Tam Sürümü Görüntüle : Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Acımak
Sağır ve dilsiz
Bir şiirdir
Acımak
Hiç mi hiç dillendirilmeyen
Sessizliğidir
Uyak
Bu sessize inat
Bir çağlayandır
Her insan
Akıp giden
Hayat…
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Akar sular
Akar sular,
Eskir zaman köprülerin altında
Şairi neyler dudaklara
Esir düşmüşse şarkılar
Güneş doğarken
Uyansa şehir kale burçlarında
Özgürlüğün kılıcını bilerken rüzgar
Serilse yüreği yorgan toprağa
Serilse mevsimlerden bahar
Ve çocuklar
Uçurtmalarından daha yüksek
Düşlere uyansalar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Aklıma Yıldız Düştü
Ellerin dert görmesin
Gözlerin dokunmasın yarama
Terk edişin beni bir kere
Her gün çoğalır
Bir umudum var ama
Kurşun sıksan seker bir geceden
Çıkan yaralı bir ceylan gibi
Yüzüm gülmese de
Kanım kırmızı hala
Üstüm başım dolunay
Dönerim belki sonra
Aklıma yıldız düştü
Ağlama
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Alık Yarim
“k”
Benim
Alık yarim
Dağdağasız
Balık yarim
Ben deniz
Seni arar dalgalarım
“a”
Benim
Alık yarim
Sen güneş
Ben karım
Sen gül
Ben ağlarım
“l”
Ellerin
Kırmızı benim
Gül goncası
Kan tükürür leblerin
Beni öldürme
Kalbindedir yerim
“e”
Benim
Ay aşığım
Sen güneş
Ben sıra dağlarım
Sen yoksan
Ben kara bağlarım
“n”
…………..
“d”
Bağ benim
Sen bağbanım
Bir yanım yeşil yaprak
Bir yanım çağla benim
Dalıma yarin eli uzandı
Çiğ tanesi ağlama, sevin
“e”
Benim
Seller benim
Gözyaşım göller benim
Ben bir kara bulut,
Sen okyanus
Koynunda mavi gülerim
“r”
Benim
Gün benim
Gece benim
Üstüme yıldız düşer
Bir kuytuda *******im
Bir kadeh ki
Sonsuzluk son yudumu
Son demi sun saki
Kainat döner
Ben içer kâinata dönerim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Altından kalkılmaz böyle bir ihanetin
Hiçbir yürek kalkamaz altından böyle ihanetlerin
Dağımdan taşımdan ayak izlerini nasıl silerim
Kaç zemheri dolusu kar beyazı gözlerin
Kaç gök mavisini gözlerinden geri isterim
Sırça köşkümün baş köşesiyken yerin
Şimdi hesabını veriyorum
Altından kalkılmaz böyle bir ihanetin
Hiçbir mevsim kalkamaz altından böyle bir ihanetin
Kelebek kanadından gözlerini nasıl silerim
Kaç bahar içinden, geçti gitti gözlerin
Şimdi her biri, başka bir yangın yeri
Ah bir bilsem şairim aklından geçenleri
En güzel şiirle anlatırdım ihanetini
Şairi daha da büyük olur
Altından kalkılmaz böyle bir ihanetin
Hiçbir şair kalkamaz altından böyle bir ihanetin
Mahpushanelerimden gölgeni nasıl silerim
Çınar gibi dalgalanırken bayrağı şiirlerinin
Sırça köşkün tek ve yalnız sahibi ey şairim
Hangi dille, hangi yüzle metanetli ol derim
Biz ki iki varisiyiz tek ve lanetli vasiyetin
Altından kalkılmaz böyle bir ihanetin
Hiçbir ülke kalkamaz altından böyle bir ihanetin
Sen öleli kaç çınar özlemiyle yeşerdi, vasiyetin
Seni sarmak için yaprak yaprak çürüdü gölgelerim
Hiçbir orman kalkamaz altından böyle bir ihanetin
Kaç mevsimdir seni çınar çınar beklerim
Asırlar geçer ölmez bayrağı ve şairi ülkelerin
Altından kalkılmaz böyle bir rezaletin
Biz ki iki kurbanıyız tek ihanetin
Ben Anadolu’yum Sen Nazım Hikmet’tin
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Ana Yurt
Gözlerimin rengi gözlerinden
Ninnilerimden sesi
Kar beyaz teni gülden
Ellerim ellerinden, öpülesi
Nasıl gözlerim kapılı tanırsam
Tepelerini memleketimin
Öylece tanırım memelerini ve
Tadı çocukluğumda kalan sütün
Unutmak ne mümkün seni
Ne de memleketi büsbütün
ilk şarkım yüreğinin sesi
Gözlerime düşen ilk resim
Ne senin yüzünü unuturum
Ne de memleketi
Ellerim ellerinden, öpülesi
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Anılar Paralel Sevdalar Teğet
Kelle
Koltuk
Hükümet
Memleket aynı memleket
Aç
Açık
Sefalet
Deniz mutedil
Dalgalar dalgın, gelen felaket
Oy
Oylum
Oylum
Her rezalet
Bir seçim
Ey sevgili Cumhuriyet
Anılar paralel sevdalar teğet
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:05 AM
Ankara’ya Geldiğimde
Ankara’ya Geldiğimde
Ankara’ya geldiğimde
Baruttan sigara sarıyordu öğrenciler kahvehanelerde
Kendi bedenine ateş ediyordu gölge
Sokak köşelerinde
Ölü gölgesi gördüm günlerce yerde
Her nefes borusu bir namlu gibiydi
Mayınlanmıştı duvar yazılarındaki her hece
İnsanlar hesap veriyordu gölgesine, mahkemelerde
Ben Ankara’ya geldiğimde
Ankara çoktan gitmişti bir başka yere
Sen benim gölgemsin
Bana ateş edemezsin
Yüzüme güneş vururken
Önümden gidemezsin
Sen nefes borumsun
Özenme, namlu değilsin
Sözcüklerin mermi olsa
Kalbime giremezsin
Sen benim gölgemsin
Bana hesap soramazsın
Ben idam edilirken
Sen canlı kalamazsın
rüzgara barut ekersen
fırtınada ölüm biçersin
Yüreğinde ne taşırsan
Onun önünde gidersin
Ankara-1975-1980
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Anne
Bir mevsim sersem ayaklarına
Elbette baharı istersin
Dağ dağ kokar
Renk renk gülersin
Bir mevsim sersem ayaklarına
İster misin?
Her pınarına güneşle beraber
Bir çift ceylan insin
Çam dalı
Çiğ tanesi
Gelincik kırmızı kanasın
Bir mevsim sersem ayaklarına
Üstüne bir sen
Bir bulut titresin
Bir mevsim sersem ayaklarına
İçinden lodos olmak istersin
Nerde bir çocuk ölse
Deniz yüreğin gibi kabarır
Kıyıları döversin
Bir mevsim sersem ayaklarına
Hıçkırıklarını rüzgarlara gömersin
Bir mevsim sersem ayaklarına
İçinden en çok güneşe benzersin
Güneş gibi sen de bir tanesin
İçimi ısıtır gülen yüzün,
Dilerim, güneş gibi her gün sen de gülersin
Bir mevsim sersem ayaklarına
Elleri öpülesi
Bir mevsim sersem ayaklarına
Saçların kara gecesi
Yıldızları tutuştursun gözlerin
Tepelere ay doğmadan öncesi
Bir mevsim sersem ayaklarına
Elbette baharı istersin
Her bakışımda bir çiçekle
Gözlerimden öpersin
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Annem Konuşuyor yada Alın Yazısına Ağıt
Benim köyümde
İki dil konuşur
Her ev
iki mezhep yaşar
On hane Armutalan
ve
Güneş yükselir
Malatya ’dan
Nurhak dağı üstünden akar
ve diğer ucundaki Elbistan’a kadar
Gökte
mavi girdap içinde
Kara bir bulut gibi döner kartallar
Göz kırpsa boz tavşan yerde
Üstüne buluttan ölüm yağar
Nurhak dağı doruğunda kar
Yaz ortasında beyaz kurt kaynar
ve dağ eteklerinde kar bulutlara değer
ve her sabah bulutların içinden
çift çift alageyiği suya iner
Söğütlü çayı
Soğuk ve nazlı akar
Gümüş kemer gibi ışır
Dağ dağ dolanır
Elbistan ovasında Ceyhan’a karışır
Yani
Derin, berrak ve muğlâk
Mavi gök altında
Bir yanda güneş parlar
Diğer yanda kulaç kulaç kanat açmış kartallar
ve dağ eteğinde kırmızı gelincik ve papatyalar
Arasından sırma gümüş çay akar
ve subaşlarında kulak kesilmiş
tırnaklarından ışık seken ceylanlar
öyle bir halı dokurdu hayat her bahar
Bir kere gören gözbebeklerinde taşırdı
Ölene kadar
Adım Şerife
Soyadım Sever
Hüviyetimde böyle yazar
Armutalan’dan güneş ve bahar
Nurhak’tan mendil mendil kar
Söğütlü çayından avuç avuç
ay ışığı çaldım
Ne güneş
Ne bahar
Ne ay ışığı
Ne de Nurhak’tan hayır var
Alhaslı toprağında soğudu mu havalar
Tükürsen havada donar
Öyle bir soğuk ki
Yüreğim yanar
Kalmışım gurbet elde
On yedisinde bir başına
bilemedim
Saç sobada tezekler
Bir bana bir kendine yanar
Alhaslıda
Her kadına bir idare yanar
Bir kadere ikisi ortaklar
Ölümse bir karayel
İnler bütün zemheri
Kırbaçlanan sokaklar
Dudaklar kızamık adını fısıldadı mı
Bir kere
Ömür bir idare gazı kadar
Gün doğmadan daha
O evden bir idare ışığı çalmıştır rüzgar
Gün doğar
Kaya gölgesi gibi
her gün heybetini sınar ağalar
Adıyla anılacaktı bulutlar
Köyün üstünde dursalar
Alhaslı’da
Irgat için çalışmak
Karın tokluğuna karşılık bir ibadet idi
Koyun koyuna yatan
Pireydi, bit idi,
Ben ve içimdeki ümit idi
Velhasıl
Yüreğime çöreklendi
Bir kara yılan gibi keder
Gençliğimi alıp gitti
Mevsim mevsim seneler
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Annemin Hayatı
Gündüz gözü yaşadın
Gece ay’a söylendin
Nasıl ettin, neyledin
Acıyı bal eyledin
Gece gibi
Saçlarına
Ne acılar gizledin
Gün ağardı
Saçların ağardı
Güzelliğinden geriye
Akıp giden bir selden geriye
Ne kalırsa
O kaldı
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Arif ile Aptal Farkı
Gerçek, patlayan tüfeğe benzer,
Arif olan namlu alevinden anlar,
Aptala bizzat mermi söyler,
Gerçeği, gürültüden önce
Gün döner, döner gece
Döner feleğin çarkı
Bizde top patlar belli eder
Arif ile aptal farkı
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Asıl Olan Farkına Varmaktır
Gelincik kırmızı kanatır,toprağın yanağını
Açan zambak besbelli beyaz bir yaradır
Dağ doruğundan gelen deli rüzgar
Uçurumlarda bilediği
Korkuları kuytulara anlatır
Toynakları yerden ışık toplayan bir at gibi
Dört nala geçer gider hayat
Belki en büyük hakikat
Var olmaktır
Fakat
Asıl olan
Farkına varmaktır
Dört mevsim
Güneş aklında
Yağmur kalbinde
Rüzgarlara inat
Bir bulut gibi
Evrende kendini unutmaktır.
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Ay Işığı
Silinir renkler ve şehir
Kapatınca gözlerimi
Oysa ben seni bekliyorum
Gözümü kırpmadan
Ahşap bir pencere gibi
Rüzgarla savrulur
Sarı ışıklarında
Sokak lambasının
Yağmur tanecikleri
Bulutların arkasında
Gizleme yüzünü
Karartma *******i
İstemez miyim,
Denizin ayağına gelmesini
İnat etme
Ay ışığı
Gir içeri
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Aybakar Evi
Kendi ellerinle
Diktiğin bir çiçektir bahçene
Toprağıyla taşıdığın avuçlarında
Tek başına yaşamak
Avusturya’da
Ne kadar zor olsa da
Bir gül açsın
Bir de sen gül
O anda
Şenlensin Aybakar evi
Her kapın açıldığında
Bir kahkaha
Çok güzel olacak
Daha da.
Her kapı çalındığında
Ama
Unutma
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Ayrılık
Her biletin bir canı vardır
Pasaportun bir sayfalarından bakan
Her havaalanı kapısını
Bir kere anlatan
Her öpücüğü dudağını kanatan
Bir mühürle
Pasaporttur biletini aldatan
Hasret bir rüzgar
Dalımı kıran
İnsan bir ağaç
Kapıdan kapıya
Yaprağını savuran
İki gözün
Ağladığı aynı ayrılıktır
Yüreğime tek batan
Her bileti
Bir ayrılığı anlatan
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Ayrılık saatidir
Ayrılık saatidir
Tazeler acıyı
Her dokunuşu salisenin
Kadranında gizli yarayı
Kanatır her dakika
Ayrılık saatidir
Kanatır her bakışı gözlerin
Aynı kapıya çıkar
Bütün yolları sonu
Gereği yok şairin, sözlerin
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Bahar Yüklü Bulut
Bir milyon yürek
Gelincik tarlası gibi dalga dalga
Yürüdük güneşli bir günde
Yürüdük “bulutları maviliklere sürerek”
Bir milyon yürek
Aktı Ankara’ya dört koldan
Aktı Tandoğan’dan Anıtkabire bir nehir
On dört nisan günü
Bahar yüklü bulut gibi gürleyerek
Not: 14 Nisan 2007/Ankara
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Beklenen Misafir
Gün gelir
Geride bir gece kalır
Özlem bir nehir gibi kabarır
Yüreğin taşar
Aklın dağılır
Güneş bir nar gibi sarktığında
Yüreğinde acının tortusu kalır
Yüzün kırışır
Süzüldüğünde gözyaşı yanağında
Bardakta rakı karışır
Sofrada saki karışır
Biraz sonra
Ay ışır
Toprak yol ışır
Yaş dut (olmasa da) rakı ve
Beklenen misafir gelmiştir
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:06 AM
Ben Sana Kurban
Dağları geçen yollar adına
Göğe değen dağ, başına
Ben sana kurban
Bulut göz yaşına
Güneş aklına
Dağ gibi dimdik
Ağaç gibi tek başına
Gençliğim geçen yıllar ardına
Her düşen ak yıllar başına
Ben sana kurban
Hilal kara kaşına
Ay karanlık
Bir kenarda
Yolunu gözlerim
Gece gibi bir başına
................
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Ben sana küstüm
Ellerimi geri ver
Saçını okşarken ki tadında
Kalbimden geçenlerle beraber
Gülüm
Ben sana küstüm
Parça parça değil
Kalbimden geçenleri büsbütün
Kalmasın kalp kırıkları
Yeşersin istemem ümidim
Gülüm
Ellerimi geri ver
Büsbütün
Ben sana küstüm
Şiirlerimi geri ver
Çiseleyen yağmurla beraber
Çakan şimşek altında
Gülüm
Ben sana küstüm
Parça parça değil
Şiirlerimi büsbütün
Kalmasın bulut kırıkları
Korkutur seni şimşek ölüsü
Her satır arasında bir gök gürültüsü
Gülüm
Şiirlerimi geri ver
Büsbütün
Ben sana küstüm
Mektuplarımı geri ver
Toy bir yürek sıcağında
Düşlerimle beraber
Gülüm
Ben sana küstüm
Parça parça değil
Mektuplarımı büsbütün
Kalmasın düş kırıklıkları
Roman olur bölüm bölüm
Her bölüm bir başka ölüm
Gülüm
Mektuplarımı geri ver
Büsbütün
Ben sana küstüm
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Biliyorum Gecenin Neden Saatleri Sıfırladığını
Biliyorum gecenin neden saatleri sıfırladığını
Bir eksildik bir çoğaldık bütün gün
Yeniden hak edeceğiz iyiyi ve güzeli
Eski dişlerde kaldı güldüğün
Hiçbir saat göstermez gerçek zamanı
Geçmiştir aslında gördüğün
Her gün yeniden kuracağız gerçeği
En son yalandır doğru bildiğin
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Bir An
Bir o yan
Bir bu yan
Bir yat
Bir uyan
Bir tik
Bir tak
Bir an
Var mı?
Duyan
Tik Tak
Tik…
Cana tak
Zaman yitik
Can bitik
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Bir Çiçek Gibi Saksıda, Yalnız
Parmak ucundan yürüdü yüreğime karıncalar
Ellerim koynuma sığındı,
Saçağa sığınan serçe onlar,
Sıcak soğuğa karıştı
Yüzüme bakıp geçerken insanlar.
Göz yaşlarınız sizin olsun
Benim de elbette bir anam var.
Her gün suladığınız
Bir çiçek gibi saksıda, yalnız
Açsa, koksa ne yazar
Vicdanınız kurumasın
Vicdanınız neye yarar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Bir Damladır Kuran Zamanı
Ucundan tutunduğu zamana
Bütün varlığını
yerçekimine karşı koysa da
O’dur
kuran zamanı
Bir tek damla olsa da
Koca kainat
bu ana
Ne kadar muhtaçsa
Her düşen damla
O kadar ısrarla
Doğrular gerçeği
Bir daha
Kurulur yeniden
Zamanla
Tabiat
ve hayat
Düşen her damla
Tutunur zamana yeniden
Kimse anlamasa da
Kurar zamanı
Bir daha
Aniden
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Bir Diktatörün Kısa Tarihi
Bir Diktatörün Kısa Tarihi
I.
30 Aralık 2006
Saat 04:55
Bir dar ağacı
Bir ilmek
İlmeğin ucunda Saddam
Katilde olsa
İlmeğin ucundaki
İnsana yakışmıyor idam
Öldürdü Saddam
Öldürüldü vesselam
II.
Su testisi su yolunda kırıldı
En son gördüğü dar ağacı
Kendisi için kuruldu
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Bir Kapı, Bir kadın
Bir kapı,
Bir kadın
İlk kelime zor adım
Fırtınadan önce gibi
Bütün pencereleri kapadım
Varmak ister her patika
Yolcunun gittiği yere
Türküsünü de paylaşır
Acı su, ekmeğini de
Yalnız ağaç
Kırık dal
Son uzanan elden kalma
Tatlı bir sızıdır hala
Rüzgarları okşamasa da
Bir kapı
Bir kadın
O çalmadı
Ben açmadım
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Bir Nehir Olmak İsterim
Bir nehir olmak isterim
Kar suyundan beyaz içen
Her sabah güneş doğarken
Bir çocuğun düşünden geçen
Bir nehir olmak isterim
Savaş meydanlarını ikiye bölen
Geçtiği her ova bir yeşil deniz
İnsanı dört mevsim yüzü gülen
Bir nehir olmak isterim
Çağlayanlardan uçurum içen
Sırtında bir bulut yüklü
Gökkuşağının altından geçen
Bir nehir olmak isterim
Doğduğu yer güneşe düşen
Kolları dört yanı saran
Yatağında yüzyıllardır sevişen
Bir nehir olmak isterim
Korkularını köprülerle bölüşen
Gecenin en karanlık yerinde
Bir türkü gibi dilime düşen
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:07 AM
Bir Şair Bir Tanrı
Yalnızlıkla başa çıkabilseydi eğer Tanrı
Yaratmazdı insanı
İnsan yalnızlıkla başa çıkabilseydi eğer
Neye yarardı şair yanı
İnsan olmasaydı eğer
Ne şair olurdu,
Ne de Tanrı.
Yalnız
Güzel şeyler isteseydi
Tanrı
Elinden alırdı
Ellerini
Bir şair kalırdı,
Bir Tanrı
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Bir veya Sıfır
İngilizce,
Türkçe
Bir
Ne de sıfır
Gereklidir
Gülümseyince
Dil başka
Dil ince
Bilgisayar dilince
Evet bir
Hayır sıfır
Peki
Sıfır mı?
Bir mi?
Yalan söyleyince
Bir mi?
Sıfır mı?
Göz göze gelince
Sevgili mi?
Bilgisayar mı?
Diz üstü deyince
Salkımsöğüdün yerini tutar mı?
Sırt üstü
Yatsan
Bir ve sıfırın gölgesinde
Dil başka
Şiir ince
Bence
Gönül işi daha da ince
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Bir yazgısı vardır her kapının
Bir yazgısı vardır her kapının
İki yaşamın orta yerinde
Kıyıya vuran
Acı tatlı
Anıları vardır
Kilidin dilinde duran
Bir belleği vardır
Kapı pervazında
Çakı çentiğinde duran
Eşiği vardır
Hüzne dalgakıran
Bir celladı vardır her kapının
Eli sinsi bir rüzgar
Her girişinde ayak sesi
Ayrı gıcırdar
Her akşam bir ihanettir
Gölgesi hep içeri vuran
Bir tek derdi vardır
İçerde oturan
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Böyle bir ayrılık yazmadı kitaplar
Ankara, Ben ve kar
Böyle bir ayrılık yazmadı kitaplar
Ben dışarıda
Londra da Yar
İçerde tek anahtar
Ocak 2006/Ankara
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Bu Ayıp Bizim
I.
Başka bir dile sürgün gidecek şiirlerimiz
Kireç sürecekler yüzümüze,
İki gözüm
Aklımız tutulacak yıldız yıldız
Boğacak bizi gölgemiz
Kendi ellerimizle
Kaşgarlı Mahmut
Ali Şir Nevai
Pir Sultan gibi
Nazım,
Yunus, Mahsuni
Ali Ekber Çiçek gibi
Türkçe bizim
Bu ayıp bizim
II.
Nükleer yada balistik füze
Ölüm ekecekler göklerimize
Bulutlardan kan yağacak üstümüze
Kurtaramayacak dünyayı hiçbir izm
Bu ayıp bizim
III.
Kırlangıç kanadıyla göğü
Gümüş balıklarla lacivert denizi
Balıkçı ağıyla gölü
Yürek yürek şiirlerimizi
Bölme bizi izm izm
Bu ayıp sizin
Bu ayıp bizim
IV.
Ağlayacak toprağımız üzüm üzüm
Uçurum uçurum haykıracak dağlarımız
İncir ağacı dikilecek ocağımıza iki gözüm
Zehir tütecek bacalarımız
Bulut gibi yağacak ölüm
Her kayıp bizim
Bu ayıp bizim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Bu İşin Altında Bir İş Var
Piknik tüp biter de
Kuru fasulye neden pişmez?
Öğrenci evinde
Hem de
Yada
Komşu ev
Neden perdesini kaptır?
Semtteki tek televizyonda
Perde arası
Futbol maçı oynarken.
Aybaşları
Neden?
Ev sahibi elektriği keser
Ağabeyim yanına gitmeden hemen önce
Sonra açar.
Neden?
Ağabeyim bana kızar
Paramız bitince.
Neden?
Var yemeze büyük ikramiye çıkar da,
Ekmek parası ile aldığımız bilete amorti çıkmaz.
Zenginin fıkrasına herkes güler de,
Fakirin cenazesinde neden kimse ağlamaz?
Ya da
Su yağar da
Neden ekmek yağmaz?
Karanın saltanatını bitirmek üzere saçımda aklar
Hala anlamış değilim.
Bu işin altında bir iş var.
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Bütün yollar kalbime çıkar
Kıyamam karıncaya
Üstüne basamam
Gelinciğin
Kan tutar
Aklım çıkar
Emeğini çalamam
Şairin işçinin
Tüküremem yerlere
Kolumu kaptırmışım şiire
Bir kere
Serçe sevişmesi
Sevincim
Kan sıçrar beynime
Bakınca gazetelere
Kan tutar
Kalbimi
Kaptırmışım şiire
Ne çıkar
Bazen
Kalbimi ey hayat
Şeytan diyor ki
Kırmızı pancar gibi sök at
Lakin korkarım
Canım çıkar
Üstüne üstlük şairim
Damar damar
Bütün yollar kalbime çıkar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Can Takıntısı
Gecenin bir yarısı
Kırmızı yanıyordu
Trafik lambası
Bir kavşakta
Kimse de yoktu
Benden başka
Dün bir yaşlı kadın tam yolu yarıladı
Yine kırmızı yandı
Lambanın oynaması
Besbelli
Can sıkıntısındandı
Bugün yine kırmızı yandı
Ben yolu geçerken
Yaya kaldırımına bir adım
Bir kere daha
Trafik lambalarının
Can takıntısını çok iyi anladım
Trafik lambalarını canla oyun oynarken
Çok yakaladım
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Ciğerimden Vurdun Beni
Ciğerimden vurdum beni
Nefesimi yele verdim
Kanımı döktün yerlere
Rengini güle verdim
Seni öyle sevdim ki
Canımı bile verdim
Elim kolum bağlı iken
Türküsünü dile verdim
Kar yağarken ellerime
Sıcağımı çöle verdim
Eline uzatınca bana
Hesapsız gülüverdim
Başıma kar yağarken
Siyahları sana verdim
Terk edip giderken beni
Selamımı sele verdim
Sen terk edip giderken
Gözyaşımı göğe verdim
Güneş ile gölge gibi
Gün batarken dönüverdin
Toprağa gömdün beni
Canımı çime verdim
Sen üstümden geçerken
Ayaklarına serdim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Çelişki
Derdimi taşımaz sözcükler
Sevinçlerimi haykırmaz
Nazımı çekmez vurgular
Satır arasında
Dilimin kör kuyusuna bir kova salarım da
Hep boş çekerim
Bazen elimden ip boşanır
Arkasından uzun uzun bakarım
Çaresiz
Ağlarım
Ayak ucunda bir yağmur
Yürür yanaklarımda
Sessiz sedasız
Bir bulut yüzüm
Taşıdığı hüzün
Bir derya
Sis
Renksiz
ve gölgesiz
Yüzüm aydınlandığında
İki gözümün parlayan ışığından
Beni seçersiniz
O bir genç kız
Sağır ve dilsiz
İki gözü
Her fırtınada sığındığı
İki mavi koy
Kıyıya vuran suyun ışığında
Karşılaştığımızı nerden bileceksiniz
Not: 04 Haziran 2006 da karşılaştığım Sağır ve Dilsiz Kıza ithaf edilmiştir.(s.k.)
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Çerez
I.
Şiar
Yola dair
Bir yanda halk yürür
Bir yanda şair
II.
Eder
Gelir gider
Mal canın yongası
Elde var keder
III.
Hayır
Savaşa dair
Bir yanda can yürür
Bir yanda kafir
IV.
Barış
Bir yarış
Çıkışı bilinmez
Kalptedir varış
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:08 AM
Çocuk yüreği
Çocuk yüreği
Can kırığıdır
Neresinden tutsan batar
Her kırığı
Bir başka ağrıdır
Nereye batsa orda atar
Her çocuk yüreği
Bir can tartar
İçindeki ömür
Ne kadar bölünse
O kadar artar
Çocuk yüreği
Can kırığıdır
Battı mı ağlatır
Her ağrı canı anlatır
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:09 AM
Çok ama Çok Ayıp Ettin
Yüzümü okşarken ellerin
Çiçek çiçek topladığım sırça köşkümün ışığını çaldı gözlerin
Kırdığın yüreğimde kaldı çıkarken ayak izlerin
Kendimden geçtim lakin
Üstüne basarken ayakların altını öpen yüreğime çok ama çok ayıp ettin
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:09 AM
Çorba parası ve kökler
İlahi Ali
Köklerinden utanır mı ağaçlar
Örneğin nar
Her sonbahar
Eğilir
Öper yeri
Dudakları kanar
servi
Üşümesin diye kökleri
Rüzgardan elleri
Saçlarını yolar
Örter yeri
İlahi Ali
Züğürtsek
Neyi çözer, inkar
Cebimizde
Çorba içecek kadar
Paramız var
Bir çorba parası
Hepsi o kadar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:09 AM
Demokrasi Nazlı Çınar
Yıl 2007
Aylardan nisan
Kuzey yarımkürede bahar
Ne yazık ki
Bindiği tomurcuk dalı kesiyor
Yarın adına ülkemde insanlar
Ey güzel insanlar!
Nasıl tomurcuk açar?
Devrildiğinde nazlı çınar
Nasıl bilmezsin?
Güneş olmasa
Karanlık gözünü oyar
Demokrasi tomurcuk
Cumhuriyet nazlı çınar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:09 AM
Deniz Ölüsü
Sen yüzünü karartmış ihanet içinde giderken
Yağmurla peşinden gelen deniz kokusu
Sen her iki şemsiyenden döküleni çiğnerken
Arkanda kalan koca bir deniz ölüsü
Sen bu yüreğin umudusun
Gitme
Ben olmazsam
Sen ölürsün
Ben deniz
Sen bende yitik gömüsün
Avucumdaki bir parça zaman, güneş doğarken
İçimdeki hüzün dünden kalan zamanın tortusu
Bir sağanak ki toprağımdan koşup giderken
Düşen her damla yağmur ömür törpüsü
Sen bu göğün gülüsün
Gitme
Ben dinersem
Sen ölürsün
Bendeniz yağmur
Sen gökkuşağı ölüsü
Meltemlerim dindi anılar şimdi bir karayel
Yarama bastığım denizden gelen tuz kokusu
Her gece düşlerimden geçen mavi bir hayal
Sabahlarımı çekilmez kılan uyanmak korkusu
Sen bu peteğin balısın
Gitme
Ben gidersem
Sen ölürsün
Ben bal arısı
Sen çiçek ölüsü
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:09 AM
Dizesinden söz çalmak
Dizesinden söz çalmak
Alevden ateş gibi
Şiirler sunmak sana
Bir yudum güneş gibi
Bulut pembe
Gök dipsiz mavi
Toprak gri
Bir akşam üstü
Çocuk gibi
Dalıp ufka
Unutmak kendimi
Ürpermek sonra
Gök çakmak çakmak
Her yıldızı bir elmas
Bir gece sunmak sana
Eşsiz atlas gibi
Sarmak seni
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:09 AM
Dünden Eksik
Yaşam
Şu ilkyaz sabahı
Toprağı güneşe banıp
Rengarenk çiçekleri sunuyorsa
Ve yıldızlarla süslüyorsa *******ini
Her akşam aksatmadan
Dünden eksik uyanacaksın
Bu sabah
Yemiş yüklü dalları
Karanlığı paylaşır gibi paylaşmıyorsan
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:09 AM
Düş
Dalga dalga
Karadan deniz, gece
Açılan penceresi düşüm
Haberin yok senin
Dudaklarından
Ben seni
Yıldızlar göz kırparken
kızıl kor öpmüşüm
Gün doğar
Dalda nar çiçeği
Yanaklarında tebessüm
Kelebek gibi
Baharın peşine
Düşmüşüm
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:52 AM
E mi
Sen ölme
Sen ölme e mi?
Toprağı tarla tarla
Lacivert denizi gümüş balıklarla
Balıkçı ağıyla gölü
Kırlangıç kanadıyla göğü
Bölme e mi
Sen ölme
Sen ölme e mi?
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:52 AM
Ebeleme
Geçmişin
Gelirken peşinden
Bir çocuk gibi
Burnunu çek çeke
Anılar
Ebeler gözyaşlarını
ve seni
Her seferinde
Aynı köşede
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:52 AM
Ege Her İnsanda Belli Eder
Ege her insanda belli eder
Cahili şair,
şairi deli eder
Ege şiiri sesinden belli eder
Yürek titretir
İçine siner
Her mısrada dalga sesi,
bir gelir
bir gider
Ege her baharda belli eder
Gök kararır
Silinir gölgeler
Şimşek çakar
Yağmur denizi çiviler
Dalgaların tepesinde martılar
bir çıkar
bir iner
ve
Bir vapur kalkar iskeleden
Deniz kırışır gider
Kordon’da kahreden
ağlayan, gülen
Keyfe keder karışır gider
İzmir her halinden belli eder
Koynuna sığınır şehir gibi gemiler
Binlerin yüreğine her gece
Bir yalnızlık demirler
Gün gelir,karanlık perde iner
Bir salkım üzüm gibi her yürek
Bir avuç toprak eder
En nihayetinde
iyi-kötü karışır gider
Ege her şairde belli eder
Şiiri sesinden
şairi aklından eder
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:52 AM
Eksik Zeytinin Hiddeti
Kimi
Evini sattı,
Kurmak için yeniden parti
Kimi el açtı işadamı arkadaşına
Alsın diye çocuğu Amerikan eğitimi
En nihayeti
Biri çocuğuna alırken gemi
Milyonları taktı peşine mezara kadar diğeri
Kim bilir?
Neler derdi
Armatör babası olduğunu görseydi rahmetli
Kim bilir?
Kimden çıkar
Yoksulun sofrasındaki
Eksik zeytinin hiddeti
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:52 AM
Esparanto
O ülke senin
Bu ülke benim
Belki yağmur
Belki kar yüklü bir bulut gibi
Dilsiz dolaşsam
Yağsam
Sabah-akşam
Ağsam diyar diyar
Yağmur,
Kar
Gök masmavi
Ben mesut, mutlu, bahtiyar
Belki insanlar
Belki de bütün canlıların anladığı gibi
“To be or not to be”
Esparanto
May be
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:52 AM
Evlilik
Gün olur
Yeşerir yaprak
Dal tomurcuk olur
Gün olur
Kurşundan daha derin
Yaralayan bir sözcük olur
Gün olur
Yarin sinesi
Sığınacak bir liman olur
Gün olur
Ellerinle kurduğun yuvan
Zifiri zindan olur
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Fakat Mehmet’in kanının yeri yoktur sofrada
Villalarınızın bahçesindeki havuzun suyu değil
Oynadığınız
Canınız her istediği zaman
Altın uçlu kalemlerinizden beyaz sayfalara akan
Kırmızı mürekkep değil
Beyler
Bu düpedüz kan
Mecliste kalkan ellerine bulaşan
Rengi yüzünüze vuran
İnsan kanı
Gündüz gözü
Bir kuyudan
Toprağın kalbine saplanan bir borudan akan
Petrol değil bu
Amerika
Alınıp satılmaz borsalarda
Türk insanı misafirperverdir
Fakat Mehmet’in kanının yeri yoktur sofrada
………….
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Gelin Gelin Anılar
Taşında toprağında boy boy ayak izim var
Kayalarına kulağımı dayasam İçinde sesim yankılar
Kaç kavak gövdesinde yara gibi büyüyen ismim var
Pınar başında kana kana su içen, suya eğilmiş aksim var
Bizim evin sokağı, hala benden çaldığı bilyeleri saklar
Kaç kış geçti üzerinden, kaç bahar?
Hala durur mu?
Annemin kafama attığı taştaki kanlar
Kırk beşine merdiven dayadım
Leş kartalı gibi döne döne gelin, gelin gelin anılar
Her kış zemheride dam boyu yağan kar
Annemin kilimlerine benzeyen toprak, zil zurna bahar
Bütün yaz dalga dalga akan, altın buğday tanesi dolu başaklar
Düşümde ucundan çekiştirdiğim yıldız yıldız gökyüzü var;
İçimdeki çocuk hala dam başında yorgansız yatar
Siyah önlük sıra sıra yaşanan karşılıksız aşklar
Hasretim büyür, her gün biraz daha sarı sonbahar
Siyahların saltanatını bitirmek üzere saçımda aklar
Leş kartalı gibi döne döne gelin, gelin gelin anılar
Dut ağacının en uç dalına tırmandığım zamanlar
Tatlısından anlardım en az bal arısı kadar
Ne kadar da ekşi olurdu dalından çaldığımız elmalar
Külde pişen patatesler, neden hep benim elimi yakar?
En küçüğünü kim ister, patates bitmeden, biten kavgalar
Daha da candan arkadaştık o karanlık akşamlar
Matematik de yoktu, kuzuları saymak içindi sayılar
Elimde değil, tespih tanesi gibi düşüyor bir bir yıllar
Azgın bir derya içinde omuzlarda batıyor kayıklar
Leş kartalı gibi döne döne gelin, gelin gelin anılar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Gitme! Aklın Ege’de Kalır
Gitme!
Aklın Ege’de kalır
Alır uzaklara götürür seni
Ufkun kızıl hali
Gözlerin batan güneşle dağlanır
Gitme!
Mavi sularda aklın kalır
Gitme!
Aklın Ege’de kalır
Kulaklarından silemez hiçbir şey
Dalgaların sesini
Her dalga bir ninni
Bütün kayıklar beşik gibi sallanır
Deniz avutur seni
Gitme
Bu sahilde aklın kalır
Sen gittin ya
Sahilde dalgalar
Çıplak ayak izleri arar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Gökkuşağındaki eksik renk
Gülmek hangi dilde
Bire bir
Gülmek kadar güzeldir?
Ağlamak hangi dilde
Bir gözyaşından daha gerçektir?
Sevişmek hangi dilde
İki kalp gibi yan yana düşmektir?
Barış
Belki de
Hiç bilmediğimiz
Gökkuşağında eksik bir renktir
Kim bilir?
Çare
Belki de
Tanrısal dile geri dönmektir
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Gölgenin Can Bilinci
Her adımı yeri okşayan bir yaşlı yürüyor
Bir can
Bir gölge
Her ikisi bir tek sona gidiyor
Her gölgenin bir canı var
Gölge bilse
Can bilmiyor
Gölgeler kabul etmese de
Gölgenin can bilinci var diyor
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Gözlerin Baharı Saklar
Nar çiçeğini köklerinde saklar
Kan kırmızı
Nar
Göz yaşını bulutlarda saklar
Toprak
Ahımızı deli rüzgar
Umut,
Kar beyazı bulutlarda var
Bahar
Bütün renklerini karda saklar
Gözlerin baharı saklar
Senin gözlerin var
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Gözlerin Konuşsun Bari
Ağlıyorsan
Konuşma gayri
Kim bir göz kadar yalın söyler
Sen sus gözlerin konuşsun bari
İlle de konuşacaksan
Ağlama
Ey fani!
Hangi saltanat yüzyıllar sürer
Sesin kesilir, gözyaşın diner
Bu şiir kalır
Zamandan baki
Yaşamak bir ince çizgi
Bir yanda
Hır Gür
Vur öldür
Bir yanda şiir
Ta ki
Son kadehi sunduğunda saki
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Gözüm gözbebeğim gençliğim
Seni seviyorum
İki gözüm kadar
Ülkeme doğan güneş
Toprağıma serilen bahar
Seni seviyorum
Gözbebeğim kadar
Dağ doruğundan
Kapıma akan Pınar
Seni seviyorum
Gençliğim kadar
Kapımda dört mevsim
Dertleştiğim çınar
Seni seviyorum
Gözüm
Gözbebeğim
Gençliğim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Güldün mü Güneş Gibi Güleceksin
I.
Güldün mü güneş gibi güleceksin
Çatlamalı orta yerinden karanlık
Erimeli görenin yüreğindeki buz
Göz kadar adil,
Gözyaşı kadar dürüst,
Işık kadar sağlam,
Güneş kadar temiz,
Yani en iyi
En eski iki arkadaş değil midir gece-gündüz
Çağlar boyu memesinden kara emdiğimiz
Karanlığın kıymetini de bileceksin
Yani sevdin mi gece gibi seveceksin
Bir an,
Karanlığın ucunda ağaran güneş kırığı saçına
Yüz sürmek için
Anlının orta yerinden vurulmak pahasına
Güneşin uğruna her sabah
Bir daha bir daha öleceksin
Öğrettin mi güneş gibi öğreteceksin
Işığa doğru nasıl iz sürerse tohum
Topraktan nasıl haykırırsa filiz
Nehirleri pırıl pırıl
Yeşil gölleri tertemiz
Mavi denizi düpedüz bulutların ayağına götüreceksin
Gökkuşağı altında kara buluta yağmasını
Dört mevsim
Yedi kıt’a üç okyanusa
İklimini öğreteceksin
Okullarda geceyi
İnsana gece gibi sevmesini
Buluta rüzgar binmeyi öğreteceksin
Dört mevsim
bir iklim
baharı yüreklere süreceksin
Karanlığına aklına gireceksin
Güneşi geceden öğreteceksin
Güldün mü güneş gibi güleceksin
Sevdin mi gece gibi seveceksin
II.
Güneştir geceden öğrendiğimiz
Aslında karanlıktır gördüğümüz
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Günahsa
Yeşil gölde yüzen bulut
Yeşil gölde,
Mavi
Beyaz
Güneşin altında
Kıyıda üstsüz
Yatan kadın
Sırt üstü
Memeleri süt beyaz.
Ayıbı ona
Günahı
Ey tanrım!
Bir bana
İki güneşe
Üç kendine yaz
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:53 AM
Güneş Ülkesi Aşk Olsun
Sevinçim sımsıcak bir ağustos güneşi
Eriyen kar beyaz yürekteki bir acı olsun
Esmer tenin boz bereketli bir toprak, her mevsim sürdüğüm
Kabaran İki canlı toprağımda filiz filiz atan kalbin bacım olsun
Ayrı yürek nadasa bırakılmış bir topraktır
İki gözümden akan yağmur yaş olsun
Yağmurdan sonra maviliklerde yüzen kara bulut
Bereketli toprağıma ışıyan güneşe kara kaş olsun
Nihayet düşer insan kale gibi kol gezerse ihanet
Sevdalı yüreğim ülkeme benzeyen bir taş olsun
Dalga dalga mevsimden mevsime akan bulut
Mavi gökte Mustafa Kemal gibi bir baş olsun
Sen ki yüreği bin pare top gibi atan bir şairini
Mahpushanende bile tutamadın güneş ülkesi sana aşk olsun
Sen ki düşmanına bile açtın kale gibi kalbini
Gök mavi, bayrağın bulut, başkentin umut, nazım şairin olsun
Güneş ülkesi sana aşk olsun
Güneş ülkesi aşk olsun
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Güzel haber, Orhan Pamuk alır Nobel’i
Güzel haber
Geç gelir
Yaprak sarı
Eteği
Süpürür sokakları
Ankara sonbaharı
Birden gelir.
Salkımsöğüt eğilir
Gece
Öper yeri
Yazıdır
Aklın elleri
Yapar
Yeniden
Yaratır düşün evini
Salkımsöğüt eğilir
Karanlık diz çöker
Öper ellerini
Güzel haber
Geç gelir
Orhan Pamuk alır Nobel’i
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Hala Anlamadınsa
Güneş pırıl pırıl
Gök dikişsiz patiska
Sırt üstü uzanıp sıcak kuma
Baktığım anı anımsıyorum
Akdeniz kıyısında
Dalıp mavi sonsuzluğa
Şimdi, yıllar sonra
Daha iyi anlıyorum
Yaşam düşündüğümden
Her gün biraz daha kısa
Ama
Adım gibi biliyorum
Çok gençsin
Beni hala anlamadınsa
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Halk Ekmek Kuyruğunda İki Yaşlı Adam
Sağ elin ayasıyla nemli gözlerini siliyor
Resimde kasketli adam
Yüzü kararmış gök gibi
Ciğeri duman
Sırasını bekliyor
Yağacak
Dokunsam
Sağ elin ayasıyla gözyaşlarını siliyor
Resimde kasketli adam
Yüzü kararmış gök gibi
Bir yaşlı adam
Sırasını bekliyor
Yağacak
Dokunsam
Elimle omzuna dokunuyorum
Yüzü aydınlanıyor o an
Yerine koyuyorum
Çalınanı onurundan
Ne O farkında
Ne de çalan
Ben olmasam
Eksik dönecekti eve
Halk Ekmek kuyruğunda iki yaşlı adam
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Hangi çiftçi bulutlara yağmur eker
Hangi çiftçi bulutlara yağmur eker
Alnına öpücük gibi düşen yağmur olmasa
Hangi şair gökyüzüne türkü söyler
Yağmurdan sonra güneş doğmasa
Hangi denizci dalgalara resim çizer
Teknesi ile öpüşen gümüş balık olmasa
Hangi kaptan okyanusa lodos eker
Balık fırtınadan sonra sevişmese
Hangi öğrenci gökyüzünden bulut siler
Düş akıldan daha büyük olmasa
Hangi bilge güneşe gölge eder
Boynuz kulağı geçmese
Hangi çocuk geceden düş çalar
Annelerin ninnisi olmasa
Kim silahın kabzasına gül çizer
Ninnideki çocuk asker olmasa
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Hastayım Sana
Hastayım sana
Yanlış anlama
Kalbim taş gibi
Derdim şair kafamdan yana
Derdim başka
Penceremdeki beyaz bulut
Kafayı taktım, rahat yok sana
Bekliyorum göndereceksin ha
Sırlarını bir sonraki yağmurla
Yem peşinde minik serçe
Suçlusun bulut gibi sen de
Bir telaş sabah akşam
Ne bu telaş sende?
Pazaryeri’nde bütün gece
Yaprakları tir tir kavak ağacı
Sana gelince
Belediye bu sabah seni kesti diye
Bana küsme
Yok benim bir suçum, bu işte
Suç Yenimahalle Belediyesinde
Belki de belediye işçisinde
Başkan bu dert başka
Benzemez bu
Bildiğiniz aşka
Şairlik başka
Artık anlasana
Ey hayat
Hastayım sana
İthaf: Yenimahalle belediye başkanı ve kesilen ağaca
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Hayat kadını Handan
Hayat kadını Handan
Dökülürken
Kan kırmızı dudağından
Geçip gider
Handan
Döner sokağı
Başlar Feleğin çarkından
O gider
Bütün mahallenin bakışları
Ardından
Çıkar anasından avradından
Ah handan
Bir hayat kadını
Sövebilmeli utanmadan
Bir çay
Bir simit
Bir de yeni doğan güneş hatırına
Ev kadını olamadığına hayıflanır
Bir sitem yollar çocukluk aşkına
Kirpikleri ıslanır
İçi çürümüş bir çınar gövdesidir
Yıkılır
Yüreğine yaslanır
Ah Handan
Ölmek mi?
Bir ev kadını olmadan
................................................
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Her çocuk bir dala benzer
Her çocuk bir dala benzer
Bir ananın tutunduğu
Yumuk eli gonca güle
Avucunda unuttuğu
Her çocuk bir nilüfer
Gözyaşında büyüttüğü
Erir gülüşünde keder
Kendisidir unuttuğu
En çetin cephede bile
Her çocuk diğerine benzer
Hangi taştan kurşun sekse
Bir ananın yüreğine değer
Bir gün ölmekse eğer
En çok korktuğu
Her çocuk bir zafer
Yüreğinden vurulduğu
………………………
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Her hayat bir uçurum bir isyan
Her yürek bir yara iki göz kanayan
Her insan tepeden tırnağa bir isyan
Hayat…
Üç nokta
İkisi ziyan
Can bir ayrıkotu
Uçurum kenarı biten
Tutunmak ölesiye
Bir isyan
Tutunmak…
Üç nokta
İkisi ziyan
Ölüm…
Üç nokta
Gerisi ziyan
Her hayat
Bir uçurum
Bir isyan
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Hey Özgürlük
Uçurumlardan düşüren milim
Yürek yangını uçurumlardan
Sebebim olur
Gelincik kırmızı
Minik ellerin
İlkyaz gelir
Dağlarına düşerim
Bir patikadır uzağa sevgilim
Yazgısını yolcuları taşır
Bir düş ki
Dağlar başını döndürür
Kaya diplerinde su ağlaşır
Yelesinden doru bir atın
Koparılmış bir yelim
İlkyaz gelir
Dağlarına düşerim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Hırsız
Başı duman karlı dağdım
Ceylanımı avcı çaldı
Buluttum gökten yağdım
Gözyaşımı göller çaldı
Gece-Gündüz dolunaydım
Mehtabımı güneş çaldı
Birden elliye kadar saydım
Gençliğimi yıllar çaldı
Her derdi derdim saydım
Yüreğimi şiir çaldı
Ömrümü on üçe böldüm
Kalender gitti sever kaldı
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:54 AM
Hiç Kimse Masum Değildir
Hava soğuk
Hava zehir
Çiğerinden vurulmuş şehir
Kesik kesik öksürüyor musluklar
akan pas ve kir
Hava soğuk
Hava zehir
Kapı deliklerinden bakıyor bütün şehir
Bu şehirdeki hiç kimse masum değildir
Hava soğuk
Hava zehir
Kar değil yağan beyaz küfür
Yüzünü örtüyor ağaçlar kırık dallarıyla
Sokak lambaları boyun bükmüş bir bir
Para değil cüzdanımdaki
Kuru gözyaşı, kan ve kir
Hava soğuk
Hava zehir
Kar değil yağan beyaz küfür
para değil elimdeki
kan, kuru gözyaşı ve kir
ve bu eller ki aklı üreten
ve yazan
Söylemek lazım
“Hep bir ağızdan”
Hiç kimse masum değildir
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:55 AM
Hindistan’da Basanta Roy, İstanbul'da Dilar'a
Hindistan’da Basanta Roy
Bir başına bir mezarlıkta
Altı yıldır ölümü bekliyor
O şimdi yüz üç yaşında
Hindistan’da Basanta Roy
Tek canlı o mezarlıkta
Ak saçlı bir çocuk gibi ağlıyor
Ağlayacak ölüm elinden tutmadıkça
Hindistan’da Basanta Roy
Eşinden bir dünya uzaklıkta
Yanı başında kazdığı mezarda yatıyor
Ölüm tarihi yok mezar taşında
Hindistan’da Basanta Roy
Eşinin mezarı başında
Ölüme meydan okuyor
O şimdi yüz üç yaşında
Hindistan’da Basanta Roy
Kendi mezarı başında
Ölümün canına okuyor
O şimdi yüz üç yaşında
Hindistan’da Basanta Roy
İstanbul’da güzel Dilar’a
Para karşılığı ruhun satılıyor
Düştüğün bok çukurunda
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:55 AM
Hükümete Selam Var
Bilirim
Doğuda kar
Yolları mevsim boyu kapar
Doğulu insana zumlu her şeyden ziyade
Soğuklar yaptı, yapar
Fakat
Meclis yanı başı
Bir dolmuşluk mesafe bakanlıklar
Ama yok
Burada da hükmünüz
Bir karış karın hükmü kadar
Bilirim
Doğuda kar
Yolları mevsim boyu kapar
Doğulu insana zumlu her şeyden ziyade
Soğuklar yaptı, yapar
Fakat
İki asır bitti
6 fazlası var
Ciğerimin köşesi
Güzelim Ankara
Yolu kapalı semtin var
İki asır bitti
6 fazlası var
Karın üstüne yazılı
Batıkent’te hükümete selam var
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:55 AM
İki Avuç Suda Var Olmak
İGüzel şey avucu olmak
Bir elde beş parmak
İki avuç suda var olmak
Güzel şey yürümek el ele
Sarmaşık gibi sarılmak
Beceremesen bile türkü söylemek
Tarlada bir buğday tanesidir
Sofrada bütün olmayı beceren ekmek
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:55 AM
İki Karanfil İki Dal
İki elinde
İki karanfil
İki dal
Biri bulut beyaz
Biri bayrak al
Yürüyor
Anıtkabir’de bir kız bir oğlan
Yürüyor
Bayrak, bulut
İki yürek
Her yürek bir umut
Bir çiçek
Bir el
Bir yürek
İnsanlar yürüyor
Tek bir bulut gibi gülerek
Dal dal
Bulut beyaz
Bayrak al
İki elinde
İki karanfil
/Pınar Simge
Önder İlke/
Bulut beyaz
Gökte
Bayrak Al
Çocuklarım yürüyor
Tek yürek
Dal dal
İki elinde
İki karanfil
Bulut beyaz
Gök mavi
Bayrak al
Çocuklarım yürüyor
Yüreğinde Mustafa Kemal
İnsanlar yürüyor
Bir çiçek
Bir yürek
Dal dal
Mavi gülüyor
Gökte Mustafa Kemal
Bulut beyaz
Bayrak Al
19 Mayıs 2006/Ankara/Anıtkabir
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:55 AM
İlahi Soru
Neden?
Var yemeze büyük ikramiye çıkar da,
Ekmek parası ile aldığımız bilete amorti çıkmaz.
Ya da
Su yağar da
Neden ekmek de yağmaz?
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:59 AM
İmge
İmge bir tay
Düş tavlasında
Gem azıda
Her gece başka bir dolunay
İmge bir tay
Düş utancını
Ne sayarsan say
İmge bir tay
Tutku yelesi
-Tutunduğum-
Göz bebeklerimdeki
Gerçeğin ta kendisi
İmge bir tay
Sevgi belasını
Ne sayarsan say
İmge bir tay
Umut ülkesi
Bayrağı yok rengi
Marşı rüzgar gibi
Rüzgar kadar eski
İmge bir tay
Kurtuluşunu
Ne sayarsan say
İmge bir tay
Gözyaşında büyür
Doru atlar
Şimşek çakar
Buluttan buluta atlar
Düşen ilk damlada tay çatlar
İmge bir tay
Yağan yağmuru
Ne sayarsan say
İmge bir tay
Işık kırması bir şimşek çakar
Gölge o salise ışır
Dört yan korku kesilir
Gerçek büyük bir gürültüyle sevişir
İmge bir tay
Doğacak belayı
Ne sayarsan say
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:59 AM
İnsanın Gölgesi
Aklımla oyunlar oynarım *******i
Düş artığı zamanlarda
O kaçırmadan keçileri
Ben kucağım yemiş dolu
Zamanın bir yerinden
Açlığı öğrenmeden henüz gözbebekleri
Girerim içeri
Tikeni batmaz
Ne de kanatır gelincikleri
Tarlalarda, toprak ana yüreği
Yumuşak bileklere kelepçe öğretmemiştir kendini
Her insanın yüzündeki gülüştür serveti
ve midesindeki
Aklımla oyunlar oynarım *******i
İnsan gölgesi düşünce içeri
Bozar her şeyi
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:59 AM
İs tan bul
Karşılıksız çektir gülücükler
Mükellef sofralarda
Şarap kan kırmızı
Mavi boğaza nazır boğarlar
Bir şehzade titizliğinde büyüttüğümüz
En güzel duygularımızı
İki eli iki yakası
Bir boğaza tutsak
İki kıta
Bir şehir
Göz yaşı mavi boğaz
Akan gözün hürriyeti
Burası İstanbul
Acılar cumhuriyeti
………………………
…………………………………..
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 10:59 AM
İstanbul Ben Sana Nereden Geldim (2)
Ne sinema sinema perde perde gezen sevgilim vardı
Ne de gözümden gizli düş kısa seviştiğim
Nefretle bakan gözlerden daha derin bir uçurumdu düştüğüm
Ne düşten öte bir bildiğim vardı
Ne de çar çabuk unuttuğum
Elime gelen kırık yüreğimdi, düşerken tutunduğum
İstanbul ben sana nereden geldim
Ne dağım vardı bıçak sırtı yol geçen,
Ne de kar beyazı göz akı ceylanım,
Her zaman ağzı kanlı bir kurttan daha açtı bir yanım
Ne vurduğum vardı göz göre göre
Ne de gülen yüzle göz bebeklerimden vurulduğum,
Şimdi sadece kendi kanımla beslenen bir canavarım
İstanbul ben sana nereden geldim
Ne şairliğim vardı, bulut yükü keder sarkan yürekte,
Ne de içtiğim, anason kokan meyhane köşelerinde
Buz kesen yüreğimi ısıtmak için ateşten bir gömlekti üstüme biçtiğim
Ne yandığım vardı acısı yürekte saplı duran
Ne de yangınım, şavkı her yüze kılıç gibi vuran
Sol yanımı bir yumruk gibi döven
Yürek sıcaklığında avuttuğum gençliğim
Ne vapur görmüşlüğüm vardı
Ne de denizi
Ne de kızkulesine hasrettim
Şimdi bir vapur geçiyor,
Bağıra bağıra
Bir martı düşerken dalgalara
Geçmişimden nefret ettim
İstanbul ben sana nereden geldim
İstanbul ben sana nereden
İstanbul ben sana
İstanbul ben
İstanbul
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
İyiki doğdun
Gözlerin aydınlık
Suya ışık düşer ya
Kocaman beyaz açan Çiçek
Gülüşün var ya
Sen daha da güzelsin
Her Oniki Nisan gelen baharla
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Kaç Yazgının İçinden
Seyreyle iki gözüm
Geçiyor tren
Kaç yazgının içinden
Söyle gülüm
Yolculuğun hangisi başladı
Hangisi biten
Ne acılar taşıdım
Soğuk demirden
Rayların ucuna
Ne ayrılıklar yaşadım
Kavuşmaları ucu ucuna
Üzerinden kaç kış geçti
Sıcaklığı ellerinin avucumda
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Kapıdaki Can Eriği ve Evi Yıkılan Asma
Burası Ankara
Abidinpaşa
77 numara
Ağlamadı kapıdaki caneriği
ve evi yıkılan asma
Kapıdaki caneriği göz göz
Çatı kucağında asma üzüm üzüm ağlayacaktı
Mevsim ilkyaz olmasa
Kapıdaki caneriği
ve evi yıkılan asma kırılmazdı
Dalını kırana
Elleri ile diken yaşlı başkası olsa
Abidinpaşa 77 numara
Kapıdaki caneriği
ve evi yıkılan asma
Yıkılsa da
Ser verdi sır vermedi
Öyle ya, hangi kale sağlam kalırdı
Duvarlar içerdekini saklamasa
Abidinpaşa 77 numara
Yıkıldığı gece
İlk defa ve gizlice
Göz göz içini döktü ay’a
Ertesi sabah
Bir parça bıraktı yüreğinden
Sokağından geçen her yaya
/Aynı hafta
Kapıdaki caneriği
ve evi yıkılan asma
Yeniden yeşerdi
Kırıldığı yerden /
Surat asma duvar duvar
77 numara
Kapıdaki caneriği
ve evi yıkılan asma
Yüzüme bakma yeşil yeşil
Yarama filiz filiz tuz basma
Hiçbir dairesinde gözüm yok
Yerine dikilen Ankara’nın en güzel apartmanı da olsa
Şairim şair olmasına
Ama yarım kalırdım
Çiçek olmasa
ve 77 numara
Kapıdaki caneriği
ve evi yıkılan asma
Burası Ankara
Abidinpaşa
77 numara
Ağlayacaktı kapıdaki caneriği
ve evi yıkılan asma
Aynı akşam
Yağmur yağmasa
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Kapımdaki çınar
Bahçe girişi
İzmir güzeli
saçı topuklarında
iki nardı
Koyu yeşil yaprakların arasından
Sarı kocaman bir portakal gibi Güneş doğar
üstümüzde çınar dallarında ışıldardı
Yıl 2005
Mevsim bahar
Yer Seferihisar’dı
Soframızın üstünde
Yel eserdi yaprakların arasından
Sessizliği süpürüp götüren
Yaşlı kocaman bir çınardı
şimdi
Sığacık’ta
Akşam üstüdür
Git gide büyür Güneş
Ufukta renkler karışır
Deniz dövünür
Nafile gece olur
Ay doğar deniz yeniden ışır
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Kar Yağıyor Ankara’ya Yeniden
Kar yağıyor Ankara’ya yeniden
O mavi eskidi, gök
Şimdi bulut beyaz
Neden?
Kar suyu sokaklardan akıp giderken
Çok insan olan biteni bir türlü anlamaz
Oysa yaşanan,
Değişimdir tastamam
Sokak aralarından akıp gidense zaman
Kar yağıyor Ankara’ya yeniden
Kar yağıyor köşe bucak
Zülüm firari
Usta işidir adam gibi yaşamak
Yaşamak sahiden
Kar yağıyor Ankara’ya
Her şeyi yaratmak için yeniden
Oysa bebek masumiyetidir
Dört mevsim
Yaşamı çekip çeviren
Kar yağıyor Ankara’ya yeniden
Göz alıcı beyaz bir örtü kaldı geriye
2 Şubat 2007’den
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Kara Kızın Türküsü
Aylar var ki
Anne karnındaki resminden
Tanıyorum seni
Anlayacağın
İlerledikçe teknoloji
Azalıyor yaşamın sürprizi
Amcasının ilk kız yeğeni
O günden beri
Eli şiş tutan
Örmeye başladı
Pembe renk elbiseleri
Amcasının ilk kız yeğeni
Cihazlarda görünmüyor
Ne renk gözlerin sahi?
Büyük ihtimal kahverengi
Ne de olsa
Kahvedir Aziz ve Figan’ın gözleri
Amcasının ilk kız yeğeni
Tıp baya ilerledi,
Yakın gelecekte biz seçeceğiz belki
İki kahverengi bezelyede saklı
Gözlerin renk ihtimalini
Hangi amca istemez ki
Öyle kız yeğeni
Dalga dalga buğday sarı saçları
Üstüne deniz mavi gözleri
Başkadır ilkin yeri
Amcasının ilk kız yeğeni
Zeytin kara da olsa gözlerinin rengi
Gel yeter ki
Amcasının ilk kız yeğeni
Kazandığın öyle bir zafer ki
Yaşamaktır bedeli
ve her aynaya baktığında
Karşında göreceksin büyük ödülü
Annesinin bir tanesi
Babasının ilk göz ağrısı
Amcasının ilk kız yeğeni
Öylesine merak bizimkisi
Seyir defterine önsöz olsun
Diye yazdık
Kara kızın türküsünü
Ve Kimse bilmediği için henüz ismini
Kara Kıza ithaf ettik kendi türküsünü
Tarihi not:
Dört gözle Bekliyoruz
19 Şubat 2007 pazartesini
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Kara Yazgı
Ellerimi tutan mahzun kar
Dalga geçen muzip deniz
El etek öpen deli rüzgar
Dalgasında martılar
Çakırkeyif mavi Ak deniz
Lodosun burnunda tüten gemi
Ve kuru dal siz
Ulu orta çiftleşen serçenin utancı ile
Tutuşmayan kibrit çöpünün acısını bile
Bana verdiniz
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Karaoğlan'a (devamı)
Ecevit mavisi göğün ucunda
İpi kopmuş bir uçurtma gibi
Güneş düşerken ufka
Çocuksu bir acı kaldı yüreğimde
Kopan ip gibi avucumda
5 kala 10 kasıma
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Karaoğlan’a
Mavi gömleği
Bir de akgüvercin
Çok yakışırdı O’na
Ölüm asla
Zamanlaması
Kibarlığındandı
5 kala
10 Kasım’a
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:00 AM
Katilin Gözbebekleri
İçindeki o an
Her açıldığında perde
Oynayan
Bir kanlı oyun
Gözbebeklerinde
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Kelo Dayı
Kırmızıyı kan öğretti
Sarıyı saman
Sudan çehreyi avuçlarından
Akıp giderken
Zaman
En büyük öğretmen
Elifi elifine
Yaşamı öğretti topraktan
Kurdu kuşu hercai
Bir dağdı başı duman
Bilirdi beklemeyi
Günden geceyi
Sırf bu yüzden beceremedi
Tek dileği
Eşinden önce ölmeyi
Ve yaşlı toy yüreğinden
Ölümle bilenmiş acıyı öğrendi
Yalnız geçen ilk geceden
Yerine gelmeyin dileği
Gün doğarken
Ölmeyi
Yarılmış nar gibi sarkan
Gün akşama inerken
Silmişti suratından gülmeyi
Kelo dayı becerememişti
Yalnız başına ölmeyi
Açtı nasırlı ellerini
Kutsal bir kitap gibi
Yaşlı gözleri
Okudu avuçlarından
Şu sözleri:
Ey canan
Hangi sırrın haddi
Aksini silmek aynadan
En büyük ibadet
Sevmek seni
Rakip Yaradan
Ya Rab
Al canını
/ Al canımı /
Çekil aradan
………………………
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Kendini Yazan Şiir
Gel keyfim gel
İster tersten
İster düz
İster gece
İster gündüz
Nasıl istersen öyle gel
Gel keyfim gel
İster sağdan aşağıya doğru
Tersten
Düz
Gece
Gündüz
Nasıl istersen öyle gel
Yeter ki gel
Gel keyfim gel
İster karışık
Gündüz tersten
Gece düz
İster sade
Sadece gel
Yeter ki gel
Nasıl istersen öyle gel
Bazen
Dünyanın en belalı işidir şiir
Bazen her şair bir çocuk
Her sözcük bir oyuncak
Bilinmez hangi şiir nasıl bir bela ile geri gelir
Ama mutlak olansa dünya kadar,
oynanacak oyuncak var
Gel keyfim dön gel
Yaşamak güzel
Yaşarken şiir yazmak
İki kere
Gel keyfim geri gel
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Kırık Kanat
Banka tünemiş kerli ferli bir adam
Bir parkında Başkent’tin
Müsteşardı bekli de bakan
Sokaklarda bir bulut gibi gezerdi
Gök gürlerdi konuştuğu zaman
Şahindi besbelli
Şimdi ilikli ceketin
İki büklüm gölgesi
Bir derin düşünceli
Bir parkında Bilkent’in
Tünemiş banka denizi seyrediyor
Hava kapalı deniz gri
Bir yaşlı kadın
İki mavi gözü iki dipsiz kuyu
Deniz gibi
Yüzü kırış kırış
Deniz gri
Deniz mavi bir ninni
Sallıyor titreyen bedeni bebek yüreğini
Beşik bahçesi deniz gri
Vakit ikindi
Hey gidi günler
Hey gidi …
Renkler eteğiyle oynaşırdı yürürken sahili
Rüzgar dahi arkasından giderdi
Kordon’da alenî
Nar çiçeğiydi İzmir’in
Şimdi
Ne soran var
Ne da anlamı var isminin
Her ikisi
Fındık kıran besbelli
Heyhat
Yağmur zamanı şimdi
Dindi o asi rüzgarlar
Dindi o asi
Ey hayat
Biri güvercindi
Diğeri şahindi bir zamanlar
Fakat şimdi
İkisi kırık kanat
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Kolayı var her şeyin
Kolayı var her şeyin
Güneş nasıl batarsa kızıllığına
Yıldızlar nasıl parlarsa sonsuzluğunda
Ova banarken bir ırmak bolluğuna
Tohum sabırsızlığıyla
Eli açık toprağın üstünde geceleyin
Dizime ser
Buğday sarısı saçlarını
Mevsim gibi bir türkü söyle
Ben sevdim mi hep böyleyim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Kurşundur Asıl Yaralı
Kaç yürek yangını eşikte bekliyor
Kaç tetiğin çekilme anı
Kaç ceylan arpacıkta sekiyor
Kaç vakitsiz ölüm zamanı
Hep yalnız, her dokunduğu ağrı
Kurşundur asıl yaralı
Derin yaralıdır her kavgada
Bir ustura ağzı
Damlarken kanlı gözyaşı
Işığında dans ederken ıstırabı
Kınındaki kanlı bıçak
En büyük acıya saplı
......................................
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Küresel Sermaye
Küresel sermaye
Alnında ter
Avucunda para görmeye
Satar gözünün ışığını
Karanlıkta kalırsın
Tenini yakan güneşin
Gecesinde işte öyle
Sat anasını satim
Sat kıyıları santim santim
Sat kırk dokuz seneliğine
Kırk dokuz sene sonra
Ne kalırsa geriye
İşte öyle
Satma toprağını
Güzel dostum
Para değil her şey
Korkarım
Az yer kaplasın diye
Ayak üstü gömüleceksin
İşte öyle
Para değil her şey
Masum değil küresel sermaye
Korkarım gün gelecek
Ne ayakların
Ne de başın değecek maviye
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Mars Oyunu
Geldi düşeş
Açık kapı
Cahar
Gele
Ey zar!
Kolunda eşi
Gidiyor eski yar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Martı Bekleyen Adsız Bebek
Martı bekleyen
Adsız bebek
Anne karnında kaldığın
Bu dokuz küsur ay
Annenin zamanından düşecek.
Ve şunu da, iyi bil ki
Dünyada bir başkası yoktur ki
Sana kendi ömründen
Bir an verecek
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Mecbur Eden Şey
Her kapıyı
Anahtara mecbur eden şey
…………………………………….
Her acıyı
Bir yüreğe mecbur eden şey
Çeliğe su verirken
Kurşunlara pay edilen
Kara yazgı
Ateşin iştahını paylaştı ellerimiz
Oysa bir kelebek masumiyetiydi
Her devinimimiz
Bu patikayı
Bu dağa mecbur eden şey
Başka türlü olamadığı için
Zamanın akmadığı vadilerdeki
Çiçekler renksiz
Bulutlar geçiyor, maviliklerden
Okyanuslardan habersiz
…………………………………………..
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Memleket Nere Desem! ?
- memleket nere desem?
ve ben de söylemesem
- ısrar etsem
biraz Maraş
biraz da Ankara
desem
ipe un sersem
-Sersem
Ser desem
Aramıza şiir sersen
-Şiirden size gelsem
Gel desem
Gelsen
ve yalnız olduğumu görsen
İçeri girsen
Sonra kapı sesi gelse
Karım gelse
İyisi sen
gel
-Memleket nere desem?
deme sen
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Mevsim Bahar Dal Cağla
Mevsim bahar dal çağla
Mavi gök beyaz bulut yağma
Sıra bizde
Sen yağma
Yerde on bir kurşun
Biri aklımda
Mevsim bahar
Yerde on bir kurşun
Bir can var
Mevsim bahar dal cağla
Ağla Ankara Ağla
………………………
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:01 AM
Mümkün Olabilseydi Eğer
Hiç şüphem yok
Mümkün olabilseydi eğer
Çevirirdiniz güneşi dikenli telle
Belki de güneşin ışıklarını
Yasak ederdiniz yeşile
Mümkün olabilseydi eğer
Çevirirdiniz güneşi çitle
Yaprak yeşile hasret kalırdı
Hasret kalırdı güneş klorofile
Mümkün olabilseydi eğer
Çevirirdiniz güneşi bile
Satardınız mevsimleri de
Tezgahlarda
Yaprak yeşili
Ayva sarısı
Nar kırmızısı
Deniz mavisi ile
Mümkün olabilseydi eğer
Güneşi
Gölgesini de
Satardınız dilim dilim
Mümkün olabilseydi eğer
Adım gibi eminim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Nam(Us)
Aklanda gel bebeğim
Zifiri zindanlardan
Uyan, ölü uykusundan
Toprağımı avuçlayan
Yüzyıllık çınarların
Rüzgar kuşanmış dallarına
Yağmur yağıyor
Bulutları kan kokusundan
Aklanda gel bebeğim
Silahların soğuk namlusundan
Ok kan uykusunda
Gece kara bir örtü
Toprağı ölü kusan
Şehirler uyanırken kabusundan
Aklanda gel bebeğim
Usundan
Genlerinde saklı
En kirli nam(us) undan
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Ne Zaman
Ne zaman içim kararsa
Bir bulut olmak isterim
Apansız yağan.
Her damla gözyaşı
Bulutun ucundan
Bir güneş gibi yüzüne doğan
Ne zaman içim kararsa
Ben darmadağın
……………………………….
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Nerde bir can görsem yerde
Nerde bir can görsem yerde
Bayrağa sarılı, ağlarım
Ölümün
Bayrak ve sarılı canın seçimi olmadığını
Bir bakışta anlarım
Nerde bir asker ölüsü görsem
Evinden uzakta
Askerin derdini cebinde ararım
Belli ki ağlayan bir anadır
Bense en çok
Askerin cebindeki harcanmamış bozuk paraya yanarım
Nerde bir asker ölüsü görsem
Ülkesinden uzakta
Resmine bakan anasına ağlarım
Savaş
Asker anasının seçimi değildir
Her bakışta anlarım
Ne zaman bir petrol kuyusu görsem gözden Irak
-Dev bir sivrisinek gibi toprağın kanını emen-
Yakınlarında dumanı tüten silah ararım
Özgürlük;
Başka topraklardan gelen bir mevsim değildir
Ülkesine serilmesini bekleyenin aklına şaşarım
Nerde bir insan görsem doğrudan yana duran
O an baharım
Dolar kalemime aklım ve göz yaşlarım
Aklımı gözyaşıma katar
Şiir şiir ağlarım
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Neyleyim
Bilecik’in orta yerinde
bir bahçe
sarı, kırmızı, pembe
Çiçeklerin içinde
Seni düşünüyorum
Kepim elimde
Cebimde elim
Bu gün her şey tuhaf
Yada ben iyi değilim
Kıpır kıpır akasya yaprakları
Arkasında göz kırpıyor
Pırıl pırıl güneş
Çiçeği,
Yaprağı,
Güneşi neyleyim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
O ve Tütünü
En büyük icadı bilmedi
Tek harf yazmadı
Tek harf silmedi
Ölesiye doymadı
Doyasıya gülmedi
-Sevdi mi?
Herkesin bildiği
Birini ölesiye sevdi:
Tütünü
O hırsız kedi
Her Allah’ın günü
Azar azar
Süt gibi
Ciğerini yedi
En büyük icadı bilmedi
Tek harf yazmadı
Tek harf silmedi
Adı Veysel’di
Latife olsun diye, kimi
Karani’yi de eklerdi
Yoktu tasası,
Tütünüydü tek derdi
Katran sarı bıyıkları altından
Zoraki bıçak ince gülerdi
-Sevildi mi?
Herkesin bildiği
Biri O’nu ölesiye sevdi:
Tütünü
Bir sabah tütmedi,
Bildi öldüğünü
Elli küsur yıllık ömrün özeti:
Tüttürdü, gitti…
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Özgürlük
Gelirken
Tıraş takımı
Beş on da kağıt getir
Güzelim
Beni içeri tıktılar
Bugün
Tek tesellim
Sakalım
bayağı gür
Seyrek ama
Sanki tel tel demir
Kara
bitek
ve özgür
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Özlem
Eylülde
Sığacık ve Akkum
Beyaz peynir ve kavun
Yine bir eylül
ve sanki orda bir ben yokum
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Palandöken’de bir şair
İlkyazda Palandöken
Her bakışa bir giysi değişir
Gelincik kırmızı
Çiğdem beyaz
Ay kıştan kalma deli sevişir
Palandöken’de bir şair
Palandöken bir şiir
Her okunduğunda
Şair değişir
Şiir değişir
Ay kıştan kalma Ay deli sevişir
Not: Palandöken’li şaire ithaf edilmiştir.
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Sanal Yaşam
Paylaşmak ve sair
Ne kadar güzel söz varsa sevmeye dair
Oya gibi işlese de,
en yalın ağız şair
Yani sözün kısası
Nazım’ın şiirinden damıtılsa da
duygunun en hası
ve
Dalında gümüşten yaprak,
Baharın bütün renklerine batırılsa da toprak,
Ne sonbahar ne yaz,
Bir tek çiçeğe sığmaz
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Satılık Köy Çocuğu Var
Satılık köy çocuğu var
Tek ısırık izi yok
Al elma Yanaklar
Yok bir eşi benzeri daha
Kır çiçeği dolu iki gözbebeği
ve her birinde onlarca bahar
Satılık köy çocuğu var
Yürek kesmece
Bir serçe pır pır,
Yüreğini iyi bilirim
Dokunacaksan gözlerinle
Ellerinle
hayır
Bakma, art niyet varsa İçinde,
Su gibi hızlı ve sadece art niyetle kirlenir
Işık gibi temiz ve gölgesizdir
Bir tek kusuru var
Serttir
çabuk kırılır
Bir de şu iz
Bu izden en iyi analar anlar
Kardeşine ait
Kızamıktan ölmüştü geçen bahar
Anlayacağın bu yürek sevdalı
Bu yürek yarılmış nar
Her şeyin zamanı,
bir mevsimi var
Kıymetini bilirsen
Bu yürekten
iki deyme adam çıkar
Kalbine karşılık,
satılık köy çocuğu var
Yüreğindeki kanda bir nilüfer gibi yaşar
Satılık köy çocuğu var
Ciğerinde yaylalarca rüzgar
bir zemheriye yetecek kadar soğuk var
Üzülme
Ne zaman yalın ağız, iki tatlı söz
yüreğine değse
O an yüzünde
papatya gülücük patlar
O bilir ve anlar
Afiş afiş sinema
Sinema sinema mısır patlar
Çocuk yüzüne aldanma
O bilir ve anlar
Şehir çocukları kadar
O anlar ama
kekik ve toprak kokar
ciğeri yanar
Üzülme dedim ya
Bu ciğerde
Toprağına göz değmemiş kaç bahar var
Böyle bir ciğere, sıradan şair destan yazar
Kalbine karşılık
satılık köy çocuğu var
Yüreğindeki kanda bir nilüfer gibi yaşar
Tutma ellerini boş yürek
ellerlin yanar
Sevdalı olmalı yüreğin göz bebeklerine kadar
Tutma boş yürek,
kan tutar
Toprak damar damar çatlar
Güneş batıdan doğar,
kıyametim kopar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:02 AM
Sen Beni Öldüreceksin
Şimdi ben
Ekmek desem
Sen kavga mı duyacaksın?
Şimdi ben
Elma desem
Gül desem
Dikmek için
Göz çukurumu mu oyacaksın?
Şimdi ben
yol desem
Köşe başlarına sinip
Bastığım yerlere
Mayın mı döşeyeceksin?
Şimdi ben karakol desem?
Sen bana
Kelepçe mi uzatacaksın?
Şimdi ben
Sağ desem
Sol desem
Sen
Kahrol mu diyeceksin?
Şimdi
Ben sana
Ekmek versem
Elma versem
Gül uzatsam
Yoluna ölsem
Defol mu diyeceksin?
Sonra da
Utanmadan
Sıkılmadan
Buna demokrasi diyeceksin?
Güldürme beni
Sen beni öldüreceksin
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:03 AM
Sen Vicdan Ol Ben Avare
Sen vicdan ol
Ben avare
Dolaşalım cüzdanları
Gönülleri pare pare
Sen kırkta biri anlat
Ben sevgiyi
Taş kalplere
Sen akil ol
Ben divane
Dolaşım memleketi
Şehir şehir
Hane hane
Açları ben sayayım
Sen dinlerken komşusundan bahane
Servetin mi?
Derdin mi?
Kırkta birini verdin mi?
Aç komşun var ise
Var düşün sebebini.
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:03 AM
Sevgili Elim Geri Sayım Zamanı
Şu çıtalı,
Şu uçak
Yüzen şu şehir gibi gemi
Şu anda, şimdi
Saplanmak için cana
Hızla yol alan mermi
Karanlıkla bilenen bıçak
Hepsi hepsi
Senin eserin
Bazen yumruksun demirden
Bazen ipek yumuşaklığı göz yaşlarımı silen
Avuçlarından su içtiğim
Öpüp alnıma koyduğum
Sevgili elim
En bilen
En çaylak
En bilgin ve
En alçak
En soğuk ve
En sıcak yerim
On’a kadar saymasını senden öğrendim
Şimdi de On’dan geriye…
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:03 AM
Son altın liran
Ciğerimde ucu
Kopmuş urgan gibi duran
Son nefesim
Belki de son bozukluktur
Zamanın zulasında bir an
Harcadığın şu an
Son altın liran
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:03 AM
Son Sahne
Batan gün kandan kızıl
Bomba yüklü bulutlar geçer
Gök patlar gecenin bir yerinde ansızın
Şimşek karanlığı biçer
Avuçlar yeri
Yerin çehresi belirir ansızın
Hayat gözünün önünden geçer
Ne ağrı kalır
Ne de sızın
Yaşadığındır alın yazın
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:03 AM
Su Gibi
Su gibi
Berrak olmalı için
Aynasında arzı
Yıldızları seyretmek için
Her seyirde
Mutlaktır ki
Üstünden
Bir de gece geçsin
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Sus Payı
Sus payı bırakılmalı
Ayrılığı anlatan her şiirde
İç karartan
Kırık bir gül dalı ve
Son bakışın kaldığı yerde
Geç kalan biz değiliz
Gardan ayrılan tren
Bize ait değil
Bizsiz giden
Sus payı bırakılmalı
Yazgıların kesiştiği yerde
Hayat
Borsasıdır yazgıların bir yerde
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Sürgün
Hangi tavşan kaçabilirki
Kaderinden
Hangi dağ gizler seni
/Sen ki
Zürih şehrinde
Bir mülteci /
Kan kırmızı
Vurulmuşken yüreğinden
Hangi çiçek açabilir
Ayrı iken köklerinden
/O gülüşün ki
Her kahkası
Bin dert içeri /
Güneş neyler
Bulut nerden bilir
Ne gelir
Şairin elinden
/Zürih’te bir akşam üstü
Yağmur yağıyordu.
Gri bulutlar
Kırmızı kiremit çatıları yalıyordu.
Biz ayrılırken
O hala ağlıyordu./
........................
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Şehvetin Rengi
Kan kırmızıdır
Ateştir
Ruhum
Gecenin geç bir vakti
Bir barda
Şehveti ben doğurdum
Ben çaldım gençliğinizden
En değerli zamanı
Kan kırmızı ateşten ruhum
Örttü gözlerinizi yanarken evim
Beni en çok taciz eden
Sadakatin küllerindendir alevim
Şehvetimi yitirmek korkusuyla
Her yangında buz keser yüreğim
Utancımdan tir tir titrerim
Yok gidecek başka yerim
Pişmanlıksa zaten benim
Kan kırmızı
Bir ateşteyim
Her bakışta
Şehvete gebeyim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Şeytanın Gör Dediği
Şansa bak şansa
İçinde yorganı yok dünya yansa.
Taşı toprağı altın İstanbul’da
Kışın ortasında
Diri diri yandı
Elleri ayakları soğuktan donuyordu
Oysa…
* Ocak 2007'de Soğuk bir havada, İstanbul'un orta yerinde donmak üzereyken, yanarak ölen evsize
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Şiir Ülkesi
Kalbin ağzında konuşacaksın
Şiir ülkesinde
Yüreğinle ağlayıp
Otuz iki dişinle güleceksin
Şiir ülkesinde
gözyaşını mendil silmez
Yüreğinle sileceksin
Bu da yetmez
Sevdin mi
Karadul gibi seveceksin
sevmek işin abecesi
Her sözcüğe karşılık tutuludur
Şiir ülkesinde yüreğin
Tek serveti sözcüklerdir
Şiir ülkesinin
Bir de varsa
Yüreğinden şiir
Ne para ne de pul ister
Senindir burç burç her şehir
Şiir ülkesinde
konuşması kolay değildir
Şiirce yürek işidir
Kim verir
Kırk karat elması
Acemiye
Biçsin diye
Ölümse
En önemsiz şeydir şiir ülkesinde
Şair en son şiirini söyleyince ölür
O salise yüreği şiir şiir bölünür
Şiirlerce yıldız düşer göğe
Eller açılır, şiirce dualar edilir
Şair yüreksiz ve şiirsiz gömülür
Aslında ölen ne şair ne de şiirdir
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Şiir yar elidir
Şiir yar elidir
Pirupak
Pisliğe bulaşmak olmaz
Şiir gönül çırasıdır
İçini ısıtacak
Kini tutuşturmak olmaz
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Şiirce
Ekmek kırıntıları
İle
Serçe
Neyse
Şair
Ve
Halk ta odur
Bence
Ve
Halkın yüreğinden artan
Her şey
Şiirce
Yoktu
Halk doymadan
Önce
Ya sizce?
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:04 AM
Toprağın Türküsü Yada Yoğunsöğüt de Üç Mevsim (Bahar)
Yaz kapıda
Dal tomurcuk,
Ben seviyorum
Güneş desen
Pencereme sığmıyor
Yoğunsögüt de yine bahar
Her yamaçta öbek öbek kar
Su sızar kenarından Ilgıt Ilgıt
Kaya diplerinde yanar nevruzlar
ve
Akşamdan usul usul ay doğar
Büyür büyür
sini kadar
Un eler tepelere
Uzansam elim değer
Yel eser
Servi kavak boyun eğer
Her pencerede bir idare titrer
Yaz kapıda
Dağ taş çiğdem çiçek
Gök desen
Başımı kaldırsam
maviye değecek
Her bahar
Dağlar kekik,
rençper ter kokar
ve yarılan somun gibi
topraktan yükselir buğular
Gözerimi yeşil deniz
dalga dalga tarlalar
Buğday başağı gibi
Yoğunsöğütlüler
yılı tek mevsim yaşar
Yaz kapıda,
Yuva derdinde serçe
Yer gök telaş içinde
Dal desen
Tomurcuk taç olur
Yaprak yeşerince
Yoğunsöğüt de her bahar
Kurtkulak’ın tepesinden kalkmadan kar
Yaz ovadan doruğa doğru akar
Ve gün ağarmadan hemen önce
Her kayada bir kınalık keklik
ötmeye başlar
Aniden
Kurtkulak’ın eteğinden gün ışır
Her bacadan bir bulut tüter
göğe karışır
Güneş daha yükselmeden
iki karış kadar
köyün içinden
Boz bulanık çay akar
Yaz kapıda
Dalda küpe kiraz
Kiraz dalda
Kız evde durmaz
gece
bir kara mermer
Kurşun sıksan seker
Karanlık
Emer memeden bütün gece
Masum bebekler
beşik gibi döner
kelebek kadar süslü kainat
ve yıldızların altında
karanlığa inat
Çoban ateşleri
Bir yanar
Bir söner
Yeniden gün ışır
İçi kalaylı
kırmızı bakır helkelerle
su taşır
esmer kızlar
bir serin yel eser
Irgat terini yalar
Bakır tasta su
Güneşten bir parça gibi parlar
ve
Elbistan topraklarında ölesiye yaz başlar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Toprağın Türküsü Yada Yoğunsöğüt de Üç Mevsim (Kış)
Sert eser rüzgar
Beyaz yüksek bulutların gölgesi altında
Boz toprak hızla akar
serçeler yaylanır
çıplak dalların ucunda
Korkak fındık faresi gibi yapraklar
Oradan oraya atlar
Yoğunsöğüt de kış başlar
Kar yağar üçüne
Şiir, gönül, yar üstüne
Gün doğar kar kalkar
Hasretliğin suçu ne?
Yazdan kalma
kara kuru çocuklar
Çürümüş kavak kökleri üstünde
nemli güz yaprakları arasında
Topraktan göğe
el gibi uzanan
sütbeyaz mantar
ararlar
ve iri zeytin gözleri
İki doru kurşun gibi
yoksulluğunu
insan yüreğine saplarlar
Kar yağar kar içine
Ay doğar kar üstüne
Mendil beyaz kar beyaz
Mendilin suçu ne?
Elbistan’dan Malatya’ya kadar
kayalar,
bulutların içinden göğe akar
ve yırtıcı kuşun en geniş kanatlısı
bu kayaların üstünde kanat açar
ve gölgesi düştüğünde yere
En gözü kanlı kurt bile tarla sıçanı gibi kaçar
Böylesine çetin çoğrafyada
en yürek burkan
insan
korkak boz tavşan gibi yaşar
Kar yağar çayır üstüne
Çiçekler küstü mü ne?
Ben cahil sen cahil
Kardeşliğin suçu ne?
Dam boyu yağan kar
Güneşin altında
beyaz bir derya gibi
insanın gözbebeklerini yakar
Zemheride
karın altından
gümüşten şırıl şırıl çay akar
ve ayın altında
sadece aç kurtlar
bütün gece av arar
yani bir an zaman
duracak
donsa akan çay
nefesini tutsa aç kurtlar
ve tütmese bacalar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Toprağın Türküsü yada Yoğunsöğüt de Üç Mevsim (Yaz)
Bal rengi gözleri,
gür kaşları
kara,kuru ve narin yüzleri
yastığa kelebek gibi konan başları
ve renkli boydan fistanları
çiçekli dal gibi kızlar
ve
Kırmızı tombul yanaklı
Kalın kaşları altından utangaç bakan
çakı gibi oğlanlar
Yani oyun oynama çağında
Çalışmak için bütün gün tarlada
Gün ağarmadan daha
Sıcak ve koyun yünü yataklarından
Ölü gibi kalkarlar
Tarla tarla yaz gelir
Boncuk terde tuz gelir
Böylesi yaşamaksa
Ölüm sana az gelir
Ak saçlı analar
Bakır helkeye
kınalı elleri ile
aynı anda
Süt sağar gibi
demirkırı toprağa
gökkuşağı altında
güneşle beraber
sağanak halde
yağmur yağar
En sağır ve
En korkak
En güzel ve
En kutlu çağrıya uyar gibi
Canlı cansıza sığınır
Yaşanan
akan hayatta bir fasıladır
Aniden bulutlar dağılır
Gök açılır
mavi bir göz gibi
ardına kadar
Tarifsiz bir toprak kokusu
Taştan kurnalarda sudan aynalar ve
Yeşil yapraklar
güneşe batırılmış gibi parlar
ve hayat
durmuş saat gibi kaldığı yerden başlar
Gün doğar gölge gelir
Can doğar ölüm gelir
Cana gölge düşerse
Yaşamak zulüm gelir
On beşinde kızlar
Davul zurna
Al bayrak
At binerler
Hem ağlar
hem giderler
Arkasından düğün alayı
toprak damdan
al elma, kuru üzüm
ve şeker yağarken
ancak ölüsü çıkacak olan kapıdan
İçeri girerler
ve
ne zaman ki
oğlan doğar
gelen muştu ile beraber
anaya nur
bulutlara kurşun yağar
Çiçekli giy yaz getir
Sallan da gel naz getir
Ölüm bizi bulmadan
Türkü ile saz getir
Buralarda
Ana yüreğini
Bir ayrılık
Bir yoksulluk
Bir de kızamık dağlar
Gece kokladığı
Tomurcuk dal gibi küçük bedene
Güneş batmadan toprak yağar
akşam olur
ana ağlar
gökte bir yıldız kayar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Uçak
Kuş uçar
Kanadı demir
Buluta gölgem düşer
Güneş ışırken
Gümüş nehir
İklim değişir
Şehir şehir
İnsanın dini
İbadetin dili
Gülüşü aynı kadının adı değişir
Serçe aynı telaşla sevişir
Elma aynı ekşir
Gök yine mavi
Güneş bereketli
Bir şiir
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Uzun Ayrılıklar
Ellerimi tut yeter
Uzun bir ayrılıktan sonra
El bile yürek gibi hisseder
Kocaman bir nasırdan da olsa
Kaldı ki
Öyle bir ateş ki
Yüreğimdeki
İki insana
Birkaç asır yeter
Başka şeye benzemez
Uzun ayrılıklar
Uzun ayrılıklar
Adamı deli eder
İçini yakar
Ellerin titrer
Yüreğin burkar
Bir dağ düşün ki
Doruğunda kar
Eriyen sensin
Nasıl eserse rüzgar
......................
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Üfür şairim üfür
Türkçem dile tutsak
Dil usa
Us hür
Usta şimşek çakar
Sözcük sözcük
Gümbür gümbür
Mavi göze tutsak
Göz denize
Deniz hür
Dalga dalga
Dilim dilim
Yel küfür küfür
Ben cana tutsak
Can bana
Bir ömür
Üfür şairim üfür
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Vahşi Kapitalizm ve Gençliğim
On yedi yaşında bir kızım
Karadan da kara yazım
Kalbimi gün gece sattım
Işık gibi gölgesizim
On yedi yaşında bir kızım
Gölgem kadar akılsızım
Ruhumu şeytana sattım
Gölgemden daha yalnızım
On yedi yaşında bir kızım
Ne şiirim var ne de sözüm
Kanadını yele veren
Bir serçe kadar güçsüzüm
On yedi yaşında bir kızım
Bir aynam var, bir cımbızım
İçinizden biriyim
Işığımı elmasa sattım
Paradan daha kirliyim
On yedi yaşında bir kızım
Yelkenlimin kanadı kırık
Mavi tütmüyor denizim
Dümen kilitlemiş üstüme
vahşi kapitalizm
On yedi yaşında bir kızım
Ruhumu sattım
Aklımı oynattım
Kanadımı kırdım
Kıyıya vurdum
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Yalan Söylemez Sayılar
Varsay ki
Dünyalı sayısı altı milyar
Milyonların karnı aç
Binlerin uçağı var
Yüzlerin başında taç
Onların serveti elli devlet kadar
Çok sözde yalan
Çok malda haram var
Yalnız sayılara inan
Yalan söylemez sayılar
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:05 AM
Yangınların Acısı
Bir tohumun şuuruyla toprağı avuçlasam
Avucumda haykırsa yaprak
Ağacı anlasam
Yangınların acısını ta yüreğimde duyarak
Ve sonra
Bir insanın duyabileceği en büyük utançla
Eğilsem
Konuşsam bir ağaç gibi
Yem yeşil
Susarak
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Yanıyor Toprağın Canı Otuz Yedi Yerinden
Yanıyor
Toprağın canı
Yanıyor otuz yedi yerinden
Güneş mavi bir türkü söylüyor göğe
Madımak Oteli
Kara bağlamış kederinden
.......................
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Yaşasın evli bekarlık
Sofra,
Yemek
Aklım Bulaşık
Ev ve Ben
Fena dağıttık
Birimiz şair
Diğeri karışık
Çarşı
Pazar
Ekmek tuz
Temizliği kim takar
Odasında Simge kız
Bulaşık yıkamış yazar
İlke Şerife halasında yalnız
Çare değil
Bu dağınıklığa
Ne felsefe
Ne fizik
İş başa düştü
Bir kere
Yaşasın evli bekarlık!
Yaşasın temizlik!
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Yerçekimi
Ey bunak
Yavaş yavaş yürü
Mevsim hazan
Uyanmasın zaman
Bağbozumu
Kıpırdamasın yaprak
Bir salkım üzüm gibi sarkan
Yüreğine asılmış
Aşağı çekiyor
Toprak
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Zamandan Düşmek
Donmuş bir göl gibi zamanın
Bir milim akmadığı
Bir yerdeyim
Hiçbir şeyin ne öncesi var
Ne de sonrası
Öyle ince bir denge ki
Oynatma dizini
Zamandan düşerim
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Zamanı Kuran
Bir kış sabahı
Soğuk ve rüzgarlı
Bir dağ doruğundan aşağı
Fırlatılan
Bir kar tanesidir kuran zamanı
Yetmez hiç biri
Yoktur güneş
Ne de sıcağın anlamı
Bir kış sabahı
Buz keserken her anı
Dumanı tüten
Bir kar tanesidir kuran zamanı
Bir kış akşamı
Soğuk ve kararlı
Yol kenarında bir başına
Duran
İnsan nefesidir kuran zamanı
Bilir her şeyi
Kazanmak için ekmeğini
Soğuğun anlamını
Bir kış akşamı
Buz keserken her anı
Buğusu tüten
Bir somun ekmeğidir kuran zamanı
……………………………….
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Zaten ben kol saati takmam
Her kol saati bir sivrisinektir
Bileğinden an be an
Emdiği zaman
Kurtarıcın da değildir
Başının üstünde
Duvarda yüksek duran
Duvar saati
Her bakışta canını yakan
Bilirim de
Anlatamam
Her kol saati bir sivrisinektir
Bilekte ölesiye duran
Her yudumu kalpten ayan beyan duyulan
Her saatin kalbinde duran
Guguk kuşunu
Bilirim de
Anlatamam
Zaten ben
Kol saati takmam
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Zerre Kadar
Zerre kadar götüremezsin
Dokunduğun her şey
Bu dünyaya ait
Öyle ki
Ne sen muktedirsin
Ne de kefen müsait
Bir nefestir
Bütün variyet
Ne alırken
Ne de verirken yoktur keyfiyet
………………………..
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:06 AM
Zürih Garı
Her ayrılık bir parçadır
Yüreğinden koparılan
6 Ağustos günü
Canımın içi ve
13:40 trenidir
Zürih garından ayrılan
Hasrettir
Yine geride kalan
Çiseleyen yağmurla
Yüzüme vuran
Her yolcu yalnız
Bir serçedir dal ucunda duran
Kim bilir?
Hangi yazgıdır?
Kanatlandıran
Ayrılık şöyle dursun
Ne dilin belli eder
Ne de ulusun
Çektiğin acıdan
Son bakışı kalır
Giden trenin ardında
...................................
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:07 AM
zzz Yazmadan Edemediğim-1 Siyaset Kurumu, Ordu ve Yargı Üzerine
Siyaset kurumu, oynadığı oyununun kurallarını, kişisel çıkarlarının üstüne çıkarıp henüz akıl ile bağdaştırabilmiş (ya da barıştırabilmiş) değildir. Doğaldır ki sonuçlarından en çok halk ve dolayısıyla siyasiler zarar göreceklerdir. Günü geldiğinde bedelini kendi kanlarıyla ödedikleri tarihin tanıklığında kayıtlıdır.
Siyaset kurumu, bu durum böyle devam ettiği sürece, görece daha ilkeli bir yapıya sahip olan ordu ve yargının gölgesinde kalmaya mahkumdur. Aklın yolu göstermektedir ki, ordu ve yargı, ilkeli bir işleyişe kavuşacak olan siyaset kurumuna kendiliğinden tabi olacaktır.
Örneğin, cumhuriyet rejiminin en temel öğesi olan seçmen istencinin meclise yansımasını, her ne şekilde olursa olsun engelleyen temel aksaklıkları görmezden gelip, sonuçlarını tartıştığımız sürece, bu gün tartıştığımız konulara, benzer konuları yarın tartışıyor olacağız.
Siyaset kurumunun böylesine temel sorunları varken, çağdaş dünyanın değerlerine koşut bir işleyişe sahip olan yargı ve ordu tarafından elbette, nesnenin doğası gereği yönetilecektir.
Cumhuriyet yönetiminin temel sorunlarını bilimin ışığında çözmek yerine, çıkarlarımıza uygun olarak günlük sonuçlarla oyalanmak, tarihin yanılmaz sağduyusu önünde Türkiye Cumhuriyetini kuran insanların emeğine yani Türk Halkına ihanettir.
Ankara- 06 Ocak 2006
Kalender Sever
GooD aNd EvıL
05-08-2009, 11:08 AM
zzz Yazmadan Edemediğim-2- Şok Karar
Şok ne demek? Şok karar olur mu? Ya da insan neden şoke etmek ister? Peki siz şoke olmak ister misiniz? İzin verirseniz, sizi şoke edebilir miyim?
Şoke etmek, durup dururken aklıma gelmedi tabi ki. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin karar organı MKYK’da cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili olarak ”Alışılagelmişin dışında şok bir karar alacağız” dedi.
Merak buya. “Şok karar” ne demek diye aklıma takıldı. Günlük dilde sıkça “şok” sözcüğünü kullanırız. Yoksa bilmediğimi bir anlamı mı var?
“Şok” sözcüğünü TDK şöyle açıklıyor:
1. Ani bir değişiklik sonucunda ortaya çıkan şaşkınlık.
2. Şaşırtıcı, alışılmamış, beklenmedik.
3. Kaza, beklenmeyen bir olay, bazı ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel veya ruhsal olarak birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü.
Bir kere şunu belirteyim. Şok karar alınmaz. Bir karar alıyorsanız, ortada bilinçli bir seçim var demektir. Ha buna rağmen şoke etmek niyetindeyseniz. İşte bu sizin ustalığınıza bakar. Bir başbakan için aslında ustalık ta gerektirmez. Onca danışman boşuna mı maaş alıyor? Kaldı ki sizin danışmanlarınız, çok yeteneklidirler. Çağırırsınız baş danışmanınızı ve emri verirsiniz. “Öyle bir şey düşünün ki, şeytanın aklına gelmiş olmasın. Millet şoke olsun.” Dersiniz yeter. Bu kadar basit.
Ama doğrusunu isterseniz danışmanlara da gerek yok. Neden mi? Anlatayım.
Milli Eğitimi çağdaş ve evrensel değerler yerine doğmalara dayandırırsanız,
“Yaşamda en gerçek yok gösterici bilimdir” diyen Yüce Önderi, ilke ve devrimlerini göz ardı ederseniz.
Devletin malı deniz yemeyen domuz derseniz.
İşi ehline vermezseniz.
Çocukların beynini küçük yaşta hurafelerle doldurursanız.
Bireyi yurttaş bilinci yerine kul bilinci ile donatırsanız.
İlla da “şok” sözcüğünü kullanmak gerekirse, Sayın Başbakanım, “şok kararlar” almak için zahmet etmeyin, Malatya’da olduğu gibi, sizi ve bizi şoke edecek kararları alacak biri mutlaka olacaktır.
Not: 19 Nisan 2007 / Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi/ANKARA
Kalender Sever
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.