PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Memet Karabalık


GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:05 PM
Ağır Ağır

Ağır ağır gelmekte sonu günlerin
İyice göçermekte her şey
Şeytanın gel dediği yerdeyiz
Geniş omuzlu erkekler de yok
Yiğit anası olacak kadınlar da
Şiirlere saklanmış zaferler
Romanlara yakışır kahramanlar
Film senaryosu barışlar devrindeyiz
Şeritin koptuğu
Kalemin kırıldığı
Sayfanın çevrildiği asırdayız
Sen bekle sevgili
Kılıç sahibini aramakta

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:05 PM
Ağlıyorum Sevdiğim, Yarın İçin

Geçmiş günlerin anısına değil güzelim
Gelecek yılların mutlu çocuklarına armağanımdır bu
Mor dağların ötesinden bir çığlıktır
Sevdaya dair ne varsa odur
Şiirsel bir tını değil
Azgın hayaller peşine koşan korsan denizci
Hançeri acıtmak için bileyler
Bileğine sırt veren güreşçi şefkat diler
Dileğini çaputa bağlayan nine torun ister
Gelecekte oğlun ağlamayasın diyedir yazmalarım
Oysa kolay olmuyor gülmek
Aniden ve apansız doğmuyor güneş
Doğurmadan dokuz ay önce gün sayıyor bir ana
Taşınamayacak hasretlerin başı küçükken ezilemiyor nedense

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:05 PM
Aklımın Yolu

Şafakla birlikte uyanır dünya
İnsan, inadına güneşi doğurur üzerine
İyilik, en çok fakirlere yakışır
Ruhun kederini en çok anneler bilir
İkna olamadığımız demlerde,
Manasını hayatın en çok babalar söyler
İman ettiyseniz yaradanın tekliğine,
Nehirler boyu seversiniz
Tadını almışsanız secdenin,
Alnınız pak çıkarsınız sokağa
Dua değmişse dudaklarınıza,
Irmaklar ırak değildir bedeninizden
Naat’la büyümüşseniz
Işık vardır yüreğinizde
Verandanız yoksa da
En geniş yürekli evler sizindir
“Rivayet sanılır belki”, ama
Didindiğiniz her günün akşamı, cennet serilir ayaklarınıza
İsmi azam’ı her ağzınıza alışınızda
Mor dağların türküsü gelir, sorar hatırınızı
Yağmur, herkesi ıslatmaz; nur olur kimine
Akşam herkese karanlık değildir,
Ram olmuş kafalar günü geldiğinde en önde ölürler
İnsan dediğin bir harika gariptir
Niye geldim dünyaya der, taa ki ölene kadar
Eskiden yürürdük Muş’tan İstanbul’a
Lalenin adı amberçiçeğiydi o demler
Lale de yürümüştü ya İstanbul’a,
Ebleh oldu sonra, kaldı, dönmedi yurduna
Ruhunu sattı Hollanda’ya, “tulip” dediler sonra
İki dağ arasında gezersen eğer, bilirsin heybetli olmak ne demekmiş
Ne zaman ki Süphan’dan Ağrı’ya gidersen,
Erciyes’ten Nemrut’a bakarsan; o zaman uslanır İstanbul
Yedi tepeli olmak heybetli olmak değildir,
Üryan gezen çocukları saklarsan eteğinde
Ram olmazsan parası elinde pezevenklere
Eskiden deyyus derdi dedem onlara ya
Geniş mezhep de o deyyuslardan gelmedir ya
İki büklüm değilsen kısaca; heybetin Şam’dan görülür
Naaşın bile göze azamet kokar, korkutur teres takımını
Dinime inandığım gibi bilirim,
Elinden gelse kodoş takımının
Ne erkek bırakır arzın üzerinde, ne de kadın
Divan kurmak lazım bence, eskiden nasılsa öyle
Aklıselimi toplayacaksın bir odaya
Mum ışığında konuşacaklar sabaha dek
Israrla varacaklar bir sonuca
Tahtı olan herkes için bir karar çıkaracaklar
Tabureye çevrilecek olan tahtlarında sıkacaklar ümüklerini
Işık görmesinler diye yerin yedi kat dibine
Ah’larının işitilmeyeceği batkınlıkta
Şarkılarını bile unutacakları zulmette
Kadınları bile tanıyamayacak dışkı denizinde
Irak kalsınlar her şeye ve herkese
Metruk domuzlar gibi pisliklerini kemirsinler
Irak kalsınlar her şeye ve herkese
Zulmettikleri kadar zulüm görsünler
Irak olsunlar çocuklara….

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:05 PM
Aklın Yolu

aklın yolu birden çok
su yolunu buldu mu gider
sevdiysen
gecenin ve günün amansızlığında
çocuklar kadar şensindir

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:05 PM
Aldırmadan Düşünmek Seni

Seni düşünmek kuytu *******de
Günün gelmiş ve gelecek her saatinde
Zamanın tozlu çöplüğünde unutulacağını bilerek
Ve aldırmadan dünyanın umursamazlığına

Seni düşünmek nehirlerin uzunluğunda
Efsane aşkların olamayacı dipsiz zamanlarda
Suların artık kirli aktığını bilerek
Ve aldırmadan gökdelenlerin çokluğuna

Seni düşünmek yüreğimin derinliğinde
Yanan ve yanacak her sigaranın dumanında
Hasretlerin teknolojiyle doğru oranda arttığını bilerek
Ve aldırmadan sanal dünyanın neon ışıklarına

Seni düşünmek yastığa düşen her gözyaşında
Bombalanmış şehirlerin çocuk feryatlarında
Evlerin bahçesiz kaldığını bilerek
Ve aldırmadan naylon güllerin varlığına

Seni düşünmek umudun umutsuzluk zamanında
bütün yolların varıp varacağı menzillerde
Bir anlayanım bile olmadığını bilerek
Ve aldırmadan uzak bir köy yalnızlığıma

Seni düşünmek uykusuzluğumun en son deminde
Örselenmiş bedenimin her zerresinde
Seni sevdiğimi ve seveceğimi bilerek
Ve aldırmadan sensizliğe......

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Aniden

aniden ve apansız yakaladığında yağmur
sığınacak bir yerim olmasın isterim
gece vardığında ayaklarıma sessiz
seni yanımda isterim

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Anlamak

nasıl döndüğünü biliyorsan eğer neresinden tutacağını da bilirsin
nerden geldiğini söylemişse birisi gideceği yerlerin haritası da vardır aya'sında
genç bir kızın gözyaşları saklıdır bestelenmiş her şarkının ardında
her şiir şairini anlatmaz ama her şair kendini saklar dizelere
her adam kadın sevmez ama her kadının ardında vardır bir adam
her yol varmaz sevgiliye ama her sevgiliye bir yol döşenir
hastalanmış her bedeni taşıyamaz ruh ama her bedeni ruhu yaşatır
eşikte bekleyenleri öldüren atasözü değildir, hasrettir kılıcını bileyen
ışık vuran her evden adam çıkmaz, mesele ışığı yüreğe salabilmekte
yolu olan her köy ulaşılır değildir, yolsuz köylere varan nice yiğit varken

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Anne

Aslımın aslı olmak sana düşer
Arz görmüştür göreceğini
Napolyon’un savaşçılığı değil
Ne de firavunun laneti korkutmaz toprağı
Yüreği yanan sensin
Arzdan arşa bir feryat vardır
Nasırlı elleriyle bir ırgatın duası
Nasılsa vurulup düşmüşlerin acısı
Ellerinden arşa yürür
Antika çağlardan bugüne yürüyen
Ne Çin Seddi’nin uzunluğudur
Ne de piramidin heybeti
Ebediyete uzanacak olan yüreğindir
Alnından vurulmuşsa bir savaşçı yürek
Ne idüğü belirsiz bir hümanist değildir ağlayan
Ne de sandık oyları için salya akıtan
Eriyecek yürek de ağlayacak göz de sensin
Asma bahçelerinde eğleşmek yok artık
Nazlanmak sevdiğine
Ne de mecnuna ağıtlar yakmak
Eti kurumuş bir çocuğa analık yapacaksın
Asla üzmeyeceğiz seni
Nasırlı ellerini her defasında öpeceğiz
Nasıl sevdiysen bizi öylece saracağız seni
Ellerini bizim için arşa açmam yeter
Daha son sözümüzü söylemedik
Asla tükenmemiştir mermilerimiz
Yastıklarımız hala taştandır
Eğilmez bir başımız var, sevin
Doğacak çocuklar var mı daha
Azaldıkça biz, alacaklar mı yerimizi
“Yani benim güzel annem”
Esen rüzgâr bizi de sevecek mi bir gün
Daha değil anne, daha değil
Acı tatmamış uzuvlarımız var hala
Yaşamak bir ukde gibi kaldı içimizde
Elimiz yetişmiyorsa bugün, yarın da var
Dağ başlarında hasretinden yanan bir yürek vardır
Artık, o yürek milyon olmuştur
Yas tutmayacaksın asla
Ellerin böğrünü yumruklamayacak
Daha çok günler göreceğiz
Açacağız özgürlüğün kapılarını
Yol döşeyeceğiz yarınlarımıza
Evlerimiz de olacak, kurşunlanmayacak
Asla yas tutmayacaksın
Ne vurulan bir savaşçıya
Ne de işkencede çığlık atana
Eğilmeyecek başın
Dahası yılgınlık göstermeyeceksin
Arz heybetinden titreyecek
Yarına koşan çocukların olacak
Ellerin arşa yürüsün; yeter bize

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Armağan

Sana armağanımdır;
Yazılası satırların tümü,
Geçilesi yolların her santimi,
Yürünesi kaldırımların bütün taşları,
Görülesi güzellerin endamı,
Yiyilesi nimetlerin en hoşları,
Ölünesi davaların yiğit erleri,
Sevilesi kızların ay yüzleri,
Gidilesi diyarların şen bahçeleri,
Taşınası hasretlerin vuslat türküleri,
Çekilesi dertlerin dermanı,
Okunası şiirlerin her mısrası,
Sana armağanımdır.

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Arsızlığına Gülen kadın

Arsızlığına gülen kadının dostu kaçar benden
Bana kinlenmiş kadının umudu uçar
Balkondan bir kanat sesi duyulur
Aşk göçe davranır
Soğuyan odamdan başlar kaçış
Sobalı odaların sıcak iklimine sarılır
Arada bir avcı rastlarsa
Göçebe bir aşkın ölümü vurur kıyıya

Bir köşebaşı tutmuş adamı
Bir sigara yakmış efkarına ki
Öbür köşeyi kadınca bir işgal sarmış
Sarmalanmış yarınları arayan ben miydim
kadın mıydı yarına küsen
Adam küfür ediyor bugüne açıktan
Yarına umut vermeyen güne lanet mi lazım

Aşına tuz katan annem miydi sadece
Köşedeki kadın anlar mı yemekten
Anlamıyorsa sebebi mini eteği midir
Uzun bir tırnağın salata doğrayışını görecek miyim
Bana kalsa derim
Duraktaki adam kendi tuvaletine kuyu kazamaz
Eline tükürmesini bilmeyen kürek tutamaz
Oysa adam her gün traş ediyor sakalını
Kir tutmayan bir yüz kazma sallar mı
Sallamaz derim ben
Sallarsa yalan sallar

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Asla

Asla sevmemelisin Eyfel Kulesini
New York’da bir gökdelen kusmana sebep olmalı
Sevgilimsen
Sevgilim kalmalısın.

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Aşk'a Dair

Azar azar sevdiklerimizden dilenemeyiz aşkı
Şehrin her kaldırımında saklamalı biraz

Katline ferman yazılmışsa bile;
Bile bile yürümeli gönlün muhabbetine

Yolun sonunda görülen sancılara aldırmadan
Adımlamalı sevdaya dair dikenli yolları

Ayakucundan başlamalı sevmeye,
Kalbindeki taht’a yâr’in ismi kazılmalı

Rabbinden merhamet diler gibi,
Sevda da dilenmeli

Aşkından geberen her adama inanmamalı yine de,
Şeytanın sevda tuzaklarına uzak durmalı

Dua’ya âşık olmalı ki,
Her avuç açıldığında bir tutam sevda düşsün gökten

Akşamın demi tutmadan
Yârin hasreti yakmalı yüreği

Nasıl seveceğini düşünmeden
Her dem sevmeli

Düşmana savuracağın her darbenin kuvveti aşktan değilse
Eline, diline, beline sahip çıkmalı

Ağzına doluşan nefretin sebebi değilse sevdaların
Susmayı sevdadan bilmeli

Ölümlü dünyanın acısını aşkla hafifletmeli,
Aşkı ölümden sonrasına da götürebilmeli

Leyla olamazsan da her dem;
Leyla’ya özenmeli yine de

Mecnun olmalı mı diye düşünmemeli,
Yaradan’ı sevmeli ki Leyla gücenmesin

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Ayın Altında

ayın altında uzanmazsak mehtaplı bir gecede
başımıza gelecekleri düşünmezsek savaşan dünyada
cebimize giremeyenlerin hesabını soramazsak hırsızdan
değerini bilmezsek sevdanın
eli kolu bağlı birine el uzatamazsak
fukara görmek üzmüyorsa eğer
ganimet ganimet yaşarsak bu hayatı
hakkında bilmediklerimizden medet umarsak
ılık sular nasip olmasın bedenlerimize
iki dünya arasında köprü kurmasınlar
kapı kapı gezdirsinler, rezil etsinler herkese
liğme liğme etsinler dillerimizi

mor dağların ardını umut etmezsek
nergis kokularını sunmazsak yarin gülüşüne
orta yerde bağırmazsak aşk aşk diye
ölümden gayrı ayrılık durdurmazsa kalplerimizi
pis sularda yıkasınlar cenazemizi
rahat görmeyelim münkir'in elinden
sopalarla yıksın bizi nekir

şafakla beraber koyulmazsak yollara
tabancadan ziyade güller savurmazsak dünyaya
uykusunda bile sevmezsek o ceylanı
ürkek ürkek ağlamazsak yağmura karşı
ve direnmezsek
ya da savaşmaz isek güzel olan her şeyin uğruna
zebaniler alsın bizi cehennemlerine

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Azrail Üzülmekte

Sakalım uzuyor bak, tel tel
Akşamdan esen rüzgâr hor görmekte beni
Komşularım merak etmekte halimi
Anam ağlamakta fersiz gözlerime
Babam en lanetli cümlelerini savurmakta

Ansızın gittiğinden beri içerideyim
Loş ışıkta çürütüyorum kendimi
Ilık ılık akıyor damarlarımdan yokluğun
Anam ağlamakta; “kurban olayım, aç kapıyı! ”
Babam bağırmakta; “bırak hanım, köpoğlunu! ”

Onsekizindeyim,
Hayatın ilk deminde
Ecelin kapısında
Aşkın en derin batağında
Ilık ılık akıyor damarlarımdan gidişin

Onsekizindeyim henüz,
Azrail sabırla beklemekte
Babam kapıyı kırsa
Almayacak canımı
“bırak dedim hanım, geberesiceyi”
Ilık ılık akmakta damarlarımdaki sensizliğin
Kızıl saçların salınmakta yatağıma

Onsekizindeyim daha,
Günaha yeni bulaştım
Anam ağlamakta
Gücü yetmemekte kapıya; “bey, ya bi şey yaparsa! ”
“gebersin itin dölü! ”
Ilık ılık akmaktasın damarlarımdan
Azrail üzülmekte
Anam ağlamakta
Sen yoksun……

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Bir Şehir Kurtulurken

Tutsak ucundan bir şeylerin
Bir yerlere götürse bizi ırmaklar
Ben köprüdeyken Murat taşsa
Batsam uzun uzun serinliğine
Duymasam mehterin savaş çığlığını
O Geçe'den el etse barış
Bir ben olmasam gören
Bir alem şahitlik etse
Hep birden vurmasa çocuklar yere
Çocuklar asker asker büyümese

Vuruşa vuruşa kurtulur oysa
Seksendört yıl önce savaşmasa dedem
Tutsak ninem doğurmazdı babamı

Tutsak ucundan güzel şeylerin
Tutsak olmasak savaşlara

14 Nisan 2003*

* 14 Nisan (Ağrı'nın Tutak İlçesinin kurtuluş yıldönümü)

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Bir Şiirin Son Mısrasını Okuyor Kız

Bir şiirin son mısrasını okuyor kız
İçinde biriken nehirlerin şahlanışıdır
Göğe yerden bakmaz şair
Leçeğinde bir dünya saklıyor anam
Leçek bir dünyadır belki
Bir savaşçı sığar mı dünyanın yüreğine
Yürekler acır mı birbirine
Ve acı bir yüreği savaşçı kılar
Benim dediğin topraklarda kayar
Bir evlatta sen kaybedersin
Hüzün gözyaşı salar yüreğine
Bir gün senin Hasan’ın da dönemezse eve
Yüreğine bir savaşçı doğar o gün
İsyan dünyaya yürektir
Kıyametin kopmamasına sebep vardır
İsrafili durduran aka boyanmış yaşlılar değildir
Onsekizinde bir gencin dünyayı yumruklamasıdır

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:06 PM
Bizim Mutlu Bir Geleceğe İhtiyacımız Var*

“Bizim mutlu bir geleceğe ihtiyacımız var”
Dedi küçük kız
Henüz küçüktü
Mutluluğu sığdırmalıydı dar bir sokağa
Acı diye anasından yediği tokadı bilmeliydi
Mikrofona ne anlatmalıydı küçük kız
Kekelemeli
Gülmeli
Heyecanlanmalı
Belki de ürküp ağlamalıydı
Oyuncak zannedip almak istemeliydi
Mikrofon uzatılınca ne yapmalıydı kürdün küçük kızı
“Bizim mutlu bir geleceğe ihtiyacımız var” mı demeliydi?
Dememeliydi
Dediyse de
Ki dedi
Utanmalıydık! .....

*Beytüşşebaplı küçük bir kızın Tayfun Talipoğlu ile sohbeti



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Bunları Bilin

Adını söylemeye utanırsa bir çocuk
Bir adı olmadığından derdi dedem
Anlayamıyorsan bir pamuk işçisini
Kesik bir dil taşıyordur ağzında
Kendi olmuş ırgat dövülüyorsa
Beyninin elleri koparılmıştır
Aşık olamıyorsa deviren yürekler
Diyalektikten değil, didinmektendir
Dinine küfrediliyorsa birilerinin
Ali yoktur ortada, Ömer uyuyordur
Çocukları çalınmış analar varsa
Babasızlıktandır,
Bilesin!

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Buradasınız

buradasınız
herşeye ve herkese rağmen
hekimsiz kalmış bir dünyada
sığındığınız şey
yüreklerinizden başkası değildir

buradasınız
bilinen dünyanın ötesinde
bilinmeyen dünyanın puslu hayaliyle
olması gereken gülebilmenizken
savunduğunuz şey
aşkınızdan başkası değildir

buradasınız
cebelleşirken gerçeklerinizle
sevdasız geçen her gecenin kahrından sonra
vatansız geçen her günün ardından sonra
inandığınız şey
umudunuzdan başkası değildir

buradasınız
bombalanmış her şehirde olduğunuz gibi
ölü girmiş her evde
aç bırakılmışların barakalarında
bütün fabrikalarda
tarlalarda olduğunuz gibi

her annenin koynundasınız
çipil gözlü çocukların avuçlarında
ağıt sahiplerinin seslerinde
tüm şiirlerin son mısralarında olduğunuz gibi
buradasınız

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Cam Kıran Çocuklara Kızmayın

Hasır altı edilmiş sevinçlerin koyu rengini kaldırır mı bileğin?
Kamyon vurmuş çocuk gibi acır mı ciğerin?
Cama yaslanmış genç kız hayallerin mi var?
Mesaisi bitmiş bir işçinin hayallerini ezmemelisin
Sana hasret saatleri saymaktan vazgeçmesin
Sonuna gelinmiş bir yolun yolcusu sevinir mi yolsuzluğa?
Çamura bulanmış çocuklar gülerler
Çamura düşen çocuk, ağlar haline
Canım diye başlayan her cümle samimi değildir ama
Tanıdığın her kürt savaşmaz zalimle
Sen öyle sanırsın ki; az yol az zahmet ister
Cama sürdüğün her bez parçası,
Ocağa aş koyduğun zamanlar,
Temizlediğin her kilim,
Yıkadığın her tabak adına yemin ederim ben
Olacak çocuklarının başı için
Adımı öğreneceğin günlerin umuduyla bakıyorum sana
Sahip olamadığım özgürlüğün hasreti kadar arıyorum seni
Uğruna savaştığım halk kadar

Desem; yar benim olur musun?
De; yar senin olsa ne olur!
Duasını eden dede maaş beklerken ölüyor
Çocuğuna hasret baba eve beş adım kala vurulmuş
Ocakta kaynayan taş bile değildir

Desem; yar benim olur musun?
De; yar senin olsa ne olur!



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Çapanoğlu

Her ne kadar
Büyük büyük dedemin adıysa da Çapan
Her ne kadar
Köyümün adını da koymuşlarsa Çapan
Yine de
Çıkmaz bir Çapanoğlu işlerimin altından

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Çile

Silahının bir ucundan tutmuş, okyanusun öte tarafının gâvuru
Dünyanın öbür tarafına salmış garezini

Leçeğinin ucuyla silmekte zelilliğini, çocukları katledilmiş bu tarafın anası
Dünyanın öbür tarafından gelen zulmeti gördükçe…

Sevdaya dair düşlerini saklamaya bile cesaret edememekte,
Sevdası Nemrut’un eline düşmüş körpe kızları bu tarafın…

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Dağları Bilirler

Selam verdiğim bir sabah vakti
Henüz oyuna çıkmayan çocukların bağırtılarını duymadan daha
Koşmaya hazır bir bacak taşımıyorum
Tükenemeyen yollarını sonunu görür gibi
Sorgulanmadan geçecek bir günün mutluluğunu bilmek istiyorum
Güneşin kavruk çocuklarını tanıyorum ben
Avuçlarındaki taşları saydım
Meta Sute’nin kovalayamadıklarını bilirim ben
Şakıro’nun türkülerini dinleyerek büyüdü onlar
Her yeni güne eski ve yırtık kazakları ile başladılar
En çok dağları bilirler
En çok da vurulmayı esmer tenli Kürt kızlarına
Bir de vuruşmayı düşman bildikleri ile
Rüzgara tutulmuş bir puşinin serinliğine sarılırlar
Sarmaş dolaş olmayı zaferden sonra hatırlarlar
Biri aşkını söylemeye görsün
İdam saati kurulur dağlara
İnlemeyi bile onursuzluktan soyarlar
Kurşuna gelen yerleri şerefleridir
Bu bir dağ hikayesidir
Halaya durmuş bir avuç yürektir
Bir minik yürekte çarpar
Bir koca isyandır aleme
Elini ateşe sarmaktır
Kimseye değil şehre isyandır
Şaşı bakan gözlere acı manzaralar sunarlar
Şehre bakmaz gözleri
Şeytanın vazgeçtikleridir
Günahın değil
Güneşin kavruk çocuklarıdır onlar

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Dayan

Eteğinin rüzgâra kapılışı geliyor aklıma,
Cinnet geçiriyorum, sana bakan her adamın cellâdıyım yine
Entarini astığın dolaba kapatıyorum cüssemi
Gri bir karanlık özletiyor endamının siluetini
Esintisi kasırgaya dönüşen her küsmüşlüğünü aramaktayım
Cezaya çarptırılmış çocuklar gibi mahpusum odamda
Ellerinin sıcaklığı avuçlarımı terletmeden çıkamıyorum sokağa

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Deliresim Var

Yağmurun yoğurduğu *******e sığındım
Sarsılan yere kapaklandım
Hiçbir bahar özlemedim seni
Kaç kış yorgan yaptım hayalini
Her sabah su diye seni çaldım yüzüme
Deliresim var bu gece
Newroza gittik geçen yıl sen yoktun
Geçen ay “Kahrolsun…” diye bağırdım
Sen yoktun
Cumartesi anaları dövdüler, beni de
Bugün dilekçenin birine imza attım
Gözaltından göz ettim
Sen yoktun yine
Deliresim var bu gece

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Dilimin Ucundakiler

Dilimin ucundakiler sana söylenecek
Nice nağmeler demlenecek
Paketimden yine kaç sigara
Kimbilir kaç hayal uçacak
Geceye bomba düştüğünde
Yüreğimde sen korkacaksın
Yola revan olduğunda kervan
Kapıma sen geleceksin

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Düşme

serin *******in bahar esintisi sarıyor caddeleri
elinde birasıyla adam
meydan okuyor sarhoş *******e
gökten üç elma düşmüyor artık
bombadır düşen
üç milyon korku sarıyor atmosferi
üç milyon çocuk korkuyor
kaç tane üçü ölüyor kimbilir
gökten üç elma düşmüyor artık
çocuklardır yülselen göğe

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Ellerini Aç

ellerini aç kabaran göğe
gemiler demir almadan yetiş
çıkar sevdiklerini içinden
yüreğine hapset
geri dönemeyeceğini bilsen de
vatanın uğrunda öl
anan kurtulsun diye
azatlık dilenmesin diye baban
sen kavuşamasan da
senden sonrakiler kavuşsun yarin gülüşüne
ellerini aç
çocuklar aşkına

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Falanca Ne Derse Desin

(F) alanca ne derse desin
(A) ğzına geleni
(L) ale bahçesindeymiş gibi
(A) ğzında cıgaran
(N) eşeli bir yanlızlığa boğulmuşçasına
(C) anın çıkana kadar
(A) klın ulaşamayacağı yerlerde
(N) ergiz kokularının
(E) den bahçelerinin
(D) avudi seslerin saflığına
(E) ğil ki gülebilesin
(R) ahat bir yerlerine batıncaya
(S) efahat irin gibi vücudunda dolaşıncaya
(E) ritinceye dek seni zenginlik
(D) inleme kimseleri
(E) mi
(S) en ki ademoğlusun
(İ) n cin top oynasın kafanda
(N) e zaman ki ölesin

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Faydasız

Gecenin en içrek deminde
Elimde içi boşalmış kadehin gereksiz duruşu
Cebimde pörsümüş mektubu sevgilinin
Evimin en geniş duvarına astığım resmi bakmakta,
Geceye hüzünlenmiş suratımın ağrımaklı haline

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:07 PM
Filistin

fillere bağlanmış bir dünyanın öteki ucu elimde
iliklerime kadar çirkef var
leş kargalarının tümü ülkemi sarmışken
kartallar kadar özgürüm aslında

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Geliyorum

Ay bile saklıyor kendini
Aydınlatacak başka ******* aramakta

Hani desem,
Geliyorum yarim
Uçarcasına değilse de
Otobüs şiddetinde
Öyle mutlu bir yüzle ki
Ağzım kulaklarımda sanki

Geceyi yara yara
Yolun her milimini ezerek
Tekerlek büyüklüğünde
Otobüs ağırlığında
Kollarına doğru bir geliş

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Gidersen.....

Gidersen göçük altında kalır gözlerim
İğreti duvarlarım yıkılır ellerime
Delişmen bacaklarıma kirişler devrilir
Ele avuca gelmez yüreğim ezilir
Rehavet altında kalırım, ezilir umutlarım
Seherin en serin deminde kalırım, eşikte can verir bedenim
Eşelenen her katın ardından bir uzvum çıkar
Nihavent makamında çöker merdivenlerim
Grizu kusar üstüme, nefesim kalır derinlerde
Öykülerim kırılır, aynanın bin parçası deler ciğerimi
Çocukken bildiğim bütün oyunlar, eklemlerinden kırılır
Ürkek bakışlarımın tümüne vitrin düşer
Koşturduğumuz bütün sokaklar depremi kovalar
Adını koyamadığımız çocuklar yetim kalır, adını koyduklarımız lal olur
Lübnan olur göğsüm, her kaburgama bir bomba değer
Tutuşur şiirlerim, yangını şarkıları kül eder
Irmaklarım taşar, taşkınlığım aşkını sürükler ta Dicle’ye
Nefretim fay hatlarına vurur, Edirne’den Kars’a ülkemi sarsar
Dualarım dağılır virane apartman köşelerine
Aklım sahanlıkta kalır,
Gidersen ölürüm
Kampını terk eden her bombanın önüne dikilirim
Afetlerin hepsini yaşarım
Lağımlarda kokuşurum
Ilgaz’dan atlarken kafama sıkarım
Rezil ülkelere gider, rezil yöneticilere sataşırım
Elinden evladı alınmış her anne için böğrüme bir hançer saplarım
Leşker olurum, önüme gelen ilk generale kafa atarım
Leşker olurum, önüme gelen ilk düşmana vurması için yalvarırım
Ecir olurum, proleterliğimi sömürtürüm bütün kapitalistlere
Ruhumu dağıtırım gidersen
İçimi ısıtmaz hiçbir yangın
Matemimi anlatacak ağıt yakılmaz
Gidersen;
Ölürüm…

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Git....

Git, ufkun öte yanına
İsminin avuçlarıma kazınmış şefkati kalsın bende
Tuttuğun kapıların kollarına ağlarım ben
Sarıldığın yorganlarla paylaşırım *******i
Okyanusun öte yakasına git
Neşelendiğin anları saklarım
Seğirttiğin sokakları arşınlarım
Uslu uslu otururum minderlerinde
Zulama biraz senden koyarak kumsalda yatarım
Akşama yazılan bütün aşk şiirlerini sana okurum

Git,
İçinde benim olmadığım ülkelere sığın

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Gitme...

Suratına bakıp da diyemediklerimi
Ellerinin teri avucumdayken haykıramadıklarımı
Nemli gözlerin gözlerime akarken çığıramadıklarımı
İçinde hayallerini biriktirdiğim albümlere bağıracağım

Beni terk edemezsin sen, gitmiş olsan bile
Evimin her köşesinde duruyorken hala, başka evlere sığamazsın
Nehirler boyu soruların duruyor hala, cevabı bende
Demet demet ağrıların saklı yatağımda, ilacın hala duvarda
Estetize edilmiş yüzlerin var aynamın önünde, sepet sepet makyajın
Nasıl gittim dersin, varacağın yerlerde sen yoksun ki

Baharın kalmış salonda, yazın banyoda,
Anlasana, kışın ellerimde; erimek üzere
Şakaklarımdan boşalan güz senin,
Kazağıma tutunan umut senin
Ardından ağlayacak çocukların kalmış eşikte
Sıra sıra *******in duruyor dolapta, valizin de
Irak kaldın sanıyor musun, ıssız güzelliğin bende

Sevemez işte benden başkası seni, sevdiremezsin kendini
Eğittim sevdanı ben, kilit altında, sakladım bir yerlerime
Verem bıraktım yüreğine, kime versen bulaşacak dünyaya
Eline alıp gittiğin şey sen değilsin, yüreğin değil, güzelliğin hiç değil
Mavi odalar yaptım sana, seversin ya, sen gitmeden sakladım seni
Eskimiş rüyaların, paytak adımların bile, pehlivan bakışlarımda kaldı
Zemheride kalacaksın, titreyeceksin, anamın ördüğü yünlülerin bende

Sana benden başkası bakamaz, yüzün bende
Aynada bırakıp gitmişsin, kim baksa göremez, kim görse kaçar yüzsüzlüğüne
Nereye gidersen git, yüzün terk etmez beni, gözlerin aşık bana
Aklınca gideceksin sandın, oysa aklın bende,

Baharları ben ektim sana, çiçeğini benden başkası alamaz
Eksik yanlarını ben verdim, benden başkası bilemez
Nereye gitsen benimdir, kapısını benden başkası açamaz
Demirlemiş tüm gemiler, limanı olan tüm denizler bana çalışır
Eşelenmiş tüm yollar bana çıkar, adını bende unuttun
Ney çaldıkça ben, ruhun saklandı içime; sen, sensiz nereye gideceksin ki

Basit denklemler kuruyorsun, giderim diyorsun, biter diyorsun
Ardıma bakmadan kaçarım diyorsun; ayakların bende, gözünün feri de
Şaşkın zamanların bile bende, şarkı sözlerin hem de, defterimde
Kaçarım diyorsun; bütün yolların bende, şiirlerin hem de, dilimin ucunda hepsi
Anıların, günlüklerin, *******in ve gündüzlerin bende, bütün çekmecelerimde
Saat başı öksürük nöbetlerin bile, sigaralarını bırakmışsın sehpamın camında
Ismarlama gidemezsin güzelim, sen bende, ben sende

Bakışların takılıp kalmış kapımın koluna,
Aşağılamaların duruyor, bağırışların kulaklarımda
Kavak yeli değilsin ki; uçmaya kanat gerek, kanatların kanepemde
Acıların bahçemde, ihanetlerim sende sadece, aşkın hala bedenimde
Mavi hüzünlerin ve mor türkülerin duruyor, ıslık ıslık kulaklarımda
Ağzına yakışmayan küfürlerin duruyor, ben duruyorum hala
Zillette kalırsın bak, aklın bende, gururun, şefkatin, hislerin içerde

Güneşe gelmeyen yerlerin bende, güllerin bende; sen gülsüz neylersin
Üşengeç sevişmelerin kalmış yastığımda, tüm kokuların hem de
Zaten gidemezdin sen, yine de gitme, arzuların bende, hem de heveslerin
Emeğin bende güzelim,
Lalelerin arka bahçede, bak topladım yere saçılan güllerini, gülüşlerini
İklimlerinin hepsi bende, gitme,
Mutluluğunun tümü bende, gitme…

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Gitmedin Mi Hala?

Yola revan olmadın mı hala
Oysa ben seni ötelerin tenhalarında bilirim
Loş ışıkta ve çok uzaklardan severim gözlerindeki nemi
Açılmadın mı hala engin denizlerin eğreti dalgalarına
Reyhan kokuların kucağında bilirim seni
Ellerinde fesleğenler düşlerim, camgüzeli gözlerinde çiğdemler görürüm
Venüsçarığı kokularında peygamber çiçeği saklarım
Ayçiçeği saçlarını savurmadın mı hala yabanıl bir adamın amansız bensizliğine
Neşeli yanlarını veremedin mi hala tebaasız ülkelerin uyduruk diyarlarına
Oysa ben seni aslı olmayan toprakların köşklerinde bilirim
Lüks odaların tantanalı kalabalıklarında karanfil karanfil koktuğunu bilirim
Menekşelerine gülmek için bahçesi bol ülkelerde bilirim
Azığını alıp da nevalesiz evlerin iştahsız balalarına varmadın mı hala
Dualarını Allah’ın evinde kucaksız bebelere yaptığını bilirim
Ismarladığın iftarlıkları bebelere mama yaptığını bilirim
Nifak tohumlarından azat, köy sükûnetinde bilirim
Meneviş meneviş savurduğun tıynetimi çöllere atmadın mı daha
Islak ellerini ısıtılmış iklimlerin ormanlarında, her ağacın gövdesinde bilirim
Hercai arzularımdan kaçmışlığınla kayıp şairlerin koşuklarında bilirim seni
Aklını ellerinde tutamayan kalem erbabının entel doymazlığında bilirim
Ladinlerin uzağında, karaağaç gölgesinde, palmiye hasretinde bilirim
Asmadın mı hala memleketimin bahar kokusunu darağacına

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Gitmeli

kelimelere sığabilecek bir yol aramalı
kendinden öncesini ve sonrasını bilmeli
kemik seslerinin çıtırtısı ile ürpermeli
bir kuş kanat çırptığında
eli kolu tutmamalı aşıkların
beşik denince hayatı anlamalı
ceylan denince ürkmeli
deniz denince boğulmalı
nehir denince coşmalı hep beraber
gemilere binip gitmeli buralardan

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Gitti....

Gitti ve yıkıldı yüreğimin çatısı
İsmi bildiğim tek isimdi, cismi sarıldığım tek cisimdi
Tabutumu sipariş ettiğim marangoza vardım hemen
Takatsizliğimi çivilediği tabuta yatırdım her şeyimi
İki büklüm yanlarımı ölçsün istemedim, iki büklüm yatırdı beni
Vereme bulaşmış organlarımı bağışlamadım, çürüsün istedim
Emrihak gelmeden gideyim dedim, ecelimle uğraşmasın Azrail
Yitik bir intihar olsun zayiatım, akıbetim bende saklı kalsın
Ilık ehramımdaki ismime fatiha okumasın diye uzak bir milletin anayurdunda sahipsiz bir çürüklük istedim
Kabristanların uzağında, ellerim böğrümde, uzandığım gömütte seyretmek istedim benden öteye süzülüşünü
Israr etmedim hiç;
Gitti
Ve
Yıkıldı
Yüreğimin çatısı

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Gün Gece

bilinen ve bilinmeyen her toprak parçası yurdumuzdur
sevilen ve sevilmeyen her kadın geleceğimizdir
günden geceye aydınlık kalmazsa
geceden güne de karanlık kalmaz

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Güvercinleri De Vururlar

Sahile vuran her balinaya acımak değil,
Arsızlığına gülen her kadının koynunda olmak da değil,
Hikâyesi olmayan adamlarla yaşamak güzeldir.

İpin ucunu görünce sıvışmak değil,
Palyaço kılıklı politikacıların kartvizitlerine adını yazdırmak da değil,
Olanca gücüyle paraya tükürmek güzeldir.

Lale bahçelerinde eğleşmek değil,
Aşkın yalan şarabında boğulmak da değil,
Mazlumun gözünde umut olmak güzeldir.

Adına düzenlenmiş kâğıtları duvarlara asmak değil,
Dost olmayan meclislerde meziyetlerini övdürmek de değil,
Ilık sularda kirlerinden arınmak güzeldir.

Köşklerin sıcak salonlarında köşe kapmaya çalışmak değil,
Lüfer kokulu masalarda yüksek rakımlı hesaplar ödemek de değil,
Azığını taştan çıkarmak güzeldir.

Rezil adamların rezil fikirlerine çanak tutmak değil
Işığı sönen odalarda bizden olmayana ferman düzenlemek de değil
Mal peşinde koşmadan insanlığa insanlık öğretmek güzeldir.

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:08 PM
Hastalıktan Bükülmüş Belim

Geceye yorgan örtmemişim
Gündüze isyan etmiş güneşe çıkmamışım
Bir aydınlık odadır benimkisi
Yapıp- etmelerim yoktur
Yazıp- çizmelerim avutur saatleri
Ayakucumda sevdiğimi hayal eder
Ellerimle aklımı taşırım yüreğime
Taşı çocukluğumdan bilirim
Her soluk ölümü çağırır bana
Birilerine kızdığımdan değil isyanım
Çatık kaşlarım sevgimin eseri
Atmosferi kirlenmiş bir dünya var diye içerim sigarayı
Kirli bir dünya var diye aldım kalemi
Hayata dair bildiklerim var
Varla yok arasında aranmaz gerçek
Ya vardır yanarım
Ya yoktur yanarım
Aşığına küsmüş kız aşkına patlar ya
Borçlu doğmuşsam küserim
Küstürülmüş her bebek gibiyim
Ağlarsam silahıma ağlarım

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:09 PM
Hayat Gibi

uzun uzun düşünmek gibi
dalıp gitmek gibi bazen
bazen bir çocuk acemiliğinde
bazen de yaşlanan adımların sabrında
yaşanmayan bir aşkı hatırlamak gibi
kendimize kalan sevdaların anısı gibi
her adımdan sonra diğerini atmak gibi
durmayı istememek gibi
azgın bir nehre karşı kulaç atmak gibi
kendini akıntıya bırakmak gibi bazen
her şeyin ötesinde olmak gibi
hayat gibi.........

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:09 PM
Hayat Herkese Gülünçtür

Hasta bir ruhun trajedisi
Hayta bir yüreğin oyuncağı
Acısı alınmış bir sevdanın çarpıntısı
Ağrıyan yanlarımın sebebi
Ağlayan kalemin komedyası
(Tuzlu) suyun yürekten yere sarkması

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:09 PM
İhanet

Seyrine daldığım bir gece vaktiydi
Ellerinde terleyen vicdanımın avuçlarıydı
Sesi mengeneye kapılmış kadar ağrılı
İçi ateşe düşmüş kadar yanık
Kalktı ve usulca gösterdi kapıyı
Ulaşamayacağım kadar uzak bir diyardan lanetledi beni
Lal olmuş dilim dişlerimin ardında
Açmaya çalıştıkça ben, ihanetim geldi aklıma
Koşarcasına gitmek isterken oradan, ayaklarım dermansız
“Lan” dedi birden, adamsızlığıma küfrederken
“Ardına bakarsan ********sin” dedi, şerefim düştü ellerimden
Rıhtımların uzağına, denizaşırı saldım kendimi
Işık vurmayan mağaralara sakladım sadakatsizliğimi
Mavilerin ulaşamayacağı dipsizliklere sığındım
Dudaklarımdan dökülecekleri duymasınlar diye
Arzın yedi kat dibine gömdüm kelimelerimi
Hıyanetin bilinmediği ülkelere iltica ettim
Avazı kulaklarımda hala, çığlığı avuçlarımda, sedası yüreğimde
Lal olduğum günden beri sessizliğin içinde
Affına dilenmekle geçen günlerimde, sesi canımda hala

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:09 PM
İnsana Dair

Var oluşun dayanılmaz hafifliğinde
Ayın altına serpilmiş nice fay hattını kırdık
Ressamlara malzeme olamamış nice tepede at koşturduk
Lakırdılarımıza meze olmamış nice şehirlerden kız kaçırdık

Akşamlar hiç yaşlanmadı ama dünya kaç âlemi gömdü ömrü hayatına
Yaşamak, en başından beri tek solukluk su altı maceramız
Oysa hayata dair söylediklerimiz, hayata dair bilmediklerimizden başkası değil
Kısa kısa ömürler içinde uzun uzun cümleler harcadık
Aklımızın tüm odaları boşken, bize ayrılan sahanlıkta anlam aradık
Resullerin tümünden medet umarken, tekine bile bağlanmadık
Aynı nebiye iman eden insanlar olarak kendimizi kendimizle telef ettik
Sahip olduğumuz tüm elçilere kıymak gibi bir hödüklük içinde putlarımıza sarıldık
İçine düştüğümüz dünya cennetinin tüm cehennemlerini yaşadık
Nedamet çektiğimiz her anın ardından vicdanlarımızın derin kuyularına bir kız çocuğu daha gömdük
Dost bildiklerimizin düşman mekânlarında rahat uykular çektik
Aynı yastığa baş koyduklarımıza ihaneti resmettik
Ayrı silahlarla aynı kardeşleri birbirine vurdurduk; vurdurdukça cümbüşe gömüldük
Reklâm panolarına yaftaladığımız hiçbir malı kullanmadık
Azgın şehirleri bir bir imar ettik; azgın adamları azgın kadınlara saldık
Nesimi’den sonra her köşe başını kudurgan bir adamın azgınlığına tapuladık
Mehdi’yi bekledik tarihin tüm zamanlarında, İsa’yı kendi ellerimizle çiviledik
Zılgıt zılgıt özgürlük türküleri eşliğinde, en çocuklarımızın kanına girdik
Giydirilmemiş umutlara sahip her babanın kafasını, çocuklarına hediye ettik
Enkaz altında inleyenlerin üzerinde yürümeyi iyilik bildik
Recm edilen her kadının arkasından bir cehennem kuyusu daha verildi ellerimize
Çaputa bile sarılmadan gömülenlerin ardından çamura bulanmış yüreklerimiz kaldı
Ekmeksiz her sofranın önünden ekşiterek suratlarımızı, altınlarımızı pisliğe bandırarak yedik
Kitap dolusu umutları satmışlığımızla, umuda inanan tüm çocukların gözlerini mimledik
Yalvar yakar edindiğimiz koltuklarda hiçbir yakarışı duymadı kulaklarımız
Aşina olamadığımız her fikri kötü, sahibini düşman bildik
Vekâletini aldığımız her çocuğun malını yedik, velayetsiz çocuklara kapkaç öğrettik
Asma bahçelerinde eğleşmek isteyen tüm sevgililerin sevdalarını çaldık
Rüştümüzü ispat için her seferinde bir kafa kırdık
Denizlerin altından yol geçirmeyi bildik de, deryalara salamadık gönüllerimizi
Irmaklarımızın tutulduğu her bendin ardında köysüzlüğüne ölen ihtiyarlar bıraktık
Rahvan atları unutturan arabalarımızla kırmızı ışık ölümleri öğrendik
Yağmurun vurduğu her toprak parçasına bir mazlum gömdük
Aşkın filizleneceği tüm ormanları yaktık
Nübüvvet çağlarını geride bıraktığımızdan beri her gün kıyameti yaşadık
Aldığımız her nefesin ardından sebepli sebepsiz isyan ettik nefes sahibine
Nakış nakış insan olmuş her adamı nefislerimizin çizmeleriyle ezdik
Ağa takılmış her balığı yemesek de göz doymazlığımıza sakladık
Rahim sahibi âdemoğlunu masallardan bildik, bize düşen cenabet güruhunun cinnetleridir

İnsan demek, ne demek?

Merhametli demek evvelinde, mutedil, mülayim, müşfik, fedakâr bir de
Yardımsever demek ahirinde, vicdanlı, şefik, lütufkâr, âlicenap, iyiliksever elbette
Adam demektir, kadın demektir, çocuk bazen, her zaman kuldur, her daim âdemoğludur ama
Yoksaydığımız insanlığın terkisinde merhametsiz mahlûkattan başkası değiliz
O kadar güzel anlamının içinde tekine bile sahip olamıyorsak insanlığın
Katrana bağlanmış yürekler topluluğu olarak sürüyorsak eğer dünyayı kıyametin kucağına
Tutam tutam acıyı her saat başı bombalanmış bebelerin analarına yaşatıyorsak
Umut denen şey, beline bomba bağlayıp pazaryerinde pimini çekmekse
Rezil uçakları özgürlük adına kölelerin üzerine salmaksa medeniyet
Yola yakın köylerin çocuklarına mayın sunmaksa özgürlük ateşi
Azığı az evlerin mutfaklarında dökülen bir avuç kadın gözyaşıysa milli gelirin büyümesi
Neyleyim aşka dair ayrılık şiirlerini
Aslolan, insanı insana benzetmektir
Ruhunu şeytana satmadan bir gün geçirebilmektir
Ilık ılık ağlamaktır
Merhameti çalınmış dünyanın dibine kibrit suyu dökmektir

İnsana dair ne varsa, insandan uzakta

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:09 PM
İstanbul'a Bakıyorum, Gözlerim Faltaşı

İsmini kazımak ister herkes ciğerine
Surlarının dibine şarap ekmek dökmek isterim ben
Topkapı’sın sen, aşkın ve iktidarın tapınağı
Ayasofya’dır bir yanın; eski, kadim
Neşeli, gamsız, hayta, narin, sarhoş Beyoğlu
Basiretli, iman dolu göğsün, Sultanahmet
Ulubatlı Hasan’ın, hep surların en tepesinde
Lale bahçelerinin en katili sana nasipmiş
Uykuda görülebilecek en güzel düş müsün?
Delik deşik edilmiş hayallerin viranesi
İnsan ırkının milyonluk yalnızlığı gömülüdür caddelerine
Nesiller değiştikçe uzar ömrün, uzar kolların
Lanet olsun adına leke çalanlara, yollarında kötülük düşleyenlere
İkindi vaktine yemin ederim ben, kucağına düşmeyeceğim
Yedi tepede yedi güneş doğsa da, arsızlığına gülmeyeceğim
Ortaktır nefsine tapanlar, günahlarına ve cezanız da ortak
Rayların santim santim batar selpakçı çocuğun umutsuz gözlerine
Umarsız başladığın her yeni günde, umut dolu bebeler tekmeler böğrünü
Maharet İstanbul olmakta değil, İstanbul kalmakta
Gönlünü sana kaptırmayan şairler de var ya; ben ona sevinirim
“Özledim seni ey İstanbul! ”, demeyecek evlatlar da var, bil
Zulmün her çeşidi var zindanlarında ve zikrin her nefesi dergâhlarında
Leyla tapar Mecnun’a amma Mecnun yaradanda yaşar ne yaşarsa, aşka dair
Ekmek gibi, su gibi değilsin bana, tırnağım kadar severim seni, fazlası değil
“Ruhumun senden İlahi” tek dileğidir; İstanbul’a mecbur ve de mahkûm olmamak
İn cin top oynasın isterim sokaklarında, şöhretin unutuluncaya değin
Manukyan’a yakışan tarafların deşilir inşallah, irin kaplar doymazlığın
kadınısın sen bütün dünyanın, en iffetsiz fahişesi tarihin
Aklımın bir köşesinde hep sen; zalim, hayâsız, hırsız, sanki sonsuz
***leri bütün dünyanın toplanmış sanki, sanki hepsi sana sahip
Ardına verip de gelenleri, tarihin okunmayan hangi sayfasına gömeceksin
Lale bahçesi bataklığına kaç Anadolu daha gömeceksin ey İstanbul!
Irmak ırmak akarım yine de kucağına ey İstanbul!

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:09 PM
İtlaf

kimi bizden olmayan milletlerin tarihi bizdendir
kendimizi hangi yana atsak da Adem'dir dedemiz
çocukların milliyeti yoktur oysa
ne de kefenini giymiş nice ihtiyarın
oğlunun mamasına harami eli girmiş hangi ana övünür dedesiyle
çöpten katık yapan hangi adamın dedesi övünç kaynağıdır
döl'ünün kalitesini düşünen hangi sıfatsız adama emanet edilir toprak
soyunun tefahürü ile şişinen kaç hunhar adama verilir sancak
insan, her yerde insan
insan her daim insan
sade insan

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kaç Bahar

Kaç bahar geçti ömrümüzden
Kaç kışı eritti yüreklerimiz
Gençliğimiz yaşlanır yaban ellerde
Geceye gün katarız
Sevda kokulu bahar çiçekleri gibi
Mecnuni aşklar yaşarız
Leyla başını taşlara vuradursun
Aşkı yaradanda severiz
Kemale erdiğinde çocuklarımız
Artlarına polisleri salarız
Kaç bahar geçti
Kaç kış eridi
Kaçında gülebildik ki?

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kalemim Bunu Yazar Ancak

Neresinden bakarsan bak
Zaman inanılmaz acılarla dolu
Poliyannacılık yapamayacak kadar incitici yaralar sarmış ovaları
Dağların zirveleri ulaşmak için değil
Bir kere sevmeye dur
Acılara köprü kurdun demektir
Sevdalar üzerinden ağıt yakarsın
Kapısını açan analar acı süpürür ya
İdama kurulu saatler satılır tezgahlarda
Mürekkep her defasında acı damıtır beyaza
Beyaz kefen diye sarılır vücutlara
Pembe giysem ne değişecek sanki
Karalığım örtünecek belki
Küçük kız yine de selpak satacak
Eli coplular dolaşacak orda burda
Ekmek bulamayanlar olacak
Kafalarına inen copları sunacaklar midelerine
Dağlardan ovalardan bahsedeceğim ha
Yarin gülüşüne yollar serecek
Saçlarına ipek
Gözlerine derya diyeceğim öyle mi
Hayal kurup kendimi mutlu edeceğim
Yok öyle
Kiminle yaşıyorsam onu çizeceğim kağıda
Boş bir mideden
Asılmış bir surattan
Kırılmış bir kemikten
Savaşçı bir yürekten başkası olmayacak
Beyaz bir sayfaya acı konacak acı bir zamanda

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Katil

şaibeli bir aşkın gölgesinde geçen ömürleri tüketiriz
dilimizden dökülen her fitnenin kurbanıyız
zihinlerimize doluşan her ideolojinin maktulü çocuklarımızdır
ellerimize tutuşturulan her silahın namlusu döl'ümüze doğrudur
ardından konuştuğumuz her adamın eti dişlerimizin arasındadır
modern zamanlarda ardına verdiğimiz kılavuzların tümü sırtımızdan hançerler
şaibeli bir aşkın gölgesine sığınmış sevda kaçkınlarıyız
sevdaya dair bildiklerimiz lay lay lom şarkıları kadar
şiddetiyle sarsıldığımız her depremin ardından katillerimiz çoğalır
Allah’ın sopası olsaydı önce mazlum bildiklerimize dönerdi
İsrafil’e izin verilirse önce bize üfler SUR’unu
sesimizin ulaşamayacağı her yerde vuruluruz
mayın döşediğimiz her toprakta çocuklarımız oynar
mazide kalan her hesabımızı öder yavrular
şaibeli bir aşkın gölgesine doğmuş hasret çocuklarıyız sadece

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kelimeler

kime ne anlatsam
sırrımdan bir parça kopar sanki
kimden ne saklasam
sırtıma bir ton biner sanki
kelimeler dağıttık sahraya
yolu ordan geçen bir divane olur diye
yol üstü bir lokantanın
yoldan uzak bir köy viraneliğinde
kelimeleri yuttuk
peşi sıra gelenlere de bıraktık
akıllara zarar yeni ve eski kelimeleri

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kendime Nasihat

Hakkından gelemeyeceğin hiçbir adama sataşmamalısın
Ardına verdiklerinden daha akıllıysan eğer artlarını sıvazlamamalısın
Yolun sonunu görecek kadar fer verilmişse gözüne körlere el atmalısın
Akşam her çöktüğünde aklını vicdanında tartmalısın
Tabutunu taşıyacak adamların canlarını yakmayasın ki incitmeden indirsinler toprağa seni
Ardından ağlayacak kadınlar için de olsa çocukları üzmemelisin
Duayı silah bilmelisin, silahı düşman; cenk halinde kılıcını kızıştırmayı da bilmelisin
Azığını kutsal bilmelisin, kutsalı azık
İyilik nutuklarının atıldığı paravan mitinglerin uzağında her fakire lütuf olmalısın
Ruhunun üflendiği yere döneceğini bilerek zimmetinde olanlara hıyanetten uzak olmalısın
Beşikten mezara olan yolun kısalığını rükûdan secdeye olduğunu bilmelisin
İhsanda bulunduğun her demin ardından bedelini unutmalısın
Loş ışıkta sevişmeli, kendine bile edepli olmalısın
Dar sokakların kalender insanlarına müşfik, tafra sahibi malikânelere yavuz durmalısın
İçini kemiren her vesveseye lanet okumalı, şeytanı nefsinden uzak tutmalısın
Karşında oturan herkesi kendinden değerli bilmeli, rahim sahibi değilse uzak olmalısın
Leyleklerin kanadını vuslat bilmelisin, gözünün içine bakan hiçbir tavşanı kesmemelisin
Ellerinin uzandığı her kapının ardına şefkat taşımalı, çocukları omzunda taşımalısın
Rüyası olan her genç kıza âşık olmalı, her yolun sonunda sevgiliye sarılmalısın
İman ettik, itaat ettik diyen her adamın kardeşin olmadığını bilmeli, münafığı alnından tanımalısın
Münkir ve Nekir’le aynı toprakta buluşacağını bilmeli, rüşvetten uzak durmalısın
Vatanın uğrunda ölmeyi bilmeyi, vatansız adamlar için ölüme gitmemelisin
Aynı toprakta yaşadığın herkesi kardeşin bilmeli, kardeşlerine kurşun sıkmamalısın
Rıza göstermeyeceğin hiçbir zulmü kardeşine reva görmemelisin

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kılıç Okuyacağım

Bir omuz diğerine sürtünüyorsa
Sürüyle sevda satıyorsa çocuklar
Eli havadaysa hala Che’nin
Malcolm’un alnı hala varıyorsa secdeye
Ana olmak yeterliyse ağlamaya
Yürek yetiyorsa sevmeye
Ve ey Sümeyye!
İniltilerin toprağı acıtıyorsa
Bugün bile
Ebu Zer çöle mahkumsa
Ve ey merhameti çalınmış dünya!
Hala dönüyorsan
Hep gerilla kalacağım ben
Kuş uçmaz yüreklere konacağım
Kervan geçmez akıllarda cirit atacağım
İlim kuşanacağım
Kılıç okuyacağım

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kızıma…..

Sarmaş dolaş zamanlarımdan geriye kalan çok şey yok
Adını koydukları gün hayatın ritmine döndüm
Ruhundan üflediğinde yaradan
Yeni baştan yazdım mutluluğun adını
Arkama bakarak yürüyorum artık
Arkamdan yetim bırakmamak gerek diyorum
Deli değilim artık
Irak toprakları kurtarmaklığım da yok; hevesim var gene
Okyanuslara tükürdüğüm her anı özlesem de
Neresine sataşsam dünyanın, önümde sen
Uyruğumun adı dünya değil artık; sobalı bir odanın vatandaşıyım çoğu zaman
Nispet ediyorum saltanat sahiplerine; bakın, ben de gülüyorum kızımın gözbebeklerinde
Hakikat göze gelmez her zaman; kucağında beben varken
Aynı hırsla varamazsın zalime; “baba” diyen varsa ardında
Yaydan çıkmış ok olamazsın; her akşam ekmek taşıdığın avludan bakan varsa
Ah çektiremezsin her zaman fukaranın ekmeğine göz dikenlere
Tuttuğun eller ne kadar minikse, indireceğin yumruklar o kadar küçülür
Taşıdığım en ağır yükümsün, sevdama sevda ekleyen kızım
Ayağının ucundan saçının teline kadar dolaştım dünyanı
Baba dediğin gün ölmek istedim o mutluluğun üstüne
Aramızda kalsın kızım, yine de savaşırım zalimle
Şehadet, hala beklediğim tek şey, annene söyleme emi
Irmak boyuna götüreceğim günleri saklıyorum avucumda
Mahallenin en uzun koşmacası da cebimde
Ayağına lastik ayakkabılar giymeyeceksin ya sen,
Gene de, kendi çocukluğumun lastiklerini ayırdım sana
Eylemlere koşmak hala umutlandırır beni, annene söyleme kızım emi
Lale bahçemiz yok kızım, tozlu memleketimin sürüyle çocuğu var
Ellerini sana uzattıklarında tutasın, hor görmeyesin
Neresine takılırsan hayatın, bana dön, babana yani
En güzel cevapları veririm sana, ardından dünya gelir
Neresine takılırsan aşkın, bana dön, babana yani
Geceye yazdığım saklı aşk şiirlerini salarım yüreğine, tepside görürsün sevdayı
Üzüldüğün her dem çağır beni, yanında olayım, gözyaşlarını tutayım, düşmesinler
Zirvesi yok bu dünyanın kızım, yanımda kal, kimselere gitme
Ellerinin biri benim, diğeri annenin olsun, adamın birine uzatma emi
Leylak kokusunu da öğreteceğim sana, sırf senin için ben de bileceğim
Şahidim olsun dava arkadaşlarım, seni senden çok seveceğim
Elini hep elimde tutacağım, yüreğini annenle birlikte taşıyacağım
Yine de şahidim olsun dava arkadaşlarım, seni senden de çok seveceğim…

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kim?

kelimelere dökemediğim sevdaların şavkını
dağlara çıkaramadığım engin deryaları
ovalara salamadığım masumiyetin devasa yüreğini
çocuklara bahşedilen her busenin tadını
kılıca vurulmuş her savaşçının vatan aşkını
kağıdı incitmeyen her kalemin samimiyetini
kulağa fısıldanan her aşk cümlesini
kimselerin tanımadığı yiğitlerin tümünü
yüreğimin en yumuşak minderlerinde ağırlarım.

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Kime Söylenecek Bunca Laf

Kime söyleyecek bunca laf
Su suya hasret midir ki?
Sarhoş bir aşkın akıbeti meçhule doğrudur
Yaralı bir ruhun acısını kim paylaşır
Ana desen, doğrudur
Yar desen, eyvallah

Güzel günlere açsadık
Levhanın durağanlığı nedir ki
Biz gidiyoruz habire
Ufuktan ufuğa bir yolculuk
Satır aralarına sızmış acılar yaşıyoruz
Yaşamın habireliği öldürür çocukları
Çoğu harcanmış bir gökyüzüne bakarken
Ayağımızın altına asfalt seriliyor
Rahimden kabre sevda taşıyanlar ötesine de gider
Öteden beri bilineni bilmek çok şey değiştirir
Söylenmemiş her sözümüzün sahibidir çocuklar

Çay kıvamında bir sorgulama
Çerez niyetine coplarla dosttur
Yemek savcıdır, yutulamaz

Ağacı bol bir ülkede katil oluyoruz ya biz
Suyumuz bolsa içmek için değil elbet
Boğmaya yarar

Su suya hasret midir ki?
Sen seni anlayasın



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Korkmazdım

Korkmazdım
Kir tutmuş bir sakaldan
Kül döşenmiş bir toprakta uzanmaktan
Kocamış suratsız bir kadına bakmaktan
Körsu’da kör gibi yüzmekten
Köz üzerinde yürümekten
Kara tahtada eli sopalı Kara Yılmaz’dan
Kavgada, karşımdaki kamçılı çocuktan
Koşarken, ardımdaki ağzı bozuk manavdan
Konuşurken, babam ters ters süzüyorken beni
Konu anlatırken, yan masada bakarken öğretmen
Kara sevdalım Leyla’yı her görüşümde
Kara önlük giyerken bile
Korkmazdım

Kara coplu bir polise çarpmakl
Ya da
Kara tüfekli asker geçitleri
Korkardım….

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Koşaradım

koşaradım gidilen menzillerdesin
kavuşabilmek için sana
dünya dolusu yürek gerek
sen olsan bir köşesinde hayatımın
nefesim senin olsun isterim

bir zalime dayanamam
bir de sensizliğe
bir çocukların çaresizliği acıtır yüreğimi
bir de yokluğun
bir anamın gözyaşına ağlarım
bir de gidişine

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Köysüzlük Öldürür Adamı

I.
Soğuk bir güne merhaba demiyor kimse
Gri bir asfalt götürüyor sevincimizi
Fabrikalara sokulmuyor umutlarımız
Uzayan sakalımızı kabul etmiyor şehir
Secdelerimizi çalıyor mesailer
Kaçsak, ayaklarımızı bırakmıyor kravatlar

II.
Yemyeşil ovaları yok şehrin
Çocuklara kahkaha alanı yok
Bir ırmak kendini aştı mı felaketi oluyor şehrin
Ölsek, gömerler mi toprağa?

III.
Ne zaman bir köy yeri anlatsa birİ
Sabaha duran yerlerim acır
Ne zaman bir köylü geçse caddeden
Cadde tuz buz olur yağar üstüme

IV.
Mezarımı gömdüm kalbime
Yitik köylerin ardından

V.
Bir deli gömlek örter beni
Bir ucube isyan sarar şehri
Bir kol düğmesidir kopar benden
Bir karış yol kalmış seyrine ölümün

VI:
Bazı, şehre dalar elim
Bir fahişe ihanet bulurum
Bazı, şehre bakar gözüm
Bir yitik köydür bendeki



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:10 PM
Matem

Hep üç adım uzağında sevmeye niyetlendi yüreğim
En gerekli zamanlarda dilim tutuldu
Peşinde sürüklenmek daha çekiciydi sanki
Ürkek ürkek ardından sokakları arşınlarken,
Çekip alıvermeyi isterken ayaklarım tutmaz oldu
Adının her harfine koca bir destan dizdim de,
Dudakların en az üç adım ötemde kaldı hep
Iraklığına mı sevdalandım sana mı; bilemem
Maharetim bu kadar benim,
Sabah ezanında başlar çarpıntım
Okkalı okkalı tokatlarım nefsimi
Nihayetsiz bir aşkın gölgesinde
Ruhumu sana adamışlığım vardır ama
Ansızın karşıma çıktığın sokakları da en az senin kadar
Siluetini saklayan perdeleri de
Isıttığın sobadan mahalleye süzülen dumanı da
Neşelendiğinde dudaklarının aldığı görkemi de
Duaya duran ellerinin heybetini de
Adını minnetsiz dillendiren çocukları da
Seni sevdiğim kadar severim
En çok seni dediğim demlerde bile,
Veda ederken sana bakan gözleri daha çok severim
Mesele sana tutulmaktadır,
En kırılgan zamanlarda bile hayaline sarılabilmektedir
Yolun sonunda hep seni bilmektir
Ekilecek toprakların tümünde
Nadastan önce de sonra da
İlk seni büyütmektir toprağın bağrında
Yerle yeksan olacağını bilsen de
Ellerini hep sana uzatabilmektedir mesele
Tumturaklı sözlerin arkasında durmak değil istediğim
Lal olmuş dilimle karşında olmak isterim
Ekmeğine tuz olmak
Neşene gülücük
İğnelerine dantel
Ruhuna huzur olmak isterim
Yolun yarısını ben geldim
Ürktüğüm zamanlar da oldu
Resmini koynumda terlettiğim zamanlar da
Esmeyi bilemedim ama
Gelemedim üç adımdan öteye
İki dirhem bir çekirdek delikanlıyım
Matemime kulak verirsen, üç adım daha gelirim

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Mecnun

Kendimizin hikâyesidir bu,
Enine boyuna düşünülmüş bir hayatın
Nedensiz sonuçlarının ardına verilen nice yılın
Dilimizde bıraktığı nedametin burnumuza uzanan kesif kokusudur.
İğne ucu deliklerden umut seyrettiğimiz
Mavi denizlerin hiçbirine girmemiş bedenlerimizde
İzi kalan güneşin sevdasıdır.
Zalimi tanıdığımızı zannettiğimiz zamanlardan
İyiliği kovaladığımız delikanlı senelerden
Ardımıza adam saldığımız adamsızlık çağlarımızın öyküsüdür.
Neresinden tutacağımızı bilmediğimiz dünyanın
Lale bahçelerine küfretmekliğimizdir.
Ardına verdiklerimizin dalaverelerinin şeytaniliği
Tumturaklı cümlelerin yüreklerimizi hoplatması
Malumun ardında, selama durduklarımızı tanımayışımızın hikâyesidir.
Ayaklarımıza bağlanan zincirlere isyanın ve
Kendi zincirlerimize sahip olmak için verdiğimiz gayretin
Misillemesidir.
Üryan kalmış koca bir gençliğin
Maziden ilham almamış, yarından bihaber öyküsüdür.
Kafasında dolaşan tilkileri kıskandıran politikacıların
Ümüğüne basılamamış Karunların bizde bıraktığı adalet hırçınlığıdır.
Nedenini sorgularken öldürülmüş
Matemini sadece analarının bildiği nice aklın bizde kalan çığlığıdır.
Ürkek ceylanların seğirtmesine âşık
Dudakların alevine yangın şairlerin dizeleridir.
Rabbin, ruhundan ruhlarına üflediklerinin
Secdeye varmayan başlarının akılsızlığıdır.
Esmeyi bilmeyen rüzgâra savrulan
Vefayı bilmeyen adama müptela olan
Garezi boyunu aşandan emir alan
İnsancıkların lanetliğidir.
Leyla’ya âşık olabilmekte saklıdır her şey.
İliklerine kadar Leyla seversen
Yolun her adımı güzel bir hikâyedir
Ellerinden tuttuğun Leyla değilse; Mecnun olmayanın hikayesi var mıdır ki? !

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Melek Yüzlüm

melek yüzlüm desem
ekilmiş sevda tohumusun
leylak kokusunu bilmem ya
en güzel baharımsın
küllenmeyen ateşisin yüreğimin

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Moskova'da Sabah Oluyor

Moskova'da sabah oluyor
Uykumun en derin yerinde çalıyor çanlar
Bir minicik yalnızlık uçuyor benden
Bir insan kapımı çalıyor
Bir yerlerde kalem çatırdıyor
Bir kefende burada dikiliyor
Mecnun’un sustuğu yerde bitiyor silah
Aşk bir kurşunda görünüyor
Leyla’nın vurulduğu yerde mecnun ölüyor
Bir kör masal anlatıyor
Masalda körler ölüyor
Köhne bir vapur yanaşıyor
Ben bekliyorum
İçinden inecek bir sevgilim yok oysa
İçime içime sığınıyor yalnızlık
Bir koca şehir
Bir minik yalnızlık
Bir zavallı ben
Moskova’da sabah oluyor



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Muska

güneş her doğduğunda seni özlerim
sen her uyandığında silahsız kalırım
yitik bir dağ başını paylaşırım
seninle yeni umutlara giderim
sensiz olmak savaşsız kalmaksa
seni muskamda taşırım
muskayı çocukluğumun koynunda

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Müteveffa

Morg yüzü görmemiş cesetler ülkesinde doğarsan eğer
Üryan gezen çocukların ayıplanmadığı
Teneşirdekine bolca fatiha okunan
Evinin kapısı her daim açık biçareler diyarındansan eğer
Vel’asr diye yemin edersin
Ellerinin göğe uzanmadığı dem yoktur
Fikrinin sahibi sadece sensindir
Fikrine kulak yoktur
Azığının peşinde solan cesedini taşır birkaç garip el….

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Nasıl

nasıl sevilir bir insan,
yüreğin akla isyanı mıdır?

kavuşursan dırdırıdır sana kalan,
kaçarsa elemdir yüreğine!

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Nefes

Nefes mi alıyoruz
Kirli bir tabaktan yiyoruz oysa
Oyulmuş toprağa tohumca gömülmez ki çocuklar
Çocuklar tanıyamaz çünkü
Görünen, sigara dumanının ardındaki siluettir
Açık kapının ardındaki kapalı kapılar

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Nehirler Uzun Akar

Ömrüm yetmez doyasıya sevmeye
Sen, bende bir nehir olsan
Uzun uzun aksan yüreğime
Sen, ben olsan
Hiç ayrılmasan
Hep ben kalsan
Bir dahaki yağmurda beraber ıslansak
Gök gürlese, bomba misali
Sarılsan yüreğime

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Nereden Nereye

Nereden nereye gideriz kim bilir?
Savrulan yapraklara inat değil, resmen öykünüyoruz
Bir insanı savuracak rüzgar yine insandır
Yol bizimdir
Ha manastırda papaz ha da camide imam
Ha semere vurulmuş eşek
Ha eşeğe semer
Haince pusular kurmak de bize düşer
Hainin ihanetiyle ölmek de
İnsan dediğin nedir ki?
İki göz, iki el, iki ayak
Göz görür
El sallanır
Ayak yürür

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Neyle Oynanmaz

Ardından çocuklar koşar umudun
Çorak toprakta da biter güller
Çilekeş analar ağlar tandır başında
Sabır taşıdır babam ve dert küpü
Sevdayı senle bilirim
Yanında uzanmak gibisi yoktur
Vatan toprağı gibidir ellerin
Avuçlamaktan vazgeçilmez
Günler ve ******* senle akar
Sensiz toprağın rengi atar
Nehre girdi mi çocuklar mayosuz
Sarı yeşil sevinçler sıçrar
Yanımdaysan o gün ve yağmursa
Yanımdaysan ve rahmetse boşalan
Dağlarına bahar gelmişse memleketimin
Yalnızlık hayat misali
Uçup gitmiştir bedenimden
Sen hayat misali
Hoş gelmişsin yüreğime

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Orada Olmak Ya Da Orada Olmamak

Filistin’de olmam lazım şimdi
İki büklüm babaların kucağında vurulan her çocuğun tabutuna koysunlar beni
Loş ışıkta savrulan kurşunların hepsine siper olmak
İçi kurtlanmış her adamın önünde pimimi çekmek istiyorum
Soğuk mermerlerin üzerinde uyuyan her yiğide yoldaş olmak lazım diyorum
Taşları elimde istiyorum, çocukların sapanlarına yürek olmayı diliyorum
İşliğim ütülü ya benim, şakaklarımdan dökülen kan kirletsin istiyorum
Neşeli hallerimden geriye bir şey kalmasın, ölen her çocuk evladım gibi yaksın ciğerimi
Dünya dönmesin istiyorum hem utanmadan nasıl döner şaşıyorum
Evimin bahçesine bomba düşmedi ya bombalanan her evde ağlamak istiyorum
Oğlumun gözünde tüm Filistin’in çığlığı saklanıyor, saat başı çığlık çığlığa uyandırıyor
Lazım değil bana balkonu hoş evler, her balkon eviyle üstüme çöker
Masa başında verilen her ölüm emri penceremden giriveriyor
Aklı başında her adam orda olmalı diyorum, ellerindeki taşlar bağırmalı; “İNTİFADA! ”
Kuşların tümü Ebabil olsun istiyorum, tankların tümü de fil
Lakırdı zamanı değil diyorum, eşelemek gerek zulmün temellerini

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:11 PM
Ölüm Güzeldir

zamanaşımından göçtü hayatlarımız
zamana sığmaz aşklar değildi kırılganlığımız
sen bende bir mahpus olsan
ölüm girse hasretlerimizin yoluna
öylesine gidişine alışırım da
iki aşk arasındaki ölüme ne demeli

hayat içmekle tükenen sigaradır
geriye,
ancak görebildiğin
bir sefer dokunabildiğin
dışına savurduğun duman kalır
bir de ciğerine karanlık çöker
hayat nedir ki ölümün karşısında

ey ölüm!
hoşgeldin yüreğime
artık özlemek yok sılayı
ümit etmek yarınları
hasretle yazmak sevgiliye

ey ölüm!
hoşgeldin toprağıma
uğruna ölmek yok vatanın
şehit çocukların ardına ağlamak
bir silah da ben kuşanmak
eşkiya olup sarılmak Cudi'nin eteğine

ey ölüm!
hoşgeldin
acı yok bana artık
sevda yok
yüreğime isyan yok
ağlamak yok dünyaya
gülebilmek yok sevgilinin busesine

ey ölüm!
hoşgeldin hayata...

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Ölüm Güzeldir, Ölmek Hayattır

Ölümler görmüş bir bebeğin dehşet gözlerinde parlar
Leylak kokusunu bilmeden ölmek midir masum olmak
Üçüncü sınıf eller birleştiğinde
Mor dağların ötesinden umut fışkırır
Güzel kadınlar azgın adamları delirtir
Ümüğüne basılmış gibi nara attığında çakallar
Zamanı geriye sarmak için geç kalınmıştır
Eller tetiğe basmıştır katliam şafağında
Lekeli gömlekleriyle çocuklardır kurban
Diline tutuklu adamların damak tadı yoktur
İçi kurtlanmış meyveler vardır
Rol yapmakta üstüne yoktur liderlerin
Ölümlerden önce de sonra da kameralara sırıtırlar
Loş ışıkta asiler fısıldaşır
Madem ki vardır iktidar, bir isyan da muhakkaktır
Eşya namusunu yitirmiştir kirli savaşlarda
Kalıp kalıp sabun olmuştur bedenler
Hayat ölmekle güzelleşir bu topraklarda
Ardına verdiklerin olmamalıdır
Yolunu açtıkların gelmelidir ardından
Ağzını açtığında aşk ekilmelidir yüreklere
Toprak üstüne bastığında incinmemeli
Tepelerin ardından heybetin görünmeli
Irak şehirlerde adına şarkılar söylenmeli
Reşit çocuklara babaları seni anlatmalı
Ölüm, sen de hayat bulmalı
Ölüm, sende güzelleşmeli
Ölüm, sende ölmeli

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Ölüme Methiye

Ölüm güzeldir
İnadına yaşıyorken
Ölmek
Yıkarken kirlenen hayattır
Koşarken tükenen bizdir
Yoksa, bir tüketim malı değildir asfalt
Bir gülü okşamaktır sevgili
Ve sevmek sevgiden ölmektir
Bülbül gülü sevmemiştir oysa
Türküye yakışan mekandır
Bülbül mekanı sevmiştir yani
Uyku hiç de ihtiyaç değildir
Aslolan hayattan kaçmaktır belki
Su içmek zahmettir
Yemek, çin işkencesi
Neden susadığını bilir mi insan?
Acıkmak,
Ölümü arzulama biçimi olamaz mı yani?
Ölüm güzeldir
Ölmek hayattır.

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Ölümün Hikayesi

Baştan alalım istersen
Hikaye bir eski zamanda peydahlanmış
Adı bilinmez bir eski şehirmiş mekan
kadının biri bir oğlan çocuk doğurmuş
Doğumlarda keramet varmış o demler
Çocuk kerametsiz doğmuş ama
Ne gök gürlemiş gelişine
Ne de nehirler coşmuş doğumuna
Baba dışarıda beklemiş hep
Bir mucize olur diye
İnadına, bir yücelik yaşanmamış o gün
Bir sıradan çocuk
Bir sıradan günde doğmuş
Ölümün hikayesi böyle başlamış
Sevinmemişler ama yine isim vermişler çocuğa
Bir sıradan isim daha girmiş ölüm yoluna
Sıradan çocuklar ağlar ya
O da öyle yapmış
Acıkmış ağlamış
Susamış ağlamış
Düşmüş ağlamış
Kızmış ağlamış
Sıradan çocuklar güler ya
O da öyle yapmış
Oynamış gülmüş
Koşmuş gülmüş
Gıdıklanmış gülmüş
Sevilmiş gülmüş
Tırtılın koza saltanatı gibi kundaklanmış önce
Koza açılınca kelebek olsun istemişler
Çocuk oralı olmamış
Oturmayı öğrenmiş
Emeklemeyi öğrendiği gün yakmış kendini
Yürümeyi öğrendiği gün ise kırmış kolunu
Sokak kapıları açılmış bir gün
Sokağın tavanı kadar gülmüş derler
Tanımadığı çocuklarla kavga etmiş önce
Sonra koşmaca işgal etmiş mahalleyi
Arkadaşları olmuş çocuğun
Oyun arkadaşları
Kavga arkadaşları
Nehir arkadaşları
Bir yaz günü kara bir gömlek giydirmiş babası
Elinden tutmuş çarşıya götürmüş
Bir kağıda çocuğu sıkıştırmışlar
Kağıttaki çocuk okula kayıt yaptırmış
Çocuğun başka arkadaşları olmuş
Okul arkadaşları
Okul bittiği gün çocuk da bitmiş
Evlendirmişler askerden sonra
Bir güzel karısı bir güzel çocuk doğurmuş
Mucize olmuş o gün
Melekler arşdan arza inmişler
Çocuğun çocuğunu selamlamışlar
Oysa bizim çocuk görmemiş bunu, ne de hissetmiş
Çarşıdan eve bir yolmuş ölüm
Bir kamyonun patlayan freniymiş meğer
Bir hikaye böyle bitmiş
Derler ki çocuk ölmüş
Yirmiüçündeymiş henüz



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Öylesine...

hayat öylesine bir şey midir?
havanda dövülür mü çocuklar?
ayaklarımı kafamda taşısam zorlanır mı ellerim?
öylesine aşık olsam, severler mi beni?
öylesine düşsem yollara, varır mıyım yarin ellerine?
günlerce ağlasam aklıma gelir mi yemek?
şeker yerine para seven çocuklar sevilir mi?
kızını döven adamları öldürmek caiz mi?
karısını aldatan adamlarla oturmak ihanet sayılır mı?
malımın hepsini fakirlere dağıtsam, yine de kazanır mıyım?
yolların tümünden geçsem dünyayı bilebilir miyim?
önümden geçen güzel kızlara aşık olabilir miyim öğretmenim?
yalancı öğretmenlere yalancısın denir mi öğretmenim?
terkettiğim kadınların tümünden helallik istesem Allah affeder mi?

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Özlem

ahrete göçmeden göreceğim seni
tuttuğun çocuğun elleri olacağım
sen bir çocuğu seveceksin
ben sevdanın kucağında uyuyacağım
başını koyduğun yastığa yün olacağım
her hasrette gözyaşı diye beni dökeceksin
her şiirin altında imzamı okuyacaksın
pencereden bakıp yol yapacaksın bana
güpürlü perdelerine işleyeceksin beni
iğneler acıtmayacak umutlarını
kristallerine kazıyacaksın suratımı
çeyizindeki altın tepside saklayacaksın yüreğimi
anamın sakladığı önlüğümle avutacaksın yılları
ilkokul karnelerimi ezberleyeceksin
koynuna resimlerimi alacaksın
çocukluğumuzun anılarına sığınacaksın
beraber oynadığımız boş yerler duruyorsa hala
minik yalnızlığınla gideceksin oralara
üzerinde oynadığımız surlardan ufku seyredeceksin
peşine ağladığımız oyuncakları biriktireceksin
her gün bir godik buğday aşıracaksın
kavunları çocuklara yedireceksin
son dilimi hep bana saklayacaksın
Körsu’nun kenarında kaybolan saatimi arayacaksın
eve geç geleceğim yine
sen merak edeceksin
babam kızacak
vallahi amca diyeceksin
nereye gittiğini bilmiyorum



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Saklambaç

katıldığımız her eylem
sevdalandığımız her güzel
bir çocuk saflığında bilinmelidir
şeker yer gibi savaşmalı
içten
hissederek
saklambaç oynar gibi
çelik çomak gibi
sahiplenmeli hayatı

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Sana Kızgınım

Yaşamın solgun rengini gösterdin bize
Yaşamla ölüm arasındaki o ince bağı

Bu kadar acı olması gerekmiyordu
Bu kadar zalimce olmamalıydı
Hatalarımızı yüzümüze vurmak

Evlerimizden demir çalanların
Demir çalanlara göz yumanların
Göz yumanlara oy veren bizlerin
Suçunu çekmemeliydi yavrularımız

İnleyerek can vermemeliydi körpe yürekler
Gelinlik kızının ardından ağlamamalıydı Garip Amca
Babasını sormamalıydı Küçük Yetim

Ey deprem!
Ey şehrimin kabusu!
Tek dişi kalmış canavarın can düşmanı!
Canlara saplanan kiriş demirlerinin mümessili!

Ne de güzel uyumuştu yavrum
Sana mı kalmıştı uyandırmak
Hem de korkutarak
Utanmadan üzerine vitrin düşürerek

Ey deprem!
Ey *******imin kabusu!

Sana kızgınım.
Başkalarına kızamayacak kadar güçsüz olduğumdan
Sana güç verenlere,
Seni katil kılanlara
İsyan edemeyecek kadar aptal olduğumdan

Sana kızgınım…

(Adapazarı Büyükşehir Belediyesi'nin 2000 yılında düzenlediği deprem konulu şiir yarışmasında üniversiteler dalında ikincilik ödülü almıştır)



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-03-2009, 07:12 PM
Savaş

Nietzche aydınlığında vuruşmalı
Asfalt genzimizi yakmalı
Savaş yaşama döndürmeli böylece

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:12 AM
Sebebi Sensin

zaten hep yanlış olmadık mı zamanın geri sarımlarında
seninle neyse savaşla da o kadar sevişmedim mi
sana neyse sevgim davaya da aynı değil miydi
sihirli anlar bekledik zamanın ileri sarımlarında

değil mi ki, insan savaşı sevdayla yapar
bir umuttan diğerine aşkla uçar
dağ başlarında omzunda silah sever
gecenin karanlığı soğuğuna karıştığında yar diler
bir anneyi özlemektense sevgiliye yazar şiirlerini

kahramanlar olur cephelerde
göğüs siperane savaşırlar
en çok onlar almıştır tadını aşkın
en bilinmez sevdaları taşırlar meydanlara
yare kavuşmak ümidi kurşun olur
savaşı kim kazanır uzun günlerin ve *******in ardından
aşıkları çok olanlar kazanır
bekleyeni çok olanlar

savaş sevdaya çağırır uykunun en kuytu derinliğinde
hasretlerin dibe vurduğu anlar yıkımın anahtarı olur
aşığım diyebildiğimiz kadar insanız
seviyorum diyebildiğimiz kadar savaşçı
iç içe geçmiş ağrıların ayrımını bile bilmeyiz
savaşırken sever, severken savaşırız

ihanete sevda bulaşır kimi bilmezlerin avuçlarında
kimine sevda yakışmaz, silah gibi
namluda gül saklamak
bombardıman gürültüsünde bülbül olmak
bir omuzdan diğerine sevda sözleri iletmek
bir savaşçının işleridir
tropikal hasretlere sığınmak kurtarmaz sizi kurşunlardan

özlemişim seni
özlemişim de geçmişim kendimden
geçmişime daldığım bir anda gelmiş kurşunun kahpesi
sevmişim seni de ondan olmuş
ne olmuşsa…



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:12 AM
Sen Sevmedin Ya Beni

Sen sevmedin ya beni
Olsun
Nice gecemi seninle geçirdim ya
Düş ırmaklarım oldun
Gülüşüne aldandım çoğu kez

Sen sevmedin ya beni
Olsun
Sevilmeye ramak kalmıştı ya
Gözlerine savurdum hüznü
Saçlarına vuruldu ellerim

Sen sevmedin ya beni
Olsun
Aşk benim kapımı da çaldı ya
Şiir yazdım ıraklığına
Soğukluğunu damıttım kağıtlara

Sen sevmedin ya beni
Olsun
Saflığın başımı döndürdü ya
Bile bile vuruldum sesine
Bir tutam kara sevda tattım, acı

Sen sevmedin ya beni
Olsun
Yollara düşürdün ya beni
Üsküdarı senle bilirim
Gül bahçesi diye selamını

Sen sevmedin ya beni
Olsun
Olur olmaz bağırttın ya beni
Maşuk yaptım hayalini, kıskan diye
Malum oldu bana davalar

Sen sevmedin ya beni
Olsun
Ben sevdim ya….

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:12 AM
Sen Uyurken

Kalın perdeler ardında
Aklımın uzak bir köşesinde
Yapamadıklarıma yanarken biçare
Zaman tozu dumana katmıştır
Rüzgarın koynunda salınarak
Kafamı vuracak duvarlar ararım
Kimsenin bilmediği bir şairim
Doğum sancısı tutmuştur beni
Sen uyurken sevdiceğim umarsız
Gece sarmalamışken nazik bedenini
Tanımadığın adamlar, Güneşe çıkmayan
Tanımadığın adamları boğazlarken
İki sevdalı sevişirken delicesine
Bir bebe uytmazken anasını
Bir ana oğluna hasret ağlarken
Sen uyurken sevdiceğim...

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:12 AM
Seni Sevmek

en çok seni alırım hayallerime
kilime işlenen motiflerin inceliği gibi düşünürüm seni
elimi uzatsam
sana çarpar gözlerim
nefes alsam
bir uzak diyardan gördüklerim
bir şehrin sensizliği midir
seni özlemeyi öğrenmek için mi gidişlerim
içimize sindirdiğimiz çocuk hasretleri kadar
sabrın taşı deldiği günde doğacak çocuklarımız
tarihin bittiği gün
kusmana sebep olacak gökdelenleri yıktılar
biliyor musun
her gün efkarlıyım
gördüğüm kadınlara sana bakar gibi bakamıyorum
basit denklemlerin arasına sokuyorsun ellerini
bomboş beynimin labirentlerinde dolaşıyorsun
gözlerini biliyorum artık
kahverengi sayfalar gibi yazıyorum onları
kana bulanmış toprakları yıkıyorum
kan tutmasın diye seni
kimi şiirlerime sevgimi taşıyorum
çocukluğumun aşkı çarpıyor bazen kıyılarına
seni incitmesin diye topluyorum
çiğ düşmüş yaprakları topluyorum
kağıdın bittiği yerde seni arıyorum



Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:12 AM
Seni Sevmek Çünkü...

Şehrin en güzel yerine kurulup
İnadına seyredeceğim seni
İstemiyorsun ya sen beni
Rüyalarımda bile çarpıyorsun ya o kocaman kilidi olan kapıyı
İklimlerini bedeninin, uzak tutuyorsun ya bana
Nur cemalini ben görmeyeyim diye sadece
Takıyorsun ya o perdeleri
And veririm oysa ben
Dinime imanıma yemin ederim
Irak kaldığım her gün adına
Dokunamadığım her kadın için ayrı ayrı
Azrail nasıl ki ensemdedir her nefesimde
Malımın sahibi nasıl ki Allah’tır
Aklımı yitirdiğim o akşamdan beri
Gölleri okyanuslara tercih ederim ben
Işığın vursun yeter ki
Minik ellerin kapımın koluna uzansın
Dualarını odamda yap
Alnın benim evimde varsın secdeye
Kitabına Allah’ın alnımı verir de yemin ederim
Ardına vermişsem eğer
Loş ışıklara saklanıp takip etmişsem
Sokak sokak ezberlemişsem endamını
Ağrıyan yanların beni de acıtmışsa
Kasım ayında üşümüşsem kapında
İkindi vakti duymamışsam imamı
Muhkem odaların sıcak iklimi ısıtmamışsa avuçlarımı
Seher vakti güneşi doğurmuşsam üzerime
Ellerimi açıp yalvarmışsam sana, yaradan dururken
Beynim yüreğimle yüreğin arasında
İçi boşalmış karpuz kabuğu kadar
Lanet edilmiş halkın marabası kadar
Matemi bitmiş dulun yası kadar
Esmeyi bilmeyen rüzgâr kadar gereksiz olduğundan
Sevmek seni gecenin ve günün her anında
Ellerimle aklım arasındaki bağı koparmak demek çünkü

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:12 AM
Sev Beni

Bir gün yürürsen ardımdan
Adı önemsiz bir şehrin
Romana konu olmamış sokaklarında
Misket oynayan çocuklarda gör beni
Minik ellerindeki oyun taşlarıyım
Yolcu çağıran muavinin sesinde duy beni
Arka koltukta
Parası elinde genç kızın mahzun bakışıyım
Liseli kızın endamında sev beni
Kitap arasında sakladığı delikanlı resmiyim

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:12 AM
Sevmiyorum Seni

Irmaklar akıyor bugün de
Esen rüzgar etek kaldırıyor
Yine arsız yine umarsız
Gece saklıyor kalabalık günahları
Her zamanki köşede
Aynı çocuk
Yine masum, yine üşüyor
Günah ırzına geçti evrenin
Güneş doğdu bir ufak şehre
Yine sıcak, yine aydınlık

Bugün 14 Şubat canım,
Bugün
Sevmiyorum seni…

14 Şubat

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Soğuk

sarıldığım yorganların hararetine havale ettim donukluğunu
odama doluşan kar taneleri camsızlıktan değildir
gönlüme vermediğin baharların
uzak bıraktığın hayallerim
kapıma biriken hoyrat kışındır

üşüyorum,
sensiz kalan bu evde,
içeriye girecek kışı
tutacak hiçbir şeyim yok....

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Sorular

Âdemin ayak basmadığı toprak kaldı mı?

Âlemin görmediği zulüm var mı daha?

Aklımın alacağı savaş yaşar mı bu dünya?

Aslımın kiri bulaşır mı oğluma?

Ardımdan ağlayacak insan olur mu?

Aşkımdan deleceğim bir dağ da bana nasip olur mu?

Ah’ıma kapılan zalimin feryadını duyar mıyım?



“Ah, nazlı ütopyam ah! ”

Sorularının çoğunda boğulurken hayatın

Sormadan edemeyiz ya!



Her şey sevmekle ilgili oysa

Kara gözlerine vurulduğun yoksa

Sarı saçlarından asıldığın

Endamına vurulduğun

Sesinde boğulduğun

Ses verdiğin sevdiğin yoksa eğer,

Her kötülük yakışır sana

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Sus

Susmak icap ederse şayet
Sebepli sebepsiz ağrıların depreşmeden
Suratına ayıbın vurulmadan
Sükûnetin kucağındayken hala
Salmamışken kendini rüzgârın ahenksiz vurdumduymazlığına
Sokakları henüz iniltilerinle kaplanmayan şehrin
Sensiz caddelerine sal kendini ve
SUS….

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Sustukça Gidersin

Susarsam gidersin; biliyorum
Uçsuz bucaksız suskunluğumun ardına verip hasretim olursun
Sebepli sebepsiz yazdığım ayrılık şiirlerinin suskun bakışlarında kaybolursun
Ağzımı açıp bağırmazsam sana ve gidişine, durmazsın; biliyorum
Resmigeçitlerin soğuk valilerinin suskunluğuna idam edersin kendini
Sustuğum her an için bir darağacı ekersin toprağıma
Ayrılık türkülerinin çığlıklarına inat edip susarsam eğer,
Mecnun’un gittiği her yere gider, susadığı her yerde susarsın; biliyorum
Gemiler dolusu yalnızlık bırakarak bana, şehir şehir kaçarsın; biliyorum
İçimde biriken içli yakarışları haykırmazsam suratına,
Dönüp bakmadan ardına, deli suskunluğumla baş başa bırakır gidersin; biliyorum
Ellerime dolan yalvarmalarımı dilime taşıyamazsam, gidersin; biliyorum
Rüştünü ispata gayretli çocuklar gibi kırılgan asabiyetinle dağılırsın
Savaşkan adamların vaveylalarına ketumluğumu şikâyet ede ede gidersin; biliyorum
İri yarı cümleler içinde “GİTME” diyemezsem eğer,
Naralar dolusu sevgiyi bağırışlarımla hibe edemezsem eğer,
Babil’den aşağıya ulaştıramazsam sana olan düşkünlüğümün çığlığını
İlla ki gidersin,
İki nehir arasında çağlarsın,
Suskunluğuma inat;
Biliyorum,
Gidersin….

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Şairim Ve Aşığım

Ah gelebilseydim yüreğine
Verebilseydim topladıklarımı

Hayatı içiyorum ve sarhoşum
Yalınayak ve ceketsiz dolaşıyorum
Geceyi yırtıyor bağırtılarım
Sevdamı yıldızlara haykırıyorum
Hasretimi taşlara vurduruyorum

Ah gelebilseydim şehrine
Silah temizliyorum ve katilim
Namluya sevdanı sürüyorum
Maktul hep ben oluyorum

Sevmiyorum bu oyunu
Kilometreleri sevmiyorum
Telefon direklerini de
Otobüs tekerleklerini de

Ah gelebilseydim semtine
Kitap okuyorum ve entelim
Her cümleye seni yazıyorum
Dipnotlara sığıyorum ancak
Kaypak şairlere küfür ediyorum

Ah gelebilseydim kapına
Çalışıyorum *******i ve işçiyim
Keten dövüyorum bazı
Yoluna para biriktiriyorum

Sevmiyorum bu oyunu
Hasretleri sevmiyorum
Mektupları da
Bu şehri de

Ah gelebilseydim…

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Şaşkın

Şimdi ben seni seviyorum ya
Bilmediğim dillerde sevdamı söylüyorum ya
Avucuma doluşanları yüreğine veriyorum ya
Her şarkının nakaratına seni koşuyorum ya

Bıraktığından beri harabedir ellerim
Gittiğinden beri keşmekeştir beynim
Arkanı döndüğünden beri kırıktır kalbim
Sırt verdiğim dağların tümü göğsüme oturmuş

Şimdi ben seni özlüyorum ya
Her kapının ardında seni biliyorum ya
Her hasretin sebebini sen sanıyorum ya
Bütün gözyaşlarımı ellerine akıtıyorum ya

Yüzünü buruşturduğun gün, yıkıldı evren
Cemalini aldığında benden, kırıldı aynalarım
Küsmüşlüğün duyunca ben, yandı şiirlerim
Kırk yıllık hatırlı dostlarım gitti benden

Şimdi ben seni bekliyorum ya
Beklerken önümden geçen güzelleri vuruyorum ya
Sesinin uzaklığına ağlarken kalemlerimi kırıyorum ya
Şiir diye adını alt alta yazıyorum ya

Şehrimi terk ettiğin gün vurdu deprem
Heyelan altında kaldı çocuk hayallerim
Valizini topladığın dem ağardı saçlarım
Sensiz *******in tümü katilimdir.

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Şehirler ve Nefret

şehirlerden kaçtık
yağmurun kesildiği günlerden beri
gündüzün işkence verdiği
gecenin ağlattığı zamanlardan beri
aşıklar gece ihanete başladığından
çocuklar ağlamaktan korktuklarından beri
analar yol gözlemeye başlayalı
babalar sessiz sessiz ağlayalı
sırtını döndüğünde bıçaklandığından beri
kaçtık

bir şehri yaşatamayız artık
içimizde kocaman bir şehir nefreti
şehirde kocaman bir insan nefreti

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Şehre Bak Şimdi

Şehre bak şimdi
Az sonra geceye gün doğacak
Arsız kadınları kovalayacak azgın adamlar
Güneş utanacak çıkmaya
Gece uzayacak
Bir çocuk ağlaması gelecek
Açlıktan
Kapı komşun olacak kadere isyanın adı
Sen bilmeyeceksin
Şehre bak şimdi
Yakınları uzak edecek sana

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Şehre İnsan Yağar

Hemen döner bu şehir bana
Müziğin ritmine dalar dertler
Maviye döner deniz ve gök
Şiire batar hasretler
Minik özlemler sarar bedenleri
Sevda sözleri dökülür
Yağmurdan kaçmak vardır burada
Şehrin saçakları örter
Şehre yağmur yoktur
Sel basar

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Şiire Dair

Şırıl şırıl akan hayatın ahengi şiirin özünde saklıdır
İnsanı insana anlatmanın en kısa yolunu bulanın adıdır şair
İsmini geceye yazmanın en aydınlık tarifidir
Ruhunu şeytandan azat etmenin imandan sonraki yolu gibidir
Hasta ruhların demirlendiği ılık limanlardır
Ayyaş kafaların özgürce gezebildiği en geniş sokaklardır
Yaşanmış ve yaşanacak her hayatın uğrayacağı yol üstü lokantalardır
Aklın alabileceği en geniş coğrafyadır
Tabutun çivisidir, kefenin ilmeği, ekmeğin hamuru
Issız adalarda yaşanan aşk hikâyesinin habercisidir
Nutuk kitaplarının düşmanıdır, ansiklopedilerin buhranı
Trabzon’da Laz’dır, İzmir’de güzel, Diyarbakır’da eşkıya
Ankara’da bürokrat, Irak’ta işkence, Kamışlo’da Kürt
Kefenin en güzel rengidir, ölümün habercisi çoğu zaman
Ekmeğin tuzudur, fakirin aşı değilse de; umududur
Nesimi’nin dilidir, Yunus’un yüreği, Xane’nin hasreti
Davut’un sesidir, Musa’nın asası, Yusuf’un güzelliği
İşçi çocukların bilmediğidir, işverenlerin dudak büktüğü
Sevgilinin sıcak iklimidir, ihanetin nefreti bazen
İki köy arasında akan nehirdir, suda balık, toprakta ceylandır
Dışarıda kalmış yetimdir, içerde ağlayan bebe
İçimizden birinin intiharıdır, içtiğimiz *******in sabahı
Rey verdiklerimizin en çıplak halidir, buluğ çağının asiliği
Köy hasretidir, şehir tutsaklığı, medeniyet düşmanı
Ekmeğimizi paylaştığımız dilencidir, kapımıza vurulan kilit
Nihavent makamında bir şarkı, kürdün bitmeyen türküsü
Dünyanın öbür ucudur, Kızılderili bir savaşçı, kuzeyli bir sarışın
İsmini anmaya korktuğumuz mazlumun ahıdır, zalime beddua
Muş’ta Telli Turna, Urfa’da ceylan, Sürmeli Kız Kuşu bazen
İki büklüm dedemdir, nenemin duası, anamın şefkati
Zemheride sobadır, Ekvator’da yağmur, İngiltere’de kraliçe
İstanbul’da istanbuldur, Paris’te özgürlük, Almanya’da yahudi
Akşam saatlerinde aşktır, sabahın seherinde vuslat, gecenin dehlizlerinde yalnızlık
Nasırlı elleriyle amcamdır, makyajlı suratlara tokat
Loş ışıkta tarifi mümkün sevişmedir, güneşte yüzünü saklamaklığımız
Adana’da göçer, Erivan’da muhacir, Rusya’da çeçen
Taşıyamadığımız hasretlerdir, taşınası sevinçler, vurulası kızlar
Mavi bir gökyüzünü kana bulayan bombanın sesidir,
Ardına bakmayı bile unutan bir intihar, toplu katledilen tüm yürekler
Naaşı teneşire sığmayan bir yiğittir, heybetin adıdır, azametin korkusu
Ismarlama aşkların bittiği topraklardır, kefensiz, üryan cesetler
Nereden geldiğimizdir, nereye varacağımız, nasıl karşılanacağımız
Usulüne uygun savaşların usulsüz ölen komutanlarıdır
Sibirya’da üşümemektir, salıncakta gülebilmek, sahilde suskun yüzmeler
Tarlalarda çapa, fabrikalarda emek, bankalarda memur
Uzak bir ülkenin tarifidir, ulusun marşı, özgürlük türküsü
Rüyaların beyzadeleri, cennetin hurileri, İstanbul’un beyefendileri
Uzattığımız eldir, kırdığımız kafalar, ezdiğimiz yılanlar
Pişkinliğine tükürmektir siyasetin, pisliğine bulaşmamak hırsızın
Leyleklerin göçüdür, kartalların kanadı, aslanın pençesi
Uçmayı öğrenmenin hazzıdır, esmer tenli her kıza vurulmaktır
Yıllanmış şarabıdır Hayyam’ın, Zeliha’nın içinde kalan Yusuf
Oltaya takılan balık, ortaya gelen azık, uzağa düşen evlat
Limerick sokaklarında ağlayan İrlandalı bir çocuk
Uçuk kaçık fikirlerin meydanıdır, savaş alanının kana bulanmış kılıcı
Çocukluğunu yaşamamış bir hayta, bütün gözleri çocukların
Oğlumun maması, kızımın gülüşü, babamın teri
Göllerde kuğudur, sazlıkta ördek, Murat’ta alabalık
Uçsuz bucaksız evrendeki yalnızlığım, sahradaki susuzluğum
Zahirden görünmeyen acılarım, suskunluğum, aşklarım
Adam olmaklığımdır, adını bile bilmediğimin siyah saçları
Müşkül zamanlarım, müşteki ağrılarım, sızlanan sevgilimdir
Anamım gözyaşıdır en çok, babamın cefakârlığı
Nice kem göze şiştir, kazanamadığımız paralardır, oturamadığımız evler
Düşmekten korkmamaktır, kurşundan kaçmamak, başını kılıca uzatmak
Aşığına ihanet edip saklamaktır, aşığın ihanetini öldürmektir
Babaların verdiği bahşişlerin çocuk çığlıklarıdır, bahşişini paylaşmaktır
Ardına verenleri vaat edilen topraklara ulaştırmaktır
Şükrünü yaradana yapmaktır, secdede kendinden geçmek
Kitap arasında delikanlı resmi saklamaktır, durakta beklemektir
Anamın leçeğinde dünyayı saklamaktır, babamın avuçlarından bir damla su içmek
Leş kargalarını her seferinde vurmaktır, serçe kadar masum durabilmektir
Aynada kendine tükürebilmektir, yoldan taşı alabilmek
Rüku edebilmektir, yaradandan aşk dilenmektir
Islak ıslak bakabilmektir yarin gözlerine, ellerinden tutup kaçmaktır
Neşeli bir ezginin verdiği umursamazlıktır, ağıt ağıt ağlayabilmektir
Işık vuran her yerde görünmektir, her karanlığa ışık olabilmek
Asla vazgeçmemektir, vatanı uğrunda ölmeyi de, yaşamayı da bilebilmektir
Nice sevda masalının üstüne bir tane daha ekleyebilmektir, Mecnun’u kıskandırmaktır
Lal olup kalmaktır, diline kilit vurdurmamaktır, deryalara dalmaktır
Ansızın çıkıp gelmektir, ardına bakmadan gitmektir
Tutuşturup *******i önünde gülebilmektir, her sabah ekmek almaktır
Matemine bir annenin katılabilmektir, mahalle maçında ayağı kırılmaktır
Arsız bir fahişenin gözlerinde kaybolmaktır
Nedamet çekerek *******ce uyuyamamaktır
Irak’a gitmektir, gördüğün her zalimin yüzüne kusmaktır
Nece olduğunu bilmediğin dillerde türkü çığırmaktır
Acının konduğu her toprakta umut olmaktır
Cem evlerinde semah çekmeyi bilen Sünni olmaktır
Eşkıyanın yüreğindeki kadını tarif etmektir eşkıyaya
Masallara yeni kahramanlar sokmaktır
İnsan diye bilinen her hayvanı çıplak bırakmaktır
Dedelerinin demediklerini diyebilmektir
Eskiden söylenmeyen her sözün arkasında durabilmektir
Nutku tutulana kadar cahile anlatmaktır
Ezberi bozulana kadar iktidara saldırmaktır
Yolunu şaşırana kadar önüne çıkıp küfür etmektir zalime
İklimleri bozulana kadar suratlarına tükürmektir silah tüccarlarının
Masmavi bir denizin masmavi gökyüzüne çıkıp insanlığı haykırmaktır
Lekeli gömleklerin hepsini ateşe vermektir
Eski günahlarımızın hepsini haykırıp kurtulmaktır ağırlığından
Rabbine dönüp günde on defa tövbe etmektir
İçine dönüp her dakika bağışlanma dilenmektir
Dünyanın sonunu getirmemek için çırpınmaktır
İçi bozulmamış birkaç iyi adam bulup yürümektir
Ruhu şad edecek türküler bestelemektir
Şiir dediğin şiir olmaktır
İçine içine akmak insanların
İçlerindeki her zerre pisliği alıp
Rezil uçurumlardan aşağıya salmaktır

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Şikayet Etmek Olmaz

Şikayet etmek olmaz
Baltaya sapını kendi vermiştir ağaç
Bir ülke hep birden ağıt yakarsa
Bil ki gece deprem olmuştur
Sabaha uyanmayan çocuklar vardır
Kirişler altında nice umut kalmıştır
Şikayet etmek olmaz
Kendi yaptığı temele gömülmüştür birileri
Enkazlardan ağıtlar yükselirken
Halaya duran binler vardır
Çağlayan sallanmamıştır
Bingöl ıraktır ya göze
Korteş kavgası vardır sol yanda

1 Mayıs 2003 (Bingöl Depremi)

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Tabut

Yine yenilediğinde kendini güneş, kavrulmaya can atar toprak
Ekmeğin sıcağı vurduğunda yüzüne anamın, tandırın şavkı söner
Nesir’e verdiğimde kendimi, manzumelerim yârin koynunda intihar eder
İfritlerin tümünü yeryüzüne saldığında İblis, Lübnan çocuğuna ağlar
Boş hayaller ardına verdiğinde adamlar, kadınları eşikte Azrail karşılar
İki büklüm olmuş her dedenin ardından torunları koşar
Riyaya bulanmış her memurun avuçlarında bir mazlumun kanı vardır
Şehadetin şerbetini içmek kime nasipse, cennetin kapısında o durur
İçine kurt düşmüş her lider, halkımı öldürür
İffeti çalınmış her fahişenin günahını çekecektir aşüfte kafalılar
Reyhan kokularının ardına saklanan her katilin önüne adalet çıkacaktır
Yerin yedi kat dibinden göğün yedinci katına kadar hak dağıtılacaktır
Eziyet ettiğimiz her canlı cehenneme elleriyle atacaktır bizi
Nasibini beğenmeyen her adamın boğazına dizilecektir lokmalar
İçten söylenen her cümlenin ardına verecektir halkım
Baskın yapılan her evden çıkarsa bir cengâver, kıyım yapacak adam da kalmaz
İri yarı hasretlere rağmen, ufak tefek iyiliğe devam edersen kazanır âdemoğlu
Ruhundan gelen iyiliğe kulak verdiğin gün, gülecek çocukların
Hamalın ipine sahip çıkarsan, o kadar çok gülce açar ki gül yüzünde
Ahını almak istemediğin tüm çocuklar, ahına koşar
Yanağının kenarına öpücük kondurduğun her çocuk sevdana vuslat olur
Asfalta düşen taşı kaldırmışsan, ayağına takılan her taş, cadde olur
Tabuta girenlere el açtıysan, sandukana sarılan çok olur

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:13 AM
Taşa Gelen

Kalem tutan bir elin titrekliği itiraflara gebedir
Şiir bir günah çıkarma biçimi değildir
Hayattır aslolan
Bir gözden ötesi yoktur
Göz yüreğe akarsa
Öylece
Kalem tükeniyorsa
Bir yürek taşmasıdır yazılagelen
“Komşunun karısından konuşmak”
“Esmer kıza övgüler dizmek”
“Sigaranın külüne yalnızlık demek”
Oynaşmaktır şiir
Sevişmektir hayatla
Bir şairin sevgilisi böcektir
Siyah benekli kırmızı böcek
kadınıdır şairin
Ve şair ******dur
Kendini mısralara veren fahişe
Mefistofeles kıskacında zavallı bir Faust
Çocukluğuna tutuklu kalmış bir savaşçı
Fakir edebiyatı yapan sonradan görme
Aşık olunmamış bir aşık
Aslan yürekli Richard bazen
Galyadan kopmuş sarışın
Bir yürektir en çok
Taşagelen bir yürek
Taşa gelen bir yürek

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Uzak

uzadıkça ömrümüz, adımlarımız kısalır
dağa döşenecek yollar azalır
uzaklarda bir yerde sevdiğiniz varsa
uzar gider şiirleriniz
avucunuza sıkışmış her elin sahibi değisiniz
gözünüzün içine bakan her kadın aşık değildir size
aşk, uzakta olmaktır çoğu zaman
sevdiğinin uzağında
ufkun öte yanında
bir koşumluk mesafede değil
bir ömürlük yolun sonunda....

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Uzak Ülkelerin Güzel Kadınları Gibi

kimsesiz hüzünler kapladığında geceyi
upuzun hasretleri alırım koynuma
uykunun masumiyetinde seni düşlerim
yaprak yaprak dökülürüm yüreğine
ıslak ıslak düşerim tenine
ne zaman seni yazmak istesem
aklımın öbür kıyısına ölümler çarpar
çocukların öldüğü kirli savaşlar
ben yine de seni düşünürüm
bir de yarına doğacak çocukları

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
V'el Asr

Bu yol sende başlar
Eğilmiş bir dal gibiyim
Nedenini bildiğim savaşlar zamanında
İyi adamların öldüğü topraklarda
Sevmek her yiğidin harcı yine de
Elini uzat 'iyi çocuklara', düşenlere
'V'el Asr'
Melekler şahittir hüsrana
Eşyanın adını öğrendiğimiz günden beri
Kafamda parçalanmış çocuk resimleri
Yüreğimde sen ve acı
Ürkek bakışlarıyla bir ceylan içimde hala
Raydan çıkmış trenler şehirlere çarptığında
Eskimeyen ağıtlar sarar ya sokakları
Kolun vücudumu sardığında ahenksiz
İçim cız eder düşen her bombayla
Savaş bu, genzini yakar her lafı geçtiğinde
Taş üstünde taş kalmaz Basra'da
Eğilmiş çocuğuna bir ana, ölür ahıyla
Rezil uçaklar geçer üstümüzden
Sevdam sızlar nefretten
Eşikten bir çocuk seslenir
'Ne güzel elma kokuyor anne'
İçimde Halepçe dirilir
Dünyanın merkezi sallandığında
Ellerini açıp dua edersin sadece

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Ya Yarın

Bir viraneden ötekine giderken de
Bir bir sayarken de yere düşenleri
Ne Türkler anladı
Ne de Kürtler vazgeçti
Yarına bakarken bu günü öldürdük
Çocuk acıları düşünmeden girdik birbirimizin kanına
Geç kaldık sevişmelerimize
Kemiğe dayanan bıçağın soğuk ürpertisine sarıldık
Kafalarımızdan boşalan
Ellerimize doluşan
Meskeni yürek sevdalar tadamadık
Nicedir hapsolduğumuz nefretin gölgesinde
Nasırlı ellerimize bulaşan
Çocuklarımızın kanıydı

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yağmur

Yağmur bir şehre sükunet verdiğinde
yarin elleri dolanır boynuma
ben gelemezsem gurbetten
çocuk saflığında hasretler yaşanır
her yeni güne umudum doğar
sevda dediğin şeyi kimse bilmez
bir ben bilirim, bir de yarimdir ağlayan

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yağmur Yağarken

Gökten ne zaman bir şey düşse
İlla ki yüreğim ıslanır
Uzaktan sevdiğim dolanır elime ayağıma

(15 Nisan 2003)

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yalnızlık Huzur Bulur Bende

Yağmurun ıslattığı geceye benzer ellerin
Odalar dolusu sıkıntı bastığında
Gözlerin gözlerimde parlar
Bir güzel geçse penceremin önünden
Hasretin yüreğimde çarpar

(9 Nisan 2003)

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yangın Olsa Hepimizin Elleri

Okyanus kadar derin bir yüreği olsa herkesin
Katmer katmer sevgi yaşasa
Yangın olsa hepimizin elleri
Ağıt’a durmuş her türküyü ezbere bilsek
Nasılını sorgulamadan her lisanı dilimize yakıştırsak
Usumuzu umuda koşan her savaşa hibe etsek
Sipere yattığımız toprağa her dakika secde etsek
Olmazını düşünmeden her çocuğa bir tabak şeker versek
Karşılığını beklemeden her kıza âşık olsak
Yüreği evlat hasretinden pörsümüş her anaya oğul olsak
Aşı eksik her ocakta bir tas çorba olsak
Nedeni unutulmuş tüm savaşların sulh kapılarını aralasak
Uykularımızın tümünde çocuklar gibi şenlenebilsek
Su gördüğümüz her yerde aziz olsak
Okun yaydan çıktığı her dem elimizi önüne koyabilsek
Tüm yürekleri ısıtmak için
Yangın olsa hepimizin elleri

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yaşam

Bir çocuk saflığında bakılmaz dünyaya
Özgürlük bir kartalın kanadına sığamaz elbet
Ceylan olmak masum olmak değildir
Ne de tilki anlatır kurnazlığımızı
Bir bardağın yere düşmesi kadardır yaşam

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yavaş Yavaş Seveceğim Seni, Usandırmadan

Yağmurun çiselemesi gibi
Adım adım çıkmak gibi merdivenleri
Vuslatı özlememek adına
Şehri sensiz komamak uğruna
Yudum yudum içeceğim seni
Ayin yapan bir budistin sakinliğiyle
Vakit akşamı seslendiği demlerde sadece
Ayda bir kere belki
Şarabı ne kadar içiyorsam
Seni de o kadar
Ellerimin parmaklarını teker teker
Virgül kullanarak her seferinde
Etinin her noktasını
Cumadan cumaya bileceğim
Ekmek nasıl sabırla geliyorsa soframa
Güzden yaza bir kere belki
İnsan ne kadar anlıyorsa insanı
Milyonda bir kere belki
Sene de bir sonbahar akşamında
Eğileceğim dudaklarına
Nefesimi her seferinde aynı aşkla kucakla diye
İlk sefermiş gibi öp beni diye
Utangaçlığın hiç geçmesin diye
Su üstünde yürür gibi gezeceğim bedeninde
“Aşkın alevi söner” diyenlere inat
Nefsimi körelteceğim
Dilime alıştırmayacağım adını
Irak tutacağım avuçlarını avuçlarımdan
Resimlerine bakmayacağım
Mum ışığında seyredeceğim ay yüzünü
Dakikanın her deminde özlemek için seni
Alıp başımı uzaklara, çok uzaklara
Nadastan nadasa gireceğim koynuna

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yazmaya Yürek Gerek

Yaz akşamlarının teninde beliren sıcaklığını

Ansızın gidişlerinin bende bıraktığı burukluğu

Zamansız gelişlerinin çocuksu galeyanı

Masalsı dudaklarından dökülen fevkalbeşer nefaseti

Ardından seyre dalan gözlerimin yaşadığı letafeti

Yalan da olsa sevdan; yüreğime serpilen muhabbetini

Aklımın her köşesine her an sahip olmaklığını

Yolun sonunda da başında da siluetinin çıtı pıtı manzarasını

Ürkek adımlarının müşkülpesent inceliğini

Reyhan kokularına gark olmuş bahçelerin sana olan hasedini

Ellerime değen parmaklarının içimde biriktirdiği gökçeyi

Kucağında geçirdiğim her anın bir mevsim uzunluğunu

Gelgelli gözlerinden adamsızlığıma dökülen gözyaşlarını

Er kişi olan her çelebinin sende kalan mahpusluğunu

Rüyalarıma saldığın sinenden dökülen rayihayı

Evimin kapısından zilsiz girişlerinin umudunu

Kafamda biriken senli anları……

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yerden Göğe

yerden göğe yükselirken çiçekler
bahar bebeler gibi alırken bizi koynuna
aşkın tohumu kıştan kalmadır

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Yine De Gitme

Boş ver beni diyorum, yüreğimin tam ortasından
Olan olmuş bir kere; aslında beni sevmediğin gelmiş aklının diğer köşesine
Şiirlerime vurulmuşsun kimi zaman, bazen de seni seviyor olmama
Veda etmeni de istemiyorum; varamayacağın şehirlerin kaldırımlarına söylersin
Ellerin ellerimde güzeldi, bu bana yeterdi
Radyolu günlerin sevdası gibiydin; utangaç, narin, nazenin
Seherin esintisi gibi, ürperdim her seferinde
Ellerim ellerinde güzeldi, bu sana yeterdi
Nihayete erdiğinde günler; hayalin yatağımda, güzeldi
Babamın gurbeti gibisin artık; uzak, özlem dolu, bisiklet bekler gibi
Ekmeksiz sofra sahibiyim; aç, biçare, divane
Nerene tutunsam, düşmezdim; nerenden tutsam, gülerdin
Dudakların dudaklarıma gülerdi, bu bana yeterdi
İsmin kalemimin ucunda hala, yazamam bir türlü, veremem adını
Yağmur bile girmezdi aramıza; o kadar yakın, o kadar birlikte
Okşasam, içime girerdin; sarılsam, ruhum olurdun
Maviydi hep gökyüzü ve güneş gülerdi gülüşüne
Gitmediğimiz yerler vardı, sensiz; soluktu ve gri, gülmezlerdi
İlk değil bu, ama son kez yazıyorum, sana ve sevdana
Tut ki; söz uçar, yazı kalır; yazıda belki ben kalırım
Sahile yazılan sevda kelebeği olmayayım diye
Ellerim hep ellerinde kalsın diye
Neden diye sormanı severdim en çok; daha çok konuşurdum gözlerine
Dudaklarım dudaklarına gülerdi, bu sana yeterdi
İki insan arasındaki en güzel şeydin; seni seviyordum ve seviyorum
Limana demirli kalacaksın sandım
Eğilmiş omzuma, öylece yaşlanacaksın sandım
Dağıldığında ruhum, kalbim ve aklım; her seferinde sen toplayacaksın sandım
“Ğ” harfinin yumuşaklığını beraber anlayacağız sandım
İnce perdeli evlerin önünden geçtik; içerde saadet; kıskandık
Nehir boyu sevdim seni ben
Yani, şairin dediği gibi; “sokağın tavanı kadar”
Üryan bıraktın beni, utanırım böyle sokağa çıkmaya; sensiz, libassız
Reşit çocuklar güler halime, reşit olmayanlar kovalar, ellerinde kocaman taşlar
Ellerinde sen, her değdiğinde inciteceksin bu sefer beni
Gözlerim gözlerine değmeyecekse, uzak olsun şiirler bana
Ellerim ellerini görmeyecekse, bırak vursun beni azrail
Kapımın ziline sen basmayacaksan, anam da çalmasın
Ordunun dereleri aksın üzerime, muş ovasında kaybolayım
Nusaybinde aç kalayım, diyarbakırda qırıx
Sur dibinde istemez artık kimseler beni, sensiz benzemem bir şeye
Aynada suratım kaçar benden, gölgem uçar kendimden
Ne yana dönsem sensizlik, sessizliğin her yanda
Ardıma verip üryanlığıma gülenlerden nasıl kurtulurum
Mabedsiz ne yaparım, hangi yana secde ederim
Uykusunda bile seni yaşayan ben
Neresinden tutunursam bu şehrin, düşerim
Uğruna savaşacak dava da bırakmadın bana, ölecek vatan da
Tut ki, söyledim yukarıdaki her şeyi
Milyon kere öldüm ardından
Adını sayıklayarak, deli divane dolaştım istiklalde
Sabahlara kadar seni içtim, ballici çocuk yanımda
Ardından koştum seni taşıyan otobüsün, günlerce
Neye baksam seni gördüm, ne yöne dönsem sana çarptım
Bazı bazı ağladım, bazı bazı kafamı vurdum en sert yerine duvarın
Ekmeği haram ettim, aşı uzak
Nehirlerin en azgın yerine attım kendimi,
İnsanın en katiline sataştım, vursun diye beni
Ve, gökdelenlerin tepesinden yeryüzüne süzüldüm
Ellerin ellerimde güzeldi, bu bana yeterdi
Ellerim ellerinde güzeldi, bu sana yeterdi
Boş ver diyorum beni, yüreğimin en ortasından
Yüreğin kime akmışsa, sen ona var
Dudakların dudaklarıma gülerdi, bu bana yeterdi
Dudaklarım dudaklarına gülerdi, bu sana yeterdi

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:14 AM
Zaman

Zamana döşenmiş döşeklerden
Kayıyor çocuklar
Yalnızlık, toprağa çakılmış fidanken başlar

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:15 AM
Zillet

Fikrime isyanın en tepesindeyim
İz bırakan bombaların düştüğü yerlerin hepsindeyim
Leblebi niyetine kurşun sayarken deyyus takımı
İki gram aklımla medeniyetlerinin taa içine tüküresim var
Serhat’tan Kudüs’e el eden Selahattin’in torunuyum ya
Tutasım yok kendimi, çilpi* bacaklarımla bomba taşıyasım var
İbrahim’in torunu Muhammed’in ümmetiyim ya ben
Nasıl otururlar minderlerinde, şaşasım var

*Dal (dal gibi ince)

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:15 AM
Zor

zor olan nedir ki
oturup beklemek mi bize düşen nasibi
kovalayıp durmak mı hayatı

Memet Karabalık

GooD aNd EvıL
05-04-2009, 10:15 AM
Zordur Oysa

Hayalin ince perdesini aralamak gibi
Ardına verenleri sevebilmek gibi
Bir hain çığlık kapladığında geceyi sarsılır yer
kadının güzelliği çığlıksız bir gecede gülümser sevdaya
Ana olmak kadar zordur oysa çocuk olmak

Temmuz 2000

Memet Karabalık