PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Nilüfer Aydur


GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:51 PM
Acaba?

Hiç memnun değilim tenimden
Soğuğa ve sıcağa bu denli duyarlı
Başımdan memnun değilim
Her sıkıntıya ilk tepkisi ağrılı

Damağımdaki lezzet hastalığının
Babil’den miras saltanatı
Biraz Fransa’dan ithal
Tokluğu yalan bir ağız tadı

Çarşafım anti alerjen kumaştan
Üstümde kaz tüyü bir yorgan
Devinir dururum yatağımda
Memnun değilim yumuşaklığından

Mutedil, basıncı haddini bilir
Muslukta vücut ısıma ayarlı su
Küvetimde stresimi boşaltırım
Sabunumda yenileyen su yosunu

Öyleyse neden, bunca kolaylığa rağmen
Mutsuzum hayatımdan
Tuhaf değil mi, alamıyorum kendimi
Yaşantımı sorgulamaktan

Rüyalarımda bir başka dünya mı var yoksa
___________________________atladığım
Yatağımdan düştüğümü sanarak uyandığım
İtiraf edemediğim bir başka gerçek mi var yoksa
_______________________________kaçtığım
Bilinçaltıma gömebildiğimi sanarak saklandığım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:51 PM
Acı-bal

Kraliçe arı olmak isterdim
Bu düzeni bozuk kovan içinde
Lakin biline ki,
O kovanda acı-bal üretilirdi sadece
Kahvaltı masaları için değil elbet
Şifa niyetine...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:51 PM
Acınacak Bir Zaman

Kimliksiz bir zaman bu
Kimliksiz ve kimsesiz
Bir sokak çocuğu gibi kış *******inde
Altındaki banktan
Ve üzerindeki gazetelerden daha değersiz
Herkes kapasın gözlerini
Kulaklarını tıkasın
Sussun sözlerini
Kayıp bir zaman bu
Birbirimizden kaçıp kurtulalım
Mesela görmemiş olayım ben seni
Sesini duymamış olayım
Ya da ne bileyim
Sakla ellerini
Dokunduğuma pişman olmayayım
Acınacak bir zamansa bu
Unutmak için çıkar kınımdan beni
Ya da bırak, hiç acıma
Kendi zamanımı yaşayayım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:51 PM
Adalet I

Ya adilsindir hak edene hak ettiği kadar
Ya eşit dağıtırsın eldekini bölebildiğin kadar
Oysa ne senin adaletine ihtiyacı vardır karşındakinin
Ne bölme yeteneğin tutarlı olabilir
Sorgulanamayacak kadar
Ya adalet kavramında yapacaksın değişikliği
Ya da unutacaksın eşitliği
Bil ki;
Ne diğerlerinden daha dengelisindir
Teraziyi tutacak kadar
Ne diğerleri daha yetersizdir
Kendi adaletini bulamayacak kadar

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:51 PM
Adalet II

‘’Pekiyi ya özürlüler’’
demiş biri,
‘’onlar nasıl bulacak adaleti? ’’
Derim ki ona,
Sen özürsüz müsün yani?
Düzen senin etrafında dönüyor diye şimdilik
Daha mı üstün sandın kendini?
Baktığın gözlerle karar veremezsin
Kimin eksik kimin tam olduğuna
Suda yaşayamadığın için acıyor mu balık sana?

Denizin adaleti denizliğindedir
Delinin adaleti deliliğinde
Kendi adaletini arıyorsan eğer
Kavramlardan kurtulmayı dene
Aklının adaleti uyuyor çıplak düşüncende…

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:51 PM
Adam Düşünerek Uyandı Yılanlı Uykusundan

Kim sevmez doğduğu yeri
Hele karnı doyduysa
Bağbanı olduysa salkımların
Sevdalandıysa üzüm tadında
Bir de uzandıysa toprağına boylu boyunca

Yollarında hayatımı sektirdim
Çakıl taşlarında umutlarımı
Göğsümü yardı dalgaların
Turuncunu içtim yeşil dalların

Dutların lezzetinden düştüm
Ağaçların sızısı aktı yaramdan
Anamdan ayırmadım seni
Sevgini kendimle büyüttüm vatan

Kötücül rüyaların şavkı vurdu ellerine

Kara günler seğirdi gözlerimde
Evde çoluk çocuk aç mı kalacak
Loğusa kadınlar sütten kesildi
Bu neslin dişleri siyah mı olacak

Top sahalarında kustum ateşimi
Küfürlerimle dövdüm kendimi
Her yuvarlak dünya gibi
Haykırarak savurdum tekmemi

Kıvrandı bağrında bozyılanı

Anamdan emdiğim süt ağzımda acıdı
Dizgine gelmez oldu korkularım
Otlaklarım kuruyup sarardı
Gayrı uyku tutmaz bu sancı

Erenler istihare yatsın
Tımarlansın öfkenin sağrıları
İlahlar koşuma hazır
Yayından çıktı bu kaygı

Sabah olmuyordu horozu ölü kümeste

Azaptan aşka geldi şeytan
Değişti kavganın yüzü
Peşimde izi sürülemez bir çift sansar
Bileğim kuvvetten düştü

Kaderim çağdaş bir envanter artık
Gürzü toprağa gömdük çoktan
Ecelim uydudan göründü
Cesedim fotoğraflara gömüldü hiç yoktan

Dayanamadı
Dur dedi bozyılan
Davrandı rahatından
Toprağa akıttı kendini
Ayrıldı adamın bağrından

Ve adam düşündü
Ve gitti yılan
Adam düşünerek uyandı yılanlı uykusundan

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Adını Vermedim Utanma I

Bir çocuk için nedir karanlık
Minik yüreğinde korkuyla büyürken
Güvensiz uykularla beslenen yalnızlık

Nedir karanlık
Sokak köpekleri çöplüğü eşelerken bekçi nezaretinde
Masum isimlerinden utandırılan insanlar
Neonlara takma isimlerinden mi asılır

Nedir karanlık
Bir cüce yol gösterirken kapı girişlerinde
İnsanlığını vestiyerde bırakan gölgeler
Gözlerini siyah bantlarla mı kapatır

Nedir karanlık
Kadehler sarhoş olurken loş ışıkların ellerinde
Parlak kostümlü içi dökülmüş kadınlar
Yerlere vurulan şişelerden mi boşalır

Bir çocuk için nedir karanlık
Erken yaşlanmış bir sabırla katlanılan
İnançsız sevgilerde üşüyen yabancılık
Nedir bir çocuk için karanlık.?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Adını Vermedim Utanma II

Kolay değil anlatmak
******* karabasanken titreyen rüyalarda
Güneşi uykuya doymamış gözlerle karşılayan çocuklar
Islak yataklarının yalanını aramaktadır

Kolay değil
Aç kalmış eller uzanırken masa altlarından
Sahte bacaklarıyla oturan analar
Emanet bırakılmış çocuklarına koşmaktadır

Kolay değil
Asayiş sağlanırken ahlak masalarında
Hürriyetinin karşılığında hüviyet alanlar
Kollarında zührevi hastalıkların damgasını taşımaktadır

Kolay değil
İhanetler tuz basarken kokuşmuş yaralara
Binlerce yıllık ayıbı alınlarında taşıyanlar
Kurtuluşu bileklerini kesen kırık aynalara sormaktadır

Kolay değil
Misketler hayatı kazanırken kapı önlerinde
Analı bir küfürle boyunları kırılan çocuklar
Odalara bulaşıcı hastalıklar gibi saklanmaktadır

Kolay değil anlatmak
Kolay olmayacak

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Adını Vermedim Utanma III

Size soruyorum, biliyorsanız söyleyin
Söyleyin bana kimin günahına bedelim
Kimin yerine gömüp başımı yastıklara
Tuvaletlerde ve kapı arkalarında
Kimin yerine dökülür sekiz yaşında
Utançlarınızla birikmiş isyan rengi gözlerim

Biliyorsanız anlatın
Ama dikkat edin anlayacağım dilden olsun
Masalınızda saate saklanıp kurtulan bir kuzuyla
Peri padişahının güzel kızı mutlaka bulunsun
Söyleyin sahte utançların arkasına saklanmadan
Felekten *******i kimdi benim ömrümden çalan
Ruhsuz şehirlerin merhametsiz evlerinde
Aysız odaların yıldızsız yataklarında
Bir daha uyanmamak için tanrıya yalvardığımda
Güneşimi kırbaçlayan eller hanginizin

Söyleyin bana
Oyuncaklarımı oyunsuz bırakan kim
Kimdi evcilik oyunlarında anne rolümü çalan
Söyleyin bana
Şimdi söz sizin

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Affet Marmara’yı Şair

Nef’i dir Marmara’da
Suya gömülür şiir
İcazet vermez de dalgaları
Dinler son duaları
Göğsünden mürekkep sızar
Tuzundan şair kanı

Em Marmara’yı şair
Em de büyüsün şiir

Güzelsin
Her güzel kadar katil
Göğsünü açıp şairleri çağıran yosma
İki yakan yüzündendir bunca kavga
Gerdanındaki inciye vuruldu bu sefil
Her gece dökülür taneleri uykularıma

Topla Marmara’yı şair
Topla da doysun şiir

Dinle beni şehr-i deniz
Kubbelerini aç avuçlarımda
Kulelerinden in saçlarımla
Işıklarından uyan
Şiirlerimle yıkan
Yıkan da temizlensin Marmara

Affet Marmara’yı şair
Affet de huzura ersin şiir

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Ağıt

Bırak hüzünlerini çocuk, bırak umursama
Unutacağın oyunlar olacaktı hepsi,
Hangi acı müebbet kaldı ki insanda.

Defalarca parlayacaktı hayatında aynı yıldız,
Her gün yeni bir gün değil, her mevsim yeni bir başlangıç;
Sanma ki filizlenecek dallarımız baharlarda
Kökü kayalıklara dayanmış, çelimsiz ağaçlarız.

Kalmasın gözün ardında,
Dün kimsede kalmadı, bak
Yok kazanılacak bir yarın.
Bir tek yer, tek bir an, bir de sen vardın.
İçine bakarsan, sensiz ama kalabalık,
Dışına bakarsan, mantarların büyüdüğü,
Yapayalnız ve yalnızca yosunlu topraklarız.

Yoktun demiyorum sana,
Vardın ama kanıtlayamazdın.
Seni var eden öyle çok sendi ki,
Hiç birini kendinden çıkarıp tartamazdın.

Bırak gözlerini çocuk, bırak umursama
Hiçbir mutluluk yok ardında bize kalan.
İnan yalandı hepsi,
Doğasın diye anlatmıştık sana,
Hayat denen tatlı hikâyeyi.

Kendimizi kanıtlamak için dünya getirdik,
Tartamadığımız için katlettik seni.
Umursama çocuk, bırak ellerimizi,
Gözün arkada kalmasın,
Asla bağışlayamayacağız kendimizi.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Ahde Vefa

Tantan amca
Bu gece yine gel Beyoğluna
Çok ateşim var
Suya çiçekleri dökülüyor bedenimin
Annemi sabah olmadan gönder bana
Güneşe takati kalmadı gözlerimin

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Akşamcıya Dair

Bir şey var, bilinenden başka bir şey
Kadehi kadehe vuran farklı bir şey
Hani girmediğin denizlerde boğulursun zaman gelir
Öfken korkuna köledir, susarsın
Yıldıza eğilir, levhaya eğilir, damgaya eğilir
Emir demir gibidir
Ağır gelir kahrına boynun eğilir
Süpürge bile olmaz saçından
Kullanamadığın yüktür kafan
İşe yaramaz gelir
Paradır eşkıyanın yeni adı
Yoluna duran evladın haramidir
Gitsem dersin gitsen
Kalsam dersin kalsan
Ne çıkar
Döner bütün değirmenler aynı dümenin suyundan

İyisi mi sen şimdi vur kadehi kadehe
En iyisi şerefine de şerefine
Şeref çakırkeyif gezer kadehten kadehe
Kadeh kırılır sen dağılırsın
Şeref girer yerin dibine

Lakin bir şey var, bilinenden daha başka bir şey
Kadehi kırdıran, seni dağıtan farklı bir şey
Hani güvenirsin sevdaya kaç kere vurulursun sırtından
Umudun geçmişine gebedir, vazgeçersin yarından
Hoşça kal gelir, elveda gelir, ayrılık gelir
Şahdamarın yırtılır
Akacak kan damarda durmaz gelir
Bir dost istersin seni kendiyle paylaşan
Sazının teli kopar
Rengi solar çalınmaktan
Bittim dersin bitsen
Öldüm dersin ölsen
Ne çıkar
Vız gelir ölüm tırıs geçer yaşam yorulmuşsan savaşmaktan

İyisi mi sen şimdi vur kendini kendine
En iyisi ölümüne de ölümüne
Ölüm horon teper o ecelden bu ecele
Sıran gelir sen kılıç kalkan
Ölüm girer yerin dibine

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Aldırma

Hepsinin ardında unutulmayı reddeden başka bir anı
Aldırma, bırak çalsınlar
Açma hiçbir kapıyı
Bilirim o dinmek bilmez kavgayı
Başını yastığına bıraktığında, gözlerin tavanda
Koşturan adımlarla yürürsün yılları
Günahların vursa da yüzüne
Şakaklarına saldıran acıya aldırma
Bilirim o iflah olmaz ağrıyı
Oysa gelecek çoktan unutmuş
Rengarenk umutlarla büyütüyor yarınları
İnanmazsan dokun bak
Kızının saçlarında saklanıyor gökkuşağı

Ve unutma
Ne kadar adil olmaya çalışsa da
Kendine ayarlıdır her yüreğin darası
Bu yüzden hafif gelir birine bir diğerinin acısı

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Anılar

Saatlerinizi çıkarın kollarınızdan
Unutamıyorum
Anılarım oluyorsunuz
Buna dayanamıyorum

Ağır tonajlı bir gemiydi boğazımdan geçen
Yutkundum ardından
Öylece bakakaldım
Ne kadar kalabalıksa dünya
Unutulmak için
İşte o kadar yalnızdım

Anılar
Siz bana saatlerinizi verin
Ben size hayatlarınızı

Oysa
İsimleriydi yalnızca
Yalnız kalan
Ve kalabalık olan
Aynı isimlerle birinden diğerine bulaşan
Hastalıkları insanın

Gidiyorum
Gidiyorsun
Gidecek
lar ve incelmiş lere duyurulur!
Ölü anılar derneği, gerekli prosedürler takip edilerek kurulmuştur
Başvurular Greenwich başlangıç meridyeninde değerlendirilecek
İncelemeler sonunda, yeniden eskiye doğru tüm anılar listelenerek
Hayatın içinde hak ettikleri yeri almaları için gerekli mücadele verilecektir

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Arayış

Karanlıksa,
Seni ilk gördüğümde tanıyamazsam,
Telaşa kapılma.
Aramızdaki gizli dil olsun heybetli ölümler,
Bir yıldız kaysın gözüme gözlerinden,
Belki tuttuğum dilekler gelir aklıma.

Yanından geçip gidebilirim,
Umutsuzluğa kapılma,
Caddeler yüzsüzdür,
Göremeyebilirim.
Gecenin pasını tükür yürüdüğüm kaldırımlara,
Tiksinerek başımı kaldırabilirim.

Mutlaka yolu vardır,
Dinle;
Bir kadının yalnız yürüyüşüdür gece,
Topuklarına kuvvetle basar,
Biraz da hiddetle tedirginliğine.
Takıl peşine bir sokak kedisi gibi,
O kadın ben olabilirim,
Kim bilir,
Titreyerek eğilebilirim kimsesizliğine.

Sor istersen,
Anaların çürümüş ağıtıdır gece.
Kalabalıktan ezilmiş bütün çocuklara,
Benim ağzımdan yankılanır caddelerde.
Anasızlığın adı var,
Babasızlığın,
Hatta Allahsızlığın da,
Nedense;
Çocuğu ölmüş anaların adı yok sözlüklerde.

Geceyse,
Beni ilk gördüğünde tanıyamazsan,
Kendine olan inancını kaybetme;
Bir doğum yaşa dünyadan bedenine.
Tersine çevirirsen kendini,
Elbet gelirsin kendinle göz göze.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Aşk Öldürmez Lotus

Kalk lotus
Kırık bir tabak gibi durma suda darmadağın
Kalk ve geceyi uğurla, tozunu üfleyip yapraklarından gülümse
Gün seni ispatlamak için doğdu, an yine senin zamanın
Karanlıktan geriye kalanlarını derleyip kaldır köklerine

Kalk lotus
Elinde tutmakta güçlük çektiğin geri tepmeli
Korkularından imal bir silahtı vuran seni
Yoksa aşk öldürmez aşığı öyle hasretten, reddedilmekten
Süründürür belki biraz eksiklerini fark ettiği yerlerinden

Kalk lotus
Sen ki, ne bülbül istersin dalında
Ne kurutulup saklanırsın sayfalar arasında
Yakalara takılmaz, vazolara sığmaz
Sen ki, aşk ile kızaran güllere
Beslendiğin çamura inat
Bembeyaz bir çığlıksın karanlığa
Kendini yargılama
Hükmünü verme
İnfazını üstlenen celladın olma
Kalk lotus
Aşk öldürmez

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Avuntu

Kolaydır melodi ile şiir ile oyalamak
Ruhu aç kalanı
Kolaydır mal ile ün ile yoldan çıkarmak
Maddeye esir olanı
Daha kolaydır ödül ile ceza ile kandırmak
Kendini yanlış tanıyanı
Ve en kolayıdır seks ile yemek ile kışkırtmak
Hayvanlığını aşamayanı

Bu yüzden avuntu bulmak istemem hiç bir sözümde
Aç ruhlu, maddeye esir, kendini bilmez
Ve hayvan kalmayayım diye…

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Bekliyorduk

Biz söylenmemiş onca söze sahipken
Ayrı ayrı yerlerde susup
Aynı yoksullukla ağlıyorduk
Ne geldiğimiz yer belliydi
Ne gideceğimiz yeri biliyorduk
Yollar ve yılanlar aynı şeyi anlatıyordu
Anladığımız kadarıyla ılık ve kıvrılarak yürüyorduk
Aslında ılık ve kıvrılarak uyuyorduk birbirimizin karnında
Her nesil kendi iklimini seçmiş
Bize, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı olanı kalmışı
Bu yüzden kolay ısınıp kolay üşüyorduk
Yani kolay birleşip kolay ayrılıyorduk
İllüzyonu keşfetmek fazla zamanımızı almadı
Hepimiz usta sihirbazlardık
Birimizin bulduğunu diğeri kaybetmiş oluyordu
O kadar ki,
Birimiz ölmeden ikimiz olmuyordu
İllüzyon bu ya, hangimizin öldüğü hiç anlaşılamıyordu
Biz yaşanmamış onca hayata sahipken
Ayrı ayrı yerlerde ölüp
Aynı yoksullukla gömülüyorduk
Yaşadığımızı bilmediğimizden
Öldüğümüzü de fark edemiyorduk
Kendini fark edince doğum sancıları tutuyordu kadınların
Ve erkeklerin zaferleri yakıyordu şehirleri
Kokusuzca oynasın diye çocuklar
Kaleler yapılıyordu şehirlerin içine
Kaleler yıkılıyordu üzerimize
Yüzyıllar kendini fark edince...

Gidiyorduk doludizgin
Doludizgin aşıyorduk çağları.
Kızıl bir deniz olup yarılıyorduk
Vaad edilmiş gaz odalarına ulaşsın diye insanlar
Kanlarımızla yollarını açıyorduk
Çözülemeyen her bilmecenin bir tanrısı oluyordu
Ve her çözülen bilmecede bir tanrı ölüyordu
Biz tanrılara, tanrılar günahlara sığınıyordu
Her var oluş tutunacak bir dal buluyordu
Tehlikeli aklın sınırlarını çiziyordu kadınların etekleri
Ve erkekler söndürüyordu şeytanın yaktığı her ateşi
Günahla çoğalıyordu insan
Çoğalarak utanıyordu
Bir peygamber bulunup çakılıyordu çarmıha
Adem oğlunun binlerce yıllık günahından
Ancak bütün günahları sırtlanarak hafifliyordu insanlığından
İnsanlar büyüdükçe eşyalar kirleniyordu
Bileklerimiz kirleniyordu yaptığımız zincirlerin pasından
Beş vakit temizlenip toprağa eğiliyorduk
Ancak kendimizi unutarak kurtuluyorduk eşyanın ağırlığından...

Seferler düzenleniyordu güneşin battığı yerden
Düzenleniyor hala
Ölümler yağıyordu üzerimize
Yağıyor hala
Biz yeniden kalkıyorduk gelen her sabahla
Kalkıyoruz hala
Ve gökyüzünün altında dilekler tutup
Kurbanlar veriyorduk tanrılara
Veriyoruz hala
Aynı aymazlıkla...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Belki

Hayatın ş’uğursuzluklarında yüklendim bu kadar
Çok ağır yanlarım var, bilemezsin
Aynalar kırıldıkça
Hayırlısı diyelim
Diyelim ki, titredi elim
Ama insanlar paramparça
Nasıl görmezden geleceğim

Zihnim müthiş karışık, üstelik
Yoğun sis var gözbebeğimde
Yine de göremiyorum demedim sana
Demedim gerçekleri yok farz edelim
Güzel yanları bir yana
Fakat öyle çok kirlendi ki dünya
Bunu tekrar tekrar düşünmeliyim
Sayısız buluşmalar var evrenimde

Belki söylenecek yeni bir söz yok
Belki boşa kürek çekiyorum kör denizlerde
Kime ne
Yeter ki
Ş’uğursuz ölümlerden korusun beni
Hayat aşkıyla
Tam üstündeyken ateşten küre
Belki açılıverir perde

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:52 PM
Bilmem Hatırlar mı?

Parmağımın sudaki izi,
Halka.
Gemilerimin yüzdüğü,
Halka halka, dalga.
Önce gözlerin,
Saçların,
Dudakların,
Sonra ellerin eridi hafızamda.
Suya karıştı hepsi,
Kim bilir;
Bulut olup yağmurla,
Saçlarıma döner mi?

Kıyıdaki bir aşk mıydı,
Aşkın kıyısındaki hayat mı,
Bakıp geçtiğim?
Uzun muydu,
İnce miydi,
Ağır mıydı,
Buradayım diye bağırır mıydı?
Çınlar mıydı, andığımda kulakları?
Sevgilimdi bir zaman,
Saçlarımı,
Bilmem;
Hatırlar mı damlaları?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Bu 1! (Özyineleme)

İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi
Tırmalarken elini ya da yediği kaba tükürürken
Gelse de nankör
Sırf yumuşak olduğu için tüyleri
Bazen sevdirdiği için mırıl mırıl kendini
Bu yeterli faktör

İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi
Yaşam biçimi bu olduğu için yani
Yani silah doğrultmadan
Tırnağıyla geldiği için üstüne
Olduğu için kendi gibi kedi
Bu gerekli faktör

İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi
Arsız, yalaka bazen sinsi
Gelse de avıyla oynarken acımasız
Kendiyle avı arasında kaldığı için savaşı
Kışkırtmadığı ve kullanmadığı için tanrıları
Bu zorunlu faktör

İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi
Kendi mirasını reddedip, tanrılığa soyunmadıysa eğer
Bu bir faktöriyel
1!


Faktöriyel: matematikte, sağına ünlem işareti konulmuş sayı
Özyineleme: özbenliğini baştan değiştirme

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Bulantı

Sen,
Aşkım benim,
Yoksul ruhumun açlık paniği;
Birini çok severek mi,
Çoğuna dağıtarak mı toplasam kendimi,
Vurgun yemeden mağmaya dalabilir miyim?

Siz,
Kuyularıma attığım cevapsız taşlarım,
Dünyanın evrendeki yankısından dinlediğim,
Yalnızlık ilahilerim;
Gözyaşlarınızı koruyun benden,
Onları gururum için harcayabilirim.

Ah,
Üstüme gelmemeliydin Tanrım.
Yüreğim suyla çevrili bir kafesteyken,
Kırbacınla dalgalar büyütmemeliydin.
İçim bulanıyor toprağın sudaki renginden,
Her an aklımı iradenden çıkarabilirim.

Ateşi hissetmeden yanabilir miyim?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Büyük Patlama!

Her yürek bir devrimdir hayata
Her devrim bir yıldız
Ki, aynı ateşten beslenerek
Sarar bütün evreni
Ölü hayatlar bile parlar karanlıkta
Senden yansıyan ışıkla
Aydınlatır geceyi

Her inkar bir darbedir hayata
Her darbe düşen bir yıldız
Ki, aynı karanlığa gömülerek
Bekler bütün evreni
Yeniden ulaşabilmek için aydınlığa
Senden çaldığı kıvılcımla
Patlatacaktır kendini

Ve big-beng
Bir daha

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Cesaret

Önce, söz istedi özgürlüğünü,
Çıktı gitti,
Unuttu sahibini,
Eğildi, büküldü,
Çarptı duvarlara
Savruldu bir o yana, bir bu yana,
Rüzgar oldu mesela,
Sen de; meltem, ben deyim kasırga,
Okşadı sorularımı
Nasıl dağıttı sonra,
Bu onun hakkı
Bunca esaretten sonra.

Ardından, aşk ispatladı rüştünü,
Çekip gitti,
Bıraktı özlemeyi,
Dokundu, sürtündü,
Emekledi sokaklarda
Aktı bir o yana, bir bu yana,
Su oldu mesela,
Sen de; göl, ben deyim derya,
Öptü dudaklarımı
Nasıl vurdu sonra,
Bu onun çığlığı
Bunca suskunluktan sonra.

Derken, akıl bıraktı düşkünlüğünü,
Aldı başını gitti,
Terk etti cinnetini,
Kovuldu, sövüldü,
Düştü ayaklara
Döndü bir o yana, bir bu yana
Anlam oldu mesela,
Sen de; hoşgörü, ben deyim kavga,
Anladı korkularımı
Nasıl yıktı sonra,
Bu onun armağanı
Bunca mücadeleden sonra.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Çizgi

Kaç güneşi aşındırdı
Kaç ay’ı soğurdu çatıları
İçlerinde kaç insan koşuşturdu
Başlangıçları sona bağlayan
Çizgi...
Tut ki, A noktasından başlayıp
Hücre zarından misal
Protein, yağ ve karbonhidrattan
Yükselmek
Ve bir salyangoz isteksizliğiyle
Çıkıp nemli kabuğundan
Gelip dünyaya, kan revan
Resmi kayıtlarda yürümek
Üzerinde dalgalanmadan

Aşmamak için sınırları
Taşırmadan boyamak
Okul defterlerinde ağaçları
Asılmak sonra dalında
Büyütmek için kavgayı
Parlatıp süslemek zaafları
Ve harflere sığdırmak
Acılarını, mutluluklarını
Yani, sesinin bütün katlarını

Sonra
Usta bir sanatçının
Natürmort tablosuna dönmek
Tut ki, Z noktasına ulaşmak
Yüzündeki ölü doğayla

Kaç deniz vuruldu
Kaç dağ aktı kayalarını
Çizgi
Kimi zaman bir nefes aralığı

Çizgi
Üstünde kaç kapı var aynı sona
Yani tek olan sondan
Sonsuz başlangıçlara…

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Doğum Sancısı

Doğum sancılarındayım çığlık çığlık
Düşüncem met-cezir hareketleri
Çatlıyor bedenim orta yerinden
İflah olmam ay vurdu beni
Kendimi çıkaracağım içimden
Ana olacağım, kadınım ben
Güneş ekti bedenimi
Kan revan içinde doğacağım kendimden
Dişlerimin arasına bir çaput
Ellerimi tutun yahut
Kuvvetinizden verin
Durmayın su getirin
Bez getirin
Kefen olsun fark etmez
Yırtılıp beynimden
Kurtulacağım bu bedenden

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Düş

Bir gece aniden olacak her şey
Ya da gün ortasında birden bire
Binlerce sen koklayacağım çiçek çiçek
Gözlerim aşka doyacak kayıp renklerinizde

Gün ortasında birden bire olacak her şey
Kendimi gözleriniz olmadan seyrede bildiğimde
Hiçbirirnizde sorgulamayacağım kendi gerçeğimi
Yürümek için tutunmadığımda ellerinize

Bir gece aniden olacak herşey
Karşıtı olmadan da kavrayacağım güzellikten kasıt ne
Sınırları kalkacak aklımın
Ölüm karşıtı değil hayatın, sonu olduğunda sadece

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Düşüyor Cüzamlı Parmaklarımız

Sokakta, iltihaplı gazetelerin altında yatan bu epidemik öfke,
İçlerine saklandığımız yetim çocuklarımızdı.
Biz emzirdik memelerimizden kustukları kirli kanı,
Varoluşları yüreğimizde büyüyen hazımsız bir suikasttı.
Ve gizli kameraların yakaladığı bu korkak düşünce,
İçimizden attığımız öksüz çocuklarımızdı.
Biz öğrettik cüzamlı ellerine, erken kuşları vurmayı,
En iyi sapanın, hangi ağacın çatal dalından yapılacağını.

Boşuna büyütmeyin artık sancakları,
Ellerimizin gücü kalmadı.
Her ölümde ikişer ikişer,
Düşüyor taşıyacak parmakları.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Enstantane

Uzun zaman önceydi
Uzundu zaman
Karanlıktı
Hücreler bölündü
Hücreler öldü
Dönen döndü
Gelenle yenilendi hayat

Hücre ikiye birbuçuksa
Yenebilsen kendini
Farz-ı misal acıyı
Çekmesen gelmez mi

Çıplak bir vücutta kaybolmuş gözlerim
Kulaklarım dik, burnum keskin
Her harekete
Açık yaralar gibi duyarlı tenim
Koku: viski
Ses: kuru yemiş
Hareket: üç kişi
Demek ki gece nöbeti
Beklenen kim
İyi ki bağlı gözlerim

Buradan bakınca uykusuz onüç gece
Hücredeyse
Ezeli ve ebedi
Yataksız demir karyola
Sökülse
Belki uyur bileklerim
Hatırlıyorum
Utanılacak haldeyim
Kalırsam gizleyeceğim
Kalmazsam
Siz gizleyin

Kaçıncı sürgü sesi
Kapımdaki
Kaçıncı günün hangi saati
Bağlayın gözlerimi
Kendimi soyarım
Biliyorum
Burada Allah yok
Zaman bitti

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Erkekler İçin Özdeyişler

Kadınlardan korktuğunu itiraf edemiyorsan
özendiğini itiraf et kendine,
bu seni güçlü kılar.
Her erkeğin derin uykularından bir kadın uyanır.

Hem erkek hem güçsüzsen
bunu entrikalarla gizleme, ruhunu çirkinleştirirsin.
Güçsüzlüğünü saracak bir kol mutlaka bulunur
ama ruhun çirkinse kalabalıklar içinde yalnız ölürsün.

Eksiklerini saklamayan erkek kadınlara sevimli gelir,
kendini abartan erkek bütün insanlara itici gelir.

Parayla satın aldığın bir tek kadın teni seni mahkum etmeye yeter.
Para her zaman senden bir adım önde gider.

''Nietzsche ye nazire''
Kadınların yanına mı gidiyorsun?
Öyleyse çiçeğini unutma,
istersen onu kırbaç olarak da kullanabilirsin.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Evren Yuvarlak!

Su bulunmuş başka bir gezegenin atmosferinde
Varmış yani hayat, bizim dışımızda da
Vardı ya da var olacak
Su varsa
Hatta
Küllerini suya karıştıran birileri
Ademle Havva belki
Hatta daha da ileri
Evreni gezmiş say ki
Ki, evren dediğin ne ki
Dünya misali
Yüzde yetmiş biri su benzeri
Boşluk bilgisi
Belki de
Dağınık parçaları birleştikçe
Çıkacak haritası
Sonra ‘’evren yuvarlak’’ diyecek biri
Bu yüzden asılmayacak, ama
Asılacak evren ona
Ya sonra
Benden sonra?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Fasl-ı Nihavend

Bir derin nihavend sızıdır senin gözlerin
Ut ile yeksan her dokunuşunda titreşir tellerim
Ağlayan darbuka, konuşan ney, dinleyen mecnun
Ruhuma şifa aşk ile çağlayan muttasıl nağmelerin

Hicran faslından uzak dur ne olur
Sana değil fakat aşkadır sitemkar sözlerim
Ellerime dargın vuslat, gözlerimden bigane
İnletme gönül sazını ayrılıktan sayılmaz bu gidişim

Dilerim aşk-ı muhabbetten yansın güllerin
Makamın cennet olsun, Kevser şarabıyla dolsun kadehin
Bırak tezeneyi, etme beni vicdanıma düçar, zaman dar
Kalp kapın değil, nihavend ömrün son kapısıdır geçtiğim

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Frontal Lobum Arızalandı Kekeliyorum

Olgun çocuklar doğurdum
Yaralı yanlarımdan
Kafiyesi kendinden menkul
Çağ şarkılarıydılar
Saçları sakalları ve etekleriyle
Döndüler
İplere dizilip boncuklar gibi
Parmakla sayılarak
Köşesiz ufuklarda
Durmaksızın
Batıp çıktılar

Aynı sözlerle yazıldıkça
Tarih tekrar ediyor
Aynı perspektifte zaman
Durmaksızın
Genişleyip daralıyor

Bir sepet lazım bana
Bir de bebek Musa
Geleceğimi suya bırakacağım
Firavun oğullarımı katlediyor

Benden duygusal bir makine yaptılar Hose
Kendimi tekrar ediyorum
Bir zamanlar kraliçeymişiim
Belki sümüklüböcek
Şimdi son reankarne
Ve bilumum karnede sıfıra vurarak
Psikanalistimin omzunda ağlamak istiyorum

İnsan mühendisleri biraz daha çalışın
Frontal lobum arızalandı kekeliyorum

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Gebe

Ey insan!
Şu kainat bildiğin gebe
Ne azalır, ne artar senin varlığınla
İçtiğin su kadar ağırlığın var
Bastığın toprak kadar hacmin
Gel gör ki; kainat kadar sonsuzdur isteğin...
Ve hem Tanrısındır hem de kul zamanın yatağında
Seni doğuracak anayı gebe bırakırken sözlerin...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:53 PM
Gece

Birazdan kederler kırılır birer birer
İnsanlar içlerinden dökülmek üzere
Kırılmış ne varsa tek tek
Hesabını kendine vermek üzere.

Başka bir alemdir *******
Ağlayanlar gülenler ve vazgeçip gidenler
Tren garları doludur
Garajlar hınca hınç
Kavuşanlar bir yandadır
Ayrılanlar yansız kalır.

Sokak lambaları yanmıştır
Ampullerin kimi patlak kimi çalınmıştır
Yine birinin kapısı, birinin uykusu, birinin umudu çalınmıştır
Çocuklar yatmaya zorlanmıştır
Büyükler baş başa kalmaya, yalnızlar susmaya hazırlanmıştır

Gece gelir ağır ağır, karanlık hiledir
Bir köşe başında hançerdir
Hançer gece gibi soğuktur, kınından habersizdir
‘’Hançerine kın olsam’’ der biri sevdasından
Biri diğerinden habersizdir.

Gecedir, karanlık uzayıp giden yollardır
Yollar hayatı bir yerden alıp başka bir yere savurmaktır
Mola yerleri şirketten çaylıdır
Geriye dönebilmek için son fırsattır
Yol buyu müzik kahırdır
Canı eşikte olmanın erken tutulan yasıdır.

Sabahçı kahvelerinde hava ağırdır
Ayak kokuları soğan kokularına karışmıştır
Masalara abanmış kollar uyuklayan kafalara yastıktır
Adıyamanlıdır, Urfalıdır, Diyarbakırlıdır
Kamyon kasalarına istiflenmiş ameledir, marabadır

Gecedir, bazı çocuklar sokaktadır
Bir nefes tutkal nefreti korkuya yapıştırır
Korkmak, sevmeyi becerememenin öteki adıdır
Gazete kağıtlarının koynundaki başlar durmadan kaşınır
Bitler bile halinden rahatsızdır
Bu çocuklar kansızdır
Kansız, hırsız, arsızdır.
Oto kapıları matematiktir
Oto teypleri fizik
Dilenmek edebiyattır
Siren sesleri müzik
Yani ki, hayat okulu çetindir
Diploması üç yönden çekilmiş resimli ve parmak izlidir.

Gecedir
Rahat yataklarında uyuyanlar rüyalarındadır
Rüyalar sevdadır, rüyalar karabasandır
Biraz pişmanlık, biraz geçmişin hesabı, çokça geleceğin masalıdır
Uykuda olanlar her şeye rağmen şanslıdır
Uyuyamayanlarsa; ya gecenin kanayan yarası
Ya da kanatan yüz karasıdır.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:54 PM
Gençliğim

Onlar aldığım nefes
Yürüdüğüm yol
Gözümde biriken keder
İçimdeki yaşama sevinciydiler
Bir hamam böceğinin banyoda yaşadığı serüvenden
Kafkaya
Pazarcının çamaşır satmaktaki hünerinden
Marxa
Dondurma külahına basılmış gereksiz yazılardan
Hat sanatına kadar
Gözümün görebildiği, aklımın alabildiği
Duyularımın algılayabildiği ne varsa
Sorgulardım arkadaşlar
Kalem ve kağıt ellerimdi
Sesim, duygularım, bilincim, bilinçsizliğim
İlle de sevgimdi
Volkanlarım vardı
Çağlayanlarım
Bağdaş kurup oturduğum tepelerim
Seve seve boğulduğum sığ denizlerim
Ölümlerim vardı
İçlerinden birini seçemediğim
******* boyu yazar
Kuş cıvıltılarıyla birlikte karşılardım sabahları
Işığı tükenen bedenimle
İbadet eder gibi satırlarıma yatardım
Yazarak duvarları delerdim ben arkadaşlar
Tüneller kazardım
Kendi varlığını savuran deli bir poyrazdı ellerimde gençlik
Dinmekle ölmek aynı şey sanırdım
Sanmak ne kolay şeydir arkadaşlar
Gençliğin kayalardan yontulmuş yataklarında
Kuş tüyü yastıklara baş koymak ne rahat
Oysa umulmadık bir anda takılıverirsin ağlara
Ya da bir lokma azık uğruna küçücük bir oltaya
Gene de çırpınırsın umutla
Şansın varsa damaktan sıyırırsın hayatını
Ya da son anda ağdaki bir yırtıktan
Tekrar kazanırsın varsa geriye kalanını...

İşte ben o şanslılardan biriyim
Yani son anda kurtuldu geleceğim
Ve tüm bunların tek sorumlusu
Deli, sevecen
Ve umut dolu gençliğim...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:54 PM
Gezgin Bekleyişlerim

Gördüklerini olduğu yerde bırakan yanım
Gurbet şarkılarımdaki es
Sıla özlemlerinden muaf seyyahım
Bana hafifliğinden ver Hose
Özgürlüğün kayıp rüzgârlarında savrulsun saçlarım
Ayrılığın korkularından çek çıkar yollarımı
Bulutlarınla okşa yüzümü biraz
Hissediyorum, çok uzaktayım

Ey telaşsız bekleyişlerim
Kapılarınızdaki sürgüleri açın bana
Geldim
Gölgesiz duruşlar açıyorum içimden
Başımda güneş mevsimi dik inişler
Ayaklarımda su kuvvetinde çekim
Adı konmamış kasırgalarım benim
Siz döne döne gelin
Ben olduğum yerde gezgin bekleyişlerim

Anılarından birini seç Hose
Yeryüzüne inmemiş dillerden biriyle
Aşkın dönüşü olsun bendeki anlamı
Yaşamakta olduğun anılardan birini anlat bana
Benden uzanan ve bana kavuşan ne varsa
Ayır beni Hose
Anılarından beni seç
Kanımdaki ağırlığı al
Seninle
Suyun yüzeyinde gölgesiz eseceğim

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:54 PM
Gitmeliyim

Yaprak değdi rüzgara
Rüzgarda bir telaş
Gitmeliyim
Gitmezsem yaprak gibi düşerim
Dağlara düşerim
Dağlar yıkılır üstüme
Gitmeliyim
Deniz kımıldadı kürekte
Denizde bir telaş
Kıyı bulmalıyım kendime
Gitmezsem kıyısız kayıklar gibi titrerim
Fırtına vakitsiz koptu yüreğimde
Uzaklık vurdu kapıma
Kanıma girdi kör şeytan
Şeytanda bir telaş
Gitmezsem inanç duracak yoluma
Gitmeliyim
Yokluğun okşarken yalnızlığımı
Telaşsız şiirlerde yürümeliyim
Ve hasretini süslemeliyim gidişimle
Ki dönmeye umudum olsun her istediğimde.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:54 PM
Göremiyorum

Seni seviyor muyum bilmiyorum
Soyuyorum *******ce
Sorguluyorum
Seni seviyor muyum
Göremiyorum

Uzun yağmurlara yatırsan saçlarını
Dokunmasan
Gözbebeklerini şimşekler büyütse
Kocaman
Aniden aklını alsa önünde açılan toprak
Korksan
O an çırılçıplak
Yalnız
Derin
Kuyrukları birbirine karışmış
Çok boyutlu bakışlarla
Binlerce yıl
Dost muyuz, düşman mıyız
Tartsak
Seni seviyor muyum
Göremiyorum

Bitti
Toparlanıp gitmelisin
Hızlı, tereddütsüz
Dönmemek üzere
Hem dönsen bile
Mümkünü yok
Zamanda geçmişe aralanan kapı
Olsaydı, hiç yerimiz kalmazdı
Biliyorsun
Evimiz ejderhalar gibi ateş kusardı
Başlangıçta mutlaka
İkimizin arasında canlı volkanlar vardı
Bitti
Gitmelisin
Ardında
Sallanan sandalye
Elektrikli cezve
Birkaç şiir ve Çernişevskiyle
Seni seviyor muyum
Göremiyorum

Kırılır mı insanın gözkapakları
Kırıldı işte
Bundan böyle bakmamalısın
Sürekli ıslak
Beyazları rüzgar yırtığı
Kan inmeli gözlerime
Canımı yakarsın
Canımı çok
Harcayabileceğin birikmiş
Derleyebileceğin ya da
Bende kalan yok
Gitmelisin
Seni seviyor muyum
Gözlerim bitti
Göremiyorum

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:54 PM
Gözlerim Açık

Nasıl tatlı nağmeler mırıldanır akan mürekkep
Kurumuş yatakların ağıtını dinlerken hayattan
Hangi kıyısında kırıldı kanatları bilmem
Göçmen kuşlar bile düşüyor
Tutunduğu ilk dalında
Yazgısından

Altının ons ederini ne kadar artırır
Bir çocuğun yanık saçları
Hele siyahsa
Derinse
Gizse
Eldiven gibi çekip içine
Yuttuysa bütün utancını
Gözleri, yükseltir mi
Petrolün varil fiyatını

Bir avuç toprak var cebimde
Nemsiz ve cansız
Gittiğim her yer biraz da benim
Geldiğim yeri ise kimse sorgulamıyor
Nicedir onlardan biri değilim
Bakın soğukkanlı gözlerine
Sahipsiz ve ağıtsız bir cenazeyim

Ne sunabilirdin ki umuduma
Açlığını yatıştıracak
Yağmalarla yüklü sofrandan
Sende kalan ne
Öylesine uzaksın dünden ve yarından
Yine de sahibin var
Ağıtın
Tanrın var utanmadan

Gözlerim açık
Açık gözlerim
Örtün dünyayı görmeyim...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:54 PM
Hesapsız

sevdim seni
sözcüklere yüklemeden acıları
kaçmadan
korkmadan yokluğundan
aşk senden gelendi
ve seninle giden
ben seni hesapsız sevdim
kayıplarımı, kazançlarımdan çıkarmadan

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:54 PM
Hikaye-i Cenk

Bir köpekten bir köpeğe geldi ölüm fermanı
Bir insanın bir insana yetmez oldu dermanı
Bir de kulu Allah'tan çalınca mollaların fetvası
Hikaye-i cenk oldu yalan dolan içinde

Çocuk ölür ana kalır dinmez feryadı
Sokaklarda bedava oyuncak misket bombası
Meleği omuzdan düşürür nefret humması
Gerçeği düş yapar korku hayat içinde

Yıkamadan astılar kirli çamaşırları
Ulu orta göze mil idam sehpaları
Aba altından sopayla uçan kuşları
Vurdular kanadından otuz beş can var içinde

Sesin çıkmaz, dersin oyun var oyun içinde
Çatarlar inançları yakmak için bir kazan içinde
Tutuşturmak kolaydır alttan, har vardır intikam içinde
İnsanı insana takarak döner çarkları, dişleri kan içinde

Bir dosttan bin dosta gitsin gönül sancısı
Uymayın şeytana günahtır tek kaygısı
Dünyayı tüketti asırlardır mal kavgası
Cenge son vermeli önce kendi içimizde
Milyarlarca canız, var ederiz insanı aynı beden içinde

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Hüzün

Dinle Hose
Dudaklarımın yanında gizlenen
İçine kapanık gülüşlerimi
Göçebe acıların ardında bıraktığı
İtirazları kırık hüzünlerimi dinle
Tırmandığım ters ağaçlarım var
Sırtıma dönmüş ayaklarım
Kapı önlerinde boşaldım içimden
Çarpıldım Hose
Cinlere karıştım
Gülme

Hayatı soruyorlar benden
Kaldırım yosmalarının saçlarını tarıyorum
Ne yana dönsem politik koloniler
Ya tabularımdan, ya inkarlarımdan yakalanıyorum

Çatı katlarını seviyorum en çok
Üçgen dünyalarda köşelerden bakmayı
Gittikçe büyüyen açıları seviyorum Hose
Ama zemin katlarda yaşayarak
Dikdörtgen şiirler yazıyorum
Vasiyetim olsun sana
Üçgen bir mezara göm beni
Gittikçe daralıyorum Hose
Beni iterek genişliyor dünya
Gülme

Sokakları soruyorlar benden
Pankartların kirli açılımlarını yalıyorum
Hangi yana dönsem kırbaç yarası
Ya acılarımdan, ya zevklerimden kanıyorum

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
İçimizdeki Hayvan

Çocuktuk
Korkusuzduk
Bir o kadar acımasız
Kedilerin kuyruğunda tenekeleri
Çerçi arabalarında kendimizi koştururduk
En büyük şenliğimizdi
Sokağımızdan geçen yoğurtçu
Çıngırak sesinin peşi sıra
Sınırsız köyün yolcusuyduk

Oyuna daldık mı
Hayvanlar kadar sonrasızdık
Hayvanlar kadar tartısız

Kör Osman’dı birinin adı
Tek gözü şehlamıydı ne
Bir tuhaftı bakışı
Kör demek için yeterdi bu kadarı
Diğeri çipil Hamdi
Sarıydı bütün tüyleri
Teni çabuk kızardığından
Sevmezdi hiç güneşi
Bu en ucuz eğlenceydi
Kahkahalar çınlardı mahallede
Osman’la Hamdi sokakta görününce

Eğlence bulduk mu
Hayvanlar gibi düşüncesizdik
Hayvanlar gibi ilkesiz

Gerçek kızın adı Gülseren’di
Benden fena halde güzeldi
Sümüklünün tekiydi yani
Saçlarını her gün annesi örerdi
Ben pantolona esirken
O, utanmadan etekle gezerdi
Herkese gösterirdi bacaklarını
Ne ayıp şeydi yarabbi
Benim için en önemli kriterdi
Bu kız çok edepsizdi

Şartlandık mı
Hayvanlar kadar aptaldık
Hayvanlar kadar öncesiz

Esat en yakışıklısıydı oğlanların
İlgi odağıydı bütün kızların
O Gülseren’e yanaşırdı
Ben seyircisiydim olanların
Nuri ve Hasan haşarı
Cinliğe çalışırdı akılları
Çocuklara çelme taksınlar yeter
Hiç de umarsamazlardı
Analarından yedikleri azarı
Bir gün plan yaptılar
Körle çipili dereye atacaklar
Yardımımı istediler
Gülseren de düşecekse olur dedim
Mırın kırın edip kabul ettiler
Plan tuttu, üç çocuk dereye uçtu
Yalnız Gülseren yüzme bilmiyordu
Esat’ın yardımıyla son anda kurtuldu
Altı ay çıkamadı yataktan
Kırık kolundan iki defa ameliyat oldu
Neyin inkamı alındı bilmem
Bu hikayenin hangimize ait olduğunu
Kahramanların şimdilerde kim olduğunu
Kimlerin hala aynı güdülerle yaşadığını da bilmem
Bildiğim tek şey kolay insan olunmadığı
Bazılarının bu şansı
Ne yazık, hiç yakalayamadığı

Çocuktuk
İçimizdeki hayvandan
Deneyleyerek ulaşıyorduk
Olacağımız insana
Ya da hayvan gidiyorduk
Kundağımızdan toprağa

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
İki İnsan Arasında

Bir insanın diğerine katlanabilme kaabiliyetiyse evlilik
İlk heyecanların ardından
Alışmak başladığında iki insan arasında
Kim önce alıştıysa
Onda kalır galibiyet...

Bir insanın diğerini anlayabilme kaabiliyetiyse birliktelik
İlk tanımaların ardından
Susmak başladığında iki insan arasında
Kim önce sustuysa
Onda kalır masumiyet...

Bir insanın diğeriyle bütünleşebilme kaabiliyetiyse aşk
İlk çarpışmanın ardından
Büyümek başladığında bir olmak adına
Kim önce unuttuysa kendini
Onda kalır mahkumiyet...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
İsmimin Sen Hali

Yalnızlık denilen ıssız bir adayım söz deryasında
Bir dalga senden
Bir dalga geceden
Bir dalga ki çıldırmış hasretinden
Gel canım
Öp beni uzanarak geçmişten
Ben bir adayım
Issızım
Çok korkuyorum keşfedilememekten
Bul beni koşarak gelecekten
Bul ve vur beni ismimin sen halinden
İsmimin sen hali canım
Durgun sularda kayıtsız şartsız beklerim
İsmimin sen hali canım
Nilüferin...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kadınlar İçin Özdeyişler

Tarih boyunca yeri şahlara göre belirlenmiş kadın;
şahı boş ver artık kendi kaleni koru.

Erkekler kolay kadınları sever
zor kadınları tercih ederler.
Yine de tercih senin.

Güzelliğini örtülerle kapatabilirsin ama ateşini asla gizleyemezsin. Yanmayan kumaşın bile hararetten dumanı tüter.

''Nietzsche ye nazire'' Alınmayın lütfen üstünüze
Erkeklerin yanına mı gidiyorsun?
Öyleyse korkunu evde bırak,
kokusunu duyarlarsa saldırabilirler.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kafiyenin Zaferi

Yaşadıklarını güzel yazabilenler değildir büyük şairler;
Yazdıklarını yaşayabilenlerdir.
Cenneti vaat eden her el, önce kendinin peygamberidir yani;
Sonrası, kafiyenin zaferi...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kalemin Simyası

Korkma garibin edebiyatından, yiyeceği en çok kendi baş eti
Ne tevekkül vaaz et makamından, ne şehadet et hayatından
Duyacağı tek hezeyandır, anlaşılamamanın dehşeti

Kimi kitaplardan öğrenir, kimi yaşayarak gerçeği
Bilgi insanı fezaya çıkarsa da; fısıldayamaz kulaklara
Ayın tenha sokaklardan soğurduğu, acı iniltileri

Her sarı metal altın değil, her altın işaret etmez değeri
Simyası tutmamış bilgi, gerçek alış verişlerinde
Yarı yolda bırakmıştır, benim diyen kaç bilgeyi

Hayatı süsleyerek yansıtmak değildir kalemin işi
Silahını kolu gibi taşımakla görevli asker misali
Acılarını taşıyamayan kalem de yakar teskeresini

Mürekkebi yetmese de bütün çirkinlikleri kapatmaya
Sayısı denk gelmese de yolu bozuk yapan için kırılmaya
Mecburdur yürüdüğü yolu, bitme pahasına sorgulamaya
Budur simyası tutmuş kalemin tevekkülü, budur kaderi

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kalsana

Beni bu halde bırakıp gitme diyorum sana,
Aklımın kavşakları karışacak.
Renk körü olacak trafik lambaları.
Ölüler ilaçsız çıkacak Azrail karşısına,
Tanımadığın düşmanlar edineceksin.
Düzeni bozulacak farmakolojinin,
Ana avrat sövüleceksin kaldırım boylarında;
Anlasana.

Yapma diyorum,
Doğayı ayağa kaldıracaksın.
Bulutlar yırtılacak insanların başına,
İklimleri bozacaksın.
Buzullar kırılacak kutuplarda,
Susuz bir neslin bedduasına geleceksin.
Toprak içtiği kanı kusacak üstüne,
İnsanlık damarlarından boşalacak;
Anlasana.

Gitme diyorum,
Şairlerin kadehinden mey içilmez,
Daha dalında eskimiştir şarabı,
Buruk tadı yapışır yakasına asırların,
Kimsenin damağı kaldırmaz,
Dayanmak zor biliyorum;
Ama gitme diyorum,
Dizeleri dudaksız bırakacaksın.

Şiir kırılmaz yaş dalından,
Katil olacaksın,
Anlasana;
Onu bir sen yaşatırsın,
Duyup sesimi diyorum,
Kalsana…

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kederli Muhabbet

Gel otur karşıma
Havadan sudan konuşalım seninle
Dışarıda olalım da
Dokunmak isteyip dokunamamanın
Çapkın bakışları olsun gözlerimizde
Öküzün altında buzağı yok diye
Gülelim ağlanacak halimize
Sonra denize nazır bir bankta
Kederli şarkılar söyleyelim
Havada birazdan yağacak yağmurun sıkıntısı
Bizde onmaz yaraların sızısı
Ne kadar gerçek varsa bizden gayrı
Doldurup gemilere salıverelim denize
Gel otur karşıma canım
Öteden beriden konuşalım seninle
İçelim hatta
Yaşamak isteyip de yaşayamadıklarımızın
Sarhoş bakışları sızsın gözlerimizde

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kendini Yiyen Çocuklar

Yaşlı bir fahişe ki, yaşı teniyle ölçülür
Yıllarla değil
Ölüm döşeğindeyse şayet
Başucunda, olduysa ve kaldıysa
Ve hala bir evlatsa
İsyandır bildiği tek ayet...
Dünyaya
Sana
Bana
Ve kendine
En çok da kendine...
Duyduğu tüm küfürler gerçek diye
Diye diye...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kıpırdama İnsan Gibi

Dur kıpırdama öyle kal bir tablo gibi
Bir avuç renk ol
Okşasın gözlerimi
Dur kıpırdama öyle kal lirik bir şiir gibi
Müziği kendinden menkul
Müjdelesin cennetimi
Şimdi gecenin bu vakti
Şimdi körün taşının puşta denk düştüğü
Şimdi kürek kürek kahpenin kürüldüğü
Şimdi kiminin saçlarında kelebek
Kiminin ölümüne dörtnala at
Bu kar kıyamet
Sıcak evimin kördüğümü
Boğ beni
Dur kıpırdama öyle kal bir heykel gibi
Yontulmamış taş ol
Dondursun düşüncelerimi
Dur kıpırdama öyle kal insan gibi

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Körlük

Dokun bak ey sevgili,
Yaralarım ne kadar çıplak.
Göğsümde ağulu bir ezgi,
Ağzımda çürük sakız tadında,
Paslı yemin törenleri.
Buhurdan desteğinde katlanılan ölüm kokularına,
Ve hiç hazır değilken yas rengi bir hayata,
Bebeğimi emzirirken yakalandım kıskıvrak.

Dinle bak ey sevgili,
Adın gerçeğe ne kadar uzak.

fFrçanın kabzasını kuvvetle kavradım senin için,
-her nesne biraz silahtı bizim için-
Sonra paletimdeki renklere baktım,
Yoktu,
Dünyanın nü resmini yapacağım renk kaybolmuştu.
İnanamadım,
Rengini kaybetmiş bir nesne,
Nasıl kendi olabilir ki;
-iyi ki değişim tek Tanrım,
yoksa çıldıracaktım bu komediye-
Vodvil hareketli olsun diye,
Kimsenin kaderinde yoktu yansıyanı yansıtmak.

Ey sevgili dikkatle bak,
Bakışlarım anlamaktan ne kadar uzak.

Bir tane daha istemek yerine,
Varolandan birini vermeli diyet niyetine.
Üçüncü gözüm işe yaramayacak,
Anladım,
Tek gözüm sınırımı hatırlatacak,
Al birini-ki diğeri zaten kendine tutsak-

Yaklaş bak ey sevgili hayat,
Gördüğüm senden ne kadar uzak.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kurtuluş Marşı

Bu sisli, bu göz gözü görmez,
Bu kanıksanmış, puslu hava.
Her sabah geçip metropol tezgahından,
Damarlara yayılan bu uyuşturulmuş kan.

Şu, yatağından taze bir güne uyanılamayan bağımlılık,
Televizyon, gazete, sanal aşk, güdümlü kitap.
Film senaryolarından fırlamış zombi uygarlık,
Yırtılsın masken, görünsün yüzün *******den karanlık.

Topyekün bir ihtilal yürüsün artık şah damarlarımıza,
Hücre evleri uyan ve antidotlarını kuşan;
Küçük parçalar halinde yavaş yavaş zehirleyip,
Uyuşmuş organlarımızı yutarak büyüyor şahmeran.

Ey, yüksek dağlarına küs vatan,
Ey, kefen makamında örselenmiş bayrak,
Benim olmanı isterdim dirilmiş sabahlarımda;
Yüreğimin dağlarından ruhumu dalgalandırarak.

Sen, kalpten kalbe atar damarları tıkanmış,
Sen, solucan ruhlu kötürüm insan;
Yarın dilenmek istemiyorsan zamandan,
Bugün kalk ayağa ve yürü damarlarından.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:55 PM
Kutlarım Bayramını

Kutlamalıyız bunu
İbrahim babasız doğdu
İsa oğlunu kesmeye durdu
Bir kuzu ağladı
Uyandı çocuk
Çözüldü gözünün bağı
Bir ana kurtuldu
Çözüldü dizlerimin bağı

Ortak olmasaydık kana
Dayanamazdı kasaplar buna
Vicdan azabı
Kutlarım bayramını

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Manici Geldi Hanımlar Beyler

Sakız kağıtlarının mani yazarıyım ben
Çiğnemeden önce okuyasın diye insanları
Süzülürken dişlerinin arasından kırmızının demir tadı
Maniler yazarım ben gülücüklerin olsun diye sağlıklı

Ya medet dört satırlık kelamı
Haremin bekleme salonlarında banyo sonraları
Sakızın cariyelere iki kapı arası kattığı anlamı
Bilmeyene anlatmak için maniler yazarım ben

Fikri çalınmış tek bir kuluna mani olabilmek niyetiyle
Savaşırım madde soylu tanrıların yel değirmenleriyle
Senin vasfına erişemem ben saray kalemşörü
Kendi çapımda bir donkişotum yürürüm manilerimle

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Masal Değil Çocuklar

Masal değil çocuklar
Yemyeşil dağlarımız olacak tekrar
Giderken bıraktığımız işaretleri takiple
Yeniden döneceğiz sevgi ölçekli evlerimize
Her bir zerresinde gururumuzu okşayan emeğimiz

Güvenin sözüme
Çiçekli bayırlar uzanacak önümüzde
Taklalar atacak ilkbaharlar
Yalın ayak koşturacağız kelebeklerin peşinde
Hırsın kanıyla gerilmemiş topraklardan süzülecek suyumuz
Avuçlarımızda pırıl pırıl parlayacak doğa
O suyla yıkandıkça yumuşayacak soyumuz
Şelaleler çağlayacak göreceksiniz
Konuştukça kana kana insanlığımız
Doyacak susuzluktan çatlamış dudaklarımız

Bilin ki masal değil size anlatılanlar
Çok acılar çektik çocuklar
Oluk oluk can aktı kanlarımızdan
Anaların adı gözyaşı oldu binlerce yıl
Küfre döndü babaların ağzı umutsuzluktan
Kendimizi parçaladık çarşılar ortasında
Ölümle yaşam arasında sadece seçilendik
Yüzümüzün rengi silindi yaptığımız aynalarda

Masal değil çocuklar
Kalemim şahit olsun
Biz cehennemi yaşadık ve binlerce kez yandık
Duyan kulaklarınıza ders olsun
Ne miras bıraktık, ne vasiyet ettik
Size kendimizi gösterip
Cenneti miras ettik

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Medeniyet!

Binlerce yıl verdim uğruna
Az değil
Ne ayaklar
çarıklar telef ettim
Şimdi işlevsiz bacaklarımda bayraktan devşirme bir utanç
Karşı kaldırımda bekleyen tekerleği
Sana ulaşmak için yeniden icat edeceğim
Medeniyet! Medeniyet!
Sevinçten parlıyor generalimin gözleri
Siren sesleri senin müjdecin mi?
Öyleyse yedi pare skat
Bir de şampanya patlat
Evimin baş köşesi senin
Bileğimin gücü gözümün bebeği
Canımın yongası malım benim
Senin için evlendim
Büyüttüm çocuklarımı okula gönderdim
Ezberim
adaletim
devletim
Ayakkabılarını silsem parlar mı geleceğim?
Her şey senin için
Pusuya düşmüş *******
Toplar tüfekler
Yıldızlar söndü şiddetinden
Öyle füzeler ateşledim
Yükseldi savaşlarımın reytingi
Renkli camlarda güle oynaya
Kuru yemiş ve koka kolayla
Gelecek ay vizyonda! ! !
‘’F-16! F-16! OĞLUM KANADINDA MI KALDI? ’’

Söyle medeniyet
Söyle merakta kalmış analara
Hangi gaziye aranıyor
Kan yerine RH medeniyet
Uğruna kansız mı kaldı
Topyekün insaniyet?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Mucize

Neler verdim sana benden
Süsledim öyle sanmalarla
Hayat sen oldun şimdi
Ölümler kaldı bana

Diril yanım yörem
Öldüğüm yönüm diril
Bütünde mucize bendim
Gömdüğüm yarım diril

Yüzeyinde kalabilmek için
Her olasılığı denedim
Düşerken fark ettim ne yazık
Ağırlaşmış sevgiyle kalbim

Söyle kelepçe zincir
Boynumdaki tasma söyle
Aşk sahip olan kudrettir
Dilimdeki mühür söyle

İşlevini devreden gücüm
Savrulur var saydıklarıyla
Yükselen değerler galibim
Cinayet sızdı lokmalarıma

Uyan gözüm yüreğim
Uyuşan özüm uyan
Yalanla saklanır gerçeğim
Sözümdeki emir uyan

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Ne Hoş

Ah, ne hoştu aşk ile savrulmak
Gökyüzünden uzanan salıncaklarda uçmak
Aklı ateşi kullanmaktan başka şey sanmak
Düşünce ağaçlarının gölgesinde uyumak ne hoş

Tersinden bakmak varoluşumuza
Tersinden seyretmek kendimizi yansımalarda
Doymak zorunda olduğumuzdan toplamak değil
Toprağın bize ekmek büyütmesi başaklarda

Ah ne hoştu cennetle cehennem arasında durmak
A'rafın belirsizliğinde köprüler kurmak
Kendimizi aramak için ölümlere saklanmak
Evrenin sonsuzluğunda ebe olmak ne hoş

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
O Sen Değildin

Bir adam sevdim
O sen değildin
Hasreti tanımaz
Ben yaşarım
O benimle
Sevişir yağmurla penceremde
Uzak halleri sessiz
Siler tüm geçmişi ellerim
O adam düşlerimde temiz
Kanım vurmuyor şakaklarıma
İnat değil mi
Dinmişim
Boşuna akar sular
Kendini yıkayıp aklar
Öyle duru
Öyle beyaz
Ben sevdim ki
O karalayamaz
Yasaksa
Af dilemez kuşum
Dalları bilirim
Birkaç dam
Ve gökyüzü alabildiğine benim
Kurallar senin
Zaten seni tanımam ki
O adam benim

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Oğlum

Tanrı bana verdiği güçten pişman olmuşçasına
İzin veriyordu bütün kirli oyunların üzerimden kurgulanmasına
Ve seyirci kalıyordu iblisin gücümü çalmasına
O ki, dünyanın çekirdeğinden hayat dilenen bir ateş parçası
Nasıl ve hangi cesaretle ayak diriyordu yaratanına?

Zaman beni bir pazarda satışa çıkardığında
Kafese konmuş bir kuş gibi
Hırçın ve itiraz doluydu benliğim
Öfkeden duvarlara çarptığım bedenim
Acıya yenik düşüp uysallaştı neden sonra
Önüme atılan yem ölümden daha tatlıydı ne de olsa
Sarayın altın kafeslerine ulaştığımda hırsla tanıştı yüreğim
Bütün altınlara sahip olup, kafesimi anlamsızlaştırmaktı dileğim
Ve edilgen kadın etimden, etken bir erkek eti üretip
Bütün hakimiyetlere hakim olmayı düşledim
Beni ezen kral oğlumdan hakimiyeti alıp
Beni yüceltecek kral oğluma vermek için
Özümdeki anadan bile vazgeçtim...

Ben ki Ademin kaburga kemiğinden yaratılmakla
En başında küçük düştüm toprağıma
Suçsuzluğumu ispat için asırlarca
Yüzümü dağlara verip af diledim
Savaşlarınıza evlatlar yetiştirdim kanımla canımla
Yine de taş parçalarına esir ettiniz beni azgın rüyalarınızda
Bahçelerinizin süsü oldum
Saraylarınıza cariye, kralların huzursuzluğunda
Zayıf bedenim utancımın ulviyetindendir ki;
Geçmişim karalandı dar ufuklarınızda
Güneş olsan ne çıkar, ışığın kendi yolunu aydınlatmadıkça
Yanlış tanımışsın, güçlü hafızan yetmemiş gerçeği hatırlamana
Ben doğurdum seni kral, satar mıydım evladımı üç beş renkli taşa?

Yüzü gölge haline gelen oğluma baktım uzun uzun
Geçmişimin intikamını alıp beni yüceltsin diye
Acımasızlığı ve hırsı işlemiştim yüreğinin derinliğine
Ve bütün öfkemi, kızıl bir leke halinde çizmiştim ellerine
Pazar yerleri kana bulanırken
Kendimi aradım bu tükeniş ortasında
Hem bu düzenin esiri,
Hem yaratıcısı olmaktan hükümlüyüm asırlardır
Oğlumun masum yüzünü yeniden çizip
Tarihi kirinden arındırmanın zamanıdır artık...

Etimi damgalayıp
Kötülüğün adını müjdelediniz kitaplarınızda
İyiliği sözlere gömüp
Anlamları savaştırdınız çocuklarımda
Şeytanı küçümsediğim için
Ruhumu taşladınız kutsallığımda
Ne olur alın doğurganlığımı elimden
Ruhlarımız kurtulacaksa
Yeter ki silinsin bu kara leke
Ve temizleyelim yüzlerimizi tarihin aynasında...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Özkıyım

Ne zaman bir zorunluluk düğümlense boğazımda,
Bir kural, ne zaman hayatı kesintiye uğratsa damarlarımda,
Evladım yaprak gibi düşüp, ne zaman titrese yolumda;
O an, ifadesi boşalmış gözlerle bakar
Anna Karanina
Karlı bir kış günü, uzayıp gider raylar...

Hayır, endişelenmeyin, meyilli değilim intihara
Anna’da değildi,
Batman’daki
Van’daki
Diyarbakır’daki Anna’lar gibiyim yani,
Titreyerek yanıyor yüreğim,
Kimyadan
Nehir suyundan
Ya da çeliğin ışıltısından değil
Cinsiyetinizle konuşmayın
Titreşiminden sönebilirim...

Çiçek olsam demiştir hayatında herkes
En az bir kez
Kuş olsam, kanat olsam,
Toprak olsam
Hatta taş,
Ah, düzensizliğin düzen hali
Bana göre değil bu kavga
Bedenim belki
Ama düşüncem uyuşmuyor kaosla
Ne zamana kadar sürecek bu savaş...

Kaç farklı iklimin ağacı yan yana büyürse toprağında,
Kaç ayrı çağın hayvanı koşturursa çayırlarında,
Kaç değişik su karışmadan akarsa ırmağında;
İşte o kadar geniş ve derin gözlerle bakar
Veysel Şatıroğlu
İki kapılı bir handa, birbirini keser uzun ince yollar...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Plesenta

Henüz gelmedik dünyaya dostlar
Henüz rahminde uyumaktayız evrenin
Ölü gibi duruşumuz bundandır
Hala göbek kordonlarıyla beslenmekteyiz devletlerin

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Pratik Özdeyişler

Pek çok akıllının ömrü aptallara hizmet ederek geçer.

Develer geleceğini hörgücünde, eşekler eşekliğini sırtında taşır.

Kendini surların arkasına saklayan aşktan mutlaka yara alır.

Kelime oyunu sözün dansıdır, anlam ise bu dansın müziği.

Söz oyuna başlayınca krallar şarlatanlardan medet umar.

Kralları gölgede yürüten halkının taşıdığı şemsiyedir.

En güçlü silahın sesi bir kez, güçlü sözün sesi binlerce kez duyulur.

Silahın sesi duyulduğu mesafe kadar, sözün sesi yayıldığı zaman kadar hüküm sürer.

Çöl sıcağında dahi özgürlüğü tadana, insanın gölgesindeki cennet esarettir.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Ruh Kanseri

Sınıfsal bilincin azametiyle seyredilirdi filmler
Kesif bir küf kokusu eşliğinde Sinematekte
Rahatsız koltuklarında kitap ciddiyetinde yüzler
Perdede proleteryanın teknolojiye haklı isyanı
Çocuk gözlerimde tarifi imkansız sevinç çığlığı
Şöyle bir kaba hesapla 2 makine eder -100 işçi
Nasıl da ekmeğe yönelen silaha çevirmişti sermaye
İşçinin emeğinden çaldığı artı değeri
Yerini bulmuş bir kedi yavrusu gibi kıvrıldım oracığa
Kalabalıktım artık, yalnız ben değildim uğrayan haksızlığa
Ve asla yalnız kalmayacaktım onlar var oldukça

Tersine akan sularıma itirazsız iki yol sevinci
Biri Tanrının şeffaf elleri
Diğeri sınıfsal bilincin ütopik seyrüseferi
Ne kadar çabaladıysam da huzura ulaşamadım avuçlarımda
Aklayamadım kendi Tanrımı haksızlıklar karşısındaki duruşsuzluğunda
Evet, anlamıştım boşuna değildi çekilen hiçbir acı
Yine de şefkate muhtaç saçlarımı okşayamıyordu cennetimin tacı
Bilebilseydim kelebek etkisine bırakırdım dallarını fakat
Dalgasızdı saçlarım Afrika’dan uzanan esintiyi hissedemeyecek kadar
Düzlüğünde Asyalı doru atlar koştururdu gemlerinden kurtularak

Yol aldım vaat edilmiş ülkeler bulmak için tarihime
Yola dayanıksız, erken budanmaktan küskün cesaretimle
Oysa yol almak sonuçları ağır bir eylemdi
Ve eylemin olduğu yerde muhakkak zinde güçler türerdi
Erken düştüm ayağı ağır bir taşa takılan her çocuk gibi
Lakin doğrulmaya yetmedi mecalim
Düştüğüm yerde çok eylendim
Ne ideolojiler, ne inançlar kuruldu önüme dolandığım ellerde
Bağdaş kurup oturamadım keyifle hiç birinin dinginliğinde
Bir ayrık otu fikrim özbenime hasretle
Derimin altındaki beni arar
Ağzımda avuç avuç inkar
Ruh kanserine yakalandım
Artık peşimde sıtmalı bir ölüm var

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
S.o.S

Yalnız ve bencilsin dünya
Cinsiyetin yok üreyemezsin
Hırçınsın
Kimsesiz bileklerde parlayan jilet
Öfkeye süslenmiş kürsü
Küfre resmi geçitsin
Ben olmasam
Kocaman yuvarlak bir hiçsin
Ensemde gezinen ürpertiye gebe
Tanrıya inanmasam
Nüfus kütüklerinde soyu bulunmayan
Sahipsiz bir ***sin
Göm dünya
Göm başını ben bunca öldükçe
Toprağa göm
Denize göm
Bana gömme ölülerini
Kirletme beni sevdikçe

İşte gözlerin
İşte cehennem
İşte aşkın ikna kaabiliyeti
Ve aklın sırat köprüsündeki seyrüseferi
Geç diyor
Geç ve vazgeç
Ölümün kızıl suskunluğu da neymiş
Ayrılık sararmış bir yaprak gibi düşmeyi bekleyerek
Binlerce yıl titremekmiş

Hainsin aşk
Göl kıyısında oynayan ceylana yönelmiş namludan çıkan
Arsız kurşun gibisin
Beni şafağımdan vurmuş gibisin
Gün doğmaya hazırlanırken koynumda
Şakağımda ölmüş güneş gibisin
Bir kurşunla hem ceylanı hem beni bitirdin aşk
Sen de tükendin
Cevabı içinde saklı her soru gibi
Kendine kilitlendin

Neredesin?
Neden ellerimden bu kadar uzak
Şiddeti dünyanın eksenine paralel bir deprem
Ve insanlığın tutuştuğu bu günlerde
Sudan bir sebeple
Asla ulaşılamayacak yerdesin?
Gel aciliyeti var bu işin
Sırtımdaki beni göremiyorum
Enlem ve boylamını ölçmelisin
Ne yana döneceğini bilmiyor memleketim
Girip koynuna huzur içine uyuyabileceğim
Son sözümü söyletmelisin

Neredesin?
Gel aciliyeti var bu işin...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Sağanak Nöbetler

Uyku hırsızı, sabırsız şiirlerim benim
Çapkın kafiyelerim
Gök gürültülü ve sağanaktır gelişleriniz
Ya gidişleriniz?

Sakin kıyafetler giydirirdik fırtınalı sözcüklere
Titrek ve ürkek ellerimiz suda
Ardımızdan ay yürürdü
Yakamoz sevişirdik *******ce
Ya sabahlarımız?

Aşkın lokomotifleri vardı
Gözlerin ardından gelirdi sözler
Tenlerimiz bilirdi sırasını
Ya düşlerimiz?

Özlem bulvarlarım benim
Çaresiz kentlerim
Gündüzleriniz telaştan umursamaz da
Ya *******iniz?
Gök gürültülü, sağanak nöbetlerim benim

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Sana İnandım Ben

Güzelliğe inandım her şeyden önce
Mavinin derinliğine, yeşilin bereketine
Martılara ve güvercinlere inandım
Bulutların çizdiği gülen yüzlere
İyi insanlara inandım ben
Yüreklerinde dağları taşıyan erkeklere
Yarınları düşünmeden çocuklarını büyüten annelere
Sevince ve içtenliğe inandım önce
İki odalı saraylarda şiir gibi sevişmelere

Sokaklara çok inanmadım
Öğretilmiş acıların şişelerden boşaldığına
Masum isimlerinden hükümlü insanların
Neonlara takma isimlerinden asıldıklarına
Ne gökyüzünden dökülen cesaretsiz ölümlere
Ne demiri kesen emirlere
İnsanlığın bittiği yere hiç inanmadım...

Ben sana da inandım dün
Göründüğünden daha güzel olduğuna
Bir de artık senden
Kimsenin bilemediğini
Kimsenin dokunamadığını
Ve kimsenin alamadığını almaya...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:56 PM
Seni Aldılar (Sonbahar)

Seni aldılar
Yağmurlar eylül zamanıydı
Toprakta bolluk
Denizde balık zamanıydı
Kalabalıktı sokaklar
Fabrikalarda ter
Çarşılarda kar zamanıydı
Bir şiirin yüreğimde bıraktığı sıcaklığı
Yalnızlığıma sarıp
Üşümeden geçtim kalabalıkları
Seni aldılar
Acılar sevmek zamanıydı
Gerisi ölmek pahasına uçmak
Gerisi ak kanadından vurulmaktı
Seni aldılar
Mevsimler hasret zamanıydı
Eylülde yağmur
Ekimde yaprak
Kasımda rüzgar...
Sonrası;
Sensiz uzun geçecekti sonbahar.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Seyir Defteri -I-

Avluda üç ev üç farklı renk
Her birinden ayrı bir engerek
Kapısından kovar söylenerek
Çık dışarı
Çık dışarı
Seni gidinin domuzu seni
Anan gibi olucan he mi
Seğirtip durma kapılarda hadi
Gir içeri
Gir içeri
Testi terli Konya’da yaz günü
Düşüverse elinden kaygan yüzü
El evinde kırılmadan çabuk büyü
Gizle kendini
Gizle kendini
Nasıl bulsun masal ülkelerini
Yer döşeğinin hassas prensesi
Tartamaz korkuyu bezelye tanesi
Ağla geceyi
Ağla geceyi
Yolda çizili seksek kareleri
Oynar üstünde mahalle perileri
Şeytan almış götürmüş beni
Bul gerçeği
Bul gerçeği
En ağır küfürleri yüklenirler
İnsanı insan yapan değerler
Anlamı özle dengeleyemezler
Zor gelir
Zor gelir
Çocuk gözlerin büyür kocaman
Aklın karışır bir zaman
Ya bulanırsın ya ayrışır dünyan
Hayat toz duman
Hayat toz duman

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Sıfır Noktasında

Günün ilk ışıklarıyla gelirim kıyıya
Gökyüzü su seviyesi
Deniz dediğin kum tanesi
Yürekse aşkın zerresidir
Ve bir akarsudur sana hasretim
Denizime akarım hayatın sıfır noktasında...
Gözlerin denizin en derin köşesi
Yürürüm
Dalgalar kırılır eskiyen adımlarımda
Oysa bir damla sudur beni boğan
Çırpınırım yalnızlığın sıfır noktasında...
Kara bir yel dolaşır yüzümün sokaklarında
Sallanırım
Anılar sarılır saçlarımın her bir dalına
Artık sana ihanettir bende varolduğum
Vazgeçerim aklımın sıfır noktasında...

Eski bir öyküdür hayat dediğin
Yeni bir roman gibi yaşasak da
Son söz önsözün negatifidir
Bir rüyadır yaşadığımı sandığım
Unuturum uykumun sıfır noktasında...
Gün gelir bulutlar düşer alnımın sayfalarına
Silinirim
Dünya beni de gizler dilsiz kitaplara
Olsun nerede olursa olsun karşılaşırız
Dün bugün ya da yarın ne fark eder
Yeter ki inan
Tek bir anıyız tarihin sıfır noktasında...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Sıkıntı I

Günlerdir sıkılıyorum dostlar
Sıkılmaktan kırılıyor gözlerim
Günlerdir yürüyorum gündemlerin nazik topuklarında
Mazgallara takılıp sendeliyor geleceğim
Kitapların beynimi bulandıran sözleriyle sarhoş olup
Pankartlara kusuyorum zihnimin sokaklarında
Bıktım cenaze törenlerinin çok sesli ve
Sesi kurulu inlemelerine naklen duygulanmaktan
Günlerdir sıkılıyorum dostlar
Günlerdir kırılıyor şakaklarım
Utanıyorum artık ağlamaktan.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Sıkıntı II

Derin bir sıkıntı bu
Gündelik hayatın kum fırtınası misali
Gözlerimi perdelemesi değil
Kayaların kopuşu bu tarihin akışından
Bulduğum ya da kaybettiğim ne varsa
Sözlerimde boşanıyor inancından
Tokadın verdiği acı değil yani
Acının sonrası süzülüyor yanaklarımdan
Ve yarınları müjdelemek yaşadığım yüzyılda
Resmi evraklardaki vesikalık bir fotoğrafın
Sahibini yadsıması gibi uzaklaşıyor satırlarımdan

Binyıllardır sıkılıyorum dostlar
Bıktım artık dönüp dönüp kendimi yalanlamaktan.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Sıradan Bir Keder Yüzünden

Bu gece yeni doğan aşklar mezarlığında
Bir şişe ucuz şaraba sattım kefenimi
Yani sıradan bir keder yüzünden
Çırılçıplak gömeceksiniz beni
Kollarım iki yana açık
Kucaklayabildiğim kadar çok aşkı götüreceğim yanımda
Ardımdan beddua edeceksiniz
Güleceğim
Çoktan gelip aza giden insanlığınıza
Sövmeye bile yeltenmeyeceğim.

Bakışlarınızdaki cinnete kör olacağım artık
Rengi önemli değil
Buruk bir ölüm olsun benimki
Şarap tadında bir cinayet bırakın sırtıma yeter
Bir de gözlerinizdeki tavşanları kafeslere kilitleyin ne olur
Yoksa ölürayak delireceğim.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Sırlı Camın Sırrı

Nesneleri çizerek anlatmak daha elverişliydi belki,
Kelimeler hoş sesli çalgılar fakat;
Duygular ezip geçiyor niyetleri.

Baskın bir kumralla karşılaşabilmek için,
Kaç bin kuşak geriye gitmek gerek;
Esmer teninde oysa, kırbaç tadında inler,
Direncin aşkıyla şahlanmış bir erkek.
Ki, kadın körüklesin diye süslenir bu aşkı,
Yoksa neden geri durdu kalem,
Doğurgan ellerinden…

Anlat bana aşkının iç yüzünü,
Dilersen gizlenerek sesinin yılanlarından,
Dehlizlerinde barikatlar derinleştir ve yapraklarla saklan;
Kamuflajdan seçilmez nasıl olsa,
Hangisi erkek olan.
Sahi, hangisi,
kadın sesiyle konuşan bu aşık yılan?
Ancak ben görebilirdim sendeki bu ikirciği,
Bu yüzden hep örtündüm yansımana;
Yoksa neden üflemedi sırlı cam,
Sırlarını suratına…

Çekiniz zehrinizi göğsümden rica ederim,
Yayılabileceğiniz bir kırmızım yok benim.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Soğuk Terazi

Keder, dedi
Zamanın ağırlığıdır
Ve hafifliği, sevinç dediğin
İkisi de yürekle kaldırılır
An ki, zaman bildiğin
Varolmanın ölçüldüğü tartıdır

Söylenmeden edemez misin sen
Bak sırtlan, tazı, kedi ve köpek aynı cinsten
Ne işine yarayacak, kutsal hazine avcısı
Modern korsanlarının, şifreli gen haritası
Kaçmayacak mı kedi olan, yine aynı köpekten

Akıl, dedi
Ateşin verdiği hararettir
Ve ancak soğukta hissedilir
Üşüyen insanlık tarihin, aslında
Köşe bucak kaçtığın cehennemindir

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Son İsyanın Başlangıcı

Nedir önemli olan
Sevgi mi,
Emek mi,
Tırnaklarını geçirip toprağa
Üremek mi,
Üretmek mi beni insan yapan;
Kendimden verdiklerimle kıyaslanan
Sevgiyi, hak etmek mi?
Sevgi, emek mi?
Emek, sevgidir o zaman...

Dönüşürdü sadece enerji
Yoktan var etmedim.
Kan karşılığıydı
Demirin,
Ateşin,
Aşkın teri.
Ne kadar eğilirse demir,
Ne kadar harlanırsa ateş,
Ne kadar yükselirse aşk,
O kadar iyi
Ve o kadar kan.
Tanrı bile karşılıksız vermedi
kutsal sevgiyi
Sadece dönüştü enerji.

Şimdi bu kopuş içinden
Bu telaş nereye?
Henüz adsız,
Kilitli ve ne yazık
farkında ızdırabın.
Eksik tonları var perdede
Toplu bir inkar mı,
İntihar mı saldırısı,
Başlangıcı mı son isyanın?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:57 PM
Sonbahardüşünceleri

Bütün sokakları dardı şehrin,
Enine yürümeye kalksam;
Duvarlara çarpardı düşüncelerim.
Bedeli arttıkça değersizleşen,
Çetrefilli bir alış verişti, rağmen var olmak;
Kendime rağmen, kimliğime yenildi düşlerim.

Var olduğum iddiasında değilim.

Kimin vaadiydi gül bahçeleri,
Neye delalet şimdi;
Kurumuş gül renginde gözlerimin,
Kederinden süzülen sonbahardüşünceleri?

Git, durmam yoluna,
Sen, yıldızlardan sürgün;
Işığı göz yanılgısı,
Ölü zaman.
Yaralarımdan çakıl taşları,
Gözyaşlarımdan denizler yarat,
Okyanuslarda belki,
Ama mutlak,
Yeniden başlasın hayat.

Renklerimden feragat ettim.

Bütün yolları karanlıktı evrenin,
Boyuna yürümeye kalksam;
Sönmüş güneşlere çarpardı,
Çelişkileri büyüdükçe susan bilgilerim.

Hayır vazgeçtim,
Keder değil gözlerimden süzülen;
Sonbahardüşüncelerimden,
Eşiğime döktüğüm sudur, dönüşünü müjdeleyen.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Söyle Titre Sus

Ellerim katarakt ihtiyar bakışlar
Yordamı yorgun
Caddelere dönmüş dere boylarında
Yolsuz sokaklar
Ellerim
Uzaklaşmış umutlarımdan
Tuzak tutkularımdan yükselen itirazlar

Sevgilim
Duyuyorsan beni üç kere söyle
Biri kendin için
İkisi bize

Vazgeçmeyen arsız sarmaşıklara asıl
Hayat balkonlardan
******* gökyüzünden ibaret
Bilirsin
Gitmek olamaz seni üzen
Döndüğünü bilemeyecek olman asıl
Soruysa asla çıkılmaz içinden
Sen isen
Asıl kendine asıl
Küreklerine

Sevgilim
Anlıyorsan beni üç kere titre
Biri benim için
İkisi size

Ters köşeye yatmış geçmiş ve gelecek zamanları
Attığın her(gele) zarda
Bekleyeceksin
Tut ki mars
Ya da görülemeyecek kadar basit ayrıntı
Duyulamayacak kadar düşük frekans
Dinle
Atla suyu
Ateşi söndür

Sevgilim
Biliyorsan üç kere sus
Biri onun için
İkisi dünyaya mahsus

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Söylemediklerimiz

Bir gün ihtiyar bir yolcu şöyle dedi bana;
Yeni bir insanla karşılaştığında
Nasıl biri olduğunu bilmiyorsan
Önce şans ver ona,
İyi insandır mutlaka
Ama kimseye
Hak ettiğinden fazla değer verme.
Pekiyi dedim, nasıl anlayacağım
Ne kadar değer vereceğimi?
Dinle onu dedi
Ama söylediklerini değil,
Söylemediklerini...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Söylesenize

Söylesenize insan nasıl böylesine özler
Yaşamadığı halde geçmişte kalmış bir şeyi
Mesela hiç görmeyen biri
Nasıl hisseder kırmızıdaki ateşi
Ya da bir mercan değilse
Nasıl sever okyanusun en derin yerini
Cenneti düşlemek gibi yani
Ya da dalında bile görmeden yasak meyveyi
Binlerce yıl af dilemek gibi...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Söz

Söz öylesine etkili bir araçtır ki
sadece onunla biçimlenmiştir
binlerce yıllık insanlık tarihi.

Engel tanımaz bir akarsu hüneriyle
önce söz gelir sızar içimize, ardından sözün hakimi
karşı konulamaz bir güçle sahip olur benliğimize.

En güçlü silahları bile gölgede bırakır sözün gücü
silah insanları yok ederek etkisiz bırakırken
söz, insan hala yaşıyorken başarır bunu.

Bu gücü keşfeden her el bilir
söz, insanın iç dünyasına inen kapının tek anahtarıdır
bütün mesele o dünyada ne yapacağındır...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Sözde Şair Sevişmeleri (Eğreti Sevgili)

Az evvel biraz da hüzünle yükseldim renkli şehirlerinden
Gittikçe daha da küçülürken altımda bodur sokakların
İçimden bırakıverdim seni alışamadığım biçiminden
Işıkları kaybolurken yavaş yavaş yapay barınaklarının
Küçük bakışlarının izi de süzülüp düşüverdi gözlerimden

Kompleksleri kanser olmuş bir organısın sen de hayatın
Kemoterapiden iskeletinin duyguları dökülmüş önce
Dudakların bozulmuş yanlış uygulanan alternatif tedavilerde
Tenin al al yalan, ölüm korkusunun utancından
Öyle büyük bir zevk alıyorsun ki dillerde dolaşmaktan
Bile isteye
Esir olmuşsun sevgisiz sözlerin metastas yapan sahteliğine
İşte bir kalemden daha geçtin ölür ayak
Reklamın iyisi kötüsü olmaz fakat
İnsanın iyisi kötüsü seçilir saray borazancılarından ayrılarak

Ah eğreti adam, eğreti sevgili
Belki de şair olarak çok anılmayacaksın adınla şiir antolojilerinde
Lakin hakkın yenilmeyecek
İyi bir malzeme olarak anılacaksın sözde şair sevişmelerinde

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Suya Bakarken

Omuzlarından tutup sarstım suyu
Tuzlanmadan henüz
Ve şekerkamışları diline uzanmadan önce
O tatsız rüyasından uyandırdım
Söz verdiğim bütün ağaçları
Yemişleriyle birlikte ona
Onu döndürüp ekseninden
Bana çevirdim
Ki yoktu başka çarem
Düşünmüştüm bir kez
Binlerce kez sorgulandığım düşüncede
Kendimi muhakkak
Yansıyarak
Çoğalmış ve birbirine karışmış
Işığın, tozun, sisin içinde
Deliler gibi arayarak
Hasretinden yanmış
Bütün kapıları bir damla su niyetine
Kendime aralayarak
Ve çaresizliğime benim yüzümden inanmış
Kurtarıcı ilahlara tapınarak
Yansıyarak ah, uzaklaşarak
Kendimi görmeliydim

Aynam ol benim, su
Su, akayım içimden sen gibi
Kıvrılarak, kırılmadan dağılarak
Akmak istiyorum çağlayarak
Kendimden
Nefes nefese kendime
Bir daha ben olamayacağım her değişimden
Kaybederek beni ah, uzaklaşarak
Yine de sen gibi özümü koruyarak
Kendime hasıl olmalıyım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Sürmatüre

Bütününü arayan parçada
Bir avuç cevaptınız hayata
Doğruldunuz omuzlarınızdan
Kapılar aralandı yıldızlarda
Açamadınız korkularınızdan
Saklanmayı seçtiniz.

Kendi kapılarınız oldu
Arkalarında kendi bilmeceleriniz
Açıp açmamakta tereddüt
Heyecanınızı pekiştirdiniz
Cevapları sorulara gizlemek hünerdi
Kayıp gibi gösterdiniz
Bunalımlar ürettiniz çözüm yeteneğinize
Akıl erdiremediniz dünyanın düzenine
Kumda oynayan çocuklar
Hepsi kendi tercihiniz...

Bari sağlam olsaydı kaleleriniz
Biri diğerini yıkarken
Dünya battı zannetmeseydiniz
Kaçmak erliğin büyük paydası
Gerçekle yüzleşmemek adına
Ne yalanlar imal ettiniz
Güzelle aşka gelip mey tadında
Çirkinle halinize şükrettiniz
Ne kadar da diyalektiksiniz.

İş bölümü, mal bölümü, yalnızlığa çare
Takasınız taş karşılığı bir dal meyve
Han sahibiniz, yol göstereniniz
Haniymiş sizin kahininiz
Aklınız ruhunuza çekmiş perde
Ruh dediğin ne ki
Ağır gelecek dünya malı zayıf ibadete
Düşeceksiniz bir bir sırat köprüsünde
O yüzden melek sayılır çocuk
Çok yemeden dünyadan gidince
Afrikalılar üzülmeyin, seçilmişsiniz.

En büyük devlettir sıhhat
Sıhhat kaçar, devlet zora girince
Devletle sıhhat aynı şey yani
Biri diğerini korumalı gerektiğinde
Ölmeli anlayacağınız sağlıklı olmak için
Şarkılar söylenmeli yaman çelişkiye
Yanlış zamandasınız yaşamak için
Koşun nostaljiye
Hani sizin umudunuz nerde
Dayanamıyorum, çok içlisiniz.

Hayata gebe bir avuç yangındınız
Deryaları tükettiniz
Sönmediniz gitti...
Bu arada
Tırnaklarınız çok uzadı
Korkarım doğmadan öleceksiniz...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Şah ve Hose

Herkesin gözünde bedenine hakimiyetsiz
Yarım akıllı bir oğlandı Hose
Satranç tahtaları haricinde
Gerçek bir ata binmemişti hatta
Atıyla şahları tehdit etmeden önce

Hiç kuyruklu yalanı olmadı Hose’nin
Şekerci dükkanında yakalandığında bile
Kuyruklu uçurtmalar da uçurtmadı diğerleri gibi
Yokuş aşağı koşturmayı beceremezdi Hose

Şahlarla yüz yüze gelse, kuşku yok
Çok gülerlerdi, asla sahneyi terk etmeyen dişlerine
Pis pis sırıtırdı dünyaya sanki
Hose’ye gülerdi o, kendine gülenlerle birlikte

Küfürler sıyırırdı etini, yaralanmak ne kelime
Sokak kadınlarının kirli neşesiydi o
Hose cinsiyetsizdi bilirkişilerin kanaatince
Yine de tartıya gelmez uzvunu
Aynı gülümsemeyle çıkarırdı, kadınlar çok isteyince

Bedenine hakimiyetsiz, yarım akıllı bir oğlandır Hose
Satranç masalarındaki rakipleri haricinde
Şah isen görmeyeceksin onu
Görüyorsan sus
Ya şah değilsin
Ya çoktan mat etmiş seni Hose…

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Şaşırmadım

Şaşırmadım gökte uçan balığa
Denizde açan karanfile
İçimde bir çocuk kemikleşirken dizlerinin üstünde
Kıkırdağına abanıp yürüyen bedenime şaşırmadım

Yay erkek ellerini üzerime dev bir gölge gibi
Gözlerinin kızaran kıyısında bir mendilin ucunda beklet
Ne beis
Krallar gölge oyunlarında yer cücesi kaldı şaşırmadım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Şiir Ağacı

Aniden filizlenir ağacı, bilinmez
Suya değen
Söğüt müdür
Dört mevsim
Dimdik çam mıdır
Asırlık çınar mıdır
Acılara mukavim

Yaprak yaprak durur dallarına söz
Seni anlatan
Doğru mudur
Yüzüne vuran
Yalan mıdır
Aşkın kavgası mıdır
Hayata bağlayan

Çiçek açar kimi, renkleri bahar
Kimi, kanatır dikenleri
Acır canın hazır değilsen
Hatta korkutur habersizsen
Güneş bazen vakitsiz yırtar geceyi

Gün gelir sahibini bile kovar dalından
Olsun, yaprağı kıpırdasın yeter
Bir şair ölmüş ne fark eder
Her şiir tohum saçar ardından
Yeter ki, hayatı alkışlasın satırlarından

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Şiir Gibi

Bir adam bir kadından yaratmışsa şiirini
Şöyle narin, ince belli
Çiçek gibi
Ya da baştan ayağa et, şehvet misali
Sürüklenmiş de çokça yaralanmış
Bilinemez başlangıç tarihi
O kadar eski kadının ezilmişliği

Öküzü ondan önce oturtup masaya, sabana koş
Çarşılarda pazarla
Kırmızı dudakları dökülsün yüzünden
Sen kahrol
Hatta ört bütün günahları bir çarşafla
Sen kaleminle çarşafı karala

Hele şiirini
Bir de deniz sallıyorsa
Biraz tuzundan, pulundan
Dalgasından bir tutam
-tutulmaz a denizde dalga, tutturana-
Şu ada senin bu okyanus benim
Her kıyıda vazgeçilmiş bir sevgilin
Ki, vazgeçişleri kadar büyüktür şiiri

Saten bir çarşaf gibi
Yaydı mı bir de ay ışığında parlayan laciverti
Yüzdür artık yelkenlini, gemini
Şiir senin
kadın senin
deniz senin
-miş gibi-
Kendini unutursun, okşa bedenini

Bir adam bir kadından yaratmışsa şiirini
Ne şiir adamın olur aslında
Ne adam gibi şiiri
Sadece şiir gibi...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:58 PM
Tasa

Uzun bir yoldu geldiğim
Yorgunluktan ölürüm sandım ölmedim
Yürüdüm toprağın taşa hasretini ayaklarımla
Yağmurların nehirlere hasretini taşıdım saçlarımda
Ve insanın insana hasretini büyüttüm yalnızlığımda
Bunca yolu kavuşmak için kat etmiştim
Oysa yollar dolusu hasret buldum kollarımda
Dünyaya baktım şaşkınlıkla
Onda ne gam ne tasa
O güneşe pervane döndükçe sönüyor kendine
Döndükçe dönüyor ışığın kuvvetine
Bizde tasa bizde yasa
Bizde kavga dağları yakmakta
-Ya giderken aklım dünyada kalırsa?
Hepimiz ayrı yolda hepimiz aynı korkuda
-Ya sevdiğim candan sevmediğim öz çıkarsa?
Ağaçta elma
Elmada kurt
Kurtta tasa
-Ya elmadan insanoğlu çıkarsa?
Korkma küçük kurt korkma
Elmayı unutuverir Ademle Havva birbirini bulunca
Elma yine sana kalır
İnsan da insana...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Temizle Beni

Ey dünyanın, tarihi her sürtünmede temize çeken
Amber ruhlu bütün fahişeleri
Söyleyin
Nereye gizlediniz doğurduğunuz çocukları
Tanrıların kayıp mezarları gibi
Yoksa onlar mı buldu utanarak bizden
Bu kurgan dönmesi yetimhaneleri

Büyük kentlerin boşaltım sistemleridir yetimhaneler
İşlenmiş terden ve kandan arta kalan
Çürümüş yalnızlıkları sızar çocukların
Hiçbir güneşin ısıtamadığı küflü duvarlarından
O yüksek duvarlar yıkılır da küçük yürekler üstüne
Altından kalkamaz bir ömür boyu insan
Büyür büyür de yürek, gene de küçük gelir bedenine
Tartamaz kanını şah damarı
Ar damarı yırtılır
Kusar yüzyılların ağırlığını
Mazgallarından fışkırır kentin
Haykırır
Beni temizleyin
Beni temizleyin

Ey Tanrı, bumudur senin cehennemin
Öyleyse
Bir ağaç gönder bana cennetinden
Soy kütüklerinde adı olmayanından
Bir de yağlı urgan
Dolansın boynuma
İki kere sallanmalıyım ***lik günahından
Biri senin
Biri kullarının ayıbından
Temizle beni yeryüzünün kurallarından
Söz veriyorum bütün günahları üstleneceğim
Çarmıha gerek yok
Kimseyi sürüklemeyeceğim vicdan azabından

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Tragedya

Sen onun atasıydın ve O,
bunu bildiğinden güzelliyordu tapınakları.
‘’Kuraklığın kavuran ateşinden sakın’’
diyordu, Tanrı;
‘’vahalarını korumak için diren içindeki kör şeytana’’
Duyuyordu kulakları, lakin;
aklını alıyordu, iktidarın çapkın günahları.

Ussal bir kısa devreydi sahnedeki tragedya,
Dili çözüldü sanatın, oysa gözü bağlıydı hala.

Şimdi sen, neresinden bakarsan bak, hırsızsın.
Akla üç adım yolda bir saray kurmuşlardı sana,
Yemişleriyle doymadın,
Sularıyla kanmadın,
Yetinmedin, düşüncesini çaldın çocuklarının;
Seni nasıl düşünebilirler ki bu yoklukta.

Çöz gözündeki bağı ve diline bağla,
Ussal bir vahaya dönüşsün sahnedeki tragedya.

Bak, bu da senin düşünceni çalan,
Kurumuş derelerin üzerindeki köprülerden,
halsiz vücuduyla düşen atan…

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Umut ile Aşk

Umutla biz
Çekinmeyiz
Ne yorgan altında
Ne geceleyin karanlıkta
Seyretsin her yıldız
Her güneş göstersin
Biz her yerde
Her daim
İnatla sevişiriz

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Unut Beni

Bilir misin rüzgarlı havalarda yağmur
Vaktini beklerken, yurtsuz
Nasıl sürüklenir bulutun gövdesinde
Toprağını yönsüz bulur
Durulunca rüzgar
Hesapsız kavuşur
Doyarım kendime
Açlığı diner aklımın, sen düşünme

Eğilip menekşenin
Dokunurum, siyahtan mora dönerken
Sarıda beklemeyen renklerine
Çözülür bağlarım
Yığılırım toprağa
İçinden geçerim de
Kendimi veremem söze
Duyamam, beni tekrar etme

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Utanırım

Senden sonra denizlere atlayıp
Akşam vapurlarında yüzerken ben
Ve sen geride kalıp
Başka biri olmaya başlarken
Ağlara takılmış bir balık gibi can havliyle
Bulduğum ilk yırtıktan sahile atlarım

Kalabalıklarla birlikte adımlarım sokakları
İnsanlar kaldırımlarda birbirini avlarken
Denizler dalgalanır gözlerimde
Balıklardan utanırım

Seni düşünürüm başka biriyken
Servis tabaklarıyla sunduğun tatlardan utanırım
Oltaya takılmış bir kurtçuk düşer payıma
Yemi yutsam bana
Yutmasam sana ayıp
Oltaya takılmaktan değil kurtçuktan utanırım

Caddeler genişledikçe sokaklar daralır ya
Sen ve ben ayrı ayrı aydınlık yollardan geçerken
Dar sokaklarda pusuya yatmış karanlıktan utanırım

Ne kadar acıdır insanın kendi kendini kandırması
Ve ne kadar kolaydır
İnanmadıklarına başkalarını inandırması
Körüm desem gözlerime
Görüyorum desem gerçeğe yazık
Geçeği görememekten değil kendimi kandırmaktan utanırım

İnsanlar büyüdükçe insanlık küçülür ya canım
Sen ve ben arsızca büyürken
Masalları gerçeklerden ayıramayan çocuklardan utanırım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Uyanmalıyım Aniden

Uzun uykular uyumak istiyor canım
Geriye akan yüzyıllık uykulara dalmalıyım
Kurtulmalıyım caddelerin kirinden
Işıkların hilelerinden
Kuşkusuz ölümler bulmalıyım kendime
Bir çiçeğin güzelliğinde pençesine düşsem de
Koklarken kuşkusuz zehirlenmeliyim...
Bütün günahlarımın kanıtını silmeliyim yeryüzünden
Sıyrılmalıyım kendi sırtını bıçaklayan aklımın
Kalabalıklara karışmış bedeninden.

Uzun uykular uyumak istiyor canım
Geriye akan yüzyıllık uykulara dalmalıyım
Kurtulmalıyım ruhumu kemiren bu tükenişten
Ya da uyanmalıyım aniden.

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Üzülme Anne

Beni, anne
Senin artı-değerini
Amme yararına kullanacaklar, üzülme
Yirmimde her şey vatan için diyerek
Ya da koşarken güzel günlerin düş bahçelerinde
Dizlerimin üzerine düşsem de
Seksenimde veya
Tüplere bağlanıp
Bitkisel hayata girsem de
Hatta belediyenin açtığı çukura düşüp
Hiç uğruna gitsem de
Amme yararına öleceğim anne
Üzülme

En iyisi anne
Artık değer üretme
Bana ölürayak
Gözüm arkada kalarak
Üzülme anne
Dedirtme

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Ya Sen Değilsen?

Bir akşam hiç beklemiyorken
Kapım çalınacak aniden
Kapının ardında sen, eşikte ben
Ellerim kekeleyecek
Yüzyıllar geçecek üzerimizden

Ya sen değilsen?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Yağmur Damlası

Küçücük bir damlaydın önce
Çağlamadan çok
Sonra durulup yosunlanmadan
Kollarına kavuşup deniz
Okyanus olmadan
Çok önce
Hayat kaynağımdın
Bilmeden ben
Nefese uzanmadan
Koynunda sırılsıklam ve kavgasız
İnsan olmadan
Ve olduktan sonra
Annemin koruyucu duvarlarından ayrılıp
Öğrendikten çok sonra
Hatırlayınca kaynağımı
Sundum minnettarlığımı
Geç mi kaldım bilmem
Öptüm anamın kutsal alnından
Yağmur damlamı...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Yalan Sevgililer

Ne şiirler yazdırdı bana yalan sevgililer,
Ganimet yüklü korsan gemileriydiler.
Soydum korsanlarını,
Sevindiler,
Bantlı gözlerinden mücevher çaldım uykularında,
Yokluğunu fark etmediler.

Tahta bacaklarını sevdim usul usul,
Hangi macerada anladılarsa yokluklarını,
Dinledim yalan kasırgaları,
İnandılar ki, bir zaman vardı bacakları.

Güldüm şarap tadında,
Sahillerde ağlaşan kadınlarına,
Kıskandım güzelliklerini, ağladım,
İnandılar,
İsimlerine şarkılar bile yazdılar.

Boyunlarının ince bir yeri vardı,
Sakladım zaaflarını,
Bunu anlamadılar ama
Okşayınca tuzlu saçlarını,
Şefkate çocuk oldu bütün korkuları.

Ben onları yalan aşklardan yarattım,
Bilerek aldandılar,
Zordur şiir denizlerinde korsan olmak;
Deniz ki bu, güneşi yutar,
Hepsi hala ayaktalar.

Ne şiirler yazdırdı bana korsan sevgililer.
Sözcüklerin sapanına sevgi yükledim bazen,
Onikiden vuruldular.
Kimi zaman da taş,
Yıkıldılar da,
Deniz vardı altlarında,
Sanki sadece dalgalandılar.
Korsandılar...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Yalnızlık Kimsesizlik Değildir

Yalnızlık kimsesizlik değildir,
Gece yarıları vakitsiz uyanıp zamanı şaşırmak gibi;
Kaldırımları çöp kutularıyla uyum içinde kullanmak,
Ve belediye otobüslerinde tutunacak yer bulamamak gibi,
Zamansız, uyumlu ve kalabalıktır.

Her zamanki yerinde bulamamak gibi kullandığın eşyayı,
En sevdiğin filmi seyrederken kesilen elektrik,
Ya da giderken evde unutmak gibi kapının anahtarını,
Gerekli olanın kaybıdır.

Yalnızlığım kimsesizliğim değil,
Seni yanımda ararken bulamayışımdır...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Yanacaksam Bundan Yanayım

Gördüğüm cefayı zora yoranım
Varılacak sonu akla soranım
Cehennem yolunda karla bonarım
Çalaba eğilen başı aradım

Geldim kapısına darında kalam
İrem bağlarına ruhumu salam
Koymadı gaile özüme dalam
Kendimi gördüğüm düşü aradım

Diyebilse bana sözümdür tören
İlk nefesten sona ilimdir yören
Özümde özünün aksini gören
Beni bana soran başı aradım

Kaderse bu boynum kıldan incedir
Kitapta kul hakkı maldan öncedir
Malı için insan ezen nicedir
Hakkı hakka veren düşü aradım

Aydurlar Nilüfer kime yanayım
Herkes bilir kimden neden yanayım
Yanacaksam şayet bundan yanayım
Aklı akla katan başı aradım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 04:59 PM
Yaşamışım

Ben gibi çıkmışım karşısına
Tenden üryanmışım
Uçmuşum
Bilememişim doğru zamanı
Vurulmuşum bir sabah ayazında
Yanmışım yaramdan
Düşmüşüm bir kuşun kanadında
Taşın vücudumu karşılayan soğukluğuna
Şaşırmışım
Gözlerim açık
Bir sinek konmuş yarama
Bihabermiş benden
Yine de
Ellerini ovuşturmuş kanımda

Yok gibi çıkmışım karşısına
Ruhtan üryanmışım
Ölmüşüm
Bulamamışım dünyadaki halimi
Ne geldiğimi gören olmuş
Ne gittiğimi
Yine de
Adım varmış
Zamandan üryanmışım
Yaşamışım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Yatay Zaman

Belli ki kutsal suyla yıkanmıştı elleri
gözlerime dokundu
gözlerim ağır karanlıktı, baktığım her şey
kendim dahil, eziliyordu
ki, onun dokunuşuyla kalktık sanki
ayaktaydım
buhar banyosundan yeni çıkmış ten gibi parlıyordum
belki gece yanıltıyordu
ayartılmıştım

Yürüdüm
kapıları, duvarları, koridorları geçtim
sokakları, caddeleri, şehirleri terk ettim
itirazsız, şifresiz ve engelsizdiler
pazarlıksız bir anlaşma vardı aramızda
eğiliyordu madde, eğriliyordu zaman
-ne geldi, ne gitti, yataydı zaman-
saydam bir dağın yamacına vardım
neresinden bakarsan bak, aynı yer görünüyordu
tek boyutluydu etrafta ne varsa
kim bilir ben bile
-kimse bilmez, ilgilenmez
sonun başlangıcındaydım
başlangıca yaklaşmıştım sonunda
hatta tek boyutluydu küreselleşme-
belki at gözlüğü vardı gözümde
düşünmek istemedim

Kana kana içtim yıkanmadan önce
aynı sudan defalarca
defalarca kendimi içtim
buraya tek boyutlu geldim
zamansız ve mekansızdım
saydam bir dağın yamacında
değişmeyen ırmağımdan çıktım
gözlerime dokundum
pırıl pırıldım
belli ki kutsal suyla yıkanmıştım

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Yazarken

Kalem inceltebilir
Yazarken
İçindeki ağacı budayabilir
Ve sonra
Yeşertebilir yeniden
Eskisinden daha gür
Bu sayede
Bahar bile olabilir insan

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Yetkili Sülük

Doğrudur insanların duygularını kullanıp
Kanlarını emdiğim
Yenilensin diye kanları
Sülük haline geldiğim

Acılarına büyüklük taslayan
Küçük kalır acılarından
Yukarıya bakan değil
Aşağıyı gören gözdür yüksekte duran

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Yol Buyu

Hiç konuşmadan oturduk dakikalarca.
Denize bakıp geçmişimizi seyrettik
Geleceğimizden ürktük
Üşüdük hatta
''Elimi tutsana''
Yirmi bir dakika kalmış trenin kalkmasına
Akşam olacak birazdan
Her yan kararacak senin ardından
Keşke su getirseydim yanımda
Hani dökerler ya gidenlerin ardı sıra
Trenin ardından dökerdim
Sen de yol boyu gülerdin
Sahi, yol boyu nedir Müco
Zamanla mı ölçülür, metreyle mi?
Seni yolda görmüştüm ilk kez hatırladın mı?
Bir koridorun başında belirmiştin
Dört yanın çevrili ve ellerinden engelli
Her şeye inat, dar ve az bir koridoru yürüyordun yolda
İçimden geçip gittin
Sonra sen geleceği gördün ve geçmişe döndün
Bense bir ömrü aynı koridorda tekrar tekrar yürüdüm
Girmedim mahkeme salonundan içeri
Cesaretsizdim, dışarıda bekledim
Ben dışarıda yıllarca bekleyecektim Müco
Çocukluğumla baş edemedim
Biliyor musun, miyop gözlüğünün ardındaki iri gözlerine bakamadım o gün.
Hala bakamam, bakıyormuş gibi yaparım belki
Belki de sen hiç göremedin bu gerçeği
Daha önce büyüdün, acıların korkularını benden önce yendi
Gidecek misin gerçekten?
Öyleyse düşünme beni
Ferah tut içini, tek başıma değilim, baksana şu kalabalığa
Her şey ne kadar renkli
Rengini hatırlıyor musun sana ördüğüm kazağın
Kış boyu üzerinden çıkarmazdın.
Tek tipi mavi bir kazakla kırardın
Kendini yenerdin acımasızca
Bilsen diğer renkleri nasıl yıkardın
Ben de çok yıkıldım olanlardan
Bütün renklerim dağıldı, bilemezsin
Her şey nasıl birbirine karıştı
Kimlik sorgularında varlığım karışırdı
Nefesim acırdı ciğerlerimde
Ağzımı kapatırdım zorla, içimi çığlıklarım yakardı
Pencereye biraz daha yaklaşmalıydın
Her seferinde teller ifadeni benden önce alırdı
Ben ifade vermedim diyorum
Alt tarafı bir imza attım
Daha fazla dayanamadım, çok uykum vardı
Biz seninle hiç güneşin batışını seyrettik mi Müco?
Bak akşam oldu ilk defa yanımızda
Vedalaşalım artık, vakit iyiden daraldı
İçim daraldı insanların çığlığından
İnan bana, acıyı çektiren de çeken kadar insanlığımı yaraladı
Sen yol boyu beni düşün Müco
Yol boyu temizle yaralarımı
Bin bu trene ve git
Buradayım ben yol boyu
Yendim çocukluğumu...

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Yolluk

Yerini yadırgamayasın diye ben seni
Hangi sayfadan uyandırdıysam sabah
Akşamları aynı sayfaya yatırırdım
Yastığımın altına bırakırdım ezberlediğim sözlerini
Öyle hafifti ki uykuları bölünmesin diye
Tutabildiğim kadar tutardım nefesimi
Şimdi tozlu raflara mı kaldıracağım senden öğrendiklerimi
Öyleyse dur canım
Böyle alelacele gitme
Habersiz yakalandım valizini hazırlamadım
Eksiğin olmasın gittiğin yerde
Üç beş satır giyeceğin olsun
Aylardan ocak
Kar ha yağdı ha yağacak
Üşüme
Başına bir satırımı takarsın
Boynuna dolarsın bir diğerini
Eldiven kullanmıyorsun sen
Ceplerinde tut ellerini
Sıcaklığına ihtiyacım var
Bak avuçlarına bıraktım bende sevdiklerini
Sen biraz da acılarımdan al yanına
Ama neşemi mutlaka ört üstlerine
Bilirsin
Her şeye rağmen severim yaşamayı
Bir yanımı bu denli büyütüp
Bir yanımı küçülttükçe küçültse bile

İyi yolculuklar canım sevgilim
Yolun sonunda başka biri olsan bile

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Yumurta

Rahat yatak
Sıcak yemek
Kutsal sabah
Su ve gece
Hangisi önce?

Bilge insan
Anahtar kavram
Kutsal emek
Mal ve dava
Hangisi sonra?

Son milat
Büyük istila
Kutsal vaat
Tapınma ve inkar
Hangisi iktidar?

Hangisi önce iktidar sonra?

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Zamanı Sevindirdik

Zamanlara böldüm seni
Bir anın adı saçların oldu
O an rüzgarı sevindirdik
Bir anın adı gözlerin
Ağladık gidişine
Dalgın bakışlarla
Dönüşünü düşledik
Mesela ikindi vakti dudakların
Güneşi indirdi denize öperek
Kıpkızıl oldu, tutuştu mavilik
Bilemezsin nasıl delirdik
Sonra ellerin gecem oldu
Bir anne şefkatiyle severek
Uykuya verdi beni
O an huzuru keşfettik
Ve rüyamda birleştirdim bütün anları
Dalgalandı saçları
Gözleri bende
Dudaklarını soma
Elleri ellerimle karışmış
Birlikte seni sevdik
Bilsen zamanı nasıl sevindirdik

GooD aNd EvıL
05-13-2009, 05:00 PM
Zor İş Kurtulmak Şekilden

Sen, yargılarıyla şair ağlatan kör dil,
Kutsal kaideli şiire ersen de kitaptan,
Sağır gözlerini kim kurtaracak dardan?
Ne bağrında yankısını aradığın ses uyumundan,
Ne hece sarhoşluğundan,
Adaletsizliğine kılıf aradığın sorgularından;
Yıldızlarını ateşe verip,
Aydınlanman için indi şiir, gök tahtından.

Bu senin bir türlü başa çıkamadığın gerçeklik,
Altında ay evlerini ezen greyder gibi ağır,
Üstünde kanun hükmünde kararnameler;
Bir de ışıl ışıl kutlama *******inde,
Soyunduğun dilsiz fukaralık.
Zor iş anlayacağın kurtarmak seni,
Zaman olunca verebileceği tek anlam,
Kim bağışlar ki, sen bağışlayasın şekli.