Tam Sürümü Görüntüle : Şiir Arşivi...[creamng]
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:22 PM
Elâ Gözlüm Ben Bu İlden Gideyim
Elâ gözlüm ben bu ilden gideyim
Zülfü perişanım kal melil melil
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla göz yaşını sil melil melil
Yekin ey sevdiğim sen seni düzelt
Karayı bağla da beyazı çöz at
Doldur ver bâdeyi bir dahi uzat
Ayrılık şerbetin ver melil melil
Elvan çiçeklerden sokma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yâr melil melil
Karac'oğlan der ki ölüp ölünce
Ben de güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ile vâsıl olunca
Dostlardan haberim al melil melil
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:23 PM
A Benim Kardaşlarım
Dostum yok ya dostum, düşman arama!
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Melhem diye tuz ekerler yarama
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Menfaat, çıkar olunca şu konu
Kimi kep'i attı kimi şifonu
Ali Cengiz olur oynar oyunu
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Dursun desen de duramaz yerinde
Kırk tilki var her birinin cebinde
Hesap günü gelir çatar birinde
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Huri melek sandığım masum yüzler
Kimi kuyum kazar, kimisi düzler
Ayışığı kadar kâr etmez hiç sözler
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Böbürlenme Çağlari beş kardeşinle
Ne desen boş, ne desen boş nafile
Sağlığında tükürürler leşine
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:24 PM
MEÇHUL Mahalledeki çocukların piç diye kızdırdığıayakkabı boyacısıbabasının özlemiyleönüne kurar sandığınımeçhul askeranıtının!...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:24 PM
ÖLÜ ASKER Nasıl da istemiştimsavaşa gitmedensevgilimle evlenmeyiama nereden bilebilirdimki silahın demirine çarpıpsaklandığım yeri belli edeceğiniparmağımdaki yüzüğün...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:24 PM
ŞEHİTİstanbul' da bir şehirhatları vapurunaverildi adımiki kıyı arasındausanmadan dolaşırher iskeledeseni ararım
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:25 PM
CEPHEDE
Aslında ben daha güzel ölürdümarka bahçede askercilik oynarken tahta tüfeğimle toprağa uzanırannemin sesiyle doğrulurdum hemen-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır! Yerdeyim yine bak anneciğimn'olur kızma adımı çağır
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:28 PM
BOLİVYALI KÜÇÜK ASKER
Bolivyalı küçük asker,
Bolivyalı küçük asker,
sırtında tüfeğin, gidiyorsun
tüfeğin Amerikan malı
tüfeğin Amerikan malı
Bolivyalı küçük asker
tüfeğin Amerikan malı.
Sinyor Barrientos verdi onu sana
Bolivyalı küçük asker
Mister Johnson' un armağanı
kardeşini vurman için
kardeşini vurman için
Bolivyalı küçük asker
kardeşini vurman için.
Kim bu ölü, bilmiyor musun
Bolivyalı küçük asker?
Bu ölü Che Guevara,
Arjantinliydi Kübalıydı
Arjantinliydi Kübalıydı
Bolivyalı küçük asker,
Arjantinliydi Kübalıydı.
En iyi dostundu senin,
Bolivyalı küçük asker,
yoksulların dostuydu
doğudan dağlara kadar
doğudan dağlara kadar
Bolivyalı küçük asker
doğudan dağlara kadar.
Gitarım tepeden tırnağa
Bolivyalı küçük asker
yas tutuyor, ağlamıyor
ağlamak insan işi
ağlamak insan işi
Bolivyalı küçük asker
ağlamak insan işi.
Sırası değil ağlamanın
Bolivyalı küçük asker
ele mendil yakışmaz şimdi
ele tırpan yaraşır
ele tırpan yaraşır
Bolivyalı küçük asker
ele tırpan yaraşır.
Para veriyorlar sana
Bolivyalı küçük asker
alıp satıyorlar seni
bu iş zalimin işi
bu iş zalimin işi
Bolivyalı küçük asker
bu iş zalimin işi.
Vakti geldi uyanmanın
Bolivyalı küçük asker
dünya ayağa kalktı
erkenden doğdu güneş
erkenden doğdu güneş
Bolivyalı küçük asker
erkenden doğdu güneş.
Doğru yolu tutmaya bak
Bolivyalı küçük asker
kolay bir yol değil bu
kolay değil, düzgün değil
kolay değil, düzgün değil
Bolivyalı küçük asker
kolay değil, düzgün değil.
Şunu öğrenmen gerek
Bolivyalı küçük asker
kardeş dediğin vurulmaz
kardeşini vurmaz insan
kardeşini vurmaz insan
Bolivyalı küçük asker
kardeşini vurmaz insan.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:28 PM
KURŞUNA DİZİLMEKurşuna dizeceklerelleri bağlı bir adamı,ateş etmek için sıralanmışlar,dört asker.Dört asker,sessiz,dört asker elleri bağlı,öldürecekleri adam gibielleri bağlı.
"Bir kaçabilseydin!""Koşamam ki!""Tetiği çekecekler neredeyse!""Ne yapsak dersin?""Belki boştur tüfekleri...""Zalim kurşunlar var tüfeklerinde!""Kimbilir, ateş etmezler belki.""Az salak değilsin sende!"
Ateş edecekler(Nasıl edebildiler?)Öldürecekler.(Nasıl öldürebililer)Dört askerdiler,sessiz,Bir subay kılıcıyla komut verdi;dört askerdiler,bağlı,öldürdükleri adam gibielleri bağlı.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:28 PM
NERDEN ÇIKARIYORSUN, ASKER
Nerden çıkarıyorsun, asker
seni sevmediğimi,
aynı değil miyiz ikimiz de,
sen de,
ben de.
Sen yoksulsan ben de yoksulum işte;
sen halktansan ben de halktan gelmeyim;
nerden çıkarıyorsun öyleyse, asker,
seni sevmediğimi?
Ama unutuyorsun bazen,
benim kim olduğumu;
sen değil miyim ben, söylesene,
sen nasıl bensen, ben de senim.
Kin tutacak değilim ya
bu yüzden sana, asker;
aynı kişiysek ikimiz eğer
sen de,
ben de,
nerden çıkarıyorsun, asker,
seni sevmediğimi öyleyse.
Karşılaşıyoruz birbirimizle
aynı sokakta, aynı yolda,
omuz omuza, seninle ben!
Aramızda kin yok, düşmanlık yok,
biliyoruz nereye gittiğimizi,
ikimiz de, sen de ben de...
Nerden çıkarıyorsun asker,
seni sevmediğimi öyleyse!
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:28 PM
ÖLÜ ASKER- Kimin kurşunu öldürmüş onu?- Bilen yok.- Nereliymiş?- Jovellanos' lu diyorlar.- Nerede bulmuşlar?- Yolun yanında yatıyormuş,öteki askerler görmüş.- Kimin kurşunu öldürmüş onu? Gelip öpüyor onu nişanlısı;anası geliyor sonra ağlıyor.Sonra da yüzbaşı çıkageliyor.bağırıyor: - Gömün onu! Dan! Dan! Dan!GİDİYOR ÖLÜ ASKER. Dan! Dan! Dan!YOLUN YANINDA BULMUŞLAR ONU. Dan! Dan! Dan!BİR ASKERDEN NE ÇIKAR. Dan! Dan! Dan!DAHA NE ASKERLER VAR BİZDE.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:29 PM
SAVAŞA GİTMEMİZ BUYRULDU - Bir Asker Türküsü Savaşa gitmemiz buyruldu“Toprak için aslanlar gibi dövüşün” diyerekToprak için! Ama kimin toprağı? Söylenmedi bu- Dere beyinin toprağı olsa gerek! Savaşa gitmemiz buyruldu“Özgürlük adına” diyerekÖzgürlük adına! Ama kimin özgürlüğü? Söylenmedi buHalkın özgürlüğü olmasa gerek! Savaşa gitmemiz buyruldu“Bizden” dendi “yardım bekliyor müttefik uluslar”Ama en önemli şey unutuldu:Kimin cebine girecek banknotlar? Savaş kimisi için hayatla ödenen bir faturaMilyonluk kazançtır kimisine Çoçuklar, daha ne kadar - Katlanacağız bu ağır işkenceye?
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:29 PM
ÇOCUKLARINIZ İÇİN
Savaş sonrası sayımlarda
Şu kadar ölü, şu kadar yaralı
Kadın, erkek sayısız kayıp�
Elden ayaktan düşmüş
Geride bir o kadar da sakat,
O kara günleri anımsayalım diye�
Zorumuz ne insan kardeşlerim,
Amacınız kökümüzü kurutmaksa,
Yetmiyor mu tayfunlar, taşkınlar,
Bunca aç, bunca sayrı, kırım, kıyım,
Sayısız işkence kurbanları�
En kötüsü,
Güngünden başımıza inen bu gökyüzü!
Bu toplanıp dağılmalar ne oluyor
Yüksek düzeylerde?
Neden alçakgönüllü değilsiniz,
Sözünüz mü geçmiyor birbirinize,
Hangi dilden konuşuyorsunuz?
Barışsa eğer istediğiniz
Uçaklardan başlayın işe
Önce çirkinleşen savaş uçaklarından�
Ya insanları bir yana bırakıp
Sivrisineklerin kökünü kurutun
Ya da bataklıkları!
Sonra geçin karasineklere!
Ne kadar da çoğaldılar son sıcaklarda
Yer gök tüm karasinek,
Yaşamımızı karartmak için.
Bir güç denemesi yapsanız da,
Onların yaşamını siz karartsanız!
Yoksa siz de mi barıştan yanasınız,
Onların özgürlüğünden yana?
Kolay değil, barıştan yana olmak
Özveri gerek yüksek düzeylerde.
Gene de bir nedeni olmalı, diyorum.
Bu toplanıp toplanıp dağılmaların.
Phantom'ların pazarlanması değilse
Denizaltıların sığınmasıdır
Dost limanlara
Ya sağcı gerillaların barındırılması�
Ah uzak görüşlü yetkililer,
Bıraksanız da büyük sorunları bir yana,
Biraz da ulusunuz için,
Halkınız için konuşsanız�
Çocuklarınız için�
Kökleri kuruyup gitmeden!
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:29 PM
TOPRAĞA DÜŞEN Ona "Haydi
Savaşa dediler
Başkaca birşey
Söylemediler
Aldılar köyünden
Davulla zurnayla
Geride üç çocuk
Bir eş ve bir ana
Eline bir silah
Tutuşturdular
Ve karşılaştı
Düşman ordular
Vurulup düştü
İlk çatışmada
Göğsünde bir oyuk
Üç delik alnında
"Ey bu topraklar için
Toprağa düşen"
Bir karış toprağın
Var mıydı yaşarken?
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:29 PM
BİR AMERİKAN ASKERİ İÇİN KİTABE-İ SENGİ-İ MEZAR Kasap olarak gönderildi
Kasaplık hayvan olarak
Sona erdi
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:29 PM
ÇAĞCIL SÖYLEN Akşam savaş alanına çöktüğünde
Düşmanlar yenilmişti
Telgraf tellerinin tınıları
Haberi uzaklara taşıdı
Dünyanın bir ucunda için için yandı
Bir haykırış, gökkubbede parçalanarak
Bir çığlık, çılgın ağızlardan taşan
Ve esrik göğü aşan.
Bin dudak ilençle soldu
Bin yumruk, vahşi bir öfkeyle sıkıldı.
Dünyanın bir başka ucunda
Bir sevinç, gökkubbede parçalanarak
Büyük bir sevinç, bir eğlence, bir çılgınlık
Rahat bir soluklanma, gerinme
Bin dudak eski bir duayı söyledi
Bin el inançla birleşti.
Gecenin geç saatlerinde
Sayıyordu telgraf telleri
Savaş alanında kalan ölüleri-
O zaman dost ve düşman sessizleşti.
Yalnız analar ağladı
Her iki yanda.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:29 PM
DUVARA TEBEŞİRLE YAZILAN
"Savaş istiyoruz!"En önce vuruldubunu yazan
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:30 PM
HİTLER SAVAŞININ TARİHİNİ TAŞIYAN BİR MEZAR TAŞI
Hoş gördün, baba, askere gitmemi, anne, beni saklamadın,
kötü öğütler verdin bana, ağabey,
ablacığım, uyarmadın beni!
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:30 PM
KARDEŞİM BİR PİLOTTU Bir pilottu kardeşim.
Güzel bir günde emri geldi.
Hazır etti çantasını,
güneye doğru koyuldu yola.
Bir fatihti kardeşim.
Yerimiz yoktu yaşamaya.
Topraklar ele geçirmekti
öteden beri hayalimiz.
Kardeşimin fethettiği yer şimdi
Guadarama dağlarında.
Boyu tam bir seksen,
derinliği bir elli.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:30 PM
BİR ALMAN ANASININ AĞITI
Bu çizmeleri bendim sana giy diyen, oğlum,bu haki gömleği bendim sana giy diyen.Nerden bilecektim bu kara günleri göreceğimi,bilseydim, giydirmem, derdim, giydirmem,asın beni, derdim, daha iyi.
Elini görürdüm hani ben senin, oğlum,"Hayl Hitler!" diyerek kaldırdığın elini,Hitler' i selamladın diye, nerden bilecektim,kuruyacağını bir gün elinin.
Duyardım, oğlum, söz ettiğini senin üstün bir ırktan.Nasıl varacaktım farkına, nerden bilecektim, nerdencelladıymışsın meğer sen kendinin.
Gittiğini görürdüm senin, oğlum,uygun adımla Hitler' in ardından.Nerden bilecektim, onu izleyeninartık bir daha geri dönmeyeceğini.
Bana derdin ki, oğlum, derdin ki:Almanyagelecek bir gün atnınmaz hale.Nerden bilecektim, oğlum, bu yerin nerden bilecektim,küller ve kanlı taşlar arasında kalacağını böyle.
Haki gömlek vardı her zaman sırtında senin.Giyme şu gömleği demedim sana, demedim, oğlum.Bu günleri göreceğimi bilmiyordum, ne yapayım,sana o gömleğin kefen olacağını bilmiyordum.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:30 PM
ALMANCA YAKARIŞ
Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Dazig ile Varşova' yı alacağız!
Uçaklarımız ve tanklarımızla saldırdık Polonya' ya,
yirmi günde ulaştık hedefimize:
Tanrı korusun bizi!
Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
Alacağız Oslo ile Paris' i!
Norveç'i, Paris'i işgal ettik,
ulaştık altı hafta geçmeden hedefimize.
Tanrı korusun bizi!
Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Sırbistan' ı, Yunanistan' ı, Rusya' yı alacağız!
İşgal ettik Sırbıstan'ı, Yunanistan'ı, Rusya'yı,
Ve...
İki yıl var kurtarmaya çalışırız kıçımızı.
Tanrı korusun bizi!
Bir gün gelecek ulu önderlerimiz buyuracaklar bize:
-Ayı da alacağız, Okyonusu' u da!
İyi ama, çok zor şu Rusya' da dayanmak,
karşı durmak düşmana, kara, kışa,
ne zaman döneceğini bilmeden.
Tanrı korusun bizi, döndürsün evimize!
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:31 PM
BİR BARIŞ ŞARKISI
Dedenin başka dedelerden çaldığıo çiçekli California' nın portakal ağaçları altındadüşlemiştin belki bir zamanlarbaşkanı olmayı ulusunun,onurlu bir yurttaş olmayı ya da.Dedenin dedesi İtalya' danbir düş yüzünden kaçmıştı belki,bir ev, bir yuva ve yeni umutlar kurmuştuyeni bir ülkede, Kuzey Amerika' da.
(Varsayım olabilir bunlar,ama sayfalarını okumaya çalışıyorum tarihinin,düşlerin gerçekleşmeyecek,o ülke mezarını kazdı çünküportakal ağaçlarının çok uzaklarında.)
Bilmiyordun belki denerede olduğunu Vietnam' ın,şimdi her öldüğün yerin,yarıda kalmış çocukluğun orada yitirdisağduyu adına ne varsa,-bilmiyorum neden, sen de bilmiyorsun-orada sarıldın sahici bir silaha,gölgelerle, ağaçlarla savaşıyorsun,yollar, kayalar, taşlar ve rüzgarve tüten dumanı kendi ateşininve senin olmayan bir ormanın sessizliği,su, sıcak, yağmur ve kurşunlar,kendi getirdiğin kurşunlar senin karşında şimdi.
Olamaz sanmıştın bütün bunlar,düş görmüyordun oysa,içinde bir şeyler kırılmıştıbir şeyler kırmıştı dallarını dedenin diktiği portakal ağaçlarının,orada olmak isterdin, uzaklarda,bir barış şarkısının gölgesinde,ama o şarkı kesildi şimdi,gelip yıktılar evlerini, yuvalarını, yeni umutlarınıVietnam adı verilen ülkenin,bu adı hiç duymamıştın belkiseni yolladıkları o acı güne kadardostlarında birlikte, hiç bir şey söylemeden,açıklamadan nedenlerini;yolladığın o topraklardasın yineölüyorsun, ölüyorsun, her gün ölüyorsunkendi getirdiğin silahların altında.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:31 PM
KARDA AYAK İZLERİ VAR
Karda ayak izleri var
Vurulup düştükleri yere kadar
Yüzleri tanınmayacak bir halde
Öldüğü yerde kalmış cesetleri
Onlar için hatıra yok
Saat durmuş
Onlar için değil
Yıldızlar ve bu gece
Onlar için değil gelen güneş
Artık onların yok
Uzak şehirlerde
Sevdikleri
Artık hepsi bitti
Açlık, susuzluk ve kin
Ne matara ne ekmek torbası lâzım
Ne silâh
Elbise ve düşen şapka da lüzumsuz
Artık üşümezler ki
En güzel ocak ateşleri
Artık ısıtamaz ellerini
İsimlerini en yakın tanıdık
Söylese işitmezler
Kurt mu, dost mu, düşman mı?
Bilmeyecekler baş uçlarına geleni
Artık ne tren, ne gemi
Onları getiremez bir daha
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:31 PM
MUHAREBE GÖRMÜŞ BİR ADAM ANLATIYOR
Muharebede ne ölüm korkusu gelir
İnsanın aklına
Ne, evi barkı düşünürsün
Gezin üst kenarın ortasından
Arpacığın tepesinden
Beğendiğin yerini seçersin hedefin
Tetiği elin titremeden çekersin
Artık karşındaki sana benzemez
O da küçük bir dükkân işletir memleketinde
O da karısını sever
Onun da senin gibi
Küçük bir çocuğu var
Aklına bile gelmez
Artık senin yaşaman için
Onun ölmesi lâzımdır.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:31 PM
ASKER Uykusuz ******* bunlar
dağ başlarında, nöbette.
Uzakta, çok uzakta,
tek tük ışıklarını seçtiğin şehir
sokaklarında kısık sesle
şarkılar söylediğin.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
TİBERİUS’UN BÜSTÜ 1.
Selamlıyorum seni, iki bin yıl
sonra. Sen de bir fahişe ile yaşadın.
Çok şey birleştiriyor bizi.
Ve kentin dışı da senin: alarmlar,
soğuk kapı girişlerindeki uyuşturucu çeteleri,
yıkıntılar, arabalar. Ben sıradan bir gezgin,
boş galerideki tozlu büstünü
selamlıyorum senin. Ah, Tiberius, sen
otuzunda bile değilsin burada. Yüzünün gücü
kaslarının dinginliğinde yatıyor
onların toplamının geleceğinden daha çok.Yontucunun
yaşamı boyunca biçtiği baş
geleceğin gücünün temelini oluşturuyor.
Aşağıda uzanan herşey – Roma :
hukukçular, döküntü mahalleler ve Romalı askerler,
ayrıca binlerce bebek
senin kaba cinsine şapırdatıyor dudaklarını – bir zevk
dişi bir kurda yaraşan,
Romus ve Romulus’u emziren. (Aynı dudaklar!
dilin kıvrımlarında şaşkın ve şefkâtle
mırıldanan.) Sonuç: bir büst,
vücudun yaşamında beynin bağımsızlığının ve imparatorluğun
sembolü. Boyadığın kendi portren
beyninin kıvrımları oldu, ana kıvrımları.
2.
Otuzunda bile değilsin. Sendeki
hiç bir şey an’ı kalıcı kılamaz.
Nesnelerin karşısında kendini durdurmak isteyen
sabit bakışın kadar az:
ne bir yüz
ne de klasik bir manzarada. Ah, Tiberius!
İzin ver Suetonius ve Tacitus
senin kan dökücülüğünün nedenleri üzerine
konuşsun! Nedenler yoktur, yalnız
sonuçlar. Ve insanlar sonuçlara katlanır.
Özellikle karanlık hücrelerde, orada, herkes
suçunu kabul eder – bir çocuğun günah çıkarışı
kadar monoton işkence altında. En güzel alınyazısı
gerçeğin hiçbir parçasına ortak olmamaktır. Fakat bu,
kimseyi onurlandırmaz. Çarları
bile. Sen kendi çöplüğünde, derin bir düşünceden bile daha çok,
şaşırtılamayacak kadar bilgilisin. Belki de
yalnız kanalıcılık değildir nesnenin
alınyazısını hızlandıran? Basit bir vücudun
özgürce düşüşü boşlukta? Orada insan düşüş anına yakalanır hep.
3.
Ocak. Bulutlar kış kentinin üzerinde toplanmış
bir mermer parçası gibi.
Tiber nehri gerçekten kaçışta.
Fıskiyeler kimsenin bakmadığı yöne
fışkırıyor – ne parmakların arasından
ne de kısık gözlerle görülebilen. Bir başka zaman!
Ve kızgın kurdu kulaklarından tutarak
durdurmak olanaksız artık. Ah, Tiberius!
Biz kimiz seni mahkûm edecek?
Sen bir canavardın, duygusuz bir
canavar. Fakat işte bu canavar –
kurban değildi hiç – doğanın kendi benzerini
yaratması gibi. Daha da
önemlisi – seçeceksek –
bir deli tarafından değil de,
şeytanın yavrusu tarafından yokedilmek.
Senin henüz otuz yaşını doldurmamış
ikibin yıllık taş yüzün
doğal bir tahrip makinasına benziyor,
acıların kölesi, düşüncenin ateşli ruhu
ya da başka şeylere değil. Seni savunmak
tüm efsanelere karşı,
bir ağacı yapraklarına – onların ilişkisiz
açık hışırtılı çoğunluğuna – karşı savunmak demek.
4.
Boş bir galeri. Öğle sonrası. Güneş batmakta,
pencere kış aydınlığıyla örtülü.
Sokağın alarmı. Odanın yapısına hiç tepki
göstermeyen bir büst…
Beni işitmediğini düşünmek olanaksız!
Ben de kaçtım başıma gelenlerden sonra
yıkıntılar ve seraplarla dolu bir
ada’ya dönüştüm. Bir lambanın
yardımıyla doğradım profilimi.
Söylediklerim ise, benim tarafımdan söylenen
değer taşımayan şeylerdir –
sonradan değil, şimdi.
Bu tarihin hızının ifadesi
değil mi? Sonuçlar ah ne başarılı
deneyler, nedenlerden önce gelmek için?
Ve boşluk, ayrıca – ciddi bir şekilde oyalanmak için
bir güvence değil.
Pişmanlık? Alın yazısında çalkalanım yaratmak?
Yeni bir kart açmak?
Fakat değer mi? Senin tarihçinin sana çarptığı
kadar, sert, radyoaktivite bize çarpacak.
Kim kalacak arkamızda küfredecek bize? Bir yıldız?
Ay? Yanlış kromozom karışımlarıyla, sarkık gövdesiyle
şeytanımsı o korkunç dev böcek? Belki?
Fakat o, çarparsa içimizdeki sert bir şeye
şaşırır mutlak bir parça
son verir delişine.
“Büst” – diyor o, yıkıntıların ve kasılmış
kasların dili – “büst, büst.”
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
GAZİ
Gövdesi çelik, yüzü çocuksu
yiğitlik ve sevinç doluydu
aç kurtlar gibi saldıran düşmanı
öldürmek için yola koyuldu. Altı azizler gibi parladı askerde
alçakgönüllü her yana koştu
birinci atıldı savaşa
sonuncu bıraktı.
Arkadaşları yaydı ününü
dört yana
dağlar, ovalar
hep onu alkışladı.
Karanlık ve korku diyarında
yıllarca bir hayvan gibi
yaşayan bir kahraman
şimdi bir insan paçavrası,
Yüzü sapsarı
saçları omuzlarında
baktım
sanki bir zafer anıtı.
Çakılıp kalmış
yolun ortasında
sağ eli
koltuk değneğine dayalı.
İncil' den barış ve sevgi üstüne
bir söylev dinliyordu sırıtarak
el yerine
ceketinin boş kolunu sallayarak.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
YENİ ER
Savaş çıkmıştı
Orduya aldılar onu
Tüfek verdiler
Mermi verdiler
Süngü verdiler
Bomba verdiler
Gaz maskesi verdiler
Tanımadığı adını bilmediği
Bütün gereçleri verdiler
Dağ başında gözcüydü o
Aşağıda ırmak sanki bir gelin-
Sanki bir kuş - yeryüzünde akan bir kuş
Orman koyu yeşil - yeşil - açık yeşil
Sanki bilgeler arası çağsal toplantı
Ki mavi söylencelere benzemektedir
Yarısı görünen göl
İşte başaklar sallana sallana
Sürezi yenilemekte evrensel bir devinim
Hepsi bir severlik içinde sessiz
Ötelere ulaşmaktadırlar kendi varlıklarından
Baktı yeni er üstüne başına mırıldandı:
Peki niye
Bunca güzelliklere karşı
Böylesine çirkin giyinmek
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
SAVAŞTA ÖLENLER
Her yer tıklım tıklım ölü
Acı boğacak beni boğacak beni
Otlar yalnızlıktan kupkuru
Ama suçlu ben değilim ben değilim
Katillerle bir olmadım olmayacağım da
Özgür kalacağım işte böyle bir başıma
Ve insanoğluna bundan sonra da
Ne ölüm dokuncak ne dirim.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
HARP ÇOCUĞU
Devran değişti çocuğum!
Son savaşta oldu bu kötü işler:
Kiminin göğsü kabardı, kudurdu:
Çoğunun gözü doldu.
Devran değişti çocuğum!
Baba, batan bir gemide öldü:
Bir esir kampında kardeşleri,
Anasını zaten bilmiyordu.
Devran değişti çocuğum!
Ekmek kokulu sevgi nerde?
Masal dünyamız bu mu?
İki gözü iki çeşme.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
SAVAŞA HAYIR
Halk, dört duvar cenderede,
Düşünür mü özgürlüğü, karın zil
Gözlerinde güvercin kanadı,
Uzatır düşsü duyargalarını;
Kendi kendilerini görürler.
Işıklanıverir yollar bir gün:
Birden, yıkılır kara duvarlar.
Her varlık yerini alır,
Çalışan bilekler isteyince:
Hele de sevi dolu yürekler,
Barış yazılır gökyüzüne;
Barış içinde olmalı evren.
Doğmak da, ölmek de, dostlukla.
Var olmanın soylu yasası:
Barış, Sevi. Barış, Sevi. Barış...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
HÜCUMDAN ÖNCEÖlüme giderken şarkı söylenir,Ama önce ağlayabilirsiniz gönlünüzce,Çünkü hücumdan önce o bekleyişen korkunç olayıdır savaşın.Ve siyah bir tozla kirlenenBir maden gibidir karPatlayış! ve bir dost öldü işte.İşte beni görmeden geçti ölüm.Ama şimdi sıra bende.Benim, avcıların önündeki tek av parçası şimdi.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:32 PM
KANDAN ADAM Komutanların şarkı söyledikleri
Ancak içki masalarında görülür
Ama en güzel şarkı
Nöbetinde korkmuş bir askerin
İki dudağı arasından
Dökülür
Anadolu yüzlüdür kızları yurdumun
Yürekleri devlet eli değmemiş
Birer dağ köyleridir
Emrini beklemeden komutanımın
Aşık oldum ve yaktım gizlice
Bir köyünü Anadolu'nun
Askerliğimiz ilk gününde dinlemiştim
Arkadaşlarımdan
Bir kış akşamı
Nasıl korkupta kurşunladıklarını
Kürt çocuklarının yaptığı
Kardan adamı
¢яєαмιηg
10-24-2007, 03:33 PM
RÜZGARLARIM KONUŞUYOR
VII
Ben bir harp esiriydim
Bulutları seviyordum, hürriyeti seviyordum
İnsanları seviyordum, yaşamayı seviyordum
Bulutları gözlerimden boşalttılar bir gece.
Yalan söylemeyen bir dünyada.
Ben de yalan söyleyemem.
Ve ben şeffaf, tertemiz
Pırıl pırıl bağırıyorum:
Yetişir oltaya yem
Dile küfür olduğumuz,
Yetişir bozuk para gibi savrulduğumuz.
Gözlerim var, görüyorum:
Yarı çıplak, çırılçıplak
Ölülerle dolu toprak
Ölüler sarmaş dolaş
Ölüler sivil, asker, ihtiyar
Ölüler buram buram
Nefret kokuyor
Ve dilim var, söylüyorum:
Benim de altçenemi
Gözlerimi alacaklar belki de
Yaşamak ve hürriyet istedim diye
Ve belki de bir sabah
Gün doğmadan az önce
Heykelim dikilecek
Bir darağacına.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:08 PM
BEDAVA
Dağ başında karaçalı,
Çaput bağlamak bedava.
Felek gözün kör olsun,
Oturup ağlamak bedava.
Kısmet vermiş aşktan yanı,
Seven kim, sevilen hani?
Sözün kısacası yani,
Gönül eğlemek bedava.
Üzülmesi yoğa vara,
Zaten talihçeğiz kara,
Kuru kuru bulutlara,
Umut bağlamak bedava.
Emreyliyor ayak başa,
Söz getirme göze kaşa,
Müjde olsun dağa taşa,
Derdin söylemek bedava...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:09 PM
BİZİM ŞİİR
Bir cefa toprağı olduk,
Her yağmurun seli bizim.
Bahar vakti bahçelerin,
Kuru kalmış dalı bizim.
Dünya kaldı berbatlara,
Çıktılar hep üst katlara,
Bu kavganın feryatlara,
Terkedilmiş teli bizim.
Sonu yok dünya yasının,
Kuluyuz nân kavgasının,
Sofra erkan başkasının,
Eşiklerin çulu bizim.
Peşinde hayat göçünün,
Mestiyiz dünya hiçinin,
Şu dağdaki kel keçinin,
Uzayacak kılı bizim...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:09 PM
GÖRÜNMEDİN
Gözüm boşluk, dünya nokta,
Görünmedin, görünmedin.
Olmuşumda, olacakta,
Görünmedin, görünmedin.
Kuru taşa renk yürüdü,
İpek kurdunu arıdı,
Denizde sular çürüdü,
Görünmedin, görünmedin.
Geceyi dal dal ışıttım,
Camda güneşi üşüttüm,
Bir ses ki senin, işittim,
Görünmedin, görünmedin.
Yel yel esen nefesimdi,
Boşlukta gezen isimdi,
Gel diyen benim sesimdi,
Görünmedin görünmedin.
Çabam, gücüm kul hükmünde,
Boş boş geçti bugün, dün de,
Herkes gibi göründün de,
Görünmedin, görünmedin...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:09 PM
KİLİTLERİ KIRILMIŞ KAPILAR
Üşüyorum,
Çevir sıcak bakışlarını üstüme
Erisin boşluktaki beyazlık.
Bu yalnızlık üşütüyor içimi,
Oynuyor yerinden köşe taşlarım,
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi,
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım.
Hiçbir düşünüşe dur diyemiyorum,
Ben benim olmaktan çoktan çıkmışım,
Kapalı bir kapı sanıyordum kendimi,
Meğer ardına kadar açıkmışım.
İçimde iki başlı bir adam var,
Biri beni, biri seni düşünüyor,
Üstelik ben de seni, ben de seni anıyorum,
Üç dünya birbiri peşinde dönüyor.
Üşüyorum,
Hasret ağır bastı üstüme,
Oynuyor yerinden köşe taşlarım,
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi,
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:09 PM
RUBAİ
Ocaklar yansın her dem, bacada is olmasın.
Gökyüzü mavi kalsın, ufukta sis olmasın.
Kötülük yansın yıkılsın, lale gül kesilsin dünya
Herşeyde terhis olsun, aşkta terhis olmasın...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:09 PM
AÇILIR KAPILAR
- Cansel' e -
Alır seni korum damla damla
suyuma, ekmeğime, aşıma,
kaygıma, sevincime, acıma,
umuduma, sabrıma, gücüme..
Alır seni bölerim parça parça,
dağıtırım topraklara, denizlere, geceye.
Açılır her sabah kapılar gözlerinde,
girerim ışıltılı, yemyeşil bir bahçeye...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:10 PM
BİR KAYISI AĞACI
Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Küçücük bir ev önünde yaşarım yapyanlız.
Yılda bir çiçek açar,
yılda bir kayısı veririm,
avuç içi kadar.
Yaz olur,
bir kadın silkeler dallarımı,
bir çocuk yerde bağırır, güler,
bense hoşnut olurum.
Hem zaten benim
ne söğütler gibi nezaketim vardır,
ne kavaklar gibi gururum.
Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Dinekbağı'nda üç insan severim,
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam,
benim kadar sessiz sedasız,
benim kadar halim selim.
En güzel ay nisan ayı,
toprak yumuşak yumuşak,
en güzel ay nisan ayı.
Yamur yağdı, çiçek açtı,
bir hoş oldu içerim,
en güzel ay nisan ayı.
Kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa, bir sola,
başı döner kavakların.
Ben bir kayısı ağacı,
başımda çiçeklerim.
Ben bir kayısı ağacı,
üç insan severim:
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam.
Çocuğun adı Ahmet,
kadının adı Fatma,
adamın adı İbrahim.
Ahmet küçük ve sarı,
Fatma tombul ve beyaz,
İbrahim uzun ve narin.
Bir tek toprak odaları var üçünün,
toprak odanın bir tek penceresi.
Ben bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakarım odaya,
yerde bir eski yatakla yorgan görürüm,
duvarda bir eski kırık ayna,
yerde bir eski kilim,
bir eski hasır.
Bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakar odaya,
çiçeklerinden utanır.
Dün gece gaz yakamadılar,
ayışığında gördüm üçünü.
Üçünün suratı asık.
Önce oturup
zeytin ekmek, taze soğan yediler,
sonra baktılar birbirlerinin gözüne,
sonra esnediler.
Gökyüzü bembeyazdı.
Gökyüzü çiçeklerimin renginde.
Gökyüzünde kavaklar..
Fatma uzandı İbrahim'in yanına,
sağa döndü.
Tombul,beyaz yüzü pencerede,
gözleri açık durdu sabaha kadar.
Çiçeği en önce kayısı döker.
Ben bir kayısı ağacıyım,
döküyorum çiçeklerimi.
Yer beyaz beyaz,
başım yeşil yeşil,
kayısılarım memede.
Haziran gelecek,
güneş yakacaktır tepemi,
kayısılarım balla, şekerle dolacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım,
haziran gelecek,
avuç içi kadar kayısılarım
Ahmet'in ekmeğine katık olacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım.
Kötü bir düşüncedir almış beni.
Geçti bağları budama zamanı, dedim,
dedim, çarşıda dört döner İbrahim,
dedim ekmek parası,
zeytin parası,
gaz parası.
Dedim, insanlar
neden yaşatılmıyor
ağaçlar kadar olsun.
Ben bir kayısı ağacı.
Fatma'nın, İbrahim'in, Ahmet'in
yumurtası, şekeri, eti.
Gittikçe artmakta kederim.
Günlerden pazartesi.
Gene geldi, elinde çanta, o şişman adam.
Şişman adam bir düşman gibi beni seyreder,
ben şişman adamı bir düşman gibi seyrederim.
Durmuş İbrahim kapıda,
yüzü dalgın ve sinirli,
bakıyor eli çantalı şişman adama.
Şişman adam uzattı gövdeme elini,
pencereden korkmuş kuzular gibi baktı Ahmet,
büktü boynunu kuzular gibi.
Ben bir kayısı ağacı.
Gövdemde sarı kağıt.
Yol parasını verememiş İbrahim,
verilmiş haciz kararı.
Yapmayın, dedim.
yılda bir çiçek açarım, dedim.
Etmeyin, dedim.
ekmeğe katık oluyor kayısılarım, dedim.
Bir öğle vakti baktım,
kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa,bir sola.
Ben kışlık odun,
altı lira...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:10 PM
ÇİÇEKLERİ UMUDUMUZUN
Çok olun, çocuklar, çok olun,
yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce.
Daha çok olun, daha çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.
Bu dünya ne tek tek yaşamakta,
bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde,
bu dünya ne parada, ne pulda,
ne kalleşlikte, ne zulümde.
Bu dünya aşkın içinde, alın terinde.
Çok olun, çocuklar, çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele,
yaşayın dünyayı doya doya,
açın kapıları, camları güneşe,
ne yeise kapılın, ne korkuya,
çok olun, çocuklar, çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele.
Mutlu olmak varken bu dünyada,
******* geldi dayandı kapımıza,
olduk acımızla sarmaş dolaş,
bekledik düşümüzle koyun koyuna.
Çok olun, çocuklar, çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele,
bütün gündüzler sizin olsun,
yaşayın dünyayı doya doya.
Çocuklar, çiçekleri umudumuzun...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:10 PM
İHTİYAÇ
Bu akşam içimde
Tuhaf bir sıkıntı var.
Dünyada sanki bir ben kalmışım.
Sanki herkes nerde keder varsa bırakmış,
Ben nerde bulduysam toplamış almışım.
Önümde söğüt ağacı,
Her zamanki haliyle, çaresiz
Havuzda su rahat,
İnsanlar susmuş,
Sessiz bir yağmur gibi başladı bende
Konuşmak ihtiyacı...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:10 PM
**Yazamıyorum***
Karanlık akşamın ışığındagözlerini arıyorum
Yazık bulamıyorum...
Hani burdaydın?
Hani gitmemiştin?
Bakmamıştın ya sözüme?
Aldırmamıştın ya''Git''deyişime?
Bana yalanmı söyledin yoksa?
Peki öyleyse nerde gözlerin?
Nerde gözümün yaşını silecek ellerin?
Hani nerde?
Nerde o ucsuz bucaksız sevgin?
Hani nerde?
Gittin diyemiyorum.
Kalemim duyar,
Duyar da bana küser diye susuyorum.
Bak,ağlamıyorum.
Konuştuğumda boğazımda düğümlenmiyor kelimeler.
Peki nerde yüreğime su serpecek ses?
Nerde?
Sen gerçekten yoksun şimdi...
Ellerim boş,yüreğim sarhoş...
Gittin öyle mi?
Bak gittin dedim ve susuyorum;
Kalemim küstü yüreğime,
Yazamıyorum
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:10 PM
~ Güzel Yüzlüm ~
Sendin yağmura güneşi sevdiren,
Kelebeği rengarenk giydiren.
Ve sendin yüzümü güldüren.
Yüreğim bir kuştu ve sen kanatları...
Baharıma çiçek olup açtın,
Gözlerimde yaş olup aktın.
Ve sen beni bir çırpıda silip attın.
Oysa...
Oysa,yüreğim bir kuştu ve sen kanatları...
Gözlerinde gördüm o büyük okyanusu,
Tam arkamda duruyordu.
Oysa,oysa uzaklaşan ben değil; İstanbul'du...
Ayrıldık...
Ama başka şehirlere,yeni limanlara doğru
dümen kırdığım;
Bu uzun,hala sonu gelmeyen yolculukta
Beni yalnız bırakmadın.
Gittiğim yerlerde ben,hep seni yaşadım
Sen Ey Güzel Yüzlüm benim...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:10 PM
~Karanlık~
Bugün bulutlar simsiyah,
İsyan edermişcesine...
Yere düşen yağmur taneleri siyaha bürünmüş
Kuşlar ötmez oldu,tüm ağaçlar soldu
Sen gittin gideli
Her şey yok oldu...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:11 PM
Bir de Sen
Sensizim işte...
Senle dolu koca bir boşluğun ortasında.
Sensiz geçen ilk sonbahardayım,hafiften bir rüzgar bana seni fısıldıyor,biraz da senin kokunu getiriyor bana.Usulca ürkekçe biraz da utanırcasın****okun değişmiş,rüzgar söyledi; yeni aşkın vermiş sana bu kokuyu,daha çok sevmişsin benimkinden,daha çok...
Ona daha çok''Seni seviyorum.''demişsin,Doğru mu desem neye yarar? Benim değilsin artık ve hiç olmayacaksın birdaha,hep olduğun gibi...
Bana da söylemiştin; seviyorum seni demiştin,asla bırakmam,bi başkasına asla ''Seni seviyorum''diyemem demiştin.Şimdi ben neye yanayım söylesene; beni bırakıp çekip gitmene mi,yoksa,yoksa benden bir başkasına''Seni seviyorum.''diyebilmene mi? Ne ye?
Peki söylesene ona da söyledin mi,inandırdın mı yalan aşkına,kandırdın mı onu da benim gibi?
Vitrine koyduğun hangi, hangi aşkı aldın bu defa,nasıl başladın ve nasıl bitireceksin hı? ? ?
Peki ben sana ne yaptım söyler misin ne yaptım?
Seni sevmekten,sana tapmaktan ve beni sana vermekten başka ne yaptım...
Eğer varsa bir suçum,eğer kırdıysam kalbini,bilmeden üzdüysem seni,yaptımsa böyle bi aptallık lütfen bunu bana sen söyle olur mu...
Şimdi beni bırakıp gittiğin yerdeyim,tam aynı yerde.Ama bu sefer beni bırakıp gidecek bir sen yok burda.Son kez elimden tutup,alnımı öpüp gidecek bir sen yok işte.Her şey aynı yerinde.Hemde her şey.Hani çok sevdiğin kırmızı koltuk varya; şu tahta kapıyı çarpıp gittiğin günden beri bomboş ve yapayalnız.Tıpkı benim gibi diyeceğim ama ben bomboş değilim ki sevgili,ben bomboş değilim ki...İçimde kocaman bir sen bir de sen varsın işte.
Dışarıya bakmaya doyamazdın hani yağmur yağarken.Şimdide yağmur yağıyor.Ve,yere düşen her damlanın yüreğinde bir sen gizli bir de sen...
Gitmeye korktuğum koskoca bir oda var,koskoca bir dünya kadar.Hemen şurda; sağ taraft****orkuyorum işte,kapıyı açıp seni bulamamaktan,sensizliğe daha da çok gömülmekten korkuyorum.
Kaç ay oldu gideli? Kaç günüm,kaç saatim sensiz geçti bilmiyorum,bilmiyorum ama şu tahta kapıyı çarpıp gittiğin günden beri varya; seni bekliyorum,aynı duygularla,aynı heyecanla.Gelmeyeceğini bilsem de,bu bekleyeşin sonu yok desem de bekliyorum işte.Gözlerim her dakika kapıda,belki açarda girersin diye.Hem kilidi hiç değiştirmedim,oluraya bi gün gelirsen kapıda kalmayasın diye.
Şu sallanan koltukta oturuyorum yine,pencerenin hemen önünde.
Başım avuçlarımın içinde,yine dışarıyı seyrediyorum.Kızardın hani; ''Koyma başını avuçlarının içine,baktığımda göremiyorum seni.''derdin.
Başım avuçlarımın içinde,bana kızan bir ses duymaya çalışıyor kulaklarım,ama bir türlü başaramıyor bunu,bir türlü başaramıyor işte.Çek ellerini üstümden diyor,belki ellerin yüzünde duyamıyorum o tatlı sesi.Ellerimi çekiyorum ama yine de duyamıyorum o sesi.
Aklıma geliyor; yağmura kızıyorum; ''SUS''diyorum,''Sessiz ol biraz.Sevgili geçerde duyamazsam,çok kötü yaparım seni.''Ama dinlemiyor.Sanki; bana inat,sevgime inat,aşkıma inat daha da şiddetleniyor,daha da sert çarpıyor camlara daha da kuvvetli.
Kızgın değilim; ne sana nede bi başkasın****ızgınlığım sadece kendime,isyanım sadece bana; sana alışmama,sana bağlanmama...
Neyse boşver...
Asıl söylemek istediğim; ''Ben,seni hep bekledim SEVGİLİ...
''Ben,seni hep bekledim...''
Merak etme,hepte bekleyeceğim seni.Hayatımın son gününe kadar hiç gelmesen de ben seni heep bekleyeceğim sevgili...
Gözlerimi kapatana kadar,son nefesimi verene kadar hep bekleyeceğim seni...
''HEP BEKLEYECEĞİM...''
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:11 PM
Bir Sonbahar Hüznü
Benim sözlerim,senin gözlerin
Karışıp gider bir sonbahar hüznüyle.
Bak ellerim titriyor,gözlerim ağlıyor
Karışıp gidiyorum bir sonbahar hüznüyle.
Kalemler seni yazıyor,şarkılar seni söylüyor
Karışıp gidiyorsun bir sonbahar hüznüyle.
Sırtlarımız dönük,yüreklerimiz buruk
Karışıp gidiyoruz bir sonbahar hüznüyle.
Şairler bize yazıyor,yağmurlar bize ağlıyor
Karışıp gidiyoruz bir sonbahar hüznüyle.
Çığlıklar bize susuyor,sesimiz kesiliyor
Ve...
Karışıp gidiyoruz bir Sonbahar hüznüne
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:11 PM
Bu Adamı Seven Ben miyim?
Uğruna şiirler yazdığım sevgili,
Gittiğin yerden duy sesimi.
Sen giderken ardından düşmedi gözümün yaşı,
Titremedi ayaklarım gittiğin yoldan yürürken,
Dolmadı gözlerim senle baktığım denize bakarken,
Seni düşünerek uyuyakaldığım yastıkta uykularım kaçmadı *******i hiç,
Vazgeçmeye kalkmadı fotoğraflarını yakarken ellerim,
Ya da kapatmayı unuttuğun kapıları çarparken bildiğim,
Yaktığın mumları üflerken korkmadı nefesim,
Sana ait herşeyi yokederken utanmadı düşlerim,
Haykırmadı ardından ''Ne olur gitme! ''diye yüreğim,
Sen giderken silmeyi unutmadı sana ait ne varsa benliğim,
Yanlızca sordu; ''Bu adamı seven ben miyim? ''
Düşlerimde yokluğu seçen,
Hayallerimi bir bir silen,
Bir nehir boyu özlemimi sinsice büyüten,
Bir deniz gibi içimde büyüyen,
Ama bir hiç gibi gidebilen
Bu adamı seven ben miyim? ? ?
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:12 PM
Melek Yüzlüm
Hayat,varlığını bir sende hissettiğim hayat.
Kimi zaman masmavi gözlerine bile beni deli eden hayat.Sende başlayan ve neredeyse bitmek üzere olan kocaman bir hayat...
Sende başladı işte...Bir bakışınla,bir gülüşünle.Sonra kucağıma sığmayan bir merhabayla...
Şimdi çok uzağız birbirimizden,hep olduğu gibi yani.
Biz birbirimize yalancı bizleri söylemişiz sadece.Süslü bir kaç cümle; bir de zoraki iki gülüş,iki öpücük,iki bakış aldatmış bizleri.
Koca bir yapbozu bozmuş sonra birlikte yapmaya çalışmışız ve gel görki; bu yapbozda ne ben seni nede sen beni görememişiz.
Sadece belki duymuşuz birbirimizi ve duyduklarımız yalancı iki sözcükten ibaretmiş; SENİ SEVİYORUM.
Seni seviyorum,çünkü; sen gözlerimin güldüğü tek yer,sesimin coştuğu tek varlıksın.
İnan bana ben bir sendeydim.Seni sevmiş,sana adamıştım kendimi; bütün varlığımı.
Kelimelerin sığmadığı koca bir nehri ıslatmaya çalışmışım; hiç bilmeden ve hiç farketmeden.
Şimdi varlığımı benimsemeye çalışıyorum sensiz ve yine ortaya sen çıkıyorsun.
Bilmeden ne çok yere koymuşum ben seni,ne çok yer vadetmişin sana böyle.
Şimdi,şimdi kelimeler bir bir dökülmek ister şu iki dudağımın arasından.O kadar çok şey anlatmak ister ki sana o küçük kelimeler,o kadar çok şey anlatmak ister ki...
Ben sende hiç tanımadığım bir sıcaklığı tanıdım,hiç bilmediğim yollardan yürüdüm seninle.Aşılması güç,bitmez yollardan. Hiç korkmadım,hiç ürkmedim bu yollardan. Çünkü; yanımda bütün dünyam vardı.Yani ben öyle biliyordum.
Ben sende öğrendim o küçük ama vazgeçilmez mutlulukları; büyük haz duymayı.Ay ışığında coşkuyla dans eden yıldızlar bile mutlu ediyor artık beni.Soğuk bir kış günü grip olmak bile gurur verici oldu artık.Her sabah çalar saatle kavga etmek,sıcak ekmek kokusunu duymak,yorulduğumu hissetmek...İşte bütün bunlar yaşadığımı söyleyenlerden birkaçı.Ama ne yazık,ne yazık ki; bütün bunları yapamadım sende işte,yapamadım.
Ne olur dön,dön de gör artık ne çok değiştiğimi,aslında seni ne çok sevdiğimi.
Senin için nelerden geçtiğimi,neleri göze aldığımı gör artık.
Ben seviyorum seni,yapamıyorum işte sensiz,olamıyorum bir türlü,söz geçiremiyorum kendime.
Diyemiyorum şu aptal gönlüme; ''Bu ne gurursuzluk? ''diye.''Kim için ya da ne için bu gözyaşları? Değer mi bir sevgiliye? ''
Söylesem,diyebilsem bütün bunları unutur muyum seni? Susar mı bu deli gönül?
Bir bilsem,bu sorulara bir evet diyebilsem,hiç bekler miydim sanıyorsun...
Ama şunu biliyorum,biliyorumki susuyorum; ben seninle başlayan bu hayatta varolduğum sürece; ne sen doldurduğum bu yürek susar,ne de ben o yüreğe söz geçirebilirim.
Şimdi acı çekeceğimi bile bile,bu yüreği ezerek gidebiliyorsan gurursuzca,durma git.
Hadi git melek yüzlüm,hayat kokan çığlık,uslanmaz yürek,git hadi.
Ama,ama unutmaki bu deli aşık,bu koca rüya; sadece seninle gülecek ve bir seni sevecek...
HoŞÇaKaL YaĞMuR YüReKLiM...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:12 PM
Özürdilerim
Varlığını hiç istemediğim bir aşktın yüreğimde...
******* her seferinde seni unutturmaya gebe...
Sabahlar ise unutmaya gebe o *******e inat tüm güzelliğinle seni hatırlatır her seferinde...
Bense sabaha inat her gece unutuyor,geceye inat her sabah yeniden aşık oluyorum sana...
Her çiçek ayrı ayrı bütün masumluğuyla,bütün saflığıyla ve bütün güzelliğiyle seni yaşatır yüreğimde.
Hani demiştin ya; ''Her çiçek ayrı ayrı masumdur,ayrı ayrı saf ve tek tek güzeldir,tıpkı senin gibi.''diye.
Ben sana en güzel masumiyetimi,en derin saflığımı ve en güzelimi sundum,bütün çirkinliklerimden arındırılmışımı.
Ben sana bütün varlığımı,bütün benliğimi ve tek geleceğimi sundum.
Ben sana senle dolu,her anı senle biçilmiş bir beni sundum.
Sense geçmişinden getirdiğin bütün intikamını benden alırcasına önce,önce güldün yüzüme.
Belki mutlu ettin önce ama,öyle bir bıraktın ki beni...
Öyle bir sensiz bıraktın ki...
Hani rüzgarın dallarda ürkekçe sallanan yaprakları hiç acımadan attığı gibi...İşte tıpıkı onun gibi fırlatıp attın beni...
Bense tüm yokluğunda hiç yıkılmadan,yeni bir umutla kalktım ayağa,yeni bir özlemle...
Ben hiç nefret etmedim gecemi gündüzümü çalan senden...
Hiç bıkmadım beni hayata küstürenden...
Hiç lanet okumadım uykularımı esir alan sana...
Hele,hele rüyalarımı çalana öyle bir özlem duydum ki.....
Ben seni hep sevdim,sevdim...
Ben çok mu sevdim seni sevmeyi sanki,
Özlem mi duydum bu aşka,bu hasrete,bu kahrolası sensizliğe...
Ama sevdim,sadece sevdim...
Yalnızca,seni sevdiğim için,sana şu kocaman dünyada bu küçücük yüreği layık gördüğüm için ÖZÜRDİLERİM BİTANEM...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:12 PM
Sen Gittin...
*******imi vadetmeye doyamadığım,
Gündüzüme sevgisini sığdıramadığım sen...
Gözlerine bakmaya kıyamadığım,
Ellerime ellerini alamadığım sen...
İşte gittin ve işte yoksun...
Artık ne gözlerin,ne de ellerin var.
Sesine hasret yüreğim...
Rüyalarımın kapıları bile kilitli artık,
Düşlerim başkasına yabancı.
Senden başkası yok artık yollarda,
Sesinden başka ses yok.
Senden başkası gülemiyor gözlerime,
Bakamıyor senden başkası yüzüme.
Telefonlar çalmıyor,kapılar açılmıyor kimseye;
Sen gittin diye...
Konuşamıyorum, ''Dur! '' diyemiyorum bir türlü,
''Seni seviyorum,ne olur gitme''diyemiyorum işte.
Sesine hasret yüreğim...
Ve döneceksin biliyorum...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:13 PM
Sen Yoksun Seni Düşünmek Var
İşte yine yoksun.Yine her yer sensiz,yine herkes çok sessiz.
Ama ben hala alışamadım ne sensizliğe bitanem ne de bu sessizliğe.
Hem yokluğuna alışmayı düşünememki ben.
Acı çekerim,çekerim ama bu sensiz yokluğa,bu hasrete hiç alışamam ben.
Dedim ya senle dolu bu sensizliğe dayanamazken,sen olmayan bu sensizliğe nasıl dayanabilirim söylesene?
Bu ayrılık,bu hasret artık çekilmez oldu.
Özlüyorum ben seni; ölüm gibi,sen gibi ve biz gibi.
Bu gece bir kez daha ağlıyorum senin için.Bu koca ayrılığın için,kocaman yokluğun için.Bir bilsen bu gözler nasıl gurursuzca ağlıyor senin için,bir bilsen içimde nasıl alev gibi yanıyorsun,bir bilsen seni ne kadar arzuluyorum ve bir bilsen son nefesimi verirken bile kalbimde nekadar çok olacağını.
Şimdi sen yoksun,seni düşünmek var.
Ben sende ağladım.İlk defa sende istedim yanaklarımı doya doya silmeyi.İlk sana doyamadım,ben sende varoldum ve ben sende varlığımı bitirmek istiyorum.
Şimdi sen yoksun,seni düşünmek var.
Kapa gözlerini ve bana bak; ''Ben''diye gördüğün her şey senin yokluğun.Kalemin değdi diye atamadığım şiirlerin senin yokluğun.Şimdi burda değilsin ama beni duyuyorsun bunu biliyorum.Şimdi kapa gözlerini ve dinle ne olur; sana yalnızca bir kere söylemeye cesaret edeceğim çünkü; aşk bilmediğin yollardan yürümektir.Tıpkı senin yolunda ölümün ta kendisine koşmak gibi,sana ulaşacağımı düşünmek ama bir türlü ulaşamamak gibi ve bir türlü ulaşamamak gibi.
Şimdi sen yoksun,sadece seni düşünmek var.
Bilirsin,her tercih bir kaybediştir.Ve her kaybediş bir başlangıç.Seni tercih ettiğim şu zamanlarda yüreğimin en büyük mutluluğunu yaşıyorum içimde,herşeye rağmen.Neyim var ki utanılacak? Hiç...
Hem ne mutlu bana; son başlangıcım olsan keşke ve beni bütün keşkelerden arındırsan.Ama ben bu keşkesiz son başlangıcıma başlamadan önce son başlangıcım için bir ''KEŞKE''daha desem? ? ? HIII...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:13 PM
Sevgili
''Sevgi nedir sevgili? Sevgi nedir?
Bana içindeki sevgiyi yaşatabilir misin,haykırabilir misin yüzüme karşı?
Düşünebilir misin hayatla beni birarada? ''derdim hani.
Sevgi nedir dedim hep,sevgi nedir?
Bazan düşünüyorumda sevgili,bu soru rastladığım en zor soru oldu hep.Cevaplayamadığım,yaşadığım,bildiğim ama bir türlü cevaplayamadığım çook zor bir soru...
Nedir sevgi?
Sen mi,ben mi?
Yoksa biz mi demeliydim sevgili,biz mi?
Ama,ama hangi biz?
Her gece yıldızlar altında oturup,bakışlarımızla birbirimizi ısıttığımız biz mi?
Yağmurlar altında ıslanarak hasta olan,karşı karşıya oturarak,ayaklarımızı sıcak suya koyup,sırtımızda birer battaniyeyle birbirimize bakıp bakıp manasızca gülen biz mi?
Birbirimize poz vermekten,elele tutuşmaktan,kahve içerken ses çıkarmaktan çekinen biz mi?
Her sabaha seninle ve benimle başlayan,her geceyi seninle ve benimle bitiren,her rüyayı seninle ve benimle paylaşan biz mi?
Hangi biz sevgili,söyle hangi biz?
Ya da anlamsız bir ''ELVEDA'' ile ayrılan,bunu ne sen nede ben istemeyen biz mi?
Ama artık ne sen nede ben biz değilizki sevgili,değilizki...
Şimdi sen bensiz ve bende sensizim işte...
Ayrılmayı hiç istemedik ki sevgili,ayrılmayı hiç düşünmedik ki biz...
Peki hangi ayrılığın kulağını çınlattık bilmeden,hangi ayrılığa''MERHABA''dedik istemeden?
Hangi ayrılık öpücüğü attı seni ve beni bir kenara?
Biz bütün bunları ne zaman düşündük sevgili,ne zaman yaşadık biz bu kadar şeyi?
Hangi arada çağırdık biz ayrılığı,açtık kapıları ardına kadar? ..
Bütün bu hangilerin,bütün bu ne zamanların cevabını bilmiyorum.
Bilmiyorum ama bildiğim tek birşey var; artık ne senden nede benden bir biz kaldı,artık ne sende nede bende bir biz kaldı...
Ama şunu bil sevgili; ben hiç bilmedim ayrılığı,hiç düşünmedim,hiç düşlemedim...
Belki sen hep bildin,hep düşündün bunu.Biliyordun belki birgün çekip gideceğini...
Beni her saniye geleceğine hazırlarken,beni her saniye kendine biraz daha bağlarken biliyordun aslında geleceğinde hiç olmayacağımı.
Biliyordun günün birinde sende bir ben bırakmayacağını,sendeki beni bir gün söküp atacağını...
Ben seni yalansız yalnışsız,hep gerçekten,hep sahiden sevdim sevgili.
Sen nasıl istediysen ben hep öyle sevdim seni.
Ben hep okadar sevdim,okadar alıştım,okadar büyük ve erişilmez gördüm seni,sen benimken...
Belki,belki hep bu yüzden,hep gideceğini bildiğinden sustun.Ve belkide ben hep sustuğun için seni erişilmez gördüm...
Aslında,aslında belkide sen bana herşeyi söylemiştin sevgili,herşeyi anlatmıştın bir bir,hiç olmadığını,hiç olmayacağını tek tek söylemiştin bana.
Ama ne yazık,ne yazık,ben bunu hiiiç anlamadım...
Çünkü; ben yalnızca senin sevginle,senin o kocaman sevginle adım adım büyümeye çalışan küçük bir çocuktum sevgili,yalnızca küçük bir çocuk...
Sense büyütemeden bıraktın beni,...Peki ben şimdi sensiz,ben şimdi sevginsiz nasıl büyürüm sevgili,söyle nasıl büyürüm? ? ?
Keşke şimdi konuşsan sevgili.Neden,neden susuyosun söylesene...
Yoksa,artık senin dilinden anlayabildiğim için mi? Artık beni uyandırdığın için mi? Yada beni büyütemediğin için hep pişmanlık duyduğun ve bunu bana söylemekten çekindiğin için mi?
Korkma sevgili,korkma.Büyürüm ben merak etme.Ama,ama sakın sanmaki bunu istediğim için yaparım,sanmaki bunu seni unutmak için yaparım,sanmaki bunu bir başkasının sevgisiyle denerim...
Bunu seninle yaşadığım kadar,seni anladığım kadar,seni tanıdığım kadar ve sevgini taşıyabildiğim kadar yapacağım sevgili...
Ben seninle,sevginle büyüyeceğim sevgili...
Sana hiç dokunmadan,teninin kokusunu hiç duymadan,sıcaklığını hiç hissetmeden,seninle hiç konuşmadan ama seni yaşayarak ve seni yaşatarak büyüyeceğim ben sevgili...
Sevginle yaşayarak ve sevgini yaşatarak büyüyeceğim ben sevgili...
Seni hiç unutmam ben,unutamam
Belki çok acı çekiyorum ama inan sevgili inan bana bunu hiç hissetmiyorum ben...
Çünkü; çünkü sen bana okadar çok güzel şeyler verdin ki sevgili,beni o kadar mutlu ettin ki,şimdi bana sunduğun bu acı bütün bu güzellikleri unutturmaya yetmiyor...
Bak gördün mü.işte söyledim; verdim ben cevabımı,sevgiyi anlattım sana,sevebilmeyi...
Yine bir ''işte''sen okadar iyisinki sevgili,yokluğunda bile bana birşeyler vermeyi başarıyosun...
Birde; ''Bensiz nasıl büyürsün'' demiş,üzülmüştün.Korkmuştun büyüyemem diye.Gördün mü bak,ne de güzel büyüyorum ben,seninle...sevginle.
Bana beni sunduğun için,bana yokluğunda bile,sensizlikte bile seni verdiğin için sana çook teşekkürederim sevgili ÇOK TEŞEKKÜREDERİM...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:13 PM
Sonbahar
Karanlık bir sonbahar akşamı,
Hüzünlü bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan.
Zaman her dakika seni gizliyor benden,
Ve ben seni seyredebiliyorum küçük penceremden;
Yelkovanın elinden tutmuş
Geçmişime gömülüyorsun her dakika,
Ve ben seni seyrediyorum küçük penceremden.
Nereye baksam her haliyle o çıldırtan sonbahar
Ne rüzgar,ne de sararmış yapraklar
Ve ne de sen...
Yoksun...
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında,
Karanlık sözler fısıldıyorum kulağıma;
Zamanım yok...
Yelkovanın elinden tutmuş
Geçmişime dökülüyorsun her dakika
Zamanım yok,
Gece bitmiyor...
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
Öyle yoruldum ki yelkovanın peşinde koşmaktan,
Öyle yoruldum ki zamana meydan okumaktan,
Ve öyle yoruldum ki şu dünyayı tanımaktan...
Dedim ya; zamanım yok.
Öyle bitmişim ki seni zamandan isterken
Ve öyle bitmişim ki zamanımı geri isterken
Gücüm yok...
Nefesim son buluyor dudaklarıma yetişirken...
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
Ve bitip tükeniyorum son satırda...
Yitirecek neyim var ki umutlarımdan başka;
Hiç...
Ve bitip tükeniyorum bu Sonbahar'da.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:13 PM
Unutmalı...
İşte yine bir günbatımına şahitliğimi yapıyorum...
Bedenimi baştan uca saran bu sensizlikten sonra,önce gökyüzüne ve sonra yeryüzüne bakmayı başarıyorum...
Ve görüyorum kiii; yeryüzünde ne güneşe acıyan bir canlı var,ne de bana acıyan bir sen...
Ne güneşin''Gitmek istemiyorum''diye bağıran haykırışlarını bir duyan var, ne de ''Geri dön'' diye haykırışlarını duyurmaya çalışan beni bir duyan...
Yeryüzünde,bu koca yeryüzünde şu güneşin haykırışlarını,acılarını dindirmek için dualarında birazcık yer veren yok mu ona? ? ?
Oysa ben her günbatımında güneşe önce dua ediyorum saatlerce...
Sonra aklıma ben geliyorum ve başlıyorum bir de Tanrı'dan seni istemeye. Tanrı'dan birtek seni istemeye...
Hani ne bileyim,belki bir gün acırda bana, seni gönderir diyorum.
Ve hiç bıkmadan,hiç usanmadan her günbatımında aynı duayı farklı farklı biçimlerde uçuruyorum O'nun yanına...
Diyorum ya; belki duyar sesimide seni yollar bana,seni bağışlar.
Ben seni bildim hep, birtek seni.
Aldım ve yüreğimin en yüksek tepesine oturttum,en zirveye.
Sonra aşağı indim ve bu güne kadar hep izledim seni.
En güzeliyle, en tatlısıyla, en mükemmeliyle, izledim...
Ve biliyorum ki; şimdi tutup seni kollarından, indirmeliyim en aşağı.
Ya gömmeli seni; taa en ucsuz bucaksız yere; ya da tutup atmalı seni bu yürekten; alçakça ve acımasızca...
Haketmediğin bu bakışlara baktırmamalı seni yaa,neyse...
Her gördüğümde seni, bakmamalı o anlamsız bakışlara ya neyse...
Hani,korkmamalı''Benden önce geçmiş olmasın buradan, lütfen Allah'ım lütfen; geçip gitmiş olmasın.'' diye ya, hadi yine neyse...
Bir okyanus kadar büyüksün şimdi yüreğimde; seni bir zerre kadar bırakmamalı şu saf,şu temiz yürekte; izin vermemeli,mani olmalı kirletip rezil etmene ya neyse, yine neyse...
Bir yüreğin,koca bir okyanusun ortasında yıllarca sürüp giden, o bitmez tükenmez çaresiz çırpınışlarından sonra,ufacık bir dalgadan boğulup gitmesi ne demek bilir misin sen?
Ya da, ya da; hiç boğuldu mu yüreğin bu koca okyanusta?
Ben neye yanıyorum biliyor musun?
Mışıl mışıl uyumam gereken *******de, sana sayfa sayfa aşk şiirleri yazarak geçirdiğime yanıyorum...
Biliyorum; seven sevdiğine yapmalı bunu ve hatta daha çoğunu. Ama ben şimdi biliyorum ki; unutmalıyım seni.
Hani yaz gelince kışı,kış gelincede yazı unutanlar gibi unutmalıyım şimdi seni.
Çocukluğunu unutanlar gibi unutmalıyım seni.
Şimdi sonsuza dek unutmalı seni ama,söylesene bunu her günüme senin bakışlarınla başlayarak nasıl yapacağım? ? ?
Sende yaşadığım bütün ilklerimi nasıl unutacağım? ? ?
Sana verdiğim aşkımı nasıl geri alacağım? ? ?
Aşk,şu başıma bela aşk.Nasılda buldu seni,nasıl sevdi anlamadım.
Şimdi çıksa ya gizlendiği yerden,dese ya artık özgürsün.Bıraktım ben seni. Dese yaaa...
Aşk,şu lanet olası aşk,geldi; buldu beni yaraladı en derinden, en aşılmazından ve sonra gizlendi en bulunmazlara...
Ben sevmek istemedim ki seni, alıp koymak istemedim ki en güzele. Seni en erişilmez bulmak istemedim ki. Yüreğimin en değerlisi yapmak istemedim ki seni ben...
Senden önce,bir ben vardı hayatımda; gülmek vardı,koşmak,eğlenmek vardı...
Senle bir ben gitti hayatımdan,lanet olası bir sen geldi yerine.
Beraberinde; gözyaşı,umutsuzluk,hüzün vee avuç dolusu acı getirdi.
Belki en acısıyla taşımaya çalıştım seni,yaşamaya...
Ama olmadı işte,başaramadım.
İlk yenilgimi aldım sayende; TEŞEKKÜREDERİM...
Seni alabileceğimi bilsem,kazanabileceğimi.
Neler vermezdim,neler yapmazdım ki...
Ama...
Ben ilk seni sevdim,sana değer verdim,seninle yaşadım,ilk seni yaşadım...
Ben hep seni sevdim,hep seni...
VEE BİRTEK SENİ...
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:13 PM
Sokaktaki çoçuk
bir çoçuk ağlıyor karanlıkta
sesini duyan yok
aslında çokta duymak isteyen yok
çünki onu duyanların hepsiçoçuk
ne anası ne babası var
onlar sokak çoçukları
ve hep sokak çoçuğu olarak kalıcaklar
ve tek tek bir köşede ölümü tadacaklar
belkide hepimiz ozaman tanıyacayız
gazete köşesinde bir sokak çoçuğunun ölümünü
ve sadece yazık olmuş diyeceyiz
bir çoçuk ağlıyor bak karanlıkta
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Bahar
Bahar mısın sevdigim.
Gözlerin mavi bulut,
Gözlerin zühre,
Saçların toprak misali,
Can olur filize.
Kır kokar memelerin,
Asi.
Küslükte bile misafirsin düşüme.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Çocuk
Şafaktı,
Karanlık son kırıntılarını taşıyordu bilinmezlige,
Ve herşey uyumaktaydı,
Şehirler bile.
Yalnız yüreği büyük çocuklar sokaklarda,
Üşümüş elleri,
Okşanmamış saçları,
Ve özlemi çalınmış ğözleriyle
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Düş
Uzaklara sevdalıydık ikimizde,
Bakışlarımız kenetlendiğinde,
Uçurumlar erirdi içimizde.
Söğüdün dalında bir çift,
Yaprak olma özlemiydi kavuşmak,
Ve illede kavuşmak birbirimize.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Git
Git,
Belki hayatımızı özetler bu ayrılık
Uzun cümleler kurmadan git
Mavisi çalınmış gökyüzünde
Kanadı baglı kuşlar kalsın geride
Geride, boynu bükük
Oyuncak mahrumu
Yalınayak bir köy çocuğu kalsın
Ama sen bilme.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Umutlu
Adam gülüyordu,
Kadının gözlerinden çalarak mutluluğu,
Mutlu kılmanın mutluluğuyla gülüyordu kadın,
Gülüşünde geçmiş korkusu.
İstemeden almak mutluluktu, biliniyordu,
Ama her bilinen gibi,
Kullanılmayan bir askıda yerini alıyordu.
Gelişi beklenen hala gelmedi,
Belkide geçenlerden biriydi, sezilmedi.
Bir hakikattir kimse zamana direnemedi.
Gözün gördüğünü gönül sevmedi,
Gönülde demlenen ufukta gözlenen degildi.
Velhasıl mutluluk insanı hep terk etti.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Zaman
Bir çocuk tanıdım yıllar evvel,
Ve yıllar evvel yaşamaktan mutlu,
Şimdi bakışları surlar gibi donuk,
Kırılgan,
Yüregi herşeye rağmen umutlu.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Zaman (1)
Bir a'nı uzun zaman eyler hasretin,
Her a'nı keder.
Alır beni gözlerin,
Gözlerin zından yavrusu,
Ak'ı karasından beter.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:14 PM
Zaman (2)
Ben yelkovanı taşıyorum zamanın yüzsüzlügüne.
Senin koynunda akrep.
Ve eriyip gidiyoruz,
Bir saatin tik tak-ları arasında.
Sabır yüklü kaç lahza geçti bilinmez,
Veya umut dolu kaç iklim.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:15 PM
Zaman3
Unuttuğunu sanmaya bile
Yetmiyor zaman,
Hiçbir zaman.
Düşerken hatırladıklarım,
Ağlarken hissettiklerim.
Kayıp bir zaman var
Uzun uzun yaşanıyor, yaşlanmadan.
Terkettiklerim, terkedilmişliklerim.
Anılar, anılarım var
Tek direnci zaman,
Aynı zaman mutlu olmaya yetmiyor.
Yetmiyorum hiçbir zaman.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:15 PM
Canım Anneme
Islanır hüzünlerinde sensizliğim
Cennet ışıltısı yaşlı göz bebeklerim
Çırpınıyor ellerinde yüreğim
Bir masal perisi pamuk kalbinde Anne
Sensizlik bir ıstırap benliğimde
Gel kurtar beni bu ümitsizliğimde
Bitmez hasretim apansız şefkatine
Özlüyorum seni gül bahçesinde Anne
Pamuk ellerini alnıma daya
Ateşimi al ruhumu okşa
Ellerini aç koş rüyalarıma
Kucakla öp beni Anne
Geçenlerde gene gözlerimi kapattım
Ellerimi açtım sana ulaşamadım
Senin kokuna henüz ben doymadım
Uçsuz sevginle gel sar beni Anne
Gözyaşlarımı artık hiç bir şey silmiyor
Uyandığımda gece yaralarım dinmiyor
Göz kapaklarım sel umut bekliyor
Bu acı hasretinden gel kurtar beni Anne
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:15 PM
ANNE
Suların doğudan aktığı gün, demirin suya doyduğu anlar.
Işıksız pervazlarda hatıralar eskisi bir rüzgâr,
ve senin geleceğin saatler anne.
Yağmur yağdı ha yağacak.
Büyüyen acılar, ders çalışan güzel, uyuyan çocuk
ve iplere dizilen sürgün geride.
İşi başından aşkın gün batımı eşiğe düştüğünde
uzadı sakal,
damladı mürekkep,
utandı yüz.
Onüç Eylül bindokuzyüzseksendört.
Binsekizyüz evler adresli
dededen ve babadan emanet, sevgili.
Bir.., neydim?
Tanyerine daha çok vardı.
Kururken büyümeyen otlar ve yaşların öfkesi
sızladı damar ve tutuklandı nabız sesi.
Önce süt kokun yayıldı sokaklarımıza anne....
At kestanesi düştü düşecek
kansız el yazması ve şişman portakal sırada.
Mevzilenmiş ağzı küt bıçak
yerini beğenmeyen virgül ve tedirgin balık
duyuldu fanilasız çırılçıplak bir ıslık.
Yorulan lamba dönüp baktı
şaşırdı buğulu lale.- Al işte kent aşığı Venüs -
Çıplak kemikte lodos korkusu esti
dumanlandı evler ve kaçmadı sinek.
Uykuya yabancı alev gözler,
ve adres soran soyunuk dil üşüdü.
Ardından, şefkat asılı solukların duyuldu sokaklarımızda anne....
Nazlı kızın gölgesi
kapalı kapı arkasında hapşırdı hapşıracak.
Avuçlanan kavisli yol ve beklenmeyen ölüm gibi
tam şuramda yine vuruldum.
Saklandım
mor derinliklerde yüzen uçurum saçlarında.
Mavi yürek bayrakları yarıda.
Serildi ağlar ve meteris, Yandı kırmızı, daha da yanmadı sarı
ateşle ödendi bedel.
Sonra içinde gül yetişen gözlerin değdi sokaklarımıza anne.., ve kınalı ellerin...
Çöllere düşen afyona neşter vuruldu vurulacak
yalvardı bir ses.
Sana durdu nişangahta keklik
ve
kaldı yorgun kanatta tuzlu nem.
Durdu ahşap köprü yıkıntısı, bahçıvan, toprak eşik.
Ve kuru fasulye
asma altı
pilav
ve kaşık.
Ee birde kuru soğan.., ikide şükür.
İki.., ne oldum?
Buz gibi bir karanlık okşadı ten kokusunu.
Mazgallara asıldı salkım salkım kahır.
Aktı kurnalarda haremi günahı ve sokaklar bir kan kırmızısı.
Çocuklara bayram..., bana ölüm.
Güneşi taşıyan hamal
yükünü nihayet indirdi.- Off be –
Eksi sıfıraltı veya sekiz, küller soğudu.
İkinci mevki kompartıman edasıyla çiçeklerin altları kurudu.
Eşikte derin uykuyla bir çaresizlik durdu anne.
Sonsuza yolculuk için
kalın yapraklı
incir tadında bir sela okundu, Nailbey camiinde.
Dualara asıldı günahkar eller,
ve gözyaşı ile sırlandı mermerler…
Yolun teri, akrep dili
kapkara raylar
ve aminler,
artı
ağaçlı ay cümleleri hızla geçtiler.
Bir düğüm oldu ayrılığın üstündeki nemler
demlenmiş şarkılar taştı mahzenlerde.
Randevusunu unuttu uyku.- Olacağı buydu –
Altında cennetler saklı ayakların değdi sokaklarımıza anne..., hızmalı…
Suların perdesi kapandı kapanacak.
Yeşilin altında, dinlenmemiş bir hikaye.
Ekmeğini bölüştü Bilal,
elleri akü kokan şair Tahirle
bir kahvaltı vakti doğukent sofrasında
helal sütünü de. – onların şiiri Kömürhanı geçmez! –
Isırıldı bir ayva.
Balıklar kaydı hazarın sularında.
Sonra
Gelincik kokan,
Elif duruşlu hatunluğun değdi sokaklarımıza anne…, şahadeti birleyen…
Bir çizgi göğüste puslu, bir diriliş leylaklarda.
Sapsarı bir şey taşındı ağıt yüklü kanatlara.
İnledi gamların yüküyle kül tablası
ve canı yazmak istemedi kalemin
Uzun oturdu kağıt.
Sarktı dudaklar, ağladı orman
bir çift yaş düştü sigara paketinin üstüne
küstü perdelere düşen anılar.
Küstü yeğen Gamze – huyudur-
Süzüldü avuç içi kadar umut,
gömlek kanlandı. – Beğendin mi yaptığını? –
Yakutlara ağır basan,
yanağında seher taşıyan analığın değdi sokaklarımıza anne, emsalsiz…
Havada kararsızlık.
Bir beyaz ürperti ve hüzün damladı aynalara.
Bir selvi,
bir martı, bakraçlarda karaçalı.
Kireç badanalı sofalarda
soyulmayı bekleyen bir mandalina
yüzünde üç utangaç nokta.
Üç.., ne olacağım?
Sarktı yaprak,
kurudu fidan,
zamansız kaldı gölge.
Bu aşk, bir sağalmaz dert, tarihe aktı akacak.
Bir şebnem yumuşaklığı ile geçti güzellik anı.
Gitmedi rehavet ve ağırlaştı bu dava,
soğuk bir hatıra.
Uzakta bir çay ağzı
yakında kapı komşu
ve ortada sevdayı ezen kocamış yük.
Baş köşede istenmeyen misafir.
Söylenmeyen
kavak görüntüsüne bürünmüş sevgili.
Ve
sümbül gölgesinde
ceviz yaprağıyla sunulan içi aşk ve Kevser dolu kadehler.
Kalanlara hey,
şerefe hey,
vuslata hey.!
Hey gidi yorgun bahçeler hey. – Al ipek –
Yak bi filtreli bafradan…
Bir aydınlık eridi eriyecek.
Eşinde
Yumurta topuk
kolalı gömlek
kösteksiz cepken
yiğit sinesi.
Bir Harput beyefendisi.
Giden bir ömürlük canan
Bir sevgili gibi
büyülendi zaman. – gülüşün bir umman –
Vakitlere sarkan, rengi hep aynıdır gözyaşlarının.
Ve bir bakire uykusunda uyandı uyanacak
rüyasında sam yeli,
serçe parmağı ve karanlık mezar taşları.
İncilerin doğurduğu
ve ellerin aldığı kız. – Muradına eren dilber –
Kervan ve küheylan,
Ve gün hatırası ile kalan
acı bir keman. – Elvedaları hiç sevmedim –
Sokaklarımızda Eyüp sabrı anne.
Çetin bir türkünün bağrında giden gelin,
elleri narin. – Beyazda ne yakışırmış ya –
Anlımıza kondurduğun buse ağlıyor anne, sahipsiz…
Of ki off…
Bir zeytin rengi, bir sürme ki değme gitsin.
Sustu kalemin dili ıslandı kanadı
..., öldü aşklar
yetim kalan duygular.
Sırtımda kanlı bıçaklı çırpınan
bir inkar! – Sen bendeki güzelliğinle kal., emi –
Kaşları çatılan yıldırımlar
ve salkım salkım çürüyen ayıplar.
Şafağa taylar sürüldü sürülecek.
Seherde kalan çiğler, ve yüksek tepelerde ölen güller.
Sokaklarımızda senden kalan,
nazar değmemiş yüzünle, hançer yarası bırakılmışlığım anne..
bir hayat nakil faslında..
Seni götüren ayaksız at sesinde
Bırakma beni anne..
Ve terkinde…,-ödünç bir kurşunun var mı? –
Ve hurma gölgesinde yılan öpüşlü bir kader......
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:15 PM
BAHAR VURGUNU
Ne zaman bakmağa kalksam sana battı *******imin şafağı
Düştü samanyoluna hasret damlaları
Döndü yorgun umutlar sevda artığı zamandan
Çıktı gecenin korkusu karanlık batağından
Yitirdik mavi perdelerini hayatın kabzasından
Değişik iklimler yaşadık seninle zamansız hatalı
Yinede kanımda dayanılmaz yokluğun aynı
Sen bahar solu bana kalsın içli hazan
Titredi gönül yaprağım ağladı hatıran.
Yitirdik umut yağmurlarını gecenin aynasından
Dudağımızda hazin ayrılığın yitik şarkıları
Yüreğimdeki güvercinler vuruldu can yaralı
Bir atımlık kurşun oldu kirpiklerinde kalan
Işıklar devrildi kuşluk vakti gamzeler talan
Yitirdik sevinçleri eşgali belirsiz gülüşler yalan
Sonbahar oldu mintanım eylül sancılı
Sarınmadı gönül askıda kaldı çocuk bakışları
Nereye baksam çığlık aldanılmış zaman
Sesin bir uçurum nihavend makamından
Yitirdik aşkları yetim kaldı düşlerimde sevdan
A.Vahap DAĞKILIÇ.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:16 PM
BENDEKİ SENLER
Kırık bir sesin yüzüne yaslanarak,
umutsuzluk tarafından vurulan
sevgimin saflığındaki yalnızlığımla,
seni bekledim vapur iskelesinde....
Uykularıma yakışan düşlerimde,
saadetten utanan kavuşmalarım,
kınayanın kınamasından aldırmayan yanlarımla,
pembenin kadife koynunda....
Tuvallerde dünya sevdalarına uyarlanmış inanç çizgileri
ve dikiz aynasında Şakülü kayan portre..
Yüzünün ödünç aldığı gözlerim,
yıllardır deniz ülkesi işgalleri yaşıyor.
Her köşede vurulan çocuk resimleri..
Yıllardır umut ve korku üzere
beklemelerim devam ediyor.
Göğsümde sakladığım pelesenk yalnızlığı takatimi tüketiyor.
Sen gelmiyorsun.
Tüm senlerin susturulduğu,
susturulamayan sadece kalplerde vicdan senleri,.
Üşüyorum gelmeyişinin rüzgarından,
düşüyorum güz yapraklarına.
Azalan sevinçlerim,
çoğalan kederlerime devrediyor boğazımdaki hıçkırık düğümlerini.
İkindi aydınlığına uzanıyor tılsımı yitik
bakışlarım.
Toprak avlularda ağlayan sokaklarım
sancılı....
Yarınsız iz bırakmayan ağıtlarım
tesellisiz,..
Ve
karanlık kokan hallerim
savunmasız......
Giden her ömür vapurun ardından;
kıyılara vuran yalnızlığım ve beni terk eden yanlarım.
Gelen her vapurda;
susuz kalan çocukluğuma ağlayan tebessümün
ve tensel duyguların masumiyeti.
Fanuslu lambalardaki kadife çerçeveli
karanlıklar sunuluyor her köşe başında.
Armağanlar dolusu yalan yüzler geliyor dört bir koldan,
tüllerin perdelerin ışıkla birleştiği akşamlar geliyor,
maalesef sen gelmiyorsun..
Özlem bulutları gözlerimde,
salonları paylaşılmış gönül konağımın üzerine
yağmur olup düşüyor.
Enfiye kutularına uzanan efkarım,
kalemlere sürülemeyen yazgıma yeniliyor.
Senden bir karış kaçamayan gençliğimle,
yıldızları çalınan gökyüzüme bakıyorum.
Yakalayamadığım saatler ellerimdeki utancıma akıyor.
Kirpiklerime değen denizde,
bu giden günün son vapuru.
Tek sermayem,
bakire çarşaflardaki sessiz ağlayışlarım.
Gül gamzesine düşülen not: Yarın yine seni bekleyeceğim.
Acaba sen gibi kaç gerçek var bekleyeceğim.
Sende gelmezsen sokakta kaldığım gündür.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:16 PM
Ağlayan gecede Çaresizliğin Sesi
AĞLAYAN GECEDE ÇARESİZLİĞİN SESİ
Sana çıkan tüm sevda yollarımın
Kabzasında tutarak
Fişek yoluna
Kardelenleri sürüp
Dayasam
Şakağına diyorum
Sürgit yıllarımda kalan bir nişanla
Yokluğuna açılan seherlere
Sana aşina olan mevsimlere
Martı ürkekliğinde saklı tüm hayallerime
Sıkmak
İstiyorum
Ay karanlığında
Ellerinde bahar yitiği gençliğim
Duruşumda deli pınarlarda kuşandığım zarafet
Ve yüreğimdeki
Deryaya
Akseden
Sesin
Dağ yağmurlarına sığınıp
Bir sigara ateşinde konaklasam
Nimet verilenlerin yolunu özlesem
Gül yaprağıma sıçrayan kan damlasıyla
Teslim olsam
Nöbetçi
Hıçkırıklara
Şehirlerim korkulu rüya bulutları istilasında
Işık saçan bir kandil içimize asılsa
Ne gam
Kirpiklerinin ihanet gamzesinde
Varsın yitik bir enkaz olsun gönlüm.
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:16 PM
BİR AH TUTTUM İÇİMDE...
Yüreğimdeki isyanın çığlıklarına inat,
Senden ayrı kalmak istedim bugün..
Hayalinden gelecek tüm soluklara karşı,
Koydum barikatları gönlümün kıyısına..
Sana ait tüm sesleri indirdim çerçevesiyle duvardan,
Düşüldü kayıtlardan sevdan....
Gitmedim sahile, Bakmadım dalgalara,
Dinlemedim içli şarkıları., Aklar düştü hıçkırıklara..,
Geçti ayrılığın rüzgarı, üşüdü dallarım..,
Ağlamadım....
Çekmedim derinden sigaramdan bir nefes,
Saksıdaki çiçeği sulamadım.,
Üşüdü bakışlarım..
Sana çıkan tüm yolları tuttum.
Güzelde nasibi olmayanlar geldi aklıma,
Ve ödenmeyen şükürler..,
Yağmurlar ağladı geçtiğin yerlerde,
Eğildi bahar..,
Aldırmadım....
Düşlere hançer oldum el etek çekilen tenhalarda,
Günler eş değer oldu yıllara..
Şimşekler çaktı yürekten, umuda hasret,
Vuruldu bir resim eşgali belirsiz.., bir gül soldu dalından,
Yetim kaldı yanağım..
Toplandı güneş ve ay..,Durdu devam etmek istenen vebal,
Döküldü yıldızlar..,
Islanmadım....
Açtım tüm perdelerini bağrı yanık semtlerimin,
Eylül soludum doyasıya.,
Azat ettim hatıraları,
Kanadı yaralarım..
Erteledim aynaya bakmayı,
Dağınık kaldı hayat..,Sevindi felakete yüzler.,
Çözüldü bağları kuşburnu demlerin..
Tınmadım....
Çıkmadım yağmurlara,
Dalgın adımlarım kaldı askıda..
Soldu yakamdaki mor leylaklar,
Örtüldü göz yaşlarım..
Kaldı ensemde yokluğunun soluğu,
Ve,
Düştü omuzlarıma kınından süzülen ayrılığın mahşeri..
¢яєαмιηg
10-24-2007, 04:17 PM
Bir Göçki Bir Nefes Kadar Yakın
BİR
GÖÇ Kİ
BİR
NEFES
KADAR
YAKIN
İlk giden
Şarkılarımızdı,
Alaturka
Bir
Umuda
Asılı.,
Ardından
Seninle
Gözyaşı
Dökmüştük...
Bir yarayı
Dağlar gibi
Bakıp,
Güneş deviren
Bir ok gibi,
Şimdi
Giden sensin...
Artık
Hangi yandan
Eserse essin,
Bu
Deli rüzgar..,
Bıraksın kıyıya
Ne varsa
Senden yana..
GhencThurk
10-26-2007, 02:59 PM
hepsini okumadım ama güzeldi..
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.