CaKaLBoT
07-21-2006, 02:26 PM
http://img84.imageshack.us/img84/3070/82541000ac2.jpg
Fener'den Galatasaray'a 500 bin dolar
2003-2004 sezonunda ligin bitimine 1 hafta kala, G.Saray Trabzon'a giderken, F.Bahçe "Bu maçı alın paranız hazır" teklifini uçakta iletti. Kaptan Bülent, ezeli rakibinin teşviğini' geri çevirdi. 4-2 biten ve F.Bahçe'yi şampiyon yapan maç sonrası tekrar gelen çantacıyı kovdu
21.07.2006
F.Bahçe, Beşiktaş'ı 11 puan geriden gelip yakalamış ve geçmişti... İki takım göğüs göğüse bir şampiyonluk mücadelesi sürdürüyordu, ki İnönü'de Beşiktaş'ı yenen F.Bahçe şampiyonluk için gün sayar olmuştu. Aradan çıkan Trabzon ise sarı-lacivertli takımın mutlu sona yaklaşırkenki tek rakibiydi. F.Bahçe son 2 haftaya Beşiktaş'ın 8, Trabzonspor'un 2 puan önünde giriyordu.
Sarı-lacivertlilerin Denizli deplasmanına çıkacağı gün, lige çoktan havlu atmış olan G.Saray da Trabzon deplasmanındaydı. Umudunu yitirmiş G.Saray, Trabzon'dan beraberlik bile alsa F.Bahçe bitime bir hafta kala şampiyonluğunu ilan edecekti. Fakat F.Bahceliler'in pek bir beklentisi yoktu. Çünkü bugüne kadar Trabzon ve G.Saray hep dostluk çerçevesinde maçlar oynamış, isteyen istediğini almıştı.
'Trabzon şampiyon olsun'
G.Saray'da göreve mart ayındaki secimle gelen Trabzonlu Ergun Gürsoy da "Ben Trabzon'un şampiyon olmasını istiyorum" deyince ortalık iyiden iyiye gerilmişti. Maç G.Saray adına onur savaşına dönmüştü. Kaybedemezlerdi. F.Bahçe ise istediği gergin ortamı bulmuştu. Fakat işi yine de garantiye almak istiyorlardı. Trabzon'daki maçtan önce sürekli G.Saray kafilesi ile yolculuk yapan sosyetenin ünlü simalarından bir isim, kaptan Bülent Korkmaz'ın yanına yaklaşıp bombayı patlattı: "Kaptan, Trabzon'u yenin, EBahçe'den 500 bin dolar teşvik gelecek!" Bülent önce şaşırdı, sonra güldü, "Abi git işine, saçmalama. G.Saraylı'yız biz. Bak biraz daha konuşursan bozuşuruz" dedi.
9 Mayıs 2004 günü sahada aslanlar gibi mücadele eden G.Sarayh futbolcular Trabzon'u Necati'nin 2, Suat ve Murat Erdoğan'ın golleriyle 4-2 yendiler ve ezeli rakipleri F.Bahçe'yi bitime bir hafta kala şampiyon yaptılar. Bu durum herkesi çok şaşırtmıştı, çünkü G.Saray'ın EBahçe'ye böyle bir jest yaptığını daha önce tarih yazmamıştı. Herkes şaşkındı.
Maçtan sonra kafile havaalanına gidip uçağa binmek üzere hazırlanırken, Bülent'e yolculuğun başında 'garip' teklifi yapan şahıs bir daha yaklaştı ve son sözünü söyledi: "Kaptan, uçakta Hakan Şükür'le de konuş. İstanbul'a inince size parayı getirelim. Sen de takıma dağıt."
Bülent Korkmaz bunun üzerine adeta çılgına dönüp, bağırdı: "Alsınlar o parayı, güle güle harcasınlar. Biz G.Saraylı futbolcularız. Öyle teşvikle meşvikle işimiz olmaz. Saçmalama ve bir daha da sakın gözüme gözükme!"
F.Bahçe'nin G.Saray'a teşvik primi verme girişimi Bülent Korkmaz'ın cesur çıkışıyla engellenirken, Türkiye'de paranın kimler tarafından, nasıl ve sınır tanımaksızın dağıtıldığı da ortaya çıkıyordu. Büyük takımlar bile birbirlerine böyle anlaşılmaz tekliflerde bulunabiliyorlardı.
***
'Köküne kadar pislik var!'
Erman Toroğlu: "Hesap hareketlerini, ödedikleri vergileri, mal varlığını izlersin, şikeyi yapanı, teşviği vereni bulursun. Ama işlerine gelmiyor. Çünkü ters bir karar verirlerse sokağa bile çıkamazlar"
VATAN'da çıkan yazı dizisini takip ettiniz mi? Yaşanan olaylarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
"VATAN'da çıkan yazıları okuyorum. Yıllardır futbol sohbetlerinde konuşulan, (kapalı devre konuşulan) olaylardan bazılarını VATAN Gazetesi kamuoyuna anlatmaya başlamış. Çok güzel ve doğru yapmış. Ama tabi işin sonunda Türkiye bir hukuk devletidir' diyecekler. Bazıları VATAN'ı ve İbrahim Seten'i mahkemeye verecekler. Geçmişte yaptıkları kazançların üzerine bir de tazminat alacaklar. Diyecekler ki; 'Yüce Türk adaleti doğruyu buldu!' Yıllardır yüce Türk adaleti doğruyu bulsaydı, Türkiye yolsuzluklar sıralamasında Romanya'dan sonra ikinci gelir miydi?"
Sizce Türkiye'de teşvik primi var mı? Bu çarkın içinde kimler var? (Futbolcu mu, hocalar mı, yönetimler mi?)
"Böyle bir soruyu bana yöneltiyorsunuz. Beni kahkahalara boğuyorsunuz.. Teşvik primi var mı? Ya cevap olarak, 'Köküne kadar var' veya 'Hamuduna kadar var' derim de, kök kaç metre, hamud kaç metre, onu kestiremiyorum. TBMM Şike Tahkik Komisyonu'na çağırdılar konuştum. Bir ara komisyon başkanı bana bir soru yöneltti; Ersun Yanal ve futbolcu Cafer arasındaki teşvik primi konusunda benim gazetede Cafer'le yaptığım röportaj konusunda açıklama istedi. Ben de komisyona surdan söyledim, kayıtlarda var... Bu teşvik primi verilmiştir, verildiğini biliyorum. Bunun şefaati önümüzdeki zamanlarda çıkacaktır. 'Ama siz komisyon üyelerine şunu soruyorum' dedim. 'Bakın hep parayı alan ile bölünenleryargılanıyor Türkiye'de. Peki onlara bu parayı gönderenler nerede? Onlara gücünüz yeter mi?' dedim. 'Yeter' dediler. Ben de onlara birşey yapamayacaklarını söyledim. Eğer birşey yapmaya kalkarlarsa TBMM'den evlerine gidemeyeceklerini söyledim. Çünkü bu işlere giren kulüp başkanları özellikle etkili kulüplerdekiler sıkıştıklarında seyirciye hedef gösterdiler. Şunu size net bir biçimde söyleyeyim. 18 sene top oynadım, 9 sene hakemlik yaptım. Türkiye'de şampiyon olan takımlarla, küme düşen takımlar her sene bu işlerin içine girdiler."
Son 10 yılda kazanılan şampiyonluklarda şike veya teşvik priminin etkisi olmuş mudur?
"Şike ve teşvik primi sigara dumanı gibidir. Görürsün ama yakalayamazsın. Bunun çıkarılması çok zor bir iş değildir. Telefonlan dinlersin, antrenörün, futbolcunun özellikle de hakemin hesap hareketlerini iyi izlersin. Mal varlığını izlersin. Verdiği vergiyi izlersin. (Hoş Türkiyede futbolcular vergi vermiyorlar. Şimdiye kadar ki maliye bakanlarım gözlerinden öperim.) Bazı kulüp yöneticileri de çalıştıklan kulüplere verdikleri milyon dolarlardan bahsediyorlar. Aynurken de bunları istiyorlar. Ama maliye bunlara gidip de, 'Hemşerim sen 2-3 yıldır yöneticilik yaptın. Bu kadar para vermişsin ama bize bu zaman içinde ödediğin vergi ne kadar?' diyemiyorlar."
Hakem dünyasını yakından tanıyorsunuz. Hakemlerle ilgili de pek çok iddia var. Örneğin Mutlu Çelik, Bülent Uzun, Oktay Demiray gibi isimlerden pek de olumlu bahsedilmiyor. Size göre hakem dünyası ne kadar temizlendi? Eskiden ne kadar temizdi?
"Hem futbolculuk hayatımda, hem de hakemlik hayatımda çok enteresan şeyler yaşadım. Bütün bu bilgilerimi sırayla yazdığım Tercüman, özellikle Sabah ve Hürriyet gazetelerinde çok net biçimde duyurdum. Hatta bazdan tarafından mahkemeye verildim, bir de tazminat ödedim. Sevgili okuyucular Türk futbol tarihinde Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu tarafindan en fazla (6 ay hak mahrumiyeti) cezası verilen hakem benim. Bu ceza Türkiye'de maç satıp para kazanan hakemlere bile verilmedi! Ertuğrul Dilek'in MHK Başkanı olduğu, benim de hakem olduğum devirde 'Elma kasasının içindeki çürükleri tuttup atın. Yoksa bu çürükler bütün kasayı götürür' dedim ve o konuşma beni disiplin kuruluna gönderdi. 6 ay ceza yedim. Ben bu konuşmayı hakemken yaptım. Bıraktıktan sonra değil! Bu konularda hakemlik yaptığım süreçte çok mücadele verdim. Yusuf Namoğlu, Özcan Oal, Ahmet Çakar da zaman zaman bu mücadelenin üstünde oldular.
Hürriyet ve Sabah gazetelerinde adı sakata girmiş antrenörler, futbolcular ve hakemler konusunda isim vererek çok net değerlendirmeler yaptım. Hiçbir şey farketmedi. Hatta öyle şeyler oldu ki, bu antrenörlerden, futbolculardan ve yöneticilerden bazıları Türkiye'de futbol yönetimlerinde inanılmaz yerlere geldiler. Sonra bazıları, 'Erman Toroğlu geçmişten bahsediyor' dediler. Ben de onlara diyorum ki, 'Geçmişinle hesaplaşamazsan geleceğin karanlık olur' ama onu bilemiyorlar... Bilmek istemiyorlar."
Bu yazılardan sonra federasyon İtalya'daki gibi cezalar verir mi?
Serdar Ortaç'ın en son söylediği 'dansöz' parçasını ben zaman zaman futbol federasyonu genel kurullarında, özellikle de seçim zamanlarında söyledim ve yazdım. 2-3 günlük genel kurullarda 1 oy uğruna veya ufak bir makam uğruna etek giyip otel salonlarında veya otel odalarında dönsözlük yapanlar (eteklik onları daha da seksi yapyor) bu pis işlerin üzerlerine nasıl giderler? Federasyon seçimlerinde kulüp güçleri bağlantılarıyla seçilenler, pisliğe adı karışanların üzerine nasıl yürürler? Bazıları eteklik giyerler bazıları da kulüp forması...
Bazen, yazılarını okuyorum, konuşmalarını dinliyorum, gözlerim faltaşı gibi açılıyor. Küçük dilimi yutuyorum. Zaman zaman da kendime çimdik atıyorum Acaba rüya mı?' diye. Sadece o kadar...
Fener'den Galatasaray'a 500 bin dolar
2003-2004 sezonunda ligin bitimine 1 hafta kala, G.Saray Trabzon'a giderken, F.Bahçe "Bu maçı alın paranız hazır" teklifini uçakta iletti. Kaptan Bülent, ezeli rakibinin teşviğini' geri çevirdi. 4-2 biten ve F.Bahçe'yi şampiyon yapan maç sonrası tekrar gelen çantacıyı kovdu
21.07.2006
F.Bahçe, Beşiktaş'ı 11 puan geriden gelip yakalamış ve geçmişti... İki takım göğüs göğüse bir şampiyonluk mücadelesi sürdürüyordu, ki İnönü'de Beşiktaş'ı yenen F.Bahçe şampiyonluk için gün sayar olmuştu. Aradan çıkan Trabzon ise sarı-lacivertli takımın mutlu sona yaklaşırkenki tek rakibiydi. F.Bahçe son 2 haftaya Beşiktaş'ın 8, Trabzonspor'un 2 puan önünde giriyordu.
Sarı-lacivertlilerin Denizli deplasmanına çıkacağı gün, lige çoktan havlu atmış olan G.Saray da Trabzon deplasmanındaydı. Umudunu yitirmiş G.Saray, Trabzon'dan beraberlik bile alsa F.Bahçe bitime bir hafta kala şampiyonluğunu ilan edecekti. Fakat F.Bahceliler'in pek bir beklentisi yoktu. Çünkü bugüne kadar Trabzon ve G.Saray hep dostluk çerçevesinde maçlar oynamış, isteyen istediğini almıştı.
'Trabzon şampiyon olsun'
G.Saray'da göreve mart ayındaki secimle gelen Trabzonlu Ergun Gürsoy da "Ben Trabzon'un şampiyon olmasını istiyorum" deyince ortalık iyiden iyiye gerilmişti. Maç G.Saray adına onur savaşına dönmüştü. Kaybedemezlerdi. F.Bahçe ise istediği gergin ortamı bulmuştu. Fakat işi yine de garantiye almak istiyorlardı. Trabzon'daki maçtan önce sürekli G.Saray kafilesi ile yolculuk yapan sosyetenin ünlü simalarından bir isim, kaptan Bülent Korkmaz'ın yanına yaklaşıp bombayı patlattı: "Kaptan, Trabzon'u yenin, EBahçe'den 500 bin dolar teşvik gelecek!" Bülent önce şaşırdı, sonra güldü, "Abi git işine, saçmalama. G.Saraylı'yız biz. Bak biraz daha konuşursan bozuşuruz" dedi.
9 Mayıs 2004 günü sahada aslanlar gibi mücadele eden G.Sarayh futbolcular Trabzon'u Necati'nin 2, Suat ve Murat Erdoğan'ın golleriyle 4-2 yendiler ve ezeli rakipleri F.Bahçe'yi bitime bir hafta kala şampiyon yaptılar. Bu durum herkesi çok şaşırtmıştı, çünkü G.Saray'ın EBahçe'ye böyle bir jest yaptığını daha önce tarih yazmamıştı. Herkes şaşkındı.
Maçtan sonra kafile havaalanına gidip uçağa binmek üzere hazırlanırken, Bülent'e yolculuğun başında 'garip' teklifi yapan şahıs bir daha yaklaştı ve son sözünü söyledi: "Kaptan, uçakta Hakan Şükür'le de konuş. İstanbul'a inince size parayı getirelim. Sen de takıma dağıt."
Bülent Korkmaz bunun üzerine adeta çılgına dönüp, bağırdı: "Alsınlar o parayı, güle güle harcasınlar. Biz G.Saraylı futbolcularız. Öyle teşvikle meşvikle işimiz olmaz. Saçmalama ve bir daha da sakın gözüme gözükme!"
F.Bahçe'nin G.Saray'a teşvik primi verme girişimi Bülent Korkmaz'ın cesur çıkışıyla engellenirken, Türkiye'de paranın kimler tarafından, nasıl ve sınır tanımaksızın dağıtıldığı da ortaya çıkıyordu. Büyük takımlar bile birbirlerine böyle anlaşılmaz tekliflerde bulunabiliyorlardı.
***
'Köküne kadar pislik var!'
Erman Toroğlu: "Hesap hareketlerini, ödedikleri vergileri, mal varlığını izlersin, şikeyi yapanı, teşviği vereni bulursun. Ama işlerine gelmiyor. Çünkü ters bir karar verirlerse sokağa bile çıkamazlar"
VATAN'da çıkan yazı dizisini takip ettiniz mi? Yaşanan olaylarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
"VATAN'da çıkan yazıları okuyorum. Yıllardır futbol sohbetlerinde konuşulan, (kapalı devre konuşulan) olaylardan bazılarını VATAN Gazetesi kamuoyuna anlatmaya başlamış. Çok güzel ve doğru yapmış. Ama tabi işin sonunda Türkiye bir hukuk devletidir' diyecekler. Bazıları VATAN'ı ve İbrahim Seten'i mahkemeye verecekler. Geçmişte yaptıkları kazançların üzerine bir de tazminat alacaklar. Diyecekler ki; 'Yüce Türk adaleti doğruyu buldu!' Yıllardır yüce Türk adaleti doğruyu bulsaydı, Türkiye yolsuzluklar sıralamasında Romanya'dan sonra ikinci gelir miydi?"
Sizce Türkiye'de teşvik primi var mı? Bu çarkın içinde kimler var? (Futbolcu mu, hocalar mı, yönetimler mi?)
"Böyle bir soruyu bana yöneltiyorsunuz. Beni kahkahalara boğuyorsunuz.. Teşvik primi var mı? Ya cevap olarak, 'Köküne kadar var' veya 'Hamuduna kadar var' derim de, kök kaç metre, hamud kaç metre, onu kestiremiyorum. TBMM Şike Tahkik Komisyonu'na çağırdılar konuştum. Bir ara komisyon başkanı bana bir soru yöneltti; Ersun Yanal ve futbolcu Cafer arasındaki teşvik primi konusunda benim gazetede Cafer'le yaptığım röportaj konusunda açıklama istedi. Ben de komisyona surdan söyledim, kayıtlarda var... Bu teşvik primi verilmiştir, verildiğini biliyorum. Bunun şefaati önümüzdeki zamanlarda çıkacaktır. 'Ama siz komisyon üyelerine şunu soruyorum' dedim. 'Bakın hep parayı alan ile bölünenleryargılanıyor Türkiye'de. Peki onlara bu parayı gönderenler nerede? Onlara gücünüz yeter mi?' dedim. 'Yeter' dediler. Ben de onlara birşey yapamayacaklarını söyledim. Eğer birşey yapmaya kalkarlarsa TBMM'den evlerine gidemeyeceklerini söyledim. Çünkü bu işlere giren kulüp başkanları özellikle etkili kulüplerdekiler sıkıştıklarında seyirciye hedef gösterdiler. Şunu size net bir biçimde söyleyeyim. 18 sene top oynadım, 9 sene hakemlik yaptım. Türkiye'de şampiyon olan takımlarla, küme düşen takımlar her sene bu işlerin içine girdiler."
Son 10 yılda kazanılan şampiyonluklarda şike veya teşvik priminin etkisi olmuş mudur?
"Şike ve teşvik primi sigara dumanı gibidir. Görürsün ama yakalayamazsın. Bunun çıkarılması çok zor bir iş değildir. Telefonlan dinlersin, antrenörün, futbolcunun özellikle de hakemin hesap hareketlerini iyi izlersin. Mal varlığını izlersin. Verdiği vergiyi izlersin. (Hoş Türkiyede futbolcular vergi vermiyorlar. Şimdiye kadar ki maliye bakanlarım gözlerinden öperim.) Bazı kulüp yöneticileri de çalıştıklan kulüplere verdikleri milyon dolarlardan bahsediyorlar. Aynurken de bunları istiyorlar. Ama maliye bunlara gidip de, 'Hemşerim sen 2-3 yıldır yöneticilik yaptın. Bu kadar para vermişsin ama bize bu zaman içinde ödediğin vergi ne kadar?' diyemiyorlar."
Hakem dünyasını yakından tanıyorsunuz. Hakemlerle ilgili de pek çok iddia var. Örneğin Mutlu Çelik, Bülent Uzun, Oktay Demiray gibi isimlerden pek de olumlu bahsedilmiyor. Size göre hakem dünyası ne kadar temizlendi? Eskiden ne kadar temizdi?
"Hem futbolculuk hayatımda, hem de hakemlik hayatımda çok enteresan şeyler yaşadım. Bütün bu bilgilerimi sırayla yazdığım Tercüman, özellikle Sabah ve Hürriyet gazetelerinde çok net biçimde duyurdum. Hatta bazdan tarafından mahkemeye verildim, bir de tazminat ödedim. Sevgili okuyucular Türk futbol tarihinde Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu tarafindan en fazla (6 ay hak mahrumiyeti) cezası verilen hakem benim. Bu ceza Türkiye'de maç satıp para kazanan hakemlere bile verilmedi! Ertuğrul Dilek'in MHK Başkanı olduğu, benim de hakem olduğum devirde 'Elma kasasının içindeki çürükleri tuttup atın. Yoksa bu çürükler bütün kasayı götürür' dedim ve o konuşma beni disiplin kuruluna gönderdi. 6 ay ceza yedim. Ben bu konuşmayı hakemken yaptım. Bıraktıktan sonra değil! Bu konularda hakemlik yaptığım süreçte çok mücadele verdim. Yusuf Namoğlu, Özcan Oal, Ahmet Çakar da zaman zaman bu mücadelenin üstünde oldular.
Hürriyet ve Sabah gazetelerinde adı sakata girmiş antrenörler, futbolcular ve hakemler konusunda isim vererek çok net değerlendirmeler yaptım. Hiçbir şey farketmedi. Hatta öyle şeyler oldu ki, bu antrenörlerden, futbolculardan ve yöneticilerden bazıları Türkiye'de futbol yönetimlerinde inanılmaz yerlere geldiler. Sonra bazıları, 'Erman Toroğlu geçmişten bahsediyor' dediler. Ben de onlara diyorum ki, 'Geçmişinle hesaplaşamazsan geleceğin karanlık olur' ama onu bilemiyorlar... Bilmek istemiyorlar."
Bu yazılardan sonra federasyon İtalya'daki gibi cezalar verir mi?
Serdar Ortaç'ın en son söylediği 'dansöz' parçasını ben zaman zaman futbol federasyonu genel kurullarında, özellikle de seçim zamanlarında söyledim ve yazdım. 2-3 günlük genel kurullarda 1 oy uğruna veya ufak bir makam uğruna etek giyip otel salonlarında veya otel odalarında dönsözlük yapanlar (eteklik onları daha da seksi yapyor) bu pis işlerin üzerlerine nasıl giderler? Federasyon seçimlerinde kulüp güçleri bağlantılarıyla seçilenler, pisliğe adı karışanların üzerine nasıl yürürler? Bazıları eteklik giyerler bazıları da kulüp forması...
Bazen, yazılarını okuyorum, konuşmalarını dinliyorum, gözlerim faltaşı gibi açılıyor. Küçük dilimi yutuyorum. Zaman zaman da kendime çimdik atıyorum Acaba rüya mı?' diye. Sadece o kadar...