walsman07
10-27-2006, 11:53 AM
SEVGİLİ Emel Aygören Şen’in yazısında vardı:
Evdeki televizyon arızalandı.
Çağrılan tamirci cihazın arka kapağını açınca şaşırdı. Çünkü içi silme küçük küçük ekmek kırıntıları ile doluydu.
Evin annesi de şaşkındı.
Herkes bunun nasıl olduğunu düşünürken, ekmeklerin küçük küçük bölünüp, kapağın üstündeki aralıktan içeri atıldığı anlaşıldı.
Ve gözler evin çocuğuna döndü.
O ekmekleri kendisinin attığını annesine anlattı.
Annesi ‘İyi ama neden ekmekleri televizyonun içine doldurdun?’ diye sorduğunda çocuk yanıtladı:
‘Çocuklar açtı...’
Televizyonlar yoksul ülkelerdeki aç çocukları göstereli çok oldu.
Onlar için sadece bir eski televizyonun içinde kurumuş küçük küçük ekmek kırıntılarının ‘düşünüldüğünü’ tahmin edersiniz.
Bir çocuk tarafından...
Dün küçükler okula başlarken, kopan ulusal kıyamet içinde bunları düşündüm:
Onlara dünyanın çok ihtiyacı var.
Minik ayaklarıyla, yalpa yapa yapa gelmeliler.
Küçük ellerindeki minik parmakların arasında, sevginin-merhametin ilk belirtisi ekmek parçaları olmalı.
Merhametsiz ve sevgisiz bizlere kızmalılar.
Zihinleri tepkili ve tavırları isyankár olmalı.
Kan gölüne dönen zamanın içinde, kana ve çığlıklara aldırış etmeden yataklarımıza yürüyüp, başımızı yastıklarımıza koyup mutlu uyumamızı anlayamamalı çocuklar.
Olabildiği kadar çabuk gelmeliler.
Bizlerin ilgisizliği onları rahatsız etmeli.
Berbat ettiğimiz, yakıp yıktığımız, birbirimizi yediğimiz, barışsız ve sevgisiz bu yaşamı çocuklar anlamamalı.
Ve küçük bir el...
Bulup buluşturup ekmekleri küçük küçük bölüp, televizyonda gördüğü o aç çocuklar için ekranın arkasındaki delikten içeri atmalı.
İşte öyle duyarlı... Öylesine merhametli... Öylesine sorumlu... Öylesine insan...
Öylesine sevgi taşıyan çocuklar büyümeli.
Onları beklemeliyiz……
Evdeki televizyon arızalandı.
Çağrılan tamirci cihazın arka kapağını açınca şaşırdı. Çünkü içi silme küçük küçük ekmek kırıntıları ile doluydu.
Evin annesi de şaşkındı.
Herkes bunun nasıl olduğunu düşünürken, ekmeklerin küçük küçük bölünüp, kapağın üstündeki aralıktan içeri atıldığı anlaşıldı.
Ve gözler evin çocuğuna döndü.
O ekmekleri kendisinin attığını annesine anlattı.
Annesi ‘İyi ama neden ekmekleri televizyonun içine doldurdun?’ diye sorduğunda çocuk yanıtladı:
‘Çocuklar açtı...’
Televizyonlar yoksul ülkelerdeki aç çocukları göstereli çok oldu.
Onlar için sadece bir eski televizyonun içinde kurumuş küçük küçük ekmek kırıntılarının ‘düşünüldüğünü’ tahmin edersiniz.
Bir çocuk tarafından...
Dün küçükler okula başlarken, kopan ulusal kıyamet içinde bunları düşündüm:
Onlara dünyanın çok ihtiyacı var.
Minik ayaklarıyla, yalpa yapa yapa gelmeliler.
Küçük ellerindeki minik parmakların arasında, sevginin-merhametin ilk belirtisi ekmek parçaları olmalı.
Merhametsiz ve sevgisiz bizlere kızmalılar.
Zihinleri tepkili ve tavırları isyankár olmalı.
Kan gölüne dönen zamanın içinde, kana ve çığlıklara aldırış etmeden yataklarımıza yürüyüp, başımızı yastıklarımıza koyup mutlu uyumamızı anlayamamalı çocuklar.
Olabildiği kadar çabuk gelmeliler.
Bizlerin ilgisizliği onları rahatsız etmeli.
Berbat ettiğimiz, yakıp yıktığımız, birbirimizi yediğimiz, barışsız ve sevgisiz bu yaşamı çocuklar anlamamalı.
Ve küçük bir el...
Bulup buluşturup ekmekleri küçük küçük bölüp, televizyonda gördüğü o aç çocuklar için ekranın arkasındaki delikten içeri atmalı.
İşte öyle duyarlı... Öylesine merhametli... Öylesine sorumlu... Öylesine insan...
Öylesine sevgi taşıyan çocuklar büyümeli.
Onları beklemeliyiz……