KoJiRo
10-24-2007, 08:55 PM
Zaman, kapanmayan bir musluktan damla damla damlıyor. Çöl, bir kum saatinden
dökülüyor dünyaya. Kuşlar hayat çırpıyorlar havada.
Yankılar seslerini arıyorlar dipsiz uçurumlarda. Rüzgar tünüyor kuru
ağaçların çatallanmış dallarına. Dokunduğumuz yerler omuz silkiyor
varlığımıza. Açık adresimize gittiğimizde bulamıyoruz kendimizi. Kimse tarif
edemiyor yolların düğümlenmediği yeri. Göğsümüzü
kabartacak kadar parlak bir çirkinliğimiz var. Ödüllendirilsek yeri... Biri
bir tufandan sözetse çınlıyor kulağımız. Çınlıyor geçmemekte
direnen geçmişimiz.
Zaman, bir kum saatinden telaş içinde dökülüyor dünyaya.
Çöl, hep sırıtarak çıkıyor fotoğraflarımızda.
Rayını kaybetmiş tren, artık bir divanedir. Bir yerde adım geçmiş, dönüp
bakmışlar. Fısıltılarını birleştirip hakkında konuşmuşlar. Harflerine
dokunup dürtüklemişler. Eğip büküp
çekiştirmişler. Avuçlarında yuvarlayıp yumaklamışlar. Üfürüp savurup
gereğinden fazla büyütmüşler. Kesip budayıp gereğinden fazla
küçültmüşler. Lastik bir top gibi zıplatıp neşelenmişler. Topaç gibi çevirip
döndürmüşler. Duvarlara çalıp sersemletmişler. Kucaklarına alıp
şımartmışlar. Oynayıp oynayıp bir köşeye atmışlar.
İşte böyle... Bir yerde adım geçmiş, dönüp bakmışlar.
Burada hayatım geçiyor, dönüp bakmıyorlar.
Dilin kilidi var, yazının kemiği yok!
dökülüyor dünyaya. Kuşlar hayat çırpıyorlar havada.
Yankılar seslerini arıyorlar dipsiz uçurumlarda. Rüzgar tünüyor kuru
ağaçların çatallanmış dallarına. Dokunduğumuz yerler omuz silkiyor
varlığımıza. Açık adresimize gittiğimizde bulamıyoruz kendimizi. Kimse tarif
edemiyor yolların düğümlenmediği yeri. Göğsümüzü
kabartacak kadar parlak bir çirkinliğimiz var. Ödüllendirilsek yeri... Biri
bir tufandan sözetse çınlıyor kulağımız. Çınlıyor geçmemekte
direnen geçmişimiz.
Zaman, bir kum saatinden telaş içinde dökülüyor dünyaya.
Çöl, hep sırıtarak çıkıyor fotoğraflarımızda.
Rayını kaybetmiş tren, artık bir divanedir. Bir yerde adım geçmiş, dönüp
bakmışlar. Fısıltılarını birleştirip hakkında konuşmuşlar. Harflerine
dokunup dürtüklemişler. Eğip büküp
çekiştirmişler. Avuçlarında yuvarlayıp yumaklamışlar. Üfürüp savurup
gereğinden fazla büyütmüşler. Kesip budayıp gereğinden fazla
küçültmüşler. Lastik bir top gibi zıplatıp neşelenmişler. Topaç gibi çevirip
döndürmüşler. Duvarlara çalıp sersemletmişler. Kucaklarına alıp
şımartmışlar. Oynayıp oynayıp bir köşeye atmışlar.
İşte böyle... Bir yerde adım geçmiş, dönüp bakmışlar.
Burada hayatım geçiyor, dönüp bakmıyorlar.
Dilin kilidi var, yazının kemiği yok!