PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Abdülkadir Budak


GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:30 PM
AĞIR ÇEKİM

Maskeli yüzleriyle
Eş dost hısım akraba
Gelirler arada bir
Söz döner dolaşır yine
Kurda kaptırınca kuzu
Ekşidir hep gülüşleri
Dilleriyse kaya tuzu

Artık yeller ateşlere
Doğru eser ve kuyu
Dibindeki Yusufların
Sayısı artar hızla
Akrep gibi kendini
Sokan aşklarımızla

En sıcak günlerde dağ
Çığ salar üstümüze
Sulak ovalarda susuz
Kalmış bitkiler gibi
Yüzümüze korkuların
Yerleşir soluk rengi

Örter alev damlası kum
Develerin de üstünü
Kaç ay oldu gelmediler
Giderek büyür fırtına
Bu yüzden kervanımız
Kaldı çöl ortasında

Ne erken ölümü yeğle
Ne bir kurtarıcı um
Gibi çelişkilerde
Bir ses: Boğuluyorum

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:31 PM
Ağrı

Dağından söz edecektim, bu beni aşar
Ağrımdan söz edeyim, kapalı anlamımdan
Geniş görünen evdeki odanın darlığından
Ben burada sahiciyim, büyük hayaller
Kurmayı unutalı yüzyıllar oldu
Evin oğlu yama gibi duran balkondur
Evin kızı bir merdiven boşluğu

Bu evin toplamı dört kişiden ibaret
Değildir işte, size öyle geliyor
Bu evin toplamı ıssızlıklardan
Yazmak bana düşüyor, okumak bir yaprağa
Bir kez daha kopuyorken dalından

Yüksek sesle düşünmeye çekiniyoruz
Kemandan tel koptuğunu ah birimiz söylese
Kaya gibi görünen kum tanesinin
Acıklı durumuna son vermeyi denese
Sürekli yağmur yağmasa gökyüzü görünecek
Sürekli rüzgâr esmese dalında duracak yaprak
Bu evin toplamı odalardan oluşmuyor
Bu evin toplamı dört otobüs, dört durak

Durgun bir göl gibi duruyor karım
Kurumuş kuyular gibi duruyor bakışları
Değişen şeyler var da konuşmuyoruz
Biten bir şeyler var, ekler gibiyiz
Ev dediğin artık büyükçe tabut
Dört omuz taşıyor, evet bildiniz

Akrabalar, komşular, saçaktaki kuşlar için
Öldürücü bir rolü oynayan biziz
Evin içi kabukla gizlenmiş yara
çay içmeye bile çıkamıyoruz
Düşeceğiz korkusuyla balkona

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:31 PM
AHŞAP RUHA TEN GİYİNMEK

Hiç bu kadar boğulmadım içimdeki bir gölde
Sunu yazısı başlığı olacaktı kitabında
Yaprak bir ormanı algılıyorken
Parkla insan yüzlerini karıştırdı her zaman
Ferit çünkü benziyordu parklara

Bir parti marşının sözlerini yazmayı
İsteyen bir adamdan kara bir cümle daha
İçeriği boşaltılan bir anlamda yaşıyoruz
Ten giyinmek zorundayız bu ahşap ruha

Hepimiz Yesenin'dik yani şehrin kır kokusu
Yanlış yerlerde gezerdik polis götürürdü bizi
Başımız derde girerdi Haydar açıklayınca
İçimizdeki ıssızlıktan başlardı Haydar
- Bırak ulan felsefeyi! dedirtirdi sonunda

Ah Ferit neden öldün park değildir mezarlık
Dördümüzü bine böldün ve böylece azaldık

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:31 PM
AŞK BENİ GEÇER

Çünkü bacakları uzun, mesafe tanımıyor
Çünkü rüzgârın atında, büyük deneyiminde
Elbette aşk beni geçer haritayı kendi çizmiş
Dağları iyi biliyor, nehirleri de

Bir ateşin koynunda uyuyorken bile geçer
Serin su başlarında dinleniyorken bile
Ve ben onun peşinden kurşun olsam yetişemem
Okyanusa vardığında göle gelmiş olur muyum
O çınar olduğunda yaprak olur muyum ben?

Bir dille yetinirim, bütün dilleri öğrenmiş
Dumana tanım ararım, yangınlardan geçmiş o
Ben merdiven arıyorken çoktan çıkmıştır göğe
Bir kadının saçlarına takılıp kalmış iken
Ruhunu ele geçirmiş binlerce sevgilinin
Bende bir esimlik yel, onda her zaman deprem
Elbet aşk beni geçer
Tren rayların üstünden

Aşk şiiri yazdığımı sanırım, ne hafiflik
Destanı bitirmiş olur ben çıkarken ilk dizeden
Uçup gitmiştir evet dünyayı kanat eyleyip
Ben iki teleği yanyana getirmişken

Aşk beni bir daha geçer
Tren rayların üstünden

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:32 PM
Aşk Var

Yıkandım, bütün sular tenime değdi
Atlasıma yeni dağlar ekledim
Yeniden tasarladım kitabımın kapağını
Seni sevdim, yazdıklarım aşka ilişkin

Bana yeni incelikler kazandıran sevdanın
Sularında yüzüyorum, ruhuma değiyor sular
Evet seni sevince öyle oldu, şaşırdım
Dallarımda zerdali, yelkenimdeyse rüzgâr

Kırgınlığa uyaklı şiirler yazıyorum
En az kırk yerinden yırtıktı kalbim
Gör yarışa kalktım büyük akan nehirle
Aşk var, köprü aramam karşıya geçmek için

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:32 PM
Aşkım ve Ülke

Ülkem kötüye gidiyor bendeki aşk iyiye
Bir yanda aymazlığım çılgınlığım bir yanda
Çölde çiçek açıyorken kopuyor dalından yaprak
Aynı anda yaşıyorum iki değişik duyguyu
Aşk bahsinde cesurum
Ülke bahsinde korkak

Ülke diyorum uçurum, aşk deyince köprüler
Birine düşüyorken tutuyor beni öteki
Dengelemek konusunda yetersiz kalıyorum
Aşkımı ve ülkemi

Kolay mıdır suları ateşlerle söndürmek
Elinde harita yoksa yol gostermek kolay mı
Dağların arasında rastladığın bir nehre
Ülkeysen yavaş yavaş
Aşıksan birdenbire

Ülkem de aşkım kadar iyi olsun isterdim
Kuğuyu özlemiyor havuzu çekilmiş de
Üstesinden gelirdi yangınların, depremin
Aşkım kadar güçlü olabilseydi ülke

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:32 PM
BABAM VE GÜZ

Başlık yanıltmasın sizi, babam yaza benzerdi
Ama her zaman için güzden yaprak alacaklı

Babam yaza benzerdi, kendine susamam için
Gözlerine bakardım, kurumuş kuyu ağzı

Yaza benzerdi babam, balkonda çay içmeye
Ya bana öyle gelirdi ya bardaklar kanardı

Babam bana benzerdi, bir göl manzarasına
Aniden fırtına çıkar kayık dediğin batardı

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:32 PM
Babam ve Mehtap

Şimdilerde yitirilmiş esin yeriydi mehtap
Günümüzün şairlerinin küçümsediği
Hiç unutmam ben bir kadın görmüştüm
Saçların, bacakların mehtaba değdiğini

Olsun varsın, gecikmiş bir oğulu
Azarlasın babası, dövsün belki de
Mehtap dördü katlanmış kağıt olarak
Şiir biçiminde dönerdi eve

Günümüzün şairlerine benzemiyorum
Bu yüzden uzun sürüyor bendeki akşam
Mayınlı babadan geçerek kağıtlara
Yine o kadını, mehtabı yazsam.

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:33 PM
BABAM VE ORMAN

Bir kibrit çöpünün gücüne şaşılır hep
Kavla buluştuğunda yok olur orman

Baba ormansa eğer oğul kibrit çöpüyse
Külün raporu istenir Abdülkadir Budak'tan

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:33 PM
BAĞIŞLA BANA ADINI

- Leyla'yı anlat bana

Ey şiir, sesin çığlık
Uyağın vaha
Leyla'yı anlat bana

Yeldirmesi aşk oyalı
Etekleri yangın yeri
Kays adlı ağacın dalı
Bir sevdanın son depremi
Olan o güzel Leyla'yı
Anlat bana çölün dili
Kana benzeyen sahrayı
Anlat bana, hangi deli
Yıkmış gönül sarayını
Gül kanatan mezar yeri
Çağrıştırıyor Leyla'yı

- Bağışla bana adını

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:33 PM
Buradan Bir Şiir Çıkar

Kürekler çekiyorsa acemi kayıkçıyı

Taşı annesi sanıp sarılıyorsa yosun

Şehirli desen peşine düşmüşse köylü kilim

Bir kapı ötekine buyrun efendim diyorsa

Bir pencere ötekine açılıyorsa örneğin



Burdan bir şiir çıkar ve ben onu yazarım

Irmağın altından geçiyorsa bir köprü

Aşk ağacın gövdesini sallıyor

Yaprak ondan fazla ürperiyorsa

Çivi zannediyorsa çarmıh İsa’yı

Çıraktan el alıyorsa bir usta



Rujun belirlediği bir kadın dudağından

Şu sözler çıkıyorsa yapma çiçekler çağında

“Gözlerim rimelliydi ağlayamadım”

Bir yenilgi daha almış olur gül

Ve ben bunun şiirini yezarım



Kuş sınıfında yer almış olmalarından

Bir şiir çıkabilir serçe ile kartalın

Koca dünya bir hamalı taşımaz

Koca dünya sırtındadır hamalın



Şiir deneylerle değil acemilikle yazılır

Otelin yolcuda dinlediği vakitler

Ateş üşüyorken dergiden kitaplardan

Nice Abdülkadir Budak’lar geçer

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:33 PM
Çağ

Geçen bayramlardan kalma
Boydan çekmiş giysileri
Giyiyordu iyi kötü

Kim yırtıp atmış kenara
Kim ve neden
Taş mı kesildin ey yürek
Neyden çok inliyor neyzen

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:34 PM
CEVAP ANAHTARI

Suyu özetleyen bendim bir bardağın içinde
Taşa sarılan yosun taşı bitirir, anladım
Parmaklar dile dönüştü ellerinde dilsizin
Ve balkon demirleri inceldi tanrım!

Gömleğimden birkaç düğme açtığım zaman
Çarpar rüzgar kadın olur titrerdi
Yanlış anlaşılmasın çaptan düşmüş değilim
Makasa son kez bakan kumaş beni etkiledi

Kırlarla şehirleri karıştırdığım oldu
Atımın ayakları asfalt kokar bu yüzden
Bir çift metal kanatla uçmaların sonunda
Yorgun otelim artık, yolcusunda dinlenen

Teneke sözcüklerin altındanmış anlamları
Benzedim mühürlenmiş sarraf terazisine
Ama şunu öğrendim: kaç boğulmuş çocuk eder
Nil ile Kızılırmak arasındaki mesafe

Ayın yansısı ancak kuyunun ağzı kadar
Kuyunun içi tanrım ne kadar karanlık, derin
Ben ölünce sanırım dünya yalınlaşacak
Gözlerim Âşık Veysel, bileklerim Yesenin!

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:34 PM
ÇIĞLIK

Çığlık şimdi en sevdiği kelime
Onu bir yankıyla birleştirmesi iyi
Ellerini ateşe sokmadan biraz önce
Çığlıkla denize sürdü tekneyi

Giydiği çığlığıdır ipekten gömlek gibi
Kendi hacminden fazla yer buluyor dünyada
Gülde bir çiğ tanesi oluyor kimi zaman
Kimi zaman kırk kapılı bir oda

Çığlıktır dinlenme yeri yorulduğu vakitler
Ciğerlerinin ise sağlıklı denemesi
Dipsiz kuyuları andıran *******de
Ürpertilerle yüklü ılık kadın nefesi

Bulunan adresidir yitirilen dostların
Bir öpüşten arta kalan kırmızı ruj lekesi
Saksıdaki çiçeğin kokusu çığlık
Ağır hasta bir çocuğun annesi

Çığlığı yazmasa çıldıracaktı
Kimi uyaklar ile düştü bu şiirine
Sesine kelepçeler takılan arkadaşın
Çığlık şimdi en sevdiği kelime

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:34 PM
DERE BÖYLE NEREYE

(Doğanın Yüzüne Dilin Aynası'ndan)

Hani bahar aylarında kıyılarında açan
Papatyalar söylesin senin özgeçmişini
Üstüne kurulan ahşap tahta köprüler
Su içmeye sokulan ürkek ceylan anlatsın
İri memeleriyle eğilip doğrularak
Tokaçlarla çamaşır yıkayan kadınların

Ey dere ne şanslısın doğa öyle söylüyor
Ağaç büyür ot biter geçtiğin yerde senin
Sana uzatır kızlar beyaz bacaklarını
Herkes seni çağırır bahçesine bağına
Ay buluta girende el ayak çekilende
Sen sokuluverirsin bir gölün yatağına

Nice vadiler tanırsın akıp giden ovalar
Nice çakıl taşlarını okşar dalgacıkların
Bazen genişlersin sen kıvrılır incelirsin
Üstüne söğüt dalları abanır esintide
Ekili topraklara uğramayı seversin
Katkın var sofralara uzanan berekete

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:34 PM
DÜŞMANIMIN SAYISI ÜÇ

Tabutuma ilk çiviyi kim çakar
Doğrusu bunu merak etmiyorum da
İlk kim merak eder ayakkabı numaramı
Üstelik dünyayı yürümelerden
Kurtulduğum sırada

Ayakkabı numaram kalacak, biliyorum
Ayaklarım değil de

İlk kim anar adımı yas günlerinden
Çıktıktan hemen sonra ve de lanetle
Üçten fazla düşmanım olmadı benim
Uğraştım, indiremedim sayıyı bire

Düştüğüm kalacak, bunu da biliyorum
Yürüdüklerim değil de

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:35 PM
EV ZAMANI

1.

Büyük istasyonlardaki büyük vedalar için
Trenler uzun bekler güzel bir gelenektir
Büyük istasyona benziyor artık bu ev
Tren bir yolcu daha edinecek demektir

Bulunduğum ruh halinden şöyle bir bakıyorum
Şu odanın biçimini alan ben değilim sanki
Şu mutfağın çeşmesinden akmamışım su yerine
Sofrayı donatmamış oturmamışım balkonda
Özellikle çocuklara sarılıp baktığım zaman
Olduğumdan daha güzel göstermemiş beni ayna

Bir kartal karıştırmış kayalıklarla bu evi
Parsın homurtuları pençeleri bu evde
Evler baykuş olunca sözler saptırılıyor
Yırtıcı hayvanlara benziyorum bu yüzden
Kırılanın sayısı her geçen gün artıyor
Gülümseyen fotoğraflar eksiliyor albümden

Eşyalar beni tanırdı yer verirdi bir koltuk
Sandalye benim için yanaşırdı masaya
Ördüğü dantellere benzerdi karım
Çocuklar avcı görmüş ceylanın gözlerine
Bir kez daha ben bu eve benzerdim
Ölmüş anne resminin çerçevesine

Köprüsüz ırmaklar aramızdan geçiyor
Ev odayı ısıtmıyor oda yalnızlığımı
Bir kuyuya düşer gibi düşüyorum şiirlere
Evim büyük istasyona benziyor sanki
Ama yolcu binemiyor bir kez daha trene

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:35 PM
GENÇ OZAN

- Bu Mecnun Leylâ'sını değişmedi çöl kumuna
Önce Leylâ'nın Adıyla


Leylâ dedim, yanıt verdi yol tozu
Gurbeti sınayan yolcunun yakasında
Hancı tütün sardı, çorba ısıttı
Leylâ dedim, taş dönüştü yastığa

Leylâ dedim, ateş güle dönüştü
Konuklar büyücü sandılar beni
Çok uzakta yırttı ağı bir balık
Leylâ dedim, şerbet ettim zehiri

Leylâ dedim, oturdu sol yanıma
Avcıyı atlatan bir ürkek ceylan
Barut gül tozuydu, mermi oyuncak
Leylâ dedim, damarlarda kaldı kan

Leylâ dedim, dere indi denize
Kuş öğrendi kanadıyla uçmayı
Acının mürekkebine divit bandırıp
Leylâ dedim, bildim şiir yazmayı

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:35 PM
Gizli Cam Parçaları

Şehrin ortasındaki kır çiçekleri
Usulca çekildiler geldikleri yerlere
Kapatsak da olur artık camlarımızı
Balkonumuza serçeler beklemesek de

Şehrin ortasındaki kır çiçekleri
Çekildiler diyorum Metin Abi örneği
Ah hepimiz oluyoruz giderek
İntiharların çünkü biçimleri değişti

Büyük kalabalıklardaki yalnızlık intihardır
Görkemli caddelerin açılması uçuruma
Yapma çiçekler götürmek sevdiğimize
Yazmamak intihardır duyumsayıp da

Kesen bıçak değildir insanın bileğini
Yüreğimin kıyısındaki "gizli cam parçaları"
İntihardır bu çağda ağlamayı bilmemek (*)
Nilgün Marmara'yı sevmek, Beşir Fuat'ı

Ecza dükkanının önünde Metin Abi olsaydı!

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:36 PM
GÖSTERGE

Yalazı çıngıdan ayıran nedir
Sevdayı bağbozumundan
Çiğdemi nergisi ballı inciri
Ayıran ne bir küpeli kirazdan

Öğrenmem gereken çok şey var daha
Ortanca çiçeği nerede açar
Bir kuşun adıymış yalıçapkını
Nasıl öter hangi ilde konaklar

Karanlığa açılmakta bilirim
Şaşı günün penceresi
Neyle çizer gökyüzünü kırlangıç
Nasıl solar bilmem çuha çiçeği

Nerden bulur okurum
Sözcükleri firengili bir ozan
Erkenci kuşlarla yola çıkar mı
İçimizi ferahlatan sabahtan

Emeğin gülleri burcu burcu kokmalı
Her nakışta niye kan izleri var
Peçeli yüzlerin esrarlı ağızları
Buyurdukça niye kurur kurnalar

Öğrenmem gereken çok şey var daha
Ufku gösterirken maviliğin ibresi
Saçaktaki güvercin işkillenirken
Nasıl şişmez anlamam susanın dili

Hangi duyguları taşır
Savaş gemisindeki hekim yamağı
Ne görürler düşlerinde örneğin
İşveli zengin kızları

Zencefil kokusunu duysam tanımam
Öğrenmem gereken çok şey var daha
Islat bilgisiz dudaklarımı
Ey deneyim denen gümüş maşrapa

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:36 PM
Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim

Can Yücel'e nazire

Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana, annem yürek serinliği
En sevdiği oğluydum -bana hep öyle gelirdi-
Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

Sözümona büyümüştüm, ekmek getirirdim eve
Annem öldü, düşüyorum, koptu salıncağın ipi
Anahtarsız bir kilide benzediğim doğru şimdi
Saçlarına tırmanırdım tutunup yıldızlara
Kokusu kalmıştır diye kapandım odalara

Kıyamazdı bilirdim şiirler yazan oğluna
Sevgilim terkedince benden fazla ağlardı
İstiridyeydi annem, içinden inci çıkardı
Hergün daha da büyüyor yüreğimdeki yırtık
Annemi anılarda bile bulamıyorum artık

Babamın hemen ardından gitmesi gerekmezdi
Evinin badanasını yarım bırakıp erkenden
O gün bugündür bana gülden önce gelir diken
Dedim ya anahtarını yitirmiş bir kilidim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:36 PM
Kadın ve Nehir

İkisi de sürükleyip götürüyor ne varsa
Kadınla nehir arasında bir fark göremiyorum
Buluşuyor bir anlam iki ayrı sözcükte
Saçları omuzundan akıyor birisinin
Ötekinin mızrağı saplanıyor denize

Biri ihanet istemez, köprü istemez öteki
Kadından ve nehirden ancak aşkla geçilir
Biri geyik barındırır sularına eğilen
Öbürü bir avcıyı koynunda geliştirir

Maraton koşusuna benziyor ikisi de
Düş çalarken suçüstü yakalanmış çocuklara
Benim kadınım bir nehrin profilden fotoğrafı
Senin nehrin benziyor ateş emziren kadına

Bir halk ezgisi sanki, öfkeli ve tedirgin
Belki kalp çarpıntısı, yanardağ ve infilak
Nehir mi desem kadın mı, ikisi de olabilir
Ya iyi yüzme bilirsin ya sevmeyi adam gibi
Bir nehre ve kadına ancak böyle girilir

İkisi arasında bir fark göremiyorum
Erkeğinin yanında gözden geçirir kendini
Kadın sunar ruhunu gövde ambalajıyla
Dibindeki yosunun susuzluğunu bilir
Nehir ustadır artık köprüsüz buluşmada

Söğüt dalı olsaydım öper miydim bir nehri
Taçlandırırdı kadın aşkını haketseydim
İlle bir fark olmalı aralarında denirse
Biri denizi çağrıştırır öbürü uçurumu
Sal olduğumu bilirdim nehre düşseydim eğer
Ötekinde bir sınav sorusu olduğumu

Nehir: Doğada bir yatak bulmamaktır kendine
Kadın: Aramak değildir yatakta kendisini
Buradaki ayrıntı elbette önemlidir
Yine de diyorum ki, öyle büyük bir fark yok
Nehir eşittir kadın, kadın eşittir nehir

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:36 PM
Kadın ve Şehir

Kara'ya bir denizden

1.

O şehre bir daha gitsen
Susuz kurbağa gidip göl olup dönsen

Açık şehir, kapalı bir kadına
Otobüsle değil coşkun ırmakla

O şehre bir daha gitsen
Mola gidip yolcu dönsen

Çekirdek gidip de elma
Kilit gidip anahtarlar

O şehre bir daha gitsen
Taş gidip sarmaşık dönsen

Paramparça bir kadın
Seni toplamaya kalksa

Yola kuyu çıksan da
Zirve dönsen buraya

Uyku gidip rüya dönsen
Hastane gidip lunapark

Karmaşık gidip de yalın
Teneke gidip de altın

Sesin bunca güzelken
Tel gidip keman dönsen

Kara'ya bir deniz'den

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:37 PM
KAYSERİ KAYSERİ

Bana bir Kayseri bulun, kırık dalın ucundan
Yere düşüp ezilmiş bir çiçeğe benzesin
Su içen ata benzesin, kanat tazeleyen kuşa
Ayna olup göstersin en yaralı dönemimi
Zaten kan kaybetmeye alışkın bir adamım
Bana bir Kayseri bulun, o yitik hançerimi

Bir dergiden söz açın, kitap çıkarmalardan
Yarışır gibi şiirler yazdığımız günlerden
O şehir o yanda kaldı burada bırakıp beni
Çivisini arıyor, yüreğime asılacak
Erciyes'in önünde çekilen hatıra resmi

Bana bir Kayseri bulun, akşam üstü çay içerken
Elimden düşürdüğüm bir bardağa benzesin
Yıkanmış ütülenmiş masa örtülerine
Bana bir Kayseri bulun, burada çok üşüyorum
Yorgan niyetine atıverin üstüme

Adımı şaire çıkaran bir Kayseri bulun bana
Şiir yazmayı bırakmış dostlar da olsun içinde

Bana bir Kayseri bulun, gecikmeniz halinde...

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:37 PM
Kazı

Koklanmayan gül üşür
Ayak sesi duyulmayan oda dar
sevgisizliği dene
Kar kar

İn derinlere korkma
Sürsün kazı
Bir zaman sonra göreceksin
Acının köklerinde sevincin ağzı

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:37 PM
KIRGIN, ARKANA BAKMA

O şehrin salıncakları düşürdü çocukları
İtfaiyecileri sözleştiler yangınla
Irmağının kıyısına çadır kuramam artık
Elimi uzatamam kapı tokmaklarına

Çarşafları kirli artık, yatamam otelinde
Çaylarını içemem bildik park kahvesinin
Irmağının kıyısına çadır kuramam artık
Halam beni bir daha o şehre beklemesin

O gün düşürdüm cebimden, getirmesin bulanlar
O şehirde çektirdiğim son hatıra resmini
Artık her yerim üşüyor, o şehir benim için
Avcı duvarında asılı ceylan derisi

Bastırılmış duyguların şiirini yazmalıyım
Mezun verdi güz okulu bu yıl da
Kelebek kanatlarını kopardığı doğrudur
Bahçelerini kuşatan dikenli çit tellerinin
Sabun arıyor şehir, ellerini yıkayacak
Benim içimden gelmiyor başkası versin

Bilmiyorum ne kadar sürecek kırgınlığım
Yama tutar mı bilemem yüreğimdeki yırtık
Arada bir giderdim çocukluğumu bulmaya
Gitmek gelmiyor içimden büyüdüm artık

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:37 PM
KIRMIZI KAZAĞI GÜLTEN ABLANIN

Evet öyle, alevden bir çıkıntı
Uzun bir alıntı belki destandan
Belki derin kuyulara salınan çıkrık
Göle okyanus dersleri, fidana çınar
Yorulmuş yolcuya yürümek önerisi
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Esin kaynağım oldu, yazdıracak şiiri

Bu söğüt dalını öpen su var ya
Bu dağ macerası, imgesi uçurumun
Avcısı bol ceylan, bu gerili yay
Kırmızı kazaklı Gülten Abla bu
Öte yanda bir umuda kıvılcım
Beri yanda bıçağa pas korkusu

Amazon olabilir, Kızılırmak, Nil belki
Köprütanımazın biri, isyan belki de
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Kuşa uçma duygusu, esin şiire

Öyle olsun, yalnızca bir fotoğraf
Sözgelimi söğüt dalı öpen su
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Sana giysi, bana sınav sorusu

Tam burada kalem düştü elimden
Sözlüğüm daraldı nefesimle birlikte
Gücüm yetmeyecek bitirmeye şiiri
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Bir başlık olarak kalacak belki

Tutuşur muydu saçların kestirmeseydin
Nedir sahi sımsıkı sarmış olan bedenini
Ateşi kıskandıran kırmızı bir kazağın
İçinde Gülten varsa yazılamaz şiiri

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:38 PM
MUHTEŞEM AYIPLAR

Göğsümün yelkenini şişirecek bir rüzgar
Suratıma çarpılacak bir kapı bulmalıyım
Dışlanmak nasıl bir şey, öğrenmek için
Ruh halini metale yenik düşen ahşabın

Katliamdan kıl payı kurtulan günün sonunda
Payımdan çoğunu almak muhteşen ayıplardan
Öpen dudaklar ahşap, okşanan metal ise
*******yi ayıp saymak mümkündür kaptan

Tekne şizofren öyle mi, kayalara yöneliyor
İlk celsede berrat ettiriliyor deniz
Soru metal, yanıt ahşap; asılan bir sokağa
Cadde adını verecek kadar incelikliyiz

Midye çıkarma konusunda usta olsam ne çıkar
İnci bulamadıktan, inci bulamadıktan...
Zıtların birliği çok can yakıcı tanrım!
Gövdem metal, ruhum ise ahşaptan

Ağaç ile dar sözcüğü yer değişmiş, aldanma
Sallanan bedenlere bakınca göreceksin
Yoruldum, uykum geldi, sözlerim kapanıyor
Terzi ahşap, kumaş metal; kırılmış bir iğneyim

Tanrım! Bu orantısızlık beni çok korkutuyor
Şehrin elleri ne büyük, ne kadar küçük başı
Kanın sızdığını gördüm bir çivinin sesinden
Karıştırmak zorundayım metal ile ahşabı

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:38 PM
REÇETE

Aklımı askıya aldım ne yapsam duygudandır
Ah akıl senin yüzünden kaçırdım yaşamayı
Aynı gemi aynı liman aynı yük
Güverteden denize iteklemek geliyor
Tayfa olup içimdeki kaptanı

Hayatın çırağı olduğum günler güzeldi
Ah kendine zincir olan ustalık!
Diyerek aklımı duygularımla tartıp
Dünya son sözünü söylemeden ölümle
Önce evdekileri, komşuyu, şehri sonra
İnandırmak isterdim delirdiğime

Yolcu olmaktan çıktım otele alışınca
Ok yayla buluşunca bulacak kimliğini
Bütün ara istasyonlardan beni alsın bir tren
Gidilecek yerler vardır, geç kalınmış değildir
Acıkmış patlamaya bir avcının tüfeği
Kısmetse kaçırdığım av olur gelir

Duygu aklın önüne geçerse böyle olur
Yüksek duvarı atlayıp bir bahçeye girilir
Evin kızı öpülür, daha ileri gidilir
Ay omuz başında doğar kasıklarda batarsa
İnsan kendini burda şair zannedebilir

Hayatın çırağı olduğum günler güzeldi
Ustalık disiplindir, nefes alamıyorum
Çıraklık provası yani aslıma dönmenin
Sessiz sakin yanımı ayartma girişimi
Toprağım işgal altında artık şunu öğrendim
Akıl beyaz adamdır, duygu Kızılderili

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:39 PM
SAĞLAMA

Yalnızlık sessizlikte yapıyor sağlamasını
Zehir sağlamasını yılanın çatal dilinde
Bisiklet rüyasında çocukları görüyor
Bisikletin sağlaması çocuk sevinçleriyle

Giyotinin sağlaması kestiği boyunlarda
Yokluğunun sağlaması eli bıçaklı gece
Kumsalda sağlamasını yapan garip tekneyim
Bir denize bakarak ve büyük gemilere

Düğünden cenaze törenine geçilir hani
Yokluğun öyle bir şey, ölüm tetikte
Boş konserve kutusunun tekme yemiş haliyim
Çok ağır kokuyorum yalnızlık çöplüğünde

Sevgiliye özlem bir bisiklettir
Öte yandan yoksul çocuk düşünde
O kadar özledim ki sevgilim seni
Bütün yoksul çocuklar bisikletlerde

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:39 PM
Sana Bakmak

Göğe bakmak gibi bir şeydi anlaşılan
Açık mavi bir göğe, gündüz yıldızları olan

Sana bakmak gölde kayık olmaktı
Kış günü köy evinde soba olmaktı bir de
Yaz günü bir ağacın gölgesinde uyumak
Elma soymak gibiydi, kavun kokusu
İçimdeki hastaneden taburcu olmak
Sana bakmak bana hep iyi geldi
Sanki saç örgüsüydün salkım söğütte
Sana bakmak güzel olan her şeydi

Sokak kedisine şefkat, baltalara merhamet
Sana bakmak ağaçlardan yana olmak demekti
Bahçe mahkemesinde nergisin tanıklığı
Yoksul öğrencilere defterlerdi, kalemdi

Heyecanını yitirmiş istasyondum belki de
Gelen hiçbir tren beklediğim değildi
Yalnızlığa sarılmaktan kurtuldum
Çünkü yüzüne baktım çünkü yüzün ay
Işıtıverdi birden içimdeki geceyi

Sana bakmak yastan çıkıp dörtnala
Lunapark şenliğine geçmekti bir bakıma

Teneffüs zili kadar sevimli derslerdi yüzün
Çiçekten karneyle eve dönmekti
Bitmiş gibi konuştum, şaşkınlıktandır
Sana bakmak iyi değil, pekiyi

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:39 PM
Sayfalar

Bir sonraki sayfada tayfanın biri
Kırmızı şaraplı masada çekiyor kürekleri

Bir sayfa daha çevirsem tay yerine geçecek
Bir kadının aşka koşan ince ayak bilekleri7

Her şeyim vardı da mataram yoktu
Neler ögretti hayat; kevgirden su içmeyi

Bir sayfa daha lütfen, dükkanıma bir mühür
Bir sayfa daha lütfen, ben hatalı terazi

Buğday olup çıkardım yanık tarlanın birinde
Un olmaya hevesliyim bulurdum değirmeni

Hangi sayfada kalmıştık? Gecenin yetim yerinde
Bendim gündüz aydınlığına yenilmiş el feneri

Baltayım, birkaç ağaç gövdesi bulun bana
Ustam şiirin bir yerinde şaşırt dediydi

Sayfa dediğin biter, koynunda bir kadının
Bencileyin bir erkek ve sonsuzken elleri...

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:39 PM
Seçim Sonuçları

Ahırlar içinden kır kokulu bir atlı

Adı gül olanını çiçeklerin içinden

Edebi sanatlardan şiiri seçiyorum

Sesim seçiyorum kör kuyulardan

Ressamlardan arasından Nuri İyem’i

Neyden hıçkırıklar ağaçtan orman



Ağrı adlı bir dağı ağrıyan yerlerime

Kadın adlarını içinden beş harfli olanını

En mahzun duruşumu fotoğraflar içinden

Kanatsız kuş resmiyle süslenmiş mektubumu

Postacıların greve gittiği günden



Kayığını kaldırma bağlamış biri

Yerine geçiyorum şu sıra Ankara’da

Dev konseri kaçırmış bir kemanın

Hüznüyle dönüyorum uzun provalara



Raylara bağımlı trenler hep

Kaybolmuş çocuklardan bir cumartesi

Annemi seçiyorum annemlerin içinden

Babalar içinden en genç öleni

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:40 PM
SENİ BEKLEMEK

Yaralı Bağdat'ım, Amerika'nın
Şefkatli kollarında; bakar mısın sen?

İşte böyle bir şeyim seni beklerken
Kaç askerin ansızın kan dolar matarası?
İntihar saldırısı; kaç ölü, kaç yalnızlık?
Demeç, demeç, demeç ve başsağlığı

Soluduğum hava mayınlanmıştır
Gelsen de savaş bitse; en azından içimdeki
Ormanı bir kibritle dolaşıyorum
Bu benim yaptığım normal değil ki

'Yalın gece', karmaşık hal, nefesin
Ateş nehir ve ben salkım söğütsem
Bunda senin payın büyük arzulu geyik
Pars olmuşsam ve bu kadar gerginsem

Seni beklemek var ya, iki kol iki ayakla
Gidip en az birini bırakarak dönmektir
Seni beklemek var ya, bir tavan arasında
Ölmüş annemin gelinliğini bulmak gibidir

Tutkunun haritası birazdan yırtılacak
Gece çekip gidecek, beklemekten yoruldu
Seni beklemek diyorum, havuzda balinayı
Yüzdürmeye kalkmak; anladığım bu

Gerginim, aç parsın yerine geçtim
Sirenli Bağdat gecesi *******im

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:40 PM
Sevdanın Son Kerem'i

Yanlış düşler içinde dalgın dalgın yürüyen
Başını çarpıp kanatan arasıra gerceğe
İki de bir karıştıran ağaçta
Bir dal mı olduğunu yoksa yaprak mı
Yoksamaya çalışan alaycı bir ormanı
Sensin toz kumaşlı giysiyi seven
İnce bir uğultunun küçük kardeşi
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen

Seni bir yerlerden ısırıyor gözleri
Antika eşya gibisin aşkın seri salonunda
Görkemli gösterilerin yapay oyuncuları
Tükrük üretmeye alışkın ağızlarca
Bilgiç laflar ediyorlar karşında
Konuşsun susmayı beceremeyen
Sen dinle üstünü kül örtmüş ateş
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen

Eskimiş öykülerde kimlik arıyor değilim
Yazıyorum acıyla, yanlış yorumluyorlar
Yaralı hayvan gibi soluyup iç çekerek
Pazarlığa giriştiğini söylüyorum aşkların
Geçmişi özlediğimi sanıp aldanıyorlar
Anımsat onlara n'olur gömleğinin deseni
Yazdığımın aynası, ikiz kardeşim benim
Göster yaz sıcağında üşüyen yüreğimi

Üstüme yorgan getir, koklamaya bir çiçek
Otur şöyle yanıma duygularıma benzeyen
Yenik düşmüş gibiyim aşkın tartışmasında
Yeniden onar beni ve beni haklı çıkar
Taşlanmayı göze alan antika
Süte su katanları kargışlama işini
Unutursam anımsat, dalgın bir adamım ben
Ey yüksek yapıların alçakgönüllü temeli
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:40 PM
Sincan'da Ölmek

"Bir şair İstanbul'da doğmamışsa İstanbul'da ölmelidir"

Bu cümleyi kurduğumda Kuğulu Park'ta mıydım?
Yanımda Yücel mi vardı -milattan önceki Yücel -
Hayati mi geçiyordu, Hüseyin Atabaş mı?
Hangisine seslendim, duymayan hangisiydi?
Ama şundan eminim ben bu sözü ederken
Havuz dediğin deniz, kuğuı dediğin martıydı

İnsan kendi yazdığını tırnak içine alır mı?
"Kayığını kaldırıma bağlamış biri
Yerine geçiyorum şu sıra Ankara'da"
İstanbul düşleriyle yaşlanıyorum
Yarım Kayseri geride, çeyrek Malatya

Teselli ustasıyım; Ankara fena değil
Mülkiyeliler bahçesi Mehmet Taner'le
Çay içimi Ahmet Telli; öteki Adnan
Beriki Salih Bolat, karınca kararınca
Gizli şair Hasan Ali, yakın olan uzaklık
Şükrü bir türkünün su boylarında

Ve benim burada ikilemlerim
Kravatlı şehirde yakası açık gezmeler
Hep şapkalı görmek Ahmet Özer'i
Tavla oynar gibi sakalla oynar
Engürü Kahvesi'nde Nihat Genç keyfi

Şimdi Ahmet Erhan İstanbul'da ya
Yaşadığı "daüssıla"
Ben daha buradayım, kuğular parkta
Giderim belki bir gün, çocuklar uçar
Ve Zerrin saçlarını sarıya boyatırsa

(Üç kitabı burda yazdım, bu evde
Çekiç ve çivilerle)

Bir gün mezarlığına gömülürüm de
Sincan'da bir sokağa adım verilmez
Olur ya, belediye başkanlarından biri
Adımı değil de
Yalnızlığımı belki

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:41 PM
Soğuma

Dudakta bir öpüşün soğurken sıcaklığı
Yalnızlık odadan çıkar ve sığmaz alanlara
Orman çok uzakta ama dal burada kırılır
Nehir çok uzak ama burada yıkılır köprü-
Her tabut yanlışlıkla bu eve getirilir
Omuzlayacak olanlar ölüden daha ölü

Anılara ne oldu? Madenden çabuk soğuyor
Yaş elli mi olüyor, ki bakon çiçekleri
Bahçe düşlerine nokta koyuyor.
Bir arkadaş sesi gibi sıcaktım düne kadar
Her kilidin üzerinde anahtar vardı
Nehir demiştim dördüncü dizede
Düşen köprümü sulara, zaman mı?

Dudakta bir öpüşün soğurken sıcaklığı
Yaş elli mi oluyor, öyle mi geliyor bana?
Ölüm dediğin nedir, kendinden uzaklaşmak
Caddelerin kapanması içindeki sokağa

Ev dediğin bana göre odalardan ibaret
Yani ötekilere kapalı odalardan
Elli yaş nedir peki? Yalnızlık yürüyüşü
Bir otele ulaşmak ıslak kaldırımlardan

İzmarit kadar hükmüm yok tiryaki dudağında
İçim sanki otelin yolcudan yoksunluğu
Jokeyini bir daha mahçup eden at.
Farkım yok sararmış pencere perdesinden
Yanmış kömür soba için ne anlama gelirse
Elli yaşın sınırında o anlamı buldum ben

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:41 PM
SİNCAN'DA BİR SOKAĞIN BALKONDAN GÖRÜNÜŞÜ

Kendine bile açılmayan bahçenin kapısından
Çocukluğumun yitik lale çalma girişimleri
Korkuları görünüyor sokak adlı bu aynada
Düşük ölçekli depremi andıran bir ihtiyar
Son kez dokunuyor sanki gecenin saçlarına

Yüz metre kadar ilerde nasırlı el öpülüyor
Yeni evli olduğunu sandığım iki insanca
Üç-beş omzun üzerinde beliriyor bir tabut
Çiçek düşüyor saksıdan, yılan akıyor balkona

Başka neler görünüyor, Sincan'da bir sokağın
Gözlerine büyüteçle baktığım zaman
Gözyaşı deseniyle süslenmiş bir mendilin
Takıldığı netleşiyor sokağın yakasına
Acelesi varmış gibi söz ettiğim ölünün
Ulaştığını görüyorum bir camii avlusuna

Yerde pankart yırtıkları, güz resminin üstünden
Koşarak geçtiğini görüyorum gençlerin
Birisi bana benziyor, lise sonda olmalı
İzmaritli günlerimi, ilk içkimi andırıyor
Çantasında şiir vardır, yüreğinde leylâ'sı

Yürüyüşüm değişirdi aşık olduğum zamanlar
Kimse beni tutamazdı dördüncü kat balkonunda
Bütün sokak duyardı, yirmi beş yıl öncesi
Sesim fena sayılmazdı elbet aşk şarkısında

Annemin öldüğünü hiç kimse farketmemiş
Saçı sarmaşık ablamın, sesi kuş çığlıkları
Balkonumdan bakıyorum, kendi içine çıkıyor
Parka teğet geçmiyor, sokak değil içkanama
Şiirini yazmalıyım bana benziyor çünkü
Akrabalar arasındaki müthiş yalnızlığıma

Bol gelirken gündüze gecenin elbisesi
Ankara'da başladım yeni bir gurbet faslına
Ben gelince gitmiş herkes, çiğdemler, çiçeklerle
Hiçbir şey görünmüyor, Sincan'da bir sokağa
Ya bir perde çekilmiş ya da perde gözlerimde

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:41 PM
TRAVMA

Karlı sularda açan köksüz bir nilüferdim
Suları temiz gösterdim, köklerim var sanıldı
Bunca şaraptan sonra kusma vakti gelmiştir
Kırılmalı bin yerinden yaldızlı sandık
Sıradanlaştı birden gülün çığlığı bile
"Efsane-i Leylâ vü Mecnun'dan usandık"

Göl bile olmamışken okyanustan konuşmak
Yanılsama ustasının harcı olsa gerektir
Oğlundan öç alırmış babasına yenilen
Şaraba dönüşmek ise üzümün ilkesidir

Psikologdan önce fark etmiştim, sakladım
Karanlığı yedim de sanki ışık geğirdim
Parçalanmış kişilik babadan miras kaldı
Meşale elimi yaktı, oğluma verdim

Baba! En az senin kadar şiddetli seviyorum
Ve en az senin kadar kırıyorum sevdiğimi
Ortasını bulmak için durgun rüzgara bindim
O bile savuruverdi acemi biniciyi

Sahte cümleler içerir kurda yazılan mektup
Kuzu diliyle kaleme alınmışsa değil mi?
Kaç kişi bilebilir bir serçenin içinde
Diyelim ki üç-beş tane kartal bulunduğunu
Değirmenin varlığı öğütmeye bağlıdır
Buğdayın yönelişi akla getirir unu

Suyun yüzüne baba, gözlerinle bakmıştım
Ve görmüştüm dipteki çakıl yalnızlığını
Yenilecek kadar güçlüyüm artık
Bir tekneyim, gösterin bana kayalıkları!

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:41 PM
TUTSAK YOLCU DİLEĞİ

1/

Perdeleri çekmeyelim çıkarken
Bizi bekleme duygusuyla bırakalım bu evi
Bu evi öyle sevdik, bir ölünün tabutu
Kirpinin dikenlerini sevdiği gibi

Eşyalara bakmaktan birbirimize
Bakamaz olmuşuz fark etmedin mi?
Ev önce sığınak, bir tuzak sonra
Yolculuk birbirimizi görmek için bir fırsat
Ayna da eşyadır, valize koma!

2/

"eşyanın konumunu biçimini rengini almışlardır"
En büyük cakaları karşı komşuya karşı
çay içme bahanesiyle balkona çıkmalardır

Böyledir evlilikler, evlerden çıkmayınca
Evimizden çıkalım, özleriz belki
Otobüse binelim kuşların durağından

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:42 PM
Tuzlu Çeşme

Yetinmeyi bilirim okyanus ile
Aşkım söz konusu olduğu zamanlarda
Bir deve yatağını ırmağa çeviririm
Bir öpüşü kıvılcımdan yangına

Bir dal parçasıyken orman olurum
Öptüğüm zaman boynunu
Kollarım bir vücudu sarmakla yetinemez
Sevgilim bilir benim sonsuzluğumu

Hangimiz dişi panteriz bilinmez
Vahşi bir doğurganlık sevişmelerde
Soluğumuzun toplamı yanardağ ağzı
Yağmur elde ederiz çiğ tanesinde

Matematik bizim işimiz değil
En güzel hesap hatası bizim aşkımız
Dünyayı kocaman gözlerle gören
Etrafını duymayan iki sağırız

Sarılmak dediğin sarmaşıklara benzer
Balkondan ibaret sayılan evde
Yüklü bir kamyon gibi rampayı çıkıyoruz
Rüzgârdaki kuş tüyü hafifliğinde

Bir çıkmaz sokağız caddeye sorsak
Postacıya kalırsa pulsuz mektubuz
Nereye gideceğimiz belli değilmiş
Belki bir uçuruma bizim yolumuz
Olsun varsın, dünya bizden ibaret
Klasik göl manzaralı gecede
Bütün uçmalara bir çift kanadız
Ah efendim, sevgilim tuz ben çeşme

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:42 PM
YANLIŞ ANKA DESTANI 3

Uzun bir öyküdür, anlatanı bulunmalı
Bir dizeyle özetlenir: Koklanmayan gül üşür
Ama açmalı onu, birazcık kanatmalı
Şiiri, sevdayı içerir öykü
Yolcu düşkünü hanları

Söz düşmez hancıya, o ne bilir ki
Bir acı şiirle nasıl örtüşür
Yüzünü ayaz mı yalamış, hancı
Her zaman bir sıcaklığı öpmüştür

Yolcumu ki toz tadını tanısın
Hancıdır o, bu şiirde bir simge
Açıklamak için kimi şeyleri
Araç olacak belki de

(Eski sözdür: Kuşlar kanat açmalı
Bu öyküyü dinleyen bulunmalı)

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:42 PM
İÇİMDEKİ DANSINA ARA VERDİ İSPANYA

Büyük Umutlar Caddesi'ndeki hiçbir ev benim değil
Hindistanım yok benim, bende Nil kıyısı yok
Adım yok afişinde çok tutulan bir filmin
Bana değil tufanı andıran bu alkışlar
Her zaman iyi gelirdi Ülkü Tamer okumak
O da iyi gelmiyor nedense şu sıralar

Ankara manzaralı Çankaya sırtlarım yok
Gitaristi değilim ünlü bir topluluğun
Bisikletle dünya turu düşlemiyorum artık
Sallamayı bilmiyor bindiğim kör salıncak
Karada yüzmesini öğrenemeyen gemiyim
Bu yüzden trenlerim İstanbul'a kalkacak

Çok isterdim Çin Seddinin mimarıyla konuşmayı
Kanat ile pençe arasına sıkışmış kartal ağzıyla
Bütün bunlar olmadı Madrit'e gidemedim
İçimdeki dansına ara verdi İspanya

Haydar gel çay içelim konuşalım aşklardan
Seni bilmem ama ben çok kötüyüm
Moskova kışı gibiyim bu yaz gününde
Taşla doldurulmuş bir kuyu göğsüm

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:43 PM
İMZASI GÜL

İmgeydi gül, kan sızdıran yerinde
Bahçıvan ekmeği bançe düşleri
Uzun yol sürücüsü, otel kâtibi
Kıskançlığın alfabesi örneğin
Sözgelimi bir cinayet nedeni

İmgeydi gül derin avcı izinde
Ezilmiş ceylan bakışı imgesi
İmgeydi gül, elyazması kitaptı
Sığ okumaların göremediği
Gül imgesi sırı dökülmüş ayna
Nasıl göstersindi inceliğini?

İmgeydi gül, yani hekim çantası
Bir ecza dükkânı yaralarına
Büyümeyi öğretirken sudaki halkalara
İmgeydi gül, bileğine çiviydi
Göndermeydi çarmıhtakı İsa'ya

İmgeydi gül, yenik zafer gününde
Özenle büyütülen sevişme vakitleri
Diyorum ki karbonuydu kimliğin
Ceketinin cebindeki bir gözyaşı mendili

İmzası gül, bir hançere oyulmuş
Kanayan bir kalbin üzerindeki
Yazmıyorum ölüyorum diyerek
Güllerle örtüyor bir şair cesedini

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:43 PM
İşaretler

İşaretler bırakarak yürümeyi yeğledim

Acıydı pişmanlıklardı yenilgilerdi

Bağlanmaktı kopmaktı yeniden bağlanmalar

Kayık olmalardı ve su almalar

Yazmaktı kitaptı yerde yağmur bulutları

Az geride yanık kavak daha geride orman

Ortalarda bir yerde kalbimin kırıkları



İşaretlerden biri asfalt delen çiçekti

Bir başkası iyilikti tanımadığım birine

Ne bileyim öpücüktü terli alna uzanan

Bir baba güveni anne şefkati

Cırcırböceği olmak geceye ses vermek için

Gecenin gözleri ateşböceği



Naylonu reddetmekti işaretlerden biri

Karanlık kuyu ağzında ayın yansısı

Tüfek enkazları bir de, Hüseyin bilir

Kırmızı çiçekler açan bir balta sapı



İşaretler bırakarak yürümeyi yeğledim

Tuhaf işaretler anlamsız işaretler

Uçuruma köprü bunlardan biri

Soracaksınız bilirim: -Neresi anlamsız bunun?

Ben toplarım o köprüden geçerken düşenleri



Bakmalar gömerek gözlerin çukuruna

İşaretler bırakarak geldim buraya

Sağır kulaklar bıraktım

Top sesleri arasına



Taşradan şehre gelmek önemli işaretti

Ve burada kendimi daha bir kaybedişim



Devrilmiş grev çadırı patlamış iki davul

Çalınmış emekler diğer işaretlerdi

Sebebi ben değildim bundan emindim ama

Yine de saatimin tersine işleyişi



Çoğu insan gibi ne az ne fazla

Ahşap çıkıp metal geldim buraya

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:43 PM
ÖLÜMCÜL BAHÇE AĞIDI

(Doğanın Yüzüne Dilin Aynası'ndan)

Şu köşede çardak vardı sarmaşıkları olan
Şu yanında çekirdeği kırmızı domatesler
Kahkahaların vardı bahçevana eşlik eden
En uzak çevrelerde dillenmişti güzelliğin
Ne olmuş yeşil giysine yırtılmış rengi soluk
Güzel bahçem sende mi döşeğe düşecektin

O beyaz badanalı kırmızı kiremitli
Gönlünü çelmeye çalışan konut nerde
Nerde kuş seslerine karışan çocuk sesi
Ya esnek dallarına kurulan salıncaklar
Konuş ölümcül bahçem dilini biliyorum
Çıngı mı düştü içine erken mi bastırdı kar

Koltuk değnekleriyle ayakta duruyorsun
Nerede güllerini sürekli koklayanlar
Kelebeklerin hani bal devşiren arıların
Yüzün niye sararmış ya ellerin nerede
Kımıldat dudağını beni tanımadın mı
Çekip gitmiş gibisin yabancı bir iklime

Gül biçimi kaşıklarla yenen öğle yemeği
Nerde sularını güneşe öptüren havuz
Kıvrak tepsilerde koşuşan demli çaylar
Bir kara yel mi esti göğüs geremediğin
Kıtlık kıran mı geldi gittiler birer birer
Ilık nefeslerini her şeyden çok sevdiklerin

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:44 PM
ÖZELEŞTİRİ



Sendin söğüt dalı gibi
Eğilen serin sulara
Çiçeklere özenen
Hele ki leylaklara

Sendin incesazdan fasıl
Gülen gül dokunan el
Sendin yarımı bütün
Eden çirkini güzel

Güneş alan odaları
Yeğleyen geniş evlerde
Arandığında bulunan
Sendin ince şiirlerde



Sendin dönende yüzünü
Gün ay ışıksız geceye
Bir yıkımın dipnotunu
Düşürmesini beceren
Acılar katan şiire

Biliyorsun ki ozana
Gülden hem bal hem koku
Edinme yaraşır ya
Şiir umudu içerir
Yaşanır olmayı dünya

Dönmek zorundasın hep
Sen sırtını güneşe
Dönüşmeli ey ozan
Acı sende sevince

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:44 PM
Şair Olmak

"Odası dünyadan büyük" ikinci şair benim
Ev odadan ibarettir, çocuklar da olmasa
Koridorun sonunda daha uzun koridor
Daha uzun koridor bitince masa

Ve üstünde sözcüklerden kurulu hayat
Piknikte kitap okurum karıma sorulursa
Doktor tanıyı koyar : "Bu sözcük bağımlısı"
Ben tanıyı koyarım : "Sözcükten ibaret dünya"

Erken bir veda gibi gördüm kendimi
Bitti sandığım şiiri yayımlayınca
Bitmiş olsaydı yazmazdım ötekileri
Benzetmezdim şiiri aşık olmaya

Dilim varmıyor ama aşk bile şiir için
Darlıktaki genişlik, oda yerine masa
Dünya denilen boşluğa ben nasıl tutunurdum?
Bir şiir daha yazmanın hazzı olmasa

Yıldızlara gecikmenin öteki adı şairlik
Yıldız olup gökyüzünden düşüyorken yazdın mı?
Şair duvar sesinden çiviyi anlar
Bir çividen çekicin insafsız yazgısını

Avcının iştahıyla ceylan derisine yaz
Kendini ceylan yerine koyarak ama
Balta görmüş ağacın ağzıyla söylüyorum
Şiiri böyle yaz da istersen şair olma!

GooD aNd EvıL
08-19-2007, 05:45 PM
Şefkatli Sansar

Ölüm sırayı bozdu benden önce gitti ablam
Güzün kundağındaki yaprağı bana bıraktı
Bana bıraktı ablam, sansarın şefkatiyle
Saçlarımı okşayacak hayatı

Hayattı cam parçasını elmastan kıymetli sanan
Ona sahip çıkarak gözden çıkardı ablamı
Tırnakları bilenmiş sansar şefkatindeyim
Bir şarkının aradan çekildi nakaratı