Nǿ ŦΞДЯ™
07-01-2007, 11:19 AM
Türk işçisinin gurbet serüveninde 1960'lardan itibaren öne çıkan Almanya, işçi göçünde hedef ülke konumunu 2000'lerin ortalarında Rusya ve Arap ülkelerine bıraktı. http://medya.zaman.com.tr/2007/07/01/rusya.jpg
Türkiye İş Kurumu vasıtasıyla 2005'te yurtdışına yapılan geçici işçi çıkışı bir önceki yıla göre yüzde 50 artarak 65 bin 355'e ulaştı. Söz konusu işçi göçünün yarısının Bağımsız Devletler Topluluğu'na, yüzde 40'ının ise Arap ülkelerine yöneldiği kaydedildi.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD'nin yayımladığı Uluslararası Göçe Bakış 2007 raporunun Türkiye'ye ayrılan bölümünde, 'Ülkeye gelen ve giden göçmenlerle ilgili güvenilir bir tanımlama yapmak güçtür.' tespitinin yer alması dikkat çekti. Türkiye'den dışarıya yönelik göçün 2005 yılında azalmaya başladığı belirtilen raporda şöyle denildi: "Önemli ölçüde Türk nüfusu barındıran bazı OECD ülkelerine girişlerde düşüş görülmüştür. Özellikle ailelerin birleşmesi için verilen vizelerin sayısı büyük bazı ev sahibi ülkelerde azalmıştır. Türk tabiyetine bağlı olup sığınma talebinde bulunanlarda ise 2005 yılında yüzde 30'dan fazla düşüş sağlanmıştır, toplam rakam 11 bin 200'e ulaşmıştır." Göçün Türkiye ekonomisinde azaltıcı bir rol oynadığı belirtilen çalışmada, örnek olarak da işçi dövizlerindeki düşüş gösterildi. Buna göre 2005'te Türkiye'ye 851 milyon dolarlık işçi dövizi girişi oldu. Gayri safi yurtiçi hasılanın binde 2'sini teşkil eden rakam 1970'ten bu yana elde edilen en düşük seviye oldu. 2003'te 1,7 milyar dolarlık giriş gerçekleşmişti. Raporda düşüşün bir bölümünün işçi dövizlerinin milli muhasebede aldığı payın hesabındaki değişiklikten kaynaklandığı da anlatıldı. 1961 Anayasası'nın yürürlüğe girmesinden sonra, Türkiye'deki ilk beş yıllık (1962-1967) kalkınma planı, göçü yani işgücü ihracatını, işsizliği azaltma ve işçi dövizi akışı sağlamak amacıyla gelişme politikalarından birisi olarak değerlendirilmişti. Türkiye bu politikayı gerçekleştirmek için Almanya ile 1961'de göç anlaşması imzaladı. Bunu Fransa ve Belçika gibi diğer ülkeler takip ederken, Türk işçilerinin Batı Avrupa ülkelerine göçü 1960'larda başlamıştı. 1980'de sadece Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk nüfusu 1,7 milyona ulaşmıştı. 1985'te bu nüfus 2 milyona; 1990'da 2,3 milyona yükselmişti. Bugün ise sadece Almanya'da 3,5 milyon gurbetçinin yaşadığı biliniyor.
OECD raporuna göre uluslararası göçün görünümünde Türkiye için 'Düzensizlik bir karakter olarak ortaya çıkıyor.' ifadesi yer aldı. Raporda Türkiye'de kaçak göçmenlerin, "Doğu Avrupa ülkelerinden iş bulmak amacıyla yasadışı olarak gelenler, vizelerinin süresi aşanlar, genellikle Ortadoğu'dan gelen transit göçmenler ve sığınma başvuruları reddedilenler" olmak üzere gruplara ayrıldığı kaydedildi. Ayrıca, "Afganistan, İran ve Irak'tan sığınmacı başvurularındaki azalışla birlikte, Türkiye'nin Avrupa'ya transit ülke olarak oynadığı rolün önemi azalmış olabilir." tespiti yapıldı.
Türkiye İş Kurumu vasıtasıyla 2005'te yurtdışına yapılan geçici işçi çıkışı bir önceki yıla göre yüzde 50 artarak 65 bin 355'e ulaştı. Söz konusu işçi göçünün yarısının Bağımsız Devletler Topluluğu'na, yüzde 40'ının ise Arap ülkelerine yöneldiği kaydedildi.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD'nin yayımladığı Uluslararası Göçe Bakış 2007 raporunun Türkiye'ye ayrılan bölümünde, 'Ülkeye gelen ve giden göçmenlerle ilgili güvenilir bir tanımlama yapmak güçtür.' tespitinin yer alması dikkat çekti. Türkiye'den dışarıya yönelik göçün 2005 yılında azalmaya başladığı belirtilen raporda şöyle denildi: "Önemli ölçüde Türk nüfusu barındıran bazı OECD ülkelerine girişlerde düşüş görülmüştür. Özellikle ailelerin birleşmesi için verilen vizelerin sayısı büyük bazı ev sahibi ülkelerde azalmıştır. Türk tabiyetine bağlı olup sığınma talebinde bulunanlarda ise 2005 yılında yüzde 30'dan fazla düşüş sağlanmıştır, toplam rakam 11 bin 200'e ulaşmıştır." Göçün Türkiye ekonomisinde azaltıcı bir rol oynadığı belirtilen çalışmada, örnek olarak da işçi dövizlerindeki düşüş gösterildi. Buna göre 2005'te Türkiye'ye 851 milyon dolarlık işçi dövizi girişi oldu. Gayri safi yurtiçi hasılanın binde 2'sini teşkil eden rakam 1970'ten bu yana elde edilen en düşük seviye oldu. 2003'te 1,7 milyar dolarlık giriş gerçekleşmişti. Raporda düşüşün bir bölümünün işçi dövizlerinin milli muhasebede aldığı payın hesabındaki değişiklikten kaynaklandığı da anlatıldı. 1961 Anayasası'nın yürürlüğe girmesinden sonra, Türkiye'deki ilk beş yıllık (1962-1967) kalkınma planı, göçü yani işgücü ihracatını, işsizliği azaltma ve işçi dövizi akışı sağlamak amacıyla gelişme politikalarından birisi olarak değerlendirilmişti. Türkiye bu politikayı gerçekleştirmek için Almanya ile 1961'de göç anlaşması imzaladı. Bunu Fransa ve Belçika gibi diğer ülkeler takip ederken, Türk işçilerinin Batı Avrupa ülkelerine göçü 1960'larda başlamıştı. 1980'de sadece Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk nüfusu 1,7 milyona ulaşmıştı. 1985'te bu nüfus 2 milyona; 1990'da 2,3 milyona yükselmişti. Bugün ise sadece Almanya'da 3,5 milyon gurbetçinin yaşadığı biliniyor.
OECD raporuna göre uluslararası göçün görünümünde Türkiye için 'Düzensizlik bir karakter olarak ortaya çıkıyor.' ifadesi yer aldı. Raporda Türkiye'de kaçak göçmenlerin, "Doğu Avrupa ülkelerinden iş bulmak amacıyla yasadışı olarak gelenler, vizelerinin süresi aşanlar, genellikle Ortadoğu'dan gelen transit göçmenler ve sığınma başvuruları reddedilenler" olmak üzere gruplara ayrıldığı kaydedildi. Ayrıca, "Afganistan, İran ve Irak'tan sığınmacı başvurularındaki azalışla birlikte, Türkiye'nin Avrupa'ya transit ülke olarak oynadığı rolün önemi azalmış olabilir." tespiti yapıldı.