PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Türk Hat Sanatı


M@D_VIPer
07-19-2007, 11:36 PM
Türk hat Sanatı denilince, Türklerin İslamiyeti kabul edişlerinden sonra okuma yazma vasıtası olarak seçtikleri Arap asıllı harflerle vücuda getirilen sanat yazıları anlaşılır. Ancak şunu hemen belirtelim ki Arap harfleri İslamiyetin zuhurundan sonra yavaş yavaş estetik unsurlar kazanarak, bu hal VIII. Yüzyılın ortalarından süratlenmiş; Türklerin İslam aleminde oldukları
çağda zaten mühim bir sanat dalı haline gelmişti.

Bu sebeple evvela Arap asıllı harflerin bünyesi ve İslam'ın ilk asırlarında gelişmesi hakkında kısa bir bilgi vermek gerekecektir.

Yazı sanatının İslam kaynaklarında en özlü tarifi "Hat, cismani aletlerle meydan getirilen ruhani bir bendesedir." cümlesiyle yapılmıştır ve hat sanatı, bu tarife uygun bir anlayış çerçevesinde asırlardır süregelmiştir. Çünkü bu yazı sisteminde harflerin çoğu kelimenin başına, ortasına ve sonuna gelişlerine göre bünye değişikliğine uğrar. Sanat haline dönüşüyle pek kıvrak bir şekle bürünen harflerin, birbirleriyle bitiştiklerinde kazandıkları görünüş zenginliği, hele aynı kelime veya cümlenin muhtelif terkiplerle yazılabilme imkanı, bu yazılara,sanatta arannılan sonsuzluk ve yenilik kapısını açık tutmuştur.

http://www.millikultur.net/modules/hat_sanati/hat/resim/IMG_1649k.jpg

Arap hattı, muhtelif devrelerde en fazla işlendiği bölgeye nisbetle, İslam
öncesi anbari, hiri, mekki ve Hicret'ten sonrada medeni isimlerini alarak
gelişti. İslam'ın kitap haline getirilen ilk metni olan Kur'an, işte bu mekki
medeni hatla deri(parşomen) üstüne siyah mürekkeple, noktasız ve hareketsiz biçimde yazılmıştı ki, bu ilk örneklerde, elbette sanat mülahazası
aranılmamıştır. Zamanla bu yazı iki tarza ayrıldı: Sert köşeli olanı mushaflara
ve kalıcı yazışmalara tahsis edilerek, en ziyade Küfe'de işlendiği için küfi
adıyla anılmaya başlandı.süratli yazılabilen ve sert köşeli olmayan diğer tarz
ise günlük işlerde kullanıldı; yuvarlak ve yumuşak karakterinden dolayı sanat
icrasına uygun bir hal aldı. Yeni yazı cinslerinin bazıları, nisbet ifade eden
isimlerinden de anlaşılacağı gibi, tomar hattı esas alınarak onun muayyen
nisbette (yarımi üçte bir, üçte iki) küçültülmüş kalemiyle yazılıyor, bu
küçülmede yazılar yeni hususiyetler kazanırken, yazma aletinin adı olan kalem bu nisbete dayanılarak hat manasına da kullanılıyordu.


Abbasiler devrinde gittikçe gelişen ilim ve sanat hareketleri sayesinde büyük
merkezlerde ve bilhassa Bağdad'da kitap merakı ve bunları yazarak çoğaltan "verrak"lar artmıştı. İşte bunların kitap istinsahında kullandıkları yazıya verraki,muhakkak veya ıraki deniliyordu.VIII. asır sonlarından itibaren hat
sanatkarlarının güzeli arama gayreti neticesi ölçülü olarak şekillenen yazılar
asli ve mevzun hat ismiylede anılmaya başlandı. Bu yazıları ileri bir merhale'ye
eriştirenler arasında, ayrı bir mevkii olan İbn Mukle(? - 328/940), hattın nizam ve ahengini kaidelere bağladı " bu yazılara "nisbetli yazı" manasına mensub hattı denildi.