Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : YÖK Çağdışıdır VE Kapatılmalıdır


parlayan güneş
04-11-2007, 12:18 PM
YÖK Çağdışıdır

Mehmet Şevket Eygi

07.04.2007


YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, Cumhurbaşkanlığı makamına aday olacak kişinin geçmişten kaynaklanan şâibesi olmaması gerektiğini söylemiş. Buna katılmamak mümkün değildir. Elbette, devletin başına geçecek kimse şâibesiz olmalıdır. (Şâibe: Leke, kusur, noksan, ayıp, kötü eser, kötü iz).

Teziç’in okuduğu, rektörler bildirisinde ayrıca “Adayların başta lâiklik ilkesi olmak üzere Cumhuriyetin değiştirilemeyecek niteliklerini ve bunun temeli olan çağdaş bilimi benimsemiş ve sindirmiş olmaları anayasal bir zorunluluktur” paragrafı da yer alıyor.

Bu paragrafa katılmak mümkün müdür?

Bir kere şu husus çok iyi bilinmelidir ki, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hayli anayasa yapılmış ve değiştirilmiştir.

27 Mayıs 1960’da “Anayasa’yı ihlâl ettiği” bahanesiyle Demokrat Parti iktidarını alaşağı ettiler, Adnan Menderes’i astılar.Sonra ne yaptılar? İhlâl edilmesini vatan hainliği gibi ağır bir suç saydıkları o anayasayı çöpe attılar, yerine baskıcı yeni bir anayasa getirdiler.

Bir müddet sonra o da değiştirildi.

Her askerî darbeden sonra anayasa çöpe atıldı, yeni bir metin hazırlandı.

Bugünkü Anayasa Türkiye’nin bedenine ve yapısına uyuyor mu?

Sağdan soldan, her kesimden tenkide uğrayan bu anayasa da günün birinde yürürlükten kaldırılacak, yerine başka bir metin getirilecektir.

Besim Tibuk’un bir ara başkanı olduğu Liberal Demokrat Parti’nin bir anayasa teklifi vardı: Çok kısa bir metin olacak, Birleşmiş Milletler Evrensel İnsanHakları Beyannamesi’nin tamamı anayasanın içine konulacak...

Rektörler ve Teziç “lâiklik ilkesinden” bahs ediyor. Halbuki öncelikle çağımızın evrensel değerleri olan İNSAN HAKLARINDAN- HÜRRİYETLERİNDEN bahs edilmesi gerekmez mi?

Evet, değer olan bunlardır. Bunlara samimî bir şekilde inanmadan demokrat olunamaz.

Türkiye’ye cumhurbaşkanı olacak kimse, öncelikle evrensel insan haklarına, hürriyetlerine, haysiyetlerine gönül vermiş, bunları benimsemiş, bunları hazm etmiş, bunları içine sindirmiş bir kimse olmalıdır.

Temel insan hakları ve hürriyetleri olmadan ne demokrasi olur, ne de gerçek cumhuriyet.

Teziç’in ve rektörlerin, üzerinde çok durdukları lâiklik bizde var mıdır?Kesinlikle yoktur yoktur yoktur...

* Lâik sistemin, genel müdürlük seviyesinde bir Diyanet Başkanlığı olamaz. Sarıklı cüppeli bir Diyanet Başkanı olmaz.

* Lâik devletin bütçesinden din işlerine para verilmez.

* Lâik devletin camileri, din okulları olmaz.

* Lâik devletin ilâhiyat fakülteleri olmaz.

* Sistem veya düzen gerçekten lâikse din işlerini ve hizmetlerini devletten ayrı bağımsız, özerk dinî cemaat teşkilâtına bırakır.

* Bizde maalesef lâiklik yoktur, lâikçilik vardır.

* Bizdeki sistem lâik değildir, “Devlet dini” sistemidir.

* Lâik bir sistemde müzmin, bitmez tükenmez bir din-devlet kavgası sürüp durmaz. İki büyük güç olan din ile devlet barışık, uzlaşmış, anlaşmış şekilde yaşar.

* Avrupa’da, anayasalarında açıkça lâiklik yazan sadece iki devlet vardır: Fransa ve Portekiz. O iki devlette de, Müslüman kızların üniversitelere ve yüksek okullara başörtüsüyle gidip okumaları serbesttir.

* Başörtüsünü yasaklayan siyasî bir sistem veya düzen kesinlikle lâik olamaz.

* Gerçek lâiklik din, inanç, inandığı gibi yaşamak hak ve hürriyetlerini kabul eder, inananlara bu hakları sağlar ve din konusunda asla baskı yapmaz.

Demokratik bir sistemde cumhurbaşkanı adayının mutlaka ve mutlaka evrensel insan haklarına ve hürriyetlerine inanmış olması, bunları benimsemiş olması gerekir.

Müslüman bir memlekette, dindar olduğu için bir kimsenin cumhurbaşkanlığının engellenmesi hem vahimdir, hem de gülünçtür.

Bir mason cumhurbaşkanı adayı olabilir, bir Müslüman olamaz...Bu ne korkunç bir ayırımdır.

Anayasalar değişen, değiştirilen metinlerdir. Onların, kutsal kitaplar gibi değiştirilmeme, yenilenmeme sıfatları yoktur.

Üzülerek görüyoruz ki, YÖKteşkilâtı gerçek demokrasiden, gerçek cumhuriyetten, gerçek lâiklikten yana değildir. YÖK siyasî bir parti gibi hareket etmektedir, YÖK serbest düşünceyi temsil etmemektedir. YÖK tabucudur, despottur, baskıcıdır.

Bu haliyle YÖK demokrasinin ve temel insan haklarının önündeki en büyük engeldir.

YÖK, resmî ideolojinin bir kalesi ve fidanlığıdır.

Tek kelime ile YÖK çağdışıdır.

Evrim Hurafesi

EVRİM teorisinin bilimsel bir gerçek olduğu iddiası büyük bir hezeyandır, bir hurafedir, bir safsatadır, bir aldatmacadır.

Evrim teorisi kesinlikle isbat edilememiştir.

Bir Müslüman bu teoriyi kabul ederse dinden çıkar.

Doğru olan Yaratılış inancıdır.

Evrimcilik, Marksizm gibi bâtıl bir dindir, bozuk bir ideolojidir.

Okullarda ve üniversitelerde evrim teorisini bilimsel bir gerçekmiş gibi okutmak bir insan hakları ihlâlidir.

“Yeryüzünde canlıların ortaya çıkışını evrim teorisi şöyle anlatıyor...” diyebilirler. Ancak, böyle söyledikten sonra evrim teorisine karşı ne gibi tenkitler yöneltildiğini, bu teorinin nasıl çürütüldüğünü de anlatıp söylemeleri gerekir. Bunu yapmazlarsa bilimcilik perdesi altında sahtekârlık yapmış olurlar.

Müslümanları gericilikle, çağdışı olmakla suçluyorlar. Asıl gericiler, asıl çağdışı olanlar Evrimcilerdir.

Müslümanlar, çocuklarını evrim teorisi safsatasından, hezeyanından, aldatmaca ve hurafesinden korumalıdır.

Ben fetva verme yetkisine sahip değilim. Gerçek din hocalarına sorulsun: Müslüman bir öğrenci, biyoloji dersinden geçer not alabilmek için, içinden inanmadığı halde evrim teorisini benimsemiş gibi gözükebilir mi, yani bu konuda taqiyye yapabilir mi?

Şu anda evrim teorisi Türkiye’de iflâs etmiştir, halkımızın ve gençliğimizin çok büyük kısmı bu saçma teoriye inanmamaktadır, ondan nefret etmektedir. Bunu sağlayan hizmetkârlara teşekkür ve minnet borçluyuz.

Evrim teorisi biyoloji sahasında Bolşevikliğin ikiz kardeşidir.

İnanmayınız, aldanmayınız, tuzaklara düşmeyiniz.

Güçleri ve haysiyetleri varsa, ciddî ve bilimsel şekilde isbat etmeye çalışsınlar. Evrime inanmayanlara gerici demekle, hakaret etmekle bâtıl ve sapık inançlarını isbat ettiklerini mi sanıyorlar?

saphirarya
04-11-2007, 12:31 PM
sana pek çok konuda katılıyorum.ama laiklikle ilgili maddede rahatsız olduğun nokta nedir bunu açıklarsan sevinirim.sen laiklikten yana mısın değil misin?bizde gerçek anlamda bir laiklik söz konusu değil bu doğru

parlayan güneş
04-11-2007, 12:35 PM
sana pek çok konuda katılıyorum.ama laiklikle ilgili maddede rahatsız olduğun nokta nedir bunu açıklarsan sevinirim.sen laiklikten yana mısın değil misin?bizde gerçek anlamda bir laiklik söz konusu değil bu doğru



Laiklik tartışılamaz mı?

Abdülkadir Özkan
[email protected]



Ülkemizin ana sorunu sanki laiklikmiş gibi bir görüntü veriliyor. Eğer, laiklik üzerine tartışmalar yapılırsa, özellikle de bu tartışmalar biraz artacak olursa rejimin tehdit altında olduğu gibi bir karşı çıkış gündeme geliyor.

Bu memlekette laiklikle mücadele halinde olanlar mı var? Birileri bu laiklik ortadan kalksın diye mi uğraşıyor?

Bana göre bu sorulara "evet" demek mümkün değil.

Peki bu sorulara "evet" demek mümkün değil de, laiklik tartışmaları niçin gündemden niçin düşmüyor?

Laiklikliğin ortadan kaldırılması gibi bir mücadele içinde olanlar bulunmadığı halde niçin, laiklik tartışmaları gündemden hiç düşmüyor?

Bu sorunun cevabı bize göre çok açık.

Laiklik tartışmalarının kaynağının laiklik karşıtı oluş ile bir alakası yok. Olay laiklik anlayışındaki farklılıktan kaynaklanıyor. Daha doğrusu tarifi yapılmamış bir laiklik kavramını birileri kendilerine göre yorumlayıp "İşte laiklik budur ve bunu aynen kabul etmek zorundasınız" şeklindeki dayatmaya "hayır” diyenler vardır.

Kendilerine göre bir laiklik tarifi yapıp bunu topluma dayatanlar öyle bir tavır sergiliyorlar ki sanki laiklik, üzerinde konuşulamaz, tartışılamaz, "Tarifi yapılsın ona göre bizde laiklikten ne anlaşıldığını bilelim" deme hakkı olamazmış gibi bir tutum sergileniyor.

İşte tartışma bu noktada ortaya çıkıyor. Laikliğin tabu kavramlar haline getirilmiş olması ister istemez karşı duruşu da gündeme getiriyor. Ne var ki, topluma dikte ettirilmeye çalışılan laiklik anlayışına karşı bir tavır sergilendiğinde karşınıza bir "İç tehdit" değerlendirmesi de sıkça çıkıyor. Laiklik tartışmaları ile birlikte özelllikle de rejimin tehlikede olduğu iddiası gündeme geliyor. Böylece toplum ister istemez bir ayrışmaya uğruyor. Bu ayrışma genellikle laiklik taraftarları ve laiklik karşıtları şeklinde oluyor. Halbuki ortada laiklik karşıtları diye bir grup yok. Yok ama birileri ille de olmasını arzu ediyorlar. Çünkü, onlar sürekli olarak bir "İç tehdit"i gündemde ve canlı tutmak istiyorlar.

Halbuki bu ülkede laikliğe eleştiri getirenlerin esas hareket noktası laikliğin din karşıtlığı gibi takdim ediliyor oluşudur. Laiklik karşıtı gibi takdim edilenler diyorlar ki, insanlar inanıp inanmamakta serbesttir. Bu bakımdan birileri inanmıyorlarsa bunu laiklik ambalajı içinde takdim etmesinler. Çünkü, dine karşı oluşun laiklik ambalajı içinde sunulması ciddi kavram karmaşasına yolaçıyor. Birbirimizi anlamakta zorluk çekiyoruz. Şahsen birilerinin inanıp inanmaması, inanıyor ise benimle aynı inancı paylaşıp paylaşmaması çok fazla önemli değildir. Çünkü, bizleri yaratan Allah bile insanları inanma hususunda serbest bırakmıştır. Demek istediğim şu ki, insanlar inanıp inanmamakta serbesttirler ama kendi inançsızlıklarını ya da farklı inançlarını başkalarına dayatma hakları yoktur/olmamalıdır.

Bu bakımdan eğer bu ülkede bir takım çevreler kendi inançlarını ve anlayışlarını toplumun geneline dayatmaktan vazgeçtikleri an bu ülkede laiklik tartışmaları da son bulacaktır

saphirarya
04-12-2007, 01:20 PM
açıkçası eleştiriye açık olmadığını düşündürüyo bu cevabın tabiki de tartışılabilir ben tam olarak hosnutsuz olduğun konuyu anlamadığım için sormustum bu soruyu bu şekilde gelen bi açıklamadan sora elbette ki tam anlamıyla ne fikirde olduğunu anlayabiliyorum