Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Çölaşan'a Çok Şaşırtan Bir Destek! 16.08.07


sara74
08-16-2007, 01:51 PM
ÇÖLAŞAN'A ÇOK ŞAŞIRTAN BİR DESTEK
Star yazarı Ahmet Kekeç, Çölaşan'ın arkasından yazdı..

16.08.2007 12:35
Çölaşan'a ayıp ettiler. Hem de çok ayıp etiler... Madem Emin Çölaşan gibilerin bazı gazeteler için ‘kontenjan değeri’ var, (kontenjan değeri olduğunu, Hürriyet gazetesinin yaptığı ‘büyük yazar’ transferinden biliyoruz), kalsaydı adamcağız yerinde.

Mine Kırıkkanat ve Necati Doğru ‘Vatan cephesi’ni tutuyorlar.

Hıncal, Sabah barikatlarında...

Emin Çölaşan da Hürriyet cephesini tahkim ediyordu.

İyi de ediyordu.

Bütün o cedelci, laf anlamaz, inatçı tavrına rağmen (yazılarında pek göstermiyordu ama), Çölaşan’da törpülenmemiş bir ‘insan’ yan vardı.

Biraz da saftı.

Bütün o kavgacı yazıları da, herhalde, saf olduğu ve kendi kendini dolduruşa getirdiği için yazıyordu.

Çok değil, bundan altı ay kadar önce, üstadın ‘veda’ kıvamındaki yazısını okuyunca dayanamamış, bir Çölaşan güzellemesi yazmıştım.

Sonra da, üstadın yazdıklarını ve yazamadıklarını dercetmiştim.

Pek çok kişi, nerden icap ettiği belirsiz ‘veda’ yazısını, ‘Çölaşan Hürriyet’ten ayrılıyor galiba’ şeklinde yorumlamıştı ama, üstadınki bir tür ‘30 yıl dertleşmesi’ydi.

İşte, bugüne kadar doğru bildiğinden hiç şaşmamış, hep mazlumun yanında olmuş, kötülerin üzerine gitmiş, haram yememiş, kalemini satmamış, hayatını rejim düşmanlarıyla mücadeleye adamış, vs...

Başka türlüsü olabilir miydi ki zaten?

Medyanın dürüst kaleminden beklenen, elbette, yolsuzlukların üzerine gitmesi, dürüstlükten taviz vermemesiydi.

Fakat ‘dürüst kalem’ Emin Çölaşan, bazı şeyleri yazmadı.

Neleri yazmadığını hatırlatmıştım ama, bu tecessüsten korktuğumu da ekleyivermiştim.

Çölaşan teşekkür telefonu açtı.

Hatta, Ankara’ya davet etti.

Ee, ikimiz de boşta olduğumuza göre, bir ‘Çölaşan seferi’ düşünülebilir.

Neyse işte, tecessüs kötü bir şeydi.

Birileri, iş edinmiş gibi, neyi yazdığınızı değil, neyi yazmadığınızı, hatta ‘yazamadığınızı’ kolluyor, yaptığı şey yeterince sevimsiz değilmiş gibi, bir de oradan hüküm çıkarıyordu.

Çölaşan da her şeyi yazamıyordu işte.

Elinden gelmiyordu.

Fakat, yukarıda da belirttiğim gibi, ‘yazamayan’ Emin Çölaşan bile daha sevimli bir figür.

Daha matrak...

Mizah duygusundan yoksun ama, daha matrak...

Hatta daha bilgili...

Bir de ‘kontenjan’dan Çölaşan’ın yerine ikame edilen arkadaşın durumuna bakalım.

Ertuğrul Özkök, ‘büyük yazar’ diye pazarlanan arkadaşı takdim ederken, satıraralarında Çölaşan’a giydiriyordu: ‘Samimiyetle, duyguyla, bilgiyle, mizahla, tarafsızlıkla yapılan muhalefet, çifte su verilmiş çelik gibi oluyor’muş... ‘Ama hakaret, iftira, takıntı, lakap takma, haksızlık gibi şeyleri muhaliflik gibi sunmaya kalktığınız zaman iş değişiyor’muş...

Dolayısıyla, Çölaşan gider, Yılmaz Özdil gelirmiş.

Bu ‘büyük yazar’ meselesine uygun bir zamanda değineceğim.

İsterseniz önce şu ‘bilgiyle’ yapılan muhalefete bir göz atalım:

İşte Çölaşan’ın yerine ikame edilen ‘bilgili, duygulu, tarafsız, samimi, esprili’ arkadaşın yazdıkları:

‘Bidon kafa... Yani darılmayın ama, hakikaten Allah cezanızı versin be kardeşim. Sevmeyenlerin cehenneme kadar yolu var... Fethullah... Abdullah... Mabdullah... Kıçına solunum cihazı taktıkları zaman beni hatırlarsın, çünkü bu saatten sonra ancak orandan nefes alabilirsin... Elalem gemi almış, sen iskele babası almışsın... Sen bilirsin kardeş. Türbanmış, uzlaşmaymış, hikáyedir. Laga lugadır.’

Şimdi gel de üzülme.

Gel de Emin Çölaşan’ı arama.

STAR