![]() |
Eşlere Vasiyet
Sağlığımda vermedin bir selâmet Tıynetinde varsa ger hüsn-i niyyet Öldüğümde bâri bir tövbe eyle Rûz-i haşr’de faydasızdır nedâmet. Hüsn-i niyyet = iyi niyet Tıynetinde = yaradılışında, mizacında Rûz-i haşr’de = kıyâmet gününde Fâilün mefâilün fâilâtün Fâilâtü fâilâtün feûlün / . / . / . / / . / / Mehmet Fatin Baki |
Etmeseydi
Aldığım muzmir sitemler kalbi şerhâ etmeseydi Bûseden destan yazardım gurbet imhâ etmeseydi Bende mazbut aklı şeydâ etmeseydi. Fikri ednâ etmeseydi. Kâmalırken vuslatından kulların hayrân olurdu Nısfı çökmüş çöp samanlıklar dahî seyrân olurdu Köyde bizden kimse şekvâ etmeseydi. Komşu kıssâ etmeseydi. Mest olurdum her dem amma bir tebessüm sağlamakla Can gönülden sevdiğim kız köyde her leyl ağlamakla, Göz yaşından çağlayan mâ etmeseydi. Çölde deryâ etmeseydi. Sonbahardan sonra kalmış solmadan sümbül dereydim Geçmeden vakt, bitmeden yol tıklıyan kalbim vereydim Tenle nefsim gönlü yağmâ etmeseydi. Keşke gavgâ etmeseydi. Muzmir = saklı, gizli Şerhâ = dilim dilim kesme Mazbut = sâlim, sağlam Şeydâ = şakın, deli Ednâ = daha aşağı Nısfı = yarısı şekvâ = şikayet Leyl = gece Mâ = su Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilâtün / . / / / . / / / . / / / . / / Mehmet Fatin Baki |
Ey Mâh
Enhârda su âheste akar bıkmadan, Ey mâh. Ömr böyle biter, âlemi hiç sıkmadan, Ey mâh. Gel, şevk içelim âb-ı hayât zevk kadehinden Miâdı gelip tendeki rûh çıkmadan, Ey mâh. Enhâr = nehirler Âheste = yavaş yavaş Şevk = neş’e Miâdı = vâdesi Mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün / / . . / / . . / / . . / / Mehmet Fatin Baki |
Fahriye
Şiirin nağmesi söyler benim uslûbumu şerhan Okuyan güfteyi, şenlikle kalır neş’eli, ferhan Güzel âhenk ve mukaffâ redif, eyler iken ritm Yazılan her gazelin beyti hulümkâr ve perîhan. İyi bercestesi tetkik edilir şâir elinde İki uzman bile yanlış bulamaz tek hecesinde Yeni teşbihleri gel dinle bekar mazmun evinde İşiten benzeri mahmûr, okuyan sanki gazelhan. Fahriyye = övgü, kendini övme Şerhan = açık olarak Ferhan = sevinçli Mukaffâ = kafiyeli Hulümkâr = rüya kaynağı Perîhan = büyüleyici Berceste = veciz ve manalı mısra’lar Mahmûr = sarhoş, mest olmak Gazelhan = şarkıcı Bikr-i mazmun = evvelce söylenmemiş simgeler Feilâtün feilâtün feilâtün feilâtün . . / / . . / / . . / / . . / / Mehmet Fatin Baki |
Fitre - Zekât
Alarak mülkünü arzın, nekes âlemde yaşarsın. Bölüş emlâkini, âdem yaşatır hem de yaşarsın. Hasis âlemde sen ancak kısa birkaç sene varsın. Vererak fitre zekât, hem yaşatır hem de yaşarsın. Nekes = cimri, pinti, hasis Âlem = dünyâ, cihân Âdem = adam, insan Feilatün feilatün feilatün feilatün . . / / . . / / . . / / . . / / Mehmet Fatin Baki |
Fürkânsız Olur
Mesken kirası vermeyen iskânsız olur Mümkün bile bir tembele imkânsız olur. Tenhâya gidip kırk seneden fazla kalan Gurbetçi, cefâ-keş gibi furkânsız olur. Tenhâ = uzak ıssız yerler Cefâ-keş = cefa çeken Furkânsız = iyi kötü, doğru yanlış arasındaki farkı görmeyen kimse Mefûlü mefâîlü mefâilü feül / / . . / / . . / / . . / Mehmet Fatin Baki |
Gâfil-i Edyân
Feleğin câhili ey gâfil-i edyân Hoca sen gaybet edip küfre yapıştın. Kılarak mü’mine kızb ile bühtân Köyü tüm yağma edip mülkü kapıştın. Edyân = dinler Kizb = yalan Bühtân = iftira Feilâtün feilâtün feilâtün . . / / . . / / . . / / Mehmet Fatin Baki |
Gafil
Kemâl der Fatin’e fâtin Kalır medresede cahil. Fatin der ki buna, lâkin Kemâl “Fatn-ı mütegâfil” Fatin = zeki, zihni açık Fâtin = fitneci Kemâl = olgunluk, bilgili Fatn-ı mütegafil = hakikati bilerek kendisini gâfil gösteren kimse Mefailü feilatun . / /. .. / / Kemal, zeki ve zihni açık Fatin’e, fitneci fâtin demiş. öylesine medrese cahili derler. Amma Fatin buna cevaben der ki: Kemâl ” Olgun, bilgili, hakikati bildiği halde kendini bilmez gösteren bir insandır.” Mehmet Fatin Baki |
Gel Güzelim
Nice günler sana vuslat haberin bekliyorum Eğer akşam gelemezsen bu seher gel güzelim. Beni hasretle yakan günlere leyl ekliyorum Beni bekletme günahtır. Bu sefer gel güzelim. Bana mektupta geliş vaktini ‘Sen söyle’ dedin Gelirim belki sabah belkide asr-öğle dedin Beni irşâd ederek böyle değil şöyle dedin Beni bekletme haramdır. Bu sefer gel güzelim. Azıcık kaldı vakit. Tatlı ömür harcanacak Sana vuslatla da birkaç günümüz ballanacak Yalınız böylece bir hâtıra bâkî kalacak Beni bekletme yazıktır. Bu sefer gel güzelim. Leyl = gece Asr= öğleden sonra, akşama doğru İrşad = doğru yolu gösterme Feilâtün feilâtün feilâtün feilün . . / / . . / / . . / / . . / Mehmet Fatin Baki |
Geldi Zaman
Olamaz kimse şerefyâb günah işlerse her an Cezalardan kaçınıp sen diledin Haktan aman Suçu çok nefsine yol vermek için geldi zaman Bazı düşman bazı şeytan seni etmiş perişan Sonu gelmez kibirindir sana güçlük çıkaran Yaramaz nefsine yol vermek için geldi zaman İbadettir seni Mehmet kötü yoldan koruyan Ederek tövbe bu akşam gelesin vecde heman Gözü kör nefsine yol vermek için geldi zaman Aman - bagışlama Şerefyâb = şeref kazanan Vecd = Tanrı sevgisine dalma Fe i la tun fe i la tun fe i la tun fe i lun .. / / .. / / .. / / .. / Her an bir günah işleyen kimse hürmet kazanmaz. Sen cezalardan korktuğun için Allâhtan af diledin amma şimdi suçu çok olan nefsine yol verme zamanı geldi. Bazan düşman ve bazan da şeytan seni perişan etmiş amma sana esas güçlük çıkaran senin başkalarına yukardan bakma huyundur. Bu yaramazlık yapan nefsine yol verme zamanı geldi. Mehmet, seni kötü yola düşmekten koruyan, Allaha gösterdiğin saygıdır. Bu akşam hemen tövbe et ve Tanrı sevgisine dal. Gözü kör olan nefsine yol verme zamanı geldi. Mehmet Fatin Baki |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:02 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.