Tam Sürümü Görüntüle : İsmail Soygeniş
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:51 AM
Adam Bulamadım
Nice diyarlar gezdim,
Nice insanlar tanıdım,
Şu fani alemde kendimce,
Bilemedim, güzel kim, çirkin kim bu alemde,
Kime varıp gönül verdiysem,
Terk edip gitti bir gün,
Herkes sanki mumdan olmuş,
Gönülden seven birini bulamadım.
Nice paşalar gördüm,
Nice beyler tanıdım,
Şu fani dünyada kendimce,
Bilemedim; düşman kim, dost kim bu alemde,
Kime varıp “medet” dediysem,
Ağlattıp gitti bir gün,
Herkes sanki taştan olmuş,
Derde derman birini bulamadım.
Nice sultanlar gördüm,
Nice kullar tanıdım,
Şu fani alemde kendimce,
Anlamadım; zalim kim, mazlum kim,
Kime varıp “aman” dediysem,
Ezdi geçti bir gün,
Herkes sanki sırtlan olmuş,
Aşkla seven birini bulamadım.
Nice varsıllar gördüm,
Nice yoksullar bildim,
Şu fani alemde kendimce,
Anlamadım zengin kim, fakir kim,
Kime varıp “lütfet” dediysem,
Sırtını döndü bir gün,
Herkes sanki darda kalmış,
Almadan veren birini bulamadım.
Nice hastalar gördüm,
Nice tabibler tanıdım,
Şu fani alemde kendimce,
Anlamadım; dertli kim, dertsiz kim,
Kime varıp halin sorduysam,
Ah edip ağlar buldum,
Herkes sanki yasta kalmış,
Halden memnun birini bulamadım.
Nice alimler dinledim,
Nice cahiller tanıdım,
Şu fani alemde kendimce,
Anlamadım; veli kim, deli kim,
Kime varıp gayesin sorduysam,
Havanda su döğer buldum,
Herkes sanki maymun olmuş,
İlmiyle amil birini bulamadım.
Nice hocalar dinledim,
Nice papazlar tanıdım,
Anlamadım; Hak kim, Batıl kim,
Kime varıp hikmet sorduysam,
Secdesiz, ilimsiz buldum,
Herkes sanki şeytan olmuş,
Hakk’ı bilen birini bulamadım.
Nice yıllar yaşadım,
Nice yollar aştım memlekette,
Nice sırlara ulaştım devlette,
Bir ömür dolaştım durdum şu alemde,
Çözemedim; haklı kim, haksız kim,
Kime varıp 'efendim' dediysem,
Kul hakkı ile doyar buldum,
Herkes sanki akbaba olmuş,
Konmuş milletin tepesine,
Devleti talan eder halde buldum,
Gördüm ki “Yetim Hakkı” unutulmuş,
Umudumu kaybettim, hevesimi tükettim,
Nuh gibi tufanı bekler oldum,
Bitti ömrüm, gayri dostlar gider oldum,
Helal süt emmiş adam gibi adam,
“Sıratı mustagıym” yolda insan bulamadım.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:51 AM
Ademin Nesli
Çeşit çeşit yaratmış rabbim ademi,
Kimi beyaz, kimi kumral, kimi siyahi,
“Kalu Bela” olsa da Bezm-i Alemde sözleri,
Başkadır kaderleri, benzemez asla parmak izleri.
Kimi adem kulluktadır Rabbine,
Secdededir alnı beş vakit,
Kimi hizmettedir kör nefsine,
İsyandadır Hakk’a her vakit.
Kimi sultandır mana aleminde,
Yüzse de yokluk, yoksulluk denizinde,
Kimisi hiçtir o “Din Gününde”,
Olsa da namı subay, kendi albay yeryüzünde.
Kimi adem, adam sanır kendini,
Giyince sırtına siyah cübbesini,
Takar elin at gözlüğünü gözüne,
Bilmez tükürür aynadaki yüzüne.
Kiminin okunmaz ne adı, ne sanı,
Yoktur ne makamı, ne ünvanı,
Lakin okur kalp gözünden,
Maziden atiye akan asırlık zamanı.
Kimi adem derviş hırkası giyer,
Sabah akşam durmaz insan eti yer,
Oturur “Nefsi Emmare”nin zirvesinde,
Yer beğenmez kendine kırklar meclisinde.
Kimi adem tapar kendi azgın nefsine,
“Benzemez Benzetir” kendi sapık fikrine,
Okur yazar çince, ingilizce, bilmem nece,
Lakin bilmez öz kitabından tek bir hece.
Kiminin iblisten olur iman mayası,
Geçmiştir boynuna kibirden olma halkası,
Secdesiz alınla, hiç eğilmemiş dik kafası,
Bekler mahşer’de dahi ayrı tören mangası.
Kimi adam olur gösteriş budalası,
Alkıştır, riyadır sabah akşam tek gıdası,
Ne “mizandır” ne “hesaptır” derdi tasası,
Razıdır cehenneme dahi olursa ayrı protokol kapısı.
Kiminin gönülden olur mayası,
Olsa da düz nefer, makbuldur her duası,
Helal lokmadır, her dem kutsal davası,
Allah Rızasıdır son nefeste kızıl elması.
Kiminin kul hakkından donanır sofrası,
Haram lokmadan beslenen asalak tayfası,
Kılavuz olunca kendine dev aynası,
İblise döner pusulası, helaka gider rotası.
Kimi adem sayar durur hiç bıkmadan,
Üç günlük emanet dünya servetini,
Kimi vakfeder gözünü hiç kırpmadan,
Allah için Hak için en son akçesini.
Kiminin localardır yurdu, yuvası,
Yoktur milli, manevi, derdi, tasası,
Dul karının kesesindendir gelir harcı, tuğlası,
Kendini oynatır meşhur duvarcı ustası.
Kozayı örenler kör amele tayfası,
Namı diğer “hür ve tanınmış” tırtıl mangası,
Baharda kelebek olup uçanlar başkası,
İpeği sağan eller yönetenler hep başkası...
Kimi adem; Durmaz bal yapar iki cihanda,
Boş petek koymaz yaz kış hiç kovanda,
Kimi adem; şaşar su döğer boş havanda,
Laf üretir, laf satar sağırlar pazarında,
Kimi mecnun olur yüzer aşk deryasında,
Bulur mevlasını, kara kuru leylasında,
Kimi firavun olur ipekten kozasında,
Helak olur, boğulur kendi inkar deryasında.
Kimi adem her dem ihanettedir,
Çalar oynar fitne fesat çemberinde,
Kimi yaşar kin nefret hücresinde,
Döner sofra-uçkur-kubur üçgeninde.
Kimi insan gayrettedir her mevsimde,
Pişer her dem ilim irfan meclisinde,
Yüzer EDEB denizinde aşk içinde,
Nuh’un gemisiyle gider kızıl elma peşinde.
.
Kimi şaşkın bilmez ki felakettedir,
Sallanır durur haram-şehvet beşiğinde,
Kimi bedbaht kalır gaflet eşiğinde,
Döner durur kendi kısır kör ekseninde.
Kimi miskin kalır zillete,
Firavun’un hizmetinde taliptir eşekliğe,
Kimi aptal cehalett mektebinde,
Maymunlar meclisinde razıdır şebekliğe.
Kimi zikreder seyreder mana alemini,
Dilden gönüle akar sırrı sultanım misali,
Aşktan gayri yoktur ne gamı, ne tasası,
Hak’tan gayrısını görmez gönül pusulası...
Kimi uyur kozasında “Yetim Hakkı” misali,
Dilinde dondurur, unutur gider “ismi celali”,
Seyredip durur akıp giden kum saatini,
Sayar boşa geçen aşksız, o avare günlerini...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:51 AM
Ağla İnsanım Ağla...
Ağla insanım ağla,
Değişmez makus talihine ağla.
Başına kondu yine akbabalar, kargalar,
Kimi özün, kimi gözün durmaz gagalar,
Karalar bağlasın ağlasın garip analar,
Taze Ferman gelmiş derler kışladan,
Demiş: “gülmek düşünmek senin ne haddine,
Uyacaksın yalnız yat uyu emrime”,
Ya kurban olacaksın, gireceksin kabire,
Ya urgan olup kıvrılıp sığacaksın heybeye”,
Ahh anadolum Gülmek senin neyine,
Baylar paşalar düşünmüş gülmüş yerine,
Ağlamak düşmüş ezelden hissene,
Ağla Anadolum sen ağla acınası haline,
Darbelerle geçen kirli mazine ağla,
Kararan atine bakta karalar bağla,
Baharı görmeden, gelip geçen ömrüne ağla...
Ağla insanım ağla,
Okumuş cahilin ilmine,
Suskun alimin haline ağla...
Korkup pusan aslanın,
Söveni öven basının haline ağla...
Hırsına kurban vekilin,
Heybeye sokulan milletin,
Değişmez makus talihine ağla...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:51 AM
Ağlama Şehid Anası
Ağlamak düşse de hep senin payına,
Sen yine de anam öksüz gibi ağlama,
Gülmek zaten hep haramdı sana,
Kıymette her zaman sen sondaydım,
Külfette ise anam, sen hep ön saftaydın...
Ah etme bize sakın anam,
Bil ki seninledir evlad-ı vatan,
Mazlumun ahını bırakmaz yerde mevlan,
Zahmet olursa eğer işin sonunda,
Şehit olursa yavrun eğer vatan uğrunda,
Baş örtünle sen hep baş tacısın,
Sıvazlanır sırtın, hep alkışlanırsın,
Zahmet, külfet hep senin sırtında anam,
Açılır sana kabristan, olsa da kamusal alan,
Ya mezar taşıdır, Ya da göz yaşıdır hep sana kalan...
Nimet oldu nu eğer işin sonunda,
Baş örtünle el olur, düşman olursun,
Kalan son yavrun mezun olsa da okuldan,
Horlanırsın irticadan, kovulursun dış kapıdan,
Nimet saadet zaten hep sana haram anam,
Nedense yasaktır sana, kabristan dışında kalan,
Uğrunda oğul verdiğin, vatan denen kamusal alan...
İntizar etme bize sakın anam,
Bil ki seninledir evladı vatan,
Mazlumun ahını bırakmaz yerde mevlan.
Ey mazlum kadın, olma mahzun,
Şahiddir gördüğün zulme “Nene Hatun”,
Bu kine sebep ne sensin, ne de bu bez parçası,
Ebu Cehillerin, Leheblerin bitmez “HAK” ile kavgası,
Kalpten silinmişse “HAK”ın merhamet damgası,
Olmaz paslı gönüllerde ne allah rızası, ne evlat acısı,
Bırak gayri göz yaşınla ıslansın yavrunun ak diploması,
Arşa çıkar elbet, duyulur 'Yetim Hakkı'nın pak duası,
Kapansa da sana bugün içi taş, dışı taş şu kul yapısı,
Açılır elbet, açılır şehid anasına yarın, sekiz cennet kapısı...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:51 AM
Ağlamak Zamanı
Ağlamak zamanıdır cancağızım, şimdi ağlamak zamanı,
Karalar bağlamış ağlarken analarım, bacılarım,
Nasıl hala aldırmaz güler oynarım ben nasıl,
İffeti için, imanı için çırpınırken Anadolum,
Nasıl Nemrud ile bir olur, ardında saf tutarım ben nasıl.
Uyanmak zamanıdır gülüm, şimdi uyanmak zamanı,
Yazılmışken hakkımda kendi idam fermanım,
Nasıl himmet beklerim celladımdan ben nasıl,
Bir olun, birlik olun derken bana ecdadım,
Nasıl hasmımı över, hala aslıma söverim ben nasıl.
Kaynaşmak zamanıdır evladım, şimdi kaynaşmak zamanı,
Sönerken “hilaller” fitne fesat yüzünden,
Nasıl hala benlik güderim ben nasıl,
Ateş çemberinde kavrulurken vatanım,
Nasıl batılı tutar, hala Hakkı boğarım ben nasıl.
Düşünmek zamanıdır canım, şimdi düşünmek zamanı,
Kesilmişken dost elinden ulu çınarım,
Nasıl hala ibret almam geçmişimden ben nasıl,
Bozulurken ahlakım, çürürken irfanım,
Nasıl şerri alır, hayrı satarım hala ben nasıl.
Çalışmak zamanıdır beyim, şimdi çalışmak zamanı,
Çalışırken her dem tam onsekizbin alem,
Nasıl hala miskin miskin yatarım ben nasıl,
Efendilik taslarken bana dünkü kölem,
Nasıl naçar kalır, namerde muhtaç olurum hala ben nasıl.
Söylemek zamanıdır efendim, şimdi söylemek zamanı,
Olmuşken Haram makbul, helal meçhul bugün,
Nasıl hala haykırmam hakkı, hakikatı ben nasıl,
İyiyi emret, kötüyü menet derken bana kitabım,
Nasıl sağır olur, dilsiz olurum hala ben nasıl.
Sevmek zamanıdır dostum, şimdi sevmek zamanı,
Petek petek bal olup gönüllere dolmak varken,
Nasıl hala zehir eker, nefret biçerim ben nasıl,
Zıtlar zıddı ile sarmaş dolaş yaşarken,
Nasıl aslanı kovar, sırtlanı beslerim hala ben nasıl.
Sormak zamanıdır kardeşim, şimdi sormak zamanı;
Gülerken ezeli düşmanım, ağlıyorsa benim insanım,
Nasıl hala ben 'Türke Sultanım' dersin sen nasıl,
“Fussilet” (1) sırrı sana beyan edilmişken,
Nasıl faniyi alır, bakiyi satarsın hala sen nasıl.
Göçmek zamanıdır “Yetim Hakkı”, şimdi göçmek zamanı,
İblis dahi utanır olmuşken kendi neslimden,
Nasıl hala insanım, kulum derim ben nasıl,
Yetim hakkı, kul hakkı yerken beylerim, paşalarım,
Nasıl hala terki can etmem, Nasıl göçüp gitmem hala ben nasıl.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Ağlamayan Göz
Korkmadım;
Ne ayrılıktan, ne ölümden,
Korktum; yalnız ve yalnız ben,
Ağlamayı bilmez, merhametsiz gözden...
Tiksinmedim;
Ne cahilden, ne hainden,
Tiksindim her bakışta ben,
Gülmeyi bilmez, meymenetsiz yüzden.
Çekmedim;
Ne dertten, ne çileden,
Çektim ömrümce ben,
Haddini bilmez, besmelesiz dilden.
İncinmedim;
Ne küfürden, ne zulümden,
İncindim gönülden ben,
EDEB bilmez, cibiliyetsiz beyden..
Ağlamadım;
Ne sancıdan, ne acıdan,
Ağladım her zaman ben,
Hak’kı bilmez, secdesiz iblisden...
Gülmedim;
Ne maldan, ne mülkten,
Güldüm can-ı gönülden ben;
Can yoldaşım, vefakar eşimden...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Ahh Nefsim!
Eyy nefsim;
Nedir senden çektiğim?
Her gün yer içer keyf edersin,
Balla, börekle beslenirsin,
Hani hamd, hani şükür desem nimete,
“Hala kuş sütüm eksik” der şikayet edersin.
Ölüm var bak hani nerde sultan süleyman desem,
“Kaygı çekme adam, daha var ölüme zaman” dersin.
Hep sen emrettin, ben mutlak itaat ettim,
Sofra kubur yolunda gittim geldim, bir ömür tükettim...
Ak düşünce saçlarıma,
Aç susuz koyupta beni tek başıma,
Hesap vakti o mizanda, peki neden kaçıp gittin,
Söyle nefsim neden bırakıp gittin,
En zor, en dar zamanımda beni terk ettin?
Eyy nefsim,
Nedir benle derdin?
Malla, mülkle bezedim,
Altınla gümüşle süsledim seni,
Hani zekatın? , hani sadakan Hakk’a desem?
“Tacım, tahtım noksan” dersin utanmadan,
Hesap var bak, hani nerde Sultan Süleyman desem,
“Mal benim hakkım, çalışdım, kazandım” dersin,
Beylik, paşalık peşinde koşturdun beni,
Tasmam elinde girdabın içinde boğdurdun beni...
Kum bitince kum saatimde;
Çaresiz koyupta beni bir köşede,
Can boğazdan gelirken sekarette,
Sırtımda bomboş çuvalla beni,
Ölümün kucağına terk edip neden gittin beni?
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Ahım Kalmaz
Gönüller serapla kanmaz,
Faniler bir bir bırakır gider,
Kimseler yar olmaz gönlüme,
Taşta insaf olur da halime,
Vefasız yardan derman olmaz derdime...
Son nefesimi versem bir gün,
Zalimin umrunda olmaz halim,
Bin yıl kulu, kölesi olsam zalime,
Allah aşkına bir kez olsun dönüpte,
Bu mecnun kimdir diye sormaz gönlüne...
Sen de öğrenirsin ergeç bir gün,
Bu dünya kimseye kalmaz gülüm,
Beni deli divane eden kara kaşın, ela gözün,
Toz toprak olduğunda elbet bir gün,
Benden başka seni yine soran olmaz gülüm...
Eyy insafsız, eyy vefasız yar;
Senin için akan göz yaşlarım,
Heder olan güzelim gençlik yıllarım,
Kışa çevirdiğin o ilk ve tek baharım,
Ruz-i Mahşerde cezasız kalmaz o gün...
Ettiğin bu cefa, bu zulüm,
Sanma ki Hak katından duyulmaz,
Bilmez misin ki, Duymaz mısın ki;
Mazlumun ahı hiç yerde kalmaz iki gözüm,
Çıkar senden aheste aheste bana ettiğin zulüm...
Yine de sana kıyamam işte,
İstemem incinmesin saçından bir telin bile,
Lakin şu bitgin bezgin gönlüm,
Sabahlara dek bil ki gülüm,
Hakk’a niyaz eder oldu her gün,
Ne kadar sus desem de,
Unut gitsin o vefasızı desem de,
Gayri sustan, durdan anlamaz oldu,
Umutları bir bir soldu bu gönlün,
Teselliye kuru söz gayri yetmez oldu,
Korkarım güzelim, olanlar oldu,
Artık bu deli gönlüm ferman dinlemez oldu...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Akrep ile Yelkovan
'Salak' demiş asalak, başörtüsü takana,
Akılsız demiş avanak, benim başörtülü anama.
EDEB’dir mayamız, aldırmayız her havlayana,
Elimizden, dilimizden ziyan gelmez adam gibi insana.
EDEB’siz adam, konulmaz bizde insan yerine,
Olsa da sahibi makam, 'sayın! ' dese de avam kendine.
Sanma ki sen ilericisin de, gericidir hep geride duran,
Sen Akreb’sin be adam saatte, anam bacım asıl yelkovan.
Öndedir akreb zahirde, kalsa da yelkovan önce biraz geride,
Tur üstüne tur çeker yelkovan, her gün senin gibi cüce akrebe.
Fazilette, EDEB’de, sen daha eksi çukursun be adam,
Oturmuş zirvede, nicedir secdede seni bekler bak anam...
Yetim Hakkı der ki aman aman;
Vazgeç çok geç kalmadan, “altın buzağı”ya tapmaktan,
Vazgeç Firavun ağzıyla müslüman horlamaktan,
Gün olur kurulur mahşerde şaşmaz mizan;
Kurtaramaz seni gelse de inan 'Hazreti Musan',
Tur Dağı’nın altında kalıp helak olmaktan...
Karun gibi malınla yerin dibine bir gün batmaktan...
İsmail Hakkı Soygeniş,
08 Ocak 2006, İzmir
Not: Nedense sık sık müslümanı horlamaktan zevk alanlar var.
Bu arada savunmasız analarım, bacılarım da hakaretten nasibini aldılar.
Onların adına, onların edebi ile, hakaret cevabsız kalmasın istedim.
Sözlerim yalnız inançları hor gören kişileredir.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Alkış
Hele bir kez zevk almaya gör;
Alkışdan, alkış tutan “Haman” lardan,
Vurulur boynuna Hak’tan,
Gururdan, kibirden olma halkan,
Örülür ilmik ilmik akıbet kozan,
Alaycı tavırlarından,
Müstehzi bakışlarından,
Secdesiz geçen yıllarından...
Hele bir kez kapılmaya gör;
Hayal girdabına şöhretin, şanın,
Kapılır gidersin, cezbesine dev aynasının,
Yazılır satır satır ahiret fermanın,
Yaldızlı yalanlarından,
Haram lokmalarından,
Aşksız geçen yıllarından...
Hele son bulmaya görsün saltanatın;
Geçmez sözü ne şöhretin, ne makamın,
Ne alkış kalır sana, ne de alkış tutan adamın,
Geçmişdir Bor’un pazarı adamım,
Srtında kul hakkından olma kamburunla
Kurtulamazsın, mazlumun ahından namazla,
Kaçamazsın Mahkeme-i Kübra’dan asla,
Mizanda şeytan misali horlanıp taşlanmaktan,.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Anadolum
Anadolum, Memleketim;
Senden ayrı gurbet eldeyim,
Grubun al renginde bil ki seninleyim,
Ağrı’nın zirvesinde ruhumla secdedeyim,
Hasretim senin tozlu köy yollarına,
Sarmaş dolaş yatan mezar taşlarına.
Sen Anadolum, peygamberler diyarısın,
Kimi Nuh’u kurtaran gemisin,
Kimi İbrahim peygamberin ateşten gülşenisin.
Anadolum, canvatanım;
Bağdat’ta vahşetin tam ortasındayım,
Mehtabın altında bil ki koynundayım,
Köyümdeki “dumlu” pınarın başındayım,
Özledim tezek kokaulu kıraç topraklarını,
Yalınayak, yarı çıplak fistanlı çocuklarını,
Sen Anadolum hasretin, gurbetin adısın,
Kimi kışlanın önünde redif sesisin,
Kimi kınalı gelinlerin erine hasretisin.
Anadolum, baba ocağım,
Ecdad yurdunda elemdeyim yastayım,
Diclen’nin sularından soruyorum halini,
Uzanıp sarıyorum Fırat’ın kollarından seni,
Sarıkamış’ta karın tipinin ortasındayım,
Hasretim kandillerinin titrek şavkına,
Soluk benizli gönlü zengin yoksullarına,
Sen Anadolum, çilelerin, dertlerin adısın,
Kimi zaman Pir Sultan’a dar ağacısın,
Kimi “İskilipli Atıf Hoca”nın temiz vicdanısın.
Anadolum, ana kucağım,
Nemrud’un kucağında, zilletin ocağındayım,
Birgi’de bil ki o taşlı selvinin altındayım,
Özledim senin telli duvaklı edebli gelinlerini,
Özledim ninemin ninnisini, kavakların türküsünü,
Sen Anadolum, sevdanın, aşkın adısın,
Kimi dervişlerin 'Hak' diyen sesisin,
Kimi Mevlana’nın “Gel” diyen neyisin.
Anadolum, dertli yurdum;
Ecdat toprağında sensiz şimdi mutsuzum,
Seher vaktinde bil ki erenlerin yanındayım
Eyüp Sultanda ulu çınarın altındayım,
Bekliyorum beni çağıracak ezan sesini,
Soluyorum seher vaktinin esenliğini,
Sen Anadolum bin yıllık vatanımsın,
Kimi ecdadımın şanlı “Ergenekonsun”,
Kimi Yunusun inleyen dertli dolabısın.
Anadolum, memleketim;
Gafletin, sefaletin merkezindeyim,
Bağdat’ta bil ki çaresizim, kimsesizim,
Çağırıyorum, senin gönül ehlini,
Sarıyorum hasretle vatanım seni.
Sen Anadolum medeniyetin beşiğisin,
Batının bakiresi, “Helen’in” hayalisin,
Ceddimin 1000 yıllık değişmez kıblesisisin.
Sen Anadolum mabedimin mihenk taşısın,
Yetim Hakkı’nın gayri son menzilisin,
Gönül Ehlinin son çaresi, tek ümidisin.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Anama Mektup
Anam bugün sana,
Ne versem, ne desem,
Yine hakkını ödeyemem ya,
Gülşen’den varıp güller dersem,
Cennet’’ten Kevser sunsam da bugün,
Hakkının zerresini ödeyemem ki sana anam.
Bir garip babam,
Bir de bizdik tüm dünyan,
Beşik ile ocak arasında geçen,
Sevginle ilmik ilmik ördüğün ninnilerin,
Uykusuz geçen nice uzun *******in,
Bedeli bir günde, bir demet gülle ödenmez ki anam...
Nerde sevenlerin, sevdiklerin,
Göçüp gittiler alemden birer birer,
Yavruların da gelmez olunca gurbetten,
Kırıldı kolun kanadın bilirim kökünden,
Can yoldaşın “Öksüz Mehmet”in,
Yalnız bıraktı seni bir sabah erken,
Dilinde tekbir, yüzünde nurla sensiz,
Göçtü gitti dönülmez yolculuğa birden...
Şimdi ne ses var maziden,
Ne de haber var giden güzellerden,
Ölümden beter ebedi ayrılık acısının,
Damla damla büyüyen yalnızlık sancısının,
Her gün artan ahiret kaygısının,
Ne ilacı, ne şifası var bilirim anam,
Sabırdan başka bugün ne gelir elden,
Takdir Allah’tan...
Tevekkül anam...
Sabır anam...
Analar gününde bugün,
Mazideki o mesut mutlu günlerin,
Sende hasretindesin benim gibi,
Hatıralar arasında mutlusun belli ki,
Belki Akça köyün toprak damlı,
Ker***ten bir evin küçük odasındasın,
Belki yorgun bir kandilin titreyen şavkındasın,
Kim bilir belki dışarda esen deli rüzgarın,
Cama vuran hüzünlü uğultusundasın,
Yoksa anam,sende benim gibi bugün,
Ninesinin pamuk dizinde uyuyan,
Sevgiye hasret masum çocuk gibi,
Yaşıyor musun ömrün en son mevsimini?
Yoksa ipekten kozada doğumu bekleyen,
Saf beyaz bir kelebek misin bugün?
Gelimli, gidimli şu dünyada,
Tadı tuzu kalmadı hiç bir şeyin,
Küçük odanda bir başına şimdi,
Giden yolcuların dönmesini mi beklemektesin?
Üzülme sakın anam!
“Öksüz Memed” gelmezse gelmesin gayri,
Bak torunun “Sarı Memedin” var sırada şimdi,
Yalnız değilsin be, garip değilsin be anam,
Sevdiğin Rabbin, o yüce Mevlam,
Senin yanında değil miydi her zaman? ,
Mevsim sonbahar olsa da bugün,
Güneş gönlüne doğuyor ya...
Nazlı Edan, baş tacın Sertac’ın,
Seni seven gelinlerin,
Şimdi hazanda açmış, gonca güllerin değil mi?
Gurbet elde oğlun Yetim Hakkı,
Bağdat’tan candan selam eder,
Ellerinden hasretle öper,
Analık atalık hakkını helal et bana anam,
Zira hayır duana her zaman muhtacım ben anam.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Arama
Aradığın o kadar aşikar ki,
Haşmetiyle yansır her varlıkta,
Varıp arama boşuna ne Beytullah’ta, ne Arafat’ta,
Baktın ki bulamadın onu kendi gönül kapında;
Var git ya bizim arıya, ya o ince belli karıncaya,
Alıp götürsünler seni, aradığın 'O' yüce Tanrıya...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Arz-ı Halim
Kimi adem de olunca Aklı Selim,
Danışır her işin demez ki bir ben bilirim.
Maarifet, ilim sahibi olunca alim,
Geçer imbiğinden ilmin, bilir “Aynel Yakin”.
Kimi HALİM efendiden olunca zalim,
Oturur baş köşede keyf eder beyim,
Bilmez ki nicedir halim, aç susuz diyar-ı gurbette,
Görmez “Halim”efendim, uyur kaygısız kaşanede,
Bilmez ki ne çeker bu öksüz “Yetim” seherde,
Kalmış eşsiz, kimsesiz şu virane Bişkek’te...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Asıl Maarifet
Çekmeden bir işde zahmet,
Gelmez beklenen o kutlu rahmet,
Sanma ki boş tekeri çevirmek,
Havanda su döğmektir maarifet,
Aklını aşıp iğne deliğinden geçebilmek,
Zehri bal edip aşk ile içebilmektir elbet,
Saadet kapılarını açacak asıl maarifet...
Maarifet odur ki etmeli ilimde gayret;
Çekilmeli dik yokuşlarda hem zahmet,
Sanma ki gülistanda gül ekmek,
Varken vara şükretmektir maarifet,
Issız çöllerde gonca gülleri derebilmek,
Kaf dağını kışta aşabilmektir hikmet,
Zahmet kapılarını açacak asıl maarifet...
Çile çekip pişmeden kozalarda,
İlmik ilmik ak ipekler işlemeden,
Düz yolda atları rahvan sürmek,
Sırça sarayda keyif etmek değildir maarifet,
Sabır imbiğinden süzülüp geçebilmek,
EDEB pınarından deryaya gidebilmektir,
Rahmet kapılarını açacak asıl maarifet...
Yetim Hakkı der ki dosta;
Yüce dağ başında Ağustos’ta kar,
Zahmet girdabında Ehl-i “Sebat”tan yar,
Hak yolda sadık hizmetkar olabilmektir maarifet,
Derde derman lokman, İkra pınarında çoban olmaktır,
Ne sultan olmaktır cihana, ne asil soydan,
Davaya candan inanan Orhan olabilmektir,
İki cihan saadet kapısını açacak asıl maarifet...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Aslı Astarı
Her insan, doğuştan olsa da aslen insan,
Kimi değiştirir fıtratını sonradan...
Kimi alırmış hamurunu insan soyundan,
EDEB ile olurmuş eşrefi mahluktan...
Kimi seçermiş soyunu hayasız hayvandan,
Alırmış mayasını ilk atası maymundan...
Ademoğlu ergeç anlarmış kim olduğunu,
Ya yaşarken dünyada, daha geçmeden Bor’un pazarı,
Ya geç kalır öğrenirmiş mezarda işin aslını,
Giyince sırtına yensiz, cepsiz, dikişsiz astarı.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Aşk Dileği
Dileğim benim, öyle bir aşk olsun ki;
Mahsun gönlüme yar olsun, bana bar (yük) değil,
Gülşende açan gül-ü gülizar olsun, can acıtan har (diken) değil.
İsterse sonum dar (ölüm) olsun, nefsime zor değil,
Benim aşkım hep nar olsun, İçi geçmiş kor değil…
Olursa ilelebed var olsun, bir atımlık zar değil,
Niyazım Hak’tan benim,
Ahu-zar eden hep “YetimHakkı” olsun,
Gönlüme şifa, derdime deva nazlı yar değil...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Aşk Nedir Şair
Hey şair, aşk nedir söyle dedi,
Perişan halli bir meczup deli...
Kara gözlü yare hasret mi?
Canana duyulan nefret mi?
Söyle çok bilmiş şair efendi,
Aşk nedir, ne değildir hele söyle dedi?
Mecnun’da ki aşk acep neydi?
Kara kuru leyla’ya mıydı sevgi?
Leyla’da gördüğü mevlaya mıydı?
Aklını başından alan, Mecnun’u çöllere salan neydi?
Yandıkça yanan gönül tandırndaki korsuz ateş miydi?
Yunus’daki aşk acep kimeydi;
Tapduk Emre miydi aynadaki güneşi?
Ruha dolan zikrullah'ın cezbesi mi?
Gönül dilini çözen, Yunus’u biçare eden neydi?
İçtikçe susatan, gönül çeşmesindeki tarifsiz mey miydi?
Mevlana’da aşk,
Şems ile sırrlı sohbeti miydi,?
Semadaki sırrı ilahi’nin şifresi miydi?
Mevlanayı döndüren, neyde dile gelen neydi?
Ölümü hoş kılan Şebi aruz’un sonsuz cezbesi miydi?
Nefis için aşk,
Zıtta duyulan cezbe miydi?
Cezbeden girlen alem miydi?
Kor ateş olup yakan, buz içinde nefsi kavuran dert neydi?
Fanide gizlenen baki alemin ölümsüzlük daveti miydi...
Ruh için aşk,
Bezm-i Aleme duyulan özlem mi?
Sıladaki sevgiliye olan hasret mi?
İlk nefeste ağlatan, son nefeste güldüren sır neydi?
Kabirden kozasını kelebeğe ördüren, öldüren sır neydi...
Yetim Hakkı için aşk;
Cevabı zor mu zor bilmece,
Bulmacayı çözmelisin meczup sen önce,
Elif ile başlar aşktaki ilk hece,
Nura sarılmış bekler zifiri katransı gece...
Nur için evvel zindan gerek,
Aşk için dertli gönül gerek,
Gönül demlenecek her çileden,
Çileden örülecek ipekten koza gerek,
Kozada ölüme mahkum gönüllü gerek,
Doğum için önce ölmek gerek,
Çileyi bilmezsen, kozaya girmezsen,
Aşkı sen de çözemezsin be şair,
Aşkı sen de bilemezsin be şair...
Ya meczup;
Aşk ne değildir dersen,
O Nefisten almaz suyunu,
Gönüldür aşkın tek yuvası,
Eliftir aşkın ilk kapısı,
Nazdır niyazdır hep gıdası,
Kök salar gönülde zamanla,
Eksilmez, eskimez asla,
Sonu, ucu olmaz be aşkın,
Serap misali, kavuşmak olmaz,
İçtikçe kanmak, kandıkça bıkmak olmaz,
Akıl anlayamaz, dil anlatamaz,
Vakti zamanı, yeri mekanı olmaz,
Sonunda pişmanlık duyulmaz,
Hesaba, kitaba sığmaz aşk be meczup,
Yoksa aşk ebedi aşk olmaz be meczup...
Ne dersin meczup?
Anlatabildim mi,
Aşk ne değildir?
Anlamadın mı...?
Boş ver be arkadaşım!
Ben de anlamadım,
Derdimize dert katmayalım,
Başımıza durduk yerde iş açmayalım,
Bir bilen varsa söyler elbet,
Bekleyelim görelim sabredelim,
Aşk üzerine kalem oynatan,
Laf üstüne laf koyan,
Nice aşık, nice maşuk var ya alemde,
Biri çözer bu bilmeceyi her halde,
Kördüğümü çözen İskender gibi,
Kimse bilemezse 'aşkı',
Gideriz ya arıya, ya ince belli karıncaya,
Sorarız aşkı birde onlara,
Onlar da çözemezse bilmeceyi,
Gideriz be meczup,
Yüceler yücesi mevla`ya...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Avanak
AVANAK
Heyy avanak,
Durda bir kez olsun bak;
Nasıl da dantel dantel işlenmiş HAK,
Her mahlukta vahdet-i sanat,
Haykırmakta sana “Hakkı” hem zerre, hem kainat.
Bak;
- Sahipsiz olursa “ikra” (oku) diyen kitap,
- Zemzem olmuşsa hanende şarap,
- Kaşanende gönüller olmuşsa harap,
- Secdesiz kalırsa eğer kutsal mihrap,
Baksanda bakmasan da sen eyy avanak,
Kurulur mizan, görülür bir gün unuttuğun hesap...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:52 AM
Bağdat’ta Akşam;
Her akşam gün batarken Bağdat’ta,
Bir sızı dolar gönlüme damla damla,
Gökte açılırken huzur ve sükun perdesi,
Yerde kapanır kanlı vahşet sahnesi,
Günün son yolcusu güneş her akşam,
Girerken grubun koynuna yavaş yavaş,
Kapanır Bağdat’ta gamlı bir günün penceresi.
Gün solarken her akşam Al-Faw’da;
Akar gözlerimden yaş damla damla,
Yükselirken arşa mazlumun bedduası,
“Babil”den çıkar mağrur haçlı donanması,
Batılın şeytanla çiftleştiği her akşam,
Nefretin oluk oluk aktığı saraylarda,
Kapanır her akşam kanlı bir günün perdesi.
Her akşam gün inerken Irak’ta;
Arşa yükselir ezanlar dalga, dalga,
Rahmetin sicim, sicim indiği anda,
Serilir gurubun kızıl seccadesi semada,
Gönül ehli aşk ehli her gün, her akşam
Secde ederken güneşle Hakk’a yavaş yavaş,
Kapanır Irak’ta yaslı bir günün hikayesi.
Her gece mehtap doğarken çadırımın üstüne,
Bürünür kanlı Bağdat sim siyah mateme;
Lal oldukça islamın şakıyan bülbülleri,
Görmez elbet “Ehl-i Salib’in” şaşı gözleri,
Dilde gönülde eski bir şarkının sözleri;
“Gurbeti duya duya, bugün de akşam oldu arkadaş”
Yankılanır Bağdat’ta Diclenin dertli sesi.
Bağdat’a saraken seher vaktinin esenliği,
Özlerim Pınarların huzur veren sesini,
Kavakların türküsünü ninemin ninnisini,
Yıldızlar, gökyüzünün yetim öksüzleri,
Çocukluğumdaki gibi, çağırıyorlar sanki beni,
“Ver elini çocuk, haydi ver elini,
Kapatalım Bağdat’ta rezil bir günün perdesini”.
Bağdat’ta gün doğmadan önce şafakta;
Binsem diyorum sessizce Anka Kuşuna,
Çıksam gök kubbeye tekbirlerle gizlice,
Aşk ateşi ile yaksam, tutuştursam bu gece,
Gökteki kandilleri öksüzlerle bir,bir,
Yayılırken minarelerden ecdadın ezan sesi,
Başlasa Bağdat’a rahmet dolu bir kandil gecesi.
Bağdat’ta bu akşam, battı güneş, bitti bir gün,
Doğdu mehtap şimdi, sustu silah sesleri,
Gönlüm yıldızlarla gayri tatlı muhabbette,
Dilim yalnız ve yalnız Hakka’ı zikretmekte,
Gözlerim gökte ilahi güzelliği seyretmekte,
Ruhum yeniden Bezm-i Alemde,
Doğacak yep yeni bir günü beklemekte.
Güneş doğarken her sabah Bağdat`ta,
Kapanır gökte huzur ve sükün perdesi,
Açılır yerde rezil bir günün penceresi,
“Siyah Altun” zulüm olup dönerken sahibine,
Ecdadımın “Ahı” çıkar sanki aheste aheste,
Her gün, her akşam yeni baştan, sil baştan,
Başlar “Kavm-i Necip” millettin sabırdan çilesi,
Yazılır Irak’ta Alem-i İslamın ibret dolu hikayesi.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Beşikten Mezara
Doğuyorum,
Bir kış günü,
Bezm-i Alemden fani aleme,
Geçiyorum bilmeden,
Feleğin zaman çemberinden,
Sıladan gurbete göçüyorum,
Anam, babam gülerken neşeyle,
Bense ağlıyorum sılamın özlemiyle.
Kundaktayım,
Henüz elim kolum bağlı,
Uyuyorum melekler aleminde,
Emiyorum karşılıksız sevgiyi,
Şükreden dualar duyuyorum,
Hala cennet kokuyorum.
Beşikteyim,
Uzun yolun daha başındayım,
Besleniyorum türkülerle, ninnilerle,
Dik yokuşlara hazırlanıyorum,
Ağladıkça beşiğim sallanıyor,
Sallanmak için ben de ağlıyorum.
Büyüyorum,
Ölümden, sondan habersiz,
Nefsim hapis, ruhum tertemiz,
Henüz iblisim pusuda bekliyor,
Zamanın, mekanın ötesinden,
Yemez içmez misafirler görüyorum.
Yürüyorum,
Düşe kalka bir başıma,
Aşılacak yüce dağlarım var daha,
Çıkılacak yokuşlarımsa pek yaman,
Azığım hep güzel insanlardan,
Yavaş, yavaş yola koyuluyorum.
Soruyorum,
Omuzlarda taşınan nesneyi,
Ölümü ilkez öğreniyorum anamdan,
Kimler ölür ki anam? diyorum,
Herkes diyor anam, ağlıyorum,
Çocuklar ölmezmiş susuyorum.
Okuyorum,
Alfabeyi besmelesiz,
“Yat uyu” diyor hocam, uyuyorum,
Henüz 'İkra'dan habersiz,
Ninemin rahlesinden çıkıyorum,
Kör hocamın rahlesine geçiyorum.
Yaşıyorum,
Nefsimle gayesiz,
Yılları yıllara ekliyorum,
Henüz “Din” gününden habersiz,
Kılavuzsuz, pusulasız büyüyorum,
Dünyayı hala toz pembe görüyorum.
Geçiyorum,
Çoçukluktan, ergenlik çağıma,
Örüyorum kozamı tek başıma,
İlk cemre düşüyor gönlüme,
Seviyorum maviş kızı ninemden saklı,
Dönüyorum ruhumdan nefsime,
Ötelerden gelenleri gayri görmüyorum.
Batıyorum,
Gaflet denizinde diplere,
Tasmam nefsimin elinde,
Her günüm öncekinin aynisi,
Yemekten, içmekten,
Kararıyor kalbimin minesi,
Gözyaşından habersiz yaşıyorum.
Evleniyorum,
Bir anneler gününde,
Rüyada gördüğüm nasibimle,
Kıblesiz, pusulasız iki yolcuyuz,
Karanlık zindanlarda nur arıyoruz,
Bataklıkta battıkça batıyoruz.
İçiyorum,
Teselli olsun diye,
Zehirden şifa bekliyorum,
Gölgemin peşinden koşuyorum,
Gülistandan, gülşenden habersiz,
Gülü hala çöplükte arıyorum.
Utanıyorum,
Bir papazın ithamından;
“Sen nasıl müslümansın be adam? ”
Kalkıyorum gaflet uykusundan,
Öğreniyorum haddimi, hududumu
Öğreniyorum kim olduğumu,
Gurbet elde bir “İsevi” subaydan.
Ediyorum,
Tövbelerin en büyüğünü,
Varıyorum secdeye bir akşam üzeri,
Emanet bir seccadenin üzerinden,
Gül için ilk kez gülistan’a giriyorum,
“İkra” ile yeniden özüme dönüyorum.
Bunalıyorum,
Batılın bitmez zulmünden,
Geri adam diye damgalanıyorum,
Çilemi rahmetim biliyorum,
Şifamı göz yaşımdan alıp,
Faniden yeniden bakiye yöneliyorum.
Akıyorum,
Kum saatinden ecelime,
Gözüm gayri kalan süremde,
Ümit ile endişe arasında,
Sarkaç misali salınıyorum,
Düşündükçe mazimi ürperiyorum.
Soruyorum,
Nefsime ne var karnende,
“Hiç” ile doğrudan sınıfta kalıyorum,
Sırtımda boş çuvalım, yüzümde kara,
Giriyorum kaygı kapısından içeri,
Dilimde tövbe, sıramı bekliyorum,.
Çalıyorum,
Rahmet kapısını ümitle,
Ağarmış saçlarımla af diliyorum,
El cevap; “Albayım şimdi mi?
Baharda, yazda nerdeydiniz ki? ”,
Akçem değersizmiş, artık geçmiyor.
Doluyor,
Vadem bir kış günü,
Dilimde tekbirlerle,
Veriyorum,
Seher vakti son nefesi,
Kalbimde zikirle
Geçiyorum,
Feleğin mekan çemberinden,
Giyiyorum,
Cepsiz kundağı yeniden,
Yatıyorum,
Musallada bir başıma,
Kılınıyor namazım,
Üç beş garip gurebayla,
Dönüyorum........yıl sonra,
Gurbetten sılama,
Doğduğum ilk gün ki gibi,
Rütbesiz, makamsız ve çaresiz.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
BİLEN BİLİR
Çeken bilir;
Gurbet elde yalnızlığın ince sızısını,
Seven bilir;
Ebedi aşkın gönüldeki vurgun sancısını,
Göçen bilir;
Hazan vaktinin yakan akşam kaygısını,
Yetim öksüzler bilir;
Bülbülüm neden çiler her seher,
Özler hep gül ile gülüstanı...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Bina ve Zina
Bir acaib han ki;
Taşı tuğlası hasetten,
Harcı kumu şehvetten,
Kapısı kinden, çatısı nefretten,
Girdik zindan zindan içine,
Sağlam çürük demeden,
Çıktık bina bina üstüne...
Bir acaib zaman ki;
Analar erken konkende,
Evladlar olmuş sazende,
Beyler başka başka alemde,
Daldık girdap girdap içine,
Haram helal demeden,
Çattık bela bela üstüne...
Bir acaib devran ki;
Oğul dedik, hem can dedik,
Aslan bildik, kurban koç dedik,
Namus dedik, iffet dedik,
Sandık evlad çeker nesline,
Toy düğünler etmeden,
Yaktık kına kına üstüne…
Bir acaib harman ki;
“Elif”i attık, “Mim”i sattık,
Kuzuyu aldık, kurda kattık,
Her oğulu Yusuf sandık,
Kiri aldık, nura kattık,
Döndük Lut’un kavmine,
Ayıp günah demeden,
Yaptık zina zina üstüne…
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Bir Devrandı Umre
UMRE
Bir devrandı “Umre” vakti,
Safa ile geldi geçti,
Hak’tan aldık biz daveti,
İçtik sanki bal şerbeti,
Rüya gibi geldi geçti.
Bürünüpte kefenlere,
Tavaf edip dönenlere,
Dualarla, tekbirlerle,
Seher vakti gönüllere,
Rüzgar gibi esti geçti.
Kalplerdeki pasımızı,
Derdimizi, tasamızı,
Nefsimizle kavgamızı,
Dünya ile davamızı,
Lokman gibi sildi geçti.
Bir sevda ki vuslatı yok,
Bir leyla ki mecnunu çok,
Bir lezzet ki tarifi yok,
Gecesi yok, gündüzü yok,
Rahmet gibi yağdı geçti.
NUR dağından alemlere,
Beytullah’tan gönüllere,
Arafat’ta mü’imenlere,
Lebbeyk giyip gelenlere,
Derde derman oldu geçti.
Dönse devran yeni baştan,
Seher vakti gün doğmadan,
Temizlenip günahlardan,
Ayrılsaydım huzurundan,
Sanki yeni doğmuş gibi.
Varsam sana Beytullah’dan,
Tavaf etsem dört bir yandan,
Zemzem alıp yudumlasam,
Sekiz cennet pınarından,
Sanki Kevser içmiş gibi.
Safa-Merve arasında,
İbrahim’in Makamında,
Peygamberin Ravzasında,
Sana olan Dualarım,
Sanki kabul olmuş gibi.
Ayrılalı Beytullah’dan,
Uyku bize haram oldu,
Gözün yaşı dinmez oldu,
Gönül şimdi mahzun oldu,
Öksüz yetim kalmış gibi.
Umrem bana milad oldu,
Sılam bana gurbet oldu,
Yetim Hakkı bir hoş oldu,
Sahibinden Beytullah’ın,
Sanki müjde almış gibi.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Bizim Türküler
Türkü söyleyen güzeller,
Türküm diyen güzel diller,
Türkü kokan bizim eller,
Gözümde buram buram tüter,
Gurbet elde bizim türküler...
Fistan giymiş güzellerle çeşmelerde,
Kına yakmış gelinlerle düğünlerde,
Hakk`a aşık bülbüllerle seherlerde,
Söz olur söylenir, saz olur dinlenir,
Gurbet elde bizim türküler...
Yaz gelende, tozlu harman yerinde,
Kar yağanda, ker*** damlı köylerde,
Gün inende, aşıkların sohbetinde,
Seher vakti, gamlı yaslı gönüllerde,
Ne güzel dillenir, Ne güzel dinlenir,
Gurbet elde bizim türküler...
Türkü seven gönülerde,
Dertli, dertsiz hanelerde,
Düğünlerde, derneklerde,
Sevda olur söylenir, hasret olur dillenir,
Gurbet elde bizim türküler...
Çobanlarla yüce dağın başında,
Yarim ile bir sobanın başında,
Gariplerle bozkırların bağrında,
Ninem ile isli kandil şavkında,
Dua olur dinlenir, ninni olur söylenir,
Gurbet elde bizim türküler...
Anam diyen, öksüzlerin hasretinde,
Yavrum diyen, anaların yüreğinde,
Gurbet elde Yetim Hakkı’nın dilinde,
Söz olur söylenir, Türkü olur dillenir,
Gönüllerde, dillerde şu bizim türküler...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Bursa'da Eski Sokaklar
Sokaklar,
Kimi çıkmaz, kimi dar,
Kimi Maziden yadigar,
Kimi hala mübarek ecdad kokar,
Mazim tüter Bursa’da buram, buram,
Hala huzur doludur yaz bahar akşamları,
Bursa’nın ecdad yadigarı eski sokakları...
Kimsesiz mecalsiz ker*** damlar,
Dayanmış bir birine dostça bakar,
Nicedir ellenmemiş öksüz sürgülü kapılar,
Pencerelerde gülümseyen sıra sıra saksılar,
Saksılarda mis kokulu fesleğenler, ortancalar,
Camdan cama uzanmış güneşlenen,
Sabun kokulu sakız beyazı çamaşırlar,
Yeni gelin neşesinde gülücükler saçar,
Bursa’nın akşamında nazlı erguvanlar...
Zamanın şahididir asırlık koca çınarlar,
Çınarlı kahvenin ehl-i keyif nargilecileri,
Seyreder gelip geçenleri cumbalı konaklar,
Çay tiryakisi, sohbet ehli ihtiyarlar,
Kapı eşiğinde dertleşen analar, bacılar,
Akşamların sadık dostları kırlangıçlar,
Hepsi ayrı telaş içinde yaşar zamanları,
Kimi huzurludur, kimi hüzünlü bahar akşamları,
Yeşil Bursa’nın ecdad yadigarı eski sokakları...
Huzuru arayanlar, maziye hasret kalanlar;
Çıkıp dolaşsın Bursa’nın eski sokaklarını,
Niyazda bekler hala sarıklı mezar taşları,
Hala secdededir “Keşiş” (1) dağının evliyaları;
Dik yokuşun başında gülümser tahta kapılı evde,
Çiçekli bahçe içinde Hak dostu “Tezveren Dede”,
Yokuşun ortasında yeşil kapılı ker*** evde,
Oturur somuncu Babam somunları sepetinde,
Dünya ateşinde pişirirken lezzetli somunları,
Aşk ateşiyle yanar nice Hacı Bayramlar,
Taş kaldırımlı yokuşun sonunda küçük bir cami,
Bursa’yı seyreder türbesinden Molla Fenari,
Bursa Kadısının duyulur kaldırımlarda ayak sesi,
Aziz Mahmut Hüdai’nin çiğer satan mahçup nefesi,
Çıkmaz sokak içinde kıyamda bekler hala dervişleri,
Gavsul azam mübarek “Üftade” Hazretlerini...
Sarmaş dolaş yaşar Bursa’da ecdad ile evladlar,
Mazi ile halin dilidir taş kaldırımlı eski sokaklar,
Ezan sesini bekler hala türbelerin ilk sahipleri,
Kimi kıyamda, kimi rüküda sarıklı taşlar,
Kök mazide, dallar atide secdededir seherde,
Ecdad yadigarı yorgun koca çınar yeşil tepede...
Tatlı bir huzur dolar gönüllere akaşamları,
Ecdad kokar hala Bursa’nın eski sokakları...
“Keşiş Dağı” geymiş yine yeşil kaftanını,
Ecdad kuşanmış bekliyor nicedir pusatlarını,
Emir Sultan bekliyor ruhsuz celladını,
Bir sabah aniden saldıracak çelik paletli canavarı,
Bekliyor evliyalar huzura dinamit koyacak katilleri,
Bekliyor yaşlı çınar, kökünü kesecek kör testereyi,
Bekliyor kendisini Yeşil Bursa’da şimdi,
Çınarlı kahvenin yeni yetme ruhsuz mirasyedisini...
Yetim Hakkı der ki dostlara;
Kıymayalım ecdad yadigarı sokaklara,
Kalsın mazimiz, atiye yön verecek evladımıza...
Dursun zamanın acımasız beton istilası,
Yaşasın mazinin ecdad yadigarı son hatırası,
Kabul olsun ecdadımızın o pak o temiz duası...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Buz Kesti Elleim Sarıkamış'ta
Bakın,
Bakın bana;
Buz kesti ellerim,
Dondu gençliğim,
Soldu hayallerim, bu yaşta,
Kaldı bedenim şu ıssız Sarıkamışta.
Kar beyazdı soğuk,
Kar beyazdı gece,
Görmez oldu gözlerim önce,
Dondu ayaklarım,
Dondu çıplak ellerim,
Soldu ümitlerim genç yaşda,
Buz kesti ellerim karlı Sarıkamış’ta.
Bilir misiniz ki,
Ben hiç gülmedim,
Hiç gün yüzü görmedim,
Baharım da bile kıştı mevsim,
Yoksulluk ezelden yazılmış anlıma,
Hep hasretlik, ayrılık düştü benim payıma,
Ne yalan dünyaya doydum, ne öksüz yavruma,
Koklamadım can kızımı ben doya, doya,
Bahara dönerim demiştim ya,
Kapandı kardan izlerim yavrum,
Kaldım ıssız karlı dağlarda,
Sendin son nefeste hasretim,
Sana uzanmıştı şu buz tutan elim,
Sendin kızım gönlümde son hayalim,
Dondu çıplak bedenim işte o anda,
Kapandı gözlerim, bitti nefesim,
Buz kesti ellerim ıssız Sarıkamış’ta.
Örtün üstümü,
Örtün beni kar taneleri,
Hala üşüyor yüreğim *******i,
Ayşem’e haber verin kar taneleri,
Gelecekmiş baban ilk bahara deyin,
Beklesin beni her akşam camda,
Döneceğim bir gün karlar kalktığında,
Zira ben ölmedim,
Çarpar hala kanayan yüreğim,
Meçhul şehidim ben Sarıkamış’ta,
Karbeyazdır benim kefenim,
Yoktur kabrim, la-mekandır yerim,
Ben İsimsiz şehidim bu savaşta,
Buz kesti ellerim kaldım ıssız Sarıkamış’ta.
Ne olur gelin...
Karlar erimeden gelin emi,
Tutun şu buz tutan ellerimi,
Hissedin beni her kar tanesinde,
Esen tipinin sesinden dinleyin sesimi,
Kızımdan, Ayşemden haber getirin,
Ne olur karanlık basmadan gelin,
Görün beni karda açan kardelenlerde,
Ayaz kesen mehtapsız bir gecede,
Buz kesti ellerim şu Allahuekber’de.
Sakın unutmayın beni,
Kolaydır hem adresim,
Mehmedim ben kar altında,
Hiç uğrunda ölen günahsız neferim,
Sarıkamış’da isimsiz şehidim,
Karbeyaz seccademin üstünde,
Hala secdedeyim ben Allahuekber’de,
Karlar erimeden,
Secdem bitmeden gelin emi,
Isıtın üşüyen şu ellerimi,
Verin sımsıcak sevginizi,
Yeniden doğayım göz yaşınızda,
Güleyim bir kez olsun dudaklarınızda,
Cemre olup düşeyim gönlünüze,
Meltem olup eseyim gecenize,
Varayım köyüme seher vaktinde,
Camdan gireyim sessizce,
Yavrumun saçından bir tel alayım,
Döneyim yine karlı Sarıkamış’a,
Razıyım bin kez donayım her gece,
Kar olup yağayım ince ince üstünüze,
Yeter ki yetim yavrum şen olsun,
Vatanım hür, yurdum hep gülşen olsun,
Kutsal nöbetteyim ben Sarıkamış’da,
Meleklerle her dem sohbetteyim,
Yine de üşürüm ayaz kesen *******de,
Buz kesti ellerim, kaldım çaresiz Allahuekber’de.
Karbeyazdı gece,
Karbeyazdı kefenim,
Karbeyazdı ölüm Sarıkamış’da,
Dondu gençliğim bu yaşta,
Dondu sözlerim, dondu nefesim,
Allah Bir, Allah bir derken,
Kapandı gözlerim yavaşça,
İndi melekler tekbirlerle bir bir,
Sardılar donan bedenimi,
Aktım faniden baki aleme,
Aştım mekan, zaman çemberinden,
Süzüldüm rahmet imbiğinden,
Doğdum Bezm-i Alemden yeniden,
Allah bir, Allah bir derken dilim,
Dondu gençliğim,
Soldu hayallerim,
Kapandı gözlerim,
Buz kesti Ellerim,
Allahuekber’de...
Ahhh Ellerim,
Ellerim...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Cahil, sefil, Gafil,
İnsanoğlu gelse de ayni mayadan,
Değişirmiş huyu suyu sonradan,
Kimi cahil, kimi sefil, kalırmış kimi gafil,
Kimi pişer aşk ateşinde olurmuş “İnsan-ı Kamil”.
Kimi çeker 'cahil insan' soyuna;
Bulur bulmaz alyanaklı karıyı,
Unutur gider doğurup emziren cefakar anayı.
Kimi sapar “sefil insan” yoluna;
Görür görmez üç beş kuruş parayı,
Bırakır gider kahrını çeken vefakar karıyı.
Kimi girer “gafil insan” suyuna,
Unutur gider yaratan yüce tanrıyı,,
Alır fani Dünyayı, satar sonsuz Ukbayı.
Maarifet odur ki ademoğlu bil,
Olabilmektir ölmeden “İnsan-ı Kamil”;
Helalinden kazan ki lokmanı,
Hakk’ın emaneti bil ki karını,
Baştacın yap ki doğuran ananı,
Unutma ki yaratan yüce mevlanı,
Kazanasın hem Dünya’nı, hem Ukba’nı.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Cam ve Can
'Zaman';
Camdan zindanda mahkum,
Geçmiş, gelecek, bir de bu an,
Kum olup akar hiç durmadan,
Kum saatimin incecik cam boğazından...
Ne zaman ki;
Biter kum camda,
Geçmiş gelecek bir olur bir anda...
Biter zaman camdan zindanda,
Akmaz olur kumlar gayri cam boğazda...
Asıl Candır,
Camdan zindanda mahkum olan,
An gelir ayrılır sessizce bu mekandan,
Çıkar usulca “Allah Bir” diyen ağızdan,
Akıp gider kum misali bu “can”, dokuz boğum boğazdan...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Can Kızım
(Eda Kızıma)
Canımın canı,
Gönlümün sultanı kızım,
Geldi mi yuvadan uçma zamanı?
Geldi mi yuva kurma zamanı?
Daha dün küçücük bebektin,
Ne zaman emekledin,
Ne çabuk yürüdün,
Sen ne çabuk büyüdün de,
Şimdi ak gelin oldun kızım!
Edalı kızım, Gül kızım,
Bugün gülen şu gül yüzün,
Dilerim hep gülsün kızım,
Bahtın açık, gönlün şen,
Yuvan hep gülşen olsun kızım.
Evimin sevinci,
Gönlümün incisi kızım,
Yüzün güleç, dilin tatlıysa her dem,
Gülistanda bilesin gonca gülsün kızım,
Yüzün ekşi, hele ki acıysa sözün,
Gül dalında gülsüz yaban dikensin kızım.
Gözümün nuru,
Gönlümün süruru kızım;
Nefsinde edep, özünde haya varsa,
Meleklerle bil ki birsin kızım.
Gönlünde sevgi, özünde saygı varsa,
Sen ki petekte balsın kızım.
Benim edalı kızım,
Benim kınalı kuzum;
Saadet istersen yavrum yuvanda,
Pazarda bulamazsın, satın alamazsın kızım,
Saadet, gizli tohumdur gönüllerde,
Paha biçilmez asla kıymetine,
Ekilir besmele ile, beslenir sevgi ile,
Yeşerir saygı ile saadet çiçeğin,
Yuvan bahar olur, sen bahtiyar olursun kızım.
Haram yersen eğer,
Haset edersen,
Affetmeyi, af dilemeyi bilmezsen,
Hep ben, önce ben dersen,
Solar çiçeğin, biter saadetin,
Yuvan zindan, aşın zehir olur kızım.
Can kızım, Edalı kızım,
Eğer Huzur istersen yuvanda,
Çarşıda bulamazsın, bedelsiz alamazsın kızım,
O bir saklı kapıdır gönüllerde,
Paha biçilmez hiç kıymetine,
Anahtarı sabır, eşiği hamd ile şükür,
Yeri yurdu gönüldür,
Secde ile açılır kapısı,
Duayla örülür çatısı,
Gönlüne dolar huzur, yuvan nur olur kızım,
Gıybet edersen eğer,
Haram lokma yersen,
Hayada kusur edersen,
Hatadan geri dönmeyi bilmezsen,
Kulluğunu ihmal edersen,
Kapanır kalpte huzur kapısı,
Kararır, paslanır kalbin minesi,
Biter huzurun, başlar kabus gecesi kızım.
Benim gelin kızım,
Benim edalı kızım,
Dilerim Haktan;
Yüzünde gülücük,
Sofranda bereket,
Gönlünde muhabbet,
Yuvanda saadet daim olsun.
Atana saygın,
İnsana sevgin,
Zayıfa merhametin,
Zalime nefretin,
Mazluma himmetin,
Millete hizmetin tam olsun kızım.
Yokluğa sabrın,
Varlığa şükrün,
Dostuna muhabbetin,
Eşine sadakatin,
Allah’a ibadetin tam olsun,
Tam olsun, tamam olsun ki,
Akıbetin ve ahiretin hayır olsun kızım.
Yüzümü ak eden kızım;
Döndü devran, geldi işte zaman,
Şimdi uçma vaktidir yuvadan,
Saf beyaz gelinliğinle, namus ve iffetinle,
Var şimdi muhterem eşine,
Bahtınız açık, gönlünüz şen,
Yuvanız hep gülşen olsun kızım,
Babalık hakkım, atalık Hakkım,
Bugün sana benden yana helal olsun,
Allah yar ve yardımcınız olsun can kızım...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Can Suyu
Gün be gün;
Solup gidiyor gülşenim,
Suya hasret bekler nicedir,
Benim tazecik gonca güllerim...
Kara kış,
Olsa da yanık bağımda,
Yeterki tohumlarım kalsın toprakta,
Varsın Beklesin bir kış daha nadasta,
Gelecek ilk cemrede, ilk baharda,
Yeşerip şenlenecektir eminim,
Tez zamanda benim solmuş gülşenim...
Gün gelip te,
Benim asil köklerim,
Uzanıp mazimden atime,
Can suyunu alınca saf özünden,
Açacaktır tomurcuk, tomurcuk yeniden,
Yeni sürgün tazecik gonca güllerim benim,
Yakındır güleceğim ak günlerim benim...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:53 AM
Çağrı
Neden peş peşe kayboluyor sevdiklerim, dostlarım,
Boğuyor beni her akşam, sessiz çığlığı sonbaharın,
Neden durmaz döner şu akrep, şu yelkovan,
Döndükçe öğütür durur sevdiğim canları,
Köstekli saatin acımasız kolları...
Neden birer birer kırılıyor, bastığım dallarım,
Nicedir ses vermez oldu, gurbet elden yavrularım,
Ardımda yılların tortusu buruk hatıralarım,
Elimde sararmış solmuş takvim yapraklarım,
Yaşıyorum sonbaharı içimde kaygılarım...
Nedense dilimden düşmez oldu, hasret yüklü şarkılar,
“Dönülmez akşamın ufkundayız” diyor camdaki deli rüzgar,
Neden ölümü hatırlatır telaşlı kırlangıçlar,
Sanki vakit tamam şimdi sonbahar der gibi fısıldar,
Sararıp dökülen yorgun yapraklar...
Her sonbahar nerden gelir inleyen ney sesi,
Der sanki ki; nazlanma ey fani, ver artık şu son nefesi,
Elden ayaktan düşmeden, kapansın ömrün son perdesi,
Bekliyor nicedir yolunu ağzı dualı dostların cümlesi
Dillerde veda senfonisi, gönülde “lebbeyk” ilahisi...
Vuslat pek yakın diyor, bu hazan vakti kara toprak,
Ötelerden gelen ferman sanki sararan, solan her yaprak,
Bekliyor kapımda sessiz bir hayal, elinde yensiz kundak,
Doğduğum günkü gibi alıp da beni sarıp sarmalayacak,
Dört kollu beşikten bindiğim son salıncak....
Yücelerden ise çağrım, ne mekanın, ne zamanın önemi var,
Kalanlara, soranlara, Hakkı’dan olsun baki selamlar,
Göçelim artık dünyadan, kapanmadan kardan yollar,
Son nefeste dileğim, hakkın helal etsin kalanlar,
Kılsın namazımı yalnız dostu dostu ebrar kullar,
Olmasın cenaze marşım, olmasın alkışlar zinhar,
Vasiyetim ardımdan dostlarım yalnız bir fatiha okusun...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Çeşit Çeşit Adem
Çeşit çeşit yaratmış rabbim ademi,
Kimi beyaz, kimi kumral, kimi siyahi,
“Kalu Bela” olsa da Bezm-i Alemde sözleri,
Başkadır kaderleri, benzemez hiç parmak izleri.
Kimi adem kulluktadır Rabbine,
Secdededir alnı beş vakit,
Kimi hizmettedir kör nefsine,
İsyandadır Hakk’a her vakit.
Kimi sultandır mana aleminde,
Yüzse de yokluk, yoksulluk denizinde,
Kimisi hiçtir o “Din Gününde”,
Olsa da namı subay, kendi albay yeryüzünde.
Kimi adem, adam sanır kendini,
Giyince sırtına siyah cübbesini,
Takar garbın at gözlüğünü gözüne,
Bilmez tükürür aynada kendi yüzüne.
Kiminin okunmaz ne adı, ne sanı,
Yoktur ne makamı, ne ünvanı,
Lakin okur kalp gözünden,
Maziden atiye akan asırlık zamanı.
Kimi adem derviş hırkası giyer,
Sabah akşam durmaz insan eti yer,
Oturur “Nefsi Emmare”nin zirvesinde,
Yer beğenmez kendine kırklar meclisinde.
Kimi adem tapar kendi azgın nefsine,
“Benzemez Benzetir” kendi sapık fikrine,
Okur yazar çince, ingilizce, bilmem nece,
Lakin bilmez öz kitabından tek bir hece.
Kiminin iblisten olur iman mayası,
Geçmiştir boynuna kibirsen olma halkası,
Secdesiz alınla, hiç eğilmemiş dik kafası,
Bekler mahşer’de dahi ayrı tören mangası.
Kimi adam olur gösteriş budalası,
Alkıştır, riyadır sabah akşam tek gıdası,
Ne “mizandır” ne “hesaptır” derdi tasası,
Razıdır cehenneme dahi olursa ayrı protokol kapısı.
Kiminin gönülden olur mayası,
Olsa da düz nefer, makbuldur her duası,
Helal lokmadır, her dem kutsal davası,
Allah Rızasıdır son nefeste kızıl elması.
Kiminin kul hakkından donanır sofrası,
Haram lokmadan beslenen asalak tayfası,
Kılavuz olunca kendine dev aynası,
İblise döner pusulası, helaka gider rotası.
Kimi adem sayar durur hiç bıkmadan,
Üç günlük emanet dünya servetini,
Kimi vakfeder gözünü hiç kırpmadan,
Allah için kalan en son helal akçesini.
Kiminin localardır yurdu, yuvası,
Yoktur milli, manevi, derdi, tasası,
Dul karının kesesindendir gelir harcı, tuğlası,
Kendi kukla, oynatan meşhur duvarcı ustası.
Kozayı örenler içerde amele tayfası,
Namı diğer “kör ve tanınmış” tırtıl mangası,
Baharda kelebek olup uçanlar başkası,
Kozadan ipeği sağan eller hep başkası...
Kimi adem; Durmaz bal yapar iki cihanda,
Boş petek koymaz yaz kış hiç kovanda,
Kimi adem; şaşar su döğer boş havanda,
Laf üretir, laf satar sağırlar pazarında,
Kimi mecnun olur yüzer aşk deryasında,
Bulur mevlasını, kara kuru leylasında,
Kimi firavun olur ipekten kozasında,
Helak olur, boğulur kendi inkar deryasında.
Kimi adem her dem ihanettedir,
Çalar oynar fitne fesat çemberinde,
Kimi şaşkın her gün rezallettedir,
Döner durur sofra-uçkur-kubur üçgeninde.
Kimi insan gayrettedir her mevsimde,
Pişer gece gündüz ilim irfan meclisinde,
Selamettedir gemisi EDEB haya denizinde,
Üç beş yolcudur yüzerler Nuh’un gemisinde.
.
Kimi şaşkın felakettedir,
Sallanır durur haram-şehvet beşiğinde,
Kimi bedbaht hep gaflettedir,
Döner durur kendi kısır ekseninde.
Kimi miskin zilletedir,
Firavun’un hizmetinde taliptir eşekliğe,
Kimi aptal cehalettedir,
Maymunlar meclisinde razıdır şebekliğe.
Kimi adem zikrederken seyreder mana alemini,
Gözünde yaşla varır Hakk’a, “ derviş yunus” misali...
Dilden kalbe yollar “aşkı ilahi”yi her seher vakti,
Sıratı müstagıym yoldan ayırmaz kendi nefsini.
Kimi uyur kozasında, “Yetim Hakkı” gibi,
Dilinde dondurur, unutur gider “ismi celali”,
Seyredip durur akıp giden kendi kum saatini,
Sayar boşa geçen aşksız, o avare günlerini...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Darbeciler
Ardımda ihtilaller,
Kapımda darbeciler,
Başımda gafiller,
İçerde devşirmeler, dönmeler,
Sırtıma vura, vura,
Üstüme vara vara,
Beni muhtaç ettiler,
“Tek dişi kalmış” canavara...
Sağımda cahiller,
Solumda körler,
Ortada tembeller,
Sırtımda sülükler, keneler,
Beynimi içe, içe,
Kanımı eme, eme,
Beni mahkum ettiler,
Daha dünkü” bende”me...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Davacıyım
Ben davacıyım,
Rabbim böyle yazsın,
Geçmişim, geleceğim,
Vicdansız bir adamın,
Azgın nefsinde noktalandı.
Ben mahkumum,
Suçum şüphesiz iman,
Cezam sorgusuz idam,
Şerefim, haysiyetim,
Tanrısız bir adamın,
Yargısız infazı ile damgalandı.
Ben haklıyım,
Dostlarım böyle bilsin,
Çilelerim, dertlerim,
Ruhsuz bir mumyanın,
Haksız iftirası ile başladı.
Ben çaresizim,
Batılın göz hapsindeyim,
Hakkım, hukukum,
Adaletsiz dünyanın,
Acımasız çarklarında paslandı,
Ben masumum,
Defterim böyle yazsın,
Sevabım, günahım,
Mankurt (1) beyinli bir adamın,
Akıl kantarında tartıldı.
Ben mazlumum,
Pir Sultan gibi dar ağacındayım,
Akıbetim, ahiretim,
Zalim 'Hızır' Paşanın,
İdam fermanı ile aklandı.
Ben mutluyum,
Çilem rahmetim, beraatım,
İdam fermanım,
Kör bir yobazın,
Kanlı kaleminden yazıldı.
Ben razıyım,
Kaderim böyleymiş,
İmanım, irfanım,
Cahil bir paşanın,
Nursuz vicdanında sorgulandı.
Ben Yetim Hakkıyım,
Mazlumların sesiyim,
Hem hakkım, hem ahım
Yarın Hakkın divanına kaldı,
İpek kozam örüldü,
Beyliğim, paşalığım,
Çok şükür canlar mahşere kaldı.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Dilek
Dileğim öyle bir aşk olsun ki;
Gönlüme yar olsun, bana bar (yük) değil,
Olursa Gülşende açan gonca gül olsun, ele batan har (diken) değil.
İsterse sonum dar (ölüm) olsun, aslıma zor değil,
Benim aşkım dilerim hep nar olsun, içi geçmiş sönmüş kor değil,
Olursa sevdam ilel ebed var olsun, bir atımlık zar değil,
Ahu-zar eden hep Yetim Hakkı olsun,
Cana canan derde derman yar değil.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Diller
Kimi diller durmaz Hak der zikreder,
Her seher kendini abad eder,
Kimi diller bilmez kendin küfreder,
Ben der nefsini berbad eder,
Kimi diller bıkmaz her dem şükreder,
Kullukta şaşmaz sebat eder,
Kimi diller susmaz inkar eder,
Hergün şeytana biat eder,
Dünya say ki bir nefeslik yer,
Nevbahar mevsimi pek tez biter,
Gelip çatar hasat mevsimi sonbahar,
Susar şakıyan o bülbül diller,
Dilin ektiğini gün gelir eller biçer...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Diyar-ı Hırsızistan
Sanma ki dostum,
Bu diyar atayurdum 'Hayalistan'dır,
Manastan, Yusuf Has’tan yadigar can Türkistandır.
Bir millet ki dostum;
Kirlenmiş can suyu fuhuştan, meyden
Geçmiş nesiller elekten, biçilmiş hayaller oraktan çekiçten...
Bir zillet ki dostum;
Kalkmış arz-ı hürmet, saygı muhabbet millette,
Hürmetle alınır yenir olmuş ala-i rüşvet devlette...
Bir acaib memleket ki dostum;
Ne Türkistandır bildiğim, ne Hayalistandır dediğim,
Burası arsıza cennet, hırsıza emanet diyar-ı “hırsızistandır' beyim....
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Dolap Beygiri
Bir varmış bir yokmuş,
Hem varmış, hem de yokmuş,
Bir beygir yaşarmış hayal ülkesinde,
Dönüp dururmuş sabah akşam beyhude,
Hayali, fani ağlayan bir dolabın peşinde,
Dolabın sesi ninni olmuş beygire,
Dolap inlemiş, beygir dönmüş birbirinden habersiz,
Döne döne uyuşmuş beyni olmayınca gayesi,
Dönen dolap olmuş zamanla beygirin gönül kabesi...
Dönerken yalnız kendi kısır çemberinde,
Bakmış aleme at gözlüğü hep gözünde,
Yokuşu aştım, sona ulaştım ha derken,
Vardım menzile sanırmış her dönüşde,
Sormamış bir kez olsun kendine;
'Yahuu; neden hep ben dönerim bu alemde'
Hem döner hem kamçıyı neden ben yerim diye,
Her akşam önüne atılan bir avuç saman,
Kendi çektiği bir bakraç kirli sudan başka,
Ne gün görmüş, ne gülmüş akılsız hayvan,
Samanı veren eli sanmış asıl veli nimeti,
Veli nimetininden bilmiş aldığı yalan nimeti.
Akıl kıt olunca şüphe olmazmış ya başta,
Şüphesiz gerçeğe varılmazmış ya her yaşta;
Sormamış, danışmamış ki hayvan;
'Acep kimdir beni güden? ' diye,
'Kimdir beni kamçısıyla döven? '
'Ardım sıra bana her gün söven? ' diye...
Aşınmış tozlu yollar yürümekle,
Yaşlanmış dolap da beygir de dönmekle,
Koşarmuş rahvan yedikçe sırtına kamçıyı,
Kamçıdan bilirmiş sırtındaki keskin acıyı,
Ha gayret bitti bitecek yolum az kaldı derken,
Yığılıp kalır bir gün sıcakta dönerken...
Alınır yuları sonra at gözlüğü gözünden,
Görür perdesiz gök yüzünü asıl rengini,
Duymaz artık dolabın inleyen sesini,
Dalar gider yemyeşil çayırlar ötesine,
Dinler huzur veren sessizliğin sesini,
Görür ufuktaki karlı dağın zirvesini...
Silkinir kalkmak için, yerinden,
Lakin takad kesilmiş, gençlik gitmiştir,
Çabalamak, çırpınmak son dem de nafiledir,
Başında biten 'veli nimetim! ' dediği hergeledir,
Yalvaran gözlerle bakar fani efendisine,
Derdinin dermanını bulacak sanır kendisine.
Görür ilk kez çatılmış kaşı ayan beyan,
Nursuz kaşarlanmış suratı görür iç aynasından,
Görür ilk kez bir ömür yediği çatal kamçıyı,
Öğrenir kimmiş sırtını sabah akşam döven?
Kim miş ardından kendine bağırıp hep söven?
Lakin uzun sürmez pişmanlıki şaşkınlık hali,
İşitir efendisinin gün görmemiş kart sesini;
“Tut evlad der şu kamçıyı hele,
Getirin benim gümüş saplı çifte kırmayı,
Getirin bizim ahırdaki doru taze tayı”...
Verirken beygir yerde en son nefesini,
İşitir yeniden dolabın inlemesini...
İlk kez anlar dolabın dilinden,
Anlar dolabın derdini inlemesinden;
“Heyy zavallı beygir bilmezmisin ki,
Feleğin çemberi hiç geri döner mi?
Geçen ömür bir daha gelir mi?
Söyledim her gün sana ben bu gerçeği,
Bir avuç samana kandın duymadın,
Döndün durdun gayesiz hiç doymadın”
Duyulmaz hayvanın son kişnemesi,
Okunmaz olur ölünce esamesi,
Dolabın duyulur derinden inlemesi,
Doru tayın gelir uzaktan kişnemesi,
Yular kalır eski sahibinin elinde,
Kamçı şaklar şimdi yeni tayin belinde...
Yetim Hakkım dilersen eğer sen de,
“Kıssa’dan hisse” al iyi dinle;
“Verirsen yuları bir kez nefsin eline,
Dönersin sen de akılsız dolap beygirine”.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Dönme Dolap
Hak neylesin;
Azıp sapan kuluna!
Susuz dipsiz girdapta,
Fasılasız, hasılasız koşup duran kuluna!
Kul neylesin,
Hakk’tan bi haber olana,
Kapısız, bacasız zindanda,
Akılsız, cansız gölgesine hayran olana...
“Hakkı” neylesin,
Hakk’a yaban durana,
Hayali dönme dolapta,
Kaygısız, gamsız gülüp oynayıp,
Sabah akşam dönüp duran şaşkına...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:54 AM
Ebedi Aşk
İstemedim;
Ne kuldan, ne sultandan,
İstemem hiç bir zaman,
Ne mihnet, ne ihsan,
Diledim hep “Hayyum-Kayyum” olandan;
Can suyu taa “Kalu Bela”dan,
Gülü gülüstandan olan,
Bitmez, tükenmez ebedi aşktan..
Beklemedim,
Ne beyden, ne paşadan,
Beklemem hiç bir zaman,
Ne makam, ne unvan,
Diledim hep “Hannan-Menan” olandan,
İlk nefeste, ilk çığlıkla başlayan,
Son nefeste, ten kafeste kalmayan,
Şeksiz şüphesiz tkamil imandan...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:55 AM
Elif İle Mertek
Kimi olsa da ilim ehli;
Bilmez ne kendini, ne haddini,
“Kalp” (sahte) gözünden bakar seyreder alemi,
Bilmeyince adem ne kendini, ne Rabbini;
Mertek(1) sanır efendi, her gördüğü “Elifi”...
Kimi olur gönül ehli;
Bilir hem kendini, hem Rabbini,
Görür “Kalp” (gönül) gözünden sır içinde alemi,
Bilmese de ne Marksı, ne tanrısız Lenini,
Lakin çözer gönül gözünden, ilk bakışta “Elif”teki gizemi...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:55 AM
Firavun Ağzı
'Salak' demiş ahmak, başörtüsü takana,
Akılsız demiş avanak, benim başörtülü anama.
EDEB’dir mayamız bizim, aldırmayız havlayana,
Elimizden, dilimizden ziyan gelmez adam olan insana.
EDEB’siz adam, konulmaz bizde insan yerine,
Olsa da sahibi makam, 'sayın! ' dese de avam kendine.
Sanma ki sen ilericisin de, gericidir hep geride duran,
Sen Akreb’sin be adam, benim anam bacım asıl yelkovan.
Öndedir akrebler zahirde, kalsa da geride yelkovan bazan,
Tur üstüne tur çeker yelkovan, senin gibi cüce akrebe her zaman.
Fazilette, EDEB’de, sen zaviyeden eksi çukursun be adam,
Oturmuş zirvede, nicedir secdede seni bekler baş ötrülü anam...
Yetim Hakkı der ki zavallı adam, aman! Aman!
Vazgeç geç kalmadan, “altın buzağı”ya tapmaktan,
Vazgeç “Firavun” ağzıyla Hakkı horlamaktan,
Gün olur, kurulur mahşerde şaşmaz mizan;
Kurtaramaz seni o zaman gelse de 'Hazreti Musan',
Tur Dağı’nın altında kalıp topyekün helak olmaktan...
Karun gibi malınla yerin dibine batmaktan,
Firavun gibi ordunla inkar denizinde boğulmaktan..
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:55 AM
Galli Poli
Dün akşam gördüklerim,
Gerçek mi, kabus muydu bilmem,
Seyrettim mazimi beyaz perdeden,
Mazimden baktım gördüm atimi,
Halim nakşedilmişti eski hikayelerden,
Gergef gergef işlenmişti sanki geleceğim,
Seyrederken halimi, buz kesti yüreğim,
Alkış tutar diye korktum rezillere,
Tuttum kelepçeler vurdum ellerime,
Ecdadımdan utandım, görmesin diye,
Gözlerimi açmadım, sımsıkı yumdum...
Rüya değil kabustu izlediğim,
Coniler baş aktörü olmuş filmin,
Mehmetçiklerim sıradan figüran,
Kaybolmuş silinmiş şanlı destan,
Önce nasır tutan ruhsuz gönüllerden,
Sonra düz beyaz o cansız perdeden...
“Anzak” yine baş tacı olmuş,
Milletimin adı vahşi yamyam,
Asırlardır kanımı içen acımasız sırtlan,
Mazlum olmuş yeni baştan,
Şehitlerim kanlı zalim olmuş,
Dün canıma kast eden düşman,
Hem medeni, hem pek uygar olmuş,
Vatan için can veren neferler,
Milleti için solan gonca güller,
Acımasız barbarmış hepsi meğer...
“Gelibolum” modaya uymuş,
Utanmış Alaturka adından,
Değişmiş “Galli Polli” olmuş,
Kendini benzetmiş dünkü bendeme,
Çanakkale bizim değilmiş meğer,
Değiştirmiş adını hain kalemler,
Helenin truvasıymış şehitkalemiz,
Ecdadımız duymuş rezaleti, bizaar olmuş,
Şehitler gaziler bir kez daha can evinden vurulmuş...
Koca Seyyid onbaşım hilebazmış,
Mermisi meğer tahtadan oyulmuş,
Yahya çavuşum acımasız barbarmış,
Takımıyla yaptığı toplu katliammış,
Topçular daha ilk çelsede idama mahkum olmuş,
Zira üryan conileri keyfedip yüzerken vurmuş,
Olanlar olmuş dostlar, hilalim yine mazlum olmuş,
Ehl-i salip geçmiş bana baş efendi olmuş,
Asil ecdadım asi olmuş vatanı savunmakla,.
Alkış tutanlar vebal altında kalmış alkışlamakla,
Yetim Hakkı yine vurulmuş bir gafilin elinden,
Bu kaçıncı kez kim bilir şu can evinden,
Bu kaçıncı ihanettir “Bürütüs”ün hançerinden...
Beyaz perde kendinden utanmış,
Kararmış kahrından simsiyah olmuş,
Ak umutları milletin yıkılmış birer birer,
Uyanış bir başka bahara kalmış yeniden,
Ruhsuz, köksüz, gafili cahil efendiler yüzünden...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:55 AM
Gelincikler ve Ninem
İki gelincik açmış da yol üstünde,
Hoş geldiniz canlar der gibiydi bize,
Al hırkaları geymişler de üstlerine,
Allah hep “HAY” der gibiydi bize,
Salınıp zikrederken esen yelde,
Aşktan avareyiz biz de der gibiydi bize,
İki gelincik Tabduk’un kutlu türbesinde,
Aslımız toprak, mayamız HAK der gibiydi bize,
El ele, gönül gönüle halleriyle iki gelincik,
Birimiz Yunus, birimiz Taptuğuz der gibiydi bize...
Yörük Ninem oturmuş da bir köşeye,
Türkün hasıyım oğul der gibiydi bize,
Yüzünde nur, başında beyaz örtüsüyle,
Yunusun anasıyım der gibiydi bize,
Yüzünde çilenin, sabrın çizgisiyle,
Dilinde zikir, kalbinde şükürle ninem,
Pişdim elhamdullillah der gibiydi bize...
Ağlamaktan kurumuş o yaşlı gözleriyle,
Şekvadan, kavgadan bihaber özüyle,
Masum ve mahzun haliyle yörük ninem,
Mazinin anası, atinin mayası benim işte der gibiydi bize...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:55 AM
Gonca Güle Veda
Gonca Güle Veda
(Trafik kazasında vefat eden Esra’ya)
(Ey Rabbim):
Bir gonca gül daha koptu, gül bahçesinden,
Gülşen tarumar, bülbül etmekte ahu-zar,
Elbet sual olmaz senin hikmetinden,
Emir senden, takdir senden,
Amma! neden değişir ki doğumdaki sıra neden,
Solar körpecik fidanlar, goncacık güller;
Bir bahar bile görmeden, toy düğün etmeden...
(Ey Kızım):
Ah be güzel balam, daha tazecik bir bahardın sen,
Henüz çiçek bile açmadan, neden kışa döndün neden?
Hazan bile gelmez iken yaz bahar geçmeden,
Kışı gördün balam erkenden, yaz bahar görmeden,
Düştün kara toprağa daha cemreler düşmeden;
Can suyunu almadan, neden soldun gül yüzlüm neden...
Can bebem gidişinle virane oldu bağlar,
Karardı günler, soldu bak o gülen yüzler,
Gelinlik giyip de, murada ermek varken,
Neden giydin beyaz kefeni gittin, neden?
Kapandı o siyah gözler gün yüzü görmeden,
Bırakıp gittin bizi toy düğün bile etmeden...
Gelimli, Gidimli dünya, son ucu ölümlü dünya,
Kul neylesin, takdir hep o yücelerden,
Daha söylenecek onca sözün varken,
Neden göçtün gittin erkenden, neden?
Sustu o şirin söyleyen dillerin aniden,
Bir veda bile etmeden, anam babam demeden...
Kim bilir ne hülyaların vardı, henüz söylenmedik,
Kim bilir ne sevdaların vardı, henüz yaşanmadık,
Yapılacak petek petek bal varken,
Terkettin yuvayı gittin bir sabah erken?
Belli ki mutlusun açtığın yeni gülşenden,
Bir oğul bile vermeden, yavrum bile diyemeden.
(Ey Acılı Dost):
gelimli gidimli şu dünyada,
Son ucu ölümlü bu dünyada,
Sabır ve şükür iledir sınavımız,
Mahşerde kavuşmak üzere canlar
Şimdi artık güle veda zamanımız,
Ne göz yaşının, ne figanın faydası var gidene,
Duadır, tevekküldür mevtaya en güzel hediye.
Ölüm son değildir, En güzel ibrettir bilene...
İbret alalım canlar gelmeden sıra bize de,
Sor kendine; Ölüm neden? Doğum neden?
Sır içinde sır, sır gönüllerde saklıdır.
'Yetim Hakkı' der ki dosta,
Müjdeler var Hak katından;
Kış gelmeden kozasını örenler,
Yaz’da kışı, Kış’da baharı görenler,
Var iken sabır, yok iken şükür diyenler,
Hep iken hiçliğini bilenler,
Hiç iken zirveye erenler,
“Ondan gelip, yine Ona döneceğiz” diyenler
Gün gelir bir gül misali açacaktır kabrinden,
Ruz-i mahşerde yeniden, yeniden ve ebediyyen.
“İnna lillahi inna ileyhi raciun”
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:55 AM
Gönülden Damlalar-Akıl
Akıllı isen ey kişi,
Hatayı kuldan, ihsanı Hak’tan bilirsin,
Aşkı sertac eder, tam kemale erersin,
Ererde Kaf dağını aşar, bir deryaya girersin.
Akılsız isen sen ey kişi,
Belayı Hak’tan, sefayı kuldan bellersin,
Nefsini abad eder, gurur kibirle şişersin,
Şişer de düz yolda şaşar, kör kuyuya düşersin.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:55 AM
Gönülden Damlalar-İnsan
Rabbim kimine ihsan eylemiş,
İşin asan, kendin handan eylemiş,
Dertten kederden azad edip,
Dünyasın daha baştan abad eylemiş.
Kimini dertten bizaar eylemiş,
Gam ile kedere duçar eylemiş,
Canı canana ağyar edip,
Dünyayı daha baştan pek dar eylemiş.
Kimini rabbim sultan eylemiş,
Malı mülkü hep tamam eylemiş,
Varsıla yoksula sertac edip,
Mizanı daha baştan yaman eylemiş.
Kimini baştan kurban eylemiş,
Sabır sebat ile imtihan eylemiş,
Hak-Batılı beyan edip,
Akibeti daha baştan ayan eylemiş.
Yetim Hakkı bilmez ki ne söylemiş,
Kimine pek hoş, kimine hep boş söylemiş,
Gönülden Yalnız Hakkı söyleyip,
Dünyasını zindan, Ukbasını daha baştan gülüstan eylemiş.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Gönülden Damlalar-Kızıl Elma
Efendim;
Sorma bana nerdeyim,
Ne haldeyim, niceyim,
Ne sılada, ne gurbetteyim,
Orak çekicin biçip geçtiği,
“Elif”siz, “Mim”siz illerdeyim.
Niyazdayım;
Karlı dağların koynunda,
Gözlerim ufuklarda,
Yeni Günün hasretindeyim,
Ne bahardayım, ne kıştayım,
Sam yelinin esip geçtiği,
Kılavuzsuz, kervansız çöllerdeyim.
Nöbetteyim;
Tarumar olmuş gülistanda,
Elimde taze güller kardelenler,
Sırtımda kutsal emanetler,
Önümde kaf dağından zirveler,
Devlerin alıp kaçtığı,
“Kızıl” elmanın peşindeyim.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Gönülden Damlalar-Nasihat
Kimine at, avrat,
Kimine şan şöhret gerek,
Ben insanım diyene,
Tatlı sözle nasihat gerek.
“Cimrilere Sövmek Gerek,”
“Cömerdleri Övmek”
Beyim, Paşayım Diyenleri,
Dar Gününde Görmek Gerek.
Yaradanıı sevmek gerek,
Münafıkı yermek,
Tam inandım diyenleri,
Bay (zengin) olanda görmek gerek.
Ölmüşlere Rahmet Gerek,
Zalimlere İbret,
Boyum posum diyenleri,
Teneşirde görmek Gerek.
Mecnunlara Hasret Gerek,
Mazlumlara hicret,
Malım mülküm Diyenleri,
Can verende görmek Gerek.
Dertlilere derman Gerek,
Aşıklara Rahman,
Mevkiim makam diyenleri,
Son Nefeste görmek Gerek.
Dervişlere himmet Gerek,
Fukaraya nimet,
Yetim Hakkı Yiyenleri,
Mahşer vakti görmek Gerek...
Yetim Hakkı’ya gayret gerek,
Hak yolunda hizmet gerek,
Sabret dostum diyenleri,
Gurbet elde görmek gerek.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Gün Batarken Geldim
Ya Rabbim,
Şu ağaran saçlarımla,
Halimi arza geldim ben sana,
Bizaar oldum, usandım ben,
Haddin bilmez, söz dinlemez,
Şu azgın nefsimin yüzünden,
Tasmam hiç düşmedi ki elinden,
Dipsiz kovayla su taşıttı peşinden,
Kandım, aldandıım tatlı diline,
Bal diye yutturduğu zehirden,
Kör oldu görmez oldu gözlerim,
Lokmanı aradım aman çare diye,
Mecnun’da buldum derdime çare,
Çözdü beni hür eyledi mecnun,
Bir dostuna kul eyledi,
Girdim dostun bağına,
Vardım “Sırrı Sultana”,
Sofrasında yer buldum,
Duydum “Rahman Rahim”mişsin,
Derdlere derman sen mişsin,
Teslim oldum, hür oldum,
Gün batarken ufkumda Rabbim,
Secde edip huzurunda,
Kulun olmaya geldim.
Ey Rabbim,
Sırtımda boş çuvalla,
Derdimi arza geldim sana,
Bir katre idim ak bulutta,
Ol emrinle rahmet oldum,
Damla oldum, Yağmur oldum,
Yağdım ıssız, susuz çöllere,
Çölde buldum aslımı yerde,
Karıştım balçık çamur oldum sonunda,
Süzüldüm çıktım bir asma dalına,
Şükrettim ekşimiş koruk oldum sabırla..
Sabrettim tatlı üzüm oldum sonunda,
Yıllandım mahzende şarap oldum,
Girdim bir testiye hapsoldum.
Aldı beni bir mecnun,
Sattı gönül ehline,
Vardım “Sırrı Sultan’a”
Sofrasında mey oldum,
'Hayyun, Kayyum” sen mişsin,
Dertlere derman imişsin,
Ağladım billur pınar oldum,
Çağladım dertli ırmak oldum,
Gün inerken gönlümde Rabbim,
Sel olup bendim aşıp,
Ummana akmaya geldim.
Ey Rabbim,
Yüzümde çıkmaz karalarla,
Arza geldim halim ben sana,
Cılız tohumdum kara toprakta,
Bekledim durdum yıllarca nadasta,
Yandım, kavruldum yazda baharda,
Can suyunu bulamadım,
Geçti susuz yaz bahar günleri,
Kök salıp saramadım toprağı,
Aldı beni bir mecnun,
Ekti dostun bağına,
Kavuştum bende can suyuma,
Düştü cemren gönlüme Rabbim,
Çatladım, tomurcuk oldum bugün,
Açtım aşkınla sarı gül oldum,
Doldum peteklerde bal oldum,
Vardım “Sırrı Sultana”,
Sofrasında ihvan oldum,
“Hannan, Mennan” sen mişsin,
Cana canan imişsin,
Canan için candan geçtim,
Dilsizlere dil oldum,
Kabrim kazılırken bugün Rabbim,
Gül olup gülşende,
Aşkınla açmaya geldim.
Ey Rabbim,
Dilimde tövbe, gözümde yaşla,
Şikayete geldim nefsimi sana,
Unutuldu hep kul hakkı,
Garip kaldı “Yetim Hakkı”,
Koştum hep gölgeler peşinde,
'Sen'den bihaber aptal nefsimle,
Pusulasız rehbersiz kaldım çöllerde,
Çözülmez kör düğüm oldum bende,
Açtı beni bir mecnun,
Gölgemden halas oldum,
Gördüm seher yıldızını,
Dost iline yol buldum,
Girdim “Dostun Dergahına”
Hak yolunda kul oldum,
Hep idim hiç oldum,
Baş idim ayak oldum,
Dün yeleli arslandım,
Bugün kurbanlık koç oldum,
Vardım “Sırrı Sultana”,
Gönüllü İsmail oldum,
Gün batarken ufkumda,
“Sırrınla” Zikir edip Rabbim,
Nurunla yanmaya geldim.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Hesap Sorulacak
Sanma ki, insan, başı boş bırakılacak;
Helalin bile, bir gün hesabı sorulacak,
Haramın elbette çekilecek azabı olacak...
Unutma ki, mizan bir gün kurulacak;
Yetim Hakkı’ya, kul hakkından sorulacak,
Besmelesiz beylerle, yarım kalmış davasına bakılacak...
Gün olacak, elbet devran dönecek;
Bazı yüzler kararacak, bazı yüzler ağaracak,
Mazlumun, o gün ince ince görülecek hesabı olacak,
Zalimin aheste aheste ağlayacak,
Bitmez tükenmez sonsuz zamanı olacak...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Hey Gidi Fani Dünya
Hey gidi fani dünya,
Alladın pulladın kendini,
Aldattın kandırdın hep beni,
Gonca gül sandım ömrümce seni,
Bülbüle döndüm, harına yandım,
Gül dikensiz olmazmış meğer,
Heyhat, yaş kemale erince,
İş işten geçince anladım ancak,
Senden bana gül olmazmış.
Hey gidi koca dünya,
Süsledin püsledin kendini,
Kulun kölen eyledin hep beni,
Gül peri sandım ömrümce seni,
Aşkına yandım, mecnuna döndüm,
Güzelliğin, sözün hep yalanmış meğer,
Heyhat saçıma aklar düşünce,
Gençlik elden gidince anladım ancak,
Senden bana yar olmazmış.
Hey gidi yalan dünya,
Malla, mülkle bezedin kendini,
Deli divane eyledin hep beni,
Ab-ı Hayat sandım ömrümce seni,
Sen baki, ben baki sandım kendimi,
Malın mülkün çölde serapmış meğer,
Heyhat can tenden gidince,
Toprağa girince anladım ancak,
Senden bana dost olmazmış.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Hırsız Efendi! ! !
Hırsızsın anladık,
Üstelik arsızsın sen efendi,
Ne yazık ki şimdi makbul adamsın...
Utanmazsın, sıkılmazsın çalmaktan belli,
Güpegündüz soydun evimi,
Çaldın acımadan kırk yıllık alın terimi...
Belki muhtaçsın anadan,
Mirastır çalmak sana babandan,
Sen edebsiz, sen zavallı adam,
Güvenme dayım amcam,
Böyyük adam diye akrabam,
Olsa dahi kimi bakan, kimi başbakan,
Yanlış hesap döner gün olur Bağdat! tan...
Helal ettim aldığın tarhanamı,
Çaldığın Üç kuruşluk kefen paramı,
İçime attım bilesin öfkemi, yuttum ahımı,
Lakin helal etmem hakkımı hırsız efendi,
Okumazsan eğer 'oğluma nasihat' şiirimi...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Hor Görenler
Kim ne desin, ne söylesin;
Halkı hor “gören! ” beylere...
Geçipte milletin tepesine,
“Hak”sız yere esip gürleyen zalime...
Yetim, öksüz ne söylesin;
Bir selamı çok görene,
Hesapsız kitapsız yiyipte,
Kul kakkı ile göçüp giden zengine...
Yetim Hakkı ne söylesin;
Beyim paşayım diyene,
İflas edip amelde,
Zamandan, mekandan silinip,
Yerinde şimdi yeller esen makam ehline...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
Huzur Arıyorum
Kimi alıp başımı,
Çekip gitsem diyorum ıssız diyarlara,
Telaşlı şehrin asık suratlı insanlarına,
Birbirine dargın sevimsiz binalarına,
Beton yüzlü çirkin sokaklarına,
Elveda deyip bir akşam üstü ayrılsam,
Eşimden, çocuklarımdan saklı bir başıma,
Yayan yapıldak koyulsam yollara,
Ne haritam olsun yanımda, ne pusulam,
Bakıp gökyüzündeki öksüz yıldızlara,
Bozkırın bağrında rastgele kaybolsam diyorum...
Yüce dağ başında, deli rüzgarlara kapılsam,
Hasret dolu türkülerin manasında kavrulsam,
Dağlasam içimdeki sızlayan aşk yarasını ney’le,
Söndürüp ruhumdaki ölüm kaygısını öylesine,
Kapılıp gitsem dağların beni çağıran büyüsüne...
Rahmet olup yağsam, çisil çisil kıraç toprağıma.
Fışkırsam pınar olup köyümün yaylasından,
Hem çağlasam, hem ağlasam gelen geçene,
Desem hey güzel insan dur da kulak ver bir an,
Çağlayıp ağlayan şu garip pınarın sesine;
- An bu andır, dem bu dem;
- Geçmen suyum içmeden,
- Hak diyelim, zikredelim gönülden,
- Dünya bizden geçmeden,
- Haydi biz geçelim şu faniden...
Ağzı dualı analarım, bacılarım içseler suyumdan,
El alsam, sevdalansam kınalı gelinlerimden,
Himmet alsam dostun dostu erenlerden,
Süzülsem damla damla aşk imbiğinden
Mayalasam gönlümü ehl-i gönül EDEB’inden,
İçimdeki hüzün, sevince döner mi o zaman acaba?
O zaman gönlüm sonsuz huzur ile dolar mı acaba?
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
İki Hayat
Olursa salih evlat,
Altımda asil at,
Beni seven avrat,
Evde dilsiz gelin,
İçgüveyi damat,
İşte budur lüküs hayat,
Çal oyna oğlum Hakkı,
Gül oyna yavrum Hakkı..
Olunca nankör evlat,
Altımda sıska at,
Başımda süslü avrat,
Oğlumda huysuz gelin,
Kızımda pişkin damat,
Şimdi sonum berbat,
Yat ağla garip Hakkı,
Kalk ağla yetim Hakkı...
Getir şimdi bol bol salavat...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
İrfan Burçları
Peş peşe düşüyor;
Milletimin irfan burçları,
Nicedir iman kalemi oyuyor,
Maskeli dönmelerin hain bayları.
Bir bir saplanıyor;
Garb’ın taht truva atları,
Nicedir kökünden sökülüyor,
Ecdadımın edep ahlak çınarları.
Tek tek kapanıyor;
Ergenekon’un çıkış kapıları,
Kılavuzum olunca Büyük İskender...
Sultan oldu millete secdesiz misyonerler,
Mankurtlaşırsa akil sanılan beyinler,
Maymunlaşır kundaktaki taze nesiller...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:56 AM
İsterdim Bende Güzelim
İsterdim bende senin gibi güzelim,
Gamdan, tasadan hep uzak kalayım,
Dünyayı toz pembe görüp,
Hep güllük gülüstanlık sanayım,
Akıp giden şu zamanı unutup,
ÇOCUK gözü ile dünyaya bakayım.
İsterdim bende senin gibi kızım,
Yoksulluktan, yokluktan uzak kalayım,
Herkesi kendim gibi tok bilip,
Bir eli yağda, bir eli balda sanayım,
Açları, kuru ekmeğe muhtaçları unutup,
Tüccar gözü ile HALK’a bakayım.
İsterdim bende senin gibi canım,
Savaştan kavgadan hep uzak olayım,
Sırça köşklerde gamsız, tasasız yaşayıp,
Her günümü bayram sanayım,
Sahtekarları, dönmeleri unutup,
Meczup gözü ile cihana bakayım.
İsterdim bende senin gibi sultanım,
Haramdan, kul hakkından hep uzak kalayım,
Her lokmayı helal bilip,
Herkesi müslüman türk sanayım,
Kuyumu kazan münafıkları unutup,
YUNUS gözü ile aleme bakayım.
İsterdim bende senin gibi kadınım,
Acılardan, dertlerden uzak olayım,
Herkesi hep Ehl-i Keyf bilip,
Her çiçeği gonca gül sanayım,
Dertlerimi, çilelerimi unutup,
KELEBEK gözü ile kozama bakayım.
İsterdim bende senin gibi cancağızım,
İftiradan, gıybetten hep uzak olayım,
Herkesi mert, herkesi yiğit bilip,
Her sözü doğru sanayım,
Hainleri, devşirmeleri unutup,
MEVLANA gözü ile İNSAN’a bakayım.
İstemez miyim canım,
İstemez miyim ben hiç,
Şu ağaran saçlarımı unutup,
Hep ilk cemrede, ilk baharda kalayım,
Her günü nevruz bilip,
Her mevsimi bahar sanayım.
Ölüm kaygımı, şu geçen yıllarımı unutup,
“GENÇLİK” gözümle 'sana' bakayım,
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:57 AM
Kabirden Mahşere
Yatıyorum;
Birgi’de “o” selvinin dibinde,
“Lal” olmuş dilim, susuyorum,
Tasmam yine nefsimin elinde,
Keşke diyorum, hep ahh keşke...
Komşularım gülerken çevremde,
Bense ağlıyorum kabrimde.
Bekliyorum,
Berzah aleminde,
Yalnızım, bir başımayım,
Karanlık bir zindandayım,
Ne kapısı var, ne penceresi,
Ne eşim var, ne ses verenim,
Ne açım, ne tokum şimdi,
Yalnız ve yalnız Fatiha’ya muhtacım.
Duyuyorum;
Sür’un müthiş sesini,
Kıyametler kopuyor yer yüzünde,
Dağlar atılırken pamuk misali,
Dünya sallanıyor beşik misali,
Semalar dürülürken yaprak misali,
Gökler eriyor, akıyor bakır misali,
Denizler kaynıyor, kaynıyor buhar misali,
Korku dehşet sarmış tüm nefisleri,
Dillerde “eyvah ki eyvah” sesleri,
Yükseliyor arşa meleklerden tekbir sesleri.
Görüyorum,
Mahşer yerindeki dehşeti,
Nur yüzlüler, kör gözlüler,
Sürünenler, süzülenler,
Ağlayanlar, gülenler,
Yalvaran yakaran Beyler,
Birbirini eziyor zavallı beşer,
Analar kendi evladını çiğniyor,
Çığlık çığlığa her yer,
Çığlık çığlığa şimdi mahşer.
En önde şeytan ve taifesi,
Dehşet içinde hepsi,
Bir yanda İlahlar,
Ardında tapanlar,
Kula kul olanlar,
Cimri baylar,
Efendisiz kalanlar,
Suskun zalimler
Amelsiz alimler,
İlimsiz cahiller,
'Nefsim, nefsim' diye inliyor mahşer.
Silinmiş zaman
Değişmiş mekan,
Lal olmuş diller,
İzinsiz Konuşoyor eller,
Herşeyi söyleyen tenler,
Bir yanda cennet kokusu,
Bir yanda cehennem homurtusu,
Bir yanda sırat köprüsü,
Kurulmuş şimdi “Din Günü” sahnesi.
Kurulmuş mahşerin şaşamaz terazisi.
Toplanıyor insan ve cin taifesi.
Bekliyorum;
Amel defterim elimde,
Bekliyorum kimsiz, kimsesiz,
Boncuk boncuk terliyorum,
Bekliyorum sessiz, çaresiz,
Yetim Hakkı’yı çağıracak,
Ver hesabı diyecek,
O ilahi emri,
O mahşeri sesi,
Medet ya Allah...
Şefaat ya Resulllah...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:57 AM
KADIN ANAM
Canım anam, benim kadın anam;
Yüzünde nur, kalbinde imanla,
Sen ki, mihenk taşım, mihrabımsın.
Kalbinde şükrün, dilinde zikrinle,
Sorgusuz sualsiz tevekülünle,
Eller baharda-yazda, sen hep kıştasın.
Şekvadan, kavgadan uzak şu halinle,
Bil ki anam, meleklerle sen bir saftasın...
kadın anam, benim mazlum anam;
Gözünde yaş, dilinde niyazla,
Sen ki, mazimin sertacısın.
Hak diyen, sabır diyen dilinle,
Kurban verdiğin şehidinle,
Kimi oynaşta, toyda, sen hep yastasın.
Kinden, nefretten uzak o pak halinle,
Bil ki anam, İbrahimle sen bir saftasın...
Garib anam, benim masum anam;
Kalkmaz elin, kırmaz dilinle,
Sen ki, sekiz cennet sultanısın,
Analık, atalık zahmetinle,
Karşılıksız fitr-i şefkatinle,
Kimi zindanda kirde, sen hep nurdasın.
Yalandan, riyadan uzak saf halinle,
“Bel ki” mizanda anam, şehidlerle sen ilk saftasın...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:57 AM
Kanlı Sarıkamış
Geldi geçti başa, ciğersiz üç beş paşa,
Şan şöhret yolunda çıktılar kanlı yarışa,
Aldanıp almana kapıldılar cezbe-i alkışa,
Bakmadı, aldırmadı ne liyakata, ne yaşa,
Yer ile yeksan etti koskoca çınarı Enver Paşa...
Yarı çıplak yarı aç doksanbin nefer,
Nevbaharı görmeden soldular birer birer,
Daldılar tekbirlererle bir beyaz ölüme,
Bakarken devşirmeler iğdiş keyfine,
Mehmedim girdi o saf beyaz kefene…
Bir serap uğrunda akılsız üç paşa,
Tutuştular beyaz ölümle savaşa,
Suçu, günahı yıktılar da kara kışa,
Sürdüler atları karda sarp yokuşa,
Sırtlanlarla itler verince baş başa,
Gömdüler aslanları karlı Sarıkamış’a...
Tarih dönmesin aman yeniden başa,
Atları sürmeden evvel yaman yokuşa,
“Elif”ten “Mim”den varalım önce barışa,
Yağmadan kar şu gamlı sarıkamışa,
Geçsin başa özü bizden bey paşa,
İbrişim ipeklerle örsün yurdumu baştan başa…
Onca Brütüsler beklerken ardımızda,
Fitne fesad kol gezerken yine bağrımızda,
Eserken “şubat soğuğu” yeniden başımızda,
Cirit oynarken Haman’lar hele ki kışlamızda,
Gölgesiz düşmanla tutuşupda hesapsız savaşa,
Çevirmeyelim yurdu ne olur, yeniden KANLI SARIKAMIŞA…
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:57 AM
Kardelenler
Bir yanda karlı Aladağlar,
Bir yanda başı dumanlı Toroslar,
Uzanmış yorgun bedenim iki diyarda,
Sağ yanımda anayurdum öz Vatanım,
Sol yanımda atayurdum Kırgizistanım,
Nicedir kutsal nöbetteyim Türkistan’da,
Gözlerim nicedir dalmış ufuklarda,
Doğacak hür kelebekleri beklemekteyim Ergenekon’da,
Yiğit Manasların yolun gözlemekteyim ben İpek Yolun’da…
Sarmış sarmalamış yüreğimi ak umutlarım,
Kavrulur bedenim ince doğum sancısında,
Gözüm gayri saatin akrep yolkovanında,
Vakt-i zamanın gelmesini beklemekteyim,
Ecdad kokulu canlar canı Kırgızistan’da,
Cemreler düşmekte peş peşe şimdi gülistan’da,
Karlar eriyip çağıl çağıl çağladığında,
Tomurcuk tomurcuk fışkıracak ilk baharda,
Saf beyaz kardelenlerin sonsuz hasretindeyim,
Doğacak yepyeni bir günü beklemekteyim can Türkistan’da…
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:57 AM
Keçiboynuzu
Geçti çocukluğum bilmeden;
Kavgasız, darbesiz rahat gün yüzü görmeden...
Onbeşimde uyuştu beynim birden;
Sabah akşam sülüden ninni, masal dinlemekten...
Yrmibeşimde ağardı saçlarım aniden;
Yine “...cek,...cak” derken pişkin adam kürsüden...
Otuzbeşimde çıktım artık çileden;
Meydan... “Benim işcimm, benim köylümm” diye inlerken...
Kırkbeşimde düştü birden çenem;
Ak günlerde hep keçi boynuzu çiğnemekten...
Ellibeşimde tükendi sabrım gerçekten;
Maymunlarla, mankurtklarla boş havanda, su döğerken...
Altmışbeşimde gideceğim hücceten;
Horozların döğüşünü,
Develerin güreşini,
Gafillerin gülüşünü,
Meydanlarda, beyaz camda,
Bilmem kaçıncı kez torunumla dinlerken.
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:57 AM
Kelname
Paran olmasın,
Malın olmasın şu dünyada,
Yeter ki bir tutamlık saçın olsun kafanda,
Şart değilse de, azıcık kıvırcık olsun,
Alemin yarısı kör, yarısı topal olsa da bugün,
Yinede kellerin tek tük saçındadır gözü herkesin,
Sen takma bunları kardeşim o tüysüz kafana,
Zaten kırkından sonra,
Kılın ne faydası var ki insana,
Hem albaylıkta dostum,
Saçın olsa da olur olmasa da...
Bir yerinde tarağın bulunmalı daima,
Tarayacak saçın olsa da, olmasa da,
Bir de küçük ayna bulunsun yanında,
Yalnız gecenin o kör karanlığında uyanıp,
Yorganın altından bakacaksın aynaya,
Ürkme sakın oğlum aynada parlayandan,
Parlayan senin kendi kelindir kardeşim,
Zaten emekli olduktan sonra,
Tüyün ne faydası var ki insana,
Hem bekarlıkta dostum,
Saçın olsa da olur olmasa da...
Bilirim ne kadar zordur senin gibi,
Bir keli berberde memnun etmek,
Kolay mı tıraş eder gibi rol kesmek,
Sen yine de dostum, aldırma lakabına,
Senede bir kez olsun uğra şu bizim kör berbere,
Önce bolca bahşişi tokalarsın suratsız herife,
Sonra sakal tıraşını biraz uzunca tut dersin,
Saç tıraşını ise bırakırsın gelecek sefere,
Zaten senin gibi kılıbık olduktan sonra,
Saçın ne faydası var ki insana.
Hem mutfakta dostum,
Saçın olsa da olur olmasa da...
Kar da yağsa, yağmur da yağsa,
Aç kelini be arkadaş, çık sokağa,
İsteyen ayağa baksın isteyen başa,
İsteyen çatlasın, isteyen patlasın,
Keller olmazsa hiçtir be bu dünya,
Kelsiz karanlık zindandır bu dünya,
Zaten insan fani olduktan sonra,
Saçın ne faydası var ki insana.
Hem mezarda dostum,
Saçın olsa da olur olmasa da...
Ne kadar zor olsa da sana,
Şapkasız da dolaş be ara sıra,
Şapkayla da yatılmaz ki yatağa,
Saçın yok ama olsun be dostum,
Yıllardır senin kahrını çeken,
Bir topal eşin, bir de kör kızın var ya.
Zaten bunca yıllık evli olduktan sonra,
Saçın ne faydası var ki insana.
Hem yuvanda mutluysan dostum,
Saçın olsa da olur olmasa da...
Yetim Hakkı ak saçına bakmadan,
Kelin kılına ne laf edersin?
Hem, akıl baştadır koçum, saçta değil
Kılla tüyle adam olunsaydı eğer,
Ayı’lar sultan olurdu yurdumuzda,
Zaten insan toprak olduktan sonra,
Saçın ne faydası olacak ki sana.
Yarın Ruz-i Mahşerde dostum,
Hesabın noksan olduktan sonra,
Saçın olsa da olur olmasa da...
GooD aNd EvıL
05-16-2009, 09:57 AM
Kızamadım Sana Çocuk
(Bayrağımı yırtan gafil çoçuğa)
Ne yaptın be çocuk,
Ne istedin benden,
Bayrak diye yırttığın senin,
Kanayan mahzun yüreğimdi benim,
Ne yaptım sana ben ki,
Vurdun beni taa can evimden,
Yaktığın bayrak mıydı sanki,
Şehidimin kandan kefeniydi,
Milletimin can simidi.
Ecdadımın kutsal emanetidiydi...
Kim suçlu?
Çetin soru doğrusu,
Bizler mi yoksa, sen misin suçlu?
Aynadaki yüz senin mi?
Yoksa yarısı benim mi?
Al Bayrağa hesabı kim verecek şimdi?
Ecdada kara haberi kim diyecek?
Kimin yüzü kızaracak?
Kimler kahr olacak şimdi?
Sen mi? Yoksa ben mi?
Çok zorladım kendimi,
Ama kızamadım sana çoçuk,
Acıdım, utandım, ağladım yalnızca,
Bu yaşta sen hain olamazdın,
Hain yetiştirmez ki benim Anadolum,
Hain doğurmaz müslüman analarım.
BAK BANA,
Cahilden doğma,
Gafilden olma,
Zavallı şaşkın maşa;
Bihabersin belli ki,
Seni tutan ruhsuz kuklalardan,
Bihaber gibisin be evlad,
Cansız kuklaları oynatan,
Dost kılıklı bildik düşmanlardan.
Sahi kimsin sen çocuk?
Kimin kimsen var mı?
Hangi ana emzirdi seni?
Helal miydi emdiğin süt?
Yoksa nefret dolu kan mı?
Helal haramı bildin mi hiç?
Neresidir senin memleketin,
Gerçekten Mersin mi?
Kimdi mektepteki öğretmenin?
İlim mi zerk etti, kin mi?
Merhametli, sevecen miydi?
Yoksa o da küskün-sürgünlerden biri mi?
İlk ne okudun alfabeden?
Yat dendiğinde yattın mı yoksa?
Uyu dendiğinde uyudun mu?
Ondan mı yavrum hiç düşünmeden,
Yırt dendiğinde yırttın,
Yak dediklerinde yaktın bayrağımı hemen!
Nerden bileceksin ki,
Hiç kullanmadığın aklınla,
Nerden göreceksin ki bu yaşta,
Şimdi arkandan kıs kıs gülenleri,
Cahil akıl varsa başta,
Hiç şüphe eder mi ki bu yaşta,
Neden? Niçin? diye sorsun da,
Maşayı tutan kuklalardan,
Kukla oynatan ellerden haberdar olsun...
Kimse söylemedi mi sana?
Yaktığın, yırttığın ay-yıldızın,
Mihrabı tutan miheng taşı olduğunu,
Mihrabsız mabedin virane olduğunu,
Görmedin mi hiç tarihten;
Mabedsiz, bayraksız milletin ne olduğunu,
Sahi; bayrağını anlatan olmadı mı sana?
Hiç duymadın mı sen Fatih’i, Mustafa Kemal’i?
Yoksa Truva’yı mı öğrendin Çanakkaleden önce?
Truva’yı da tam öğrenseydin bari,
Hiç olmazsa kalp gözünle görebilseydin;
Tahtadan yapma atın kendi dar ağacın olduğunu,
İçindeki hain ***in, senin ipini çekecek efendin olduğunu.
Ne okudun önce?
”Tom Mix” mi, ayyaş “Konyakçı” mı?
Yoksa yenilmez Rambolar, Maykıllar mı?
Emsal aldığın, sevdiğin kahramanlar?
Dedem Korkut’u hiç duymadın mı sahi?
”Miki Maus” mu seyrettin hep evde,
Hacivat Karagözden de önce?
Ecdadını sordun mu hiç?
Ergenekon’da kondun mu hiç?
Yoksa tarih diye sen de,
”Emanuel” Oktay’ın kitabını mı okudun sadece?
Antik Yunanı mı ezberledin Osmanlı`dan önce?
Hiç görmedin mi Sakarya’yı, Dumlupınarı?
Kökünü anlatan olmadı mı sana çocuk?
Eskilerin harabelerini,
Yıkık-dökük viranelerini,
Taştan yontma heykellerini gördün de sen,
Efendileri uygar, kendini barbar mı sandın?
Bu vatanı sahipsiz, yetim mi sandın be çocuk?
Haçla-Hilalin hikayesini duymadın mı hiç?
Hilale nedendir o halde dinmeyen kinin,
Kinle mi kesildi senin göbeğin be çocuk,
Ağzı dualı analar değilde,
Sırtlanlar mı emzirdi seni be?
Bilmem ne “voleler” izlerken mi delirdin yoksa?
Yoksul halinle izlediğin dansözlere mi kızdın?
Beyaz camdan mı seyrettin hep alemi?
Hayattan onun için mi bezdin?
Onun için mi kin kestin de çocuk?
Yaktın benim şanlı hilalimi?
Yırttın kanayan mahzun yüreğimi...
Dedeni anlattı mı sana baban,
Hani dedemle yan yana saf tutan,
Birlikte secde ederlerdi ya!
Hiç gitmedik mi seninle biz ayni mabede?
Secde etmedik mi ayni mabuda,
Dedemiz babamız gibi?
Secdeye vardın da çocuk,
Yoksa irticacı mı dediler sana da?
Vatanım, bayrağım dedin de?
Şucu, bucu mu dediler yoksa adına?
Cevabı bilmez gibi bakarsın bana,
Özünden, kökünden habersiz gibisin!
Kin kusan nefeslerden mi aldın huyunu!
Çirkef akan kanallardan mı aldın be can suyunu!
Hala farketmedin mi oynanan sinsi oyunu?
Hala anlamadın mı evlat,
Kestiğin dalın, bastığın dal olduğunu.
Belli ki farkında değilsin,
Elinde çevirdiğin o yağlı ilmeğin,
Kendi boynuna tam oturduğunu...
Yakar mıydın acaba kutsal bayrağını?
Görseydin yazılan idam fermanını,
Tanısaydın maşa tutan kuklalarını,
Görseydin oynanan oyunları,
Eminim yırtardın benden önce sen,
Bayrağını yırt diyen o şom ağızları.
Kızamadım işte sana çocuk,
Kanattın yüreğimi gafil halinle,
Cahilden doğma, gafilden olma,
Eyy şaşkın maşa;
Unuturum affederim belki seni bir an,
Ancak, seni tutan o kuklaları,
Kuklaları oynatan kirli elleri,
Ellere hükmeden o bildik efendileri,
Sana bir bir göstermeden,
Köklerine kibrit suyu dökmeden,
Dinmeyecek şu kanayan yüreğim,
Sen taa ki uyanıncaya dek,
Acım bitmeyecek çoçuk bil...
Hilalim artık gülmeyecek...
Çocuk elbet öğreneceğiz,
Göreceğiz seninle bir gün;
Atiyi mazinin de emzirdiğini,
Anlayacağız bir gün;
Köksüz ağacın çiçek açmadığını,
Bileceğiz elbet bir gün;
Vatansız, bayraksız milletlerin ne olduğunu.
Kulağına küpe olsun;
Yetim Hakkı’nın acı sözleri;
Ey zillet yolunun kör yolcusu,
Bil ki bu yolun başlangıcı cehalet,
Kapısı dalalettir,
Eşiği gaflet, yolun sonu vatana hıyanettir.
Hıyanetin bedeli zillet,
Kefareti zulmettir,
Mirası hüsrandır, esarettir.
Farket gayri oynanan sinsi oyunu,
Dokunma benim kutsalıma,
Dokunma imanımın mihenk taşına,
Efendilerin bakmaz sonra senin göz yaşına,
Kuklalar melhem olmaz yarana,
Sönerse tüten kutsal ocaklar,
Önce kuklalar yakılır,
Sonra çöpe atılır işi biten maşalar.
Ahh be çocuk;
Ne yaptın sen!
Vurdun beni can evimden,
Kim bilir daha kaç kez vurulacağım senin elinden?
Daha kaç kez vurulacağım, “Aşil” gibi kendi topuğumdan,
Uyanmazsa bu millet, asırlık gaflet uykusundan.
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.