Tathar Elanessé
01-31-2006, 03:14 AM
Bu olay Kayseri-Bünyan ilçesi sınırları içerisinde yaşanmıştır ki,
olayın kendi Alfred Hitchcock'un meşhur korku filmlerini bile çok
gerilerde bırakır.
Kendisi Bünyan'lı olmayan, politika ile de uğraşmış ve halen
Kayseri'de işadamı olan birisi, Bünyan kıyıcığında, Kayseri Malatya
karayolu üzerinde, lokantası olan bir benzin istasyonuna gider ve
orada alabalıkla bir ufak rakı içer.
Yürüyüş mesafesindeki Bünyan'a gitmek için, meyhanemsi lokantadan
çıkar ki, dışarısı hem zifiri karanlık ve hem de korkunç bir kar-tipi
fırtınası başlamıştır.
Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüş yolu
kenarına varır. Oradan geçen bir arabaya binip, Bünyan'a ulaşma
derdindedir. Fırtına daha da şiddetlenir, bir-kaç adim ötesini bile
görememektedir. Gelip-geçen bir araba da yoktur.
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir
arabanın iki farını fark eder. Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla
birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır,
araba yeniden hareket eder. İçeridekilere merhaba demek ister ama o da
ne? Arabada kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden
paniğe kapılır. Korkuyla, hemen ce arabadan atlayıp, oradan koşarak
uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri
bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir. Araba keskin bir viraja
doğru yaklaşır. Adam dua etmeye başlar.
Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allah'a
yalvarır.Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu
kıvırarak, sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar. Her
tehlikeli dönemece yaklaştıkça, Allah'a yalvarış ve yakarışı artar ve
her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir. Sonunda
kendisini biraz toparlar, aklini toparlamaya çalışır, ayaklarını
kımıldatır.
Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini
arabadan dışarı fırlatır. Bir kaç takla attıktan sonra, şarampolde
kendisine gelir. Defalarca üç Külfü-bir Elham okuyarak, Bünyan'a
yürüyerek ulaşır ve kahvehaneye girer. Üstü başı ıslak ve şok
halindedir. Kendisini tanıyanlar hemence sobanın başına alırlar. Eline
bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek,
başına gelen doğaüstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler
inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal
sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste
derin bir sessizlik oluşur.
Yaklaşık yarim saat sonra, ayni kahvehaneye Koyun Abdal Köyü'nden iki
kişi girer. Bir masaya oturur ve iki duble çay söylerler. Bu arada
birisi diğerine şunları söyler ;
"Hasan baksana, şu sobanın başında oturan geri zekalı, bizim araba
yolda kalınca, biz arabayı iterken, arabaya binip-inen kişi değil mi"?
olayın kendi Alfred Hitchcock'un meşhur korku filmlerini bile çok
gerilerde bırakır.
Kendisi Bünyan'lı olmayan, politika ile de uğraşmış ve halen
Kayseri'de işadamı olan birisi, Bünyan kıyıcığında, Kayseri Malatya
karayolu üzerinde, lokantası olan bir benzin istasyonuna gider ve
orada alabalıkla bir ufak rakı içer.
Yürüyüş mesafesindeki Bünyan'a gitmek için, meyhanemsi lokantadan
çıkar ki, dışarısı hem zifiri karanlık ve hem de korkunç bir kar-tipi
fırtınası başlamıştır.
Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüş yolu
kenarına varır. Oradan geçen bir arabaya binip, Bünyan'a ulaşma
derdindedir. Fırtına daha da şiddetlenir, bir-kaç adim ötesini bile
görememektedir. Gelip-geçen bir araba da yoktur.
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir
arabanın iki farını fark eder. Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla
birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır,
araba yeniden hareket eder. İçeridekilere merhaba demek ister ama o da
ne? Arabada kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden
paniğe kapılır. Korkuyla, hemen ce arabadan atlayıp, oradan koşarak
uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri
bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir. Araba keskin bir viraja
doğru yaklaşır. Adam dua etmeye başlar.
Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allah'a
yalvarır.Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu
kıvırarak, sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar. Her
tehlikeli dönemece yaklaştıkça, Allah'a yalvarış ve yakarışı artar ve
her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir. Sonunda
kendisini biraz toparlar, aklini toparlamaya çalışır, ayaklarını
kımıldatır.
Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini
arabadan dışarı fırlatır. Bir kaç takla attıktan sonra, şarampolde
kendisine gelir. Defalarca üç Külfü-bir Elham okuyarak, Bünyan'a
yürüyerek ulaşır ve kahvehaneye girer. Üstü başı ıslak ve şok
halindedir. Kendisini tanıyanlar hemence sobanın başına alırlar. Eline
bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek,
başına gelen doğaüstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler
inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal
sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste
derin bir sessizlik oluşur.
Yaklaşık yarim saat sonra, ayni kahvehaneye Koyun Abdal Köyü'nden iki
kişi girer. Bir masaya oturur ve iki duble çay söylerler. Bu arada
birisi diğerine şunları söyler ;
"Hasan baksana, şu sobanın başında oturan geri zekalı, bizim araba
yolda kalınca, biz arabayı iterken, arabaya binip-inen kişi değil mi"?