Tam Sürümü Görüntüle : Nurettin Durman
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:30 AM
A DOSTLAR BENİM DE BİR GÖNLÜM VAR
Nedir beni kendimle kendim kılan
azarlayan beni
bu hain pusu nedir.
Esenlik içinde miyim yoksa çaresiz miyim
hiç aldırmıyor bana aldırmıyor çünkü
içimde taht kurmuş o acımasız zemheri.
Ama n olur kalmasın artık
kalmasın uzaklarda yüreğini çatlatan biri
acıyla inleyen biri ukdesi olan biri.
Peki yetiyor mu bana bu çınar ağacının
müntesip serinliği Müslim aydınlığı
kuşları azad edelim su verelim yolcuya.
A
Dostlar
Benim de bir gönlüm var.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:31 AM
A NIN ŞİİRİ
Upuzun bir ayrılığın rengindeydi
bakışlarındaki hayali şehrin
az bir zaman mıydı gece miydi
ateşe düşmüş bu çarpıntıyı
çığlıklara karıştıracak
öyle bırakacaktı avazını.
Bir haykırıştı mutlaka
dağlardan esen rüzgârdı
şehre gül kokularıydı
aşkın bir nefes ve
ince hünerli oynak
deniz dalgasıydı.
Yani ah vadisinde
ya hu nidalarıyla
nihayetinde hayat
aşk ile gülbahri
değil midir ki işin
başında rıza-i bari.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:31 AM
AFRİKALAR
Geceleyin
Menekşenin
Kırmızıya çalanı
Bir üşüdü
Bir üşüdü
Zakkumlar doğurdu dünya.
Geceleyin
Menekşenin
Kırmızıya çalanı
Bir kımıldadı
Bir kımıldadı
Zakkumlar doğurdu dünya.
Sabahleyin
Sisin olduğu yerde
Kolla beni
Kolla güneşle beni
Gidelim
Öldürelim alnımızdaki lekeleri.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:31 AM
AKŞAM YEDİ SULARI
Ah yağmurlu kaldırımlar
Siz de mi anlamıyorsunuz beni
Mırıldandığım onca dualar
Her akşam yedi suları
Hani epeydir ki...
İçim titreyerek geçerim
Gözlerim karşı kaldırımları arar
Hüzünlü ve dalgın ona giderim
Titrer inanın tekmil uzuvlarım
Yine yok yine yok. Beklemişim neye yarar!
Oysa umutla yoluna bakmalarım
Bekleyişim çiseleyen yağmur altında
Sürükler beni duvar diplerinde ayaklarım
Ne yapsam imkânsızlığı yüklenmiş bu anlarım
Yağmur tanecikleri alnımda.
Ah yağmurlu kaldırımlar
Şu akşam yedi suları yok mu
Beklenen kuşkulu anlar.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:31 AM
AL KOR
Güneşim uçtu gitti
Bulut kaynadı gökten
Bir düş gibi aniden
Yağmur vurdu yüzüme.
Peki ben ne olmuşum
Yola böyle düşmüşüm
Bu şehir beni yemez
Baktı durdu yüzüme.
Benim işim selamet
İçimdeki nedamet
Ah birazcık merhamet
Geldi kondu yüzüme.
Selam kelam ederim
Benim ey zor kaderim
Tavrım için bir avuç
Kor savurdu yüzüme.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:32 AM
ANNEM ANNEM
Kaç ihtilal oldu annem annem kaç ihtilal
gülmedi hiç yüzüm gelmedi hiç huzur
kış geldi bahar geldi yaz geldi.
Karşılıklı çocuklardık
ceviz ağaçlarını taşlardık
kanayan baş anneye koşan çocuk olurduk
jandarma mı gelirdi
devlet memuru uzaktan mı görünürdü
bu telaş siner miydi bakışlarına çocukların
annem annem sac ekmeği nasıl da kokardı
erişte kesilirdi, güz olurdu
bir sarışınlık sarardı etrafımızı
ince hastalık bela olur girerdi hanemize.
Mavisi kaldı mı gökyüzünün
yeşili denizin
tahammülü sevgilinin
muhabbeti şehrin
ah annem
kolluk kuvvetleri giriyor işin içine
sabah akşam bir oluyor
durağan oluyor
teslim oluyor
sessiz ve biçare
şehir beni keşfediyor
ben şehri seviyorum.
Değişebilir miydi ah annem
değişebilir miydi gülün rengi
ince hastalıkla muzdarip olan beden
eriyen güzellik, dökülen gözyaşları
melül mahzun bakışlar
yalnızlık günleri
yaslanmışım kalbine zamanın
annem annem
baktım ki büyümüşüm.
İntiharı düşüneduruyordu
dün gece dostum
şair arkadaşım
melali cezbe halinde
bakışlarına ram etmiş
mecnun muydu
bu mayıs gününde
intiharsız bir yaprak gibi
yüzünü görmeliydin
annem annem yüzünü
depremler oluyordu.
Değişmiyor gibi geliyor bana
gemilerin boğazdaki siluetleri
durma noktasında, ama değil
girdap oluyor herhal
ufka yakın yerdeki kavis hafif bir rüzgâr
mevsimler soluyor insanları vakit daralıyor
serin bir mayıs günüdür annem annem bu deniz
biliyorum artık ziyan oluyor.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:32 AM
ANNEME
Sabah olmuştu aydınlıktı her yer
Kızıl bir güneş doğmak üzereydi
İlkbahar karı gibi damla damla eriyen
Bir çift göz bakışıyordu ölgün
Sezinliyordu söneceğini belki
Bir hilal batıyordu ebediyen.
Uçuktu rengimiz kırıktı kalbimiz
Sensiz evrenimiz loştu
Bizimle herkes ağlıyordu anneciğim
Alevler kopuyordu içimizden
Benliğimiz sarsılmıştı tümüyle
Ve artık anne diyemiyeceğim.
Ey bizi yapayalnız bırakan
Ey dönüşsüz yoluna giden yolcu
Gözyaşlarımızda seni arıyorduk
Bilseydik döneceğini pınarlarca ağlardık
Nehirlerce ıslardık etrafı
Oysa biz içten yanıyorduk.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:32 AM
ARTIK GÜLÜMSE
Artık telaşlı bir akşamdayız
Bakışlarımıza ram oluyor tabiat
Bizden biridir gizli kalmıştır acıları
Meteor nereye düşmüştür
Bıçak nereye saplanmıştır
Kurşun nereye doğru hız almaktadır
Anası karalar bağlayan çocuk
Sevgilim ah sevgilim
Bu ne haldir ki gitmiyor.
Bu çilekeş coğrafyada
Bu kanlı yer yüzü parçasında
Ey tahammül zırhını kuşanan beden
Destan yazdım diyemiyorum kalbim ağrıyor
Artık telaşlı bir akşamdayız. Olmuyor.
Olmuyor
O muhteşem deviriş o rahmet rüzgârı
Gözlerimiz yoldadır, olmuyor
Ah gelip kalbime taht kuran imge
Artık gülümse çünkü olmuyor.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:32 AM
ARZ
İçimi burkan
kışkırtan kanımı benim
alıp başını gitmemiş
münasip bir rüyanın içidir
aslında
doludizgin koşan atların
rüzgârında boy atmış
karanfil kırmızısı yüreğimle
bekliyorum
ayışığı sevgilim oluyor
ayışığı hasretim
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:32 AM
ARZI HAL
Tutalım bir aşk mektubu yazalım
Sultana zalim
Kalbimizde karanfiller kızılca kıyamet
Kapısında duralım.
Dünya bütün haşmetiyle dönüyordu
Sonsuz ümit ederek yaşamaktır diyorum
İşte yoksulum ve yoktur kılıcım
İşte ahımdan başka.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:32 AM
ATEŞLERDEN GEÇEN KİM
I
İşte orada Mescid-i Aksa
Orada inceden inceye bir ağrı
Süleyman mülküne gözyaşı düştü
Nasıl da kalbinde fırtınalar kopmuştu Belkıs’ın
Nasıl da düşmüştü yola ilk mektup ile
Dağ taş bir ordu.
Süleyman mülküne gözyaşı düştü
Ağıt oldu yaşamak
Zulüm oldu yaşamak.
Ölüm bir başka ölümün içindedir
Tahammül olmuştur artık anaların gözyaşlarında
Bu her anı vurulmak olan göğsünden bir gencin
Adım atmak Davut gibi. Bir adım daha
Hani yola düşenlerin nağrası hani kardeşlerim
Bu zulme inen kırbaç bu sonu berrak olan imge.
İşte orada Mescid-i Aksa
Orada inceden inceye bir ağrı
Ah kalbim
Ateşlerden geçen kim
Yollara düşen kim?..
II
Peki kim verecek göğsünü kurşunlara
Kim çıkacak bu şehrin ortasından
Kardeşlerim: “Fitne kalmayıncaya kadar”
Güzellik oluncaya kadar
Esenlik oluncaya kadar
Kim verecek göğsünü kurşunlara.
Buluşmaya gidiyoruz diyecek olsa birimiz
Parıldasa, saçılsa lavlar bakışlarımızdan
Bize gelse yeğinlik bize gelse cömertlik
Serazat bir aşk ile düşerken yollara
Volkan gibi hazırlanıyorken
Tahammülü zor çarşılarda
Sanki ötresi düşmüş bir harf
Buluşmaya gidiyoruz diyecek olsa birimiz.
Ama olmuyor. Dağlara gitmiyor haber
Şehirlerin macerası fena
Meydanlara musallat olan pus dağılmıyor
Ama olmuyor.
İnce bir sızı olarak giriyor hayatıma
Buluşmaya gidiyoruz diyecek olsa birimiz
Dağ, ırmak, deniz.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:33 AM
AYNALAR
Ah nasıl da ölümler buldunuz kendinize nasıl da
Nerede gözünüz nerede kulağınız nerede kalbiniz
Sahi nerede kalmıştınız siz
İşte bir daha giriyoruz ilk yaza
Bir daha akşam oluyor
Bir daha çığlığı duyuluyor mu şeytanın.
Kırk bin kere maşallah diyorum
Kimse bakmasın kimsenin aynasından kendine
Buyursun burnundan soluyarak
Deccal gelsin
Şeytan gelsin
Ateşi harlı
Ateşi kendinden
Aman ha aynalar çatlamasın aniden.
Ah aynacı kalbimi alsan da aynaya
Baksam baksam ağlasam
Korkuyorum ey dağlar umuyorum ey dağlar
Geldi oturdu ayak ayak üstüne attı
Başladı anlatmaya putunu
Ama nasıl ama nasıl ama nasıl dedim
Hep o eski bildik masal
Al putunu başına çal
Ah aynacı kalbimi alsan da aynaya
Baksam baksam ağlasam.
Kahramanca bir duruşu vardı aynaya karşı
Uçurtuyor gibi hayallerini zakkum
Ağzını açıyor zebani
Kömür karası vede ölünmemiş darağacı
Üstelik haytanın biri
Kendine başka buluyor ölümleri
Belki de bu uğultulu kara fücur besteler
Belki de bu beton yığını evler
Bu vapur dumanları
İşkenceler.
Aynaya baktım yok oldu kocaman dilli dev
Bu kadar mı olur ancak kime ne olmak fiili
Çarşının kalbine merhamet ola
Merhamet ola çarşının kalbine ey
Sarı başak doyur beni çoğalt hüznümü benim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:33 AM
Aşk
vurulmuş bir kuş
yüreği midir ki
içinde köz
kaynatıp durur.
Var git
uzaksa
kaf dağı
gücün kuvvetin
yaşamak üstüne
ne var ne yok söyle.
Aşk yoksa
bir koşu ateşe at kendini
denize boğul bir koşu
yarlardan aşağı
bırak
soğuk sürüngen ol
gözün kulağın elin
hatmi çiçeği bile
olamamış yüzün
ortaya çıksın
kelebek ayağa kalksın
atlas ve ipek uçuversin.
Ha, nabzın atıyorsa birde
yüzüne değiyorsa rüzgâr
aşk varsa bir zamanda
yaşamak üstüne
ne var ne yok söyle.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:33 AM
BAKİYELER
Kim söylerse söylesin
Atlar ile atların arası gün doğarken
Kurşun boyu kadardır
Dedemin düştüğü yerde.
Kar çok yağarmış o zamanlar
O zamanlar hüzün yılları
Ayaz haşin bir kırbaç gibi iner
Rüzgâr uğultuyla esermiş
Bingöl dört dağ içinde
Dağlar dağlar içinde
Haberler nakış içinde
Uzun bir ezginin saltanatıyla
Gelir konarmış yüzüne anamın
Daha biz emzirilmeden çok önceleri
Bismillah.
Ayazlardan kırağılardan şimşeklerden sonra
Kaşa taşa kazıldı eşkalimiz
Kara kara üstümüze bulutlar
Baktım değişmemiştir macerası hayatımızın
Ben ona selam verdim
O bana selam.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:33 AM
BEĞEN BEĞEN AL
İçimizde kaynıyor daima
Genişliyor dağılıyor ateş oluyor
Kanımıza karışıyor
Karışıyor sonra dünyamız bizim.
Olsun karışıversin ırmaklar
Ölüsü dirisi beşi onu biryerde
Hangi renkten isterdiniz bayım
Hangi ırktan
Beğen beğen al.
Bu teknoloji harika
Tahribatı mükemmel
Telefatı müthiş
Ölüm oranı yüksek
İsabeti tam
Üstelik sudan ucuz.
Çocuklar mesela
Kızlar kadınlar
Çiçek çiçek bindallı elbiseler içinde
Ürünün adı müthiş olmalı bayım
Helyum gibi mesela, Hardal gibi
Halepçe’de.
Ama olsun
Ulu orta sere serpe
Çoluk çocuk
Genç ihtiyar
Eşiklerde caddelerde her yerde
Bedenlerinde hiç darp izi olmamış
Temiz ölülerdir bunlar
Beğen beğen al.
İlla ortadoğu illa ortadoğu
İştahları kabartan olgu
Beğen beğen al.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:34 AM
BEKLEMEK SEVDA OLDU
Gelişin yangın gibi lavları taşır bize
Yanarsa yüreğimiz kimler karışır bize
Gel eyleme güzelim kadir bilir cananım
Beklemek sevda oldu hasret yakışır bize.
Ey beklenen gün ey kutlu gece ey ne zaman
Ne zaman bir muştu bir haber ulaşır bize
Yakar kavurur beni bu çok sesli ağıtlar
Beklemek sevda oldu sabır yakışır bize.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:34 AM
BEN SANA KAVUŞURUM
Senin gülümsemen yetişir bana
Bir filiz verir dal olur yüreğimde
Bin defa güç verir duruluğun
Bir çiçek gibi nazlı boynun
Ve de o güzelim huyun.
Sana gönlümü verdim ya
Gönlümü- Bilesin.
Ellerimi uzattım ya sana doğru korkusuzca
Benim kara yazılım
Acı biledim günler boyu
Bir sigaraya bin umut bağladım
Bir damla suda ırmak oldum
Yıkıldım, yenildim, güçlendim
Sevdim- Bilesin.
Deniz kıyısı
Ağaç dibi
Parmaklarımız birbirine değer
Gözlerimiz bakışır
Gün geceye kavuşur
Karanlık aydınlığa
Bulut buluta
Yağmur toprağa
Ben sana kavuşurum.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:34 AM
BENDEN BEN İ
Güller açtı ey vefasız al hançerin vur beni
Dünya mülkü aldatmadır cilvelenir elâ’dan
Baş edemem bir toy candır ayartması var beni
Vur beni, benden ben i kurtar beni beladan,
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:34 AM
BENİM EZELİ SEVDAM
İlkbahar ayartıyor beni
Şehrin seremonisine kahkahayla giriyorum
Benim ki iflah olmaz ezeli bir sevda
Tutuyor cendereye alıyor kalbimi
Kalbim ki çılgınca atmaktadır
Püskürten bir yanardağ olmaktadır.
İlkbahar ayartıyor beni
İçimdeki o arsız merak o heyecan
Ne olacaksa olsun artık
Bir kıvılcım
Nağrası yerle bir eden şimşek
Böyle başlamalı böyle çıkmalı diyorum
Şehrin ortasından muhteşem bir avazla
Benim ezeli sevdam.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:34 AM
BEYAZ ÜSTÜNE SİYAH
Hüznün şamatasını rüzgârlayıp
Mağrur dağlara salıvermeli
Diyebilmeli
Hedef tahtası vaktin
Esrik vuruşlarına
Yaşanacaksa yaşamak olan
Bayazidin doğusu
Çarşıkapı.
Kaçak açan çiçeklerin korkusu
Sakıncalı molekül
Utanmaz bir kırağı.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:34 AM
BEYLERBEYİ İSKELE MEYDANI
Cahit kardeş; ey Zarifoğlu kardeş
Bu rüzgâr neyin nesidir nasıl da keskin
Birazdan üşüyeceğim çınarın gölgesinde
Ben burada oldukça şişman
Asaf Halet Çelebi gibi duramam
Fukara bedenimde titremeler olacak
Tamam mı.
Halatları sıkıca dolasınlar
İskele babalarına
İş dönüşüdür yorgundur bu insanlar
Birazdan akşam olacak.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:35 AM
BOĞAZKESEN
Biz şehrin sevdalı kaçakları ikindi isyancıları
Dururuz kocaman çınarların gölgesinde
Bir tebessüm bir darbe bir kırmızı gül olarak
Yedi iklim yedi diyardan kardeşlerim
İnsan, peki nasıl insan olmaktır
Çılgınlık nöbetleri kanlı pençeler
Boğaziçinden akıp giden dalgalı sular
İstanbul aşkımız oluyor yıldızlara bakıyorum.
Gül yorumcusu deniz feneri ey kızgın çöl
Bu vahşi atlar gibi çözülen kalabalık
Dağılsın saçları kırılsın elleri kara ölümlerin
Çömezim bir daha kapansın topraklara
Yarın başka bir gündür artık davullar
Yıldızlardan militan şiirler kopartarak
Bir yanı daima Leyla olan sevdalarda
Budur işte “boğazkesen” hayatım benim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:35 AM
BOĞAZİÇİ ŞİİRİ
Ey duru zaman ya da görünen öyle
Gökyüzünde süzülürken yıldızlar
Zihinlerden o güzelim küheylan aktı mı uzaklara
Günahı yatağında aşk gibi taşıyan tarih
Ağrılar doğurabilirmiş
Halbuki nişabürek bir şarkıyla
Kanadı bile hışırdasa o hakir kuşun
Konar da sarayın gölgeli güneşli odalarına
İnzibat yazılabilirmiş.
Daha Le Sultan Rouge olamamışken Abdülhamit
Filistin’de toprak istememiştir o vakit Yahudi
Doğuda Ermeni isyanları başlamamıştır
Saçlarında Paris’in serbesti havaları
Sisli Londra yılları
Kağıtlara nakış gibi işleniyorken mürekkep.
Tarih önemi nisbetinde tarih olarak
Kuzguncukla Çırağan arasında
Boğaz içinin havasıyla dalgalanarak
O muhayyer o uzak o şehla saltanatın
Denize inip çıkan küreklerin sesleri arasında
Zincirleri kopartılarak daha
Gür bir nara ile padişahım çok yaşa
Muhafızdır o vakit çünkü Beşiktaş’a.
Göksü *******inde bülbülü şeyda
Küçüksu’da alafranga hayatlar
Nazenin parmaklar uzanıyorken şiire
Bir rüzgârdır aşağı dalgalarla boğazdan
Bestenigâr kürdili hicazkâr çalınırdı ince sazlar
Düşerdi boğaz içinden yıldız gölgelerine
Düşerdi piyano tuşlarına meşruti çığlıklar.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:36 AM
BU İSTANBUL VE BAĞDAT
Bu İstanbul ve Bağdat gidemedim ah Mekke
Wallahi olmaz, kırık hayatım olmaz, kan olmaz
Gözyaşı olmaz.Bu iş düzensiz olmaz.
Kamyonlar gitmez sonra
Uçmaz dahi uçaklar, roketler varmaz
Beni böyle durmadan yoruyor bakışların
Üsküdar’a yol olmaz.
Sultanahmet Ayasofya yeniçeriler caddesi
Ne zamandı yürüdüm
Artık durulmaz.
Bir Cuma gününde ve kalabalık ve yorgun
Ben bekliyorum ben umuyorum bu hasret
Baktım yüzündeki esmerliğin arabistanı
Bir o kadar öfke bir o kadar kamçı oluyor
İşte kitap işte nizam beylerbeyi sayfiye
Daha neler neler olacak bir bekle
Bir adam bir adamı kanadına bağlamıştı da kazın
Bu İstanbul ve Bağdat gidemedim ah Mekke.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 09:36 AM
BU ŞEHİR ÖLDÜ DİYORUM
Birden somurtuyor halk
Bu şehir öldü diyorum
Kalbime vuran mızrak
Minarelerinden akan nefes ayartıyor beni
Tutuyor kuleler kuruyorum aklımda
Bir ıslanayım bir ıslanayım
Şehir kurtulsun diyorum
Islanıyorum, halk ağırdan alıyor.
Birden daracık merdivenlerden çıkıyorum
Vapurlar iskelede
Motiflerine baktığım tarih
Hülyalar içinde duruyor
Birden secdeler görüyorum.
Birden somurtuyor halk
Birden akşam oluyor
Dolaştığım çarşı gördüğüm esnaf
Kadın erkek kırmızı ışıklar
Kımıldıyor gibi her şey
Bu şehir öldü diyorum
Kalbime vuran mızrak
Işıklarını saçıyor
Birden akşam oluyor
Bismillah diyorum.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:16 AM
BİLİR MİSİN
IV
Bilir misin sevdiğim
Çağ kahırla oynaşmaktadır
Bakıştığımızda kaçak
Kanlı senaryolar yazılmaktadır
Bir sarışınlıktır çağırsam
Alnımızda çizgiler
Alnımızda toprak kokusu
Öylece durmaktadır.
Bilir misin sevdiğim
Aksın boğazın suları bildiğince aksın
Benim hayatım gurbettir zaten
Ben ağladım mı tekmil ağlarım.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:16 AM
BİR FANİYE DAİRDİR
Kâl-a sında oturan adam, zırhını, kalkanını ve
zehirli oklarını
büyük bir iştahla parlatıyor.
Uykusuz bir dev olmuştur artık.
“Güç bende” sanmıştır kendini, lâkin zaman
kanatıyor hayallerinin içgüdüsünü.
Kâl-a’sında oturan adam; fetişin hani?
Kâl-a sında oturan adam, uçkun avazlar salarak
gökyüzünün muhteşem armonisi içinde
ağır zehrayin korkulara atıyor kendini.
Güngörmezken özdensizliğini döküyor ortaya
şişiniyor ve yukardan Haman gibi bakıyor.
Kâl-a sında oturan adam; Firavunun hani?
Kâl-a sında oturan adam, kâl-a’sında oturan adam
saklambaç oynayan çocuk bas bas bağırıyor
yek taaa! yek taa! Ayva dersem çıkma; emi!..
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:16 AM
BİR MASANIN ETRAFINDA
/ ve
yıldızı yok gecenin
kandilleri ile yaşıyor şehir.
Artık nabzını tutmalı vaktin
Birde seni ey kaçak imge seni
Bu gürültülü kesif duman ortasında.
Tam o anda söz ustalarından
kitabı konuşanı
boyu uzun olanı
söyle ve bırak
göster ve seyret diyeni
mazinin mahreminde
gonca güllerin kırılgan zarafetlerini
derin ve elzem olan bir rüya gibi
mecburen
kabul edeni.
Karşı tez ise
Kaf dağında Anka kuşu.
Hamiş:
Cigara dumanı, ellibir, maça kızı
Okey taşlarının şıkırtıları arasında
Tarihten Düşünceden Fikirden
Üsküdara yakışan ey mübarek yağmur
giderken yalı yalı
derin
ve
elzem
olan
bir masanın etrafında
tıkış tıkış
- Çay?..
- İçeriz.
Birde haberin başında
Limuzin. Bir miktar goril.
Başkadınefendi
ve New York
ve Prezidan ve munis gölgesi.
İyi mi?..
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:16 AM
BİR SABAH İSTANBUL
Sis çöktü, deniz kayboldu; martılar
Hangi yağmur açmaya gidebilirdi çiçekleri
Hangi zalim kurşun ayırabilirdi
Kara sevdaları şarkılardan.
Üsküdar Eminönü arasında bir vapur
Tuzunu öğütüyordu denizin
Aşklardan korkulardan ayrılıklardan
Sorulmamış sorulara kadar.
Bu sokaklar böyle değil
Süleymaniye eski Süleymaniye değil
Servilerle oynaşan ey ılık rüzgâr
Kim söyleyebilir bana kalbinin şiiriyle
Değişen iklimlerin tarihi macerasını.
Artık bakır üstüne işleniyorken mavi
Kurşuni işaretlerle biraz
Bir sabah İstanbul
Yıldız karayel sonra da poyraz.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:17 AM
BİR ŞEHRİN FOTOĞRAFI
Dışarıdan gelenlere
İçerde yer yok
Kartal kanatlarına yapıştık gecenin
Gökyüzünde şenlik mi var ne
Bir vuruşla çarpıyor yüreğe
Aşk oluyor aniden.
Uçaklar evlerle insanlara
Tanklar evlerle insanlara
Harami yüzlü bir adamın
Günahlarını bırakıyorlar:
-Taş kalmasın taş üstünde Hama’da.
Buyursun başı ak yazmalı bir kadın
Dökülen kanları toplasın yerden
Bismillah...
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:17 AM
BİR ŞİİRE GİRİŞ DENEMESİ
Merhaba
güneşin billur akışını emen deniz
yapraklarını hafif bir rüzgârla
raksettiren ağaç
kaldırımda yürüyen
Rabbini tesbih eden
İhtiyar.
Söze başlarken merhem
konuşurken misküamber
tebessümü gül olamaz mıydı çehremin
Üsküdar bir hülya olur muydu
olur muydu gönlümün bahçelerinde
gözlerinin içine baktığımda
kaybolduğumda o serazat derinliğin
beni çeken beni yok eden beni bir
ah mıydı.
Durun alâ-i valâ renkler durun
dolmabahçe sarayı seyre dalmakta denizi
şehla bir yalnızlık bariton bir arya
biraz ilerisinde çırağan
kaplumbağa sırtına binmiş gece feneridir
düveli küffara mahcup olarak
hançerliyor çınar ağaçlarını
denizin dalgalarını.
Söyledim
ben bir Gülzar ile gelmiştim dünyaya
içime doğan güneş
uzun uzun sabah ezanları
Şeyh Said
ben yokken şehit olmuştu.
Ey uçup giden kuşlar
ey memleketimin baharları
söyledim
merhaba dedim
alnından öptüm Şeyma’nın.
Sur çatladığı zaman
sulukule tarihi bir vakıa olarak mevcut
uçtu Bizanslı çekirge bir daha uçtu
kondu patrik’in uçurtmalı köşegenlerine
fener söndü, şehir düştü
ateşe yandı gönül.
Şehzadebaşı zalim bir gelin gibi
uçarı, intikamlı, karasevdalı
akıyordu
halbuki
muhabbetimiz baki
yaz gününde
kıvrım kıvrım dalgalar
açık anlaşılır bir melodi
bir martı uçması
yüzüm, rüzgâr alan yüzüm
Sinan ulu bir çınardı
Süleymaniye muhteşem.
Merhaba iki gözüm
Merhaba çocuklarımın anası.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:17 AM
BÜYÜK NAKIŞ
He dedin mi aydınlık yüzüne yaşamanın
Aha o sevilmektir anam babam
Kınar mı ki gün ortasında bir hain bakış
Yangın yüreğimi gülesice halimi
Ben bilirim anam babam
Ben bilirim.
Delişmen bir rüzgâr esiverir aniden
Yapayalnız bırakır beni
Ben gül kurusuna tutulur yürek yakarım
Ne bilirdim ki
Gonca gülüm yansımış dudağına
Ben kendimi yenilerim gündüze karşı
Yasemin huyludur benden uzağa kaçar.
Demek ki yüreğimi kanatır o büyük nakış
Düşman kesilir bana karşı
Ben bilirim anan babam
Ben bilirim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:17 AM
ÇARPIYOR KALBİM
Latif bir rüzgâr ile çıkıyorum yola
Caziben örs gibi alıyor beni
Konuşulsa kıyametler kopacak
Zıpkınlar yağacak
Sokaklar benim olacak
Deniz kenarları çarşılar
Ama yağmur ama latif bir rüzgâr.
Demirci çekip gitti çekiç yok oldu
Göğsümüzden vurgun çıkaracak dalga sessiz
Gece mutlaka gece
Gündüzü alacak koynuna
Haberini dağa vurmuş atlılar gibi
Baktım çekiç yok oldu örs usandı artık
Hayfa ki kanayası yüreğim ezilesi kalbim
Hâlâ çarpıyor.
Hâlâ çarpıyor kalbim ama
Boğazımda düğüm ayaklarımda bağ
Gözlerimde puslu vakitler
Çiçekler bükmüştür boyunlarını
İntiharı olmuştur inceliklerin
Çünkü bir hal üzredir çıkarken yokuşları.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:18 AM
ÇARŞILARDA SÖYLENECEK ŞİİRLER
Daha çarşılarda söylenmemiştir
Aşk ne zaman
Ve hangi tarihte
Atlaslara işlenmiştir.
Yani anlatılsa muhakkak, ölmeyebilirdik
Kalbimizin içinde atomlar, ayırabilirdik
Bir şey var mutlaka bir şey var
Uzaklık ve yakınlık arasında, bilirdik.
Halâ duyarım o doğulu mütekâmil mübarek sözlerini
Her şey OL diyesiymiş
Dağlarla beyinleri sarsan deviren fırtınalar
Güneş hızıyla imiş ne gam.
Bir gün çarşıdayım Ladin yalnızlıklar ortasında
Sarışın kelimeleri ayırıyorken sözlüğümüzden
Vaktini galaksilere saklamış mı huruç nedir
Ey ahali tabiatın güzelliğidir beni yorgun düşüren
Tarihi koyu bir renktir mümkünü yok söylemem.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:18 AM
CAZİBELER
Al getir onu SAMED al getir n’olur
Bahçeler senin
Dilimde zarif bir tutkudur
Lehçeler senin.
Uzadı uzay boşluklarına serencamlar
Bilinmez bilinenler senin
İşte içimdeki pınarlar
Irmaklar denizler senin.
Olmaz diyorlar artık
İnanmıyorum
Olmazlar çünkü senin
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:18 AM
ÇOCUK
İki gözüm
çarpıntım
ciğerparem
Annesinin nazlısı: Hep böyle olur, dedi
oyundan kopartılınca bilmiş bilmiş ikindi üstü
bir yanda ulu bir çınar gibi kök salmalı insan
bir yanda çizgi filmler karton evler reklamlar
çocuk işte
bilmelisiniz
yakan kavuran yok eden yangından sonra kalan nedir
ya da deniz almamalı bir çocuğu daha yaşı nedir.
Ama dikkat. Deniz sokak cadde
çelik çomak yok artık
kenger sakızı kalmadı
resimli renkli hediyeli
patenti yabancı memleket malı çikletler.
Çocuk nadide bir çiçekten daha çiçek iken
plastik top pet şişe
günün müsaade edilmiş serinliğinde
çocuk çocukluğunu yaşamasın mı
şehir kötü yürekli bir dev
evin içi sırlı kutu ne demeli
sokak korkunç tehlikeli.
Dikkat çocuk, caddeye kaçan top patlar sonra
sonra şoför amcalar aparır seni.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:18 AM
CUMA ŞİİRİ
Hoca efendi kalas
düştü ses, gümbürdedi ortalık, bizse kös kös
karbondioksit alıp oksijen saldıklarını
vereme karşı da şifa olduklarını ağaçların
yanmış kubbesi onarılmaktadır.
İki gözüm bile kulağım
şimdi ormanı ve orman kanunlarını anlatacağız
diyememiştir.
Ey faiz yiyen hacıların kahraman çocukları
diyememiştir.
Velhasıl efendiler
ey cemaati müslimin
kedilerin kızışarak miyavladığı ayda
şiirimiz serbestçe yazılmıştır
Hoca efendi çünkü kalas
düştü ses, gümbürdedi ortalık, bizse kös kös
ve tekmil dervişler
tarik-i divan diyerek bir ağlamak kalmıştır.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:18 AM
CUMA ŞİİRİ
Susta durdun alkış aldın
dahası viraneye döndü yüzün
Cuma oldu coştu gönül
seninse harhaneye döndü yüzün.
Hayretim artıyor heyhat
ne kadar da la din olmuşsun
ben öldüm güller açtı
seninse harabeye döndü yüzün.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:19 AM
CÜLÜS
Netekim eylüldür sabah sabah bir telaş
arzı endam eylemiş omuzları kalabalık
sonra kaç kişi? Uzaktan kumandalı
uzun bir söylevdir, heyecandır, Cumadır.
Netekim hal edilmiş bir halin arzı halidir
makinalı tüfeklerin ve tank gibi şeylerin
nesnel özellikleri saptanmış olarak elbet
yoksa payitahtın göbeğinde şinanay
orta oyununda kavuklu mudur?
Sözü kılıçla kesmeli olsun bitsin.
Netekim hava kuvvetleri de hazır oldadır.
Netekim eylüldür paşa paşa gelmişlerdir
koca kozmos ve dahi devri alem etmekte olan
seyyarelere hayret. Uzaktan kumandalı
uzun bir söylevle gelmişlerdir
put put olmuştur memleket.
Velhasıl bir kez daha kaldırılmıştır kazan ama
kaf dağında şıngır mıngır mum ışığı karaçalı
kayda değer bir şey yoktur
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:19 AM
DAĞIN DESTANI
Dağa selam olsun
Gözleri kalmasın yolda
O başında parıldayan
Çağıran yüreğimizi
Omuz veren
Kırmak için kelepçelerimizi
Yediveren gülleri
Bereketinden haberdarız.
Mercan işçisidir zaman
Uzanırsa ellerimiz
Kirin ve pasın arasından
Yenilendiğinde her şey
Yeni filizlere tohum
Ay dolanır ya
Bulutlar gezinir ya öyle
Gezdiğimiz
Şehrin sokaklarıdır caddeleridir
Uzaksa evlerimiz
Aklayıp evlerimizi
Yeryüzünün deruni genişliği için
Açmak için yüreğimizin kapılarını
Caddeleri ve sokakları açmak için
O parıldayan başında dağın
Bizi bütün hüznümüzle
Çağıran sevda.
Dağı dağ bileli
Yaşamak bileli
Gümrah sakallı dağlılar
Onun içindir ki
Ceylanları koşturmak gerek
Alışmak gerek uzun koşulara
Alıştırmak gerek
Gölgeyi gölgeden ayırarak
Yakarak ateşleri
Yakarak gemileri
Yanlışların yasakların
Cetvelini aynaya tutup
Yansıyan ne varsa yüzümüze
Yüzümüzü Kâbeye
Zamansa yeminle belirlenmiştir
Yaprak dökümü belirlenmiştir
Bağ bozumu belirlenmiştir
Dağ sırlanmış belirlenmiştir.
Sabah
Güllerin ve ebruların
Bir de çocukların ak alınlarında
Masum bakışlarında
Alınmamış oyuncakların
İvecen düşlerinde
Sabah içimizdeki ukdedir
Dağcıdır, çocuklarımızdır
Gülistanımızdır.
İbrahim İbrahim İbrahim ya
Baltanı aramaktayım
Kahrımdan ve acizliğimden
Ağlamaktayım
Susmaktayım çoğaldıkça putlar
Ne kadar da putlar
Şehla bakışlı
Çarşılar pazarlar
İbrahim ya
Cesaretini beklemekteyim
Baltanı aramaktayım.
Dağa selam olsun
Gözleri kalmasın yolda.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 10:19 AM
DALGALAR İÇİNDE
III
Dalgaları gördün mü bir tiran gibi
Gelişleri felaket
Gelişleri filizkıran
İskele atılınca yanaşıyorlar
Bakışlarında kan izleri taşıyorlar.
Ay sevdam ay ağrım
Putları tanımaz aklım
Kalbim diri ol, iyicene aklan
Haydi güzellikler sofrası
Donat, ayıkla katmanları
Yer isi yeryüzü
Ne ise gökyüzü
Ağırdan ağırdan
Hoşça esen bir yel gibi
Say, dök, arık hakça.
Ay sevdam ay ağrım
Suları gördün mü akıp giden
Sular içinde
İnceden inceye
Usulca
Kurşun gibi namludan.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:17 PM
DELİ RÜZGÂR
Başladım bu yaşımdır çözülmemiştir düğüm
Kim aldı kim götürdü değildir kaygı artık
Yoktur aslı çimenin toprağın nede gülün
Bakarım çarşı uzun nafile ah ederim.
Elbet döner ortalık elbet durur çiçeğe ağaç
Tutuşur yüreğimde lalezardır bir ağıt
Es ey deli ruzigâr es ey deli ruzigâr
Uzakta çok uzakta savaşan birileri var.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:17 PM
DENİZ EY DENİZ
Kıyısına vuran dalga
Ufkunda biriken sis ile
Sesini sesine uladığı
O eski gizin; neresinden bakılsa uzak
İncinen kırılan tarafları olmuştur elbet.
Ağaçların kuşların ve forsaların
Ölüm oranı yüksek olan cetvellerinde
Deniz müstakim bir gemi midir
Çokkatlı binaların çatılarında tüneyen martılar
Ahşabın mağrur direnişiyle adı yok
Yitirilmiş incelikler midir.
Bakıyorum, yassı ada ile sivri ada arasında
Hiç muhabbet yok
Beri yanda şamandıra olsa gerek birbaşına
Martısız ve habersiz dünyadan
Bosna’dan Hersek’ten
Bir de benim kalbimden.
Deniz ey deniz; adı marmara olan deniz
Martısı soykırıma uğramış deniz
Ufkunda biriken sis
Hayatı incinen kuş
Birbaşına şamandıra.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:18 PM
DENİZE BAKMAK
Haydi git bana
Hamid-i evvel camiinin
Denize taraf bahçesinden bir yumak
Vapur dumanı getir
Çünkü girift kalmıştır şimdi
Sanki buğulu bakışlarıyla bir orman
Gölgesiyle aniden ne varsa
İhanetlerin ağzından dalgalı deniz.
Beylerbeyi sarayında
Tarih yazan padişah
Kendi tarihine cebbar olsaydı eğer
Bindirseydi semiz enselerine cellatlarını
Kırk katır mı kırk satır mı hesaplarıyla
Kementler atılsaydı dört bir koldan
Oyunlar oynansaydı ay ışığında
Mehtaba çıkardı tarihçiler anında.
Hamd olsun her şeyleri artık hiç
Sonunda köprülerin altından çok sular
Belgeler aşk mektupları kırık notlar
Hırçın dalgalardan arta kalan köpükler
Artık dökülmüştür şarkıların arabeskleri
Kandil olmuştur *******imize
Biz ki itaatkâr bir milletiz efendiler
Denize utanmadan bakabiliriz.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:18 PM
DENİZE BAKAN SARIŞIN ÇOCUK
Artık
Denize bakan sarışın çocuk hayretlerini
Karşılayarak, işaretleyerek, tabiatıyla koşarak
Toplara tutulmuş çarşının hıçkırıkları arasında
Önce sağıma döndürmüştüm başımı.
Artık Rabbimizin verdiği iki göz
En çağdaş radarlardan daha çağdaş olarak
Kumaşın en gizli ilmeğinden başlayarak
Metalin kılını kırk ayırarak
Bakacaktır
Yoksa güllerle ortalığa düşen kurnazlık
Bizden alıp götürünce, akan kanlar ile götürünce
Bahane bir yeniçeriyle götürünce
Üstelik arşınların
Özetlenebilir incelikleri de vardır.
Artık göğsümüzü ah ile kabartarak
Kalbimizi diyorum, belli ki böyle sayılabilir
Bize biraz yaşamak gibi bir şey olarak
Ey rüzgâr ey saçıp savuran rüzgâr
Göğsümüzü ah ile bir daha kabartarak.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:18 PM
DOSTUM VAKİT DAR
Bir gün
Gözyaşının
Ağıtın ve kanın
Hesabıdır olacak
Orada başlayacak ortasında zulmün
Bir gün mutlaka güller
Anlaşılmaz bir yosmanın raksına rağmen
Rengârenk açacak
Ağır ağır her şey
O dayanılmaz arzunun haşmetiyle
Tabiat bir daha ve ilaveten aşk
Olağanüstü bir mavi doğuracak.
Daha hayata katılmadığımız anlardır
Oysa sinsi bir oyun
Eski mi eski çilingir sofralarda
Altın ve gene altın olarak
Ziyanı yok
Yürekte olgunlaşan aşk
Hayatı nasıl da güzelleştiriyor
Dostum söz bitmez
Vakit dar
Muhakkak gözyaşının
Ağıtın ve kanın
İsyanı da var.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:18 PM
DURDUM BAKTIM
Birdenbire olmuyor geceleyin diyorum
Geniş bir gökyüzünün altında
Caddenin ortasında duruyorum karşıda deniz
Penceresi kıbleye doğru kocaman çınar.
İşte sevmek gibi oluyor bir acının
Nazarından kalmış olacak
Seslere ve renklere karşı derin bir arzu ile
Bakışlarından nöbetleri geçiyordu ateşin.
Hazır oldum gün kavuştu değişmedi hiçbirşey
Gülüşüne bayıldığım güzeller güzeli çocuk
Bana bakınca
O kadar geniş
O kadar geniş ki rahatlatıyor beni
Benim deli bir küheylan gibi oluyor kalbim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:18 PM
DİNLEMEK İSTEMİYORUM
Beni de vururlar yüreğimden biliyorum
Su içmek hava almak artık yetmiyor
Ne zaman yağmur yağsa
Güneşi özlesem suç oluyor.
Durmadan ağrılar büyüyor bedenimde
Paslı ilişkiler üretmeye yaşamak diyorlar
Dedim ki dinlemek istemiyorum
Dehşetli ayarlanmış ufukları dar
O narin o ışık çağlayanı güzelliğin vebalini
Omuzlarına kara bir örtü gibi yüklenmiş adamları
Dinlemek istemiyorum.
Artık hülyalı zamanlara kapılmamak için
Yeniden düşünmeliyim o korkunç çığlıkları
İkircikli sözler tırmalıyor kulaklarımı
Karanlık ağızlardan kaçıyorum
Hayat puslu bulvarlara sığmıyor
Kirli kara işgal şarkılarına sığmıyor
Huzuruma kundakçı bakışlar saplanıyor
Sürgün oluyorum acılar çekiyorum
Hüznüme o saat kılınç kuşandırıyorum.
Çünkü birazcık koşsam ayaklarım dolanır
Çünkü bana belalar kalmıştır
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:19 PM
DİYEBİLSEM
Bir diyebilsem
Bir diyebilsem hissettiklerimi
Nasıl ki kuşlar ötüşür içli içli
İşte öylesine
Nasıl ki bir şiir okunur
Bir türkü söylenir sevda üstüne
İşte öylesine.
Bir diyebilsem
Bir diyebilsem hissettiklerimi
Karalar ak olur
Pembe olur yeşil olur tüm evren
Ağustos sıcakları serin serin
Öylesine mutlu olurum ki
Öylesine bağırırım ki sevinçten
Bir diyebilsem.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:19 PM
ELİF İN BAŞINA GELENLER
Elif çekildi aradan
Lahuti bir imgenin içinde sır oldu
Elif’in içi ayna içi kocaman bir dünya
O vakit korkunç bir haleti ruhiye ile
Çıkılıyordu çarşılara.
Elif çekildi aradan Elif sır oldu
O vakit küffar dört nala at koşturuyordu.
Sonra geçti bir fırtına olarak içimizden
Dağlardan vadilerden
Sararmış yaprakların arasından
O vakit aslını arayan lahuti ses
Kırılmış olarak yeni baştan
Devire devire korkulukları
Sabırla ve aşkla başlıyordu.
Ağır ağır inen darbe bedenimizde eriyor
Harf kırılıyor tenhaya çekiyor kendini
Sürgün ceza ölüm o zor hasret günleri
Geçip bir fırtına olarak içimizden
Dağlardan vadilerden ırmaklardan
*******den kopartılan esenlik ile
O kitabı kerim o tükenmez varidat.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:20 PM
EMİNÖNÜ NDE BİR YOLCU
Eminönü kanadı kırık bir kuş mudur
Uçamaz olmuştur şiirimizde.
Ağaçların kirlenmiş zehirli dallarına
konamaz olmuşsa kuşlar
bre soysuz labirent ırzı kırık tahakküm
yola ve yolcuya bakışsız olan.
Devingen bir hayatın başlangıcında
gökyüzünün maviliğinde
lahuti bir ezan ile
kendine dönemeyen
dönemeyen kendine.
Eminönü arabesk mekânlı bir saatin
kadranı mıdır
yalnız kalmış martıların kanat çırpışlarında
ki ritmi hüzündür
Eminönü ha-şa huzurdan
nasıl ki deniz korsandır biraz
koruyamamıştır balıklarını, uskumru
bulutlarını kümülüs
altın boynuzunu haliç.
Eminönü karaya vurmuş insanların
telaşlarıyla bahtiyar mıdır.
Yani Eminönü İstanbul mudur
gül kokularını, esanslarını
Fransız kozmetiklerini İngiliz kumaşlarını
utangaç hanımların tenha odalarındaki
süs eşyalarını, sırlarını
uçarı ve hırçın kızların aksesuarlarını
bu dumanlı, isli, ağır
dehşetli zamanların arasından
taşımışlardır elbet
evlere
oradan işyerlerine
mağazalara
devlet dairelerine
oradan işportaya
Eminönü’nden geçen bir yağmur gibi.
Ey yolcu
var mıdır İstanbul kapısında
bir başka Eminönü.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:21 PM
EVRENDEKİLERİN ÇABASI
Birinin çabası yaşamak
Biri kendine küsmüş
Biri yükseklere yükseklere
Biri sevdaya düşmüş.
Biri gururdan patlarcasına
Dolmuş boğazına dek
Ezilmişlere bir tekme daha
Bir daha sürününceye dek.
Sonra usul usul yanaşıp
Bilgelik dilenmişler
Koymuşlar bir yana tek tek
Başkalarına satmışlar.
Kimi kime söylesin
Satılmışlar kentinde
Kim gerçek yargılar ki
O şey varsa cebinde.
Birinin çabası yaşamak
Biri kendine küsmüş
Biri yükseklere yükseklere
Biri sevdaya düşmüş...
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:21 PM
EYLÜL OLUYOR KALBİNİZ
Bakışlarınız nemleniyor
Sizi tutuyor nedense
Eylül oluyor kalbiniz
Ve daha da sarartarak
Saçlarınızı
Tebessümsüz bir yaprak gibi
Solmaya gidiyorsunuz.
Yanlış mı bakıyorum acaba
Uzun uzun yürüyen
Bir sağanak altında
Nasıl anlaşılabilinir
Sıcacık bir duygunun
Yüreğe inen ağrısı.
Bir aşağı bir yukarı
Nabzı da göz ardı etmemek gerekiyor
Ağacın dalına konup kalkan kuşu da
Salıncakta sallanan çocuğun keyfini de
Denizin durgun, açık, net maviliğini
Bir ikindi sonrasında öğlen öncesinde
İçinize sindirerek nefesler salarak
Aşk var mıydı gölgesi var mıydı
Uçurumların.
Hayat derin ve karanlık bir kuyu gibi
Gözünüzün içine baka baka
Alıp götürüyor sarışınlığınızı
Kekremsi bir ten ile yaşıyorsunuz
Şehir azgın bir boğa gürültüsüyle
Göğsünüze çöküyor
Sizi tutuyor nedense
Bakışlarınız nemleniyor
Eylül oluyor kalbiniz.
Yanlış mı bakıyorum acaba
Bir aşağı bir yukarı
Kırık bir fanus
Yanlış bir sabah ile
Daha da sarartarak saçlarınızı
Tebessümsüz bir yaprak gibi
Solmaya gidiyorsunuz.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:21 PM
FASLI KİBAR
Kim bilir hangi şarkısıdır aşkın
Gecesi ve gündüzü tufan diyorum.
Oysa bir kumrunun bakışlarından
Bir ürkek yalvarıştan geçerek
Bana güzelleşecek gibi geliyor
İkindilerde ezberlenen serinlikler.
Yoksa
Bereketli yağmurlar dilediğim toprak
Kim ölüyor ki kederinden
Bir faslı kibar olarak.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:21 PM
GARDAŞ
Bu kaçıncı iklimdir böyle perişan
Kar yağar kalbimin hasret bölgesine
İner kurşun gibi öfkemiz gardaş
İner bir gün
Mutlaka üzerine.
İçimde bir sızı var öyle tarifsiz
Benim gönlüm artık tufan yeridir
Şimdi gül koklamaya izin yok gardaş
Elbet kavuşmamız
Bahar gibidir.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:21 PM
GECENİN OLSUN
Mehtap mı desem geceye
Zindan mı desem karanlığa
Zira benim için;
Dünya kapkaranlık ve ıssız
Yıldızlar ışıldıyorsa gökte
Bana ne mehtaptan
Bana ne şimdi
Kadıköy’ün pırıl pırıl ışıklarından
Gerçi seyrediyorum divan yolundan
Ama isteğim yok
Gecenin hiçbir şeyinden
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:22 PM
GEÇİYOR SULAR GİBİ
Geçiyor sular gibi akıp gidiyor zaman
Neye baksam biraz var biraz da yok gibidir
Ilık bir esintidir bırakmıyor ki neden
Sevgiye susamış sanki yürek gibidir.
İşte Rumeli hisarı işte dua tepesi
Orduyu hümayun saf saf olmuş duada
Sultan Mehmed Akşemseddin Molla Gürani
Duruyor uzaklarda kara yüzü bizansın
Doğar gibi bulutların ardından.
Kaptanı derya Barbaros Hayreddin Paşa
Baltaoğlu Süleyman bey
Donanmayı hümayun süzülürdü boğazdan
Çektiriler kalyonlar kadırgalar
Fermanlarla atlılar
Hürrem Sultan Safiye Sultan
Kösem Sultandır devlet
Devşirme vezirlerin saltanat kavgaları
Binaltıyüz savaşları celali isyanları.
Gidiyor ağır ağır köhne bir gemi gibi
Lalelerden kan damlıyor toprağa
Yeniçeriler sipahiler nizamı cedid
Asakir-i Mansure-i Muhammediye
Namı diğer vakâyı hayriye
Tanzimat fermanları otuzbir mart falan
Bir oğlunuz olmuştu zahir o zaman
Meclisi mebusan kanuni esasi telaşları.
Geçiyor sular gibi akıp gidiyor zaman
Kimlerdi ilmiklenirdi iplerle boğazlarından
Duruyor orta yerde Çanakkalede savaş
Duruyor hâlâ harbi umumi acısı
Ağır yüklü gemiler ak köpüklü dalgalar
Geçiyor sular gibi akıp gidiyor zaman
Vapurlar kotralar sandallar
Olta balıkçıları martılar bağrışmalar
Ey kırgın yüreğim ey hüzünlü günüm
Denizin kenarında oturmuşum üzgünüm.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:22 PM
GELMEMİŞ
Bir şey çağrılmamış halisane
Gelsin diye; gelmemiş.
Ah benim tez canlı yüreğim
Acıyı tatmamış yakışıklım
Hadi gel; denmiş
Hemencik
Ağrısız
Kansız
Gelsin diye; gelmemiş…
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:22 PM
GELMİYORSUN
I
Gelmiyorsun
Yollara bırakıyorum gözlerimi
Kavruldum susuzluktan yanıyor içim
Yağmuru seviyorum karabulutları değil
Lalenin hışmına uğramış bir garibim
Boşuna yaratılmadığını kelimelerin
Zeytinin ve incirin
Diyelim ki suyun ve tuzun; biliyorum.
Güzelliğin incindi mi gelmiyorsun
Hışmına uğradım dalgaların
Karıştırdım toprağı ve çakılı
Tohum ne için vardır
Ne içindir yaşamak
Hüznüyle ayıklanmış kalbim
Çöle ve dağa iletemiyorum
İncinen ben miydim sen miydin; bilemiyorum.
II
Gül yüzlüm gelmiyorsun
Demek sahte süsler takınmışım
Acemi akınlar düzenlemişim
Kalbimi yormadan yüklenmeden çileyi
Sana gel demişim
Sevmek başka kavuşmak başka biliyorsun
Şanındır senin bahar içinde bahar olmak
Şanındır senin ağlatmak; biliyorsun.
Bir güzelce gelmiyorsun
Ayışığı bakışlım yürüyüşün çağlamak
Muştulamak ayıklamak kötülükleri
Bundandır denizin kabarmasını isteyişim
Fırtınalar bekleyişim bundandır
Kıvılcımlar saçıyor kınar mısın hasretin
Bir görün himmet eyle parçalansın bu ağrı
Bir görün n’olursun bitsin artık hasretim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:22 PM
GERGEDAN
Binaenaleyh geldiniz fakat nasıl geldiniz
çılgın nümayişler sonrasında
pembe düşlerle geldiniz.
Mamafih dağarcığınızda postal resitalleri
biraz da zincirbozan vardı.
Sahi kaç defa gitmiştiniz kaçıncı gelişinizdir
harika bir şovmen o malum şapka ve adınız
Morrison mıydı? Başka bir şey miydi yoksa
önceleri.
Ders alır mıydı acaba görseydi Spartaküs sizi
gözünün içine baka baka ahalinin bukalemun
kalın bir boyun kocaman bir baştır taşıyordunuz.
Binaenaleyh ne kalacak yarına ne kalacak
uzun sivri bir adam
bir o kadar laf-ı güzaf yolsuzluk dosyaları
maroken koltuklar suistimaller dış borçlar
cinayet fotoğrafları
al gülüm ver gülüm hesapları
bir miktar acımasız varsıl
taş yürekli vicdanı yok gaddar
anlamaz yoksulun gidişatından
bakışından ahından
narından cehennemin.
Peki hangi boylamıdır hangi enlemidir dünyanın
gerdan kıran kocaman bir gergedanı vardır
binaenaleyh ipucu yoktur ipin ucu kaçmıştır
sokaklar yürümekle aşınmamıştır
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:23 PM
GÜL E BENZER
Gülün dikenli tarafından tomurcuğa durduğunda aşk
patlamaya koşsun dünya, insan insanlığın bilsin
hercai menekşeler, arslan ağızları
perişan akşamüstleri ölüm trenleri gelsin.
Değil, ah öyle değil minnacık yüreği kuşun
tutulamaz yarım ay kadar bile öksesi yok
sağaltırken hüznü düşen yaprakla birlikte
gül kokusu kırılan bir kalbin ardından.
yani kışkırtılmış kıskanç bir imle tutulmaz olur
alıp başını giden korkunun ayak izleri
öne çıkmayı birde kuşkuyla bağdaştıracak yer
olmamalıydı. Değil mi ama? Dost çünkü gül e benzer
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:23 PM
GÜLÜM BENİM
Erikler çiçek açtı
Gülüm benim
Sen açmadın
Güneş de var şimdi
Gökyüzü ne kadar da mavi
İşte diriliyor tabiat
Bir yürüdüm bir yürüdüm ki eyvah
Yazıktır bana zulümdür bana dedim
Sen açmadın.
Belki daha erken
Belki benim hasretim büyük
Sevgili tahammülüm sabır kılıcım
Gözümde tütüyorsun gülüm benim
Kalbimin atışlarında sen varsın
Aklımda hayalimde sen varsın
Bir olsa diyorum ah bir olsa diyorum
Gülüm benim küskün gibi sen açmadın.
Dedim ya belki daha erken
Dedim ya hava açık ve güneşli
Dedim ya hasretim büyük
Gülüm benim sen açmadın.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:23 PM
GÖKMAVİ
bir cuma günü beyazid meydanında
beyazid-i bistami ile kolkola girip
horasanın köpeklerini konuşmak istiyorum.
beyazid-i veli sitemkâr bakışlarıyla beni
tekmil tesbihatı ikmal edecek kadar
bir serzenişle, belki de kaş çatmasıyla
sirenlerden sonra kalabalık bir huruç için
tekbir tekbir büyüyorken halk.
kelimei tevhid şanlı bir rüzgârdır artık
dervişlerin kalyonları; amanın
denizden bir nağra kopartacak
dalgalar kabaracak
kara korsanın gemisi
kayalara çarpacak.
cüneydi bağdadi mütevekkil bir o kadar sermest
şehrin mutena tepelerinden kuşlar uçurtacak
biz birkaç bağrı yanık sultanahmette olacağız
müthiş bir hutbe irad ederken hocaefendi
ayasofya vakarla bakacak
firuzağada kavak yelleri esecek
tesbihatı tamam edecek rüzgâr
tekbir tekbir büyüyorken halk.
o vakit ben mavi kanatlarımı kuşanıp
bir nida bırakacağım gökyüzüne.
ya hay. ya hakk. ya hakimi mutlak.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:31 PM
HABERİN VAR MI
Sen öyle güzel ben böyle naçar
seni seviyorum haberin var mı
nasıl söylesem nasıl açıklasam
haykırsam, bağırsam, çağırsam
beylerbeyinde
çamlıca caddesinde
suyu akmayan çeşmenin
kuruyan sarnıcın
yaşlanmış çınarın altında
muntazam
bir rüzgâr
ve kamyonların gürültüsü altında
egzozları altında otobüslerin
insanların bakışları altında
tomurcuklanan güllerin boy atan çiçeklerin
zakkum ağacının akşam sefalarının
daha yeni yeni
tohumların topraktan başlarını uzattıkları
bu günde.
Seni seviyorum haberin var mı
ben ki naçar ben ki şair zanaatkâr
borsadan repodan faizden uzak biri
kalbim harbi bir aşkla çarpıyorken taksimdeyim
kendini kendine saklayan bir şairin yanındayım
benim değil etrafı duvarlarla çevrili köşkler
rıhtımları deniz kenarlarını geri alamıyorum
yani her şey tamam değil
çocukların keyiflerini kaçırtamıyor kimse
kimse rezil bir hayata teşne değil
kimse kaçamıyor günahlarından
duyuyor musun
zikrullah esenlikler sunuyor bize.
Ben sana sevgimi sen bana güllerini sun
ben böyle naçar sen öyle güzel.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:32 PM
HAKİ DURUYOR KARŞI
Her gün yeni bir gündür aranmasa da aşk
Ağzında ölüm meleğinin gölgesi kalmadan uşşak
Alıp götürecek bir anka ardından dualar okunacak.
Söz bir çok şeydir, ancak; gözyaşlarsız olmaz hiç
Düşmeyecek kalesinden kötülük. İyilik ve de erinç
Olsa da kalbin bütün varidatını elemli kılan bir hiç.
Neden öyle kargışıyor umera haki duruyor karşı
Bir nefes olarak hepsi bütün bütün bir ağrı
Dolduracak alanları en sonunda bir çarşı.
İşte her şeyden önce çıktım baktım etrafa
Bu ne iştir erenler öfkeyi emzirenler.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:32 PM
HAYAT BİR COŞKUDUR
Kuvvetimi şerh edecek kolluk kuvvetlerinin
bastıkları toprağın bereketi kadar
bir açı bulmaları gerekiyor.
Yani ben çarşıyı da ekseninde tutarak
kutsanmış bir kapının
harikulade bir sözün içinden geçerek
yağmura yakalanabilirim
duruşum muhteşem olabilir
bu sınırları yok
bu azade kelimeler yumağını
alnacından öpebilirim.
Sorulması mantıklı olabilir pekalâ
aşksız yaşayamayan gönül forsaları
nasıl bakıyor yıldızlara
ney sesine
kuşların kanat çırpışlarına
damarlarında dolaşan kanın ritmine
dalgaları azdıran fırtınalara
sorulsa diyorum dolunay çıkmadan
kalp atışlarına.
Benim dersaadete teveccüh etmiş bir yüzüm var
kalbimi ne yapsam tutamıyorum
şehre tahsis olunacak teneffüs
dinlendirebilir mi sokakları
tebessüm vazgeçilmez şifredir hayatımda
düş çınarım akşam sefalarım hatmi çiçeğim
gülü başat bir simge olarak alıyorum.
Ustam yok
acemi bir imge ile çıkıyorum yola
şehri iğdiş edilmiş düşüncelerin
ortasında bulduğum zaman
kavramların birbirine karıştığı pazarda
sarı siyah koridorlardan geçiyorken
havada kalıyor her şey
her şey yeniden yürüyor caddelerde
sonsuz bir kelime olarak canevimden
hayata uyanıyor aşk
sabah kuşatıyor beni
beyaz haberlere açık
duruyor kalbim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:32 PM
HAYDİ EVE GİDELİM
Güz müdür benim yarim güz müdür
yapraklar düşerken dallarından
ben dur durak sokağın aklındayım
hep taşıyorum unutma
yüreğimde solmayacak hiçbir gülün
açtığını, bahçeler koştuğunu. Unutma.
Güz ve kış soluk soluğa bir zaman
bahara koşan iki hırçın küheylan
bezminde müthiş bir yağmurla
mutlaka açtıracak güneşi
ben sararmış yaprakların
sokakları ışıtacak
aydınlık yarınların
başındayım.
Haydi eve gidelim
huzura boğulsun şehir.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:32 PM
HAYDİ KALBİM GİDELİM UZAKLARA
Ey ağaçta kımıldayan yaprak
Havadaki kuş
Biliyor musunuz
Kimi gül bahçesi
Kimi kör kuyudadır.
Oysa benim bir çağıltı olarak
Kalbime gömdüğüm
Kar beyazıdır
Ve yoktur bana
Gonce-i şadan edecek bir mahal
Çözdüm düğümünü çünkü açıkça
Vurdum alnıma güneşi artık
Öyle bir zamandır ki
Feryadı figan
Ve hoyrat bir rüzgâr esmede
Sabır güzel hayat zor
Adı kötü bir tarih oluyor burada
Haydi diyorum kalbim
Haydi gidelim uzaklara.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:32 PM
HAYRETLER
I
Ben tutmuşum ritminden kaçıyorum ezginin
İhtiyar galata’nın eteklerinde çengi
Akşamüstü bir merakla bekliyor.
II
Artık dolaşabilir damarlarımda kan, diyordu
Savaşan oğullarından uzakta
Karayağız bir ganimettir göksüne
Kalaşnikof bağlıyordu.
III
Kana doymamış dünyanın göbeğinde oluyor bunlar
Olağanüstü bir mavi ile ama hiç
Girilmemiştir içine böyle tarihlerin.
IV
Halbuki konuşmuyordum halbuki barbardım
Karşı konulmaz bir sesim vardı
Artık sevebilirdi tabiat çünkü beni.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:33 PM
HAZİRAN
Toprak; kara dedikleri kadar kara topraktı
Nasıl da ağlatıyordu sonunda beni.
İşte böyle bir var bir yok dünyanın
Daima sürecek gibi sanılan saltanatında
Bir nostalji seansı kadardır zaman
Bu okyanus bu coğrafya bu deniz
Ama nasıl dinecek bu sızı
Karabulutları sarsacak olan şimşekler
Ama nasıl?
Baktım ki vay anam isyanımdır kopacak
Sebebim olacak gecedir biliyorum
Ekmek ve tuz
Kurşun ve kan
Üstelik tarih
Ne kadar anafor ne kadar yakamoz varsa
Ama yeryüzü ama gökyüzü ama her şey
Bir güzel anlatıyordu bir güzel anlatıyordu
Haziran da ölümleri.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:33 PM
HOŞÇA KAL HÜZÜNBAZ ÇOCUK
Bu ne telaş şubat hanım gidiyorsunuz demek
cuma günü üstelik önemli kararların alındığı günde
uslu bir çocuk gibi durmuyor değil mi deniz
birçokşeyin sonucunda biraz da akil kalarak
ankaralardan uçurtulan teşri’i troplarla
yağmura koşturmuşsunuz hemen erkenden sabah.
Yani kendini kapatmak da bir belalı iştir aslında
melali taşımaktan yorgun düşmüş teşrinlerden sonra
teşrifatçılar sararmış yapraklar olup
aşkı tezyin için ateş pareler kuşanırken
bu son günü cuma bu son günü yağmurla
sarı saçlı, uçarı, buğulu bakışları olan şubat
haydi hoşça kal.
Bu ne telaş şubat hanım gidiyorsunuz demek
yağmurlar dökünüp, ağır havalar sarındırıp şehre
sirkeci gibi bir yerde, sultanhamam da, veznecilerde
sahi n’oldu birden böyle çıtı pıtı şubat hanım
kar getirmediniz bu yıl bu güzel İstanbul’umuza.
Ölüm dahi tutamaz bir paganın çapraz oturuşunu
palamarcı gemiler yanaştığında iskeleye
martılar çatılardan höykünüp ekmek kırıntılarına
kanat çırparken şöyle bir uğramış
ateş almaya gelmiş gibi hemen, kısa, çabuk.
İşte böyle şubat hanım
Süryanice’de yirmisekiz tesmiye ediliyormuşsunuz
dervişlerin teber taşıdıkları çağda
testici yazdan kalma mahmurluğunu teşrih ederken
kaldırımlarda tezgâh açan satıcılar da tutamıyor
kapalı çarşı, mahmutpaşa, boğaziçinde bir mekânı
sarı saçlı, uçarı, buğulu bakışları olan şubatın
yağmur uçlarını.
Tetik düşürdüğünde avcı müthiş bir
öldürme tripine yakalanmıştır
haydi hoşça kal sevgili hüzünbaz
teşrifatçı yoktur, zindancı vardır
tabiat ayetlerden müteşekkildir.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:33 PM
HÜSEYNİ MAKAMINDA
Bana güller verin kırmızı güller verin
Kan renginde olsun güller verin
Çünkü kan toprakta ağırlaşıyor
Çünkü dağılıyor yeryüzüne
Oradan hayat.
İşte sözler içinde bir söz
Gidiyor çarpıyor kılıcına celladın
Duruyor her şey
Kapısından giriyor ihanetin
Koşarak ölüm
Sınıyor mutlaka bizi
O söz alıp götürüyor yüreğimizi.
Artık seni yağız topraklara çözmeliyim
Dağlara taşlara haykırmalıyım seni
Kılıçtan geçirmeliyim tarihini acının
Çünkü acı var olan bir hayattır
Öylece kuşatıyor öldürüyor beni.
Bana güller verin kırmızı güller verin
Dağlarda büyüyormuş orada çocuklar
Orada çığ gibi bir öfke ile bismillah.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:33 PM
HÜZNÜ ATAMIYORUM HAYATIMDAN
Ben bir gezginim her Cuma içimde değirmen taşı
Bazen bir çiçektir Sultanahmet meydanında yüreğim
Bazen uçuşan güvercinlerdir bayazid meydanında.
Gizemli sözler söylemek bana göre değil
Zorba günahkâr rejimlerden nefret ederim
Ey insanlar, siyahlar, beyazlar, patagonyalılar
Ben bir gezginim her Cuma içimde kırlangıçlar
Merhametler ve az bulduğum acılar ile
Kendimi ararım kendi içimde.
Beni şaşırtıyor şimdi insanlar
Kafalarında binbir hesap binbir fitne
Malları ve evlatlarıyla yaşayıp gidiyorlar
Konuştuklarında göğüslerine hücum eden cereyan
Bakışlarına ram olan cesaret
Gülümsetiyor beni
Yeni yapılanmalar gözleniyor yeni vitrinler
Büyük laflar ediliyor
Büyük adamlar yetişiyor etrafımızda
Yazıksanacak saygılardan
İhanete varan sevgilerden
Fikrinden düşüncesinden tavırlarından
Neticesi karanlık saplantılarından.
Peki nedir dağınık ve uzak duran neyin telaşı
Ben bir gezginim her Cuma içimde değirmen taşı.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:34 PM
KALBİMİ KIRMAYA GELİYORSUN
Bu kış ortalarından kalma
Bir ihanettir aklımda
Mızrakların kargıların
Ne varsa şimdi karşılığında
Kuşkum yok artık
Savaş çıkartabilir üşütebilir rüzgâr
Tanıdık bir insanın karabasanlı ölümünden.
Uzun karlı kış *******inde
Toprak damlarda
Kapıların eşiğinde
Uluyorken aç kurtlar
Anam kimbilir hangi dualarla
Kurtları savar
İsli idare lambasıyla
Sabaha kavuştururdu beni.
Ben ki ilk gençlik yıllarım
Şehremini’de Kadırga’da
Sokakların ve sahillerin
Çoğunlukla geceleyin
Bir denizci değil
Bir dağ adamı gibi
Kaba nefesler doldurarak içime
Hayatı isyanlardan kopartarak
Taşımak için gençliğimi İstanbul.
Benim bir zaman aklımda kamçılar
Tutayım boğazından hergelenin
O zaman solingen usturalar
Makbul ve pahalı
Üstelik sessiz usturalardı
Konuşmak tehlikeli ve yasak
Benim aklımda kamçılar
Münafık kollardı.
Damarlarımda dolaşan kan
Bir türlü ulaşamadığım şiir
Mağarada içtiğim su
Güneşin ağır ağır denizi
Yutuyorken akşama doğru
Tebdili kıyafet eylemiş öfkem.
Halbuki şimdi
Kalabalık caddelerde hüzün taşıyan yüzüm
Denizi her gün gördüğüm halde
Çiçekleri çok çok sevdiğim halde
Aykırı gelmiştir
Çünkü savaş çıkartabilir üşütebilir rüzgâr
Tanıdık bir insanın karabasanlı ölümünden.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:34 PM
KARA BIÇAKLAR
II
Öfkemi
Kara bıçakları
Kara kara bileyenlere salkıyacağım.
Martılar kümelensin
Kanat çırpsın
Çığlıklarla
Denizin bir yerinde.
Nereye akıyor bu sular
Tadı nasıldır kanın toprak ey
Nasıldır oğulu kucaklamak
Çatal ağızlı bıçaklarla.
Sen nerdesin gelincik?
Nazenin huylum
Utancım mağralar doldurur
Mümkünsüz hayatlar sağnağında
Körük gibi kaynadığı zamanda yüreğin
Sen nerdesin gelincik?
Bir nakış hasretiyle nakkaşın nakışla beni
Ki öfkemi
Kara bıçakları
Kara kara bileyenlere saklıyacağım.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:34 PM
KARABATAK
I
Dağıtsam pusu gözlerinden
Gözlerin ayılır.
Ben durur
Hamid-i evvel camiin önünden
Denize bakarım.
Haydi seğirt
Minnacık balıkların ardından
Büyük lokma yeme büyük konuşma
Sen işine bak
Karakuru karabatak.
Gemilerdi. Kocaman gemilerdi
Karakuru karabatak
Görmedin mi?
Sularını yara yara boğazın
Bir dağlı türküsü gibi
Ağıt gibi
Boğaziçi köprüsünün altından
Geçip de gidiyorlar
Görmedin mi?
Denize gömülmüş ambarları
Dalgasından
Kıyıdaki balıkçı sandalları
Kalkıp kalkıp iniyorlar
Kalbim gibi
Görmedin mi?
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:35 PM
KASIMPATILAR
Kasımpatılar ıslandı
Puslandı ortalık yağmur yağdı
Turuncu ve eflatun ve yas vardı
Islanan kasımpatılardı.
Dağın ardında muamma
Umut bir küheylan at
Katıyor tozu dumana
Haydi yol yorgunu yosma
Yorumla çağı bana
Dağın ardında muamma.
Yağmur kasımpatı ve ölüm
Ölüm eyvah ölüm öylece
Füzelerin içine sığınıyor
Tüfeklerin kızgın demirlerin
La Din’i memleketlerin.
Yani ıslanan kasımpatılardı
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:35 PM
KERVAN
Bana koyu bir yalnızlık kadar yakın duruyordunuz
Yüzünüzde unutamadığım şey gökyüzü gibiydi mesela
Adınızı söylesem iç savaş çıkartacaklardı
Bıraksam olmayacaktı biliyorum.
Şehla bakışlı bir mürai karşımda oturuyordu
Kelebeklerin korkusuzca uçuştuğu gelincik tarlasında
Kan gibi bir şeydi kurşunlardan sonra toprağa düşüyordu
Kervankıran bir yürüyüş müydü hüzzam mıydı ay doğuyordu.
Halbuki ben aşk olsun kaydını koyarak hayatıma
Vakti gül kurusu olarak da tutabilirim kalbimde
Bana koyu bir yalnızlık kadar yakın duruşunuzdan başka
Daha ne olsun. kıyametler kopacak. Ben yola çıkacağım.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:35 PM
KOD ADI HAMZA
Kuş olup dalına konmuştur bir hülyanın
Firengistana meydan okuyan yakasında şehrin
“Emri bil maruf nehyi anil münker.”
Seni de gül kokularına sarmadılar mı
ey aşk. Yarına ne kaldı
Kaç mevsim
Kaç ırmak
Büyüttü seni.
Sen, gözü, kulağı, kalbi olansın
Lakin sustum. Nutkum tutuldu. Kaldım.
Ne olurdu, yakamozlanır mıydı yoksa tabiat
bu saten sonra.
Kıyamet mi kopardı Beylerbeyinde
sabah sabah.
Seni de gül kokularına sarmaladılar mı
ey aşk. Vuslata ne kaldı.
Hülya dediğin gürül gürül akan bir ırmaktır.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:35 PM
KOMUT
Söylenceye göre bir komutan meşhur nutkuyla
bir ara “saat kaç” demiştir ya oldukça sayrıl
sonrasında ise donakalmıştır. Ne çare.
Sarayda yaşamış olmasında da sözüm ona
muasır bir öfkenin tezahürü olsa gerektir
yoksa ki tevatür. Çünkü iktidarında saray;
haini vatandır.
Dahi bu ne haldir demesi olmamıştır kimsenin
bu ne ikilemdir? Kuşkulu hamledir? Herkes;
sus pus olmuştur.
Börtü böcek olsa sakinleştirirdi tabiat
saksısında çiçek. Lâkin olmamışmış hiç
karşısında bir dahi onun kadar
bir general bir paşa.
Ama ne çare. Dil dolanmıştır kuzgun olmuştur
alıp götürmüştür kitabın içindekilerini
olmuştur ilga.
Kimi mazbatalarda buz kesmiştir duvarlar.
Neyse! Paşa paşa durmuştur kalbi. Hiç ama
nabzı da atamamıştır bir daha.
“Morte” nece’dir acaba? Sofralarda geniş odalarda
kurunda, kurultayda, rakı sofrasında. Artık
gelme ölüm gelme diyememiştir komut. Ne çare.
Mazbatalarda buz kesmiştir duvarlar. Ne çare.
Kapçık ağızlılar rüküş madamlar şaşa kalmıştır.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:35 PM
KURBAN
Mevsimler değişti
Yapraklar sarardı sararacak
Akşamı telaş içinde istila eden karanlık
Alıp götürüyor gölgelerimizi
Aşk gibi şeylere aşina olmayan
Kendi kendinin yalnızı insanlara
Tarassut etmek düşüyor sokak lambalarını.
Sahi biz hangi pınarın suyunu içmiştik
Ağlamış, acılar biriktirmiştik
Hangi köprülerdi onlar atılmıştı aramızdan
Güneşimiz çalınmıştı değil mi.
Bire kaç verecekti toprak bu şehitler vadisi
Kırağı düşmeyecekti çekirgeler uğramayacaktı
Güneş de doğacaktı üstelik
Ey güzelliklerin habercisi olan seher yeli
Alıp başını giden serinlik
Benim aklım ey. Ben görmeler kalebendi
Ben aşksız yaşamaklar orkidesi
Kurban yani.
Gülendam artık götür beni ateşlere yak beni
Gönül çırasına tutuştur beni
İçinde prangalar taşıyan üzünçleri ilga et
Allı yeşilli yıllar nerede kaldı sor
Nerede kaldı yüzlerini güneşle yıkayan kadınlar
Gülendam, bülbülü olmayan bahçelerin nazlı kızı
Arkaik bir motifi acımasızca taşa vuran çılgın
Viva metal bir zamanda
Aramaklar çağının küpeştesinde
Haddizatında
Hiroşima Nagazaki Halepçe
Bağdat Kudüs
Yani kurban.
Haydi gülendam al götür beni
Ateşlere yak beni.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:36 PM
KUŞATMA
Bakışıyorduk
Aramızdaydı
Kızıl kara
Bila istisna inkâr
Toprağa değmiyordu ayağı
Çılgındı: O vakit
Çarşılardan geçtim.
Artık söz düşse
Dağılsa kristaller
Değil mi ki
Kızıl kara
Bila istisna inkâr
Bir kuşatmadır
Keskin bir
Çizgidir karşımızda
Zehirdir hançerdir
Saplıdır göğsümüzde.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:36 PM
KUŞLAR ÇEKİLİYOR ARTIK
Kuşlar çekiliyor artık
Bahçeler çekiliyor
Çınarın gölgesi alıp gidiyor başını
Dağ olsa haykırsa bir kuşlar gelse
Bahçesi olmayan evlerde çocuklar
Güller menekşeler şebboylar
Çocuk ağzı işte bir karanfil diyorum.
İki gözüm; imgesi muamma olan halk
Baktım yüzünde melal baktım yüzünde fena
Çocuklar gül kokusu menekşe
Kuşlar çekiliyor artık
Asit ve riba ve kahhar
Kalbin ortasında kara bir leke
Tebessüm ediyorum
Çocuk ağzı işte bir karanfil diyorum.
Buradan başlıyorum bu ölü şehrin kalbinden
Aşk gelecek bana biliyorum
Sesimi bir fanusun içinde unutmuş gibi
Bu ıssızlığın ortasında bekliyorum
Çocuk ağzı işte bir karanfil diyorum.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:36 PM
KÜSTÜM OTU
Geçtim artık, küstümotunun
kalabalıklara karışan macerasından
aşktan öte ne varsa kalbimde
uçurdum gitsin
aklım sevgili oymağım
dursun divanda.
Kırlangıçlar da yok artık
yetimim ah yetimim
boynunu büküyor kadın
tebessümler ölüyor
ölüyor hüznü kalabalıkların.
Halimiz eyvah ben olmaktan
geçtim artık.
Çocuğun bakışında çocukluk
Kadının bakışında üç yetimlik ah
Bense devire devire canımı
yağmurlara gidiyorum.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:36 PM
LA HAVLE
Sizi gördüm
bakışlarınızda Fransız ihtilalinden kalma
bir mecburiyet vardı
putunuzu kendiniz yapmış kendiniz tapmıştınız
tavırlarınız şirk kokuyordu
yüzünüz ve dudaklarınızdaki im
gamzesi olmayan yanaklarınız.
Dilinizde hiç ama hiç dua yoktu.
Biliyorum çok şeytandınız.
Sizi gördüm, şükrettim
sizde olmayan ne varsa ayırdım bir tarafa
öbür tarafta aşksız bir yaşamak ile
başıboş gibi görünen bir yürüyüş kaldı.
Sizi gördüm
kırık bir nefes gibi duruyordunuz
artık işleriniz kötüye gidiyordu
içinizde nöbetleri birikiyordu korkunun
rahatınız kaçıyordu, gördüm.
Güneş doğmak üzereydi
Lâkin biliyorum çok şeytandınız.
Lâ havle velâ kuvvete illa billahil aliyyul azim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:36 PM
LEBİ DERYA MANZARALAR
Ahşap evleri yıkacaklar şenlik olacak
Hani bir hanelik halktı ya eskiden
Hürmetler içinde daimi
Ama şimdi
Demirden ve betondan insanlar çoğalacak
Güvercinler olmayacak
Ağaçlar olmayacak komşum
Vapurlar ve otobüsler ter kokacak.
Sular tutuştuğunda şenlik olacak
Herifler örneğin
Deniz kıyılarında mest oluyor
Martıların kanat çırpışlarına bayılıyorlar
Bir de lebi derya manzaralara; iyi mi?
Hadi oturup kanatın düşlerinizi
Kıyıları alın denizleri alın
Yakası açık rüzgârları
Dağları da alın kocaman dağları erkenden
Sular tutuştuğunda şenlik olacak; iyi mi?
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:37 PM
LEYL-İ NEHAR
Yedi kandilli Süreyya
Çanakkale savaşını gördüğünde
denizle oynaşıyordu
yaralı bir neferin
çatlamış dudaklarında
ah hasretlik
kınalı keklik
Çanakkale oy babo.
Levanten zamanlarında Beyoğlu
adını aynalara sığdıramayan
bir aktrist ile uzak bir rüzgârın
düşüne girmiş sokaklardı
ekim devrimi olmuş
Erzurum kahramanca nefes almıştı.
Uçkun bir gecenin koynuna girdiğinde
İstanbul dünya şehridir
ebruli yaşamaklarda
döl yatakları
almalardan
memnun
bozkır çiçeklerini
Mehemmed han çocuktu
Manisa mümtaz bir vilayet
ah çingenem bakışı ceylan çingenem
Edirne’ye tünemiş olan gaflet
ilk sinagog muydu.
Çoban yıldızını konuşacak olursak
büyük bir denizci olan Piri Reis
Berring boğazından başlayarak
Amerika kıyılarına çarpan
dünyanın beyaz yüzüdür.
Atlas yelkenli gemileri
Çaka beyi
irili ufaklı bütün adaları
Cezayir’i
Andre Dorya’yı
Preveze deniz harbini
Barbaros’a kadar.
Haçlı seferlerinde Kılıçarslan
Kudüs’ün sevdalısı Selahaddin
Eyyubi bir makam
Kürdi bir kılıç.
Ne mutlu ey halkım
ve İbrahim ve Hacer ve İsmail.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:37 PM
MAHMUD-U SANİ
Mahmud-u Sani idiniz geniş omuzlarınız vardı
Amcanız merhum ney üflerken mi öldürülmüştü ne
Kelleler alınırdı kanlar akardı
Gözleriniz nedense hep batıya bakardı.
Mahmud-u Sani idiniz boyunuz orta
Mustafa İzzet efendi kazaskerdi
İşinizi bilirdiniz, bilirdiniz de
Bir isyanın ardından
At meydanında et meydanında
Büyük cenkler olurdu
Toplar gürlerdi palalar inerdi
Kaçışırdı güvercinler korkularından.
Mahmud-u Sani idiniz yani gâvur padişah
Artık cenaze salâtımız ilgadır
Hanidir meraklar içindeyim
Neredendir bu ilham Allah aşkına nereden
Uykularım kaçıyor bir türlü bulamıyorum
Bulamıyorum daha yeniçeriler mızıka-i hümayun
Senedi ittifaklar, kapitülasyonlar
Frenk hayranlığı Frenk gibi olmak.
Mahmud-u Sani idiniz sakalınız kumral
Ney üflerdiniz tambur çalardınız
Sonra fes olurdu başınızda
Oysa yunanlı yosma
Binsekizyüzyirmidokuzda
İsyanlara isyanlar eklenirken
Zamanlar içinde bir zaman
Devlet olurdu
Şimşekler çakardı
Yağmurlar yağardı besbelli
Öyle öyle akardı Marmara
Kanlar boşalırdı damarlardan
Sokaklarında İstanbul’un
Geçmişe öfke gibi geleceğe isyan.
Mahmud-u Sani idiniz başınızda fes
Ayağınızda pantolon
Bir de fermanı aliniz
Ölümünüze çok yakın
Tiz kellesi vurula paşa Reşit’in
Altında tuğranızın.
Yıldızlar kayıp giderdi padişahım
Deniz sürüklerdi kayıkları
Bir başkaydı elbet martıların bağırışları
Marmara’nın dalgalı zamanları.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:37 PM
MASMAVİ
Dediler yağmur gelecek rahmet mi taş mı yağacak
Yemin billah dediler evliyalar hürmetine dediler
Yıkılası hanede hıçkırıkları yetimlerin dinmiyor
Ondandır dediler ondan bu sis mutlaka boğacak.
Biraz kız kulesidir sarayburnuna doğru gemi
Biraz meczup bir şairin daima baktığı deniz
Lâkin kaypak duruşları da tutabilirken insan
Öyle uzun kalmak yanlış mıdır yoksa acemi.
Pençesini vurunca aslan koşuya durunca pars
Dediler olsun; aşk da büyütür elbet oğullarını.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:37 PM
MEMLEKET HAVALARI
Sahi biz nerelere giderdik bir yerlere giderdik
Taşmazdı kabarmazdı dururdu tenhalarda
Uzaktan gelirdi iniltiler yakından duyulmazdı
Bilinse geciktirilirdi koyulaşır sinerdi gölgelere
Dağılırdı elbet çatlardı nar gece olurdu.
Eksiktir, yaşamak vardır, örtülüdür anlardık
Yalnızca anlardık zamanı karartana lanet
Bir de uslu olurduk susmaktan yorulurduk
Hani olur ya öfkedir çilekeş bir nağradır
Kımıldardı gizliden daima yüreğimizde
Bilirdik akacak bu sular yoksa bilirdik
Mümkünü yok böyle olmayacak
Ilık bir lodos gibi iki yüzlü.
Sahi biz nerelere giderdik bir yerlere giderdik
Dudaklarımızda memleket havaları
Saçlarımızda iyotlu rüzgârlar.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:38 PM
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ
“Gel” demiştir Celaleddin-i Rumi
“gel, gene gel”
bu dönen dünyada
dolap beygiri gibi dönme
demiştir herhalde.
Birde adam ol insan ol İslam ol
demek istemiştir besbelli.
Yoksa Mevlana Celaleddin-i Rumi
bir seyyare midir ki dönsün
dönsün alemde.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:38 PM
MUHTEŞEM RİTİM
Yağmur; hüznün içimdeki seremonisi
Belalım benim. Öteki hayatım
Yaralı bir kuş gibi ürkek
Kalabalıkların içinde ulu orta
Sebepler buluyorum kendime
Yağmurda yürümek gibi mesela
Fikrederek uzun bir yoldan.
Yağmur böyle oluyor işte
İçimde kırık bir fanus gibi duruyor
Rüzgâr olmasa çınar ağaçları olmasa
Muhteşem ritim olmasa
Bakıştığımızda içime vuran ışıltı
O vazgeçilmez imge olmasa
Su ve toprak ve hava ve ateş
Söyledim sabahtır dolaşıyor çarşıları
Adım adım giriyor kanına şehrin; söyledim
Hüznün içimdeki seremonisi belalım benim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:38 PM
PAZARTESİ ŞİİRİ
Nasıl ulaşmalı o büyük sırra
çöl tutkunu bir mecnun
dağ sevdalısı bir adam
denizler delisi bir tayfa.
Ey deniz nedir alnındaki
boncuk boncuk ter.
Nasıl bakmalı ufka
uçan kuşa
Karadeniz’e doğru giden
hayranlık veren gemiye
aşka yol arayan aşık’a.
Ey deniz ey sonsuz mavi
efil efil esen rüzgâr.
Baksam, görsem, duysam
derin izler bırakan dünyanın
ağlayan taraflarının
ne kadar olduğunu
ağıtlarla dolduğunu.
Ey deniz böyledir çünkü
bir gülün açılması kadar
muhteşemdir aşk.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:38 PM
PERŞEMBE ŞİİRİ
Alı al moru mor bir günün ardından
kızılca kıyamet bereketli bir yağmur
haydi iyisiniz iyisiniz var mı arada
masal gibi kalan kelimesi Zühal
aya zeval olmasın farzı muhal
çok korkun az yaşayın
biraz da tarzı sual.
Lâkin duruşunuzdan belli edecek
geçit resminizde sizi ele verecek
sesinize tutunan şey neyse sesinizi
yeşil bir granit kadar alımlı görünen korku
ateşparelerden müzmin hayatlardan olacak
kerim Allah elbette şafakla
nur-i ilahi doğacak.
Haydi iyisiniz iyisiniz
bu günde oldu akşam
kıt’a marş marş
sağa bak sola bak
her şiir bir mızrak
her şiir bir mızrak.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:38 PM
SAHTİYAN
Üçüncü bir devri kâzib sonrasında
soluk benizli bir yüzdür.
Geniş gövdeli ve dalları uzun
kökleri derinde o yaşlı ağacın
rüzgârla hışırdayan yapraklarını
ve de ulvi ruhiyatını kucaklamak için
ey istibdat acısını içinde barındıran halk
işte hürriyet işte marshal yardımı.
Üçüncü bir devri kâzib sonrasında
soluk benizli bir yüzdü
kaç tane yüz biriktirdiğini
kaç çehre edindiğini
bilmek olmazdı.
-Bir yanda ağır vergiler yoksul köylüler
bir yanda ekmek karnesi dururdu-
Üçüncü birincinin şavkını alırdı da içine
oğlak dönencesinde ortaya çıkardı
taşırmazdı, aydırmazdı öfkesini halkın
yumuşak bir inişe geçerdi korkusundan.
Yani ezani Muhammedi Arapça okunacaktır.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:39 PM
SALI ŞİİRİ
Dedim ne kaldı; mağaranın ağzı örümcek ağı
kaşın gözün elasına bir hoş güvercin konması
muhakkak olacak dedim olması mümkün olan
biraz gözyaşı biraz elem biraz aşk humması.
Dedim ne kaldı; kendini mızraklara atan adama
bu çılgın koşuyu kim durdurabilir kim
hangi şey susturabilir kalabalıkları
kalabalıklar hangi denizlerde mukim.
Dedim ne kaldı; şunun şurasında ne kaldı
bir avuç kadar güneş, biraz sabah rüzgârı
yılların biriktirdiği arzu yaralı bir yürek
işte o bırakılan nağra kopartacak baharı.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:39 PM
SANA GELMEK İSTİYORUM
Burada rahat yok
Her şey basit her şey kendinden münhal
Sabah bir savaş meydanında oluyor
Duramıyorum
Ne milli hasıladaki ağırlık payım
Nede ağlamaklı vaazlar
Tutamıyor beni.
Her taraftan üstüme geliyorlar
Kafamda göğsümde ayaklarımda
Bırakmak istedikleri merak
Kurşun gibi ağır
İhtilal yapacak kadar darbeli
Durgun akan ırmaklardan azade
Bizansı çoktan geçti dostlar
Bu labirent içindeki oyunlar
Bu karabela bu soysuz hayat.
Hayır tahammülüm kalmadı artık
Sana gelmek istiyorum anlıyor musun
O yoldan o kapıdan o meydandan
Başım dik ve arzular içindeyim
Sana gelmek istiyorum buradan.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:39 PM
SAVRULAN
O vakit bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu. İçimizde akan ve durmadan akan berrak bir ırmaktı. Gözlerimiz aydın olmuştu. Sevinmiştik. Secdeler gömüştük. Tohum artık nazlı bir ceylan gibi yürüyordu. Aşk bir defa daha yakıyordu yüreğimizi ve bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu.
Yüzümüz dağlardan koparak gelen rüzgârlara çarpıyordu.
Toprağa alnımız değiyor otların kokusunu alıyorduk.
Yani bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu.
Dağlardan ve ovalardan ve gelenlerin o muttaki yüzlerinden başlıyordu. Gönüllerde çölün suya hasreti gibi fırtınalar kopuyordu. Çöl rüzgârları esiyordu. Günü gelmişti artık. Artık olsundu: Biat. Vallahi inandık sana. Her şeyimizle varız. Canımız, malımız var olacaktır ortada. Yani and içerek kayalık yerde başlıyordu.
Ve öylece geliyordu rahmet bulutları. Öylece yeşeriyordu toprak. Ürün muhakkak inceden inceye işleniyordu. Emek veriliyor, hak alınıyordu. Tohum artık nazlı bir ceylan gibi yürüyordu. Çocuklar: Çoğalıyordu göz aydınlıkları. Aşklar yakın mı ırak mı demiyordu. Aşk bir gülün verdiği hazla başlıyordu.
Günler günleri biriktiriyordu. Esenlik ola ey dağ ey taş. Havadaki kuş, yerdeki böcek. Esenlik ola yağız atlılar. Toprağı ekip biçenler. Irgatlar, marabalar, çıraklar. Esenlik ola ustabaşıları, hak yemezler. İnce belliler, sarışınlar, esmerler. Güzel yüzlü çocuklar esenlik ola.
Yani aşk bir gülün verdiği haz gibi başlıyordu.
Sabah. Güneş. Ilık esen bir rüzgâr.
Andolsun...
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:39 PM
SEN DE Mİ ÇİÇEK AÇTIN KİRAZ AĞACI
Ah benim aynalı yüzüm
Sana bakmaktan suçlu bulunmuş gözüm
Beylerbeyi Üsküdar arasında
Beyaz alınlık, berrak gökyüzü, kuytu yürek
Bu zor günde, hayata dair zemheride
Bıçak ağzında, hayın tuzakta
Üstüne üstlük açan sen misin
Sende mi dökündün beyazlarını kiraz ağacı.
Saka kuşu mudur, arkada bahçe
Cıvıl cıvıl ortalık.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:39 PM
SEVGİLİ KARDEŞİM
Sevgili kardeşim
dedim biz
şeytana taş atarken de
yoksulduk
göğsümüzün üzerinde Bilali taş taşırdık
yoksulduk
demircide kızgın demirlerle dağlanır
taş taş olurdu önümüzde
diken diken olurdu
sırtımız ve ayaklarımız kanardı
çöl, dağ ve mağara
işaret olurdu yol çizgi olurdu iz
kutlu vakitlere sığınırdık
aklar ak mühürle karalar kara mühürle
yeniden doğardı güneş
taşların dikenlerin mızrakların üzerinden.
Sevgili kardeşim
demim; biz
yolu yol belledik
iz izledik, gönendik.
Gökyüzünde güneş bileğimizde kavi bir sevda
yürürüz kalabalıklar arasından
çağ eskitemez bizi
eskimez yasa
eskimez kuluz biz
topraktan ve nurdan izler taşımaktayız
gök ve yer ve ikisi arasında
doğulu
batılı
güneyli ve kuzeyli suretlerde yaşamaktayız.
Korku ve umut, korku ve yüreğimiz
alazlardan geçiyorken
kutlu sevdalar işleniyorken gergefte
yıkanmış el yıkanmış yüz yıkanmış ayak
sevgili kardeşim
güvercinler vapur dumanlarından
kitap kitapsızlardan
iyi mi, sakın ola, iyi mi
makinalar elbet yeniden yorumlanabilinir.
Sevgili kardeşim
rakamlar yevmiye defterleri arasında
kapıların o korkunç gıcırtıları arasında
solgun bir yaprak gibi dolaşıyor kahır
taş devri yontma taş devri cilalı taş devri
tunç ve demir
demirden kapılar devri
demirden parmaklıklar arasında devrim
bilinir.
Sevgili kardeşim
dedim; biz
yolu yol belledik
iz izledik, gönendik.
Duyduk ki özgürlüğün Afrikalarda karşılığı
doğuda batıda karşılığı
kan ve gözyaşı imiş
zulüm büyük başlı dev
obur bir cüssedir
kan ile can ile zıkkımlanır
büyür karanlık
acı, üzünç, yoksulluk.
Gelin ağlayalım göz yaşlarımız
hâlk edilmiş halkın sevinci olsun.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:40 PM
SEVGİLİ ORKİDE
Ey benim şah damarım sevgili orkidem
susunca kır çiçekleri, lavanta, reyhan
yalnızlık bahtını dağlara vurunca
ey benim şah damarım ciğerparem
dayanacak bir hal midir sevgilim.
Ey benim sevgilim susunca dünya alem
sana bir dağ kadar olan vuslatımı
gelinciklere mi bıraksam
ceviz ağacımızda koşuşturan
sincaplar, kelebekler ve böcekler
dağımızdan esen rüzgâr
tabii ki kuşlar
ama asrımızın bühtanlı bulutu
içimizdeki ses duvarı
çöktü üstümüze
acımız büyüdü
hüznümüz param parça oldu.
Sevgili suskunluk sevgili orkidem
sevgilim konuşunca dillerim çözülünce.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:40 PM
SEVGİLİYİ ARIYORUZ BURADA
Gökyüzünden yana sevdalı başım
Kocaman bir orkinosu hayal eden iki adama
Nasıl da tebessüm ediyordum.
Dahi uyumuştunuz bahçenizde güz yorumcuları
Azade bir servi endam idiniz bakışlarınız şehla idi
Vuruyordu kıyılara postal kırıntılarını
Yani kaç kişi mehtap kaçkınıdır
Kaç savaş görmüştür bu meşhur boğaz.
Açıklansaydı açıktan açığa her şey ne olurdu
Hırçın dalgalara, kasaturalara, dağ başlarına
Dikenli gülü fikrimin ne olurdu
Sanki kelepçeli aşk filmlerini hiç görmemişim
Sanki marifet değilmiş gibi yaşamak.
Ama durun ey ehli vicdan dahası da var
İstanbul şahdamarımız gibi oluyor
Nihayet sevgiliyi arıyoruz burada
Yıldızlı bereketli gökyüzü kadar harikulade.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:40 PM
SIR
Diyelim ki
Zihnimizde biriken ecza
Buğulu aşk şarkıları gibi
Süreyya yıldızı mıdır
Matruş bir kobranın
Derin uçurumu olsun
Belki de kum tanesi ağulu aşı
Yürüyen dağdır mesela: ölüm.
Diyelim ki
Daha berrak düşünebilir insan
Kırılmayan rüyalarında
Tanklarla uçaklarla füzelerle
Marifet eder gibi oynayan çocuk
Bir yol bulabilir belki
Aşka giden bir yol
Yürüyen dağdır mesela: ölüm.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:40 PM
SOKAKLARINIZDAN VAHŞİ BİR ATEŞ GİBİ
Benim yüreğim
Özgürlük şarkılarını
Bıçakağzı bir makamla söylemek kitabıdır.
Şimdi iyi huylu insanlar
Mülayim yüzlü hep o kurulmuş saatler gibi ayarlı
Biryerlere koşuyorlarcasına saçlarında yorgunluklar
Kafalarında çıngıraklı yılanların ıslıkları
Sabah ve akşam.
Şimdi kemikten ve etten kulelerin ağrıları
Öksüz çocukların gözyaşlarına fiyakalı bombalar gibi
Oturuyor. Bütün heykeller birbirine benziyor
Beni yakmıyor bakışları korkutmuyor beni
Bakışlarının arasından gidiyorum.
Şimdi başıboş fırtınalarla insanlar
Ölüm kadar bilinmez müthiş bir arzuyla
Büyültülen çoğaltılan tamah edilen
Tahammüllere kalmıştır.
Yaşamak biçilmiş bir vakit meselesidir
Yani an yani gözde ışık yani biliyorum
Bu meseleyi bitirmek bana kalmamıştır
Beni sen koru her şeylere karşı sen Rabbim
Çünkü yorgunum, şimdi yüreğim...
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:41 PM
SONA VARIŞ
Karamsar duygular içinde
Sessizlik öldürür kişiyi
Doyumsuz *******de
Soyunuk dişiyi.
Karda iz bırakır yolcu
Gemiler köpük saçar
Dağ dağ gezinir yeller
Bir martı kanat açar.
Sonra ay geçer yıl geçer
Kızlar hazırlanır sevişmeye
Zambaklar büyür boyna
Ölüme erişmeye.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:41 PM
SÜLEYMAN
Atlar dört nala giderdi aşkla giderdi
Dağlardan dağlara haber
Ulaşınca nasıl da
Mavzerini dedem
Ateşlerken elaziz sokaklarında
Erişte keserdi kadınlar güzün, analarımız
Oturarak ve başlarını kapatarak gibi kurşun
Kaynardı köpük inerdi aşağı dağ suyu.
Atlar dört nala giderdi öç almaya giderdi
Gözyaşı olurdu uğru gözlü dev bilinen
Kemiren meşe ağaçlarını,aklımızı
Öylece duran kökle, görülmeyen
Keklik ötüşleri kayalıklardan
Karşı köylere ulaşırdı sabahları
Dağılırdı ses ve uzardı ve çağırırdı
Ki iyi bilinen ezanıyla hafız babam
İyi bilinen toprak ve çiçek kokularıyla
Yani dedemiz oluyordunuz dağ başıdır muhterem.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:41 PM
SÖZ BİR KUŞ OLDU
Söz bir kuş olmuştu a canım
Kanatlarında sürmeli bir aşk
Hu diyerek afakı tutuşturmuştu.
Şafağı müthiş bir sarsıntıyla devirip
Tam iki mızrak boyu koşudan sonra
Kendini sabaha vurdurmuştu.
Kuş dediğin nedir ki a canım
İki kirpik arasındaki sırla
Bir kanat vurması kadar durmuştu.
Zaten kuş kıpkırmızı olmuştu
Bir güle vurulmuştu.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:41 PM
TANDIR
Her şeylerini takıp takıştırmışlar ha gayret hepsi
hepsi bir mezar genişliğinde ve derinliğindedir.
Aykırı düşmüş Lâ din kalmış uzun yılların
alıp alıp göğsüne bastıkları ateşidir ki
rengârenk gök kuşağının albenisini de
koyamamışlardır kalplerine.
Lâkin her şeylerini ölümcül virüslerini
karabasanlarını kaprislerini
tüm harami düşlerini karanlık *******ini
lahitlerini mumyalarını ırzı kırklıklarını
kinleriyle birlikte koyunlarına zerk edip
esfel-i safiliyn’e kadar.
Ha gayret.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:41 PM
TAŞLARIN EĞRİ YÜZÜ
Caddeleri korkuluklarla donatılmış bu şehrin
Kalbini kanatmalı diyorum
Açıkça yüz yüze ağlamaklı ve korkak
Ortalıkta görünmeli diyorum.
Kalabalık bir enkazdır bakılmaz sağnak
Aynalara yansıyan suratlarımız astarlı
Avuçlarımızda beylik maceralar
Mümkündür parçalanacaktır taşların eğri yüzü
Düşecektir düşlerimizin ilkin manidar kanatları
Puslu bakışlarında derbeder olarak bu şehrin
Çünkü kaygılandım ellerim üşüyor
Sokaklara gölgemi saldım dolaşıyor.
Caddeleri korkuluklarla donatılmış bu şehrin
Bir yerinde mutlaka ben varım
Ben ki: Esirgeyen bağışlayan kahhar adıyla
Ay yüzlü çocuklarla yollara düşüp
Çığlıkları çoğaltmalı diyorum
Öyle ki bakışlarımızdan uzak duruyor
Öyle ki dudaklarımız çatlamak üzredir
Çatlamak üzredir diyorum.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:42 PM
TEFSİR DERSLERİ
Her şeyden sonra
Bir heyula gibi başımıza çöken
Bu arsız ve hoyrat gecenin
Tefsiri yok.
Üstelik kanımızın
Ağırlaşarak damarlarımızda
Bir labirent olan
O mahzun bakışlı muhacir
Uzağımızdaki kardeşimiz.
Tefsir edilmiyor
Kin gitmiyor üzerimizden
Zihin almıyor artık
Gündüzün ve gecenin
Kuytusunda durarak
Geçmişimizden ve geleceğimizden.
Tefsir edilmiyor
Çarşıları ulayarak çarşılara
Vapura, otobüse, trene
Zihni faaliyet halindeki
Muhakkik o belalı girdap
Aşkı ulamak için aşka.
Ve tefsir edilmiyor
Yağmur gibi olan
Sonra şimşek gibi olan
Ölüm taşıyan heyy ölüm.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:42 PM
TER
Dostum bir duvar gibi sessizliğin
kalbimi taş mı sandı
sen zamansız gül sunarken bana
bile dikeniyle teriyle kan dı
ben dostumla bir terledim
başka sözüm kalmadı
gül soldu bülbül yok oldu
kalbime kırılmak kaldı
acılar acılarda yandı
külü ankaya kaldı
köz köz oldu paralandı
rengini nardan aldı
neler oldu ah çağladı
kim güldü kim ağladı.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:42 PM
TESELLİ
Yaşaman bu değildi belki
Sürüklenir sürüklenir gidersin
Zaman o kadar hoyrat mı? Değil.
Düşmüşsün bir kez
Ötelerde yitirmişsin sevgini
Yaşamayı tekmelemişsin olanca gücünle
Çıkmazlarda bulmuşsun kendini
Dakikaları kovmuşsun bir bir mutlu dakikaları
Sonra gök gürültüsü gibi bir şey
Uyarmış seni.
Zaman o kadar hoyrat mı? Değil.
Düşmüşsün bir kez
Bir bardak şarapta teselli ararsın
Ve derin hülyalarda kaybolup gidersin.
Uzaklara gitmek istersin yaşadığın saatleri bırakıp
Sevgi ararsın boş yere
Yaşamak dilersin tanrıdan en mutlu
Çabaların boşuna çıkamazsın o çirkeften
Dedim ya düşmüşsün bir kez
Ben böyle değildim dersin
Sevgi ne ki boş şey o
Bir türküde kahrolup gidersin.
Zaman o kadar hoyrat mı? Değil.
Düşmüşsün bir kez
Bir bardak şarapta teselli ararsın
Bir türküde kahrolup gidersin.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:42 PM
ULUSTA BİR GARİP KİŞİ
Adım başında avuç dolusu yalnızlığımı çaldılar
Sevinçlerimi karanlıklara ittim ki sorma
Yüreğimi arıttım sevgilerden
Akşama doğru umutlarımı rüzgârlara savurdum birer birer
Irmak sularında ilk çağlardan kalma
Bir aşk türküsü söyleniyordu
Ve uzak ışıklarda yavaş yavaş yaşamalar tükeniyordu.
Adım başında avuç dolusu yalnızlığımı çaldılar
Yüreğimden bıçakladılar beni kızların gözleri önünde
Yorgun bakışlarımı gözlerine diktim öylece
Gözleri ki en sevdiğim
Gözleri ki her şeye değer.
Tedirgin bağırışlar çepeçevre sarmış yöremi
Bütün kahrolmuşluğumla yapayalnızım
Bir ninni tutturmuş gider kumrular
Elini çiçeklere uzatır tutkunun biri
Öylesine umutsuz öylesine kırgın.
Adım başında avuç dolusu yalnızlığımı çaldılar
Garipliğimi yüzüme vurdular hiç acımadan
Yasak duygulara ittiler beni
Sonra o azıcık gülüşümü kınadılar.
Boydan boya ulus
Ve ulusta ben
Böyle umutsuz böyle yorgun...
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:42 PM
UZUN BEYAZ BİR ÇIĞLIK
Sen yok musun sen,
Kanı kızılcık şerbeti gibi sunan
Aldırmayan hiçbir şeye
Geceye gündüze ahlat ağacına
Sen yok musun sen,
Adın yok mu şanın şöhretin.
Seni fettan seni kancık
Seni uçkunlar prensesi
Uzun beyaz bir çığlık
Olup tur bekliyorum.
Sen yok musun sen,
Ortadoğuda kan obur
Bosna Hersekte canavar oluyorsun
Üstelik U2 uçakları bir ön bilgi olarak
Bulutların üzerinden seyrederken
Cinayetlerin tiryakisi oluyor
Demirden bir kalp takınıyorsun.
Seni cani seni katil
Seni kötülükler kralı
Uzun beyaz bir çığlık
Olup tur bekliyorum.
Sen yok musun sen,
İki ayaklı şeytan
Namı diğer iblis
Somalide örümcek
Bosnada kertenkele
Kudüste karayılan olup
Fitne fücur
Deli bozuk kalaşnikof
Dağ başlarında kobra
Ve roket ve ekolojik tahribat
Ve bilumum müskirat ile
Kızılcık şerbeti değil
Kan kan kan sunuyorsun.
Seni sürtük seni kaltak
Seni fahişeler fahişesi
Uzun beyaz bir çığlık
Olup tur bekliyorum.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:43 PM
UZUN BİR AYRILIKTAN SONRA
Ben artık gidiyorum
merhametler tanığım olacak gidiyorum
mikro filmlerimi sunacağım kalp atışlarımı
uzun ayrılıklardan sonra ağıtlarımı
sıcak yaz günlerinde yokuşlarımı
ağlamamak için gözyaşlarımı
ardımda bırakarak gidiyorum.
Kalmasın omzumda bu istilacı günahkâr kimlik
sırtımda kambur olarak durmasın
gidiyorum
uzak bir karanfille gidiyorum gökyüzü uzak
ıhlamurların çınar ağaçlarının
şehre pervaz duranların
lahuti objelerini intikam sayarak gidiyorum
içimde kırlangıçlardan kalma uçuşlarla
yüreğimi yakıp kavuran bir ateşle gidiyorum.
Güzel gözlüm tatlı sözlüm aşk var ya aşk
mümkünü yok düşecek ardıma
bu sokak benim şu cadde senin.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:43 PM
UZUNCA BİR YOLDAYIM
Biliyorum her zaman atılacak ağların
Cürmü kadar can alır baltalar yağlı ipler
Esiyor baştankara bela getiren rüzgâr
Yakacak ateş gibi yetişse otağların.
Heybetinden geçilmez devrilesi dağların
Gün gelse, günler gelse, girilse kapılardan
Sabır dediğin nedir çatlayacak nar gibi
Çarpacak suratına mutlaka sağırların.
Serseri bir teori alıyor da bir anın
Çekilen damarını sıkılan toprak gibi
Eşkıyadır bir sürü öldürüyor sevdalı
Yürekleri sinsice beklenen sabahların.
Mecnun olmak vaktidir çağrısı uzakların
Öğret ey bana aşkı hükmünü güzelliğin
Hasret alır yükünü geceleyin sessizce
Kıvamında tutarak bitimsiz umutların.
Bilsem nerde konağı aydınlık yarınların
Uzunca bir yoldayım hızarlar üzerinde
Ah bana vahlar bana uzun ezgiler bana
Ses etmem ki yıkılsın çalımı tiranların.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:43 PM
VE
Bir karanfil sevincinden kıpkırmızı oluyordu
Ben sırılsıklam aşıktım
Kuşlar mı çekilmişti
Yoksa bahçeler mi eksilmişti hayatımızdan
Şehir şehir olamıyordu bir türlü
Gözleri parıldamıyordu insanların artık
Ben aşkımdan ölemiyordum.
Bir karanfil sevincinden kıpkırmızı oluyordu
Alnında haleler taşıyan insanları tanıyordum
Gizli bir yanımı ele veriyordum
İçimde bir kırlangıcın harika kanat çırpışları
Uzak mıydı ah uzak mıydı bakıyordum.
Her şeye rağmen bir karanfil
Benim bütün karşı koymalarıma aldırmadan
Kayıt altına almadan aşksız ölümleri
Nefessiz kalanları korkularından
Yani her şeye rağmen
Bir karanfil sevincinden kıpkırmızı oluyordu.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:43 PM
VE
Kim bilir simitçinin dünyasında neler var
Simitçinin dünyasını ben bilmem
Benim dünyamı simitçi bilmez..
Bazısı altı katlı apartmanda oturur insanların
Bazısı köpeklere ayrılan yerde;
Tanrısını severek.
Dünyanın serseri gidişidir bu..
Ve insanlar birbirlerini sever
Birbirlerini sömürür,
Birbirlerini öldürür.
Yaşamak savaşıdır bu
Simitçinin
Sömürücünün
Ve öldürücünün…
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:43 PM
VELİKA
Burada bir adet
yosun imgesi kullanmak gerekiyor
su sesiyle kıble arasında
kuzeye bakmalı ilkin
sarı ve beyaz çiçeklerin
yağmuru altında
kayın ağaçları
gürgen
alazlanan ateş
gözünüz aydın arkadaşlar
güneş göründü
su sesine karıştı ışıltıları.
Ey şuara suresini yoruma muhtaç olan
kuşlara nefes veren flüt
imgeler devşiren kızancık
muhacir pınarhisar rüzgârı
aniden gelen yağmur.
Çocuklar
Salıncaklar
Dört kelime işçisi
İki de şiir kaçkını adam
Bir Hızır birde İlyas.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:44 PM
VESSELAM
Oturmuşum ah ile geceleyin
İşte tabiat
İşte kavak yelleri
İşte kalbim
Sözü yoksa aşka dair kimsenin
Diyeceğim başka şeydir vesselam.
İşte bu ağulu ezgiler kalbime yazılmıştır
İşte bu sessizce yürüyen hayat
İşte acılar denizindeki gizemli dalga
Ateş gibi olan yalnızlık
Diyeceğim başka şeydir vesselam.
Mutlaka tutulmuştur tutanakları
Bütün cinayetlerin
Hayretler içerisinde bir zaman
Bütün suçlar ve bütün göz yaşlarıyla
Bize yıldırım gibi olan destan
Kırmak gerekiyor artık kalbini yalnızlığın
Diyeceğim başka şeydir vesselam.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:44 PM
YAĞMUR
Adı yağmur olan
Kara kuru bir gölgenin
Hışırtısı gibi.
Türbenin önünden
Karşı kaldırımdan çocuklar
Mektepliler işçiler
Savaş görmemiş babalarının
Duruşlarından mülhem olarak
Geçiyordu günler
Yani adı yağmurdu.
Divaneler yolunda
Ayasofya önünde
Dikilitaşta falan
Dolunay surların
Kırmızı ateş çiçeklerinin
Ve at kestanelerinin
İçinden çıksaydı
Kalbim şah damarım
Mihrabım
Geçiyordu günler.
İnce belli
Adı yağmur olan
Pıt pıt yürüyen kaldırımlarda
Sesini derin kuyularda unutan
Sabahın erken saatlerinde
Ve akşam
Divaneler yolunda kara kuru
Bir gölgenin hışırtısı gibi
Tutulmayan
Adı yağmur olan
Geçiyordu günler.
Yokuş aşağı
Kesme taşlı
Küçük Ayasofya’ya inen caddenin
Marmaraya sevdalanmış pencerelerinden
Tüllerin arasından
Mavi deniz ve yıldızlı gökyüzünün
İnsanı kışkırtan baştan çıkartan
Melankolisiyle
Yokuş aşağı
Kesme taşlı caddeden başlayarak.
Adı yağmur olan
Kara kuru bir gölgenin
Hışırtısı gibi.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:44 PM
YAĞMURDAN SONRA
Eylül diyorum yağmursuz olmaz
hüznün annesi gelmez sonra
divaneler yolunda bir rüyadır
rüzgârsız olmaz.
Fi tarihinde
bende bakmıştım
marmaranın karanlık manzarasına
gemiler demirlemişti
ışıklar süzülüyordu moda taraflarında
ıstıraplı vaziyetlerimi kuşanmış
yağmura tutulmuştum.
Rıhtım deniz ve şiir
makinanın efsanesini okuyordum
gelmiştiniz, aşk olsun
musiki yoktu
haberler bitmiş
ve devrilmişti gece
yüzünüz gül sürünmüş olacaktı
kına çiçekleri
mor menekşeler.
Haydi gidelim
yağmurdan sonra mutlaka gidelim
ciğerparem şehrin kıyılarına vuran dalgam.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:44 PM
YAKIN MIDIR BANA
Yakın mıdır bana. Elimi uzatsam. Gül açsa
Sabah semavi bir şelale olarak aksa
Başım, elim, ayağım. Ak pak olmuş yüzüm
Hayretler içinde baksam. Yakın mıdır bana.
Yoksa bir kuş uçması kadar uzak. Yani iki kanatla
Kalbinden vurulmuş aşk yarası taşıyan beni bağrında
Daha ne kadar tutabilir deniz. Dalgaları taşırabilir
Dağ havası salabilir şehrin yüreksiz taraflarına.
Biraz anlasam. Biraz durup baksam. Aklım daha
Uzun bir harbin yaralarını sarmaya koyulmuşken
Yeni bir hazan gibi aniden düşüyor toprağa
Cemreler bitmiştir. Bu hal nedir. Biraz anlasam.
Kuşlar biraz daha konacaklar erguvan ağaçlarına
Sular akacak. Sessizlik bir iğne deliği kadar yerden
Çıkaracak çığlığını. Sesin sesiyle. Kötü havayı alıp bana
Temiz bir akciğer kasidesi sunacak. Ah, biraz daha kuşlar.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:44 PM
YANLIŞ TRENLER PERONU
Zeki bir çocuğun aya bakışını nasıl unuturum
nasıl unuturum yıldızı,ayı ve güneşi
mancınık var mıydı
acı tünemiş yüzüyle çöle doğru bir yolcu
şehir nerede kalmıştı dağ nerede kalmıştı
yanlışların tarihi nereden başlıyordu.
Haydi cinayetini işle kardeşin bir kuş olacak
kanatlanacak birazdan sevindir iblisini haydi
gözbebeğine tutulan ışıldak açıklayacak bir gün
güneşin hayat verdiğini ağaçlara.
Kızıl bir alınlık kadar vaktim yok
trenler yanlış peronlara yaklaşırken
ben aşka dair tutanaklarla
ağır keskin kılıçlardan geçiyorum
kurban oluyorum yani
siyah gözleri alıyor un ufak ediyor beni.
Ama olsun med ve cezir olsun
sis ve selva olsun
beyaz efendi görecek bir gün
sarkacına sıkı tutun olsun.
Mezmur, Golyat, Saba Melikesi Belkıs
nehri geçiyoruz
dudaklarımız çatlamış olarak
barbarlık tarihinde ne varsa bir bir sayarak
nehri geçiyoruz, kayıplarımız olacak
Hüdhüd bilerek uçacak
ordu at binecek
Davut öne çıkacak.
Benim bu gökyüzünün altında yaşadığım anda
yani Boğaziçi civarında
Kızıldeniz bir emri ilahi ile şak olmuş
çöle hayat veren gölgesizliğin
bakir rüzgârların
yorgun kervanların
ölü denizlerin fi tarihinde
altından yapılmış konuşan bir buzağıdır
Sina dağındadır Musa
kuşlar uçmaktadır.
Yolumun üstünde şer kuleleri inşa eden
şer bakışlı insan
soy kütüğünde işlenmiş ne kadar kötülük
dehşet verici zulüm cinayet çığlıkları varsa
bir ibret belgesiyle korkunç olacak sonunda
sonunda acılar denizinden geçerek
ışığı göreceğim.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:44 PM
YARIN GELECEKLER
Kendinizi kayırın bayım kendinizi kayırın
yarın gelecekler elbette gözlerimiz gülecek
denizler dolu dizgin kuşanırken bir mehtap
gelip oturacak bağrımıza onu bizden bilecek.
Peki biz bir armoni olarak artık dağ taş
kayın ağaçlarıyla bir orman
kartal uçması kadar keskin bakışı yaman
kendinizi kayırın bayım kendinizi bir an.
Yarın oradan geçerken yarın olunca kıyamet
sessiz bir yalnızlığı koruyorken sokaklar
kırılan kalbimizdir biraz da hayli ancak
kendinizi kayırın ne var bunda korkacak.
F.S.Mehmet1453
08-10-2007, 12:45 PM
YEŞİL DENİZ MAVİ GÖK
Bencileyin bir şehzadebaşı akşamında
lirik söylemlerden demetler arzederek
yıldızlara ramak kalmışken kırılmıştım
intihar girememiştir hayatıma hiçbirzaman
sevda ah sevda yüreğin vazgeçilmez korkusu
inanız sarsılmıştım.
Sevgilinin adı ilahi bir fiilden alınmış olabilir
deniz çağırabilir olurolmaz bir fırtınadan sonra
aklı ve yüreği ortaya koyarak
müthiş acıları da taşıyarak hayatına
zincire vurulmuş bir mahkûm gibi
kendinin ekseninde
muzdarip ve uçkun
yaşamak.
Güneş iki gökdelenin arasından batıyor
deniz çekiyorken aksini derinliklerine
pol ve virjin hicran yarası olarak
gecenin içinden kapkara bir gemidir karadenize açılıyor
karşı tepelerde ayrı dünyaların ışıkları parıldamaktadır
acıyla şekillenen yüz hatlarından cesaret alarak
intiharı kabul etmiyorum.
Aşk var mıydı karasevda var mıydı
romantizm nerede kalmıştı
diyelim ki bilgi çağında yaşamaktayız
denize dökülmüyor gözyaşları
gök yarılmıyor
öyleyse kalbini tut ve kendini bırak
yıldızlara merhametle bak
karıncalara derinlikler sun
serçe kuşuna acı
zeytini tefekkür et
aşkın azgın dalgalarıyla savaşa gir
bütün serinlikleri kuşan
ölüm orada kalsın.
Doğu gizemli olan saltanatını sürdürüyor halâ
aşk dağlardan koparak gelen rüzgârlarla
alıp götürüyor leylayı oralarda
yani vuslat her halükârda derin izler bırakarak
acılar sunarak oluşmaktadır
hırkası olmayan derviş nefsini öldüren kahraman
erotizmi yok olmak fiilinin başına koyarak
biten bir günün son kızıllığında
batışından sonra yani güneşin
acıyla şekillenen yüz hatlarının
yiten eksilen yok olan aslında
ad ve semud; ibretler kitabından bir sayfadır
denize birlikte baktığımızda daha net olarak
intiharı kabul etmiyorum.
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.