Tam Sürümü Görüntüle : Ahmet Ada
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:26 PM
ABLAM ICIN GAZEL
Ablam çiçekli basma giyerdi.
Gurbet ustasıydı,
Sıla mı,hüzün saatleri mi?
Eylülün ilk haftasıydı.
Saçlarını tarasa akıp giderdi onlarca keder.
Darılsa bana kumral bir yalnızlığa başlardı.
Verandanın köşesinde siyah- beyazdı sesi.
Ablam yaşasaydı solgun şarkılar söylerdi.
Eylül müydü albümden düşmüş sonbahar mı?
Ne güzel güldü bütün özlemi sarardı.
Bir gün kalbi kuş uçmayan atlaslara gömüldü.
Yaşasaydı kuş olup cezayir menekşelerine konardı.
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:26 PM
ACIYLA AKRAN
Burda mayalanan aşkın yedeğinde
Gün vurdu mu yüzünü sulara
Bir haber beklerim sevinçli
Ulaşan mermere, taşa, içerdeki dosta
Usulcacık bir türküye girer gibi
Bir haber; kuşların kanadında
Burda taşrada bir esimlik rüzgar
Üşüttü mü gül yaprağını gizlice
Duyarım yüreğimde sessizce
Geri gelmeyecek örselenmiş gençliğimi
Bir haber döndürebilir beni
Buğulu mavi bozkır günlerime
Sarınıp yıldızlı *******e, öyle ki
Çekip gidebilirim ipsiz serseri
Çalımsız bir ıslık tutturarak
Kırık dökük dizelerime benzeyen
Burda ırmağın sesinden başka
Yüreğimi uslandıracak kimse kalmadı
Haber gönder, çık gel, acıyla akranım artık
Ağarabilir usulca göğsümdeki karaltı.
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:27 PM
ASKI BULURUM
Öpüşün karanfil kokardı aşkı bulurdum
Işık hızını geçen bir uçakta aşkı
Bulutlar tükenir kuşlar görünmezdi
Yitip giderdi altımızda nice denizsiz kent
Çelik gürültüleri arasında sayısız çiçek
Mutlu ederdim seni kadınım olurdun
Seninle ikimiz ilkyaz gibiydik
Sevda avcumuzda tuttuğumuz gül yaprağıydı
Uzayda bıraktığımız ayak iziydi
Güzelim, hangi güç durduracaktı bizi
Hangi güç ince parmaklarının hünerini
Aşka izin yoktu, gün soldu kuşluk vakti
Usul usul konuştuktu hani
Aşkı savunanları düşen bir kenti savunur gibi
Bütün sahici aşkları konuştuktu
Leyla ile Mecnun'u, Elsa ile Aragon'u
Yani ikimizle yarının ölümsüz olduğunu
Giyilmemiş çamaşırlar gibi kokardı aşkın
Güzelim benim bir tanem
Sırasında hazırdın onarmaya
İşkencedeki insanın incinen onurunu
Yaşadığımız günü, tutsaklığı, bugünü
Buğular içinde yüzen geceyle gündüzü
Işıkları yalandı kederle akardı kent
Ne kadar da güzeldi kışı, sisi, ayazı
Güzelim benim, bir tanem, yanımda sen olunca
Özlenirdin anlıyor musun
Bir karanfile baka baka uçarılaşırdın
Yitirmeden henüz aşkı, ilkyazı
Saçların çiçek tozu, çam kokusu
Sende düğümlenirdi bir uçumluk tadı çocukluğun
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:27 PM
BEGONYALI PENCERE
Senin bu küsümser yüz
Bir ağlar bir gülersin
Seninle ayakta duruyor
Hercai sözcüğü.
Seninle biçim - bozuma
Uğruyor Türkçe.
Günübirlik değerleri ters yüz ede ede
Döküntü değeri kazanıyor
Her sevgili.
Yüzün göğe açılmış
Gündeş yazı
Begonyalı pencere
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:27 PM
BIR COCUK
Sen ey engin gönüllü düşsever
Sıfatsız derviş
Dolaştın içinde hep özveriyle
Doğu'yu, Batı'yı, sokakları
Sokaklar ki leylak kokardı
Şuraya koymuştun masaya
Çiçeklerin sokak görgüsünü
Sokakların çiçek örgüsünü
Sen ey uçuruma atlayan çocuk
Anlat şimdi uçurumu, uçan çiçekleri
Bazı güneşleri büyük sulara akan
Bazı aşkları beyaz sessizliğe akan
Bak işte geçti yine
İçinden sümbül yeleli bir at
Sen ey uslanmaz kalender
Doğu'lu bilge, gün doğdu bak
Hasret burcuna düştü
İmgelerin sınırsız dalga boyu
Deniz kıyısında denize karşı
Yaktı sigarasını bir atlı
Sen ey uslanmaz uçarı çocuk
Anlat şimdi vişneçürüğü ufku
Uçurum sessizliğinde suçsuzluğunu
Bak işte Cemal Abidir
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvayda
Onun kasketine yağan yağmuru anlat
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:27 PM
BOŞLUKTA
yanımdaki masada üç genç kız
üç güzel kız sarı saçları
bir beyzbol kepinin altındaydı
uzak bir şehre eğimliydi gözleri
cep telefonları çaldı çalacaktı
denize sokulan küçük beyaz ayaklar
gibiydi oturuşları duruşları
hiçlikte kaybolmuştular
belki kimselerin arayacağı yoktu
belki sevgileri acı tadındaydı
bir kırlangıcın yuvadan uçup gitmesi
gibiydi can sıkıntıları
yatılı okul mezunuydu acıları
evlerinden uzaktaydılar
belli ki bir boşlukta kaybolmuştular
yanımdaki masada üç güzel kızı
öylece buldum bir beyzbol kepinin
altındaydı sarı saçları
kalkıp gittiler boşlukları kaldı
sevdaları kimbilir neyin ardındaydı
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:28 PM
CESARET
Bir parça kar beyazı bulut mu
Gök mavisi mendil mi anısı olan
Savaktan akan serin sular mı
Git getir usulca yarana sar
Eksilmesin başucundan memleket
Kuşattı mı bütün yolları harami
Can yoldaşı orman uzak mı
Kuşların çığlığına uyarak yürü
Omuzlarına güneş vurmuş olmalı
Bin nazla büyüyen özlediğin güle
Faytonlar sürdün körüklü fenerli
Koşum takımları pırıl pırıl doru atlar
Nice gelinler götürdün al duvaklı
Baş çekip diz vurarak halayda
Gün oldu erittin kederli havaları
Komadılar ama seni uçarı yürek
Değmedi körpe fidan bir ele elin
Arpa ekmeğine değdiği kadar
Henüz onsekizinde yirmisinde
Gül ömrünü yangınlara saldılar
Bu usul yürek loncaya yazılmalı
Çünkü dem tutmaya başladı çığlık
Ve ayrılığın köze döndürdüğü sevda
Öyle yalın öyle hırçın ki göğsünde
Götürebilir seni güneşli yollara
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:28 PM
DELİKANLI
ben düşler tramvayına binerken şehrin
pırıl pırıl bir ay doğmuş olurdu dünyaya
hanem aydınlanır annem uyanırdı
babamın serçelenmiş ayakları saçılırdı
ufak tefek sokaklara
ben sokaklara borçluydum çocukluğumu
bolluk günleri miydi babamın elinde ay ışığı
bir de dolu file, dönerdi eve,
benim yakınımdaydı
ekmek parası, gökyüzünün teri, salıncaklar,
ben çekidüzen verirdim eski dünyaya
biraz umutsuz, az ironik, bir parça kırılgan
yağmuru bol kış akşamlarında
dip odalarda kısa pantolonlu aşık
bağbozumuydum ben duygularım karmakarışık
ben aşkla ödeşir düet sona ererdi
zambak gibi sözcüklerden oluşan
nasılsa yağmur yağardı tenha vakitlere
seke seke yürüyüşünden tanırdım
yağmuru, seni, baş dönmesi serüveni
yağmurun iplerinde törendi beyaz gemi
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:28 PM
GÜL YENİSİ KÜÇÜK KIZ
Bir park kanepesinde oturuyorum deniz
kıyısındaki, burnumda tütüyor
günyenisi küçük kız, bir çocuk kadar
suçsuzum onu sevmekle, bunun için
ilgileniyorum kırgın çiçeklerle
Baktıkça resmine gül açılıyor parmak
uçlarımda, ne çok istiyorum onu
gün eskiten gözleri değdikçe günebakanlara
nasıl da yakıştırıyorum günebakanları
gözlerine
Serçelerle, evet serçelerle geçiyorum
ara sokaklardan, oyun oynuyor toz
duman içinde çocuklar, geçiyorum
içimde hüzne benzer bir duyguyla
Şimdi şurdan koşuyorum
kuşlar kalkıyor koştuğum taşlıklardan
bir aldanış mı yaşadığım yoksa
bilmiyorum ne kadar koşabilirim
eskimez yeşil pabuçlarla gelen aşka
Ey serçe gölgeleriyle lekeli ara sokaklar
nasıl da sendeliyor kalbim küçük
bir kız için, yürüyüp gidiyorum yüzümü
bir Akdeniz çiçeğine gömerek
Sevincimi bozuk paralar gibi dağıtıyorum
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:29 PM
GÜLÜN TEKRARI
mevsimler uzar saatler kısalır
hayat gülde gülün tekrarı
güz vakti miydi belki öyleydi
gülde gülün sesi
suda testilerin sesi
eylül sonu uzun yağmurların sesi
her dem taze
burnumun direğini sızlatan hasretin sesi
gökyakut sevdanın sesi
derbentlerden gelen turnaların sesi
seni öyle çok sevmiştim ki yurdum
biraz keder biraz acı
verdinse de bana hâlâ sızlar
hasretinle burnumun direği
haydi gelsin nalbantların sesi
naz katılır makamlara
gül dökülür çarşılara
yaşanır çılgın curcunanın ucunda
türk kürt gürcü laz süryani
gül alıp vermişiz
türkülerimiz benzer, göğümüz aynı
içimizi pırıl pırıl yapan
cana can katan uzun yağmurlar
kıtlıklar tufanlar görmüşüz
mezopotamya ovasında
hayat gülde gülün tekrarıdır
narda nar şerbetinin tekrarı
erbil ovasında hurmanın tekrarı
gök çatıda uçuşan
ipek mendillerin tekrarı
hasretini göstermiş sarıya güz
güzü kıskanmış gülün tekrarı
haydi gelsin, demdir
gelmesini istediğin şey
leyla gamıyla gelsin mecnun
nalburlar inceltirken göğü
gülünü dererken has bahçe
yeşil limonlar arasında
güneydeyim serserilik yaşımda
topuklarımdan dertli türküler akıyor
gündüzü, akşamı, göğü ilişkilendiren
yaz şarkılarıyla
erken yaz güllerinde gülün tekrarı
güllerde sensin gülün tekrarı
hayat gülün kuşta tekrarıdır
urfa'da taşın ovada tekrarı
ay girerken buluta
gel bir arzuhalciye gidelim
gülün yazdıralım taştaki tekrarını
yazın güzdeki tekrarını
mağaranın evdeki tekrarını
ağıdımız derbentleri aşarken
peki kime anlatalım halimizi
biliyorum artık çok geç
biliyorum henüz çok erken
seste sessizliğin tekrarı
künyemize düşüldü acı
zalim avcılar bile dokunmaz
mevsimler uzar günler kısalır
hayat gülde gülün tekrarıdır.
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:29 PM
GÜNLERİN ÇIKRIĞINDA
Bir dağ gölünün ılık yıldızlı
Sularında hırçınca seken taş
Sen daha özgürsün, daha yırtıcı
Bir sapanın rüzgarlı ucunda
Buğday saçlı köylü çocuğundan
Kuğuların gölde buğulu bakışları
Rüzgarını yadırgayan çiçeklerin çanı
Uyandırsın seni kahyadan önce
Sen ki üretici sevinci taşıyan
Ekin bereketi verdin yüreğinden
Kanla zulümle örülen güne
Ötede bir bulut pabuçlarını giysin
Düş onunla yayla bükümü patikalara
Geride bir evlik tarlan, karın
Başak saçlı onuruyla çocukların
Göğün eksilen mavisi altında
Ağarak saman dolu bir bulut
Çeksin ömrümüz yüklü arabayı
Günlerin çıkrığında gümüş sular
Kuyular, çaylar olsun ağlamaklı
Kıyısız barınaksız el kapılarında
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:29 PM
HEP SENİ SEVDİM
Hep seni sevdim
Yaz kendini anlatırken yaprak yaprak
Günler ne çabuk akıp geçti sevgilim
Yüzyıllar geçti sanki aradan
Yollar yollar boyunca yan yana
Hangi yokuşu çıktıysam seninle
Kuşlar uçuştular saçlarından
Hep seni sevdim, silinmez izi
Sevimli şaşkınlıklarımın o yazdan
Kır kahveleri kuş sürüleri sonra
Konuşmadan oturduğumuz masa iskemle
Demli çay, demli çayın buğusu
O yaz daha mutluydu seninle
Senin mavi miydi ya kalbinin sesi
Bir saat gibi işlerken kendiliğinden
Yine buluştu gözlerimiz sevgiler üreten
O yaz seni ne çok sevdiğimi
Öğrendim bir akarsuyun sessizliğinden
Bulutlardan bulutlara çıkardım o yaz
Çiçekler suladım her günbatımı
Çocuklarla konuştum hüznü unutturan
Yalansız hilesiz sevdim seni
Çiçekler çocuklar ezgiler içinde
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:29 PM
NE KALDI
sokağı gökyüzüyle ilişkilendiriyorum
izinli askerlerin şapkalarından
asker şapkalarından bir gökyüzü
nasılsa her gün yaşıyor içimde
acılardı yaban otlardı az az kanıyor
ayrılıklardı mektuplardı az az kanıyor
hazirandı o hepten kanıyor
bak, bir ormanı seçiyoruz, işte
yerini bulmuş ağaçlar içimizde
sarnıçtan suluyoruz ağaçları
ağaçlar fısıltıyla yağmurdan konuşuyor
yağmuru senin yanına iliştirmeliyim
bir sinema günü dinmesini bekledikti
bir süre kül rengi çatılarda
yağmurdu az az kanayan içimde
çoğu aşk sonu kederleriyle ilgilidir
kederleri güz başlangıcına iliştirmeliyim
ben ne zamandır yalnızım
herkes ne kadar yalnız
güz ne kadar büyütüyor yalnızlığı
ben kaçar gibi yaşamalıyım
kırlangıçları, ağaçları, telâşlı sesleri
güz biriktiriyor yaşlılığı
bakışlarım bir noktaya çoğalıyor
sağlıktı hastalıktı ölümdü
belki de her şey eskisi gibi
biz hepimiz yeniden doğuyoruz
ağacın ağaç olduğu bir yanılsama belki
suyun su, kuşun kuş
belki de her şey hiç yaşanmadı
deniz kabukları, masamdaki yeşil sürahi
sözcükler, sözcükler anlamını yitiriyor
bir kök biberiyle, tuzlu çakıl taşları
hepsi bir yanılsama belki
neye dokunsam çözülüyor çünkü
şu kadarcık yeşilliğe yer kalmıyor dünyada
çoğu hayatı bir aşk gibi yaşamakla ilgilidir
azar azar eksiliyor farkına varmıyorum
derken geceyi gündüzü bilmiyorum
ağaçlar kapı aralıklarından görünüyor
annemdi hayal oluyor içerlerde
odalardan odalara geçtikçe
sonra o erken vakitlerde
perdeleri aralardı gün girsin diye
komşunun balkonunda çiçekler
çiçekler rüzgârda kokuyor
kokuyor ya her bir o kadar güzel ki
belki de hepsi bir yanılsama
çiçeklerdi ağaçlardı az az kanıyor
güzel insanlar erken ölüyor
mahzun sayılır çocuklar
seni çocukların yanına iliştirmeliyim
çocuklar seni daha güzelleştiriyor
içimize yağmur yağıyor
yağmur seni daha güzelleştiriyor
belki her güzellik bir yanılsama
belki de ayan beyan her şey
herkesin çocukluğu işaret fişeği
ben hepsini yaşıyorum azar azar
kim bilir aşk bitti de bu bendeki
derviş türküleri
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:30 PM
O !...
odur üç gül üç köpük yaza uzanır
kim bilir nereden gelir ne kadar kalır
gelin ağlatma havasını başlatır
kederi zurnanın ucundadır
oradadır gül de gül köpüğü de
kırık bir hüzündür hem güler
hem ağlar
bir geyiktir dağlarda ince uzun
bacakları gezer bahçelerde, iz bırakır
kışın karda, kar gibi yağar...
odur kara taşa yazılı ince yazı
odur gelinlerin duvağı
odur mahzun bakan göz
odur kalbine sokulan hançer
odur kanatlarını tutuşturan ateş
üç gül köpüğüdür o
kırılgandır çıdamdır sevgisi kutludur
açılıverir dağlar sürgünden çıkagelir
eşyaya dokunsa acısı tazelenir
öfkesi kar gibi erir
yola çıkan birini andırır yalnızlığı
hiçliğe bırakılmışlığın rüzgârını estirir
odur çiçek tozu rüzgârla serpilen
gül bahçelerinden sokaklara bulvarlara
odur ipek kar beyazı *******de
yataklardan kayan ve yayılan dünyaya
ipeğin sesidir o, gülün köpüğü
-ya siz kimlersiniz?
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:30 PM
RESİM. .
Denize çıkan sokak soğuktur üşürsün
Ey ince gömlekli Akdenizli çocuk
Yaz geride kaldı yetişirsin sonbahara
Bütün ömrün yok olan mavi bir bakış
Gibi geçiyor bir solukta bilmiyor musun
Yağmura yakalanmış bir kuş gibi üşürsün
Ey parke taşların ağarttığı çocuk
Kalbin deniz üstü yağmur, saçların uykulu
Gülerken güz resmini çekmiş sanki
Yaprağı sapsarı yaprakla bitiştiren
Yaprağı hüzünle değiştiren güz
Bir çarkıfelek otunu değiştiren güz
Önünde çakıl taşları deniz kıpırtısız
Bir park kanepesinin akışında unutulmuş
Güller de birdenbire sızar kalbine
Avlulara girersin: karşında güz
Mor bir gölge şurda ve sonyaz kokusu
Tam öyle işte yıkılmış bir atın duruşu.
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:30 PM
SERÇE
Giydim ben de yalnızlık hırkasını
Dilimde eski hüzzamlar
Kulağımda ipek sesi unutulmuş hatmi çiçeğinin
Kar mavisi kirpiklerinin sesi
Bir güvercin curcunası olan yaz göğünün sesi
Usulca çömelip yem arayan serçe sesi
Uçtum o serçeyle
Uçmasını bilen limon ağacının sesi
Bir Chagall resminin çocuksu sesi
Uykusuz şairler korosunun güneşli sesi
Sanayi sokağında hangarların orada
Uçarı gölgelerin sesi
Mozaikler arasından püsküren bir çiçeğin sesi
Manastır avlusunda
Bir Sümer tabletinin kırık sesi
Yaklaştım yanına gök sayfaları arasında
Sırlar saklayan kapıların sesi
Seviyorsan beni hala saçındaki leylak sesi
Kökü ordadır diye sevdanın
Bir bumerang gibi sana döndüm
Varoşların burcu kalbine
Yaşadım beter bir aşkı, öğrendim
Kalp kalesinin ikiye bölündüğünü
Dolunayların senin çocuk gözlerine dolduğunu
Bunun şaşırtıcı bir şey olduğunu
Solgun gelinciklere söyledim
Ürgüp'te
Develerin üstünde hatıra fotoğrafı çektiren seyyahlara
Bakırcılar çarşısının esnafına
Çömlek ustalarına
Çuha çiçeklerine söyledim dere boyunda
Bir tel uzadı ışıklı bir tel saçında
Giydim aşk urbasını sana geldim
Birdenbire yaz yağmuru başıboş caddelerde
Giyindim yağmuru sana geldim
Üstelik vakit ikindi,
Kalbe akan çınarların sesi
Balkonların kuş vakti, vaktin sesi
Seviyorsan beni hala pırıl pırıl sevdanın sesi
Yağmur muydu yağan yoksa yıllar mı
Kirli sarı bir şehir omuzlarımda
Sokuldum kırık yazılara
Yazıların veda sesi
Kuş sayfaları arasında
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:31 PM
SEVDAYA ILISKIN
Yüzünü bana döndür
Böyle bakışımın nedenini sorma
Uzun tümceler ezberletirim sana
Kalın kitaplar getiririm o zaman
Dakikalar tükenir. Birazdan
Bir ömür tamamlanır
Yaşanır olur yaklaşan ayrılıklar
Otobüs şöyle bir sarsılır da
Yaslanır birden
Sevgilimin gurbet aklına
Bir su olur giderim
Gittiğim yerlerden alır
Esmerliğini yüzüm
Emekçilerin yaşamına karışırım sonra
Ter kokar gömleklerim
Bu bitmez yolculukta
Camdan bakarak
Görkemli, aşılmış mı bilemem
Akşamları gerginleşen dağlar görürüm
Uzun bir
- Ah...
Gibi
Düşersin aklıma
Yolcular bir bir uyur
Bırakıp bu dünyayı giderler
Yedeğimdeki sevdalar uyanır
Kavga aşk olur bana
Ömür bitmez yol bitmeyince
Bir ezgi çalınır
Sazın ucu gökyüzünü kanatır şimdi
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:31 PM
SEVGİLİ
Gitsem, gitsem, dargın ayrıldığım
Sevgilime bir mendil kiraz götürsem
Mutluluğun nice rengini
Yitirip de aradığım
Gençlik günlerimi
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:31 PM
SİNEMA KUŞU
Seni fotoğraf çektirmek için oturmuş buldum
Bir sokak fotoğrafçısına kara körüklü eski
Seni sinema önünde buldum öyle keyifli
Olmadık serüvenler yaşamış dörtkol çengi
Baktım şarkı söylüyor kirpiklerinin ucu
“Ölürsem yazıktır sana kanmadan”
Sen busun işte, ipeğin parçalanmış hüznü
Doluya tutulmuş bir kuş yüreği kırılgan
İşte iri puntolarla yazıyorum, her dizeden su
Kuşları kalkıyor, bu çocuklar gibi sevmektir seni
Ben sevdikçe tuhaftır akasyalar büyüyor
Sonra mavilik mi desem öyle bir sevda
Sen busun işte, bir sinema kuşu pürtelaş yaşayan
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:31 PM
USULDAN TÜRKÜ
Yürüdüm usuldan bir sonbahar hüznüyle
Çocukların her akşamüstü ayrıldığı yere
Sararan yaprakların savrulduğu yere
Bir türlü buluşamadığımız o lacivert yere
Şuramda bir çiçek ordusuydu sevdan
Yürüdüm ağaçlı yoldan bir başıma
Bütün kuşlarını gökyüzüne uçuran
Ağaçlar düş kurmayı unutmuştu çoktan
Bir öndeyiş gibi okudum uçurumları
Denizi dağları bozkırı sevgilim
Ne de olsa ben buldum son kuşları
Kuş sürülerinden örülmüş bir kıyıda
Ey akşamsefasının tazelenen vakti
Bırakıp bir kitap gibi pencere önünde seni
Yürüdüm usuldan uyanmış yollarda
İçimde serseri ilişkilerin son izi
Suçlu bir eylül bozup gitti
Kimsesizliğimi acemiliğimi
Saçlarımı kestiler asi sesimi
Sesim bir suçsuzun sesinde şimdi
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:32 PM
VEDA ...
içimdeki kırık dökük camdan kule
yıkıldı, sokak aralarında kar tozuttu,
geçtim bir daha bu yollardan
yüreğim kederle dolu
ah! elimde olsa toplardım yine
içimdeki cam kulenin parçalarını
yeniden kurardım özleyerek
incelik taşıyan sözcükleri
geçti, ah geçti aşk duraklardan
suya kar taneleri düşüyordu
ben bir otobüsteydim
camlar buğulanıp üşüyordu
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:32 PM
YAKSANA BİR SİGARA
Malta kahvesinde akşam oldu
İstanbul koktu çay, simit, mor menekşe
Yaksana bir sigara, aşksızlık öldürür adamı
Yaz nedir ki yoksa, yaralı bir aşk belki
Salınarak yürüyen öfkeli bir karanfil
Sevda belki yeşeren saksıdaki
Sokaklar gül yası, çocuklar ağlamaklı
Bir yağmur yağsa dağılır elbet bu sıkıntı
İşçi kahvesinde rüzgârsız akşam oldu
Yaksana bir sigara, işsizlik öldürür adamı
Çocuklar çiçekler vapur saatleri
Ayın kandili güzelim kardeşim
Ekmeğin buğusu suyun öyküsü
Aşka benziyordu aşka benziyordu
İşsiz umarsız birine akşam oldu
Aşklar bitti atlar denize indi
Deniz ki açıldık ay saatleriydi
Paylaşmak için balıkçıların mutsuzluğunu
Yaksana bir sigara, düzelirse aşkla düzelir dünya
Yalnız aşkla, paylaşılınca güzel olan
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:32 PM
YAZ BAŞLANGICI İÇİN BİR AŞK EZGİSİ
Her şey bir başlangıçtı başaklar bile
Kırlar dağlar deniz kenarları
Denize inen sokakların kuşları.
Durup baktım yapraklar başlangıçtı
Sonra evler pencerelerinden fesleğen sarkıtan
Akşamüstünün buğusu, bugünün sonu
Kırgın bir kuşun denize doğru uçuşu
Başlangıçtı sevgimize biliyor musun
Vakit yoktu aşka nasıl bulmuştuk
Ertelenmiş bir başlangıçtı efsane kıldık
Leylak kokusu sızdıran evleri, sokakları
Geçip gitmiştik bir gülümseme bırakarak
Vakit yoktu açık denizleri özlemeye
Fesleğen sulamaya pencere önünde
Bir tenhalığı yaşamaktan bakışmaya bile
Şaşırdım doğrusu nasıl bulmuştuk aşkı
Her şey her zaman bir çığlıktı
Tenha bir istasyonda okuduğun
Bir suç işler gibi okuduğun öğlesonu
Her şey bir başlangıçtı sevgimize
Çılgın yaz çiçeklerine, yediveren güllere,
Kalbinin hızla akışı bile sevgilim.
Ah bir sevdaydı şurada çınlayan sesin
Geceyarıları beni umarsız bekleyişin,
Sanki bir çiçek sergisiydi karanlıkta gözlerin
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:33 PM
YAZIT
sen ey yeniden çiçek açan ağaç...
gökyüzünün mavisini dağıtan rüzgâr..
bunlar senin gözlerin ey yıkıcı sevgili
sen ey yırtıcı sevgili, ey yetinmezlik
gökyüzüne alıştık, suyu işledik
sevinmelik gönderdiler dünyayı geçtik
sen ey buğday denizi gözlü sevgili
güz öğlelerinden geçtik
elimizdeki file bağ-bahçe sevinci
sen ey dirim sabahları, yoksul kuşluk
sarımsak kokulu sokaklardan geçtik
kalktı korulardan yüzlerce üveyik
sen ey serzenişleri derin eski sevgili
eski ırmakları geçtik
kucağımızda bir güzel geyik
sen ey yüzyıldan arta kalan üzgün güzellik
sulara düşen nergis, gül ilahisi
kırık dökük ömrümüzü taşa işledik
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:33 PM
ÜLKE
Akdeniz mavisi saklı koynunda
Ey gül yanığı güller ülkesi
Yoldaşlık etsem kanlı gömleğinin acılarına
Küllerle savrulan ay ışığında
Kanadı gümüş bir kuş olup da
Yaz kış demeden dolaşsam dereboylarını
Kırmızı bulutları, sulara dökülen
Gazel yaprağına yazsam çığlığını
Umut hilesiz karanfilse sorguda
Tutuklanmayı bekler kimimiz *******i
Ey türküleri çiçek döken ülke
Yurtseverlerin, yiğit şairlerin nerde
Ey seher karanlığında açan çiçek
İnce ince yağışı yağmurun köklerine
Başını dik tut rüzgara karşı
Dayan diyedir düşmanın zincirine
O nazlı nilüferler yoksa da sularında
Ceylanlar iner göllerinin aynasına
Ne güne durursun seyirt haydi
Patlayan bahardır dal uçlarında
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:33 PM
İYİMSER BİR AŞK TÜRKÜSÜ
Bağlardan inen patikalardayım
Cebimde mis gibi şiirler, kuş cıvıltıları
Sokağınızdan geçiyorum öğle üstü
Sokağınızda sararan yaprakların kokusu
Şuramda ince bir sızı, serseri bir acı
Senden öncesi olmayan bir acı
Yalnız senin mecnunun olan bir acı
Her pazar geçtiğin yollarında bir yaprak
Yeşeriyor kuşanmış bütün cesaretini
Göğsünün içinde yaşatmak için aşkı
Bir yaprak da senin konuşkan elinde
Sevecen becerikli çalışkan elinde
Her zaman biraz olsun gecikirsin
Aşka yalnızlığa sevdaya
Yine de özlenirsin güzelim sevgilim
Bir çiçek de böyle özlenir
Su dolu bir testinin yanındaki bir çiçek
Desem öyle alaycı gülümser yürürsün
Sessizce yağan yağmur altında
Aşkı kendine anlata anlata
Yine akşam oldu sevgilim sensiz
Bırakıp gidiyorum içim aşkla dolduğu zaman
Durakları buğulu otobüs camlarını
Yağmur çiseleyen kirli sokakları
Gide gide hüzünlü bir türkü gibi dokunan
Yağmurun sesini ne çok seviyorum
Seni ne kadar çok seviyorum
İpek bir mendil diye
Ayrılığı katlayıp koyuyorum çiçekle masama
Bir de senin için yazdığım sevda şiirlerini
Kendi anlamlarını aşıp giden
Tozlu yollar sıra dağlar patikalar boyunca
Ey sevgili senin sımsıcak bakışlarını
Katlayıp koyuyorum çiçekli masama
Seni ne kadar çok seviyorum
Bir türkü solgunluğunu silip götürdüğü zaman
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:34 PM
ÖZLENİRSİN SEVGİLİM
Ne kaldı, ne kaldı son güzden geriye
Sevgilim, beklemesini bilenim benim
Kar yağdı kirpiklerine
Kar sesi kuşattı çevremizi
Umutlar gibi birikti kar
Özlemler gibi birikti
Biliyor musun acılardan örülü
Sözcükler kaldı aramızda
Acıları tersyüz ettik
Yenildik, evet düpedüz yenildik
İçimize bıraktık kar sesini
Yeni bir ezgi üretecek olan
Çığlıklardan, kurumuş gözyaşlarından
Biliyor musun gülün kokması gecikecek
Bir kuş sesi gömleğine işlenecek
Çok eski bir gökyüzüyle birlikte
Orda burda söylenecek
Huma kuşunun göğsünde dinlendiği
Üşümüş, yorgun ama umutsuz değil
Canımın yongası, sevgilim, bir tanem
Ne kaldı, ne kaldı geriye acılardan
Eski alınteri, aşksız kaldı birçokları
Çocuklar kutup mavisi ağladı
Kimse artık hüzünleri anlatmasın
Ne vakti, ne yeri, ne bir anlamı kaldı
Güzelim, bir tanem, canımın yongası
Bir karanfilin suya eğilimi gibisin
Öylesin, özlenirsin, gel artık kar yağdı
Bize paylaşacak aldanmalar kaldı
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 04:34 PM
ŞİİR
İşte yine sığmıyorsun hiçbir kitaba
Sen ey uçurumdan çekilen şiir
Hangi sürgünden dönüyorsun kimbilir
Bir elinde üçüncü mevki tren bileti
Bir elinde de kış çiçeği
Sevdiğin bir gençkız için..
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.