PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Ibrahim Sadri


F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:06 PM
ADAM GİBİ

Ben seni hiç sevmedim ki

Durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim

Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim

Birde yıldızları sevdim

Eylül akşamlarında gelip,

Gözlerinde tutulan.

Ben seni hiç sevmedim ki

Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim

Kurşunları sevdim beni vurduğunda

Ağlamayı sevdim unuttuğunda

Yalnız olduğumu anladığımda

Ayakta kalmamı sevdim

Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda

Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği

Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini

İkindide yağmur gibi

Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi

Ben seni hiç sevmedim ki

Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim

Menekşeyle konuşmanı

Nisan a hatırlatmanı

Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını

Düştüğün zaman kanayan yaralarını

Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman

Sakız satan çocukları

Yeni çıkan şarkıları

Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe

Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte

Ben seni hiç sevmedim ki

Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine

Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde

Alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde

Buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın

Ağlayan yüzünde İsa nın

Ferahlatan gücüyle duanın

Korkutan yanıyla nar ın

İncenin, zeytinin ve kalbin üstüne

Gülün üstüne

Tutunduğum umudun üstüne

Korkunun üstüne

Hep senin üstüne, hep senin üstüne

Ben seni hiç sevmedim ki

Gittiğin zaman gitmeni sevdim

Evreni sevdim geldiğin zaman

Kalmanı sevdim

Korkuyordum sana alışmaktan

Yine de sevdim gülümsemeyi

Mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından

Kırlara ilk kar düştüğü zaman

Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim

Seni içimde öldürdüğüm zaman

Ben seni hiç sevmedim ki

Durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse

Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim

Birde yıldızları sevdim

Eylül akşamlarında gelip,

Gözlerinde tutulan.

Düştüğün zaman kanayan yaralarını

Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman

Sakız satan çocukları

Yeni çıkan şarkıları

Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe

Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte

Ben sevdim mi adam gibi severim

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:07 PM
ADAM GİBİ

Ben seni hiç sevmedim ki

Durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim

Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim

Birde yıldızları sevdim

Eylül akşamlarında gelip,

Gözlerinde tutulan.

Ben seni hiç sevmedim ki

Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim

Kurşunları sevdim beni vurduğunda

Ağlamayı sevdim unuttuğunda

Yalnız olduğumu anladığımda

Ayakta kalmamı sevdim

Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda

Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği

Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini

İkindide yağmur gibi

Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi

Ben seni hiç sevmedim ki

Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim

Menekşeyle konuşmanı

Nisana hatırlatmanı

Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını

Düştüğün zaman kanayan yaralarını

Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman

Sakız satan çocukları

Yeni çıkan şarkıları

Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe

Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte

Ben seni hiç sevmedim ki

Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine

Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde

Alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde

Buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın

Ağlayan yüzünde İsa nın

Ferahlatan gücüyle duanın

Korkutan yanıyla nar ın

İncenin, zeytinin ve kalbin üstüne

Gülün üstüne

Tutunduğum umudun üstüne

Korkunun üstüne

Hep senin üstüne, hep senin üstüne

Ben seni hiç sevmedim ki

Gittiğin zaman gitmeni sevdim

Evreni sevdim geldiğin zaman

Kalmanı sevdim

Korkuyordum sana alışmaktan

Yine de sevdim gülümsemeyi

Mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından

Kırlara ilk kar düştüğü zaman

Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim

Seni içimde öldürdüğüm zaman

Ben seni hiç sevmedim ki

Durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse

Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim

Birde yıldızları sevdim

Eylül akşamlarında gelip,

Gözlerinde tutulan.

Düştüğün zaman kanayan yaralarını

Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman

Sakız satan çocukları

Yeni çıkan şarkıları

Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe

Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte

Ben sevdim mi adam gibi severim

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:07 PM
ADIN BATSIN

yüreğime bir gül çizdim kanlı yaş ile

yaktın beni küle döndüm dumana döndüm

nasıl edem nere gidem dertli baş ile

bilemedim teli kırık kemana döndüm



canım aldın, can evimden vurdun ya sende

küstüm sana, faydası yok, geri dönsen de

sende vefasız çıktın, sende hayırsız çıktın

sen de vicdansız çıktın adın batsın



zaman ola devran döne sen de çekesin

yitiresin umudunu heder olasın

aşka düşe kahrolasın candan bıkasın

ömrün boyu bir kez olsun gülmeyesin



sen ki beni rezil ettin yedi cihanda

yalan oldum talan oldum senin sayende

sende vefasız çıktın, sende hayırsız çıktın

sen de vicdansız çıktın adın batsın



beni özleyince bir nehir yatağını bulsun

kor düşsün dağlarına, ceylanlar suya insin

sesime bakıpta ağlıyorum sanma

seni özleyince böyle olsun birazda



ayrılıversin yaprak dalından

insan sevdiğinden ayrılıversin

kan damarımdan can pazarından

adam baharından ayrılıversin



dağda dört mevsim erimeyen kar varya

yokluğum öyle erimesin

sende vefasız çıktın, sende hayırsız çıktın

sen de vicdansız çıktın adın batsın

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:08 PM
Aldırma Reis



Sen içerdeyken ben
Sinemalara gittim
Bütün filmlerini seyrettim
O sevdiğimiz artistin
Sen içerdeyken ben
Vita kutularında çiçek yetiştirdim
Sokakta top oynadım çocuklarla
Ayakkabılarımı eskittim
Güneşe karşı durdum sabahları
*******i bir başıma yıldızları bekledim
Annenin gönlüne su serptim
Aldırma dedim aldırma
Bir şarkı söyle, bir dilek tut herkes için
Bir ada rüzgarı gibi
Sürtünerek geç hayata
Bir sarmaşık gibi tutun
Ve değer ver hatıralara
Aldırma dedim
Sen annesin, aldırma

Sen içerdeyken ben
Kiramı ödedim, pijamalarımı giydim
Haber bültenlerini izledim
Gazetelerden kupon kestim
Sen içerdeyken ben
Sigara içtim, öksürdüm
Otobüse bindim
Fotoğraflarımıza baktım
Acıyan yanlarımı körelttim
Deniz kıyısında yürüdüm
Manavdan soğan aldım
Yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
Islık çaldım
Sen içerdeyken ben
Hep uyandım, sayıkladım
Kanadım boyuna
Takvimler aldım
Her gün bir yaprağını kopardım
Deli ayrılığın

Sen içerdeyken ben
Gömleğimi ütüledim
Sobada elimi yaktım
Bir şiir yazdım
Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden
Hani o alnına kader değmiş
Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş
Hani o erken vurulmuş
Gençliğimiz gibi dağıldım
Sen içerdeyken ben

Bir adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne

Sen içerdeyken ben
Kapı kapattım, pencere açtım
Mutfakta oyalandım
Kanepede yattım
Hatta bir yolluk aldım odaya
Çok da kulak asmadım
Çok da koymadı bu bana
Alt tarafı içerdeydin
Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün
Bir yanımı
Yani adamlığımı
Yani gözlerimin ferini
Yani canımı
Alt tarafı şarkılar ölecekti
Alt tarafı kanayacaktı kalbim
İşte sensiz
İşte nefessiz
İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı
Her tarafım

Yıldızlar yine oradaydı oysa
Yazdıklarım
Gözden kaçan o defter yapraklarında
Boşver 128
Hayat bir gemi
Yürüt onu göreyim seni
Boşver 128
Boşveriyor ya
Aldırma reis
Reis aldırmıyor ya

Bir adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne

Sen içerdeyken ben
Vitrinlerin önünden geçtim
Minibüs duraklarında bekledim
Simitçilerle yarenlik ettim
Üstüme bir ceket aldım
El tezgahlarında kitaplara baktım
Sen içerdeyken ben
Hiç oturup ağlamadım
Hiç karartmadım umudu
Hiç bulandırmadım onuru
Öyle dimdik durdum ortada
İşte burada ulan işte burada
Böyle burada
Hiç yıkılmadan
Hiç utanmadan
Ve hiç unutmadan

Sen içerdeyken ben
Gülen resmimi yaptırdım
Sokaktaki ressama
Her zaman yaptığım gibi
Buzdolabını ayağımla kapadım
Parkların banklarına adını kazıdım
Adını kazıdım duvarlara
Adını, adımın yanına yazdım
Hiç unutmadım, utanmadım
Korkmadım
Parmaklarımı şıklattım Fidayda'da
Hani vardı ya
Fidayda'da hanım kızım Fidayda
Gelip geçen her tren bağırtısında
Kalkıp aynaya baktım sonra

Sen içerdeyken ben
Perdeleri hiç kapatmadım
Hiç bakmadım arkama
Başını ellerinin arasına alan
Üç-beşinin arasında olmadım
Öyle bıraktığın gibi
Öyle yaşadığımız gibi yaşadım
Sen içerdeyken ben

Bir adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen içerdeyken ben...

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:08 PM
ALİ MUNZUR

Açıldı ömrümün haritası

Bir omzu düşük ağır delikanlı

Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı

Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran

Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası

Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı



Benim ömrümde, bir kırlangıç ağıdı vardır bildiğim

Benim ömrümde, tel örgüler kuşluk ayazında

Kör karanlık yağlı kurşun

Birde yanık türküsü anamın

Her biri bir başka seherinde güz dönümümün

Vurup gitmiştir sessizce oğulları

Şu gurbet denen şu belalı buğ yılanı, şu bilinmez sefere



Benim ömrümde, bir ırmak vardır

Durup önünde taş yüzdürdüğümüz ak köpüklerinde

Sesine sesimizi kattığımız

Ve anamızın patiskadan biçtiği uzun donlarımızla

Bir turna balığına gençliğimizi sattığımız

Aylandığımız,

adamdan sayılıp delikanlı halaylarına karıştığımız

Yıldızların altında, dam bacalarında aşık attığımız



Benim ömrümde, yarı çıplak popil delikanlısı ortalığın

yağmurların sevdalısı ve parlayan yusuftutan kuşları

Benim ömrümde, mor menekşe

Yediveren gülleri ve böğürtlen

Birde sen!

İçime işleyen ah sen!

Ondokuz yaşımın

Ve ırmağımın

Ve toprağımın hakkına birde sen! ..

Bulutlarıma kına yaktığım sebebin

Namerd olayım sevmedim hiç kimseyi böyle bu kadar! ..

Ya da sevemedim

Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı

Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran

Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası



Bu da bir gurbettir yıkar adamı içine

Bu da bir rivayettir, on iki yıl bilmem kaç bin gece

Bir türkü sesinde..

Dumanlı dağları duman kaplamış

Yine mi gurbetten kara haber var?

Seher vakti bu yerlerde kimler ağlamış?

Çimenler üstünde gözyaşları var..

Benim ömrümde..



Şimdi vur, vur içine onca talanı

Onca sevdayı vur, vur Ali Munzur

Bu sol yandaki hicran yarası öyle çok ki..

Benim ömrümde çiçeğin bozamadığı

Karanlığın düşemediği yüzüm

Bana mahsus kor ayazda üşüdüğüm

Hercanın yeşili, Cemilin üzüm gözlü güzeli

Ve hüzün yaprağını dökende dut ağacın

Kalbime bir gül dikeni, fikrime sevda batanda.

Kemahın istasyonuna doğu expresi demir atanda

Murat suyu Fırata karışır üç gün üç gece kan akanda

Ben belki bin gece sayanda gurbet akşamlarında yıldızları

Emanetime iyi bakasın köylü kızı

O elinde tuttuğun kanayan şey Ali Munzurun kalbinin yarası



Benim ömrümde, yarı çıplak popil delikanlısı ortalığın

Yağmurların sevdalısı

Ve parlayan yusuftutan kuşları

Benim ömrümde, mor menekşe

Yediveren gülleri ve böğürtlen

Birde sen!

İçime işleyen ah sen!

Ondokuz yaşımın ve ırmağımın ve toprağımın hakkına

Birde sen!

Bulutlarıma kına yaktığım sebebin

Namerd olayım sevmedim, hiç kimseyi böyle bu kadar

Ya da sevemedim.

Ey Ali Munzur, ey dağların kartalı

Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran

Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası

Açıldı ömrümün haritası..

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:08 PM
ANNE

Kan ter içinde gece

Kan ter içinde her yanım

Her yanım bu gece vurgun içinde

Kurşun yemişim, sürgün yemişim

Bu sana ilk gelişim

Vur emriyle düşmüşüm kapına

Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana



Yok elimde bir demet menekşe

Yok elimde sevdiğin gül şekeri

Yok işte sana bir şey

Bilmem ki ne demeli

Bir tek ağır yaralı özlemim

Ve birtek gözlerine sürdüğün gözlerim

Anne benim, aç kapıyı

Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın

Ölmeyesin, bitmeyesin

Yürekyarısı gitmeyesin dediğin

Anne benim, aç kapıyı

İşte geldim, işte bu sana ilk gelişim



Hep senin için gökyüzünde bir evimiz olsun isterdim

Hep senin için bulutları isterdim

Ellerimi açtırıp dua ettirirken

O küçük evimizde sokulurken göğsüne her gece

Hani her gece sorduğumda

Anne babam nerde

Nerde kuşların dilinden anlayan adam

Ve menekşelerle konuşan adam

Nerde anne

Ve sen bastırıp bağrının kızılca kıyametine acını

Gelecek oğul, sen uyu şimdi

Baban gelecek bir yağmur gibi yağmurla

Rahmete boğacak yoksulluğumuzu derken

Ben uyur, düşümde

Senin için bir ev görürdüm gökyüzünde

Sen, babam, ben ve melekler

Ve melekler anne

Anne melekler

Önce babam sonra onlar terkettiler *******imizi

Ben de çekip gittiğimde

Yani oğulcuğun yani yürek yarın

İçinden geçen şarkın gittiğinde

Sen nasıl yaşadın anne



Kan ter içinde gece

Kan ter içinde her yanım

Her yanım bu gece vurgun içinde

Kurşun yemişim, sürgün yemişim

Bu sana ilk gelişim

Vur emriyle düşmüşüm kapına

Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana



Vakit yok artık

İstersen kalayım böylece

Ama bir kere öpseydim elinden

Ama bir kere sürseydim gözlerimi gözlerine yeniden

Yok elimde bir demet menekşe

Yok elimde sevdiğin gül şekeri

Yok işte sana bir şey

Bilmem ki ne demeli

Bir tek ağır yaralı özlemim

Ve birtek gözlerine sürdüğün gözlerim

Anne benim, aç kapıyı

Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın

Ölmeyesin, bitmeyesin

Yürekyarısı gitmeyesin dediğin

Anne benim, aç kapıyı

İşte geldim, işte bu sana son gelişim



Üzülme, kapanıyor diye gözlerim

İşte gidiyorum vakit doldu

İşte kapanıyor gözlerim kapının önünde

Öğrettiğin gibi ellerimi kaldırıp gökyüzüne

Ve eğip başımı önüme dua ediyorum

Üzülme anne, vakit doldu

İşte şimdi bir oğlun oldu

Bir oğlun oldu anne



Kan ter içinde gece

Kan ter içinde heryanım

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:08 PM
BEN AŞKI SATIN ALDIM

ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı

o zamanlar bakır rengindeydi dağlar

daha şıvan düşmemişti böğrüme

daha deli deli esmemişti ruzigar

kalbim acıya düşmemişti

sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım

halayda delikanlı başı olacaktım

bıyıklarım yeni terlemişti



gurbeti

ismail dayımın gönderdiği

kuru üzüm ve fıstık nan

bir de istanbul fotoğraflarından tanımıştım



hey deli yanım!

türkülerim ince gül dalım

gönül közüm

verdiğim sözüm

ne zaman duman olsa

munzur un doruklarında kalırdı gözüm

aradabir durup fırat a bakışım

ve yanımdan ayırmadığım

bir üveyikten satın aldığım aşkım



yani ahretlik gülüyordum

istanbulu fotoğraftan

vurgunu üveyikten biliyordum



bir zemheri akşamında

oturtup tandırın karşısında babam

oğul yürü, dedi

yürüdüm

topak oldu babam,acıdan yundu gözleri

yalınız bir ah etti anam

sessizce ırmağa düştü sözleri



yürüdüm

terleyen bıyıklarım

şahin bakışım

ve yıldızlı *******imden birinde canım

üveyikten satın aldığım halis aşkım

geride kaldı



ormanlar gördüm

ağaçlar gördüm

dallarında adamlar asılıydı

ipince fidanlar

ipil ipil kan sızardı dudaklarından

baykuşlar

gecenin koyukatmer al basması karanlığına karşı

nasıl da gülüyorlar

nasıl da gülüyorlardı



hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani sazım

ve halıs aşkım



dağlardan geliyorum ben

fıratın doğduğu yerden

gönle aktığı yerden

serin göze başından

soğuk bulgur aşından

dağlardan geliyorum ben

aşkın doğduğu yerden hey!

yusuf un kuyusundan eyyub un sabrından geliyorum

etmeyin elemeyin

ben istanbulu fotoğraftan

vurgunu üveyikten belliyorum



hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani sazım

ve bir üveyikten satın aldığım

halis aşkım



hey anam

ne aynam ne tarağım ne sedef çakım

ne tesbihim ne mintanım

bir han odasında

akşam alacası değip geçerken böğrüme

yavaşça önüme düştü alınyazım



kim tutar kaldırır başımı yerden

kim dinler türkülerimi bozlağımı sazımı

bir duan olaydı ah, yanıbaşımda

iki çift lafın

bir tas ayranın

bir dağ soluğun

entarine yapışmış kalmış bir yayla çimenin

bir tesbih böceğin

bir avuç toprağın

bir küçük taşın

bir tel saçın alyazmanın altından



hey anam

akşam indi kırıldı sazım

istanbulda

haramiler sokağında

bir han odasında

yavaşça önüme düştü alınyazım



hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani dağlara verdiğim aşkım



akşam dediğim ana

istanbulda ay karanlık yürek pustur

bir de hikayesi var

kanadı kırık martıdan dinlediğim:

çok önceden

zebaniler yakıp geçerken şehri

üç damla baldıran zehri

üç damla hıyanet dökmüşler mavi denize

üç martıyı boğmuşlar

herşeyi gördüler diye



akşam dediğim

dam aralıklarından

han bacalarından kaçıp giden güneşin

vurması değil mi taa dağlara, dağlarıma

değil mi ana



yani akşam dediğim

isli han odasında

bir ben

bir viranşehirli yakup

bir de çaykaralı musa

üç bardak çay hatrına

üç gurbet türküsü değil mi uçurduğumuz

üç damla baldıran zehri değil mi ana

akşam dediğim



buradan

bu halis aşkımı

bir han kirasına sattığım hovarda istanbuldan

aranan bütün overlokçular sıraütücüler adına

budur havadisim

hatırladığın

ne bulgur tadı

ne bir çiçek

ne bir isim

ben gündüzleri müslüm gürses dinlemeye

*******i han odasında

alınyazımı görmeye hüküm giymişim



yine de ana

ana yine de

öperim gözlerinden

dağlarımın

çimenimin

ve kanayan gençliğimin

öperim hepsinin tekmil gözlerinden

bıyıkları yeni terleyen gençliğimin adına



ana

can ana

yaran ana

oyy ana

hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani sazım

bir üveyikten satın aldığım halis aşkım



ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı

o zamanlar bakır rengindeydi dağlar

daha şıvan düşmemişti böğrüme

daha deli deli esmemişti ruzigar

kalbim acıya düşmemişti

sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım

halayda delikanlı başı olacaktım

bıyıklarım yeni terlemişti

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:09 PM
BENİ KAVGADA GÖR

Geçer gözüm

İçimizden bir aşk geçer

Ve keder

Ve heder olmuş bir hayat

Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan

Öyle yavaş öyle deşer de geçer

Koyarlar cesaretimizi bir sokağın tabelasına

Binlerce çocuğa adımızı verirler

Bize ölüm bize kurşun bize hançer neyler

Neyler ömrünü cebine koymuş adama yağlı mavzer



Geçer gözüm

Memleket kadar bir nağra düşer yıkılmış sokakların pusularına

Akşam sofralarına aç karnına yüreğim düşer

Beni adamdan sayma

İlk gözyaşı

İlk yere düşen damla

İlk kancık tuzaklara düştüğümüz hayınlığın hatrına

Hani cebimizde iki satır mektubu yarım bıraktığımız sevdanın



Hani son bir umutta tutunduğumuz arkadaşlarımız

Ve kaygan ve ıslak ve kaypak sabahı Ankara nın

Ve bilsen

Tek başına büyür intikam aşk ve sen

Tek basma büyür elif misali

mezarıma bıraktığın menekşen

Geçer gözüm

İçimizden bir aşk geçer

Ve keder

Ve heder olmuş bir hayat

Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan

Öyle yavaş öyle deşer de geçer



Beni son kez kavgada gör

Son kez ölsün arkadan vurmacasına bütün ihanetler

Sonra şöyle saçlarımı savurup ecel saatine

Sonra son kez alnından vurulmacasına aşkın

Bir eşkıyalık yapıp

Basınca bütün evlerini bu şaşkın İstanbul
un

Bir de kendimi denize dökünce Üsküdar dan

Nasıl da patlar içimde çığlığın

Bana bu şehri yakmış desinler

Beni son kez kavgada gör

Bana kendini satmış desinler

Beni son kez kavgada gör



Koyarlar cesaretimizi bir sokağın tabelasına

Binlerce çocuğa adımızı verirler

Bize ölüm bize kurşun bize hançer neyler

Neyler ömrünü cebine koymuş adama yağlı mavzer



Ya bir de sen düşersen ellerimden

Ya bir de kimsesizsem

Ya ölüm kadar sevdiğim cesaretim yan çizmişse

Sonu yok uğraşlarda yılgınsam

Son mermim avucumda

Fiyakalı bir eylül sabahı

Basar giderim kalbine namımın

Sıkar giderim

Avucumda mermim menekşem ve arkadaşlarım



Geçer gözüm

İçimizden bir aşk geçer

Ve keder

Ve heder olmuş bir hayat

Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan

Öyle yavaş öyle deşer de geçer

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:09 PM
BİR ADIN KALMALI

Bir adın kalmalı geriye

Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

Aynaların ardında sır

Yalnızlığın peşinde kuvvet

Evet nihayet bir adın kalmalı geriye

Birde o kahreden gurbet

Sen say ki ben hiç ağlamadım

Hiç ateşe tutmadım yüreğimi

*******i koynuma almadım ihaneti

Hele nihavend hele buse hiç geçmedi aklımdan

Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın

İçimin nehirlerinden

Evet yangın

Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan

Evet kaybetmenin o zehirli buğusu

Evet isyan

evet kahrolmuş sayfaların arasında adın

Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı

Bu sevda biraz nadan

Biraz da hıçkırık tadı

Pencere önü menekşelerinde her akşam

Dağlar sonra oynadı yerinden

Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca

Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam

Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı

Yani ben seni sevdiğim zaman

Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın

Yine de

Bir adın kalmalı geriye

Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

Aynaların ardında sır

Yalnızlığın peşinde kuvvet

Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

beni affet

kaybetmek için erken

sevmek için çok geç

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:09 PM
BİR AŞK DEĞİYOR

Kapına biri gül bırakıyor tanımadığın

Trafik birden açılıyor

Köprüden geçişte para almıyor gişedeki kadın

Bi o kadar yakışıyor üstüne siyah kazağın

Menekşe tutuyor köşe başında yalnızlığın

Sarı kanaryalar hep senin için kazanıyor

Ne de güzel geliyor insana sırtından vurulması insanın

Oğlum sana bir aşk değiyor

Bi yerinden bakınca nede keyifli hayat

Bi yerinden bakınca rahat

Oğlum sana bir aşk değiyor

Bundan sonrası tufan, talan, fırtına, bora, kar

Aşık-ı mecnun sensin mecnun un ancak adı var

Oğlum sana bir aşk değiyor

Oğlum seni bir aşk sarıyor

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:09 PM
BİR BAVULLA GELMİŞLER (MÜNİH TRENİ)





Bir bavulla gelmişler

Karaların memet, ince ali ve bir de bekir

Puslu bir alaman sabahında münihe inmişler trenden

Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum

Bir de yar ilen ana baba hasreti

Bildikleri birkaç sıla türküsü

İnmişler üçüncü mevki kompartımandan

Başlarında kasketleri

Şenolasın bakalım gurbetlik şenolasın yabaneli



Nere baksan bir soğukluk değmiş içlerine

Nere baksan insanı üşüten kocaman bir yalnızlık

Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına

Nere baksan deli bir ayrılık düşecek burada bahtımıza

Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına



Bir bavulla gelmişler

Münihe, viyanaya, berline, rotterdama

Çorum nire memec, lozan nire

Brüksel nire ali, emirdağ nire

Konya nire bekir, strasbourg nire

Ve frankfurta ve kölne ve lyona

Hamburga, liege, bonna

inmişler içlerinde memleket döne döne, yana yana



Bir bavulla gelmişler

Önce ******* bitmemiş sonra soğuk ve karanlık gündüzler

Herbir işini, tamam eylemişler atamanın

Herbir vidasını sıkmışlar

Herbir makinasına terlerini akıtmışlar

Eksilerek, didinerek ve direnerek

Sağlam basmasını bellemişler yere

Kancık pusuların yaban belaların

Ve hayın ve namert ve itkopuk Pazar sabanları çanlarının arasından



Geçirmişler yüreklerinin filiz filiz umutlarım

Hey canım

Hey adam yanlarım

Hey karaların memet, ince ali ve yetim bekir

Keşke gelip bir görebilseydiniz torunlarınızı

Bir kere öpebilseydiniz

O makinayağı bulaşığı elleriniz, kavruk yüzleriniz

Ve cengaver bakışlı kara gözlerinizle hepimizi

Hey canım

Hey adamlarım

Hey karanlığına atamanın ıslık çalan kahraman yanlarım



Bir bavulla gelmişler

Karaların memet, ince ali ve bir de bekir

Puslu bir ataman sabahında münihe inmişler trenden

Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum

Bir de yar ilen ana baba hasreti

Bildikleri birkaç sıla türküsü

İnmişler üçüncü mevki kompartımandan

Baştarında kasketleri

Şenolasın bakalım gurbetlik şenolasın yabaneli



Şimdi onlar

Herbir sokağına değerek avrupanın

Ve herbir dağında şahin olup uçarak özge vatanın

Bize bir sabahı indirirler öyle gülümseyerek çocuklarımıza

Öyle kara öyle ince öyle yetimdirler

Öyle konya öyle maraş öyle adana

Öyle trabzon öyle afyon öyle erzurumdurlar

Öyle dadaş öyle ele öyle uşak öyle yörük öyle çerkez öyle doğudurlar



Ve doğururlar

Herbir sıkıştığında kalbimiz

Münihin, viyananın, roterdamın, brükselin ve nice şehirlerin

Dumanların, çanların, köprülerin, kanalların

Acıların, yalnızlıkların, hasretlerin, mektupların

Ve hepsinin ötesinde o ağır gurbetliğin çöktüğünde efkarı

Gelip tutarlar ellerimizden

Karaların memet, ince afi ve bir de bekir



Varsın bize alamancı desinler

Varsın bizi sofralarındaki ekmekten sonra sevsinler

Varsın yüzümüzden önce bavullarımızı gözlesinler

Biz yine de memleket kadar bir yürekte sevmekteyiz memleketi

Çünkü karaların memet, çünkü ince ali ve bir de bekir çünkü



Bir bavulla geldiler

Puslu bir ataman sabahında münihe

Çünkü

Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum

Bir de yar ilen ana baba hasretini

Ve bir de bildikleri birkaç sıla türküsünü hiç düşürmediler

Sokağına avrupanın

Hey canım

Hey adam yanlarım

Hey karaların memet, ince ali ve bekir

Keşke gelip bir görebilseydiniz torunlarınızı

Bir kere öpebilseydiniz



O makinayagı bulaşığı elleriniz, kavruk yüzleriniz

Ve cengaver bakışlı kara gözlerinizle hepimizi

Hey canım

Hey adamlarım

Hey karanlığına alamanın ıslık çalan kahraman yanlarım

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:09 PM
BİR ŞEY SÖYLE

Bir şey söyle

Denizler tutuşturulduğunda

Dağlar yürütüldüğünde

Bir şey söyle

Yıldızlar semadan bir bir

döküldüğünde üstümüze

Bir şey söyle

Ben seni unuturum

Söyle

Yer başka gök başka olduğunda

Sallanıp çalkalandığında uçsuz

bucaksız sema

Hani biz

ateşin etrafını sarmış

pervaneler gibi olduğumuzda

Bir şey söyle

Unuturum ben seni, söyle

Kalplerde gizlenenler ortaya döküldüğü zaman

Gök yarıldığı zaman

Ne oluyor bu yere dediği zaman insan

Ve kalakaldığında yüzkarası

şiirlerim

Ve sensiz bir zaman

ve ayaklarımızın altından toprak

kayıp

Dümdüz eğildiği zaman

Bir şey söyle

Defterler açıldığında gökyüzü

sıyrılıp

alındığında

Cehennem tutuşturulduğunda cennet

yaklaştırıldığında

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:10 PM
BİZİM YAŞADIĞIMIZ

bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim

biz de soluk alıp vermedeyiz

yani her insan gibi sevmekteyiz, sevilecek şeyleri

bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği

kurban bayramlarında kınalı koçları

başları eloyasıişlemeli yemeni ile kapalı

bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı

pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları



kalbim ağrıyorsa da kardeşim

gönlüm bulanıyorsa

tedirginsem kuşkuluysam

kalın kitapların yazdığına bakarsan

acaip suçluysam

havada ihanetdışarıda sıcak

duvarda yazılar

kalbimizde acılar varsa da

bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim



mektubun geldi bugün haziran

kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından

haberin geldi

haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta

çok bakarsın yağmur yağanda

ıslak ve buğulu camların ardından bilirim

bilirim, acı

nasıl oturur adam yüreğine

ne var yani işte

iyiyim diyorum ya

inan olsun iyiyim anne

insan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe

bak üzülme

yazıyorum bir daha

nolur üzülme

üzülmüyor analar

oğulları üzülmüyorum dedikçe



bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim

biz de soluk alıp vermedeyiz

yani her insan gib isevmekteyiz, seviecek şeyleri

bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği

kurban bayramlarında kınalı koçları

başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı

bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı

pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:10 PM
ÇİLELER

Minibüslerin arkasına seni ben yazdım

Gözlerimin nasıl sev dediğini

Sensiz bu dünyanın batması gerektiğini

Hor görsende garibi

Bir teselli vermeni ben istedim

Bahtıma takılan bir karaçalı gibi

Gönlümü tozduman bıraktığımı

Bağrımdaki ateşi yakıp gittiğin günden beri

Batıyor gönlümde bir akşam güneşi



Minibüslerin arkasına seni ben yazdım

Ben yazdım sevrek ayrılalım

Ben yazdım

Cennet gözlüm ben yazdım

Ben sabahsız *******in kucağında bir çilekeş

Gönlüme vazgeç demişim

Vazgeçmemiş bu aşktan

Kabahat seni sevende biliyorum

Elimde bir kandil dolanıyorum

Eğer aşka bir ceza verebilseydim

Onun da benim gibi sevmesini isterdim



Minibüslerin arkasına seni ben yazdım

Bunca yıl habersiz yaşadım seninle

Hep seninle yaşadım öldü deselerde

Aşkından öldüğümü bilmesende

Belki biraz üzülüp kim desende

Gel gör şu halimi bir teselli ver

Sevenler mesud olmaz derlerdi inanmazdım

Şimdi mesud değilim bilseydim bağlanmazdım

Biliyorum ben eski halimle daha mesuddum

Dediğin gibi olsun hadi severek ayrılalım

Ama otur son kez masaya göğsümüzü yumruklayalım.



Bitmedi mi bitmedi mi çekilen işkence?

Volkan misali tüten parçalanan gönlümle

Ekilen biçilmezken kısacık ömrümüzde

Değer verdiklerimiz gülerken halimize

Hangi gaye

Hangi amaç

hangi ümit yaşatır?

Katmerlenmiş çilelere

Hangi vücut dayansın?

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:10 PM
EĞER

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,

Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,

Merak ediyorum neler yapacağınızı...

Biliyorum ama

Böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı,

Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,

Ve inandırmaya çalışacağınızı,

Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı;

Gerçekten evinizde ona hizmet etmekten alacağınız hazzı.

Fakat söyleyin bana,

Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde,

Onu kapıda mı karşılayacaksınız?

Yoksa onu içeri almadan önce, aceleyle,

Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp

Yerine Kur anı mı koyacaksınız?

Peki hala Amerikan filimlerini seyredecek misiniz televizyonda?

Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle,

O size kızmadan önce?

Kimbilir?

Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz,

Hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi...

Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız?

Ve bunun yerine ortalığa,

Kitaplığınızın raflarında tozlanmış,

Hadis kitapları mı çıkaracaksınız?

Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz?

Yoksa teleşla ne yapayım diyerek,

Sağa sola mı koşturacaksınız?

Merak ediyorum:

Eğer Peygamber Efendimiz,

Bir kaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa,

Yapmaya devam edecek misiniz,

Her zaman yaptığınız şeyleri?

Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı?

Her yemekten sonra sofra duası etmeyi,

Yine zor mu bulacaksınız?

Hiç yüzünüzü asmadan,

Oflayıp puflamadan,

Her vakit namazınızı kılacak mısınız?

Ya sabah namazı için,

Sıcacık yatağınızından,

Erkenden fırlayacak mısınız?

Peki ya yine mırıldanacak mısınız,

Her zaman söylediğiniz şarkıları?

Ve okuyacak mısınız,

Her zaman okuduğunuz kitapları?

Peki bilmesine izin verecek misiniz,

Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri?

Yoksa hiç bilmemesini mi isterdiniz?

Şöyle diyelim ya da:

Gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz Peygamberi de?

Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız?

Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla?

Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız,

Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?

Şimdi söyleyin açık yüreklilikle,

Onun kalmasını ister misiniz sizinle?

Sonsuza dek, hep birlikte...

Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,

Ziyareti bitip gittiğinde?

Gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi?

Bilmek ve düşünmek,

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse

Yapacağımız şeyleri...

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,

Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,

Merak ediyorum neler yapacağınızı ...

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:10 PM
GERİYE DÖNEN ADAM

Yağmur yağıyordu

Benim saçlarımda kırağılar vardı

omuz omuza konmuş bir gül

Kapıyı açtım,elinde eski bir bavul

Yüzünde daha da eski bir hikaye

Geldim dedi, geldim işte

Sana kendimi getirdim,belki unutmuşsundur

Birlikte söylediğimiz şarkıları getirdim

Bir kaç gömlek bir pijama attı

Tuttuğum notları,serin volta boylarında adımları sayıp susuşlarımı

Elimle büyüttüğüm nazlı bir menekşeyi

Gökyüzüne verdiğim dualarımı

Çakmağımı,sigaramı,tabakamı ve kitaplarımı getirdim

Döndüm dedi,döndüm işte

İçeri girdi aksıyordu bir ayağı

Oysa nasılda akardı bayrak gibi önümüzde

Nasılda oynardı saçları rüzgarı bulanda

Bir ceylan gibi nasıl da koşardı

Ayağım dedi,derin bir nefes aldı

İçerde dedi,bir bakır tas bıraktım bir kehribar tesbih

Birkaç kitap,birkaç iyi arkadaş

Tüketilmiş bir çeza ve bir ayak,güldü sonra

Dedemin yemen çölünde bıraktığı ayağı ben içerde bıraktım

Kurban olsun ikimizinki de memlekete

Oturduk,uzun uzun baktık kendimize

Onüç yıl sonra yeniden karşı karşıya

Bir deli gençliği birlikte düşürmüştük yollara

Bir yüreğimiz vardı ve onu koymuştuk ortaya

Ben başımı onun omuzuna yaslardım

O taleal okurdu kulağıma

Ben bazı ******* oturup ağlardım

O dua ederdi hepimiz adına

Ve pis bir sonbahar akşamında ayrılmıştık

Caddelerde arabalar akıyordu yağmur yağıyordu

Babalar ekmekleri saklamış çeketlerinin altına

Korkuyla evlerine koşuyordu

Düdükler çalıyordu,sirenler çalıyordu,şehri kimler çalıyordu?

Oysa biz onunla yüreğimizi koymuştuk ortaya

Arkasından baktım,elinde tahta bir bavul,cebinde ikimizin yüreği

Şifadan ayrılık,rahmetten yoksulluk

Şen olasın mahpusluk

Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?

Bana mektup yaz,bir de menekşe resmi yap

Ve bir gül gönder anama

Kaldır gözlerini yerden,onüç yıl dediğin ne ki?

Ve yürüdü Yusuf

Yanıp sönen mavi ışıklar düştü gölgesine

Ben onüç yıl bekleyecektim onüç yıl kavuşmak için

Çebinde rehin götürdü yüreğimi

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:11 PM
HAYSİYETİMİZ VAR

Dünya dediğiniz abiler aha benim şu yüreğim kadar

Hayat dediğiniz ne kadar gülebiliyorsak o kadar

Boşverin gerisini sallayın gitsin dünyayı

Paramız yoksa da haysiyetimiz var

Canımdan öte ve de çok kıymetli sevdiğim arkadaşlar

Durumum ortadadır

Hayat bana da sağlamına harbi bi çelme takmıştır

Nevrim dönmüş midem bulanmış gözlerim kararmıştır

Cümlenize olan cümle borç edavatım

Üç vakte kadar askıya alınmıştır

Biraz idare edebilirseniz eğer

Ya bide kahveci nuriden rica edebilirseniz

Kesmesse tavşan kanı günde üç bardak çayı

Elbet bu feleğin paslı çarkı bi gün benim içinde döner

Düşeş gelmese de

Gelirse eğer zarımız bi dubara ve hele dört cahar

O zaman işi düzelttik sayın abiler

Ve inanınki paramız yoksa da haysiyetimiz var

Dalgalan bakalım kız kulesi önündeki dalgalar gibi kalbim

Hayıflan bakalım hiç kimselere belli etmeden

*******i yorganın altında

Yazıklan bakalım bu da revamıdır hayatının baharında

Bi delikanlıya

Hep kısa çöpü ben mi çekicem

Hep banamı denk düşücek çarkıfeleğin iflası

Hep ben bilicem başkaları mı kapıcak beşyüz milyarı

Hep ben sevip eller mi alıcak aslıyı leylayı

Batsın bu dünya sende mi leyla

İtirazım var yalana dolana

Ben böyle dolana dolana ellerim cebimde

Dudağımda ıslığım başımda eski alemlerin sarhoşluğu

Orhan veli tadında basıp voleyi yürüycem

Hayatın sonuna kadar

Hiç tasalanmayın abiler

Paramız yoksada haysiyetimiz var

Vallahi öpmek geliyor içimden en kral arkadaşlarımı

Ayhan ışığı, sadri alışığı, erol taşı

Adamın gönlü şarkılar söyleyip unutmak istiyor garibanlığı

Adamın canı hesapsız dostlarını çekiyor

Dalgasız dümensiz yoldaşlığı

Mahalle arasında gazozuna maç yapıp yenilmek çekiyor

Komşunun kızına mektup yazıp

Çarşamba pazarında el altından vermek çekiyor

Bazen sıcak ekmek

Bazen seyyardan sabah poğaçası çekiyor

Adamın gönlü bağıra bağıra ağlamak çekiyor

Gece mehtaba karşı

Langadan hıyar beyoğlundan adam çekiyor

Ne yalan söyliyim biraz kırgınlıkta var

Ama hiç tasalanmayın abiler

Paramız yoksa da haysiyetimiz var

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:11 PM
HAZİRAN

mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

şimdi sen, denizi de yazmışsındır

beni beter edeceksin ya

martılarını ve simidini İstanbul un

göznurum

suyun çiçeğe çimene yürüdüğü bir mevsimde

bana umudu yazmana ne hacet

hadi biraz

şehrin şarkısından ve arkadaşlarından bahset



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

gönderdiğin gibi duruyorum burada

hiç ağlama

ağlamak yakışmıyor haziranda adama

iyi yanları da yok değil ama

bak erken kalkıyorum mesela

gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada

arada sırada koymuyor değil

koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada

hadi çocuklardan bahset

herkes iyi diye bir yalan yaz mesela

pazar günleri onları güneşe çıkar

ellerinden tut götür uzak bir limana

sevgili karıma da bir gül diziyorum boncuktan

mahsus selam ediyorum bütün arkadaşlara



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

kimin aklına gelirdi ki

aşkın ve sevdanın hatrına

bir menekşe büyüteceğim iki ranza arasında

sonra türküler öğreneceğim

zulümün, ayrılığın ve turnaların adına

gönderdiğin kitapları da okuyorum

elin değerse ve zor değilse

biraz çimen taze bir gül yaprağı

karımın sesinden ve çocuklarımın gülüşünden de koy

bir daha ki mektuba

arkadaşların yüreğini de unutma



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

yağmur da yağıyor mu

ıslanıyor musunuz eskisi gibi

eskisi gibi anıyor musunuz arkadaşınızı

hiç unutmadığım adlarınızı

adımın yanına yazıyor musunuz

bu pazar açık görüş var

çocuklarımı, karımı ve arkadaşlarımı istiyorum

konuşuruz ordan burdan

elleriniz elime yüreğiniz yüreğime dokunur

tamam, biraz da ağlarız

ağlarız işte n olur

mapusluk mevsiminde o kadar olur



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

gönderdiğin gibi duruyorum burada

hiç ağlama

ağlamak yakışmıyor haziranda adama

iyi yanları da yok değil ama

bak erken kalkıyorum mesela

gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada

arada sırada koymuyor değil

koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada



hadi çocuklardan bahset

herkes iyi diye bir yalan yaz mesela

pazar günleri onları güneşe çıkar

ellerinden tut götür uzak bir limana

sevgili karıma da bir gül diziyorum boncuktan

mahsus selam ediyorum bütün arkadaşlara



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

gönderdiğin gibi duruyorum burada

hiç ağlama

ağlamak yakışmıyor haziranda adama

iyi yanları da yok değil ama

bak erken kalkıyorum mesela

gökyüzüne bakabiliyorum arada sırada

arada sırada koymuyor değil

koyuyor hasretlik onca kahrıyla, ama arada



mektubun geldi arkadaşım

haziran da geldi

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:11 PM
KARAHAZER ÇİÇEĞİM

Ah bir dağda bırakıp bir dağda bulacağım

Leyla menekşesi

Olursa bir yağlı kurşundan birde senin elinden olur ölümüm



Bir seherde açsınlar bağrımı

En deli rüzgarlar essin

Ne yiğitti desinler, ne filinta, ne hercai fiyaka

Dönüp baktıkları zaman bir oltu tesbihi

Bir gümüş tabaka

Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara

Şeyh izzetttinin dünyanın bütütn çokcuklarına,

Yaptığı muska

Ve

Sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar

Mintanımın altında



Ah yaban gülü ah Karahazer çiçeği

Ah gurbetin şıvan yıldızı, leyla menekşesi



Yağmurlu bir akşam üstünde duldada

Dedemden öğrendiğim ilk duam gibi

Yeşil ceviz altında koşturan karınca

Harran üstünde her gece parlayan süreyya

Emek gibi, toprak gibi, kan gibi, hoyrat gibi

Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkiyası gibi

Yasak gibi, bayrak gibi, baskın gibi

Erişilmez birşeydi seni sevmek



Ah leyla menekşesi, ah yaban gülü

Ah karahazer çiçeği, ah yaktığım o içli türkü

Hani o zalım deyen hani o hayın



Şu üç kuruşluk daru dünyada

Göysüme şifasız ecza sürdler

Ve yürüdüler geçliğimin üstünde

Yağmur yağıyordu kuşlarda vardı

Uzandım yıldızlara tutamadım

Saçlarım ağardı şehir zındanlarında

Alem uykudaydı Adilcevaz uykudaydı

Sevdam, menekşem memleket gülüm

Kuyudaydım, saçlarım ağarmıştı

Sahtiyan uykudaydı..

Çıplaktı üzerim, mintanım kana bulanmıştı

Ah karahazer çiçeğim sen uykudaydın

Yıldızlar ve memleket uzaktaydı



Sen böyle gideceksen memleket böyle ağlayacaksa

Ben kabuslarına tabir düzeceksem şehir eşkiyalarının

Kıyamet düzeceksem ve seni bekleyeceksem

Bütün kuyulara bütün suna boyunlu dağlara

Adını haykıracaksam

Yırtılan mintanım, akan kanım, ağaran saçlarım

Ve

Memleket için dön diyeceksem; dön



Dön yaban gülüm

Dön Karahazer çiçeğim
memleket gülüm.

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:12 PM
KIRIKHAVA

ah yabangülü

ah karahazer çiçeği

ah gurbetin şivanyıldızı

bir dağda bıraktığım

bir dağda bulacağım leyla menevşesi

günyüzü görmemiş memleketgülüm

olursa

bir yağlı kurşundan olur ölümüm



bir seherde açsınlar bağrımı

en deli ruzigârlar essin

en yiğitti desinler

en filinta

en hercai fiyaka

dönüp baktıkları zaman

bir oltu tespihi

bir gümüş tabaka

bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara

şeyh izzettin in dünyanın bütün çocuklarına yazdığı muska

ve sevda adına

kurutulmuş bir karanfil bulsunlar

mintanımın altında.



ah yabangülü

ah karahazer çiçeği

ah gurbetin şivanyıldızı leyla menevşesi



yağmurlu bir akşamda, duldada

dedemden öğrendiğim ilk duam gibi

yeşil ceviz altında koşturan karınca gibi

Harran üstünde her gece parlayan Süreyya gibi

emek gibi toprak gibi

kan gibi hoyrat gibi

adilcevaz fırtınası yedidağın eşkiyası gibi

yasak gibi bayrak gibi baskın gibi

erişilmez bir şeydi seni sevmek.



ah leyla menevşesi

ah yabangülü

ah yaktığım o içli türkü

hani o zalım diyen, hani o hayın

hani o

kaç para eden perakendesi

şu üç kuruşluk perişan dar-ı dünyanın





hepimiz geldik zulümlere

hepimizin içinde biraz düşünce biraz öfke

toprakdamlar altında uykusuz bekledikçe

şeyh izzetini toprağa verdiğimiz gece

sakalları ağardı dünyanın

yediyıldız koptu gökte

yedi yumruk yedim yüzüme

sevdim seni ve yakalandım



ah leyla menevşesi

ah yabangülü

ah karahazer çiçeği





sattılar beni pazarda

göksüme şifasız ecza sürdüler

ve yürüdüler

gençliğimin üzerinde

yağmur da yağıyordu

kuşlar da vardı

uzandım yıldızlara tutamadım

saçlarım ağardı şehir zindanlarında

alem uykudaydı

adilcevaz uykudaydı

sevdam menevşem memleketgülüm uykudaydı

kuyudaydım

saçlarım ıslanmıştı

sahtiyan uykudaydı

çıplaktı üzerim

mintanım kana bulanmıştı

ah karahazer çiçeğim

sen uzaktaydın yıldızlar uzaktaydı

zühre uzaktaydı tarık uzaktaydı

adilcevaz uzaktaydı şeyh izzettin uzaktaydı

memleket uzaktaydı





ah bir dağda bıraktığım

bir dağda bulacağım leyla menevşesi

ah gurbetin şivan yıldızı

sen de böyle gideceksen

memleket böyle ağlayacaksa

ben kabuslarına tabir düzeceksem

şehir eşkiyalarının

kıyamet diyeceksem

ve seni bekleyeceksem

bütün kuyulara



bütün sunaboyunlu dağlara adını bağıracaksam

yırtılan mintanım

akan kanım

ağaran saçlarım

ve memleketim için

dön diyeceksem

dön

dön yabangülü

dön karahazer çiçeği

dön gurbetin şivanyıldızı

dön leyla menevşesi, memleketgülü



yağmurlu bir akşamda, duldada

dedemden öğrendiğim ilk duam gibi

yeşil ceviz altında koşturan karınca gibi

Harran üstünde her gece parlayan Süreyya gibi

emek gibi toprak gibi

kan gibi hoyrat gibi

adilcevaz fırtınası yedidağın eşkiyası gibi

yasak gibi bayrak gibi baskın gibi

erişilmez bir şeydi seni sevmek.



ah yabangülü

ah leyla menevşesi

bir seherde açsınlar bağrımı

en deli ruzigârlar essin

en yiğitti desinler

en filinta

en hercai fiyaka

dönüp baktıkları zaman

bir oltu tespihi

bir gümüş tabaka

bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara

şeyh izzettin in dünyanın bütün çocuklarına yazdığı

muska

ve sevda adına

kurutulmuş bir karanfil bulsunlar

mintanımın altında.





ah yabangülü

ah karahazer çiçeği

ah gurbetin şivanyıldızı

ah bir dağda bıraktığım

bir dağda bulacağım leyla menevşesi



seni sevmek var ya seni sevmek

seni sevmek memleket

memleket seni sevmek

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:12 PM
Kuş Hatıraları

Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.

kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

Yerli malı kullanan
yurdunun üç tarafı denizlerle çevrili
kuruincir üzüm fındık
tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren
kuruüzüm inciri satan
karşılığında
çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan
bir toprağın fertleri...
Biraz yoksul biraz mütevekkil
biraz mahcup biraz kırılgan
biraz naif ama hep umutlu...

Özlerdik.
Memleketteki halamızı
ince doğranmış bir dilim pastırmayı
yurttan sesler korosunu
akşam komşuluklarını
radyo tiyatrolarını
sabah ezanını
kalaycıyı bozacıyı
münir nurettin şarkılarını
orhan boran yarışmalarını
kandil *******ini
duvarlarımızın sarmaşıklarını
bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını
okulönü kozhelvalarını
akşam oturmalarını
ve hayatı...

Top oynardık
ip atlar kedi kovalar
taşlarla birbirimizin başını yarar
mahalle savaşları çıkarır
gece olunca da tutar babalamızın elinden
yazlık sinemaya gider
Sadri Alışık Vahi Öz
Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder
Olimpos gazozlar içer
güler eğlenir bağırır çağırır
dönerken yıldızları sayardık.
Sıkı çocuklardık.

Hepimizin birer yıldızı vardı
onlara isim takardık
onlar da bize isim takardı
pus ve dumandan önce bu şehrin
*******i gözkırpan ve isimler takılan yıldızları vardı.

Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik
biz kimseden yana değildik.

Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri
olmazdı.
Bir değirmendeydik
öğütülen
öğütülürken türküler söyleyen
buğday başaklarına benziyorduk.
Ben
çorbalardan tarhanayı
yemeklerden kurufasulyayı
sigaralardan harmanı
belki bunun için çok sevdim.

Yollar bozuk musluklar bozuk
ziller bozuk paralar bozuk
ama adamlar sağlamdı.

Bu şehrin yıldızları vardı.
Saçlarına kurdelalar takan
çivitle yıkanmış beyaz çoraplarına
leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan
gözleri önlerinde
yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde
küçük çocukları vardı bu şehrin
bu şehrin yıldızları vardı.

Ben Fenerbahçeyi amcam Vefayı tutardı.
Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.
Taksim'den Fatih'e troleybus kalkar
Şişhane'de mutlak raydan çıkardı.
Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı.

Muammer Karaca adına bir tiyatro binası yoktu
bizzat kendisi vardı.

Başımız ağrırdı komşumuz vardı
gönlümüz daralırdı komşumuz vardı
Çorbamızı umutlarımızı
memleket kadar kalbimizi paylaştığımız komşularımız
vardı.

*******i bekçimiz
gündüzleri sütçümüz
bizim kadar zayıf da olsa
nohuta makarnaya alışmış da olsa
Sarman adında bir kedimiz
ceperimizde kırık misketlerimiz
çamur bulaşığı ellerimiz
ve gülümseyen bir yüzümüz
göstermekten utanmayacağımız bir içimiz
bir araya gelerek çektirebileceğimiz
bir aile fotağrafımız vardı.

Bir sabah bütün iyi şeylerin
Ayvansaray iskelesinden
hayal ülkesine doğru demir alan
bir şirket-i hayriyye vapuru gibi
aramızdan ayrıldığını gördük.
Sonra Ayvansaray'ın suları çekildiğini yazdı
gazeteler
Süheyla hanımın Raci beyin
Melahat mehveş ablanın
Niko'nun Ercüment efendinin çekildiğini ise
yazmadılar nedense
Ama yok ama yoklar.

Ne harma sigarası kaldı geriye
ne olimpos gazozu
ne Sadri alışık.

Kalan bir tortuydu belki.

Belki kırık bir rüya denizi
belki suya düşürdüğümüz suretimizin
cep aynamıza nüktedan bir yansımasıydı herşey.
Herşey Maltepe sigarasının
her arandığında
her bakkalda bulunabilmesi ile
büyüsünü kaybetmişti belki de.

belki de biz bir rüya mı görmüştük?

Hadi hepsi yalandı.
Hadi hepsi hayaldi.
Hadi hepsini ben uydurmuştum
Ama rüyalarımızın melekleri
ve sofralarımızın daim konukları kuşlar?
Ya onlar?
Onları siz de görmediniz mi?
Sizin de sofranıza konup
rüyalarınıza uğramadılar mı?
Onlar da mı yalandı?

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:12 PM
Kırmızı Araba



Süleyman kara bıyıklı bir işçidir
Ve bu kara bıyıklı Süleyman'ın hikayesidir
İş bulduğu günlerde evine dik dönmekte
Ve götürdüğü ekmeği yemektedir
Karısı Neriman ve oğlu Cevahir'le birlikte

Ne kadar zalim esse de rüzgar
Ne kadar belini bükse de ekmek parası
Aslan gibi bir adamdır işçi Süleyman

Onun Cevahir’i vardır
Cevahir altı yaşındadır
Çünkü gözleri çakmak çakmaktır
Çünkü Süleyman’a bir başka bakmaktadir

Bir pazar sabahi
Tutar babasi Süleyman; Cevahir'in elinden
Ve yaninda kader yoldaşi karisi Neriman
Çikarlar gezmeye Istanbul’u inadına
Bir yol düşünür Süleyman
Ulan bu bahtı kapalı kentte
Yürümek de parayla değildir elbette
Üstelik Neriman’a hanidir istediği o naylon terlikle
Canından özgü Cevahirine
Bir gazozla bir simidi alabilecek kadar
Para da vardır cepte

Yürürler İstanbul şehrinin kalbine
Önce Nerimanın naylon terliği alınır bir seyyardan
Sonra da beğenirler simidin en hasosunu umutları Cevahir’e

Anlatır işçi baba Süleyman
İş ararken adım adım arşınladığı sokakları
Bak Cevahir işte şu Yeni Cami
Hem cami hem güvercinlerinin bakması nasılsa bedavadır

Bak Cevahir şu dumanı tütenler vapur
Şu çığlık çığlığa ağıt yakanlar martılardır
Hem vapurun dumanı hem vapurun düdüğü de bedavadır
Bak Cevahir şu uzakta görünen de köprüdür
Geçmesi değilse de onun da bakması bedavadır

O pazar günü
Kara bıyıklı işçi Süleyman
Karısı can yoldaşı Neriman
Ve gözleri çakmak çakmak olan oğulları Cevahir
Gezerler İstanbul şehrini böyle bedavadan

Ve birden mumun alevi söner
İstanbul’un yalanı biter
Nasıl olur bilinmez takılır Cevahir’in gözü
Bir oyuncakçı vitrininde
Pırıl pırıl yanan kırmızı oyuncak arabaya
Döner karabıyıklı dağ gibi babası Süleyman’a
Bana şu kirmizi arabayi alsana baba
Alsana be Süleyman
Canina can parçana
Bir oyuncak araba almayacaksan eger
Yuh olsun sana
Nasil olsa babasi onu çok sevmektedir
Işin belasi küçük Cevahir bunu bal gibi bilmektedir

Bir vitrindeki kirmizi arabaya bakar Süleyman
Bir karisi Neriman’a
Sonra takılır gözleri Cevahirin gözlerindeki umuda inadına
Ulan alt tarafı bir oyuncak araba
Dünya yansa yorganın yok içinde Süleyman
Alem çökse üstüne hayıfın çok Süleyman
Bakarsın cepteki son gazoz parasına
Cevahir’in o kocaman umuduna
Yakışır şu kırmızı araba

Bırakır karısı Neriman’la Cevahir’i dışarda
Girer iflah etmez bir umutla dükkana
Sorar dağ gibi Süleyman
Usta şu vitrindeki nazlı gelin
Şu zalımın ışıltısı
Şu bahtımın kara yıldızı
Şu İstanbul ağrısı
Şu Cevahir’in çakmak çakmak gözleri
Şu kirmizi araba kaç para
Bir Süleyman’a bakar adam bir arabaya
Çok para der hemşerim yani çok para
Süleyman cebinde bir gazoz parasi
Yikilmiş bir dag artigi
Bir tufan sonrasi perişanligi
Döner kapiya çikmak için dişari
Oglu Cevahir
Kirmizi arabayla getirecek
Babasini beklemektedir
Nasil olsa babasi ordan
O kirmizi arabayla çikacaktir
Nasil olsa
Kara biyikli dag gibi
Işçi Süleyman babasidir
Yani Cevahir’in gözünde o
Dünyanın en güçlü
Dünyanın en zengin
Dünyanın en büyük adamıdır
Süleyman

Ama Süleyman
Eli boş çıkar dükkandan
Sorar Cevahir hani baba
Hani kırmızı araba
Sorar hesabı bulutlar dağa
Nasıl desin Süleyman
Nasıl desin adam yüreği
Ben onu sana alamadım
Benim ona param yetmedi diye
Başlar ağlamaya Cevahir
Başlar bulutlar ağlamaya
Yanar yerin yedi arzı
Ve güvercinlerin kalbi başlar kanamaya
Ulan istanbul yanar içine Süleyman’ın
Sorar Cevahir
Hani baba hani kırmızı araba
Martıları gösterir Süleyman
Bak ne güzel uçuyor
Cevahir martılar havada
Boş ver kırmızı arabayı
Baksana martılara
Bakmaz martılara Cevahir
Bakar yangın gibi arabaya
Ama bak der Süleyman
Ne güzel uçuyor martılar havada
Cevahir bir çocuktur küçük yüreğinde yer çoktur
Takılır gözü martılara
Gözünden sel olup akan kan rengi yaşlarını siler
Evet der ne güzel uçuyor martılar havada
Ve unutur gider Cevahir kırmızı arabayı

Unutur gider dalar gözleri martılara
Cevahir unutur unutmasına ya
Kara bıyıklı dağ gibi işçi baba Süleyman
Ömrü boyunca unutmaz o kırmızı arabayı
Her gece döşeğine yattığında
Uyumak için gözlerini kapadığında
Demir lokma gibi
Bir kırmızı araba takılır durur kursağına
Bütün ömrü boyunca

İşte bu
Kara bıyıklı Süleyman’ın hikayesidir
Ve herkesin bir yerine
Birgün bir Süleyman acısı değmiştir

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:13 PM
MERHABA

Merhaba kardeşim, arkadaşım, gönüldaşım merhaba

Merhaba sırdaşım, amuzdaşım, kaderdaşım merhaba

İçtiğim su, aldığım hava, yediğim ekmek uyuduğum döşek

Gördüğüm rüya, beklediğim umut yaşadığım toprak merhaba



Merhaba

Ormanda ağaç, ağaçta dal, dalda yaprak, yaprakta tırtıl merhaba

Merhaba ovada çimen, denizde dalga, yaylada kar, dağda bulut merhaba

Harran, Çukurova, Yedigöller, Çorlu, Isparta, Çaykara Merhaba

Çankırı, Çorum, Adana, Niksar, Mudurnu, Bandırma

Midyat, İdil, Tarsus, Kemah, Yüksekova merhaba

Ula Zeki istanbul neki Erzurum yayla

Yayla ulan Erzurum sana da olsun merhaba



Merhaba memleketim, mahallede bakkalım, pamuk tarlasında ırgatım

Vergi dairesinde memurum, dağda çobanım, yürekte sızım, duvarda sazım

Hasatta yazım, gelinim alyazmalım nazım merhaba



Merhaba şose yolum, dağ patikam, geçit vermez kaçkarım

Adam yutan gavur dağım, İstanbul izmit otobanım merhaba

Merhaba Kızılırmak türkülerim, fırat ağıtlarım

Dicleye yaktıklarım, yeşil ırmak bozlaklarım merhaba



Merhaba ağaçlarım, selvilerim, çınarlarım,

Rizede çayım, Anamur da portakalım

Önde yürüyenim, arkada düşünim

Seferberliğim, süpürge tohumu yiyenim

Dedem, edem cennetim cehennemim

Ey benim memleketim merhaba



Merhaba kardeşim, arkadaşım, gönüldaşım merhaba

Merhaba sırdaşım, amuzdaşım, kaderdaşım merhaba

İçtiğim su, aldığım hava, yediğim ekmek uyuduğum döşek

Gördüğüm rüya, beklediğim umut yaşadığım toprak merhaba

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:13 PM
nan gibi

Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını
An gibi aklımdasın

Gelir geçer gemiler
Belki sende geçersin diye
Bir kumru konar her sabah pencereye
Bir miladı taşır gece bir yıldız
Soğuk olur,üşürsün ya adamakıllı
Hani sarılırsın kendine
Hani aklın karışır
Bu bir divaneliktir gönül aha alışır
Ömrüm bitse ne çıkar
Can gibi aklımdasın

Gündür bu geçer gider
Belki bir şey kalmaz sanırsın
Yani bir sabah uyandığında
Ne hayatın tortusu ne kokusu alışmışlığın
Her şey başka olacaktır
Başka bir otobüs başka bir gazete
Resimlerden silinecek yüzün belki de ne adın ne sanın
Bir şafak vakti açınca gözlerini
Bir merhabayla
Yeniden kurulacak dünya
Ve sen her şafak
Nan gibi aklımdasın

Bazen bir şey geçer içinden insanın
En ücra yerlerinden cesaret gibi bir şey
Ne olacak işte kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel
Fasulyenin tadı yoksa
Şarkılar yakmıyorsa içini
Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa
Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay
Mahallenin en güzel kızına
Denizin tuzu
Yalnızlığın bahanesi yoksa
bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına
zannetmeki ölmek zor
ölmek kolay kolay da
kan gibi aklımdasın

bu da geçer
her sabah kanayacak değil ya
bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın
biraz da helvası bizim bakkalın
senden ayırdığım üç beş zeytin
otururum sofraya
her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın
bende unuturum nasıl unutulursa sana susuzluğum
ve nasıl becerdiysem kahrolmayı
öyle unuturum ekmek gibi
nan gibi aklımdasın

Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını
An gibi aklımdasın
An gibi aklımdasın
aklımdasın...

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:13 PM
NAN GİBİ

Ve gözlerin gelir geçer içimden,

Su içerken, sen sokulurken akşam kızıllığına,

Ekmeği bölerken,

Yalnızsam, yıllar nasıl geçmişse aradan,

Unutmak kolay sanmışsa şarkılar,

Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı,

Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını,

An gibi aklımdasın...



Gelir geçer gemiler,

Belki sende geçersin diye,

Bir kumru konar her sabah pencereye,

Bir miladı taşır gece bir yıldız,

Soğuk olur, üşürsün ya adamakıllı,

Hani sarılırsın kendine,

Hani aklın karışır,

Bu bir divaneliktir gönül ah a alışır,

Ömrüm bitse ne çıkar,

Can gibi aklımdasın...



Gündür bu geçer gider,

Belki bir şey kalmaz sanırsın,

Yani bir sabah uyandığında,

Ne hayatın tortusu, ne kokusu alışmışlığın,

Her şey başka olacaktır,

Başka bir otobüs, başka bir gazete,

Resimlerden silinecek yüzün belki de,

Ne adın, ne sanın,

Bir şafak vakti açınca gözlerini,

Bir merhabayla,

Yeniden kurulacak dünya,

Ve sen her şafak,

Nan gibi aklımdasın...



Bazen bir şey geçer içinden insanın,

En ücra yerlerinden, cesaret gibi bir şey,

Ne olacak işte, kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel,

Fasulyenin tadı yoksa,

Şarkılar yakmıyorsa içini,

Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa,

Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay Mahallenin en güzel kızına,

Denizin tuzu, Yalnızlığın bahanesi yoksa,

Bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına,

Zannetmeki ölmek zor, ölmek kolay, kolay da!

Kan gibi aklımdasın...



Bu da geçer, her sabah kanayacak değil ya,

Bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın,

Biraz da helvası bizim bakkalın,

Senden ayırdığım üç beş zeytin,

Otururum sofraya,

Her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın,

Bende unuturum, nasıl unutulursa sana susuzluğum,

Ve nasıl becerdiysem kahrolmayı,

Öyle unuturum,

Ekmek gibi, Nan gibi aklımdasın...



Ve gözlerin gelir geçer içimden,

Su içerken,

Sen sokulurken akşam kızıllığına,

Ekmeği bölerken,

Yalnızsam, yıllar nasıl geçmişse aradan,

Unutmak kolay sanmışsa şarkılar,

Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı,

Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını,

An gibi aklımdasın...

An gibi aklımdasın...

Aklımdasın....

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:14 PM
ONYEDİ YAŞIM GİBİ

Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın .

İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.

Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim ,

İlk şiirim, ilk kavgam ,

Yaşamı ilk farkedişimsin .

Sen benim onyedi yaşımsın...



Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan.

Cebinde iki gazoz parası

Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan .

İki film bu akşam,

Birinde Yılmaz Güney oynuyor, birinde Fikret Hakan.

Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan:

...Rüyadır gördüğün bütün düşler ,

Gözlerin aklımı perişan eyler ,

Aşk masalından şarkılar söyler ,

Beni hülyalara salan gözlerin ...

Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan ,

Bir külah çekirdeği, mangal gibi yüreği var, bilesin...



Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Aynaya ilk bakışım ,

Babamla ilk kavgam,

Evden ilk kaçışımsın.

Serçeleri sevdimse senden,

Minibüslerde muavinlik ettiysem.

Bir Teselli Ver i dinlediysem Orhan Gencebay dan,

Emirgan da çay içtiysem,

Tophane de sabahçı kahvelerini öğrendiysem ,

Nerden bildiysem şiirlerini Ümit Yaşar ın,

Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem,

İçimdeki kıpır kıpır bu soluk nereden ...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Okulu ilk asışım,

İlk kez birine gümüş kolye alışımsın.

Sen benim ilk sakarlığım, ilk tuhaflığım, ilk yakalanışımsın.

Sen benim onyedi yaşımsın...





Mahallenin delikanlısı,

Elleri ceplerinde, dudağında ıslığı,

Başında kavak yelleri.

Şarkılar mırıldanıyor.

Zalimin zulmü varsa sevenin Allahı var yeni çalıyor 45lik plaklardan.

Hayri Şahin ortalığı kavuruyor.

Mahallenin delikanlısı,

Cebinde iki gazoz parası.

Yüreğinde garip bir pıtırtı

Alışmaya çalışıyor sana alışmaya.

Akşamları işportaya çıkıyor,

Bir defter, bir kalem, bir de çakı alana aynayı bedava veriyor.

Yani günler geçiyor onyedi yaşının bütün tadıyla ...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

İlk maça gidişim, Cemil Turan ı ilk seyredişim, ilk sevincimsin.

Ben anamın muskasını nasıl astıysam göğsüme öyle güvendiğimsin.





Sabahları eskici geçiyor kapıdan

Karşı komşu Nafile Teyze bakkaldan ekmek istiyor

Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında

Bir bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyi mi,

Herşey güzel oluyor.

Bu hengame nasıl yakışıyorsa İstanbul a bana da aşk öyle yakışıyor.

Anam koş kapa diyor muslukları,üç gündür akmayan sular geliyor.

Ben onyedi yaşındayım, hayat benden yana duruyor ...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Deli çağımsın...

Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın.

İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.

Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim,

İlk şiirim, ilk kavgam, yaşamı ilk farkedişimsin...





Sen benim onyedi yaşımsın,

Sen benim, sen benim, sen benimsin.

Sen benim herşeyimsin.

Hiçbirşeyimsin, hiçbirşeyimsin ...

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:14 PM
PARAMIZ YOKSA HAYSİYETİMİZ VAR

dünya dediğiniz abiler

aha benim şu yüreğim kadar

abiler, hayat dediğiniz

ne kadar gülebiliyorsak o kadar

boşverin ötesini

sallayın gitsin dünyayi

paramız yoksa da haysiyetimiz var



gözünü seveyim zeytinin, taze ekmeğin, çayın

bakmayın, benim de canım elbet çeker

şöyle teeryağlı birbuçuk iskender

yine de olsun

kesmedikten sonra selamı bakkal ender

bi de bizim takıma gol olmadıktan sonra

ve de en kıyağından

ve de en ağırından bi şarkı patlatınca müslüm baba

ne gam ne tasa ne fırtına ne kar

boşverin abiler

paramız yoksa da haysiyetimiz var



şimdi beni iyi dinleyin

canımdan öte ve de

en kıymetli sevdigim muhterem arkadaşlar

durumum ortadadır

hayat bana da sağlamına harbi bi çelme takmıştır.

nevrim dönmüş, midem bulanmış, gözlerim kararmıştır

cümlenize olan bilcümle borç edavatım

üç vakte kadar askıya alınmıştır.

biraz idare edebilirseniz eğer

bir de kahveci Nuri den rica edebilirseniz

kesmezse tavşan kanı günde üç bardak çayı

elbet bu feleğin paslı çarkı

birgün benim için de döner ve düşeş gelmese de

gelirse eger zarımız mesela bir dubara ve hele de dört cahar

işi kolayladık sayın

ve de inanın ki abiler

paramız yoksa da haysiyetimiz var



dalgalan bakalım kızkulesi önündeki dalgalar gibi kalbim

hayıflan bakalım hiç kimselere belli etmeden *******i yorganın altında

yazıklan bakalım bu da reva mıdır hayatının baharında bir delikanlıya

hep kısa çöpü ben mi çekeceğim

hep bana mı denk düşecek çarkıfeleğin iflası

hep ben bileceğim başkaları mı kapacak beşyüz milyarı

hep ben sevip eller mi alacak aslıyı leylayı

batsın bu dünya, sende mi leyla, itirazım var yalana dolana

ve ben böyle dolana dolana

ellerim cebimde dudağımda ıslığım, başımda eski alemlerin sarhoşluğu

Orhan Veli tadında basıp voleyi yürüyeceğim hayatın sonuna kadar

hiç tasalanmayın abiler

paramız yoksa da haysiyetimiz var...

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:14 PM
SABRİ ABİ

Ah ulan ah Sabri Abi

Yüreği elinde çocuk

Diz boyu karda açan ahçiçeği

Aşkın kendisi yani

Hürriyetin geleceği

Sert sakallarında vurgun izi

Ah ulan ah Sabri Abi

Yorgun akşamların kederli sofralarında

Önce duran sonra vurulan dostluğumuz gibi

Temiz pak

Sen beni bir volkanın kapısında bıraktın

Hani sen benim elimden tutacaktın

Can olacaktın

Sen beni severdin

Sen yüreğinde vurgun göğsünde darp izi

Sen hani güler geçerdin

Ah ulan ah Sabri Abi

Gittin

Geride kan geride tortu

Geride bir hain karanlık

Ki diz boyu

Geride eski şarkılar kaldı sadece masalara çizdiğimiz

Geride takvim yazıları mahpus mektupları

Solgun fotoğraflar ve saksıda kurumuş Cezayir menekşeleri

Geride bir ömür kaldı yarım bıraktığın

Hani güzel günler gelecekteydi Sabri Abi

Hani beyaz arabamız bir impalamız olacaktı

Hani cebimizde paramız

Hani dudağımızda ıslığımız

Hani sahilde çay içecektik adam gibi

Pahalı birer gömlek giyecektik

Jilet gibi ütüleyecektik lacilerimizi

Kahpe dünyanın ta ciğerine üfürecektik cigaralarımızı

Ah ulan ah Sabri Abi

Sensiz erken kapanacak bolkepçe lokantası

Bir daha Yılmaz Güney oynamayacak yazlık sinemada

Bir daha leblebi kavurmayacak Nuri Amca

Kabataş kaldırımlarda

Bir daha birlikte çıkamayacağız sabaha

Bir daha, bir daha olmayacak

Sahilde Kısmetim Teknesi bizim için yanmayacak

Tophane Limanı’na Rus Gemisi odesa gelmeyecek

Bizi sevmeyecek, yüreğimizdeki umut

Bizi sevmeyecek karabaş köpeğimiz

Bizim için şikayetsiz bir nar gibi yanmayacak cihangir

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:14 PM
SEVDA SOKAĞI

ben sevdanin oturdugu sokakta oturuyorum

******* hic bitmiyor ben hic uyumuyorum

gecenin efkari iniyor perde perde

sevdanin hayali vuruyor arada bir icime

ben sevdanin oturdugu sokakta oturuyorum

hani su perdelerinde mavi kus resimleri olan

ali bakkalin hemen yaninda 17 numara

o kirgin hayatin tam ortasinda

hani duvarlarinda hala yazilar olan o sokakta

biri gurbetin ,biri ihanetin,

biride seni boyle sevmenin hikayesi

sevdanin cami bana bakiyor ben cama

ve bak sen su seren cama

pencere onunde menekseler ,hatmiler

bide gece sefasi ,bide haytaligi adamin

abi bide sevdanin hayali vuruyor arada icime

iyi oluyor diyorum bu sana iyi oluyor

arada bir arkadaşlar geliyor lafliyoruz ordan burdan

anlarsinya guzel abim

ic cebimde bir umut doguyor

bide nerden bulduysam resmi sevdanin

resimde sevda inadina guluyor

sevdam gayri resmi bilmekteyim

gelki benim abim birazda ustumuzde macera guzel duruyor

yani yakisiyor adama yakisikli bir sevda

hayat haybeye vurmuyor yuzumuze belasini

hayat sokagimizda bir kehribar tesbih gibi

dokuyor tanelerini takir takir yuzumuze

ben sevdanin oturdugu sokakta oturuyorum

******* hic bitmiyor ben hic uyumuyorum

agzimda fiyakali bir islik

zulamda agir yarasi sevdanin

ali bakkalin ciragi metin anliyor halinden insanin

metin nedir senin niyetin

kap bakalim abine bi taze ekmek biraz zeytin

bu aksam yine odamda efkar var

anlarsinya metin adamin halinden adam anlar

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:15 PM
USTA

Oğlum, onüç-ondört anahtarı ver

Al usta

Oğlum, yat motorun altına

Nesi var bir bakıver



Olur usta

Oğlum, iyi sık cıvatayı

Sonra sahibi neder?

Sıkıyorum usta

Bileğim yettiğince

Yüreğim yettiğince

Sıkıyorum işte

Oğlum, terlemişsin

Akmasın terin motora

Motor pas yapar sonra



Olur mu be usta

Ter pas yapar mı

Gözyaşı pas yapar mı?

Oğlum ne diyorsun bak işine

Bakıyorum usta



Yalnız ellerim

Ellerim çatlamış be usta

Ellerim acı içinde

Yüreğim var ellerimde

Yüreğim yanıyor usta

Kan ter içinde

Hem usta

Sen hiç okula gittin mi

Okul nasıl bir şey be usta

Öğretmen nasıl biri

Usta sahi

Orda da motor baktırırlar mı ki

Orda da söverler mi çocuklara be usta

Orda da döverler mi?



Oğlum bak işine kızdırma beni

Olur usta ha usta



Senin anan da saçlarını okşar mıydı

Sana ağlar mıydı gecenin al yalazında

Sahi usta sen hiç ağladın mı bir sabah

Cansız düşende anan

Yavaşca gözlerinin önünde



Oğlum bak işine !

Attırma tepemi gir motorun altına

Usta dur kızma!

Bak giriyorum motorun altına

Dünyanın altına

Giriyorum usta giriyorum

Desteğe gerek yok usta

Desteğe gerek yok

Ben oraya yüreğimi koyuyorum

İnan taşır be usta

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:15 PM
VUR BİTSİN

Orada masanın üstünde bir resim,

İkimiz denize karşı durmuşuz Üsküdar’da

Saçlarımızın üzerinde martılar,

Gözlerimizde acemi bir aşk

Ve tuhaf ve çocuksu bir mutluluk,

Senin sırtında sarı yağmurluğun

Kadıköy’de ucuzluktan almışız

Bende o siyah kazak hani bir kedi gibi sokulduğun

Şubat ve yağmur yağıyormuş meğerse,

Islatan her tarafımızı

Orada masanın üstünde bir resim,

Yak bitsin

Orada kapının arkasında bir yazı,

Seviyoruz yazmışız birlikte,

Harfler nasıl titremiş meğer ellerimizde,

Bir pazartesi akşamı ben eve dönünce

Tutup öyle yazmışız nereden estiyse,

Hep gülüşün, hep sıcaklığın sinmiş harflere,

Ne yaptığın çorbanın, ne pilavın tadı

Sobayı yakmayı unutmuşuz ne gam,

Senin çiğdemler açmış yüzünde sıcaklığın

Orada kapının arkasında bir yazı

Sil bitsin.

Orada sehpanın üzerinde iki bardak,

Senin demlediğin çayı içmişiz birlikte

Nasılda dalgamızı geçmişiz dünyanın bütün dertleriyle,

Bir masalmış bir yalanmış gibi korkmuşuz,

Sıkı sıkıya yaslanmışız bahtımızın kara yıldızına

Ben tek sen üç şeker atmışın filiz çayımıza

Sonra açıp perdeyi gökyüzünden bir dilek tutmuşuz,

Mehtap gülümsemiş deli yürek çocukluğumuza

Orada sehpanın üzerinde iki bardak,

Kır bitsin.

Orada odaya saçılmış küçük hatıralar,

Ne yana dönsem bir parça bir şey senden

Belki minik kızgınlığın, belki bir gülüşün orda,

Böreğin altını yakışın, düğmeyi dikerken iğneyi eline batırışın,

Ve saçların hep o kan gülleri taktığın saçların, beni mahpus bıraktığın saçların.

Ne yana dönsem bir parça bir şey senden

Hep o kanepede oturmuşluğun, şu senin küçük yastığın, şu eşarbın,

İşte şu bir haziran akşamı gitmek için ayaklanışın

Ne yana dönsem bir parça bir şey senden

Orada odaya saçılmış küçük hatıralar,

Git bitsin.

Orada ayaklarının dibinde bir adam,

Adam bütün adamlığını dökmüş önüne,

Böyle kaç gün yada kaç gece, ayaklarının dibinde,

Öyle kolay mı öyle kolay gitmek,

Her şeyi bu İstanbul’u, o sevdiğin adaların kokusunu

Mısır çarşısını, Eminönü’nün balık ekmeğini

Beyoğlu’nun sinema salonlarını birlikte beklediğimiz 28 numarayı,

Unutmak öyle kolay mı, öyle kolay,

Orada ayaklarının dibinde bir adam,

Kov bitsin.

Orada çekmecede yedi otuzbeş bir silah,

Babadan kalma,

Hani bir bayramda saydırmışız havaya,

Sen biraz ürkek sokulmuşun omzuma,

Kuşlar havalanmış bütün kuşları İstanbul’un,

Giderken galiba bir beni birde bunu unutmuşun

Orada çekmecede yedi otuzbeş bir silah,

Ve burada zaten öldürdüğün bir yürek,

Vur bitsin

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:15 PM
YALAN

Hadi gidiyorsun

Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun

Herşey gidiyor

Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor

Solgun bir gül oluyor insan

Bir demet kar çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun

Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay

Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun

Bakma öyle

Ben kanıyorum sen üşüyorsun



Kolay değil bir yalan bu

Yaralayan koca bir yalan

Yalan işte

Sevdiğim yalan

Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu

Ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi

Yumuşacık sıcak bir yalan



Islak gözlerimle geçiyorum

Yaralı bir ceylanın kalbinden

Ceplerimde kül var

Bir yangından arta kalan



Sorduğum adreslerde kimse oturmuyor

Ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman

Herşey bir yalan gibi yandığı zaman

Yalnız olduğunu anlıyor insan

Anladım ve geçtim

Yaralı bir ceylanın kalbinden



Aynamı kırdım, fotoğraflarımı yaktım

Nasıl da acımasızdım tafralarıma karşı

Nasıl da umarsız



Su gördüm düşümde

Karanlıktı ve gürültüyle çağlıyordu

Ceplerimde kül vardı ve yanıyordu

Sonra sabah oluyor

Ve bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu



Hayır, diyordu bir dağ köylüsü

Hiç bir şey için geç değil

Ve geç değil

Birşey için hiçbirşey

Birşey vardı öyleyse, birşey

Beni çeken

Güneşin dağdasından uzağa

Kocaman çayırlara çeken birşey

Gümrah ırmaklara

Sonra sıcağa sonra acıya

Sonra yaralarıma merhem olmaya kapıma dayanan

birşey



Tutsana beni bırakmasana

Olsun, yaralasana

Olsun, ağrısa da

Yalan da olsa kalsana



Dağ köylüsü aşkın olduğu yerde ben varım

Sen olmasan da ben varım

Yağmur yağar, saçlarım filizlenir

Bir yıldız düşer omuzlarıma

Islık çalar, ıslanır, şarkılarımı söyler geçerim kapımdan

Camların buğusundan ve yağmurun kokusundan



Tanırlar beni

En iyi yalanlarını alırım onların

Adresler sorarım kimseler oturmaz orada

Ve kimseler olamaz ben sordukça



Dağ köylüsü

Şimdi gidersen

Şimdi git

Kalırsan şimdi

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:15 PM
YOL

Gözlerim kapanmadan önce yoldaydım

Damperli bir kamyon kadar gürültülü

Ve bir o kadar sabırlı

Bir menzil, bir başka menzile

Bir kilometre, başka kilometreye değiyordu

Kalbimden acılı şarkılar geçiyor

Sigaramın dumanı akşamla gülüşüyordu

Yoldaydım

Kirli beyaz gömleğimin üstünde yağ lekeleri

Arka dörtlüde şoför İsmet’in hayat hikayeleri

Bir keskin viraj korkusunda

Hükmünü yitirmiş bir limon kolonyası ferahlığında

Kısa ve soğuk ihtiyaç molalarında

Bir kasaba otogarında

Zigana Geçiti’nde başım camda sarsılarak uykudaydım

Öyle dardaydım

Yoldaydım

O türkülerde ki, o ağıtlarda ki

O Fırat’a kaptırılan gelin gibi hoyratta ki

O aşılmaz, o varılmaz, o kahpe, o yalan sevgili, o rüya gibi

Yoldaydım

Bir aşka gidecektim

Gece yarısı bir şehre inecektim

Ellerim cebimde olacaktı

Kalbim avuçlarımda

Üşüyecektim

Sen belki, belki sen

Cesur Turizm’in yazıhanesinden, apollo magirus patinaj çekerken

Hayal meyal görecektin beni

Orası burası sökülmüş bir valiz elimde

Yanımda senin için topladığım üzümlerle dolu bir sepet

Ağzımda bulantıyı geçiren nane şekeri

Cebimde muavinin ikram ettiği gofret

Dudağımda yarım bir şarkı

Yüreğimde sadece hasret

Sadece cesur, sadece menzil

Sadece cümleten geçmiş ey yolcular



Yine bekleriz, yine gideriz, yine severiz birbirimizi

Geçmiş olsun ey yolcular

Sizin yolunuzun sonunda bizim yolumuz başlar

Gidin yatın şimdi ya da buluşun sevdiklerinizle

Birbirinize öyküler anlatın

Kaptan uyuyordu deyin

Acılı şarkılar dinliyordu deyin

Çok sigara içiyordu, gülmüyordu deyin

Geçmiş olsun ey yolcular

Hadi gidin, hadi siz gidin

Hadi biz de gidelim İsmail

Bak arkaya yakalım dörtlüleri

Havalı bir korna

Delikanlı bir manevra

Hoşça kal otogar

Merhaba yollar

Levhalar, yamalı asfaltlar

Merhaba hendekler

Dereler, şarampol

Merhaba rüyalar

Ecel...

Merhaba Hakkı Bulut

Nane şekeri, kolonya, çokoprens ve diğer herşeyler

Merhaba yol

Yoldayız

Hayırlı yolculuklar

Hayırlı rüyalar

Gece kuşları, fren sesi

Koşarak karşıya geçmeye çalışırken parçalanan sincap

Fırlayan tekerlek, devrilen otobüs

Gazete kağıdıyla örtülen firmam

Örtülen ömrüm, sermayem, karanlığım

O zaman ben uykudaydım, dardaydım

Yoldaydım

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:15 PM
İstanbul'a Kar Yağıyordu


Yetmişdokuzun kışıydı
Sertti, soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu
Kömür yanıyordu sobalarda
*******i polisler, bekçiler oluyordu
Bir de biz oluyorduk
Ölümüne üşüyorduk ha,
Yalan yok, polisler de üşüyordu
Onaltı yaşındaydım
Herşeyi bükecek bileğim vardı
Onaltı yaşındaydım
Aslan gibi ortadaydım
Gündüzleri, okulda coğrafya defterimin arkasına
Senin için şiirler
*******i duvarlara ülkemi kurtarmak için
Kahrolsun yazacak kadar adamdım
Onaltı yaşındaydım
Ne senin haberin oluyordu şiirlerimden
Ne de birileri kahroluyordu
Mahalle duvarlarına çiziktirdiğim harflerimden
Onaltı yaşındaydım
Yalan yok
Ben yazmaya böyle başladım
Coğrafya defterim bir eskiciye kurban gitti
Duvarlarına yüreğimi bağırdığım o evler birer birer
Yıkıldı gitti
Şimdi güzel kağıtlara yazıyorum
Kocaman laflar ediyorum
Marşlar biliyordum
Kitaplar okuyordum
Koşarak ve ıslanmadan geçiyordum sulardan
İstanbul'u seviyordum
Seni seviyordum
Dualar öğreniyordum
Meydanlarda toplanıp bağırıyordum
Herkes gibiydim
Herkes kadar cesur
Herkes kadar korkak
Herkes kadar filinta delikanlı
Ve herkes kadar buralı
Yetmişdokuzun kışıydı
Sertti soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu
Ağzımızdan dumanlar çıkıyordu konuşurken
Haliç'in arkasında toplanıyorduk
Gece adamı içine çekiyordu
Biz geceyi içimize çekiyorduk
En güzel ben yazıyordum duvarlara yazıları
Herkes beni seviyordu
En güzel şiirleri de ben yazıyordum oysa
Coğrafya defterimin arkasına
Bunu kimse bilmiyordu
Sizin evin duvarına "kahrolsun" diye yazıyordum
Ve hızla kaçıyordum
Sizin evin duvarına birkez olsun
"Seni seviyorum" diye yazamadım
O zaman duvarlara öyle şeyler yazılmıyordu
Dedim ya
Yetmişdokuzun kışıydı
Sertti soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:16 PM
ÖYLESİNE SEVMİŞTİM

Şimdi gidiyorsun, git

Bütün sabahları üşüdüğüm

Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin

İçimde bir şarkı

Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat

Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin

Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden

Sevdiğimiz şarkıları da

Pencareme konan yusufcukları da

Bana karanlığı bırak

Beni bırak, beni böyle bırak

Böyle ansızın, böyle yakışıksız

Böyle anlamsız, böyle dağınık

Öyle kapıda susuşun

Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun

Koy beni sensizliğe

Ve otursun içime kül gibi kor yangının



Şimdi gidiyorsun, git

Hadi git

Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git

Hadi kanatma

Hadi yıkma

Hadi dokunma

Zaten ben seni öylesine sevmiştim



Şimdi gidiyorsun, git

Bütün sabahları üşüdüğüm

Bütün gördüğüm senli günlerim, onlarda gitsin

İçimde bir şarkı

Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat

Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin

F.S.Mehmet1453
08-18-2007, 02:16 PM
ŞAŞKIN ATEŞ

dönemem geriye.

yorgunum sevgisizliğe.

ne olur anla beni.