DHeMLy-CHaY
03-07-2007, 03:50 PM
Ayhan Yılmaz Fenerbahçe’yi sordu, FANATİK Genel Yayın Yönetmeni Necil Ülgen cevapladı.
07.03.2007
Yıllardır Anadolu takımlarının büyüklere kafa tutmadığından, alt ile üstün erken kopmasından şikayet ediliyordu. Peki bugün niye bu mutsuzluk? Yalnız Fenerbahçe değil, rakipleri de tökezliyor. Sadece taraftarın bugüne kadar ki ezberi farklı olduğu için büyük hayal kırıklıkları oluyor.
Fenerbahçe, rakiplerinin puanlar kaybettiği haftaların birinde bile kazansaydı işi büyük ölçüde bitirecekti. Neden bu tökezlemeler?
Hep Fenerbahçe ya da Galatasaray, Beşiktaş açısından baktığımız için lig sonuçlarına, doğal olarak şaşkınlık yaşıyoruz. Bu seneye kadar şikayetimiz ligin üstüyle, altının erken kopması değil miydi? Ya da Anadolu takımı olarak adlandırılan ekiplerin büyüklere kafa tutamaması konuşulmaz mıydı? İşte size şahane bir lig. Herkes herkesten puan alıyor. Son zamana kadar İstanbul’u bir kenara çıkarın, deplasmanlarda bile bir kaç takım dışında üç büyüklerin maçları banko diye düşünülürdü. Evrensel futbol gerçeği tek. Rakibine oyun oynayacak alan bırakmazken, kendin elindeki yıldızlarla farkını ortaya koyacaksın. Artık takımlar ister üçlü oynasın, ister dörtlü, yapmaya çalışılan özellikle orta alanları kalabalık tutarak rakibin oyununa engel olmak. Doğal olarak da çok koşan takımlar bu alanda bir fark yaratıyor. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş eski alışkanlıklarından kurtulana kadar, yani kendilerine koşmayı ve pres yapmayı da beceren yıldızlar bulana kadar bu sıkıntıları yaşamaya devam edecekler. Dikkat ederseniz puanlar bu seneki kadar hiç düşmemişti. Son 7 sezondur en düşük şampiyonluk puanı 76. Bu sene lider Fenerbahçe kalan bütün maçlarını kazanırsa 78 puana gelebilecek, ki bu da pek mümkün görünmüyor. Şimdi akıllara şu soru gelebilir: Peki futbol kalitesi çok yüksek mi de, bu takımlar bu kadar puan kaybediyor? Üç büyük takımın taraftarı iseniz değil ve mutlu olmanız beklenemez. Ama Antalyalı taraftar takımının Fenerbahçe’ye karşı oynadığı futboldan eminim keyif almıştır, ya da Sivaslı ya da Rizeli. O taraftar grupları açısından baktığınızda oynanan futbol çok iyi. Şimdi bir Kayserispor taraftarı takımıyla ilgili memnuniyetsizlik yaşıyor mudur? Anadolu takımlarının gerek yayın, gerek İddaa gelirlerini büyüklere göre daha randımanlı kullandıkları ortaya çıkıyor. Büyük takımlarımızın transfer yanlışları böyle devam ederse farkın ilerleyen yıllarda daha da kapanması kaçınılmaz. Yani Fenerbahçe tökezlemiyor, şampiyonluktaki rakipleri ne yaşıyorsa, onlar da aynısını yaşıyor. Sadece taraftarın bugüne kadar ki ezberi farklı olduğu için büyük hayal kırıklıkları oluyor. Misli misli para harcanırken, üç aşağı-beş yukarı aynı futbolu oynamak temel kızgınlık faktörü, ki bu da ayrıca tartışılması gereken bir sorun.
Sivasspor beraberliğinden sonraki ‘kural hatası’ başvurusu yakışıksız bulundu, ‘acele edildiği, söylendi, ‘prosedür gereği’ dendi.
Yakışık alır mı almaz mı onu bilemem. Ama bir yönetimin görevi takımının haklarını savunmak, eğer mevzuat böyle bir maddede Fenerbahçe’ye bir hak tanıyorsa ve burada bir kural ihlali varsa, yönetimin de bunu gündeme getirmesi ve hakkını araması doğal. Ancak Fenerbahçe’nin tecrübeli yönetiminin böyle bir durumda ne çıkıp çıkmayacağını da çok iyi bildiği kanısındayım. Şekip Mosturoğlu’nun ne olacağını bilmemesi düşünülemez gibi geliyor bana. ‘Eğer sonuçsuz kalacağını bile bile bu açıklamayı yapmışsa, gündem değiştirmek, beraberliği ikinci plana itmek için yapmıştır’ diye düşünürüm. Bildiğim Fenerbahçe taraftarlarının büyük çoğunun gönlünde o maç çoktan 2-2 olarak tescillendi.
Mahmut Uslu, gol kaçıran oyuncusuna ayağa kalkarak, aşağı yukarı ‘Tüh Allah cezanı versin’ diye bağırırsa, tribündeki cemaat ne yapmaz?
Yöneticiler uzaydan gelip yönetici olmuyorlar. Tıpkı basın mensuplarının olmadığı gibi. Onlar da netice itibariyle işin özünde bir taraftar. Stresli bir maç sırasında tepki göstermesi de bana göre doğal. Hangi pozisyonda o tepkiyi gösterdi bilmiyorum, ama kime demişse o futbolcuyu normal şartlarda oğlu gibi gördüğünü tahmin edebiliyorum. Ayrıca kendisi de böyle bir şey demediğini, ama pek çok pozisyona değişik tepkiler verdiğini söylüyor. Bunun da ötesinde Mahmut Uslu’nun Sivas maçını şeref tribününde değil, yönetimin kendi locasında seyretmiş olması da önemli. Şeref tribününde kulübünü temsil etmediği sürece Uslu da herkes gibi bir taraftar. Ve taraftarın o statta kendi futbolcusuna çektirdiği eziyet yanında Uslu’nun söylediği, eğer söylemişse bile detay olarak kalmalı.
Ve bir Başkan sorusu. Dış mihraklarca organize edilen, basının bir kısmıyla işbirliği yapan kişiler mi bazı oyunculara tepki gösteriyor?
İlk gençlik yıllarımızdan beri alışık olduğumuz bir terimdir bu ‘dış mihraklar’ lafı biz yaştakiler için. 80 öncesinde genelde ABD, SSCB, İran gibi ülkeler için kullanırdı bu deyimleri büyüklerimiz. Ama sanırım Aziz Başkan’ın kastı Fenerbahçe dışı değil, Fenerbahçe içi mihraklar. Elindeki hangi bilgi ya da belgeyle böyle bir açıklamada bulunduğunu elbette bilemeyiz sayın Başkan’ın, ama uygun bir ortamda açıklarsa, taraftarın da iç düşmanları öğrenmesi açısından faydalı bir gelişme olur. Hangi taraftarların, kimlerden sağladığı ne çeşit menfaatler bu protestonun sebebi olmuştur, bunu öğrenmek çok önemli.
07.03.2007
Yıllardır Anadolu takımlarının büyüklere kafa tutmadığından, alt ile üstün erken kopmasından şikayet ediliyordu. Peki bugün niye bu mutsuzluk? Yalnız Fenerbahçe değil, rakipleri de tökezliyor. Sadece taraftarın bugüne kadar ki ezberi farklı olduğu için büyük hayal kırıklıkları oluyor.
Fenerbahçe, rakiplerinin puanlar kaybettiği haftaların birinde bile kazansaydı işi büyük ölçüde bitirecekti. Neden bu tökezlemeler?
Hep Fenerbahçe ya da Galatasaray, Beşiktaş açısından baktığımız için lig sonuçlarına, doğal olarak şaşkınlık yaşıyoruz. Bu seneye kadar şikayetimiz ligin üstüyle, altının erken kopması değil miydi? Ya da Anadolu takımı olarak adlandırılan ekiplerin büyüklere kafa tutamaması konuşulmaz mıydı? İşte size şahane bir lig. Herkes herkesten puan alıyor. Son zamana kadar İstanbul’u bir kenara çıkarın, deplasmanlarda bile bir kaç takım dışında üç büyüklerin maçları banko diye düşünülürdü. Evrensel futbol gerçeği tek. Rakibine oyun oynayacak alan bırakmazken, kendin elindeki yıldızlarla farkını ortaya koyacaksın. Artık takımlar ister üçlü oynasın, ister dörtlü, yapmaya çalışılan özellikle orta alanları kalabalık tutarak rakibin oyununa engel olmak. Doğal olarak da çok koşan takımlar bu alanda bir fark yaratıyor. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş eski alışkanlıklarından kurtulana kadar, yani kendilerine koşmayı ve pres yapmayı da beceren yıldızlar bulana kadar bu sıkıntıları yaşamaya devam edecekler. Dikkat ederseniz puanlar bu seneki kadar hiç düşmemişti. Son 7 sezondur en düşük şampiyonluk puanı 76. Bu sene lider Fenerbahçe kalan bütün maçlarını kazanırsa 78 puana gelebilecek, ki bu da pek mümkün görünmüyor. Şimdi akıllara şu soru gelebilir: Peki futbol kalitesi çok yüksek mi de, bu takımlar bu kadar puan kaybediyor? Üç büyük takımın taraftarı iseniz değil ve mutlu olmanız beklenemez. Ama Antalyalı taraftar takımının Fenerbahçe’ye karşı oynadığı futboldan eminim keyif almıştır, ya da Sivaslı ya da Rizeli. O taraftar grupları açısından baktığınızda oynanan futbol çok iyi. Şimdi bir Kayserispor taraftarı takımıyla ilgili memnuniyetsizlik yaşıyor mudur? Anadolu takımlarının gerek yayın, gerek İddaa gelirlerini büyüklere göre daha randımanlı kullandıkları ortaya çıkıyor. Büyük takımlarımızın transfer yanlışları böyle devam ederse farkın ilerleyen yıllarda daha da kapanması kaçınılmaz. Yani Fenerbahçe tökezlemiyor, şampiyonluktaki rakipleri ne yaşıyorsa, onlar da aynısını yaşıyor. Sadece taraftarın bugüne kadar ki ezberi farklı olduğu için büyük hayal kırıklıkları oluyor. Misli misli para harcanırken, üç aşağı-beş yukarı aynı futbolu oynamak temel kızgınlık faktörü, ki bu da ayrıca tartışılması gereken bir sorun.
Sivasspor beraberliğinden sonraki ‘kural hatası’ başvurusu yakışıksız bulundu, ‘acele edildiği, söylendi, ‘prosedür gereği’ dendi.
Yakışık alır mı almaz mı onu bilemem. Ama bir yönetimin görevi takımının haklarını savunmak, eğer mevzuat böyle bir maddede Fenerbahçe’ye bir hak tanıyorsa ve burada bir kural ihlali varsa, yönetimin de bunu gündeme getirmesi ve hakkını araması doğal. Ancak Fenerbahçe’nin tecrübeli yönetiminin böyle bir durumda ne çıkıp çıkmayacağını da çok iyi bildiği kanısındayım. Şekip Mosturoğlu’nun ne olacağını bilmemesi düşünülemez gibi geliyor bana. ‘Eğer sonuçsuz kalacağını bile bile bu açıklamayı yapmışsa, gündem değiştirmek, beraberliği ikinci plana itmek için yapmıştır’ diye düşünürüm. Bildiğim Fenerbahçe taraftarlarının büyük çoğunun gönlünde o maç çoktan 2-2 olarak tescillendi.
Mahmut Uslu, gol kaçıran oyuncusuna ayağa kalkarak, aşağı yukarı ‘Tüh Allah cezanı versin’ diye bağırırsa, tribündeki cemaat ne yapmaz?
Yöneticiler uzaydan gelip yönetici olmuyorlar. Tıpkı basın mensuplarının olmadığı gibi. Onlar da netice itibariyle işin özünde bir taraftar. Stresli bir maç sırasında tepki göstermesi de bana göre doğal. Hangi pozisyonda o tepkiyi gösterdi bilmiyorum, ama kime demişse o futbolcuyu normal şartlarda oğlu gibi gördüğünü tahmin edebiliyorum. Ayrıca kendisi de böyle bir şey demediğini, ama pek çok pozisyona değişik tepkiler verdiğini söylüyor. Bunun da ötesinde Mahmut Uslu’nun Sivas maçını şeref tribününde değil, yönetimin kendi locasında seyretmiş olması da önemli. Şeref tribününde kulübünü temsil etmediği sürece Uslu da herkes gibi bir taraftar. Ve taraftarın o statta kendi futbolcusuna çektirdiği eziyet yanında Uslu’nun söylediği, eğer söylemişse bile detay olarak kalmalı.
Ve bir Başkan sorusu. Dış mihraklarca organize edilen, basının bir kısmıyla işbirliği yapan kişiler mi bazı oyunculara tepki gösteriyor?
İlk gençlik yıllarımızdan beri alışık olduğumuz bir terimdir bu ‘dış mihraklar’ lafı biz yaştakiler için. 80 öncesinde genelde ABD, SSCB, İran gibi ülkeler için kullanırdı bu deyimleri büyüklerimiz. Ama sanırım Aziz Başkan’ın kastı Fenerbahçe dışı değil, Fenerbahçe içi mihraklar. Elindeki hangi bilgi ya da belgeyle böyle bir açıklamada bulunduğunu elbette bilemeyiz sayın Başkan’ın, ama uygun bir ortamda açıklarsa, taraftarın da iç düşmanları öğrenmesi açısından faydalı bir gelişme olur. Hangi taraftarların, kimlerden sağladığı ne çeşit menfaatler bu protestonun sebebi olmuştur, bunu öğrenmek çok önemli.