![]() |
Düğümlü Yollar
Yangın düştü gönül denen bu köşke, Senden daha yaman mı var? Silkelen. Bülbüller perişan, gül düşmüş aşka, Uyumaya zaman mı var? Silkelen. Gülü görsem bülbül olur eririm, Bin can olsa binini de veririm, Yollar dağda düğümlenmiş görürüm, Yüce dağda duman mı var? Silkelen. Can analar gözyaşını dökmesin, Şen olsun yuvalar,elem çekmesin, İster gün doğmasın, şafak sökmesin, Gönüllerde güman mı var? Silkelen. Bel bağlama şunun,bunun savına, Döğülmeli demir, geldi tavına, Zalimler çıkmışlar bülbül avına, Vampirlere aman mı var? Silkelen. Dostlar birbirini sormuyor, neden? Kimse kafa gönül yormuyor, neden? Oklar menziline varmıyor, neden? Yüreğinde saman mı var? Silkelen. |
Dünya Hâlâ Dönüyor
İnsanlar azarlandı Düşünce hızarlandı. Şerefler pazarlandı Dünya halâ dönüyor. Süvarisiz her kırat Hakka koşar mı? Heyhât! Yerde çekilmez hayat Gökte yıldız sönüyor. Bağrı taş binaların Gözü yaş sunaların Yurtta tüm anaların Yürekleri yanıyor. Biz biriz Hakka ramız Ara olmaz aramız Yürekteki yaramız Yavaş yavaş kanıyor. Gün doğar, ağarmaz tan Ses gelir öbür uçtan! Çıt çıkmaz büyük baştan! Damarda kan donuyor... |
Dünya Taze Gelin...
Gökyüzü okyanus, arşa dayalı Çile denizinde kesilir gider. Dünya taze gelin, yeşil boyalı Günün gölgesinde kısılır gider. Nesneler kavgalı, değil barışık Her şey bir bilmece, her şey karışık Mevla’dan hidayet, nurdan bir ışık Sızmazsa, veliye küsülür gider. Göklerin başında tacı aradı Acının içinde acı aradı Bazen kardeş bazen bacı aradı Bazen bir yıldıza asılır gider. Toprakları bomboş, şu aç diyarda Irmakları susuz, kıraç diyarda En ücra köşede, en uç diyarda Çöllerde Leyla’ya esilir gider. Hayal sonsuz deniz daldı bir anlık ******* uykusuz, gündüz karanlık Yerin karnı geniş ve içi ılık Sırta tahta duvar basılır gider. |
Dünyayı Kucaklamak
Güneş soğuk, ay yırtık, Kapımı çalar tık tık! Diyeceksen de artık, Hele durun, derim, yok... Aya fer veremeden, Rabıta kuramadan, Kapıyı aramadan, Gönlünü ver, girim, yok... Sakın deme, üstün ben, Zannederim kastın ben, Haykırsana, dostun ben, İkiliğe pirim, yok... Yolu yola doladım, Yürüdüm adım adım, Dünyayı kucakladım, Oturacak yerim, yok... Gönüllerin yatı ol, Gül denilen otu ol, Hak yanında katı ol, Ki, zehir dökerim yok... |
Dürüstlüğün Bu Mu Senin....
Madem ki yüzüm ak temizim dersin Ardına döktüğün bu pasa nedir? İnsan geçinirsin insanı yersin Zehir zukkum dolu bu masa nedir? Hiçbir zaman yüz olmadın astarsın Amelin ne ise Rabbim göstersin Hani haram yemez hell istersin Çalma çırpma dolan bu kasa nedir? Hani hak yolunda yarışçı idin Hani hakla halkı karışçı idin Hani dövüş bilmez barışçı idin Elinde tuttuğun bu asa nedir? İtecektin ayağınla illeti Kovacaktın kovamadın zilleti Seviyorsan memleketi milleti Dilinden düşmeyen bu U S A nedir? Hak gözetip haksızlığa vurmazsın Bir an bile mazlumları sormazsın Hak-hukuk dersinden geri durmazsın Hep ihlal ettiğin bu yasa nedir? |
Düşe Dönmüşsün (Ağıt)
Be muhannet sana nasıl kızmayım Üç ay git, üç gün gel, boşa dönmüşsün.. Bir uzun hikaye nasıl yazmayım Ağustos ayında kışa dönmüşsün.. Ala sözüm buram buram ter içen Bir ömür gözümde bir anda geçen Her mevsim iklimden iklime göçen Katarda yaralı kuşa dönmüşsün... Güneş nasiplensin yay ışığında Günün varlığını duy ışığında Gölgene gizlendin ay ışığında Şu sessiz yazısız taşa dönmüşsün... Sen gittin son gelen emre uyarak Bizi burda boynu bükük koyarak Bu nasıl dünyadır gün gün sayarak İlk geldiğin yere, başa dönmüşsün... Ten içinde kir saklıdır görülmez Sır içinde sır saklıdır görülmez Şu sinemde er saklıdır görülmez Bre! Deli Dumrul tuşa dönmüşsün... Boş zamanın, hoş mekanın velisi Şu ”acı yıllar”ın ”hasret” ölüsü Erken göçtün, Ülkerler'in delisi Gözdeki bir damla yaşa dönmüşsün... Tamam kırk dört yıllık düşe dönmüşsün.! |
Düşler Üşüdü
Düş ülkesinde yaşarım Deli derviş usundayım Bakar aleme şaşarım Yarasanın sesindeyim Bakın alemin işine Akıl lazım ki düşüne Düştüm bir dilber peşine Aşıkların kusundayım Gizlice salladı bir el Gönül bağı döktü gazel Aklımdasın nazlı güzel Kızıl şerbet tasındayım Göklere yükselir ahım Aşığın olmak günahım Beni zelil etme şahım Çırakbanın isindeyim Senemi güne eklerim Sendelerim emeklerim Eleman imdat beklerim Çapraz bıçak pasındayım Gece görünmüyor ayım Gündüzü zindan sarayım Yiterdim kime sorayım Dokuzların yasındayım |
Düşteki Gurbet
Öz yurdumda yatağıma yatarım, Düşlerimde hep gurbeti yaşadım. Haksız sevmem haklıları tutarım, İşlerimde hep gurbeti yaşadım. Yavaş yavaş tele düzen verince, Ve bu yüzden gönlüme gam girince, Adaleti kof raflarda görünce, Yaşlarımda hep gurbeti yaşadım. Dedem hep derdi ki, harama bakma, Devletten yana ol, mazlumu yakma, Ruhumda ıztırap, elimde lokma, Aşlarımda hep gurbeti yaşadım. Yasaktı düşünmek Türk İllerini, Yalnız koymak olmaz gönül erini, Eylül’de görünce sam yellerini, Kışlarımda hep gurbeti yaşadım. Özüm, gülü çile ile bitirdi, Büyüttü,besledi deme getirdi, Yağmur yağdı, dolu vurdu götürdü Taşlarımda hep gurbeti yaşadım. Baltayı vurunca çınara küt küt, Ne desen kesecek gereksiz öğüt, Kökünden habersiz talihsiz, züğürt, Başlarımda hep gurbeti yaşadım. |
Düze Çıkmak Hayaldir.! !
Fakirin karnı aç delikse cebi Doymayınca düze çıkmak hayaldir Haksızlık üstünden silindir gibi Kaymayınca düze çıkmak hayaldir Allah'ın korkusu neder birine? Sinmemişse kalpten daha derine Hakkı adaleti yerli yerine Koymayınca düze çıkmak hayaldir Hayali ihracaat maya hamuru Yapan besmelesiz beynimin uru Rüşveti, torpili toplum kamburu Saymayınca düze çıkmak hayaldir Kiminde zevk safa, acı kimine Her işi teslim et ehl-i emine Geliri toplumun her kesimine Yaymayınca düze çıkmak hayaldir Rüşvet memleketi kemiren kurttur Enflasyon milletin başına derttir Tasarruf tasarruf tasarruf şarttır Uymayınca düze çıkmak hayaldir Mesaiye evet son hızı verip Çalışma şevkinin tadına erip Yaptığı yanlışı mutlaka görüp Caymayınca düze çıkmak hayaldir |
Düzenbaz! !
Birini tanırım, mikrop birini Uzaktan bakınca yaman gibidir Bulmak mümkün olmaz onun yerini Her yöne savrulur, saman gibidir. Bakarsın yüzüne, masum mu masum Kıyıda, köşede kesilir hasım Milleti ayırır hep kısım kısım Hepsinin soyuna düşman gibidir. Yetiştirir ısırganı, hiç solmaz Diyeceğim işte, demesem olmaz Onun meclisinde insan bulunmaz Konuşur kandırır şeytan gibidir. Bulduğunu yutar, bir türlü doymaz Huyu, tabiatı İslâm’'a uymaz Konuşunca mangallarda kül koymaz Savurur, sanmayın insan gibidir. Ayak yalar, etek öper o bilir Menfaati için geberir, ölür Mazlum karşısında aslan kesilir Dikko dikko gezer, külhan gibidir. Kaleli’'yim dedim, tanıyın şeyi Babasından çokça sever keseyi Allah ona düşürmesin kimseyi Vallahi ısırır, yılan gibidir. |
Elden Ne Gelir...
Zamanı yiyen başlar zonklasın yavaş yavaş Yanıyor yerler gökler sönüyor yalnız hayat Hür insanlık uğruna başlasın kutlu savaş Sanat hakkı aramak gerisi çürük bayat Ahmak olan insanlar övülmekten hoşlanır Sevda meşhur olmaksa doğruluk nasip olmaz Şu geçeni durdursam sorsam neden taşlanır Gözlerim yanar lakin sorular cevap bulmaz Cömerdin aşı şifa cimrininki hastalık Sevapta yarış amma günahta yardımlaşma Teslim olmak ucuzluk bakmayın alık alık Asıl vatan orası kötüsü haddi aşma Hırsın yakar da seni divaneye döndürür Başkalarını affet fakat kendini asla Öfkenin ateşini yumuşaklık söndürür Korkuyorsan Allah'tan haramları makasla Alay, şaka ve mizah küçültür insanları Kalpler temiz olursa, güzel söz çıkar dilden Şefaatçısı yoksa,nedir insanlık varı Büyük buluşma günü, artık, ne gelir elden |
Emanet! !
Emanet illerde zulm doruktadır Ayaklar sürünür başlar sevinir Kaç yıl oldu yavru ana ayrıdır Martlar gazel döker kışlar sevinir Bu vahşete susar Garbın inadı Düpedüz soykırım ve zulüm adı Yıkılmış yuvası kırık kanadı Bahar muştusuna kuşlar sevinir Dilde nağme adın aşk bestelenir Gökler ağlayınca yer hastalanır Nasihat hovarda kin destelenir Sevda kucaklanır yaşlar sevinir Bitmiyor bir türlü ağrı sancısı Her gün kan ağlıyor ana bacısı Ölüm işkencesi kardeş acısı Bulutlar yaş döker taşlar sevinir |
Emrin Olur...
Gün altına yıldız yamalanırken Ay gölgemin gölgesine yaslandı. Bulutlar hasretle aralanırken Ateş yüzümdeki terle ıslandı İki dağın arasına yaslandım Bu vadide uyuması haz verir Kan yürüdü, sırılsıklam ıslandım Bir sevda ki, gayret verir, hız verir Gördüm demez, gördüğümü görenler Ebedi sır kalır, boyumdan büyük Bu divanda ukbaya baş verenler Başlar görür, omuz üzerinde yük |
Er de Güler.! ! !
Elinde yok dilinde yok Yüreğinde derde güler Tam böğrüne saplanmış ok Can verdiği yer de güler Kovulmuş can pazarından Çekilmiş gün nazarında El uzatmış mezarından Kefenim yok der de güler Ezelden yazılmış künye Her ölüm ona düğün ya Öküz boynuzunda dünya Benim diyen ferde güler Gönüller bağlansın ona Gayret göster kalma sona Sevdalansın o sultana Bak o zaman kör de güler Gökler yanar için için Bulut ağlar neden niçin Can vermişse vatan için Mezarında er de güler |
Eskimeyen Sevda
Beni hiç kimseyi sevmez sanmayın Ülkü denen ela gözlü yar benim Gülemiyor diye bana yanmayın Kafkaslarda hiç kalkmayan kar benim Türk'ü sever, milletimi överim Rahman bana gül demezse kaderim Ben Turan'ı Türklük için severim Anadolu milletime dar benim Dağı bilmem bayır demem aşarım Türk'e kement vuracağa şaşarım 'Bir ölürüm bin dirilir yaşarım ' Turan diye yüce ülküm var benim Gün gelir Buhara, Türkistan'da şen Bülbül olur şakıyarak ötüşen Kaleli der: Türkili'nde yetişen Ağaç benim yaprak benim nar benim |
Ey! İnsanlık
Şu ülkede varlığın ne, tarif et Dert, belâ, gam, keder sıradan gelir. Her akşam köz gibi yakan bu hasret Gönlüme açılan yaradan gelir. Hasretim kor gibi kar ellerinde Vuslatın durağı yâr ellerinde Hayâsı gözünde, ar ellerinde Ellerin şu bizim yöreden gelir. Baharda hazanı yaşıyor gönlüm Gördüğüm, sezdiğim bir büyük ölüm Yakanızda on parmağım çift elim Hissizlik sanırım töreden gelir. Dönüp de bakmazdım olmadığın an Ne gönlüm kaniiydi, ne gözüm inan Uykudayken beni senden ayıran Bu rüya geceki karadan gelir. Ben kara kıştayım, sen yazda mısın? Karada, kızılda, beyazda mısın? Sevda körüğünde ve nazda mısın? Nerdesin, nefesin nereden gelir? |
Eyvah Kaldı.! !
Adaletin kılıcı gözümüz çıkaralı Elleri prangalı, dili lâl agâh kaldı. Dünyanın ahvaline hükmedince paralı Mazlumlara sadece bir kuru eyvah kaldı Güneşin kemerine mercan dizen bu nesil Bugün o günden özge daha vakur ve asil Karanlığın tozunu dünyanın yüzünden sil Kan ağlayan gönlüme, doğmayan sabah kaldı. Ferhat olup dağları yarmaya yollanmıştı Vurulmak ne kelime, vurmaya yollanmıştı Sorulmaya başladı, sormaya yollanmıştı Zengine “yazık oldu” mazluma “mubah” kaldı. Özümüzü çalanlar bizi kabuk sayıyor Bakın biri, ikiyi abuk sabuk sayıyor Yıldız uçuranları ne de çabuk sayıyor Yüzde beşte pür neşe, doksan beşe ah kaldı. |
Feryat! !
'Yüz bin mihnet ile' diktim üç fidan, Sam vurdu, kuruttu, yel aldı, gitti. Derdimi sormadı tatlı uykudan, Hayali, sükutu el aldı, gitti. Çocuk gibi kollarımda uyuttum, Mihnet ile cefa ile büyüttüm, Usul usul, nazlı nazlı yürüttüm, Çiçeği burnunda sel aldı, gitti. Bilmez miyim toplumdaki yerimi? Koçlar inekleşir söker derimi, Dikip, suladığım çiçeklerimi, Allah’a isyankar kul aldı, gitti. Ah dedim, ah çektim gönlümde eyvah! Dilimde besmele, sabırsa silah, Baktı ki gün doğup, gelmede sabah, Hayırsız, pelesenk dil aldı, gitti. Kaleli ah eder, kimin neyine, Kasvetim, hicranım üstümde yine, Yönümü dönmüştüm Erkam evine, Batıla uzanan yol aldı, gitti. |
Fırıldak
Şu zaman sayacını durdurun anlatayım Revaçta fırıldaklık, yarınlar revaçtalar Biri “dürüstlük” desin, şapkamı fırlatayım Her kokuyu ilk alan burunlar revaçtalar Kuru kavak gölgesi, yâr başının gediği Kolayın vazgeçtiği, zorun “dayı”dediği Çatal armut kovuğu, ayıların yediği Sokma akıl düşkünü Harunlar revaçtalar Seni daldan aşağı tepe takla indirsem Fırıldağın ucuna taksam öyle döndürsem Varlığına kül döksem, ateşini söndürsem Namuslu hale muhtaç torunlar revaçtalar Tilkiler köşe döner, kaz olanlar konuşur Her taksimde nasibi az olanlar konuşur Sağmallar sağılır da yoz olanlar konuşur Keyfinden guruldayan karınlar revaçtalar! ******* ah uğursuz, uzun uzun ******* Uğursuz *******de çözümsüz bilmeceler Ana gırnap düğümler, baba seni heceler Suyu çalınmış kuru kurunlar revaçtalar “Mideler dolsa idi fikir uyurdu” belki Midelerin dolması imkânı da yok gel ki! Başımızı okşayan öyle uğursuz el ki! Dünyayı yutan sinek Karunlar revaçtalar İmarsız hanemizde ateş söndü, yağ bitti Yakarıp derdimizi döktüğümüz dağ bitti Ezeli özlemini çektiğimiz çağ bitti Bu milleti kemiren, sorunlar revaçtalar |
Fısıltı...
Dalgalar sahile vurduğu zaman Taşlar seni sevdiğimi fısıldar Emirden “gel” diye çıkınca ferman Kaşlar seni sevdiğimi fısıldar Sevgisiz gönüle dile aldırma Doymadığın yerde açlık bildirme Aşktan mahrum edip gülü, soldurma Yaşlar seni sevdiğimi fısıldar. Beyinleri imha edilmiş güruh Kurtuluş bağırır gemideki Nuh Gözünü arala ölmeden bu ruh Başlar seni sevdiğimi fısıldar Kediyle köpeği yarıştırmadan Tazıyla tavşanı vuruşturmadan Sap ile samanı karıştırmadan Kuşlar seni sevdiğimi fısıldar. Yakınken kişinin kadri bilinmez Beyhude söz ile menzil alınmaz Bir yol ki gidilir geri gelinmez Düşler seni sevdiğimi fısıldar. |
Gaflet
Kendini bilmemiş, aşk yeşermiş Gaflet kurbanları yatar ha yatar Kalabalık, bir birliğe ermemiş Ukâla kendini satar ha satar Dakikam işkence, zamanım heder Bu anlamsız hayat ne kadar gider Zillet batağına boğaza kadar Gömülmüş yüksekten atar ha atar Gaibe can yürür, dertlenmez miyim? Ovayı kan bürür, dertlenmez miyim? Dertlileri görür dertlenmez miyim? Derdim cümle dertten beter ha beter Hudutlar hovarda, kapılar ersiz Gözleri ufuğa takılı, fersiz Öteler ötesi sesler habersiz Nefsinin esiri batar ha batar Baş tacı olursa hayâsız hiçler Boyutsuz betonda sürünür açlar Şuursuz, zamansız sürerse göçler Yası çekirgeler tutar ha tutar Yükselme yok ise amaçlarında Unun adı yoksa umaçlarında Çiçekler solunca yamaçlarında Evlerde baykuşlar öter ha öter |
Garip Yolcu
Garip yolcu yüce dağın belinde Bakışları göğü deler görünür. Yıldızlar koynunda, kalbur elinde Şu samanyolunu, eler görünür. Çelik gibi kızar, mum gibi erir Bir an bin yıl yolu, bir anda yürür Bir an saniyeyi, yıl kadar görür Bir an muhabbeti, böler görünür. Bir an dev kesilir, destanlar yazar Bir an hayal, bir an düşlerde gezer Bir an mutlak zordur ve zoru bozar Bir an da defterden siler görünür Zaman sessiz akar, su harıl harıl Cahilden uzak dur, alime sarıl Ve davran, gayret et, yormada yorul Bir an hakikate, güler görünür Ruhsuzun merhemi sürülse sızlar Bir an kışa döner, baharlar, yazlar Bir an aç kurt olur, çakal boğazlar Bir an kuzusuna, meler görünür Su akar, yer yedi renge bezenir Araştıran bilir, bilen kazanır Hasta inledikçe, gece uzanır Bir an gözlerine neler görünür |
Gaye! !
Son uyku denilen şey, uyuyup uyanmamak. Yaşamaktaki gaye, debdebeye kanmamak. Güneşe postu serip, hilali kucaklayıp, Gaye, günsüz uykuda, güneşlenip, yanmamak. |
Gece Kuşları
Gününü gün eden gece kuşları Zihin yormamızın engelidirler. Cehlin en utanmaz ele başları Sana varmamızın engelidirler. Sevgi yalım yalım, aşk deli rüzgâr Olmazsa, gün solar, ******* doğar Gece başlayınca şafağı boğar Hayal kurmamızın engelidirler. Gün doğar, gün batar, gün günü kovar Her gecenin mutlak bir gündüzü var Çoğu mazlumları başından savar Derdi vurmamızın engelidirler. *******, ******* sisli ******* *******de dev görünür cüceler Çözümsüz sorular ve bilmeceler Seni sormamızın engelidirler. |
Geç Gelen Mektup
Bu gemlenmez gönül senin diyorum. Sen bana “hem yiğit, hem er” diyorsan. Sana gülücükler gönderiyorum, “Tatlı bir tebessüm yeter” diyorsan Açsın diye diktim bu gönle gülü Gam vurdu kuruttu ve etti ölü Bu sabah muhakkak seher bülbülü Tetikteyim, “sabret öter” diyorsan. Seni kahır biten dağda aradım Baykuş barınağı bağda aradım Gözyaşı tutkunu çağda aradım “Hasretin gözümde tüter” diyorsan. Göğe uçururum, düşer derine Orda kahır yaşar sevinç yerine Eksik bahar, gökçe gözlü birine Düşerim “talihin iter” diyorsan. Düne ip bağladım, bugünle çektim Sen daha körpecik, ben bittim, çöktüm Ben seni gönlümün gönlüne ektim Saklarım, “yeşerir, biter” diyorsan Mahzun sunam, burda seni kolladım Düşlerimi hasretinle pulladım Sana düne özgü türkü yolladım “Ayrılık ölümden beter” diyorsan. Bu Mektup “Hasret”şiirine cevaptır |
Geliriz Elbet
Üzülme gönüldaş, ah çekip yanma Mevla ruhsat ip yanma verir güleriz elbet Bu devir her zaman ters gider sanma Zulmün her türünü sileriz elbet İnanmış salihe dardır bu dünya Resul hürmetine vardır bu dünya Sabra rıza yoksa zordur bu dünya Mazlumu mağruru biliriz elbet Bu zulüm işkence inanana hak Öyle mi diyordu ahmak avanak Gün gelir, an olur ey zalim bunak Alacağımız var alırız elbet Yurt içinde hep olduk divane deli Zincire vurulmuş ayağı eli İnan ki yürekten der ki Kaleli Bir gün olur bizde geliriz elbet |
Gemsiz Düşünce
Düşünceme gem vuramam, imkansız, Düşünür, düşünür, kendimi yerim. Bu fani dünyada oldum mekansız, Mazlumlar adına bayrak dikerim. Bu yurt ki köşeyi dönenler yurdu, Makama tepeden inenler yurdu, Her pisliği görüp, sinenler yurdu, İşte, ben bu yüzden, elem çekerim. Kendi bir kuruşluk menfaatine, Senin beş binini atar itine, Ne biçim insanlık, bak tıynetine, İnsanlığa ağlar, kan yaş dökerim. Bu düşünce iflah etmez, yetirmez, Derde salar, menzil başa götürmez, Bizi sürgün, bizi zindan bitirmez, Ben ki! Yaradan'a boyun bükerim. Dünlerim bir yana, hele bugünkü, Kaleli düşüncem sırtımın yükü, Dağ gibi sineme salmıştır kökü, Kendim kendi ciğerimi sökerim. |
Gençler Hey! ! !
Yaradan Mevla'mız bahsetmiş gücü Gelecek sizsiniz birazcık gayret Bu düzen hak bilmez bu düzen öcü Bilecek sizsiniz birazcık gayret Müminlerin şükrü, miracı namaz Namazsız Müslüman mükemmel olmaz Neme lazım demek bizde yer bulmaz Silecek sizsiniz birazcık gayret Susmak var ya bizi zillete koyar Susunca imanı şeytanlar soyar Korkma haykır belki biriler duyar Salacak sizsiniz birazcık gayret Milleti soyarsa soysuzun biri Gönünü yüzmeli, hem diri diri Ki bundan öteye ve bundan geri Gülecek sizsiniz birazcık gayret |
Gençlik Kendini Aşmalıdır
Milleti yüceltmek tek hedef gaye Kelaynak yuvadan düşmesi gerek İnanan İslam'ı yaşamalı ve Türklük akışıyla coşması gerek Adı nizam versin girdiği yere Yüce dileğe dar gelmeli küre Müslümanca dalıp tam tefekküre Türk genci kendini aşması gerek Unutmadık Hakkı şükrettik her an Hizmeti tepenler olmalı pişman Yok oldu ölüyor diyen her düşman Bu yüce birliğe şaşması gerek Yediğim düşmanın yarası değil Bu sevgi yüzümün karası değil Darılıp küsmenin sırası değil Deyip de birliğe koşması gerek Besledim sevgiyi bıraktım öcü Bir olalım herkes görsün bu gücü Ya Allah, bismillah deyip ülkücü Kabına sığmayıp taşması gerek İkiye zaman yok ayıp be ayıp Birlikte tarlasına sevgi sulayıp Günün beş vaktinde secdeye varıp Pişenleri görüp pişmesi gerek |
Gezinti
Baktım güzeline düştüm yeise Başına yemeni yaşmak isterim Eğer kırat sende erlik var ise Kale surlarını aşmak isterim Gönlünde sevdayı sevgiyi besle Aşkını ilimle irfanla süsle Aynı ruh heyecan aynı hevesle Kabıma sığmayıp taşmak isterim Sensin yerin göğün hakim sahibi Ben yüzü karalı tencere dibi Savaşta muzaffer kahraman gibi Zafer muştusuyla coşmak isterim Bülbülüm tutkunum aşk ile güle Bu yüzden bilerek çekerim çile Buluta hapsolmuş yıldızlar ile Erenler bağına düşmek isterim Muhabbet dünyadan bir ibret almak Maharet yaşarken ölümü bulmak Benim işim gönüllere gül olmak Sevgi kazanında pişmek isterim |
Gıcıklanırım
Hayali sarayın harem ağası Gıcır gıcır gider, gıcıklanırım Şu melun harisin şaşmaz doğası Yolda akıl güder, gıcıklanırım Tanıdım dünyanın en aylağını İlimden nasipsiz düş çaylağını Bir hayırsız bilmez Leylalığını Beni mecnun eder, gıcıklanırım Fesat torbasına dolan birisi Mazluma kurt gibi dalan birisi Kuzunun payını çalan birisi Hakka kurban adar, gıcıklanırım Hasretin kurşunu sineyi deler Kuzgun kursağında bir kuzu meler Yılan kurbağayı görünce güler Kartala şahım der, gıcıklanırım Rahmet lime lime yağmazsa eğer Gerçek güneş gibi doğmazsa eğer İnsanlığı nura boğmazsa eğer Kıyamete kadar gıcıklanırım. |
Gitti...
Yokluğun sancısı başlar yeniden Yırtık umutlarım soydu da gitti. Bu son gidiş çok acele, aniden Vadinde durmadı, caydı da gitti. Serin sular söndürmezdi közünü Çatlak ayna güleç görmez yüzünü Taşa çaldı giderayak sözünü Nazlı bir avaza uydu da gitti. Suyu fazla görür oldu kurnalar Hüznümü resmetti çalan zurnalar Vakit geldi, katar tuttu turnalar Pembe hayallerden doydu da gitti. Hiçbir işi yarı buçuk koymazdı Her söylenen sözü sözden saymazdı Ne denilse aldırmazdı, duymazdı Hayali hasretten saydı da gitti. Belki talih, belki yazın bu gidiş Gönlüme ekilen sızın bu gidiş Hiç olmadı apansızın bu gidiş Özüm yüreğimi oydu da gitti. Hayalini gömdü buğulu cama Yalnızlığı çiviledi yakama Bülbülün muradı gül ile ama Beni boynu bükük koydu da gitti. |
Göç, Köylerin Hali...
Görmedim bir tane mağdur olmamış, Yolları perişan köylerin şimdi. Dağlarında kuşu bile kalmamış, Halleri perişan köylerin şimdi. Göçmen kuşlar artık köyden geçmiyor, Kuşu bırak, sinek bile uçmuyor, Kuşburnu da bile çiçek açmıyor, Gülleri perişan köylerin şimdi. Kimisi şehirde refah aradı, Malum ya kiminin “höt” oldu adı, Bu göç işi mezarcıya yaradı, Elleri perişan köylerin şimdi. Kimi köyde kaldı çare olmadı, Kalan da, göçen de huzur bulmadı, Hiç bir şeyin eski tadı kalmadı, Belleri perişan köylerin şimdi. Doğunun insanı batıya dolmuş, Kaleli ne töre ne adet kalmış, Arı nezle olmuş petek bozulmuş, Balları perişan köylerin şimdi. |
Göçeni De Gör...
'Eşitlik' ağzında daim sakızın Taş bayıra tohum saçanı da gör! 'Tabak' tutmuş hastalıklı öküzün Ayak izinden su içeni de gör! Gün doğmadan tarlasına koşanı Yalın ayak dere tepe aşanı Bu halini bilmeyene şaşanı Tarlayı oraksız biçeni de gör! İşi hep çalışmak eğlenmez gülmez Ne hikmetse sizi eliyle silmez Beyaz kalsın diye pudrayı bilmez Peçeyle güneşten kaçanı da gör! Kışın sıcak bilmez yazın serini Tabi bilmezsiniz böyle birini Zaman bulup silememiş terini Sıcaktan kendinden geçeni de gör! Niyeti namerde dememek aman Yazın su bulamaz kışın da saman Ona her şey haram her taraf duman Gün batımı öküz açanı da gör! Özrün senin olsun bilmez kusuru Bir karıştır ellerinin nasırı Evde ne kilim var ne de hasırı Açlıktan dünyadan göçeni de gör! |
Göçsün Kurtulsun...
Gönlümü post gibi yerlere serdim Konan huzur bulsun uçan kurtulsun Muhabbet cemine sevgimi verdim Gelen mesut olsun geçen kurtulsun Ölüm yok mu makamların sonunda? Paşa ne ki padişahın yanında Çarşıda, pazarda, Hak divanında Gönül örtüsünü açan kurtulsun Düşüncem başımı alır mı ipten Yükselmek olur mu gidecek dipten Bir bayram yaşamak haramsa hepten Bırak ömrü ölsün göçen kurtulsun |
Gökleri Sevdim
Herkesin özlemi barından önce Ben dermansız, cılız kökleri sevdim Karşılıklı sevgi bencillik bence İnsanlığı saran gökleri sevdim Yeri sarhoş eder göğün cakası Bir araya gelmez iki yakası Yüzüne vurunca ağrır arkası Ben bağrı yaralı tekleri sevdim Su yerine sevdanı ver kanayım Ben yorgun Sakarya dargın Tuna’yım Küme değil elemandan yanayım Bütünlere inat ekleri sevdim Helal alın teri ve helal emek İnsanlığa olan borcu ödemek Ve nihayet insan olmak bu demek Umudu şükürden bekleri sevdim. |
Gölge Etme!
Biz kalbi karayı istemiyoruz Olanlar bizimle olmasınlar ha! Devleti soyanı seslemiyoruz Çalanlar bizimle olmasınlar ha! Mazlum ahı namertlerde kalmasın İşçi, köylü istismarı olmasın İsyankârlar sakın destek bulmasın Kalanlar bizimle olmasınlar ha! Öz kültürden uzaklaşmış gidenle Soysuzları başına taç edenle Üstesinden gelinmeyen nedenle Dolanlar bizimle olmasınlar ha! Günden güne eriyerek, solarak Biraz olsun tarihten ders alarak Her insanı öz kardeşim bilerek Salanlar bizimle olmasınlar ha! Herkesten aynı şey beklemiyoruz İnsanlık bir bütün eklemiyoruz Hiç bir fikrimizi saklamıyoruz Yalanlar bizimle olmasınlar ha! Biz Türklüğe elbiseyiz, yamayız Sevdakarın belindeki kamayız İlle de dört dörtlük olsun demeyiz Falanlar bizimle olmasınlar ha! Yılanlar bizimle olmasınlar ha! ! . |
Gönül Eri
Duy sözümü olma katı, Dünya bize dardır, beğim. Zengin vermezse zekatı, Servetteki kirdir, beğim. Ne yardım var, ne gidilir, Ülke perişan edilir, Çoluk çocuk katledilir, Bu da bize ardır,beğim. Hakkı danış, koy yerine, Muhtacız gönül erine, Nefsin beğenmiş birine, Söz anlatmak zordur, beğim. Batıl söze kanılmasın, Millet sakın yanılmasın, Yurt sahipsiz sanılmasın, Sahipleri vardır, beğim. Düşünme yatıp ölümü, Bir yana atıp ölümü, Ölmeden tadıp ölümü, Nefsi yenen erdir, beğim. Bak Kaleli kuşa, kurda, Söz ettirme aziz yurda, Gezinme gel şurda burda, Aklın yolu birdir, beğim. |
Gönül Törpüsü
Her gördüğünün sözüne, Er dediler, eremedim. Yumruğu küfrün gözüne, Vur dediler, vuramadım. Kir bulaştı işimize, Ağu düştü aşımıza, Neler geldi başımıza, Sor dediler, soramadım. Doğru tahlil et tufanı, Yaranını iyi tanı, İçimizdeki şeytanı, Gör dediler, göremedim. Hani nerede yarenler? Davasına ruh verenler, Gönül vermiş ne erenler, Var dediler, varamadım. Bağ beslerim olmaz barı, Lakırdıda kocakarı, Ve hala şu riyakarı, Sar dediler, saramadım. Kindir gönülün törpüsü, İmandır insanın süsü, Araya gönül köprüsü, Kur dediler, kuramadım. Kan kusarım dinle beni, Tac ettim vatanı, dini, Her yüze dost görüneni, Yer dediler, yeremedim. Bırakamam ahı, vahı, Kime çekmeli silahı, Bura Yesevi dergahı, Dur dediler, duramadım. Nankörlüğü göre göre, Bir değil ki, yüz bin kere, Gönlünü post edip yere, Ser dediler, seremedim. |
Gönül Yarası
Kilitli dillerin kalbine esen Divanenin yolda kalmış umuru Sadaret tahtının Süleyman'ı sen Bense senin eşiğinin çamuru Seher bülbülleri seni anlatır Mevlithanlar okur seni dinletir Gözümden kalbime bir ışık getir Erisin beynimin kemirgen uru Ağlayan bulutun gönül yarası Güneşin yıldızın ayın arası Karanlık sokağın mumu çırası Gönlümün ışığı gözümün nuru |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:24 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.