buluay
01-23-2007, 01:02 AM
Türk Ermeni cemaatinin yaktığı kitap
Son yıllarda dünya genelinde faaliyetini artıran Ermeni diasporasına Atatürk’ün göz açtırmadığını biliyor muydunuz?
Ermeni diasporası son yıllarda önemli mesafe aldı. Birçok ülkenin parlamentosu Sözde Ermeni Soykırım iddialarına yönelik kararlar alırken, Türkiye hiçbirine engel olamadı.
Bundan cesaret alan Ermeni diasporası o kadar patavatsızlaştı ki, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetini kullanacaklarını da açıkça ilan ettiler. Türkiye bir evladını kaybettiği için üzülürken, onlar soydaşları Dink’in öldürülmesi işlerine geldiği için sevinçten zil takıp oynayacak haldeler.
Son yıllarda uluslararası platformda başarı sağlayan Ermeni diasporası, bu kez de dünya kamuoyunu etkileme yolunda. Ermeni iddialarını perdeye yansıtacak film için çalışmalar başladı. İngiliz Independent gazetesi daha şimdiden, Hazreti İsa'nın Çilesi filminden daha fazla ses getireceğini iddia etti.
Neden Rambo?
Nitekim Rambo ve Rocky filmleriyle meşhur olan Sylvester Stallone, Franz Werfel adında Çekoslovak asıllı bir yazar tarafından kaleme alınan "Musa Dağı'nda 40 Gün" isimli romandan esinlenerek senaryosu hazırlanan bir filmle yeniden kamera karşısına geçmeye hazırlanıyor.
Tarihçi Murat Bardakçı’ya göre, aslında bu romandan esinlenerek çekilen ilk film bu değil. ASALA terör örgütünün ortalığı kana buladığı günlerde Sarki Muradyan adında Ermeni bir sinemacı da Ermeni lobisinin desteği ile 1982 yılında bir film çeker. Fakat film beklenen etkiyi yapmaz. Anlaşılan o ki, bu kez Stallone'nin şöhretinden yararlanılarak filmin ses getirmesi amaçlanıyor. Sylvester Stallone Independent gazetesine verdiği mülakatta; "Film siyasi bir sıcak patates. Türkler, konuyu 85 yıldır öldürüyor” demiş.
Gelelim Atatürk’ün konuyla ilgili hassasiyetine…
Atatürk’ün öfkesi…
Sylvester Stallone’nin rol alacağı filmin senaryosuna temel teşkil eden "Musa Dağı'nda 40 Gün" isimli romanın 1934 yılında Almanya'da yayınlanmasından hemen sonra, Cumhurbaşkanı Atatürk dönemin Dışişleri Bakanına talimat vererek, Alman makamları nezdinde başlatılacak diplomatik girişimle kitabın derhal toplatılmasını istemiş.
Atatürk Türkiye’sinin Dışişleri yetkilileri o dönemde meseleye o kadar ciddiyetle yaklaşmışlar ki, kitabın toplatma emrini Hitler'in ünlü Propaganda Bakanı Dr. Joseph Goebels bizzat vermiş ve gelişmeleri de yakından takip etmiş. Nitekim Goebels kendisine yapılan başvurudan üç gün sonra söz konusu kitabın tüm Almanya'da toplattırıldığını, Türkiye ile olan dostluklarına en ufak bir gölge düşmemesi için her şeyi yapmaya hazır oldukları cevabını büyükelçiliğimize iletmiş.
O dönemde Berlin'deki Türkiye Büyükelçiliği'nde görevli genç bir diplomat olan ve daha sonraki yıllarda dışişlerinde önemli sorumluluklar üstlenen Feridun Cemal Erkin’in (1900–1980) Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan "Dışişleri'nde 34 Yıl" isimli eserinde konu ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.
Ermeni cemaati kitabı yaktı…
"Musa Dağı'nda 40 Gün" adlı roman Almanya’da piyasaya ilk çıktığında Türkiye’nin tepkisi diplomatik girişimlerle sınırlı kalmadı. 15 Aralık 1935’te Pangaltı Ermeni Kilisesi'nde toplanan bir grup Ermeni, Franz Werfel'in, "Musa Dağda Kırk Gün" adlı kitabını "Türk Milleti hakkında iftiralarla dolu olduğu" gerekçesiyle yaktı. Ermeni cemaatinin bu olumlu tavrı o günün gazetelerinde geniş yer buldu.
Bugün Ermeni cemaatine düşen en önemli görev, "Musa Dağı'nda 40 Gün" adlı çirkin roman ilk yayınlandığında Pangaltı Ermeni Kilisesi'nde gösterdikleri tavır gibi, günümüzde oynanmak istenen oyunlara karşı da açık tutum sergilemeleri ve bu topraklarda hep birlikte huzur içinde yaşadığımızı yansıtmalarıdır.
Bugün dini milliyeti ne olursa olsun her Türk vatandaşına düşen en önemli görev, imkânı varsa Hrant Dink’in cenazesine bizzat katılarak, yoksa kalben de olsa yanında olduğunu hissettirerek dünyaya birlik mesajı vermektir.
Bu sınavdan hep birlikte geçtik…
Çok şükür bu defa oyun ters tepmiştir.
Türkiye’de tüm kesimler bu menfur olay karşısında samimi üzüntülerini dile getirmişler ve kenetlenmişlerdir.
Hükümet işi sıkı tutmuştur. Emniyet birimleri cansiperane çalışmıştır. Zanlının babası tüm dünyaya ibret olacak şekilde oğlunu ihbar etmiş, zanlının dedesi “ben torunuma değil, ölen kişiye üzülüyorum” deme mertliğini göstermiştir. Geniş olan Samast Sülalesi’nin sözcüleri açıklama yaparak Hrant Dink’in ailesine başsağlığı dilemişler ve üzüntülerini ifade etmişlerdir. Bu tavırlar bu millete yakışan güzel hasletlerdir.
Son olayda toplumun tüm kesimlerinin gösterdiği sağduyulu hareket, gelecek adına ümit vermiştir. Toplum geçmiş olaylardan ders aldığını göstermiştir.
Bugün Hükümete düşen en önemli görev, Ermeni diasporasının uluslar arası alanda Türkiye aleyhinde çevirdikleri entrikalara karşı daha hassas davranarak bunlara ciddiyetle mani olmaya çalışmaktır.
Tıpkı, Sultan II. Abdülhamit’in ve Atatürk’ün yaptığı gibi…
Arkanıza milletinizi alırsanız, inanın gerisi halletmek o kadar zor değil…
kaynak : haber7
Son yıllarda dünya genelinde faaliyetini artıran Ermeni diasporasına Atatürk’ün göz açtırmadığını biliyor muydunuz?
Ermeni diasporası son yıllarda önemli mesafe aldı. Birçok ülkenin parlamentosu Sözde Ermeni Soykırım iddialarına yönelik kararlar alırken, Türkiye hiçbirine engel olamadı.
Bundan cesaret alan Ermeni diasporası o kadar patavatsızlaştı ki, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetini kullanacaklarını da açıkça ilan ettiler. Türkiye bir evladını kaybettiği için üzülürken, onlar soydaşları Dink’in öldürülmesi işlerine geldiği için sevinçten zil takıp oynayacak haldeler.
Son yıllarda uluslararası platformda başarı sağlayan Ermeni diasporası, bu kez de dünya kamuoyunu etkileme yolunda. Ermeni iddialarını perdeye yansıtacak film için çalışmalar başladı. İngiliz Independent gazetesi daha şimdiden, Hazreti İsa'nın Çilesi filminden daha fazla ses getireceğini iddia etti.
Neden Rambo?
Nitekim Rambo ve Rocky filmleriyle meşhur olan Sylvester Stallone, Franz Werfel adında Çekoslovak asıllı bir yazar tarafından kaleme alınan "Musa Dağı'nda 40 Gün" isimli romandan esinlenerek senaryosu hazırlanan bir filmle yeniden kamera karşısına geçmeye hazırlanıyor.
Tarihçi Murat Bardakçı’ya göre, aslında bu romandan esinlenerek çekilen ilk film bu değil. ASALA terör örgütünün ortalığı kana buladığı günlerde Sarki Muradyan adında Ermeni bir sinemacı da Ermeni lobisinin desteği ile 1982 yılında bir film çeker. Fakat film beklenen etkiyi yapmaz. Anlaşılan o ki, bu kez Stallone'nin şöhretinden yararlanılarak filmin ses getirmesi amaçlanıyor. Sylvester Stallone Independent gazetesine verdiği mülakatta; "Film siyasi bir sıcak patates. Türkler, konuyu 85 yıldır öldürüyor” demiş.
Gelelim Atatürk’ün konuyla ilgili hassasiyetine…
Atatürk’ün öfkesi…
Sylvester Stallone’nin rol alacağı filmin senaryosuna temel teşkil eden "Musa Dağı'nda 40 Gün" isimli romanın 1934 yılında Almanya'da yayınlanmasından hemen sonra, Cumhurbaşkanı Atatürk dönemin Dışişleri Bakanına talimat vererek, Alman makamları nezdinde başlatılacak diplomatik girişimle kitabın derhal toplatılmasını istemiş.
Atatürk Türkiye’sinin Dışişleri yetkilileri o dönemde meseleye o kadar ciddiyetle yaklaşmışlar ki, kitabın toplatma emrini Hitler'in ünlü Propaganda Bakanı Dr. Joseph Goebels bizzat vermiş ve gelişmeleri de yakından takip etmiş. Nitekim Goebels kendisine yapılan başvurudan üç gün sonra söz konusu kitabın tüm Almanya'da toplattırıldığını, Türkiye ile olan dostluklarına en ufak bir gölge düşmemesi için her şeyi yapmaya hazır oldukları cevabını büyükelçiliğimize iletmiş.
O dönemde Berlin'deki Türkiye Büyükelçiliği'nde görevli genç bir diplomat olan ve daha sonraki yıllarda dışişlerinde önemli sorumluluklar üstlenen Feridun Cemal Erkin’in (1900–1980) Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan "Dışişleri'nde 34 Yıl" isimli eserinde konu ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.
Ermeni cemaati kitabı yaktı…
"Musa Dağı'nda 40 Gün" adlı roman Almanya’da piyasaya ilk çıktığında Türkiye’nin tepkisi diplomatik girişimlerle sınırlı kalmadı. 15 Aralık 1935’te Pangaltı Ermeni Kilisesi'nde toplanan bir grup Ermeni, Franz Werfel'in, "Musa Dağda Kırk Gün" adlı kitabını "Türk Milleti hakkında iftiralarla dolu olduğu" gerekçesiyle yaktı. Ermeni cemaatinin bu olumlu tavrı o günün gazetelerinde geniş yer buldu.
Bugün Ermeni cemaatine düşen en önemli görev, "Musa Dağı'nda 40 Gün" adlı çirkin roman ilk yayınlandığında Pangaltı Ermeni Kilisesi'nde gösterdikleri tavır gibi, günümüzde oynanmak istenen oyunlara karşı da açık tutum sergilemeleri ve bu topraklarda hep birlikte huzur içinde yaşadığımızı yansıtmalarıdır.
Bugün dini milliyeti ne olursa olsun her Türk vatandaşına düşen en önemli görev, imkânı varsa Hrant Dink’in cenazesine bizzat katılarak, yoksa kalben de olsa yanında olduğunu hissettirerek dünyaya birlik mesajı vermektir.
Bu sınavdan hep birlikte geçtik…
Çok şükür bu defa oyun ters tepmiştir.
Türkiye’de tüm kesimler bu menfur olay karşısında samimi üzüntülerini dile getirmişler ve kenetlenmişlerdir.
Hükümet işi sıkı tutmuştur. Emniyet birimleri cansiperane çalışmıştır. Zanlının babası tüm dünyaya ibret olacak şekilde oğlunu ihbar etmiş, zanlının dedesi “ben torunuma değil, ölen kişiye üzülüyorum” deme mertliğini göstermiştir. Geniş olan Samast Sülalesi’nin sözcüleri açıklama yaparak Hrant Dink’in ailesine başsağlığı dilemişler ve üzüntülerini ifade etmişlerdir. Bu tavırlar bu millete yakışan güzel hasletlerdir.
Son olayda toplumun tüm kesimlerinin gösterdiği sağduyulu hareket, gelecek adına ümit vermiştir. Toplum geçmiş olaylardan ders aldığını göstermiştir.
Bugün Hükümete düşen en önemli görev, Ermeni diasporasının uluslar arası alanda Türkiye aleyhinde çevirdikleri entrikalara karşı daha hassas davranarak bunlara ciddiyetle mani olmaya çalışmaktır.
Tıpkı, Sultan II. Abdülhamit’in ve Atatürk’ün yaptığı gibi…
Arkanıza milletinizi alırsanız, inanın gerisi halletmek o kadar zor değil…
kaynak : haber7