bluekeys™
07-05-2006, 07:05 PM
IMF’nin çizdiği politika doğrultusunda Kemal Derviş tarafından hazırlanan ve uygulamaya konulan ekonomik reçete AKP’nin eline verilmiş, "Aklın varsa bunu aynen uygula kardeşim" denmişti.
AKP iktidar sarhoşluğu içinde "Ben öyle hazır reçeteleri filan uygulamam, benim Türkiye için acil eylem planım var" diye efelenmişti.
Ancak baktılar ki Türkiye ekonomisi ve koşulları öyle efelenmelerle filan hallolacak bir durumda değil, çaresiz ne olduğu pek anlaşılmayan o "Acil eylem planı"nı bir kenara bırakıp IMF reçetesine dört elle sarılmışlardı.
O reçete Türkiye’yi bol bol borçlandırarak bugünlere getirdi.
Göreceli bazı iyileşmeler oldu. Başta Başbakan Erdoğan bütün AKP’liler bu iyileşmelerin kendi hünerlerinden ve becerilerinden olduğunu sandılar.
Sonra uluslararası bir dalgalanma nedeniyle reçetede ufak bir oynama yapmalarını gerektirdi.
İşte onu beceremediler ve o göreceli, hatta aklı başında ekonomistlerin belirttiği gibi sanal iyileşme tılsımı bozuluverdi.
Dar gelirli halk kesimlerinde başından beri var olan sıkıntı, bu kez toplumun tümünü sardı.
Her şey bir anda alabora oldu.
* * *
Merkez Bankası’nın yeni yönetimi de panikledi.
Bir günde 1 milyar 300 milyon dolarlık döviz sattılar, faizleri yükselttiler, yine de doların yükselişini durduramadılar.
Çok bilen Maliye Bakanı Unakıtan ile Brüksel’e uğramayan AB Başmüzakerecisi Babacan’ın, yabancı paranın kaçmasını önlemek için ellerinden geleni yapmaları da bir işe yaramadı.
Bütün bu endişe verici gelişmeler, dışarıdan sıçrayan kıvılcımların içeriyi yakıp kavurmaya başlaması nedense Başbakan Erdoğan’ı pek telaşlandırmadı.
Hatta durumun endişe verici olduğunu anımsatan milletvekillerini de Antalya kampında azarladı.
Oysa işadamlarından tutun, işçiye, memura, esnafa kadar herkes büyük korku içinde "Yandık, bittik... Bu işin sonu iyiye gitmiyor" diye avaz avaz bağırıyor.
Aylardır Türkiye’nin bu çıkmaza sürükleneceğini söyleyip duran ekonomistler son derece karamsar.
Bir tek Başbakan rahat... "Allah’a şükür gemimiz sağlam, mürettebat deneyimli" diyor da başka bir şey söylemiyor.
* * *
Başbakan ve yakın çevresi ya işin farkında değiller, ya da takıyye yapıyorlar.
Ama halkın büyük çoğunluğu karamsar...
Son günlerde şu fıkra dolaşıp duruyor ortalıkta:
Ortadoğu üzerinde uçan bir uçağın dört motorundan biri aniden durmuş. Pilot hemen hava sahası içinde bulunduğu Arap ülkesinin kulesine sormuş:
- Bir motorum durdu, ne yapayım?
- Hiçbir şey yapma. Yoluna devam et. Daha üç motorun var.
Biraz sonra uçağın ikinci motoru durmuş. Pilot yine sormuş:
- İkinci motorum da durdu. Ne yapayım?
- Daha iki motorun var. Uçuşa devam et.
Üçüncü motor da durunca pilot kuleden iniş için yer göstermesini istemiş.
Kule pilota bir motoru daha olduğunu, uçuşa devam etmesini söylemiş.
Biraz sonra dördüncü motor da durmuş. Pilot panik halinde kuleye ne yapacağını sormuş.
Kuleden yanıt gelmiş:
- Şimdi benim söylediklerimi tekrar et: "Eşhedü enla ilahe illah ve eşhedü
AKP iktidar sarhoşluğu içinde "Ben öyle hazır reçeteleri filan uygulamam, benim Türkiye için acil eylem planım var" diye efelenmişti.
Ancak baktılar ki Türkiye ekonomisi ve koşulları öyle efelenmelerle filan hallolacak bir durumda değil, çaresiz ne olduğu pek anlaşılmayan o "Acil eylem planı"nı bir kenara bırakıp IMF reçetesine dört elle sarılmışlardı.
O reçete Türkiye’yi bol bol borçlandırarak bugünlere getirdi.
Göreceli bazı iyileşmeler oldu. Başta Başbakan Erdoğan bütün AKP’liler bu iyileşmelerin kendi hünerlerinden ve becerilerinden olduğunu sandılar.
Sonra uluslararası bir dalgalanma nedeniyle reçetede ufak bir oynama yapmalarını gerektirdi.
İşte onu beceremediler ve o göreceli, hatta aklı başında ekonomistlerin belirttiği gibi sanal iyileşme tılsımı bozuluverdi.
Dar gelirli halk kesimlerinde başından beri var olan sıkıntı, bu kez toplumun tümünü sardı.
Her şey bir anda alabora oldu.
* * *
Merkez Bankası’nın yeni yönetimi de panikledi.
Bir günde 1 milyar 300 milyon dolarlık döviz sattılar, faizleri yükselttiler, yine de doların yükselişini durduramadılar.
Çok bilen Maliye Bakanı Unakıtan ile Brüksel’e uğramayan AB Başmüzakerecisi Babacan’ın, yabancı paranın kaçmasını önlemek için ellerinden geleni yapmaları da bir işe yaramadı.
Bütün bu endişe verici gelişmeler, dışarıdan sıçrayan kıvılcımların içeriyi yakıp kavurmaya başlaması nedense Başbakan Erdoğan’ı pek telaşlandırmadı.
Hatta durumun endişe verici olduğunu anımsatan milletvekillerini de Antalya kampında azarladı.
Oysa işadamlarından tutun, işçiye, memura, esnafa kadar herkes büyük korku içinde "Yandık, bittik... Bu işin sonu iyiye gitmiyor" diye avaz avaz bağırıyor.
Aylardır Türkiye’nin bu çıkmaza sürükleneceğini söyleyip duran ekonomistler son derece karamsar.
Bir tek Başbakan rahat... "Allah’a şükür gemimiz sağlam, mürettebat deneyimli" diyor da başka bir şey söylemiyor.
* * *
Başbakan ve yakın çevresi ya işin farkında değiller, ya da takıyye yapıyorlar.
Ama halkın büyük çoğunluğu karamsar...
Son günlerde şu fıkra dolaşıp duruyor ortalıkta:
Ortadoğu üzerinde uçan bir uçağın dört motorundan biri aniden durmuş. Pilot hemen hava sahası içinde bulunduğu Arap ülkesinin kulesine sormuş:
- Bir motorum durdu, ne yapayım?
- Hiçbir şey yapma. Yoluna devam et. Daha üç motorun var.
Biraz sonra uçağın ikinci motoru durmuş. Pilot yine sormuş:
- İkinci motorum da durdu. Ne yapayım?
- Daha iki motorun var. Uçuşa devam et.
Üçüncü motor da durunca pilot kuleden iniş için yer göstermesini istemiş.
Kule pilota bir motoru daha olduğunu, uçuşa devam etmesini söylemiş.
Biraz sonra dördüncü motor da durmuş. Pilot panik halinde kuleye ne yapacağını sormuş.
Kuleden yanıt gelmiş:
- Şimdi benim söylediklerimi tekrar et: "Eşhedü enla ilahe illah ve eşhedü