenlerde bir gençlik partisini basmış polisler.
haplar, esrarlar havada uçuşuyor!
şeker yerine ekstazi kasesi dolaştırılıyor...
kimin eli kimin cebinde belli değil.
sağda-solda yorgana sarılı halde
orgazm olup, uyuyakalmış gençler bulmuşlar partide.
sonradan teşhis etmişler;
meğer onların hepsi de Yorgan Seksüellermiş!
yorgansız kuşları bile kalkmazmış! ..
Überseksüel’in Kaşifi Abla:
son sözüm sana...
sizin tarz seksüalite cinsleri
vız gelir, tırıs geçer üllkemizden
yer etmez, kokusu kalmaz.
sen bizim için şöyle daha içli,
acılı, duygulu, ağır şeyler keşfet de öyle gel.
Biber Seksüel gibi! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilemiyorum
ne kadar dokunmaya korkulu herkes
o çok 'bütün' ve 'bir' olduklarını sandıkları
forumlarda ve mail gruplarda bile aslında...
ve ne kadar yalnız
bakire
saf
kurcalanmamış, evrilip-çevrilmemiş hamurlar...
ne kadar el sürmeye korkulu herkes aslında ki
her “gerçek bütünleşme” girişiminde
buz gibi soğuk bir geri çekiliş sahneye hakim...
yoksa aslında 'öz'e güven mi kalmamış da
millet nette, bok'ta-püsürde
kendini olmayan birileriyle bütün zannediyor
ve susuz, sabunsuz sevişildiğine
öpüşüp koklaşıldığına
yoldaş olunduğuna inanası gelmiş?
halbuki ner'de o 'öz'?
ner'de o samimi sevgili?
ner'de o 'bir'in aşkıyla yanan cesur kalpler! ?
bir anket düzenlense en üst kürsüde
şu netteki, götteki bütün bireyler arasında
kaç tane 'öz' düşkünü maceraperest çıkar?
kaç tane dokunup, öpmekten korkmayanı?
bilemiyorum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilerek 'iyi'
Daha çocuktuk o zamanlar.
Yüzü temiz, dudaklarında küçük bir gülücük
gözleri gülümsemekten kırışık
suya-sabuna karışmayan insanlar gördüğümüzde
'iyi insan' sanırdık.
Hatta hatırlar mısınız
kendini dahi bilmeyen bazı büyüklerimiz
yüzlerini hafif ekşitip merhametlice
'iyi insandır yaa' derlerdi.
kaldı ki, büyüdük.
akıllandık, detaylandık
alnımızı çoktan karışladık
büyüklerin çoğunu aştık...
şimdi diyoruz ki:
'ne olduğunu' bile bilmeden
kendinden bir şey katmadan
saf-saf duran ve gülümseyen
'iyi insanların' yanında
kendilerini gösteren
bir şeyleri bilen, farkında olan
ve iyi olmaya çalışan 'iyi insanlar' çoğalıyor.
ne mutlu 'bilerek iyi olan'a! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilge Dansözlerin Bellerine Mangırlar
Yıl 2007; Ekim ayı ortası...
Ülkede durumlar gitgide karışmış.
Alınan Nobel Ödülünün nadir yaşanan sevinci ile
kapkara Ermeni lekesi birarada
sofralarımıza, yataklarımıza, işlerimize girmiş...
Konuşanı, yorumlayanı, yazanı
ağlayanı-güleni bol;
saymakla bitmez maaşallah!
Reytingler yine zıplamış.
Haber programların, özel kanalların
keyiflerine diyecek yok...
'Dansöz' denen kişiliklere de gün doğmuş!
Zaten tam bir dansöz sahnesi değil mi artık ortalık?
Göbeğin mutluluktan zıplıyor lömbür-lömbür
yağ üstüne yağ bağlıyor ama
ettiğin danslar tesellisi! ..
popon yenen kazıklardan ağrıyor bir yandan!
ama eteklerin onu da örtüyor bereket!
Seyirci her durumda mutlu,
yiyor, içiyor, eğleniyor maaşallah!
Aslında dansözler de mutlu...
Tam da bekledikleri durum...
Çekinmeden ilan bile ediyorlar dansözlüklerini
orada-burada, köşelerde, yazılarda...
Ağlarken gülmeyi
desteklerken, arkadan kösteklemeyi
olan herşeye gülmeyi
acıdığını hissettirmemeyi
hepten normal sayarcasına...
bir de bu dansözler, hepten azıtmışlar;
dört bir yana el vermeyi, gülücük vermeyi
bilgelik mi ne sayar olmuşlar?
Nasıl da gururla konuşuyorlar!
yoksa buldular saf insanları da
ver gazı mantığında
gittiği kadar gitsin mi diyorlar? !
Yıl 2007; Ekim ayı ortası...
Ülkede durumlar gitgide karışmış.
Alınan Nobel Ödülünün nadir yaşanan sevinci ile
kapkara Ermeni lekesi birarada...
ve tabii şu bizim sayıları günden güne artan dansözler! ..
orada-burada bilgece laflar ediyorlar
sırıtıp duruyorlar!
e hadi o zaman
bilgelerin bellerine, popolarına, memelerine
mangırlar tutturalım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilgelik Kapısı
Herhangi biriydi o
karşımda duruyordu.
kendini laflarla, çizgilerle
işlerle
yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla ifade etmedi.
fırsatı da olmamıştı henüz.
Hiç tanımıyordum ki?
medyum da değildim.
belki bir bilge, bir üstat
belki bir yalancı, hırsız
ama o an karşımdaydı tek bildiğim.
Onun önünde sadece 'açık bir kapı' olmayı seçtim.
bir çekim hissetti,
önceden gördüğü bir kapı değildi
daha önce ona böylesi sunulmamıştı.
Onu 'bilge' kabul ettim
kapıdan girdi
üzerinde kendi adının yazdığını görünce şaşırdı.
İçeri girerken yüzü hiç olmadığı gibi gülümsedi
mutlu oldu.
kendi bilgeliğiyle ilk defa tanışmıştı.
ona, farklı, herzaman önüne sunulan kapıyı da açabilirdim.
ama ben herkese hep bu kapıyı açtım.
girmeye alıştıkları
kendilerini durduran, bıktıran kapıları değil! ..
herbiri ise bilgeliğe daha da yaklaştı.
Herhangi biriydi o
karşımda durup, bana bakana kadar.
ama artık değil...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilginin Ruhuna Fatiha
Sürekli öğrenir insan, tamam
buna lafım yok.
sürekli yeni kıtaları keşfeder aşkta
sevgide, dostluklarda, işlerinde
kimi de felsefede, inançta kıtalar arar
buna sıkı takar hem de
diğer kıtaları, ırkları görmez gözleri...
tamam
buna da lafım yok...
demek ki kendi kıtasında yaşamak istiyor.
Ama öğrenmeyi dışa yansıtmak nasıl bir şey?
Sürekli benliğine indirdiği bilgileri mi zikretmek?
sürekli bilgiden mi bahsetmek
ve onun sonsuzluğunu övüp durmak?
'öğrendim de öğrendim' mi demek? ..
hiç sanmıyorum...
Öğrenmeyi dışa yansıtmak
benliğe çağlayan, ardı arkası kesilmeyen o bilgiyi
sürekli yinelemekle değil
o bilgiyi binlerce şekilden sadece biriyle
işe çevirmek, sanata çevirmek olsa
daha iyi değil mi?
bilgiyi bilgi olarak seyrettirmemek insanlara
gözlerine, kulaklarına, burunlarına
parmak uçlarına hitap ettirmek
daha iyi değil mi?
o zaman öğrenmek
kendini 'bilgi' olarak var etmişken
dünyada bedenlenmiş olmaz mı?
dünyaya fayda üstüne fayda katmaz mı?
daha iyi değil mi?
ben bilgiyi 'bilgi' olarak anmayı sevmem
bir o kadar bilgiye tapsam da
onu bedenlendirmeyi yeğlerim.
onu toprağa adam akıllı çakarım
filizlenmesini beklerim.
diğerleri içinse
'bilgi'nin ruhuna fatiha! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilgisayar Başında “tık” Diye
Yakın dostlarım bazen hakkımda endişe ederler
çok sinirle yazdığımdan bazı şiirleri
birgün bilgisayar başında
sinir krizinden “tık” diye gideceğimden.
Çeşit çeşit konuları
sokaklardaki, iş yerlerindeki
evdeki, restoranlardaki, wc’lerdeki
kafama fazla takmamamı
böyle şeylere üzülmememi öğütlerler
kimi zaman -bilgece tavırlarla-
ben de diyorum ki
hırpalarım kendimi
yollara sürterim burnumu
yakarım kollarımı sigaralarla
çöpleri bile karıştırırım!
ve de zevkle anlatırım
yazarım!
Bilge gizlemez
Bilge sakınmaz
Bilge görür, duyar
Bilge ağlar, bağırır, küfreder
hayata katılır
ve yaşadıklarından utanmaz!
Bilge ettiği lafın hep önünde gider
arkada özetlerini bırakır;
paylaşılsın diye
dertlere derman
muhabbetlere meze olsun diye...
Bilge bilgi’ye erdi diye
burnunu havaya dikip
karlı soğuklarda, fırtınalı havalarda
parlayan güneşten bahsetmez
dardaki fakirin sofrasına oturup
ziyafetleri anlatmaz...
birgün bilgisayar başında
sinir krizinden
“tık” diye gideceğimden endişe eden dostlarım
bakın dalganıza ve
yolunuz benden geçtikçe kırkyılda bir
otururuz, söyleşiriz en harbisinden
yalansız...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilinmez
En baştan beri 'bilinmez'din.
Buluşmalara gelirken 'bilenmez'
telefonlarıma çıkarken
geri dönüş yapmıyorken
defalarca çaldırdığımda 'bilinmez'...
mesajlarımı cevapsız bırakırken
ortadan kaybolurken
beni merakta bırakırken 'bilinmez'...
en baştan beri 'bilinmez'din...
her ne kadar sadakatten bahsetsen de binlerce kere
gözdağı verirken bana,
'deneyelim, bakalım olacak mı? ' derken
daha bu aşka girişten
anlaşılmaz şekilde sonlanırken herşey, 'bilinmez'…
hiç ulaşamadım sana belki
sen de öyle...
herşey başlarken bitmişti sanki.
Benim için bu 'yaşanmamış aşk' hala 'bilinmez'...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Biliyordum Yusuf Ağabey
Yusuf Ağabey;
ailenin arka sokaklarında
kuytuda kalmış uzak bir akraba...
şimdi mekanın çok uzaklarda...
sen bilirsin işini
daha ilk gittiğinde buralardan
sana yine güvenim sonsuzdu.
eminim biliyorsun hala...
tuvaletteki o karo plakalara her baktığında
insan veya yaratık yüzleri gördüğünü söylerdin bana.
aynı şey bende de vardı Yusuf Ağabey.
hala da var, merak etme!
bizim algılarımız hep farklıydı
tamam
sen gölgede kalmıştın
dinleyenin, anlayanın yoktu ama
sanki benim var mıydı be Yusuf Ağabey? !
sadece merkezdekilere yakındım,
üstüm-başım düzgündü de,
sen hiç içimdekini sordun mu? ..
Yusuf Ağabey;
ailenin arka sokaklarında
kuytuda kalmış uzak bir akraba...
bir garipti işte ne diyeyim? !
o da öyle biriydi.
ama o karo plakalarda
aynı suratları gördüğümüz de gerçekti!
hatta o bazı akşamlar işi daha da ilerletip,
evin dışından camlara, perdelere
beyaz ışıkların vurup-vurup
geçip gittiklerini görürdü.
sen de farklıydın be Yusuf Ağabey;
bunu ben hep bildim ve hala da biliyorum.
gerisini salla gitsin!
s
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:14 AM
Bilmeli
insan -bilmeli-
ben yedeksubay öğrenciyken
akşamları 'etüt'lerimiz olurdu.
bir görseydiniz;
millet sanki mezun oldukları okullara doyamamış gibi
nasıl da harıl harıl ders dinliyor
notlar tutuyor
sonra da ders çalışıyor!
inanılmaz bir irade! ..
bense
ne boka güvendiysem
bütün etütlerde
çok uzun ve edebi mektuplar yazmıştım
ara sıra da
hocanın yüzüne bakardım
-dinliyorum- zannetsin diye! ..
kafam nasıl duru, nasıl temiz
hiç anlatmayım bile! ..
ve işte o sınav günü geldi sonra...
o harıl harılcılar heyecan doldu.
yüksek not alacaklar ki
istedikleri yere 'yedek subay' olarak gitmeye
hak kazanacaklar.
olan oldu...
ben bütünlemelere kaldım.
ama hala bir şeylere güveniyordum
gören 'aptal cesareti' der
ya da 'torpilli' der! ..
bütünlemeye de girdik sonra 8 kişi
hoca zaten yalnız bıraktı bizi ki
geçebilelim...
Geçtik te zaten! ..
sonra birgün
nakledileceğimiz yerler seçilecekti kura ile
kalabalık ve depresif bir ortam...
kimi çeken güldü, zıpladı
kimi çeken ağladı doğuya gidecek diye...
sıra meslek kuralarına geldi
adım okundu
gittim, çektim.
'İstanbul' çıktı...
yüzümde yine o aynı 'aptal güven'
sevindim tabii ben de
ama ivmem öyle büyük değildi
ben zaten güvenli ve emindim.
insan -bilmeli-
bazen, gerektiğinde
kendisinin 'muaf' olabileceğini bilmeli...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:15 AM
Bilmiyordu ki Gafil
Bilmiyordu ki zavallı gafil;
benimle birlikte aslında
hergün basıp geçtiği toprağı, parke taşlarını,
apartmanının kapısında nöbet tutan kediyi,
evinin kapısının kulbunu
kullandığı arabasının lastiklerini de aldattığını!
onlara da terso yaptığını! ..
bilmiyordu ki zavallı gafil;
günden güne daha çok
daha sefilce içkiye gömülüşlerinin,
dumana boğuluşlarının,
çaresiz mutluluk arayışlarının doğduğu
o kör karanlık odada benim karanlığımın filizlendiğini!
zaten bilseydi benimle birlikte
bütün bu alemi, koskoca küreyi,
ayı, gezegenleri, yıldız sistemlerini aldatmaya cüret ettiğini,
bilseydi karşısına kızgın yüzüyle topyekun
evren’in ta kendisini aldığını
bunu yapar mıydı? !
ve o zaman yeni ibretlere ihtiyacı kalır mıydı? !
bir sözle bile yeri gelip ne hayatların çamurlandığını,
bir taşla ne kallavi uçakların düştüğünü,
ve bazen ufacık bir insancığın
o tek gönlünde
koskoca bir evren’in attığını
bilmiyordu ki gafil! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:15 AM
Bir akşam...
Bir akşam evime girmek üzereyken
hain, imansız bir magandanın
değersiz tek kurşunuyla veya
tam bir beyefendinin
caddenin köşesinde
yanlışlıkla gaza basmasıyla
bu haysiyetsiz, kaypak
adaletsiz dünyaya gözlerimi kapamışım
ne fark eder? ..
Hatta kapamadan önce gözlerimi
bir köpeğin de gözlerini ben kapatmışım
ne fark eder? ..
Gideceğim tek adres nasıl olsa 'ora' değil mi? ..
yine o, eşsiz manzaralı odamdan
kah dünyayı seyrederim, kah samanyolunu ve galaksileri...
dudaklarımdaki o her zamanki hin tebessümle
aşağıya yine bakar bakar
ölümün her türlüsüyle
ucuzuyla, pahalısıyla dalgamı o biçim geçerim!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:15 AM
Bir Kişi Bile Kardır
Bir bilgiyi bir kişiye ulaştırsan bile
büyük iş yapmış sayılırsın evren nazarında diyen bilgi vardı
hiç unutmam...
ne kadar da güzel, pozitif bir anlayış! ..
Bırakmayacaksın ucunu işin
içinden gelenin, elinden gelenin en iyisini
birey-kitle demeden yapacaksın
aktaracaksın inandığın bilgiyi.
bayrağı teslim edeceksin elinin uzandığına
çok da arkaya bakmayacaksın neler yaptım diye
bırakacaksın sonra kendi yürüsün
dursun veya düşünsün.
sen ilettin artık. Gerisi senin ona emanetindir.
bazen bir kişiyi bile köküne kadar sevmeyi becersen
belki bu da büyük bir iştir?
o gider, belki başka birine iletir
kendi bildiği şekilde senin sevgini başkalaştırarak.
ama sevmek önemli en başta
bilgini sevginin rüzgarıyla bir diğer gönüle üflemek sonra...
hem sevgisiz bilgi ne ki? ..
gerisi sadece diğerine ait
senden ona emanet...
sen bir kere ilettin ya...
bu bile kardır.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:15 AM
Bir Süre Daha
Bıraktık artık...
Gerçekten...
hem bıraktık, hem unuttuk
gerçek iyiliği, yardımcılığı
fedakarlığı...
hepsinden aşağılara düştük
yetmezmiş gibi artık
bir de prosedürdeki saygıyı,
hak önceliklerini de görmezden gelmelerdeyiz.
zaten bunun bir alt aşaması
kasabada, köyde, taşrada, metropolde
eşkıyalığa, dayılığa kalmaktır
dönüşü yok! ..
çünkü gözeten yok, korkutan yok,
denetleyen yok,
suçluya kötek yok,
haklıya saygı yok...
İşte bu yüzden ben yine bu akşam
arkadaşlardan dönüşte,
ne olduğunu bilmediğim o insanoğlu
sola saparken sinyal verdi diye
neredeyse içimden 3 ayrı hayır dua okuyup,
hatta arabadan bir acele inip,
gidip adamın elini-ayağını öpecektim!
bu kadar başıboşluğun,
tutarsızlığın
haddini bilmezliğin arasında
hala bunları yapan var ya;
yıkılmaz bu ülke,
batmaz bu dünya
en azından bir süre daha! .. demek isterdim ama
bıraktık artık...
çoktan bıraktık ve unuttuk.
aslında kapandı bu perde...
sadece kendi uzatmalarını oynuyor Doğa Ana.
bizse hala kendi havamızda...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:15 AM
Bir Şeylerin Değerini Verelim
Eh be kardeşim
biraz da bir şeylerin değerini verelim değil mi? !
Bedavacılık-bedavacılık da nereye kadar? !
Sevdiğin sanatçıdır, tanıdığın şov ustasıdır
yazardır vesairedir; tamam güzel de
her seferinde adamın konserine, şovuna
imza gününe veya girişi paralı kutlamasına
kapıya ismimizi yazdırarak girersek ne olur?
Tamam! 'Bedava' olur, tatlı gelir ilk anda ama
işinin hakkını verip bize tam teşekküllü hizmet veriyor bu adamlar.
karşılığında herkesten bir öpücük alsa her seferinde
vicdanımız rahat edecek mi?
rahat uyuyacak mıyız yataklarımızda? !
o adam pahalı yaşamının faturalarını ne yapacak?
Sen çıkartsaydın yeni bir albüm
senin kutlama gecene giriş -dolgun ücretli- olsaydı
150 kişi kapıya adını yazdırıp
onun tanıdığı, bunun yeğeni diye
bedavadan çullansaydı içeri
mutlu olur muydun
yoksa arkalarından nefretle laf mı sallardın insanların? !
değil mi yani kardeşim?
biraz dikkatli hareket etmek lazım bu alemde ha?
şu özel *******de
kapılarda isim yazılma kuyrukları görmekten nefret ediyorum!
veya adreslere gönderilmek zorunda kalınan bedava kitaplardan
bütün bunları mecburi kılan
yanlış sosyallik ve sanat anlayışımızdan! ..
biraz da bir şeylerin değerini verelim be kardeşim
hep almayalım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Bir Şiir Var
Bir şiir aklımda;
evlere, kurumlara, meydanlara sığmaz!
akıllarda, ağızlarda, edeplerde durmaz!
bir şiir var aklımda;
nasıl desem olmaz.
notunu almışım aylar önce
konusunu pekiştirmişim akılda ama
ne yapsam, ne etsem olmaz! ..
alamıyorum kaleme
öyle bir evlerden dışarı ki,
öyle bir 'olmaz bir şey' ki;
ne etsem, ne yapsam olmaz!
bir şiir var aklımda;
sağa döndürdüm
sola döndürdüm
evirdim, çevirmez
allem ettim, kallem ettim
yine dize getiremedim
kalemlere sığdırmadım
ve de yazamıyorum!
bir şiir var aklımda;
aaah ah
ne desem, ne etsem olmaz!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Bir Tek Şey
Sevgili Doktor Kardeşim:
bana iyi bak ve bana iyi davran
beni iyi tedavi et;
böylece birgün kapında sıralar oluşacak.
Sevgili Gişe Memurum:
bana hizmetini iyi ver
bana güleryüz göster;
gülümsediğin yüzler kadar mutlu olacaksın
o mutluluğu evine de götüreceksin.
Sevgili İş Ortağım:
arkamdan konuşma ve sakın iş çevirme!
ne alırsak yarı yarıya diye düşün;
inan bana
benimle birlikte yüceleceksin! ..
Sevgili arkadaşım:
bazen benim için parasız da bir şeyler yap
herzaman karşılık bekleme.
birgün ummadığın biri çıkar yoluna
hiç yokken aklında yardımını görürsün
düşerken, elinden tutuverir.
Sevgili Karım:
benimle yalnızca iyi günümde 'iyi' olma.
elde ettiklerinle değil
kvarlığındaki ışık'la moral bul.
bana kazık atmayacağını biliyorum ama;
bu dediğimi yaparsan
ailemiz iyice bütünlenir
büyür, büyür ve
torunlarımıza bile sağlam bir yapı kalır.
lütfen
ama lütfen herkesin
birbirine verebileceği
hesapsız-kitapsız
gönülden
o ruhun en ince noktasından
hiç olmazsa 'bir tek şey' olsun.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Bir Türlü Bilemedim
Hiçbir zaman anlamadım
hissetmedim
zamanında doğru karar veremedim? ..
Hiçbir zaman nasıl yaklaşırlar
ne demek isterler,
nasıl kuyruk sallarlar,
diş gösterirler,
nasıl kaşınırlar, kaşınmazlar veya aranırlar
anlamadım, bilemedim? ..
ben bu, 'kadınlar karşısında
doğru şekilde ayakta durma sanatı'nı
çözemedim? ..
hiçbir zaman anlamadım
suyuna mı gidilir, tersine mi,
yüzlerine ne zaman gülünür
ne zaman sertleşilir,
ne zaman falakaya yatırılır ve iyi sonuç alınır,
ne zaman yanakları okşanır,
bir türlü tam bilemedim?
zamanında doğru karar veremedim...
ne bileyim işte
ben de kendi halinde bir adamım
yol katettim etmeye de,
sanki birazcık bir şeylerin dışında kaldım da
bir türlü bilemedim? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Birgün
Birgün
yaşamını sürdürmen için yemen,
vücudunu doğaya karşı koruman,
senden büyüklerin kıçlarını yalaman,
yüzlere zorunlu gülmen,
para kazanman gerekmediğinde
sanatla ilgilenmek ve kendini sivriltip, belli etmek için
özel imkanlarından ve soyundan faydalanman
para etmediğinde
ve bu yüzden kimse attığın havalara takmadığında
yine sanat yapmaya kendini adayacak mısın?
Sadece yarattığın için mutlu olma yolunda
bu işe devam edecek misin?
ve birgün
binbir dereden su getirip tanıştığın,
peşinden koştuğun, yolunda süründüğün,
şimdi karın olan o kıza tamamen alıştığında,
onun her noktasını ezberlediğinde,
ruhlarınızı bir kıldığına inandığında;
yine onu en büyük sevginin sahibi olarak görüp,
herkesten ayrıcalıklı
sana en yakın insan
'sevgili' bilecek misin?
işte o zaman
gerçek sanatçı, insan
ve çok iyi bir eşsin...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Biri At gibi Uzun, Diğeri Ters Bakışlı Nemrut
Az önce o ikisini, sabah sabah
daha ofis bomboşken mahmurlukla görünce
birden ilham geldi! ..
birine zaten uyuzdum.
işe girdiğinden beri pis pis bakıyordu bana.
selamıma güçlükle karşılık veriyordu
o nemrut suratıyla...
aslında kalıbı gayet iyiydi
o yönde kullansa kendini
fena para ederdi
telef ederdi adamı ama
o yolda değildi...
diğeri...
sabah sabah onu koridora
çay için almaya gelen upuzun, çekici kız...
kimileri bir travesti tadında tariflemesi yapmıştı hakkında ama
bana göre,
at gibi uzun da olsa
fena halde, kendine has çekiciliği olan bir kızdı.
işte bu uç ikili sabah sabah algı sınırlarım içine dahil olunca
hem de hoş bakışlı dayanışmalarla;
birden o ilham geldi!
kendi ilhamımın tadına doyamadım hatta!
hala etkisinde bazı taraflarım,
bölümlerim, eklemlerim, mafsallarım! ..
evet!
kesinlikle alev alev olmuş benliğim
bu ikisini bir yatakta
harıl-harıl hiddetli sevişirken görmek istiyordu!
belki ruhlarında vardı bu beraberlik
onu görmüştüm? ..
biri ters bakışlı, buz gibi soğuk
benlik harcayan bir ruh yutucu...
diğeri iyimser, sevecen ama at gibi uzun,
inanılmaz kıvrak vücutta bir Tanrıça...
kendim el uzatamam
aklıma bile gelmedi ama,
bütün yatırımımı bu sabah
bu hayalime yaptım,
günümü bunun üzerine inşa ettim!
bakalım gün nasıl geçecek? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Biriktirdim
Seni biriktirdim
onu biriktirdim
sizi biriktirdim
ve hatta defalarca
kendimi biriktirdim.
onun için geniş koleksiyonum
onun için fırtınalı, dalgalı
bazen çok sakin,
onun için denizlerin dibinde
onun için uzayın derinliklerindeyim.
seni biriktirdim ben
sizi biriktirdim
herşeyi kendime 'filiz' ettim
onları da suladım
kendimi o suya kattım
onun için topraklardayım
bütün köklerdeyim.
onun için herkeste sıfırlandım
onun için huzur buldum
senin
onun
sizin toplamınız kadar.
seni biriktirdim
onu biriktirdim
sizi...
hepsiyle bir olup
dualara öyle yattım.
bu koleksiyon herkesin
bu koleksiyon benim...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Bitir hemen, ben de okuyayım!
Olmadık bir anda rastlaşırsınız.
yoğun ilgiyle okumakta olduğunuz kitabı görür.
hiç umursamayıp
bir anda dalıverir araya...
verirsiniz baksın diye.
üstünkörü bir bakışla bütün kitabı yutuverir
kitap uzmanları gibi! ..
'Ayy! Tam da benlikmiş.
Oku hemen de bana da ver e mi? ' der...
Bunu yapanların yüzölçümünü hesaplasak acaba
%70 çıkar mı ülkede? ! ..
bana ne istatistiğinden filan
yerim böyle talebi!
ne olur hayatındaki o harcama çağlayanından
sular gürül gürül boşa akarken
elini daldırsan da
bir avuçcuk parayı da şu kitaba ayırsan? !
ve tadıyla okuyup, bitirdikten sonra da
rafına kaldırsan? ..
geldikçe-geçtikçe o kütüphanenin önünden
onu rafında seyretsen? ..
yeni kitapların arasında onu
yetkili, eski kulağı kesik ilan etsen?
ve o kitabın üstünden bir tek sen geçsen?
daha özel olmaz mı?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Biz Kazandık
Düşünsenize
bize böyle sayfalarla şiir yazdırdıkları için
olayların ilham kaynaklarına günün birinde gidip
kapılarına dayanıp, teşekkür amaçlı
plaketler verdiğimizi!
Sonu ne olurdu bilmem vallahi? !
Elimde bir plaket;
birgün bir gammazcının kapısında,
evime giren hırsızın çalıntı koltuğunda,
birgün azarladığım satıcının tezgahında,
o bilekleri kalın taksi şoförünün arabasında
yan koltukta!
Birgün belki 10 kişiyi doğrayan seri katille iş üstünde!
Şimdi krallar gibi yaşayan
gizlice korunmuş o -hortumcunun- villasında!
Ne delice olurdu değil mi? !
Belki de içlerinden biri yanlış anlardı
ve bir kapıdan hasarlı çıkardık?
ya da çıkamazdık bile! ?
dünya burası; belli olmaz...
veya eski kısa bir aşkın kapısından içeri
dönüşü zorca girerdik
kendimizi kaybederdik
eski günlerdeki gibi? ..
Bize böyle sayfalarla şiir yazdıran
bütün o ilham kaynaklarına
teşekkür turları düzenleseydik;
hayat yolundaki heryere uğrardık kuşkusuz
iyi-kötü ayırd edemezdik
yapamazdık
çünkü hep -biz- kazandık.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Bizim gibilerin içmesinin sebebi
ne işteki dertlerden
ne gece geç gelen uykulardan
ne karıdan, ne kızdan...
bizim gibilerin içmesinin sebebi
yolları
barları, bahçeleri
parkları, apartmanları
asansörleri kaplamış
her yanımızı soysuzca sarmış ayılardan!
parayı bol bulmuş veya bulmamış
incelmemiş, öğrenmemiş
güzelleşmemiş sorumsuzlardan!
içmeyene bravo tabii!
’yüreği mangal gibiymiş’ derim.
ama ben aradabir içerim...
herhalde sokakta, parkta, bahçede
veya sitemizde
bir adamı daha hastanelik etmemden iyidir!
dua etsinler ki içiyoruz!
dua etsinler ve biraz da hadlerini bilsinler.
ne işteki dertlerden
ne gece geç gelen uykulardan
ne karıdan, ne kızdan...
bizim gibilerin içmesinin sebebi
bütün bu bizi fethetmiş
parayı bol bulmuş veya bulmamış
incelmemiş, öğrenmemiş
güzelleşmemiş sorumsuzlardan!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:16 AM
Bizim Sitenin Ortayaşlı Çiçekleri
Yaz bitti.
havalar serinlendi, sulandı.
yerler ıslanmaya başladı malum...
gerçi ağaçlar yine ağaç
kuşlar aynı cıvıltılarda, kanat seslerinde
kediler aynı sabah uyku mahmurluklarında
oksijense o sıcaklara göre daha taze
ama
bizim sitenin Ortayaşlı Çiçekleri
herhalde kendilerini Yaz'a göre ayarlamışlar?
güneş biraz yüzünü gizledi ya bulutların arkasına
sağlıkları da yaz'da kaldı bizim Çiçeklerin! ..
kolestrolleri, kardiyoları, basenleri-yağları...
artık 7-8 ay otururlar
yer-içerler
çay sohbetleri yaparlar
etlerine et eklerler lop-lop...
Yaz bitince neden sağlıklı olunsun ki? !
Kışın aldıklarını vermek için
bizim sitenin Ortayaşlı Çiçekleri
yaz gelince yine bir-bir yeşilliklerde biterler!
al-ver, al-ver, al-ver
böyle gider
yanlarınaysa ne kar kalır bilmem.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Blog? O da ne?
Memo Efendinin bloğuna baktınız mı?
Aaa! Melis Hanım'ın bloğu harikaydı, mutlaka girin!
Gençler! Hemen şu linke girin! Yok böyle bir blog!
Bu blog bir başka;
bütün gıcık yazarlar burada buluşuyorlar, harika!
Blog mu?
O da ne? ..
Vallahi ben bilmem, anlamam
girmem, çıkmam...
Eskiden kişisel veya bütünsel siteler vardı
özel dosyalar vardı, forumlar vardı;
ve hala da varlar.
Ben yine oralara giriyorum ille fikre susarsam.
Çok canım çekerse özel sitemi de açarım
başkaları da girer.
Eeee? Blog?
pardon?
Vallahi ben yapmadım!
Ne bilirim, ne girerim.
Beni azad edin
hem biliyor musunuz
bizim apartman bloğu da fena değil
Hayri Usta'nın yeri de! ..
ahah! ! !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bok Muhabbeti
Oldum olası “Bok Muhabbeti”ni çok severim
ona ayrı bir önem veririm, desteklerim
hatta uygun platformu bulursam;
o biçim de yayarım!
Belki benim karmaşa dolu, yaramaz çocukluğumdan
o yıllarda büyüklerime karşı birikmiş
“yoğun mağma” olmuş kızgınlıklarımdan,
anlaşmazlığımdan...
belki ‘kanımın bozukluğundan’
’neslinin tükenesi’ inadımdan...
belki ergenliğimde hiçbir kızla çıkmadığımdan,
kimselere pek dokunamadığımdan,
belki bayan ayaklarına fazla ‘hasta’ olduğumdan
azıcık ‘acı düşkünü’ olduğumdan...
belki insanın ‘her seksüalitede olanına’ aşırı saygımdan
yakınlığımdan, şşşş...
daha da önemlisi
belki
bütün bunlara rağmen; evini, eşini, kızını çok seven
kapıdan girdiğinde ‘Ejderhalığını sokakta bırakan’
bir “baba” olduğumdan...
ama
oldum olası “Bok Muhabbeti”ni çok severim ben!
sohbette iki lafın arasında o kelime geçmeye görsün!
seziverdim mi yatkınlığını insanın
“bok muhabbeti”ne bağlarım olayı!
inanamazsınız
bir de öyle tatlı tatlı açarım ki kapıyı önünüze
kendi ellerinizle uydururum kendime!
sonra bir de bakmışsınız
sizin de ağzınız ‘biber sürülecek’ kıvama gelmiş! ?
mevkiinize, gelmişinize, geçmişinize
zürriyetinize şaşarsınız!
belki içinizden bin kere tövbe bile edersiniz!
vallahi herşey güzel,
felsefeler güzel,
teknoloji, sosyete, kadın-seks güzel ama
oldum olası “Bok Muhabbeti”ni çok severim ben!
bırakamam...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Boka Bastımı
bir kere boka bastımı insan
o gün peşpeşe gelir yakasına yapışır
ne var ne yoksa!
eşinin dostunun sitemi tutar.
karısı, çocuğu
banka kartı, kira borcu, yanlış işlemlerin derdi
tersine giden işler, projeler...
yollar bile yokuş görünür gözlerine.
bir kere boka bastımı insan
hani var ya
şu dönüp te bakmadığı karasinek bile
onun ağzına kaçar yolda yürürken!
hele bir de puroyu, içkiyi de bırakmışsa 'boka basan'
en böğürtülü-sert müziği
kulaklarına gömmekten başka çaresi kalmaz.
açar camları bağırır avazı çıktığı kadar da
yine yetmez!
bir kere boka bastımı insan
hiçbir 'başka boka' elini sürmese mi o gün acaba?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bol keseden
Açarım çeşmemi
başlarım yazmaya
harcarım kendimi
bol keseden...
Kaliteli-kalitesiz kimine göre
bilemem
takmam kafayı
harcarım kendimi
bol keseden...
Elbet birileri bir şeyler der
boş durmaz ağızlar
işler
kelimelerimi seven çıkar mutlaka
kendini bana yakın hisseden
benim gibi ‘kafayı takmayan’...
Açarım çeşmemi gönülden
başlarım doldurmaya bardakları
harcarım kendimi
hiç düşünmeden
bol keseden...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bön-Bön Yaratıcılık
Ne büyük cehalet ve vahşet dolu bir nimettir
yaratıcılığı sıfır olanlar için
bir otobüsle, dolmuşla veya arabayla trafikte yol alırken
trafiğin yavaşlamasıyla karşılarında bitiveren
kötü bir trafik kazasının
bön-bön gerçekleşen seyri…
Sağı-solu birazcık yamulmuş
ve trafiği tıkayacak gibi yan dönüp, durmuş o iki araba bile
nasıl ilginç ve tarifi imkansız bir eserdir
onlar için!
oturup, bir bebeğin doğumuna kafa yormadıkları kadar
nasıl da, yanından geçerken o kazanın
dakikalarca o şaşkın suratlarıyla dalarlar! ?
o dikkatsizlik ve cehaletin eserinde
kim bilir hayatlarında bulamadıkları
nelere cevaplar ararlar! ? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Böyle Başlar Bu İşler
Hayat sana göre tepkilenir
tavırlarına göre...
Dikkat et;
şimdiden alıştırmış seni de diğerleri gibi
'hiçbir şey yapmaya vaktim yok! ' demeye!
Böyle başlar bu işler
yavaş yavaş şırınga eder kendini sana
anlayamazsın, uyarsın
sürüklenirsin.
mazeretin hep adildir, gereklidir kendine göre.
ama artık dalgaların, rüzgarın, tozun-toprağın
seni sürükleyişine göre yol almaya başlarsın.
Böyle kuşatır hayat insanı
gerekliliklerle, ek yüklerle...
seni 'şampiyon' ilan edercesine yükler yüklerini.
başardıkça gururlanırsın
bu yolda kendini bile feda edersin!
Ama gün gelir, bir de bakarsın
kendin için hiçbir an bile yaratmaz olmuşsun!
Şaşarsın haline
ama kurtulamazsın
çünkü artık hayatın müptelasısın birçokları gibi.
hergün, her saat, her dakika hep birşeyler yaparsın.
Tıpkı haraç vermek gibi mafyaya
kendinin değilsin!
Ruhun seni tepeden seyreder
bacak bacak üstüne atmış...
Unutma
hayat sana göre tepkilenir
tavırlarına göre...
ve suç hiç de onda değildir!
gün gelip o kürsüye çıktığında
kenara çekiliverir kendileri
söz sana kalır
bir tek sana!
dikkat et
böyle başlar bu işler.
bütün hakları ona verme.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bu akşam
Üzüldüm be baba akşam akşam.
Sebep? ..
Boş ver bende kalsın.
Sana sadece göz yaşlarımdan iz düşen kelimelerimi gönderiyorum.
Üzüldüm be baba bu akşam ben
sorma
olur böyle bizim gibilere arada...
Kelimeler, cümleler pek bir güzel çıkar da
olan ruhumuza olur
yine paramparça
yine terkedilmiş
yine en baştan beri yapayalnız olduğundan emin...
Üzüldüm be baba bu akşam
sorma sebebini dinle sadece
bu da yeter bana.
Paylaş beni, derdimi, kederimi
acımın sebebini...
Ne mi? !
Yaşamak...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bu Bakıcı da Şaşırmış
Bebeğe bakacağına şaşkoloz karı
kendini, işini, halini şaşırmış olmalı ki
tatile geldiğimiz Bodrum'u beğenmedi! ?
Sanki 'bakıcı' değilmiş gibi
bir de burun kıvırdı! ?
Bunları kim şımarttı
kim cahilliklerine pay verdi
kim denetlemeyi elden bıraktı bilinmez
ama bizim dünkü bakıcı
bugün tatilimizde bizle geldi ve
şartlarımıza burun kıvırdı!
sanki 2. çocuğumuz gibi şımardı
yüzünü astı
*******i çıkamıyor diye afra-tafra yaptı! ?
İnanılır gibi değil dostlar
sanki üstüne bir de para almayacakmış gibi
nasıl da kendini, işini, halini şaşırdı? !
Ne yapmak lazım bilmem ama
antidepresanlarım sağolsun!
yoksa iplerim çözülürdü bir an
sarılırdım şımarık boğazına bu göbeklinin!
ülkedeki herşeyin ucunun kaçması gibi
bakıcı alemi de kendi bildiğine gitmiş
alabildiğine cahil, amatör, beceriksiz
alabildiğine şımarık
kendini, işini, halini şaşırmış...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bu Kadardı
Olacağı bu kadardı zaten
yapabileceğin bu kadardı.
Ayda bir ararsın sektirmeden
politik bir unutmamışlık resmi verirsin.
Sonra yine ulaşamam sana! ?
Kaybolursun yine 1 ay...
bu ne aptalca
ne temelsiz, ne kalitesiz bir psikoloji? !
kızamıyorum artık
sadece dalga geçiyorum
geyikte ustalaşıyorum sayende!
bu da bir şey tabii!
yine de dönüp, teşekkür etmem lazım sana!
ama ne mümkün? !
daha dün aradın beni yine;
bir sonraki iletişim 1 ay sonraya! ..
bu ne aptalca
ne temelsiz, ne kalitesiz bir psikoloji? !
hiçbir literatürde bulamadım seni?
hiçbir zaman diliminde görmedim böylesini?
bu nasıl vur-kaç?
bu nasıl insan?
bu nasıl deforme aşk?
olacağı bu kadardı zaten
yapabileceğin bu kadardı...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bu Sokaklarda
Sırtta taşınamaz yüklerle
etrafında maganda
ve gülmeyen yüzlerle
ters akan trafikte ustalıkla, pişkin
ödenmeyecek, sürekli artan borçlarla
karşılığı alınmayan emeklerle
akraba ve dost satışlarıyla
kalın kazıklarla yaşamanın rehberi
'kelle koltukta yaşam sanatı' diye
bir kılavuzla çıkmak lazım bu sokaklara
ve o kılavuzla dönmek lazım akşamları evlere!
başka yolu yok
yoksa mutsuz olursun!
'alma'nın hayalini bile bir kenara bırakıp
-bol vermeli- yaşamak lazım bu sokaklarda
bu ormanda, bu bayırda, bu çayırda...
yoksa mutsuz olursun!
ve en önemlisi
düzüldüğünü çaktırmadan
bir de 'zafer ifadesi' takınman lazım yüzüne
mutlu-mutlu...
kısacası vere-vere, vere-vere
-hiç almadan- evine dönmen lazım akşamları
başka yolu yok
yoksa mutsuz olursun
bu sokaklarda...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bu Şiiri
O yenilesi,
estetik bir hata bulamadığım dudaklara,
gözlerimi çekinmeden delen
o keskin bakışlı gözlere umarsız karşılıklarla dalarken
içtiğim tam erkek işi koyu Cafe Americano midemde hazmolmadan,
bu dalışların peşisıra
o cazibeli yüzün
sohbetimizden memnun ifadelerinin eşliğinde, dayanamayıp
o seksi dudakların arasından süzülen kelimelere
hemen kıyamayarak,
önce o dar pantolonla sımsıkı sarılmış
sütun gibi, taş gibi bacaklara en az bir kez süründükten sonra,
kulaklarıma
yepyeni cazibeli tınılarla varmasına izin verdiğimde
sakinleşmek
kendimi o kadar da ele vermemek için sıraladığım
bardak-bardak çaylar böbrek kanallarımı meşgul etmeye başlamadan;
bu şiiri hemen oracıkta
senin yanından ayrıldıktan dakikalar sonra yazdım!
hele o çikolatalı-kestaneli pastamın son lokmalarında
o zavallı gözlerim
acımasızca ince topuklarla sonlanan
tam yapısını, teninin rengini henüz göremediğim
o muhteşem ayaklarına takılmadı mı!
işte o anda ben bu şiiri
oracıkta mırıldanırken zavallı ruhum
işin içine fena halde, zevk için acıyı da katarak yazdım!
ben bu şiiri,
bütün olmayan şeyler hemen oracıkta olmuş gibi,
hayallerim benliğimi, düşünmeden alevlere sürüklemiş gibi,
geçmişin bütün gizemlerine sanki ruhum
kavuşmuş gibi yazdım! ..
Yaratan’ımın karşısına bütün hatalarımla, sevaplarımla,
bütün yaramaz ruhumla çıkıvermiş gibi korkusuz,
kendim gibi yazdım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bu Yüzden Okumadım
-Tanrı'yı çok iyi anlatan bir yazı- demiş ismine biri...
ve atıvermiş mail grubuna...
özgürdür, atar...
okurum veya okumam
ben de özgürüm.
okumadım ama bu, Tanrı'yı tarifleyen yazıyı.
okumak, bilmek istemedim.
belki de başlığı çok otoriterdi
bilemiyorum...
ama okumadım.
zaten ben O'nu sadece kendi gözlerimden,
kendi ruhumun penceresinin
bana uygun şekilde açıldığı kadarıyla görmek isterim.
kendi bedenime sürtünen rüzgarlardan,
kendi kulaklarıma vuran insan çığlıklarından,
çocuk ağlamalarından,
annelerin yumuşak seslerinden duymak isterim.
kendi kabuslarıma karşı O'na sığınarak,
isyanlarımı da tam O'nun yüzüne dümdüz yaparak,
O'na en yalnız anlarımda kendimi açarak bulmak isterim.
bu yüzden okumadım bu yazıyı...
bana
matematik tarifler gerekmediği için,
O'nu hiçbir formüle koymamak için okumadım.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:17 AM
Bulutların Arasında Aydınlığım
Karabulutların çöktü üstüme.
hareketlerim kısıtlandı bataklığında.
bir alev kokusu sardı dört yanımı.
belime kadar yapışmıştı yine sülüklerin.
biliyorum, tanıyorum;
artık alıştım.
bu yüzden arasından bulutların
kendi güneşimi gördüm.
ellerine bırakmamak için kendimi karanlığının,
cehennemine teslim etmemek için güdülerimi
ve yine o canavara dönüşmemek için
geçmişin yangınlarını hatırladım,
o nefes aldırmayan islerini...
olağan kabul ettim
ve sadece kendi aydınlığıma sığındım.
karabulutların çöktü üstüme
hareketlerim bağlandı bataklığında.
belki ihtiyacın vardı bunu görmeye,
ama artık
biliyorum, tanıyorum bu kokuyu
bu yangını, bu kasveti.
olamadıklarının çığlıklarında
karanlık bir fırtınaya dönüşmüşlüğünde
kendi yangınlarına ortak etmek isteyişin
artık sona erdi.
çünkü o geçitsiz sandığın bulutların arasından
kendi aydınlığımı gördüm.
ben yine
kendimi bildim.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Buna Ne Demeli? !
Hocam buna ne demeli? sen söyle!
İş servisimizin bizi işe çok geç getirmesinden şikayetçiydik.
Kararttım gözümü
aldım elime kalemi
ve canavar yüreğimi,
sert ve çözümcü bir tavırla
şikayet epostası döşedim yönetime.
evet 1 hafta sonra başarılı olmuştum.
karar alınmıştı
bu haftadan itibaren servis daha erken gelecekti.
geldi de...
ama ben gelemedim!
neden mi?
servisi bu sefer de acımasızca 20 dakika öne almışlar!
gerçi istediğimiz tam da böyle bir şeydi,
ama sabah koşusu derken
Ptesi derken,
bir de baktım ki kaçırmışım! ?
cezama razı oldum
Pazartesi-pazartesi işe tadımda geleyim diye
atladım taksiye
geldim çatır-çatır!
servisi öne aldıran ben...
bugün komedi şekilde kaçıran da ben...
şimdi n'olur sen söyle hocam;
buna ne denir?
Paradoks mu, enayilik mi? !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Bunları Düşün
Bir 'kankin' için
daha uzak bir arkadaşın için
veya bir yabancı için hatta
bir işi -bedavaya- yapabilir misin?
kabul edebilir misin bu zamanda
bu hesapçılık dolu
kaypaklık dolu
fedakarlıktan uzak çağda? ..
'selam'ın faturalandığı
kdv'sinin kesildiği bu zamanda? ..
hangi mertebeye yükseldin
yalamakta-yutmakta, satmakta, dalkavuklukta?
ya da
hangi mertebeye yükseldin
'karşılıksız selam'da?
bunları düşün
zamanın ne kadar ötesinde olduğunu anlamak için.
ya da
ne kadar dışlandığını
satıldığını...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Burjuvanın Dışkısı Kallavidir!
Burjuvanın dışkısı da kendi gibi kallavidir.
Ne zaman plazada veya lokantada tuvalete girsem
daha ilk girişte sezerim
içeride bir burjuvanın dışkıladığını
veya dışkılayıp, oradan ayrılmış olduğunu.
Kaliteli dışkı kendini uzaktan belli eder.
kokusu müjdeler daha en başta insana
orada dışkılanan malın
doygun, kültürlü, öğüte öğüte yemekleri yutan birinden
usulüyle çıkmış olduğunu! ..
Öyle sıradan değildir onların dışkıları
renkleri ne sarı, ne de çok koyu...
ortada bir renktedir en idealinden!
yüzeyleri ise
çıkışta hiç bozulmamıştır!
usulüyle
lokmaları ufak-ufak keserek
50'şer kere çiğneyerek yenilen yemeğin işaretleri...
pürüzsüz ve mat yüzeyli
kaliteli! ..
Susamlar, fındık-fıstık kabukları
öğütülmemiş mısır taneleri bulamazsınız o tuvalet kabininde
eğer bir burjuva dışkıladıysa!
Büyük yatırımların,
10'larca ailelinin geçimlerinin toplamı kadar masraflı
harcaması bol, kültür ve düzey miktarı yüksek,
rahat koltuklarda oturmuş
büyütülmüş, parlak kıçların
sağlıklı vücutların eseridir bu dışkılar!
kimi zaman bazıları yanlarından bile geçemez
bu kaliteli pahalı eserlerin!
kokusunu duysalar yeter
nasipleri, kısmetleri açılır vallahi,
gider hemen bir piyango bileti alırlar!
bazı şanslılarsa denk gelirler bir tuvalette
bakakalırlar öylesi kaliteye, pürüzsüzlüğe
ve kendi kendilerine sorarlar:
benimki acaba neden böyle?
dağınık, girintili-çıkıntılı, kokusu iğrenç
rengi bir garip sarımsı? ..
nedeni belli değil mi dostum? !
Burjuvanın dışkısı da kendi gibi kallavidir,
müzelerde sergilenmeye layiktir!
ve o tuvaletlerde
ne değerli, ne paha biçilmez
10'larca ailenin geliri patır-patır dışkılanır
üzerine de sifonlar çekilir gürül gürül!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Buyur, Rahat et
Senin kadar genişlemekten,
reailetini içime almaktan korkum yok.
önünde saygımla sevgimle, gönlümle eğildim.
kendimi sana açtım...
İçeri
rüzgarmış, fırtınaymış
denizmiş, gölmüş, bataklıkmış
ne varsa girsin.
şüpheyi kaldırdım.
bir Yaratılanınla hemyüz olmayı,
onda
sende olduğu gibi erimeyi
o gönülde yok olmayı göze aldım.
doğrularını, yanlışlarını içime alıp
gönül kapımdan
kendimde nötrlemeye
bazen de hiç dokunmamaya niyet ettim.
senin kadar genişlemekten
realiteni içime almaktan korkum yok.
sadece bıraktım kendimi
kapıları açtım.
ev sahibi de misafir de sensin bu evde.
buyur... rahat et...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Buz Dağları
Nasıl da o düşen ilk kavurucu ateş gibi yüreğe
bir anda yığılıverir buz dağları da
o 'en büyük' dediğin
belki de -sandığın- aşka? ..
kendin bile şaşarsın kendine!
sanki sen değilsin
o akşamları yatmadan önce yıldızlara bakıp
yeminler üstüne yeminler eden aşka dair...
sanki sen yazmamışsın
o inanılmaz, yürekleri hoplatan
gözlerde seller yaratan aşk şiirlerini
şarkılarını...
sen eskitmemişsin sanki defalarca dinleyerek
o müzik cd'lerini...
ve nasıl da ihanet edersin on dakikada
bütün bu mirasına, yeminine ve
kalkar gidersin hepsini elinin tersiyle itip! ?
'Gerçek Aşk' olsaydı bu; bunları yapar mıydın
yoksa
koşup onun peşinden
yoluna kul-köle olur
sefil-perişan, aşkın için ağlar mıydın?
hazır buz dağlarını yığılmışken yüreğine
bir kez daha mı acaba
bir durup, iyice düşünsen
'aşk' mı, 'arayış' mı? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Bütün Gün Klasik
Amanın bu ne? !
dinginlikten öleceğim!
bütün gün de klasik dinlenir mi? !
İş yapıyorum ya bir yandan
fark etmemişim...
bütün klasik camiası
hatta klasik alemi
klasik varlıkları
ve bütün nota yaratım sorumluları
kulaklarımdan girip-girip çıkmışlar
beynimi talan etmişler
dinginlikten 'dumur' etmişler de
haberim yok!
Amanınn!
birileri bir şeyler desin
bir şeyler yapsın!
verin kulaklarıma 'hardcore'u!
verin hatta en bir 'pop'u
arabeski!
verin ki inceden hayata döneyim!
bütün gün de klasik dinlenir mi? !
hah şöyle! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Büyük Ağabeyleri Beklemek
Çok doğru...
ancak çok büyük bir trajediyi de işaret etmiş
ERNESTO ÇEHEGUEVERA CİHE'nin
'Eğer bir yerde bir haksızlık görüyor
Ona müdahale etmiyorsanız
Kendinize insanım demenizin anlamı yoktur' sözü...
Herkesin eli-kolu öyle bağlanmış ki yaşam mecburiyetiyle;
kesmiş sesini millet, insanoğlu, ademoğlu, Havva Ana, herkes! ..
elinde tutanlar halatları-kelepçeleri
öyle biliyorlar ki aslında bu yalancı gizemi,
zırva zorunlulukların yalanını;
korkuyorlar gidecek diye yalancı krallıkları,
yoksa başka bir şeyden değil bu sürüngenlik,
sessizlik, sünepelik...
süslü-kokulu etekleri altında kralların
yağmurdan, fırtınadan korunduğunu zannedip
nasibinden edilmenin pişmanlığında
ne zaman mutlu olacağını sanır,
yatırımını bu kör karanlığa yaptıkça
ne zaman aydınlanır bilinci halkların? !
ne desem boşuna
hiç fark etmeyecek.
öyle alışmış ki herkes
kelepçelerin, zincirlerin gereğine
ve bir de üstelik
öyle inanmış ki konforuna;
vallahi de yapacak hiçbir şey yok
Büyük Ağabeyleri beklemekten başka...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Büyük Baş, Küçük Baş
Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez!
Bıraktığı pisliğe, ezdiği çimene göre durumu değerlendiririz biz!
Zararın büyüğünü de küçüğünü de bir görür
gerekenin fişini çekeriz biz!
Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez
bir kere bu toprağı kirlettimi gafilin teki
damgamızı vururuz biz!
Biz çoktan iptale uğramışız kendi ortamımızda
kaybedecek bir şeyimiz kalmamışken
bir baş eksilmiş, bir baş eklenmiş
hiç fark etmez
gerekenin fişini çekeriz biz!
Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez.
Herkesin iki bacağı, iki kolu, bir gövdesi ve başı yok mu? !
Sarayda da yaşasa
ayağını çamura
elini soğuk suya koymasa da
sonuçta evine dönmüyor mu?
O kapıdan içeri girmiyor mu?
Mutlaka bir yerde bulur
biletini keseriz biz!
İnsan değil misin sonuçta yeğenim?
Kendine hakim ol
yanlış yapma!
Büyük Baş, Küçük Baş bizim için fark etmez…
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Büyük konuşma
En 'seksten elimi eteğimi çektim' diyenin bile
'özel tuşu'nu bulup
sihirli elleriyle ona dokunduğunda
yerleri yerinden oynatacak
göklere alevler kusturacak
şimşekleri ardı ardına sıralayacak
'bir anlayanı' vardır.
büyük konuşma bu yüzden
hele 'melek' hiç adletme kendini.
belki en baştan beri
kasıyorsundur
kim bilir?
sığınma böyle
kapağını kapattığın kutuya
kendi kendine.
belki lazımdı, tamam! ..
ama tadını çıkarttıysan kutunun, yeter...
birgün sıkılacaksın,
suçlayacaksın kendini.
kolay değil inmek bu küreye
türlü tatlarla donatılmışken etrafın
ve benliğin;
tadını çıkartmaya bak bir süre
nas'olsa veda edeceksin
büyük konuşma en baştan...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Canavarla Evlenmişti
Bir canavarla evlenmişti.
çevreye zararsız
iyi huylu
çocuksu...
Tam bilmiyordu o zamanlar.
gülen yüzüme vuruldu
biraz da seksiliğime...
benlik tümüyle dışa sızmamıştı.
bana biraz izin verdi. bekledi...
sabretti...
yıllar geçti
alev içeride büyüdü
patlamalar güneşe denkti.
önce kendi bedenimde alarm zilleri çaldı.
tenim yandı...
bu arada en uygun çoğalma ortamını
sevgisiyle hazırlamıştı bana.
herşey hesaplıydı
hiçbiri rastlantı değil!
sonunda tenime başka bir kılıf giydirdi
benim parçam oldu
koparılamadı.
her türlü duyguya karşı beni çelikledi.
zaman zaman çok geçirimli
zaman zaman tam bir yalıtkan...
içimdeki alevlerse
birgün benliğime tam olarak sahip oldu
geçici kimliğimi eritti
zaten onun işi sadece teslim olmaktı
ve bunu yaparken zevk almak...
Şimdi canavar çok büyüdü
görünmez alevleriyle etrafa katalizör yağmurları yağdırıyor.
şiddete daha çok şiddet...
nefrete daha çok nefret...
sevgiye daha çok sevgi...
döngüyü hızlandırıyor alabildiğine!
sonuç ne ise, çabuk göstermek istiyor
bu da onun hizmeti...
tembellikse hiç onun işi değil! ..
tüm üzeri örtülü benlikleri görüyor
neye meğilli olduklarını,
neden nefret ettiklerini
neyi sevdiklerini...
görünmez alevleriyle üstlerine üflüyor.
yumurtalar kırılıyor
içlerinden çıkan çıplak civcivler soruyorlar:
Aaa? ! Niye böyle oldu şimdi? ..
Canavar gülümsüyor
çünkü o biliyor
çoğunu o veriyor.
ölçü değil ki görünen yanı! ?
para ile iman misali...
Bir canavarla evlenmişti o...
hala farkında değil
ateşle cicili-bicili oynuyor
hala ayakta, hala hayatta
çünkü gerçek sevgiyi besliyor.
Canavarsa görünmez aleviyle
katalizörler yağdırıyor halkın üzerine
uyanan uyanıyor
bünyeleri ne isterse onları büyüterek...
Zaman çok hızlanıyor!
Canavar
sonuç ne ise
çabuk görmek istiyor!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Canım Benim!
Ah canım benim
şiddeti kaçmışım
hiddeti tatile çıkmışım!
ne oldu?
bir tane ruhunu okşayan şiir yazdık diye
o kadar mı mutlu oldun
o kadar mı şevke geldin de, bana
'bak işte artık şiirlerin ruha iyi gelmeye başladı' diyorsun? !
güldürme beni canım benim
hiddeti tatile çıkmışım!
arada olur öyle şeyler
yumuşarız, duygulanırız
gevşeriz, hatta yılışırız, yavşarız yosmalar gibi.
ama yani hemen bunu genel'e bağlama
canımı sıkma cicim benim! kibarım...
ah canım benim
oturduğun yer çok mu rahat?
kıçınının yüzeyleri hergün kremli mi? !
yürürken de kıvırtıyor musun hatta
sahte plaza gayleri gibi? !
kanma sen bir günlük yumuşamış şiirimize;
hep de dizelerde adam kesecek değiliz ya!
tartaklamayı severiz imansızları ama
arada cıvırız da
insanız; - bir derece- o da...
Ah canım benim
şiddeti kaçmışım
hiddeti tatile çıkmışım!
böyle yumuşama düşkünü olma
hayat bu, koyar adama ummadığı anda!
her dakika sana gösterilene kanma
eğilip, bükülme
sadece gülmek için yaşama,
şekillenme sümüklüböcek gibi de
kendin ol!
hadi bakayım seni ısırmayacağım
devam et oturmaya!
canım benim! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Canlısı ve Resmi, Hangisi?
kadın güzeldir
bu okey...
ama kadın resimleri de ayrı bir güzeldir!
Canlısı söz konusu olduğunda
peşinde koşarsın
pervane olursun sırf o ilk tanışma için bile...
tabii yetmez bu da erkek kısmına
ille devamı lazım aşama aşama!
öyle sığ sularda yüzmek ne demek! ?
hemen ardından, o ilk dokunuşu nasıl etsem de yapsam dersin.
akla karayı seçersin
çünkü kadın pek de belli etmez
alttan almaz
hep üstte oturur, kraliçedir
çoğu zaman senden bekler.
niyeti olsa bile açık etmez
yerinde durur, köpürür.
hadi dokunuş işi de tamam diyelim.
arkadan daha derin amaçlar motive eder
yerlere vurursun gururunu
erkekliğini tam teşekkülle ona hizmete açmak için!
mekan ararsın en uygunundan
eh eli boş gitmek de olmaz
'ne alsam' derdine de girersin.
adeta bir törene sürükler en kıro erkeği bile bu derin dalış ihtimali.
hadi geceyi de muhteşem şekilde geçirdin diyelim.
zafer madalyan sendedir artık.
yine bitmez ki?
olayın sürekliliği için
bedenlerin karşılıklı alevlenmesi için,
söndürmeler için
yepyeni çabalar
yepyeni roller
atılan mesajlar, e-postalar
ardı kesilmeyen telefon konuşmaları! ..
sürekli bir alıp-verme çabasıdır gider.
pervane olursun yani bunların canlısı söz konusuysa!
kanlı canlı olmak kolay mı
bir bedeli var! ..
kadın Resimleri de ne güzeldir halbuki!
sessiz, sedasız
abideler gibi, heykeller gibi dikilir karşına
o sayfalarda...
açarsın fon müziğini,
yanında içkin veya çayın, kahven...
arkana dayanmışsın
elleme, ikna etme, indirme-kaldırma dertlerin de yok
oooh mis gibi takılırsın
dünyanın en güzel kadınlarıyla! ..
nazı yok, niyazı yok
restoranı yok, evi yok, oteli yok...
ne zaman dırdırından, canlısından sıkılsa erkek kısmı
bu reçeteyi veririm eline
var mı daha güzel terapi? !
Canlısı güzeldir okey de, ağırlığı da boldru.
resmi ise herzaman başka bir tedavidir.
Kötü zamanların isimsiz, fedakar çaresidir.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:18 AM
Cd'nin Duruş Derecesi
Cd'lerimi sık sık kontrol ederim evde.
ben yokken kadınları evin
nasıl davranmışlar, nasıl bozmuşlar düzenlerini
veya bozmamışlar...
En çok sinirimi bozan şey
sevdiğim bir cd'min kapağını açtığımda yerinde yeller esmesidir!
deliririm
etrafa yanıcı, yakıcı tehditler savururum!
kendimden geçerim
içimdeki canavar özgür kalır
hem de evimin sıcacık salonunda! ..
tasması ve zinciri inanılmaz kalın olsa da
parçalar atar hepsini böyle bir durumda! ..
bir diğer düşüncem cd'lerle ilgili ise şu:
kapağını açtığımda bir cd'min
ya içindeki diskin dümdüz
doğru diklikte
başlığının düz okunur halde olmasını isterim,
ya da tam tersi,
yani 180 derece ters, tepetaklak...
ama kesinlikle ara bir açıda değil!
bu karşılaşabileceğim en büyük kararsızlık
karaktersizlik
ne bok yediğini bilmezlik
ve korkaklıktır!
nefret ederim bundan!
hele bir de o diski kutuya öyle koyanın izini bulursam;
benden çekeceği vardır!
3 gün, 3 gece benden psikoloji ve felsefe derslerine mahkum edilir!
acısı büyük olur yani!
doğduğuna pişman olur!
aynı evdeyse zaten kurtuluş şansı yok!
ha! bir aralık eve gelen bir misafirse;
kaderine küser, yoluna bozuk zeminde devam eder
zaten bana ne! ?
gitsin burnunun dikine! ..
ah şu cd'lerim ah!
bari siz dirlik-düzen içinde olun da
akşamları rahat uyuyayım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Cemre
'Cemre-memre nedir baba?
geç Allahaşkına böyle şeyleri!
bahar geliyorsa gelir dümdüz işte! ' derdim
umursamazdım ama
bu akşamüstü işten dönerken
eve yürüdüm ve olan oldu!
sanki Cemre benim kucağıma düşmüştü! ?
havadaki koku -daha da bir alıp, götürücü-
rüzgarın tenime dokunuşu daha bir yumuşak
yıldızların o akşamüstü parıltıları daha berrak
sanki gözgöze gelmek için
sarhoş etmek için beni
hepsi elbirliğiyle uğraşıyorlar! ..
sallana sallana eve vardım neyse ki.
şiir yazacağım
yazı yazacağım, maillerime bakacağım güya!
nerdeee? !
almışım kucağıma Cemre'yi
kolay mı öyle her planladığımı yapmam? !
öyle bir binmiş ki Cemre'nin ağırlığı üstüme
kolumu kıpırdatamaz olmuşum, haberim yok!
bu ne güzel gevşeme
bu ne sarhoşluk
bu ne keyif Allah'ım! ?
Peki Cemre:
büyük konuşmamayı
bilmeden konuşmamayı artık öğrenmem lazım.
şimdi bugün seninle ilk defa tanıştım.
kim bilir yarın daha kimlerle tanışacağım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Cennet-Cehennem ve İnternet
İnternet
o kadar yorumsuz, özgür, geniş
uçsuz-bucaksız bir alem ki artık;
kullanışına göre insan onu
eşsiz meyveler, huzur, mutluluk, aşk
sonsuz merhalaler
ve havarilerle bezenmiş Cennet'te de bulabilir kendini
veya
ateşerin en kızgınlarıyla,
kasvetle, kara dumanlarla, sıkıntılarla,
işkencelerle, bataklıklarla bezenmiş
Cehennem'de sonsuz saatler de geçirebilir.
kimileri şükreder internete,
kimileri lanet eder.
yapamaz bir türlü bu kadar özgürlükle.
kaldıramaz alemin böylesini.
durun hem!
bu daha başlangıç İnsanoğlu!
alemlerarası seyahate varmak için
bundan çok daha fazlası gerekecek.
peki
o zaman ne yapacaksınız? !
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Ciğer beşşşş...
Beşşşş
sadece beşşşş...
pislik beşşşşş...
ciğerrrrr...
leş kokulu, kötü pişmiş ciğerrrr.
ucuz ciğerrrrr...
leşşşşş...
parrraaaa
uğrunda ölünesi
leşşşşş gibi parrraaaa...
iççinnde boğulası...
uğrunda kvvıvrrılası
boynu devrilesiiiii...
beşşşş para etmezzzz...
beşşşş para etmez ciğeri insanalarrr...
ciğeri beşşşş para etmezzzz...
ne nefret
ennn nefret kelimelerrrrr! ..
uğrunda can feda edilesi;
yeter ki bendenn uzakkkkk...
benden ayyyyrııııııı! ..
lütfen uzakkkk! ...
kokuları leeşşşşş! ..
beşşşşşşş...
ciğeerrrrr... leşşşş...
parrrraaaaa...
ciğerleri ettmezzz beşşş parraaa...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Çağlıyorsun
Akan sular gürül gürül
çok hızlı geliyor sana
korkuyorsun
uyum sağlayamamaktan.
Başın dönüyor bu ihtişamdan.
gittikçe daha küçülüyorsun,
cesaretin kırılıyor.
Akan sular gürül gürül
çok hızlı, şiddetli geliyor sana.
Coşkunun gerisinde kalıyorsun
ve gönlün
gerçekten, 'ağlayan bir çocuk'...
Belki de tek nedeni
kenarda durup öylece
baktığındandır? ..
Hele bir sok elini o nehrin sularına;
gör bak nasıl cezboluyorsun
o sulara kapılıyorsun! ..
gör bak nasıl da
serinliğine doyamıyorsun! ..
ve ne olduğunu anlamadan
o coşkun sularla bir
en uçta bekleyen çağlayanla
çağlıyorsun...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Çağrıda Bulun
Yeter!
hala anlamadın mı? !
hala doymadın mı? !
yeter!
artık yaslan arkana biraz,
fırsat ver kendine!
yak tütsünü veya her neyse…
bırak günlük problemlerini
al demirini şu sırtına binmiş bataklıktan,
sevdiğin bir tür müzik koy cihazına…
ancak bu sefer sadece bununla yetinme
daha ileri kararlar al! ..
yenilenmenin, bir şeyleri silmenin,
bir şeyleri ise içine almanın heyecanı olsun içinde…
vücuduna yıllarca aldığın şu fazlalıklara bir son ver.
sigara mı, puro mu, nargile mi, ot mu?
bırak…
bırak gitsin;
nereye kadar taşıyacaksın ki? ..
içki mi, asitli içecekler mi
bol yağlı yemekler mi?
vur kıçlarına tekmeyi
teklif edenlerle birlikte yol ver;
gitsinler! ..
temizle artık kanallarını,
içindeki trafikte, otobanlarda kurallarını öttür!
önüne gelen girip-çıkamasın bundan böyle
”ne ulan bu; yol geçen hanı mı sandınız” beni de!
elindeki kızgın 3’lü çatalı göster
rütbeni göster, copunu göster
ama yap bir şeyler ve hepsine yol ver! ..
temizlendiğinde kanalların
anlarsın zamanını;
derin bir nefes al
ve içinden yüksek sesle bir çağrıda bulun.
kime mi? !
bana ne? ! kime ise kime!
bunu sen bul, sadece de sen bil!
Çağrın gerçekleştiğinde;
ama bulutların ötesinden
ama Kaf Dağından
ama yüksekte bir yerlerden
veya tam şahdamarının içinden, kalbinden
mutlaka birileri duyacaktır
ve seninle olmak isteyeceklerdir.
çağrına cevap geldiğinde lütfen samimi ol
hem kendine karşı, hem gelene karşı…
kanallarını temizledin
kendini buyur ettin aslında içeri
misafirler de olduysa gelen, ne mutlu sana! ..
içinde öyle çok yer var ki!
yeter ki temizlen ve çağrıda bulun
veya bulunma bile
sadece otur huzurla…
bugüne kadar yol geçen hanı gibi
gelen girdi, giden girdi, kirletti seni.
Bari bu sefer farklı bir şey yap.
sadece seni de daha mutlu görmek istedim.
zaten hiçbir zaman yalnız da değildin.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Çakmağımda Ay-Yıldız
başka bir paradoks gerçi ya;
bazen o kalem gibi Hollanda Purolarımdan yakarken
üzeri 'ay-yıldızlı çakmağımı' kullanırım
ve yaktıktan sonra da, masamın bir köşesinde
çakmağın ay-yıldızlı yüzeyini kendime çeviririm.
belki geçmişten gelen o, Bayrağa Saygı alışkanlığından,
belki gerçekten 'bir şeklin' tasarımının hakkını verip
insana bakması gereğinden,
belki de hiçkimse yokken etrafımda
kendi kendimi kandırmamdan,
gereksiz düzen-disiplin düşkünlüğümden,
bilemiyorum…
ama ben şu gavur işi kalem purolarımı içerken
o ‘kırmızı üzeri ay-yıldızlı çakmağımın’
dumanları üfleyişimi seyretmesini istiyorum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Çatı Katı
Bazen özenmiyor değilim.
Öyle güzel
ağdalı, oyunlu, süslü, makyajlı
'yeni gelin' gibi özenle çözülmeyi bekleyen
şiirler yazıyor insanlar.
Bir estetik abidesi gibi doğuyor akıllarda
iz bırakıyorlar.
dantel işlemeleri
hak edene gösteriyor güzelliklerini...
Bense binamı daha en baştan
yükseldikçe sadeleşen
kolonları, kirişleri incelen
hafifleyen malzemelerle inşa ettim.
bunu yaparken kendim de hafifledim
kilolarımı bıraktım.
'çatı katı'na girmeden kapıda kontrol var
ayakkablarımla ve üzerimdekilerle giremiyorum.
çatı'nın heryeri cam
tuğla yok
güneş ışığı alabildiğine içeride...
kışın yağmurları izliyorum
o inanılmaz grilik
o üşüten rüzgarların, yapraklarla camlara vuruşu
nasıl da dingin
olduğu gibi...
yine de ama
bazen özenmiyor değilim
çekici, bilmece gibi
ağdalı, oyunlu, süslü, makyajlı yazanlara...
ama ne yapabilirim
ben çatı katımda mutluyum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:19 AM
Çatladım!
Ey Türkiye Şairleri!
Azdı zamanım bugün işlerden
boş kalamadım
kafamı dinleyemedim
etrafı süzemedim
gelene-geçene bulaşamadım
içimden sulanamadım
küfredemedim
fanteziler kuramadım.
neysem öyle kaldım
başımı kaldıramadım
tek dostum çayımdı
ve klasik müzikler...
zamanı olup da şiir yazmış olanlar
bilin ki; çatladım!
ta ortamdan çatladım!
musluğumu açamadım
habire biriktim
sarnıç doldu-doldu, patladı,
yine de ortalığı rezil etmedim!
Ey Türkiye Şairleri!
bilin ki yine de
çatlarken, depreme de sebep olmadım!
bu sefer 'iş'te oldum, 'iş'te çağladım.
değeri bilinir mi? bilmem...
orası başka konu ama;
bilin ki;
ben burada çatır-çatır çatladım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:20 AM
vÇatlaklarla Yola Devam
Eyvah! Şimdi ne olacak? !
Zaten kafamdaki çatlakların çoğu doğuştandı.
Zamanla yenilerini bizzat ben eklemiştim.
Hele o, “bana doğru sarkan kol”a tutunduğumda o gece
ne olduğunu anlamadan kendimi ‘bir yerde’ bulmuştum!
büyük bir hızla geri döndüğümde odama
büyük bir çatlak daha eklenmişti kafama!
sonra düzenli içe kapanmalar,
ışık’la sık sık buluşmalar,
bedenimi tuz-buz etmeler
onu ışık’la yoğurmalar derken
kafadaki çatlakları ben bile sayamaz olmuştum!
bu şekilde yine de uyumluydum Bura’ya
yaşıyordum!
eşim bile vardı bir tane!
kalabalığın arasında ‘çaktırmamayı’ öğrenmiştim.
geyik muhabbetlerine bile katılıyordum artık!
uyumluydum, ortama karışmıştım.
ama…
Hay Allah be!
Şu Su Çiçeği de olmasaydı! ..
Kim bilir kaç çatlak daha açıldı veya
varolanların kaçı daha da genişledi
onca ateşten sonra? ..
ama ne olursa olsun
Öz’den kaçılamıyor
ve Öz’den gelen çağrılara kulak tıkanmıyor.
dinlemek zorundayız.
ama ‘çatlaklarla’, ama ‘tahta kafalarla’
içeri rüzgar mı girer
ateşler mi girer
dost mu, düşman mı girer bilinmez, ama
kabul ettik bir kere “aşamalar”ı
az laf, çok iş
yola devam!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:20 AM
Çek Ayağını Baldırımdan
Yapma!
bu kadar da acımasız olma!
bak
yerimden kalkamıyorum
sana yaklaşamıyorum
doğru dürüst, alenen dokunamıyorum!
kes şunu, beni delirtme
içimde patlatma yanardağları!
etrafımdaki köyleri, kasabaları yaktırma!
bırak çimenler de kendi renkleriyle kalsın!
içerisi asil ve dingin yemek yiyen insanlarla dolu
bile bile bunu bana yapma artık!
çek şu ince siyah naylonlu ayağını baldırımdan
şu siyah, ince, yüksek topuklu ayakkabına geri sok!
dayanamadığımı nasıl da bilirsin
ve nasıl da bana karşı kullanırsın! ..
al beni
çeke çeke götür buranın tuvaletine
tık bir kabine
al eline o topuklularını
kafa-göz dal daha iyi;
ama lütfen artık kes
bile bile devam etme!
seks değil
cazibe değil
sana doğru bir çekim değil
sevişme arzusu da değil;
bu bambaşka bir yanış
yok oluş
kendini bırakış
yerle bir oluş! ..
yapma...
çek artık
otur ve yemeğini ye!
ben sana sonra sorarım! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:20 AM
Çekmeyin sifonu!
Acaba bir zamanlar
çiğ köftenin yanında viski içmemin
şimdiki zamanda
klasik müzik dinlerken
Klozet Şiiri yazabilmemle bir ilgisi olabilir mi? !
ya da hard core müzik dinlerken
'anneler günü' sayfa tasarımı yapabilmemle? ! ..
peki
bir zamanlar
çiğ köftenin yanında viski içmemin
şimdiki zamanda
yaşarken ölebilmemle ilgisi olabilir mi? !
hay viski gibi senin Allah belanı vermesin e mi!
sen mi bana sebep
ben mi sana?
yoksa herşey birbine mi? ..
bir zamanlar Havva ile Adem'in o elmayı ısırmasının
acaba şimdiki bizle ilgisi olabilir mi?
ya da şu benim Klozette olanlarla? ! ..
bir dakika!
kim döktü bu viskiyi buraya? !
çekmeyin sifonu!
biraz daha kalsın! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:20 AM
Çelik Zırhlı Savaş Gemisi
Yakınlarda sığınabileceğim üç-beş kayalık
Tutunabileceğim bir tanecik bile dal olsaydı
ya da uzaklardan kendini belli eden bir tane ıssız kıyı
Hiç o Çelik Zırhlı Savaş gemisine biner miydim? ..
Üstelik de oradan atmışlardı beni! ..
Hep yüzdüm, yüzdüm, yüzdüm...
Hep yüzüme vurup vurup geçen aynı rüzgarın sesi...
Durmadan kendi coşkularına beni şüphesiz ortak eden
Beni oradan oraya sürükleyen aynı dalgalar...
Burnumu, genzimi yakan tuzlu suyun kokusu...
Hep bıkmadan, aynı batan Güneş,
ara sıra kendini gösteren ay...
O sonsuz ufuklara bakıp bakıp,
Nedensizce umutlanışlar...
Ve yine koskoca okyanusta salınmaya devam kimsesiz...
Kusura bakma anne...
Sonsuz umutlarıma ara verdim
O Çelik Zırhlı Savaş Gemisine yine bindim.
Bu filikayla daha ne kadar dayanırdım? ..
Canım Canan’ım için olmasaydı
Hiç -bu canı kurtaracağım diye- o sulardan kendimi alır mıydım? !
Demek herkes bir yerde umutlarını o sulara bırakıyor anne? ..
Onun için mi bu kadar çirkin gemi doldurmuş denizleri? ..
Affet anne
O Çelik Zırhlı lanet gemiye yine bindim!
Birgün
O sonsuz sulara hediye ettiğim onca göz yaşımı
ellerinde bulacaksın
ve beni yine kabul edeceksin...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:39 AM
Çirkin Ortak Kararlar
Ne çirkin “ortak kararlar” vardır
gazetelerde, televizyonlarda…
Nasıl da insanın zevkine, gününe
gelmişine, hatta geçmişine ediverirler
sabah sabah!
Bu kadar sıradan mı yaşam
bu kadar zevkten, itinadan uzak?
Kimler anlaşmış ki ‘o kelimelerde’?
neden bu kadar sevmişler,
çirkinlikte karar kılmışlar?
başka da yol aramamışlar?
Bu kadar ‘çirkin’ mi olmak istiyorlar
ve her tarafı “çirkin”e boyamak?
yoksa kullanırlar mıydı büyük bir zevksizlikle
”…feci şekilde can verdi”,
“…fenalaştı”,
“…sinir krizleri geçirdi”,
“…it dalaşına girdiler” gibi kelimeleri her fırsatta? !
bir de çekiciliklerine inanarak hem de
hergün insanın ruhunu
bu “kütük kelimeler”le zevksizliğe demirlerler miydi?
hiçbir zaman sevemedim, sevmem
ve kendim de kullanmam!
gerekirse yeni kelimeler yaratırım
para da istemem
hediye ederim camiaya.
Lütfen dostum
lütfen sevgilim
güzelim
çocuğum
manyağım, sapığım;
hergün sen de
çirkin “ortak kararlar”a kurban gitme!
kendini, gününü, geleceğini ziyan etme.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:39 AM
Çok Daha İyiyim
O -yıllanmış, kupkuru- gözlerimden
usul usul akmasaydı 'o yaş'
ner'den bilebilirdim
yüreğinin bu kadar yumuşak olduğunu?
ner'den bilebilirdim
benim için ağladığını?
bu -geçirimsiz, çelik gibi- insan ırkına zıt
meleksi bir incelikte baktığını? ..
ner'den bilebilirdim? ..
o halde gidip, Yaratan'a mı şükretmeliyim
düşen o çekingen gözyaşım için?
'gerçek kalbin'i bana tekrar verdiği için?
ner'den bilebilirdim? !
O -yıllanımış kuruluktaki- gözlerimden
usul usul aktı ya 'o yaş'
şimdi biraz içim buruk belki ama
çok daha iyiyim...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:39 AM
Çok Fazla Şey
Ondan çok şey bekliyorum.
Çok fazla yakınlık
çok fazla acı, acımayış,
bile bile küçümseyiş...
çok fazla anlayış
şımartma, şımarıklık...
ondan
hayatıma sorgusuz-sualsiz bir selamla
cüretle, umarsızca
balıklama dalışı gibi şüphesiz
balıklama cesaretle
hatta saygısızca hükmediş,
yönlendiriş,
isteklerime meydan vermeden
dilediği yöne sürükleyiş,
insan yerine koymadan bazen
beden-ruh ne varsa eziş bekliyorum.
aşamaları, adım-adım tanımaları sıfırlayış,
düzeni hiçe sayış,
kafede otururken
masa altından sadece kendi zevki için
o topuklularıyla bacaklarıma tekmeler,
hatırası haftalar sürecek morluklar,
sinsice ve -güç elinde- bakışlarla
gözlerimi delmeler,
içimde volkanlar patlarken
hiç oralı olmamalar ve beni
tuvalete gönderişler bekliyorum.
ondan çok şey bekliyorum.
özellikle bu arlanmaz ilişkinin
en düzeysiz şekilde sürmesine büyük katkılar,
acıya sadakat bekliyorum.
beni benle bırakmamasını diliyorum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:39 AM
Çok yaşa e mi kadın!
Lou var ya
bu karıdan vallahi korkulur!
Hani ismi lazım değil de;
mimarsa mimar
bütüngün arabasıyla çıkar
kontrollere gider
usta-kalfa karşısına dizer
duvarları ördürür.
arada bakıcı evde çocuklayken
diğer bakıcılarla iş görüşmeleri yapar
kafelerde ağırlar
şartları bağlar...
patronlarla iş toplantılarına girer
yeni işler bağlar
bir yandan eve geri koşturur
varsa çizimleri, yapar.
çocuğu hale yola koyar.
hatta bakıcıya güvenmez
akşam mamasını kendi yedirir.
bir yandan eve yemek ısıtır
bana bir de elleriyle servis yapar.
hepsinin üstüne zavallım
bir de geceboyu benle uğraşır!
kafayı yememek için çoğu şeyi alttan alır.
neyse ki sonra film saatim gelir de
biraz da kendine bakar!
Lou var ya
bu karıdan korkulur!
Hani ismi lazım değil de;
buradan bir teşekkürü herzaman hak eder.
Çok yaşa e mi kadın!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:39 AM
Çöl
Aydınlık'taysanız ve birgün
herkesin başına geldiği gibi
ayağınız tökezlediyse
boş bulunduysanız
eminim dikkat etmişsinizdir;
alası gelir peşpeşe yapışır yakanıza
Karanlık'takilerin! ..
çeçe sineği de, sivri sineği de, karasineği de
bok böceği de gelir üşüşür başınıza!
düştünüz ya bir kere
koparabildiklerini koparmak isterler Aydınlık'tan.
yetmez güçleri tek başlarına güneş altında yürümeye
çöl'dür onlara aydınlık
dayanamazlar
gölge isterler.
ve siz düştüğünüzde
kendileri gibi beceriksizlikten zannederler
altında kötü neden ararlar.
bulamayınca gariplerim
başlarlar didiklemeye!
ama korkmayın
size bir şey olmaz.
bu yollar size günlük güneşlik
onlaraysa 'koca bir çöl'...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Dağlar gibi Kirliler
Bir iki günyüzü görmemiş
aklanmamış
hep sümenaltı edilmiş küfrü döşeyince şiire;
nasıl da dellenir arlanmış gönüller...
us'a uygun büyümüş bünyeler
olgunluğu şart edinmiş, dingin ruhlar...
sanki suçmuş gibi kirlenmek
sokakta elleri çamurlanmış çocukları eve kızgınlıkla çağırıp,
ağızlarına kırmızı biber sürmeler eskidendi ey dostlar!
reklamlarda bile 'kirlenmek güzeldir' diye böbürlenirken firma sahipleri,
sistemin efendileri
hatta kemirgenleri;
gelin de artık anlatın bize
yeni doğanlara
gençlere, itilmişlere
temizliği! ..
o temizlik içeride olsun hepimize yeter.
zaten arka sokaklarımızda hepimizin
öyle bir birikti ki kirliler, emin olun!
hele benim tuvaletim, salonum, mutfağım
bütün evimde üst üste dolmuşken kirliler,
kirli manzaralı, ama temiz görünümlü sokaklara karşı
zevk çaylarımı yudumlarken iblislerle sohbet eşliğinde
azıcık kirden eser koyduk diye kelimelere
nolur bana sert etmeyin
acıyın!
kimse bilmese de, kondurmasa da kendine
aslında
herkesin odasıda, mutfağında, salonunda, balkonunda
dağlar gibi olmuş kirliler...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Daha Derinlere İnmeyi Deneyin
Hep arka planda bırakırlardı böylelerini...
biraz şişmanmış, eti-budu yerinde değilmiş.
yemiş-yemiş şişmiş.
yüzünde de iş yokmuş
belinde yağlar bolmuş
göğüsler yastıkmış; ancak yatıp uyunurmuş!
onunla yatılmazmış, sevişilmezmiş
gözgöze bile gelinmezmiş.
onu bırak; dışarı bile birlikte çıkılmazmış!
Eee? ne yapalım abiler o zaman?
açmayalım mı o hazineyi hiçbir zaman?
tarihe mi gömelim, saymayalım mı hanfendiyi?
evine mi kapatalım?
yok mudur gerçekten sizce
azıcık içine yönelinse elle tutulur bir şeyler?
biraz anlam, yoğunluk,
belki seksi titreşimler? ..
olamaz mı yani? !
hiç dokundunuz mu,
ellediniz mi o sık etleri?
o yastık göğüslere yanağınızı dayadınız mı hiç
tam da aklınızda şeytanlar dört dönerken? ..
o bakımlı ama tombul elleri ellediğinizde,
onları daha radikal bir şeylerle süslemeyi
ve bunun getireceği sonuçları hiç düşündünüz mü? !
belki size
yıllarca yalayıp yuttuğunuz çıtırların,
uğrunda paralar döktüğünüz manken bozmalarının
kibirli kahpelerin
dokunulmazlık içinde, havalı kadınların size verdiğinden
daha harbi, daha deli, daha öldürücü seks verecek? !
hiç düşündünüz mü
o ateşi bir kere körüklediğinizde ruha neler akacak? ..
bence bırakın bir süre şu şık süs bebeklerinin
taşınması güç kibirlerini de
daha derinlere inmeyi deneyin!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Daha ne?
sakın üzülme
üretmene izin verilmiyor
yeteneklerin, gücün boşa harcanıyor diye...
sakın üzülme
alakasız işlerde çalışıp
'sabah 9-akşam 6' eriyip gidiyorsun
ve 'anlayan yok' diye...
sakın üzülme
sen istesen de en iyisini yapmayı
üretmene izin verilmiyor
ortaya 'eser' koyamıyorsun
koysan da elinde patlıyor diye...
hergün günde en az bir kere
afiyetle ve keyifle sıçmıyor musun? ..
sen, ben, o, herkes bunu yapmıyor mu?
e o zaman hala niye ağlıyoruz 'üretmemize izin yok' diye? !
mis gibi üretiyoruz alimallah!
daha ne? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Dalasım gelir!
Ne soğuktur bazı insanlar
ne sevimsiz
ne sevgisiz, yüzlerinden düşen bin parça...
ne çekilmez
ne lanet
ne suratına köpek sıçasıca (Anneannemin sevdiğim bir lafı)
günümüzün üzerine kara bulutlar getiren...
ne alıp veremedikleri varsa şu günlerle
insanlarla
nedensiz gülen çocuklarla;
bu kadar bedbaht dolaşırlar
'gündüz yürüyen zombiler' gibi! ..
ne soğuktur bazı insanlar
ne suratsız
ne bela
ne insanlık dışı!
hele bir de kırkyılda bir cesaretimi toplayıp
selam verdiğimde bir tanesine
geri alamam ya selamımı onlardan;
nasıl karanlık bir sokakta sıkıştırasım gelir
boyunlarına çökesim gelir
dümdüz sert yumruklarımla
yüzlerine dalasım gelir içimden!
bir bilseniz...
ah şu soğuk, uzak, samimiyetsiz
başa bela insanlar! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Dansöz Olmasaydın
'Dansöz' olmasaydın,
bu kadar yalandan gülümsemeseydin
orta alanlarda pullu-ampullü elbiselerle
tek tek herkesi dolaşıp
yanaklarını, göbeklerini okşamasaydın
bu kadar kazanır mıydın?
bu kadar kalkınır mıydın?
hiç sanmıyorum.
İnsanların soruları, paylaşımları karşısında renk verseydin
fikrini direkt söyleseydin
kıvırtmasaydın
bin türlü ifadenin arkasına kaçıp, saklanmasaydın
iyiye hakkını
kötüye hakkını adam gibi verseydin
bu kadar kalkınır mıydın?
hem de bu ortamda! ?
hiç sanmıyorum.
bir tanesini
bir tanesini bulsam, alıp başımın üstüne oturtacağım.
dilediği yere ben götüreceğim,
hiçbir şey istemesine gerek bırakmadan
herşeyi ben ona vereceğim! ..
en delikanlısında bile öyle bir an yakalıyorum ki;
tam masanın üstüne 'ben yaparım kardeşim! Doğruya doğru! ' diye
yumruğunu vurmak için kaykıldığında
yine arkasından o pullu-ampullü etek sarkıyor!
şaşırıyorum!
şimdi
delikanlı gibi cevapla sorumu:
'Dansöz' olmasaydın,
bu kadar kalkınır mıydın?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Davarları
Bu sokakların, bu yolların davarları
magandaları, sığırları…
ne zordur onlarla koyun koyuna
vıcık vıcık
hiçbir düzeyi, hiçbir düzeni olmadan
sürtüne sürtüne karşılıklı geçerken…
Bu sokakların, bu yolların davarları
nasıl da kenti kendilerine uydurma çabasında...
yürürlerken bile
ağır vasıtalar gibi!
frene basmak yok, sinyal vermek yok
bir de omuz sürtmezler mi insana
sanki yer yokmuş gibi! ..
Bu sokakların, bu yolların davarları
ne zordur onlarla koyun koyuna
koca birgün, koca bir ay, koca bir sene içiçe
sürtüne sürtüne
bir de inadına gözlerini dike dike bok varmış gibi!
kendimizden uzakta
kokuşarak yaşamak…
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Dayı Yüreklim
Sık sık insanlarla
alış veriş meselelerini
elle müdahale ile çözmekten yana arkadaşım
beni aradı geçende.
Onun da suçu yok!
Yöresinde öyle yetiştirmişler ne yapsın? ..
'Tövbe ettim artık, temizlendim' dedi.
Tam inanamadım ama
hoşuma gitti yine de...
Hani dedim
yamacıma biraz daha yaklaşmak için mi acaba?
her nasılsa da
bunu düşünmüş olması iyi bir gelişmeydi.
daha modern, daha insani,
yanında yürürken korkulmayacak bir dost...
kulağa pek de hoş geliyor.
şimdilerde ise nedense
onun şu elle müdahaleli çözümcülüğüne özenir oldum! ..
düşünsenize
yan bakanı alıyorsun aşağı,
dayıyorsun başına!
.....................çomağı (!) ...
Kolaysa yapsın bir daha terso! ..
en emin, en sert
ve dönekliği zor çözüm çeşidi! ..
ölesiye kokuşmuş bu alemde
nasıl canı çekmez insanın? ..
vallahi şu benim elle müdahaleli çözümcü arkadaşa
epey bir özenir oldum bu ara! ..
sertim benim, dayı yüreklim...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Dede Atleti
Zaman değişti
gençler arasındaki raconlar
moda kalıpları
beden dilleri başkalaştı.
pantolonlar kıçtan aşağı indi
bollaştı. donlar göründü.
saçlar sahne stiline yükseldi
jölelendi, kabardı, ibikleşti.
kuşaklar arası uçurumlar arttı
bakışlar biraz bunalım...
yaşdaşlarımın çoğu ortada kaldı
tarzlar önlerinden akıp geçerken.
birgün beyaz gömleğimin içine atletle gittim işe.
genç bir kankim gördü
deli dalga geçti!
saçları oldukça ibiklenmiş
üzerindeki gömlek atletsiz dalgalanıyordu.
-Uahah olm ne bu be dede gibi giymişsin atleti? !
yuh be! gömleğin içine de atlet mi giyilir!
bastı kahkahayı...
dayanamadım o kadar eğlendiğini görünce
ben de güldüm kendime!
uahah dedim aynen!
-E peki de birader
kışın da öyle artist gibi
içte atlet olmadan
esen bütün plaza-içi rüzgarları içime ala ala
dalgalana dalgalana mı yürüyeceğim koridorlarda? !
3 gün sonra senin gibi bitkin
burnum foşurdayarak mı dolaşacağım koridorlarda? !
atlet teri çeker derdi dedelerimiz
yalan mı?
sağlık içindi halbuki.
ben de onlara uydum;
hala da ortada atletimle dolaşıyorum.
herkese de öneririm
bel sağlam, böbrekler sağlam
beden sağlam, kafa sağlam
ruh sağlam...
bizim kanki yine bu kış da her kışki gibi
burnu sümüklü, elinde mendili
ama çıplak vücuda giydiği o artist gömleği
dolaşır durur plaza koridorlarında...
siz bakmayın ısmarlama racon ve modalara
hepsi gelir, geçer...
halbuki birdir aklın yolu
sağlık için, zindelik için
bütün soğuk algınlıklarına düşman
Dede Atleti! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Delikanlı Ruh
Tıpkı yaşamla ölüm arasındakiler gibi
arada kalma lütfen.
ya da adam gibi bak bedenine
çalıştır, geliştir
ve aydınlığını ona da yansıt
ona zaman ayır
ya da dolaşma patates çuvalı gibi
tamamen bırak bu şehri
bu bedeni
kaldır at, git!
ve o seni bırakmadan
sen onu bırak bari; yarışı en baştan kazan
delikanlı bir ruh gibi...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Delikanlı Yine Sahnede!
Eee? Gelecek 'buydu' başıma elbet!
çekeceğim varmış belli! ..
o kadar 'genç' takılırsam 37 yaşıma rağmen
daldan dala zıplarsam zıpır gençler gibi
bir yanda çoluk-çocuk
çaktırmazsam yaşımı;
olacağı buydu işte!
geldi başıma gecikmeli bir çocuk hastalığı;
vurdu-savurdu benliğimi!
Dünyanın kaç bucak olduğunu
bebeler gibi gördüm Allah'a şükür!
'Su Çiçeği' bile yetti bu delikanlıyı yerden yere vurmaya,
'gençliğiyle, ateşiyle övünen' bu ihtiyar delikanlıya
bir şeyleri hatırlatmaya!
Gerçi delikanlılıktan, dinginlikten
çelik gibi sağlamlıktan, spordan bulmadım belamı ama
ne bileyim
derstir işte, bilirsiniz;
hatırlar insan ummadık anda bir şeyleri
ayağını denk alır ondan sonra.
en azından 'büyük konuşmamayı' biraz daha hatırlar
ağzını tutar
göğsünü gere gere her dakika
'ben delikanlıyım, yakarım! ' demez bundan böyle! ..
tamam
belki eski bir hesaptı
çekilmesi 'geç de olsa' gerekiyordu ama
aldım ben dersimi en üstlerde de;
anladım ben
gördüm yine en yukarıdan olayı
sustum...
teker teker gelin;
'delikanlı' yine sahnede!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Delilik Yaptı Deli
Aslında ağza alınmayacak lafları saklayan benliğinde
içerikleri en midelere fena gelenine bile dayanan
zaman zaman ölçüleri de hepten kaçıran
düzgün duruşlu bir deliyim.
bu yüzden genelde iş yerimizdeki öğle yemeklerinde
kendi depresifliğime uygun kardeşlerle birlikte olurum.
onlar benim ani devreye giren fazla coşkulu el-kol hareketlerimi
ses tonumda ortaya çıkan garip karakterleri
ve dengesini yitirmiş sosyo-seksüel konularımı yadırgamazlar.
ama geçtiğimiz Cuma günü böyle olmadı.
bir delilik yaptım ve
kendimin aksine
hayatlarındaki her tavır ve düşünüş sistemini
toplumsal normalliğe göre yapılandırmış 3 kişi ile yemek yedim!
eee delinin de deliliği herhalde
normal birşeyler yapmaktır ha?
ben de böylece biraz aklımı başıma getirdim.
kendimi insan gibi hissettim
yiyen, içen, sevişen, uyuyan...
yemek arası boyunca izlediğim tek delilikleri
bütün erkekler aleminin ortak bakış noktası olan
”oh anam-yardın beni” muhabbetleriydi plaza kızlarına bakarken.
diğer yandan konular suyunu çekmiş
deniz seviyelerinde, az rüzgarlı havalarda seyrediyordu.
etrafta kızdan bol ne var? O da delilik mi yani? !
nette kadından, etten bol ne var ya da? ..
karar verdim
bir daha bu deli halimle
kolay kolay böyle bir delilik yapmayacağım.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Demem
Koridorda
kaldırımda
yol kenarında
alışveriş merkezindeki
vitrinlerin önünde yürürken
karşı taraftan gelen erkeğe baktığında
”onunla bir akşam yemeği yesem? ” demeyen
”onu öpsem nasıl olur acaba? ! ”
”elini tutsaydım nasıl elektriklenirdim? ! ”
”onunla sevişseydim nasıl olurdu acaba? ! ”
diye düşünmeyen kadına
“kadın” demem...
aynı şekilde
karşı taraftan gelen kadına baktığında
”şu kadının yüzü ne güzel! ”
”onu şöyle dolanıp, bir sarıversem! ”
”bu akşamı aniden onunla geçirsem! ? ”
diye düşünmeyen adama
“adam” demem...
madem ‘kadın-adam’ oldun
şekillendin
geldin bu ucuz küreye
görevini bileceksin
tadını çıkaracaksın bu ayrımın!
mal mülk peşinde koşarken nefes nefese
bir yandan bu hazinenin değerini bileceksin!
Gör bak sonra
nasıl da geliyor gerisi
’çorap söküğü’ gibi! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:40 AM
Demis Roussos
gece saat 23.27 civarı
eşim ve kızımla birlikte
Rumelihisarı’nda ‘Sade Kaave’deki zevkli
ama mücadeleli geçirdiğimiz o saatten sonra
arabayla Bebek’in arka yokuşlarından
arkamdan kıçıma yaklaşan
hiçbir imansızla da başımı belaya sokmadan
kestirmeden eve geldik ya yine
şükür...
şimdi bütün o imansızlara inat
zafer benim!
salonumdayım
Digitürk’te bir de geceyarısı filmi seçtim
film başlayana kadar
şiirlerimle başbaşayım
üstelik de
yanımda bir bardak çay (benim imalatım)
hemen onun yanındaki tablada
bana dumanlı dumanlı bakan ‘kalın Nicaragua Purom’
ve en önemlisi
kulaklıklarımda hafif hafif benimle söyleşen
ruhumu yumuşak yumuşak ittiren
o eskinin inanılmaz sesi
Demis Roussos... (It’s Five O’clock)
Ablam, ağabeyim, annem, babam, eşim
hatta Mavi Gözlü Cem Ağabeyim
siz anlarsınız şu anki keyfimi!
şimdi o eski yılların hatıralarına bir kez daha tutundum
sizlerleyim.
ve o anların benzerlerini o yıllarda yaşamış olanlar
hepinizle keyif içindeyim...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Dengesiz Neskafeci Garsonlar
Mesleğinin hakkını vermeyen
incelikten bihaber garsonlarla kuşatılmış
Kafe ve Restoranlarda mutlaka
sipariş ettiğiniz neskafenin de tadı-tuzu olmaz.
Ya süt tozu kullanırlar kaşık kaşık
ama onu bile dengesiz koyup
ortaya bir zift çıkarırlar
ya sütü köpürte köpürte koyup
kahvesini ***e çevirirler
süslü kokona gibi getirip
fincanı önünüze koyarlar.
İşte böyle yerlerden birine gittiğimi
garsonların suratlarından sezerim ben
ve yıllık neskafe zevkime ara verip
hiçbir hileye başvuramayacakları o şeyden
Türk Kahvesinden bir fincan sipariş veririm
kurtulurum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Deniz Feneri
Ansızın
kimsem’e haber veremeden
işime, gücüme rapor edemeden
uykumun ortasında biçare
kaçırılıp götürülsem gözlerim bağlı
bilmediğim, kokusunu önceden duymadığım
ıslaklığına dokunmadığım
rüzgarını daha önce içime çekmediğim
denizleri dalgalı bir adadaki
o görkemli “deniz feneri”ne
kapısı kapkalın çelikten
ortasında bir pencere
tavanı çok yüksek
“hapishane usulü”...
bir yatak, bir masa, bir lamba
ve bir bilgisayar...
3 öğün kapı altından
kimin bırakmadığını bilmediğim yemekler
fonda istemim dışı çalan müzikler...
bir “saatim” bile olmadan
sürekli yazmak zorunda bırakılsam
ve başka hiçbir şey yapmasam...
belki arasıra bir-iki eposta yeter
varlığımı bildirmeye
-sadece yazılarımdan bilsinler beni- diye
o kadar...
keşke...
keşke...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Denizin Dinginliğinden Yana
Yahu ne alıp veremediğin var senin şu deniz ile? !
Bırak işte ister dümdüz dursun
ister dalgalansın, çalkalansın
güneş ışınlarıyla sevişsin içinden geldiği gibi
kıpraşsın, debelensin
sana en güzel manzaraları sunsun.
İlle serinlemek istiyorsan git evine
kapan banyona
defalarca duş yap buz gibi
ıslan dur;
ne alıp veremediğin var şu denizin yüzeyiyle? !
yarıp durmasana sularını
bozma ikidebir yüzeyinin dinginliğini!
-denize girip rahatladığına- inandım tamam!
bunu da yapabiliyorsun
vaktin, naktin, yani herşeyin var ki
bunu da yapabiliyorsun, tamam
inandım!
hadi
kurulan artık
bırak denizi, kendi bildiği gibi dalgalansın
seninse yapacak bir ton işin vardır eminim
geri plana bıraktığın.
Hadi!
kalk, yürü
yola devam! ..
derdim sadece
denizin dinginliğinden yana...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Denyo
Ne güzel yakışır şu laf
bizim Kafeci Süleyman'ın ağzına! ..
Ayrıca o söylemese de severim ben Denyo'yu...
söylenişi güzel bu kelimenin
çağrıştırdığı şeyse ondan da güzel!
Doğuştan bir harikadır Denyo...
Bazen birileriyle geçilen dalga
tarzsızlıkla suçlama
bir aşağılama
ya da herneyse bilmem ama
harikadır söylenişi Denyo'nun!
söyle de gör kendi kendine...
ve şu da kesin ki
ne güzel yakışır şu laf
bizim Kafeci Süleyman'ın ağzına...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Derdimiz
Derdimiz
sadece basit bir elde edememişlik değil
bir egoistlik
veya bir çocuğun şımarıklığı değil
insanlığın derdidir!
'erenler'in göz yaşıdır!
Peygamberlerin
ayaklar altında çiğnenmiş insanlık onurlarıdır!
derdimiz
açıkça 'doğru'nun 'yanlış' karşısındaki
'ışık'ın 'karanlık' karşısındaki feryadıdır!
ve bu dert
bazıları -dışında- gibi görünse de
aslında herkesindir
faturası insanlığındır!
bazılarının yüzü umarsızca gülse de
ağlayanımız olmasa da
gün gelecek dizler dövülecektir!
Derdimiz 'Kıyamet'
derdimiz bir çocuğun çığlığı
bir annenin gözyaşları
evinden kovulan gencin çaresizliği...
Derdimiz öyle böyle değil
büyüktür!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Dergilerde Şiirler
Aslında beni de düşündürmedi değil dostum sözleriyle...
Şiirleri 'yazılı basın'la tanıştırma,
kağıt kokusu, otobüsler, metro koltukları
deniz kenarı ve tuzlu sularla birlikte varetme çabası
ona göre kaçınılmazmış.
Mutlaka elle tutulur olması gerekirmiş.
Çok sağlam,
ülkenin tarihinde söz sahibi 'şiir dergileri' varmış.
haklıdır, hepsi vardır
deniz kokusunun sayfalara çarpması,
dalgalardan sayfaların tuzlanması,
otobüsün dar alanlarında derginin
bayanlara, erkeklere sürtmesi güzel tatlar da
aklımı kurcalar durur sorular:
o dergilere kimler ulaşabiliyor?
kimler barajı geçebiliyor?
barajı kimler oluşturuyor,
kimler süzüyor?
ne kadar zamanda bir yeni sular kabul görüyor?
oraya ulaşmışlar 'usta' mı oluyor?
sorular kurcalarken aklımı
yoruluyorum her seferinde bilinmezlik karşısında
ve orta yerde kimsesiz buluyorum kendimi
okuyanım yok, paylaşanım yok
kime gidip ağlarım, bilinmez.
neye avunurum, niye yazarım, bilinmez...
Beni düşündürmedi değil dostum sözleriyle, ama
'Antoloji' ile bağrıma basmışım 'binleri'.
bağırlarına basmışlar beni şüphe etmeden
sıcacık sevgilerini göndermişler denizaşırı;
iflah olmam ki artık! ?
varsın deniz kokusu, tuzlar
otobüsün kalabalığı, ter kokuları
rüzgarın hüznü, sevinci,
yatak odası abajurları,
sahil kumları şiirlerimden uzak dursunlar!
ben böyle mutluyum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Devam Et
Bir çaycıyla dertleştim akşamüstü vakti...
Ezilmiş, bükülmüş, hizmet etmiş hep
ama yılmamış.
Hala hırslı
hala zıpkın gibi!
Hala lafları dimdik yukarılara doğru!
Ne farkımız var bizim ondan?
Üç-beş daha fazla mal alabilen
daha şık giyinen
mutlu rolü yapan köleler değil miyiz? ! .
O çay getirir-götürür yorulur
bizse yukarılara hizmet için
yalan söylemekten…
Peki biz kimle dertleşelim?
Etrafımızı sarmış
yine bizim gibi
binlerce yalancıyla mı? ! ..
Geç bunları
dert etme
ve yalanlarına devam et!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Dışkıya Sitem
Hayır hayır!
Yeter artık!
Azıcık olsun insafa gel!
Tam 1.5 gündür içimde
yıldırım hızıyla büyüyen,
dışa yansıtamayıp
içime atmalardan karnımı şişiren,
adını bir türlü bulamadığım bu rahatlama isteğimi
nasıl birgün daha içime hapsederim? !
hayır hayır
yeter artık!
insafa gel!
biraz rahat bırak sen de kendini
bana da imkan ver.
bak hala sessiz ve derinden
ruhumun içime sığmayan sesini hiç önemsemeden
içten içe büyüyorsun! ?
bu artık aşkı-sevgiyi de aştı
zalimlik seninki! ..
hatta bu olayla ilgili
burnuma pis kokular gelmeye başladı.
hayır hayır
artık daha fazla seni içimde büyütemeyeceğim!
bir an önce tuvalete gitmem lazım!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Dikeylerdeyim
Dikey geliştim ben
yataylarda çoğalamadım.
bilmem öyle yüzey-yüzey yayılmayı.
onun-bunun klişece yaptığını...
bilmem
iplemem!
hep dikine gittim
dibine-dibine dünyanın,
dibine-dibine hayatımın...
bokunu çıkarttım sevginin, nefretin.
bokunu çıkarttım seksin, iletişimlerin.
dikey geliştim ben
ya çok aşağılarda, cehennemin alevleri arasında
mağmaya en yakın,
ya da ulaşılamaz yıldız sistemlerinde gezindim.
ya meleklerle elleştim
ya zebanilerle seviştim ******* boyu, ortası yok! ..
dikey geliştim ben.
bu yüzden birgün denk gelir de sorarsan;
yataydaki olaylar hakkında
tek bir öğüt bile veremem...
kavramları özetleyemem
sadece kendimi bilirim dibine kadar.
kendi kuyumda yıkarım yüzümü
suyu leş gibi çamur da olsa!
kendi kazdığım kuyuda sevişir cesedim zebanilerle.
yataylarda rastlayamazsın bana,
bakışlarımız kesişmez zaten...
belki aşk sarhoşuysam kırk yılda bir
az bir ihtimal o da...
gerisi dimdik, dikine herzaman!
yok öyle yataylarda
enine...
ya sonuna kadar çamurlar içinde
ya da kör edici aydınlıkta...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:41 AM
Dinle...
Şşşşt...
sessiz ol...
sadece sessiz ol...
dinle...
birkaç dakika için
şimdiye kadar okuduğun herşeyi kaldır at
ve bildiğin bütün kavramları
engellerini, özgürlüklerini...
sakin ol
telaşlanma
ille bir yerlere, çeşitli bilgilere sığınmada olma
sadece bırak...
şşşşt...
sessiz ol...
dinle...
duyabiliyor musun?
sakın bana “neyi? ” deme...
sessiz ol...
dinle...
henüz duyamıyorsan
bir dahaki sefere
tekrar soracağım...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Dinlene dinlene
Bazen aşka gelirim
dinlene dinlene sevişir gibi
oturur kalkar
peş peşe şiirler yazarım.
Her seferinde doyuma ulaştığımı zanneder
rahatladığımı düşünürüm.
Mutfağa giderim
bir bardak çay daha koyarım
koltuğuma dönerim
iki televizyon bakarım
derken
yine bir yerlerim rahat edemez
tıpkı posta posta sevişmek gibi
bir şiir daha yazarım
sonra yine bir rahatlama…
”İyi” derim
”Yine günümdeyim herhalde! ”
Artık anlarım
bu gece böyle gidecek
3-5 neyse…
ve defalarca sevişirim böyle *******de
yedi veya sekiz şiirle birlikte olur
sonra kalkar giderim.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Direksiyon Başında Dahiler
Bizim ülkenin
direksiyon başındaki dahi şoförleri de
ortamın sesine kulak vererek,
trafikteki ustalık adına
kendilerine garip-garip kavramlar geliştirdiler.
Kırmızıda durup, yeşilde geçmeye
sarıda durmaya hazırlanmaya,
yaya geçidi görünce yayaya öncelik vermeye,
direksiyon başında bir canavar değil
centilmen olmak için çabalayacaklarına
ve otobanda, tali yolda, ana caddede
arabaların arkasına kıç piresi gibi yapışmamaya dikkat edeceklerine;
bilhassa şehiriçi yollarda
ansızın karşısına çıkan
o yuvarlak rögar kapaklarını ortalamaya
yolun ortasında garip yaylar çize çize
nasıl da umarsızca slagon yapar gibi özen gösteriyorlar!
E tabii, oldukça ilginç hareketler!
gerçekten de kafa ve yetenek gerektiriyor!
bütün bu şovu yaparken bizim dahi şoförler,
yan şeride defalarca tecavüz etmişler,
karşıdan karşıya geçen yaya varsa, umursamamışlar
sıyırıp, geçmişler;
orası ile ilgilenen, hesap soran, bağıran-çağıran yok
o ayrı!
Durum böyle oldukça tabii
daha bu ülke, direksiyon başında
ne dahiler yetiştirir, ne dahiler!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Dişlilerde Adım-Adım
Çok küçük,
uzaydan bakıldığında varlıkları bile algılanmayan
ufacık dişlilerden,
dev gibi,
uzaydan bile bakınca seçilebilen,
hatta bütün içiçe geçmiş dişliler cümbüşünün
birlikte dönmelerini sağlayan çok büyük dişlilere kadar büyümüş
delice bir işleyiş,
delice bir sistem! ..
Eğer içindeysen ve yaşıyorsan hala
mutlaka dişlilerden birisin...
ama en mikrobik olanı,
ama en büyüklerdensin...
mutlaka onlardan birisin.
Mikrobiklerdensen gücünü fazla zorlama.
bütün sistemi daha da hızlandıracağım veya
yavaşlatacağım diye, sakın
kendi bünyeni zorlama!
gücün yetmez büyük dişlileri etkilemeye,
dişlerini sıyırırsın,
yalama olursun
ve en sonunda dişli olmaktan da çıkar
dışa fırlarsın.
artık bütünle birlikte de dönemezsin.
dişliler sisteminde adım-adım ilerle.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Diyalog 1
-bilmem ki neden?
birden aklıma geldi:
acaba İmam Nikahından sonra
İnternet Nikahı da çıkarırlar mı Hocam?
-Ah yavrucuğum sen ne diyorsun! ?
çıkmaz mı hiç? ! Çıkar tabii, çıkar!
daha neler çıkar bir bilsen!
insan bunlar... Bekle, bekle...
-Aaa! Hadi be Hocam yok artık? !
-Olur oluuur! Mis gibi olur hem...
İnternet Günahları
İnternet Sevapları
Hatta İnternetten Cennet'e Garantili Bilet!
Garantili İnternet Aşkları
hiç susuz sabunsuz aşklar, sevgiler! ..
bekle çocuğum, bekle! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Doğal değil mi?
Şu Amerika denen millet
bu kadar kaliteli, görüntüleri süper
aksiyonları süper filmler yapabiliyorsa yıllardır
ve bizleri adeta -gerçekmiş- gibi baktırabiliyorlarsa;
ülkelerarası stratejilerinde bu kadar yalancı
mizansenci ve hükmedici olması da doğal değil mi?
Biz kimi, neden suçluyoruz?
Bütün gün izlediğimiz Amerikan filmlerini
aynen hayatlarımızda da izlememiz doğal değil mi?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Doğaya Karşı Çıkarcı Sevgi
Malum
son yıllarda
”herbalism” trendiyle
bitkisel şifa dürtülerimiz de motive edilmeye başlandı ya;
artık sebze-meyve muhabbetlerde son moda
”Ayy! Brokoli ve domates erkekliğe çok faydalıymış;
bol bol yiyelim! ”
”Aayy! Boşver tadını, içmene bak.
Nar suyu da bilumum şeylere devaymış! ” şeklinde
faydadan temellenmiş cümleler oldu!
Halbuki ben Doğa Ana’nın ürünlerinden bahsederken
veya onlara yaklaşırken; büyük çoğunlukla
bütün bir skalayı severek, içimde hissederek kabul ederim
herbir üründe bir zevk-tat bulmaya çalışırım
acısıyla, tatlısıyla...
Ben severim, kabullenirim, tadına varırım insan halimle;
zaten bünyeme girince Doğa Ana da
elinden geleni yapar vücudumun çeşitli bölümleri için
bundan da eminim.
Diğer türlü
o şuram için, bu ise buram için iyidir deyip
Doğa Ana’nın ürünlerini bünyeme almak;
bana hep
parasından, şöhretinden
ve toplum içindeki saygınlığından dolayı evlenilen
kadın veya erkeği hatırlatır.
O zaman buna ne kadar dürüstlük denebilir ki?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Doğuştan Fetişist
Hepsini anladım tamam;
'haftadabir konken'i
yapılan çeşit çeşit ikramı
çayı, kahveyi
yeşil renk masa örtülerini
salonu kaplamış güzel kadın parfümlerini
arasıra tavana doğru yükselen kahkahaları
ve sonu gelmez o güzel muhabbetleri...
ama peki
henüz 7'li yaşlarımda
onca kadının çevrelediği o masanın altında
bir o yana-bir bu yana emekleyip de ne yapıyordum
onu pek anlamadım! ?
yoksa ben
doğuştan mı fetişisttim? !
şimdi ise
fetişizmin doruklarında
benliğimi liğme-liğme etmiş ve
bilgelikle arlanmazlık arasındaki o ince çizgiyi
silmenin devamında
ta o yıllarımdaki tadı
tekrar tekrar yaşayıp
boyutlandırıyorum.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:42 AM
Dokunulmazlığı niye?
Ah şu
bekaretleri elden gitmesin diye
o el değmemiş 'hint kumaşı' tenleri kirlenmesin diye
kimseye kolay kolay mail adreslerini vermeyen
ve kazara mail alırlarsa bir erkekten
hiçbir şekilde geri dönmeyen
'çıtkırıldım değerli kızlar'!
azıcık suya sabuna sokun elinizi
zarar gelmez! ..
azıcık bütünleşin birileriyle
depreşin
kızın, sevinin
yüzünüz buruşsun
çizgiler belirsin biraz!
Toprakta yalınayak yürümekle
yoga yapmakla
temiz temiz giyinmekle
sahil kenarında beyaz eşofmanla koşmakla
-bütünleşilmez! -...
taşın altına elinizi koymadıktan sonra
taş havaya kalkmaz
kuş uçmaz, ses vermez!
ah şu
'çıtkırıldım değerli kızlar'!
hadi bekaretinizi korumanızı anladık da
şu mail aderslerinizin dokunulmazlığı niye?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Don Carlione
Baba Filmini tabii ki ben de birkaç kere izledim.
Fiş kesme, adam satma, kıç fitilleme damarlarım kabardığında,
tekrar bir tur atarım 3 cd'lik seri üzerinden.
Baba’nın o önüne geçilemez dücünün
Alpa Chino’nun karizmasıyla birleşiminin dayanılmaz hafifliği! ..
Duygularına hakim olması,
en büyük hakaret karşısında bile o dakikada kendini açık etmemesi
büyük bir benlik kontrolü göstergesi...
bu tarafı beni herzaman pozitif etkilemiştir.
hadi ne de olsa babadır;
yüzüne gülüp,
2 gün sonra bazı zararlıların fişini çekmesini bile
bir yere kadar hoş karşılamışımdır,
ancak
aynı şeyi kendi kardeşine de uygladığını gördüğümde
bunu hiç kabullenmek istememiştim!
Büyük canavar, en tehlikeli canavar da olsa dünya üzerindeki
kendi mağarasında, kendisi ile aynı etin kanını içen başka bir canavarın
ipini çekmesi,
onun içinde artık hiçbir ailevi duygunun bile kalmadığını anlatır.
İşte burada Don Carlione
gerçekten de duygularını öldürmüş,
kendi soyununun bile kanına ekmek doğrayabilen,
acımasız bir varlığa dönüştüğünü göstermiştir.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Donald Amca
Hayır hayır!
Miki değil, Pluto değil,
Şirinler değil,
Pamuk Prenses veya Kül Kedisi de değil;
sadece Donald Amca! ..
ille de Donald Amca!
yatağa giderken O...
kahvaltı ederken O...
oyun oynarken bazen yine O! ..
bu kadar bağlayıcı ne var bu Amca’da
çok merak ediyorum! ?
bizim kız onsuz yapamıyor? ..
kaç kere oyun oynarken bile
Amca’nın kitabının etrafında dönerken pıtı pıtı
bir yandan ona gülümseyerek bakarak
bir şeyler fısıldadığına şahit oldum.
bu çocuk resmen onunla iletişimde!
bir şeyleri onun için yapıyor veya
bir şeylerin raporunu ona veriyor! ?
herhangi bir dergide, yeni bir kitapta veya televizyonda
ona rastlarsa da inanılmaz mutlu kahkahalar atıyor!
Miki değil, Pluto değil
Şirinler değil;
sadece Donald Amca! ..
ne var bu adamda bu çocuğu bu kadar harekete geçirecek
gerçekten deliler gibi merak ediyorum!
kaç kere aldım karşıma o kitabı
yüzüne baktım
ne demek istiyor olabilir acaba insana diye...
çünkü kız resmen onun yüzündeki ifadeden bir şeyler alıyor!
onu anlıyor!
onun gözüyle kanalına girmeye çalıştım Donald Amca’nın
ama hala bulamadım! ?
belki biraz daha büyüsün, kendisine sorarım!
şimdilik hala garip bir multivitamin
bir doping hapı...
ama benim için büyük bir muamma
sevgili Donald Amca...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Donsuz Yiğitin Feryadı
Dün kırmızı-ince kenarlı,
bugün klasik, kenarı dantelli,
yarın tanga;
lan karı ne olacak bu adamın hali?
çabuk donlarımı yıka!
Yüz temiz de yumuşak mı gördün
kaş ince de travesti mi sandın
yoksa bacaklar güzel de, yere-göğe mi koyamadın beni? !
2 gün-3 gün dedik, dert etmedik
hatta çeşit olur dedik ama
etme eyleme be karı
daha ne kadar kıvırtarak dolanayım oifs koridorlarında?
yarın-öbürgün çoraplar da tükenirse
naylonlara mı boğacaksın beni,
jartiyerlerle mi bezeyeceksin? !
hem boşver şimdi bunları,
bunlar bir sonraki aşama...
sen
namus elden gitmeden
haberim 4 kıtaya gitmeden
çabuk donlarımı yıka! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Dost Kazığı Makbuldür!
Bizim ülkede
dost kazığı ve ortak dolandırma makbuldür!
İster yıllarca aynı tabaktan yemek yiğin
hatta *******ce aynı yatakta yatın;
mutlaka bir gerekçe bulunur ve
kazıklanırsınız allı-pullu!
Doğal kabul edin,
hiçbir şey olmamış gibi yapın.
tıpkı “Turkish Delight” gibi
bizde dost kazığı ve ortak dolandırma makbuldür!
çünkü bunu yapana
bu topraklarda ‘saygı’ büyür
önünde eğileni, kıçını yalayanı bollaşır!
Ta anneden, bebeğe
haneden kuruma bu terbiye baskındır.
Tohumlarımızda vardır aldatmak ve bozgun
sürgün...
Dediğime gelirseniz birgün hiç ummadığınız anda;
yıkılmayın.
hiçbir şey olmamış gibi yapın,
çünkü bizde böylesi makbuldür!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Dostlardan Tebrikler
O kadar güzel ki
o kadar ince, hafif
bir kadın dokunuşu gibi ki;
yerine hiçbir şeyi koyamıyorum.
şair dostların o yumuşacık 'tebrikleri'
o kadar ruhu okşayıcı ki! ..
en düşük tonda
ama insanın içine işleyen müzikler gibi bazen;
bir klasik, bir chill out, bir ambient...
nefesin ritmleri gibi, kalbin atışı gibi
hayat verici...
bazen bir doğum anı gibi çığlıklarla dolu
hayata tutunmak için vahşileşen o tebrikler...
başka nasıl mutlu olur Şair
en güzel hediyeyi tatmışken?
yerine hiçbir şeyi koyamıyorum...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Duaların En Güzeli
En güzelini yükledim duaların sana
korkma sen hiçbir şeyden
yürü!
Hayallerine gem vurma
sadece aç önlerini, yol ver.
yüzünü sakın asma! ..
Sana kanımdan akıttım
terimle suladım
ellerimle ovdum o küçücük yüreğini;
korkma sen hiçbir şeyden
yürü!
ben sana en güzelini yükledim duaların.
kızım'la güldüm sana
birdim, iki oldum
üçlendim;
ben sana kendimi verdim
bütün tecrübelerimi
serseriyi, deliyi, aşığı, sevgiliyi
umarsızı, şımarığı, baba sıcaklığını...
ve belki duymuyorsun fısıltılarımı ama
bir yerlerde sürekli bir şeyler oluyor
biraz daha sessiz
biraz daha kendinle
biraz daha içini dinle;
en güzelini yükledim duaların sana
güzelim...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Duellolar ve Yalancı Bilgelik
Sözleri kılıç yapıp
birbirlerine karşı çekip,
ustaca hareketlerle baskın çıkmaya çalışır
kendini muzaffer ilan etmek isteyen
bilgelik yolcuları.
Ama yaptıkları aslında
sadece yollarını uzatmaktır.
Çünkü bilgeler asla
ortalığı seslere boğan kılıç gösterilerine girmezler,
kelimeleri de bu yolda köle etmezler.
bir diğerine karşı
duellolarda ispatlanacak zafer değildir ki bilgelik...
ve hiç de olmadı...
sadece kendi içindeki sessizliğin,
kendini teslimin
ve izin verişlerin mütevazi,
salına salına yürüyüşünün zevkidir.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Dur Biraz Efendi Ol
Ulan dur biraz
efendi görün
ağır ol
otur yerinde
dedektif gibi süzme ortalığı
hedefe yönelme hemen
sinsi sinsi saldırmak üzere başını eğip
kaşlarının altından bakma şahin gibi!
taze sıçılmış tezeğin üzerine üşüşen sinek gibi
kıza bakıp bakıp, tanışma planlarına düşme hemen.
ağır ol!
kız işe yeni girdi, merak etme
kapmazlar hemen 2 dakikada!
rahat ol biraz
kız da nefes alsın, ortama uyumlansın.
bakışların fazla belli ediyor burnuna gelen tezek kokusunun
lezzetini, cezbediciliğini ama
yapma! sabırsız karasinek olma
armut gibi gösterme kendini
biraz ağır ol!
biliyorum kanın çekiyor.
bir de üzerine bekarlığını ekleyince! ..
dur biraz, efendi ol.
plazada laf çabuk yayılır
ağızlar folloş olmuş
hakim olamazsın, fena mimlerler adamı!
bu yüzden diyorum sana
dur biraz
efendi görün
nas'olsa denk düşürürsün
işti, falandı-filandı deyip ilgini gösterirsin
ama raconuyla
acele ve panikle değil.
Hadi bakayım, efendi ol biraz
ya da öyle görün.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Duşumu Devrederdim
Gençkenki kokuşmuşluk düşkünlüğümün
günüme ara ara da olsa yansımasından olsa gerek;
bu sabahki ölümcül
tibetsel ve de rahipsel koşumdan sonra
yine cıvık şekilde terlemiştim ki
artık üzerimde duş alacak hal bile kalmamıştı.
ve oturduğum halının üzerinde
yılgın bakışlarla eşime dedim ki;
karıcım bugün lütfen benim için de yıkanır mısın? ..
güldü tabii...
ama mümkün olsa vallahi ona devrederdim!
haklarını, günahını, sevabını da ona yazdırırdım!
alsın sonra, ne yaparsa yapsın!
Zaten koşmasam her sabah
eminim yine kokuşurdum
tıpkı
gençken
ayaklarımın altlarının füme gri
ve yanlarının da açık gri olduğu günlerdeki gibi! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:43 AM
Düğmeye Basarlar
Tek bir düğmeye basarlar;
2 saatlik uykundan uyanır
gözlerini bir açarsın,
4 ayın ayrı geçmiştir sevdiklerinden...
Tek bir düğmeye basarlar;
komşu samanyolunun en kenarındaki o yıldızın
eşsiz ufuklara bakan sahillerinde
dolu-dolu geçirdiğin 1 yıllık tatilin
son gününde bulursun kendini...
evine döndüğündeyse
sadece 2 saat görmemişler seni! ..
Tek bir düğmeye basarlar;
şimdiye dek zevk saydığın şeyler
en büyük düşmanın olmuş! ..
hatta neredeyse sana verdiği duyguları
çoktan unutmuşsun bile? ..
Bir düğmeye basarlar;
ismin bütün kayıtlardan silinmiş! ..
geçmişini bulamazsın
çulsuz kalmışsın!
sesini kimseye duyuramazsın
hatta belki çoktan yoksun! ..
bu yüzden biraz düşün arada
ve lütfen şükret...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Düğümler Sarmış
Rüzgar istediği yönde
istediği şiddette
isterse yazın kavuruculuğunda
isterse kışın donduruculuğunda esiyor.
önünü kesen
kesmeye niyet eden, iman eden yok...
Gladyatörler kuşanmışlar pahalı silahlarını
göğüslerini gere gere sokaklarda dolaşıyorlar
har vurup, harman savuruyorlar.
Bedavadan sığır etleri havalarda uçuşuyor
halkın yarıdan fazlası açmış
suyun-ekmeğin hesabındaymış
bakan yok...
Alan daha çok alıyor
alamayan eziliyor
gitgide daha da dibe batıyor
ve diğerleri
sanki zevk alırlarmış gibi kendi aralarında
üzerlerine bastıkça batanların
yüzleri daha bir asil
daha bir muzaffer! ..
İşte bütün sokakları ele geçirmiş
böyle kara düğümler düşünün ufak ufak...
bütün bu toprakları sarmış hepsi
bütün sokak başlarını
bina girişlerini
işyeri departmanlarını
şehir kapılarını da,
çözmeye çalışan yok.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Dünkü Lanet İş Günü
Dünün verdiği lanet iş stresiyle dönünce eve akşam,
sabahında yatakta herzamanki ben değil,
bir ceset yatıyordu...
Kalkamadım herzamanki saatimde.
saatimi defalarca 10'ar dakika ileri kurdum.
ve 10'ar dakikalık kendini bilmez rüyalara kurban oldum.
Tabii kalkıp da koşamadım bir de üstelik! ..
Dünkü lanet, düzensiz, prosedürsüz iş günü! ..
Dünün devamında sana hala yenik düşmemiş olmak için,
akşam olup da eve döndüğümde
en azından koşu borcumu ödeyeceğim.
Dünkü lanet, düzensiz, prosedürsüz iş günü...
en kötü günüm böyle olsun...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Dünyanın Notu
Hayatın bazı alanlarını
kişilerini, olaylarını, kurumlarını sadece bilgi için
yaşamımı sürdürmem için
ve tavırlarımı geliştirmek için kullanırım.
ve bazı alanlarını hayatın
kişilerini, olaylarını, kurumlarını ise sadece -sevmek için-
daha fazla bütünleşmek için
bir şeylerin uğrunda düşünmeden yürüdüğümü görmek için kullanırım.
ve tabii farkında olarak ya da olmadan
herkes bunu yapar.
birbirleriyle binlerce etkileşimdeyken dünya sakinleri
kanallar, düğümlenmeler ve dağılmalar görünür yukarıdan...
buradan verilir dünyanın notu.
ayrı yönde aksa da kanallar
daha yukarıda
kendi geleceğinde aslında birdir buluşmaları.
düğümlenmelerse geçici mücadeleler...
sonucu dağılmalarda olmadıktan sonra o da sorun değil.
bulur yolunu yukarıda 'bir'e doğru nas'olsa...
buradan verilir dünyanın notu.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Dürümcü Hayri ve Taksim Sütiş
Dün akşam bir arkadaşımın ekişine geldim.
İş çıkışı Taksim'de buluşup, sinemaya gidecektik.
Önce bir süre meydanda dolandım
benim gibi iş çıkışında oraya gelene-geçene baktım.
baktım ses yok
yürümeye başladım İstiklal'de.
arıyorum, telefon açılmıyor
belli ki önemli bir şeyi var...
dedim 'karnımı doyurayım bari'
daldım bir sokağa
köşede Dürümcü Hayri Usta...
baktım
içerisi epey kalabalık;
ben de daldım
oturdum...
epeyce bir beklemeden sonra sıra bana da geldi
bir lavaşa adana dürüm
bir de lavaşa mantar kızartma yedim afiyetle
çapım bir miktar genişledi
hamurlandı, etlendi.
fazla beklediğim için bahşis vermedim.
İstiklal'e çıktım tekrar
yürümeye devam...
içimden tatlı yemek geldi
zaten biraz da planlamıştım;
Taksim Sütiş'e daldım.
şu muhteşem 'yeşil fıstıklı dürüm'den istedim.
yanında da çay...
afiyetle yavaşça onları da indirdim mideye.
artık tamamen rahata ermiştim.
bu arada arkadaşı çaldırıyorum telefon açılmıyor hala!
yavaş yavaş ya ekildiğime inanmaya başlıyorum
ya da çok önemli bir işi var diyorum.
tam yeni bir mesaj daha atacakken
o beni arıyor.
evet, çok önemli bir toplantısı varmış
ve devam edecekmiş.
zaten 1.5 saattir oralarda takılıyordum
'en iyisi yarın buluşalım' diyorum.
hesabımı ödüyorum...
evime yönelmemin huzuru içinde
tam buzdolaplarının önünden geçerken
gözüme oranın muhteşem 'aşureleri' takılıyor.
'bari' diyorum 'bir iyilik de evdekilere yapayım.';
birkaç kase de aşure sardırıyorum.
metroya binip eve geliyorum.
hemen bir adaçayı getiriyor eşim
ve de yanında
onca yeşil fıstıklı tatlıdan sonra
koca bir kase 'aşure'! ..
12 dakkada onu da mideye indiriyorum!
'spocuyum ya ondan herhalde' diyorum.
yavaş yavaş vücudumu
fazladan titreşimler sarıyor sonra!
'hah! ' diyorum, 'şimdi yediklerim patladı işte! '...
hemen arkasından bir Kızılay Sodası lüpletiyorum
belki iyi gelir? ..
bir film bitiyor
ikinci film başlıyor
eşim kanepede sızmaya başlamış
bende tık yok! ..
odaya gidiyorum bir sürü o biçim site geziyorum!
bir saat geçiyor aradan
bende tık yok! ..
birden aklıma geliyor
sabah bir de 'ginsengli multivitamin' yutmuştum!
oooh oooh ne güzel!
ne iyi yaptım bu tatlıları akşam akşam yemekle! ..
eh herkes odasına çekilmiş olsa da sonra
ben epeyce bir ayakta kaldım
gittim, geldim oda ve salon arasında
hatta bir takım 'tahliye'lere giriştim birkaç kez!
ama
bende yine tık yok! ..
sabah yine erkenden koşacağım aklıma geliyor
yatmam lazım! ..
artık içteki onca patlamalarla yatağıma gidiyorum
bu halle umarım eşimin de başına bir şey gelmez!
nitekim gelmiyor da!
akşamı sağ salim atlatıyoruz ailece!
ama Taksim Sütiş'in o adamı delirten lezzetteki tatlılarını
halen saygıyla anıyorum! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Düşme Tuzağına Şairin
Düşme tuzağına şairin!
şaşırırsın kendini
geçmişinden kuşkuya düşersin
ve geleceğinden…
türlü taşlar koyar ayakların önüne
ateşli yeraltı mağaralarından geçirir seni
elinden tutup!
yüzün öyle bir yanar ki
aynaya baktığında kendini tanıyamazsın!
halbuki bir de dönersin ki arkana
çoktan yerinde yeller esmektedir,
en serin rüzgarların estiği,
pınarların aktığı, çiçeklerle kaplı kırlarda
yan gelip yatmış,
yaratılışa şükürde bulursun şairi!
yazdıklarında kaldığına
yazdıklarında yeminli olduğuna
inanma
düşme tuzağına şairin!
heykel değil ki hayat;
hep yerinde dursun? ..
o gün bildiğini,
o gün inandığını,
o gün savunduğunu,
o gün uğrunda öldüğünü yazar şair ama
kalmaz ki oralarda
durup beklemez ki seni gelmen için.
işi çoktur, hayalleri yüktür şairin;
bayrağı boldur
teslim etmesi lazım!
kuyuyu kazar
içine suyundan koyar, yüzmen için…
ama ille kendi de dikecek değil ya tepesine o sudan!
çoktan 10’larca yeni kuyu açmıştır
ve içlerine başka başka sular doldurmuştur.
kanma sen, sakın o suda boğulma
biraz elini sok, çıkar sonra
yoluna devam et;
bu kadar gönül koyma
atlama o kuyuya!
düşme tuzağına şairin!
şaşırsın kendini
yanılırsın!
ve inan ki, düşüp, boğulduğunda o kuyuya;
kendini sorumlu tutmaz şair!
kendini bil;
düşme tuzağına şairin! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Düşünceden Başlayacak Hesap
Başka bir şekli olmalı;
bir şeyler oluşturarak
şekil vererek
ya da yaratarak...
hep değiş-tokuşla geçinmemeli bazı insanlar.
götürmemeli paraları
aldığını iletti, sattı diye...
elden ele ilerledikçe
neden artar değeri? ..
hepsini 'ilk' başlatan 'emekçi'yse
neden itilir kenara hem? ..
buysa eğer rıskın düzeni
kendi adıma 'yanlış' derim.
gönlümü koyarım
kimsenin haberi bile olmaz
havayı kirletirim
gökleri kızıla çeviririm
yıldırımları çağırırım
'fırtına' derler
'deprem' derler
'düzen bozuldu' derler
yine devam ederler! ..
'emekçi' yine en altta...
eze eze, katman katman yığılmış bir düzen...
ama bekleyin
sabredin
ve lütfen hepiniz içinizden
fırtınalar, depremler, yıldırımlar gönderin!
Tepesinde bu kürenin
ortak bir yerde birikecek
ve yine tepesine inecek 'korumasızlar'ın!
düşünceden başlayacak 'hesap'...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Düz Yazıdan Şiire
İsterse upuzun bir düzyazıdan melezleştirmeyle 'şiir' olsun
sen onu alıp da eline
kırpıp-kırpıp
dizelere bir böldün mü
iflah olmaz artık inan!
Düz Yazı ile alakası kalmaz!
Düz Yazı gibi düşünemez
onun gibi gaza basıp, umarsızca hız yapamaz
dizeler arasında durmak, düşünmek
benzin almak, birşeyler içmek ister.
eski maratonlar ona göre değildir artık!
Her ne kadar bazen
gözüne umarsız bir Düz Yazı rahatlığında görünse de
alakası yoktur artık Düz Yazı olmakla inan!
yanılıp da sakın onunla Düz Yazıymış gibi de konuşma.
Bir anda yaşarkenki günleri gelir aklına Şiir'in
dizleri üstüne çöker
bir süre baygınlaşır
terler...
Bütün hayatı gözlerinin önünden geçer.
etten kemiktenkenki gibi hisseder.
tekrar acılarıyla buluşur
ve inan bana
dayanamaz Şiir'in yüreği tekrar Düz Yazı olmaya!
çünkü o artık dünyada değil!
zamana bağlı değil!
sana dokunamaz
senle öpüşemez
ama hepsinin de ötesindedir, merak etme
mutludur.
yapabileceğin tek şeyse senin
ona Düz Yazıymış gibi davranmaktan başka
belki hayallere dalıp
onun için dua etmek
veya onun kendi alemine misafirlikler yapmak...
bir kere dizelere bölündü ya
artık o Düz Yazı değil
hele eski bildiğin insan hiç değil!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
E-Postaları da Temizlemek
Sakalları 3 günden fazla uzatmamaya
dişleri günde en az 1 kere yıkamaya benzer,
yatak odasında
günden güne, üst üste biriken çamaşır dağları
ve mutfağında kat kat çöp naylonları yaratmamaya benzer
günden güne e-postalarını temizlemek ve biriktirmemek...
fazlalıklarla dolu değil miyiz dört bir yandan hücum eden?
aldanmamak lazım herzaman bu çoğulculuğa!
yük olur
ağırlık yapar en sonunda omuzlarına...
hatta oradan bütün vücudunu kaplar.
beynine,
en son da varlığına siner sinsice
fark etmezsin vallahi;
öyle de hoş gelir ki ince ince birikirken,
'kendine ait bir kendin'
en altlarında kalıverir o birikintinin!
onun için bütün bu düzen-disiplin kadar
sakalları en az 3 günde bir kesmek gibi
zamanın eli-kolu sayılan
e-postaları da temizlemek gerekli...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Edebi Olmasını Beklemez
Konular kendi hallerinde gezinirken
“şiir” olmadan önce
nasıl da sadedirler
beklentisiz
ifadesi, gücü yettiğince
edebilikten de uzak çoğu zaman…
fark ettiği zaman bir konuyu
el verir ona kendince şair
kendi tarzında…
ille de edebi olmasını beklemeden
çekiverir tüm çıplaklığıyla kollarından
kendi mekanına kapatıverir.
Usta bu ya
çıplak da olsa
hiçbir özelliği olmasa da alır evine
başlar kendi giysilerini giydirmeye
durum uygunsa, bazen abartılı
bazen sade bir makyaj da yapar yüzüne.
1 gecede bambaşka bir kişiliğe sokar o konuyu.
alımlı, cazibeli, salına salına yürüyen bir kadın…
o kadar kendine benzetir ki temelindeki tohumları
bakışına ilk aşık olan yine kendidir şairin!
fazla tutamaz onu bu yüzden mekanında.
o gece ne kadar olduysa o kadar bütünleşir
öper, koklar, süzer, eller, yoklar, kavrar
ve geceyarısı kimse görmeden sokağa salıverir.
ertesi gün o kadını
yeni ihtişamıyla gördüğünde
kendi bile tanıyamaz
hatta utanır
yanından geçerken ses bile edemez
kendini hatırlatmaz! ..
daha bir gecede kim bilir kaç erkeği takmıştır peşine! ?
karışmaz…
Şair, konuların edebi olması beklemez
çeker alır kendi mekanına
ve gerekeni yapar.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Edebiyatın Mafyası?
Olur mu olur vallahi!
İlk anda komplo gibi geldi bana da ama
neden olmasın?
hem de ülkemizde! ..
her köşebaşının mafyolozu
her otoparkın bir sahibi
her barın bir takipçisi varsa
her naylon işin bir genel müdürü
her mahallenin bir babası
hatta iskelelerin babaları
ve daha da önemlisi ülkemizde
kulaktan kulağa kabul görülme
onayı verilme varsa
yani diğerinin dışlanması;
neden edebiyatın da kendi çapında bir mafyası olmasın? !
olur mu olur vallahi!
bence biraz düşünelim bunu da...
belli mi olur?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:44 AM
Efendiler!
Acaba Büyük Ata'mızın ilan ettiği gibi
gerçekten birgün sular akması gerektiği akacak
rüzgar da doğru yönde esecek ve
'milletin efendisi' dediği köylüler
efendiler gibi yaşamaya başlayabilecekler mi?
yoksa herzaman yetiştirdikleri meyveyi-sebzeyi
yine yok fiyatına mı satın alacak diğer Efendiler
onların üzerlerine basmaya devam ederek
ve dünya paraya mı satacaklar
kutulayarak, etiketleyerek? ..
Ata demiş öyle bir zamanlar ama
o laf eskilerde kalmış Efendiler!
laf hangi laf
zaman hangi zaman?
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 1: Ejderhalar da sever
Bir kere de aşk'ı yazayım dedim
ve de yazdım.
Hatta suyunu çıkardım!
Hep de hırlayacak değiliz ya?
hem ejderhalar da sever
onların da çocukları olur!
Biraz zordur belki ama
onların da canları acır
vicdanları sızlar.
Bir kere de aşk'ı dinleyim dedim.
dinledim dibine kadar.
Kulaklarımda derman kalmadı
esiri olmaya yakınken
ve ağzımdaki ateş bitmeye yakın
hızla kendime geldim
ve
'ejderhalık' görevime geri döndüm.
Şimdi daha da 'ejderha'yım
aşkımla güçlendim
ateşim daha azgın
kollarım, bacaklarım, gövdem daha kuvvetli!
ejderhalar da sever.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 10: Virüs'ü Kabul
'virüs' olmayı bilmeliyiz gönüllere
hızla yayılmalıyız
çünkü yayılabilecek başka yapı kalmayacak
gönül'den başka
bedenler eridiğinde, kül olduğunda...
ve er ya da geç herkes öyle bir görecek ki
'kabul'ü kendi benliğinde,
kendi bile şaşacak.
2 gün önce kızdığını, yarın sevecek
nefret ettiğinin gidip ellerini öpecek
laf attığı fahişeyle bizzat evlenecek.
ve en sonunda zorla da olsa
ağlaya ağlaya çocuklar gibi
kendini -kabul- edecek.
öyle bir virüs ki bu, önünde duramazsın.
ya kabul edersin, ya da içten-dışa infilak! ..
ortama salındık ya yağmurlarınızla
fırtına, karabulut, gün, güneş dediklerinizle,
sızdık ya zerrelere, uykulara
en sert, adrenalinli anlarınıza;
geride duramazsın
mutlaka dahil olacaksın
ve er ya da geç sen de göreceksin
'kabul'ü kendi benliğinde.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 2: O Enerji
Bu boyutta kendime geldiğim
gerçeğimi kazandığım günden beri,
herşeyden kopup
kendimi hatırladığım anlarda
hep ‘bir enerji’ eşlik etti.
saçım oynadı kendiliğinden kimi zaman
’bir şey var mı? ’ diye yokladım. yoktu...
kolumun kılları rüzgarlandı
’karınca mı yürüdü? ’ diye baktım. yoktu...
ve o inanılmaz ‘tek parlak nokta’!
olur olmadık zamanlarda
potik müdahale gibi hayatıma
bakmadığım yerlerde parladı
o tarafa baktırdı. ve bu hep oldu;
alıştım...
hepsi de
bu boyutta
gerçeğimi kazandığım anlarda oldu.
zaten sonra pençelerim de gelişti
yelelerim dikenlendi
ağzım ateşlendi.
ışığım alabildiğine parlak
hiddetim delicesine cehennemii...
olanlar Ejderha’lığımın kutlamasıydı
insanca tarifle ‘bandosu, mızıkası,
davulu, zurnası’...
bu boyutta kendime geldiğim
gerçeğimi kazandığım günden beri
ağzımdaki ateşi kullanmaya hak kazandım.
ve o ‘enerji’
hep bana eşlik etti.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 3: Köklerine Zehir
Ejderha:
”insan” olarak yaşadığım sürece
hep gördüm bunu
düzgün bir şeylerle uğraşıyorsan
özellikle doğruyaysa rotan
adımların “emek” içeriyorsa
ve omuzlarında yükler varsa
hele bir de sanata adadıysan varlığını
zaten genelde güçlüsündür -içeriden-
neşen boldur, bilirim ama
bil ki baltalayıcın
kanına ekmek doğrayanın
neşeni kaldıramayıp
inceden iğneleyenin bol olur.
en yakın arkadaşın, kankin
uzaktan izleyenin
ve hatta ve hatta –akraban- bile
öyle bir bekler ve
binyıllık tecrübeli –puşt- gibi
öyle bir yakalar ki zayıf anını;
sen anlayamazsın,
yine yüzlerine gülersin
ama onlar çok ustadırlar!
ağacının köklerine damlalıkla da olsa
zehirlerini akıtırlar
ve hiçbir şey olmamış gibi de yürür, giderler.
Birgün sonra
bilemedin iki gün,
mutlaka
o aydınlık bilincin o damlayı görür, bulur, çıkarır
gönül gözünün önüne koyar!
sonrası sana kalmış ey “insan”!
belki gönül ağacının dibine çöker
bir türlü yediremediğin o kişinin arkasından
düşünür durursun
kırılırsın, ağlarsın...
düşündükçe daha çok gömülür zehir köklerine
çünkü bu senin işin değildir! uyan!
sadece yukarı bakmalısın!
dallarında yeni filizler açtırmakla
güneşe doğru başını uzatmakla oyalanmalısın!
zehri gördün bir kere
anladın işte onları! bu yeter.
devam et yukarı bakmaya “ejderha yavrusu”.
ve göreceksin
onlar, “insancıklar”
hiçbir şekilde deviremezler ağacını.
hiç unutma:
”insan” olarak yaşadığım sürece
hep gördüm bunu...
en yakınında da olsa
en uzağında da;
mutlaka köküne birgün
en zayıf anında damlatacaklar bu zehri.
başın yukarı doğru baksın.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 4: Kıskaçlar
Sokaklarınızdan bunaldığımda
güneşinizden boğulduğumda
içecekleriniz bana zevk vermediğinde
ve beslenmek için 'kesmem' gerekmediğinde
hep 'gerçek yerim' geliverir aklıma.
henüz geri dönemediğim o yer...
yere düşen yağmurlar üzerime değmez
beni serinletmez.
O tatlı yaz güneşinizde keyifle yatamam.
Tatilleri bekleyişinizdeki
amaçsız coşkuyu hissetmem.
ve işte Ejderha'nın da morali bozulur
etrafı fethedildiğinde...
Bu durumda
tek coşkusunu 'acı'ya yükler
kendinden gelen.
onunla söyleşir
kıskaçlarla donatır her yerini
hem de hepsi ateşli, kızgın! ..
Etleri kıstırılırken
engel olmak istemez dişlere
kendi acısından beter değil ya!
devam eder...
'En büyük coşku'ya vardığında,
acıyı hissetmez olur canavar bedeni
keyfe geçer.
Kızgın yaz güneşlerinizi
kışın beyaz sihrini
ve sonbaharın gri yağmurlarını geçer
'yalan'ı katlar, kenara koyar.
sonrası büyük bir yalnızlık
sıfır noktası...
Ejderha sakin, dingin, bitkin biraz...
Çağlayanın sonundaki su birikintisi...
Biliyor ya eşsiz rahatlamanın kaynağı
'sizden' değil
yüzünde gülümseme belirir.
bitkindir...
Rahatlamanın acılı, ama eşsiz gururu ruhunda
yoluna devam eder.
O ateşlerde çoktan yandı...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 5: Doğuştan Ejderha
Doğuştan Ejderha...
ejderhalığını yapmaya sebep bulamasaydı
yapabileceği alemlere akardı
dönüşü yok! ..
Yakacak yürek
ekmek doğranacak kan
çektirecek acı
yükleyecek şaibe bulamasaydı etrafa;
kendini ateşe atardı,
pençelerdi, dişlerdi
ama ille bir şey yapardı.
yaratılmış bir kere
gereğini yapacak...
kendine 'eş' de bulacak
'çocuk' da yapacak
daha en baştan esir edecek onları da ki
yollar -yabancı- gelmesin.
suların pisinden içmesin
aç kalmasın dünya gözüyle
dalgasını geçsin.
Doğuştan Ejderha...
ne deseler
nasıl yaklaşsalar
okutsalar, üfletseler
mürekkep yalatıp
ilim, irfan gördürseler de boş...
gereğini yapacak;
bu da onun hali...
şimdi geldi ya bir kere buraya
seviyor da bir şeyleri aslında
ama bir yere kadar...
alarmı çaldığında
alev alev yanan makine kalbinde
dinlemez
kasar kavurur
tozu dumana katar alemde
gitmeden yanında götürür birçoğunu!
Doğuştan Ejderha...
gereğini yapacak...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 6: Ejderha Ejderhalığını Hatırladı
Ejderha Ejderhalığını hatırladı ama
'buralı' değil ki; buranın diliyle anlatsın kendini?
acısını, özlemini, mutluluğunu dile getirsin? ..
dili aynı değil, harfli değil ki
dönmez bir de 'öyle kolay' ki! ? ..
Ejderha Ejderhalığını hatırladı ama
gülemez, yürüyemez herkes gibi
koşamaz, oturup-kalkamaz ki;
yanına birini ortak etsin
gönlünce meşke dalsın? ..
Yalnız yürür yollarda
hazırladığı sonu bekler.
Gösteremez ki gerçek yüzünü
barınamaz ki onlar gibi geceli-gündüzlü?
Tam ilan ettiğinde kendini
ve gösterdiğinde ihtişamını açıkça
bilir ki yangınlar saracak heryeri! ..
Gönüller dağlanacak
ve 'olan'; 'acı' sanılacak...
Ejderha Ejderhalığını hatırladı ama
hala, 'o son' gelene kadar
içten içe homurdanmaktan
terlemekten, ıslanmaktan başka neyi var?
ateşine tuz basar
susar...
eğer tek başınaysa;
ateşmiş, yıldırımmış, dişmiş, pençeymiş
neye yarar? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 7: Biliyor
doğumu kolay olmadı
88'lerdeydim.
yeni yeni 'yetişkin' olma sancıları
araya karışan kabuslar
*******i nefessiz uyanmalar
yataktan fırlamalar
inanılmaz kalp çarpmaları...
sonrasında odaya kendimi kapatmalar
2 saat hergün 'içeri' bakmalar...
bir yere kadar yabancıydım
açıklayamıyordum, ama heyecanlı! ..
biliyordum çünkü; bir şey geliyordu.
durdurmadım
sadece 'içeri' bakmaya devam ettim
dinlemedim hiçbirini
akıllarını kendilerine saklamadıklarında
'rahatsız' bile ilan edildim.
doğumu kolay olmadı Ejderha'nın
ama değdi! ..
artık ortalıkta
istediği gibi dolanıyor
trafiğe karışıyor
insanlarla konuşuyor
bütünleşiyor, ama hep 'farkında'...
kızıyor, kinleniyor kendi ırkı adına ama 'sabırla'...
doğumu kolay olmadı
ama artık yetişkin
koynunda büyülerle
benliğindeki gizemiyle orada
ortalıkta, heryerde! ..
besininiyse 'tek yer'den alıyor
bu yüzden açlık yok
sıkılmak yok
dert yok sevdiğinden başka...
doğumu kolay olmadı
ama artık
en azından 'biliyor'...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:45 AM
Ejderha Günlükleri 8: Kendini Yaşıyor
“Bilge” mi, değil mi bilmem;
sadece kendini yaşıyor.
öğretilerle örtüşür mü
ilgileri çeker mi
bedenlere şifa verir mi bilmem
sadece kendini yaşıyor.
dışarıdan nasıl göründüğüne bakmıyor ki! ?
sadece tek bir ışığa doğru
kendine en net gelen sese doğru yürüyor;
başkalarının önerdikleri ne getirir, bilmez ki? ..
öğretilenlere kızmıyor
dalga geçmiyor
sadece acıyor;
herkese, zamana, küreye...
“bu yanlış, bu doğru” diyemez ki;
sadece kendini yaşıyor.
yalnızlığı çok seviyor
ama konuşmayı da arasıra
incinmekten korkuyor.
başka ‘soğuk gözlerin’ bakmasından,
kelimelerden, açık ağızlardan
”insan arzuları”ndan korkuyor.
yine de “bu yanlış, bu doğru” diyemez ki;
sadece kendini yaşıyor.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:46 AM
Ejderha Günlükleri 9: Kendine Bak
Bakma bana direkt
gözlerimin içine,
sağıma-soluma
elimin-kolumun hareketine...
Tartma, anlamlar çıkartma!
ve beden dilime kanma
tekniklerinize güvenme!
'çağlayan'ı belirsiz
hızlı akan, yavaş görünen nehirlerime güvenme!
dün söylediğim kelimeye bakma;
bugün başka bir şey derim, kırılma!
kibar tavırlarımdan, jestlerimden etkilenme;
o sadece görmek istediğin...
yanımda otursan da otobüste, işte
'yakın' bilme!
bilme ki;
akşam görürsen beni ansızın 'avda'
ağzım, dişlerim kana bulanmış;
tanımam seni, acımam
çiğnerim dünümü
sendeki güvenimi
anılarındaki o güzel yüzümü!
güven olmaz Ejderhalara
tek bildikleri; ateş, su, hava, toprak
bir de yavruları...
ötesi yalan...
Bakma bana direkt
gözlerimin içine!
ve 'doğruların'ı arama gözbebeklerimde
yanılırsın, kaybolursun kırmızımda!
sadece kendine bak.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:46 AM
Ele Geçiriliş
Ele Geçiriliş 1
Ele geçirilmenin eşiğindeyim
”tarafından”...
Zorlu bir bekleyiş bu
çünkü
çok hızlı bir kesişme
çok hızlı bir benimseyiş
azgın bir nehire kapılmışcasına
kendini bırakış...
deli miyim neyim? !
Düşündüm mü zannettin yapmadan önce?
hayır! alakası yok!
sadece nehire bıraktım kendimi
botumda kürek yok, can simidim yok
gözlerimi de kendim bağladım zevkten
daha heyecanlı olsun diye!
sürükleniyorum
sürükleniyorum
sürükleniyorum...
deli miyim neyim? ! ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:49 AM
Ele Geçiriliş 2
Nehir azdıkça azıyor!
Zor dayanıyorum suların üzerinde durabilmek için.
belki de düşüp, boğulmak lazım kökten ama
yapamıyorum!
ille nehrin sonunu göreceğim...
güvenimse aşka, sevgiye
ve hepsinin sahibi Yaratan’a...
ondan bu deliliğim
bu delice cesaretim
körükörüne sulara kapılışım...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:49 AM
Ele Geçiriliş 3
İzin veriyorum daha en baştan
yokluğunda bana sahip olmana.
“herşey düşüncede başlar” derler ya
düşüncemde sahip oldun bile bana!
belki de çoktan senin nehrinde sürükleniyordum da
saflığımdan anlamadım.
Olsun! herşey aşamalarıyla anlam kazanmıyor mu?
adım adım ele geçiriliyorum
tarafından...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Ele Geçiriliş 4
yokluğunda bana sahip olmana
çoktan izin vermişken
merak ediyorum
yanına varınca neler gelecek başıma! ? ..
dayanamıyorum
açıyorum gönül kapımı
aşk kapımı
bütün bağlarımı sana! ..
şimdi seninleyim!
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Ele Geçiriliş 5
gel buraya!
bırak onu, bunu!
yüzümdeki gülücüklere göre ayarlama tepkini
renklerime göre yansıtma rengini
hiç fark etmez
siyahlarınla gel, yok et renkleri!
koş üstüme körü körüne!
zaten seninim salak! ..
“aşk” ayırd etmez
sadece ele geçirir...
yüzüstü kapa beni yere
bütün bildiğim gerçeklere;
sırtımdan aban
kollarımı bağla arkadan ki
hareket edemeyim
acılı sahiplenişine karşı çıkamayım!
işte “beklediğin bakire” benim
geçmişimin üzerine ateşler döktüm
beyaza büründüm siyahında
kendimi bıraktım...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Ele Geçiriliş (Final)
Elimden tuttun
belimi okşadın
yanağımdan öptün
dudaklarımı yaktın
gözlerime dimdik baktın.
hepsini en kısa yoldan
“sahip olunma” anladım...
Eridim, bittim
hizmet ettim
sakınmadım
elledim her yerini
okşadım, kavradım
rahatlattım
sularına gömüldüm
siyahında rengimden arındım
hesap yapmadan sadece “kölen” oldum
ta ki “memnunum” diyene kadar sen
köpeğin oldum.
hiç yakınmadım
sıra sende demedim
çünkü sana hizmetteyim
yakışmazdı yoksa
biliyor musun
aslında ben ta en baştan
tarafından ele geçirildim? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Eline Kalemi Alıyorsan
Eline kalemi alıyorsan
mutlaka cesaretli olacaksın.
yoksa hiç boşuna taşıma zahmetine girme!
Taşlı-topraklı
su baskınlı, fırtınalı
asfaltlı, mıcırlı, beton yollarda da koşturuyor olsan,
burjuvazinin zamanımıza yansıması
yeni yetme yetenek de olsan,
kralın, ağababalardan birinin,
cebi şişkin patronların yeğeni,
hatta oğlu da olsan,
mutlaka gün gelir
bu yalan denizinde yüzmekten bıkarsın
bir şeyler veya birileri bir şey hatırlatır
bir anda insan doğallığını
hak arayışlarını benliğinde sezersin
ve yüzyıllar boyu süregelen bu sonuçsuz direnişler için
samimi gözyaşları dökersin!
Dünyanın en zengin adamının varisi de olsan
rahat içinde yüzüyor
ve etrafın kadınlarla çevrili de olsan;
eğer eline kalemi aldıysan
gün gelir
mutlaka o üzeri yüzyıllardır örtülmüş
adillik cevherinin ışığı gözlerini kamaştırır
ve mecburen
evet mecburen o gözlerindeki güneş gözlüklerini
şüphesizce atmak istersin.
buna tarihin izin vermez büyük ihtimalle,
olsun!
sen kendini teslim alırsın en azından
cevherinle yüzleşirsin!
ve bundan sonra daha çok dikkat edersin.
eline kalemi alıyorsan
mutlaka cesaretli olacaksın.
ve ben gelip seni tebrik edeceğim.
yanaklarından öpeceğim.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Emir’dir aşk
“Emir”dir aşk bizde
en yukarıdan gelir.
karşı konulmaz
huzurunda sadece boyun eğilir.
hele bir “gerçeği” kondu mu başımıza
düşünmek, şüphe etmek de neymiş! ?
kapılır gidersin girdabına
ta en dibe kadar
hesap da soramazsın
sesini çıkaramazsın
zaten fırsatın olmaz.
“Emir”dir aşk bizde
en yukarıdan gelir;
biliyorum...
ve eğer rüyamda kalbimi hançerleyen bilge
“sen” isen üstadım
hakkım helaldır aşkına
verdiğin şaraba hayır der miyim hiç? !
aşkın “emir”dir bana...
sorgu, sual olmaz
şüphe yer tutmaz gönlümüzde
kapar kadehimi gelirim kapına
günü gün ederiz üstadım.
“emir”dir aşk bizde
en yukarıdan gelir.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
En Tatlı Pegasus
Bu sabah İstanbul'dan 09.45 kalkışlı
Pegasus Uçağı
artık normalde olduğundan daha tatlı,
daha güzel, çok daha şirin!
çünkü içinde karımı da İzmir'e götürüyor.
daha önce hiç bu kadar tatlı bir Pegasus görmemiştim!
nasıl da gülümser gibi o ön tarafı! ..
bulutlar bile öyle sevmiş olmalılar ki,
şirin şirin sürtünüp, dokunup duruyorlar! ..
tüm benim gibi hisseden
uçakta eşleri, sevgilileri olan insanlar,
hadi şu uçak sağ salim uçuverip konsun İzmir'e
ve sonra başka bir seferle
dönsün eşler, sevgililer İstanbul'a! ..
herkesin yolu açık olsun.
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Enayi mi Sayarsın?
Enayi saymıştır beni çoğu.
mantığa sığmayacak jestler
iyilikler yaptım diye çoğu zaman.
aptallar sınıfından anmışlardır adımı.
kendilerince haklılar belki
verir de veririm bazen
sonunu düşünmeden
ne derler demeden
kazancıma kaybıma önceden bakmadan...
enayi saymıştır beni çoğu ama
ben hiçbir şey kaybetmedim ki? !
belki iflasımı sağlamayacak bir iki bozukluk...
haydi ya da 10 de şuna! ..
verdikçe genişlerim
gönlümde yerler açılır
yeni ışıklar, yeni mekanlar
yeni koltuklar, döşekler
ziyafet masaları gümbür gümbür...
içeri huzurun havası girer alabildiğine misafirlerle.
iyiliğin darağacına astıkça kendimi
boynum daraldıkça halatında
bedenim yaklaştıkça yere
daha bir dallanırım
yeşeririm
bedenimden sıyrılırım ben.
bu toprak, bu bulutlar, bu denizler
düşünürler mi zannedersin vermeden önce?
sadece verirler.
peki sen
enayi mi sayarsın hepsini
onu, bunu, ötekini
beni? ..
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Enerjimin İsmi Yok
Ne Raja-Yogacı
ne meditatör
kuantumcu
reikici
ne kundalinici
lightariancı
ne de NLP’ci
hepsini severim inan bana!
hepsi kardeşim, canım benim
ama enerjimin ismi yok...
neysem o’yum...
çeşitlerim kendimi, hayatı
ama kategorize etmem
anlaşılmaz olmak istemem
diğer pencerede görünmek istemem bakarken.
yalnızca en tepedeki o noktaya
tekliğe, birliğedir yolculuğum
yüzüm oraya dönük...
gönlüm tümden açık,
sınıflamam kimseyi, bağrımı açarım ardına kadar
inanamazsın karşıma geçersen
ister çaycı, ister dağ adamı, madrabaz
gammazcı ol, fark etmez;
huzur bulursun.
düşünen, zamanını eylemlere, sanata bölen
sıradan hayatı kucaklayan
bazen içten lanetleyen, kızan, kinlenen
sağlıklı olmaya, spora, maneviyata inanan
maddeyi de sevip-saran bir insanım sadece...
Ne Raja-Yogacı
ne meditatör
ne de kuantumcu;
hepsi kardeşim, canım benim
ama enerjimin ismi yok...
gel sohbet evime
otur minderlerimde
rahat et
kendini anlat bana
ve inan seni dinlerim canı gönülden.
ben hep buradayım.
enerjimin ismi yok;
sadece insan...
GooD aNd EvıL
04-29-2009, 09:50 AM
Epostalar ve Benlikler
Tıpkı çeşitli epostalar açıp, kullanmayı takıntılıca sevenlerin,
yan şube atadığı kardeş bir epostayı,
çalışma sistem farkından dolayı ana epostaya yönlendiremeseler bile
sevmeye, kabullenmeye, kullanmaya devam etmeleri gibi;
çok kapsamlı iletişim ve arkadaş zinciri olan insanların
zincirin baklalarından bazılarının, kendisine göre
düşüncede ve yaşayışta büyük farklılıklar göstermelerine rağmen
onları kabullenip, benimseyip
diyaloğa devam ederler.
ve gerçekten de zamanla
bu 2 taraf birbirine uyum sağlar.
sistemleri karşılıklı içiçe geçişler yaşar.
ruhlara kadar yansır bu durum, pek bilmeseler de...
zinciri yaratmış kişi belki en şanslı olandır.
işin bilincindeyse çünkü
baklaların çeşidi kadar çeşitlenir,
onların toplamı kadar geniş bakmaya başlar varoluşa.
tıpkı
benliğini evrenin bütün o renk cümbüşüne
şüphesiz açan beden sahibi ruhlar gibi...
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.