Tam Sürümü Görüntüle : Engin Taş
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:35 PM
Acıyı Ağlamak
terim ağustos yağmuru
gözlerim aşk bağdaşında
senden bölünmüşüm ben
ekinim kan olsa da biçeceğim
doğumun klasik
romantik desinler yaşamın ne çıkar
ellerinde öleceğim
Murat yıkar her yıl belleğimizi
Seydan Köprüsü zamana karşı
başımı taşlarda arayın
Murat tokluğumuz kadar güzeldir
herkesin kanı akar denize
gün olur baş başa verir
acıyı ağlarız
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:35 PM
Ağıt
yıkık şeyler yaşadık yaşamı tam soymadık
sevda mukaddes yara yaramıza doymadık
ezik sözcükler verdik yıkık bakışlar verdik
yaşananların adını ikimiz de koymadık
bu bizim ağıtımız hep usulca ağladık
birbirimizin sesini insafsızca duymadık
baharı dağda bıraktık çıkmadık sokaklara
herkes kendini gömdü kimselere yaymadık
belki zaman götürdü yeşil yüreğimizi
maviye ant içmiştik mavilikten caymadık
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:36 PM
Al Götür Beni Buralardan
O zamanlar başkaydı gülmek
Rüyasız kaldım bu kentte
Her şey ıslak ve tuzlu
Al götür beni buralardan
Hepsi bıçak yarası biliyorum
Bu var oluş var ya kendi başına
Bu yok oluş var ya kendi başına
Demir dövüyorum gözlerimde
Yeşilim ezildi
Al götür beni buralardan
Umrumda her şey umrumda
Kuşların uçuşu vuruluşu
Çocuğun okuyuşu
Yüreğim özlem vurgunu
Vurgunun soluyuşu umrumda
Kuşlar ağlıyor bu kentte
Al götür beni buralardan
Sigarayı hiç ıslatmadım
Dilim seyrini bilir
Ama ne bu söyler misin
Şarap içerken ağlanmaz
Bu uzaklık
Oyunsuz kaldım bu kentte
Al götür beni buralardan
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:36 PM
Bela
Masalsı bir güzelliktir özlemin
Uyusam ayrı bela uyansam ayrı bela
Gözlerin en koyu maviliğimdir
Soyunsam ayrı bela giyinsem ayrı bela
Düşmanı mı olurmuş güne hayran olmanın
Isınsam ayrı bela üşüsem ayrı bela
Sevdama tapıyorum ürettiğim her şeye
Tapıncım ayrı bela inkarım ayrı bela
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:36 PM
Biliyor musun
biliyor musun
kimi getirdilerse yanıma
akıllı bir yanını gördüm
ve sevişmedim
neyi astılarsa boynuma
nefesimle yaktım
hiçbir şeyi taşımadım göğsümde
senden başka
biliyor musun
azad kuşlarından oluşmuş bu ülke
sevaba muhtaçlığım yok ama
aşkına namluluğumdan
doğruluyorum kafese
ikimizin sesiyle açılıyor kilit
biz kalıyoruz birbirimize kilitli
biliyor musun
her çocuk yeni bir iklimdir
atardamarından fışkırıp hayatın
kılcal damarından sızar toprağa
ve sen sızarsın(yorsun) bileklerimden
aşk kaybından öleceğim mutlaka
biliyor musun
bir kış gecesinde ve hücremdeyim
aşksız bir zeminde ve çırılçıplak
elektrik sıramı bekliyorum korkusuz
ama seni veriyorlar parmakuçlarımdan
polisler bile senin gibi soyamadılar beni
biliyor musun
korku bir okuldur adem’den beri
düşleri kurşunlayan
ve cesaret bir ırmak
iki yürek/bakış arası
ben nehir geliyorum vadine senin
bir kobrayı almışım koynuma
biliyor musun
bir ejderha yuvası bilinçaltımız
masal mavallarından gebe
ve hafızamız tam talan
devler periler diye
yine de servi boylu bir yaşam akar
umutlarımdan
ve istemesen de yüzün kabem
baktığım/döndüğüm her yerde
biliyor musun
dinimi sen diye yeniden giyiyorum
dizimi bileğliyorum doruklarına
yüreğim tay hızında
kıvrak kırlangıç
aşkına banıyorum kanatlarımı
biliyor musun
beni senden asacaklar
biliyor musun
kaç akşam oturup da meyhanelere
yalnızlığımı vurdum
tabanlarına basıp ayakkabılarımın
yıldızları ve yılmazları ürküttüm
etrafım sarıldı birden bire
ama dost sözler duydum tüm ağızlardan
ama sen yoktun
ve kimseszliğim solumda oturuyordu
biliyor musun
ürke ürke büyümüş
bu ülke kadar seviyorum seni
bu ülke ki cami önlerinden
alınıp büyütülmüş - ki bundandır mahzunluğu-
ikizisin sen onun
aşk önlerinde büyümüş
her secde senin için
biliyor musun
ömründe bir yılana dokunmamış
kurtla göz göze gelmemiş
bir girdaba düşmemiş
ve bir pınarın başında gece yarısı
gökyüzüne bağdaş kurmamış ordular
kuşatmış senden tenimi
ama bir çoban ıslığıyla geçmişim aralarından
biliyor musun
umut bir dumandır közden beslenir
umutsuzluk kül
yangın yüreğim
bir ana gibi besliyorum
acımı ve aşkımı
nabzım körüğe durmuş
biliyor musun
kaç kez yemin edip bozdum yemini
kaç kez güneşte kurutup arzularımı
ayazda anlattım arzuhalimi
kaç kez inkar ettim
gülü kanı kanılarımı
ama aynı geçmişi taşıyoruz
kırsak da bütün kalemleri
biliyor musun
sen fırat’ı bilmezsin
kan taşır yüreğime
çocukluğumu taşır kimse görmeden
ayaz günlerimi alıp ergenliğimden
kırkıma bırakır telaşlanırım
çünkü geçmiş dediğimiz bıçaklı bellek
gir kının/m/a yoksa damlayacağım
biliyor musun
ben üç yaşımda öğrendim hasretlik nedir
on üçümde sıla özlemim örstü
yirmi üçüm hücre dışına vurgun
otuz üçüm benliğimin peşinde
şimdi kırkımdayım ve sana hasretim
biliyor musun
hasrete bağışıklık kazanılmıyor
biliyor musun
bu göğün başıma yıkılacağını biliyordum
biliyordum bu yerin yıkılacağını
ve bu yılın başıma
bu yalın ve yalım sohbetlerin
biliyordum yangınları sevmediğini
nesimi gerçeğim yoklar tenimi
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:37 PM
Bizim Ezgimiz
hadi bir deniz ısmarla gözlerine
beni ısmarla bir akşamüstü
zamansız bir çerçeveden geçiyorum
hadi seni ısmarla bu akşamüstü
biliyorsun ateşin hançerle dansını
ölüm kör bir kuyuya seslenmek
hayat öz sesine yaslanmaktır
hadi bana beni ısmarla şu akşamüstü
ben hala gülmeden büyüyorum
gündüzün tenini kanatarak
ve nar tanesi duyuyorum kahkahaları
hadi sendeni ısmarla nü akşamüstü
çelikten bir yüz taşıyorum çocukluğumdan
tanrıdan bir gülümseme dudaklarımda
ve içimde şaraptan süzülmüş bir yaşam
hadi içbeni ısmarla su akşamüstü
biliyorum yüzün çaydan geçenlerin türküsü
seyrana çıkar kalemimde okyanus boyu
ve yağmurdan alıyorum kokunu senin
hadi bizdeni ısmarla her akşamüstü
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:37 PM
Bu Şehir
ağlama dost
bu şehrin yıkılması ağlamaktandır
ağlama dost
sabrın suya düştüğü an
doğan gün büyük olur yarına
kurbanlar kesilir de o çocuğa
yeni bir destan yazılır adına
bu şehirde
ağlama dost
geçmişi yükledik yüreğimize
güneşi gözlerde görmek isteriz
elbet bırakmak değil niyetimiz günahımızı
seni bilmem nasıl mutlu etmeli
bu şehirde
bu şehrin yıkılması ağlamaktandır
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:37 PM
Denize Götürün Beni
Dağ bile dememişim yormadım hiçkimseyi
Farkında yaşamışım güzelliklerin
Ağrılı sevdaları ağrısız yudumlayıp otuzuma vurmuşum
Bir ömür kurmuşum maviliğe
Denize götürün beni
Deniz özlemimizdir
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:38 PM
Diojen Olurum
gözlerin fırtına tutuldum kaldım
yürekler alevden ağıta yatmış
kor oldum zor oldum eylem üstünde
kavgada sevildim aşkta sevildim
eylül her yıl yüreğimin burgusu
kokusu kalmasın üstümde elin
ana yordamında elin değme tenime
değme geyşalığın(yapaylığın) sıkar canımı
cümle nazın hevesimin şeytanı
böyle dava yangın yalnızlık açar
açarsın gözlerini uçurumlara
diojen olurum varlığnda ben
ayrılık sohbeti biraz közümdür
biraz telaşlıyım yeni aşklara
okunmuş bir kitap kalır içimde
önlerine tenimi serdiğim kızlar
bilirsin tükenmem arzularımda
volkan koynum kıvamında doğurur
güneşi kimseye sormamışım ben
ben suyuma arınmamış ten katmam
de köylüm doğu özümü neyleyim
neyleyim zamansız söz demetini
kendini tanrıya armağan götür
nasılsa esaretin bitmeyecektir
herkes kendin büyütse kimse ağlamaz
ağlamaz nazlıcan eylül(ölüm) var diye
sorulur bir zaman dil hesapları
sevgiye adanmış ömrü unutma
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:38 PM
Dörtlükler
Yüreğimiz dağlarda namlulardan atılır
Tetiği kızlarımızın da rahminde
Kanlı bir sofradır yaşanan
Mavilik ayaklarımıza kadar inmeli
xx xx
Dayanır dilimiz destanımıza
Bir sözlük acılar yıkıcıdır hep
Her şeyin başı dilana varmaktır
Hep düğün olmalı türkü olmalı
xx xx
Acıdan gelmişim acı olmuşum
Kimi yüreklere sancı olmuşum
Bağlamış başımı olimpios'ta
Aşağıya inmiş nevruz olmuşum
xx xx xx
Demlenir aşkımız yıllarımızda
Ateşi azıcık kısmak da gerek
Bir içimlik şiir olsun isterim
Ömrümüz mavide morda yeşilde
xx xx xx
Yüreğimiz son yüzyılın kazanı
Ateş beslenir arzular ısınır
Kavgalar doğar insan değerinde
Bundandır kavgamızın gururumuz olması
Bu çağı damgalamak istiyorum
xx xx xx
Amacım her zaman gözlerin oldu
Sevgiyi ve korkuyu buluyorum
Gözlerin yaşamın ve ölümün ayırdı
Sürekli kayboluyorum
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:38 PM
Geçtim
ban sana hep yağmurdum su gibi sudan geçtim
sen bana hep uçurum çokça pusudan geçtim
hasretine yanmaktan küle döndü yüreğim
savruldum dağa taşa kahr-ı kısudan geçtim
özleminle yaşamak vardı binlerce sene
bir anlık vuslat için ben bengisudan geçtim
kördüğümdü gördüğüm yollara baktığımda
yine de varam diye belki bin sudan geçtim
behlül gibi arayıp seni deli divane
yunus gibi tam kırk yıl bir bilgesudan geçtim
biledim yüreğimi aşkın ateş çarkında
demiri çelik yapan o ince sudan geçtim
bilemezsin sevgili taşa vurup gönlümü
sana arınmak için bin akça sudan geçtim
vazgeçem istediler yoluna tükenmekten
tükendim çınar gibi daldan özsudan geçtim
yok oldum ey dermanım ateşinde su gibi
yine var olmak için tenden cansudan geçtim
sen kendi mühürlü yüreğine tapınca
ben azalmamak için bir engin sudan geçtim
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:38 PM
Gelecek Aşktır
Yoğrulmuşluğun gücünde süresiz
Sen ki sevdalara yazılmışsın
Umudu bayraklaştır umudu bayraklaştır
Tükenir ürküntüler o anda
Ötesi ele alınmış yürek parçası
Örselenmiş özlemlerin aşkına
Bugüne başkaldır
Yılların yılların getirdiği ki bu
Umarsız uykularda büyünmüş
Ve ağız dolusu kinlerde yürünmüş
Ve glatyatörler arenasından ses verir
Hiroşima yedi metre karesine
Yüz karası bir sayfa
Ve yaşamın müsveddeliği
O ki yüreğinde olan
Aslı'nın sinesinde büyümüştür
O aslı ki alev alev saçlarıyla
Tarihi yalamıştır
Tanrı kıskançlığının bağrında
Yine aşkın ateşi kazanmıştır
Gelecek aşktır aşktır
Bu bir erdem güzelliği
Tarihin ufuklarını süsler
Kavgacıların ellerinde
Ve o kahramanlar güneşle doğar meydanlara
Onlar kavgada bir kurşun
Kavga onalarda dünya olur
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:39 PM
Gerçek
erkenden ölmüş bir yarin cenazesi
ve heveskar kıyametler doğurmuşuz
susayınca ovaları yüreğimizin
oğulu fırat’a can gelini hicran verip
üzümden ibaret yosma ömrümüz
sözden ve gözden bir mengenededir
mevsim usulca kavramış ruhlarımızı
bilir kan damarda değil amaçlardadır
umut duldada gözü kara bir servi
haziran sancısını bilmeden büyür
en yavuz oğlumuz fırat’a esir tarla
olgunluk kırkımda düşer başıma
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:39 PM
Hasretin Tarihçesi
gözlerimi bağladım gülüşlerin üstüne
sabırdan sigara sardım sancılarıma
yokluğunda ağladım ateşlerin üstüne
yangından yağmurlar yaptım yaralarıma
günahı seninle sevdim özümü aklayarak
tenime terleyen tenine taptım
son gecenin hüznünü gözümde saklayarak
aşina acizliğimi aşkınla aştım
gözlerimi çevirdim güneşin batışına
gelmedin gül-tanem gönlüme gömdüm
hasretini bağladım kalbimin atışına
denize derinden deliye döndüm
günleri çektim ipe ürkerek sensizlikten
bir bela benzeri baktım benime
nihayet közlenerek sudaki bensizlikten
külledim kendimi kendi kendime
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:39 PM
Modern Aşk
bırak beni kendi halime
avazıma saklanmış yüzünde
vuruyorum kendimi
her bakışında aşk yaklaşıyorum kıyıya
varlığın darlığın olmasın diye
gözlerimi giyiyorum
saçlarına yağıyorum tarama beni
göğermiş yaralar gibidir aşkım
kundurasız *******de ölüyorum
yüreğim bir ayağı kesilmiş masa
kendimi öğütüyorum her gece sende
düşlerimden asılıyorum
yangın dediğimiz yürek iflası
ve rehin bir kahkaha
sığıntılı gönüllere kalem kırıyorum
fil tebessümü bir tango bu yaşam
bakışlarımdan hörgüçler taşıyor
orangutan oluyorsun banka önlerinde
beni tımarhaneden mezardan ara
kahrımdan kopup ve koşup gidiyorum
kendimden bir bıçak kenarına
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:40 PM
Ortak Belgesel
biz döşümüz hançerde ve kurşunda
mevlam kayıra büyüdük
topraktan bitip
yalnızca fırat’a ağlayarak
ve tanrı’ya bel bağlayarak yürüdük aşa
aşkın kurşuna dizildiği
aşın taşlardan süzüldüğü yerlerden geçtik
örs-çekiç arasında
acıya karşı kaya
sevince karşı
tutmayan mayaydı yüreğimiz
gözümüz gezde
sözümüz bizde
özümüz gizde mahpus
kaldık ayakta
biz ruhumuz üşüyerek yaşadık mevsimleri
yangınlara düşerek
dağlara küserek
ve nehirlerde ölerek öğrendik hayatı
anamız toprak anaydı
kendine ve kana beleyen
ve beşiğimiz başucundan yazılı
önce kanın
sonra dinin
sonra işin davandır
bağrımız közde
sesimiz tizde
yaramız tuzda mahpus
kaldık ayakta
biz her gece öldük binlerce kere
ve yıldız saydık yılan sabrıyla
çıktık sabaha
susmanın ve susarak ölmenin erdemiyle hep
ruhumuz emanet
bedenimiz kiraydı
ve sevgi üstüne her şey çıraydı allah’tan
ve çocuklarımız olurdu
önce yerin altına
sonra üstüne ait
usulca ve sabırla gömerdik onları
yüreğimiz alazda
suskunluğumuz avazda
hayatımız arazda mahpus
kaldık ayakta
biz sabır sağdık doğadan nimet yerine
baharı bekledik yılın yarısı
yağmur duasına çıktık her haziran’da
bereket bekledik tüm kutsallardan
ve her kasım’da sırtımızı kara dayayıp
umut kestik allah’tan
gözlerimizle ısındık zemherilerde
mart’ta ateş yaktık kawa adına
ve her şeyin inadına
türküler söyledik ağız dolusu
efsaneler anlattık kilim dokurken
aklımız yazda
tenimiz ayazda
sırtımız buzda mahpus
kaldık ayakta
biz denizi gurbet ellerde gördük
buram buram memleket kokusunu
yosun kokusuyla harmanlayarak
arşimet’e inandık
yandan çarklı ada vapurlarıyla
ve newton’u sevdik
demir kuşlarla
hayata susadım
güzele adım adım demeyi bildik
yaban ellerde
gönlümüz hazda
elimiz sazda
canımız tezde mahpus
kaldık ayakta
biz bizi inşadan önce ev yaptık ele
harcını terimizle kararak
emeğimizden ve hakkımızdan kaçarak
ve sonra meydanlar tanıdık slogan dolu
iş bıraktık gelecek için
aşsız düşsüz kaldık duvar diplerinde hep
yüzümüz kara döndük memlekete
toprağı hasım belleyip yeniden
vurduk sırtına
aşımız azda
günümüz güzde
kalbimiz biz’de mahpus
kaldık ayakta
biz kendimizi biçtik kıtlıklarda ekin yerine
aşiretin suçunu üstlenip
hapis yattık on ikimizde
ve başımızda bin bir bela dağa çıktık
yeni efsanelere kahraman olmak için
eşkıyalık ettik onur duyarak
candarmaya meydan okuduk
ve ay ışığının lütfunda
sofralar kurduk pınar başlarına
azığımız bezde
tüfeğimiz dizde
ömrümüz genizde
kaldık ayakta
biz okulu asıp
mc’ye hayır afişleri astık orta ikide
fırından sıcak ekmek
camiden ayakkabı çaldık
yatağa paltoyla girdik tezek bitince
sınıfta kaldık
ve ihtilalle tanıştık bir eylül günü
bütün kitapları yaktık
ve adresleri resimleri
bütün isimleri unuttuk
ve herkesçe yargılanıp hükümler giydik idama
acımız gözde
sancımız özde
hıncımız filizde mahpus
kaldık ayakta
biz ocağımız yangın yeri olmasın diye
nöbeti askere gitmeden önce bildik
eğilip kulak verdik
yere saplı hançere
gölgelere kurşun sıktık
bir yılan gibi akıp
iz sürdük karanlıklarda
gözümüzü karartıp
adam vurduk adam olmak adına
amansız takiplerde yitirdik gençliğimizi
kimimiz izde
kimimiz mevzide
kimimiz mazide mahpus
kaldık ayakta
biz her daim avrupa’ya taşındık
işçi ve siyasi kimliğimizle
hasretle yanmış yüreğimizle geçtik
mültecilik narından
arafta kaldık tekmil
adımızı yitirdik doğu-batı arası
ve çatal kazık yere geçmez halimizle
yeni senaryolar yazdık ülkeye dair
yeni yenilgiler yaşadık
gönlümüz acizde
yolumuz hacizde
solumuz tacizde mahpus
kaldık ayakta
biz sırtımız hançerde ve kurşunda öldük
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:40 PM
Safari
gözlerinde safariye çıkmışım
deniz yaylam olur dudaklarında
bakar bakaır yamacıma cerenler
bakar kurt sürürsü kurnaz sürüsü
payanda yüreğim çarmıhta benim
döşüme dönmüşüm sabahlarımda
arkaik sevdalar çekmez gönlümü
aşkın aşkın olmuş aşkın gökyüzü
sinsidir bu yaşam arapsaçıdır
çakılı karalık insan yüzüne
döner yüzün puta kabeye daim
döner hüzün döner sevinç türküsü
akınca kurşunum durunca deniz
yakınca sevdayım aşkım bilirsin
çözülsün telaşlar taşlar ne varsa
cemre bir bakıştır bahar öyküsü
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:41 PM
Sen Sus
Sus
Sen sus
Sözlerin içimde pınar yatağı
Gözlerin içimde pınarbaşı su ışıltıları
Sen sus
Varsın uğuldasın rüzgar hıçkırarak
Havlasın kara köpek gecenin derinliğine
Dövsün deniz kıyılar ağlasın
Dışı onlar benliğimin
Sen içimin bağırtısı
Ben ağlamayayım nisan bulutu gibi
Sen sus
Öyle ıslak bakma gözlerime
Konuşma ellerinle
Ağrılı göğüslerini dövme
Yatırma içindeki acıyı dizlerine
Bebek diye
Beleme dilindeki sancıyı
Herkesten her şeyden gel
Her şeyinle her şeyinle sus
Bir dakika bir dakika
Islak bakma gözlerime
Ezik kalmasın sözlerin dudaklarında
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:41 PM
Sesizliğim
sen her şeyden önce ateşe inanmadın
gözlerini söndürüp ayaklarımda
her akşam sesini alıp gittin
kıyıysam akmalısın seyrimde
can çekişen dalgalar dolu yüzün
bırak bırak biliyorum rengini
bir sabah göğe yükselmiş sevincim
bir ses duymuşum
her akşam yine ipteyim
sokulur derin gözlerin rüyama
ağıtsız günler başlar
sonra gülüşler yine yavaşlar
sen borcusun bana tanrının
kader değil gülüşümüz
yalnızca maviliğe vurgunuz
bu çiçek sende açmayacak
yüreğine bak
benim hiç olmazsa sessizliğim var
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:42 PM
Sevgili
bu kentten sürüyorlar beni sevgili
sevdamın keskin yanını kuşandım diye
ve herkesten çok yandım diye denize
bu tenden sürüyorlar beni
gözümden vuruyorlar beni sevgili
ecelin dinsel yanından arındım diye
ve herkesten erken uyandım diye aşka
özümden vuruyorlar beni
sazımdan kırıyorlar beni sevgili
“ kılıcımız belimizde kirmani” dedim diye
ve herkesten önce çıktım diye dağlara
dizimden kırıyorlar beni
gel bana saklan diyorsun
ama sözümden biliyorlar beni sevgili
uğruna asılmayı göze aldım diye
ve herkesten çok kaldım diye ateşte
közümden biliyorlar beni
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:42 PM
Sınırda Yaşamak
kulağımda çanlar
kalbinin ritmiyle çalmaya başlar
göğsüne uzaklığın kahrıdır bu içimde
düğünler de kurulsa yararsız bu ömrüme
örselenmişliğim aynada
dalgalı bir bayrak gibi duruyor
ne kadar da ihtiyacım var moliere kahkahasına
biliyor musun bütün oyunları unuttum
sürekli ebe olmak sürekli
acın kadar büyük sınırda yaşamak
çıldırsam mı diye soruyorum kendime
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:43 PM
Sürülmüş Yüreğim
biz ölürüz insan kutuplarında ay donar
yaz sürülmüş yüreğim
hicrete hançerdir bakışlarımız
farkımız yaprağın toprağın canı
mavzerimiz (k) aşımızdır yok şükür
yaz sürülmüş yüreğim
başımız mavide *******
oltadayım azar azar gül beni
yaz sürülmüş yüreğim
dersim kaştır gözlerimin kudreti
herkes kendine peygamber
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:44 PM
Tarihçe
bizimkiler doğuştan vejetaryendi
artık her öğün televizyon yiyoruz
annem peştamalını sandığa kaldırmış
babam alışamamış balkon sohbetlerine
ninemin walkmanla flörtü yeni
ilk öpülüyor kulaklarından dedemden sonra
ve halay’ı videodan çekiyoruz kaç yıldır
doğayı saksılardan içimize
toprak dedemi otuz yıl önce çağırdı
o zaman körfez ısmarlıyorduk sevdiklerimize
ve badem ve yemiş ve izmir üzümü
şimdi çekirdekli bir hayat dişlerimizde
aldatmayı ilk öğreten istanbul büyüyoruz
gurbet ceplerimizde dönüyor sılaya
ve seferberlik sevinci fötr şapkayla
almanya’ dan kardeşlerimiz geliyor
tanrı yine seçimlere bizimle giriyor
bizimle korkuyor aşktan düşten düşünceden
sonra biraz bekçi biraz muhbir oluyoruz
uçkuruna ve urganına düşkün
düne neşterden kaçıyoruz çığlık çığlığa
şimdi kasap computer astronot olacağız
çatalı sola bıçağı sağa enterlemeli
hurdadan sayılıyoruz restaurantlarda
git sokak çocuklarından düş getir
huzur evlerinden hatıra topla
ve korkularını kat ve korktuklarını
hayat güzel bir gülümsemedir nihayet
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:44 PM
Yabancı
dilimin ucunda çizdim
içimden geçenleri
kendimde denediğim kırmızı bir kalemle
çünkü bir yabancının mezarı
önce ve her daim kendi yüreğidir
ve yabancı yüreğinin yangınından beslenir
gözünde konaklayan
her yolcunun bakışıyla yaktığı
çünkü bir yabancının yüreği
önce ve her daim hancıdır
ve hancı hatıra mahzenidir
işten aştan ve aşktan demli
ve beter kanar yolcularından
çünkü bir yabancının uykuları
önce ve her daim sancıdır
hanın duvarlarını gezinerek büyür yabancı
‘ yarimi el almış harem diyorlar
maraşlı şeyh oğlu satılmışım ben’ le
büyütüp uğurlar
hasretine yandığı yolcularını
ki onlar bir daha geri dönmezler
ve böylece bir yabancının günleri
önce ve her daim acıdır
ve savunmaz kendini yabancı
ebedi gurbetinde
dağlı prometeus gibi yaşar
çünkü bir yabancının içindeki her yolcu
önce ve her daim bir talancıdır
önce ve her daim bir yalancıdır
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:44 PM
Yangın Yarası
bu günler sırma günler
elmas günlerdir
gün doğar sevda karası gözüm karası
anasın sevdama büyüğümsün
aşkı bilirsin
uzaklığın karakış
uzaklığın yangın yarası
bu yokluk kartal yokluk
olimpiostur
zincirim gül kırmızısı karanfil kırmızısı
belasın gözüme sevgilimsin
beni bilirsin
yokluğun canımda dağ
yokluğun diş sızısı
bu gözler çılgın gözler
deniz gözlerdir
yüreğim köz arası sevda sarası
ceylansın cerensin
koşmayı bilirsin
ayrılığın dalda kan
ayrılığın zıpkın yarası
bu yerler yavan yerler
yalan yerlerdir
ömrüm çayda çıra sevda duası
şahinim uğruna atmacayım
ölmeyi bilirim
susuşun afat kanatta
susuşun idam sırası
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:44 PM
Yaşam Yeniden
rüyalarıma benziyorsun
çıkaramıyorum
ama sen
sıcak bir deniz koyuyorsun kadehime
sesini ve nefesini koyuyorsun
hayat dalga ritminde akıyor
yüzünü ve hüznünü koyuyorsun sonra
sonra ben kendimi koyuyorum
sözlerinin altına
(imza/n oluyorum)
ve birden kınından sıyırıp
çatal bir kılıç gibi
gözlerini koyuyorsun önüme
şarap gibi damlıyorum(kayboluyorum)
en sonunda
hep sonunda
sen sonunda
tutulduğum ve tutunduğum kara’m oluyorsun
bulduğum ve bulunduğum
rüyalarıma benziyorsun
biliyorum
hayatı genzinden yakalayıp
bakir bir şiddet koyuyorsun avuçlarıma
cehennemden(yangından) çıkmış gibi içiyorum
o an görüyorum
örsten çıkmış geçmişini koyduğunu
örselenmiş dünlerimin yanına
iki rüzgar gibi konaklıyoruz
bir yangının koynunda
hem köze
hem öze dönüyoruz
ve birden çift su verilmiş çelik gibi
iniyorum
en sonunda
hep sonunda
sen sonunda
mavzer oluyorsun
tutulduğum ve tutunduğum
öldüğüm
rüyalarımsın eminim
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:45 PM
Yeni Sevgili
Umudumuz yaratabilmişsek vardır
Ağlamak geleceğemizi yememeli
Ölüm ötesindedir aşkın
Her gün yeni bir aşk yaratmalı
Her gün yeni bir sevgiliyle yatmalı
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:45 PM
İhtimal
İhtimal yakında kendimi vuracağım
Öyle gece yarılarına tutsakça değil
Bir öğle üzeri ezan ortası
Gözlerimi dayayıp tam gözlerine
Yüreğimin tetiğini çekeceğim
İhtimal dudaklarım kuşatılacak
Sen serumu dilimde kendimden geçeceğim
Gözlerim kapalı benliğim açık
Ağustos sıcağı ve susuzluğumla
Yaşamak için tüm benliğini içeceğim
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:45 PM
İki Ömür
ben ömrümde iki rüzgar tanıdım
biri meltem saçında konaklayan
biri nefesin yüzümü ısıtan
ve ömrümde iki yağmurda kaldım
biri gökyüzünden yağdı başıma
biri gözlerinden avuçlarıma
sen ömründe iki mevsim yarattın
biri ayrılığın iplere çekildiğim
biri aşkın gönlümü emzirdiğim
ben ömrümde iki ömür (hayat) yaşadım
biri susuşundu köze düştüğüm
biri gülüşün bize dönüştüğüm
ve ömrümde iki uyku uyudum
biri kabusumdu kandan kırmızı
biri kurtuluşum tatlı bir sızı
sen ömründe iki nehir tanıdın
biri girdabı kendimin gidişin
biri umarı ömrümün gelişin
ben ömrümde iki şehir tanıdım
biri aşkımızdı berrak bir sudan
biri kopuşumuz yaman pusudan
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:46 PM
İnançsız Değilim
yaşadığımız günler kaldı senden geriye
tanrıya duamız kahkahalarımızdı sadece
inançsız değilim elbet
sana tapıyorum ya işte
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:46 PM
Özgeçmiş
ege’de kan kustum değil umrumda
kan kustum doğu’da dillerden döndüm
her şeyini melhem saydım gönlüme
bir sözün dokunur yaralarıma
gözünde bir balık ağlarda kalmış
zıpkınsın dost değil gelen dost değil
karadeniz hırçın yanım sus artık
karasu muş’undur gözümden akar
benim gözyaşlarım kar sularıdır
girit’ten akmıştır okul öpüşüm
milat neyin kahrı bilinmez
gözüme bakamam suya bakamam
her ömrün filizi vardır kırağı yemiş
susamışım sakarya’nın saçına
bir de osmaneli sevdalarına
yalnızca bir mektup geçmişten gelen
evren biraz darbe biraz derdimdir
eşsizdir sızının gelişi şimdi
beni ben vurmuşum şimdi(sonra) sırtımdan
kahvemi gözünde/n içmek isterim
intiharsa intihar aşkı(nı/mı) emziriyorum
gözlerimi giymişim şaman danslarında
kendimi kimseye yüklememişim
ben suyuma arınmamış ten katmam
mavzer dediğimiz yürektir dostum
kendine çekersin bazen ele çekersin
demirden akarız ustalıktan hep
soyun su yun berivanı karşıla
bilsen ikicanlı yaşam ömrümde
vurulmuşum yar rahmine mavi sözler çizerim
ağrımdan ölecek yar her sevda rüzgar
sürgüle gözünü kimse görmasin
çam yaprağı bakışımız yüreğimizde
her yaz otuzuma yaklaşıyorum
yar nar içindeyse unutulmuyor
denizler tanrıyı öptüğüm yerdir
GooD aNd EvıL
08-19-2007, 06:46 PM
Özlem
sırtın bıçak sırtı düşlerimde
mor bir aşka çoğalıyorum
al beni kendine ve kendime büyüt
nü çiziyorum gökyüzünü
kara kalem çalışıyor bulutlar
hadi bana ıslan
yağmur terleyelim
bitmemiş bir şiirin son dizesiyim
ve alıp gelmişim başımı taşlardan
yalnızlık yalnızca yalın bir kılıç
yüzümü ecel terleriyle yıkıyorum
bana gözlerimden asıl
beni gözlerimden kurtar
ama olmuyor yar
ben bu aşkı kan kovası yüreğimde yontuyorum
sen bu aşkı kan kovası yüreğinden yontuyorsun
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.