walsman07
10-27-2006, 11:36 AM
İşkence insanlık tarihiyle başlayan ve insanın tarihten bu yana getirdiği kültür öğesidir. İlk insanlardan günümüze kadar süre gelen işkence farklı toplumlarda farklı metotlar kullanılarak ve farklı nedenlerle uygulanmaktaydı. İlk olarak kutsal nedenlere bağlanan işkence kimi kavimler tarafından tanrıya kurban verme tanrı tarafından kutsanma için yapılırdı ve bu işkencelerin sonu genelde ölümle biterdi. Örneğin Aztek kültüründe kutsal mekânlarda bulunan sunak üzerine kurban edilecek olan kişinin yatırılarak karın boşluğundan çakıl taşından yapılmış bir kesici tören aletiyle kesilirdi. Bu kesik içerinden kurban henüz canlıyken din görevlisi elini kalbe doğrusu sokup kalbi avucuyla kavrayıp koparırdı. Kopan kalp çok hızlı bir işlemle koparıldığı için tarihi kaynaklara göre henüz atıyor olurdu ve bir kap içinde tanrıya sunulurdu. Bu tören toplu bir törendi yaklaşık 4 kurban görevlisinin gerçekleştirdiği törende de öldürme 2 dakika sürerdi ve bini aşkın insan bir defada bu şekilde kurban edilirdi öyle ki tarihi metinlere göre kalbi alınan kurban merdivenlerden yuvarlanır ve yerine yenisi yatırıldı, Aztek tapınaklarının merdivenlerinin günlerce kırmızı kaldığı ve kan kokusunun km.lerce öteden duyulduğu tarihi bulgularla saptanmıştır.
Yunan ve roma döneminde özellikle efendilerin kölelerine yaptığı işkenceler herhangi kutsal bir anlam içermiyordu ve birer hak olarak görülüyordu. Bu dönemlerde ev köleleri bahçe köleleri gibi farlı işlere bakan köleler vardı ve bir köle işini iyi yapmaz ise ya da efendisine kusur işler ise akıl almaz cezalara çarptırılıyordu. Örneğin yunan döneminde evde yaşayan ev kölelerinden okuyucu köleler bir metni iyi okuyamadığı zaman gözleri balmumu ile kör ediliyordu. Yahut yaşı elliyi aşkın efendiler farklı zevkleri yaşamak için genç kölelere işkence ederek birlikte oluyorlardı. Kölelere yapılan bu işkenceler birer haktı ve asla işkence olarak görülmüyordu.
Genel olarak işkence farklı dönemlerde pagan dinlerde tanrıya kurban vermek, efendiye hizmeti sağlatmak, insanları konuşturmak özellikle Ortaçağda insanların içindeki şeytandan insanları kurtarmak gibi farklı nedenlerle yapılmıştır.
İşkence tarihi çok geniş ve kapsamlı bir konudur. Fakat tarihe genel olarak baktığımızda adını tarihe kanla yazdırmış liderleri sıralayacak olursak;
Roma imparatorlarından Neron, Commodus, ve en acımazsız olanı Caligula bu imparatorlar işkenceyi bir sanat haline dönüştüren imparatorlardır ölümlerinden sonra senato kararıyla tarihten silme kanunuyla bunların ve insanların üzerindeki etkilerinin silinmesi için bıraktıkları tüm yapıtlar heykelleri tüm izleri silinerek tüm tarihten var oldukları gerçeği unutturulmaya çalışarak silinmiştir.
CALİGULA:
İ.S 37-41 Yılları arasında hüküm süren Caligula tarihin en yaratıcı canilerindendir. Dehşetin kanlı gölgesi olarakta alınılır. Asıl adı GAİUS CAESAR GERMANİCUS tur, zalim imp. Neron un kardeşidir. Caligula farklı bir çocuktur, henüz beş yaşındayken bu fark bariz biçimde belli olur beş yaşındayken saray bahçesin bir kediye paslı çivilerle işkence eder garip sesler çığlıklar ve böğürtü sesleriyle yaptığı bu işlemi üvey babası dehşetle seyreder. Her gün farklı hayvanlara yakarak tıraşlayıp tuz basarak kol ve bacaklarını kopararak yetişir.
İ.S 37 İmparator olduktan insanlık için zulüm başlamıştır. Kendisini karanlığın askeri olarak görür ölümü zevk aracı olarak kullanmaya başlar özellikle aşık olduğu ablası Drusilla öldükten sonra tek zevki kan ve ölümdür. Tanrı Jüpiter dışında hiçbir tanrıya inanmaz ve onun adına Roma’yı karartacağını daha da karartacağını ve sonsuz bir karanlığa gömeceğine yemin eder. Caligula geceleri Jüpiderin sesini duyar ve onunemirleri doğrultusunda işkenceler yapar.
Caligula tıpkı kardeşi Neron gibi acıdan haz duyar ve daha sonra duyduğu bu hazdan da pişmanlık duyar duyduğu pişmanlıktan da aşırı bir öfke duyar ve öfkesi sonucu yine işkenceler yapar bu onun hayatında bir kısır döngüdür.
İşkence yapacağı kişlerin bunu ayık kafayla hissetmesini ve böğürtü şeklinde bağırmasını ister. Genel olarak şu işkenceleri uygulamıştır. İşkence odalarında celladları bulunur ve işkence yapacağı aletler hazırdır oldukça bu işe kafa yorar ve her seferinde farklı teknikler dener. Kimi zaman kör bir testereyle bir sedire bağlanmış kurbanı ikiye oldukça yavaş şeklide böler ama kurban acıdan bayılırsa işlemi yarıda bırakıp ayıltır hatta yarasına merhem sürer ve ayıldıktan sonra devam eder. En nefret ettiği şey acıdan bayılan veya bağırmayan kurbanlardır. Kimi zaten demircinse yaptırdığı demirden bir kutusu vardır bu kutunun üst kısmı parmaklık şeklindedir ve iç kısmında ucu sivri demir çubuklar vardır kurbanları soydurup bu kutuya sokar ve böğürerek fıçı şeklindeki kutuyu ayaklarıyla ileri geri çevirir, kurbanın ölmesine izin vermez bir müddet sonra çıkarır ve yaralarına tuz bastırarak vahşi hayvanlara kemirttirir. Bu kutuyu yaptırırken demircisi şöyle der, efendim bu kutuyu ne içn kullanacaksınız? Caligula şarap yapacağını söyler. Ki öylede yapar akan kanları şişede biriktirip kurbanın anne ve babasını çocuklarının kanlarını içirmeye ve etini yemeye zorlar bunu yaparken gülmelerini ve kadehi her yudumda tokuşturulmasını ister tokuşturmayanlar kızgın yağlarla azar azar yapana kadar yakılırdı. Çok gariptir ki Caligula tüm işlemleri yaparken kızının bunu izlemesini ve kendi gibi olmasını ister öyle ki kızına küçük hayvanlar alarak onların üzerinde ufkunu genişletmesini ister. Ki zaten Nero ve Caligula döneminde bir çok hayvan türü tükenme noktasına gelmiştir. Savaş esirlerini aslanlara yediriyordu fakat ayaklarından yedirmeye başlatıyor ve bayılan olursa ayıltıp her gün azar azar yedirip kanamadan ölmesini engelliyordu.
En büyük aşkı ablasını sürekli hayal ediyordu yaşı ilerledikçe gözlerini boyamaya saçarlını uzatmaya başlamıştı kendini ablasına benzetmek istiyordu. Her gece sabaha kadar içiyordu içerken bir yandan müzik ve dans yapılmasını istiyor eğer bir dansçı veya müzisyen yorulma belirtisi gösterirse katledip köpeklerine yediriyordu.
Her işkenceden sonra derin bir pişmanlıkla ağlayan bu imparator engelle olunamaz bir ölüm makinesiydi ve Jüpiterin vahileriyle hareket ediyordu.
Jüpiterin adıyla ölümün tadını damaklarında hisset
CALİGULA
NERON:
İmparator Caligulanınlda kardeşi olan Neron önce imparator olan Cladius’un eşini olan Agripina’nın oğludur yani alında imparator soyundan değildir. Caligul aile birlikte büyümesine rağmen ondan farklıdır. Caligula ölümü Jüpider adına ve onun istediği şekilde yaptığını düşünür kutsal bir amacı vardır karanlığı ve dehşeti yaşatarak insanın ruhunda hissettirmeye çalışır ölümü ama Neron tam bir zevk, sefahat ve sex düşkünüdür. Öyle felsefik veya tinsel bir maksadı olmaksızın sadece kendini hoşnut tutmak üstünlüğünü vurgulamak ve zevk için işkence yapar.
Bu dönemde bir çok egzotik hayvan satın alır öyleki bir çok hayvan soyu bu dönem tükenmiştir. Farklı hayvan türlerini çifteleştirir ve bunu hep izleyerek yapar. Şuanda Roma’da bulunan Colezıum ‘un yerinde altın dan yapılmış ve bahçesinde dünyanın dört bir yanından getirilmiş havyalarla yaşar. Akıl almaz işkencelere imza atmış olan bu imparator, özellikle sex le ilgili işkencelere merak salmıştır. Arenalarda hamile kadınları hayvanlarla çiftleştirir. Hıristiyanlara ayrı bir kin duyar onları çarmıha gerdirip günlerce aç bırakılan timsahlar tarafından yenmesini seyreder ki bunu tüm Roma halkının seyretmesini zorunlu kılar. Bu gösterilerde doğum yapanlar kalp krizi geçirip ölenler olduğu tarihi kaynaklarca bilinmektedir. Savaş esiri olan kadınların hayvanlarla çiftleştirip sonra o hayvanlara yedirir. Son derece zevk düşkünü olan bu imparator sesi çok kötü olmasına rağmen bir dönem şarkıcılığa ve tiyatroya merak salar. Bir kadın gibi giyinir ve bazen günlerce tüm halkı arenada toplar ki insanlar üst üste gelecek kadar dolu olduğu halde bazen günlerce orada aç susuz kalarak Nero’yu seyretmeye ve keyif alamaya mecbur bırakılır. Kimi hamileler doğumu arenada gerçekleştirmesine rağmen dışarı çıkmasına izin verilemez ölüme bırakılır, hatta isyan eden olursa yeni doğan bebeğinin vücuduna çiviler çakılarak arena alanındaki bir kazığa oturtulur ve hayvanlar beslenir bunu yaparken de annesinin izlemesi ve gülmesi istenirdi.
İşkence tarihine isimlerini kanla kazıyan bu iki Roma imparatoru dışında Mısır da firavun tarafından çok farklı teknikler uygulanmaktaydı ki en çarpıcısı ise kurbanlar işkence odasına geçirilip kol, bacak gibi uzuvları kesilip ardından kalan gövdeleriyle yuvarlak ve derin bir etten duvar şeklinde istifleniyordu. İstiflenen bu gövdeler içi boş kovayı andıracak şekli alıyordu boşluklar et parçalarıyla kapatılıyordu. Kesilen uzuvlar ise bu etten oluşmuş derin kovanın içine atılıyordu. Dolayısıyla insanlar kan kaybından ölmeden önce uzuvlarından akan kanların bu etten oluşmuş kovaların kanla dolmasıyla kanlarından boğularak ölüyorlardı.
Tarihe işkenceleriyle nam salmış bir başka hükümdar ise ünlü Kazıklı Voyvoda’dır. Eflak prensi olan Voyvoda kont Draculanın oğludur, kazıklı lakabını esirlerini kazığa oturtmasından alır. Son derce canice işkenceler yapan bu lider özellikle işkencelerin salt acı değil psikolojik olmasına özen gösterirdi. Yeni doğum yapmış anneleri bir direğe bağlanırdı. Süt dolu göğüsleri kesilir onun yerine ise bebeklerinin başlarını kestirip diktirirdi ve kesilen göğüsler köpeklere yedirirdi.
Kimi zaman kurbanların vücutları tıraşlanır tüm deri soyulmak suretiyle fakat bu işlem itinayla yapılırdı fazla kanatmadan yapılırdı sonra üstüne tuz sürülüp, kaçilere yalatılır tuzun kristalimsi yapısı yavaş yavaş kanata kanata çok ağır bir şekilde kan kaybından öldürülürdü ki bazen günler alırdı.
Voyvoda’nın en klasik metodu yaklaşık bir metre yüksekliğindeki kalın odunlar ucu sivriltilirdi ve üzerine kurban oturtulurdu.
Kendisine gönderilen elçilerin sarıklarını kafalarına çaktırıp sonrasın onu çekerek çıkartmak gibi akıl almaz işkence teknikleri vardı.
Dogu Turkmenistan'da muslumanlara yapilan iskenceler:
1. Mazlumun başına madeni bir başlık geçirilerek buna elektrik verilir. Böylece cereyanın etkisiyle gözler dışarı fırlar.
2. Baş ve ayaklar iki ayrı makineye bağlanır ve aksi istikamette hareket ettirilir.
3. Eller bağlı olduğu halde sırta ağır kayalar(taşlar) konur.
4. Ellerden tavana asılarak saatlerce, hatta günlerce bu halde tutulur.
5. Çivi sopalarla dövülür.
6. Vücut kızarıncaya kadar kamçılanır ve kızaran yerler bıçakla kesilir.
7. Vücudun herhangi bir yerinde bir delik açılır. Delikten düğümlü ip geçirilir. Yara kabuk bağlayıncaya kadar bekletilir. Daha sonra yaranın içindeki düğümlü ip testere gibi ileri geri hareket ettirilir.
8. El ve ayak parmakları telle veya iplikle birbirlerine yapışık şekilde dikilir.
9. Mümkün olduğu kadar ayakta kalmasını sağlamak için kulaklardan duvara çivilenir.
10. Bir cesedin yanına bağlayarak bir gün bekletilir.
11. Kışın buz bloklar üstüne yatırılır.
12. Kışın içi su dolu fıçılarda günlerce bekletilir.
13. Günlerce ayakta ve susuz bırakılır.
14. Kızgın kömür parçalarının üzerinde yürütülür.
15. Kadın ve erkek ayırt etmeden çıplak halde buzlu tahta dolaplarda hapsedilir.
16. Kadın yada erkek çıplak halde çuvallara sokulur ve bu çuvallar ağaçlara asılır.
17. Kızgın demirlerle vücudun çeşitli yerleri dağlanır.
18. Dağlanmış vücut üzerine kızgın yağ dökülür.
19. Tel kamçılarla kırbaçlanır.
20. Demir kızaklar üzerine oturtulur.
21. Tırnakların arasına çivi çakılır.
22. Sivri uçlu demir taraklarla vücut taranır.
23. Vücudun çeşitli yerlerine demir ve çiviler çakılır.
24. Başın ve vücudun derileri yüzülür.
25. Ağız ve buruna kostik veya diğer asitler dökülür.
26. Buruna kırmızı biber çektirilir.
27. Hayvan yerine yüklü arabalara koşulur.
28. Meydanlarda müslüman ailelerin genç kız ve kadınlarına sarkıntılık edilir.
29. Cinsiyet uzuvlarına domuz kılı sokulur.
30. Serçe kızgın demir çubuk sokulur.
31. Kadınları çırılçıplak soyup memelerine vurarak acı verilir.
32. Avrat mahallerine elektrik verilir.
33. Hamile kadınların karnına çıkıp tepilinir.
34. Mazlum, hayvan gibi kafeslere konularak cadde ve sokaklarda teşhir edilir.
35. Ellerinden yüksek yere asarak parmaklara ve el bileklerine demir çubuklar ve kazma sopalarla vurularak parmak ve bilekler kırılır.
36. Diz kapaklarına kazma sapı ile vurarak, diz kapakları kırılır.
37. Mao’nun heykeli veya resmi önünde her sabah işe gitmeden önce diz çökmek suretiyle heykelden=resimden iş izni aldırılır.
38. Mahkumu yerde yüzü koyun yatırarak, parmaklarına basılır.
39. Mahkumun tüm dişleri kırılıncaya kadar bir boksör tarafından dövülür.
40. Mahkumlara ahlakdışı ve yüzkızartıcı adlarla hitap edilir.
41. Kışın mahkumları kar üstüne oturtarak üzerlerine hortumla su sıkılır.
Kaynaklar
Dehşetin kanlı gölgesi Caligula:etkin yayın evi, Mümtaz Idil
Eski yunan ve romada yaşam: Prof.Horst Blanck
Drakula yada Kazıklı Voyvoda/Eflak Prensi III.Vlad tepesin yaşamı: Radu R. Florescu, Raymond T. McNally;
National Geographic dergisinin tarihte işkenceyle ilgili yazı 2002 yılına ait yayınından
İşkencenin Tarihi:George Ryley SCOTT dost kitap evinden
Yunan ve roma döneminde özellikle efendilerin kölelerine yaptığı işkenceler herhangi kutsal bir anlam içermiyordu ve birer hak olarak görülüyordu. Bu dönemlerde ev köleleri bahçe köleleri gibi farlı işlere bakan köleler vardı ve bir köle işini iyi yapmaz ise ya da efendisine kusur işler ise akıl almaz cezalara çarptırılıyordu. Örneğin yunan döneminde evde yaşayan ev kölelerinden okuyucu köleler bir metni iyi okuyamadığı zaman gözleri balmumu ile kör ediliyordu. Yahut yaşı elliyi aşkın efendiler farklı zevkleri yaşamak için genç kölelere işkence ederek birlikte oluyorlardı. Kölelere yapılan bu işkenceler birer haktı ve asla işkence olarak görülmüyordu.
Genel olarak işkence farklı dönemlerde pagan dinlerde tanrıya kurban vermek, efendiye hizmeti sağlatmak, insanları konuşturmak özellikle Ortaçağda insanların içindeki şeytandan insanları kurtarmak gibi farklı nedenlerle yapılmıştır.
İşkence tarihi çok geniş ve kapsamlı bir konudur. Fakat tarihe genel olarak baktığımızda adını tarihe kanla yazdırmış liderleri sıralayacak olursak;
Roma imparatorlarından Neron, Commodus, ve en acımazsız olanı Caligula bu imparatorlar işkenceyi bir sanat haline dönüştüren imparatorlardır ölümlerinden sonra senato kararıyla tarihten silme kanunuyla bunların ve insanların üzerindeki etkilerinin silinmesi için bıraktıkları tüm yapıtlar heykelleri tüm izleri silinerek tüm tarihten var oldukları gerçeği unutturulmaya çalışarak silinmiştir.
CALİGULA:
İ.S 37-41 Yılları arasında hüküm süren Caligula tarihin en yaratıcı canilerindendir. Dehşetin kanlı gölgesi olarakta alınılır. Asıl adı GAİUS CAESAR GERMANİCUS tur, zalim imp. Neron un kardeşidir. Caligula farklı bir çocuktur, henüz beş yaşındayken bu fark bariz biçimde belli olur beş yaşındayken saray bahçesin bir kediye paslı çivilerle işkence eder garip sesler çığlıklar ve böğürtü sesleriyle yaptığı bu işlemi üvey babası dehşetle seyreder. Her gün farklı hayvanlara yakarak tıraşlayıp tuz basarak kol ve bacaklarını kopararak yetişir.
İ.S 37 İmparator olduktan insanlık için zulüm başlamıştır. Kendisini karanlığın askeri olarak görür ölümü zevk aracı olarak kullanmaya başlar özellikle aşık olduğu ablası Drusilla öldükten sonra tek zevki kan ve ölümdür. Tanrı Jüpiter dışında hiçbir tanrıya inanmaz ve onun adına Roma’yı karartacağını daha da karartacağını ve sonsuz bir karanlığa gömeceğine yemin eder. Caligula geceleri Jüpiderin sesini duyar ve onunemirleri doğrultusunda işkenceler yapar.
Caligula tıpkı kardeşi Neron gibi acıdan haz duyar ve daha sonra duyduğu bu hazdan da pişmanlık duyar duyduğu pişmanlıktan da aşırı bir öfke duyar ve öfkesi sonucu yine işkenceler yapar bu onun hayatında bir kısır döngüdür.
İşkence yapacağı kişlerin bunu ayık kafayla hissetmesini ve böğürtü şeklinde bağırmasını ister. Genel olarak şu işkenceleri uygulamıştır. İşkence odalarında celladları bulunur ve işkence yapacağı aletler hazırdır oldukça bu işe kafa yorar ve her seferinde farklı teknikler dener. Kimi zaman kör bir testereyle bir sedire bağlanmış kurbanı ikiye oldukça yavaş şeklide böler ama kurban acıdan bayılırsa işlemi yarıda bırakıp ayıltır hatta yarasına merhem sürer ve ayıldıktan sonra devam eder. En nefret ettiği şey acıdan bayılan veya bağırmayan kurbanlardır. Kimi zaten demircinse yaptırdığı demirden bir kutusu vardır bu kutunun üst kısmı parmaklık şeklindedir ve iç kısmında ucu sivri demir çubuklar vardır kurbanları soydurup bu kutuya sokar ve böğürerek fıçı şeklindeki kutuyu ayaklarıyla ileri geri çevirir, kurbanın ölmesine izin vermez bir müddet sonra çıkarır ve yaralarına tuz bastırarak vahşi hayvanlara kemirttirir. Bu kutuyu yaptırırken demircisi şöyle der, efendim bu kutuyu ne içn kullanacaksınız? Caligula şarap yapacağını söyler. Ki öylede yapar akan kanları şişede biriktirip kurbanın anne ve babasını çocuklarının kanlarını içirmeye ve etini yemeye zorlar bunu yaparken gülmelerini ve kadehi her yudumda tokuşturulmasını ister tokuşturmayanlar kızgın yağlarla azar azar yapana kadar yakılırdı. Çok gariptir ki Caligula tüm işlemleri yaparken kızının bunu izlemesini ve kendi gibi olmasını ister öyle ki kızına küçük hayvanlar alarak onların üzerinde ufkunu genişletmesini ister. Ki zaten Nero ve Caligula döneminde bir çok hayvan türü tükenme noktasına gelmiştir. Savaş esirlerini aslanlara yediriyordu fakat ayaklarından yedirmeye başlatıyor ve bayılan olursa ayıltıp her gün azar azar yedirip kanamadan ölmesini engelliyordu.
En büyük aşkı ablasını sürekli hayal ediyordu yaşı ilerledikçe gözlerini boyamaya saçarlını uzatmaya başlamıştı kendini ablasına benzetmek istiyordu. Her gece sabaha kadar içiyordu içerken bir yandan müzik ve dans yapılmasını istiyor eğer bir dansçı veya müzisyen yorulma belirtisi gösterirse katledip köpeklerine yediriyordu.
Her işkenceden sonra derin bir pişmanlıkla ağlayan bu imparator engelle olunamaz bir ölüm makinesiydi ve Jüpiterin vahileriyle hareket ediyordu.
Jüpiterin adıyla ölümün tadını damaklarında hisset
CALİGULA
NERON:
İmparator Caligulanınlda kardeşi olan Neron önce imparator olan Cladius’un eşini olan Agripina’nın oğludur yani alında imparator soyundan değildir. Caligul aile birlikte büyümesine rağmen ondan farklıdır. Caligula ölümü Jüpider adına ve onun istediği şekilde yaptığını düşünür kutsal bir amacı vardır karanlığı ve dehşeti yaşatarak insanın ruhunda hissettirmeye çalışır ölümü ama Neron tam bir zevk, sefahat ve sex düşkünüdür. Öyle felsefik veya tinsel bir maksadı olmaksızın sadece kendini hoşnut tutmak üstünlüğünü vurgulamak ve zevk için işkence yapar.
Bu dönemde bir çok egzotik hayvan satın alır öyleki bir çok hayvan soyu bu dönem tükenmiştir. Farklı hayvan türlerini çifteleştirir ve bunu hep izleyerek yapar. Şuanda Roma’da bulunan Colezıum ‘un yerinde altın dan yapılmış ve bahçesinde dünyanın dört bir yanından getirilmiş havyalarla yaşar. Akıl almaz işkencelere imza atmış olan bu imparator, özellikle sex le ilgili işkencelere merak salmıştır. Arenalarda hamile kadınları hayvanlarla çiftleştirir. Hıristiyanlara ayrı bir kin duyar onları çarmıha gerdirip günlerce aç bırakılan timsahlar tarafından yenmesini seyreder ki bunu tüm Roma halkının seyretmesini zorunlu kılar. Bu gösterilerde doğum yapanlar kalp krizi geçirip ölenler olduğu tarihi kaynaklarca bilinmektedir. Savaş esiri olan kadınların hayvanlarla çiftleştirip sonra o hayvanlara yedirir. Son derece zevk düşkünü olan bu imparator sesi çok kötü olmasına rağmen bir dönem şarkıcılığa ve tiyatroya merak salar. Bir kadın gibi giyinir ve bazen günlerce tüm halkı arenada toplar ki insanlar üst üste gelecek kadar dolu olduğu halde bazen günlerce orada aç susuz kalarak Nero’yu seyretmeye ve keyif alamaya mecbur bırakılır. Kimi hamileler doğumu arenada gerçekleştirmesine rağmen dışarı çıkmasına izin verilemez ölüme bırakılır, hatta isyan eden olursa yeni doğan bebeğinin vücuduna çiviler çakılarak arena alanındaki bir kazığa oturtulur ve hayvanlar beslenir bunu yaparken de annesinin izlemesi ve gülmesi istenirdi.
İşkence tarihine isimlerini kanla kazıyan bu iki Roma imparatoru dışında Mısır da firavun tarafından çok farklı teknikler uygulanmaktaydı ki en çarpıcısı ise kurbanlar işkence odasına geçirilip kol, bacak gibi uzuvları kesilip ardından kalan gövdeleriyle yuvarlak ve derin bir etten duvar şeklinde istifleniyordu. İstiflenen bu gövdeler içi boş kovayı andıracak şekli alıyordu boşluklar et parçalarıyla kapatılıyordu. Kesilen uzuvlar ise bu etten oluşmuş derin kovanın içine atılıyordu. Dolayısıyla insanlar kan kaybından ölmeden önce uzuvlarından akan kanların bu etten oluşmuş kovaların kanla dolmasıyla kanlarından boğularak ölüyorlardı.
Tarihe işkenceleriyle nam salmış bir başka hükümdar ise ünlü Kazıklı Voyvoda’dır. Eflak prensi olan Voyvoda kont Draculanın oğludur, kazıklı lakabını esirlerini kazığa oturtmasından alır. Son derce canice işkenceler yapan bu lider özellikle işkencelerin salt acı değil psikolojik olmasına özen gösterirdi. Yeni doğum yapmış anneleri bir direğe bağlanırdı. Süt dolu göğüsleri kesilir onun yerine ise bebeklerinin başlarını kestirip diktirirdi ve kesilen göğüsler köpeklere yedirirdi.
Kimi zaman kurbanların vücutları tıraşlanır tüm deri soyulmak suretiyle fakat bu işlem itinayla yapılırdı fazla kanatmadan yapılırdı sonra üstüne tuz sürülüp, kaçilere yalatılır tuzun kristalimsi yapısı yavaş yavaş kanata kanata çok ağır bir şekilde kan kaybından öldürülürdü ki bazen günler alırdı.
Voyvoda’nın en klasik metodu yaklaşık bir metre yüksekliğindeki kalın odunlar ucu sivriltilirdi ve üzerine kurban oturtulurdu.
Kendisine gönderilen elçilerin sarıklarını kafalarına çaktırıp sonrasın onu çekerek çıkartmak gibi akıl almaz işkence teknikleri vardı.
Dogu Turkmenistan'da muslumanlara yapilan iskenceler:
1. Mazlumun başına madeni bir başlık geçirilerek buna elektrik verilir. Böylece cereyanın etkisiyle gözler dışarı fırlar.
2. Baş ve ayaklar iki ayrı makineye bağlanır ve aksi istikamette hareket ettirilir.
3. Eller bağlı olduğu halde sırta ağır kayalar(taşlar) konur.
4. Ellerden tavana asılarak saatlerce, hatta günlerce bu halde tutulur.
5. Çivi sopalarla dövülür.
6. Vücut kızarıncaya kadar kamçılanır ve kızaran yerler bıçakla kesilir.
7. Vücudun herhangi bir yerinde bir delik açılır. Delikten düğümlü ip geçirilir. Yara kabuk bağlayıncaya kadar bekletilir. Daha sonra yaranın içindeki düğümlü ip testere gibi ileri geri hareket ettirilir.
8. El ve ayak parmakları telle veya iplikle birbirlerine yapışık şekilde dikilir.
9. Mümkün olduğu kadar ayakta kalmasını sağlamak için kulaklardan duvara çivilenir.
10. Bir cesedin yanına bağlayarak bir gün bekletilir.
11. Kışın buz bloklar üstüne yatırılır.
12. Kışın içi su dolu fıçılarda günlerce bekletilir.
13. Günlerce ayakta ve susuz bırakılır.
14. Kızgın kömür parçalarının üzerinde yürütülür.
15. Kadın ve erkek ayırt etmeden çıplak halde buzlu tahta dolaplarda hapsedilir.
16. Kadın yada erkek çıplak halde çuvallara sokulur ve bu çuvallar ağaçlara asılır.
17. Kızgın demirlerle vücudun çeşitli yerleri dağlanır.
18. Dağlanmış vücut üzerine kızgın yağ dökülür.
19. Tel kamçılarla kırbaçlanır.
20. Demir kızaklar üzerine oturtulur.
21. Tırnakların arasına çivi çakılır.
22. Sivri uçlu demir taraklarla vücut taranır.
23. Vücudun çeşitli yerlerine demir ve çiviler çakılır.
24. Başın ve vücudun derileri yüzülür.
25. Ağız ve buruna kostik veya diğer asitler dökülür.
26. Buruna kırmızı biber çektirilir.
27. Hayvan yerine yüklü arabalara koşulur.
28. Meydanlarda müslüman ailelerin genç kız ve kadınlarına sarkıntılık edilir.
29. Cinsiyet uzuvlarına domuz kılı sokulur.
30. Serçe kızgın demir çubuk sokulur.
31. Kadınları çırılçıplak soyup memelerine vurarak acı verilir.
32. Avrat mahallerine elektrik verilir.
33. Hamile kadınların karnına çıkıp tepilinir.
34. Mazlum, hayvan gibi kafeslere konularak cadde ve sokaklarda teşhir edilir.
35. Ellerinden yüksek yere asarak parmaklara ve el bileklerine demir çubuklar ve kazma sopalarla vurularak parmak ve bilekler kırılır.
36. Diz kapaklarına kazma sapı ile vurarak, diz kapakları kırılır.
37. Mao’nun heykeli veya resmi önünde her sabah işe gitmeden önce diz çökmek suretiyle heykelden=resimden iş izni aldırılır.
38. Mahkumu yerde yüzü koyun yatırarak, parmaklarına basılır.
39. Mahkumun tüm dişleri kırılıncaya kadar bir boksör tarafından dövülür.
40. Mahkumlara ahlakdışı ve yüzkızartıcı adlarla hitap edilir.
41. Kışın mahkumları kar üstüne oturtarak üzerlerine hortumla su sıkılır.
Kaynaklar
Dehşetin kanlı gölgesi Caligula:etkin yayın evi, Mümtaz Idil
Eski yunan ve romada yaşam: Prof.Horst Blanck
Drakula yada Kazıklı Voyvoda/Eflak Prensi III.Vlad tepesin yaşamı: Radu R. Florescu, Raymond T. McNally;
National Geographic dergisinin tarihte işkenceyle ilgili yazı 2002 yılına ait yayınından
İşkencenin Tarihi:George Ryley SCOTT dost kitap evinden