Bostandere
03-31-2006, 03:33 PM
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/24.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/20.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/18.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/29.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/14.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/24.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/28.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/5.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gif
Tüm dünyanın Çinliler'e ait olduğunu düşündüğü karate sanatı aslında özbeöz biz Türkler'e aitmiş. Çinliler kendilerinden daha az sayıda olan http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs913.jpg Türkler'e karşı savaş meydanlarında perişan oluyorlarmış. Onların deyimiyle; bir türlü bu bir avuç çapulcuyla baş edememişler. Sonuçta Çin Seddi'ni inşa etmişler.
Ama Türkleri durdurmak mümkün mü? Hayır! Duvarı aşıp akın akın geliyorlarmış. Bunun üzerine Çin hükümdarı Türkler'in yenilmezliklerinin sırrını araştırmaları casuslar yollamış. Bunlardan aylarca haber alınamamış. Çin hükümdarı daha fazla casus yollamış. Ama giden gelmiyormuş. En sonunda bir tanesi geri dönebilmiş. Ancak ağır yaralıymış. Türklerin enfes bir dövüş sanatına sahip olduğunu, bu nedenle hiç yenilmediklerini söyleyip son nefesini vermiş.
Çin hükümdarı artık ne yapacağını biliyormuş: başka casuslar yollayıp bu dövüş sanatının inceliklerini öğrenmek. Vezirine ülkedeki Türk'e benzeyen her genci toplayıp getirtmesini ve casus olarak yetiştirilmelerini buyurmuş. Bir kaç ay sonra yüzlerce genç, Türklerin arasına sızmaları için gönderilmiş.
Seneler sonra bu gençlerden sadece üç tanesi birer dövüş ustası olarak geri dönebilmiş. Hemen her birine ayrı okul kurulmuş. Çin kültürüne uygun olarak bu dövüş sanatına ''karate'' adını vermişler. Karate kısa bir sürede ülkenin dört bir yanına yayılmış.
Ama karate öğrenen Çin askerleri, Türklerle ilk savaşlarında yine hüsrana uğramış. Ee! tereciye tere satmaya çalışıyorlarmış. Türkler ata sporlarında çok ustalarmış. Bu savaşta bozguna uğrayan hükümdar, karatenin Çin'e gelmesini sağlayan hükümdarın oğluymuş ve ne yapacağını bilememiş. Ama babasının veziri, kurnaz bir adammış, yeni bir plan geliştirmiş. Hükümdar da bu planı çok beğenmiş.
Çok iyi işleyen plan şöyleymiş: Önce Türkleri pasif hale getirmek için, "güreş" adında bir spor geliştirmişler. Güreş kelimesi eski Çince'de ''pasiflik'' anlamına geliyormuş. Güzel Çinli prensesler aracılığıyla bu sporu Türk beylerine oradan da halka benimsetmişler. Sonuçta Türkler'in karateden iyice kopmasını sağlamışlar. Birkaç kuşak sonra Türkler karateyi tamamen unuturken Çinliler karatenin ustası olmuşlar. Bu yolla Çinliler, Türkler'i yenmekle kalmamış onların Orta Asya'dan göç etmelerine neden olmuşlar. Şimdi de gerçek ata sporumuzu bize öğretiyorlar
************
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/13.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/20.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/18.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/3.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/29.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/28.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/24.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/24.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gif
1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı'ndan http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs882.jpg izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofyayı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinanın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut Ağa'nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş.
Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.
Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.
Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Ordaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şuan gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinanın geliştirdiği mekanizmalarmış.
++++++++
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/29.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/10.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/14.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/19.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/26.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/26.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/2.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/5.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/47.gif
Cumhuriyetin ilk zamanları, herkes “aman memleketi daha ilerilere götürelim” diye çırpım çırpım çırpınıyo. Böylesinden bilinçli bi http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs172.jpg komutan bi gün elinde bi kömür parçasıyla geçiyor birliğinin karşısına. Askerlere elindeki siyah nesneyi göstererek, “Bakın arkadaşlar, bu elimde tuttuğum şeye kömür denir. Böyle taş gibi durduğuna bakmayın, cayır cayır yanar bu meret. Şimdi hepinize birer hafta izin veriyorum. Bu numunelerden de yanınıza birer tane alın. Herkes köyünde, dağ bayır kömür arayacak” demiş.
Askerler dağılmışlar memleketlerine. Bunlardan biri de Uzun Hasan adında Zonguldaklı, karayağız, babacan bir çocuk... Hasan hemen ertesi gün almış eline numuneyi, akşama kadar dolaşmış. Akşam eve eli boş dönmüş ama hiç bi’şey kaybetmemiş umudundan. Ertesi sabah yine erkenden çıkmış aramaya. O günün akşamında ise elinde bi çuvalla dönmüş eve. Çuval aynı komutanın verdiklerine benzeyen, simsiyah taşlarla doluymuş. Yaşlı anası da o sıra çalı-çırpı ateşinin üzerinde çorba pişiriyomuş. Hasan elindeki taşları ateşin içine doğru atmış. Bi de bakmış ki hakikaten de kara taşlar cayır cayır yanıyor. Anasının pişirdiği çorbayı bile içmeden hemen çıkınını toplayıp, komutanına müjdeyi vermek üzere yola koyulmuş Uzun Hasan. İşte Zonguldak’taki o bitmez tükenmez taş kömürünü o gencecik aslan bulmuş mirim...
+++++++++++++
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/3.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/10.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/4.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/14.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/28.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gif
Çeşitli milletlerden bi jeolog ekip Sibirya’da araştırma yapıyomuş. Özel aletlerle yerin dibini delip çıkardıkları taş örnekleriyle yeryüzünün yapısını inceliyolarmış. Bunlar bi gün dele dele 14 kilometre 400 metreye kadar inmişler. Yalnız bu derinliğe ulaşıldığında bi tuhaflık olduğu farkedilmiş. Delici aletin ucu sanki bir boşluğa denk gelmişçesine boşa dönüyomuş. Sebebini pek anlayamamışlar ama bazıları, “dünyanın merkezindeki boşluğa ulaşıldığını” iddia etmiş. Dipteki ısı ölçülmüş ner’deyse 2000 derece! Bunların yanında çok hassas mikrofonlar varmış. Deliğin içine sarkıtıp ortamın sesini kaydetmek istemişler. Magma mı akıyo, yoksa boşluk mu anlayalım diye heralde. Yerin altından kaydedilen sesleri dinlerken jeologlar küçük dillerini yutacakmış. Artık her birinin dini neyse, “Aziz Allahhh, Oh Jesus, Buda sen bizi koru” gibi mırıldanmalar yükselmiş. Çünkü kasetten milyonlarca insandan çıkan iniltiye, bağırtıya benzer sesler geliyormuş. Ama nasıl? Duysan için parçalanır. Canhıraş çığlıklar, işkenceye uğrayan insanlardan çıkan bağırışlar. Anlaşılmış ki, meğer bilim adamları rastlantı sonucu cehennemi keşfetmiş! Heepsi o an araştırmayı bitirip tam gaz ülkesine dönmüş ve kendini dine vermiş. Çoğu kimseye anlatmamış olan biteni. Anlatanlara da kimse inanmamış zaten.
http://www.efsaneler.com/images/spacer.gif
Dini efsaneler hıristiyanlarda da çok yaygın. Bu en çok anlatılanlardan biri. Doksanlı yılların başında ortaya çıkmış. İlginç olan geyiğin kaynağındaki araştırmanın aslında doğru olması. Ancak rakamlar saptırılmış. Deliğin boyu 14.4 değil 12 kilometre, dipteki ısı ise efsanedeki gibi 2000 değil sadece 180 dereceymiş. Ama daha da önemlisi delme işlemi bir boşluğa gelindiği için değil, amaçlanan derinliğe ulaşıldığı için durdurulmuş. Ve proje ekibinin araştırma bulgularını ortaya koyduğu “Scientific American” adlı dergide çıkan makalede “cehennem çığlıkları”ndan falan hiç bahsedilmiyormuş.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/8.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/7.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/28.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/14.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/5.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/47.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gif
http://www.efsaneler.com/images/spacer.gif
Malum, soğuk savaş yıllarında Rusların MIG-27 ve MIG-29 uçakları yüksek teknolojileri ve tahrip güçleriyle nam salmıştı. Sovyetler yıkılana kadar http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs101.jpg da bi MIG-29'un neye benzediği tam olarak bilinmiyordu. Nükleer başlık da taşıyabilen bu uçakların fotoğrafları bile yoktu Batı ülkelerinin elinde. Sadece bi takım varsayımlara dayanan MIG-29 maketleri yapılmıştı, o kadar. Daha doğrusu resmi kaynaklar böyle yazıyo ama işin aslı başka. Biz olmasak... Ulan şu Amarikalılar var ya, yatıp kalkıp elimizi öpseler yeri. Zaten icatların çoğunu da Kur’andan baka baka yapmışlar, hatta hala daha öyle yapıyolarmış.
Günlerden bi gün Kızıl Ordu'dan bi Sovyet yüzbaşı, inim inim inleten baskıcı rejimden kaçıp Türkiye'ye iltica etmek istemiş. Pilot Leningrad’daki üsden gaza bi basmış, hoop, aynen Trabzon. Altında da canavar gibi bi MIG-29! Garnizon komutanı uçak iner inmez hemmen Ankara'ya haber vermiş. İnanılmaz bi fırsatmış bu. Haber 5 dak’ka içinde önce ABD Büyükelçiliği'ne, or’dan Beyaz Saray'a, or’dan da Pentagon'a ulaşmış. Uçağın Trabzon'da olduğunu duyan herkes accayip heyecanlanmış taabi. Ruslar olayın farkına varınca üst düzey diplomatları aracılığıyla, pilotun siyasi sığınma hakkından yararlanabileceğini ama MIG-29’un hemen geri verilmesini talep etmiş. Karadeniz kıyılarında konuşlandırılan sürü sepet Amerikan nükleer silahından da korkmadan, bi saat içinde uçağın teslim edilmemesi durumunda üçüncü dünya savaşının çıkabileceği sinyallerini vermişler. Yapacak bi’şey yokmuş. Bi askeri uçakla Moskova'dan bi Rus pilot gelmiş ve MIG-29'u ülkesine geri götürmüş.
Olay bi kaç saat içinde olup bitmiş. Pentagon'dan gelen Amerikan uzmanlar anca akşam saatlerinde Trabzon'a ulaşabilmiş. Büyük bi hayal kırıklığı yaşamışlar taabi. Gerçi yine de içlerinde az da olsa bi umut varmış. Garnizona varır varmaz, daha bizim komutanın elini sıkarken "En azından bi fotoğrafını çekebildiniz mi bari MIG'in?" diye sormuşlar. Türk komutan, "Gelin bakalım benimle" demiş ve Amerikalıları dev bi hangarın önüne götürmüş. Sonra da şık bi kafa hareketiyle hangarın kapısını açtırmış. Pentagon'dan gelen uzmanlar gözlerine inanamamış. Karşılarında dev bi MIG-29 duruyomuş çünkü. "Oh my God. This is impossible meeen" diyerek şaşkınlıkla gözlerini ovuşturmuşlar. Bizim komutan o bi’kaç saat içinde yapacağını yapmış da, öte geçmiş. Hemmen levazım astsubaylarına MIG-29'un büttüün parçalarını söktürüp kalıplarını çıkarttırmış. Sonra da yeniden monte ettirip uçağı Ruslara teslim etmiş. Ama ne kalıp... İnanmazsın, taa benzin deposunun kapağının contasına kadar. Amerikalılar Trabzon'a gelene kadar da MIG'in fiberglastan bire bir ölçekli maketini yaptırmış. Uçak, kuyruğundaki orak+çekiç resmi hariç herrrşeyiyle aynıymış. O kısma da, resme kabiliyetli bi çavuşa Türk bayrağı çizdirmiş komutan. Pentagon’un o soğuk görünümlü, kara kara güneş gözlüklü subayları bütün samimiyetleriyle bizim komutanın boynuna sarılmış. Hepsinin gözleri buğu buğuymuş. Herifler nasıl sevinmesin? Bu bilgilere dayanarak MIG'lerin bütün sırları çözülmüş. Sonra da karadan havaya geliştirilen özel MIG füzeleriyle her seferinde yere indirilmişler
Tüm dünyanın Çinliler'e ait olduğunu düşündüğü karate sanatı aslında özbeöz biz Türkler'e aitmiş. Çinliler kendilerinden daha az sayıda olan http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs913.jpg Türkler'e karşı savaş meydanlarında perişan oluyorlarmış. Onların deyimiyle; bir türlü bu bir avuç çapulcuyla baş edememişler. Sonuçta Çin Seddi'ni inşa etmişler.
Ama Türkleri durdurmak mümkün mü? Hayır! Duvarı aşıp akın akın geliyorlarmış. Bunun üzerine Çin hükümdarı Türkler'in yenilmezliklerinin sırrını araştırmaları casuslar yollamış. Bunlardan aylarca haber alınamamış. Çin hükümdarı daha fazla casus yollamış. Ama giden gelmiyormuş. En sonunda bir tanesi geri dönebilmiş. Ancak ağır yaralıymış. Türklerin enfes bir dövüş sanatına sahip olduğunu, bu nedenle hiç yenilmediklerini söyleyip son nefesini vermiş.
Çin hükümdarı artık ne yapacağını biliyormuş: başka casuslar yollayıp bu dövüş sanatının inceliklerini öğrenmek. Vezirine ülkedeki Türk'e benzeyen her genci toplayıp getirtmesini ve casus olarak yetiştirilmelerini buyurmuş. Bir kaç ay sonra yüzlerce genç, Türklerin arasına sızmaları için gönderilmiş.
Seneler sonra bu gençlerden sadece üç tanesi birer dövüş ustası olarak geri dönebilmiş. Hemen her birine ayrı okul kurulmuş. Çin kültürüne uygun olarak bu dövüş sanatına ''karate'' adını vermişler. Karate kısa bir sürede ülkenin dört bir yanına yayılmış.
Ama karate öğrenen Çin askerleri, Türklerle ilk savaşlarında yine hüsrana uğramış. Ee! tereciye tere satmaya çalışıyorlarmış. Türkler ata sporlarında çok ustalarmış. Bu savaşta bozguna uğrayan hükümdar, karatenin Çin'e gelmesini sağlayan hükümdarın oğluymuş ve ne yapacağını bilememiş. Ama babasının veziri, kurnaz bir adammış, yeni bir plan geliştirmiş. Hükümdar da bu planı çok beğenmiş.
Çok iyi işleyen plan şöyleymiş: Önce Türkleri pasif hale getirmek için, "güreş" adında bir spor geliştirmişler. Güreş kelimesi eski Çince'de ''pasiflik'' anlamına geliyormuş. Güzel Çinli prensesler aracılığıyla bu sporu Türk beylerine oradan da halka benimsetmişler. Sonuçta Türkler'in karateden iyice kopmasını sağlamışlar. Birkaç kuşak sonra Türkler karateyi tamamen unuturken Çinliler karatenin ustası olmuşlar. Bu yolla Çinliler, Türkler'i yenmekle kalmamış onların Orta Asya'dan göç etmelerine neden olmuşlar. Şimdi de gerçek ata sporumuzu bize öğretiyorlar
************
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/13.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/20.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/18.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/3.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/29.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/28.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/24.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/24.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gif
1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı'ndan http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs882.jpg izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofyayı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinanın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut Ağa'nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş.
Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.
Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.
Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Ordaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şuan gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinanın geliştirdiği mekanizmalarmış.
++++++++
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/29.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/10.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/14.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/19.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/26.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/21.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/26.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/2.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/5.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/47.gif
Cumhuriyetin ilk zamanları, herkes “aman memleketi daha ilerilere götürelim” diye çırpım çırpım çırpınıyo. Böylesinden bilinçli bi http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs172.jpg komutan bi gün elinde bi kömür parçasıyla geçiyor birliğinin karşısına. Askerlere elindeki siyah nesneyi göstererek, “Bakın arkadaşlar, bu elimde tuttuğum şeye kömür denir. Böyle taş gibi durduğuna bakmayın, cayır cayır yanar bu meret. Şimdi hepinize birer hafta izin veriyorum. Bu numunelerden de yanınıza birer tane alın. Herkes köyünde, dağ bayır kömür arayacak” demiş.
Askerler dağılmışlar memleketlerine. Bunlardan biri de Uzun Hasan adında Zonguldaklı, karayağız, babacan bir çocuk... Hasan hemen ertesi gün almış eline numuneyi, akşama kadar dolaşmış. Akşam eve eli boş dönmüş ama hiç bi’şey kaybetmemiş umudundan. Ertesi sabah yine erkenden çıkmış aramaya. O günün akşamında ise elinde bi çuvalla dönmüş eve. Çuval aynı komutanın verdiklerine benzeyen, simsiyah taşlarla doluymuş. Yaşlı anası da o sıra çalı-çırpı ateşinin üzerinde çorba pişiriyomuş. Hasan elindeki taşları ateşin içine doğru atmış. Bi de bakmış ki hakikaten de kara taşlar cayır cayır yanıyor. Anasının pişirdiği çorbayı bile içmeden hemen çıkınını toplayıp, komutanına müjdeyi vermek üzere yola koyulmuş Uzun Hasan. İşte Zonguldak’taki o bitmez tükenmez taş kömürünü o gencecik aslan bulmuş mirim...
+++++++++++++
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/3.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/10.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/4.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/14.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/28.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/25.gif
Çeşitli milletlerden bi jeolog ekip Sibirya’da araştırma yapıyomuş. Özel aletlerle yerin dibini delip çıkardıkları taş örnekleriyle yeryüzünün yapısını inceliyolarmış. Bunlar bi gün dele dele 14 kilometre 400 metreye kadar inmişler. Yalnız bu derinliğe ulaşıldığında bi tuhaflık olduğu farkedilmiş. Delici aletin ucu sanki bir boşluğa denk gelmişçesine boşa dönüyomuş. Sebebini pek anlayamamışlar ama bazıları, “dünyanın merkezindeki boşluğa ulaşıldığını” iddia etmiş. Dipteki ısı ölçülmüş ner’deyse 2000 derece! Bunların yanında çok hassas mikrofonlar varmış. Deliğin içine sarkıtıp ortamın sesini kaydetmek istemişler. Magma mı akıyo, yoksa boşluk mu anlayalım diye heralde. Yerin altından kaydedilen sesleri dinlerken jeologlar küçük dillerini yutacakmış. Artık her birinin dini neyse, “Aziz Allahhh, Oh Jesus, Buda sen bizi koru” gibi mırıldanmalar yükselmiş. Çünkü kasetten milyonlarca insandan çıkan iniltiye, bağırtıya benzer sesler geliyormuş. Ama nasıl? Duysan için parçalanır. Canhıraş çığlıklar, işkenceye uğrayan insanlardan çıkan bağırışlar. Anlaşılmış ki, meğer bilim adamları rastlantı sonucu cehennemi keşfetmiş! Heepsi o an araştırmayı bitirip tam gaz ülkesine dönmüş ve kendini dine vermiş. Çoğu kimseye anlatmamış olan biteni. Anlatanlara da kimse inanmamış zaten.
http://www.efsaneler.com/images/spacer.gif
Dini efsaneler hıristiyanlarda da çok yaygın. Bu en çok anlatılanlardan biri. Doksanlı yılların başında ortaya çıkmış. İlginç olan geyiğin kaynağındaki araştırmanın aslında doğru olması. Ancak rakamlar saptırılmış. Deliğin boyu 14.4 değil 12 kilometre, dipteki ısı ise efsanedeki gibi 2000 değil sadece 180 dereceymiş. Ama daha da önemlisi delme işlemi bir boşluğa gelindiği için değil, amaçlanan derinliğe ulaşıldığı için durdurulmuş. Ve proje ekibinin araştırma bulgularını ortaya koyduğu “Scientific American” adlı dergide çıkan makalede “cehennem çığlıkları”ndan falan hiç bahsedilmiyormuş.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++
http://www.efsaneler.com/images/alfabe/16.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/8.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/7.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/6.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/12.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/17.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/1.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/22.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/28.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/14.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/15.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/5.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/11.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/47.gifhttp://www.efsaneler.com/images/alfabe/53.gif
http://www.efsaneler.com/images/spacer.gif
Malum, soğuk savaş yıllarında Rusların MIG-27 ve MIG-29 uçakları yüksek teknolojileri ve tahrip güçleriyle nam salmıştı. Sovyetler yıkılana kadar http://www.efsaneler.com/images/efsaneler/efs101.jpg da bi MIG-29'un neye benzediği tam olarak bilinmiyordu. Nükleer başlık da taşıyabilen bu uçakların fotoğrafları bile yoktu Batı ülkelerinin elinde. Sadece bi takım varsayımlara dayanan MIG-29 maketleri yapılmıştı, o kadar. Daha doğrusu resmi kaynaklar böyle yazıyo ama işin aslı başka. Biz olmasak... Ulan şu Amarikalılar var ya, yatıp kalkıp elimizi öpseler yeri. Zaten icatların çoğunu da Kur’andan baka baka yapmışlar, hatta hala daha öyle yapıyolarmış.
Günlerden bi gün Kızıl Ordu'dan bi Sovyet yüzbaşı, inim inim inleten baskıcı rejimden kaçıp Türkiye'ye iltica etmek istemiş. Pilot Leningrad’daki üsden gaza bi basmış, hoop, aynen Trabzon. Altında da canavar gibi bi MIG-29! Garnizon komutanı uçak iner inmez hemmen Ankara'ya haber vermiş. İnanılmaz bi fırsatmış bu. Haber 5 dak’ka içinde önce ABD Büyükelçiliği'ne, or’dan Beyaz Saray'a, or’dan da Pentagon'a ulaşmış. Uçağın Trabzon'da olduğunu duyan herkes accayip heyecanlanmış taabi. Ruslar olayın farkına varınca üst düzey diplomatları aracılığıyla, pilotun siyasi sığınma hakkından yararlanabileceğini ama MIG-29’un hemen geri verilmesini talep etmiş. Karadeniz kıyılarında konuşlandırılan sürü sepet Amerikan nükleer silahından da korkmadan, bi saat içinde uçağın teslim edilmemesi durumunda üçüncü dünya savaşının çıkabileceği sinyallerini vermişler. Yapacak bi’şey yokmuş. Bi askeri uçakla Moskova'dan bi Rus pilot gelmiş ve MIG-29'u ülkesine geri götürmüş.
Olay bi kaç saat içinde olup bitmiş. Pentagon'dan gelen Amerikan uzmanlar anca akşam saatlerinde Trabzon'a ulaşabilmiş. Büyük bi hayal kırıklığı yaşamışlar taabi. Gerçi yine de içlerinde az da olsa bi umut varmış. Garnizona varır varmaz, daha bizim komutanın elini sıkarken "En azından bi fotoğrafını çekebildiniz mi bari MIG'in?" diye sormuşlar. Türk komutan, "Gelin bakalım benimle" demiş ve Amerikalıları dev bi hangarın önüne götürmüş. Sonra da şık bi kafa hareketiyle hangarın kapısını açtırmış. Pentagon'dan gelen uzmanlar gözlerine inanamamış. Karşılarında dev bi MIG-29 duruyomuş çünkü. "Oh my God. This is impossible meeen" diyerek şaşkınlıkla gözlerini ovuşturmuşlar. Bizim komutan o bi’kaç saat içinde yapacağını yapmış da, öte geçmiş. Hemmen levazım astsubaylarına MIG-29'un büttüün parçalarını söktürüp kalıplarını çıkarttırmış. Sonra da yeniden monte ettirip uçağı Ruslara teslim etmiş. Ama ne kalıp... İnanmazsın, taa benzin deposunun kapağının contasına kadar. Amerikalılar Trabzon'a gelene kadar da MIG'in fiberglastan bire bir ölçekli maketini yaptırmış. Uçak, kuyruğundaki orak+çekiç resmi hariç herrrşeyiyle aynıymış. O kısma da, resme kabiliyetli bi çavuşa Türk bayrağı çizdirmiş komutan. Pentagon’un o soğuk görünümlü, kara kara güneş gözlüklü subayları bütün samimiyetleriyle bizim komutanın boynuna sarılmış. Hepsinin gözleri buğu buğuymuş. Herifler nasıl sevinmesin? Bu bilgilere dayanarak MIG'lerin bütün sırları çözülmüş. Sonra da karadan havaya geliştirilen özel MIG füzeleriyle her seferinde yere indirilmişler