KoJiRo
10-25-2007, 10:02 PM
Mürtedlerin âkıbeti
Nisa Sûresi’nin 105-113. âyet-i kerimeleri, Tu’me bin Ubeyrık isimli mürtedin hâdisesini bizlere haber vermektedir. Evvelâ âyet-i kerimelerin meâllerine bakalım:
“(Habîbim, yâ Muhammed!) Şüphesiz ki biz, bu Kitâb’ı sana hak ile indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin! Hâinler için müdâfaa edici olma!
“Allah’dan mağfiret dile! Şüphesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
“(İşledikleri günahlarla) kendilerine hıyânet edenler için mücâdele etme! Muhakkak ki Allah, dâimâ ihânet eden günahkâr kimseleri sevmez.
“(Onlar) insanlardan gizlemeye çalışırlar. (utanırlar) da Allah’dan gizlemek istemezler (hayâ etmezler); halbuki (Allah’ın) râzı olmayacağı söz (ler)i *******i (gizlice) uydururlarken, O onlarla beraberdi. Çünkü Allah, onların yapmakta olduklarını (ilim ve kudretiyle) tamâmen kuşatıcıdır.
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, haydi dünya hayatında onlar (o hâinler) için mücâdele ettiniz; fakat kıyamet günü Allah’a karşı onlar için kim mücadele edecek, yahut (o gün) kim onlara vekil olacak?
“Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı Gafûr (çok bağışlayıcı), Rahîm (çok merhamet edici) olarak bulur.
“Kim bir günah işlerse, böylece onu ancak kendi aleyhine kazanır. Allah ise, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
“Kim bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, o takdirde şüphesiz ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
“Eğer senin üzerinde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir tâife, (hak ile hüküm vermen hususunda) seni bile hataya düşürmeye azmetmişti. Halbuki (onlar), ancak kendilerini hataya düşürürler ve sana hiçbir zarar veremezler! Allah sana Kitab’ı ve hikmeti (Kitab’daki hükümleri) indirmiş ve sana bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın senin üzerindeki lütfu ise çok büyüktür.” (Nisâ/ 105-113)
Bu âyet-i kerimelerin sebeb-i nüzulü şu hâdisedir: Tu’me bin Ubeyrık adında bir münafık, komşusunun zırhını çalarak bir Yahudinin evinde saklamıştı. Zırh Yahudinin yanında bulununca, Yahudi onu kendisine Tu’me’nin verdiğine dair yemin ederek bazı arkadaşlarını da buna şahid göstermişti. Bunun üzerine Tu’me’nin yakınları, suçlu olduğunu bildikleri halde yalan yere yemin ederek Peygamber Efendimiz (asm)’dan onu müdafaa ve beraat ettirmesini talep etmişlerdi ki bu âyet-i kerimeler nâzil oldu. Bunun üzerine Tu’me, Mekke’ye kaçmış ve Müşriklere İslâmiyet’ten çıktığını bildirmişti. (Nesefî, c.1/ 362)
Mevakib tefsirinde Tu’me’nin âkıbeti ile ilgili ibret verici bilgiler bulunmaktadır. Mürted olan ve Mekke’ye kaçan Tu’me, orada hırsızlık yapmak için bir eve girerken, duvar üzerine yıkılmış ve yaralanmıştı. O vaziyette suçüstü yakalanınca hayli dayak yemiş ve ardından sürgün edilmişti.
Tu’me, Mekke’den kovulunca bir kervana katıldı. Kervanın malını çalarken yakalandı ve kervandakiler tarafından taşlanarak öldürüldü. Bir mürted daha dünyada iken de rezil ve perişan olmuştu.
Nisa Sûresi’nin 105-113. âyet-i kerimeleri, Tu’me bin Ubeyrık isimli mürtedin hâdisesini bizlere haber vermektedir. Evvelâ âyet-i kerimelerin meâllerine bakalım:
“(Habîbim, yâ Muhammed!) Şüphesiz ki biz, bu Kitâb’ı sana hak ile indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin! Hâinler için müdâfaa edici olma!
“Allah’dan mağfiret dile! Şüphesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
“(İşledikleri günahlarla) kendilerine hıyânet edenler için mücâdele etme! Muhakkak ki Allah, dâimâ ihânet eden günahkâr kimseleri sevmez.
“(Onlar) insanlardan gizlemeye çalışırlar. (utanırlar) da Allah’dan gizlemek istemezler (hayâ etmezler); halbuki (Allah’ın) râzı olmayacağı söz (ler)i *******i (gizlice) uydururlarken, O onlarla beraberdi. Çünkü Allah, onların yapmakta olduklarını (ilim ve kudretiyle) tamâmen kuşatıcıdır.
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, haydi dünya hayatında onlar (o hâinler) için mücâdele ettiniz; fakat kıyamet günü Allah’a karşı onlar için kim mücadele edecek, yahut (o gün) kim onlara vekil olacak?
“Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı Gafûr (çok bağışlayıcı), Rahîm (çok merhamet edici) olarak bulur.
“Kim bir günah işlerse, böylece onu ancak kendi aleyhine kazanır. Allah ise, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
“Kim bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, o takdirde şüphesiz ki bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
“Eğer senin üzerinde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir tâife, (hak ile hüküm vermen hususunda) seni bile hataya düşürmeye azmetmişti. Halbuki (onlar), ancak kendilerini hataya düşürürler ve sana hiçbir zarar veremezler! Allah sana Kitab’ı ve hikmeti (Kitab’daki hükümleri) indirmiş ve sana bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın senin üzerindeki lütfu ise çok büyüktür.” (Nisâ/ 105-113)
Bu âyet-i kerimelerin sebeb-i nüzulü şu hâdisedir: Tu’me bin Ubeyrık adında bir münafık, komşusunun zırhını çalarak bir Yahudinin evinde saklamıştı. Zırh Yahudinin yanında bulununca, Yahudi onu kendisine Tu’me’nin verdiğine dair yemin ederek bazı arkadaşlarını da buna şahid göstermişti. Bunun üzerine Tu’me’nin yakınları, suçlu olduğunu bildikleri halde yalan yere yemin ederek Peygamber Efendimiz (asm)’dan onu müdafaa ve beraat ettirmesini talep etmişlerdi ki bu âyet-i kerimeler nâzil oldu. Bunun üzerine Tu’me, Mekke’ye kaçmış ve Müşriklere İslâmiyet’ten çıktığını bildirmişti. (Nesefî, c.1/ 362)
Mevakib tefsirinde Tu’me’nin âkıbeti ile ilgili ibret verici bilgiler bulunmaktadır. Mürted olan ve Mekke’ye kaçan Tu’me, orada hırsızlık yapmak için bir eve girerken, duvar üzerine yıkılmış ve yaralanmıştı. O vaziyette suçüstü yakalanınca hayli dayak yemiş ve ardından sürgün edilmişti.
Tu’me, Mekke’den kovulunca bir kervana katıldı. Kervanın malını çalarken yakalandı ve kervandakiler tarafından taşlanarak öldürüldü. Bir mürted daha dünyada iken de rezil ve perişan olmuştu.