KoJiRo
10-20-2007, 08:46 AM
NİKÂH'IN TARİFİ VE MAHİYETİ
Şurası muhakkaktır ki; Allahû Teâla (cc) insanları belirli bir fıtrat üzere yaratmıştır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "O halde (Habibim) sen yüzünü muvahhid olarak, Allah'ın o fıtratına çevir ki, o insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışına (hiçbir şey) bedel olamaz. Bu dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler."(rum suresi 30) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayet-i kerime'de geçen "Fıtratûllah"; bütün insanlar için aynıdır. Erkek ve kadın, belirli bir yaştan (bulûğa erme) itibaren birbirlerine karşı ilgi duyarlar. Bu ilgi normaldir ve insan fıtratının tabii bir sonucudur. Neslin devamı ve dünyanın insan eliyle imarı, bu ilgiye bağlıdır. Kat'i nass'larla sabittir ki, erkeklerin ihtirasla bağlı oldukları şeylerin başında "Kadın" gelir. İslâm dini; erkek ve kadın arasındaki sevgiyi değil, sevgiyi bahane edip, şer'i şerifin hudutlarını aşmayı haram kılmıştır. Ayrıca birbirlerine karşı sevgi duyan erkek ve kadın'ın nikâhla biraraya getirilmesinin önemi üzerinde durmuştur. Nitekim: "Birbirini sevenler için nikâh kadar uygun birşey yoktur"(el munavi feyzul kadir) Hadis-i Şerifi, meseleyi kavramamızı kolaylaştırmaktadır.
İslâm uleması; erkek ve kadının birbirlerine karşı duyduğu şiddetli temayülü esas alarak: "Şehvet'in kulağı yoktur. Mücerred ahlaki nasihatlerle ve uhrevi terhib ve tergiblerle mesele çözülemez. Dolayısıyla evlenmeleri kolaylaştırmak şarttır." hükmünde ittifak etmiştir. Resûl-i Ekrem (sav): "Size dini ve ahlakı hoşunuza giden bir erkek müracaat edecek olursa derhal evlendirin (Kızınızı verin). Aksi halde yeryüzünde fitne ve çok tehlikeli bir fesad çıkar"(ibn-i mace) buyurmuştur. Erkeklerin en zayıf bulunduğu husus; kadına karşı olan zaafıdır. Kur'an-ı Kerim'de "İnsan zayıf yaratılmıştır"(nisa suresi 28) hükmü beyan buyurulmuştur. İbn-i Kesir, bu ayeti-i kerime'nin tefsirinde; erkeklerin zayıf olduğu konuların başında kadınların geldiğini ve sahabe-i kiram'ın (bu ayet-i kerime'nin tefsirinde) buna ağırlık verdiklerini izah eder.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim sakalları ve bacakları arasında bulunanlar (ağzı ve ferci) hususunda bana garanti verirse, ben de ona cennet hususunda garanti veririm"(sahihi buhari) buyurduğu bilinmektedir. Yine bir başka hadis-i şerif"te "insanları en ziyade ateşe (Cehennem'e) sürükleyen şey, ağızları ve fercleridir."(müsned) hükmü beyan buyurulmuştur. İslâm toplumunda en önemli konulardan birisi "Cinsi terbiye'dir". Ancak şurası unutulmamalıdır ki, cinsi terbiye sadece "Nasihatla" olmaz. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kimin bir çocuğu olursa güzel bir isim koysun ve en güzel şekilde terbiye etsin!.. Bülûğa erince de derhal evlendirsin. Bülûğa erdiği halde evlendirmez ve o bir günah işleyecek olursa, bundan hasıl olacak günah bababaya da terettüp eder"(tebrizi) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla çocuk bülûğa erince derhal evlendirmek, en iyi terbiye usulüdür. Vakti giren namaz ve hazır bekleyen cenaze nasıl tehir edilmeyip; derhal icabına bakılıyorsa, evlenme hususunda aynı titizlik gösterilmelidir.
Dürrü'l Muhtar'da: "Bizim için hiçbir ibadet yoktur ki, Hz. Adem devrinden bugüne kadar meşru olsun, Cennet'te de devam etsin!... Bundan yalnız iman ile nikâh müstesnadır. Nikâh fûkahaya göre kasten milk-i müt'a ifade eden bir akittir. Yani erkeğin, şer'an nikâhına mani bulunmayan bir kadından istifade etmesini helal kılan bir akittir." hükmü kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni şerhederken şunları kaydeder: "Çünkü nikâh bir vecihle ibadet, bir vecihle muameledir. Nikâhla cihadın her ikisi, Müslümanın ve İslâm'ın vücut bulmasına sebep olmakta müşterek iseler de, musannif nikâhı evvel zikretmiştir. Çünkü müslüman ferdlerin nikâhla çoğalması, harple (Cihad'la) çoğalmasından kat kat fazladır." Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi yerine getirmezse benden değildir. Zira ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim."(ibn-i mace) Hadis-i Şerifi; evlenme hususunda ne kadar titizlik gösterilmesinin gerektiğini beyan etmektedir. İbn-i Hümam: "Sırf ibadetlerle meşgul olmak için evlenmeyi terketmekten ise, evlenip evlâd-û ıyal ile meşgul olmak daha efdaldir" hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin: "Hatta ûlema "Nikâhla meşgul olma, nafile ibadetlere kendini vermekten efdaldir" demişlerdir. Yani nikâhla ve nikâhın şamil olduğu nefsi haramdan korumak ve çocuk terbiyesiyle meşgul olmak, nafile ibadetten hayırlıdır demek istiyor" buyurmaktadır.
Molla Hüsrev: "Muhit sahibi ve ona tabi olan Kafi sahibi ve diğer muhakkik ûlema "Nikâh'ın lûgat manasının" zam ve cem (Eklemek ve bir araya toplamak) olduğunu beyan etmiştir" hükmünü zikrediyor. İslâmŒ ıstılâhta; Şer'an nikâhlanmalarına bir mani bulunmayan bir erkekle, bir kadının bir birlerinden istifade etmek arzusuyla yaptıkları akide nikâh denir" tarifi esas alınmıştır.
NİKÂH'IN SIFATI
1087 Dürri'l Muhtar'da: "Nikâh tevakan (şiddetli şehvet) halinde vacip olur. Nikâhlanmadığı takdirde yüzde-yüz zina edeceğini bilirse farz olur. (Nihaye). Bu mehir ve nafakaya malik olduğuna göredir. Aksi takdirde (Mali durumu yerinde değilse) terkinden dolayı günahkâr olmaz. (Bedai). Esas kavle göre, itidal halinde "Sünnet-i Müekkede" olur ve terkinden dolayı günaha girer. Namuslu olmayı ve çocuk doğurmayı niyet ederse sevab kazanır. İtidalden murad; cimaya, mehir ve nafakayı vermeye kadir olmaktır. Mehir sahibi vacib olduğunu tercih etmiştir. Çünkü, Peygamber (sav) nikâhlı olmaya devam buyurmuş, ondan yüz çevireni inkar etmiştir" hükmü kayıtlıdır. Fetava-ı Hindiyye de; "Nikâh itidal halinde müekked sünnettir. İhtiyaç halinde (Şiddetli şehvet duygusu bulunduğu durumda) evlenmek ise farzdır. Zulüm ve korku (kul hukukuna riayet edememe) halinde nikâhlanmak mekruhtur. El İhtiyar Şerhû'l Muhtar'da da böyledir" denilmektedir.
Mali durumu yeterli olmayan veya aile hukukunu koruyamayacağı hususunda endişeye kapılan kimsenin evlenmesi mekruhtur. İbn-i Nüceym, "Zinadan korunmanın farz olduğunu;" esas olarak: Evlendiği takdirde zinadan korunacağı, aksi takdirde zinaya düşeceği zann-ı galib'le sabit olan kimse, aile hukukuna riayet edemeyeceği ve eşine cefa edeceği korkusu bulunsa bile evlenmesi gerekir"hükmünü zikreder. Ancak, evlenmese dahi, "Zina'ya düşmeyeceğini" bilen ve evlendiği takdirde yüzde yüz zulmedeceğini hisseden kimsenin evlenmemesi esastır. İbn-i Abidin: "Çünkü, nikâh ancak nefsi iffetlendirmek ve savab kazanmak gibi yararlarından dolayı meşru olmuştur. Kadına zulmetmekle ise günaha girer; haram fiilleri irtikab eder. Böylece bu zararlıların üstün gelmesiyle yararlı tarafları yok olup gider... Zahire bakılırsa, sünneti yerine getirmek maksadıyla değil de, mücerred şehveti gidermek niyetiyle evlenir ve birşeyden korkmazsa, bundan sevap kazanmaz. Çünkü sevap ancak niyetle kazanılır. Binaenaleyh bu nikâh mübahtır. Nasıl ki şehvetini gidermek için cima etmek de böyledir. Lakin Resûlullah (sav)'a: "- Bizden birimiz şehvetini gideriyor. O halde ona nasıl sevab veriliyor?" diye sorulduğunda, şu manada bir cevap vermiştir: "- Ne dersin, şehvetini haramla giderse idi, cezalandırılmayacak mı idi". Bu cevap mutlak olarak sevab verileceğini ifade etmektedir. Meğer ki, "Hadisten murad, nefsin iffetini korumak için şehvetini gidermektir" denile!.. Eşbah sahibinin açıkladığına göre, nikâh sünnet-i müekkede'dir. Binaenaleyh niyete muhtaçtır. Sonunda şöyle denilmiştir: "Mübah fiillere gelince; niyetine göre bunların sıfatları değişir. Bunlardan ibadete kuvvet kazanmak veya ibadetlere erişmek kastedilirse ibadet olur. Yemek, uyumak, mal kazanmak ve cima etmek kabilindendir. Sonra Fetih sahibinin şunları söylediğini gördüm: "Evvelce söylemiştik ki; nikâh bir niyetle yapılmazsa mübah olur. Çünkü bu takdirde ondan maksat mücerred şehveti gidermek olur. Adeten esası ise bunun hilafınadır. Bende derim ki: Onda fazilet vardır. Şu cihetten ki, o kimse meşru olmayan bir yoldan şehvetini giderebilirdi. Bazen bundan meşakkatler lazım geleceğini bildiği halde nikâha dönmesinde günahı terk kasdı vardır." hükmünü beyan ediyor
Şurası muhakkaktır ki; Allahû Teâla (cc) insanları belirli bir fıtrat üzere yaratmıştır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "O halde (Habibim) sen yüzünü muvahhid olarak, Allah'ın o fıtratına çevir ki, o insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışına (hiçbir şey) bedel olamaz. Bu dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler."(rum suresi 30) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayet-i kerime'de geçen "Fıtratûllah"; bütün insanlar için aynıdır. Erkek ve kadın, belirli bir yaştan (bulûğa erme) itibaren birbirlerine karşı ilgi duyarlar. Bu ilgi normaldir ve insan fıtratının tabii bir sonucudur. Neslin devamı ve dünyanın insan eliyle imarı, bu ilgiye bağlıdır. Kat'i nass'larla sabittir ki, erkeklerin ihtirasla bağlı oldukları şeylerin başında "Kadın" gelir. İslâm dini; erkek ve kadın arasındaki sevgiyi değil, sevgiyi bahane edip, şer'i şerifin hudutlarını aşmayı haram kılmıştır. Ayrıca birbirlerine karşı sevgi duyan erkek ve kadın'ın nikâhla biraraya getirilmesinin önemi üzerinde durmuştur. Nitekim: "Birbirini sevenler için nikâh kadar uygun birşey yoktur"(el munavi feyzul kadir) Hadis-i Şerifi, meseleyi kavramamızı kolaylaştırmaktadır.
İslâm uleması; erkek ve kadının birbirlerine karşı duyduğu şiddetli temayülü esas alarak: "Şehvet'in kulağı yoktur. Mücerred ahlaki nasihatlerle ve uhrevi terhib ve tergiblerle mesele çözülemez. Dolayısıyla evlenmeleri kolaylaştırmak şarttır." hükmünde ittifak etmiştir. Resûl-i Ekrem (sav): "Size dini ve ahlakı hoşunuza giden bir erkek müracaat edecek olursa derhal evlendirin (Kızınızı verin). Aksi halde yeryüzünde fitne ve çok tehlikeli bir fesad çıkar"(ibn-i mace) buyurmuştur. Erkeklerin en zayıf bulunduğu husus; kadına karşı olan zaafıdır. Kur'an-ı Kerim'de "İnsan zayıf yaratılmıştır"(nisa suresi 28) hükmü beyan buyurulmuştur. İbn-i Kesir, bu ayeti-i kerime'nin tefsirinde; erkeklerin zayıf olduğu konuların başında kadınların geldiğini ve sahabe-i kiram'ın (bu ayet-i kerime'nin tefsirinde) buna ağırlık verdiklerini izah eder.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim sakalları ve bacakları arasında bulunanlar (ağzı ve ferci) hususunda bana garanti verirse, ben de ona cennet hususunda garanti veririm"(sahihi buhari) buyurduğu bilinmektedir. Yine bir başka hadis-i şerif"te "insanları en ziyade ateşe (Cehennem'e) sürükleyen şey, ağızları ve fercleridir."(müsned) hükmü beyan buyurulmuştur. İslâm toplumunda en önemli konulardan birisi "Cinsi terbiye'dir". Ancak şurası unutulmamalıdır ki, cinsi terbiye sadece "Nasihatla" olmaz. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kimin bir çocuğu olursa güzel bir isim koysun ve en güzel şekilde terbiye etsin!.. Bülûğa erince de derhal evlendirsin. Bülûğa erdiği halde evlendirmez ve o bir günah işleyecek olursa, bundan hasıl olacak günah bababaya da terettüp eder"(tebrizi) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla çocuk bülûğa erince derhal evlendirmek, en iyi terbiye usulüdür. Vakti giren namaz ve hazır bekleyen cenaze nasıl tehir edilmeyip; derhal icabına bakılıyorsa, evlenme hususunda aynı titizlik gösterilmelidir.
Dürrü'l Muhtar'da: "Bizim için hiçbir ibadet yoktur ki, Hz. Adem devrinden bugüne kadar meşru olsun, Cennet'te de devam etsin!... Bundan yalnız iman ile nikâh müstesnadır. Nikâh fûkahaya göre kasten milk-i müt'a ifade eden bir akittir. Yani erkeğin, şer'an nikâhına mani bulunmayan bir kadından istifade etmesini helal kılan bir akittir." hükmü kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni şerhederken şunları kaydeder: "Çünkü nikâh bir vecihle ibadet, bir vecihle muameledir. Nikâhla cihadın her ikisi, Müslümanın ve İslâm'ın vücut bulmasına sebep olmakta müşterek iseler de, musannif nikâhı evvel zikretmiştir. Çünkü müslüman ferdlerin nikâhla çoğalması, harple (Cihad'la) çoğalmasından kat kat fazladır." Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi yerine getirmezse benden değildir. Zira ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim."(ibn-i mace) Hadis-i Şerifi; evlenme hususunda ne kadar titizlik gösterilmesinin gerektiğini beyan etmektedir. İbn-i Hümam: "Sırf ibadetlerle meşgul olmak için evlenmeyi terketmekten ise, evlenip evlâd-û ıyal ile meşgul olmak daha efdaldir" hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin: "Hatta ûlema "Nikâhla meşgul olma, nafile ibadetlere kendini vermekten efdaldir" demişlerdir. Yani nikâhla ve nikâhın şamil olduğu nefsi haramdan korumak ve çocuk terbiyesiyle meşgul olmak, nafile ibadetten hayırlıdır demek istiyor" buyurmaktadır.
Molla Hüsrev: "Muhit sahibi ve ona tabi olan Kafi sahibi ve diğer muhakkik ûlema "Nikâh'ın lûgat manasının" zam ve cem (Eklemek ve bir araya toplamak) olduğunu beyan etmiştir" hükmünü zikrediyor. İslâmŒ ıstılâhta; Şer'an nikâhlanmalarına bir mani bulunmayan bir erkekle, bir kadının bir birlerinden istifade etmek arzusuyla yaptıkları akide nikâh denir" tarifi esas alınmıştır.
NİKÂH'IN SIFATI
1087 Dürri'l Muhtar'da: "Nikâh tevakan (şiddetli şehvet) halinde vacip olur. Nikâhlanmadığı takdirde yüzde-yüz zina edeceğini bilirse farz olur. (Nihaye). Bu mehir ve nafakaya malik olduğuna göredir. Aksi takdirde (Mali durumu yerinde değilse) terkinden dolayı günahkâr olmaz. (Bedai). Esas kavle göre, itidal halinde "Sünnet-i Müekkede" olur ve terkinden dolayı günaha girer. Namuslu olmayı ve çocuk doğurmayı niyet ederse sevab kazanır. İtidalden murad; cimaya, mehir ve nafakayı vermeye kadir olmaktır. Mehir sahibi vacib olduğunu tercih etmiştir. Çünkü, Peygamber (sav) nikâhlı olmaya devam buyurmuş, ondan yüz çevireni inkar etmiştir" hükmü kayıtlıdır. Fetava-ı Hindiyye de; "Nikâh itidal halinde müekked sünnettir. İhtiyaç halinde (Şiddetli şehvet duygusu bulunduğu durumda) evlenmek ise farzdır. Zulüm ve korku (kul hukukuna riayet edememe) halinde nikâhlanmak mekruhtur. El İhtiyar Şerhû'l Muhtar'da da böyledir" denilmektedir.
Mali durumu yeterli olmayan veya aile hukukunu koruyamayacağı hususunda endişeye kapılan kimsenin evlenmesi mekruhtur. İbn-i Nüceym, "Zinadan korunmanın farz olduğunu;" esas olarak: Evlendiği takdirde zinadan korunacağı, aksi takdirde zinaya düşeceği zann-ı galib'le sabit olan kimse, aile hukukuna riayet edemeyeceği ve eşine cefa edeceği korkusu bulunsa bile evlenmesi gerekir"hükmünü zikreder. Ancak, evlenmese dahi, "Zina'ya düşmeyeceğini" bilen ve evlendiği takdirde yüzde yüz zulmedeceğini hisseden kimsenin evlenmemesi esastır. İbn-i Abidin: "Çünkü, nikâh ancak nefsi iffetlendirmek ve savab kazanmak gibi yararlarından dolayı meşru olmuştur. Kadına zulmetmekle ise günaha girer; haram fiilleri irtikab eder. Böylece bu zararlıların üstün gelmesiyle yararlı tarafları yok olup gider... Zahire bakılırsa, sünneti yerine getirmek maksadıyla değil de, mücerred şehveti gidermek niyetiyle evlenir ve birşeyden korkmazsa, bundan sevap kazanmaz. Çünkü sevap ancak niyetle kazanılır. Binaenaleyh bu nikâh mübahtır. Nasıl ki şehvetini gidermek için cima etmek de böyledir. Lakin Resûlullah (sav)'a: "- Bizden birimiz şehvetini gideriyor. O halde ona nasıl sevab veriliyor?" diye sorulduğunda, şu manada bir cevap vermiştir: "- Ne dersin, şehvetini haramla giderse idi, cezalandırılmayacak mı idi". Bu cevap mutlak olarak sevab verileceğini ifade etmektedir. Meğer ki, "Hadisten murad, nefsin iffetini korumak için şehvetini gidermektir" denile!.. Eşbah sahibinin açıkladığına göre, nikâh sünnet-i müekkede'dir. Binaenaleyh niyete muhtaçtır. Sonunda şöyle denilmiştir: "Mübah fiillere gelince; niyetine göre bunların sıfatları değişir. Bunlardan ibadete kuvvet kazanmak veya ibadetlere erişmek kastedilirse ibadet olur. Yemek, uyumak, mal kazanmak ve cima etmek kabilindendir. Sonra Fetih sahibinin şunları söylediğini gördüm: "Evvelce söylemiştik ki; nikâh bir niyetle yapılmazsa mübah olur. Çünkü bu takdirde ondan maksat mücerred şehveti gidermek olur. Adeten esası ise bunun hilafınadır. Bende derim ki: Onda fazilet vardır. Şu cihetten ki, o kimse meşru olmayan bir yoldan şehvetini giderebilirdi. Bazen bundan meşakkatler lazım geleceğini bildiği halde nikâha dönmesinde günahı terk kasdı vardır." hükmünü beyan ediyor