Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Kemal Özer


GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:34 PM
AĞIT


annem mi bir kadın
geciken bir kadın gece yatısına
ölüm kendini göstereli babamın saçlarından
günübirlik bir kadın
üsküdar'la istanbul arasında

babamdı sakalıydı babamın
bir akşam göle batırdı
çıkmamak üzere bir daha
hepsi de ekmek kokardı
sayısı unutulan parmaklarının

akşam bir attır bütün ülkelerde
serin esmer bir attır
terkisine çocukların bindiği

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:35 PM
KIRALIN ADAMLARI


siz bir kıraldınız nasıl hatırlamam
koyacak yer bulamayan ellerine
adamlarının sırtından başka
kıraldınız olmasın mı o kadar da

deniz sizindi düşüp düşüp sarılmalar denizi
ay durduğunda gecenin bir yanına
saçlar varmak üzereyken öteki saçlara
sizindi yan yana uyumak gecesi

kan ise yiğittir bütün bilinenlerden
el ile koymuş gibi yanına vardığınız
nasıl hatırlamam siz bir kıraldınız
adamlar aktı şehrin çeşmelerinden

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:35 PM
LAR LER


bir o mu bırakmış yıldızlarını damlara
avutmaya çıkmış dağ başlarını
bir o mu silâhın çamurunda yatan
elinin parmakları yüreğine doğru

öldüğü gün kadar kimse güzel olmadı

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:36 PM
LEYLÂ


taşlığına uzanmış zayıf terliklerinin leylâ
ay gibi leylâ gibi ay gibi leylâ
arkası budala memeleri orta budala
kimsenin kimseye git demediği leylâ
inmiş yukardan kirlenmiş ağızları yangında
yeninin yeni olan gözlerine sokulgan
ayakları adımlı saçları taşkın sokulgan
vardıkça leylâ soğuklara seğirten adamlar
her biri bir başka günle karşı duvarda
gözlerine kadar yorgun adamlar
gözleri ne kadar yorgun adamlar

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:36 PM
MERMERLERİ GÜNÜMÜZE KALAN KADINLAR


gül kokan odalarda aynalara karşı
hakkını vermişler beyazın
mermerleri günümüze kalan kadınlar
dövme tenli kıvırcık dudaklı
bir köle sabaha kadar yataklarında
utanarak yazdığı eski kitapların

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:36 PM
OTAĞ


sen benim korkum musun uyuyup uyanmayan
sorulsa nerden nasıl günlerin yatağına
düzelmez kıvrımıyla bir daha kalkmamanın
kaşlarını getiren çizilmiş bir adama
bir tutup bir çekerek yüzünü yargıçların

yüzünü sana borçlu her akşam bir kadının
yüzünü sana borçlu her akşam bir kadının
korkuma çıplaklığı beyazlığı yakışan
sen benim dargınımsın sevişme otağına
babası aşk bıkkını annesi buzlu camdan
kaç kereler diz çökmüş diz çökmüş yalvarmaya

ya da bu ilk ölüsü elimdeki bıçağın
havamda kelimeler onun kelimeleri
bana da silâhı var ona gelen düşmanın
sen beni suya iten incecik yaz öğlesi
yangınını öğrettin açtığım her yaranın

sen bana bir yakınlık bir ateş yakınlığı
kendi kendine yanmış kimseyi ısıtmayan
desinler ona kaçtı bırakıp yalnızlığı
daha hiçbir kaçağın işlemediği suçtan
alarak şapkasını sonsuzluğa asılı

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:36 PM
PERÇEM


açılmış bir uykudur gözleri masada
çocuğun böyle baktığı harita
kusacak gibi olduğu korkudan
en yakın elini tuması annesinin

ölmüşler çizgileri çizilmiş ne bilsin
ölmüşler ölüme arkalarını dönerek
çizgileri çizilmiş kızların ardahan'ın
gözleri görünmez olunca uykudan ağlamaktan

kan mı geçmiş artık bu kadar beyaz
taşlar örtüler bu kadar beyaz
kan mı geçmiş aydınlığından sokakların
çocukların bulaşmış bı kadar ellerine

her çocuk bir şehrin saat kulesi
içinde cambazlar sallanıyor ölüme
ölüm saatlerinin korkunç kulesi
bir ayağı annesine bir ayağı ölüme

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:36 PM
SENİ ANMAKLA ARTIYORUM


korkak değilim umutsuz değilim bundan böyle
değiştirdim sana yaraşmayan günlerimi verdiklerinle

sana yaraşmayan ne varsa bir bir çıkarıp attım
yeller esiyor şimdi o büyük karanlığımın yerinde

geldin kutsal bildiklerimi yeniden tanımladın
ülkemi bir bakışta bağladın güzelliğine

en varılmaz yerlere vardırdın ellerimi
en gizli denizleri açtın gemilerime

sensin artık adı bir dönülmezliği çağıran
kelimeleri ölümsüz kılan şiire

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:37 PM
ARARKEN


Uçsuz bucaksız bir gömütlükteyim
gömütünü arıyorum Attila Jozsef'in,
yakıcı bir soluk geziniyor alnımda
- yıllar var ki unutmuş değilim -
ilk okuduğumda şiirlerini
yüz yüze gelmiştim çağdaş bir yazgıyla,
yaralı bir kıvılcım gibiydi
dağlıyordu okuyanın etini.

Uçsuz bucaksız bir gömütlükteyim
gömütünü arıyorum Attila Jozsef'in,
kime sorsam başka bir yeri gösteriyor
- karanfili eksik edilmemiş başucundan -
başka bir Attila Jozsef'i var
demek ki önüme çıkan herkesin.
aynı adla anılıyor demek ki her yürekte
bıraktığı titreşim çağdaş bir kederin.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:37 PM
BANA BULAŞMASIN


Yağmur çiseliyor ya
bana bulaşmasın der gibi
çekinerek bakıyor penceredeki saksı

kente uzak, kırlara yabancı

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:37 PM
BİR ENGEL ÇIKINCA


Yokuş aşağı koştunuz mu hiç?
Durdunuz mu hiç
bir engel çıkınca
birdenbire?

Bileceksiniz öyleyse...

Bir başdönmesi alır
kesilen hızın yerini
ve bacaklarınızda gelen rüzgâr
sizden önce aşar engeli.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:37 PM
BİR GELGİTİN İKİ UCUNDA


Kimi sabahlar işe giderken
ikiye bölüyor
yirmi dakikalık yolculuğu
denizin ortasında karşılaştığımız
yabancı bayraklı bir gemi

Bulutlardan sıyrılmış bir demet ışığın
daha da irileştiği gemide
göz göze geliyoruz kimi sabahlar
küpeştede bakan biriyle
kısacık bir an

Günlük kaygıların iğdiş ettiği
çağdaş bir kentli görüyor bana bakınca
benim gözümde ise o
kanat açan bir düş yeni kıyılara doğru
buluşuyoruz bir gelgitin iki ucunda

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:38 PM
BİRİKİME İNANMAK


Dalgayı haber veren yakamoz
kimin gözüne çarpar kıyıda?
Çiçeğe durduğunu kim ayırt eder
tepeden tırnağa giyinmeden ağaç?
Kimin dikkatini çeker küçücük bir bulut
güneşi kapatmadan önce?

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:38 PM
ESİNLEYEN NEYDİ


Yüzmek için gittiğim Karadeniz kıyısında
bir yazı gördüm gelenleri uyaran.
"Açılmak tehlikelidir" diyordu
ve altında da bir sayı : 168.
(Uyarıyı dinlemeyip boğulanların sayısı)

Bir yanda sağduyu bir yanda gerçek.

Anlamak istedim sağduyu dururken
ölümü bile göze alacak kadar
esinleyen neydi bunca insanı.

Orda bir süre öylece
kara kara bulutları güneşin önünden
sürüp dağıtan rüzgâra baktım
ve karşısına çıktıkça engeller
yeleleri köpüren dalgalara...

Esinleyen neydi anladım.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:38 PM
HER SOLUK ALIŞTA


Kaldırın bugün
ne kadar engel varsa
güneşle aranızda,
elinizin değdiği her şey
gökyüzü koksun

Türkülerle doldurun göğsünüzü
açılın kırlara çiçekler devşirin
kolan vurun ağaçtan ağaca
her soluk alışta duysanız bile
o zonkloyan hüznü

Bugün ilkyazın ilk günü

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:38 PM
KISINTI


İçimde kocaman bir günün tortusu
geldim eve yüreğimin pasıyla
geldim bunca yorgunluğun ardından
diz dize oturup da sofra başına
sesini duya duya dirilmeye
gözlerine baka baka arınmaya

Elini çabuk tut sevgilim
ışıklar nerdeyse kesilir

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:38 PM
'MACARLAR' FİLMİNİ SEYREDERKEN


Fısıldaştığını duydum
ardımda iki gevezenin.

Bu nasıl ağa
-dedi biri
çiftlik sahibi için-
bir kamçısı bile yok elinde
dolaşırken çizmelerini dövmeye.

Fırsat da çıktı
-dedi öteki
fırsat da çıktı ama
çekip almadı yatağına
onca kadından birini.

İzleyen iki geveze
düşen görüntüleri perdeye
bir büyük gölgenin
titreştiğini görmeden
görüntülerin üstünde.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:38 PM
SERÇELER


Gözlerimle serçeleri izliyorum
güneşli bir ipte alıyorlar soluğu
ipin üstü boydan boya çamaşır
hepsinde ayrı ayrı cıvıldaşıyorlar
bir kara gömleğe takılıyor gözlerim
yalnız ona gelince kesiliyor cıvıltı

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:39 PM
ŞEMSİYELİLER


İncecik bir ilkyaz yağmuru
altında yürüyen şemsiyeliler
o kadar güveniyoruz ki birbirimize
dinip dinmediğini anlamak için yağmurun
bakacağımız yerde bir cama, bir su birikintisine
bakıyoruz birbirimizin şemsiyesine.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:39 PM
ŞİMDİ NERDEYSE


Böyle değildi bu kentte
sokaklar, şarkılar ve insanlar.
Yürüyüp giderdik birlikte
bir heyecanı paylaşarak.
Bir gergefe girip çıkan
iğneler gibi ayaklarımız
işlerdi yürüdüğümüz yollara
coşkulu saatlerin nakışını.

Alınlarımıza biriken güneş
şimdi nerdeyse soğuyacak.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:39 PM
YARIDA KALAN


Araya hiçbir şey girmemiş gibi
sürüp gider mi yeniden
yarıda kalan söyleşi
birbirine bağlanır mı sözcükler
anımsar mısın ne dediğimi
hışmı geçince karagünlerin

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:39 PM
YILDIZLARDAN SÖZ AÇAN GERÇEKÇİ ŞİİR


Balkona çıktığımda, gecenin bu saatinde,
gözüme ilişen ilk yıldıza bakarken
aynı anda aynı yıldıza dünyanın bir yerinde
birinin daha baktığı geçerdi içimden.

Bir yıldızda buluşması gözlerimizin
yeterdi bana, daha ötesini istemezdim;
hangi kaygılar var yüreğinde, hangi düşüncenin
rüzgârıyla alevleniyor alnı, şimdi hepsini bilmeliyim.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:39 PM
BİLDİRİ


Yürüdüğün vakit seninle birlikte yürüsün diye kentler-
deki daracık sokaklar,
geniş alanlarına çıksın diye alınterinin,
yürüdüğün vakit değişsin diye dünya
ve yaşam mutlu bir türkü olsun diye

dağlarda tek tek yakılan bu ateşler.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:40 PM
DENİZ ORAKÇISI


Sor kendine bir sabah,
av hazırlığına başlarken;
sulara kim salar ilk güneşi
sen kayığına binmesen,
orağını almasan eline
ilk ürünü kim biçer denizden?

Kent niye bir büyük gergeftir,
geçirmiş ilmiğini alın terine?
Niye aç ağızlardan örülü
bir martı çığlığıdır gök;
iner kalkar başının üzerinde,
küçük dalışlarla yoklar tekneni?

Bir başınasın yaşamı üretirken
zıpkın çizer, kürek acıtır, ağ yorar.
neden elleri bulunmaz elinin yanında,
yorgunluğu neden paylaşmazlar
sofrasına çökerken yeryüzünün,
sor kendine bir sabah.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:40 PM
DÜLGER


Bakışın donup kalmış aşağıda,
belli uçan kuşları görmediğin.
Donup kalmış boşluktaki elin
uzanırken ördüğün duvara.

Yürüyorlar kırlardan sokaklara,
sımsıkı kapılardan içeri
dağlarda bekleyenler, kar altında.
ilkyazın amansız sürgünleri.

Baş aşağı ediyorlar ne varsa
çarşılar, sunaklar, pazaryerleri.
Toprağın horlanmış onuruyla
denize döküyorlar kenti.

Bakıyorsun ördüğü ellerinin
duvar değil koskoca bir dünya.
Hazır başka kentleri de yıkmaya
yeniden kurmak için yüreğin.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:40 PM
SORULAR


Durulmuş diyenler göklere,
durgun değil midir fırtına öncesi?

Sokaklara yanılmış diyenler,
yanıldığı görülmüş mü şafak vaktinin?

Umut yenildi ise demircilerin
dövdükleri nedir örslerde hâlâ?

Ya ilkyazda çatırdayan buzlara ne demeli,
Sözünü söyledi ise ırmaklar?

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:40 PM
ÜZGÜNÜM AMA ÖVÜNÜYORUM


Bunca geç kaldığıma üzgünüm
bulanıklıktan sıyırıp yaşamı
açmakta çalışkan ellere.

Bu sizin demekte, kavrayın sımsıkı,
sahip çıkmak gerekir en önce.

Alında biriken tere sahip çıkmak,
yorgunluğun ardından beliren türküye.

Kavga mı ediyorlar, bilsinler,
niçin ettiklerini ve kiminle.

Gelecek günlerin bilinci
su versin ateşteki çeliğe.

Üzgünüm, insanın dağılan yüreğini
bir dizeyle birleştirmek için
bunca geç kaldığına şiirlerimin.

Ama övünüyorum gene de kardeşler,
kavgaya girmekte geciksem bile
yanınızda olacağım yaratırken zaferi.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:41 PM
Bir büyük zincir düşünün
nerdeyse boşanacak,
düşünün hazırladığı gürültüyü
bütün sesleri bastırarak,
öylesine gergin işte
tersaneye yaklaşırken
Haliç üstündeki gökyüzü.

İşte öylesine aydınlık
bilenmiş gelmiş elleri
ilk tersane grevlerinden işçilerin,
bir gemi için değil
bir türkü için
bir ağızdan söylemek için
bir türküyü omuz omuza
salladıkları balyoz
vurdukları perçin
kızağa koydukları omurga.

Kaynak yapıyorlar
ellerindeki aydınlıkla,
ödenmemiş emeğin öfkesi
parlıyor oksijen alevinde,
parlıyor yüzlere tutulan maskelerde
yepyeni bir şafağın haberi,
öylesine duyarlı işte
ayrılırken tersaneden
Haliç üstündeki gökyüzü.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:41 PM
YALNIZ BİRİ

Yanından geçiyoruz tahta perdenin
her günkü yolumuzda

Yalnız biri, bir genç
sıçrıyor görmek için öte yanını

Bunca bezgin insan arasında
yalnız biri

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:41 PM
YAN YANA İKİ ÜLKE GİBİYİZ SENİNLE

Yan yana iki ülke gibiyiz seninle,
ayın önünden geçen bulut
önce seni karanlıkta bırakır sonra beni
senden bana eser, yerine göre,
yerine göre benden sana
şakaklarımızı serinleten rüzgâr.

İki kıyı gibiyiz karşılıklı,
hem ayırır bizi hem bağlar birbirimize
aramızda akan ırmak.
İki tarih sayfası gibiyiz art arda
birinde başlayan cümlenin sonu
ötekinde düğümlenir ancak.

Geldiği vakit hasat günleri
iki ayrı ağızda aynı anda
beliren bir gülümseme gibiyiz seninle
ve iki ter damlası gibiyiz alnında
elbirliği ile üretilip
kardeşçe bölüşülen bir dünyanın.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:41 PM
Anlıyoruz
yolu kesilse bile
durmayacağını Haliç'in

istediği kadar çeksin ellerini yeşil
cam önlerinde dizilen saksılardan
ağaçlardan çeksin ellerini, yosunlardan

istediği kadar kararsın sular
geçit vermesin gün ışığına

istediği kadar kök salsın batak
daralsın parmakları
gırtlağına sarılan çamurların

döküntü öbeklerine
konup kalksın istediği kadar
açgözlü martılar

Anlıyoruz
durduramayacak Haliç'in akışını
sürükleyip götüremediği artıklar
çürüyüp dağılan gemi leşleri
sinsice biriken zehir
sökülmüş teknelerden

Bölüp de durduramayacak
altından geçtiği köprüler
ve bir hüzün çığlığı gibi
boşluğa açılan ağızları
bırakılmış iskelelerin

Durduramayacak anlıyoruz
akışını denize doğru
bakınca Galata Kulesi'nden

görünce yeniden yaratılmış
gün ışığını akşam olurken
yorgun yüzlerinde emekçilerin

görünce ışımaya hazır
çalışkan ellerinde yeniden

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:41 PM
BİR KIZ

Güneş altında titreşen
yağmur damlası gibi
ışık içinde bir kız
on iki - on üç yaşlarında
dolaşıyordu gördüm
boynunda bir tasmayla

Bir ülkü mü, bir düş mü
bir yaşam mı bilinmez
neyse aradığı ona
bağlamaya hazır kendini

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:42 PM
BİR İNSAN, BİR DÜŞ


Kentler tanıdım, yaprakları
her sabah sokak sokak açılan
aydınlık bir çiçeğe benzer.
Kentler tanıdım, diz çökmüş
kendini seyretmek için bir ırmakta,
yüzü hâlâ yanar durur
başına gelenlerin utancıyla.


İnsanlar tanıdım, birbirlerine
sırt dönecek kadar ilgisiz,
aynı dertleri paylaşsalar bile.
İnsanlar tanıdım, yaşam boyu
yetecek kadar sevecenlik dolu
bir daha karşılaşmayacağı birine.


Ve tanıyana dek Madam Ella´yı
bilmezdim bir insanın
yüzünde bir kenti taşıyacağını.
Uzaktık karşılaştığımızda
ikimiz de yaşadığımız ülkeden,
kalabalığı arasında bir toplantının.


Önce gözlerini tanıdım,
öylesine yumuşak ve kederli.
Yıllardır dağılmayan bir sis
dağılmaya başlamıştı sanki,
yeniden görüyordu karşısında
yıllardır görmediği birini.


Sonra sesini tanıdım,
alabildiğine ürkek ve dokunaklı.
Türkçe sözcükler iki yanında
iki örgü saç gibiydi yüzünün
özenle saklamıştı okul çantasında
ve söylerken onları yedi yaşındaydı.


Yedi yaşındaydı elli yıl önce
bırakıp giderken İstanbul´u.
O günkü gibi duruyordu belleğinde
düşmanlığı barındırmayan mahalle,
birbiriyle yardımlaşan komşular,
Anadoluhisarı´ndaki çocukluğu.


Anladım ki yüzüme bakarken
beni değil İstanbul´u görmüştü.
Madam Ella için İstanbul
anladım ki yıkılmayan bir düştü,
özlemiydi kardeşçe yaşamanın.
Bu kanlı, bu kıyıcı, bu haksız dünya
elinden alamamıştı bir türlü.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:42 PM
BİR ALEV GİBİ


Bir alev gibi ozanın karısı.
Nereye yürüse onunla karşılaşıyor,
onun tuttuğu aynada görüyor ozan
ilerde şiire dönüşecek ilk ipuçlarını.

Bir alev gibi ozanın karısı.
Kaşlarının birbirine değecek kadar
yakın olması ve değmeden kalması,
omuzlara doğru akacak olması
ve durması saçlarının ensede öylece
duyumsatıyor ozana durmadan
baktığı zamanki başdönmesini
bir uçurumun kıyısından.

Sürekli açık kitabından gözlerinin
okuduğu satırlarla eğitti yüreğini,
sürekli dönüştüren ellerinden öğrendi
ne vakit bir işe sarıldıysa
sonuç alana kadar direnmeyi.

Bir armağan. Güneşli günlerin
solduramadığı bir alev, söndüremediği
en başa çıkılmaz fırtınanın bile.

Küçük bir alev. Duyarlı ve titreşimli.

GooD aNd EvıL
08-13-2007, 03:42 PM
AYLI KARANLIK


saklı tuttun saklı tutmanı sevdim
en karanlığa açılan kapını sevdim
yüzümü döndürmek için az mı
denizler dalgalar az mı yangınlar bulutlar
geldi savruldu üstüme geldi yıkıldı

bir nice batık taşlara gemilerim
yıkılmış ağaçlara bir nice gölgelere
gemilerim dedim beni alır götürür
onun kıyısına bırakır onun ülkesine
koskoca bir uykunun ardında
bir ormanın ardında karıncaların

olmadı mı en çok onu sevdim
saçlarını kurutmağa yaz güneşi
olmadı mı ellerini sevdim gülüşlerini
ateşler yaktım ısındım karanlığında
yoluma çıktıkça gözlerinin akşamı
ne ürkek ne büyük olduklarının akşamı

sevdim çağrıladım ben seni *******
günler yalnız olduğumun kıyılarında
aydınlığı sürüp giderken yan yana gelmelerin
dedim elleri kim bilir kimin elinde
saçları dudakları kim bilir kimin