PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Aktif öğrenme


GeCeLeR
12-07-2006, 05:04 AM
Aktif öğrenme “Etkin katılım “ilkesine dayanan ve ülkemizde “Ezbersiz Eğitim”, Etkileşimli Eğitim adlarıyla da tanımlanan bir yaklaşımdır.

Öğrenme üzerinde yapılan çalışmalar, öğrenmenin bireysel bir iş olduğunu göstermektedir. Bireyin yeni bir davranışı öğrenebilmesi için yaşantı geçirmesi, yani çevresindeki uyarıcılar ile etkileşime girmesi, diğer bir anlatımla etkin olması gerekir. Hiç kimse bir başkası için öğrenmeyi gerçekleştiremez. Bu nedenle örenmenin başlangıcından sonuna kadar öğrenen kendi öğrenmesinden sorumluluk taşımak ve öğrenme sürecine aktif olarak katılmak durumundadır.

Bir kısım kuramcıların öğrenmeyi uyarıcı ile davranım arasında bağ kurmak ya da doğrudan doğruya dıştan pekiştirme yoluyla elde edilen bir sonuç olarak görmelerine karşın; biliş kuramcıları öğrenmeyi bir iç süreç olarak algılamaktadırlar. Bu kuramcılara göre öğrenen, uyarıcıların pasif bir alıcısı değil, onların çözümleyicisi, bilgi ve davranışların aktif oluşturucusudur.

Yapılan araştırmalarda elde edilen bütün sonuçlar öğrencilerin aktif olarak derse katıldığında daha iyi ve hızlı öğrendiğine, hatırladığını ve yaptığı işten zevk duyduğunu göstermektedir.

Buna karşılık pasif ve derse karşı ilgisi olmayan öğrencilerin öğrendiklerini çabuk unuttukları, derste sıkıldıkları ve öğrenme için isteksiz oldukları görülmüştür.

1986’da Thomas Good’un önerdiği aktif öğretim (Active İnstruction) öğrencinin etkin katılımının yanı sıra etkili öğretmen sunumlarını , sorulara verilen etkili yanıtları da amaçlayan bir dizi öğretim yöntemlerini içerir.

Aktif öğrenme yaklaşımı; öğrencileri pasif alıcılar değil, öğrenerek kendi yaşamlarını şekillendiren bireyler olarak görmektedir. Öğrenciler sınıfta dinlemekten daha fazla şeyler yapmalıdırlar; okumalı, yazmalı, konuşmalı, tartışmalı, geniş yaşantıları ile bağlantılar kurmalı, edindiği bilgiyi günlük yaşamında uygulamalı ve problem çözmelidir.

Öğretimde öğrenme ve öğretme diye iki etkinlik vardır: Bunlardan öğrenme öğrencinin, öğretme ise öğretmenin etkinliklerindendir. Öğrenme kavramının, öğretim kavramı içindeki yeri büyüktür. Öğretimde, öğretmenden daha çok öğrencinin kendi kendine öğrenmesi esastır. Öğrenme etkinliklerinde, öğrencinin ilgisi ve iradesi çok önemlidir. Öğrenciyi kendi kendisinin rehberi haline getirmek gereklidir. Bu bakımdan öğretmenin de iyi bir rehber olması gerekmektedir. Sonuç olarak öğretim, ekseninde öğrencinin yer aldığı öğretmen , amaç, konu, metot ve çevre öğelerinin karşılıklı ilişki ve etkileşimden oluşan karmaşık bir süreçtir.


Öğrenmenin en alt seviyesinde akılda tutma (belleme, ezberleme), en üst seviyesinde ise akıl yürütme , uygulama vardır. Öğrenmenin davranışsal tanımında belirtildiği gibi tam anlamıyla öğrenme , bireyin öğrendiği bilgi ve beceriyi uygulamaya dökebilmesidir. Öğrenme ancak öğrencilerin aktif katılımıyla gerçekleşebilir. Öğretmen dahil hiç kimse bireyin öğrenmesini sağlayamaz. Öğretmen yol gösterir, programa koyar, yardımcı olur ama öğrenme ancak bireyin kendisinin gerçekleştirebileceği zihinsel bir değişimdir. Bedensel bir büyüme gibi sadece beslenerek oluşmaz; emek gerektirir.

Öğrenme zaten öğrencinin aktif olarak rol aldığı zihinsel bir işlem ise, “Aktif öğrenme” ne demektir? Aktif öğrenme, öğrenme psikolojisinde özel anlam taşıyacak şekilde algılanır hale gelmiştir ve genel olarak iki şekilde tanımlanır:

1- Aktif öğrenme, öğrencinin kendi öğrenme süreci hakkında söz sahibi olduğu bir öğrenme şeklidir.
2- Öğrencinin kendi bilişsel yetilerini zorlayarak yapılan öğrenme şeklidir.
Bu iki tanım bir araya getirilecek olursa aktif öğrenmenin, yoğun olarak öğrencinin sorumluluğunda bir öğrenme şekli olduğu ortaya çıkar. Bir yandan öğrenme süreci ile ilgili kararlarla, diğer yandan da öğrencinin kendi istek ve gayretiyle, tüm bilişsel yetisinin seferber edilmesiyle ilgilidir. Bu anlamda öğrenci, öğretmenin görev ve sorumluluğunu da üstlenir.
Aktif öğrenmede alınması gereken bazı kara ve sorumluluklar
ın hepsi öğrenci tarafından üstlenilir. Daha alt seviyelerdeki aktif öğrenmede bu karar ve sorumluluklar, değişik ağırlıklarla öğrenci-öğretmen işbirliğiyle üstlenilir.

Aktif öğrenmede öğrenci:
* Olası öğrenme hedef ve etkinlikleri araştırır,
* Kendine özel öğrenme hedeflerini seçer,
* Hangi hedefleri hangi nedenlerle seçtiğinin bilincindedir.
* Özgüveni vardır ve gerektiğinde özgüvenini geliştirir,
* Öğrenme etkinliklerinin seçimini ve programını yapar,
* Öğrenme güdüsü vardır veya bu güdüyü kendisi geliştirir,
* Bir konu üzerinde çalışmaya başlamak için kendine özel bir stratejisi vardır,
* Dikkatini toplar, eski öğrendiklerini hatırlar,
* Okur, dinler ve analiz yapar,
* Bilgiler arasında ilişki kurar, mümkünse şematik olarak gösterir,
* Öğrendiklerini yeni durumlara uygular, uygulama alanları araştırır,
* Öğrenip öğrenmediğini sürekli kontrol eder,
* Yeni öğrenme stratejilerini dener,
* Kavrayıp kavramadığını anlamak için öğrendiklerini çeşitli şekillerde ifade eder,
* Başarısızlık durumunda başarısızlık nedenlerini araştırır,
* Kendi performansını değerlendirir,
* Kendi performansı hakkında geri-bildirim için dış kaynaklardan faydalanır,
* Öğrenmenin karşılığında kazancını düşünerek kendini güdüler,
* Dikkat ve enerjisini iyi yönetir, gerektiği yerde çalışmaya ara vermesini bilir.


Aktif öğrenmede olmazsa olmaz olan bireyin nasıl öğrendiğini bilmesi, kendi bilişsel yeti ve mekanizmasını iyi tanıması, yani “öğrenmeyi öğrenmiş” olmasıdır. Aktif öğrenmeyle veya öğrenmeyi öğrenmekle ilgili olarak Ann Brown tarafından ortaya atılmış metabiliş ( metecognition) kuramıyla bireyin kendi bilişsel sürecini yönetmesi kastedilir. Bir öğrencinin bir derse hazırlanması için zamanını nasıl planlayacağını bilmesi, kendi ilerlemesini değerlendirmesi, seçtiği çalışma şekli ile erişeceği başarı düzeyini tahmin edebilmesi gibi kendi bilişsel yetisinin yöneticiliğini yapmasıdır. Metabiliş, aynı zamanda bireyin nasıl öğrendiğini bilmesi; neyi bilip neyi bilmediğinin farkında olması; hangi bilgiyi nerede ve ne zaman uygulamaya koyacağını bilmesi anlamında da kullanılır.
.



AKTİF ÖĞRENMEYE DUYULAN İHTİYAÇ

Çağımız toplumlarında bilim ve teknoloji hızlı bir değişim ve gelişim içindedir. Toplumlar arasında sosyal ve kültürel etkileşim arttığından; herhangi bir alandaki yenilik hızla yayılmakta, tek bir topluma özgü bilgi; yerini toplumlar arası etkileşim ürünü halini almış bilgiye bırakmaktadır. Bu durum ise, bireylerin yaşadığı çevreye her yönüyle uyum sağlamaları için öğrenmeleri gereken davranış sayısını çoğaltmakta, aynı zamanda, o güne değin tartışmasız kabul gören bazı kavram, ilke ve uygulamalar bile değişikliğe uğrayabilmektedir. Bu bağlamda, bireylerin bilgiyi ezberlemelerinden çok, bilgiyi kullanma yollarını öğrenmesi beklenmektedir.

Günümüzde bilginin hacmi ve bilgiye ulaşma hızı çok üst düzeydedir. Öğrenciye dünyanın tüm bilgisini öğretme imkanı ortadan kalkmıştır. Öte yandan, artık bilgi ışık hızında elimizin altına gelebildiğine göre, onu kafamıza doldurup kullanacağımız güne kadar taşımaya gerek kalmamıştır. Zaten bu bilgiler kitaplarda, İnternet sayfalarında, dergilerde en yeni ve en son biçimiyle bulunmaktadır. Öte yandan, üzerimizde taşınabilecek hale gelen bilgisayar temelli araçlar, birkaç arama adımıyla bilgiyi öğretmek yerine, kişiyi bu bilgiyi nereden, nasıl bulabileceğini ve bunları kendi yaşamına nasıl uygulayabileceğini öğretmek durumundadır.

Bilgi çağının bu özelliklerine ayak uydurma gereği duyan eğitim sistemlerinde, öğrenci merkezli aktif etkileşimli, problem çözmeye dayalı, seçmeli derslere yer veren öğrenme programları ortaya çıkmıştır. Bu sistemde öğrenciler bilgiyi hayata geçirme yollarını ve yaşam boyu kendi kendine öğrenme becerilerini geliştirirler.

Piaget “etkin bir okul ancak, öğrencilerin, gerektiği için değil, kendileri istediği için çaba göstermelerini ve başkaları tarafından hazırlanan bilgiyi kabul etmek yerine kendi akıllarını kullanarak özgün çalışmalar yapmalarını sağlayabilirse, zeka yasalarının tümüne saygı göstermiş olur.” der. Piaget ‘e göre geleneksel eğitim ve eğitimcilerin görevleri çocukların zihinsel yapılarına uygun değildir, çocuğu sınırlandırıcıdır. Öğretmen etkin, öğrenci edilgendir. Piaget’ e göre eğitim, çocuğun katılımla getirdiklerini bilişsel gelişimine uygun etkinliklerle desteklemelidir.

Gelecek, her alanda değişim ve gelişimin sergileneceği bir yüzyıl olacaktır. Ülkemiz çocuklarının da erken yaştan itibaren bu değişim ve gelişime katılması sağlanmalıdır. Ezberci bir zihniyet yerine kendi kendine deneme yanılma yoluyla öğrenen çocuklar yetiştirebilmek için okul öncesinden başlanarak her eğitim kademesinde aktif öğrenme programına geçilmelidir.

AKTİF ÖĞRENMEDE ÖĞRETMENİN ROLÜ VE ÖZELLİKLERİ

Aktif öğrenme yaklaşımına göre aktif öğrenciyi, aktif öğrenci yetiştirmeyi bilen öğretmen yetiştirir. Bu iş, sınıfta baba otoritesini yansıtan ve öğrenciyle dikey iletişimi benimseyen ve bu role uygun düşen düz anlatım, yazdırma ve ezberletmeyi bir öğretim yöntemi olarak kullanmakla olmaz. Öğretme durumlarında öğretmenin başlıca görevleri, hedef davranışlara ve o davranışın kazandırılacağı öğrenciye çevreyi hazırlama-düzenleme-ayarlama ve böylece öğrenciyle çevresi arasında gerekli etkileşimi sağlamalıdır.
Öğretmenliğin iki yönü vardır: Bilim ve Sanat yönü. Öğretmenin alanında uzman olması ve araştırıcı bir kimliğe sahip olması ve ölçme-değerlendirme, bilim yönüne girmektedir. Öğretmenliğin sanat yönü eğitim amaçlarından öğrenciyi haberdar ederek, bu amaçlara öğrenciyi götürücü yolları ve usulleri bilmesi ve başarıyla uygulamasıdır. Böyle bir öğretmen rolü, sınıfta arkadaş rolünü oynayan, öğrenciyle yatay iletişimi benimseyen ve bu role uygun düşen aktif öğretim yöntemlerini uygulamakla gerçekleşir.

Aktif öğrenmede öğretmen, öğrenciye bilgi aktarmaz. Öğrencilerde ilgi uyandırmaya, güdülemeye, yönlendirmeye, açıklamaya önem verir. Eğitim ortamını hazırlar, öğrenmeyi kolaylaştırıcı yönlendirmeler ve bilgi danışmanlığı, eğitim yönlendiriciliği yapar. Öğretmenin görevi öğrenmeyi öğretmek, yol göstermektir. Öğrenciyi düşünmeye, araştırmaya, öğrenmeye, edindiği bilgileri kullanmaya yöneltmektir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütün öğretmenlere uymaları için çaba gösterdiği “İlkokul Programı” nda, öğretmenden beklenen davranışları sıralamaktadır. Bunlar arasında özellikle şu hususlara dikkat etmelidir:
1-Çocuklara dostça davranılmalı ve onlarla teker teker ilgilenmelidir.
2-Sınıf içi çalışmaları öğrencilerle birlikte planlamalı, onların ilgi ve isteklerini göz önüne almalıdır.
3-Her çocuğun değişik ilgi, ihtiyaç ve yeteneklerini karşılayacak imkanlar hazırlamalıdır.
4-Grup çalışmalarını örgütlemeli ve grup raporlarının sınıfta tartışılmasını sağlamalıdır.
5-Konu seçiminde, araştırma ve yapmada öğrenci ilgi ve isteklerine yer vermelidir.
6-Problemleri saptama ve çözmede öğrencilerin bilgi ve geçmiş yaşantılarından faydalanmalıdır.
7-Sınıfta sadece belirli çocuklar üzerinde durmamalı, her çocuğun derse aktif katılımını sağlamalıdır.