DHeMLy-CHaY
01-08-2007, 01:44 PM
SARTEBUS İLE KIM'İN HİKAYESİ
Bu antik çağlardan kalma, yaşlı bir adamla, çocuğun hikayesidir.
Yaşlı adamın adı Sartebus, çocuğun adı ise Kim'di..
Kim yalnız yaşayan, yiyecek ve başını örtecek bir çatıdan çok, bir nedene cevap arayan,
köyden köye dolaşan bir yetimdi.
"Neden" diye merak ederdi;
"Neden herşey bu kadar zor?
Biz kendimiz mi zorlaştırıyoruz, yoksa mücadele etmemiz gerektiği için mi zor?.."
Bunlar Kim kadar genç bir çocuk için bilgece düşüncelerdi..
Birgün aynı yolda seyahat eden yaşlı bir adamla tanıştı.
Yaşlı adam oldukça ağır görünen, üzeri örtülü, büyük bir sepet taşıyordu.
Yol kenarında mola verdiklerinde, yaşlı adam yorgun bir halde sepetini yere koydu.
Kim'e sanki "Yaşlı adam varını yoğunu bu sepette taşıyormuş" gibi geldi.
"Sepetin içinde onu bu kadar ağır yapan ne var?" diye sordu Kim, Sartebus'a..
"Onu senin için taşımak beni mutlu edecektir.Ne de olsa sana göre daha genç ve güçlüyüm!"
"O senin, benim yerime taşıyabileceğin bir şey değil" diye yanıtladı yaşlı adam.
"Bu kendi başıma taşımam gereken bir şey .." Ve ekledi..
"Bir gün, sen de kendi yolunda yürüyeceksin ve benimki kadar ağır bir sepet taşıyacaksın.."
Günlerce ve kilometrelerce birlikte yürüdüler ve Kim, Sartebus'a
"İnsanların neden bunca ağırlık taşıyarak kendilerine eziyet ettiklerini" durmadan sordu.
Ama ne yanıt alabildi, ne de yaşlı adamın taşıdığı sepetin içindeki ağır yükün ne olduğunu..
Sonunda bir gün Sartebus, artık daha fazla yürüyemeyeceğini söyledi
ve son kez dinlenmek için uzandı..
"Gel bakalım Kim" dedi.."Sepetin sırrını öğren..
Bak bakalım neden insanlar kendi kendilerine eziyet ediyorlar.."
"Bu sepette" dedi Sartebus,
"Kendim hakkında inandığım ama gerçek olmayan şeyler var.
Onlar yolculuğum boyunca ağırlık yapan taşlardı."
Derin bir nefes aldı..
"Şüphelerimin çakıl taşı, tereddütlerimin kum taneleri, yanılgılarım yol boyunca topladığım kilometre taşları oldular, bu sandığı durmadan dolduran ve gittikçe ağırlaştıran..
Onları hep sırtımda taşıdım…
Bunlar olmasa çok daha ilerlere gidebilirdim.Hayalimde canlandırdığım insan olabilirdim.
Ama bu ağırlık hızımı kesti benim..Yolun sonunda, işte gördüğüm gibi bu ağırlık yükümle başbaşayım… Hayallerime ulaşamadan…
"Ve sepeti kendisine bağlayan ipleri bile çözemeden, yaşlı adam gözlerini kapadı,
son uykusuna daldı…
Kim, sepeti Sartebus'un sırtından çözdü ve içini merakla açtı.
Sepetin içi boştu!..
Ve o anda sorularının yanıtını anlar gibi oldu:
Çoğumuz, Sartebus gibi, sırtımızdaki bir sepette korkularımızı ve
kendi çizdiğimiz sınırlarımızı taşıyarak yaşadığımız için,
gerçekleştiremediğimiz hayallerimizle birlikte gömülürüz…
Bu antik çağlardan kalma, yaşlı bir adamla, çocuğun hikayesidir.
Yaşlı adamın adı Sartebus, çocuğun adı ise Kim'di..
Kim yalnız yaşayan, yiyecek ve başını örtecek bir çatıdan çok, bir nedene cevap arayan,
köyden köye dolaşan bir yetimdi.
"Neden" diye merak ederdi;
"Neden herşey bu kadar zor?
Biz kendimiz mi zorlaştırıyoruz, yoksa mücadele etmemiz gerektiği için mi zor?.."
Bunlar Kim kadar genç bir çocuk için bilgece düşüncelerdi..
Birgün aynı yolda seyahat eden yaşlı bir adamla tanıştı.
Yaşlı adam oldukça ağır görünen, üzeri örtülü, büyük bir sepet taşıyordu.
Yol kenarında mola verdiklerinde, yaşlı adam yorgun bir halde sepetini yere koydu.
Kim'e sanki "Yaşlı adam varını yoğunu bu sepette taşıyormuş" gibi geldi.
"Sepetin içinde onu bu kadar ağır yapan ne var?" diye sordu Kim, Sartebus'a..
"Onu senin için taşımak beni mutlu edecektir.Ne de olsa sana göre daha genç ve güçlüyüm!"
"O senin, benim yerime taşıyabileceğin bir şey değil" diye yanıtladı yaşlı adam.
"Bu kendi başıma taşımam gereken bir şey .." Ve ekledi..
"Bir gün, sen de kendi yolunda yürüyeceksin ve benimki kadar ağır bir sepet taşıyacaksın.."
Günlerce ve kilometrelerce birlikte yürüdüler ve Kim, Sartebus'a
"İnsanların neden bunca ağırlık taşıyarak kendilerine eziyet ettiklerini" durmadan sordu.
Ama ne yanıt alabildi, ne de yaşlı adamın taşıdığı sepetin içindeki ağır yükün ne olduğunu..
Sonunda bir gün Sartebus, artık daha fazla yürüyemeyeceğini söyledi
ve son kez dinlenmek için uzandı..
"Gel bakalım Kim" dedi.."Sepetin sırrını öğren..
Bak bakalım neden insanlar kendi kendilerine eziyet ediyorlar.."
"Bu sepette" dedi Sartebus,
"Kendim hakkında inandığım ama gerçek olmayan şeyler var.
Onlar yolculuğum boyunca ağırlık yapan taşlardı."
Derin bir nefes aldı..
"Şüphelerimin çakıl taşı, tereddütlerimin kum taneleri, yanılgılarım yol boyunca topladığım kilometre taşları oldular, bu sandığı durmadan dolduran ve gittikçe ağırlaştıran..
Onları hep sırtımda taşıdım…
Bunlar olmasa çok daha ilerlere gidebilirdim.Hayalimde canlandırdığım insan olabilirdim.
Ama bu ağırlık hızımı kesti benim..Yolun sonunda, işte gördüğüm gibi bu ağırlık yükümle başbaşayım… Hayallerime ulaşamadan…
"Ve sepeti kendisine bağlayan ipleri bile çözemeden, yaşlı adam gözlerini kapadı,
son uykusuna daldı…
Kim, sepeti Sartebus'un sırtından çözdü ve içini merakla açtı.
Sepetin içi boştu!..
Ve o anda sorularının yanıtını anlar gibi oldu:
Çoğumuz, Sartebus gibi, sırtımızdaki bir sepette korkularımızı ve
kendi çizdiğimiz sınırlarımızı taşıyarak yaşadığımız için,
gerçekleştiremediğimiz hayallerimizle birlikte gömülürüz…