Nǿ ŦΞДЯ™
05-10-2007, 10:37 AM
Can Ataklı'nın köşe yazısı
Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında AKP’nin demokrasiyi tıkayan ve sisteme dayatma yapan politikası CHP’ye geniş bir ufuk açtı.
Çok yakında yapılacak erken seçimde, eğer CHP toplumun sesini dinleyerek yeni politika ve stratejileri hayata geçirirse hem kendi adına bir devrimi gerçekleştirir hem de Türkiye’nin önünü açar.
Kaç gündür CHP ile DSP arasındaki birleşme çabalarını izliyoruz. Bir gün herkes bitti gözüyle bakarken bir anda durum tam tersine dönüveriyor.
Burada egemen olan izlediğim kadarıyla partilerin iç yapılarıdır.
Türkiye’de partiler laf olarak halka dayandıklarını söylerler ama, gerçek böyle değildir. Partilerde asıl egemen olan güç adına “taban” ya da “parti örgütü” denilen dar bir kadrodur. Liderler halka güler yüz gösterirken, yan gözle de tabanı, parti örgütünü gözetmek zorundadır. Çünkü lideri lider yapan halkın ilgisi ve sevgisi değil, bu parti örgütüdür. Tüm halk karşı olsa bile parti örgütünün seçtiği kişi genel başkandır.
Parti örgütlerinin değiştirilemez kuralları ve tabuları vardır. Genel başkanlar ve diğer yöneticiler parti örgütlerinin bu tabularını yıkacak cesareti kendilerinde bulamazlar.
Çünkü parti örgütleri başları sıkıştığı anda üst kademeyi tehdit eder. Bu tehditler seçimlerde desteğin çekileceğinin söylenmesine kadar da varabilir.
Ve bugüne kadar hiçbir parti lideri parti örgütlerinin bu tehditlerinin doğru olup olmadığını test etme cesareti bulamadığı için her seferinde halkın sesi yerine parti örgütlerinin sesini dinlemişler ve hüsrana uğramışlardır.
Akıllandıklarını sanırsınız, ama yeni bir seçimde aynı gelişmeler tekrar yaşanır.
İşte CHP’nin önündeki tarihi fırsat budur.
Deniz Baykal, ilk kez cesaret edip parti örgütü denilen ahtapotu devre dışı bırakabilirse, partisini baştan aşağı yenileme şansı bulacaktır.
Parti örgütü Baykal’a bastırmaktadır, “Şunlar aday olursa kaybederiz, şunlar olursa kazanırız” diyecektir. Kendi bölgelerinde çeşitli çıkar ilişkileri içinde olan isimler tekrar ortaya çıkacaktır. Kendilerine “CHP’nin eskileri” diyenler “arkasında büyük oy olduğunu” iddia edenler ortalığı karıştıracaktır.
Ama artık yeni Türkiye’de bunların hepsinin palavra olduğu da bilinmektedir. Baykal hepsinin üstüne basıp geçmelidir. Kaybedeceği bir şey de yoktur. CHP iktidara gelirse parti örgütlerinin söyleyecek hiçbir sözü olmayacaktır. Çünkü parti örgütleri başka düşünmektedir, halk ise bambaşka bir yerdedir.
Bir dönüm noktasında olan CHP ya tümden değişecek, halkın özlemleri doğrultusunda kendi örgütünü de baştan aşağı yenileyerek çağdaş, Batılı, özgür ve ileriye açık bir parti haline gelecektir ya da siyasetin kenarına itilecektir. Meclis’e girmesi, ikinci parti olması bu gerçeği değiştirmez.
Bunun için Baykal’ın CHP’nin parti örgütünün ısrarından kaynaklanan gelenekçi yapısından kurtulması için daha geniş bir yelpaze açarak, kendine yakın olan her kesimi kucaklaması gerekir.
Merkez sağ- merkez sol gibi artık dünyada da pek geçerliliği kalmayan kavramlar yerine ülkenin dirlik düzeni, özgürlüğü, bağımsızlığı, dünya ile enterge olması, daha liberal politikalar izlemesi ekseninde hareket etmesi Türkiye’nin de umudu olacaktır.
Böyle bir yapıya kavuşan CHP halkın özlemleri doğrultusunda, oluşturacağı geniş yelpaze ile tek başına iktidar olma şansına kavuşur.
Bununla birlikte Deniz Baykal, pek çok kişinin beklediğinin aksine Başbakan değil Cumhurbaşkanlığı makamına oturma fırsatını da yaratır.
Şahsi fikrim olarak belirtmek isterim ki; şu anda Cumhurbaşkanlığı makamı için en uygun isim Baykal’dır.
Baykal 40 yılı aşan engin devlet tecrübesi ile Türkiye’nin en iyi cumhurbaşkanı olacaktır. Parti çekişmelerinden arınmış, aldığı demokrasi terbiyesi ile tam bir bir tarafsızlık anlayışına sahip, herkesi kucaklayacak bir cumhurbaşkanı olacağını garanti edebilirim.
Böyle bir yapı Türkiye’nin geleceğini parlatacaktır. Deniz Baykal’ın yerine gelecek genç bir lider, bu oluşumun da sağlayacağı sinerji ile yepyeni bir CHP’yi yaratacaktır.
Tüm bunların dışında daha çağdaş, daha aydınlık, daha akıllı ve yetenekli bir Türkiye Avrupa Birliği’ne giriş sürecini çok hızlandıracaktır.
Yeter ki CHP bunu istesin.
Yeter ki Baykal buna hazır olsun.
Halkın beklentisi ve umudu budur
Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında AKP’nin demokrasiyi tıkayan ve sisteme dayatma yapan politikası CHP’ye geniş bir ufuk açtı.
Çok yakında yapılacak erken seçimde, eğer CHP toplumun sesini dinleyerek yeni politika ve stratejileri hayata geçirirse hem kendi adına bir devrimi gerçekleştirir hem de Türkiye’nin önünü açar.
Kaç gündür CHP ile DSP arasındaki birleşme çabalarını izliyoruz. Bir gün herkes bitti gözüyle bakarken bir anda durum tam tersine dönüveriyor.
Burada egemen olan izlediğim kadarıyla partilerin iç yapılarıdır.
Türkiye’de partiler laf olarak halka dayandıklarını söylerler ama, gerçek böyle değildir. Partilerde asıl egemen olan güç adına “taban” ya da “parti örgütü” denilen dar bir kadrodur. Liderler halka güler yüz gösterirken, yan gözle de tabanı, parti örgütünü gözetmek zorundadır. Çünkü lideri lider yapan halkın ilgisi ve sevgisi değil, bu parti örgütüdür. Tüm halk karşı olsa bile parti örgütünün seçtiği kişi genel başkandır.
Parti örgütlerinin değiştirilemez kuralları ve tabuları vardır. Genel başkanlar ve diğer yöneticiler parti örgütlerinin bu tabularını yıkacak cesareti kendilerinde bulamazlar.
Çünkü parti örgütleri başları sıkıştığı anda üst kademeyi tehdit eder. Bu tehditler seçimlerde desteğin çekileceğinin söylenmesine kadar da varabilir.
Ve bugüne kadar hiçbir parti lideri parti örgütlerinin bu tehditlerinin doğru olup olmadığını test etme cesareti bulamadığı için her seferinde halkın sesi yerine parti örgütlerinin sesini dinlemişler ve hüsrana uğramışlardır.
Akıllandıklarını sanırsınız, ama yeni bir seçimde aynı gelişmeler tekrar yaşanır.
İşte CHP’nin önündeki tarihi fırsat budur.
Deniz Baykal, ilk kez cesaret edip parti örgütü denilen ahtapotu devre dışı bırakabilirse, partisini baştan aşağı yenileme şansı bulacaktır.
Parti örgütü Baykal’a bastırmaktadır, “Şunlar aday olursa kaybederiz, şunlar olursa kazanırız” diyecektir. Kendi bölgelerinde çeşitli çıkar ilişkileri içinde olan isimler tekrar ortaya çıkacaktır. Kendilerine “CHP’nin eskileri” diyenler “arkasında büyük oy olduğunu” iddia edenler ortalığı karıştıracaktır.
Ama artık yeni Türkiye’de bunların hepsinin palavra olduğu da bilinmektedir. Baykal hepsinin üstüne basıp geçmelidir. Kaybedeceği bir şey de yoktur. CHP iktidara gelirse parti örgütlerinin söyleyecek hiçbir sözü olmayacaktır. Çünkü parti örgütleri başka düşünmektedir, halk ise bambaşka bir yerdedir.
Bir dönüm noktasında olan CHP ya tümden değişecek, halkın özlemleri doğrultusunda kendi örgütünü de baştan aşağı yenileyerek çağdaş, Batılı, özgür ve ileriye açık bir parti haline gelecektir ya da siyasetin kenarına itilecektir. Meclis’e girmesi, ikinci parti olması bu gerçeği değiştirmez.
Bunun için Baykal’ın CHP’nin parti örgütünün ısrarından kaynaklanan gelenekçi yapısından kurtulması için daha geniş bir yelpaze açarak, kendine yakın olan her kesimi kucaklaması gerekir.
Merkez sağ- merkez sol gibi artık dünyada da pek geçerliliği kalmayan kavramlar yerine ülkenin dirlik düzeni, özgürlüğü, bağımsızlığı, dünya ile enterge olması, daha liberal politikalar izlemesi ekseninde hareket etmesi Türkiye’nin de umudu olacaktır.
Böyle bir yapıya kavuşan CHP halkın özlemleri doğrultusunda, oluşturacağı geniş yelpaze ile tek başına iktidar olma şansına kavuşur.
Bununla birlikte Deniz Baykal, pek çok kişinin beklediğinin aksine Başbakan değil Cumhurbaşkanlığı makamına oturma fırsatını da yaratır.
Şahsi fikrim olarak belirtmek isterim ki; şu anda Cumhurbaşkanlığı makamı için en uygun isim Baykal’dır.
Baykal 40 yılı aşan engin devlet tecrübesi ile Türkiye’nin en iyi cumhurbaşkanı olacaktır. Parti çekişmelerinden arınmış, aldığı demokrasi terbiyesi ile tam bir bir tarafsızlık anlayışına sahip, herkesi kucaklayacak bir cumhurbaşkanı olacağını garanti edebilirim.
Böyle bir yapı Türkiye’nin geleceğini parlatacaktır. Deniz Baykal’ın yerine gelecek genç bir lider, bu oluşumun da sağlayacağı sinerji ile yepyeni bir CHP’yi yaratacaktır.
Tüm bunların dışında daha çağdaş, daha aydınlık, daha akıllı ve yetenekli bir Türkiye Avrupa Birliği’ne giriş sürecini çok hızlandıracaktır.
Yeter ki CHP bunu istesin.
Yeter ki Baykal buna hazır olsun.
Halkın beklentisi ve umudu budur