bluekeys™
12-06-2005, 04:33 AM
SARIMSAK TARLASINI SATMAYAN DOSTLARA
> Genç adamın biri,
>
> Dermiş babasına her gün;
>
> 'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
>
> Baba, itiraz eder,
>
> Olmaz öyle çok dost, hakikisi
>
> Belki bir, belki iki,
>
> Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
>
> Devam eder durur konuşma...
>
> Aralarında başlar bir tartışma,
>
> Karar verirler bir sınava,
>
> Dostun hakikisini anlamaya...
>
> Bir akşam bir koyun keserler,
>
> Ve koyarlar çuvala.
>
> Baba der ki oğluna,
>
> 'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'.
>
> Çuvaldan kanlar damlamakta,
>
> Sanki öldürmüşler de bir adamı,
>
> Koymuşlar çuvala,
>
> Dıştan böyle sanılmakta.
>
> Delikanlı sırtlar çuvalı,
> Gider en iyi bildiği dostuna,
> çalar kapıyı.
> O dost, bakar ki bir çuvala
> hem de kanlı,
> Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
> Almaz içeri arkadaşını,
> Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
> Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını.
> Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
> Evlat geriye döner.
> Ama içten yıkılır...
> Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der.
> Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.
> Baba 'hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim.
> Hadi, çuvalı alda bir kere de git O'na.
> Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar.
> Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
> Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.
> O dost, delikanlıyı alır hemen içeri.
> Geçerler arka bahçeye.
> Bir çukur kazarlar birlikte,
> Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
> Üzerine de serpiştirirler toprak.
> Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
> Genç adam gelir babasına;
> 'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca,
> Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha.
> Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga,
> Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden O'na,
> Işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi.
> Sonra gel olanları anlat bana...'
> Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
> Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
> Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı!
> Der ki tokadı yiyen DOST;
> 'Git de söyle babana, biz satmayız Sarımsak tarlasını
> böyle iki tokada'!
> Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile Seni
> Sevmeli...
> Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile
> Sana Sarılmalı...
> Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile Sana Dayanmalı...
> Dost dediğin fanatik olmalı
> Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli.
> Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli,
> Ve ağladığında, seninle ağlamalı...
> Ama hepsinden daha çok;
> Dost matematiksel olmali;
> Sevinci çarpmalı...
> Üzüntüyü bölmeli...
> Geçmişi çıkarmalı...
> Yarını toplamalıi...
> Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı...
> Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı...
> İşi bitince seni bir tarafa atmamalı...
> SAGLICAKLA KALIN
> Genç adamın biri,
>
> Dermiş babasına her gün;
>
> 'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
>
> Baba, itiraz eder,
>
> Olmaz öyle çok dost, hakikisi
>
> Belki bir, belki iki,
>
> Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
>
> Devam eder durur konuşma...
>
> Aralarında başlar bir tartışma,
>
> Karar verirler bir sınava,
>
> Dostun hakikisini anlamaya...
>
> Bir akşam bir koyun keserler,
>
> Ve koyarlar çuvala.
>
> Baba der ki oğluna,
>
> 'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'.
>
> Çuvaldan kanlar damlamakta,
>
> Sanki öldürmüşler de bir adamı,
>
> Koymuşlar çuvala,
>
> Dıştan böyle sanılmakta.
>
> Delikanlı sırtlar çuvalı,
> Gider en iyi bildiği dostuna,
> çalar kapıyı.
> O dost, bakar ki bir çuvala
> hem de kanlı,
> Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
> Almaz içeri arkadaşını,
> Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
> Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını.
> Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
> Evlat geriye döner.
> Ama içten yıkılır...
> Babasına dönerek; haklıymışsın baba ' der.
> Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.
> Baba 'hayır Evlat 'der, benim bir dostum var bildiğim.
> Hadi, çuvalı alda bir kere de git O'na.
> Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar.
> Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
> Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.
> O dost, delikanlıyı alır hemen içeri.
> Geçerler arka bahçeye.
> Bir çukur kazarlar birlikte,
> Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
> Üzerine de serpiştirirler toprak.
> Belli olmasın diye dikerler sarımsak...
> Genç adam gelir babasına;
> 'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca,
> Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha.
> Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga,
> Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden O'na,
> Işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi.
> Sonra gel olanları anlat bana...'
> Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
> Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
> Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı!
> Der ki tokadı yiyen DOST;
> 'Git de söyle babana, biz satmayız Sarımsak tarlasını
> böyle iki tokada'!
> Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile Seni
> Sevmeli...
> Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile
> Sana Sarılmalı...
> Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile Sana Dayanmalı...
> Dost dediğin fanatik olmalı
> Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli.
> Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli,
> Ve ağladığında, seninle ağlamalı...
> Ama hepsinden daha çok;
> Dost matematiksel olmali;
> Sevinci çarpmalı...
> Üzüntüyü bölmeli...
> Geçmişi çıkarmalı...
> Yarını toplamalıi...
> Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı...
> Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı...
> İşi bitince seni bir tarafa atmamalı...
> SAGLICAKLA KALIN